EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Igor MOLOTOV: Dostum Carlos

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Ksm 08, 2017 10:20 pm    Mesaj konusu: Igor MOLOTOV: Dostum Carlos Alıntıyla Cevap Gönder

Igor MOLOTOV: Dostum Carlos
8 Kasım 2017



Çakal Carlos ile uzun bir süre önce irtibat kurdum. Önce ayda bir kere klâsik yolla mektuplaşmaya başladık. Sonra sesini duyabildim. Bu, İstanbul’da termometrelerin 36 derecenin üzerinde seyrettiği ateş püsküren bir iklimde oldu. İstanbul’un bu yakıcı iklimine ulaşmak için, uçak ve arabayla çok yorucu geçen 10 saat süreli bir yolculuk etmek zorunda kalmıştım. Atatürk havalimanında Güven Yılmaz beni bekliyordu; yakışıklı, elli yaşında bir Türk. Kendisiyle internet üzerinden tanışıp arkadaşlık yapmaya başlamıştık.

Güven’in avukat olarak ilginç bir işi vardı ve siyasî görüşleri de daha az ilgi çekici değildi. O bir radikal İslâmcıydı ve müvekkillerinden biri de Çakal Carlos olarak da bilinen Ilich Ramirez Sanchez’ti. Onun bu özelliği beni eski Osmanlı hilafetinin başkenti olan, İslâm’ın alçak gönüllülüğü ile Fransız ahlâksızlığı ile harman olmuş İstanbul’a getirdi.

İstanbul’un geceleri, Boğaz’da Akdeniz’in ağdalı gökyüzünü delip geçen minareleri seyrederek akşam yemeği yedikten sonra, bir fincan kahve içebileceğiniz ve otelinizde düşüncelere dalabileceğiniz bir atmosfer. “Terörist öğretmen, terörist gazeteci, terörist doktor”… Böylesi düşünceler içinde, terörist gibi bir netameli kelimeyi barışçıl mesleklerle bir araya getirmek geldi aklıma.

Son zamanlar terörizm ile ilgili çok konuşuyoruz. Irak ve Afganistan’da Amerikan askerî varlığını hedef alan gerillalara da terörist diyoruz; terörizm bir çeşit yağmur gibi hayatımızın bir parçası haline geldi.

Ancak yağmurla ilgili her şey açıkça biliniyorsa da teröristlerle ilgili olarak pek bir şey bilinmiyor. Terörizm ve kurtuluş savaşı arasındaki çizgi nerde başlar ve nerede biter? Bir teröristi devrimciden nasıl ayırabiliriz? Bu düşünceler içinde bir kahve içtim ve bu kitabın böyle bir açıklama ile başlamasına karar verdim. Gelin, sinekleri üşüştükleri köftelerden kovalım.

AB Konseyi eski Genel Sekreteri Javier Solana, mevcut savaşta Batı tarafından öldürülenlerin % 90’ının sivil olduğunu söyledi. Buna göre, uluslararası normlara aykırı olan Batı müdahalesinin, aslında sıradan bir terörizm olduğunu görürüz. NATO tarafından başlatılan Irak, Libya ve Suriye saldırılarının, korkunç bir terör eylemi olduğunu kabul etmek istemiyorlar ki onların kendilerine uygar dünya demeye de hakları yok. Yapılan bu katliamlara mümkün olduğunca çok mazeret bulabilirler, ama gerçek, gerçek olarak kalır.

Yaser Arafat’ın bir tarifine göre, devrimci ile terörist arasındaki fark, onların mücadelesinin amacında saklıdır. Çünkü özgürlük için mücadele edenler ve işgâlcilere karşı kendi topraklarını kurtarmak isteyenler terörist olarak adlandırılamazlar. Aksi takdirde İngiliz sömürgecilerine karşı kurtuluş mücadelesi veren Amerikalılara, Nazizm’e karşı olan Avrupa direnişine de terörist demek gerekir. Aynı şekilde Asyalıların, Afrikalıların ve Lâtin Amerikalıların verdiği mücadelenin de terörizm olarak sayılması gerekirdi ki, bugün BM Genel Kurulu’nda oturanların birçoğuna da terörist demek icap ederdi.

Bu, Birleşmiş Milletler Şartı ve Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi tarafından kutsanmış adil ve uygun bir mücadeledir. Ancak adalete karşı savaşanlar, diğer insanları köleleştirmek, kolonileştirmek ve ezmek için savaş açanlar, işte asıl teröristiler bunlardır ki onların suçlarını yüzlerine vurabilmeliyiz.

Doğru amaç, silâhlı bir mücadeleyi haklı çıkarmaktadır.

Bu sözler, aslında, “terörist Çakal Carlos ” olarak da bilinen Ilyich Ramirez Sanchez’e uygulanabilir. İnanmış enternasyonalist bir devrimci olan Carlos, ilkeleri için silahlı bir mücadele başlattı ve yoksulluğa ve adaletsizliğe boğulan Üçüncü Dünya’nın özgürlüğü uğruna şahsî hayatını fedâ etti.

Carlos’un siyasî mücadelesi, değişim rüzgârları bütün ülkeleri sarsarken başlamıştır: Kamboçya’da Paul Pot, Vietnam’da Ho Chi Minh, adı anılmazsa olmaz Mao, Havana’da Fidel, purosu ile solcuların bayrağı olmak isterken Bolivya ormanlarında ölüme hazırlanan Che Guevara. Ve onlar her yerde göründüler –Venezüella’dan Japonya’ya kadar–, gençler Kızıl Ordu cephesinde en akla gelmeyecek bölgelerde ortaya çıkarak dünya çapında yürüyüş başlattılar.

