EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'ALÇAKLIĞIN EVRENSEL TARİHİ”NDE “ZALİM KURTARICI LAZARUS'

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> EDEBÎYAT
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Ksm 13, 2017 11:16 pm    Mesaj konusu: 'ALÇAKLIĞIN EVRENSEL TARİHİ”NDE “ZALİM KURTARICI LAZARUS' Alıntıyla Cevap Gönder

“ALÇAKLIĞIN EVRENSEL TARİHİ”NDE “ZALİM KURTARICI LAZARUS MORELL”
A. Bâki AYTEMİZ
13 Kasım 2017



Platform Başkanımız Sayın Ali Osman Zor ile Emel Zor Hanım’ın Gogol’un Ölü Canlar üzerine yazmış olduğu yazı ve Gogol’un kahramanı Çiçikov’dan yola çıkarak sahtekârlık meselesini konuşurken, ben kendisine, geçenlerde Borges okuduğumu ve Borges’in de müthiş bir sahtekârlık hikâyesi anlattığını aktardım. Kendisi de bana, “sen de onu yazsana!” deyince, hikâye değerlendirmesi yazmak da nasip oldu.

Öncelikle şunu söyleyeyim, bu tür kitapları okumayı, otobüsle evden büroya gidip gelirken veya evde işlerden kafamı dağıtmak için tercih ediyorum. İlk okuduğumda üzerinde fazla durmadığım Jorge Luis Borges’in hikâyesini, Sayın Zor’un, “yaz!” demesi üzerine yeniden okuyup daha dikkatli bakınca, karşıma âdi ve gaddar bir caninin, bir üçkâğıtçının hikâyesinden öte, koca bir “Batı Barbarlık Tarihi” çıktı.

Yine bir “seffah”la karşı karşıyaydık aslında…

Jorge Luis Borges, bahsini edeceğimiz hikâyenin de geçtiği “Alçaklığın Evrensel Tarihi” adlı kitabında bir dizi hikâye anlatır. Bu hikâyeler telif değildir; Borges bunları derlemiş ve kendi üslûbuyla aktarmaktadır ki buna “Barok” yakıştırmasını yapar. Barok -mimarî veya resim fark etmez-, aşırıya kaçmanın üslûbudur ona göre.

Bir kere, kitabın adı dahi barok üslûba işaret etmektedir…

Bilmem ki Borges hem alçaklığı teşhir ederken, bizzat, mücerret olarak “alçaklık”ın bir “barok” olduğunun farkında mıydı? Barok, alçaklık demektir… Ortada çelişkilere dolu bir tavır yok mu? Alçaklığın tarihi yazılacaksa, burada en başa Allah Resûlü’ne karşı yapılan suikast teşebbüslerini ve saldırıları almak gerekir. O ki, o yüzden varız…

İşte, Barok’un başlıca çelişkisi ve hatası, kendisini merkezîleştiriyor oluşu, kötülüklere karşı dururken bile yine bu tutumun altından nefsin çıkıyor olması…

Dolayısıyla şu, mihrakına bağlanmayan her şey, zıddına hizmet eder.

Borges’in anlattığı hikâyelerin ilkinin kahramanı Lazarus Morell. Borges, Morell’i anlattığı hikâyesine, “Zalim Kurtarıcı Lazarus Morell” demeyi uygun görmüş.

Morell kim midir?

19. yüzyıl başlarında Misisipi nehri etrafında yaşamış bir cani.

Misisipi nehrinin iki yakasındaki büyük tarım havzalarında, köle zencilerin iş gücü olarak ölesiye çalıştırılması sayesinde büyük çiftlikler faaliyet göstermektedir.

Borges, bu tablonun tarihî arka plânını şöyle anlatıyor:

“1517 yılında, Yerliler’in Antiller’deki altın madenlerinin cehennem çukurlarında çürüyüp gitmelerine yüreği parçalanan İspanyol misyoner Bartolome de las Casas, İspanya kralı V. Carlos’a, oraya zencilerin getirtilmesi için bir tasarı sunmuştu; Antiller’deki altın madenlerinin cehennem çukurlarında zenciler çürüyüp gitsin diye.”

Görüldüğü gibi mesele basit bir canilik serüveni olmayıp, Batı barbarlığının tarihî seyir içinde Morell’in şahsında müşahhas bir ifâdeye bürünmesidir ki, Morell bir istisna olmayıp Batı barbarlığının kendi şartlarında mücessem hâle gelmesidir.

Büyük çiftliklerde günün ağarmasından batmasına değin ölesiye çalıştırılan zenciler…

İşte bu zenciler, ne yapıp yapıp, bir fırsatını bulup kaçmak, bu kölelikten kurtulup özgürlüklerine kavuşmak arzusundadır. Kimi Kuzeyli idealistler de bu bölgelerde gezerek, zencileri kaçmaya ve isyana teşvik etmektedir bu arada.

Morell de burada devreye girer, o da köleliğe karşı olan bir idealist gibi zencileri kaçmaya teşvik eder.

