EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

ABD Çöküyor

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> BATI DÜNYASI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Cum Ksm 23, 2007 11:36 am    Mesaj konusu: ABD Çöküyor Alıntıyla Cevap Gönder

'Amerika'nın yok olduğuna, yerle bir olduğuna tanık olmak istiyorum. Seslerini hiçbir zaman yükseltememiş, nefretlerini, başkaldırılarını, haklı kana susamışlıklarını anlatamamış ben ve benim gibilere yapılan haksızlıkların bir bedeli olarak, tümüyle kine dayalı bir şey istiyorum.'
Henry Miller, Oğlak Dönencesi'nden.

Trump'a 'şok ve dehşet': New York'taki Trump Tower binasında yangın çıktı
http://www.patronlardunyasi.com/haber_resim/Trump-a-sok-New-York-taki-Trump-Tower-binasinda-yangin-cikti-200314.jpg



ABD Başkanı Trump'ın sahibi olduğu New York'taki Trump Tower binasında yangın çıktı. Yangın nedeniyle biri ağır iki kişi yaralandı. Yangının elektrik aksanındaki bir problem nedeniyle çıktığı belirtildi.

ABD'nin emlak milyarderi başkanı Donald Trump'ın New York'taki binasının çatısından dumanlar yükseliyor.

Manhattan'da bulunan Trump Tower'da henüz bilinmeyen bir sebeple yangın çıktığı belirtildi. Yangın binanın iklimlendirme sisteminde meydana geldi. New York İtfaiye Departmanu yangın nedeniyle biri ağır iki kişi yaralandığını açıkladı.
Ana Haber

ABD çılgınlaşıyor!
22 Kas, 2017



ABD için yeni dönem başladı. Asya’da, Avrupa’da, Ortadoğu’da, Uzakdoğu’da, hemen hemen her yerde baş aşağı gidiyor.
Bir zamanlar tek kutuplu dünya vardı. Dünyanın tek hâkimi de ABD idi. Şimdi yerinde yeller esiyor. Her gün yeni bir darbe yiyor. İçerde dışarıda birikmiş sorunlarla boğuşuyor.
İşler kötüye gittikçe de çılgınlaşıyor, gözü dönüyor.
NE UMDU NE BULDU
Son dönemde hedefinde bizim de içinde bulunduğumuz Ortadoğu vardı. 1. Körfez Savaşı’ndan beri bölge ülkelerinde operasyonlar gerçekleştiriyordu. Irak’ı işgal etti. Saddam’ı devirdi. Türkiye’de AKP hamlesi yaptı. İran’a uzun süre ambargo uyguladı. Kaddafi’yi öldürdü…
“Arap baharı”(!) adı altında Arap ülkelerini hizaya getirmeye çalıştı.
Ama ne umdu ne buldu!
SOÇİ ZİRVESİ
Geldiğimiz nokta şu: Bölge ülkeleri omuz omuza verdi. Bölge sorunlarına el koydu.
Bugün Rusya’nın Soçi şehrinde Putin, Erdoğan, Ruhani zirvesi var.
Zirve öncesinde Rusya, Türkiye, İran Dışişleri Bakanları Antalya’da buluştu. ABD ne olduğunu anlamaya çalışırken, genelkurmay başkanları Soçi’de bir araya geldi.
ESAD MOSKOVA’DA
Dünyanın Soçi zirvesine kilitlendiği bir sırada sürpriz bir gelişme daha oldu. Suriye Devlet Başkanı Esad Moskova’da ortaya çıktı. Soçi zirvesi öncesi bu ziyaret çok anlamlı. Zirveye fiilen katılır mı bilemiyorum. Ama “Esad da zirvede” dersek yanlış olmaz.
ABD şok üstüne şok yaşıyor.
NATO TOPLANTISINDA VERİLEN MESAJ!
Norveç’deki NATO tatbikatında skandal bu süreçte yaşandı. Atatürk ve Türkiye’nin Cumhurbaşkanı düşman olarak hedefe kondu.
Suç bir teknisyenin üzerine atılsa da gerçeği herkes biliyor.
Bölge ülkelerinin bir araya gelmesinde Türkiye’nin tavrı çok etkili oldu. Yanlış politikaları terk etmesi, süreci tersine döndürdü. ABD’nin bütün hesaplarını bozdu.
ABD bu nedenle açıkça Türkiye’yi hedef aldı.
ABD BU TÜR MESAJLARI ÇOK SEVER
ABD tehdidini simgelerle yapmayı pek sever. Daha önce bu yöntem kullanılmıştı. 2006’da Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde Ortadoğu’daki gelişmeler hakkında brifing veren ABD’li Albay, Türkiye’yi bölünmüş gösteren BOP haritasını ekrana yansıtmıştı. O zaman da “hata” denmişti. Ama aynı ABD o haritanın hayata geçmesi için çırpındı durdu.
2012 yılında Erdoğan Obama’yı aradı ve 36 dakika konuştu. Beyaz Saray’dan görüşme ile ilgili yayımlanan fotoğraf ilginçti. Obama’nın bir elinde telefon, diğer elinde de beyzbol sopası vardı.
Erdoğan’la telefon konuşması “beyzbol sopalı fotoğraf” eşliğinde servis edildi. Mesaj çok açıktı. Erdoğan üzerinden Türkiye’ye sopa gösterilmişti.
Örnekleri çok!..
(..)

Aydınlık

Kötülük İmparatorluğu ABD'nin kumar ve fuhuş şehri Las Vegas 'Görülmemiş bir gazap ve dehşetle' tanıştı: En az 58 ölü, 500'den fazla yaralı
02 Ekim 2017



T24'ün haberine görew; ABD, tarihinin en büyük silahlı saldırısına hedef oldu; 58 ölü, 500'den fazla yaralı var.

Kötülük İmparatorluğu ABD'nin kumar ve fuhuş şehri Las Vegas'ta düzenlenen Route Müzik Festivali'nde bulunanların üzerine açılan ateş sonucu en az 58 kişi hayatını kaybetti, 500'den fazla kişi yaralandı. Saldırıyı, terör örgütü IŞİD üstlendi.

Eylemcinin40 bin kişinin bulunduğu konser alanına civarda bulunan bir otelin 32'nci katından ateş açtığı ifade edildi. Saldırganın, 64 yaşında Stephen Paddock adında ABD vatandaşı olduğu belirtildi. Polis, Paddock'un saldırıdan sonra intihar ettiğini belirledi. Reuters Haber Ajansı ise, "saldırganın aylar önce İslamiyet'i seçtiğini" iddia etti.

Trump'tan açıklama

ABD Başkanı Donald Trump, saldırıya ilişkin açıklamasında saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diledi. Birlik ve beraberlik çağrısı yapan Trump, konuşmasını "Tanrı Amerika'yı kutsasın" diyerek bitirdi.

Olaya ait olduğu belirtilen ve sosyal medyada yayınlanan videoda ağır silahla seri şekilde ateş açıldığı duyuluyor.

Polis, kenttekilere olay yerinden uzak durma çağrısı yaptı.


Las Vegas Havalimanı'nda uçuşlar durduruldu

Las Vegas havalimanına iniş yapacak ve buradan yapılacak uçuşların bir süreliğine durdurulduğu duyuruldu.

McCarran Uluslararası Havalimanı, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "LASairport'a ve buradan yapılacak uçuşlar, Las Vegas Strip'teki silahlı saldırı olayının üzerine geçici süreliğine durduruldu" denildi.

Ana Haber

Venezuela petrol satışında dolardan vazgeçiyor
17.09.2017



Venezuela Petrol Bakanlığı, petrol fiyatlarını dolar yerine yuan cinsinden açıkladı.

Sol Haber Portalı’nın haberine göre, Venezuela Petrol Bakanlığı açıklamasında fiyatların yuan cinsinden gösterilmesine ilişkin olarak, “Bu format 7 Eylül’de Başkan Nicolas Maduro’nun yaptığı açıklamanın sonucudur, Venezuela ülkeyi doların tiranlığından kurtarmak için yeni stratejiler uygulamaya koyacaktır” diye konuştu.

ABD yaptırımları altındaki Venezuela, dolar dışındaki para birimlerini kullanmaya başlayacağını duyurmuştu.

Venezuela petrol dolar ABD Nicolas Maduro
Birgün

ABD’de otomobil göstericilerin arasına daldı
13 Ağustos 2017



ABD’nin Virginia eyaletindeki Charlottesville kentinde bir otomobilin bir grup göstericinin arasına daldığı, olayda 1 kişi hayatını kaybetti 8 kişi yaralandı.

​The Associated Press olayda 1 kişinin yaralı olduğunu duyururken, BNO News ve The Anon Journal siteleri olayda çok sayıda kişinin yaralandığını bildirdi.

Otomobilin iki gündür süren ırkçı gösteriye karşıt bir gruba daldığı aktarıldı.

Olayın görgü tanıkları, insanların arasına dalan aracın ‘olay yerinden hızla uzaklaştığını’ ifade etti.

Sosyal medya kullanıcılarının olay yerinden paylaştığı görüntülerde, çok sayıda yaralı kişinin bulunduğu görülüyor.

Yayınlanan fotoğraflardan bir otomobilin, ellerinde kırmızı bayraklara protesto düzenleyen insan kalabalığına daldığı görülüyor.

Daha önce ABD’nin Virginia eyaletine bağlı Charlottesville kentinde yüzlerce ırkçının yaptığı gösteride yaşanan olaylar dolayısıyla bölgede olağanüstü hal ilan edildiği açıklanmıştı.

BELEDİYE BAŞKANI: BİR HAYATIN YİTİRİLMESİNDEN DOLAYI ÜZGÜNÜM

Öte yandan, ilerleyen saatlerde Charlottesville Belediye Başkanı Mike Signer, kişisel Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Burada bir hayatın yitirilmesinden dolayı çok üzgünüm. Tüm iyi niyetli insanları evlerine gitmeye çağırıyorum” dedi.

BELEDİYE BAŞKANI: BİR HAYATIN YİTİRİLMESİNDEN DOLAYI ÜZGÜNÜM

Öte yandan, ilerleyen saatlerde Charlottesville Belediye Başkanı Mike Signer, kişisel Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Burada bir hayatın yitirilmesinden dolayı çok üzgünüm. Tüm iyi niyetli insanları evlerine gitmeye çağırıyorum” dedi.

Yerel yetkililere göre yaralıların sayısının ise 8 olduğu belirtiliyor.
İlk Kurşun

ABD'de parkta IŞİD bayrağı açan 2 kişi tutuklandı
13 Nisan 2017



ABD'de 2 kişi, Michigan parkında açtıkları IŞİD bayrağı nedeniyle tutuklandı

ABD'de Michigan gölü yakınındaki bir parkta IŞİD bayrağı açarak, eşcinsellerin şehrin en yüksek binasından aşağı atılması çağrısı yapan 2 kişi tutuklandı.

Joseph D. Jones ve Edward Schimenti isimli kişilerin IŞİD'e malzeme desteği sağlamaya çalıştıkları, çeşitli telefonlar sağladığı ve telefonların patlayıcıları havaya uçurmak için kullanılacağı iddia edildi.

Schimenti'nin geçtiğimiz ay bir iş arkadaşına eşcinsel olduğunu için öfkeyle; "IŞİD yönetiminde olsaydık seni Willis Kulesi'nden atardık" dediği, bunun üzerine şikayet edildiği belirtiliyor.

Sosyal medya hesabında IŞİD bayrağı ile fotoğrafları olan Schimenti'nin "savaşmak için yurtdışına çıkamıyorsan, yanındaki putperestleri katlet" mesajı paylaştığı görülüyor..
T24

ABD'de yerel okul sitelerine giren yüzlerce kişi, bilgisayar korsanları tarafından IŞİD'i destekleyen bir videoya yönlendirildi
22:57 07

Yetkililer, Arizona'da Tucson, Connecticut'ta Newtown, Virginia'da Gloucester County ve New Jersey'de Bloomfield kentlerinde bölge okullarının internet sitelerinin geçici süreyle bilgisayar korsanlarının saldırısına uğradığını açıkladı. Federal Soruşturma Bürosunun (FBI), okul sitelerine giren yüzlerce kişiyi IŞİD'i destekleyen bir videoya yönlendiren korsan saldırının sorumlularını bulmaya çalıştığı belirtildi.

2 SAAT BOYUNCA IŞİD VİDEOSU OYNATILDI

Bloomfield okul bölgesi, pazartesi günü korsan saldırı sırasında internet sitelerinde yaklaşık 2 saat boyunca IŞİD videosunun oynatıldığını açıkladı.

Merkezi Atlanta'da bulunan SchoolDesk şirketi, teknisyenlerin internet sitelerinin kaynağına eklenen küçük bir dosya keşfettiğini, bunun, 800 civarında bölge ve okul sitesini, Saddam Hüseyin'in resmi ve Arapça sesli mesaj içeren bir YouTube videosuna yönlendirdiğini açıkladı.

Şirket, korsanlık eyleminin, özel ve resmi olmak üzere diğer kuruluşlara ait internet sitelerini etkilediğini de bildirdi.
Sputnik

Kuzey Kore: ABD'nin açıklamaları bizi korkutmuyor
20.03.2017



Pyongyang yönetimi, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'ın Kuzey Kore'nin nükleer programına karşı daha sert yaptırımlar uygulanması ve muhtemel askeri müdahale açıklamasının kendilerini korkutmadığını duyurdu.

Kuzey Kore Haber Ajansı'nın (KCNA) adını açıklamadığı Dışişleri Bakanlığı sözcüsüne dayandırdığı haberinde, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın Kuzey Kore'nin nükleer programına karşı daha sert yaptırımlar uygulanması ve muhtemel askeri müdahale açıklamasının kendilerini korkutmadığı belirtildi.
Sözcü, "Kuzey Kore'nin nükleer gücü çok kıymetli bir adalet kılıcıdır ve sosyalist ana vatanımız ile halkımızın canının korunması için en güvenilir savaş caydırıcısıdır" ifadesine yer verildi.

'KABULLENMELİSİNİZ'

ABD'nin Kuzey Kore'nin nükleer gücünü kabullenmesi gerektiğine işaret eden sözcü, "Eğer iş adamına dönmüş ABD yetkilileri Kuzey Kore'yi korkutacaklarını sanıyorlarsa bilmelidirler ki bu yöntemleri işe yaramıyor" dedi.

Asya turu çerçevesinde Japonya'nın ardından cuma günü Güney Kore'ye ziyarette bulunan Tillerson, Güney ve Kuzey Kore sınırındaki askerden arındırılmış bölgede yer alan Panmunjom köyünü ziyaretinde Kuzey Kore'nin nükleer faaliyetlerine devam etmesi halinde ülkeye askeri müdahalede bulunulması seçeneğinin masada olduğunu belirtmişti.

Güney Koreliler televizyondan Kuzey Kore'nin yaptığı balistik füze denemesi ile ilgili haberleri izliyor.

Tillerson, Kuzey Kore'ye karşı "stratejik sabrın" tükendiğini söylemişti.
Kuzey'e askeri harekat düzenlenmesi olasılığının olup olmadığına ilişkin soruyu Tillerson, "Elbette, işin askeri çatışma noktasına gelmesini istemiyoruz. Eğer nükleer silah programları tehdidini, bizim eylem gerektirdiğine inandığımız bir düzeye çıkarırlarsa, bu seçenek masada duruyor" şeklinde yanıtlamıştı.
Sputnik

ABD'de dış açık 9 ayın en yükseğine çıktı
06 Ocak 2017



ABD'de dış ticaret açığı Kasım ayında 45.2 milyar dolar ile dokuz ayın en yüksek seviyesine tırmandı.

ABD'de dış ticaret açığı Kasım ayında, ihracatın düşmesi ve özel sektör ve kamu kuruluşlarının Ağustos 2015'ten bu yana en yüksek ithalatı yapması ile birlikte dokuz ayın en yüksek seviyesine tırmandı.

Bloomberg HT'de yer alan habaere göre, dış açık, kasım ayında, revize edilmiş rakam ile Ekim ayındaki seviyesi olan 42.4 milyar dolardan yüzde 6.8 yükselerek 45.2 milyar dolara çıktı. Bloomberg'in anketine katılan ekonomistlerin tahminlerinin medyanına göre, dış ticaret dengesinin 45.4 milyar dolar açık vermesi bekleniyordu.

ABD'de üretilen malların denizaşırı satışlarının zayıflaması ve ithal mallara yönelik artan iç talep, dış ticaretin yılın dördüncü çeyreğinde büyüme üzerinde baskı oluşturduğunu gösteriyor. Amerika'nın net ihracat pozisyonu, doların 2016 yılı sonundaki rallisi ile birlikte daha zayıf bir hale geldi.

İhracat Kasım ayında, gıda, sermaye malları ve motorlu araçlar dış satımının yavaşlaması ile birlikte yüzde 0.2 düşerek 185.8 milyar doalra geriledi. Sermaye mallaarının ihracatı Eylül 2011'den bu yana en düşük seviyesine indi ve ticari uçak ihracatındaki keskin düşüşü yansıttı.

İthalat ise söz konusu dönemde, ülke dışında üretilen ham petrol ve gıda ürünleri alımının artması ile birlikte yüzde 1.1 genişleyerek 231.1 milyar dolara çıktı. Enflasyona göre düzeltilmiş petrol ithalatı Kasım 2012'den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.
T24

İran ve Rusya dolarsız ticaret için ortak banka kuruyor
17 Eyl, 2016



İki ülke arasında dolarsız ticaret yapılması amacıyla ortak banka kurulacağı öne sürüldü.
İran resmi haber ajansı Fars’ın haberine göre, İran Rusya Dostluk Camiası Başkanı Behram Emir Mehdian, iki ülke, dolarsız ticaret yapmak amacıyla ortak banka kurmak istediklerini açıkladı.
Mehdian, bu banka iki ülke arasındaki ticareti milli para birimleri üzerinden yürütmeye çalışacağını ve böylece ikili ticarette dolar ortadan kaldırılacağını kaydetti.
Rusya’nın İran’daki ticaret temsilcisi Andre Loganski de yaptırımlardan sonra bir çok İranlı firma normal ticarete geri döndüklerini ve şimdi ticari faaliyetlerini doğrudan yürüttüklerini vurguladı.
ulusalkanal.com.tr

'ABD parçalanıyor'
1 Ekim 2016
Dincer Mutlu / Canberra

Amerikan polisinin 2014 yılında bir siyahiyi elleri ters kelepçeli olarak tutuklarken sergilediği vahşet, tutuklu Siyahinin polisi mahkemeye vermesinin ardından yeniden gündeme oturdu.

Dünya çapında ses getiren başka bir olaysa ABD Hükümetinin, Kuzey Dakota’da (Standing Rock’ta) Kızılderililerin haklarının ellerinden alınması. Kızılderililerin kutsal saydıkları ve anlaşmalarla kendilerine veilen alanların ABD tarafından çeşitli projelerle tekrar gasp edilmesi ile tekrar başlayan isyanlar dünya çapında tepkilere neden oldu.

ABD hükümetinin kötü muamelelerine maruz kalan Kızılderililer bir yıldır Siyahilere birleşme çağrısı yapıyor. Çağrıyı yapan isim Kızılderili Reisi Longealker olmuştu. Kızılderililerin Amerikan Afrikalılarına yaptığı bu çağrı internette paylaşım rekoru kırıyor. (https://www.youtube.com/watch?v=Sfd9TfdIPtc)

ABD’nin siyahilere ve Kızılderililere uyguladığı hak ihlallerine yönelik protestolar ABD sınırlarını aşarak dünya çapında protestoları da beraberinde getirdi.

Gelişmeleri Rus RT’ye değerlendiren Kızılderili sözcüsü Russell Means ABD’nin parçalanmakta olduğunu söyledi.
Aydınlık

ABD'nin Washington eyaletindeki silahlı saldırının şüphelisi Türk gözaltına alındı
25 Eyl 2016



Washington Eyalat Polisi, Burlington'daki Cascade Alışveriş Merkezi'nde 5 kişinin yaşamını yitirdiği silahlı saldırının şüphelisinin yakalandığını duyurdu.

Yetkililer, zanlının Arcan Çetin isimli 20 yaşında bir Türk olduğunu bildirdi.

Seattle kentine yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta yer alan Burlington'daki alışveriş merkezinde 23 Eylül'de silahlı saldırıda 4'ü kadın 5 kişi hayatını kaybetmişti.
Kaynak: El ceziretürk

Dallas eylemini ‘Black Power Political Organization’ adlı örgüt üstlendi: 'Devamı gelecek'
08-07-2016



ABD'nin Dallas kentinde 5 polisis öldürüldüğü saldırıyı "Black Power Political Organization" adlı örgüt üstlendi. Oluşum, Facebook hesabından bir de tehdit yayınladı.

"BİNLERCE KESKİN NİŞANCI ARASINA KATILIN"

Örgütün sosyal medyadan yayınladığı mesaj şöyle:

“#Siyahgücü! #Siyahşövalyeler! Keskin nişancı suikastçılar, beş polis memurunu indirdi! Gelecek günlerde daha fazlası suikaste uğrayacak. Suikastçılarımızın eserini beğeniyor musunuz? Kendi suikast tüfeğinizi alıp, baskıya karşı dünya çapında savaşan binlerce keskin nişancı arasına katılın.”

İNTİKAM İÇİN ANT İÇMİŞLERDİ

İngiliz The Sun gazetesinin haberine göre; söz konusu örgüt, birkaç gün önce Louisiana polisi tarafından öldürülen Alton Sterling’in intikamını almak için ant içmişti.

O mesajda da Black Power Political Organization şu ifadeleri kullanmıştı:

“Polis Şefi Carl Dabadie Jr. ile iletişime geçtik. İsteklerimizi karşışamazsa ona, eşi Carla Settoon Debadie ve iki oğluna ne olacağını biliyor.”

Kaynak: Birgün

ABD'de iç savaş görüntüleri: Dallas'ta zenci bir asker 5 beyaz polisi öldürdü, 6'sını yaraladı'
9.7.2016



BBCT'nin haberine göre Dallas Emniyet Müdürü, bir garajda bir süre sıkıştırıldıktan sonra öldürülen şüphelinin, polisin siyahları öldürmesine sinirlendiğini ve beyaz polis memurlarını öldürmek istediğini söylediğini belirtti.



ABD medyası şüphelinin ABD ordusunda ihtiyat askeri olan 25 yaşındaki Micah Johnson olduğunu duyurdu.

Emniyet Müdürü David Brown şühhelinin tek başına hareket ettiğini söylediğini de aktardı.

İki siyahın polis tarafından öldürülmesine tepki için Dallas'ta düzenlenen protesto gösterilerinde keskin nişancıların açtığı ateşte beş polis memuru ölmüş, altı polis ve bir sivil yaralanmıştı.

Üç kişinin gözaltına alındığı belirtilirken, bir şüpheli, kapalı bir garajda bir süre sıkıştırıldı. Zanlının önce intihar ettiği söylendi, ancak daha sonra polisin kullandığı bombalarla öldüğü kaydedildi.

David Brown, şüphelinin polis müzakerecesine "son günlerde polisin siyahları öldürdüğü olaylara ve beyazlara öfkeli olduğunu, beyazları, özellikle de beyaz polis memurlarını öldürmek istediğini" söylediğini belirtti.

Brown "Şüpheli herhangi bir grupla bağlantılı olmadığını ve bunu tek başına yaptığını söyledi" dedi.

Emniyet Müdürü Brown olaya kaç kişinin karıştığını söylemeyi ise reddetti ve "Şüphelileri haberdar etmek istemiyoruz" diye konuştu.

David Brown daha önceki açıklamasındaysa, bazı polislerin arkalarından vurulduğunu belirtip "Şüphelilerin kendilerini polisleri üçgene alacak şekilde konumlandırdıklarına inanıyoruz. Öldürebildikleri kadar çok emniyet yetkilisini öldürmeyi planlamışlar" demişti.

Gösterileri düzenleyenlerden Jeff Hood, yerel Dallas Morning News gazetesine polise ateş açıldığını gördüğünü ifade etti.

Hood, yürüyüşte göstericilerin önünde olduğunu, yanında da bir polis memurunun bulunduğunu söyledi ve "Altı, sekiz el ateşe benzeyen sesler duydum" dedi.

Hood, "İnsanların dağıldığını gördüm, yanımdaki polis ateş açılan yere doğru koştu. Sesin geldiği yerden kaçıp insanları sokaklardan uzaklaştırmaya çalıştım, bir yandan da vuruldum mu diye vücudumu yokluyordum" diye konouştu.

Castile ve Sterling'in öldürülmesi

Louisiana'da Salı günü Alton Sterling'in, Çarşamba günü de Philando Castile'in polis tarafından vurularak öldürülmesini protesto edenler, Dallas'ın yanı sıra, New York, Chicago ve Washington dahil birçok eyalette gösteri düzenledi.

ABD'nin Louisiana eyaletine bağlı Baton Rouge'da Salı günü Alton Sterling adlı bir siyah polis tarafından vurularak öldürülmüştü.

Sterling'in ölümünden bir gün sonra Minnesota eyaletine bağlı St. Paul'de yine başka bir siyah Philando Castile trafik ışıklarında arabanın içindeyken polisin dışarıdan ateş etmesi sonucu öldü.

ABD Başkanı Obama, iki siyahın polis tarafından öldürülmesiyle ilgili 'tüm Amerikalıların kaygılanması gerektiğini' söylemişti.

Obama, "Bu yalnızca siyahların sorunu değil. Bu yalnızca Latin Amerikalıların sorunu değil. Bu hepimizin önemsemesi gereken, tüm Amerikalıların sorunu. Tarafsız düşünen herkes kaygılanmalı" demişti.

İstatistiklere göre beyaz polisler tarafından öldürülenlerin çoğunun Afrikalı Amerikalı olduğuna dikkat çeken ABD Başkanı, emniyet teşkilatına 'içerideki önyargıların kökünü kazmaları' çağrısında bulundu.

'Ehliyetini çıkarıyordu'

Her iki olaydan kısa bir süre görüntüleri internette paylaşıldı. Görüntülerin yayılmasıyla da protesto gösterileri düzenlendi.

Philando Castile, arabanın içindeyken dışarıda duran polis tarafından vurularak öldürüldü.


Kız arkadaşı Diamond 'Lavish' Reynolds'un yanında oturan Castile'in vurulmasının ardından Facebook'ta yaptığı canlı yayın hızla yayıldı.

Videoda genç kadın, polisin erkek arkadaşını polisin talebi üzerine ehliyetini almak için uzandığı sırada vurduğunu söylüyor.

Castile kanlar içindeyken polis ona silahını doğrultmaya devam ediyor.
Reynolds'un, "Ona dört el ateş ettiniz bayım. Yalnızca ehliyetini ve ruhsatını alıyordu bayım" dediği duyuluyor.

Polis de "Ona ehliyetine uzanmamasını ellerini havaya kaldırmasını söyledim" diyor

Reynolds polise ayrıca, erkek arkadaşı vurulmadan önce silah taşıma ruhsatı olduğunu ve bir silahı olduğunu söylediğini ifade ediyor.

Olayın ardından Minnesota Valilik binası önündeki protestoya katılan Reynolds, "Tüm dünyanın polislerin bizi korumak, bize hizmet etmek içinde, bizi öldürmek için burada olduklarını göstermek için video çektim" dedi.
Haber 93

Oliver Stone: Dünya için en büyük tehdit IŞİD değil, ABD...
24/09/2015



ABD'li ünlü yönetmen Oliver Stone 'ABD'nin Anlatılmayan Tarihi' adlı dizi projesinin tanıtımında ülkesinin dış politikasını topa tuttu...
Facebook'ta Paylaş

" Ortadoğu 'yu istikrarsız hale getirdik. Sonra da kendi yarattığımız kaostan IŞİD'i sorumlu tuttuk." Sözler ABD 'li yönetmen Oliver Stone'a ait. Üç kere Oscar'a aday olan yönetmen, 'ABD'nin Anlatılmayan Tarihi' adlı yeni televizyon dizisinde, Washington yönetiminin izlediği dış politikaya sert eleştiriler getirecek. Yeni dizisini basına tanıtan Stone, Ortadoğu'daki kaosu ABD'nin yarattığını vurgulayarak " Dünya için en büyük tehdit IŞİD değil, ABD" diye konuştu.
Akademisyen Prof. Dr. Peter Kuznick ile birlikte kaleme aldığı 'ABD'nin Anlatılmayan Tarihi' adlı kitabını televizyon dizisine uyarlayan yönetmen Oliver Stone, yeni projesi hakkında Middle East Eye adlı haber sitesine konuştu. Oscar'a üç kez layık görülen yönetmen Stone, eser için yürüttüğü araştırmalarda kendisini en çok şaşırtan konunun ABD’nin Ortadoğu’daki müdahaleci politikaları olduğunu belirterek "Tüm Ortadoğu bölgesini istikrarsız hale getirdik, kaos yarattık. Sonra da kendi yarattğımız kaostan IŞİD'i sorumlu tuttuk" dedi. Stone, "Tehdit altında olan biz (ABD) değiliz, Biz bir tehdidiz" ifadesini kullandı.
Kuznick de "Önce sorunları yaratıyoruz, sonra da bu sorunları çözmek için büyük askeri planlar hazırlıyoruz ve o askeri çözümler işe yaramıyor" eleştirisi getirdi.
(Sputnik News)

ABD'nin kriptoloji ve elektronik harp birimi olan NSA'ya baskın girişimi
30 Mar 2015


Siyah araç saldırganlara ait. Beyaz olansa onu durdurmaya çalışan polis aracı.

ABD istihbaratının kriptoloji ve elektronik harp birimi olan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) Maryland'de bulunan merkezine bir otomobil içinde iki kişi zorla girmeye çalıştı. Buradaki güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu araç içindeki eylemciler vuruldu. Eylemcilerden biri öldü, diğeri yaralandı.

Televizyon kanallarının helikopterden canlı olarak gösterdiği olay yerinde üniformalı bir kişinin de sedyeyle ambulansa bindirildiği görünüyor.

NSA ve bu kurumun bağlı bulunduğu Pentagon saldırıyla ilgili henüz bir bilgi paylaşmadı.

NBC televizyonun eylemcilerin kadın kılığına girmiş iki erkek olduğunu duyurdu.

NSA, dünya çapında telefon ve elektronik postaları gözetim altında tutan ve inceleyen bir Amerikan istihbarat kurumu.baskın girişiminde bulunulan kompleks, NSA’in ana karargahı ve Başkent Washington'a 32 km uzaklıktaki Maryland’de bulunuyor. Kompleksin giriş kapısında da çatışma sebebiyle hasar meydana geldi. İlk gelen görüntülerde eylemcilerin aracı ve onu durdurmya çalışan bir polis aracının hasar aldığı görünüyor. Eylemcilere ait aracının yanında muhtemelen öldürülen eylemciye ait bir ceset üzeri beyaz bir örtüyle kapatılmış olarak görünüyor.

Bu istihbarat kurumunun ismi, son olarak eski çalışanlarından Edward Snowden’ın kuruma ait gizli belgeleri sızdırmasıyla duyulmuştu. Snowden’ın medyaya sızdırdığı belgelerde NSA’in küresel izleme ağı, yöntemleri, ortakları ve ticari ilişkileri ifşa edildi. Snowden şu an Rusya'da geçici sığınma altında yaşıyor ve ABD tarafından iadesi isteniyor.
Kaynak: haber 93

ABD: 'iki rehineyi yanlışlıkla öldürdük'
23.04.2015

Beyaz Saray, Afganistan-Pakistan sınırında Ocak ayındaki terörle mücadele operasyonunda Amerikalı ve İtalyan rehinenin yanlışlıkla öldürüldüğünü açıkladı.
Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest tarafından yapılan yazılı açıklamada, istihbarat servisinin araştırmaları sonucunda terör örgütü El Kaide tarafından 2011 yılından bu yana örgütün elinde rehine olarak tuttuğu Amerikalı Warren Weinstein ile yine 2012'den beri örgütün elinde rehine olarak tutulan İtalyan Giovanni Lo Porto'nun operasyon sırasında 'yanlışlıkla' öldürüldüklerini belirterek, bundan derin üzüntü duyduklarını kaydetti.
haber 93

ABD'nin Güney Kore Büyükelçisi Mark Lippert silahlı bir saldırıda yaralandı. Andrew Peng @TheAPJournalist 05.03.2015

ABD'de Kongre üyesine silahlı saldırı: 7 ölü, 12 Yaralı
08.01.2011

ABD'de Demokrat Parti'den bir Kongre üyesi ve birlikte 7 kişi öldürüldüğü bildirildi. Ancak resmi organlar Kongre üyesinin ölmediği ağır yaralı olduğunu açıkladı.

12 kişinin de yaralandığı saldırının neden yapıldığı bilinmiyor.

ABD Temsilciler Meclisi Demokrat Parti Arizona milletvekili Gabrielle Giffords'un, Arizona'nın Tucson kentindeki bir markette katıldığı halka açık bir etkinlik sırasında başından vurularak öldürüldüğü bildirildi. Bu bilgi daha sonra yalanlandı. Obama, Giffords'un ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığını açıkladı.

Amerikan televizyonlarının haberlerine göre, 40 yaşındaki milletvekili Tucson, kalabalığa gelişigüzel ateş açan kimliği belirsiz bir saldırgan tarafından vuruldu.
Olayda, aralarında Giffords'ın yardımcılarının da bulunduğu 12 kadar kişinin de yaralandığı belirtiliyor.
ÇELİŞKİLİ İFADELER
ABD'nin Arizona eyaletinde başından vurulan Amerikanı Kongre üyesi Gabrielle Giffords'ın durumuyla ilgili çelişkiler bulunuyor.
Giffords'un, Arizona'nın Tucson kentindeki bir markette katıldığı halka açık bir etkinlik sırasında, gelişigüzel ateş açan kimliği belirsiz bir saldırgan tarafından vurulması sonucunda ölüp ölmediğiyle ilgili Amerikan basınında çelişkili bilgiler yer alıyor.
Giffords'un öldüğünü ilk duyuran Reuters haber ajansı, son olarak Giffords'un, olayın ardından helikopterle hastaneye götürülerek ameliyata alındığını ve halen hayatta olduğunu duyurdu. Tuscon kentindeki Üniversite hastanesinin sözcüsü Darci Slaten, "Giffords, hayatta ama şu an ameliyatta" dedi. Olayda Giffords'un yanısıra başka yaralananlar da olduğu belirtilirken, yaralılara ilişkin Amerikan medyasında farklı rakamlar yer alıyor.
Giffords'un durumu ve ameliyat hakkında henüz daha ayrıntılı bilgi bulunmuyor.
Giffords'un öldüğü flaşını geçen CNN televizyonu da daha sonra ölüp ölmediğinin henüz teyit edilemediğini duyurdu.
Saldırganın hemen yakalanarak gözaltına alındığı ifade edilirken FBI ve yerel polisin olayla ilgili incelemeleri sürüyor.
OBAMA: YARALI
ABD Başkanı Barack Obama, Arizona eyaletinin Tucson kentinde meydana gelen ateş açma olayında hayatını kaybedenler olduğunu, Temsilciler Meclisi Demokrat Parti Milletvekili Gabrielle Giffords'ın da ''ağır yaralandığını'' açıkladı.
Obama, yaptığı yazılı açıklamada, olayı ''tarif edilemez bir trajedi'' olarak niteleyerek, ''Olayla ilgili bilgiler edinmeye devam ederken, bazılarının hayatını kaybettiğini, milletvekili Giffords'ın da ağır yaralandığını biliyoruz'' ifadesini kullandı.
Gazeteport

Serdar Akinan
'Pax Americana' çökerken

Burada kullandığım 'Pax Americana' (Amerikan Barışı) göndermesini, tahmin edebileceğiniz gibi, 1945'ten bu yana ABD açısından tarımsal, ticari, üretimsel ve kültürel gelişimi yani 'modernizm'in yükselişi için kullanıyorum.
Amerikan medeniyet(!)'i çöküyor.
ABD, şu sıralar dünyaya saçtığı yeşil kağıtlarını toplamakla meşgul... Varsayılan bir kez daha toparlanacağı... Oysa vaziyet hiç de öyle gözükmüyor.
Babalar, 60 trilyon dolarlık yıllık dünya gayri safi milli hasılasının yaklaşık yüzde 25'lerine karşılık gelen gücünü, tüketimi körükleyerek ve askeri gücüne dayandırarak artık sürdüremiyor.
Allah, Bush'tan ve onu bir şebek gibi kullanan neo-con'lardan da razı olsun.
Bu hastalıklı dangalakların, 'The Project for the new American Century' metni tuvalet kağıdı yapılsa fena satmaz.
11 Eylül'den sonra kaleme aldıkları bu metin sayesinde Afganistan ve Irak işgal edildi... Milyonlarca Müslüman'ın kanı döküldü...
İnsanlık neyi gördü?
Bomba ile dolar güçlenmez.
Rambo gişe yapmıyor artık.
Mevsim hazan ya, vitrin pek bi telaşla değişiyor... Bakalım Hüseyin kardeş ne kadar işe yarayacak?
Görünen o ki, enerji havzaları ve pazarlarda, yeni oyuncular sahneye çıkıyor...
Almanya sıyrılıyor. Çin sıyrılıyor... Güney Amerika keza öyle olacak...
Türkiye ise, inanın veya inanmayın, çok ciddi bölgesel bir güç haline geliyor.
Kaos, dünyaya yeni gerçekliğini dayatacak.
Batı'da iç savaşlar görmeye hazır olun.
Batı gürültüyle çöküp yeniden şekillenecek.
Memleket açısıdan denklem malum-du:
Ermenistan'ı Rusya'nın kucağından kurtaralım.
Kürdistan'ı kuralım.
Önümüzdeki haftalarda Ermenistan'la ilgili, Kürdistan'la ilgili tarihsel açılımlar göreceğiz. Bu kesin.
Peki, 'Pax Americana' çökerken; yani oyun kurucu kendi derdine düşmüşken 'bölgesel planı' yürür mü?
Kafalardaki asıl soru bu...
Sizin gördüğünüzü, hem içeride hem dışarıda, görmesi gereken görüyor.
Yani?
Yanisi şu:
'Amerikan barışı'nı çökerten dinamiğin ne olduğuna dair sağlam ve sağlıklı bir teşhis dünyanın en zeki insanları tarafından henüz tam olarak yapılamamışken...
Hele hele, 'Peki buradan ne çıkar, dünyada yeni durum ne olur?' sorusuna, henüz, tek bir tutarlı yanıt bulunamamışken..
Görenlerin verdikleri yanıtlara bakıyorum da...
Barrack Hüseyin Obama kardeşimizin 'ani' Türkiye ziyareti beni onlar kadar heyecanlandırmıyor.
Düşündürüyor...
Akşam

Krizin ABD'ye maliyeti 23,7 trilyon dolara çıkacak
Özel denetçi Neil Barofsky'nin Kongre için hazırladığı raporda, federal hükümetin, finans sektörüne yardım için ABD ekonomisinin yaklaşık üçte birine denk düşen miktarda 4,7 trilyon dolar tahsis ettiği belirtildi. Raporda, en kötü şartlar altında krizin maliyetinin hükümete 23,7 trilyon doları ya da her ABD vatandaşı için 80 bin doları bulabileceği öngörü sünde bulunuldu. 22.07.2009 netgazete

"Dünya, ABD İmparatorluğunun Çöküşüne Şahit Oluyor"


Filistin Başbakanı İsmail Heniyye, dünyanın Amerika imparatorluğunun çöküşüne şahit olduğunu, dünya piyasalarındaki çöküşün bu devletlerin içinde bulundukları hoşnutsuz durumun açık bir delili olduğunu söyledi.

Cebaliya mülteci kampında yaptığı konuşmasında Heniyye, "Onlar, bölgesel ve yerel tarafların yardımıyla, para ve güç kullanımıyla Filistin halkı üzerinde ambargo uyguladılar. Bugün mali kriz yaşıyorlar. Çünkü Filistin'e, Irak'a, Somali'ye, Irak'a ve İslam sancağını yükselten dünyanın farklı bölgelerindeki müslümanlara saldırdılar. Şimdi Allah'ın size karşı başlattığı savaş anı geldi" dedi.
Ana Haber

ABD HALKI ARTIK SOKAKTA YAŞIYOR !
]
13 Ekim 2008
ABD'de başlayan ve İngiltere'ye sıçrayan Mortgage krizi bugün olanların habercisi gibiydi. Krizin ortaya çıktığı ABD'de deprem çadırları değil, mortgage çadırkentleri oluşmaya başladı...
ABD'de başlayarak bütün dünyayı vurun küresel mali krizin gerçek kurbanları da yavaş yavaş ortaya çıktı. ABD'nin Nevada eyaletinde mortgage kredisiyle ev alan ve geri ödeme zorluğu çeken aileler, evlerini kaybedince çatırlarda yaşamak zorunda kaldı.

Gazinoların bulunduğu dev gökdelenlerin hemen kıyısında çadırlarını kurmak zorunda kalan kriz kurbanları için şimdilik bir çözüm bulmak zor. ABD'de Mortgage sistemi çökmeye başlayınca Bush hükümeti, tutsak devleri Fannie Mae ve Freddie Mac'i kamulaştırmak zorunda kaldı ancak yine de 400 bin evsahibi icraya düşmekten kurtulamadı.

Kredilerini ödeyemedikleri için evleri ellerinden alınanların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 53 oranında artış gösterdi.

Mali krizle birlikte evini kaybedenlerden biri de Barbara Lehman, Gökdelenlerin hemen yanı başına küçük çadırını kurmak zorunda kalan Lahmen geçen temmuz ayında önce işini kaybetti. Kolu kırıldıktan sonra çalışamayınca işten atılan Barbara Lehman, faturularını ödeyemedi ve evi kamulaştırıldı.

Barbara Lehman gazinoların bulunduğu gökdelenlerin yanına kurulan çadır kente taşınmaktan başka çare bulamadı. Nevada eyaletinde evsiz kalanların sayısı artınca, belediye çareyi yeni çadır kentler kurmakta buldu. Çadırda yaşama koşulları ise içler acısı. Dışarıda banyo yapmak zorundalar. Eğer yiyecek bulurlarsa, yemeklerini de yine dışarıda pişirmek zorunda kalıyorlar.
Hürriyet

Ekonomik krizin vurduğu Amerika, sobayı yeniden keşfetti, kömür tüketimi rekora koşuyor


28 Aralık 2008 - - Kömür sobası talebinin 30 yılın en üst seviyesine çıktığı küresel mali krizin merkes üssü ABD'de kömür kullanımı da hızlı bir artış eğiliminde. Ülkede 210 bin haneye kömür girdi... Doğalgaz fiyatındaki artış nedeniyle Türkiye'de kömür sobalarına dönüş yaşanırken, ABD'de de benzer bir gelişme izleniyor. Yüksek enerji maliyetleri ABD'de de kömür kullanımının artmasına neden oldu. Özellikle ABD'nin kuzeydoğu, ortabatı bölgeleri ile Alaska'da kömür kullanımında artış gözleniyor. Isınma maliyetlerini önemli ölçüde düşüren ve ABD'de büyük miktarda çıkarılabilen kömür yeni dönemde tekrar popüler oluyor. Fuel oil ve doğalgaz kullanımının çok yaygın olduğu ABD'de de 2006'da evlerde kömür kullanımı 258 bin ton ile en düşük seviyeye inmişti. 2007'de bu rakam yüzde 9 oranında arttı. 2008'in ilk 8 ayında da da bu rakamlın yüzde 10 oranında arttığı gözlendi. İnternet sitelerinde kömür kullanımı ile tartışmalar da bir hayli alevlenmiş durumda. İnsanlar internette kömür forumlarında birbirlerine kömür kullanımının yararları, ucuz kömür alınabilecek noktalar ve kömür sobaları ile ilgili bilgiler paylaşıyorlar.
1970'LERDE DE AYNISI OLDU
Kömür sobası üreticisi Rich Kauffman 1970'lerdeki petrol krizi döneminde de yıl içinde yüzlerce kömür sobası sattıklarını anımsatarak o dönemde de kömür satışlarında artış meyadana geldiğini dile getirdi. Ancak bu süreç 1990'lı yıllarda tersine dönmüş ve her yıl ortalama yüzde 10'luk bir daralma meydana gelmiş. Küçük bir mağazası bulunan Kauffman geçen yıl 60 adet kömür sobası sattıklarını, bu yıl daha şimdiden 200 adede ulaştıklarını söylüyor.
DOĞALGAZDAN 4 KAT UCUZ
Kömür sobası fabrikası sahibi Dean Lehman, ise ortalama bir yılda 5 ila 7 bin arasında sipariş aldıklarını. Bu yıl ise bu rakamın en az ikiye katlanmasını beklediklerini kaydediyor ve son 30 yıldaki en büyük talebin yaşandığını dile getiriyor. Fuel oil ile karşılaştırıldığında kaliteli kömür yüzde 300 daha ucuz. Doğalgaz ile karşılaştırıldığında ise kömürün fiyatı yüzde 400 daha ucuz. Geçtiğimiz yıl 1.500 galon fuel oil kullanarak evini ısıtan bir kişi tam 7 bin dolar enerji faturası ödemiş. Bu yıl ise aynı evi ısıtmak için 9 ton kömür kullanacak ve toplam faturası 1.400 dolar. netgazete

Konumuz ABD'de sıkıyönetim ve toplama kampları!

İbrahim Karagül
Bu cümleleri dikkate alın!
30 09 2008 10:16
YeniŞafak

Konumuz ABD'de sıkıyönetim ve toplama kampları! Nasıl mı? 24 Mart 2006'da “ABD'de neden toplama kampı hazırlanıyor” başlıklı bir yazı yazdım.

Bazıları, “tanrılarına hakaret etmişim gibi” öfke ile saldırıya geçti. O yazı ile bugün aktaracağım gelişme arasındaki bağlantıya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Şu ifadeleri kullandım:

“FEMA (Federal Acil Yönetim Ajansı) yeniden yapılanıyor. Hem de nükleer saldırı, isyan ve iç savaşa göre. Olağanüstü hal ve sıkıyönetim yasaları yeniden belirleniyor. Bankacılık işlemlerinden vatandaşlık yasalarına kadar ABD olağanüstü şartlar için hazırlık yapıyor. ABD çapında 800 toplama kampı/cezaevi hazırlandı. Hepsi mahkum kabul etmeye hazır ama şu an hepsi boş. FEMA tarafından yönetilecek bu kampların bir çoğu binlerce insanı barındıracak nitelikte.” Ve şu soruları sordum: “ABD neye hazırlanıyor? Dünya nereye gidiyor? İyimserliğimizi koruyalım ama gerçekleri de görelim…”

Aynı iddiayı 29 Mayıs 2008'de tekrarladım. “Aç insanlar için toplama kampları mı yapılacak” başlıklı yazıdaki ifadelerden bazıları şöyleydi: “ABD ve İngiltere'nin askeri müdahalelerinin büyük bir krizin kapılarını açtığını, bunu Asya ekonomilerini vuracağını, iç ve dış tehditler nedeniyle Transatlantik Eksen'in çökeceğini, doların sığınak olmaktan çıktığını, altına (ve kaynaklara) yönelişin başladığını, ABD'deki ideolojik kadronun bu çöküşü durduramayacağını, tehdidin giderek büyüyeceğini…”

“Avrupa Birliği'nin “akil adamları” 20 Nisan'da çok önemli bir bildiri yayınladı. Bu bir anlamda bütün dünyaya yönelik bir acil çağrıydı, uyarıydı. Dünyanın görülmemiş bir felakete sürüklenebileceğine yönelik dikkat çekme çabasıydı. Bildiride, “Hiçbir kurala bağlı olmayan bankacılık sektörü son yirmi yılda büyümekten başka bir şey yapmadı. Dünyanın en büyük üç derecelendirme kuruluşu, saçma sapan menkul kıymetlere görece olarak risksiz notu verdi. Bir yatırım bankası spekülasyon yaparak milyarlarca dolar kazandı. Her şey satılık olduğunda toplumsal birlik ufalanırken sistem çöküyor” denildi.

Bu bir spekülasyon değil. Karamsarlık yaymak da değil. Krize ve yolsuzluğa batan finans sistemi, yıllardır dünya ekonomisini rehin aldı, şimdi nihai noktaya dayandı ve çöküş başladı. Ancak para patronları, finans sistemi şimdi çöküşü engellemek, kayıpları telafi etmek, küresel saltanatını sürdürmek için acımasız ve gayri insani yöntemlere başvuruyor.

Kriz, ABD krizi olmaktan çıktı. Finans sistemi yeni bir düzen inşa etmek için insanlığın bütün birikimlerini adeta emiyor. Böyle devam ederse, iki yıl içinde bütün tehdit değerlendirmeleri değişecek. Dinsel, ırksal, kültürel farklılıkların değil, aç insanların tehdit olarak görüldüğü, askeri güvenlik projelerinin bu yeni tehdide göre şekillendiği, kitlelerin hızla sistem dışına itilip kontrol edilmeye çalışılacağı bir dünya şekillenecek. Aç insanlar toplumsal yasa dinlemez. Aç insanlar devlet/düzen dinlemez. Aç insanlar silahla/güçle kontrol edilemez…”

Bunlar önceki yazılardan hatırlatma. Şimdi bugüne gelelim: Amerikan tarihinde ilk kez ordu, iç güvenlik için konuşlandırılmaya başlandı. 11 Eylül dönemlerinde planlaması yapılan askeri birimler şimdi 24 saat ülke içinde kontrol için görevlendiriliyor. Bu uygulama 1 Ekim'den itibaren başlıyor. Ülke içinde konuşlandırılacak ilk askeri birim, ABD Kuzey Komutanlığı'na (NorthCom) bağlı.

Bu birlik neye karşı savaşacak? Nükleer saldırı, iç savaş ve toplumsal kaosa karşı. Kitleleri kontrol altına alacak. Çatışma sonrası için gerekli sorumlulukları yerine getirecek. Aylardır bunun tatbikatı yapılıyor.

İşin tuhafı bu görevi alacak birlik ABD'nin en kanlı askeri birimleri arasında. Irak'ta görev yapan askerlerden oluşuyor. 1 Ekim'de yeni görevine başlayacak birlik üç kez Irak'a gönderilmiş. Başka da böyle bir görevlendirme söz konusu değil. Bu çok olağandışı bir durum. Tıpkı toplama kampları gibi.

2004 yılıydı. Ne dedik? Küresel kriz ABD'yi tahminlerin ötesine vuracak. Belki de çöküşü başlatacak. Ardından bu köşede değişik tarihlerde ve sayıda yazılan yazıların hepsinde; bunun sadece ekonomik kriz olmadığını, siyasi kriz olduğunu, ABD içinde büyük toplumsal sorunlara yol açacağını, olağanüstü yasaların bugünlere hazırlık için değiştirildiğini hep tekrar ettik.

Alman Maliye Bakanı: “ABD finansal açıdan süper güç özelliğini kaybetti. Dünya eskisi gibi olmayacak” demiş. Bu sözlerin dört yıl önce söylenmesi gerekiyordu. Bu sözlerin o tarihlerde burada sıkça söylendi.

Doğru; ABD sadece mali açıdan değil siyasi ve toplumsal açıdan da ağır bir bunalıma sürükleniyor. Olağanüstü yasalar ve uygulamalar hep bugüne hazırlık için. Ordu ilk kez içeride kullanılacağı gibi, “toplama kampları”nın da gerçek olma ihtimali çok yüksek. Aynı askeri birimlerin, Kasım seçimlerini de yöneteceğini, Cumhuriyetçilerin elini güçlendireceğini, belki de seçim sonrası gerginliği bastırmada da kullanılacağını şimdiden söyleyelim.

(..)
İbrahim Karagül / Yeni Şafak

İbrahim Karagül
Bankalara hücum, hesapların dondurulması ve olağanüstü hal!

Finans krizinden kurtulmak için ABD yönetiminin hazırladığı 700 milyar dolarlık paket ikinci kez reddedilirse ne olabilir?

