Alemdar Site Admin
Kayıt: 14 Oca 2008 Mesajlar: 3538 Konum: Avustralya
|
Tarih: Sal Hzr 06, 2017 9:35 pm Mesaj konusu: 'Mezarlara kalb bağlamak' |
|
|
FOSFOR IŞILTISI
Üstadım’ın O VE BEN isimli eserinden, “Nur Yatağı” başlıklı, Efendi Hazretleri’nin Kabrini ziyaretlerinden: Hey gidi günler hey!.. Hayatında, üzerinde tek toz tanesi görülmezdi. Şimdi de mezarı öyle… Her türlü ilgi ve bakımdan uzak, bu pas ve küf çerçevesinde, üstünde tek harf yazılı olmayan iki taş arasında, insana imbikten süzülmüş toprakla dolu hissini veren, küçük, yerden bir karış yüksek bir beton müstatili içinde, her zamanki derin ve tatlı tebessümüyle gülüyor mezarı… Mezarın ayak ucunu sağınıza alıp baş tarafına doğru bakıyorsunuz —“Es’selâmu aleyküm, ey Allah’ın büyük velisi!”… Ve çömeliyorsunuz. Ruhaniyetine sığınıyorsunuz. Bir “Fatiha” ve onbir “İhlâs” okuyup hediye ettikten sonra, gözleriniz, kalbiniz ve beyniniz kamaşmış, öylece kaimiz… Bu hâle, “Rabıta-i Şerife”de yazılı olduğu gibi, mezarlara kalb bağlamak denir. Eğer mezardaki, küçük, “istihlâk edilmiş” velilerdense, tesir çabuk ve kesik olur, gelir ve gider. Büyük, irşada ehliyetli velilerin tesiriyse yavaş, ahenkli ve devamlıdır; çabuk gelmez ve çabuk gitmez. Efendimin kabrini her ziyaretimde, akşama kadar tesirini taşıyor; hemen her defa bir şişe veya kutu içinde aldığım toprağından, kokladıkça bir misk kokusu duyuyor ve sarhoş dönüyordum. Bu toprağın, şişe içinde fosfor pırıltısına benzer bir ışıldama verdiğini söylersem inanır mısınız? Yoksa işi “Tabakat-Jeoloji” mütehassıslarına mı havale edersiniz?
Ölüm Odası B7 / Salih Mirzabeyoğlu _________________ Bir varmış bir yokmuş... |
|