Unutmadan şunu söyleyelim, bu hikâyeler Borges’in telifi değildir derken şunu söylemeyi unuttum, bu hikâyelerden kimisi gerçek olaylardır ve Morell de gerçek bir kişi ve yaptıkları da gerçek bir caniliktir.

O bir seffah demiştik.

Seffah’ın, “güzel söz söyleyen” ve “cana kıyan” mânâlarını bir arada düşündüğümüzde, öyle…

Zenciler kaçmak istiyor ve Morell de onların bu arzularını, ümitlerini kendi menfaati için kullanmaktan çekinmiyor. Zenciler kurtulmak istiyor ve Morell de onlara kurtuluş vaat ediyor…

Morell bu noktaya at çalarak geliyor.

At çalmanın iki safhası var, çalmak ve satmak…

Bir at nasıl çalınır ve çalınan atların satışı nasıl yapılmalı ki hırsızlık malı olduğu anlaşılmasın?

İşin satış safhası şöyle: Nehrin bir tarafında çalınan atlar daha uzak bölgelerde, nehrin diğer kısmında satılıyor. Bu tecrübeler de Morell’e zencileri “pazarlama” konusunda yol yordam öğretmiş oluyor.

Peki, bir at nasıl çalınır?

Bunun milyonlarca yolu olabilir elbette, ama Morell’in kullandığı taktiklerden birinin bizlere oldukça tanıdık geleceğinden eminim.

Bu taktik kitapta şöyle anlatılıyor:

“Yoksulluk içinde geçen çocukluğuna ve hiç de onurlu sayılamayacak bir hayat sürmüş olmasına karşın, kerli ferli bir Güneyli beyefendiydi. Kitab-ı Mukaddes’i hatmetmişti, verdiği vaazlara yürekten inanırdı dinleyenler. Kırmızı Baston kumarhanesinin sahibi, “Lazarus Morell’i minberde gördüm.” demişti bir gün. “İnsanın ruhuna huzur veren sözlerini dinledim, gözlerinde biriken yaşları gördüm. Tanrı’nın gözünde, zencileri çalıp satan günahkârın, katilin teki olduğunu bilmiyor değildim, ama gene de gözyaşlarını tutamadım.”

Bu kutsal söylevleri en dobra anlatan ise, Morell’in kendisi. “Kitab-ı Mukaddes’imi rastgele bir yerinden açtım,” diye yazmış Morell. “Aziz Paulus’un münasip bir lafı çarptı gözüme; bir saat yirmi dakika vaaz verdim. Adamım Crenshaw ve arkadaşları bu süreyi boşa harcamadılar; içerde beni dinleyenlerin atlarını toplayıp götürdüler. Atları ırmağın Arkansas yakasında sattık. Ama yerinde duramayan, doru bir at vardı ki onu kendime ayırmadan edemedim. Aynı at Crenshaw’un da çok hoşuna gitmişti, ama Crenshaw’u o ata binmenin onun harcı olmadığına inandırmakta güçlük çekmedim.”

Bu gayet tanıdık gelen metodu okur okumaz gözlerinizin parladığını görürü gibiyim…

Tabi sadece gözleriniz parlamakla kalmadı, bugün kanlı canlı yaşamakta olan nice Morell’ler gözünüzde canlanıvermiştir elbette. Gökhan Yamangül’ün aklına geliveren cahil Gürcüler gibi niceleri…

Borges anlatmaya devam ediyor:

“Bir eyalette çalman atları başka bir eyalette satmanın, Morell’in suç dolu hayatında hiç de olağandışı bir yanı yoktu. Gelgelelim, sonradan ona Alçaklığın Evrensel Tarihi’nde hak ettiği yeri sağlayacak yöntemin ipuçları burada yatmaktaydı. Bu yöntemin benzersizliği, yalnızca onu farklı kılan özel durumlardan değil, aynı zamanda gerektirdiği alçaklıktan, insanların umutlarıyla ölümcül biçimde oynanmasından, tıpkı ürkünç bir karabasanın yavaş yavaş belirginleşmesi gibi ağlarını ağır ağır örmesinden de kaynaklanıyordu. Çok sonraları, Al Capone ve Bugs Moran büyük bir kentte akıl almaz paralarla oynayıp sıradan hafif makineli tüfeklerle iş görecekler, ama vurup kırmaktan öteye gidemeyecekler, alt tarafı bir tekel kurabilmek için onca savaş vermek zorunda kalacaklardı. Morell’in buyruğu altındaysa, hepsi de yeminli tayfası sayılabilecek bine yakın adam vardı. Bunların iki yüzü reis takımını ya da meclisi oluşturur, geri kalan sekiz yüzünün yerine getireceği buyrukları bunlar verirdi. Bütün tehlikeleri, bu iş bitiriciler ya da tetikçiler üstlenirdi. İşler karışacak olursa, ya adalete teslim edilirler ya da ayaklarına sımsıkı bağlanmış bir taşla Mississippi’nin dibini boylarlardı. Çoğu melezdi. Bunlara düşen iblislik şuydu: Parmaklarında parıldayan yüzüklerle saygı uyandırarak, Güney’in büyük çiftliklerini baştan başa dolaşırlardı. Zavallı bir zenciye yanaşır, onu özgürlüğüne kavuşturacaklarını söylerlerdi. Efendisinden kaçar ve kendisini satmalarına izin verirse paranın bir bölümünü alacağını anlatırlardı. Sonra, zencinin bir kez daha kaçmasına yardımcı olacaklarına, bu kez onu zencilerin özgür olduğu bir eyalete yollayacaklarına söz verirlerdi. Bir zenci için para ve özgürlükten, gümüş dolarların şıkırtısıyla bağımsızlığından daha baştan çıkarıcı bir öneri düşünülebilir miydi? Köle yüreklenir, ilk kaçışı göze alırdı.”