İnsanlar paniğe kapılıp paralarını çekmek için bankalara hücum eder ve hesaplarını boşaltmaya başlar. Çünkü bütün birikimleri risk altına girmiştir. Çünkü hangi finans kurumunun yarın sabaha nasıl çıkacağını kimse bilmemektedir. Çünkü kriz yolsuzluğa dönüşmüştür. Şu an için herkes “vergi mükellefini, devleti ne kadar soyabiliriz” yarışına girmiştir.

Aslında 700 milyar dolar hiçbir şeye çözüm olmayacaktır. Miktar vergi mükelleflerinden alınıp krizin gerçek sorumlularına verilecektir. Bu oylamada kabul edilse bile kısa süre sonra bu gerçek anlaşılacak, paketin işe yaramadığı görülecek, yeni paketler devreye girecektir.

İnsanlar bankalara hücum ederse bankalar hesapları dondurur. Bankacılıkla ilgili aslında kimsenin hatırlamadığı o olağanüstü yasalar devreye girebilir.

Hesapları dondurulanlar deliye döner. Yer yer gösteriler başlar. Bir çeşit ayaklanma çıkar.

Sıkıyönetim yasaları devreye girer. Şimdi kimse bu konudaki değişiklikleri, hazırlıkları da hatırlamayacaktır. Ama bur kaç yıldır o hazırlıklar neredeyse günü gününe bu köşede tartışılmış, sorgulanmıştır. İzleyenler bilecektir.

Olağanüstü şartlar ortaya çıkar, sıkıyönetim yasaları devreye girerse öncelikli olarak kimse hesabından belli miktarın üstünde para çekemeyecektir.

Sıkıyönetim ilan edildiği anda polisin ve askerin yapacağı çok da bir şey olmayacaktır. Pazartesi günü ABD tarihinde ilk kez ordunun iç güvenlik için harekete geçirildiğini duyurmuştum. Bu görevlendirme 1 Ekim'de başladı.

Sıkıyönetim ve olağanüstü hal durumu krizin artık başka bir hal aldığı anlamına gelecek, ekonomik kriz tamamen sistem krizine dönüşecek.

Paketten sonra ABD petrol fonları için Körfez ülkelerine çok şiddetli baskılar yapmaya başlayacak. Bu baskıların çatışmalara, savaşlara yol açması ihtimali var. (..)

Paket kabul edilirse de sonuç çok değişmeyecek. Çünkü bu paketin verdiği rahatlık kısa sürecek. Yenileri gelecek. Çünkü çözüm şekli bu değil. Bu, krizin daha gerçek anlamıyla tanımlanamadığını gösteriyor. Yani, yukarıdaki gelişmelerin olma ihtimali yüksek! Bunları neden yazıyorum? Çünkü:

ABD liderlik rolünü siyaseten kaybetmişti. Şimdi ekonomik olarak da kaybediyor. Tek ayakta kalan ordu. Bakalım bu konuda ne sürprizler yaşanacak? Alman Maliye Bakanı'nın “ABD ekonomik liderliği kaybedecek” sözü 1929 krizinden bu yana en büyük gerçeği ortaya koyuyor.

Krizden kurtulmak için ABD liderliğinin dışında bir küresel ortak mekanizma teklif ediliyor. Çünkü hiçbir devlet ulusal programlarla bu krizden kurtulamayacak. ABD bile. Ama gariptir, ortak mekanizmayı önerenler de bugünkü krizin sorumluları olan o azgın azınlık. Yeryüzünün dokunulmazları yani.

Bu günkü hal şöyle tanımlanabilir: Herkes nefesini tutmuş, çöküşü bekliyor! Tokyo'dan Buenos Aires'e kadar bütün ülkeler, krizin nasıl bir dünya sorununa dönüştüğünü izliyor.

Sadece emlak sektöründeki krizin büyüklüğü ABD'de yaklaşık 10 trilyon dolar. Dünya genelinde ise 40 trilyon dolar. Ama olay emlak boyutunu çoktan aştı, finans boyutunu da aşmak üzere. Burası çok önemli. 21. yüzyılın dünyasını inşa edecek bir kriz bu.

ABD hiçbir şekilde krizin üstesinden gelemeyecek. En azından bu paketlerle. 20 milyar dolarlık gücü olan bir banka 600 milyar dolarlık güç gösterisine giriyorsa devletlerin bunun üstesinden gelme şansı yok. Mesela Fortis kendi gücünün 33 katı fazlasına hükmediyor. Belçika ekonomisinin üç katı bir büyüklük bu. Bu yüzden paketler ancak geçici nefes almalara yarayabilir.

Amerika'yı Çin, Japonya, petrol ülkeleri finanse etmezse, Avrupa'yı Rus kaynakları beslemezse bu iki merkez ayakta kalamayacaktır.

Krizi finans krizi gibi görmek bizi en büyük yanılgıya itecektir. Şu anda olan öncelikle Amerikan Yüzyılı'nın, bizim bildiğimiz dünya düzeninin sonunun gelişidir.

Yazının başındaki ihtimaller kimseyi şaşırtmasın. Kimse bunları abartılı bulmasın. Kriz şu ana kadarki seyriyle bile Amerika'nın bütün güvenini sarstı, ikna yeteneğini ortadan kaldırdı, dünyadaki “Amerika inancı”nı yerle bir etti. Yani yapacağını yaptı. Bundan sonrası ekonomi ötesi kriz olacaktır.

Bakın İngiltere Kilisesi herkesi hazırladığı ekonomik kriz duasına çağırıyor: “Tanrım, tüm dünyada sulh ve sükunetin bozulduğu günlerde yaşıyoruz. Fiyatlar yükselirken, borçlar artarken, bankalar batarken, işler kaybedilirken huzuru bize hediye et. Korkularımızda bizi yalnız bırakma, dualarımızı duy, karanlıkta ışık ve ayağımızın altından kaymakta olan kumun içinde bize manevi güç ver..”

yeni şafak

Özgürlükler ülkesi Bush'a kalırsa...
26/11/2006

Paul Craig Roberts

Gerçi George Orwell bizi çok önce uyarmıştı, fakat Amerikalılar 21. asrın ilk yıllarında ABD Başkanı ve başkan yardımcısının yalanlarının ve hilelerinin, savaşa ve saldırganlığa dayalı bir dış politikanın temeli olduğu, keyfi tutuklamaların, işkencenin ve hiçbir yasal izin almadan vatandaşlar hakkında casusluk yapmanın Haklar Bildirgesi'ni ve Anayasa'yı yerinden ettiği bir ülke haline geleceğini bekler miydi?

Biri çıkıp George W. Bush'un başkan seçilmesinin bir polis devletiyle ve yasadışı saldırgan savaşlarla sonuçlanacağı kehanetinde bulunsa, muhtemelen deli damgası vurulup hor görülürdü. Herhangi bir ABD başkanı ve adalet bakanı işkenceyi savunsa veya Cumhuriyetçilerin kontrolündeki bir Kongre işkenceyi meşrulaştıran ve yasa uygulayıcı organları Cenevre Sözleşmesi'nden muaf tutan bir yasa çıkarsa, Amerikalılar ne düşünürdü? ABD Kongresi, başkanın hukukun üstünde olduğu iddiasını kabul etse Amerikalılar ne beklerdi?

Kamuoyu gerçeklerden bihaber

Böyle suçlar ve rezillikler yaşanırken, bunlar hakkında hiçbir şey yapılmasa ve medyayla muhalefet partisi olan bitenlere büyük oranda sessiz kalsa, Amerikalılar ne tahayyül edebilirdi?

Haklar Bildirgesi'ni savundukları için 'muhafazakârlar' tarafından ihanetle suçlanan birkaç köşeyazarı dışında, ABD'deki sivil özgürlüklerin savunması Amerika Sivil Haklar Birliği, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'yle sınırlanmış durumda. Bush'un yarattığı polis devletinin karşısında diz çökmeyi reddeden birkaç federal yargıç, Adalet Bakanı Alberto Gonzales tarafından ABD'nin güvenliği için 'ölümcül tehdit' teşkil etmekle suçlandı. Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Bush rejiminin yasadışı ve anayasaya aykırı izinsiz gözetleme programına karşı karar veren bir federal yargıcı, 'savunulamaz bir adli aşırılık eyleminde' bulunmakla itham etti.

Beyni yıkanmış 'muhafazakârlar' federal yargıçları 'adli eylemcilik'le suçlamaya o kadar alışmış ki, Cheney'nin aşırılık ithamına pek ses çıkaran olmadı. Amerikan kamuoyunun büyük kısmı özgürlüklerinin bir polis veya ordu yetkilisinin şahsi kararıyla feshedilebileceği, kanıtsız, mahkemesiz veya avukatsız bir biçimde gözaltına alınabileceği ve sorgucuların dayatmak istediği suç neyse onu itiraf edene kadar işkenceden geçirilebileceği gerçeği karşısında tam bir kayıtsızlık içinde.

Amerikalılar bu tür şeylerin olsa olsa 'gerçek teröristler'in başına gelebileceğine inanıyor, oysa sayısız kanıt, Bush rejiminin gözaltına aldıklarının büyük kısmının terörizmle hiçbir bağlantısının bulunmadığını gösteriyor.

Aynı ülkede yaşadığınız insanlara bu konuları anlattığınızda, cevapları genellikle şu oluyor: "Ben yanlış bir şey yapmıyorum. O yüzden korkacak bir şeyim de yok." Peki o zaman Kurucu Atalar'ımız niye Anayasa'yı ve

Haklar Bildirgesi'ni yazdı?

Amerika'nın özgürlükleri, İngiliz halkının hukuku hükümetin elindeki bir silah olmaktan çıkarıp insanların kalkanı haline getirmek için verdiği 800 yıllık zorlu bir mücadelenin sonucunda ortaya çıktı. İngilizce konuşan halklar asırlar süren tecrübenin ardından, denetlenemez güce sahip hükümetlere güvenmenin mümkün olmadığını anladı. Eğer Kurucu Atalar çok zayıf ve sınırlı bir merkezi hükümetin bile Anayasa ve Haklar Bildirgesi'yle bağlı kılınmasının gereğine inandıysa, hükümetimizin hacmi, ölçeği ve gücü itibarıyla Kurucu Atalar'ın tahayyülünün ötesinde büyüdüğü günümüzde bu korumalar kesinlikle çok daha gerekli.

Fakat maalesef 'yasa ve düzen muhafazakârlarının' beyni on yıllardır öyle bir yıkandı ki, sivil özgürlükler, polisin bizi suçlulardan koruma yeteneğini sınırlandıran gereksiz maniler olarak görülür hale

geldi. Amerikalılar, suçlulardan çok hükümetten korunmamız gerektiğini unuttu. Polis suçluları ve teröristleri daha rahat yakalayabilsin diye sivil özgürlükleri budarsak, hükümet yüzünü bize döndüğü zaman nerede duracağız?

Sör Thomas More'un 'Her Devrin Adamı' oyununda sorulan ünlü

sorudur bu. Cevapsa çırılçıplak ve yasanın korumasından yoksun bir biçimde duracağımızdır. Sadece suçluların ve teröristlerin o korumadan yoksun olduğunu sanmak, akıl almaz bir cehalet ve budalalıktır.

Bush ve adamları yargılanmalı

Adalet Bakanı Alberto Gonzales ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Amerikan sivil özgürlüklerini savunanları 'ABD güvenliğine ölümcül tehdit' oluşturmakla suçladığında Amerikalılar infiale kapılıp ayağa kalkmalıydı. Korkunun gayet planlı ve propaganda amaçlı bir şekilde, Haklar Bildirgesi'nin önüne bir 'ulusal güvenlik' takozu koymak yönünde kullanılması, dava edilebilecek bir suçtur.

Şu sözlerimi yazın bir kenara: ABD'de sivil özgürlüklerin geleceği, George W. Bush, Dick Cheney ve Alberto Gonzales'in dava edilmesi ve yargılanmasına bağlıdır. (Muhalif internet gazetesi, Reagan yönetiminde Hazine Bakan yardımcılığı yaptı, Wall Street Journal gazetesinin yorum sayfasının editörü, 22 Kasım 2006)
Radikal

Chavez: ABD imparatorluğu çökecek

Hugo Chavez, doların çöküşte olduğunu, ABD'nin de yakında dolar gibi çökeceğini söyledi.
Pazartesi, 19 Kasım 2007

Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez Tahran'a yaptığı birkaç saatlik ziyaret sırasında beş anlaşmaya imza atarak İran'ın barışçıl nükleer faaliyetlerde bulunmaya hakkı olduğunu bir kez daha vurguladı.

İki ülke arasındaki doğrudan ticaretin 4.6 milyar dolara ulaştığını belirten Chavez "artık dolardan bahsetmek istemiyorum, dolar çöküşte ve yakın bir gelecekte ABD imparatorluğu da dolarla birlikte çökecek" şeklinde konuştu.

OPEC zirvesinden sonra İran'a geçen Hugo Chavez, iki ülke arasında bugün imzalanan beş anlaşmanın yanı sıra yakın geçmişte imzalanan 186 anlaşmayla İran ve Venezüella arasında stratejik bir bağ kurulduğunu söyledi.

Bir imparatorluğun çöküş emareleri
PROF. MİCHAEL T. KLARE
22/10/2006

Bugünlerde Washington'da artan ölçüde, ortak akıl Birleşik Devletler'in İran ya da, Allah korusun, Kuzey Kore'ye karşı herhangi bir askerî operasyona girme riskini alamayacak kadar Irak bataklığına saplandığı düşüncesinde. Politik uzmanlar, ABD ordusunu "aşırı yüklenmiş" ya da "sınırlarının sonuna gelmiş" olarak tanımlıyor. Varsayım, Pentagon'un Başkan Bush'a bir diğer büyük askerî yükü yüklenemeyeceğini söylediği doğrultusunda.

ABD ordusuna dair bu karamsar değerlendirmelere ek olarak bir de "yeni realizmin" yönetimin üst düzeylerine uzandığı iddiaları var. Yani, Condoleezza Rice gibi ihtiyatlı realistler ateş soluyan neo muhafazakârlar üzerinde galip geldi. Bundan ötürü, İran ya da Kuzey Kore'ye karşı askerî bir operasyon yok.

Ancak ben bunların hiçbirine inanmıyorum. Nitekim, bir imparatorluk yükselişteyken, tıpkı Birleşik Devletler'in Irak işgalinin öncesinde olduğu gibi, genellikle aceleci ve yanlış hesaplanmış eylemlere girişmeye meyleder, bu nedenle İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki İngiliz ve Fransız imparatorlukları gibi düşüşte olan bir imparatorluk anlamsız ve kendine zarar verici eylemlere girişir. Ve korkarım, şimdi aynı şey Birleşik Devletler'e oluyor ve biz de düşüşe geçiyoruz. Bir imparatorluğun gerilemesi, yapay emperyal elitler için zor ve acı verici bir durumdur.

Boyun eğdirmeye ve tebaalarından saygı görmeye alışanlar, zillete düşmeyle ve kendi farklılıklarıyla baş etmeye hazırlıklı da değildir. Onlar için, emirleri altındakilerin yer edinmesi mantıken, ahlaken kabullenilemezdir. İlk hastalık, gerileyişin bu elitleri tebaalarından kendilerine yönelen aşağılama ya da kulak asmamalara karşı aşırı duyarlı yapmasıdır; ikincisi ise elitler kendi kapasitelerini aşırı abartırlar ve eski tebaalarını aşırı küçümserler, ki bu ölümcül bir hatadır. Bu iki önemli yargı hatası, askerî açıdan üstünlüğe rağmen başarısızlık olayı ile birleştiği bir anda gelecek intikam saldırılarına karşı ciddi bir hazırsızlık oluşturacaktır.

Günümüz modern zamanlarında, bu tür yanlış hesaplamaya en iyi örnek 1956 yılında yaşanan Süveyş Kanalı kriziydi. Kriz, Mısır Devlet Başkanı Nasır'ın, Batı'nın Nil üzerinde bir baraj inşa edilmesine destek vermedeki başarısızlığına öfkelenerek, prensipte bir İngiliz-Fransız şirketine ait olan ve İngiliz İmparatorluğu'nun başlıca sembolü olarak görülen Süveyş Kanalı'nı millileştirmesidir.

Nasır'ın hareketine karşı Anglo-Fransız şirketin mantıklı tepkisi, kanalın ağırbaşlı bir biçimde devredilmesi olmalıydı (Başkan Carter'ın 1977 yılında Panama Kanalı'nda yaptığı gibi, böylece ABD-Latin Amerika ilişkilerini geren en önemli meselelerden biri halledilmiş oldu). Ancak öyle olmadı: Nasır gibi bir güruhla bu durumu müzakere etmek onların saygınlığına yakışmazdı. Zihinlerinde hâlâ taze olan emperyal ihtişamla, Fransız ve İngilizler 29 Ekim 1956'da Mısır müdahalesine girişti.

Daha sonra, ikinci hastalık peşi sıra geldi. İngiliz ve Fransız liderler eski tebaalarının modern Avrupa ordularına karşı bir direnişe girişmeye cesaret dahi edemeyeceklerini düşündü. Ancak tam da aksine kötü bir bozgun aşikârdı. İngiliz ve Fransızlar herhangi bir askerî zafer kazanma zemininden çok çok uzaktı.

Umutsuz bir biçimde, İngiliz ve Fransızlar -başlangıçta bir Amerikan yardımını reddetmişlerdi- Amerikan Başkanı Eisenhower'a bir Amerikan yardımı için yalvardı. Ancak ABD yardım etmedi. Rüzgârın hangi taraftan estiğini gören Eisenhower, Arap milliyetçiliği yanlısı savaşta eski emperyalist NATO müttefiklerine yardım etmektense onlardan uzak kalmayı yeğledi. Sonrasında, İngiliz ve Fransızlar tam bir utanç ile geri çekilmeye zorlandı.

Şimdi aynı olay Washington için tekrar vuku buluyor. Bir kez daha eski bir devlet, bu durumda İran oluyor, eski emperyal lortlarına, İngiltere ve Birleşik Devletler'e (1953 yılında megaloman Şah'ı iktidara getirmişlerdi) nanik işareti yapıyor. Bir kez daha sonuç aşırı huzursuzluk ve elem oldu. İran'ın nükleer teknoloji peşinden koşmasının Mısır'ın Süveyş Kanalı'nı geri almasından daha farklı bir tehlike arz ettiğini biliyorum; ancak yine de tutumları aynı.
Zaman

ŞAHİN ALPAY
"Amerikan İmparatorluğu"nun sonu
25/11/2006

"Bir adam ve bir kadın Beyaz Saray'da şöminenin önünde oturuyorlar. Kadın, Almanya'nın en tanınmış televizyon sunucusu, adam ise 'dünyanın en güçlü kişisi' olarak tanıtılıyor. Ne var ki bu tam anlamıyla bir Atlantik ötesi yanlış anlama...

Zira mülakat yapılan kimse hiç de 'öyle dünyanın en güçlü kişisi'ne benzemiyor. Hatta ABD tarihindeki en güçsüz başkan olduğu bile söylenebilir. Siyasi çöküşünün seyircisi haline gelmiş bir başkan..." Almanya'nın önde gelen dergisi Der Spiegel 8 Mayıs 2006 tarihli internet sayısında böyle yazıyordu.

O günden bu yana köprünün altından daha çok su aktı. 7 Kasım'daki Kongre seçimlerinden sonra George W. Bush'un ABD tarihindeki en güçsüz başkan olduğu tescil edildi. Aslına bakarsanız, böyle olacağı, sergilediği derin cehaletle, mahkeme kararıyla başkanlık koltuğuna oturduğu ilk günden belliydi. 11 Eylül faciası gözü korkan Amerikan halkını, ne yazık ki bu kifayetsiz başkan etrafında saf tutmaya zorladı. "Neo-con" olarak anılan (ABD'den ziyade İsrail'in, İsrail halkından ziyade Büyük İsrail hayalini görenlerin çıkarlarına bağlı olan) "çete" de onu Ortadoğu'yu söz konusu hayalin icaplarına göre yeniden düzenleme emelleri için kullanmak fırsatını ele geçirdi.

Bush ne müttefik, ne hukuk dinledi; dünyaya dilediğim gibi şekil veririm tafrasıyla önce Afganistan'a, sonra Irak'a saldırdı. Aradan yaklaşık dört yıl geçtikten sonra durum ne? Afganistan'da Taliban her geçen gün nüfuzunu yeniden yayıyor. Saddam diktatörlüğü devrildi; ama Irak 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş ölçüde kana bulandı ve çöküşün eşiğine geldi. El Kaide ise dimdik ayakta. İslamcı terörizm alt edilemedi, aksine güçlendi. ABD'nin dünyadaki itibarı yerlerde sürünüyor. Aklı başında Amerika Bush'a kontrol altına alınması, tercihen azledilmesi gereken bir başkan olarak bakıyor.

Neo-con'lar ise kendilerinden beklenebileceği üzere, batan gemideki fareler misali, Bush'u terk ediyor. "Karanlıklar Prensi" Richard Perle, "İşlerin bu hale geleceğini kestirebilseydim, başka yollar denenmesini önerirdim... Savaşın mimarı olarak anılmaktan bıktım. Bunda hiçbir sorumluluğum yoktur." diyor. Ünlü "Şer Mihveri" nutkunun yazarı David Frum, Irak'taki başarısızlığı Bush'un "beceriksizliği" ile açıklıyor. "Saddam'ı devirip Irak'ı özgürleştirmek çocuk oyuncağıdır." diye yazan Kenneth Adelman, Bush'u "Savaş sonrası dönemin en beceriksiz yöneticisi" ilan ediyor. Savunma Politikası Kurulu üyesi Eliot Cohen: "Irak'ı feci bir durumda bırakıp çekilirsek hiç şaşırmam. Durumun hem Sünni, hem de Şii İslamcılığı özendireceğini sanıyorum." buyuruyor. Türk hükümetine yalan dolan ithamlarla saldıran Frank Gaffney, "Bush ilke sahibi bir adam gibi durmuyor." diyor. İsrail'i eleştirdiği için Türk liderlerini İslamofaşistlik'le suçlayacak kadar densizleşen Michael Rubin, "Bush Iraklı reformculara, tıpkı babası gibi kazık attı." demekten çekinmiyor. (Bkz. Vanity Fair, 3 Kasım)

Neo-con'lar hakkındaki hükmü Başkan Clinton'un başdanışmanı Sidney Blumenthal veriyor: "Bunların Irak'ın işgalini savunmalarındaki mantık, Kudüs'e giden yolun Bağdat'tan geçtiği fikrine dayanıyordu: İşgal Irak'ta Filistinlileri İsrail'e boyun eğmeye zorlayacak türden bir demokrasinin kurulmasını sağlayacaktı..." (The Guardian, 16 Kasım)

Bush'un ve Neo-con'ların perişan hali bu... Ya ABD ne durumda? Onu da en veciz olarak ünlü sosyolog Anthony Giddens ifade ediyor: "Daha birkaç yıl öncesine kadar herkes Amerikan İmparatorluğu'ndan söz ediyordu. Kimileri ciddi ciddi ABD için Yeni Roma diyordu... Ama Irak ve Afganistan'da olanlar Amerikan askerî gücünün sınırlarını çok açık bir şekilde gösterdi... Yeni Roma'dan bu kadar... Eski Roma bile daha iyisini yapabilirdi." (Guardian, 15 Kasım)

Amerikalı ünlü gazeteci Seymour Hersh, Bush'un İran'a saldırabileceğini (New Yorker, 20 Kasım); Haaretz gazetesi ise İsrail'in saldırmasına göz yumabileceğini (20 Kasım) yazıyor. Bush pekala, giderayak bir şer daha işleyebilir.
Zaman

İşsiz bankacı, "Kiralık MIT mezunu" yazılı takım elbisesiyle Manhattan sokaklarında dolaşıyor
25 Haziran 2008
ABD'de işsiz bir bankacı, New York kentinin Manhattan bölgesinde, üzerinde omuzundan geçirdiği "Kiralık MIT (Massachusetts Institute of Technology) mezunu" yazılı bez pankart bulunan çizgili takım elbisesiyle sokaklarda dolaşıyor.
Amerikan The New York Sun gazetesinin haberine göre, MIT'de öğrenim gören finans mühendisi Joshua Persky, dün 50'inci cadde ve Park Avenue'da dolaştığını ve bütün hafta boyunca da öğle tatillerinde kiralık ilânı ile sokaklarda dolaşmayı sürdüreceğini anlattı.
Yatırım bankacılığı danışmanlığı yaptığı işini 6 ay önce kaybeden Persky, New York'ta iş aramaya devam ederken, eşi ve beş çocuğunun memleketleri Nebraska'ya taşındığı belirtilen haberde, başka ayrıntı verilmedi. netgazete

1.3 milyon New Yorklu, açlık sınırının altında
22 Kasım 2007
ABD'nin New York eyaletinde, her 6 kişiden biri açlık sınırının altında yaşıyor. Yoksullukla mücadele örgütleri, bu yıl yiyecek dağıtan yardım kurumlarının önünde kuyruklara girenlerin sayısında yüzde 20'lik artış kaydedildiğini bildirdi.
New York Açlıkla Mücadele Birliği, yiyecek dağıtan yardım kuruluşlarının talebe karşılık vermekte zorlandığını kaydetti. Örgüt, yoksulluk düzeyindeki genel artışla birlikte hükümetin gıda yardımlarında yaptığı kesintilerin de bu durumun ortaya çıkmasının nedenlerinden biri olduğunu belirtiyor. Yoksullukla Mücadele Birliği Başkanı Joel Berg, "Şehirde bu yıl gıda malzemesi dağıtan depolar ve aş evlerinin tuttuğu kayıtlar incelendiğinde, artan sayıda işçi ailesinin, daha çok sayıda çocuk ve ihtiyarın
yiyecek kuyruklarına girdiği anlaşılıyor" dedi.
Berg "Ekonominin genel olar


En son admin tarafından Pts Ekm 13, 2008 10:59 pm tarihinde değiştirildi, toplam 9 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Cum Şub 22, 2008 8:29 pm    Mesaj konusu: ABD ordusunda intihar salgını Alıntıyla Cevap Gönder

ABD Bölünüyor: 100 bin kişiden fazla kişiden ABD'den ayrılma talebi
13.11.2012
Geçen hafta ABD Başkanı demokrat Barack Obama’nın tekrar başkanlığa seçilmesinin ardından 100 binden fazla Amerikalı eyaletlerinin ülke bünyesinden ayrılması ile ilgili toplu dilekçe yazdılar.

Dilekçe Beyaz Saray’ın resmi internet sitesindeki isteyen herkesin dilek ve isteklerini yazabileceği veya yazılanlara katılabileceği “Biz halkız” adı altındaki bir bölüme konuldu. Şu an için dilekçeler 20 farklı eyalet sakinlerinden geldi.

İstek ve dileklerin uzunluğu sadece birkaç satırdan oluşuyor. Örneğin, 8 bin kişinin imzasını koyduğu Tennesse eyaleti sakinlerinin dilekçesinde “Barışçı yoldan Tennesse eyaletine ABD bünyesinden çıkma ve kendine ait yeni hükümet kurma hakkının verilmesini rica ederiz.” ifadeleri yer aldı.

İmza sayısında Texas eyaleti önde gidiyor. Bu eyalet Beyaz Saray’ın dilekçeye resmi bir cevap vermesi gereken 25 bin oy sınırını aştı.

Dilekçeyi yazanlar ABD kurucu atalarının “Eğer herhangi bir hükümet yıkıcı ve zararlı bir hal alırsa halk değiştirme veya onu feshetme ve yeni hükümet kurma hakkında sahiptir.” bildirisine atıfta bulunuyorlar.
http://turkish.ruvr.ru/

ABD bölünüyor! Beyaz Saray'a isyan eden Teksas eyaleti, tam bağımsızlığını ilan etmeye hazırlanıyor

16 Nisan 2009 Amerika Birleşik Devletleri’ni oluşturan “devletler”den biri, ekonomik kriz ve işsizlik nedeniyle sonunda merkezi hükümete karşı isyan bayrağını açtı. Kovboylar diyarı ve Bush ailesinin memleketi Teksas, ABD’ye karşı bir “bağımsızlık hareketi” başlattı. Teksas Meclisi’ndeki milletvekilleri, son ekonomi paketinin, merkezî ABD yönetiminin eyaletler üzerindeki yetkisini iyice artırdığını, Obama hükümetinin bu yolla içişlerine karıştığını ve devletin küçüleceğine daha da büyüdüğünü söyledi. Milletvekilleri, Anayasa’nın 10’uncu maddesi olan “Egemenlik ve güç Birleşik Devletler’de değil, eyaletlerde ya da halktadır” maddesini örnek gösterdi. Milletvekilleri federal hükümetin eyaletteki yetkilerini sınırlayan bir önerge hazırladıklarını açıkladı.

PARA BİTTİ, İSYAN BAŞLADI
Vatan gazetesinin haberine göre; Teksas Valisi Rick Perry de milletvekillerine destek vererek, “Obama hükümeti sınırlarını aşıyor. Kriz dönemindeki ekonomi politikaları nedeniyle merkezi yönetim, parayı nereye harcayacağımıza karışıyor. Bize ne yapıp, ne yapmayacağımızı söylemelerinden sıkıldık. Teksas’ı kendimiz yönetmek istiyoruz” diye konuştu. Uzmanlara göre, Obama’nın başkan seçilmesi, Teksas’da “kovboy milliyetçiliği” adı verilen beyaz ABD milliyetçiliği ve tam bağımsızlık hareketlerini artırdı. Amerika Birleşik Devletleri’ni (United States of America) oluşturan eyaletler, Türkçe’ye eyalet olarak çevrilse de, aslında kendi içlerinde bağımsız olan 50 “state”ten yani bir nevi devletten oluşuyor. Eyaletlerin kendi yargı sistemi, yüksek mahkemesi, polis gücü bulunuyor. Savcılar, emniyet yetkilileri eyalet meclisi tarafından atanıyor. Merkezi hükümet, bu eyaletlerin birbirleri arasındaki ilişkiyi, dışişlerini ve sağlık, ekonomi gibi genel siyaseti yürütüyor.

RUS PROFESÖR UYARMIŞTI
Rus Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Prof. Igor Panarin, iki yıl önce Wall Street Journal’da yayınlanan makalesinde 2010’a kadar ABD’nin 6 parçaya ayrılacağını öngörmüştü. Panarin, ABD’nin bölünmesiyle ile ilgili şunları söylemişti: “Ekonomik kriz daha da kötüleşecek. Milyonlarca insan işsiz kalacak. Hayat pahalılığı artacak. Büyük şirketler çökecek. Eyaletler şimdiden federal yönetimden para istiyor. Bir süre sonra paralar tükenecek. Ve zengin eyaletler ve fakirler arasındaki uçurum artacak. Bir süre sonra bağımsızlık lafları edilecek.” Panarin’e göre ABD, California, Orta ve Kuzey bölgeleri, Atlantik kıyıları, Teksas, Hawaii ve Alaska olarak 6’ya bölünecek.

TEKSAS CUMHURİYETİ
1836’da Meksika’dan bağımsızlığını elde eden Teksas 9 yıl “Bağımsız Teksas Cumhuriyeti” olarak varlığını sürdürdü. 1845’te de 28’inci eyalet olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne katıldı. Eyalette, “Teksas Bağımsız Güney Eyaletleri Partisi”, “Teksas Milliyetçi Hareketi” gibi tam bağımsızlık taraftarı birçok grup var.

netgazete

Paul Craig Roberts
Amerika'yı kim yönetiyor?

Kudretinizin güçlü çıkar gruplarına hizmet etmekle sınırlı olduğunu görmek için Birleşik Devletler başkanı olarak seçilmek nasıl bir şeydir?

Hâkim sınıflar adına iyi iş çıkardığında kazançlı kurumsal makam edinebilir, fahiş konuşma ücretleri ve kârlı kitap sözleşmeleri imzalayabilir. Şayet bu başkan Clinton ve Obama gibi genç ise hayat şaaşalı bir dinlence olacaktır.

Birilerinin özel çıkarlarına karşı gelmek bir şey kazandırmıyor ve başarılı olamıyor. Özel çıkarın kamusal çıkar üzerindeki üstünlüğü 30 Nisan'da bir kez daha ispatlandı. Demokratların 1.7 milyon ipotek icrasını durdurmak ve ev sahiplerinin ipotekleri yeniden görüşmelerine izin vermek sûretiyle 300 milyar dolarlık net değeri (home equity) korumak için hazırladıkları yasa tasarısı, Demokratların 60 oyuna rağmen Senato'da reddedildi. Bankesterler 51'e 45 mağlup ettiler.

Doymak bilmez açgözlülükleri ve su katılmamış sorumsuzlukları yüzünden Amerikalıların emeklilik tasarruflarının yarısını süpürenler, ekonomiyi çökertenler ve ABD dolarının rezerv para statüsünü tehdit edenler yine bu aynı finans çetesi. Daha beter bir şöhrete sahip çıkar grubu tahayyül etmesi pek güçtür. Ancak "halkın temsilcilerinin" çoğunluğu, iki paralık bankesterlerin tâlimatına göre oy kullandı.

Kamunun yüzlerce milyar doları bankesterleri kurtarmak için harcandı fakat bazı Demokratlar ev sahiplerini bir miktar parayla kurtarmaya çalıştıklarında ABD Senatosu bankalardan yana tavır aldı. Senato'nun mottosu şu: "Yüz milyarlarca dolar bankesterlere, ev sahiplerine 10 cent bile yok."

Demokrat Senatör Dick Durbin, seçmenlerin bankesterler tarafından mağlub edildiğini kabul etti. "Samimi söylemek gerekirse bu yer, bankaların malı" dedi.

Nedenini anlaması zor değil. Ev sahipleri için hazırlanan tasarıyı boşa çıkaran Senatörler şunlar: Jon Tester, Max Baucus, Blanche Lincoln, Ben Nelson, Many Landrieu, Tim Johnson ve Arlan Specter. Haberlere göre bankesterler Tester'in kampanya fonuna yarım milyon dolar akıttılar. Baucus 3.5 milyon; Nelson 1.4 milyon; Landrieu 2 milyon; Johnson 2.5 milyon; Specter ise 4.5 milyon dolarlık yardım almıştı.

Ev sahipleri veya sağlık hizmetleri için üç kuruş para bulamayan aynı Kongre, askeri/güvenlik kompleksi için yüz milyarlarca dolar buluyor. Senato, Amerikalıların ipotekli evlerini kurtarmayı reddettikten bir hafta sonra, Obama'nın "değişim" yönetimi Kongre'den neoconların Irak savaşı için ilave 61 milyar dolar, yine neoconların Afganistan savaşı için 65 milyar dolar istedi. Kongre "evet yapabiliriz" diyerek bu talebi selamladı.

Bu yılın 533.7 milyar dolarlık savunma harcamasına 126 milyar dolar daha ilave edildi. 660 milyar dolarlık – muhtemelen düşük gösteriliyor – savunma harcaması, dünyanın ikinci büyük gücü Çin'in askeri harcamalarından on kat daha büyük.

"Dünya'nın tek süpergücünün" Irak ve Afganistan gibi ülkeler tarafından tehdit ediliyor olması nasıl mümkün olabilir? Eğer ki işgalcilere karşı gerilla kabiliyetinden başka bir askeri kapasitesi olmayan ülkeler tarafından tehdit edilebiliyorsa bu durumda ABD nasıl süpergüç olabilir?

"Bu savaşlar" aldatmacadır, Amerikan silah sanayini zenginleştirmek ve "güvenlik kuvvetlerinin" Amerikan vatandaşları üzerinde polis gücüne sahip olması için tasarlanmıştır.

Amerikalıların evlerini kurtarmak için üç kuruş para yok ama müslüman kadınları ve çocukları öldürmek, milyonlarca insanı mülteci durumuna düşürmek için yüz milyarlarca dolar var – ki mülteci durumuna düşen o insanların birçoğu ya isyancılara katılacak ya da bir sonraki göçmen dalgasıyla Amerikaya yönelecek.

Amerikan yönetiminin işleyişi böyle. Ve sanıyor ki kendisi "tepedeki şehir, dünya üzerindeki kandildir."

Amerikalılar Obama'yı seçtiler çünkü Bush'un faşistlerinin gereksiz, Amerika'nın şöhretini ve mâli gücünü tahrib eden, hiçbir kamu çıkarına hizmet etmeyen mücrim savaşlarını sona erdireceğini söylemişti. Ancak Beyaz Saraya yerleştikten sonra kendisini askeri/güvenlik kompleksi tarafından idare edilirken buldu. Savaş sona erdirilmedi, artık makbul görülmeyen Irak'tan daha makbul olan Afganistana nakledildi. Bu arada Obama, Pakistan'ın egemenliğini ihlal ederek Pakistan'daki hedeflere saldırmaya devam ediyor. Askeri/güvenlik kompleksinin Irak'ta süren tek bir savaş yerine daha zor şartlar altında sürdürülen iki savaşı var artık.

Onlarca yıl süren savaşların sonucunda kolay yoldan terfiyi gören Amerikalı komutanlar "Amerikan güvenliğine tehdit teşkil eden Talibana" cevap verdiler. "Onlar buraya gelmeden evvel biz gidip onları orada öldürelim" diyorlar. Amerikan yönetimindeki hiçkimse veya onun yüksek ücretli ajanlarının hiçbiri çıkıp da Afganistana odaklı Talibanın Amerika'ya nasıl gelebileceğini açıklamıyor. Amerikan kamuoyunun askeri/güvenlik kompleksinin zenginleşmesine destek vermesi için bu abartılı korku yeterli geliyor ve tabi bu esnada ABD nüfusunun emeklilik umudunu mahveden bankesterler Amerikalıların evlerine el koyuyor...

Pentagon bütçe belgelerine göre Afganistan savaşının mâliyeti, gelecek yıla kadar Irak savaşının mâliyetini aşacak. Harvard'ın bütçe uzmanı, Nobel ödüllü bir ekonomistine göre Irak savaşı, Amerikan vergi mükelleflerine 3 trilyon dolara patladı yani 3.000 milyar dolar cepten çıktı ve gelecekteki borç çoktan tahakkuk etti (gazilere yapılacak harcamalar vb şekillerde).

Şayet Pentagon haklıysa, o halde ABD hükümeti iki savaş için gelecek yıla kadar 6 trilyon dolar harcayacak demektir ki bu savaşların tek gâyesi silah imâlatçılarını ve "güvenlik" bürokrasisini zenginleştirmek.

Beşeri ve sosyal mâliyeti ise hazin; Amerikan bombalarının kasıp kavurdukları öyle sadece Iraklılar, Afganlar ve Pakistanlılar değil. Dahr Jamail'in bildirdiğine göre ABD ordusundaki psikyatristler, muharebe alanına üçüncü kez sevk edilen askerlerin yüzde 30'nun ruhi çöküntü yaşadıklarını tespit etmişler. Amerikan nesilleri boyunca devam edecek mâliyetler arasında intihar, işsizlik, boşanma, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, evsizlik ve hapsedilme de var.

Obama yönetimi Afganistan denilen "ölüm çölünde" dev bir askeri üs inşa ediyor. Niçin? Afganistan iç politikasıyla Amerikanın ne işi var?

Silah sanayini zenginleştirmekten başka bir işe yaramayan bu kaynak israfı da nedir böyle?

Çin ve bir yere kadar da Hindistan, yükselen güçler. Rusya, yeryüzündeki en büyük ülke, Amerika'nınki kadar korkutucu bir nükleer cephaneliği de var. Bankesterlerin savaşlarından ve yine bankesterleri kurtarmaktan doğan bütçe açıkları, ABD dolarının rezerv para statüsünü - ki Amerikan gücünün varıp dayandığı en önemli kaynaktır – baltalıyor.

Güvenliğiyle ilgisi olmayan ve bilakis güvenliğini tehdit eden, kudretini yiyip bitiren savaşları niçin yapyor Amerika?

Cevap: Askeri/güvenlik lobisi, haydut finansçılar ve AIPAC hâkimiyeti yüzünden. Amerikan halkının canı cehenneme.

çeviren: M.Alpaslan Balcı

Dünya Bülteni

New York Times Da Krize Yenildi
25 Ocak 2009

Dünyanın en prestijli gazetesi New York Times da krizde: Uzmanlara göre NYT artık yalnızca internette olacak...

Bütün dünyayı etkileyen ekonomik krizden en ağır darbeyi alan sektörlerden biri de medya. Dünyanın en prestijli gazetesi New York Times da krizde: Uzmanlara göre NYT artık yalnızca internette olacak...

YER: Manhattan, 42. Cadde. Bina: 57 katlı yeni New York Times binası. 2007 yılında açıldığında burası New York'un en ilgi çekici mimari yapılarından biri olmuştu ve ABD'nin en prestijli gazetesinin cesaretinin bir sembolü olarak görülmüştü. Ancak güzel günler geride kaldı: "Ali the news that's fit to print" ("Basılmaya uygun bütün haberler") sloganıyla yayımlanan New York Times son ekonomik krizden ağır darbe almış durumda, önümüzdeki iki ay içinde 145 yıllık geçmişi olan bu gazeteyi biri satın almazsa bir gazetecilik klasiği daha yok olacak.

Manhattan'daki yeni binanın masraflarına geçmiş borçlar da eklenince yeryüzündeki en kapsamlı ve yüksek bütçeli haber makinasının çarkları eskisi gibi dönmüyor artık. New York Times en eski kurallarından birine bu yüzden ihanet etti: Birinci sayfasına bugüne dek hiç reklam almayan gazete krizin yarattığı sıkıntılar yüzünden ilk defa birinci sayfasına reklam koymayı kabul etti.

AMİRAL GEMİSİ BATACAK DİYORLAR

Vanity Fair dergisinin medya üzerine yazılar kaleme alan yazan Michael Wolff gidişatın hiç de iyi olmadığını söylüyor ve "Umutlu olmak için hiçbir neden yok ortada. Gidişatın tersine dönmesi de mümkün değil," diyerek hissedilen ortak umutsuzluğu özetliyor.

New York Times'ın ABD'de gazetecilik alanında sahip olduğu yeri herkes bilir. 'Eski moda' gazeteciliğin yuvasında her haber ince eleyip sık dokunarak hazırlanıyor, bir yazı için haftalarca uğraşıldığı çok oluyor. Yabana ülkelerdeki haber bürolarına harcadıkları paralar da meslektaşlarının kıskançlık kaynağı. Sanat ve özel dosyalar için harcanan bütçe ve emek de dudak uçuklatıyor. Gazetenin kapanmasının yalnızca medyada değil, ABD demokrasisinde de büyük bir gedik açacağı konusunda ise herkes hemfikir.

En son prestijli Atlantic Magazine'deki yazısmda Michael Hirschom'un dile getirdiği gibi, mayıs ayında New York Times'ın iflas etmesi gayet güçlü bir olasılık. 400 milyon dolar borcu olan gazetenin geçen yılki kazancı ise yalnızca 46 milyon dolar. Times yöneticileri durumu düzelteceklerini söyleseler de onlara inanmak bu ortamda kolay değil.

New York Times'& en büyük darbeyi elbette internet vuruyor. Atlantic'e göre mayıs ayından itibaren New York Times bir web sitesi olarak varlığını sürdürecek. Gazete çalışanlarının yüzde 80'i işini kaybedecek ve yalnızca kâr getiren yayıncılık bölümleri saklanacak. Bu durumda ise şunu sormak gerekiyor: Kadrosunun dörtte üçünden fazlasını yitirince New York Times eskisi gibi olabilir mi? Belli ki 21 Ocak itibariyle gazetenin yardımına koşan 'dünyanın en zengin ikinci adamı' Carlos Slim de bu soruyu kendine sordu ve NYT'yi kurtarmaya karar verdi. Başarabilecek mi, hep birlikte göreceğiz.

HANGİ GAZETEYE NE OLDU?

Chicago Tribüne
1847 yılında kurulan bu kendine özgü, eşsiz gazete ABD'nin en çok okunan 8. gazetesiydi. Geçtiğimiz ay iflasa karşı koruma başvurusunda bulundu.

Los Angeles Times
ABD'nin en çok satan ikinci şehir w gazetesi, 1881'de kurulmuştu. 1990'larda bir milyonu aşan satışlar 700 bin civarına indi. 2008'de 250 gazeteci işinden oldu.

Seattle Post-Intelligencer
1863'de kurulan gazete, sahibi Hearst Company tarafından satışa çıkarıldı

Christian Seience Monitör
Basın dünyasnm en prestijli ve seçkin yayınlarından Christian Science Monitör, tam 100 yıl boyunca basılı halde okundu. Geçtiğimiz ekim ayında artık yalnızca internet ortamında yayınını sürdüreceğini açıkladı.

Kaynak: Sabah


ABD'nin en büyük gazetesini iflasa sürükleniyor! New York Times gazetesi 400 milyon dolarlık borçla köşeye sıkıştı


13 Ocak 2009 - Manhattan’daki 57 katlı binasıyla Amerika’nın en saygın gazetelerinden biri olan The New York Times, kredi krizinin ve gücü giderek artan online medyanın son mağduru oldu. Sektör kötü bir yıla hazırlanırken hakkında iflas edebileceği yönünde söylentiler dolaşan New York Times, krize borç batağında, yeni binanın artan maliyetleri altında yıpranır durumda ve dünyanın en pahalı haber organizasyonu olarak yakalandı.
İnternet tirajlarını olumsuz yönde etkilerken, resesyonun da eklenmesiyle ilan gelirleri büyük ölçüde düşen gazete ön sayfaya ilan almama prensibini çiğnemek zorunda kaldı. Mayıs ayında 400 milyon dolarlık borç ödemek zorunda olan New York Times’ın, şu an sadece 46 milyon dolarlık nakiti bulunuyor.

netgazete

ABD HEGEMONYASI SONA ERDİ

2 Ekim 2008 23:13
Rusya Devlet Başkanı, ABD egemenliğindeki küresel ekonomik yapının sona erdiğini ilan etti, yeni ve adil bir düzen istedi
Dünya Bülteni/

Rusya ile Almanya arasında düzenlenen 'Diyalog Formu'na katılan Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, ABD egemenliğindeki küresel ekonomik yapının sona erdiğini, dünyanın yeni ve adil bir ekonomik düzene ihtiyacı olduğunu söyledi.

Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in de katıldığı St. Petersburg'daki forumda konuşan Medvedev, "Bir ekonomi ve bir para biriminin dünya ekonomisini yönlendirmesi dönemi artık sona erdi. Birlikte daha adil bir ekonomik sistem kurmak için çalışmalıyız. Bu yeni sistem çok kutuplu dünya gerçeğine uygun, hukukun üstünlüğüne önceleyen ve karşılıklı çıkarların gözeten bir yapıda olmalı." dedi.

Son finansal krizin ABD'nin artık dünya ekonomisini yönlendirecek kapasiteye sahip olmadığının göstergesi olduğuna değinen Medvedev, "Basitçe anlaşılıyor ki yeni bir mekanizmaya ihtiyaç var. Bunda herkes sorumluluk üstlenmeli." önerisinde bulundu. Rusya'nın küresel krizi bir fırsat olarak değerlendirmesi gerektiğini kaydeden Medvedev şöyle konuştu: "Küresel ekonomik problemler ve daralmalar sadece çöküş değil, aynı zamanda beraberinde fırsatlar da getirir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler için bunu değerlendirmeliyiz." dedi. Medvedev Rusya'nın Almanya ile ortaklığının yeni dönemde gelişim için anahtar rol oynayacağının altını çizdi.

Yeni bir soğuk savaşın gündem dışı olduğunu kaydeden Medvedev, "Berlin duvarını yeniden inşa etmek mümkün değil. Yeni bir soğuk savaş yok." dedi. Medvedev-Merkel görüşmesinde Rusya'nın önerdiği yeni 'Avrupa-atlantik güvenlik anlaşması' ile ilgili görüş alış verişinde bulunulduğu belirtiliyor.

haber10

23 Eylül 2008 Salı
Amerika’nın Geleceği ile İlgili Bir Rapor


Yeni başkanın karşılaşacağı küresel riskleri değerlendiren bir istihbarat raporu, önümüzdeki on yıllarda dünyanın küreselleşme etkisiyle yeniden şekillenmeye başlayacağını, iklim değişikliği ile ciddi tahribatlar yaşayacağını ve gıda, su, enerji gibi alanlardaki kıtlıklara bağlı olarak gerçekleşecek bölgesel karışıklıklarla istikrarsızlaşacağını öngörerek ABD hakimiyetinin sürekli olarak düşüşe geçeceği tahmininde bulundu.
ABD’deki istihbarat topluluğunun üst düzey analisti Thomas Fingar’ın sunumunu yaptığı rapor, ABD’nin üstün olduğu kilit alanlardan askeri gücün gittikçe rekabetçi bir yapıya bürünen dünya düzeninde “en az öneme” sahip olacağını, çünkü “kimsenin bize karşı büyük bir konvansiyonel güç ile saldırıya geçmeyeceğini” belirtti.

Fingar’ın geçen hafta yaptığı bu değerlendirmeleri daha çok önümüzdeki 15 ile 17 yıl içinde ABD’nin uluslararası olaylardan nasıl etkileneceğini değerlendiren ve henüz tamamlanmayan “Küresel Trendler 2025” isimli raporu baz alarak yaptı. Orlando’da istihbarat alanındaki uzmanların katıldığı bir konferansta konuşan Fingar, önümüzdeki yılın başında Beyaz Saray’ın yeni mukimine sunulacak olan raporun önemli bulgularını anlattı.

Fingar, konuşmasında, “ABD üstün güç olmaya devam edecek, ancak Amerikan hakimiyeti ciddi biçimde azalacak” dedi ve Amerikan yönetiminin siyasi, ekonomik ve bir bakıma da kültürel alanlarda gittikçe daha da yıprandığını belirtti.

2025 raporu da Fingar’ın gelecek başkanın dönemi ve sonraki dönemde dünyayı şekillendireceğini söylediği “dinamikler, boyutlar ve itici faktörler”i inceliyor. Rapor tamamlanmasa da, istihbarat yetkilileri başkan adaylarına göreve geldiklerinde karşılaşmaları muhtemel güvenlik tehditleriyle ilgili bilgilendirmelerde bulunmaya başladılar. Yetkililerin sözlerine göre Barack Obama 2 Eylül tarihinde ilk brifingi aldı, John McCain’in ise önümüzdeki günlerde bir brifing alması bekleniyor.

Fingar’ın belirttiği gibi, istihbaratın küreselleşmenin etkilerine odaklandığı, ancak ABD için ortaya çıkacak sonuçları konusunda daha iyimser olduğu son 2004 raporundan sonra uzun vadeli görüşü daha karamsar bir hal aldı. Ortaya çıkan yeni görüş, Çin gibi ekonomik güçlerin kendini küresel bir güç olarak görmeye başlamasıyla birlikte Amerika’nın etki alanının daralacağını öngören seçkin ekonomistler ve düşünürlerle aynı çizgiye gelmiş bulunuyor. Fareed Zakaria’nın değişimi Amerika’nın düşüşüne değil, diğerlerinin yükselişine bağladığı “Post-Amerikan Dünya” isimli kitabı da gidişatı bu şekilde tanımlıyor.

Yeni istihbarat raporuna göre nüfuz kaybeden sadece ABD olmayacak. Fingar, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ekonomik ve siyasi istikrarın sürekliliğini sağlayan Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve diğer uluslararası örgütlerin de etkilerinin azalacağı tahmininde bulunuyor. Fingar’a göre oluşacak boşluğu hangi yeni kuruluşların dolduracağı ise belirsiz.

Önümüzdeki yıllarda Washington artık yeni küresel yapının nasıl olacağını belirleyecek konumda olmayacak. Fingar, diğer herhangi bir ülkenin de artık bu konumda olamayacağını söyledi: “Uluslararası sistemde yapılması gereken değişiklikleri yönetecek ve liderliği üstlenecek konumda kimse yok.”