O zamanlar, devrimciler arasında çok popüler olan yer Arap Filistin’di. En güçlü kapitalist ülkelerin yardımıyla İsrail tarafından işgal edilmiş Ortadoğu’da minik bir devlet. Onun kurtuluş mücadelesi birçok kişinin kalbinde yankılandı. Filistin kurtuluş hareketi yeni dünya devriminin kalbi haline geldi: zekâsı ve güzelliği ile herkesi hayran eden Leyla Hâlid parlak dergilerin kapaklarından çıkmadı. Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu savaşçıları Ulrich Meinhoff ve Andreas Baader, İtalyan Kızıl Tugayları ve dünyanın dört bir yanından mücahidler Filistin kamplarında eğitime başladı…

Ho Chi Minh, kendi ülkesinde yaptığı devrimle, devrimin evrensel bir askeri oldu. O, dünyadaki birçok yoldaşlarına -Kızıl Tugayları, Japon Kızıl Ordu’sunu, Almanya’nın Devrimci hücreleri- destek vererek yardımcı oldu. Doğu Avrupa’nın tamamı, Kumandan Carlos’un yeraltı ağıyla dolup taşıyordu. Basın, Çakal Carlos adına yüzlerce silâhlı eylemi atfetti.

Carlos’un faaliyetlerini değerlendirirken, tüm dünyada iktidara gelen insanların düne kadar ulusal yeraltı militanlarından olduğunu ve İsrail’de iktidara gelen Begin ve Shamir gibi iki ismin korkunç teröristler olduğunu unutmamalıyız. Bu makalenin konusu İsrail terörü değil, bu ayrı bir kitap konusudur. Bununla birlikte, yirminci yüzyıl fikrî mücadelesi ve partizanların elinden helak olan kurbanların sayısı, beyaz eldivenli bayların dâhil olduğu savaşlardan çok daha azdır.

Rusya’da, Sudan’dan özel servisler tarafından kaçırılan ve tamamen ya da kısmen uydurma eylemlerle suçlanan Carlos’a sempati duyan birçok kişi var. Trenlere yönelik bir dizi saldırı ve Marbef Caddesi’nde yaşanan patlama Suriyeliler tarafından organize edilmişti. Bazen mahkemelerin önüne delil olarak saçma şeyler de geliyor. Bunlardan biri, onun eski Alman eşi Magdalena Kopp‘a ait olduğu söylenen ve Carlos’un asistanı Johannes Weinrich‘in Marbéf’de patlayan arabada olduğunu iddia eden ifadeydi. Mahkeme, hadisenin tek tanığının, arabada bir Arap olduğunu söyleyen park görevlisinin sözlerini dikkate almadı; oysa (Kopp’un arabada olduğunu iddia ettiği söylenen) Weinrich ürkütücü şekilde sarışın bir albino.

Kanıt tabanının geri kalanı da pek de farklı değildi. Bu aceleyle uydurulmuş mahkeme süreci, gerçeği bulmak için ya da iki bloğun gizli servislerinin savaşında Carlos’un rolünü anlamaya çalışmak için yapılmadı. Diğer tarafta olan “meslektaşları”na Nobel Ödülü verilip, şeref ve şöhreti buldukları halde, Carlos “terörist” olarak etiketlendi. Onlara terörist denilmedi, Allah korusun, onlar savaşçı ve isyancılar idi.

Carlos şanssızdı, herkesin hesabı ona kesildi; Honneker’in ve Gorbachev’un, Wolf’un ve Hafız Esad’ın. O, bu savaş katılan on binlerce muadiline göre ölçülemez bir cezaya uğradı. Carlos’un suçu, muadilleri içinde en iyisi olmasıydı. Onu, en faal olduğu 20 yıl içinde yakalayamamışlardı. En ünlü eylemi, OPEC ülkelerinin petrol bakanlarının rehin alındığı eylemiydi ki bu eylem sonucunda kimse zarar görmedi ve Carlos bu konuyla ilgili hiçbir şekilde sorumlu tutulmadı.

Fransa’da tutsak olduğu hâlde arkadaşlığı sürdürdüğüm Ilyich Ramirez Sanchez’in Rusya’daki ilk biyografisi “Dostum Çakal Carlos” kitabı Kasım ayı sonunda basılacaktır. “Terörist” i özgürlük savaşçısından ayıran ince çizgiyi biliyorum. Carlos bunlardan birisidir. İsteseydi rahat bir şekilde yaşamak için çok parası vardı, Jean-Paul Sartre onun arkadaşlarından biri idi, onun bir de kızı var. Bütün bunları savaş uğruna feda etti. O’nun sözleriyle ifâde edecek olursak:

“Silâhlı mücadele, seçim meselesi değildir. Normal bir kişinin durduk yere silâhlı mücadeleye girişeceğine inanmıyorum. Silâhlı mücadele, koşullar tarafından dayatılan bir yükümlülüktür. Şiddet olmadan yapılabilecek her şey şiddet olmadan yapılmalıdır.”

Medyaya ve ideolojik rakiplerimizin çığlıklarına daha az dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Onlar için hep kötü olacağız, bizim aslında ne olduğumuz onlar için mühim değil. Amerikan futbolunun kurallarına göre satranç oynayan ile oynamak anlamsızdır. Carlos’un özgürlüğüne kavuşacağına ve bir gün, 1986’da son olarak bulunduğu “Sheremetyevo” uluslararası havaalanında onun elini sıkacağıma inanıyorum.

IGOR MOLOTOV

30/10/2017

iktibas: https://um.plus/2017/10/30/karlos/
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com