Özgürlüğüne kavuşmak için yanıp tutuşan bir insanı ayartıyorlar… Kaçmasına yardım edecek, onu istediği özgür hayata kavuşturacaklardır, fakat bir şartla… Kaçıp geldikten sonra onu bir kez de kendi hesaplarına bir başka efendiye satacaklar ki, hem kendilerinin masrafı çıksın hem de kaçağın cebine biraz para girebilsin ki eski köle özgür hayatını bununla kurabilsin. Gayet mantıklı. Bu defa Morell eliyle satılacak, sonra yine kaçacak ve kendisinin satışından elde edilen paralardan kendi hakkına düşeni alarak bu defa kölelikten kurtuluş…

Köle kabul ediyor ve ilk fırsatta, arkasına düşen avcı köpekleri ile birlikte peşinden gelenleri atlatabilmek için kan revan içinde kalıyor. Misisipi nehrinin bataklık olan aşağı kısımlarlında karargâhını kuran Morell’in bölgesine kapağı atmayı başarırsa ne âlâ… Morell bir müddet bu kaçağı saklıyor ki hakkında kanunî olarak arama kararı çıkartılsın. İşte bu noktadan sonra o günün hukukuna göre kaçak kaçak olmaktan çıkıyor ve emanet mal hükmüne giriyor. O kaçağın satışında bir problem çıkarsa bu durumda kaçakçılık gibi ağır bir suçtan dolayı değil, emanete ihanet suçundan yargılanma söz konusu oluyor. Bu suçun karşılığı da basit bir para cezası olup, o para da zaten ödenmiyor.

Kaçak, Morell tarafından satılıyor. Satıldığı yerden bir fırsatını bulup yeniden kaçıyor ve bu defa özgürlüğe kavuşacağından gayet emin olarak tekrar Morell’e sığınıyor…

Fakat…

Bu yapılan işlerin masrafı o kadar ağırdır ki, ilk satıştan elde edilen gelir, masraflarla birlikte özgürlük yoluna çıkacak kaçak için gerekli meblağı sağlamamıştır. Bu sebeple, ikinci bir kez daha satılması gerekmektedir. Ve satılır… Sonra yine kaçar ve tekrar Morell’e sığınır. Ama bu defa oyunun sonuna gelinmiştir. Kaçak infaz edilir, karnı yarılarak Misisipi nehrine atılır ki geriye kalan delilleri de sudaki balıklar ve kaplumbağalar ve diğer canlılar yok eder.

Geride kalan diğer köleler mi?

Onlar, Morell’in yanına gidenin bir daha gelmemiş olmasından dolayı, her gidenin özgürlüğüne kavuştuğundan gayet emin, bu özgürlük kahramanına minnettarlıkla bakmakta ve kendileri de bir fırsatını bulup kaçmanın yolunu aramaktadırlar.

Sonra mı?

Adamlarından biri bir gün Morell’i ihbar eder.

Morell, rüşvet veya başka bir yolla polisin elinden kurtulmayı başarır. Bir müddet gizlenerek yaşar.

Kendi tezgâhına çomak sokanlardan intikam almak üzere son bir hamleye girişir:

“Ona hala saygı duyan son insanları, kendisine minnet borcu olan Güneyli zencileri kullanmayı tasarlıyordu. Bunlar, arkadaşlarının kaçtığını gözleriyle görmüşler, ama bir tekinin bile yeniden ortaya çıktığına tanık olmamışlardı. Öyleyse, kaçanların özgürlüklerine kavuştukları doğru olmalıydı. Morell’in amacı, zencileri beyazlara karşı ayaklandırmak, New Orleans’ı ele geçirip yağmalamak, bölgenin tek egemeni olmaktı. Stewart’ın ihanetiyle çökmüş, nerdeyse yıkılmış olan Morell, suçun kurtuluş olarak yüceltileceği ülke çapında bir misillemede bulunarak tarihe geçmeyi düşlüyordu. Bu amaçla, daha güçlü olduğu Natchez’e doğru yola çıktı.”

Sonra ne mi oldu?

Hiç…

Hastalandı ve öldürüp atına, parasına el koyup, elbiselerini giydiği, kimliğine büründüğü bir kişinin kimliğiyle yattığı hastanede öldü.

Onun kışkırtmış olduğu birkaç büyük çiftlikte isyan teşebbüsleri olduysa da fazla kan dökülmeden bastırıldı.

Kaynak: Adımlar dergisi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> EDEBÎYAT Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com