Fingar, ABD merkezliliğin zayıflayacağı yönünde tahminlerde bulunulan değişimin, dünyanın büyük ölçüde iklim değişikliğinden kaynaklanacak çevre sorunlarıyla boğuşacağı döneme denk geleceğini belirtti. 2025 yılına gelindiğinde, kuraklık, gıda kıtlıkları ve tatlı su kaynaklarının azalmasıyla Çin’in kuzeyinden Somali Yarımadası’na, geniş bir coğrafya ciddi sorunlar yaşayacak.

Fingar’a göre, iklim değişikliği ABD güneydoğusunda “kum fırtınası” şartlarıyla boğuşmasına sebep olurken bazı yoksul ülkeler içinse “şeytanın bacağını kıracak bir fırsat” olabilir. Fingar, ABD istihbarat servislerinde bilim çevrelerinin küresel ısınmayla ilgili ağırlıklı görüşünün kabul gördüğünü, buna yirmi yıl içinde küresel ısınmada geri dönülemez bir noktaya gelineceği fikrinin de dâhil olduğunu söyledi. Rapordaki bulgular, bu yaz yayımlanan ve küresel ısınmanın önümüzdeki on yıllarda ciddi bir güvenlik sorunu haline geleceğini belirten istihbarat değerlendirmesiyle de örtüşüyor.

Raporun bulgularına göre seller ve kuraklıklar gelişmekte olan ülkelerde toplu göçleri ve siyasi kargaşaları tetikleyecek. Ancak sanayileşmiş ülkelerde küçülen doğum oranları nüfusun yaşlanmasıyla yeni ekonomik gerilimler yaratacak. Çin, Japonya ve Avrupa’da çalışan yetişkin nüfusun yaşlı nüfusa oranı 1/3’e yaklaşmaya başlayacak.

Amerika Birleşik Devletleri, kısmen göçe daha açık olmasından dolayı diğer pek çok sanayileşmiş ülkeden daha başarılı olacak. Fingar’ın sözlerine göre, göç edenler ABD ekonomisine entegre olacak, ancak “iyi bir günde hayli milliyetçi” olan Japonya ve pek çok Avrupa ülkesi bundan mahrum kalacak.

Fingar, “ekonomik büyümenin devam edebilmesi için gereken asgari nüfus artışına sahip olacak çok az sanayileşmiş ülkeden biriyiz” dedi.

Petrol, doğalgaz ve elektrik üretimi için gerekli olan diğer kaynakların aranmasında ABD’nin yanı sıra Hindistan, Çin gibi diğer ülkelerin rol almasıyla enerji güvenliği de en önemli meselelerden biri haline gelecek. Çinlilerin Avrupa’daki pek çok ABD müttefiki gibi ithal ettikleri petrolün önemli bir kısmını İran’dan alması Amerika’nın İran üzerindeki yaptırım seçeneklerini kısıtlıyor: “Yani ‘musluğu kapatalım’ tarzı şeyler –yapabilecek olsak dahi- ters tepecektir.”

Fingar’ın sunduğu raporda neredeyse hiç değinilmeyen konu ise terör. Bu konudaki son rapordan dolayı, istihbarat servisleri El-Kaide’nin düşüşe geçeceği, giderek dağılacağı, çeşitli gruplara ve bölümlere bölüneceği tahmininde bulunuyor. 2004 yılında yayımlanan rapor, El-Kaide’den esinlenen bölgesel grupların ve kısaca mücahit olarak nitelenen bireylerin ılımlı yönetimlere ve Batı’ya karşı ortak bir nefret hissi içinde olacağını ve muhtemelen terörist saldırılara yöneleceğini belirtiyordu.

Bunun yanı sıra, yeni rapor İran’ı bir tehdit olarak görmeye devam ediyor. Fingar, nükleer silah üretimi ve elektrik santrallerinde kullanılan temel madde olan zenginleştirilmiş uranyum üretme girişimlerinin İslam ülkeleri tarafından sürdürüleceği tahmininde bulundu. Şimdilik İran’ın nükleer silah çalışmalarına devam ettiğine dair bir kanıt olmadığını söyleyen Fingar, geçtiğimiz yıl İran’la ilgili yayımlanan ve İran’ın nükleer başlıklı silah üretme çalışmalarını 2003’te durdurduğunu belirten Ulusal İstihbarat Raporu’nu hatırlattı.

Fingar, İran’ın nihai kararının ülke liderinin güvenlik gereksinimlerini nasıl gördüğüne, ezeli düşmanlara sahip olduğu bölgede hükümetin kendini güvende hissedip hissetmemesine bağlı olduğunu söyledi.

Fingar, “İranlılar, komşularından pek çok kişinin sandığından daha çok korkuyor. Ancak ABD İran’ın en büyük düşmanlarından ikisini çökertti; Irak’taki Saddam Hüseyin rejimi ile Afganistan’daki Taliban rejimi” diye konuştu.

“İranlıların biz hariç en büyük güvenlik tehdidi olarak gördüğü unsurları hallettik.”

(WP, 10 Eylül 2008, Reduced Dominance Is Predicted for U.S.)

Kaynak: ekopolitik.org



ABD ORDUSUNDA ‘TOPLU İNTİHAR: 16 ÖLÜ, 5 AĞIR YARALI

11 Eylül 2008 09:04
İşte ABD ordusunda şok yaratan intihar olayının nedeni!
ABD Ordusu’nda Irak'ın işgaliyle başlayan çözülme devam ediyor. Bağdat’ta haklarında Iraklı aileleri keyfi öldürme soruşturulması bulunan 21 asker intihar etti. Askerlerden beşi intihar eyleminden sağ kurtulurken 16’sı öldü. Ordu, yaşanan intiharları önlemekte yetersiz kalıyor.

Irak ABD ordusu Bağdat Merkez Komutanlığı'nın 27 gün önce yaşanmış bir olayı saklayamaz duruma geldikten sonra açıklamak zorunda kalması gündeme bomba gibi düştü. Irak’ta görev yapan ABD ordusu 57 hava birliğinde 16 Amerikan askerinin intihar etmesini günlerce saklandıktan sonra kamuoyu ile paylaşmak zorunda kalması da olayın diğer skandal boyutu olarak gösteriliyor.

Olay ABD ordusunda ‘şok’ meydana getirirken askerlerin moral olarak çöküntü içinde olduklarını gösteriyor. Öte yöndan, 16 ABD askerinin toplu olarak intihar etmesi ordunun bütün birimlerini sarstığı belirtiliyor.

16 ASKER ANINDA ÖLDÜ

ABD ordusu, kuzey Bağdat grubunda bulunan 21 asker Iraklı ailelere karşı birçok defa katliam yapmakla suçlanmış ve bu suçlamaların ardından yargılama yolu açılmıştı. Askerlerin toplu intiharında beş asker tıbbi müdahale ile kurtarılırken diğer 16 askerin öldüğü belirtildi. ABD ordu güvenliği kaynaklarından alınan bilgiye göre, intihar grubu kendilerini ilk önce intihar için motive etmiş, ardından da çok ağır kimyevi zehir içerek ölüme gitmişler.

‘ORDUDA 'SIKIYÖNETİM'

Askerlerin cesetlerini gören görgü şahitleri cesetlerin 5000 yıllık mumya gibi tanınmaz bir halde olduğunu belirttiler. ABD ordusunda 2003 yılından beri sayısız intihar vakası olurken bunların yarısı ölümle sonuçlanmış. Olayın 27 gün sonra duyulması ordu içinde ‘sır saklama’ kararının olduğunu gösteriyor. Kurmay birimleri de yaşananların asker motivasyonun kırılmasına neden olmasından korkuyor.

ASKERLER NEDEN İNTİHAR EDER?

ABD'de intihar olaylarını artmasının ardında yatan gerçek psikoljik araştırma grupları tarafından inceleniyor. Ordunun politikası ve disiplin yönetmeliği intiharlara bir neden olarak gösterilirken en önemli gerçeğin Irak şartlarında Conilerin yaşadığı 'ölüm saplantısı' ve 'hayal kuramama' sıkıntısı olduğu belirtiliyor. Askerler hayal kuramıyor çünkü bir gün sonrası için hiçbir fikirleri yok, yaşadıkları ortamın bitmeyecek bir zaman dilimi olarak değerlendiriyorlar. Bu ise onları, hem saldırgan hem de yanlış yapmaya elverişli hale getiriyor.

2003'TEN BU YANA 600 İNTİHAR TEŞEBBÜSÜ

ABD Ordusu’nda Irak'ta 2003 yılından beri nasıl bir çözülme olduğu medyadan gizleniyordu. Ama son olayla birlikte 600 intihar vakasının yarısının ölümle sonuçlanması ABD ordu kaynaklarını tedbir almaya itiyor. Temmuz 2008’de Bağdat Merkez Komutanlığı’ndan meydana gelen intihar eyleminin şimdiye kadar yaşananların en trajik olduğu yorumu yapılıyor. Olayda askeri düzen eksikliği, insan unsurunu iflas etmesi ve genel ordu politiğinin yara olması çok net bir şekilde gözüküyor.

BUGÜN

ABD ordusunda intihar salgını

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkilileri, geçen yıl 108 Amerikan askerinin intihar ettiğini açıkladı. Aynı dönemde Rus ordusunda ise 341 askerin intihar ettiği açıklandı.
29 Mayıs 2008 19:14
Yazı boyutunu büyütmek için
Savunma Bakanlığı yetkilileri, 2007 yılında 108 askerin intihar ettiğini ve bu rakamın 1990'dan bu yana en yüksek intihar oranını temsil ettiğini belirtti.

ABD'de Ocak ayında açıklanan ilk verilerde, 2007'de 121 askerin intihar ettiği, bu sayısının incelendiği belirtilmişti.

Amerikan ordusunda 2006'da 102, 2005'te 85, 2004'te ise 67 asker intihar etti.
haber7


ABD'nin Arnavutluk Büyükelçisi silah kaçakçısı çıktı
26 Haziran 2008

WASHINGTON -OZEL- Amerika'nın, Arnavutluk'un başkenti Tiran'da bulunan büyükelçisi John Withers, Çin yapımı silahları, Arnavutluk'ta Macar malı yazılı yeni kasalara yerleştirip, üretildiği yeri de gizleyerek Afganistan'a satmakla suçlanıyor. New York Times'ın haberine göre, Pentagon için çalışan ABD merkezli AEY Inc firması aracılığıyla Arnavutluk'tan alınan silahlar, bu şekilde normal Pentagon silahlarıymış gibi Afganistan'a gidiyor. Gazete, büyükelçi Withers ve Arnavutluk Savunma Bakanı Fatmir Mediu'nun, yasa dışı silah ticaretini onayladığını yazdı. Şirketin başkanı Efraim Diveroli ise tutuklandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan açıklama istenmesi üzerine Withers hakkındaki suçlamaları yalanladı.

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

ABD'de artan petrol fiyatları polis teşkilatını da vurdu! Araçla yapılan rutin devriye görevleri artık yaya olarak yapılıyor

10 Haziran 2008 Salı 16:00
ABD -OZEL- Roket hızıyla artan petrol fiyatları ABD'de polis teşkilatını da vurdu. Yakıt masraflarını karşılayamayan polisler, araçlarla yapılan rutin devriye görevlerini artık yaya olarak gerçekleştiriyor. Polislerin araçlarını terketmesinin, suç alanlarının takibi ve acil müdahale durumlarında zafiyete yol açmasından endişe ediliyor.
Yeni ekonomik koşullar karşısında tasarruf önlemleri almaya çalışan yetkililer, masrafları azaltmanın yollarını arıyor.
Bu çerçevede birçok eyalette araçlarla yapılan devriye süresi azaltılırken, belli bir bölümü de yaya olarak gerçekleştiriliyor. Araçlardaki memur sayısının artırılması da yeni tasarruf önlemleri arasında. Şahıslara tahsis edilen araçların evlere gönderilmesine de son verildiği, ilgililerin evlerinden gelerek araçları almasının gerektiği belirtliyor.

KAMU GÜVENLİĞİ TEHLİKEDE
ABD basınında yer alan haberlere göre 30 kamu kurumundan yetkililer Teksas'ın Cumhnuriyetçi Senatörü Kevin Brady ile görüşerek artan gaz fiyatlarının kamu güvenliğine yönelik tehdit oluşturduğunu söylediği belirtiliyor.
Uzmanlar, yeni tasarruf önlemlerinin güvenlik alanında henüz bir zafiyete yol açmadığını ancak karar vermek için erken olduğunu belirtiyor. Polisin, yaz döneminde genel olarak artış gösteren hırsızlık ya da şiddet ihbarı gibi acil yardım gerektiren çağrılara vereceği yanıtta da gecikme olabileceği belirtiliyor.

STAR GAZETESİ


Öğrenciyle Sekse 6 Yıl Hapis
21 Şubat 2008 10:34
5 öğrenciyle seks yapan kadın öğretmen Allenna Ward altı yıl hapis cezasına çarptırıldı.


ABD'nin Güney Carolina Eyaleti'nde, 18 yaşından küçük beş öğrenciyle seks yapan kadın öğretmen Allenna Ward (24) altı yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Mahkemede, "İçtenlikle özür diliyorum diyen Ward, ilişkiye girdiği öğrencilerden birine yazdığı notun bulunması üzerine yakalanmıştı. Hakkında soruşturma başlatılan Ward'ın işine de son verilmişti. Allena Ward, 14-15 yaşlarındaki öğrencilerle ders verdiği Bell Street Ortaokulu'yla birlikte çeşitli yerlerde cinsel ilişkide bulunmuştu. ABD'de, son birkaç yıl içinde, 18 yaşından küçük erkek öğrencileri ile seks yapan "onlarca kadın öğretmen" çeşitli cezalara çarptırıldı.

aktifhaber

Tecavüz korkusu taşıyan askerler

Irak ve Afganistan'da görev yapan Amerikalı kadın askerler, savaş ortamının sıkıntıları dışında ayrıca erkek asker arkadaşlarının tecavüz ve cinsel saldırı tehdidi altında yaşıyor.18 Nisan 2009 12:21

New York'taki Colombia Üniversitesi gazetecilik bölümü profesörü Helen Benedict'in savaş bölgelerinde görev yapan, erkek arkadaşlarının tecavüzü, cinsel saldırısı ve tacizine uğradığını anlatan kadın askerlerle yaptığı 40 röportajın yer aldığı "Yalnız Asker: Irak'ta Görev Yapan Kadınların Özel Savaşı" adlı kitabı ABD'de dün yayımlandı.

TUVALETE BİLE YALNIZ GİDEMİYORLAR

Bazı kadın askerler, üstlerinin tuvalete yalnız gitmemeleri konusunda uyarıda bulunduğunu anlatıyor. Bir kadın asker, erkek arkadaşlarından korunmak için bıçak taşımaya başladığını, bazıları da uğradığı taciz ve saldırıları bildirmemeleri için kendisine üstleri tarafından gözdağı verildiğini söylüyor.

KADIN ASKERLERİN TRAJİK DURUMU

Benedict, kitabının adının, Amerikalı kadın askerlerin, savaşın travmasıyla birlikte erkek arkadaşlarının cinsel tacizini yaşamasının kendilerini yalnızlaştırmasından geldiğini belirterek, savaş ortamında bütün askerlerden arkadaşlarına güvenmesinin beklendiği bir durumda kadınların yaşadıklarının özellikle trajik bir durum yarattığına işaret etti.

Kitapta, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) verilerine dayanılarak, Irak ve Afganistan'daki 10 Amerikan askerinden birinin kadın olduğuna ve İkinci Dünya Savaşından bu yana en fazla Irak'ta kadın askerin çarpıştığı ve öldüğüne dikkat çekiliyor.

Benedict'in görüştüğü, 2003 ve 2006 yılları arasında görev yapan 40 kadından 10'u tecavüze uğradığını, 5'i diğer cinsel saldırılara, 13'ü de cinsel tacize uğradığını anlatıyor.

Yazarın çalışmasına dayanılarak hazırlanan bir tiyatro oyunu da New York'ta sahnelenirken, oyunun ABD genelinde turneye çıkması bekleniyor.

IRAK VE AFGANİSTAN'DAKİ CİNSEL SALDIRILAR YÜZDE 25 ARTTI

Pentagon'un geçen ay yayımladığı bir rapora göre, ABD ordusu içindeki cinsel saldırı bildirimleri geçen yıl, önceki yıla göre yüzde 8, Irak ve Afganistan'da ise yüzde 25 arttı.

Rapora göre sayıları 2908'i bulan ordu mensuplarının cinsel saldırıları, tecavüz, tecavüze teşebbüs ve sarkıntılığı kapsıyor.

Bakanlık sözcüsü, bu tür olayların önlenmesi, uygun politikalar ile saldırıların haber verilmesinin önündeki engeller kaldırılarak, orduda cinsel saldırının kökünün kazınmasının hedeflendiğini söyledi.

Benedict ve bazı araştırmacılar ise cinsel saldırılara ilişkin resmi verilerin, kendi bulgularından oldukça az olduğunu çünkü hükümetin verilerinde sadece uğradıkları saldırıları bildirecek kadar cesur olanların yer aldığını belirtiyorlar.

Öte yandan sorunun sadece Irak ve Afganistan'a özgü olmadığını gösteren başka raporlar da mevcut.

İşçi sağlığı hekimleri dergisi American Journal of Industrial Medicine'e göre, 2007 yılında, Vietnam'dan ilk Körfez Savaşına kadar çatışmalarda görev almış 550'yi aşkın kadın askerle yapılan araştırmada, askerlerin yüzde 30'unun tecavüz ya da tecavüze teşebbüse, yüzde 79'unun cinsel saldırıya uğradığını söylediği belirtildi.
Vatan

SÜBYANCI ÖĞRETMEN
3 Ekim 2008 19:48
13 yaşındaki öğrencisiyle cinsel ilişki kuran öğretmen kendini savundu
ABD’nin Nebraska Eyaleti’nde 13 yaşındaki öğrencisiyle cinsel ilişkilerde bulunan sübyancı kadın öğretmen Kelsey Peterson (26), bir televizyona röportaj verdi.
Hürriyet

BARACK OBAMA NEYİ İTİRAF ETTİ
04.12.2009 14:49

ABD Başkanı Barack Obama, Afganistan’a 30 bin ek asker daha gönderileceğini açıklayarak iki şeyi ilan etmiş oldu.

1.. ABD yenildi
Ek asker gönderileceğini West Point Askeri Akademisi’nde ilan eden “Başkomutan” Obama yeni stratejinin üç hedefi olduğunu belirtti.

Birincisi, El Kaide’nin güvenli barınak olanağına erişmesinin engellenmesi.

İkincisi, Taliban’ın sağladığı ivmenin tersine çevrilmesi ve Afgan hükümetini devirebilme kapasitesine ulaşabilmelerinin önlenmesi.

Üçüncüsü, Afgan güvenlik güçleriyle hükümetinin güçlendirilmesi.

Obama’nın, stratejinin üç hedefi diye sıraladıkları aslında yenilginin en somut itirafıdır! Obama, “yaşanan tüm zorluklara rağmen Afganistan kaybedilmedi” diyerek de Afganistan’ın çoktan kaybedildiğini söylemiş oluyor; ayrıca askerlere, ülkesinin Afganistan’daki varlığının Vietnam’a dönmeyeceğinin sözünü vererek, Amerikalıların yenilgi psikolojisine de ilaç olmaya gayret ediyor.

68 bini Amerikan askeri olmak üzere toplam 110 bin yabancı askerin bulunduğu Afganistan’a, ek 30 bin Amerikan askeri daha göndermek, Washington’u daha da içinden çıkılmaz bir bataklığa mahkum ediyor. Obama verdiği bu kararla, 1945 yılından bu yana tek bir savaş kazanamamış ABD’nin, çöken bir imparatorluk olma sürecini de hızlanırmış oluyor.

2.. ABD politikaları başkandan başkana değişmez
Obama’nın Afganistan açıklaması, dünya barışının geleceğini Obama’da görenleri de bir miktar silkelemiştir. Seçimler boyunca, zenci ve Hüseyin ön isimli bir ABD başkanının savaşları sonlandıracağı, barışa uzanacağı, dünyayı nükleer silahlardan arındıracağı gibi palavralarla kitleler uyutulmuştu. Üstelik Obama Nobel Barış Ödülü’yle taçlandırılmıştı!
Daha bir yılını doldurmadan bu imaj yerle bir oldu!

Obama, Nobel Barış Ödülü’nü alırken, ABS kongresi en büyük savaş bütçesini oyluyordu!
ABD stratejisinin kişiden kişiye değişmeyeceği gerçeği, göremeyenler için artık çok daha net. Büyük Ortadoğu Projesi’ni ABD’nin başına kim gelirse gelsin, uygulamaya çalışmak zorundadır. Çünkü Proje, Bush’un değil, ABD devletinindir!

Obamalı dönem, sadece projede taktiksel değişikliklerin yapılmasının ismidir.

Nitekim Obama, Afganistan-Pakistan eksenini, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ağırlık merkezi ilan etmiştir.

Avrasya hâkimiyetinin yolu üzerinde duran en çıplak gerçek, ABD’nin bu coğrafyaya hakimiyet için planladığı projenin yenilgiyle sonuçlanacağıdır. Ancak ABD, emperyal karakteri gereği, dünya liderliğine koşmayı sürdürecektir. Bu yol, ABD’yi Avrupa ile ittifaka mecbur etmektedir. ABD’nin Avrupasız, müttefiksiz, NATO’suz Avrasya’ya hakim olmasının hayal olduğu, Brzezinski gibi akıl hocaları tarafından da artık kabul ediliyor. (Gerçi tüm bu kuvvetlerle dahi ABD’nin kazanması mümkün değildir.)

Irak ve Ortadoğu ABD açısından Atlantik ittifakının sürdürülebileceği bir zemin olamadı. Almanya-Fransa merkezli direniş, NATO’nun Irak savaşına dahil olmasını da engelledi. AB ekonomik ve siyasal geleceğinin, ABD’nin denetiminden çıkmakta olduğunu artık görüyor.

Ancak Afganistan, NATO işgali ve mevcut durumu itibariyle ABD’nin kısmen de olsa AB ile birlikte götürebildiği bir alan. (Afganistan’da ABD’nin 68 bin askeri dışında, 47 ülkenin de 42 bin askeri mevcuttur)
Yenilgiyi gören Brzezinski’nin çizdiği yeni rota, AB’yle hatta Çin’le ile ittifak arayarak, Rusya’yı yalnızlaştırmak üzerine kurulu.

ABD bu nedenle, Irak’tan büyük oranda çekilecek. İkinci bir İsrail devleti işlevi görecek Kukla Devleti’nin ise yaşayabilmesi hayat mamat meselesi. Bu kukla devleti Türkiye’nin himayesine kabul ettirmek ABD açısından son derece önemli bir konu. AKP hükümetinin Kürt açılımının biricik nedeni budur; yani ABD devletinin ulusal çıkarıdır!

Tek kutuplu değil çok kutuplu dünya
Ancak ABD BOP’da ne denli değişikliklere giderse gitsin, kazanma şansı yoktur; Avrasya’ya hakimiyet kurması mümkün değildir. Obama verdiği bu kararla, ABD’nin, çöken bir imparatorluk olma sürecini engelleyemeyecektir.
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından, ABD’nin tek dünya devleti olacağını savunanlar tarihi yanılgı yaşamış ve yenilmişlerdir. Küreselleşme değil bölgeselleşme, tek kutupluluk değil çok kutupluluk galip gelmektedir.
Türk dış politikasını ABD’nin yenilgisiyle sonuçlanacak gelişmelere angaje olmaktan çıkarmak, hayati önemdedir!

Mehmet Ali Güller
Odatv.com

Nihal Kemaloğlu nihal.kemaloglu@aksam.com.tr
Obama'nın savaşı; Afganistan

Obama'nın da siciline 'savaşan Amerikan başkanlığı' eklendi.
Obama dün yaptığı konuşmada Afganistan'a 2010 yılının ilk yarısına kadar 30 bin yeni asker gönderileceğini, geri çekilmenin de Temmuz 2011'de başlayabileceğini açıkladı.
Beklenen geri çekilmenin mümkün olmayacağını, Amerikan askerinin Afganistan'a saplanıp kalacağında herkes hemfikir.
Nobel ödüllü Başkan'ın, Afganistan-Pakistan hattındaki savaşı derinleştirecek bu kararıyla kendi Vietnam'ını da hazırladığını söyleyenler yanılmıyor.
Bush'un Irak'ta açtığı kan bataklığından sıyrılmadan Afganistan'a asker yığmak Obama severler için hayal kırıklığı.
Küresel krizin içinde bocalayan ABD'nin, askeri hegemonik güç olma hevesinin pahalıya çıkacağı bir savaş olacağı kesin.
1945'ten beri girdiği bütün savaşları kaybetmiş ABD aslında Afganistan'daki işgalinde de yıllardır yenik...
Bush döneminde açılan terörizme karşı küresel savaşın bitmediği, yeni bir evreye taşındığı anlaşılıyor.
Seçim kampanyasında Irak'a müdahaleyi hatalı bularak eleştiren Obama şimdi Amerika'nın başarısızlığa mahkum yeni savaş cephesini açtı.
Amerikan kamuoyuna yönelik 'Taliban ve El-Kaide'yle' mücadele açıklamalarında 'süper güç Amerika' algısı yenileniyor.
Amerikan halkı, Afganistan-Pakistan sınırının 'şer sınırı'olduğuna ikna edildi.
Şimdi demokrat Obama'nın da 'şahin' olup dünya üzerinde uçabileceği gösteriliyor.
Biten dünya imparatorluk dönemine alışmakta direnen ABD'nin yeni Afganistan stratejisi gereği NATO da 5 binden fazla yeni asker gönderecek.
Umutsuz Afganistan hedefi hem ABD hem de Obama için tarihi bir yanılgı olacak.
Böylelikle Obama diyalog ve uzlaşmayı önceleyen söylemleri, kalpleri ve zihniyetleri fethetme yaklaşımlarını olumsuzlamış oldu.
Yeni neo-con tarzıyla Afganistan-Pakistan'ı ateş coğrafyasına dönüştürecek.
El Kaide'nin ele geçirilerek Afganistan ve Pakistan'dan uzaklaştırılması çok zor...
(..)
'Ilımlı' Talibanlarla anlaşma zeminini aramadan asker gönderen ABD, Pakistan ordusundaki Taliban sempatisini ve 40 milyonluk aşiret örgütlenmesindeki Peştunların isyanlarını kulak ardı ediyor.
Görünen o ki; daha fazla asker ve daha geniş işgaller, Afgan halkının çaresizliği, Pakistan'da patlayacak bombalar, daha sivrilen anti-Amerikanizm'le El-Kaide güçlendirilecek.
Görünmeyen ise; ABD'nin bu jeo-politik bölgeyi kontrol ederek olası İran tehdidine gözdağı vermesi, enerji paylaşım savaşlarında süper silahlı güç rolünü koruması, Amerikan kamuoyuna yapılan askeri yatırımların hakkını verdiğini göstermesi, silah lobilerinin ayakta alkışları...
Muhalif sinemacı Michael Moore, Afganistan işgaliyle ilgili Obama'ya yazdığı açık mektubunda şöyle diyor: 'Afganistan'daki El-Kaide militanlarının sayısının yüzden az olduğunu biliyorum!
Yüz binden fazla adamın mağaralarda yaşıyan yüz adamı etkisiz kılacağına inanmıyorum.
İmparatorluklar sonlarının çok yakın olduğunu burun buruna gelinceye dek anlamazlar.
İmparatorluklar daha fazla 'gücün' düşmanı yok edeceğine inanırlarken bu böyle olmaz, genellikle bir avuç düşman imparatorlukları paramparça eder.'

http://www.aksam.com.tr/2009/12/08/yazar/15390/nihal_kemaloglu/obama_nin_savasi__afganistan.html

04 Ocak 2010 21:58
Mahkeme Binasında Çatışma
ABD'nin Nevada eyaletindeki Las Vegas kentinde, mahkeme binasında çıkan çatışmada 1 kişi öldü..

ABD'nin Nevada eyaletindeki Las Vegas kentinde, mahkeme binasında çıkan çatışmada 1 kişi öldü, 2 kişi yaralandı.

Amerikan Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) açıklamasında, federal mahkeme binasında ateş açan bir kişinin, güvenlik görevlileri tarafından öldürüldüğü, çatışmada 2 kişinin de yaralandığı belirtildi.
aktifhaber

Belgeli Sivil Katliamı
26 Temmuz 2010
Belgeler yaklaşık 200 Afgan sivilin ölümünün dünya kamuoyundan gizlendiğini gösteriyor.
Belgeler yaklaşık 200 Afgan sivilin ölümünün dünya kamuoyundan gizlendiğini gösteriyor.

Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en büyük gizli belge sızdırma olayı gerçekleşti.

BBC'ye göre, Amerika Birleşik Devletleri ordusuna ait 90 bin belge basına sızdı.

2004-2009 arasına ilişkin belgeler, daha önce de benzer yayınları nedeniyle tepki çeken Wikileaks adlı internet sitesinde yayınlandı.

Guardian ve New York Times gazeteleri ile Alman Der Spiegel dergisi de Wikileaks ile işbirliği içinde bu belgeleri yayınladı.

Bunun Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en büyük gizli belge sızdırma olayı olduğu belirtiliyor.

Belgeler yaklaşık 200 Afgan sivilin ölümünün dünya kamuoyundan gizlendiğini gösteriyor.

Ayrıca NATO'nun, Pakistan ve İran'ın Afganistan'daki isyan hareketini el altından desteklediklerine ilişkin kaygılarına yer veriliyor.

90 bin belge içinde, Taliban'ın havadan karaya ısıya duyarlı füzelere sahip olduğu yolunda bilgiler de var.

Taliban'ın uzaktan kumandalı bombalar ile yaptığı saldırılarda ölen sivillerin sayısında artış olduğu da bu belgelerde yer alıyor.

Beyaz Saray olayı sert bir açıklama ile kınadı.

Açıklamada belgelerin 2009 Aralık'ına kadar olan dönemi kapsadığı, bu tarihte ise Başkan Barack Obama liderliğindeki Amerikan yönetiminin Afganistan stratejisinin değiştiği belirtildi.

Ayrıca bu belgelerin yayınlanmasının NATO askerlerinin hayatını ve ulusal güvenliği tehlikeye attığı savunuldu. aktifhaber

ABD Tarihinin En Büyük Skandalı

ABD'nin Afganistan işgaline dair 90 binden fazla "çok gizli" belge internete düştü. ABD ordusu tarihinin en büyük köstebek skandalıyla çalkalanıyor. Belgeler arasında Türkiye ile ilgili de birçok doküman bulunuyor...
Skandalları ortaya çıkaran ve belgeleri sızdıran kişinin ise Bağdat’ta görevli 22 yaşındaki er Bradley Manning olduğu sanılıyor. Manning’in belgeleri üzerlerine ‘Lady Gaga’ yazdığı CD’lere yazarak kaçırdığı belirtiliyor. Tutuklanan er idama çarptırılabilir.

Dünyadaki tüm sırları açığa çıkarmayı amaç edindiklerini söyleyen ve dünyanın dört bir yanından gelen sızdırma gizli belgeleri yayınlayan Wikileaks sitesi, tarihin en büyük istihbarat bombalarından birini patlattı. Site, ABD’nin Afganistan işgaline dair tam 92 bin 201 gizli belgeyi ortaya döktü. Gizli belgeler, ABD ordusu mensupları tarafından 2004-2009 arasında Afganistan’da kaleme alındı. Raporlar, Wikileaks yönetimi tarafından 1 ay önce The New York Times, The Guardian ve Der Spiegel isimli yayın organlarına iletildi. Bu üç saygın basın kuruluşu, raporların gerçekliğini kontrol ettikten sonra dün belgeleri manşetlerine taşıdı.

İNTERNETTE KENDİNİ ELE VERDİ

“ABD tarihinin en büyük istihbarat skandalı” olarak kayıtlara geçen olayın kahramanı ise 22 yaşındaki Amerikalı bir er. Bradley Manning adlı istihbaratçı erin belgeleri kopyalayarak siteye ilettiği sanılıyor. Manning’in Wikileaks’le ilk bağlantısı 5 Nisan’a dayanıyor. Bu tarihte sitede bir Amerikan helikopterinin kokpitinden çekilmiş görüntüler yayınlandı. Kayıtta iki Reuters muhabirinin helikopterden açılan ateşle hayatlarını kaybettiği görünüyor. Bu olayın ardından mayıs sonuna doğru ABD’de yaşayan Adrian Lamo isimli bir bilgisayar korsanı “Bradass87” takma adlı bir kişiyle internette konuşmaya başladı. Bradass87 bu görüşmelerde Lamo’ya “Bağdat’ın doğusunda görev yaptığını ve askeri istihbarat uzmanı olduğunu” yazdı. İkilinin beş gün devam eden görüşmeleri boyunca Bradass87, “ABD’nin diplomatik ve askeri sırlarıyla çok gizli belgelere ulaşabildiğini” belirtti. Ayrıca “Belgeleri indirip, kopyalarak Julian Assange’e gönderen bir kişiyi tanıdığını, zaman zaman da kendisinin belgeleri boş CD’lere yazarak sızdırdığını” söyledi. Bradass87, bunu yaparken CD’lerin üzerine Amerikalı şarkıcı “Lady Gaga”nın adını yazdığını bu sayede yakalanmadığını da ifade etti. “İnsanların gerçekleri bilmesini istiyorum” diyen Bradass87, görüşmenin bir yerinde “Bunları sana itiraf ettiğime inanamıyorum” ifadesini de kullandı.

6 AYDA KOPYALAYABİLDİ

Ancak Lamo, 23 Mayıs’ta durumu ABD ordusuna iletti. 25 Mayıs’ta Pentagon’un soruşturma bölümünden yetkililerle Starbucks’ta buluşan Lamo görüşmelerin yazılı hallerini teslim etti. Ertesi gün ise Bağdat’taki ABD askeri üssünde istihbarat sorumlusu er Manning gözaltına alındı. Kuveyt’teki Merkez Komutanlığı’na gönderilen er, askeri bir hapishaneye atıldı. Genç askerin yaklaşık 260 bin belgeyi 6 aylık bir zamanda CD’lere yüklediği sanılıyor. Wikileaks kaynağının bu er olduğunu kabul etmedi, ancak Manning’in savunulması için tüm masrafları site karşılıyor. Manning gizli belgeleri sızdırmak, vatana ihanet ve Amerikan askerlerinin güvenliğini tehlikeye atmaktan idam cezasıyla bile yargılanabilir.

15 BİN BELGE DAHA BEKLİYOR

Wikileaks, cephedeki alt düzey yetkililerin “ham istihbaratı” olarak nitelediği sızan bu belgelerin, “genelde çok üst düzeydeki operasyonları” da kapsamadığını açıkladı. Yaklaşık 15 bin raporun yayınlanmasını da, “kaynaklarının sürece zararın azaltılması talebiyle” ertelendiğini belirten Wikileaks, yeni değerlendirmelerin ardından bu belgeleri de yayınlayabileceklerini açıkladı.

Beyaz Saray ise sızdırılan belgelerin açıklanmasını kınayarak, bunun Amerikalıların ve ortaklarının hayatlarını riske attığını savundu. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Emekli Genaral Jim Jones, belgelerin Ocak 2004’ten Aralık 2009 kadarki sürece, eski Başkan George Bush dönemine, yani Başkan Barack Obama’nın yeni stratejisini açıklamasından önceki döneme ait olduğuna işaret etti. WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange ise “Sızan belgeler savaş suçu kanıtı niteliğinde. Ancak bunların suç olup olmadığına yalnızca mahkeme karar verebilir” dedi.

Türkiye “Teröristlerle anlaşma yapmayız” dedi

WIkIleaks tarafından basına sızdırılan istihbarat raporlarında, Türkiye ve Afganistan’daki Türk vatandaşlarıyla ilgili bölümler de bulunuyor. Bir notta, ABD yetkililerinin o zamanın Türk Dışişleri Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Şakir Torunlar ile tutuklanan Taliban militanlarının serbest bırakılması konusunda görüştüğü belirtiliyor. Notta şöyle deniyor: “Torunlar, yurtiçinde veya yurtdışında Türk hükümetinin teröristlerle anlaşma yapmak gibi politikalarının olmadığını, bu militanların Türkiye’nin askerlerinin bulunduğu Afganistan’daki uluslararası gücün askerlerinin hayatını da tehlikeye atabileceklerini ve diğer teröristlere örnek olabileceğini söyledi. 29 Mayıs 2007 tarihli bir diğer notta ise Kabil’den Kandahar’a giden iki Türk öğretmeni taşıyan taksinin Moqur bölgesinde trafik kazası geçirdiği, öğretmenlerden birinin olay yerinde öldüğü diğerinin de yaralı olarak kurtulduğu belirtiliyor.

200 AFGAN SİVİLİN ÖLÜMÜ GİZLENDİ

Yaklaşık 200 Afgan sivilin ölümü dünya kamuoyundan gizlendi. n Öldürülen sivillerin bir kısmı resmi belgelerde Taliban militanı olarak gösterildi. n Amerikan özel kuvvetleri içinde sadece suikast düzenlemek için görev alan Task Force 373 üyesi askerler bir baskında 7 Afgan çocuğu öldürdü. Bu olay dünya kamuoyundan gizlendi. n Taliban’ın elinde Sovyet işgali sırasında Amerika’nın Afgan milislere verdiği ısı güdümlü füzeler halen bulunuyor. Taliban militanları bunları Amerikan helikopterlerini düşürmekte kullandı. n ABD’nin yılda 1 milyar dolar yardım yaptığı Pakistan’ın Gizli Servisi, Afganistan’da Taliban ile işbirliği içinde. İran da Taliban’a her tür desteği sağlıyor. n 1987-89 yılları arasında Pakistan istihbaratı ISI’nın başında olan ve CIA ile Sovyetler’i Afganistan’dan çıkarmak için işbirliği yapan General Hamid Gül, şimdi de El Kaide saflarında Amerikan ordusuna karşı mücadeleyi koordine ediyor. n Gül, Gulbeddin Hikmetyar ve Celaleddin Hakkani gibi milis liderleriyle ortak çalışarak El Kaide’ye hem istihbarat hem de askeri destek sağlıyor. n General Hamid Gül ile El Kaide’nin üst düzey isimleri Ocak 2009’da Veziristan bölgesinde görüştü, CIA’nın insansız uçaklarla düzenlediği saldırılara verilecek cevap konusunda plan yaptı. Taliban’ın Pakistan bölgesinde eylemlere son vermesi karşılığında Afganistan’daki Taliban operasyonlarına destek sözü verdi aktifhaber

İstifası istenince iş yerinde katliam yaptı: 9 ölü
00:50 - ABD'nin Connecticut eyaletinde, bira dağıtım deposunda şoförlük yapan bir kişi, istifa etmesi istenince etrafa ateş açtı kendisi dahil 9 kişi öldü. Bir şirket yetkilisi, kendisinden istifa etmesi istenen şoforün bunu reddettiğini ve ardından rastgele ateş etmeye başladığını söyledi. Saldırgan 8 kişiyi öldürdükten sonra kendisini vurdu. 04.08.2010 MANCHESTER netgazete

Pentagon Tasarruf Kararı Aldı
10 Ağustos 2010
Pentagon tasarruf etmek amacıyla Müşterek Kuvvet Komutanlığı'nı kapatma ve bütçesinin kısıtlamaya gitti...
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tasarruf etmek amacıyla Müşterek Kuvvet Komutanlığı'nı kapatma ve bütçesinin taşeronlara ayrılan kısmından yüzde 10'luk kısıtlamaya gitme kararı aldı.

Savunma Bakanı Robert Gates, düzenlediği basın toplantısında, merkezi Virginia'da bulunan ve farklı kuvvet komutanlıklarından gelerek birlikte savaşa gitmeleri istenen askerlerin eğitilip konuşlandırıldığı Joint Forces Command'ı kapatmayı düşündüğünü, çünkü bu birimin yıllık bütçesinin 240 milyon dolar olduğunu kaydetti.

Amerikan yönetiminin kararlaştırdığı harcama kısıtlamasına rağmen Pentagon 2011 bütçesi hafif bir artışla 700 milyar doları buldu. Pentagon'un 2001'den beri iki kattan fazla artan bütçesi, Amerikan hükümetinin bütçeden pay alma sırasında birinci sırada yeri alıyor. Dünyadaki savunma harcamalarının tamamının ise yüzde 40'ından fazlasını temsil ediyor. aktifhaber


New York Times'tan elvada!
12.09.2010
Gazetenin basılı versiyonuna son verileceği ve internet gazetesi olacağını açıklandı

ABD’nin en prestijli gazetelerinden New York Times’ın yayıncısı ve CEO’su Arthur Sulzberger, gazetenin basılı versiyonuna er geç son verileceğini söyledi.

Sulzberger gelecekte New York Times’ın basılmayacağını söyledi.

Londra’da düzenlenen bir medya toplantısında konuşan Sulzberger, gazetelerin basılı versiyonlarının 2015 yılında sona ereceği yönündeki tahminlere yönelik olarak “Gelecekte bir zamanda New York Times’ın basılı versiyonunu yayımlamayı bırakacağız, tarih henüz belli değil” diye cevap verdi. Sulzberger, gelecek senenin başlarında gazetenin internet sitesinin kısmi olarak ücretli hale getirileceğini de söyledi.
vatan

28.11.10
'Halkın gizli servisi WikiLeaks'e saldırı
Selçuk Salih Caydi

Sisteme karşı global ölçekli direniş ve mücadele örgütlerinden şimdilik en etkili olan internetplatformu WikiLeaks, dikkat çekici olmayı sürdürüyor. Aynı zamanda, bu tür bir çalışmanın etkilerinin neler olabileceği de düşünmeye, incelemeye değer.
WikiLeaks platformunun amacı:
"Çalıştığı hükümette veya firmada tesbit ettikleri, etik olmayan durumları açığa çıkarmak isteyenlere destek olmak." Gizli belgelerin, herkese açılması kuralını esas alıyorlar.
WikiLeaks'e gönderilen belgeleri geriye doğru takip etmek mümkün değil, yani kimler tarafından gönderildiği bulunamıyor. Bu anlamda, siteye gönderilen belgelerin ve analizlerin kaynağını gizli servisler bile bulamıyor.
WikiLeaks, sansür edilemeyen Wiki prensibini esas alıyor. Hawai dilinde 'çabuk' anlamına gelen Wiki prensibi, Wikipedia örneğinden de tanındığı üzere, okura açık, okur tarafından değiştirilebilir metinler bunlar ve bu anlamda sayısız insanın kontrolü ve denetimi altında bulunuyorlar. 1990'larda ilk kez kullanılmaya başlanan Wiki ilkesiyle işleyen WikiLeaks, 2006'da kuruldu. Kurucular arasında Çinli muhalifler, gazeteciler, Amerikalı Avrupalı Tayvanlı ve Güney Afrikalılar var. Sitenin, hepsi kendi evinden çalışan sadece beş elemanı var ve sadece biri tanınıyor: Grubun sözcüsü Julian Paul Assange. Bu yılın Eylül ayında, projenin elemanlarından Daniel Schmitt (takma ad), fikir ayrılığı nedeniyle gruptan ayrıldı.
Patlattıkları ilk bomba, 2007 Ağustosunda eski Kenya Cumhurbaşkanı Daniel Arap Moi'nin yolsuzluklarıyla ilgili belgeleri yayımlamak oldu. İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesi, o zamandan beri WikiLeaks dosyaları hakkında ayrıntılı haberler yapıyor.
2009 yılında WikiLeaks'ın Almanca erişimi Almanya tarafından bir haftalığına engellendi. Farsça erişim de, İran'daki Atom reaktörleri ile ilgili bir haberden sonra kapatıldı.
Bu yılın Mart ayında, Amerikan istihbarat servisleri, WikiLeaks'in tamamen kapatılmasının çok zor olduğuna dair bir rapor hazırladılar ve bu da basına sızdı.
WikiLeaks, 2009 yılı sonunda Berlin'de bir konferans düzenleyerek İzlanda'da bir bilgi/veri limanı kurmayı planladılar. Bir tür güvence gibi düşünülen bu liman/istasyon, WikiLeaks!e yapılan bağışları da kısmen legalize etmeyi ve genişletmeyi hedefliyordu. Çünkü grubun legal adamı 1971 doğumlu Avustralyalı Assange, sürekli yer değiştiriyor, bir yerde bir günden fazla kalmıyor. Sürekli hareket ve seyahat halinde yaşıyor.
ABD'den İran'a ve Çin'e kadar dünyanın birçok ülkesinde yaşamış bu arkadaş, WikiLeaks yüzünden defalarca tutuklandı, sorgulandı, bazı ülkelerden sınır dışı edildi vs.
Ama konuşmadı...
Geçen Temmuz sonunda WikiLeaks, Amerikan ordusunun Afganistan ve Irak'da işlediği suçları da içeren 92 bin belge yayımladı.
18 Kasım'da o demokratik İsveç devleti, Assange hakkında "cinsel tecavüz" suçlamasıyla uluslararası tutuklama emri çıkarttı. Bu suçlamanın en komik nedeni sonradan anlaşıldı. Assange'yi bu suçlayan birileri vardı ve savcı bey kendisini sorgulayabilmek için, önce nerede olduğunu bilmek istemiş ve bu nedenle tutuklama emri çıkartmıştı!..
Kısacası, artık beş akıllı adam bile global sistemi sallayabilmektedir.
Şimdi en son öyle belgelerle geliyorlardı ki, uluslararası ilişkileri konusunda özellikle ABD'yi zor durumda bırakacaklardı. Belgelerin şimdilik Türkiye'yi ilgilendiren bazıları konusunda bilgimiz var. Basında yer aldığı kadarıyla olasılıklar şöyle:
1. ABD Kuzey Irak'ta PKK'yı destekledi, onlara silah verdi.
2. Türkiye, Irak savaşında ABD'ye karşı El Kaide militanlarına para ve silah verdi.
Türkiye'de Ergenekon davası sırasında, sanıkların yatak odalarına kadar girebilen "cevval" bir medya vardı. Aynı medya, Almanya'da asrın yolsuzluğu sayılan Denizfeneri davası dahil olmak üzere Türkiye'deki yolsuzluklar hakkında hiçbir şey yazmıyor.
Değil bu, bugün Türkiye'de en büyük yolsuzluklar ortaya çıkarılsa, en fazla bir hafta sonra basının gündeminden düşer! Türkiye'deki yolsuzlukların boyutu dünyada henüz merak konusu değil. Ama "El Kaide'ye yardım" WikiLeaks gibi sitelere düşerse merak artar. Türkiye'nin neoliberal iktidarına bağımlı geniş bir "otomatik oy potansiyeli" var. Bir tür saadet zinciri gibi işleyen bu yapı da sıcak paraya bağımlı. Türklerin çoğu gazetelere bakıp, "Bizimkiler iyi etmişler El Kaide'yi desteklemişler, kahrol Amerika" deseler bile, sıcak paraya yön verenler ve onların kulak verdiği dünya "tüketici kamuoyu" tersini söyler. Gazeteleri okuyup geçmezler. Çünkü sıcak paranın akış yönünü belirleyen faktörler sadece otomatik bilgisayar limitleri/kotaları değildir. Ve ABD'den AB'ye, Japonya'dan Çin'e kadar tüketicilerin eğilimleri çok önemlidir.
ABD'nin PKK'yı desteklediğini gösteren belgeler de, Türkiye ile ABD'nin zaten sorunlu hale gelmiş ilişkilerini kötü etkileyecektir.
Şekilde görüldüğü gibi bundan böyle bu tip siteler ve belgeler, neoliberal iktidarların başını fena halde ağrıtacaktır. Ve bunun sitelerle sınırlı kalmayacağı da kesin. Geçenlerde ünlü Fransız futbolcu Eric Cantona, en çok ses getirecek protesto yöntemlerinden birini ilan etti: "Bankalardaki paralarınızı çekin, bankaları çökertin". (Tıklayınız: http://www.milliyet.com.tr/-paralarinizi-cekin-bankalari-cokertin-/ekonomi/sondakika/22.11.2010/1317036/default.htm )
Bankalardan birinin tepkisi aynen şöyleydi: "Bu çılgınlık!"
(Elinde pankart sokaklarda gezen etkisiz kalabalıklara alışmışlar, bu pek uymamış olmalı!)
WikiLeaks, yeni diplomatik belgeleri açıklamadan önce, geçtiğimiz günlerde Assange, "Bana birşey olursa bu dosyayı açın" diye bir girişimde bulundu internetten. ABD Dışişleri bakanlığı paniğe kapılıp birçok ülkeyi "Begeleri ciddiye almayın" diye uyardı -ki sadece bu bile belgelerin ciddiyetinin kanıtıdır. Belgelerin bu günlerde yayımlanması gerkiyordu, WikiLeaks'e bir hacker saldırısı oldu. Bu konuda en "mahir" olanların Çinliler olduğu biliniyor. Şu anda bir tür savaş oluyor. ABD ve birkaç devlet, beş kişiyi susturmaya çalışıyor!..
Konu hakkında Türk medyasında da çok sayıda haber çıktı. (tıklayınız: http://www.ntvmsnbc.com/id/25154836/ )

http://konstantiniye.blogspot.com/

"Parayı ABD'de tutmanın tek yolu"
02.02.2013

Amerikalı yatırım uzmanı Dr. Marc Faber bu ay köşe yazısını şu şekilde bitirmiş:

"Federal hükümet bize 600 $ değerinde bir geri ödeme yapıyor. Eğer bunu,

Wal-Mart'da harcarsak para Çin'e gidecek.

Bir bilgisayar alırsak Hindistan'a.

Benzin alırsak ise Araplara.

Sebze ve meyve alırsak Meksika, Honduras(?) ve

Guatemala'ya gidecek.

Düzgün bir araba alırsak Almanya'ya.

Gereksiz çer çöpe yatırsak Tayvan'a gidecek ve bunların hiç biri Amerikan ekonomisine fayda sağlamayacak.

Parayı ülkemizde tutmanın tek yolu hayat kadınlarına

Ve biraya harcamak, çünkü artık ABD'de üretilen tek şey bunlar.

Kaynak: UyanIk Türkler Kulubü


En son admin tarafından Cum Ekm 03, 2008 10:49 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Sal Eyl 30, 2008 10:18 pm    Mesaj konusu: Yalnız kadınlar şehri New York Alıntıyla Cevap Gönder

'ABD'de 100'ü aşkın şehrin önümüzdeki yıl iflas edebilir'
21 ARALIK 2010
Guardian'ın ekonomi sayfalarında bütçesinden fazla harcama yapan şehirlere geniş yer ayrılıyor.
'İstanbul da, uçurumun kenarında'
İstanbul, Avrupa'nın kredi durumu kırılgan kentleri arasında

Amerika Birleşik Devletleri'nde 100'ü aşkın şehrin önümüzdeki yıl iflas edebileceği analizini sayfalarına taşıyan gazete, Avrupa'nın önemli şehirlerindeki durumu da 'Uçurumun Kenarındaki Avrupa' başlığıyla veriyor.
Küresel kredi krizini tahmin eden iktisatçılardan, Amerikalı analiz uzmanı Meredith Whitney, yerel ve eyalet düzeyinde borçlanmanın ABD ekonomisini bekleyen en büyük sorunlardan biri olduğunu ve ülkede iyileşme sürecini sekteye uğratabileceğini söyledi.
Whitney'e göre emlak sorununun ardından, en önemli konuların başında kent harcamaları geliyor.
Bu habere göre, Avrupa'nın kredi durumu kırılgan şehirleri arasında İstanbul da var.
Haberde öne çıkan satırlar şöyle:
"Türkiye'nin kadim metropolü, Avrupa'nın kredi notu "dökülen" şehirlerinden biri.
"Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan kusursuz konumu, ciddi zayıflıklarını gideremiyor.
Biriken borçlar
"Bunlara, kredi değerlendirme şirketi Standard&Poor'un son raporuna göre 'düşük ciro esnekliği ve gelecekteki reformlara dair durumun tahmin edilemez oluşu' da dahil.
"Ayrıca, şehrin yoğun yatırım talebi, yüksek bütçe açıklarına ve biriken borçlara neden oluyor."
Habere göre "İstanbul, özellikle giderek büyüyen mali sektörü kalkındırarak kazanç getirecek başka kaynaklar geliştirmeye çalışıyor ve cami kubbe ve minarelerinden oluşan meşhur kent siluetinde yeni camdan kulelerin belirmesi umudunu taşıyor."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu ay içinde Ataşehir semtini, kentin mali kalbi haline getirme planları çerçevesinde İMKB'yi Asya tarafına taşıma planlarını dile getirmişti.
Haberde, Avrupa'nın uçurumun eşiğindeki diğer şehirleri olarak Napoli, Floransa, Madrid ve Barselona sayılıyor. BBC

ABD'nin en önemli gazetelerinden Washington Post, tasarruf tedbirleri kapsamında ülkedeki son üç yerel bürosunu da kapatıyor

26 Kasım 2009 ABD'nin en önemli gazetelerinden Washington Post, tasarruf tedbirleri kapsamında ülkedeki son üç yerel bürosunu da kapatıyor.

Son 10 yılda Miami, Denver ve Austin'daki bürolarını kapatan ve bu yılın başında da ekonomik kriz nedeniyle 36 yıllık kitap ekinin yayımını durduran Washington Post yönetimi, yeni bir küçülme kararı daha aldı. Gazete, Chicago, Los Angeles ve New York'taki bürolarını yıl sonunda kapatacak.

Bu bürolardaki 6 muhabire Washington'da çalışmalarının teklif edildiği, haber asistanlarının görevlerinin ise 31 Aralık itibariyle sona erebileceği belirtildi.

Gazetenin üst düzey yöneticilerinden Marcus Brauchli, çalışanlarına yönelik açıklamasında, gazetenin artık siyasi haberler ile Washington çevresindeki yerel konulara daha çok odaklanacağını vurguladı. Brauchli, ulusal konuların okurlara aktarılmaya devam edileceğini bildirdi.

Habere internetten daha hızlı ve ücretsiz ulaşılması ile dünya genelindeki ekonomik kriz gibi nedenlerle sektörün önde gelen diğer gazeteler gibi son yıllarda ciddi tiraj ve reklam geliri kaybı yaşayan Washington Post'un hafta içi tirajı 582 bin, pazar günleri ise 822 bin civarında. Daha çok başkent Washington ile Maryland ve Virginia gibi komşu eyaletlere dağıtılan gazetenin bu yılın ilk üç ayında 166 milyon dolar zarar ettiği açıklanmıştı.

The Boston Globe, Tribune Co's ve Baltimore Sun gibi ABD'nin birçok gazetesi de, tasarruf tedbirleri kapsamında ülke ve dünya genelindeki bürolarını kapatmıştı.
netgazete

Yalnız kadınlar şehri New York
ABD'de yapılan bir araştırma, Manhattan'da yaşayan New Yorkluların yarıdan fazlasının tek başına yaşadığını ortaya çıkardı. Yalnızların çoğu ise kadın... 01.11.2009 NEW YORK netgazete

Amerika’nın istihbarat faaliyetleri için yaptığı bir yıllık harcama,
dünya üzerindeki 113 ülkenin bütçesinden daha fazla…


ABD’de uzun dönemdir gizli tutulan, hükümetin, askeri istihbarat
faaliyetleri hariç yapılan harcamalarının 1 yıllık maliyeti toplam 75 milyar
dolar olarak açıklandı. Ulusal İstihbarat Başkanı Dennis Blair, istihbarat
harcama miktarını, 200 bin personelli istihbarat topluluğunun 4 yıllık
strateji planı çerçevesinde açıkladı.

Strateji planının artık gizliliği kaldırılan bölümüne göre de Amerikan
istihbarat kuruluşları ”İran’ın nükleer programını, Kuzey Kore’nin
değişiklik gösteren tutumlarını ve militan grupların kışkırttığı isyanları”
tehdit olarak görüyorlar.

El Kaide örgütüne karşı öncesine göre daha güçlendikleri değerlendirmesini
yapan Blair, mücadele alanları arasında Çin’in askeri modernizasyonu,
diplomasinin doğal kaynaklarla yönlendirilmesi ve Rusya gücünün artırma
çabalarını saydı. Blair, ”İlk kez içinde bulunduğumuz dünyayı iyi
anladığımızı düşünüyorum” dedi.

Yetkililer, Blair’in açıkladığı istihbarat harcamalarına ilişkin rakamın, 16
istihbarat kurumuyla Pentagon’un askeri istihbarat faaliyetleri
harcamalarını kapsadığını bildirdi.

ABD son yıllarda kimi gizli istihbarat harcamalarının açıklanması konusunda
adımlar attı ve 16 istihbarat kuruluşunun yalnızca 2008′de 47.5 milyar dolar
harcadığını açıkladı. Ancak bu rakamlar hala askeri istihbarat
faaliyetlerini kapsamıyor.

CIA’nın açıklanan bütçesi, yine CIA tarafından ortaya konan rakamlara göre,
bütçe rakamlarını paylaşan toplam 113 hükümetin bütçesinden daha fazla..

Aralarında Güney Afrika, Macaristan, Venezuela, Kolombiya, Malezya, Nijerya
Vietnam gibi ülkelerin de bulunduğu 113 ülkenin 2008 yılı bütçesi 75 milyar
doların altında kaldı. Çoğunluğunu Afrika ve eski Sovyet ülkelerinin
oluşturduğu 60′tan fazlal ülke ise yıllık iki milyar dolardan az bütçeye
sahip.
Kaynak: Dünya Bülteni

30 Eylül 2008
Erdoğan Süzer/Bugün
Amerikan halkı yoksul halkları anlama fırsatı yakaladı!

“Ancak yüz yılda yaşanabilecek bir kriz!” Bu tespitin Türkiye ile ilgisi yok. Amerika’nın aç gözlü finans kumarbazlarının alt üst ettiği Amerikan ekonomisinin durumunu anlatmak için bu tarif yapılıyor.

Yoksa daha yakın dönemde 1994, 1997, 1999, 2000 ve 2001 krizlerini yaşamış, varını yoğunu kaybetmiş ve her defasında hayata sıfırdan başlamak zorunda kalmış Türk halkı için de diğer yoksul ülkelerin yoksul halkları için de “yüz yılda bir...” ifadesi pek bir anlam ifade etmiyor.

ESNAF KAN AĞLIYOR!

Dikkat ettiniz mi? Amerikan halkı bu günlerde kendisine çok yabancı, ama dünya halklarının belki de her gün konuştuğu konuları konuşuyor. Sokaktaki günlük kaygılar da, televizyon programlarındaki dil de 360 derece değişti. Sanki Amerikan halkı dünyaya daha bir yaklaştı! Bu noktada küçük bir anekdot aktarmak şart oldu: 11 Eylül olaylarının hemen sonrasıydı. Gazeteden arkadaşımız Mustafa Pekcan müdürden üç aylığına izin almış, New York’a dilini geliştirmeye gitmişti.

Birkaç hafta sonra müdür Mustafa’yı aradı, espriyle karışık “Yahu gazeteci haber geçmeden durur mu? Şöyle bir New York haberi gönder de okuyalım” dedi. Mustafa durur mu? Haber ertesi gün geldi: “New York esnafı kan ağlıyor!” Öyle bir başlık ki, hani Tahtakale esnafı desek, Samanpazarı esnafı desek oturacak da, ‘New York esnafı’ ile ‘kan ağlamak’ ifadeleri mümkün değil yan yana gelmiyor. Yine de, okur tezatı yakalayıp eğlensin diye başlık hiç değiştirilmeden ertesi gün gazetede yayınlandı:

New York esnafı kan ağlıyor! Nur içinde yatsın! Mustafa’mız, Amerikalıların medeniyet getirmek için ordusuyla girdiği Irak’ta 4 yıl önce vuruldu ve artık aramızda değil. Ancak onun 7 yıl önce attığı manşet, bugün Amerikan ekonomisinin içinde bulunduğu durumu tam anlamıyla yansıtıyor. Üstelik kan ağlayan sadece New York esnafı değil, Amerika kan ağlıyor.

SOKAK ÇOCUKLARI

Komedi programları yapan Amerika’nın ünlü bir televizyoncusu önceki gece 700 milyar dolarlık kurtarma paketindeki uzlaşmayı işledi. Usta programcı krizi analiz ettirmek için getirdiği uzman konuğunun sözleri karşısında donup kaldı. Karamsar tabloyu anlamak için sordu:

-Bundan daha kötü ne olacak, evimizi mi kaybedeceğiz.

- Çok iyimsersiniz

- Peki ne olacak, çocuklarımız sokaktan yiyecek mi toplayacak?

- Hayır, çocuklarımız sokakta bulduğunu yiyebilmek için diğer çocuklarla kavga etmesi gerekecek!

Amerika’da bu diyalogların yaşanabileceğini hiç aklınıza gelir miydi? Amerika’da son sarsıntılarda tam 121 bin bankacı işsiz kaldı.

Daha kaç kişinin işsiz, kaç kişinin evsiz kalacağı bilinmiyor. Korku giderek yayılıyor. Dikkatinizi çekti bilmem, geçen hafta ABD’de özel güvenlik birimlerine olası isyanlarda müdahale hakkı tanıyan kritik bir yasa çıktı. Amerikan yönetimi, ekonomik krizden bunalan halkın isyan edeceğini, yağmaların yaşanacağını düşünüyor.

Amerikan halkı, dünyanın yoksul halklarını anlamaya artık çok yakın. Televizyonlarda görüp film sahnesi sandığı yoksulluk görüntüleri artık daha gerçek ve acıtıcı. Bayram, bu konuları düşünmeyi şimdilik erteleyebileceğimiz kadar kıymetli. En iyisi, Bayramı doyasıya yaşayıp uzun süredir göremediğimiz eş ve dostlarımızla kucaklaşalım. İyi bayramlar!

Obama, American International Group'taki prim ödemelerine karşı tüm yasal önlemlerin alınmasını istedi

17 Mart 2009 ABD Başkanı Barack Obama, hükümetin geçen yıl iflastan kurtardığı sigorta şirketi American International Group'taki (AIG) prim ödemelerine tepkisini dile getirerek, ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner'a, bu ödemeleri engellemek için gereken tüm yasal önlemlerin alınması direktifi verdi.
ABD hükümetinin kurtarma paketinden bugüne dek 173 milyar dolar alan AIG Başkanı Edward Liddy, ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner'a yazdığı mektupta, şirketin finansal sıkıntıya girmeden önce geçen yıl prim anlaşması yaptığını, bu nedenle 2008 yılı prim ödemelerini yasal olarak yapması gerektiğini ifade etmişti.
Buna göre, çalışanlara 165 milyon dolar prim ödemesi yapılması gerekiyor.
Obama, Beyaz Saray'da yaptığı konuşmada, ihmal ve açgözlülükten dolayı AIG'nin kendini mali sıkıntı içinde bulduğunu söyledi.
Bu koşullar altında prim ödemelerini anlamanın mümkün olmadığını ifade eden Obama, "Şirketi batmaktan kurtaran vergi verenlere bu durumu nasıl açıklayacaklar" sorunu yöneltti.
Obama, Geithner'in, yasal her yolu deneyerek bu ödemeleri engellemek için çalıştığını belirterek, Geithner'in yeni üst yönetici Edward Liddy ile bu sorunu çözmek için çalıştığını hatırlattı, ancak prim ödemesi yapılması için anlaşmaların geçen yıl imzalandığını bildirdi.

netgazete

Amerikan Rüyası bitti

Tüm dünyayı saran ekonomik kriz Amerikan Rüyası'na, düzeltilmesi hiç de kolay görünmeyen bir darbe vurdu...

07/03/2009

Ülkede iyi bir yaşam standardı tutturan bir çok orta sınıf aile hemen hemen herşeyini kaybetti...

Bunlardan biri de 3 çocuklu Nance ailesi. Batı Sacramento'da yaşayan Nance ailesi aile reisinin işini kaybetmesinden sonra kiralarını ödeyemeyince evlerinden de atıldı. Steve Nance ve eşi Brittney Nance şimdi çocukları 7 yaşındaki Izabella, 5 yaşındaki Henry ve 2 yaşındaki Lillie ile birlikte bir motel odasında yaşam savaşı veriyor. Evlerindeki bütün eşyayı yaşadıkları tek göz odaya yımak zorunda kalan çift ev kiralamalarına yetecek parayı bulana kadar bu şekilde yaşamak zorunda. Ama Nance ailesinin motel odasına her ay 1200 dolar ödemek zorunda olduğu düşünülünce bir ev tutabilmeleri için gereken parayı biriktirmeleri de hiç kolay görünmüyor.

Annne Brittney Nance bütün zorluklara rağmen çocuklarının yaşıtları gibi normal bir hayat sürdürmesi için elinden geleni yapıyor. Onlarla alışverişe çıkıyor, ev ödevlerini yapmalarına yardım ediyor. Çocuklar ise henüz içinde bulundukları durumun çok da farkanda değiller ve fırsat buldukça tek gözlü motel odasında oyun oynayarak vakit geçiriyorlar.
http://www.anadoluhaberim.com/

Fehmi Koru
Karizma bir kere çizildi mi

03 / 10 / 2008

Bir süpergüç bu kadar itilip kakılmaya nasıl dayanabilir? 'Süpergüç' olmak, ekonomik ve askerî açıdan başkalarından çok çok üstün olmayı gerektiriyor. Yalnız o kadar da değil; askerî açıdan ve ekonomik olarak başkalarına üstünlük kurabilmesi için, o ülkenin, siyaseten istikrarlı olması da şart. Bugünün dünyasında, demokratik istikrara sahip, askerî gücüyle başkalarına meydan okuyabilen, ekonomisi örnek bir ülke kendisinin 'süpergüç' olduğunu iddia edebilir.

Dev ekonomisi, teknolojiyi iyi kullanan kalabalık ordusu ve her bakımdan iyi işleyen demokrasisi ile ABD, hiç kuşkusuz, dünyanın tek 'süpergücü' idi.

Amerikalı dostlarımız hiç kusura bakmasınlar, George W. Bush'un sekiz yıllık iktidarı sırasında, ABD'nin süpergüç karizması fena halde çizildi. Şu sıralarda yaşananlar, Bush'un giderayak ülkesine yaptığı son kötülükler... 11 Eylül'de ikiz kuleler ile Pentagon'a saldıran uçaklardan daha fazla zarar verdi ülkesine Bush...

Afganistan ve Irak maceralarında yolun sonuna gelindi. İki ülkede de istediği türden düzenleri kurduramadı ABD. Afganistan'da Taliban güçleri Hamid Karzai rejimini devirmek için fırsat kolluyor; Irak'ta ise her şey pamuk ipliğine bağlı. Karizmasını çizdiren ABD, iki ülkede de yeni sıkıntılara kapı aralıyor...

Bir ara bizim gazetelerde vaktiyle 'Vasfi Tembeler' adıyla yayımlanan beceriksiz Amerikan askeri karikatürleri, güncel birer gerçek olarak dünya halklarının zihinlerine kazınıyor.

Bazılarımıza 'sürpriz' gelse bile, gelişmeleri yakından izleyen pek çok ekonomiste göre, ABD'nin şu anda yaşadığı ekonomik kriz, nicedir, “Geliyorum” demekteydi. Aylar önce kendini gösteren 'mortgage krizi' daha büyük bir patlamanın işaret fişeği gibiydi. Dışarıdan sapasağlam görünen o ünlü bankalar ve burnundan kıl aldırmaz finans kuruluşları birer birer döküldü bu süreç içerisinde... Meğer hepsi birer kâğıttan kaplanmış...

Hem askerî açıdan, hem de ekonomik güç olarak ABD'nin 'süpergüç' olma iddiası bir süredir yerlerde sürünüyor...

Bari hiç değilse siyaseten istikrarlı bir tablo çizebilseydi ABD... Son bir hafta içerisinde Washington'da iki partinin sadece kendi çıkarlarını düşünerek oluşturduğu politikalar yüzünden, ABD'nin bir süpergüç olarak portresi, düzeltilmesi çok zor kalıcı darbeler aldı. Küçük çıkar hesapları yüzünden krize karşı alınması gereken tedbirleri partilerin ötelemesi sadece ödenecek faturayı büyütmekle kalmadı, ABD'nin her şeye rağmen istikrarlı çalışan bir demokrasiye sahip olduğu algılamasını da tuzla buz etti.

Elbette ABD'nin süpergüç statüsünün sona erdiğini şimdiden ilân etmek için biraz erken; süpergüç statüsünde olan ülkelerin kendini onarma veya durumu lehine düzeltme özellikleri de vardır ve ABD henüz o özelliklerini göstermedi. 4 Kasım'da yapılacak seçimde Amerikan seçmeninin vereceği karar bu bakımdan hayli önem taşıyor.

Bir süpergücün kendini bu kadar itilip kakılır hale düşürmesi, karizmasını çizdirmesi başka ülkeler için bir fırsat aralığı teşkil ediyor. Özellikle de Türkiye gibi ülkeler için...

Yeni Şafak

ABD'de, 87 milyon insanın sağlık sigortası yok

05 Mart 2009

ABD'de 87 milyon kişinin sağlık sigortasından yoksun olduğu belirlendi.
"Families USA" örgÜtünce yapılan araştırma, 65 yaşın altındaki nüfusun üçte birinin sağlık sigortasından yoksun olduğunu ortaya koydu.
Ekmeğin taştan çıkarıldığı Amerikan sisteminde sağlık sigortasından yoksun kişi sayısının 87 milyon kişiyi bulduğunun belirlenmesiyle, resmi istatistik rakamlarının da geçersiz olduğu ortaya çıktı.
netgazete

PEKİ YA SIRA ABD'DE İSE?

12 Aralık 2008
SSCB'nin dağılması hiç beklenmiyordu. Peki ya sıra ABD'de ise?
Amerikan İmparatorluğu tasfiye ediliyor...

Yiğit Bulut / Vatan

Obama “müthiş” başlangıç... Hayır, kesinlikle değil “Obama müthiş bir bitiş”! Daha açık ifadesiyle ilk ayları parlak olacak bir Obama iktidarı, bence “Amerikan İmparatorluğu’nun sonu”...

Koskoca Amerika’ya “Nasıl bir şey olur?” diyorsunuz... Peki 1989 öncesi aynı cümleyi “Rusya için söyleyenler” şimdi ne diyorlar? Veya bir düşünün ne oldu koskoca Roma İmparatorluğu’na, o dünya üzerinde “Ölmez” denen imparatorlar nerede? Daha yakına bakalım Osmanlı nerede? Kanuni, Fatih neredeler?

O dönemlerde “Bu devirler de kapanacak” deseydiniz, kaç kişi size inanırdı! Şimdi sizler de bana inanmayın ama ben aklımdan geçeni yazayım... Bu noktada “iki alt tezden” bahsetmem gerekli

1- Hıristiyan dünyanın karşıtı artık komünizm değil, “İslam ve Müslümanlar’dır”... 2001 “eski diyalektik” yapıyı dönüştürdü...

2- Bugün ekonomik kriz diye “gösterilen” küresel şirketlerin Amerikan devletinin “içini boşaltma” operasyonudur... Amerikan halkının birikimleri “emperyal olacak” küresel oyunculara “aktarıldı”... Aynı kural AB için de geçerli... Dikkat edin trilyon dolar para “verildi”... Ulusal devletleri tasfiye etme sürecinin hemen öncesinde “büyük devletlerin başına küçük adamlar” stratejisi gereği kilit bütün ülkelerde “basiretsiz yöneticiler” iş başına getirildi. Almanya’da “Doğu Alman Merkel”. İtalya’da “kırk yıllık işe yaramaz Berlusconi,” Fransa’da “ne Fransız ne de onlarla dindaş olan” Sarkozy ve son olarak Amerika’da Obama...Ulus devletler, “ilginç adamlar” ve kasaları “kurtarma operasyonları” adı altında “şirketlere” aktarılan ülkeler... Ulus devletler tasfiye ediliyor...

Bu tezler sonrası “Müslüman olduğu ortaya çıktıktan sonra tasfiye edilmek istenecek bir Obama, ortaya çıkacak kaos” ve sonrasında “ulus devletlerin” parçalanması detaylarını bir düşünelim...

Çok mu karamsarım? Değilim, gerçekçiyim ama bir suçum var çok erken konuşuyorum... Sevgili dostlarım “Obama’nın göreve başlamasıyla ekonomide parayı piyasaya doğru süreceği” için geçici bir “iyileşme” olacağına inancım hâlâ sürmekle birlikte “orta ve uzun vadeli” bakarsam, düşüncem farklı... Neden mi? Yukarıdaki tezler sonrası “detayları” arz edeyim...

Size sormak istiyorum Obama seçildi ve “2001 Eylül saldırısından” bugüne Amerika’yı yöneten “askeri-endüstriyel” yapı yok mu oldu? Dünyamızı “kana bulayan” bu arkadaşlar “Buyur, otur” mu diyecekler?

Kennedy de aynı “algılama” içinde seçilmişti. Hatta asker başkan Eisonhower görevi kendisine devrederken 1961’de şu sözleri söylemişti: “... Askeri-endüstriyel kompleks Amerika’yı ele geçirmeye başladı, bu gelişim yönetim için büyük tehlikedir...”

Sonra ne oldu? Bugün, “Bara yetişeceğim” acelesi içinde kaleme aldıkları yazılarda “Demokrasi geldi” diyenler, “Vietnam’dan çekilelim, askeri harcamayı kısalım” diyen Kennedy’nin nasıl vurulduğunu, yine aynı barların televizyonlarından seyrettiler. İşin bir de ayrı ve bana göre “mide bulandıran” tarafı var. Askeri-endüstriyel lobinin şirketleri en fazla bağışı Obama’ya yaptılar. O da onları ilk konuşmasında “borcunu” ödedi ve Amerika’daki siyahların en kadar ezildiğinden bahsetti, istedikleri ayrımcılığı bilerek-bilmeyerek maalesef ortaya koydu.

Sonuç 1: Müslüman-Hıristiyan çizgisinde “medeniyetler çatışması” yaratıp, kaos içinde “ulus devletlerin” kasalarını boşaltıp sonrasında tasfiye etmek isteyenler için Obama bulunmaz “Afrika kumaşı”... Düşünsenize Müslüman olduğu sonradan ortaya çıkan bir başkanın başına bir şeyler gelirse ne olur!

Sonuç 2: Ulus devletlerin hatta imparatorlukların tavsiye edilmesi gereği “büyük devletlerin” başına “yönetilebilir adamlar” tezi tıkır tıkır işliyor... Son halka Başkan Obama...

Son söz: Kazanan demokrasi filan değil, oynanan oyun bu sefer 11 Eylül’den bile büyük... Dünya “doğum sürecine” girdi! Türkiyem “hâlâ uykuda”!Amerikan İmparatorluğu tasfiye ediliyor...

ABD'de cezaevleri S.O.S veriyor

ABD'nin Florida eyaletindeki cezaevlerinde bulunan mahkumların sayısının ilk kez 100 bini aştığı bildirildi.
19 Aralık 2008

Florida ceza ve infaz kurumları yetkilileri, eyaletteki cezaevlerinde bulunanların sayısının dün sabah 100 bini geçtiğini, dün gecede 100 bin 108'e ulaştığını belirterek, Florida'nın Kaliforniya ve Teksas'tan sonra mahkum sayısı 6 haneli rakamlara ulaşan 3. eyalet olduğunu söyledi.

Florida eyelatinin nüfusunun 18 milyon olduğu bildiriliyor.

Amerikalı yetkililer, Kaliforniya'daki mahkumların sayısının 170 bine yaklaştığını, Teksas'daki cezaevlerinde bulunanların sayısının ise 155 bin olduğunu belirtiyorlar.

ABD Adalet Bakanlığı'nın rakamlarına göre, 2005 yılında ülke genelinde cezaevlerinde bulunan mahkum sayısı ise toplam 1.5 milyon.
haber7

Christian Science Monitor, 2009 yılında kağıt baskıya son verecek. ABD'nin en ünlü gazetesi yayınına artık internette devam edecek

28 Ekim 2008 Ulusal dağıtımı yapılan ilk Amerikan gazetesi olan Christian Science Monitor, önümüzdeki yıl basılı sürümünü kapatarak, internet sitesinde bedava haber yayınlama ve haftada bir kere de basılı sürüm çıkartma kararı aldı
Gazete bu adımı, düşen reklam gelirleri, artan baskı ve dağıtım giderleri yüzünden attı.
netgazete

Kriz nedeniyle zor durumdaki ABD'li finans kurumlarının CEO'ları, 53 bankayı kurtaracak kadar parayı prim diye almış

23 Aralık 2008 Finansal kriz sonucu zora düşen bankaların üst düzey yöneticilerine 2007 yılında maaş, prim ve diğer masraflar olmak üzere toplam 1.6 milyar dolar ödendiği ortaya çıktı.
Amerikan haber ajansı Associated Press’in (AP) araştırmasına göre, zor durumdaki 116 Amerikan finans kurumuna son kurtarma paketiyle toplam 188 milyar dolar yardım yapıldı. Ancak, bu bankaların kötü yönetim gösteren 600 üst düzey yöneticisine yapılan maaş ödemelerinin de 1.6 milyar doları bulduğu görüldü. Bu para, kurtarılan 116 bankanın 53’ünün aldığı paraya eşit.
Bu durum da halkın vergilerinden gelen parayla hangi açıkların kapatıldığı sorusunu gündeme getirdi. AP’nin araştırmasına göre, geçen yıl sonunda, kötü sonuçlar açıklayan bankalar bile yöneticilerine milyon dolarlık ödeme paketleri sundu. Yöneticilere çok yüksek nakit ve hisse primleri dağıtıldı, şirket jetleri, şoförleri sınırsız kullanımlarına sunuldu, kulüp üyelikleri ve evlerinin güvenlik sistemleri gibi küçük masrafları bile ödendi.
Milliyet gazetesinin haberine göre; zora düşen bankalar yöneticilerine şu cömert harcamaları yaptı...
- Kurtarma fonundan faydalanan bankaların yöneticilerinin prim dahil yıllık ortalama maaşı 2.6 milyon dolar oldu.
- 28 Ekim’de kurtarma fonundan 10 milyar dolar alan Goldman Sachs’ın CEO’su Lloyd Blankfein geçen yıl 54 milyon dolar tazminat aldı. Şirketin, en üst 5 yöneticisine toplam 242 milyon dolar tazminat verildi. Bu yıl Goldman Sachs, en yüksek para alan 7 yöneticisinin primlerini vermeme kararı aldı. Ancak, bu yöneticilerin maaşları bile 600 biner dolar.
- Kurtarma fonundan 10 milyar dolar alan Merrill Lynch’in CEO’su John Thain geçen yıl 83 milyon dolarla en çok kazanan bankacı oldu.
- Fondan yararlanan bankalar yöneticilerinin ev güvenlik sistemleri, özel şoförlü otomobilleri ve kulüp üyelikleri için de milyonlarca dolar ödedi.
- Fondan 25 milyar dolar alan Wells Fargo, üst düzey yöneticilerinin her birine kişisel finans danışmanlarına ödemek üzere 20 bin dolar ödeme yaptı.

ARAÇ MASRAFLARI
- Bank of New York Mellon Corp CEO’su Robert Kelly, 975 bin dolar maaşı ve 7.5 milyon dolarlık priminin üzerine kişisel finansal planlama masrafları için 66 bin 748 dolar aldı. Otomobili ve şoförüne 178 bin dolar ödenen Kelly, evini taşırken de taşınma masrafı olarak 846 bin dolar aldı.
- Goldman Sachs’ın araç ve şoför kiralama masrafları her yönetici için 233 biner dolar tuttu. Firma, yöneticilerin işine odaklanması için danışmanlık hizmeti ve şoförlerin önemli olduğunu söyledi.
- Fondan 25 milyar dolar alan JPMorgan Chase’in Başkanı James Dimon, ailesi Chicago’da işi New York’ta olduğundan 211 bin dolar özel jet harcaması yaptı.
netgazete

ABD'nin savaş bütçesi 136 milyar $
07.01.2009
Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates, Afganistan ve Irak'taki askeri operasyonlar başta olmak üzere 2009 savaş bütçesinin maliyetinin 136 milyar dolar olacağını belirtti.

Milletvekillerine Savunma Bakanlığı Pentagon'un yeni yıl öncesi sunuşunu yapan Gates, 1 Ekim 2008'de başlayan yeni yıl bütçesinde, geçen yıl için Irak ve Afganistan savaşlarına 66 milyar dolar bütçenin onaylandığını hatırlatarak, bu yıl için de 70 milyar dolara daha ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Barack Obama hükümetinde de Savunma Bakanlığı görevini sürdürecek olan Gates, verdiği rakamların kişisel tahmini olduğunu, ABD Başkanı George Bush ve 20 Ocak'ta Bush'tan görevi devralacak Obama'nın bu konudaki pozisyonunu yansıtmadığını ifade etti.

Gates, küresel savaştaki diğer unsurları da kapsayan savaş bütçesi tahminini, Obama yönetiminden gelen resmi istek üzerine yaptığını bildirdi.

Sunuş yaptığı mektubunun Temsilciler Meclisi ve Senato heyetlerine gönderileceğini söyleyen Gates, Kongrenin Obama yönetiminden konuyla ilgili olarak yeni değerlendirmeler ve güncellemeler bekleyebileceğini hatırlattı.

Gates, tahmini bütçesinin, Afganistan'daki operasyonların temposunun hızlandırılmasıla ilgili teklifler gözönünde bulundurularak hesaplanmadığına da dikkat çekti.

Amerikan Kongresi, geçen yıl küresel terörle savaş için 188 milyar dolarlık bütçeyi kabul etmişti.

Kongre Araştırma Servisinin raporunda, Irak'taki operasyonların, sorunlu ülkede büyük oranda istikrarın sağlanmasına yardımcı olduğu ileri sürülmüştü.

Araştırma Servisi, Kongrenin, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra terörizme karşı mücadele programları ve denizaşırı savaşlar için bugüne kadar 864 milyar dolar bütçeyi onayladığını belirtmişti.
netgazete

ABD'nin dev yayınevleri krize yenik düşüyor; son kurban 87 yıllık Readers's Digest dergisi

10 Mart 2009 1922 yılında yayımlanmaya başlanan ve dünyada her ay milyonlarca okura ulaşan Readers's Digest Dergisi'nin yöneticileri, küresel ekonomik kriz sonrası yeni bir hukuk firmasıyla anlaştıklarını duyurdu. Bu anlaşma, "muhtemel iflas"a karşı bir hazırlık olarak değerlendiriliyor. Zaman gazetesinin haberine göre; Reader's Digest sözcüsü William Adler, iddiaları kabul etmese de şirketin pek iyi durumda olmadığı bilinen bir gerçek. Şirket yaklaşık bir ay önce dünya çapında 3 bin 500 çalışanını işten çıkaracağını açıklamıştı. 2007 yılında hisseleri 2,6 milyar dolara satılan Reader's Digest, farklı ülkelerde kendi adını taşıyan derginin 50 farklı versiyonunu yayımlıyor.

BİRÇOK YAYINEVİ ZORDA
Ekonomik krizle sarsılan, sadece dünyanın en büyük ve en zengin yayın kuruluşlarından Reader's Digest değil. ABD'deki irili ufaklı birçok yayınevi de krizle iflasın eşiğine geldi. Random House, Oxford University Press gibi büyük yayınevleri geleceğe dair "durum değerlendirmeleri" yapıyor. Daha az popüler olan ve "edebiyat okurları" için kitap yayımlayan küçük yayıncılar ise ya iflas ediyor ya da bir yılda yayımladıkları kitap sayısını azaltarak daha fazla zarar etmemeye çalışıyor. Has edebiyat okurlarının gözdesi, ABD'nin en parlak bağımsız yayıncısı McSweeney's bile Berkeley's grubu tarafından satın alınınca iflastan kurtulmuştu. Kitapçılar için de durum aynı: Barnes&Noble ve Borders gibi ülkenin en büyük iki kitapçı zinciri, yüzlerce çalışanını işten çıkardı. Hatta iyice borca battığı ve satılabileceği söylenen Borders, krize önlem olarak genel müdürünü değiştirdi. Dağıtım ağını elinde tutan bu zincirlerin dışındaki bağımsız kitabevleri ise ya (Philadelphia'daki 70 yıllık Robin's gibi) kapanıyor ya da (Brooklyn'deki "Dumbo Books" gibi) "bir kitap alana bir kitap bedava" kampanyalarıyla zararını en alt düzeye indirmeye çalışıyor.
netgazete

Onbin cinsisapık asker, ABD ordusundan atıldı

13 Mart 2009 ABD'de cinsi sapık olduğunu gizlemeyen 11 askerin dahaordudan atıldığı ifade edildi.
Demokrat Parti Milletvekili Jim Moran, ocak ayında 11 askerin, ordunun, cinsi sapıkaskerlerin bu durumlarını gizli tutmasını gerektiren kuralını ihlal ettikleri gerekçesiyle ordudan atıldığını söyledi. Pentagon, askerlere cinsel tercihlerinin sorulmamasını ve onların dacinsisapık iseler bunu açıklamamalarını gerektiren kuralı 1993 yılında uygulamaya koymuştu.
Son 10 yıl içinde, bu kuralı ihlal eden yaklaşık 10 bin cinsisapıkasker ordudan atıldı.

Tartıştığı babasına bıçakla saldırdı yetmedi yaşlı adamın göğsünü kesip kalp pilini çıkardı

29 Nisan 2009 ABD’nin Iowa eyaletinde Jesse Fierstine adlı saldırgan, babasının göğsünden kalp pilini bıçakla çıkardı. Star gazetesinin haberine göre; Manchester şehrinde yaşayan 32 yaşındaki Fierstine, aynı evi paylaştığı babası Charles (63) ile tartıştı ve yaşlı adamın kafasına el feneriyle vurdu.

EKMEK BIÇAĞIYLA GÖĞSÜNÜ KESTİ
Cani evlat, ardından mutfaktan ekmek bıçağını aldı. Yerde baygın yatan babasının göğsünün üst bölümünde, deri altında yer alan kalp pilini ekmek bıçağıyla deriyi keserek çıkardı. Şerif John LeClere, saldırganın evden kaçmasıyla babanın yaralı halde polisi aradığını ve eve gelen ekiplerce hastaneye kaldırıldığını açıkladı.
netgazete

Batarsa batsın! Beyaz Saray, zor günler geçiren Amerikan yazılı basınını kurtarmayı planlamıyor

05 Mayıs 2009 Beyaz Saray, Amerikan basınının karşı karşıya bulunduğu sorunlardan "derin kaygı ve üzüntü duyduğunu", bununla birlikte basını kurtarmak için bir planın gündemde olmadığını açıkladı. Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, "Dürüstçe söylemek gerekirse hükümetin basını kurtarma gibi bir planı yoktur" açıklamasında bulundu. Gibbs, ABD'de birçok gazetenin kapanması ve Boston Globe gibi tarihi bir gazetenin de kapanma riskinin bulunması konusunda düşüncesini soran gazeteciye, "Doğal olarak Başkan Barack Obama özgür ve güçlü bir basın olmasını istemektedir" yanıtını verdi.
Sözcü, birçok kentin ya da bölgenin gazetesini kaybetmekte olduğunu görmenin üzüntü ve kaygı verici olduğunu da kaydetti.
netgazete

11 Mayıs 2009
İŞGALCİ CONİLER ÇILDIRIYOR! 5 ÖLÜ

Bağdat'taki ABD üslerinden birinde yaşanan olayda ABD'li asker cinnet getirerek, 5 ABD askerini vurdu.

Bağdat'taki Amerikan üssünde beş Amerikan askerinin vurularak öldürüldüğü açıklandı.

5 askerin, öğleden sonra Bağdat Uluslararası Havaalanı yakınlarındaki Amerikan üssü "Camp Liberty"ye açılan ateşte öldüğü belirtildi.

Daha önce Bağdat Uluslararası Havaalanı yakınlarındaki Amerikan üssü "Camp Liberty"ye açılan ateşte öldürüldüğü haber verilen 5 Amerikan askerinin bir başka Amerikan askeri tarafından vurulduğu, ABD Savunma Bakanlığından (Pentagon) bir yetkili tarafından duyuruldu.

Washington'daki bir başka üst düzey askeri yetkili de sadece bir Amerikan askerinin 5 asker arkadaşını öldürdüğü dışında henüz üste olanlar hakkında ayrıntı bilmediğini söyledi.

Bu arada, Irak'taki bir ABD askeri sözcüsü, bu ülkedeki ana üslerden birinde ateş açarak 5 asker arkadaşını öldürülen Amerikan askerinin gözaltına alındığını bildirdi.

Söz konusu olay, Irak'ta 10 Nisandan bu yana tek bir saldırıda en fazla Amerikan askerinin öldüğü olay oldu.

Kuzeydeki Musul kentinde 10 Nisanda, bir polis merkezi yakınında düzenlenen intihar saldırısında 5 Amerikan askeri ölmüştü.

Öte yandan, bu ay başında Irak'ın kuzeyinde bir askeri eğitim merkezinde de Irak askeri üniforması giymiş bir kişinin 2 Amerikan askerini öldürdüğü haber verilmişti.

Irak'tan son olayla ilgili gelen ilk haberlerde, 5 Amerikan askerinin üste düzenlenen saldırıyla öldürüldüğü bildirilmişti.
Anadoluhaber

Kumarda kazanan Las Vegas, ekonomik krizde kaybetti

11 Kasım 2009 Çölün tam ortasında bir ışık yumağı. Serap görmüyoruz... ABD'nin Nevada Eyaleti'ndeki kumarın ve ışıkların sembolü olarak bilinen Las Vegas'a akşam saatlerinde ulaşıyoruz. 1980'lerin başında Wall Street'in Mojave Çölü'ndeki finansal potansiyeli görmesi ile adeta turizm yatırımlarının birbiri ile yarıştığı Las Vegas, son 20 yılda ABD'nin en hızlı gelişen şehirlerinin başında geliyor. 460 bin olan şehir merkezindeki nüfus metropolitan bölgesi ile birlikte 2 milyonu buluyor. Her yıl milyonlarca turistin akın ettiği 'Günah Şehri'nde (Sin City) kriz öncesindeki dönem adeta mumla aranıyor.

KAZANMAK ZORLAŞTI

Sabah gazetesinin haberine göre; kumar gelirlerinin ortalama yüzde 14 düştüğü Las Vegas'ta turist trafiğinin azalması ile kumarda kazanmak da zorlaşmış. Her ne kadar kumar makinelerinde resmi denetim sağlansa da Las Vegas'ta herkesin birbirine bahsettiği şehir efsanesine göre krizden etkilenen kumarhane yönetimleri, kumar makinelerindeki ayarları yenileyerek şans oyunlarında kazanma şansını azaltmış. Las Vegas'ın en lüks otel zincirleri arasında bulunan MGM'in iflasın eşiğinden dönmesi ve halen 14 milyar doları bulan borçla finansal sıkıntı yaşaması da bunun en belirgin kanıtı. 2008'de kumarhane gelirlerinin ortalama yüzde 12'lere kadar gerilediği Las Vegas'ta, otel yöneticileri 2009'ta daha kötü bir performans sergilendiği konusunda hem fikir. Bir yıldan fazla bir süre kumarhane gelirleri aylık bazda önceki dönemlere göre yüzde 10'un üzerinde gelir kaybına uğramış. 2007'de 40 milyon turistin 11 milyar doları kumarhanelerde olmak üzere toplamda 41.5 milyar dolar bıraktığı Las Vegas'ta yeniden bu rakamlara ulaşmak şimdilerde hayal gibi. Otellerde artık artık eskisi gibi geceliğine binlerce dolar ödeyen, 400 dolara bir şişe tekila siparişi verenlerin sayısı da azalmış.

1 CENTE KADAR DÜŞÜRDÜLER

Las Vegas'ta her keseye uygun makina ya da masa bulunuyor. Özel bölümlerdeki milyonlarca doların döndüğü kumar masalarının yanı sıra sadece bir cent ödeyerek kumar oynanabilecek binlerce jetonlu makina var.

İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 3'TEN 13.9'A YÜKSELDİ

Las Vegas'ın ekonomisi turizm ve kumarhaneler üzerine kurulduğu için günlük hayat da buna göre akıyor. Öğleden sonra başlayan yoğunluk sabahın ilk ışıklarına kadar devam ediyor. ABD'nin gayrimenkul alanında en yüksek hacizinin gerçekleştiği şehirlerin başında geliyor Las Vegas. Ortalama konut fiyatları 2006'ya göre yarı yarıya düşmüş durumda. Yüzde 3 seviyelerindeki işsizlik oranı krizin ardından ABD ortalamasını da geçerek yüzde 13.9' lara ulaşmış durumda.

YATIRIM PROJELERİ SEKTEYE UĞRADI

Yapımı devam eden 16 büyük otel ve kumarhane inşaatı krizde kaynak yetersizliği nedeniyle sekteye uğramış. Projeleri kriz yüzünden yarım kalan bu komplekslerin yatırım değeri 20 milyar doları geçiyor. 2012'de bitirilmesi planlanan inşaatların ardından 140 bini aşan şehirdeki yatak kapasitesi 180 binin üzerine çıkacak ancak mali sıkıntıdaki şirketlere banka, yatırım fonları ve finans kurumları da yeterli desteği kriz nedeniyle vermiyor. Las Vegas'ta otel, kumarhane, eğlence ve alışveriş merkezi gibi yatırımları finanse eden bankalardan Deutsche Bank dahil çok sayıda şirket için Las Vegas'taki ekonomik belirsizlik çekince nedeni.
netgazete

28 Kasım 2009
ABD'yi Şoke Eden Davetsiz Çift
11 Eylül'den beri güvenlik paranoyasının had safhada yaşandığı ABD'de herkes, Obama'nın davetsiz misafirlerini konuşuyor..
Eylül'den peri güvenlik paranoyasının had safhada yaşandığı ABD'de herkes, Başkan Obama'nın Beyaz Saray'da verdiği bir yemeğe, hiçbir engele takılmadan davetsiz katılan çifti konuşuyor.

ABD, Başkan Barack Obama'nın, Hindistan Başbakanı Manmohan Singh onuruna Beyaz Saray'da verdiği yemeğe katılan davetsiz çifti konuşuyor.

Beyaz Saray, tüm güvenlik önlemlerini ellerini kollarını sallayarak geçen Tarık ve Michaele Salahi çiftinin, yemeğin verildiği Mavi Salon'a, aralarında Barack Obama ile Singh'in de bulunduğu karşılama sırasından geçerek girdiklerini gösteren bir fotoğrafı Amerikan basınıyla paylaştı.

Fotoğrafta, Michaele Salahi'nin, kendisiyle tokalaşan Obama'nın sağ elini, her iki eliyle sımsıkı tuttuğu, Tarık'ın da olanları seyrettiği görülüyor. Singh ise bu sırada Obama'nın hemen solunda bulunuyor.

Daha önce çiftin, kontrolden geçtikleri için herhangi bir tehlike arz etmediklerini açıklayan gizli servis, çiftin, hiçbir sualle karşılaşmadan ve davetli listesinde olup olmadıkları kontrol edilmeden içeri girmesinden ve hatta Başkan Obama'ya tokalaşacak kadar yaklaşabilmesinden utanç duyulduğunu açıkladı.

Gizli servis sözcüsü Jim Mackin, Salahi çiftinin yaka kartları bulunmadığını, prosedüre göre kartları dağıtan görevlinin, çiftin isimlerine rastlamaması üzerine Beyaz Saray veya Gizli Servis çalışanlarından birini çağırması gerektiğini, ancak bunu yapmayarak çiftin içeri girmesine izin verdiğini söyledi.

Tarık ve Michaele Salahi çiftinin, bir TV eğlence programına katılmak istedikleri, yaptıklarını facebook internet sitesinde anlattıkları ve kanıt olarak da o gece orada çektirdikleri bir fotoğrafı siteye koyduklarını belirtilmişti.
aktifhaber

ABD Temsilciler Meclisi'nin bir üyesi daha “seks skandalı” nedeniyle istifa edecek[
27 Temmuz 2011
Oregon Milletvekili David Wu, seçim kampanyasına bağışta bulunan birinin 18 yaşındaki kızıyla rızası olmadan cinsel ilişkiye girmekle suçlanıyor.

Temsilciler Meclisi'nde 7 dönemdir görev yapan 56 yaşındaki Wu, hakkındaki suçlamalar nedeniyle meclisteki demokratların lideri Nancy Pelosi tarafından Meclis Etik Komitesi'ne sevk edilmişti.

Wu, bugün yaptığı açıklamada, ABD'deki borç krizinin çözümünün ardından istifa etmeyi planladığını kaydetti.

Hakkındaki suçlamayla ilgili somut bir değerlendirmede bulunmayan Wu, istifasının ailesi, Temsilciler Meclisi ve çalışma arkadaşları açısından doğru bir yaklaşım olacağını belirtti.

Temsilciler Meclisi'nin Demokrat Partili bir diğer üyesi, New York Milletvekili Anthony Weiner da genç bir kadına sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden çıplak fotoğraflarını gönderdiğinin ortaya çıkması üzerine istifa etmişti. Hürriyet
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş May 27, 2009 10:24 pm    Mesaj konusu: Dolarda çöküş sinyali Alıntıyla Cevap Gönder

Paul Craig Roberts
Amerikalılar: Oligarkların yönettiği serfler

"Kısa bir zaman zarfında orta sınıf kalmayacak. Az, çok az efendimiz olacak ve geri kalan herkes dilenci." R.L.Bushman

"Hızla iki sınıfa bölüyorsunuz – aşırı zengin ve aşırı fakir." "Brütüs"

Amerikalılar "özgürlük ve demokrasiye" sahip olduklarını ve politikacıların seçim yoluyla sorumlu tutulduklarını düşünüyorlar. Gerçek ise Amerika'yı seçim kampanyası bağışlarıyla politikacıları kontrol eden güçlü çıkar gruplarının yönettiğidir. Gerçek yöneticilerimiz finans, askeri/güvenlik oligarşisi ve Amerikan dış politikasını İsrail çıkarına yönlendiren AIPAC'tır.

Ekonomi politikasına bir bakın. Goldman Sachs benzeri büyük mâli çıkarları eksene alan kaygılarla yönetilmektedir.

Evini, işini, sağlık sigortasını ve emeklilik ikramiyelerini kaybedenler milyonlarca Amerikalılar değil de TARP fonundan 700 milyar dolar alan bankalardı. Bankalar bu sermaye hediyesini daha fazla kâr yapmak için aldılar. Büyük Buhran'dan bu yana yaşanan en büyük ekonomik çöküşün orta yerinde, Goldman Sachs, ikinci çeyrekte rekor kâr açıkladı ve her çalışana altı haneli ikramiyeler vereceğini duyurdu.

Merkez bankasının düşük faiz politikası, bankalara verilen bir diğer hediye. Fon mâliyetlerini düşürmelerini ve kârlarını artırmalarını sağlıyor. Bankalar, Glass-Steagall yasasının 1999'da lağvedilmesiyle, faiz oranı türevleri ve ipoteğe dayalı menkul değerler benzeri finans araçlarının ticaretini yapan yüksek risk yatırımhâneleri oluverdiler. Bankalar, Merkez Bankasının fiilen ücretsiz sağladığı mebzul miktarlardaki fonlar sayesinde, mevduat sahiplerine tasarrufları karşılığında hiçbir şey ödemiyorlar.

Merkez Bankasının düşük faiz politikasına rağmen, bankalar 1 Ekim'den itibaren kredi kartı yıllık faiz oranlarını ve nakit para çekimi ve gecikme faiz oranlarını yükseltiyor. 1930'lardan beri yaşanan en kötü ekonomik sıkıntının ortasında, evlerini ve işlerini kaybeden ağır borç yükü altındaki Amerikalılar, TARP fonlarıyla ve düşük faiz oranlarıyla beslenen bankalar tarafından iflasa sürükleniyor.

Dahası, TARP'daki paraya ve düşük faiz oranına ihtiyacı olan Amerikan halkıdır. ABD yönetim bütçesinin yüzde 50'si veya daha fazlası borçken, TARP parası yurtdışından borç alınarak veya para basmak sûretiyle elde ediliyor. Bunun anlamı, ABD dolarının takas değeri üzerinde daha fazla baskı, ithalat bedelinin ve enflasyonun yükselişi demektir.

Amerikan dolarının satın alım gücündeki azalmayla birlikte Amerikalılar TARP fonu ve mâli yöneticilerine uygulanan düşük faiz oranının bedelini ödüyorlar. Gelirin Amerikan halkından finans sektörüne yeniden dağılımını tecrübe ediyoruz.

Ve Senato ve Temsilciler Meclis'inde Demokratların çoğunluğu elde tuttuğu, Amerika'nın ilk siyâhi Başkanı'nın kaptanı olduğu Demokrat bir hükümet sırasında oluyor tüm bunlar.

Vatandaşlarını ABD hükümetinden daha az temsil eden başka bir hükümet var mı şu dünyada?

Amerika'nın savaşlarını düşünün. Irak ve Afganistan'daki savaşların mâliyeti şimdilik 900.000.000.000. dolar. Savaş gazilerinin hakları, borç faizi, kaynakların üretim amaçlı kullanılmaması ve Nobel ödüllü Joseph Stinglitz ve Harvard'dan bütçe uzmanı Linda Bilmes'in hesapladğı benzer başka mâliyetleri de eklediğinizde "hükümetimiz" 3.000.000.000.000 doları beş yıldızlı general Başkan Eisenhower'ın bizi uyardığı gibi, gelirini askeri sanayiden elde etmeyen hiçbir Amerikalı'nın faydasını görmediği iki savaşta harcadı.

Amerika'nın Irak işgali yalanlar ve Amerika'nın aldatılması üzerine kurulduğu artık ispatlanmış bir gerçektir. Lehdarları silah sanayi, Blackwater, Halliburton, rütbesi yükseltilen subaylar ve Amerikan hükümetinin müslümanlara nedensiz saldırısıyla davalarının haklılığını ispatladığı müslüman aşırılardır. Başka hiçkimse kazançlı çıkmadı. Irak hiçkimseye tehdit değildi ve Saddam Hüseyin'in bulunup uyduruk bir mahkemede yargılandıktan sonra idam edilmesi, savaşı sona erdirmede veya diğer savaşların başlamasının önünü geçmede hiçbir etkiye sahip olmadı.

Amerika'nın savaşlarının mâliyeti, müflis bir ülkeye büyük bir yüktür fakat gazilerin mâruz kaldığı bedel daha büyüktür. Travmatik stres gibi evsizlik de yaygın gaziler arasında. Naif bir şekilde askeri mühimmat sanayiinin savaşlarını veren Amerikalı askerler mühimmat COE'larının yüksek tazminatları ve hissedarların kâr payı ve sermaye kazançları için savaşan gaziler, bedeli yalnızca hayatlarıyla, kaybedilmiş kol ve bacaklarla değil, mahvolmuş evliliklerle, enkaza dönmüş kariyerlerle, psikiyatrik düzensizlikler ve çocuk nafakalarını ödemeyemediklerinden dolayı mahkum oldukları hapis cezalarlarıyla ödediler.

II.Dünya Savaşı'ndan daha uzun süren ve İran'la müttefik Şiileri başa geçiren pahalı Irak Savaşından Amerikalılar ne kazandı.

Cevap açıktır: Hiçbir şey.

Silah sanayi ne kazandı: Milyar dolarlık kârlar.

Obama, Irak savaşını sona erdirme sözü veren başkan adayıydı. Öyle yapmadı. Yerine, Afganistan'daki savaşı hızlandırdı, Pakistan'da yeni bir savaş başlattı; Kafkasya'da Yugoslavya senaryosunu uygulama niyetinde ve Güney Amerika'da bir savaş başlatmaya azimli görünüyor. Kolombiya'nın – yedi tane Amerikan üssü bulunuyor - Amerikan kuklası başkanı Alvaro Uribe'nin kabul görmesine cevaben, Venezüella, Güney Amerika ülkelerini "savaş rüzgarlarının esmeye başladığına" dair uyardı.

Yabancıların göz görebildiğince uzanan büyük miktarlardaki cömertliğine bağımlı olan, askeri sanayiinin parmağına doladığı, Wall Street'in hisse fiyatı beklentilerini karşılamak uğruna hepimizi mahvedecek ABD hükümeti var.

Amerikalılar Afganistanı kimin yöneteceğini niçin umursasınlar ki? Ülkenin bizimle alıp vereceği bir şey yok.

Senato ve Temsilciler Meclisin'deki silahlı hizmetler komitesi, Obama'nın oradaki yeni savaşına, 2 milyon Pakistanlıyı yerlerinden etmiş olan bir savaşa razı olurken nükleer silahlı Pakistanı istikrarsızlaştırmanın riskini hesapladı mı?

Elbette ki hayır. Fahişeler, Obama'ya talimat veren o aynı askeri oligarşiden emir aldılar.

Süpergüç Amerika ve onun 300 milyonluk nüfusu, büyük bankaların ve mühimmat sanayiin dar çıkarlarına sürülüyor. Başka bir şey değil, sadece silah sanayiinin kâr yapması uğruna insanlar, -yalnızca Amerikalılar da değil - oğullarını, kocalarını, erkek kardeşlerini ve babalarını kaybediyor ve keriz Amerikan halkı bununla gurur duyuyor. Otomobillerine, SUV ve canavar kamyonlarına yapıştırdıkları çıkartmalar, silah sanayiine ve onların savaş teşvikçisi, Washington'da mukim fahişelerine safça göstedikleri sadâkati beyan etmektedir.

"Kendi" hükümetlerinin uyguladığı ve Amerikalıları her daim sona alan politikaların ezdiği ve mahvettiği Amerikalılar gerçek düşmanlarının kim olduğunu bir gün gelir de anlarlar mı?

Amerikalılar, seçilmiş temsilcileri tarafından yönetilmediklerini, fahişe yatağı Washington'ı elinde tutan oligarşi tarafından yönetildiklerini farkederler mi?

Amerikalılar iktidarsız serfler olduklarını gün gelecek anlayacaklar mı?

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı


Dolarda çöküş sinyali
26 MAYIS 2009, SALI

Kriz harcamaları ile bütçe açığı 2 trilyon dolara fırlayan ABD'nin kredi notunun düşürüleceği endişesi dolara kan kaybettiriyor. Harcamalar devam ederse en fazla 10 ay içinde hiperenflasyonla birlikte altın ve emtiaya hücum başlayabilir.

İngiltere gibi gelişmiş bir ekonominin bile kredi görünümü negatife çevrilince küresel yatırımcı için yeni güvenli limanlar belirleme zamanı geldi çattı. Standard&Poors'un (S&P) geçen hafta İngiltere'nin hem görünümünü düşürmesi hem de kredi notu uyarısında bulunmasının ardından asıl endişe krizin beşiğindeki ABD'de başladı. Şimdi herkes ABD'nin kredi notunun düşürülmesi ihtimali üzerinden hesaplar yapıyor. Kimilerine göre önümüzdeki 3-4 yıl içinde ABD'nin kredi notunun kırılması adeta kaçınılmaz. Bu gidişat ise dolarda kan kaybı, altında ise yükseliş vaadediyor. Kısacası ABD'nin kredi notunu tehlikeye sokan bütçe açığı, kamu borcu gibi riskler önümüzdeki dönemde dolar ve altının yönünü belirleyecek. Uzmanlara göre dolar sert bir çakılma, altın ise tarihi bir zirve dönemecinde. Altın için ons başına 990 ila 1000 dolar arası kritik aralık. Uzmanlar ise bu yıl altının 1000 doların üzerinde seyredeceğini öngörüyor. Altının ons başına fiyatı geçen hafta 956 doları geçmişti. Not indirimi ihtimalinin tartışılmasıyla bile dolar geçen cuma euro karşısında bu yıl içindeki en düşük seviyesini gördü ve son iki ay içindeki en sert haftalık değer kaybını yaşadı. Dolar ise, olası bir görünüm değişimi ya da not indirimi halinde sert kayıplar verebilir.

ENFLASYOR RİSKİ BÜYÜYOR HİPERENFLASYON YOLDA
Diğer yandan küresel krizden çıkmak adına adeta trilyonlarca dolarlık bedava para dağıtan ABD'de enflasyon riski de giderek büyüyor. Marketwatch'a göre bir "hiperenflasyon döngüsü"ne girilmesine 7 ila 10 ay gibi bir süre kaldı. Doların not indirimi endişesi ile kan kaybetmesine hiperenflasyon ihtimali eklendiğinde ise enflasyonist dönemlerin en fazla tercih edilen yatırım aracı altına ve emtia piyasalarının geneline gün doğacak gibi görünüyor. Şimdiden altın ve petrol fiyatlarında yukarı yönlü hareketler başladı. Geçen haftayı 957 dolardan kapatan altın dün ons başına 956.10 dolardı. ABD Batı Teksas tipi ham petrolün varil fiyatı ise 61.27 dolar oldu. Bu, 12 Şubat'taki 34 dolarlık dipten bu yana yüzde 81'lik bir yükseliş anlamına geliyor. Bloomberg'e göre ise petrol fiyatları bu yıl 50 doların, seneye ise 60 doların altına inmeyecek.

ABD'nin 2 trilyon dolarlık bütçe açığını finanse etmesi ve uzun vadeli faizlerde yükselişi engelleyebilmesi için Çin'den Japonya'ya Rusya'dan Brezilya'ya kadar yabancı yatırımcılarını küstürmemesi gerekiyor. Bu ülkelerin ellerindeki ABD tahvillerini olası bir not indirimi korkusu ile satmaya başlaması faizlerin fırlaması, doların ise adeta intihar etmesi anlamına gelebilir. Sadece Çin ve Japonya'nın elindeki ABD tahvillerinin büyüklüğü bile mart ayında 48.5 milyar dolardı. Rusya ise 8.3 milyar dolarlık ABD tahviline sahip. ABD hükümeti, diğer bir çok hükümet gibi para saçarak ekonominin daha beter çakılmasını dolayısıyla zaten krizle yerlerde sürünen enflasyonun deflasyon canavarına dönüşmesini engelledi. Ama mart ayı itibariyle dolardan başlayan kaçış bu kez de emtia canavarını uyandırıyor. Eğer FED daha fazla para basmaya devam ederse bu emtia piyasalarında "hiperenflasyon" olarak fiyatlanır, bu da altın ve diğer emtia fiyatlarına yukarı yönlü baskı yapar.

ABD'NİN BÜTÇE AÇIĞI VE KAMU BORCU ALTINA YARAR
Öte yandan ABD'nin not indirimi riskini artıracak veriler ise daha fazla tartışılıyor. Not indirimi doların daha sert kan kaybetmesi, altının ise uçması demek. Örneğin ülkenin 2009 bütçe açığının GSYİH'nın yüzde 13'ü ile 1.84 trilyon dolar olması beklenirken, kamu borcunun da 50 trilyon dolara fırlayacağı tahminler arasında. 20 Mayıs itibariyle ise ABD'nin devlet borcu 11.3 trilyon dolar. Moody's geçen hafta yaptığı açıklamada ABD'nin AAA notu için orta vadedeki en önemli riskin doların değerinin erimesi ve krize karşı izlenen politikaların belirginliğini kaybetmesi olduğunu söylemişti.

BAŞ-OMUZ FORMASYONUNDA SERT DÖNÜŞ BAŞLADI
Altın fiyatlarını takip eden endekslerden biri olan GDX endeksi ise direnç noktasını aşmış durumda. Teknik analiz yapanların en fazla kullandığı formasyonların başında gelen "baş ve omuzlar formasyonu"na göre bakılırsa altının fiyatında devasa bir terse dönüş var. Yani "omuzlar" olarak nitelendirilen aşağı seviyelerden hızlı bir "baş"a dönüş yani yukarı yönlü hareket yaşanıyor. 900 ila 1000 dolarlık aralık daha önce nisan başında kırılmıştı. Nisan ayı boyunca ise altının 870 dolar ila 910 dolar aralığında hareket ettiği görüldü. Şimdi ise altın bu aralığı da atlamaya başladı. Uzmanlara göre "baş-omuz" formasyonundaki sağ omuz hızlı bir terse dönüş yaşadı ve yeni direnç noktaları 955 dolar ile 2008'in mart ayı ile 2009'un şubat aylarında görülen 1000 dolar seviyeleri olacak. (Referans)

"Sistemin sürdürülmesi artık mümkün değil "

22 Haziran 2009 21:45
USA Today tıbbi hatalar nedeniyle açılan davalar konusunda sürdürülen tartışmaların çözüm üretmekten uzak olduğunu belirtiyor. Gazete, hem doktorları hem de hastaları rahatlatacak yöntemler öneriyor:
"Bu yöntemlerden birisi, hastaların dava açmadan önce hastane risk yönetim kuruluna başvurması. Michigan Ünivesitesi’nde uygulanan bu yöntemle, önce hastane yönetimi şikayetleri inceliyor. Hasta haklı bulunursa kendisinde özür dileniyor ve bir tazminat öneriliyor. Hasta bunu kabul etmezse, mahkemeye başvurabiliyor. Bu yöntem sayesinde, 2001’de hastane aleyhine açılan dava sayısı 262 iken, bu sayı 2008’de 83’e düştü. Jürisiz toplanacak özel sağlık mahkemelerinde, uzman hakimlerin bu davalara bakması da bir başka öneri… Böylece daha hızlı ve doğru kararlar verilmesi mümkün olabilecek."

Boston Globe başkan Obama’nın finans sektörüne ilişkin reform önerilerini yetersiz buluyor. Gazete, bu önlemlerin özellikle iki temel sorunu ortadan kaldırmayacağını savunuyor:

"Firmaların, ne alıp ne sattıklarını anlamadıkları türev ürünlerin daha şeffaf olması öngörülüyor. Ancak, Obama’nın açıkladığı plan en karmaşık araçların kullanımına bir engel getirmiyor. Ayrıca, bazı finans kuruluşlarının çökmeleri halinde bütün sistemi tehlikeye atacakları ve bu nedene kurtarılmaları gerektiği de veri kabul ediliyor. Obama’nın planına Wall Street’ten gelen olumlu tepkiler, bu planın aşırı büyümüş finans sektöründe köklü bir değişim sağlamayacağının açık bir işaretidir."

Los Angeles Times Amerikan sağlık sisteminin yüksek maliyet, hizmet kalitesi ve kapsayıcılık gibi ciddi sorunları olduğunu kaydediyor. Gazete, sağlık hizmetlerine kapsamlı bir reform çağrısında bulunuyor:

"Amerikan sağlık sisteminin baştan aşağı hatalı olduğunu söyleyemeyiz. Tam tersine, yeni tedavi yöntemleri gibi bazı konularda olağanüstü başarılı. Ancak içinde barındırdığı yetersizlikler ve eksiklikler öyle bir hale geldi ki, sistemin sürdürülmesi artık mümkün değil. Sistemden yeterli sayıda insan, ihtiyaç duyduğu anda yararlanamıyor. Buna rağmen yüksek bedeller ödeniyor. Sorunlar her geçen gün giderek daha da büyüyor ve karmaşık hale geliyor. Harekete geçmek için ne kadar geç kalınırsa, çözüm de o kadar zorlaşacak."

Washington Post gerekli önlemler alınmazsa Amerikan Posta İdaresi’nin de batmak üzere olduğunu yazıyor. Gazete, kurumun değişen teknolojiye hızla uyum sağlaması gerektiğini vurguluyor:

"Avrupa’da hızla özelleştirilen posta hizmetleri, 21. yüzyıla uygun dönüşümleri hayata geçiriyor. Amerikan Posta İdaresi’nin aksine internet çağına uyum sağladıkları için daha güçlü ve zinde bir yapıya sahipler. Amerika’da ise posta hizmetleri, çok fazla sayıdaki sendikalı işçi, Kongre’nin müdahalesi ve eskimiş iş yapma biçimiyle, gerekli dönüşümü sağlayamadı. Sabit maliyetlerin azaltılması için kısa değil, uzun vadeli kalıcı bir reforma gidilmelidir."

voa

Yeni dünya düzeninde ABD artık tek güç olmayacak

28 Haziran 2009 Warwick Üniversitesi ekonomi Profesörü, çok ödüllü 3 ciltlik Keynes biyografisinin yazarı ve Lordlar Kamarası üyesi Lord Robert Skidelsky, yeni dünya düzeninde ABD'nin tek güç olmaktan çıkacağını ve g üç merkezlerinin değişeceğini ileri sürdü.
Finansbank'tan yapılan açıklamada, bankanın düzenlediği yemeğe katılan ve burada bir konuşma yapan Skidelsky'in, istihdam, faiz ve para genel teorisi ile tanınan İngiliz ekonomist John Maynard Keynes'in görüşlerinden yararlanarak bugünkü krize neden olan faktörlere değindiği bildirildi.
Açıklamada, gelecekte benzer bir krizin yaşanmaması için Keynes'ten yararlanarak 3 maddelik bir çözüm önerisi sunan Skidelsky'nin, şu görüşlerine yer verildi:
"Piyasaların dizginlenmesi, makroekonominin iyi yönetilmesi, maliye politikalarına dönüş ve ABD ile diğer ülkeler arasındaki eşitsizliği gidermek gerekiyor. Küresel ekonomik kriz döneminde en önemli konulardan bir tanesi de küresel tasarruf fazlası ile nasıl başa çıkılacağına karar vermektir. Ö zellikle büyüme dönemlerinde mali duyarsızlıklara izin vermemek gerekir.
Uluslararası rezervlerin çeşitlendirilmesi de gerekiyor. Yeni dünya düzeninde, ABD tek güç olmaktan çıkacak. Güç merkezleri değişecek. Çin, Hindistan ve Orta Doğu çok önemli. Bu bağlamda, dünyanın gelecekte en önemli ülkelerinden bir tanesi olacak Çin'in, içeride daha fazla para harcaması ve ABD'nin emperyalizm projesinden vazgeçmesi gerekiyor."
Açıklamada, Skidelsky'nin, G-20'nin uluslararası bir para birimi oluşturma konusunda attığı adımları da olumlu olarak değerlendirdiği bildirildi.

haber7
General Motors iflas başvurusunda bulundu
15:20 - ABD'nin mali açıdan zor durumdaki otomobil üreticisi General Motors (GM), New York mahkemesine iflas başvurusunda bulundu. Bu, şimdiye kadar ABD'de bu şekilde mahkeme sürecine giren en büyük üretim şirketi oldu. Obama yönetimi, birkaç ay içinde GM'nin mahkeme sürecinden küçülmüş ve borçtan kurtulmuş bir şekilde çıkacağı ümidinde. Beyaz Saray da eski General Motors'un yerine yenisinin kurulmasının asırlık araba üreticisi için "tarihi bir gün" olacağını bildirdi. 01.06.2009 NEW YORK netgazete


Cinsel ilişkiye girdiği 6 kadına AIDS bulaştıran ABD'li, 45 yıl hapis yatacak

30 Mayıs 2009 ABD'de, cinsel ilişkiye girdiği 6 kadına kasıtlı olarak AİDS virüsü bulaştıran bir kişi 45 yıl hapse mahkum edildi.
Avukatı tarafından "günümüzün Casanova"sı olarak tanımlanan 53 yaşındaki Philippe Padieu'nun, 2005 yılında yapılan testlerde pozitif HIV virüsü taşıdığının belirlenmesinden sonra korunmadan ilişkiye girdiği belirtildi. netgazete

Kung Fu David Carradine, lüks otelde kendini astı
18:00 - Ünlü Amerikalı sinema oyuncusu David Carradine (72), Tayland'ın başkenti Bangkok'taki lüks bir otelin odasında asılı halde bulundu. The Nation adlı internet sitesinde açıklamaları yer alan bir polis kaynağı, ünlü oyuncunun intihar ettiğinin sanıldığını söyledi. ABD'nin Tayland Büyükelçiliği yetkilisi Michael Turner, aktörün dün gece geç saatlerde veya bugün erken saatlerde öldüğünün sanıldığını belirtti. 04.06.2009 BANGKOK netgazete

Sevgilisini beğenmeyen annesini öldürdü
19.06.2009 - 14:44


SACRAMENTO - ABD'de 14 yaşındaki Tylar Witt adlı genç kız erkek arkadaşını beğenmeyen annesini öldürdü. Polis, işe gitmeyince arkadaşları tarafından merak edilen 47 yaşındaki anne Joanne Witt'in cesedini pazartesi sabahı California eyaletinin Sacramento kentindeki evinin yatak odasında buldu.

Kadının kesim ölüm nedeni otopsi sonrası belli olacak, ancak polis şefi Jim Byers, kadının vücudunda aldığı şiddetli darbeler sonucunda oluşan yaralar olduğunu söyledi.

Cinayetin ardından San Francisco'ya kaçmaya çalışan genç çift olaydan 24 saat yakalanarak tutuklandı. Polis, cinayet sebebinin annenin genç kızın erkek arkadaşıyla olan ilişkisini onaylamaması olduğuna inanıyor.

Genç kızın bir ay önce de yine annesine saldırma suçundan gözaltına alındığı açıklandı.
gazeteport

Irak ve Afganistan, ABD askerlerini alkolik yaptı

20 Haziran 2009 Afganistan ve Irak savaşları yüzünden, Amerikan askerlerinin kendilerini içkiye vurduğu ortaya çıktı.
AFP muhabirinin elde ettiği ordu istatistiklerine göre, askerler arasında alkol bağımlılığı teşhisi konulanların oranı bu yıl binde 11'i geçti. Oysa bu oran, 2003'te Irak savaşının başında bunun yarısı bile değildi.
Genelkurmay Başkanı Amiral Michael Mullen, USA Today gazetesine verdiği demeçte, savaş yıllarının bu durumun ortaya çıkmasında payı olduğunu söyledi. New York'ta geçen ay toplanan uzmanlar da işgal kuvvetleri açısından alkolün ciddi mesele haline geldiğine işaret etmişti. Uzmanlara göre, aile hasreti ve uzun süren operasyonlar, askerleri alkolün kucağına itebiliyor. Minnesota üniversitesi uzmanlarının yaptığı araştırma da aktif görevde bulunan askerlerin yüzde 43'ünün, içki alemlerine katıldığını gösterdi. Araştırmaya göre, beş askerden biri, haftada ortalama iki kereden fazla olmak üzere adamakıllı içiyor. Bu da tıbbi ve sosyal sorunlara davetiye çıkarıyor.

netgazete

Terminatör Arnold'un 24,3 milyarlık bütçe açığı var
01:00 - ABD'de California eyaletinin valisi Arnold Schwarzenegger, eyaletin bütçesindeki muazzam bütçe açığı nedeniyle olağanüstü mali durum ilan etti. Eyaletin 24,3 milyar dolar tutarındaki bütçe açığına çözüm bulmaya çalışan Schwarzenegger, ayrıca birçok kamu kurumunun Haziran 2010'a kadar her ay üç gün çalışmaması talimatı verdi. Kamu kurumlarının kapalı olacağı günlerde çalışanlara ödeme yapılmayacak. 03.07.2009 CALİFORNİA netgazete

NASA'NIN MALİ İMKÂNI YOK

12 Ağustos 2009 21:50
ABD'nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, devlet ödeneğinden yoksun kaldığı için Dünya'yı gelecek 70 yıl içinde tehdit edebilecek büyük gök taşlarının tümünü saptama imkanından yoksun bulunuyor.
NASA'nın Yakın Gökcisimleri Dairesi Başkanı Lindley Johnson ile George Washington Üniversitesi Uzay Siyaseti kürsüsü öğretim üyesi Prof. Dr. John Logsdon'un verdiği bilgiye göre, Dünya'yı mahvedebilecek gökcisimlerini saptamak için en az 800 milyon dolara ihtiyaç duyuluyor. Ancak NASA, Temsilciler Meclisi ve Senato'nun 4 yıldır tahsis etmediği ödenekten sadece 300 milyon dolar vermesi halinde bile, teleskop imkanlarıyla çapı 300 metreden büyük gök taşlarının yerini rahatlıkla saptayabilecek.

dunyabulteni
Ulusal Bilim Akademisi'ne göre, astronomide çapı 1 km'yi bulan gök taşlarına genelde asteroid (yıldızcık) adı veriliyor ki bunların Yere çarpma olasılığı milyonda 1 şu anda.

Prof. Logsdon, Dünya'ya çarpma olasılığı bulunan 5 gök taşı saptamış olan NASA'ya paranın hiç ödenmeyecekmiş gibi göründüğünü söylüyor.

Şu anda bilinen 2048'de 130 metrelik meteorun Dünya'ya çarpma ihtimali 3 bin'de 1. Yer'e çarpan gök taşına "meteorit" deniyor.

2036-37 veya 2069'da 260 metrelik "Apophis: Yok Edici" meteorunun Dünya'ya çarpma olasılığı 43 bin'de 1 olarak hesaplanmış ki 20 milyon tonluk bu gök taşı çok tehlikeli sayılıyor.

NASA'nın acilen ihtiyaç duyduğu en az 300, normalde 800 milyon dolarlık gök taşı fonu, Yerde sadece 2020'ye kadar "garanti" sağlayabilecek.

16 AĞUSTOS 2009, PAZAR
Kendini ateşe verip 2.5 dakika yürüdü


ABD Miami'de en işlek ticaret merkezlerinden birinde 43 yaşında bir kadın üzerine yanıcı madde döktükten sonra kendini ateşe verdi. Cinnet getiren kadın, alev topuna dönmesine rağmen insanların korku dolu bakışları arasında 2.5 dakika yürümeye devam etti.
Akşam

ABD, 2010'a Kadar Parçalanacak"
02 Eylül 2009 14:01

Rus siyaset bilimciden ilginç iddia: "Ülke 6'ya bölünecek ve paylaşılacak!"

Daha önceki yıllarda ABD’nin rakip ülkelerce 6 parçaya bölüneceğini öne
süren Rus siyaset bilimci Panarin, ABD’de çöküşün Temmuz 2010’a
kadar başlayacağını iddia etti.

BUNDAN 10 yıl önce ABD’nin, Sovyetler Birliği gibi parçalanacağı tezini ortaya atan ünlü Rus siyaset bilimci İgor Panarin, Birleşik Devletler’de kaosun gelecek 2 ay içinde başlayacağını ve ülkenin 2010 sonuna kadar çökeceğini öne sürdü. Rusya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Diplomatik Akademi’de öğretim görevlisi olan Panarin, yeni kitabını tanıtmak için düzenlediği basın toplantısında, ABD’nin Temmuz 2010’a kadar çökme ihtimalinin yüzde 50’nin üzerinde olduğunu söyledi.

Panarin, ‘umudun başkanı’ olarak nitelediği ABD Başkanı Barack Obama’nın, hızla yaklaşan krizi önlemek için hiçbir şey yapmadığını dile getirirken, siyah başkanı, Sovyetler’in son lideri Mihail Gorbaçov’a benzetti. Panarin, ‘güzel konuşan, ancak ülkesini yönetemeyen Obama’nın ülkesini çöküşe götüreceğini kaydetti.

DOLARIN ÇÖKÜŞÜ

Japonya’da son seçimlerde iktidara gelen Japon Demokrat Partisi’nin de döviz rezervlerini dolardan başka bir birime çevireceğini öngören Panarin, bu değişimin doların çöküşünü hızlandıracağını iddia etti. ABD’nin 1865’teki Sivil Savaş döneminde olduğu gibi 6 değişik parçaya ayrılacağını savunan Panarin, bu parçaların da Çin, Meksika, Kanada, Rusya, Japonya ve Avrupa Birliği’nin kontrolüne gireceğini öngörüyor.

Aktifhaber

ABD’de Açlık Tehlikesi
07 Mayıs 2009 16:52

ABD'de 5 yaş altındaki 3,5 milyon çocuğun, açlık riskiyle karşı karşıya olduğu bildirildi.

ABD'de açlıkla mücadele eden ve kar amacı gütmeyen Feeding America örgütünün, Tarım Bakanlığının 2005-2007 yılları arasındaki verilerine dayanarak yaptığı araştırma, 11 eyalette 5 yaş altındaki çocukların yüzde 20'sinden fazlasının, aç kalma riskiyle karşı karşıya olduğunu gösterdi.

Araştırma, açlık riskinin en yüksek olduğu eyaletin, Louisiana olduğunu ortaya koydu. Bu eyalette çocukların dörtte biri açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Louisiana’yı sırasıyla Kuzey Carolina, Ohio, Kentucky, Texas, New Mexico, Kansas, Güney Carolina, Tennessee, Idaho ve Arkansas'ın izlediği belirtildi.

Bu sonuçların, 5 yaş altındaki çocukların yüzde 17'sinin, doğru beslenmemeleri halinde gelişimle ilgili ve bilişsel sorunlar yaşayabileceği anlamına geldiği kaydedildi.
ABD Tarım Bakanlığına göre, ekonominin geçen yıl sonunda kötüleşmesinden önce, ülkede hanelerin yüzde 11'i, aktif, sağlıklı bir yaşam için gereken gıdadan yoksundu
aktifhaber

ABD'de aynı aileden 5 kişi öldürüldü
23 Eylül 2009

ABD'nin Illinois eyaletinde aynı aileden 5 kişinin öldürülürken katliamdan sadece 3 yaşındaki bir çocuğun kurtulduğu belirtildi.
Yerel basındaki haberlerde, Illinois'te bir köyde meydana gelen katliamdan sadece 3 yaşındaki bir kızın kurtulduğu, ailenin geri kalanının öldürüldüğü belirtildi.

Yetkililer, olayı aydınlatma ve sorumluları yakalama sözü verirken, iki yetişkinle 11, 14 ve 16 yaşındaki 3 çocuğun öldüğü olay öncesinde silah sesleri ihbarı aldıklarını ancak olay yerine ulaştıklarında ailenin katledilmiş olduğunu gördüklerini aktardı.

Son dönemde ABD'de toplu cinayetlerin arttığına işaret ediliyor. Florida'da da geçen hafta bir anne ile 5 çocuğu katledilmişti.
haber7

Müjde: Dolar Öldü!
07 Ekim 2009, 00:19 Anadolu Haber

Petrol zengini Körfez ülkelerinin, petrol ticaretinde ABD dolarının yerini alacak para sepeti konusunda, Rusya, Çin, Japonya ve Fransa ile gizli görüşmeler yürüttüğü belirtildi.


ABD dolarının yerini alacak para sepetinde Çin yuanı, avro ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ın dahil olduğu Körfez İşbirliği Konseyi'ndeki ülkelerin planladığı yeni para birimi bulunduğu belirtilen haberde, "Bu plan üzerinde çalışmak için Rusya, Çin, Japonya ve Brezilya maliye bakanları ve merkez bankaları başkanları zaten gizli toplantılar yapıyor. Bu, petrolün bundan böyle dolardan fiyatlandırılmayacağı anlamına gelecek" denildi. Haberde, Fransa'nın da bu görüşmelere katıldığı kaydedildi.
Haberde, ABD'li yetkililerin bu toplantılardan haberdar olduğu, ancak ayrıntıları bilmediği ve "bu uluslararası dalavereyle mücadeleye hazır olduğu" da ifade edildi.
Birçok Arap ülkesi, kendi para birimlerini dolara sabitlemiş durumda.
Petrol ticaretinde ABD dolarının yerine başka para birimlerinin kullanılması konusu son yıllarda tartışılırken, ekonomistler, bunun kısa sürede olacağına ihtimal vermiyor.
Commonwealth Bank of Australia'dan ekonomist David Moore, "Bu tür tartışmalardan somut sonuçlar çıkacağını göreceğimizi düşünmüyorum, çünkü dolar zayıf olduğunda bile bu emtiaların değerinin gerçek değerinden az olduğu anlamına gelmiyor. Gerçekte, dolar zayıfladığı zaman, emtia fiyatları yüksek oranda artma eğilimi içinde oluyor" dedi.
İran, birkaç yıl önce petrol ihracatının büyük bölümünü avro başta olmak üzere dolar dışındaki para birimlerinden yapmasına rağmen, petrolünün gerçek fiyatı halen dolar üzerinden belirleniyor.
Bu arada, haber üzerine, ABD doları önemli para birimleri karşısında değer yitirdi.
Dolar karşısında yüzde 0,5 değer kazanan avro 1,4662 dolar seviyesinden 1,4722 dolar seviyesine çıktı. İngiliz sterlini de dolar karşısında yüzde 0,4 artarak, 1,5991 dolar oldu. Dolar ayrıca 89,40 yenden 89.00 yene geriledi

İNTERNETİN DEV SİTESİ KAPANIYOR!

9 Ekim 2009 14:44
İnternet tarihinin önemli sitesi, kuruluşundan tam 15 yıl sonra kepenk indirmeye hazırlanıyor...
GeoCities en son uyarısını verdi, bu dev site 26 Ekim tarihinde resmen kapanacak. Bu süre zarfında kullanıcıların sayfalarının içeriğini, silinmesini istemiyorlarsa bilgisayarlarına kaydetmeleri tavsiye ediliyor.

Uzun süredir beklenen kapanış daha Nisan ayında duyurulmuştu. GeoCities'in Mart ayında gerçekleşen son kullanıcı sayımı 11.5 milyon tekil üyeye sahip olduğunu gösteriyordu. Nisan'dan sonra yeni kayıt alımı durduruldu. Şaşalı günlerinde geliştiricilerin yetiştiği bir mekandı. Ücretsiz site yayınlanabilen GeoCities pek çok internet kullanıcısının ilk internet sitesini yayınladığı ortamdı.

David Bohnett ve John Rezner siteyi 1994 yılında oluşturmuşlardı. Yahoo bu siteyi 1999 yılında 2 milyar dolar ödeyerek satın almıştı ve bu olay o günlerin en önemli haberlerinden birisiydi. İşte o proje, kuruluşundan 15, satın alınışından 10 yıl sonra hayata veda ediyor. Kullanıcılar Yahoo'nun Web Hosting isimli hizmetine yönlendiriliyor.

Kaynak: www.chip.com.tr

New York'lu ünlü zengin Brooke Astor'un oğlu eski büyükelçi Anthony Marshall, ihtiyar annesini dolandırmaktan suçlu bulundu

10 Ekim 2009 ABD'nin New York kentinde, hayırsever zengin Brooke Astor'un oğlu eski büyükelçi Anthony Marshall, annesini yaşamının son yıllarında dolandırmaktan jüri tarafından suçlu bulundu.

New York yüksek sosyetesini gözler önüne seren ve uzun bir süreçte birçok ünlü ismin ifade verdiği davada jüri, 12 gün süren tartışmanın ardından, 85 yaşındaki Marshall'ı, 2007'de 105 yaşında ölen Alzheimer hastası yatalak annesi Brooke Astor'un milyonlarca dolar parasını çalmak için komplo kurmak ve zimmetine geçirmekten suçlu buldu.

Hürriyet'te yer alan habere göre, eski deniz piyadesi subayı ve eski büyükelçi Marshall, yatalak ve tükenmiş annesini, hayır kuruluşlarına bıraktığı 60 milyon dolar tutarındaki mirasını ele geçirmek için vasiyetini değiştirmeye zorlamakla suçlanıyordu.

Mahkemede, Marshall'ın eski yardımcısı Francis Morrisey de Brooke Astor'un imzasını taklit etmekten suçlu bulunurken, duruşma sonunda gözleri yaşla dolan ve 25 yıl hapis cezasına çarptırılması beklenen Marshall'a verilecek cezanın 8 Aralıkta açıklanacağı bildirildi.
netgazete

ABD, tarihinin en büyük bütçe açığını verdi
11 Ekim 2009 13Ekonomik kriz nedeniyle piyasa yaklaşık 13 trilyon dolar para pompalayan Amerika, tarihinin de en büyük bütçe açığını verdi.
Son mali üç yılda üç kat arttan Amerikan mali bütçe açığı bu sene 1 trilyon 400 milyar olarak açıklandı. 30 Eylül'de sona eren 2009 mali yılı için daha önce 1 trilyon 500 milyar doları geçeceği tahminleri yapılıyordu.

Kongre'ye ekonomik veriler sunan Kongre Bütçe Dairesi tarafından hafta içinde yapılan açıklamada, verilen bütçe açığının Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın (GSYH) yüzde 9,9'una tekamül ettiği belirtildi. Aynı daire 2008 mali yılı bütçe açığının 459 milyar dolar olduğunu hatırlatarak bu rakamın dahi o dönemde Amerika için rekor olduğunu dile getirdi. Kongre Bütçe Dairesi, verilen açığın, II. Dünya Savaşı sonrasından bu zamana kadar GSYH'ına oranla Amerikan tarihinde görülmemiş büyüklükte olduğunu dile getirdi.

Henüz resmi olarak dile getirilmeyen bütçe açığı ile ilgili asıl rakamları önümüzdeki hafta Hazine Bakanlığı tarafından kamuoyuna duyurulacak. Ancak ekonomi uzmanlarına göre Kongre Bütçe Dairesi'nin açıkladığı rakamdan Hazine Bakanlığı'nın açıklayacağı açığın farklı olmayacağı yönünde.

BÜTÇE AÇIĞINA ASIL NEDEN BANKALARIN KURTARILMASI

Ekonomik kriz nedeniyle hem Amerika'nın hem de dünyanın en büyük finans kuruluşları son bir yıl içinde batma tehlikesi yaşamış ve ABD hükümeti de bu dev finans kuruluşlarını kurtarabilmek için hazineden trilyonlarca doları bu kuruluşlara aktarmıştı. ABD, halkın vergilerden elde ettiği geliri bankaların kurtarılmasında kullanması nedeniyle de tarihinin en büyük bütçe açığını vermiş durumda. Bunun yanı sıra hem emlak sektöründe kredi veren finans şirketi ile hem de AIG gibi şirketleri de kurtaran Amerikan Devleti, ayrıca kriz nedeniyle de vergilerin düşmesi neticesinde bütçe açığını tarihi rekorla tamamladı.

Bütçe açığının rekorla tamamlanması Amerikan ekonomisi için henüz krizin geçmediği anlamına geliyor. Uzmanlara göre bütçe açığının ekonominin sağlığını göstermesi açısından çok önemli veri olarak kabul edilirken, önümüzdeki dönemler içinde yaşanılacak sıkıntıların devam edeceğine işaret şeklinde öngörülüyor.

Amerika bu bütçe açığını kapatabilmek için ekonomi uzmanlarına göre büyük ihtimalle tahvil çıkaracak. Tahvillerin beklenen ilgiyi görmemesi durumunda da devlet bu sefer tahvillere verilen faizi yükseltme yoluna gidecek.

haber7

21 Ekim 2009 14:00
Bush'un Süper Polisi Rüşvetçi Çıktı
Bush tarafından Irak polisini eğitme görevi ile Bağdat’a gönderilen polis rüşvetten hapse atıldı.

New York eski Emniyet Müdürü Bernard Kerik rüşvet suçu işlediği gerekçesiyle tutuklanarak hapse atıldı.

Birden fazla rüşvet suçuyla itham edilen Bernard Kerik’in yakın bir zamanda işlediğini reddetmediği bu suçlar nedeniyle mahkemeye çıkarılacaktı. Ancak New York’un eski polis şefi, önümüzdeki Pazartesi günü başlayacak mahkemenin gidişatını basın aracılığıyla etkilemeye çalışınca, dava savcısı Kerik’in tutuklanarak hapse atılmasına karar verdi.
Kerik’in davayla ilgili özel bilgileri bir avukata ifşa ettiği, avukatın da sözkonusu bilgileri Washington Post gazetesine sızdırdığı belirtildi. Washington Post’un Kerik’in ilettiği özel bilgileri yayınlamamasına rağmen Kerik, davanın gidişatını basın yoluyla etkilediği çalıştığı için hapise kondu.

11 Eylül terör olayları sırasında New York’un Emniyet Müdürü olarak görev yapan Kerik, daha sonra New York Eski Belediye Başkanı Rudolph Giuliani ile birlikte bir güvenlik şirketi kurmuş, ardından da zamanın ABD Başkanı George W. Bush tarafından Irak polisini eğitme görevi verilerek Bağdat’a gönderilmişti.
aktifhaber

Gazze raportörü ABD'ye meydan okudu
23 Ekim 2009 Gazze'deki savaş suçlarını ortaya koyan Goldstone, raporun 'taraflı ve hatalı' olduğunu savunan ABD'yi ispata çağırdı.
BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından kabul edilen ve İsrail'i uluslararası alanda zor duruma sokan Goldstone Raporu'nu hazırlayan Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone, rapora ve kendisine yönelik suçlamalara sert tepki verdi.

El Cezire'ye konuşan Goldstone, Gazze'de İsrail'in savaş suçu işlediğini kaydeden raporu "taraflı ve hatalı" ilan eden ABD yönetimini, iddialarını ispat etmeye çağırdı.

Şimdiye kadar rapordaki 'hatalar' konusunda Obama yönetiminin ortaya hiçbir şey koymadığını belirten Goldstone, "Eğer herhangi bir yanlışlık bulurlarsa, duymaktan mutlu olurum" dedi.

Goldstone, ABD yönetiminin bir yandan İsrail'e raporun öngördüğü şekilde soruşturma başlatmasını söylerken, bir yandan da raporu eleştirdiğine dikkat çekti.

Kendisine yönelik eleştirileri dile getirenlerin raporu okuduğuna bile inanmadığını söyleyen Güney Afrikalı yargıç, "hala hiç kimse rapordaki ciddi suçlamalara cevap vermedi, sadece eleştiriyorlar" dedi.

Kendisi de bir yahudi olan Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone tarafından hazırlanan rapor, BM'de ABD'nin de aralarında olduğu 6 üye ülkenin hayır oyuna karşılık 25 evet oyu ile kabul edilmişti.

Dünya Bülteni

ABD'de gazete tirajları hızla geriliyor

26 Ekim 2009 ABD'de en son tiraj verilerine göre, Nisan-Eylül döneminde, gazete tirajları, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 10,6 oranında düşüş gösterdi.
Gazetelerin pazar tirajları da yüzde 7,5 oranında geriledi. netgazete

McDonalds; İzlanda'yı bırakıyor
19:15 - Küresel gıda devi McDonald's, mali krizin vurduğu İzlanda'daki restoranlarını kapatarak bu ülkeden tümüyle çekiliyor. Dev gıda zincirinin İzlanda'da, tümü başkent Reykjavik'te olmak üzere toplam 3 restoranı olduğu, bunların tümünü gelecek hafta sonunda kapatacağı belirtildi. McDonald's firmasının İzlanda'daki bayilik verme hakkını elinde tutan Lyst Hr firması yöneticisi Magnus Ogmundsson, bu kararı kolay almadıklarını, ancak ekonomik durumun kötüleştiğini vurguladı. 27.10.2009 REYKJAVIK
netgazete

ABD'de bir günde 9 banka kapandı
31 Ekim 2009, 23:12 Anadolu Haber

Küresel krizin etkilerini hala atlatamayan ABD'de sadece bir günde 9 banka kapatıldı.

ABD'de, kredi borcunu ödeyememe sorununun sürmesi nedeniyle dün, 9 banka daha kapatıldı. Böylece bu yıl kapatılan banka sayısı 115'e çıktı.

Federal Mevduat Sigorta Fonu (FDIC), dün, California, Illinois, Texas ve Arizona eyaletlerindeki 9 bankanın kapatıldığını, US Bancorp'a bağlı U.S. Bank'ın kapatılan bankaların varlıklarının çoğunu ve mevduatlarını üstleneceğini açıkladı.

Geçen yıl finansal krizin başlamasından bu yana ilk kez bir günde 9 banka kapatan FDIC, 153 şubesi bulunan bu bankaların Eylül ayı sonu itibariyle 19,4 milyar dolar varlığa ve 15,4 milyar dolar mevduata sahip olduğunu bildirdi.

FDIC, 9 bankanın kapatılmasının fona maliyetinin 2,5 milyar doları bulacağını açıklarken, bu yıl şimdiye kadar bankaların kapatılmasının maliyetinin 25 milyar doları aştığı ifade edildi. Yüzlerce bankanın daha kapanması ihtimalinin bu maliyeti 2013 yılına kadar 100 milyar dolara çıkarması bekleniyor.

ABD'de 2007 yılında 3, geçen yıl 25 ve bu yıl şimdiye kadar ise 115 bankanın kapısına kilit vuruldu. FDIC, ABD'de 1989 yılındaki tasarruf ve kredi krizi sırasında 534 bankaya el koymuştu.

FDIC'in sorunlu banka listesinde ilk çeyrekte 305 olan sayı Haziran ayı sonu itibariyle 416'ya çıkmış bulunuyor.

49 milyon ABD'li açlıkla boğuşuyor

18 Kasım 2009, 08:09 Anadolu Haber

ABD'de 2008'de yaptığı bir araştırma, geçen yıl ailelerin yüzde 14,6'sının "kaynakların yetersizliği yüzünden aile üyelerinin tamamına gıda elde etmede zorlandığını" ortaya koydu.

ABD'de her yedi kişiden birinin, yani 49,1 milyon kişinin, yeterli gıdaya ulaşma mücadelesi verdiği belirlendi.

ABD Tarım Bakanlığı'nın (USDA), "gıda güvensizliği" konusunda Aralık 2008'de yaptığı araştırma, geçen yıl ABD'de ailelerin yüzde 14,6'sının (49,1 milyon kişi) "kaynakların yetersizliği yüzünden aile üyelerinin tamamına gıda elde etmede zorlandığını" ortaya koydu. Araştırmaya göre, 2007 yılında yüzde 11,1 olan bu oran, geçen yıl yüzde 3,5'lik artışla yüzde 14,6'ya çıktı.
Ailelerin yüzde 5,7 kadarının yani 17,3 milyon kişinin "çok düşük gıda güvenliğine" sahip olduğunun, bunun ailenin bazı üyelerinin daha az yediği anlamına geldiğinin belirtildiği araştırmada, "gıda güvensizliği" konusunda 14 yılın en yüksek seviyesine gelindiği kaydedildi.

Tarım Bakanı Tom Vilsack, gıda yardımı karnesi gibi programların ekonomideki resesyonun etkilerini hafiflettiğini savunsa da, açlıkla mücadele grupları, önceki yıl yeterli gıdaya ulaşmada sorun yaşayan ve ara sıra üçte biri aç kalan 36,2 milyon sayısının geçen yıl büyük artış göstererek 49,1 milyon kişiye ulaştığına işaret ettiler.

Açlıkla mücadele grubu "Food Research and Action Center"dan Jim Weill, "Rakamlar inanılandan daha kötü. Hepimiz, Büyük Buhran'dan bu yana en kötü gerileme döneminde olduğumuzu biliyoruz" dedi. "Bread for the World"den David Beckmann da, "Resesyon açlık sorununu daha kötüleştirdi ve bu durumu daha fazla gözle görülebilir hale getirdi" diye konuştu.
Güçlü federal açlıkla mücadele programları oluşturulmasını isteyen Beckmann, araştırmanın, idarenin amacı olan "2015 yılına kadar çocuklarda açlığı sona erdirme taahhüdü için ülkeye fırsat sunduğunu" söyledi. Beckmann, Kongre'ye, yoksul çocuklara okullarda bedava yemek sağlanmasını kolaylaştırması ve bu yemeklerin besin kalitesinin düzeltilmesi çağrısında da bulundu.

Yılda yaklaşık 24 milyar doları bulan çocukların beslenme programlarının yenilenmesi süresi geçerken, Kongre'nin 2010'dan önce harekete geçmesi beklenmiyor. ABD yönetimi bu programlarda 1 milyar dolarlık artışı destekliyor.
USDA'nın bu ay başında yaptığı açıklamaya göre, Ağustos ayı itibariyle gıda yardımı karnesine sahip ABD'li sayısı 36 milyonu geçmiş bulunuyor.

Etiketler: Illinois ABD Tarım Bakanlığı katliam toplu cinayetler Florida GeoCities

ABD'nin Savaş Elçisi Halbroke Öldü!
Amerika'nın savaştığı cephelerde temsilcilik yapan Holbrooke, en son Afganistan-Pakistan temsilciliği yapıyordu.

15 Aralk 2010
Anadolu Haber

ABD'nin AF-PAK TEMSİLCİSİYDİ!

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'la bakanlık binasında yaptığı görüşme sırasında fenalaşan Holbrooke, Washington'daki George Washington Üniversitesi Hastanesine kaldırılmıştı.

Holbrooke'un vücuda kan pompalayan aort damarındaki yırtığın tamiri için ameliyat edilmişti.

'Buldozer' lakaplı Holbrooke, öldü.

'Buldozer' lakaplı ile bilinen Holbrooke, savaşan ülke liderlerinin müzakere masasına oturmasını sağlamasıyla tanınıyordu. Bir nevi ABD'nin silah zoru ile teslim alamadığı yerlerde masabaşı işlerinden sorumlu görevlisiydi.
Savaşan demokrat !
1941'de New York'ta doğan Holbrooke, diplomasi kariyerine 21 yaşında Vietnam'da başlamıştı.

Holbrooke, Jimmy Carter ve Bill Clinton'ın başkanlıkları sırasında iki kez Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevini üstlendi.

Holbrooke, ABD'nin BM ve Almanya Büyükelçiliği görevlerini de yaptı.

1995'te Bosna Savaşı'nı sona erdiren Dayton Anlaşması'nın mimarı olarak ünlenen Holbrooke, yedi kez Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmişti.

2000 yılındaki seçimleri Demokrat aday Al Gore'un kazanması halinde, Dışişleri Bakanlığı görevine geleceğine kesin gözüyle bakılıyordu.

Obama'nın seçilmesinden sonra da, Holbrooke'un adı dişişleri bakanlığı için geçti.

Ancak Obama, tercihini Demokrat Parti'nin başkan adaylığı yarışındaki rakibi Hillary Clinton'dan yana kullandı.
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Ksm 30, 2009 9:53 pm    Mesaj konusu: 'Ekonomik zayıflık küresel gücümüzü tehlikeye sokuyor' Alıntıyla Cevap Gönder

AHMET ALTAN'IN GÜCÜ BU FOTOĞRAFLARI YAYINLAMAYA YETER Mİ
Alphan Telek
06.12.2010

Türkiye’de bir dönem sıkça tartışılan Emasya Protokolü’nün benzeri Amerika Birleşik Devletlerinde ortaya çıktı. ABD’de 2008 yılı ile birlikte ivme kazanan ekonomik krizin toplumda yaratacağı tepkilere karşı, ABD ordusu Unified Quest 2011 adı verilen harp oyunlarına başladı. Obama yönetiminin aynı dönemde ekonomik krizi önledik söylemine rağmen, Pentagon’dan bu planların yapılması için emir verildiği ortaya çıktı.

Planın genel hükümleri arasında geniş çaplı bir ekonomik çöküşün ABD’de yaratacağı sonuçlar ve buna bağlı olarak toplumsal kargaşa ortamında; ordunun iç düzeni nasıl sağlayacağı bulunuyor. Raporlara göre,harp oyunları ABD’de 2008 yılında başladı. Bu tarih,küresel ekonomik krizin etkisinin en çok hissedildiği zaman olarak biliniyor. Öte yandan, ABD’nin ve diğer ülkelerin sığınaklar inşa ettiği ve bu sığınaklara donmuş gıda stoku yaptıkları belirtiliyor. Rusya’da 2012 tamamlanmadan toplam 5000 sığınağın inşa edileceği biliniyor. AB’nin de 2006 yılında devasa bir sığınak inşa edip 18 ay içerisinde dünyanın çeşitli yerlerinden donmuş gıdalarla bu yeri doldurduğu biliniyor.

Harp oyunlarının en can alıcı kısmı ise olası bir afet veya kriz durumuna karşı alınmış bu tedbirler değil,ekonomik krizin toplumda yaratabileceği kaos ortamına karşı alınan tedbirler.Bu duruma karşı Alaska’da bir askeri birlikte tatbikat yapan askerler görülüyor. ABD yönetimi,toplumsal isyanlara karşı Amerikan ordusunu bu gibi tatbikatlarla hazırlıyor. Aşağıda bu tatbikatın resimleri bulunmaktadır.

Ordunun müdahalesi Türk polisini aratmıyor

Askeri vesayet sivilin üstünde

GIDA İSTİYORUZ

Fotoğraflardan en ilginci ise kuşkusuz protestocu rolünü oynayan birinin elinde tuttuğu "gıda istiyoruz" dövizidir.Bunun gibi istemlere karşı ABD ordusu ise copları ve silahlarıyla yanaşmaktadır. Harp oyunları raporunda belirtilen en önemli noktalardan biri, toplumsal kaos durumunda "önceliğin düzeni sağlamak ve sürdürmek" olarak gösterilmesi. Bunun anlamı ise şudur; olası bir isyanda yapılan sığınaklar ve stoklanan yiyecekler düzeni sağlamaya çalışanlara sunulacaktır. Bunlar halk için değildir.

Türkiye’de Emasya Protokolü de benzer amaçlar taşıyordu. Olası bir toplumsal kargaşa durumunda, ordunun olaylara müdahale edeceği, polisle birlikte göstericileri etkisiz hale getireceği protokolde açıkça belirtiliyordu. Türkiye'de Balyoz Davası'yla birlikte tartışılmaya başlayan EMASYA'nın gündeminde "gıda istiyoruz" diyen aç insanlara yapılacak müdahale yoktu. Ancak devletlerin halklarına karşı gizli gündemleri olduğunu unutan, Amerika'yı müttefik olarak belirleyen bir kısım medya, protokolü bahane ederek "hak arayan işçiye karşı orduyu sürmem" diyen Çetin Doğan'ı hedef alıyordu.
Odatv.com

ABD imparatorluğu çöküyor
11 Şubat 2010
Anadolu Haber
Dünyayı kana boğan Amerika, bütün cephelerde kaybetmeye devam ediyor

Madde’ye hükmeden ABD, dünyayı askerî ve teknolojik gücü ile ele geçirmek isterken, çöküşe doğru gitmeye başladı. ABD, son yıllarda başta ekonomik meseleler olmak üzere, Afganistan, Gürcistan, Doğu Avrupa Füze Kalkanı, Irak, İran, Suriye, Kore, Şanghay İşbirliği Örgütü, Çin, Latin Amerika ve Almanya-Fransa eksenli AB gibi birçok alanda ağır yenilgilere uğruyor. Son yıllarda hemen bütün cephelerde ağır yenilgiler alan ABD, diğer zulüm imparatorlukları gibi tarihin tozlu sayfalarına doğru gidiyor.

AMERİKA SALDIRIDAN SAVUNMAYA GERİLEDİ

Askerî planlarında ve savaş doktrininde bundan sonra saldırı yerine savunmayı tercih edeceğini açıklayan Amerika, Çin ve Rusya’dan gelen tehditler karşısında geri adım atmak zorunda kaldığını bir şekilde itiraf etmiş oldu. “Artık bölgesel çatışmaları ABD güçlerinin boyutlandırılması, şekillendirilmesi veya değerlendirilmesinde tek ve hatta ana şablon olduğunu söylemek uygun olmaz” denilen “Yeni Strateji Belgesi”, ABD açısından bu ağır yenilginin de itirafı olurken, gazeteci Mehmet Ali Güller’in verdiği bilgilere göre mevcut Strateji Belgesi’ndeki son büyük gözden geçirme 2006 yılında yapıldı ve Pentagon’un son dört yılda dünyaya bakışında önemli değişiklikler oldu. Bu nedenle de yeni bir plana ihtiyaç duyuluyor. Mehmet Ali Güller’in CNN’den aktardığı bilgilere göre Washington 2006 yılındaki gözden geçirmede, Çin ve Tayvan sebebiyle yaşanacak geniş çaplı konvansiyonel bir savaş olasılığına odaklanırken, 2010’daki gözden geçirme ve yeni planlamada da, Çin’den gelen tehditleri ön plana çıkardı.

AMERİKA BÜTÜN CEPHELERDE KAYBEDİYOR

Belirttiği bu eksen kaymasının asıl sebebi ise ABD’nin son yıllarda bütün cephelerde uğradığı ağır yenilgiler. Askerî açıdan tam bir bataklığa dönen Afganistan’da her şey dünyaya efendilik taslayan ABD’nin isteği dışında gelişiyor. Kabil’den çıkamayan ABD, istediği oranda muharip destek gücü bulamadığı gibi askerî kayıpları artan ülkelerin geri çekilme tartışmalarıyla da boğuşuyor. Taliban direnişçilerine rüşvet dahi teklif etme alçaklığını gösteren ABD, bütün askerî ve teknolojik imkânlarına rağmen Afganistan’da sürekli kaybediyor. Aynı şekilde Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesine yanıt veremeyen ABD, Kafkasya’da da büyük yenilgi almıştı. Gürcistan’a müdahale gibi bir gerekçe üzerinden Karadeniz’e girmek isteyen ABD, hem Rusya’nın, hem de Türkiye’nin direnci karşısında geri çekilmişti.

HİÇBİR ÜLKE ARTIK AMERİKA’YI TAKMIYOR

Doğu Avrupa Füze Kalkanı projesi başarıya ulaşmayan ABD, Irak’ta ise tam bir bataklığa saplandı. Tam bir çözümsüzlüğe mahkûm olan Amerika, 2002’de, Irak’la birlikte şer ekseni ilan ettiği Suriye’yi değil işgal etmek, artık tehdit bile edemiyor. Irak’tan hemen sonra İran’a saldıracağına kesin gözüyle bakılan ABD, aradan geçen 7 yılsonunda, değil saldırmak, Tahran’la diplomatik temaslara bile geçti. ABD, İran ve Suriye gibi şer ekseni ilan ettiği Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne yönelik basın açıklaması dahi yapamıyor. Şanghay İşbirliği Örgütü’ne de diş geçiremeyen ABD, bu örgütün temel unsurları olan Çin ve Rusya’nın tarihlerinde ilk kez ortak askerî tatbikat yaparak ABD’ye meydan okumasına da sesini çıkartamamıştı.

ABD, LATİN AMERİKA’DAN AB’YE HER YERDE KAYIPLARA KARIŞTI

Gazeteci Mehmet Ali Güller’in verdiği bilgilere göre ekonomik büyüklük olarak Çin’le arasındaki makas hızla daralan ABD, Çin’in Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya, Afrika’dan Avrupa’ya uzanan büyük yatırımlarını seyretmekle yetiniyor. Arka bahçesi olan Latin Amerika’da da artık ortalıklarda görünemeyen ABD, Almanya-Fransa eksenli AB’nin uluslararası desteğini de hemen hiçbir konuda arkasına alamıyor.

“KÜRESEL FİNANS” KAPİTALİZM’İ ABD’Yİ BİTİRDİ

Dünyayı ekonomik açıdan da sömüren ABD, küresel finans
kapitalizminin ürünü olan ekonomisindeki çöküşü de durduramıyor. Washington, 2010 bütçe tasarısına göre rekor bütçe açığı veriyor. 1.56 trilyon dolarlık açık ilk defa milli gelirin yüzde 10’un da üstüne çıkıyor. ABD doları son 8 yılda yüzde 25 değer kaybetti. Dünya genelindeki dolar cinsinden döviz rezervi 2002’de yüzde 71.6 oranındayken, 2009’un üçüncü çeyreğinde bu oran yüzde 61.6’ya kadar geriledi. Açığını on yıllardır, doların rezerv olmasıyla dengeleyen Washington, çok önemli bir kozunu kaybediyor!

ABD'yi sarsan korku: 'Gücümüz elden gidiyor'
30 Kasım 2009
Anadolu Haber
Kredi krizinden etkilenen ve bütçe açığı veren süper güç ABD, şu anki ekonomik zayıflığının küresel gücünü tehlikeye atmasından korkmaya başladı.

Haftalık haber dergisi Newsweek’de yer alan ‘An Empire at Risk-Bir İmparatorluk Risk’te’ başlıklı kapak haberinde, “Soğuk savaşı kazandık, 11 Eylül saldırısını atlattık. Fakat şimdiki ekonomik zayıflık küresel gücümüzü tehlikeye sokuyor” denildi.

Niall Ferguson imzalı haber analizde şu saptamalar yer aldı:

Mali beceri önemli

Eğer ABD mali krize yenilirse, o zaman süpergüç olan ülkenin bütün dengesi değişebilir. Askeri uzmanlar Başkan Baracak Obama’nın Afganistan’a 40 bin asker gönderip göndermeme kararının önemli kırılma noktası olacağını söylüyor.

Obama’nın mali açıkla ilgili kararsızlığı ülkenin uzun vadeli milli güvenliği için de sorun olabilir. ABD’yi ister süper güç, ister hegemonya veya imparatorluk olarak adlandırın onun mali konuları yönetme becerisi, hakim küresel askeri güç kalmasıyla ilgili yakın bağa sahip.

2009 mali yılında bütçe açığı 1.4 trilyon dolar yani Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 11.2’si kadar olacak. Bu açık son 60 yıldaki en büyük açık.

Kongre Bütçe Ofisi’nin (CBO) projeksiyonlarına göre ise, ülkenin açığı bu yılki GSYİH’nın yüzde 11.2 oranından, 2010’da yüzde 9.6’sına, 2011’de yüzde 6.1’ine, 2012’de ise yüzde 3.7’sine düşecek.

Çöküş borçla başlar

Dolar bazında kamunun tuttuğu toplam borç 2008’deki tutarı olan 5.8 trilyon dolardan, 2019’da 14.3 trilyon dolara çıkacak.

Bir imparatorluğun düşüşü borç patlaması ile başlar. Kara, hava ve deniz kuvvetlerinin kaynaklarının acımasızca azaltılmasıyla sonlanır. Bu nedenle, Amerikalılar ülkenin borç krizinden endişe etmekte haklılar.
Eğer ABD, 5-10 yıl arasında bütçe dengesini düzeltecek güvenilir bir planı kısa sürede ortaya koymazsa, tehlike çok gerçek hale gelir ve Amerikan gücünde büyük zayıflama görülür.

Bernanke: Bağımsız FED’e sınır gelirse istikrar zayıflar

ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke, FED’in bankacılık sistemini denetleme yetkisini kontrol altına almanın ve bağımsızlığına dokunmanın, ABD’de ekonomik istikrarı “ciddi biçimde zayıflatacağı” uyarısında bulundu. Bernanke, Washington Post gazetesinde yazdığı makalede, “bazı yasa tekliflerinin FED’in ana fonksiyonlarını yerine getirme kapasitesini önemli oranda azaltacağını, bu önlemlerin ABD’de ekonomik ve finansal istikrarı görünümü ciddi biçimde zayıflatacağını” belirtti.

22.6.10
27 Haziran 2010 ve sonrasında hızlanması mümkün zaman kalitesi
SALIH SELÇUK

27 Haziran 2010, Dünyayı sarsacak günlerin ilki mi?..
Bu blog'un üçüncü sayfasındaki "21 Aralık 2012 ve değişim-dönüşümün irrasyonel kalitesi hakkında" başlıklı yazıda, bir sıçramadan bahsetmiştik. Bir tür doğal devrim olan bu durumun ilk örneğini 27 Haziran 2010 tarihinden itibaren görebiliriz. Bu dönemin genel/yoğun etkisi nisbeten kısa olmakla birlikte, altı aya kadar uzanan yoğun bir etkiye sahip olduğunu belirtelim. Yani bugünlerden başlayarak altı ay içinde dünyada çok büyük ve önemli değişiklikler yaşanabilir...
Bu kadarla kalmıyor. Bu dönem, en az 2014' kadar sürebilecek büyük bir değişim döneminin başlangıç tarihi sayılabilecek önemde...
(Bu olayların basında ilk elden mutlaka büyük haber değeri de olmayabilir elbette!..)
Ayın yirmialtısında ay tutulacak. Ve bir gün sonrasından itibaren, yeni dönemin kapısını açıp paradigmaları değiştirebilecek önemde olaylara şahit olmak mümkün...
O tarihten itibaren kısa kış aralıklarını saymazsak, 2014 e kadar neler olabilir?
Ruhsal değişiklikleri ve doğada olabilecek değişiklikleri saymazsak...
ABD'nin ve dünya ekonomisinin çökmesinden tutun da, ABD'nin atom roketleriyle vurulmasına ve Çin/Rusya tarafından işgaline kadar, şimdi sadece kötü Çin filmlerinde olabilecek herşey yaşanabilir... Yani olay, sadece bir-iki kriz ve herşeyin aynen devamı şeklinde olmayacak gibi görünüyor.
27 Haziran ve sonrasının, savaşın başlangıç tarihi olmaması için her türlü çabaya değer...
Değişimin mümkün olduğunca az acılı olabilmesinin tek şartı, her türlü sanal düşmanlıklara acilen son vermektir. Çünkü zor zamanda, dünya birbirine girerse, (mesela PKK/ZKK, dinci/minci konusunda) tek yasa işler: Kılıç yasası. Düzen, her türlü sanal düşmanlığın ötesinde, azami ölçüde de olsa işlemek zorundadır. Örgütlü işlemeyen sosyal yapı, insanların ortak mobil gücünü kırabilir. Yani artık tek ortak payda, Anadolu'lu ve İstanbullu olmaktır. Birlik ve kardeş olunmalıdır. Bunu kimlik/mimlik diye -hele böyle bir zamanda- sabote etmek düşünülemez ve buna asla müsamaha gösterilemez...
Şimdi, gerçek anlamda kardeşlik zamanıdır.
(Amaç, mümkün olduğu kadar çok 'Buralı İnsan'ı -firesiz olarak- 2014 sonrasına eriştirmektir. Öncelik, buralı Rumlar ve Ermenilerdedir elbette)
En istenmeyen şey, bu dönemde bir büyük savaş çıkmasıdır.
Onun yerine inşallah, çeşitli eski kaynakta konuşulan 'yeni bir boyut' ile ilgili birşeylerden bahsedebiliriz...
Umarız savaş olmaz ve savaş sözünü unuturuz...
Ve umarız, savaş olmadan Barış dönemi başlar!.
Artık hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağı kesin...
Herşeyin eskisi gibi kalmasını isteyenler, bu anlayışlarını daha şimdiden terketmeliler...
En büyük beklenti, 27 Haziran gününden itibaren, insanların kendilerine gelmelerini sağlayacak çok önemli olayların yaşanması elbette...
Bu süre zarfında -her ne olursa olsun- bir savaşın çıkmasını (gereğinde aktif müdahaleler ile) önlemek ve bu sürenin barışçı bir değişimin başlangıcı olmasını sağlamak gerekiyor...
Önümüzdeki bu kısa süre, son bir şans olabilir...
Bu şansı mutlaka iyi kullanmak gerekiyor...
Şimdi hızlı, kararlı, aktif, cesur ve örgütlü hareket edebilen, dayanışan bir toplum olmak gerekebilir...
Şimdi barış içinde mutlu ve güzel bir gelecek için mücadelenin zamanı...

http://konstantiniye.blogspot.com/

11 Eylül Gibi...

Vergi dairesine kızdı, kamikaze saldırı düzenledi
ABD'nin Teksas eyaletinde vergi dairesine kızan Joseph Stack adlı pilot, kamikaze saldırı düzenledi.


ABD’nin Teksas eyaletinde vergi dairesine öfkelenen adam, önce evini yaktı, sonra da özel uçağıyla vergi dairesinin bulunduğu iş merkezine intihar dalışı yaptı. Çılgın mükellefin çarptığı binada 2 kişi daha öldü
Federal Vergi Dairesi’ne kızan A. Joseph Stack, intikamını ilginç bir intihar saldırısıyla aldı. Stack’ın uçağıyla dalış yaptığı 7 katlı iş merkezinde büyük hasar meydana geldi.
İnternete intikam notu
TEKSAS’ın Austin kentinde, Federal Vergi Dairesine (IRS) kızan yazılım mühendisi Andrew Joseph Stack (53), IRS’den ilginç bir şekilde intikam aldı. Stack, önce internet ortamında intihar notu bıraktı. IRS’yi eleştiren ve “Şiddet tek cevaptır” diyen Stack notunda, “Pekala Büyük Birader
IRS, farklı bir şey deneyelim, intikamımı alayım ve rahat uyuyayım” diye yazdı.
Gökyüzünü duman kapladı
STACK’ın uçağıyla çarptığı binada yangın çıktı siyah duman bulutu gökyüzünü kapladı. 2. ve 3. katların büyük harar gördüğü binada çalışan 190 vergi memuru, uçağın çarpmasının ardından pencerelerden kaçmaya çalıştı. Stack’ın öldüğü sanılırken binada iki kişi hayatını kaybetti. En az
13 kişinin de yaralandığı saldırıda kaybolan bir çalışanın da arandığı bildirildi.

11 EYLÜL GİBİ

ABD İç Gelirler Hizmeti’nin (IRS) Austin’deki binası, “anarşist” saldırının ardından ağır hasar görmüş, çevreyi kaplayan yoğun duman Amerikalılara 11 Eylül’ü hatırlatmıştı. Saldırgan Stack ise internette neredeyse kahraman ilan edildi. Obama Yönetimi’ne karşı çıkmak adına Stack’i sahiplenen Cumhuriyetçiler de var, “İşte Bush yıllarının eseri” diyen Demokratlar da... 11 Eylül saldırısını akıllara getiren olay öncesinde pilotun bir internet sitesinde vergi dairesinden şikayet ettiği ve 'tek çözüm şiddet' ifadelerini kullandığı belirtildi.

CESETLERE KENDİMİ DE EKLEMELİYİM

VERGİ müfettişlerinin beyan usulsüzlüklerini öne sürüp 40 bin dolarına el koyduklarını ve emekliliği için artık elinde tek kuruş kalmadığını öne süren 53 yaşındaki yazılım mühendisi Stack’in intihar mektubunda şu ifadeler dikkat çekiyor:

Ceset sayımı başlamadıkça hiçbir şey değişmeyecek. O sayıma kendi cesedimi eklemezsem, hiçbir şeyin değişmeyeceğinin de farkındayım.

Ne yazık ki bütün hayatım boyunca bunun tersine inandım ama şimdi şiddetin bir cevap olmadığını, tek cevap olduğunu biliyorum.
Pentagon’da yeni 11 Eylül korkusu
A. Joseph Stack, IRS’den gelen vergilerle çılgına döndü. Önce evini ateşe veren adam, daha sonra Piper Cherokee PA-28 tipi tek motorlu uçağıyla IRS binasına saldırıyı gerçekleştirdi. Binanın yakınında FBI bürosu bulunması nedeniyle yeni bir 11 Eylül korkusuna kapılan Pentagon, bölgeye 2 F-16 yönlendirdi.

ABD Başkanı Barack Obama'ya da olayla ilgili bilgi verildiği açıklandı.

Sivil Havacılık yetkilileri, pilotun uçuş planı bildiriminde bulunmadığıı bilgisini verdi.
aktifhaber

ABD YAHUDİLER’İ ÜLKEYİ TERKEDİYOR

08.01.2010 13:06

Yahudi Cemaati’ne yakın Şalom Gazetesi’nden İzi Darsa 2009 yılında ABD’den İsrail’e Yahudi göçünü anlattı.

Darsa’nın verdiği rakamlara göre ABD’den İsrail’e göç 2008 yılına göre 2009 yılında %19 artış gösterdi. 2009 yılında Kuzey Amerika’dan 3767 kişi İsrail’e göç etti. 2008 yılında bu rakam 3124 idi. Jewish Agency for Israel’in verdiği rakamlara göre ise bu rakam son 36 yılın en yüksek göç sayısı.

Göç rakamının Obama’nın göreve gelişi ile beraber artış göstermesi dikkat çekiyor. Göçün ABD-İsrail ilişkilerinin kötüleşmesinin göstergelerinden biri olabileceği konuşuluyor.

Odatv.com

Şişman diye kızına yemek vermeyip, öldürdü
06:45 - ABD'de bir anne, çocuğunun çok şişmanlamasından korktuğu için ona yemek yedirmedi ve ölümüne sebebiyet verdi. Seattle'da gerçekleşen olayda, Brittainy Labberton adlı kadın, beş aylık kızına şişmanlar gerekçesiyle yemek yedirmedi. Gözaltına alınan anne "Kocam çok şişmandı, kızımın da onun gibi şişman olmasından korktum." diyerek kendini savundu. 30.01.2010 SEATTLE netgazete

18 Şubat 2010 14:34
Bebeğini Köprüden Attı!
ABD'nin New Jersey eyaletinde bir baba bebeğini köprüden nehre attı. Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Şemseddin Abdurrahim adlı 21 yaşındaki adam, boşanma sürecinde olduğu eşi mahkemedeyken, eşinin annesinin evine gitti ve zor kullanarak bebeğini anneannesinden aldı.

Anneannenin şikayeti üzerine olaydan dört saat sonra yakalanan zanlı, polise bebeğini nehre attığını itiraf etti ve tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildi.
aktifhaber

19 ŞUBAT 2010, CUMA
Sinemada genç kıza tecavüz !

Sinemada genç kıza tecavüz etti ve hiçbir şey olmamış gibi eşinin yanına giderek film izlemeye devam etti.

ABD'nin Ohio eyaletinde yaşayan Samson Ojo, eşi ve çocuğuyla gittiği sinemada bir kadına tecavüz etti.

Ojo tarafından tecavüze uğradığını iddia eden 21 yaşındaki kadın, salona girmeden önce bir erkek tarafından tepeden tırnağa süzüldüğünü fark etti. Film başladıktan sonra genç kız tuvalete gitti. Bu sırada Samson Ojo da onu takip ederek, arkasından gitti. Genç kızla tanışmaya ve cep numarasını almaya çalışan Ojo, kızı o sırada boş olan bir sinema salonuna zorla sokarak tecavüz etti. Daha sonra hiçbir şey olmamış gibi eşi ve çocuğunun yanına giderek film izlemeye devam etti.

Genç kızın şikayeti üzerine gözaltına alınan Ojo'nun tutuksuz yargılanması için 1 milyon dolar kefalet belirlendi.

Akşam

24 Nisan 2010
SEC çalışanlarının, mesai süresinin büyük bir bölümünü porno sitelerde gezerek geçirdiği ortaya çıktı

ABD’li yatırım bankası Goldman Sachs’a açtığı davayla son günlerde hareketli günler geçiren SEC, şimdi de porno skandalıyla gündemde. Yapılan gizli bir araştırmanın sonucunda, finansal sistemin açıklarını düzeltmek için para ödenen SEC çalışanlarına, son 5 yılda pek çok porno internet sitesini ziyaret ettiği gerekçesiyle 33 soruşturma açıldığı kaydedildi. Soruşturmaların 31 tanesinin son 2.5 yıl içinde açıldığı belirtilirken, bunun ekonomik krizin başlangıcı sayılabilecek döneme gelmesi de tepkileri artırdı.

İnternetten indirdi

SEC müfettişi General David Kotz tarafından hazırlanan raporda, çalışanların davranışlarının, hükümet genelindeki etik kurallara zarar verdiğini dile getirdi. Raporda, bazı üst düzey çalışanların 8 saatten fazla erotizm içerikçi internet sitelerinde dolaştığını ve porno dökümanlarını bilgileri bilgisayarına yüklediğine dikkat çekildi. Bazı çalışanların da ayda 16 bin kez porno içerikli sitelere giriş yaptığı, bilgisayarların hafızasını doldurduktan sonra yeni filmleri DVD’lere yazarak arşiv yaptığı kaydedildi. Hakkında soruşturma açılan bir çalışanın, iddiaları reddettiği ancak kurul tarafından 14 günlük işten uçaklaştırma cezası aldığı belirlendi. aktifhaber

Dünyanın önde gelen haber dergilerinden Newsweek, zarardan kurtulamadı, satışa çıkartıldı

07 Mayıs 2010 Dünyanın önde gelen haber dergilerinden Newsweek, sahibi olan Washington Post Co. grubu tarafından satış listesine kondu. Washington Post başkanı Donald Graham, yaptığı yazılı açıklamada, Newsweek'in 2007-2009 yılları arasında rekor denebilecek düzeyde zarar ettiğini, bu nedenle satışının gündeme alındığını belirtti.
Graham, 2010 yılında da dergi yönetimi ve çalışanlarının "kahramanca bir çaba" gösterdiklerini, ancak yine de bu yıl para kaybının önüne geçilemeyeceğinin tahmin edildiğini ifade etti.netgazete

İbrahim Karagül
250 bin gizli belge daha deşifre olacak

Afganistan'da devam eden kirli savaşa ilişkin doksan binin üzerinde gizli belgenin yayınlanmasının yankıları daha uzun süre devam edecek gibi. Saray ve İngiltere, bir taraftan "şiddetle" kınarken diğer taraftan durumu hafife alıyor görüntüsü veriyor ancak ağır bir yara aldıkları kesin.

Binlerce sayfalık "Savaş Günlüğü"ne yenileri eklenecek. Yakın zamanda 14 bin dosyanın daha yayınlanacağı ve kayıtların Barak Obama'yı savaş suçlusu durumuna düşüreceği söyleniyor. Nobel Barış Ödülü alan bir ABD Başkanı'nın savaş suçlusu pozisyonuna düşmesi ibretlik bir durum olacak galiba. Obama'nın; "Bunlar Bush dönemine ait kayıtlar" savunması daha şimdiden çökmüş durumda.

Biz daha belgelerin ayrıntılarını okurken, Afganistan'la ilgili yeni istihbarat sızıntılarını beklerken, hemen yanı başımızda devam eden, yüz binlerce insanın ölümüne ve bir ülkenin harap olmasına yol açan, toplu infaz ve insanlık suçlarının hemen hepsinin denendiği bir başka işgalle ilgili çarpıcı bir iddia gündeme geldi.

Bazı kaynaklar, Vikileaks adlı internet adresinin, Afganistan'la ilgili yayınladığı 90 binin üzerinde belgeden çok daha fazlasını, bunun üç katı istihbarat belgesini daha yayınlayacağını haber veriyor. Ama bu bilgiler Afganistan'la ilgili değil, Irak'taki işgalle ilgili olacak. Söz konusu kaynaklar, Irak'la ilgili kayıtların çok daha hassas bilgiler içerdiğini, belgelerin Vikileaks'in elinde olduğunu, bilgilerin "gizli" olmanın da ötesinde olduğunu, ABD birliklerinin kanlı eylemleriyle ve işkencelerle ilgili veriler içerdiğini söylüyor. Eğer öyleyse, Irak'la ilgili 250 binden fazla belge yayınlanırsa ve günlükler çok daha hassas bilgiler içeriyorsa büyük gürültü kopacak demektir.

Yine belgeler, Pakistan istihbaratının Taliban'ı desteklediği kayıtlarına yer veriyor ve bu ülkeyi töhmet altında tutuyor. Pakistan'da fiili iç savaş yürüten ABD'nin, ekonomik yardımları kesmeyi düşündüğü söyleniyor. Ama süreç, Pakistan'a yönelik (aslında temel hesap bu oldu her zaman) savaş ihtimalini tartışılır hale getiriyor. Obama'nın, daha Beyaz Saray'a gelmeden Pakistan'ı füzelerle vurmaktan söz ettiğini, ABD Başkanı olduktan sonra Afganistan'daki çatışmaların tırmandığını ve Pakistan'ın iç savaşa sürüklendiğini hatırlayalım.

Belgelerde Pakistan'ın Taliban'a gizli destek verdiği söylense de, başka kaynaklar ABD'de bazı çevrelerin Taliban'a destek verdiğini bile öne sürüyor. Öyleyse, iki yüzlü, kirli savaşın bitmesini beklemek saflık olur. Terörle mücadele ya da "Taliban tehdidi" sadece orada bir savaşın sürdürülmesi için kullanılıyor sanki. Bu da bizi merkez güçlerin jeopolitik hesaplarına yönlendiriyor.

Geçtiğimiz Aralık ayında Afganistan'a 30 bin ek asker gönderme kararı alan Obama, belgelerin yayınlandığı günlerde Temsilciler Meclisi'nden Afganistan'daki savaş için 59 milyar dolar daha ek ödenek çıkarttı. Devamı gelecek, yeni milyar dolarlar ayrılacak ve bu savaş sürdürülecek. Ancak hesaplar bozulursa, NATO ve ABD güçleri beklenmedik facialar yaşarsa o başka. Son yıllarda NATO karargahlarındaki en büyük tartışma da bu zaten.

Afganistan'la ilgili savaş belgeleri, Irak'la ilgili yayınlanması beklenen belgeler sadece ABD'ye ve İngiltere'ye zarar vermeyecek. 90 bin belgenin içinde muhbirlerin isimleri, aileleri, adresleri var. ABD adına çalışan vatan hainlerinin kayıtları var. Yarın Irak'la ilgili belgeler yayınlandığında benzer listeler göreceğiz. Sadece o ülkelerdeki muhbirlerin isimlerini değil, bu işgaller sırasında ABD istihbaratıyla işbirliği yapanların, gizli işkence ve sorgu evlerine ilişkin anlaşmalara imza atanların, kullanılan ülke ve hapishanelerin listelerini de göreceğiz. Bakalım o zaman Türkiye'den hangi isimler çıkacak ortaya?

Belgeleri yayınlayan internet sitesinin adresine girenler detaylar görecek. Farklı kategoriler altındaki kayıtlara bakanlar, adam kaçırma, gözaltı ve esir nakline ilişkin notları okuyabilir. Bagram esir kampından sevkıyatlara bakabilir. Yine suikastler başlığı altında nasıl da kolay adam öldürüldüğünü görebilir. Taliban'ın ve ABD birliklerinin eylemlerini inceleyebilir. ABD'nin Afgan medyasını nasıl kontrol ettiğini, kendi gerçeğini dayattığını, program başına para ödediğini görebilir.

On yıldır aslında yazılmayan, yazılmayacak olan, resmi tarihin dışında ve gerçek olanların kayıtlarını tutuyoruz. Her ne kadar gizlenmeye çalışılsa da gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıktığını bir kez daha gördük. Biz, resmi yalanları değil, gerçekleri önemsedik. Çünkü bizim tarihimizi bu gerçekler oluşturuyor ve bir gün bu tarih yazılacak.

Cehenneme dönen bir ülkeden, otuz yıldır savaş hali olan bir ülkeden söz ediyoruz...

Yeni Şafak

Pentagon'u Sapıklar Yönetiyor
05 Eylül 2010, 09:58Anadolu Haber
ABD Savunma Bakanlığı'ndaki pedofili skandalı inanılmaz boyutlara ulaştı. Yeni belgelere göre, Pentagonda 264 kişi bilgisayarlarına çocuk pornosu indirdi, yalnızca 52'si hakkında soruşturma açıldı

Amerikan Savunma Bakanlığı’nda (Pentagon) çalışan bazı kişilerin ofis bilgisayarlarından çocuk pornosu indirdiği yönündeki iddialar iyice vahim bir hal aldı. Boston Globe gazetesinin, temmuz ayında 30 çalışan hakkında çocuk pornosu indirdikleri gerekçesiyle soruşturma açıldığını duyurmasının ardından bağımsız haber sitesi The Upshot, durumun çapını ortaya koydu. The Upshot’ın Bilgi Edinme Hakkı çerçevesinde ele geçirdiği belgelere göre, Pentagon’da çalışan 264 kişi çocuk pornosu içerikli fotoğraflar ya da videolar satın aldı ya da bunları internetten indirdi. Bu kişilerden dokuzu “Top Secret” etiketli, çok gizli belgeleri görme yetkisi olan Pentagon çalışanları. En az 76’sının ise gizli dosyaları inceleme yetkisi bulunuyor. Pentagon bugüne kadar soruşturmasını bu kişiler üzerinde yoğunlaştırdı.

Yalnızca 10 kişi suçlandı
Pentagon, çocuk pornosu indiren 264 kişiden bugüne kadar yalnızca 52 kişi hakkında resmi olarak soruşturma açtı ve yalnızca 10’unu resmi olarak suçladı. The Upshot’a ismini vermek istemeyen bir yetkili, bu kişilerin bilgisayarına virüs bulaşmış olmasından korktukları için öncelik verdiklerini söyledi. Eğer Pentagon’daki bilgisayarlara virüs girdiyse bu açık, yabancı istihbarat örgütleri tarafından bilgi çalmak için kullanılabilir. Pentagon’un mahkemeye sevk ettiği kişiler arasında bir askeri savcı ve çeşitli üst düzey yetkililer bulunuyor. Askeri savcı, geçen yıl suçunu kabul etti, “çok gizli” belgeleri görme yetkisi olan bir görevli ise durumun ortaya çıkmasının ardından Libya’ya kaçtı.

milliyet

ABD'de büyük operasyon
8 Kasım 2010
ABD'de son zamanların en büyük operasyonu düzenlendi...

Çocukların cinsel istismarına karşı ABD'de düzenlenen operasyonlarda 785 kişi gözaltına alındı.

FBI'ın açıklamasına göre operasyonlar sırasında son üç günde, fuhuş yaptırılan, 18 yaşın altındaki 69 çocuk kontrol altına alındı, bunları fuhşa zorlayan 99 kişi yakalandı. Söz konusu çocukların ya koruma amaçlı olarak gözaltında tutulduğu ya da ailelerine teslim edildiği bildirildi. Çocukların yaşları 12 ile 17 arasında değişiyor.haber10

Her 5 Amerikalıdan biri ruhsal sıkıntıda
21:00 - Amerikan hükümetinin yaptığı geniş çaplı araştırma, her 5 Amerikalıdan birinin bulimia ya da uykusuzluk gibi ruhsal sıkıntısı olduğunu ortaya koydu. 20.11.2010 WASHINGTON netgazete

Cheney yolsuzluktan mahkemeye verildi
09 ARALIK 2010

Nijerya'nın yolsuzlukla mücadele kurumu, ABD'nin eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile petrol altyapısı ve hizmetleri sunan Hallibu

rton şirketinin patronunu, Nijeryalı yetkililere rüşvet verdikleri iddiasıyla mahkemeye verdi.

Ekonomik ve Mali Suçlar Komisyonu (EFCC), başkent Abuja'daki federal yüksek mahkemeye, Cheney, Halliburton'un patronu David Lesar ve iki Halliburton yetkilisi hakkında, 1990'lardaki yolsuzlukla ilgili olarak 16 iddianame sunduğunu açıkladı.

EFCC'nin şirket olarak Halliburton hakkında ayrıca dava açtığı belirtildi.

EFCC sözcüsü, Halliburton'un 1990'larda başkanı olan Cheney ile 8 kişi ve kuruma karşı dava açtıklarını söyledi.

Dava açılanlar arasında Halliburton'a bağlı KBR şirketinin üst yöneticisi William Utt ve eski KBR üst yöneticisi (CEO) Albert Stanley'nin de bulunduğu kaydedildi.

Merkezi Houston'da bulunan, 2007'ye kadar Halliburton'a bağlı bir şirket olan KBR, ABD'de geçen yıl görülen davada, 1994 ila 2004 yıllarında bir ihale için Nijeryalı yetkililere 180 milyon dolar rüşvet verdiğini kabul etmişti.

ABD'deki davada, KBR ve Halliburton 579 milyon dolarlık anlaşmaya varırken, Nijerya, Fransa ve İsviçre yolsuzluk davasında kendi soruşturmalarını yürütüyor. Millî Gazete

Obama: Ben ABD Başkanıyım nasıl olur
18 Nisan 2011
ABD Başkanı Barack Obama'den garip bir itiraf geldi.

ABD Başkanı Obama, Beyaz Saray’da kullanılan teknolojinin 30 yıl geride kaldığından yakındı. Obama, bağışçılarıyla buluştuğu bir toplantıda basın mensuplarının dışarıya çıktığını düşünerek, içini dökmeye başladı. Bu sırada bir gazetecinin gizli gizli dinlediği Obama, Beyaz Saray’daki teknolojik imkansızlıklardan yakınarak “Ben ABD Başkanıyım! Çılgın tuşlar, eşyalar, büyük ekranlar nerede? Bunlar gerçek değil. Her zaman klas telefonlarım ve eşyalarım olacağını düşünmüştüm. Ama kullandığımız teknoloji 30 yıl öncesinden kalma” derken duyuldu. haber5

6 yaşındaki çocuk okula silah getirdi: 3 yaralı
Houston'daki Ross İlkokulunda meydana gelen olayda, 6 yaşındaki çocuğun okula getirdiği ve cebinde taşıdığı silahın yere düşerek kazara patlaması üzerine 3 öğrencinin yaralandığını, yaralanan öğrencilerin hayati tehlikesinin bulunmadığını bildirdi. Televizyon kanalı KPRC'nin helikopteri tarafından çekilen görüntülerde, yaralı 3 çocuğun sedyelerle ambulanslara götürüldüğü anlar yer aldı. 19.04.2011 HOUSTON netgazete

ABD Posta İdaresinin Zararı Bu Yıl 5 Milyar $
16 Kasım 2011

SelimAtalayNY Selim Atalay
Yunstan, İtalya'dan sonra bir batık daha: ABD Posta İdaresi. Zarar "ülke" zararı kadar. Bu yıl 5 milyar $. İdare bu hafta iflas edebilir.

SelimAtalayNY Selim Atalay
NY'ta güvenlik kötüye gidiyor: Metroda suç %25 arttı. En çok görülen: Kapkaç. Suçun %40'ı Manhattan'da işleniyor. En çok kapılan: ifon, ipad.

SelimAtalayNY Selim Atalay
Kriz Böyle birşey: Texas'ta F1 pisti yapımı durdu. Eyalet para verecekti de vermedi.... deniyor. F1 düzenlemenin maliyeti yüksek.

SelimAtalayNY Selim Atalay
NY suç dosyası: Metroda sarhoş ya da şaşkın dolaşanların da giysileri kesiiyor ve cüzdan vs alınıyor.
twitter.com/

ABD'de 20 eyaletten ayrılma talebi
13 Kasım. 2012

Barack Obama'nın ikinci kez ABD başkanı seçilmesinin ardından 100 bin kişi, eyaletlerinin ülkeden ayrılması için dilekçe imzaladı. Başvurular, çoğunu Obama'nın Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney'nin kazandığı 20 eyaletten geldi.

ABD'de 6 Kasım'da gerçekleşen başkanlık seçiminde Başkan Barack Obama'nın yeniden seçilmesinden sonra 100 bin ABD'li, eyaletlerinin ülkeden ayrılması için dilekçe imzaladı.

Beyaz Saray'ın "We the People" adlı internet sitesinde yapılan başvurular, çoğunu Obama'nın Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney'nin kazandığı 20 eyaletten geldi.

ABD Anayasası'nda eyaletlerin birliği terk etmesine izin veren bir madde bulunmuyor. Beyaz Saray, Pazartesi gecesi itibariyle dilekçelere herhangi bir yanıt vermedi.
BBCT

Metro Bekleyen Kişiyi Raylara İtti
28 Aralık 2012

Platformdan itilen kişi metronun altında kalarak hayatını kaybetti.

New York'ta metro istasyonunda platformdan raylara itilen bir kişi trenin altında kalarak hayatını kaybetti.
New York polisinin gazetecilere verdiği bilgiye göre, Queens'te 40. cadde üzerindeki metro istasyonunda 20'li yaşlarda bir kadın, trenin platforma yaklaştığı sırada aniden oturduğu koltuktan kalkarak platformda bekleyen bir kişiyi raylara itti.
Trenin altında kalan kişi olay yerinde hayatını kaybetti. Kadının olayın ardından istasyondan kaçtığı, polisin zanlıyı yakalamak için araştırma başlattığı belirtildi.
Görgü tanıklarının kadınla adam arasında herhangi bir diyaloğun gerçekleşmediğini ve herhangi bir tanışıklık emaresi göstermediklerini anlattıkları kaydedildi.
New York metrosunda son bir ayda ikinci kez benzer olay yaşandı. Yine Queens'te meydana gelen olayda Ki-Suck Han isimli bir kişi, tartıştığı kişi tarafından raylara itilmiş ve trenin altında kalarak hayatını kaybetmişti.
TRT

'ABD'nin korkulu rüyası'
Cem Sey
Washington, ABD
18 ŞUBAT 2011



Bir buçuk yıl sonra, daha önce dört yıl muhabirlik yaptığım Washington'un yolunu tuttum.
Bu kadar zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin biraz değişmiş olmasını bekliyordum.
Ama aktarma yapmak için indiğim New York havaalanında şok yaşadım.
Kendine güvenen Amerika gitmiş, yerine yokolma korkusu içinde bir Amerika gelmişti.
Zaman geçirmek için girdiğim ilk kitapçının en çok satanlar rafındaki, "Amerika neden çöküyor?" sorusuna yanıt arayan kitapları şaşkınlıkla inceledim.
Barack Obama'nın Başkan seçilmesiyle, muhalefete düşen Cumhuriyetçilerin, "ülkeye komünizm geldi" propagandası yaptığını tahmin ediyordum.
Ama Cumhuriyetçi olmayan Amerikalıların da ülkelerinin hızla güçten düştüğü kanısında olduğunu görmemek olanaksız.
Başkent Washington'da da hava aynı, hatta umutsuzluk biraz daha büyük.
'Çin tehdidi'
Sadece, daha Obama seçilmeden başlayan ve dünyanın en büyük ekonomisini hâlâ derinden sarsan ekonomik kriz değil Washington'un sayısız uzmanını endişelendiren.
Bugünlerde belli ki daha çok dış politik gelişmeler huzurlarını kaçırıyor.
Çin, bir buçuk yılda Amerika Birleşik Devletleri'nin korkulu rüyası olmayı başarmış.
Herkesin dilinde, "Çin tehdidi"nin nasıl önleneceği var.

Hatta Doğu Avrupa ve Orta Asya'da haber kaynakları kuvvetli olan Jamestown Enstitüsü'nün düzenlediği bir konferansın tek konusu Çin'in askeri gücü.
Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon'dan yüzlerce uzman ve üniformalı subay, hararetle ve sivillerin anlamadığı kısaltmalar ve askeri terimlerle, "Çin'in artık dünyadaki en önemli askeri tehdit" olduğunu konuşuyor.
Özellikle Pekin'in, radara yakalanmayan ve bugüne kadar sadece Amerika Birleşik Devletleri'nin sahip olduğu "hayalet uçağı", üstelik de tüm parçalarını Çin'de üreterek yapmış olması, Pentagon temsilcilerini oldukça düşündürüyor.
Bir de, Çinlilerin kendi İnternet'lerini ve kendi sosyal medyalarını yaratma planları Amerikalı uzmanları ürkütüyor, "her şey denetimden çıkıyor" korkusunu besliyor.
Carnegie Endowment'ta geçici uzman olarak görev yapan Fransız siyasi bilimci Gilles Dorronsoro, Çin korkusunun başka önemli dış politik sorunlara da yansıdığını anlatıyor.
Sosyal medya
Bu düşünce kuruluşunda kendisine tahsis edilen ufacık odada, üzerine çeşitli işaretler konmuş bir Afganistan haritasının önünde oturan Dorronsoro, "Amerika, Çin korkusundan Hindistan'ı güçlendiriyor. Hindistan'ın çıkarlarını zedelemeden Afganistan'da çözüm bulmak olanaksız olduğundan, ben çok ümitsizim" diyor, "Afganistan Savaşı daha çok uzun sürer!"
Muhafazakârların kalesi olarak bilinen Heritage Vakfı'nda ise uzmanları titreten Mısır halkı.
Bir yandan, "tabii bir halkın kendisini baskı altında tutan bir diktatöre başkaldırmasını destekliyoruz" diyor bir panelde konuşan uzmanlar.
Ama hemen ardından, bu sürecin düzensiz ilerlemesinden, İslamcıların Mısır demokrasisi için ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğundan ve her devrimin eninde sonunda aşırıları iktidara getirdiğinden dem vuruyorlar.
Soru-cevap kısmına geçilince iş daha da karışıyor.
Çünkü panelin izleyicileri, Mısır halkından, uzmanlardan da fazla kuşku duyuyor.
"Ben bütün Mısır basınını eski Doğu Almanya'da eğitim almış komünistlerin yönettiğini biliyorum" diyor hemen arkamda oturan takım elbiseli yaşlıca adam.
Daha genç bir başkası, yakından bakıldığında tüm İslamcıların aslında Leninist olduğunu ve bu nedenle Kahire'deki halk ayaklanmasının ancak daha ağır bir diktatörlükle sonuçlanabileceğini savunuyor.
Washington'dan, işsizlere yapılan sosyal yardımların miktarını konuşan Almanya'ya döndüğümde, Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün günlük olağan basın toplantısının protokolü düşüyor posta kutuma.
Açıp bakıyorum, konu yine Mısır.
"Dışişleri Bakanı Mısır'da ve Tunus'ta olayları yanlış değerlendirdi galiba, öyle değil mi?" diye soran bir gazeteciye sözcü, "hayır" diyor, "tam olarak öyle söylemek doğru olmaz."
Gülümsemeden edemiyorum.
Çünkü tüm Amerikan başkentinin Mısır'daki olayların nasıl olup da bu kadar beklenmedik şekilde geliştiğini ve Mısır'ın nasıl kaybedildiğini konuştuğunu daha yeni gözlerimle gördüm.
Kaynak: BBC Türkçe

ABD devleti krizden son anda döndü
9 NİSAN 2011

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bütçe krizi son anda varılan ara anlaşmayla son buldu.
Resmi kurumları felce uğratabilecek olan anlaşmazlık, uzlaşmaya varmak için gereken sürenin dolmasına bir saat kala giderilebildi.

Amerika Birleşik Devletleri, Ekonomi, Barack Obama
Uzlaşmaya varılamasaydı federal bütçe fonlarının devlet hizmetlerinin askıya alınacak, bir çok resmi kurum işlemez hale gelecekti.
Anlaşmaya varılamazsa bütçe kullandırılmayacağı için yaklaşık 800 bin devlet çalışanının iş bırakması ve acil hizmet vermeyen pek çok daire ile ulusal park ile müzelerin kapanması gerekecekti.

Obama'nın açıklaması

ABD Başkanı Barack Obama, anlaşmaya varılmasından dakikalar sonra Beyaz Saray'da yaptığı açıklamada, hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi milletvekillerinin tavizleri sonucunda bütçe anlaşmasına varıldığını ve bu sayede federal hükümetin felce uğramasının önlendiğini söyledi.
Her iki partinin liderlerine anlaşmaya varılmasından


En son Ekim tarafından Sal Oca 15, 2013 1:35 am tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Oca 10, 2011 6:25 pm    Mesaj konusu: ABD'de bayraklar yarıya indi Alıntıyla Cevap Gönder

ABD'de bayraklar yarıya indi
10 OCAK 2011


Beyaz Saray'daki bayraklar yarıya indirildi

ABD'de geçen Cumartesi günü Arizona eyaletinde düzenlenen saldırının kurbanları anısına bir dakikalık saygı duruşu düzenlendi.
Saldırıda Demokrat Partili kongre üyesi Gabrielle Giffords ağır yaralanmış, altı
Saldırıda ölenler arasında, Kongre üyesini görmeye gelen 9 yaşında bir kız çocuğu ve muhafazakar bir Cumhuriyetçi Parti üyesi Yargıç John Roll da vardı.
Saygı duruşu ve anma törenini ise ABD Başkanı Barack Obama yönetti.
Zanlı mahkemeye çıkacak

Yirmi iki yaşındaki zanlı Jared Loughner, Giffords'a yönelik suikasti önceden planlamakla suçlandı.
Loughner yerel saatle bu akşam saatlerinde mahkemeye çıkarılacak.
Loughner, idam cezasına mahkum edilebilir.

Eyalet mahkemesi, Loughner'ı Gabrielle Giffords'a suikast düzenlemeye çalışmak ve iki hükümet yetkilisini öldürmekle suçluyor.
Loughner'ın evini arayan polisler, burada "önceden planladım," "suikast girişimim" ve "Giffords" kelimelerini içeren bir mektup buldu.
Bu mektubun, saldırının planlanmış olduğuna dair önemli bir kanıt teşkil ettiği belirtiliyor.
Kongre üyesi Gifford, Arizona eyaletinin Tucson kentinde seçmenleriyle bir araya geldiği sırada vuruldu ve yoğun bakımda.
Demokratların yükselen yıldızı
Bir NASA astronotuyla evli olan 40 yaşındaki ABD'li Temsilciler Meclisi üyesi Gifford, demokratların yükselen yıldızlarından biri olarak niteleniyordu.
Obama'nın, cumhuriyetçi cephede radikalleşmeye neden olacak ölçüde yoğun muhalefetle karşılanan sağlık reformunun destekçilerinden biri olan Gifford'un seçim bürosu da tasarının kabul edilmesinden sonra saldırıya uğramıştı.
Giffords, geçen yıl sağlık reformunun Kongre'de kabul edilmesinin ardından eski Alaska Valisi Sarah Palin tarafından internet sitesine konulan bir haritada, ''sağlık reformuna destek veren ve bu nedenle ara seçimlerde mutlaka yenilgiye uğratılması gereken milletvekillerini'' göstermek için, her birinin üzerinde silahla nişan alma işareti olan farklı seçim bölgelerinin yer aldığı ve kendi seçim bölgesine de bu haritada yer verildiğinden yakınarak, ''İnsanlar bu tür hareketlerin bazı sonuçları olacağını bilmeli'' demişti.
Palin, milletvekili Giffords'ın başından vurulduğu saldırıyı ilk kınayanlar arasındaydı.
Giffords, Arizona eyaletinde geçen yıl kabul edilen tartışmalı göçmenlik yasasını da eleştirerek, bu yasanın sınırın güvence altına alınması veya uyuşturucu ve silah kaçakçılığının önlenmesi konusunda işe yaramayacağını savunuyordu.
Muhafazakar eğilimli Arizona eyaletinde Demokrat Parti'den üç dönem arka arkaya Temsilciler Meclisi üyeliğine seçilmeyi başaran Giffords, geçen kasım ayında düzenlenen ara seçimlerde aşırı muhafazakar Çay Partisi hareketinin desteğini alan rakibini az farkla geride bırakmayı başarmıştı.
ABD Kongresi polisi, Temsilciler Meclisi üyelerine kişisel güvenlikleri konusunda tedbirli olmaları tavsiyesinde bulundu.
Temsilciler Meclisi çoğunluk lideri Eric Cantor, bu olay nedeniyle gelecek hafta yapılması planlanan, sağlık reformunun geri çevrilmesini içeren tasarının oylaması dahil olmak üzere tüm yasama çalışmalarının ertelendiğini açıkladı. BBC

BATAN AMERİKA
Muharrem BAYRAKTAR
09.01.2011

İskender Özden, çocukluğumdan tanıdığım, uzun yıllar görmediğim “çok eski bir dostum”. 20 yıl kadar evvel Amerika’ya yerleştiğini biliyordum ama o gün bugün haber alamamıştım. Önceki gün pat bir telefon. Telefonun ucunda İskender. Amerika’dan arıyor. Nasıl bulmuşsa telefonumu bulmuş, aramış.

“Ben İskender” diye başladı söze.

E tabi 20 yıl aradan sonra bu İskender’in bizim İskender olduğunu anladığımda çok şaşırdım, heyecanlandım. 1990 yılında atlamış bir gemiye Amerika’ya gitmiş. Yıllarca garsonluk, benzin istasyonlarında işçilik yaparak hayatını devam ettirmeye çalışıyormuş. Amerikalı bir kadınla evlenmiş. Amerikan vatandaşı olmuş. Bir oğlu olmuş. Sonra Amerikalıdan boşanıp Türk kızıyla evlenmiş. 4 çocuğu daha olmuş. Yeni eşi ve 5 çocuğu ile birlikte yaşıyorlarmış.

“Amerika’da durum nasıl?” diye sordum.

Cevabı açık ve net:

“Şu an işe gidiyorum. Sabahın erken saati. Bulunduğum sokakta insanlar büzülmüş yatıyor. Bazıları eşleri ve çocukları ile birlikte yatıyor. Hava çok soğuk ve durum içler acısı. Bu sokaklardan işe giderken her gün bu manzarayı görüp içim sızlıyor. Amerika bitti. Hatta battı. Türkiye’de hala Amerikan rüyası görenler varsa, söyleyin onlara burası bitmiş durumda.”

İskender’in söylediklerini aynen aktardım.

Eksiği var, fazlası yok.

Bu konuşmayı yaptığım gün ekonomist Selim Somçağ’ın enfes bir analizi geçti elime. Bu analizin ayrıntılarını Selim Somçağ’ın şahsi sitesinden ve www.sondalga.com sitesinden okuyabilirsiniz.

Şöyle diyor Selim Somçağ:

“…Bu çaresizliğin sayısal ifadesini ABD para tabanının son iki yıllık seyrinde bulabiliyoruz: 2008 Eylülünde Lehman Brothers battığında 800 milyar dolar olan ABD para tabanı 15 ay içinde 2.1 trilyon dolara yükseldi. Doların başaşağı gitmeye başlaması üzerine Fed bu yıl frene bastı, fakat bu kadarcık para basmayla krizin atlatılamayacağı(!) anlaşılmış olacak ki, geçen ay Fed 8 ayda 800 milyar dolar daha basacağını açıkladı; bir hafta sonra da Fed Başkanı Bernanke gerekirse para basmayı daha sonra da sürdüreceklerini açıkladı! Demek ki en geç 2012’de ABD’nin para tabanının 3 trilyon dolara vurduğunu da göreceğiz. Bu işin bir sonucu küresel enflasyondur, diğer sonucu da doların diğer para birimleri karşısında serbest düşüşe geçmesidir. Nitekim ABD para tabanındaki büyük artışın finans piyasalarına yansımasıyla emtia fiyatlarının son günlerde yeni rekorlara doğru koştuğunu görüyoruz. Kahve, kakao, pamuk gibi tarım ürünlerinin fiyatları tarihî zirvelerde... Ham petrol yeniden 90 doların üzerinde... FED 2008’den farklı olarak bu sefer para basmakta sınır tanımamaya kararlı olduğuna göre bu gidişin sonu küresel ölçekte enflasyonun patlamasıdır. Tabii ABD’de enflasyonun çift hanelere tırmanmasından önce yıllardır ABD’nin cari açığını ve bütçe açığını Amerikan devlet tahvillerini satın alarak finanse eden Çin, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerin bu alımlarını durdurmaları da ihtimal dahilindedir. Her halükârda ABD bir süre sonra kontrol edilemeyen bir enflasyon sıçramasıyla ve doların değerinin çökmesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Gelgelelim ABD’nin böyle bir enflasyon/devalüasyon sürecine uzun zaman tahammül etmesi de mümkün değildir. Bu ülkeyi yenilmez, âdeta doğa üstü bir güç addedenler için şu bilgiyi vereyim: 309 milyon nüfusa sahip bu ülkede Kasım 2010 itibarıyla 43 milyon kişi, yani her 7 kişiden biri, devletten aldığı yemek kuponlarıyla hayatını idame ettirebilmektedir. (Krizden önce 2007 başında bu rakam 11 milyondu.) Demek ki bu toplumda işsizlik şimdiden had safhadadır ve gelir dağılımı çok bozuktur. Ayrıca ABD’de çalışan nüfusun % 85’i ücretlidir, yani sabit gelirlidir. Dolayısıyla birbiriyle kaynaşmayan birçok etnik gruptan oluşan bu toplumun uzun süren bir kronik enflasyon sürecinde toplumsal bütünlüğünü koruması çok zordur (1992’deki Los Angeles zenci ayaklanmasını, sel baskınından sonra New Orleans’ta olanları hatırlayalım). Bu yüzden ABD para basmaya devam ederek finans piyasalarındaki nihaî çöküşü geciktirmeye çalışırken aslında adım adım enflasyonist–devalüasyonist bir çöküşe ve kaosa doğru ilerlemektedir. Bunun da az çok farkında olduğu için doların değerini koruyabilmek umuduyla PIGS ülkelerinin altını oymak, bunları moratoryuma davet etmek gibi yine sonunda ucu kendisine dokunacak çılgınca yöntemlere başvurmaktadır.

ABD’nin para–kredi balonuyla ürettiği yapay zenginleşmeyi feda etmeden krizi aşma girişimleri batağa saplanmıştır. Son çare olarak sarıldığı “sonsuza kadar para basma” rotası çıkmaz sokaktır; bir süre sonra bu strateji birçok farklı yerden dönüp dolaşıp kendisini vuracaktır. İş bu aşamaya geldikten sonra yapacağı tek şey para musluklarını kapatmak ve faizi yükseltmektir. On yıllar boyunca IMF diktatoryasıyla gelişen ülkelere zorla içirdiği acı ilâcı artık kendisi içecektir, hem de çok büyük miktarlarda...
Sonuca geleyim:

Dünya krizi bitmemiştir. ABD’nin iki yıldır uyguladığı “para basarak ekonomiyi canlandırma” stratejisi artık sınırlarına ulaşmıştır, Amerikan ekonomisinin yeniden yavaş yavaş durgunluğa gömülmesine engel olamamaktadır. ABD yönetimi buna rağmen yeniden büyük miktarda para basmaya başlamıştır. Bu ekstra para kitlesi bundan sonra giderek daha az büyüme ve giderek daha çok enflasyon üretecektir. Dolayısıyla ABD çok uzak olmayan bir gelecekte para musluklarını kapatmak zorunda kalacaktır. Ayrıca ondan önce PIGS krizinin Doğu Avrupa’ya ve oradan da bize yayılması ihtimali de yabana atılamaz.

Bu ihtimaller gerçekleşecek olursa yıllık cari açığı 41 milyar dolara ulaşmış olan, dış borç ödemelerini ancak yeni dış borçlanmayla gerçekleştirebilen Türkiye ne yapacaktır? Türkçesi, ABD’den sıcak para akışı kesildiğinde Türkiye nereden döviz bulacaktır?
Eğer “Efendim ABD öyle güçlü bir ülkedir ki, sonsuza kadar para basmaya devam eder, yine de enflasyondan falan etkilenmez, doların değeri de kesinlikle düşmez, çünkü ABD’nin evellalah sırtı yere gelmez” gibi bir inancımız varsa mesele yok. Ama bilimsel düşünceyi kendimize kılavuz edinmişsek ve tarihten ders almayı da biliyorsak o zaman bu ihtimaller bizi fazlasıyla kaygılandırmalı.”

Selim Somçağ’ın yazısından bir kesit aktardım.

Selim Somçağ diyor ki “kriz bitti diyenlere aldanmayın, ABD çöküşe doğru gidiyor, bir çok devlet iflasını ilan edebilir.”

Amerika’da benzin istasyonunda çalışan İskender de “çöküş mahallinden” aynı şeyi söylüyor.

Milli Ekonomi Modeli’nin mimarı Haydar Baş da yıllardır bu gerçeği haykırıyor.

ABD’nin doğal müttefiklerine duyurulur.
YeniMesaj

Tehditler sürüyor ama ABD istihbaratı kesintilerle yüzyüze
11 ŞUBAT 2011
Amerikan yönetimi geçen yıl istihbarat harcamalarının son 10 yılda iki kat artarak 80 milyar dolara çıktığını açıklamış ve ülkedeki 16 istihbarat kurumunun başında bulunan James Clapper'dan, gelecek yıla ilişkin mali plan hazırlaması istenmişti.
Ancak James Clapper, Kongre'deki sorgulamaların hedefi oldu. Kongre, Clapper'ın başkanlık yaptığı kurumun 80 milyar dolarlık bütçeyi kısmak için ne yaptığını öğrenmek istiyor.

James Clapper, kendisinin ve mesai arkadaşlarının kemer sıkma zamanı olduğunu idrak ettiklerini belirtti.
Bununla birlikte Clapper, Yemen ve Somali'deki El Kaide faaliyetleri, internet üzerinden siber saldırılar gibi birçok güvenlik riskinin arttığını kaydetti.
Clapper, istihbarat kurumları arasındaki işbirliği sayesinde geöen yıl ABD'ye yönelik ölümcül olabilecek saldırıların önlendiğini belirtti; ancak, Pakistan'daki El Kaide varlığının büyük saldırılar düzenleme heveslisi olmaya devam ettiğini; Yemen ve Somali'deki militan grupların da güç kazandığını vurguladı.
Mısır'daki gelişmeler anlaşılamadı mı?
Ulusal İstihbarat Direktörü Clapper, Mısır'da başlayan kargaşa ortamıyla ilgili işaretlerin zamanında alınamadığı şeklinde eleştirileriyse, reddetti.
Clapper, Amerikan istihbaratının, daha önce, siyasi sıkıntıların Mısır yönetimini tehdit ettiğini bildirmiş olduğunu söyledi.
Amerikan Kongresi'ndeki İstihbarat Komisyonu'nda konuşan Clapper, Mısır konusunda, istihbarat kurumlarının gereken hizmetleri yerine getirmiş olduğunu belirtti.
Clapper, "On yıllardır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek yönetimini tehdit eden siyasi ve ekonomik sorunlara dikkat çekildiğini; halen Mısır'da yaşanan halk tepkisinin ve karışıklığın Kuzey Afrika ile Orta Doğu'da uzun erimli etkiler yaratacağını" kaydetti.
BBC

ABD uzayda yenilgiyi kabullendi
13 ubat 2011
ABD Savunma Bakanlığı, 4 Şubatta ülke tarihinin ilk Ulusal Güvelik Uzay Stratejisi ni yayımladı. Son yıllarda rekabetteki üstünlüğünü giderek artan şekilde kaybetmeye başlayan ABD, yeni bir strateji uygulama peşinde...

ABD Savunma Bakanlığı, 4 Şubat’ta ülke tarihinin ilk Ulusal Güvelik Uzay Stratejisi’ni (NSSS) yayımladı. Son yıllarda rekabetteki üstünlüğünü giderek artan şekilde kaybetmeye başlayan ABD, 10 yıl boyunca uygulanacak strateji kapsamında küresel uzay ve havacılık sanayinde yeni bir denge kurmaya çalışacak.

Uzay sistemlerinin ortak üretilmesi ve güvenliğinin sağlanmasını öngören NSSS aynı zamanda, Soğuk Savaş’tan beri ABD’nin uzaydaki egemenliğinin ortadan kalktığını da gösteren ilk işaret.

Uygulanmak istenen stratejinin başlıca hedefi, ABD’nin uzaydaki uydularını ve yeni projelerinin geleceğini korumak. Bu amaç altında, ABD küresel alanda eşine az rastlanır bir işbirliği içine girecek ve projelerin maliyetini azaltırken, düşmanlarına karşı caydırıcı bir ittifak oluşturacak.

Sadece ABD ve Sovyet Rusya’nın uzayda var olmayı sağlayacak teknoloji ve sanayi altyapısına sahip olduğu Soğuk Savaş yıllarının aksine, 21’inci yüzyılın başlamasıyla birçok ülke uzay teknolojisinde büyük atılımlar yaptı. Dünya, küresel ekonominin, ulusal güvenliğin, uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi ve bilimsel keşif ile araştırmalar yapma tarafında uzay sistemlerinin ne kadar önemli olduğunu fark etti.

Ancak, ABD’nin işbirliğini artırması öngörülen NATO üyesi müttefiklerinin yanı sıra, düşmanları da uzay teknolojisinde hızla gelişim gösterdi. Dahası, ABD’nin uzaydaki egemenliği temsil eden en önemli unsur olan uydu üretimi alanındaki öncülüğü son 10 yılda ortadan kalktı. ABD, 1997 yılında uzaya fırlatılan uyduların üçte ikisini üretiyordu. 2008’de bu oran üçte bire geriledi.

Bugün, 11 ülke uzaya uydu yollayabilecekleri toplam 22 ateşleme tesisine sahip. Altmıştan fazla ülke, kurdukları konsorsiyumlarla uzaya uydu yolluyor.

Çok sayıda ülkenin uzaya uydu göndermesi, NSSS projesini son derece ‘kirli bir ortama’ ayak uydurmaya zorluyor. Uzayda 1,100’den fazla uydu ve onları tehdit edecek büyüklükte 21 binden fazla enkaz parçası bulunuyor. Tek bir enkaz parçası, bir uydunun tamamen devre dışı kalmasına yol açabiliyor.

ABD RÜYADAN UYANDI

ABD’nin en büyük endişesi, dünyanın dört bir yanında olup bitenleri takip etmesine ve iletişimini sağlamasına olanak tanıyan uydularının düşmanlarının yeni hedefi haline gelmesi.

Çin, 2007 yılında karadan gönderdiği bir balistik füzeyle kendisine ait bir meteoroloji uydusunu vurduğunda, ABD’nin askeri operasyonları için çok büyük önem taşıyan uzay sistemlerini de tehdit edebilecek kapasiteye sahip olduğunu gösterdi. Uydudan geriye kalan enkaz, geçtiğimiz yıl Uluslararası Uzay İstasyonu’nu yörüngesini değiştirmeye zorladı.

Öte yandan, İran dahil bazı ülkeler, uydulara yönelik lazer ve frekans bozucu saldırılar düzenleyebilecek teknolojye erişti. Böylece, ABD verdiği hasar yüksek ancak içerdiği risk düşük olan stratejilere karşı savunmasız kaldı.

Uyduların düşmanları tarafından etkisiz hale getirilmesi, Dünya’da kimsenin ruhunun bile duymayacağı bu tür bir olaya karşı ABD’nin politik ve diplomatik alanda destek görmesini son derece zorlaştırabilir. Bu aşamada NSSS, ABD’nin kanıtlaması bile neredeyse mümkün olmayacak bir saldırıyı önlemek için öne süreceği koz olacak.

NSSS NE GETİRECEK?

ABD, uyduların çarpışmasını önlemek, yörüngedeki cisimlerin tespit edilmesini sağlayan sistemler geliştirmek ve uydu operatörleri arasında veri paylaşımı için uluslararası alanda işbirliği başlatacak. Secure World Foundation adlı düşünce kuruluşundan Brian Weeden’e göre, Washington, uydu operatörleri ve devletlerarası istihbarat ile bilgi paylaşımı yapmaya başladı bile.

Bir diğer dikkat çekilecek alan ise uzay sistemleri ihracatının kontrolü olacak. Böylece düşmanın en önemli bilgilere ulaşması engellenecek. Devlet için çok büyük, bir o kadar fazla zaman alan ve karmaşık üretim sistemine sahip projeler üreten ABD şirketleri, artık yabancı ortaklarıyla çalışacak.

Öte yandan, ulusal uzay programının eski başkanı Peter Marquez, NSSS projesiyle, “ABD’nin çok ciddi bir sorun yaşadığını” ve acilen uzay-havacılık şirketlerine yardımcı olunması için adımlar atılması gerektiğinin ortaya konduğunu belirtti. Marquez’e göre teknoloji ihracatının denetim altına alınması ABD uzay sanayisinin yenilikçiliğini öldürecek ve gelirleri azaltacak.

ABD, işbirliğini artırırken, kendisine ve diğer ülkelere ait uyduları olabildiğince yakından takip etmesini sağlayacak sistemler üretecek. Hava Kuvvetleri, kısa bir süre önce ülkenin önde gelen savunma ve havacılık şirketlerinden Lockheed Martin’le “Space Fence” anlaşmasını yaptı. Yerde konuşlandırılmış radar sisteminden oluşan 107 milyon dolarlık proje, uzaydaki tüm cisimleri takip etme kapasitesine sahip olacak. Ayrıca, Boeing tarafından sadece yörüngedeki uyduları tespit edecek SBSS uydusu üretilecek.

‘BİR ŞEYLER YAPMAYA MECBURUZ’

ABD ulusal uzay politikası başkan yardımcısı Gregory Schulte, NSSS projesi açıklanmadan kısa bir süre önce, AFP haber ajansına Çin’in kendilerine uzayda büyük bir tehdit oluşturduğunu belirtti.

“Uzay artık ABD ve Sovyetler Birliği’ne ait bir alan değil” diyen Schulte, “Barışçı olmayan amaçlar için kullanılabilecek uzay sistemlerinden endişe duyuyoruz. Çin, bu tür sistemleri geliştirmesinden çekindiğimiz ülkelerin başında geliyor” dedi.

Schulte, geçmişte İran ve Etiyopya’nın lazer ve frekans bozucu saldırılar düzenlediklerine değinerek, “Eğer Etiyopya bir uyduya zarar verebiliyorsa, diğer ülkelerin askeri uydularımıza yapabileceklerini bir düşünün” dedi ve ekledi:

“15 yıl önce bu tür tehditler söz konusu değildi. Artık durum çok farklı. Uzayda yürütülen önemli faaliyetleri hedef almaları halinde elimizde alternatif bulundurmak zorundayız.”
Kaynak: Hürriyet

ABD'de Dev Protesto
20.02.2011
Amerika Birleşik Devletleri, şimdiye kadarki en büyük protesto gösterilerinden birine sahne oldu.

Amerika Birleşik Devletleri de protestolarla çalkalanıyor.
Arap dünyasındaki protestolar konuşula dursun, ABD de şimdiye kadarki en büyük protesto gösterilerinden birine sahne oldu.

Wisconsin eyaletinde sokaklara dökülen yaklaşık 60 bin kişi, Cumhuriyetçi vali Scott Walker’în sendikal hakları baltalayacak yasa tasarısını meclisten geçirmek istemesini protesto etti.

Vali Walker, eyaletin yaklaşık 4 milyar dolarlık bütçe açığını kapatmak için, çalışanlarının ücretlerinde kesinti öngören ve sendikal hakların çoğunu rafa kaldıran kanun teklifi hazırladı. Kanun teklifi, büyük protestolara neden oldu.

Eyalet meclisinde tasarıyı engellemek için yeterli çoğunluğa sahip olmayan Demokrat üyeler, oylamaya katılmamak için eyalet dışına çıktı. Demokratlar, en azından sendikal hakların korunmasını istiyor.

Aşırı sağcı Çay Partisi’nin organize ettiği destek eylemine katılanlar ise hazırlanan tasarının işten çıkarmaları engellemek için zorunlu olduğunu savunuyor. TRT

Obama: Devleti kepenk kapatmaya zorlamayın

ABD Başkanı Barack Obama, Kongre’deki son bütçe görüşmesinden de eli boş ayrıldı. Obama, Kongre’den çıkışında Cumhuriyetçilere yüklenerek, “Devleti kepenk kapattırmaya zorlamayın, bu affedilmez bir hata olur” dedi. Geçtiğimiz Kasım ayındaki seçimlerde Kongre’nin alt kanadı olan Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçiren Cumhuriyetçiler, Obama’ya karşı sert muhalefet tavırlarından geri adım atmıyorlar. Kamu harcamalarının kısıtlanmasını savunan Cumhuriyetçiler, Obama yönetimini israfla ve devlete fazla maddi külfet getirmekle eleştiriyor. Hükümetin Eylül ayına dek faaliyetlerini sürdürmek için istediği mali fonlar, Kongre onayı bekliyor. Beyaz Saray’dan çıkışında, Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Başkanı John Boehner, çoğunluk durumundaki Cumhuriyetçilerin bütçede tasvip etmedikleri seçeneklere destek veremeyeceklerini söyledi.

61 milyar dolarlık kesinti istiyorlar
Müzakerelerin konusu; federal kuruluşların faaliyetlerini mali yılın sonuna dek sürdürmesi için gereken finansman paketi. Cumhuriyetçiler bütçede 61 milyar doları tutan bir kesinti istiyor. Demokratlar ise bu rakamın 33 milyar olabileceğini belirterek, ortada buluşma yöntemi ile sorunu çözme gayretinde. Federal bütçeye sağlanan geçiş finansman paketinin süresi Cuma günü dolacak. Bu zamana dek devlet kurumlara kaynak aktaramazsa, kurumların hizmet ve faaliyetlerini durdurması gerekecek. Bu durum da devletin kepenk kapatması anlamına geliyor. Ülkede devletin kepenk kapatması en son 1995 yılında yaşanmıştı. Jimmy Carter ve Ronald Reagan iktidarları döneminde tam 10 defa devlet yatırım faaliyetlerini askıya almak zorunda kalmıştı.
Yeni Çağ

BOĞAZ'DA AMERIKAN ZEVKSIZLIĞI
SALIH SELÇUK
06 NISAN 2011
Amerika'da en dikkatimi çeken, herkesin yataktan yeni kalkmış gibi gezmesiydi sokakta! Eşofmanvari rahat (daha çok gri!) giysiler, 80'li yılların Araba modellerine benzeyen alengirli spor ayakkabıları (deyim kardeşime ait!..), kesinlikle özensiz saçlar, ölü gibi kadın yüzleri...

Havalar ısınmak bilmiyor ve bu Amerikalı Türkler şimdi bizim mahalleye iltica etmiş görünüyorlar. Aralarında bir Amerikanca-Türkçe kırması dil konuşan bu tiplerden biri işi çok abartınca, bu notu düşmeye karar verdim...

Arkadaş ispanyol paça gibi vaziyetlerde ama yıkanıp çekmiş gibi kısa, hatta üzerinde delikler olan bir eşofman altı giymiş. Zebra desenli siyah-beyaz kısa çoraplar giymiş ve cartlak kavuniçi lastik terliksiler giymiş. Saç-baş darmadağın. Sırtındaki kapşonlu eşofman üstünün arkası kalkmış, cepleri iyice düşmüş (cepler dolu belli). ve sağlığına "düşkün" olmalı, garsona, "sadece yeşil çay içtiğini" söyleyip çay hakkında uzun uzun bilgi alıyor önce. Himalayalardan geleni tercih ediyor. Çünkü daha uzak, daha egzotik belli. Aslında Ay'da çay yetişse, kesin onu sipariş edecek!..

Bu cins tipler sinirime dokunmaya başladı. Hepsinin elinde bir iPad, Amerikan sokak serserileri gibi dolaşıyorlar -üstelik bunu bir de marifet sayıyorlar!..
http://konstantiniye.blogspot.com/2011/04/kuzey-afrika-ulkelerinin-ab-uyesi.html

ABD devleti felç edecek krize geri sayıyor
8 NİSAN 2011
Amerika Birleşik Devletleri'nde federal bütçe fonlarının devlet hizmetlerinin askıya alınmasına gerek kalmadan onaylanması için son 24 saate girilmişken, kriz görüşmeleri sürüyor.
Obama yönetiminin Cumhuriyetçiler denetimindeki Kongre ile yürüttüğü kriz görüşmeleri dün de sonuçsuz kaldı.

Ancak Başkan Barack Obama son anda bir anlaşmaya varılması için iyimser olduğunu söylüyor.
Obama görüşmelerde ilerleme sağlandığını; görüş ayrılıklarının azaldığını belirtti.
Tarafların bütçe üzerinde anlaşmak için Washington saati ile gece yarısına dek (TSİ 07.00) süresi var. Anlaşmaya varılamazsa bütçe kullandırılmayacağı için yaklaşık 800 bin devlet çalışanının iş bırakması; acil hizmet vermeyen pek çok daire ile ulusal park ve müzelerin kapanması gerekecek.
Ara çözüm
Ancak Temsilciler Meclisi dün hizmetlerin ağır bir sekteye uğramaması için; hükümete bir hafta yetecek mali kaynak için bir ara finansman kararnamesini onayladı.

Cumhuriyetçiler daha fazla kesinti istiyor
Başkan Obama'nın ise bütçenin geçirilmesi talebiyle bu ara kararnameyi veto edebileceği öne sürülüyor.
Senato'daki Demokratların lideri Harry Reid, Cumhuriyetçi kanatta yer alan Çay Partisi hareketini bütçe görüşmelerini kendi ideolojik gündemlerini dayatmak için kullanmakla suçladı.
Çay Partisi destekçilerinin etkisiyle, Cumhuriyetçiler önerilen bütçede ek kesintiler yapılmasını istiyor.
Demokratlar kesintiler konusunda geri adım attı, ancak taraflar henüz tutar üzerinde anlaşamıyor.
Cumhuriyetçiler tarafından talep edilen kesinti tutarı 61 milyar doları buluyor. Ancak Beyaz Saray tarafların 33 milyar dolar kesinti gibi bir orta noktada buluşmasını istiyor.
1870'de geçirilen bir yasaya göre bütçe onaylanmamışsa, olağanüstü bir hal olmadığı sürece, federal hükümet faaliyetlerini sürdüremiyor.
Ülkede bu gibi bir durum en son 1995'te yaşandı. Carter ve Reagan iktidarları döneminde ise devlet kurumları 10 kez faaliyetlerini askıya almak zorunda kaldı.
Ulusal güvenlik, hava trafiği, yataklı hasta bakamı, acil servis, afet yardımı ve elektrik gibi hizmetler ise bu kapsamın dışında görülüyor. BBC

ABD'de Hortum Dehşeti
18.04.2011
Güney eyaletlerini arka arkaya vuran hortumlar, önlerine gelen herşeyi yıktı, felakette ölenlerin sayısı 45'e yükseldi.



ABD’nin Oklahoma eyaletinde başlayan şiddetli fırtına ve arka arkaya meydana gelen hortumlar, Atlantik Okyanusu’na doğru ilerliyor.
3 gün içinde güney eyaletlerinde 240’dan fazla hortum meydana geldi. Kuzey Karolayna eyaleti, hortumların en fazla vurduğu eyaletlerin başında geliyor. Eyalette 62 hortum kaydedildi.

Afeti yaşayanlar, ömürlerinde böyle hortum görmediklerini söylüyor.

Hortumların geçtiği yerlerde ağaçlar köklerinden söküldü, evler yerle bir oldu, arabalar ters döndü.

Kuzey Karolayna’da olağanüstü durum ilan edildi, 250 binden fazla kişi elektriksiz kaldı.

Ölenler arasında, bir karavanda yaşayan bir anne ile 2 çocuğu da bulunuyor. Karavan ev, 90 metre ileriye tepe üstü çakılmış halde bulundu.

Şiddetli fırtına ve hortum, Arkansas, Mississippi, Alabama, Georgia ve Virginia eyaletlerini de vurdu. Bölgede enkaz altında ceset arama çalışmaları sürüyor. TRT

Masal bitti: 'Hasta adam'lar çoğalıyor!
İbrahim Karagül
20 Nisan 2011



Kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poors, ABD'nin kredi notunu durağandan negatife çevirdi.

Dünyanın ekonomik devi, beyni, 2009 kriziyle sarsılan gücünün duraklama dönemine girdiğini, artık güvenilir bir ekonomi olmadığını, giderek içe kapanmak zorunda olduğunu, süper güç masalının sonuna gelindiğini az çok biliyorduk.

Ama artık bu masalın bittiğini söyleyebiliriz. Siyasi, askeri, teknolojik ve ekonomik açıdan "gücüne erişilemez" dev, çaresizlik içinde kıvranırken, deprem Avrupa'yı da sarsmaya başlarken bizler tarihsel bir kırılma yaşandığına, güç kaymalarının zorunlu olduğuna, küresel güç dengesinin değişeceğine dair tartışmaları Türkiye'ye taşımaya çalışıyorduk.

Öyle de oldu... Önce ABD'yi vuran deprem sonra Avrupa'yı dağıttı. Avrupa Birliği projeleri, süper Avrupa fikri zayıfladı. AB ülkeleri, "herkes başının çaresine baksın" diyerek birlik ruhunu hızla terketti. Son on yılda, bütün birikimlerini, değerlerini hızlı bir şekilde terk ettiği gibi... Çaresizlik, çözümsüzlük derinleşti. Güçlü ekonomileri, bırakın diğer üyeleri kurtarmayı, kendilerini kurtarma telaşına düştü. Birlik düşüncesi, jeopolitik hedef olmaktan çıkıp kültürel, içe kapanmacı, diğerlerini düşman bilen bencil bir boyut aldı.

Bugün Yunanistan, İspanya ve İrlanda'yı batıran, İspanyayı batırmak üzere olan, İngiltere'yi "Avrupa'nın hasta adamı" haline dönüştüren kriz, kısa süre sonra bütün kıtada sosyal patlamalara, aşırı sağın yükselişine hatta yeni bir ırkçılık dalgasına kadar uzanacak bir tehdit haline geldi. Artık Avrupa'nın, kendini düşünmekten dünya ile ilgilenecek mecali kalmadı. Yakın gelecekte bir çıkış yolu da görünmüyor.

ABD de aynı durumda. Artık sermaye de vizyon da bu ülkelerden kaçıyor. Başka adreslere, iklimlere yöneliyor. ABD'nin kredi notunun negatife çevrilmesi, aslında gecikmiş bir tespit. 2009'da bu yapılmalıydı ve gerçek de buydu. İki kıta da durgunluktan gerilemeye doğru hızla güç kaybediyor. Bu aşamada neler olur?

İşte burası önemli. Bırakalım küresel vizyonları, dünyaya öncülük etmeyi, bu ülkeler dünya için dehşet bir tehdide dönüşebilir. Çaresizlik, yeryüzünün kaynakları üzerinde hiç görülmemiş talana, kavgaya, savaşlara neden olabilir. Kaynak ve gıda savaşları insanlık tarihinin en hazin sayfalarını aralayabilir.

Bunlar kimseye şaşırtıcı gelmesin. Büyük savaşlara, buhranlara bakın. Hepsi benzer gerekçelerle başlamadı mı? İnsan ırkının yaşadığı en büyük trajediler açgözlülükle başlamadı mı?

Kuzey Afrika'dan Orta ve Doğu Asya'ya uzanan kuşakta başlayan, genişleyerek büyümesi beklenen değişim ve arayışta bu çaresizliğin etkileri çok fazla. Bu ülkeleri varolan ekonomik sisteme entegre etmek ve kaynaklarını denetim altına almak büyük krizden çıkış arayanların hedeflerinden biri. Mesela Libya'nın tam bağımsız merkez bankası gibi. Direnişçilerin yaptıkları ilk iş Bingazi'de bir Merkez bankası kurmak oldu. Size de tuhaf gelmiyor mu?

ABD'nin krizi öncelikli güvenlik tehdidi ilan etmesi aslında bütün bu açıklamaları içeriyor. İlk kez böyle bir şey oldu. Ne İslamcı tehdit, ne Çin ne Batı medeniyetine yönelen tehditler. Onlar için tek tehdit algılaması vardı o da kriz.

16 istihbarat kuruluşundan oluşan ABD Ulusal İstihbaratı, bu tehdidi şöyle açıklamıştı: "Zaman en büyük düşmanımız. Krizden çıkış ne kadar uzun sürerse, ABD'nin stratejik çıkarlarına zarar verme gücü o kadar yüksek olacaktır. Kriz dünyanın dörtte birinde istikrarsızlığa yol açacaktır. Mevcut rejimi tehdit eden risk faktörleri artmaktadır. Çöküşten kurtulamayan ülkeler yıkıcı korumacılığa yönelebilirler..." ABD için kriz artık bir rejim meselesidir...

Uzun zamandır krizin siyasal, toplumsal sonuçlarına, dünya genelinde yol açacağı jeopolitik güç kaymalarına hatta harita değişiklikleri ihtimaline dikkat çekiyoruz. Küresel hal alsa da, krizin nihayetinde en büyük zararı merkez ülkelere vereceğini, bu ülkelerin güçlerinde ve etkinliklerinde ciddi daralma yaşanacağını, özellikle Amerika'nın küresel liderlik rolünde ciddi gerileme söz konusu olacağını, bugünkü ekonomik sistemin açıklarını kapatmakla krizin sona erdirilemeyeceğini, İkinci Dünya Savaşı sonrası sistemin çöktüğünü, yeni güç dengelerinin oluşacağını, bu değişimin çok ciddi bölgesel çatışmalara yol açacağını, kaynak ve ticaret savaşları döneminin başlayacağını ısrarla vurguladık. Hala aynı kanaatteyiz. Yeni güçlerin, aktörlerin tarih sahnesine çıkacağına inanıyoruz.

"Krizin üstesinden gelindi" iyimserliklerine hiçbir zaman inanmadım. İyimserlik pazarlanıyor, psikolojik bir operasyon yürütülüyor sadece. Şimdiye kadar çözüm yolunda hiçbir esaslı adım atılmadı. Sadece ürkütücü sonu biraz erteleyecek tedbirler alındı. Trilyon dolarlar merkez bankalarından piyasaya akıtıldı. Sonuç? Hiçbir şey...

Para akıtılan yerler, mekanizmalar zaten krizin sorumlusuydu. Vergiler aynı yerlere gidiyordu. Bunun sosyal sonuçları üzerinde de duruldu. ABD ve bazı Avrupa ülkeleri olağanüstü hal yasalarını revize ettiler. Ürkütücü düzenlemeler içeren bu hazırlıklar aslında onları nasıl bir gelecek korkusunun sardığına da işaret ediyordu.

Krizin jeopolitik çözülmelere yol açacağına yönelik inancımız giderek güç kazanıyor. Bu çözülme, sadece Ortadoğu coğrafyasında olmayacak. Arap Baharı'nın mimarları gibi görünenlerin çok yakında Avrupa başkentlerinde aynı öfkeyle yüzleşeceklerini şimdiden söyleyelim.

Kahire'de, Şam'da, San'a da sokakları saran ateş, yarın Paris'te, Londra'da, Marsilya'da, ABD kentlerinde de görülecek. Asıl rejim değişikliği o zaman olacak...
Yeni Şafak

ABD'li Kongre üyesi külotlu fotoğrafını yayımlamış
7 HAZİRAN 2011

ABD Kongre üyesi Anthony Weiner, genç bir kadına Twitter'dan yakın çekim külotlu fotoğrafını gönderdiğini kabullendi ama istifa etmeyeceğini bildirdi.

New York temsilcisi Weiner, kadınlarla internette "uygunsuz" konuşmalar yaptığını da kabul etti.

Geçen hafta gri külotlu bir fotoğrafın, kendi Twitter sayfasından gönderilmesi üzerine, Weiner, önce, hesabının korsanların eline geçtiğini savunmuştu.

Şimdi bu söylediklerin doğru olmadığını kabullenen Anthony Weiner, ilk anda paniğe kapıldığı için böyle konuştuğunu söyledi.

Ağlamaklı bir halde basın toplantısı düzenleyen Weiner, "bu rezilce hareketimden ötürü çok büyük bir utanç duyuyorum" dedi.

"Yaptıklarımdan çok derin bir pişmanlık duyuyorum" diyen Anthony Weiner, ailesine, seçmenlerine ve çalışma ekibine verdiği üzüntüden ötürü özür diledi.

'Doğrudan mesaj' açık mesaj olmuş...

Weiner, aslında külotlu halde yakından çekilmiş fotoğrafını Twitter'dan "doğrudan mesaj" olarak göndermek istemiş olduğunu belirtti.

Twitter'da 'doğrudan mesaj'lar yalnızca gönderilen kişi tarafından görülebiliyor. Normal Twitter mesajlarını ise, herkese açık olabiliyor.

Weiner, "Twitter'a resmi postaladığımı farkedince paniğe kapılıp hemen sildim. Hesabımın hack edildiğini açıkladım." dedi.

New York temsilcisi geçen yıl Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın üst düzey yardımcılarından Huma Abedin'le evlenmeden önce ve sonra internet ortamlarında tanıştığı kadınlarla iletişimini sürdürdüğünü anlattı; "Son 3 yılda 6 kadınla müstehcen mesaj ve fotoğraf değiş tokuşu yaptım." dedi.
Bununla birlikte Weiner, bu kadınlarla hiçbir zaman karşılaşmadığını ve evlilik dışı seks ilişkisine girmediğini söyledi.

Dün, muhafazakar blogcu Andrew Breitbart, Weiner'ın, telefonda flört ettiği bir kadından elde ettiğini söylediği, üstü çıplak fotoğraflarını internette yayımlamıştı.

New York'un yerlisi olan ve eskiden New York belediye meclisinde görev yapan Anthony Weiner, açıkça dile getirdiği liberal görüşleri ve Kongre'de yaptığı hararetli konuşmalarıyla biliniyor.
Weiner'ın 2013 yılında New York belediye başkanlığı için aday olması bekleniyordu.

ABD Politikacılarının 'marifetleri'

Eski Başkanlardan Bill Clinton, Beyaz Saray'da stajyerlik yapan Monica Lewinsky'yle yaşadıklarının skandala dönüşmesine rağmen, 2006 Ağustos'unda "O kadınla cinsel ilişkim olmadı" açıklamasını yapmış ve Başkanlıktan atılmamayı başarmıştı.
New York Valisi Eliot Spitzer, Emperors Club VIP adlı şirketten sık sık fahişe kiralıyordu. 2011 Şubat'ında görevinden istifa etti.
Kongre'deki bir başka New York temsilcisi, Chris Lee de, evli olmasına rağmen, internette kendisini "boşanmış, gayet sağlıklı ve klas" bir erkek olarak tanıtarak yarı çıplak fotoğrafını yayımlamıştı. Lee, Şubat ayında istifa etti.
Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger, "istenmeyen cinsel yaklaşımlarda bulunduğu" iddialarını yalanlamıştı ama, Mayıs ayında, eskiden evinde çalışan yardımcıdan bir çocuğu olduğunu itiraf etti. BBC

"Amerikan İmparatorluğu" çöküyor mu?
Şahin Alpay
16 Ağustos 2011



21. yüzyıla girildiğinde ABD, dünyanın yegane süper devleti ve iradesi önünde durulamaz bir güç gibi görünüyordu.

On yıl sonra bugün durum çok farklı. 2008'den bu yana içinde yaşadığı derin ekonomik kriz, Irak ve Afganistan'dan çekilme arayışı ve başka gelişmeler, Amerikan "imparatorluğu"nun ya da dünya hegemonyasının çökmekte olduğuna dair tartışmayı büyüttü. Bu tartışmada ileri sürülen temel argümanları bu ve gelecek yazılarda okurlarımın dikkatine getirmek istiyorum.

ABD'nin "aşırı emperyal yayılma" nedeniyle gerileme sürecine girdiğini ilk söyleyen, 1987'de yayımlanan "The Rise and Fall of Great Powers / Büyük Devletlerin Yükselişi ve Çöküşü" başlıklı kitabıyla, ABD'nin Yale Üniversitesi'nin ünlü İngiliz asıllı tarihçisi Paul Kennedy olmuştu. Kennedy, iki yıl önce yayımlanan, "American power is on the wane / Amerikan gücü zayıflıyor" başlıklı makalesinde de, 2008'de patlak veren krizin en çok ABD'ye darbe vuracağını yazdı. Bunun birinci temel nedeni olarak Amerikan ekonomisindeki kronik bütçe ve ticaret açıklarına; ikinci temel neden olarak da askeri yayılma ve harcamalarına işaret ediyor ve şöyle diyordu: "Öteki büyük devletlerle karşılaştırıldığında bu ülkenin demografik alanda, yüzölçümü - nüfus orantısında, ham madde kaynaklarında, araştırma üniversiteleri ve laboratuvarlarında, esnek işgücünde vesaire büyük üstünlükleri var. Ancak bu üstünlükler, Washington'da on yıla yaklaşan bir süredir devam eden sorumsuzlukların, Wall Street ile uzantılarındaki azgın açgözlülüğün ve ölçüsüz denizaşırı askeri maceraların gölgesinde kalmış bulunuyor." (Wall Street Journal, 4 Ocak 2009).

Amerikan imparatorluğunun çökmekte olduğunu söyleyenlerin bir diğeri, ABD'nin Harvard Üniversitesi'nin ünlü tarih profesörü Neill Ferguson. "The Rise and Fall of the American Empire / American İmparatorluğu'nun Yükselişi ve Çöküşü" başlıklı kitabı 2004'te yayımlanan Ferguson'a göre, bütün karmaşık sistemler aniden ve felaketli bir şekilde işlemez hale gelir. "Büyük devletler ve imparatorluklar, karmaşık sistemlerdir... Bu sistemler bir süre istikrarlı bir şekilde işler, dengede görünürler, fakat gerçekte sürekli olarak uyum sağlama çabasındadır. Ne var ki, bir an gelir 'kritik eşiğe' ulaşırlar. Küçük bir tetikleyici dengeden krize geçişi ateşleyebilir; tek bir kum taneciği koca bir kum yığınının devrilmesine ya da Amazon'da kanat çırpan bir kelebek İngiltere'nin güneydoğusunda fırtınaya neden olabilir."

Ferguson'a göre, imparatorlukların çoğunun çöküş nedeni, mali krizlerle; yani gelir ve giderler arasındaki büyük dengesizlikler ve kamu borcunun finanse edilememesiyle ilgilidir. ABD'nin 2009'daki açığı, 60 yıldır görülmeyen 1,4 trilyon dolar ve GSMH'nın yüzde 11,2'sine ulaşmış durumda. Kamu borcunun 2008'de 5,8 trilyon dolardan 2019'da 14,4 trilyona yükseleceği hesaplanıyor. Bugün için dünya ABD'nin krizi aşabileceğini, durumu idare edebileceğini varsayıyor. Ne var ki bir gün rastgele kötü bir haber - örneğin bir mali kuruluşun ABD'nin kredi notunu düşürmesi - sistemin sürdürülebilirliğine olan güveni yıkabilir. Bugün içinden geçilmekte olan krizin bir sonraki aşaması, Obama yönetiminin aldığı önlemlere güvenin çökmesi olabilir. "İmparatorlukların davranışı da bütün karmaşık sistemler gibidir. Bilinmeyen bir süreyle dengede gibi görünürler. Ve sonra, aniden, çökerler." (Foreign Affairs, March - April 2010.)

Geçen yazımda 1980'de Sovyet İmparatorluğu'nun on yıl içinde dağılacağını öngören Norveçli barış araştırmaları kurucusu Johan Galtung'un da 2000'den bu yana "Amerikan İmparatorluğu"nun, en geç 2020 yılında çökmesini öngördüğüne ve bunun için saydığı nedenlere değinmiştim. "The Fall of the US Empire / Amerikan İmparatorluğu'nun Çöküşü" başlıklı kitabı 2009'da yayımlanan Galtung'u, diğerlerinden ayıran taraf, kriz sonunda ABD'de demokrasinin yıkılıp, yerini faşizmin alabileceğini söylemesi. Galtung'un yakından bakılmaya değer görüşleri başka bir yazının konusu.
s.alpay@zaman.com.tr

Tarihte ilk, Kongre Obama'yı reddetti
2 Eylül 2011
ABD’nin tarihinde ilk kez kredi notunun düşürülmesiyle sonuçlanan geçen ayki Beyaz Saray ve Kongre arasındaki çekişme, kaldığı yerden devam ediyor.

ABD Başkanı Barack Obama, istihdam ve ekonomik krizle ilgili uzun zamandır beklenen konuşma için Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner’e başvurdu.Boehner’e mektup yollayan Obama, Kongre’nin tatilden döneceği 7 Eylül günü akşam saat 20.00’de Temsilciler Meclisi ve Senato’nun ortak oturumunda konuşma yapmak istediğini bildirdi.

Boehner’in yardımcıları, Obama’yı emrivaki yapmakla eleştirdi. Çünkü aynı akşam Teksas Valisi Rick Perry ilk defa aday olarak televizyona çıkacak, Cumhuriyetçi Parti’nin 2012 adayları televizyon münazarasında bir araya gelecekti. Boehner, Beyaz Saray’a mektup yollayarak o akşam Kongre’de oylama olduğunu belirterek, konuşma talebini reddetti.

Boehner’ın “7 Eylül olmaz, 8 Eylül’de konuşun” talebi Beyaz Saray’da şok etkisi yarattı. Obama, şimdi 8 Eylül’de, Futbol Ligi maçının yapılacağı akşam konuşacak.
haber10

ABD'de Elektrik Kesintisi Şaşkınlığı
09 Eylül 2011
Amerika Birleşik Devletleri'nde elektrik kesintisi hayatı felç etti. Ülkenin güneybatısı ve Meksika'nın bir kısmında meydana gelen elektrik kesintisi 5 milyon civarında insanın günlük hayatını etkiliyor.

Kaliforniya'nın güneyi, Arizona'nın bir kısmı ve Meksika'nın Amerikan sınırına yakın bölgeleri elektriksiz kaldı.
Küçük bir tesiste başlayan kesinti, Kaliforniya'daki nükleer santralin faaliyetinin durmasına sebep oldu, yaklaşık 5 milyon kişi kesintiden etkilendi.
Uçak seferleri iptal edildi, trafik ışıklarının çalışmaması yüzünden trafik akışı durma noktasına geldi.
Okullar tatil edildi.
Asansörlerde mahsur kalanlar itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı.
Bazı marketler buzdolaplarındaki et, tavuk ve balık gibi ürünleri mangallarda pişirip satma yolunu seçti.
Kesintinin, Arizona'daki bir tesiste çalışan bir işçinin hatasından kaynaklandığı açıklandı, ancak ayrıntı verilmedi. TRT

Amerikan Ordusu Kuzey Pasifik'te üstünlüğünü yitirdi mi?
Selçuk Salih Caydi
2 EKIM 2011



Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin, herbiri 25 milyar Dolar değerinde onbir büyük aktif uçak gemisi var (küçükleriyle birlikte toplam 24). Bu gemiler, özünde bir deniz gücü olan ABD'nin en önemli askeri savunma ve saldırı/operasyon merkezleri, -en azından şimdiye dek öyle sayılıyordu. Ama hâlâ öyle mi, yoksa artık bu bir illüzyon mu?
Dünyada toplam 37 adet bulunan irili ufaklı üçak gemilerinin büyük Amerikan versiyonlarının bir güç değil askeri zaaf teşkil etmekte olduğunu önce Çin anlamış görünüyor. Büyüklük/irilik/pahalılık giderek bir zaafa dönüşüyor. Son haberlerden çıkan sonuç şu: Amerikan 7'inci Filosu bundan sonra Kuzey Pasifik'te istediği gibi gezemeyecek, hatta oraya giremeyecek gibi görünüyor. Çin'in yeni geliştirdiği DF-21D roketleri, Amerikan uçakgemilerini etkisiz hale getirebiliyor ve çok ucuzlar! Ortada bir "fiyat/maliyet" sorunu ve "ucuz Çin işgücü" sorunu var ki, savaşlarda artık hangi faktörlerin önem kazanabileceğini göstermesi bakımından önemli...
(yazı devam edecek)
Kaynak: http://konstantiniye.blogspot.com/

Pensilvanya'nın başkenti iflas etti
13 EKİM 2011
Amerika Birleşik Devletleri'nde Pensilvanya eyaletinin başkenti Harrisburg iflas ettiğini açıkladı.

Ancak kentin belediye başkanı Linda Thompson, il meclisinin aldığı kararın yasalara aykırı olduğuna hükmederek girişimi geri çevirdi.

Harrisburg'un borcu 300 milyon doların üzerinde. Kent yönetimi kamu hizmetlerinin maliyetini karşılamakta da zorlanıyor.
Eyalet yönetimi ise, bir kurtarma planıyla kentin kontrolünü devralıp almamayı tartışıyor.
Geçen yıl yerel tahviz uzmanları borç krizi yaşamakta olan bazı kentlerin iflas başvurularında bulunabileceği tahminlerini dile getirmişlerdi.
İl meclisi çarşamba günü yaptığı oylamada, nadiren kullanılan bir yasaya dayanarak iflas oylaması yaptı ve öneri 3 oya karşılık 4 oyla kabul edildi.
Ancak Linda Thompson, oylamanın yasalara aykırı olduğunu belirterek, dürüst davranmadıklarını öne sürdüğü meclis üyelerinin davranışları nedeniyle utanç duyduğunu söyledi.
Kentlerin iflas etmeleri nadir görülen bir olay ancak emsali de yok değil.
1994 yılında Kaliforniya eyaletinde bir ilçe (Orange County) bir milyar doların üzerindeki yatırım kaybı nedeniyle iflas etmişti.
2008'de de yine Kaliforniya'da Vallejo, Rhode İsland'da da Central Falls kentleri iflas etmişlerdi.
BBC

Uçaklara Lazer Tutan Yakalandı
11 Aralık 2011
Amerika Birleşik Devletleri'nde uçak ve helikoptere lazer ışığı tutan bir kişi tutuklandı.

Son yıllarda uçaklara ve helikopterlere, yerden lazer ışığı tutulması olayları ve yol açtığı tehlikeler gündemde.
Uçaklara lazer ışığı tutulması özellikle iniş anında tehlike oluşturuyor.
Kokpit camına çarpan ışınlar kırılıp, dağılarak, pilotlarda körlüğe yolaçabiliyor.
Kokpitteki aletleri ve pisti göremeyen pilot, kaza yapmamak için zaman zaman pisti pas geçmek durumunda kalabiliyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nde yetkililer artık bu tür tehlikeli oyunlara başvuranlara daha sert davranıyor.
Son örnek New York kentinden..
21 yaşındaki David Smith özel bir jete sonra da olayı araştırmak için bölgede uçan polis helikopterine kırmızı lazer ışığı tuttu.
Polis, lazer ışığının geldiği noktayı tespit etti ve Amerikalı genci tutukladı.
Amerikalı yetkililer, bu yıl ülke çapında 2 bin 783 uçağa lazer ışığı tutulduğunu tespit etti.
TRT

Beş Amerikalı kadından biri cinsel saldırı kurbanı
15 ARALIK 2011



ABD'de kadınların yaklaşık yüzde 20'si yaşamlarının bir noktasında tecavüze ya da tecavüz girişimine hedef oluyor.
Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi'nce yapılan araştırmada kadınların yüzde 25'inin de eşlerinin veya birlikte yaşadıkları kişilerin saldırısına uğradıkları belirlendi.

Amerika'da kadın ve erkeklere yönelik cinsel şiddetin boyutlarının incelendiği ulusal çaptaki ilk araştırmaya göre, dakikada 24'den fazla insan tecavüze, şiddete veya ısrarlı izlemeye maruz kalıyor. Bu nitelikte 12 milyon suç duyurusu yapıldığını belirten merkez, "Cinsel Partner ve Cinsel Şiddet Araştırması"nın sonuçlarını, "son derece hayret uyandırıcı" diye niteledi.

Araştırmaya göre, önceki bir yıl içinde Amerika'da 1 milyonu aşkın kadın tecavüze uğradığını bildirdi.

6 milyonu aşkın kadın ve erkek ısrarla takip edildiklerini anlattılar. 12 milyonu aşkın kadın ve erkek, geride kalan bir yıl içinde, cinsel partnerlerinin tecavüz, fiziki şiddet ve ısrarlı takibine hedef olduklarını bildirdiler.

Amerikan Ulusal Yaralanmayı Önleme ve Kontrol Merkezi'nden Dr. Linda Degutis, "Cinsel şiddete maruz kalan, ısrarla takip edilen ve cinsel partnerlerinden şiddet gören insanlar, bunun etkilerini ömürleri boyunca yaşıyor." dedi.

En büyük tehlike gençlik yıllarında

Saldırıya uğrayanların çoğu tecavüz veya başka türde cinsel saldırıya gençlik yıllarında hedef olduklarını anlattı. Tecavüz mağdurlarının yüzde 80'ine yakını 25 yaşından önce bu saldırıya uğradığını belirtti.

Dr. Degutis 18 yaşından küçükken tecavüze uğrayan kadınların yüzde 35'inin, yetişkin yaşlarında da tecavüz kurbanı olduklarını açıkladı. Tecavüz kurbanlarında güvenliğin yetersizliği korkusu, travma sonra stres bulgularının arttığı ve astım, iritabl bağırsak sendromu, diyabet, sık sık tekrarlanan baş ağrısı, sürekli ağrılar ve uykusuzluk gibi klinik belirtiler görüldüğünü söyledi.

Erkeklere yönelik tecavüz ve diğer cinsel saldırıların etkilerinin de incelendiği araştırmada, tahminen her 71 erkekten birinin hayatlarının bir noktasında tecavüze uğradığı ortaya çıktı.
Erkek mağdurların yaklaşık 53'üne yakını, ilk kez 25 yaşından önce bir şekilde, cinsel partnerlerinin şiddet içeren davranışlarına hedef olduklarını anlattı. Erkek tecavüz kurbanlarının yüzde 25 kadarına, 10 yaşında veya daha da küçükken tecavüz edildiği belirlendi.
BBC

Amerikan Kâbusu: 50 Milyon Yoksul
17 Aralık 2011



Dünya Bülteni'inin haberi:

ABD giderek yoksullaşıyor

ABD'de yoksuluk sınırı altında yaşayan ve evsiz vatandaşların sayısı her geçen gün artarak 50 milyona dayandı

50 milyon Amerikan vatandaşı yoksulluk içinde ya da evsiz sokakta yaşıyor.

ABD Belediye Başkanları Birliği, Amerika'da yoksulluk ve evsizliğin büyük artış gösterdiğini bildirdi. Birliğin hazırladığı raporun medyaya sunumunda Kansas City belediye başkanı Sly James, dünyanın en zengin ülkesinde insanların yaşamak için yer bulamadıklarını söyledi. Rapora göre 2010'da Amerika'da yaşayan yoksul sayısı 46,2 milyonu buldu.

Bir önceki yılla karşılaştırıldığında yoksulların toplam nüfusa oranı yüzde 14,3'ten yüzde 15,1'e yükseldi.

GIDA YARDIMI ALANLARIN SAYISI HIZLA ARTIYOR

Nüfusu 30 binden fazla olup araştırma yapılan 29 şehirden 25'inde gıda yardımı alanların sayısında büyük bir artış görüldü. Missouri eyaletine bağlı Kansas City şehrindeki yoksulluk oranı yüzde 40 ile büyük dikkat çekiyor. Aynı şekilde Boston ve Salt Lake City'deki durumun da çok kötü olduğu bildirildi.

Amerika'daki evsizlerin sayısı da bir yılda yüzde 6 oranında arttı. Özellikle Güney Carolina eyaletine bağlı Charleston ile Ohio eyaletine bağlı Cleveland'da evsizlerin sayısında büyük artış görüldü. Evsiz kalanların dörtte biri psikolojik olarak ağır hasta bir durumda yaşıyor.

Amerika Nüfus Dairesi'nin açıkladığı son rakamlar, Amerika'da yoksulluk sınırında yaşayanların sayısının 49 milyonu geçtiğini gösteriyor. Bu rakam, 2010'dakinin üstünde bir orana işaret ediyor.

Yoksulluk sınırında yaşayan yaklaşık 50 milyon Amerikalı, nüfusun yüzde 16'sının fakir olduğu anlamına geliyor. 2010'da 46 milyon 200 bin olarak açıklanan yoksulluk sayısında yapılan düzeltmelerin ardından, artan hayat masraflarının da hesaplama yöntemine dahil edilmesiyle bu son rakam elde edildi.

LATİN KÖKENLİLER ARTIK SİYAHÎLERDEN DAHA YOKSUL

Amerika'da yaşayan Latin kökenli nüfusun yoksulluk düzeyinin yüzde 28,2'ye yükseldiği belirtiliyor. Yaklaşık 14 milyon kişi anlamına gelen bu oran, ilk kez Latin kökenlilerin siyah nüfustan daha yüksek oranda fakirlik düzeyine ulaştığını da gösteriyor. Yoksulluk sınırında yaşayan siyahların oranı yüzde 25 civarında. Asya kökenlilerde fakirlik sınırında yaşayanların oranı yüzde 16,7 iken Latin kökenli olmayan beyaz nüfusta ise bu oran yüzde 11,1.

ÖZEL SAĞLIK SİGORTASI HAYAL OLDU

Amerika'da özel sağlık sigortasından mahrum nüfusun çokluğu da hesaplamalar sırasında dikkate alınan noktalardan biri. Özel sigorta yaptırma gücüne sahip Amerikalılar arasında yoksulluk sınırında

yaşayanların oranının sadece yüzde 7,5 olduğu açıklandı. Ancak sağlık sigortasına erişemeyen Amerikalılar'ın, diğer alanlarda da maddi yoksunluk yaşadıkları ve bu nüfus içinde fakirlik oranının yüzde 30'ları aştığı belirtildi.

ABD'deki Kundaklamaların Faili Alman Çıktı

ABD'nin Los Angeles kentindeki sinema stüdyolarıyla meşhur Hollywood semtinde Perşembeden bu yana 50'den fazla kundaklamanın faili 24 yaşındaki Alman genci yakalandı.
Los Angeles Belediye Başkanı Antonio Villaraigosa, bu sabaha karşı polisin, metruk bir konutu kundaklamaktan 24 yaşındaki Harry Burkhart isimli genci gözaltına aldığını belirtti.
Belediye Başkanı Villaraigosa, yürütülen soruşturma çerçevesinde kundaklama zanlısına yeni davalar açılmasını beklediklerini kaydetti.

Amerikan medyası, zanlının Alman vatandaşı olduğunu ve ABD'den nefret ettiğini söylediğini yazdı.

Burkhart isimli zanlı, Hollywood ve Los Angeles civarında çoğunlukla lüks otomobillerin yanmasına ve 2 milyon doları aşkın hasara yol açan 53 kundaklamanın baş faili olmakla suçlanıyor.

Los Angeles'ta 1992'de siyahilerin ayaklanmasından bu yana görülen en kötü yangın dalgasında insan avı başlatılmış, yetkililer halktan garajlarının ışıklarını açık bırakmalarını istemiş ve Federal Soruşturma Bürosu (FBI) takviye çağrısı yapmıştı.
BBC

ABD kenti iflas başvurusu yapıyor
27 HAZİRAN 2012



Californiya'ya bağlı Stockton kenti, bütçesinde verdiği dev açık nedeniyle iflâs başvurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
Stockton'ın ABD'de iflâs başvurusunda bulunan en büyük kent olacağı belirtiliyor.

Belediye meclisi iflâs kararına destek verdi. Belediye Başkanı Ann Johnston, bunun yüzleşmeleri gereken zorlu bir karar olduğunu söyledi.
Johnston bu kararın, toparlanma sürecine bir an önce başlanabilmesi için alındığını belirtti.
San Francisco'nun 144 kilometre doğusunda yer alan 290 bin nüfuslu kent ABD konut piyasasındaki çöküşten ağır bir şekilde etkilendi.
Belediye, iflâs koruma başvurusuyla borç ödemeleri konusunda nefes almayı ve polis ve itfaiye gibi hizmetler için ödeme yapabilir hale gelmeyi planlıyor.
Ağır kesintiler
Belediye bütçesinin 26 milyon dolar açık verdiği tahmin ediliyor. İflâs başvurusunun bugün yapılması bekleniyor.
Stockton emlak piyasasındaki canlanmayla zenginleşmeye başlamıştı.
Artan emlak vergilerinden elde edilen gelirle kentin marina ve limanı yeniden düzenlendi.
Ayrıca belediye çalışanlarına da cömert sosyal haklar tanındı.

Ancak mali krizde geçtiğimiz üç yıl içinde belediye bütçesi 90 milyon dolar açık verdi.
Belediye bu açığı kapatabilmek için kentte görevli polis memurlarının dörtte birinin işine son verildi. Her üç itfaiye görevlisinden biri ve diğer çalışanların yüzde 40'ı işten çıkarıldı.
Kent nüfusunun yüzde 15’i işşiz ve suç oranı artmış durumda.
'Suç belediyede'
Stockton'da bir kafe sahibi olan Mike Brooking, iflâs noktasına gelinmesinden belediye yetkililerini sorumlu tutuyor.

Brooking, "emeklilik maaşları ve sağlık yardımlarının anlaşılmayacak derecede yüksek" olduğunu söylüyor.

Brooking'in kafesiyle aynı sokakta olan olan Gusto Gift adlı mağaza ise geçen ay iflâs etti.

"Polis kadrosu küçüldü ve suç oranı ile işsizlik kontrol edilemez seviyelerde" dedi.

Bu mağazanın 35 yaşındaki bilgisayar programcısı George Estrada, "Kamu malı olan birkaç otopark, Wells Fargo bankası tarafından haczedildi. Belediye binası da onların malı oldu. Şehrin ismini Wells Fargo olarak değiştirsinler" dedi.
BBCT

Connecticut'ta ilkokul baskını: En az 27 çocuk öldürüldü
14 ARALIK 2012



ABD'nin Connecticut eyaletindeki bir ilköğretim okulunda silahlı saldırı sonucu en az 27 kişi öldü.

Ölenlerin arasında çok sayıda çocuk da var.

Amerikan medyasındaki haberlere göre, Newtown kentinde, Sandy Hook ilköğretim okulundaki olay yerel saatle 9.40 (TSİ 16.40) civarında meydana geldi.
Haberlerde, saldırganın da öldüğü söyleniyor.
Olayın ardından bölgedeki tüm okullar güvenlik nedeniyle kapatıldı.
Hastaneye kaldırılan 3 yaralının durumunun ağır olduğu belirtildi.
Yerel gazete Hartford Courantnewspaper, okulun ana ofisindeki bir kişinin polisi arayarak "silah sesleri duyduğunu bildirdiğini" aktardı.
CNN televizyonuna konuşan bir tanık, "100 mermi atıldığını" söyledi.
BBCT

ABD'de korkutan ihbar
16.12.2012
ABD'nin İndiana eyaletinde, evinde 47 silah ve cephanelik bulunduran kişinin, ''bir ilkokuldaki kişileri öldürme tehdidi'' iddiasıyla gözaltına alındığı bildirildi.

Cedar Lake güvenlik yetkilileri, 60 yaşındaki Von I. Meyer'i, evinin yakınındaki Jane Ball İlkokulu'nu basarak ''vurabileceği kadar kişiyi öldüreceği'' ve ''karısını yakacağı'' tehdidinde bulunduğu iddiasıyla gözaltına aldıklarını belirtti.

Yetkililer, Meyer'in evinde bulunan 47 silah ve cephanenin değerinin 100 bin dolardan fazla olduğunu ve ''cinayet tehdidi'' suçlamasıyla savcılar tarafından mahkemeye sevk edileceğini söyledi.

ABD'nin Connecticut eyaletine bağlı Newtown kasabasındaki Sandy Hook İlkokulu'nda cuma günü 20'si çocuk 28 kişinin öldürülmesinin ardından güvenlik önlemlerinin arttığı belirtiliyor.
Sabah

FBI'dan ''rehine çocuk'' açıklaması
03 Şubat 2013



ABD'nin Alabama eyaletindeki Midland City kasabasında, eski kamyon şoförünün 5 yaşındaki bir erkek çocuğunu rehin alma eylemi 6. gününe girdi.

Amerikalı yetkililer, 29 Ocak'ta bir okul servis aracını durdurarak şoförünü öldürdükten sonra çocuklardan birini kaçıran 65 yaşındaki Jim Lee Dykes ile özel mülkiyetinin sığınağında tuttuğu çocuğu salıvermesi için iletişimi sürdürdüklerini bildirdi.

Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından yapılan açıklamada yer altındaki sığınağa, havalandırma borusunu kullanarak, daha fazla yiyecek, oyuncak ve ilaç gönderilmesinin planlandığı ve şu ana dek Dykes'ın çocuğu mümkün olduğunca rahat ettirmeye çalıştığının anlaşıldığı bildirildi.

Komşuları tarafından "yalnız ve sorunlu biri" diye nitelenen Dykes'ın bir dönem orduya hizmet verdiği ve Vietnam Savaşı'na katıldığı belirtiliyor. Dykes, yaşadığı mahallede, bir köpeği döverek öldürmek ve bahçesine girmeye çalışan çocukları vurmakla tehdit etmek gibi olaylarla tanınıyor.

Komşusuyla daha önce ettiği bir kavgayla bağlantılı olarak geçen çarşamba mahkemeye çıkması gereken Dykes'ın, aralık ayında tartıştığı komşularına ateş etmekle suçlandığı, ayrıca hükümet karşıtı görüşlere sahip olduğu belirtiliyor.
TRT

ABD bütçesinde 85 milyar dolarlık kesinti
2 MART 2013



Amerika Birleşik Devletleri'nde kamu harcamalarında bu yıl içinde 85 milyar dolar kesinti yapılmasını öngören program Başkan Barack Obama'nın onayıyla yürürlüğe girdi.
Obama, 2 yıl önce otomatik olarak devreye girmesi kararlaştırılan bu kesintilerin Amerikan ekonomisine zarar verebileceği uyarısında bulunmuştu.

Ancak Kongre'de bu süre içinde alternatif bir kesinti programı üzerinde uzlaşılamadı.
Beyaz Saray'da dün Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti'nin Kongre liderleriyle yapılan son dakika görüşmelerinden de sonuç çıkmadı.
Uluslararası Para Fonu IMF kesintilerin küresel ekonomik büyümeyi yavaşlatabileceğini söylüyor.
BBC Washington muhabiri Mark Mardell, kesintilerin tarafları anlaşmaya mecbur etmek için özellikle ağır şekilde tasarlandığını ancak Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu elinde bulunduran Cumhuriyetçiler ile Demokrat Başkan Obama'nın uzlaşamadığını aktarıyor.
Cumhuriyetçiler vergi artışına karşı çıktı
Obama, ağırlıklı olarak askeri harcamalarda yapılacak bu kesintilerin zenginlerden daha fazla vergi alınarak dengelenmesini istiyordu.
Ama Cumhuriyetçiler vergi artışına karşı çıktı.
Barack Obama, bu kesintilerin tam olarak hayata geçirilmesiyle büyümenin binde beş oranında yavaşlayacağını ve 750 bin kişinin işsiz kalacağını söylüyor.
ABD'nin borcu 16,6 trilyon dolara ulaşmış durumda.
2011 ortalarında hükümetin borçlanma limiti konusunda bir kriz patlak vermiş ve kamu harcamalarının 10 yıl içinde 1,2 trilyon dolar azaltılmasını öngören bir öneri üzerinde uzlaşılmıştı.
85 milyar dolarlık kesinti, bu önerinin bir parçasını oluşturuyor.
Kesintilerin yarısından fazlasını askeri kalemler oluşturuyor.
Savunma Bakanı Leon Panetta, bu kesintilerin hem Amerikan ekonomisine zarar vereceğini hem de ordunun krizlere müdahale kabiliyetini zayıflatacağını söylemişti.
BBCT

ABD’nin Psikolojisi Bozuldu!
03 Mayıs 2013
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) beş yaşında bir erkek çocuk, iki yaşındaki kız kardeşini vurdu. Kentucky eyaletinin Cumberland kasabasında yaşanan olay, Amerika’nın gündemine bomba gibi düştü.

Doğruhaber / Dışhaber Servisi
Caroline Starks adlı küçük kız, 22 kalibrelik bir tüfekten çıkan mermi ile yaşamını yitirdi. Tüfeğin ise ailesi tarafından geçen yıl erkek kardeşine hediye edildiği ortaya çıktı. Akıllara durgunluk veren olay kaza olarak kayda geçti.

Adli Tıp Uzmanı Gary White yaptığı açıklamada, trajedinin ardından bölge sakinlerinin büyük bir çöküntü yaşadığını ve herkesin artık silahların güvenilir olup olmadığını sorgulamaya başladığını dile getirdi.

Ateşli silahlar Amerikan toplumunda yaygın bir tutku. Amerikalıların çoğu koruma amaçlı silah alırken, Kentucky gibi daha şehirden uzak bölgelerde ise erken yaşlarda silahlanmak adeta bir gelenek haline gelmiş.

Cumberland Eyaleti Yargıçı bu konuya değiniyor:Amerika’nın bu kırsal kesimlerinde, folklör, avcılık, balıkçılık, silahla atış talimi yapmak sanki spor gibi. Bu insanlar erken yaşlarda silah kullanmasını ona saygı duymasını öğreniyor.

Olayın ardından gözler ise özel silah üreten firmalara çevrildi.
Bu silah üreticileri, sadece yetişkinler için değil çocuklar için de tercihe göre ahşap ya da pembe ve mavi renklerde silahlar üretiyor.

ABD Dünya`nın en fazla silah üreten ülkesi ve bunları Ortadoğu ve Afrika`nın fakir ülkelerine satarak dev bir ekonomik ağ oluşturmuş durumda.
http://www.mardindosthaber.com/

ABD'de Detroit şehri iflasını ilan etti
19 Temmuz. 2013
Michigan eyaletine bağlı Detroit'te, 18,5 milyar dolarlık borçla ülke tarihinin en büyük şehir iflası yaşandı.

ABD'de, Michigan eyaletine bağlı Detroit şehrinde, 18,5 milyar dolarlık borçla ülke tarihinin en büyük iflası yaşandı.

Detroit Acil Durum Müdürü Kevyn Orr'un hazırladığı iflas kararı dosyası Vali Rick Snyder tarafından kabul edildi.

Michigan Valisi Rick Snyder yaptığı açıklamada, "18,5 milyar dolarlık borcu bulunan Detroit'in iflastan başka şansı kalmamıştı" dedi.
NTV

ABD Kongre Binası yakınında silah sesleri



03 Ekim 2013
ABD Kongre Binası dışında silah sesleri duyuldu. Silah sesleri nedeniyle giriş ve çıkışlar kapatıldı.

“SIĞINAKLARA İNİN” TALİMATI

Yaralıların olduğu ve ‘çalışanlara sığınaklara inin’ talimatı verildiği bildirildi.

ABD medyasından ve görgü tanıklarından gelen ilk bilgilere göre, silah sesleri Senato’nun çalışma binalarından Hart Building civarında duyuldu. Tanıklar, çok sayıda silah atışı yapıldığını ifade etti.

Polis, Kongre’nin etrafına güvenlik şeridi çekerek, çevrede bulunanlardan binaların içine girmelerini istedi.

1 KİŞİ YARALANDI

ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Harry Reid, Amerikan Kongre Binasi çevresinde meydana gelen silahlı saldırıda bir kişinin yaralandığını söyledi. Kimliği açıklanmayan yaralı kişinin polis olduğu öne sürülüyor.
http://www.dunyatime.com/

Los Angeles Havaalanı'nda saldırı. 1 ölü, 2 yaralı
2 KASIM 2013



Amerika Birleşik Devletleri'nde, Los Angeles havaalanında düzenlenen silahlı saldırıda bir güvenlik görevlisi öldü.

Saldırıda iki güvenlik görevlisi de yaralandı.

Polis yetkililere göre, adının Paul Anthony Ciancia olduğu belirtilen Los Angeles sakini 23 yaşındaki saldırgan çatışmada yaralandı ve gözaltına alındı.
Saldırı ülke genelinde yüzlerce uçuşun aksamasına neden oldu.

İntihar notu

Havaalanı polis yetkilisi Patrick Gannon, saldırganın 3 numaralı terminalde çantasından tüfeğini çıkarıp ateş açmaya başladığını, daha sonra güvenlik kontrollerinin yapıldığı bölüme geçip saldırısını sürdürdüğünü söyledi.
Gannon, ülkenin üçüncü büyük havaalanında yaşanan olayın büyük paniğe yol açtığını kaydetti.

Los Angeles Belediye Başkanı Eric Garcetti, silahında 100 mermi bulunduğu belirtilen saldırganın etkisiz hale getirilmesinin daha fazla kişinin ölmesi ya da yaralanmasını önlediğini söyledi.

Güvenlik görevlilerince ağzından ve bacağından vurulan saldırganın bir gün önce cep telefonundan ailesine intihar edeceğine dair bir mesaj gönderdiği ve üzerinde hükümeti eleştiren bir not bulunduğu belirtiliyor.
Saldırıdan 746 uçuş etkilendi. 46 uçak başka havaalanlarına yönlendirildi. Soruşturma tamamlanıncaya kadar terminalin kapalı kalacağı açıklandı.
BBCT

ABD'de feda eylemcisi yakalandı
13 ARALIK 2013

BBC'nin haberine göre; ABD’nin Kansas eyaletinde feda eylemi düzenlemeye teşebbüs etmekle suçlanan bir havacılık teknisyeni gözaltına alındı.

Yetkiler, ‘kitlesel imha silahı kullanmaya teşebbüs etmekle’ suçlanan 58 yaşındaki Terry Lee Loewen’in bomba yüklü bir aracı ABD’deki Wichita Mid-Continent Havaalanı’nda infilak ettirmeyi planladığını söyledi.

Polis, havacılık teknisyeni olarak çalışan Loewen’in herhangi bir dini grupla bağlantılı olmadığını belirtti.
Yetkilier, Loewen’in gizli görevdeki FBI dedektifleri tarafından yakalandığını ve operasyonda halkın tehlikeye atılmadığını ifade etti.

Loewen, Cuma sabahı patl
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Ekm 23, 2014 6:33 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Ağu 12, 2013 1:54 am    Mesaj konusu: AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN ÇÖKÜŞÜ YAKLAŞIYOR Alıntıyla Cevap Gönder

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN ÇÖKÜŞÜ YAKLAŞIYOR
FLOYD BROWN
CAPITOL HILL DAILY
ÇEVİRİ: ERKAN GÜÇİZ
07.06.2013

Her Cuma, devletin yaklaşan, kaçınılmaz çöküşü hakkında yazıyorum. Bu yazılarım çok ilgi ile karşılanıyor ve sorular geliyor. Bugün sıkça sorulanlardan bazılarına cevap vermek istiyorum.

Sizin aklınızda olanlar da olabilir bunlar.

En çok sorulan, “Floyd, nasıl diyebiliyorsun, devletin çöküşü kaçınılmaz diye; geleceği bilemezsin.” Cevabım basit; ben matematik eğitimi aldım.

Pek çok bilim dalında cevaplar pek kesin olmayabilir. Küresel ısınma mı var? Küresel soğuma mı var? Birkaç iklim bilimi uzmanını bir araya getirin; yalnız iki değişik cevap değil bir yığın olasılık ve ilgi çekici cevaplar çıkar ortaya.

Ancak bu deneyi matematikçilerle yapın, hepsinin bulduğu çözüm aynı olacaktır. Matematik yalan söylemez, denklemler değişmez. Tek değişen problemin verileridir.

Bu yüzden kendime tam güvenle, Amerika çökecektir diyorum. Aslında ABD devletinin çöküşü Enron şirketinin iflası kadar kesin. Çünkü son 40 yıl, politikacılarımız yerine getiremeyecekleri vaatlerde bulundular, ödeyemeyecekleri çekleri imzaladılar.

HAK EDİNME DENKLEMİ

Bu hafta Federal Hükümetin, Emekli, Dul-Yetim ve Özürlü maaşlarını ödeyen sandığın 2013 yılı raporunu inceledim. Geleceğin fotoğrafı korkunç. Bir yıldan kısa bir zamanda, Sosyal Güvenlik Kurumunun açığı, geçen yılki dehşet verici 8,6 trilyonluk tahminin üstüne 1 trilyon daha büyümüş.

Sonuç şu: Sosyal Güvenlik Kurumunun önümüzdeki 75 yıl içinde, şu an elimizdekinden 9,6 trilyon dolar daha fazla paraya ihtiyacı olacak. Ve bu günkü vergi sistemiyle yeteri kadar para toplanamaz.

Washington’daki ve Beyaz Saray’daki liderlerimiz halka, sosyal güvenlikleri için vaatlerde bulundular fakat bunları yerine getirecek parayı toplamak imkânsız.

Bu 9,6 trilyon dolarlık açıktan daha kötüsü Sosyal Güvenlik Kurumunun bu günkü kaynak yetersizliği. Pek çok konuda bütçe kısıntıları son derecede büyük. İşin acı tarafı, orta sınıf Amerikan vatandaşlarının cebindeki son kuruşa kadar hepsini alsak da bu açığı kapatacağımızı sanmıyorum.

ABD’nin, 2011 yılı Gayrisafi Millî Hasılası 15 trilyon dolar; neden politikacılar ekonomimizin altından kalkamayacağı sosyal güvenlik haklarını vaat ediyorlar. Tek cevap, onlar matematiğin ne olduğunu bilmiyorlar. Aşikâr olan o ki Barack Obama basit dört işlemi yapamaz.

Dolayısıyla veriler değişmedikçe iflas ve çöküş kaçınılmaz. Yarın sabahtan başlayarak, harcadığımız yalnız cebimizdeki kadar olursa durum temelinden değişecek. Fakat politikacılardan bu harcamaları dengeli bir bütçe düzeyine indirmelerini istemek, Lindsay Lohan’dan içkiyi, daha da ötesi, John Belushi’den uyuşturucuları bırakmasını istemek gibi bir şey.

AMERİKA NE ZAMAN ÇÖKECEK?

Yukarıdaki devamlı olarak sorulan ikici soru. Cevabı yine basit: Çökmeye başladık bile.

30 yaşın altında iseniz ne demek istediğimi biliyorsunuz. 30 yaşın altında olanlara yetecek kadar iş alanı yok. Amerika, seçkin üniversitelerden diplomalı parlak zekâları ya Walmart’ta kutu taşımaya, ya da Denny’s de garsonluğa gönderiyor. Benim tanıdığım gençler, bırakın kendi alanlarında iş bulmayı, herhangi bir iş bulmakta güçlük çekiyorlar. İnanmıyorsanız, yakınınızdaki 30 yaşın altındakilere sorun, haklı olduğumu göreceksiniz.

Bunun sebebi hükümetimizin endüstriyi yok etme politikası. Amerika yavaş yavaş servetimizle birlikte imalât gücümüzü de eritti. Şimdi dünyanın en zengin %1’i, gezegenin toplam servetinin %39’unu kontrol ediyor. Buna karşıt en alttaki %50’si dünyadaki paranın yalnız %1’ine sahip.

Küresel finans ve politika sistemleri dünya varlıklarını zirvedeki zenginlere aktarıyor. Bu nasıl oldu diye soruyorsunuz. Dünya zenginleri çok büyük miktarda paraları ABD ve diğer ülke hükümetlerine borç olarak verdi. Borçlanma üzerine kurulu para ve finans sistemlerimiz sıradan vatandaşın ve devletin varlıklarını küresel bankacılık sektörüne aktarıyor.

Sonra, “yıkılamayacak kadar büyük” dedikleri bankalar baskı ile değeri olan her şeyi yutuyorlar; dünyanın doğal kaynakları, kârlı işler ve arazi. Politikacıların bize vadettikleri sosyal güvenliğe onların ihtiyaçları olmadığı için de devletin çökmesi umurlarında değil.

Sonunda, bu kontrolsüz hırs devleti çöküş noktasına getirecek.

kaynak: https://www.facebook.com/Banu.Avar.Hayranlari

ABD’de federal hükümet kepenk indirmek üzere
29 EYLÜL 2013



ABD’de Obama’nın sağlık reformu konusundaki görüş ayrılıkları nedeniyle ABD’de devlet hizmetlerinin durmasına 48 saatten az süre kaldı.

Muhalefetteki Cumhuriyetçi Parti’nin çoğunluğu elinde bulundurduğu Temsilciler Meclisi’nde yapılan oylamada sağlık reformu yasası için ayrılan bütçe geri çekildi.

Bu nedenle, zaruri olmayan tüm devlet hizmetlerinin durması ihtimali biraz daha arttı.

Şimdi Beyaz Saray’ın ABD mali yılının yarın gece yarısı sona ermesine dek sağlık yasası bütçesi konusunda uzlaşma bulması gerekiyor.

Aksi takdirde, zaruri olmayan devlet hizmetleri duracak, kamu çalışanları ya ücretsiz izine çıkartılacak ya da maaş almadan çalışmak zorunda kalacaklar.

Temsilciler Meclisi’nde yapılan oylamada sağlık reformu için ayrılan bütçenin bulunmadığı bir Senato bütçesi kabul edildi.

Senato Çoğunluk Lideri Demokrat Partili Senatör Harry Reid, Demokratların hâkimiyetindeki Senato’nun bütçenin bu halini reddedeceğini vurguladı.

Ancak Senato yarın öğleden sonraya kadar toplanmayacak. Bu nedenle yeni bir uzlaşma için sadece saatler kalmış olacak.

‘Başladığımız noktadayız’

Senatör Reid yayımladığı yazılı açıklamada, ‘haftalar süren yararsız siyasi oyunlardan sonra, yine başladığımız noktadayız’ dedi.

Ülkede bu gibi bir durum en son 1995′te yaşandı. Carter ve Reagan iktidarları döneminde ise devlet kurumları 10 kez faaliyetlerini askıya almak zorunda kaldı.

1870′de geçirilen bir yasaya göre bütçe onaylanmamışsa, olağanüstü bir hal olmadığı sürece, federal hükümet faaliyetlerini sürdüremiyor.

1 Ekim’de ABD’de federal yönetimin faaliyetleri durursa, 2,1 milyon kamu çalışanının üçte biri iş bırakmak zorunda kalacak.

Ulusal güvenlik, hava trafiği, yataklı hasta bakamı, acil servis, afet yardımı ve elektrik gibi hizmetler ise bu kapsamın dışında görülüyor.

17 yıldır ilk kez yaşanması muhtemel bu durum Obama yönetiminin önündeki iki mali krizden biri.

Kongre borçlanma tavanını arttırma konusunda uzlaşamazsa, 17 Ekim’de de ABD Hazine Bakanlığı’nın borç çevirmek için borç alma yetkisi sona erecek.

BBCT

Federal hükümetin kepenk kapatmasından sonraki ABD
3 EKİM 2013



BBC'den gazeteci İlhan Tanır'ın gözlemleri:

ABD’de bütçe üzerine verilen "iç savaş"

ABD'nin başkenti Washington'ın caddelerinde bugünlerde olağan dışı bir sakinlik var.

Pazartesi akşamı bütçe mali yılının bitmesi ama yeni bir bütçe için yetkinin ABD Kongresinden çıkmaması ile birlikte, Amerikan hükümeti ''kapatıldı.''

Bir başka deyişle, Obama hükümeti, devletin 'temel' görevlerini ifa edenler olarak sınıflandırılan çalışanlar dışındakilere zorunlu iş bırakma emri verdi.

Kongre ile Beyaz Saray kavgası Washington'da gerçekleşirken, bir eyalet statüsü olmayan ve bütçesini Kongre'den alan Washington DC belediyesi ise belediye başkanı Vincent C. Gray'in emriyle 'özel ihtiyat bütçesi' ni kullanmaya başladı.

Tahminlere göre 218 milyon dolar olduğu söylenen bu bütçe iki haftadan az bir süre için belediyenin çalışmasına izin verecek. Kongre'nin bu süreçte Washington'a yeni bir bütçe vermesi gerekiyor.

Kongre'nin Temsilciler Meclisi ve Senato kanatları, adeta bir masa tenisi oyununu andırırcasına bütçe yasalarını birbirlerine geri göndermeye ve birbirlerinin bütçe önerilerini reddetmeye devam ederken, olan federal devlet için çalışan ama bu süreçte işten el çektirilen Amerikalılara oluyor.

ABD Ulaştırma Bakanlığında uzman olarak çalışan Matthew Lesh, 39, 'furloughed' (memurlara çalışmama emri) olan yaklaşık 1 milyon memurdan biri.
Eşi ve bir kız çocuğuyla Washington DC'ye bağlı Virginia'da yaşayan Lesh'e göre, ''Amerikalılar tarihinde hiç bir zaman başarızlık için tezahürat yapmadı. Şimdi ise Kongre'deki küçük ama aşırı bir kanat, 'Obamacare' (sağlık sigortası) yasasını bir savaş nedeni yaptı'' ve böylece kaybettikleri seçimlerin bedelini ödetme yoluna girdiler.

Washington ve çevresindeki Virginia ile Maryland eyaletlerinde 446 bin kişi federal devlet veya Savunma Bakanlığı için çalışıyor. Bunlardan birçoğu da son günlerde işlerine gitmemeye başladı.

Obama yönetiminin üç yıl önce Kongre'den geçirdiği, daha sonra Amerikan Yüksek Mahkemesi tarafından da onaylanan Sağlık Sigorta yasasının durdurulması, Cumhuriyetçilerin Beyaz Saray'a yeni bir bütçe verme için temel talebi.

Temsilciler Meclisinde 'Tea Party' olarak adlandırılan ve ABD Devletinin ciddi bir şekilde ödeme kesintilerine gitmesini savunan muhafazakar kanat, sağlık sigortasının Amerikan mali bünyesine ek yükler getireceğini savunuyor.

Başkan Obama ve Demokratlara göre ise, Sağlık Sigorta yasası tam aksine önceki serbest piyasa sisteminde artan sağlık sektörü yolsuzluklarını ve maliyetleri şimdiden azaltmaya başladı bile.

ABD hükümeti kapanırken, üzerinde tartışılan Sağlık Sigortası hizmeti ise 1 Ekim itibariyle isteyenlerin hizmetine sunuldu. Amerikan iş sahipleri ve bazı diğer kesimleri için bir yıl ertelenen sigortalanma mecburiyeti, halkın alması için ise önümüzdeki altı ay içinde mecbur hale getirildi.

Sakin Caddeler

Washington'ın en kalabalık caddelerinden Connecticut'da, öğlen saatlerinde her zamankinden daha az araba ve trafik göze çarpıyor.

Şehire giriş ve çıkış saatlerinde Washington'ın ana caddelerinde trafik rahatlaması var.

Şehre giren ve çıkan belediye otobüsleri de eşine az rastlanan bir şekilde, yoğun iş saatlerinde dahi oturacak koltuklara sahip.

Beyaz Saray'a birkaç blok ötede bulunan Connecticut ile L caddesinde bulunan bir Starbucks'da oturan iki Amerikalının konuştuğu konu, Amerika'nın birçok köşesinde milyonlarca Amerikalının konuştuğu konu ile aynı: ''ABD bu düğümü ne zaman çözer?''

40'lı yaşlarında olan Josh Holland, kendisine sorduğumuzda, hükümet kapanmasından kendisinin doğrudan etkilenmediğini söyledikten sonra, konuyla ilgili kendi görüşünü sunuyor: ''Obama bu kavgada geriye adım atamaz. Göçmenlik, silah taşıma yasası veya Suriye'ye müdahale gibi daha birçok iç ve dış politika konusunda Kongre'ye sözünü geçirememiş Obama, başkanlığından kalacak tek miras olan Sağlık Sigortası yasasını Cumhuriyetçilerin dediği gibi bir yıl ertelediğinde dahi kontrolü kaybeder. Çünkü, Obama geri adım attığı takdirde, seneye tam da Kasım ayındaki ara seçimlerin öncesine gelecek aynı Sağlık Sigortası tartışmasında Cumhuriyetçiler çok daha agresif olacaktır.''

Parklar, Müzeler Kapalı

Beyaz Saray'ın da üzerinde bulunduğu 16. caddenin kuzeyinde, U Caddesinin hemen sonrasında Meridian Park isimli ve Milli Parklar Servisine bağlı parkın önünde barikatlar kurulu. Bu derme çatma barikatların üstüne yapıştırılmıs, A4 dosya kağıdına yazılmış notta, ''federal hükümetin kapanmasından dolayı, bu Milli Park tesisi kapalıdır'' yazıyor.

Parkın içinde ise koşanlar ve bebeğini gezdirenler göze çarpıyor.

ABD'nin her yerinden başkent Washington'a ziyarete gelen yerli turistler için herkese bedava olan devlet müzeleri oldukça cazip bir olanak.

Şimdi ise, bu müzelerin yanında, Washington'ın simgeleri olan Amerika'nın kurucu babalarının anıtmezarları, milli parklar veya hayvanat bahçesi de kapalı.

Bu durum da tabii ki şehre gelecek turist sayısını azaltıyor ve işlerine gelmeyen onbinlerce federal memurların da para harcamaması ile şehrin esnafına başka bir darbe daha iniyor.

''Modern Zamanlar İç Savaşı''

Matthew Lesh, iki gündür işe gitmiyor ve günlük rutinindeki bu büyük değişime ayak uydurma gayretinde.
Ama zorla tatile çıkarıldığı bu günler için ileride para ödenip, ödenmeyeceğini de bilmiyor.

Diğer birçok orta sınıf Amerikan ailesi gibi, fatura ve ev taksitlerini aydan aya yetiştirdiğini söylüyor.

Amerika'nın ekonomik şartları gözönüne alındığında, hükümet açıldığında işe gitmediği şu günler için para ödenmemesi Matt Lesh'i şaşırtmayacak.

Yine Matt'e göre, ''Amerika'da şu an yaşananlar bir modern zaman iç savaşı.''

Demokratlar ve Cumhuriyetçi politikacılar gün boyunca Amerikan televizyon ve gazetelerine demeç veriyor, kendilerinin halkın çıkarını koruduğunu iddia ederek, diğer tarafı bencillikle suçluyorlar.

Kısmi bir felç yaşayan Amerikan hükümeti ise, Dışişleri Bakanlığından Savunma Bakanlığına bu felcin getirdiği yüklerle başetme gayretinde.

"Cumhuriyetçiler yakında hükümeti kapatmanın iyi bir fikir olmadığını anlayacaklar. En iyi yol Cumhuriyetçilere verilecek bazı tavizlerle problemin çözümü."

John McCain, Cumhuriyetçi Senatör

Başkan Obama'nın önümüzdeki hafta Asya'ya planlanmış dış gezisinin dahi kaderi meçhul. Dış politikada uzun yıllardır pasiflikle suçlanan Obama hükümetinin bu süreçte 'zayıflık' imajı daha da güçleniyor.

Sağlık ve Halk Servisleri Bakanı Kathleen Sebelius ise, Cumhuriyetçilerin ''taktiklerinin'', ülkenin ekonomik iyileşmesine darbe vurabileceği ve ''ekonomiyi tekrar bir durgunluğa çekebileceği'' uyarıları yaptı.

Amerika'nın kredi notunun, Washington'daki kilitlenme sürdüğünde, tehdit altında olduğu birçok uzmanca dile getiriliyor.

Bununla birlikte, Amerikan hükümetinin kapanması ile Amerikan halkının veya ekonomisinin ciddi bir şekilde etkilenmeyeceğini iddia edenler de yok değil. Örneğin Cumhuriyetçi tabana yakınlığı ile bilinen Fox TV, olanları, bazı haberlerinde Amerikan hükümetinin kapatılması olan 'shutdown' yerine, 'slimdown' (zayıflama) olarak referans ediyor.

Ne Zamana Kadar?

ABD hükümetinin kapalı kalmasının daha ne kadar süreceğini bilen yok.

Amerikan basınında çıkan bazı analizler bu kilitin haftalarca sürebileceğini iddia etmeye başladı.

Diğer taraftan, yine 17 Ekim'de, ABD bütçesinin borç tavanına ulaşması bekleniyor ve daha fazla ödünç para alabilmesi için Beyaz Saray'ın yine Kongre'den yeni bir yetkiye ihtiyacı olacak. Bundan dolayı da, şu anki bütçe yetkisi tartışmalarının, borç tavanı tartışmalarına eklenmesi ve ikisinin birlikte, bir 'büyük pazarlık' masasına yatırılması da mümkün.

Senatör John McCain'e göre ise, ''Cumhuriyetçiler yakında hükümeti kapatmanın iyi bir fikir olmadığını anlayacaklar. En iyi yol Cumhuriyetçilere verilecek bazı tavizlerle problemin çözümü".

Amerikan Halkı

Amerikan halkı çözüm için beklerken, IHS Inc.'in yaptığı hesaplamalara göre, Amerikan hükümeti kapalı kaldığı her gün 300 milyon dolarlık bir zarara girecek.
Kapalı kalma süresi uzadıkça, bu zarar hızlanarak artacak.

Detroit: Enkaza dönen kent kaderini bekliyor
Kim Gittleson
BBC News, Detroit
23 EKİM 2013



Üç ay önce Detroit ABD tarihinin iflas ilan eden en büyük şehri oldu.
Bugün de, Detroit büyüklüğünde bir şehrin, faturalarını ödemeyi durdurup durduramayacağını belirleyecek duruşma başlıyor.

Nihai kararın ülke genelinde şehir ve eyaletler için büyük etkileri olabilir.
Kaygılı bekleyiş
Belki de mahkeme karraını hiç kimse 63 yıldır evli olan Erma ve Gordon MacDonald kadar merakla beklemiyordur.
87 yaşındaki Gordon MacDonald karısını işaret ederek "Ben ondan daha akıllıyım" diye espri yapıyor.
"Sadece aptal bir insan benimle evlenmeyi kabul eder."
Doğuştan şakacı bir insan olan MacDonald insanların kendisine neden o kadar çok güldüğünü sorduğunu söylüyor.
82 yaşındaki karısına göre bu sorunun kolay bir cevabı var: "Biz ağlanacak halimize gülüyoruz."
Çocuk ve torunlarının fotoğrafları ile dekore edilmiş küçük tek odalı dairede MacDonald çifti birden sessizleşiyor.
Gordon ve Erma MacDonald
Gordon MacDonald'ın Detroit Polisi ile geçirdiği 39 yıl içinde kazandığı emeklilik maaşının kaybolması halinde ne yapacaklarını düşünüyorlar.
Bu emeklilik maaşı Detroit'in iflas ilanının kurbanı olabilir.
MacDonald çiftinin böyle durumla karşı karlıya kalması düşük ihtimal gibi görünüyor olsa da, gerçekte Detroit'in iflası için izin verilirse, şehrin yönetimi son derece zor kararlarla karşı karşıya kalacak.
Temel hizmetlerde çöküş
Michigan eyaleti tarafından şehir yönetimine getirilen Kevin Orr, Detroit'in iflasın getireceği yeni bir finansal başlangıç dışında seçeneği olmadığını savunuyor.
Kent 18 ila 20 milyar dolar borç içinde.
Şişen emeklilik ve sağlık maliyetleri 9 milyar dolar.
Zaten temel hizmetler iyice azalmış durumda.
Bu da daha fazla sakini kentten uzaklaşmaya itiyor.

Bir zamanlar iki milyona ulaşmış olan şehrin nüfusu şu anda 700.000.
Ambulans, polis ve itfaiye gibi acil hizmetlere yapılan çağrılara yanıt süresi bir saati geçiyor.
Sokak lambalarının üçte birinden azı çalışıyor.
80.000'den fazla emlak terk edilmiş halde.
Doğa, öyle görünüyor ki, federal mahkemeden daha hızlı hareket ediyor.
'Amerikan kâbusu'
Tüm sıkıntılara rağmen, kentin emeklilik fonunu temsil edenler iflasın şehir yöenetiminin uzun zaman önce verdiği sözlerden dönmek için fırsat olacağını söylüyorlar.
Bu kişiler Kevin Orr'un hesaplamalarına itiraz ediyor.
Ve hayatlarını Detroit'i güvenli ve temiz tutmak için çalışarak geçirmiş olan 23.500 emeklinin elleri boş kalmasının haksızlık olduğunu söylüyorlar.
Bir gözaltı merkezi görevlisi olarak 29 yıl geçiren ve şimdi ayda 850 dolar emekli maaşıyla yaşamaya çalışan Donald Hall "Amerikan rüyasını, Amerikan kâbusuna çevirdiler" diyor.
Gözler Detroit'te
Detroit'in ABD kentleri arasında benzersiz olduğuna hiç şüphe yok.

Kentin yükselişi de çöküşü de büyük oldu.
Michigan Garı gibi görkemli bir yapı, inşa edilmesi üzerinden yüz yıl bile geçmeden adeta Antik Çağ kalıntılarına dönmüş durumda.
Northwestern Üniversitesi'nden ekonomistler tarafından yapılan bir araştırmaya göre, ABD genelinde şehir ve ilçelerin fonlanmamış emeklilik yükümlülükleri 574 milyar doları buluyor.
Providence, Rhode Island ve San Diego gibi şehirler, emeklilere yapılan mali vaatlerin ağırlığı altında ezilme işaretleri veriyor.
Michigan Üniversitesi'nden Hukuk Profesörü John Pottow "Detroit'in iflas kararı kabul edilecek olursa, bütün büyük kentlerin gözü bu kararda olacak" diyor.

ABD'de feda eylemcisi yakalandı
13 ARALIK 2013
BBC'nin haberine göre; ABD’nin Kansas eyaletinde feda eylemi düzenlemeye teşebbüs etmekle suçlanan bir havacılık teknisyeni gözaltına alındı.

Yetkiler, ‘kitlesel imha silahı kullanmaya teşebbüs etmekle’ suçlanan 58 yaşındaki Terry Lee Loewen’in bomba yüklü bir aracı ABD’deki Wichita Mid-Continent Havaalanı’nda infilak ettirmeyi planladığını söyledi.

Polis, havacılık teknisyeni olarak çalışan Loewen’in herhangi bir dini grupla bağlantılı olmadığını belirtti.
Yetkilier, Loewen’in gizli görevdeki FBI dedektifleri tarafından yakalandığını ve operasyonda halkın tehlikeye atılmadığını ifade etti.

Loewen, Cuma sabahı patlayıcı yüklü araçla havaalanı yoluna girmeye çalışırken yakalandı.

ABD Adalet Bakanlığı yetkilileri, kendi geçiş kartıyla saldırıyı gerçekleştirmek için Loewen’in aylardır plan yaptığını aktardı.
haber93

ABD'de yolsuzluk skandalı: Hediye ve borç para
1 AĞUSTOS 2014



Eski Virginia Valisi Bob McDonnell ve eşi Maureen hakkında süren yolsuzluk skandalının en önemli tanığı iş adamı Jonnie Williams, Maureen McDonnell'ın, kendisine iş hayatında kolaylık sağlama karşılığında "hediye ve borç para taleplerinde" bulunduğunu söyledi.

Mahkeme savcısı, Jonnie Williams'ın Bob ve Maureen McDonnell'a toplam 165 bin dolar tutarında hediye ve para verdiğini bildirdi.

Maureen McDonnell

Eski vali McDonnell ise yolsuzluk yaptığı iddialarını reddediyor. McDonnell, evliliğinin kötü gittiğini ve eşinin Jonnie Williams'a "tutulmuş" olduğunu savunuyor.

Dünkü duruşmada iş adamı Williams, McDonnell çiftine hediyeler almasının hatalı bir hareket olduğunu belirtti.

Star Scientific adlı vitamin şirketinin başkanı olan Jonnie Williams, "Maureen McDonnell'a istediği 6 bin dolarlık Rolex saati almam, kendi adıma hatalı bir hareketti. İhtiyaç duyduğum yardımı elde etmek için bu tür şeyler almamalıydım." dedi.

İş adamı, McDonnells çiftiyle dostluğu olduğunu ise reddetti.

Savılık makamı, McDonnell'ın mali yardıma ihtiyaç duyduğunu ve Jonnie Williams'a eyalet yetkilileriyle toplantılar ayarlayarak karşılığında iş adamından bedava tatiller ve nakit para aldığını öne sürdü.

Eski vali McDonnell ise, Williams'a, Virginialı herhangi bir iş adamına yapacağı desteği verdiğini savunmakta.

Çarşamba günkü oturumda da, Williams, Maureen McDonnell'ın, kendisini eşiyle buluşturmak için para talep ettiğini ve pahalı alışverişlerini karşılamasını istediğini söylemişti.
Eski vali Bob McDonnell

Savcının dokunulmazlık verdiği Williams, eski valinin eşine nakit para vermeden önce, daima Bob McDonnell'ı durumdan haberdar ettiğini ve eski valinin de gösterdiği cömertlik için kendisine teşekkür ettiğini belirtti.

Bir dönemde Cumhuriyetçi Parti içinde, ülke çapında yüksek mevkiye yükselmeyi hedefleyen, yükselen yıldızlarından biri olarak görülen Bob McDonnell, Ocak ayında görev süresinin sonunda, itibarını kaybetmiş olarak görevinden ayrılmış ve ikinci dönem için aday olması yasaklanmıştı.
BBCT

Beyaz Saray'da alarm
Beyaz Saray'ın önündeki demir parmaklıkları aşarak bahçeye atlayan şüpheli, Gizli Servis köpekleri tarafından etkisiz hale getirildi.
23 Ekim 2014



Dünyanın en iyi korunan yerlerinden biri olarak gösterilen Beyaz Saray, bir ay aradan sonra yeniden birinin demir parmaklıkları aşarak içeri girme olayına sahne oldu. Akşam saatlerinde Beyaz Saray'ın önündeki parmaklıkları aşan 23 yaşındaki Dominic Adesanya, bahçeye atladıktan sonra ikametgahı korumakla görevli özel polis birimi Gizli Servis'in bekçi köpekleri tarafından etkisiz hale getirildi.

Gizli Servis Sözcüsü Edwin Donovan, yaptığı açıklamada, kuzey cephesindeki parmaklıkları aşarak Beyaz Saray avlusuna atlayan Adesanya'nın özel eğitimli köpeklerden birini tekmelediğini ancak diğerleri tarafından yere devrildiğini belirtti. "Köpekler şahsı etkisiz hale getirdi" diyen Donovan, Adesanya'nın yakalandığında silahsız olduğunu kaydetti.

Saldırının ardından Beyaz Saray'a giriş ve çıkışlar yaklaşık 90 dakika durdurulurken, Adesanya yakındaki bir hastaneye götürüldü.

Geçen ay Beyaz Saray'ın önündeki demir parmaklıklardan atlayan ve 64 metre uzunluğundaki bahçeden koşarak geçen 42 yaşındaki Irak gazisi Omar Gonzalez, Başkan'ın konutuna girmişti. Konutta bir Gizli Servis görevlisini de geçen Gonzalez'in bıçaklı olduğu ortaya çıkmıştı. Törenlerin yapıldığı Doğu Salonu'na kadar ulaşan Gonzalez, Yeşil Salon'a girmek isterken etkisiz hale getirilmişti. Hakim karşısına çıkarılarak tutuklanan Gonzalez'in aracında da 2 balta, 1 pala ve 800 mermi bulunmuştu.

Skandalın ardından eleştirilerin hedefi haline gelen Gizli Servis Direktörü Julia Pierson, 1 Ekim'de görevinden istifa etmişti.
Cumhuriyet

"Domuzlara kanat takmaya gidiyorum. Onlar bizden birini aldılar, biz de onlardan ikisini alalım": ABD'de 2 polis öldürdü
21 Ara 2014



Polislerin siyahlara yönelik ayrımcılığına karşı protestoların sürdüğü New York kentinde iki polis öldürüldü. Sosyal medya hesabında polise 'domuz' diyen siyahi eylemci Ismaaiyl Brinsley, olayın ardından intihar etti.

Olay mahalline gelen siyah bir adam, siyahların öldürülmesine karşı çıkanların 'Eller yukarıda, ateş etme' sloganını attı.

New York polisi, Brookyln'in Bedford-Stuyvesant bölgesinde duran polis devriye aracına yerel saatle 14.50'de saldırıldığını açıkladı. Aracın içinde oturan iki polis memurunu yakın mesafeden silahla vurarak öldüren 28 yaşındaki Ismaaiyl Brinsley, daha sonra gittiği metro istasyonunda intihar etti.



Brinsley, Instagram hesabı üzerinden bir tabanca resmiyle birlikte paylaştığı gönderide, "Domuzlara kanat takmaya gidiyorum. Onlar bizden birini aldılar, biz de onlardan ikisini alalım" yazdı. Ardından, "Bu son gönderim olabilir. Domuzları sarmaya gidiyorum" diyen eylemci Ismaaiyl Brinsley, gönderiden kısa bir süre sonra da iki polisi polis arabasının içinde vurarak öldürdü.

Obama, etlemi kınadı.

Protestolar sürüyor

Cumartesi günü ABD'de son beş ayda dört siyahın polis tarafından öldürülmesini protesto edenlerle, polise destek olanlar New York belediye binası önünde karşı karşıya gelmişti.

Ferguson’da Mike Brown’un öldürülmesiyle başlayan protestolar, siyahları öldüren polislerin aklanmasıyla ABD’nin pek çok kentine yayılmıştı.

28 yaşındaki Akai Gurley, New York'un Brooklyn bölgesinde polis memuru Peter Liang tarafından 20 Kasım gecesi vurulmuş, olayın kaza olduğu öne sürülmüştü.
Haber 93

ABD'de bir polis de Florida’da öldürüldü
21 Ara 2014



Cumartesi günü New York’da 2 polisin öldürülmesinin ardından Pazar günü de Florida’da bir polis memuru öldürüldü. Bu cinayetin de polis şiddetine karşı intikam amacıyla işlendiği ihtimali üzerinde duruluyor.

ABD’nin Florida eyaletinde, Tampa kentinin 48 kilometre kuzeybatısındaki Tarpon Springs kasabasında yerel saate göre Pazar sabahı bir polis vurularak öldürüldü. Saldırgan yakalandı. Polis, bu cinayetin önceki gün New York’ta gerçekleşen polise yönelik saldırı gibi intikam amaçlı olup olmadığını araştırıyor. Bu kasabada 1969'dan beri ilk defa bir polis memuru öldürüldü.
Tarpon Springs şerif ofisi saldırganın uzun bir araba takibinin ardından yakalandığını açıkladı.
El Ceziretürk

Beyaz Saray'da panik: Bahçeye insansız hava aracı düştü
26 Ocak 2015

Karşı Gazete'nin haberine göre; Sabah saatlerinde Beyaz Saray bahçesinin güney doğusuna düşen bir insansız hava aracı gizli servisi alarma geçirdi. Bu gelişme üzerine Beyaz Saray'ın giriş çıkışları kapatıldı.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Sözcüsü Josh Earnest, "Beyaz Saray’ın bahçesinde şüpheli ama herhangi bir tehdit teşkil etmeyen bir insansız hava aracı (Drone) bulunduğunu" açıkladı.
haber 93

Washington'da yaşayan Müslümanlar, üç Müslüman gencin ölümüne dikkat çekmek için Beyaz Saray önünde Cuma namazı kıldı
14 Şubat 2015



Beyaz Saray önünde Cuma namazı ABD, Beyaz Saray , Kuzey Karolina ,
ABD'nin başkenti Washington'da yaşayan Müslümanlar, Kuzey Carolina eyaletinde silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden üç Müslüman gencin ölümüne dikkat çekmek için Beyaz Saray önünde Cuma namazı kıldı.

Washington'da yaşayan bir grup Müslüman, Chapel Hill kasabasında kendisini "ateist" olarak tanımlayan Craig Stephen Hicks tarafından evlerinde silahla vurularak öldürülen 23 yaşındaki diş hekimliği öğrencisi Deah Barakat, 21 yaşındaki eşi Yusor Muhammed Ebu Salha ve 19 yaşındaki baldızı Razan Muhammed'i anmak için Beyaz Saray önünde toplandı. Dondurucu havaya rağmen yaklaşık 200 kişinin katıldığı anma töreninde, üç genç için dualar edildi.

Buradaki konuşmalarda, ABD'deki Müslümanların kendilerini güvende hissetmedikleri ve islamofobinin tehdit edecek düzeyde arttığına dikkat çekilerek, 3 gencin cinayetinin "nefret suçu" kapsamında soruşturulması çağrısında bulunuldu.

Konuşmalardan sonra katılımcılar, okunan ezanın ardından Beyaz Saray önünde Cuma namazı kıldı.

Töreni organize edenlerden Mahroh Jahangiri, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Chapel Hill cinayetinin ABD'de her geçen gün artmakta olan islamofobinin bir yansıması olduğunu kaydetti. Jahangiri, "Terör saldırılarının beyaz Amerikalılar tarafından da gerçekleştirilebileceği tüm dünya tarafından anlaşılmalı. Terör din ve ırk tanımıyor" ifadelerini kullandı. Washington kentinde hatip olan ve Cuma namazını kıldıran Adam Sbita ise ABD Başkanı Barack Obama'nın öldürülen 3 Müslüman genç için Trevyon Martin vakasındaki hassasiyeti göstermediğini belirterek, "Biz Obama'dan Trevyon Martin ve öldürülen diğer masum Amerikalılar için yaptığı gibi, bu cinayeti de kınamasını bekliyoruz. Obama'nın öldürülen üç parlak Amerikan vatandaşının ailelerini rahatlatacak birşeyler söylemesini ve yetkilileri soruşturmayı gerektiği gibi 'nefret suçu' kapsamında sürdürmeleri için görev başına çağırmasını istiyoruz. Cinayetin nefretle işlenmediğini ya da öldürülenlerin inançlarıyla herhangi bir ilgisi olmadığını söylemek tam bir saçmalık" dedi.
Habertürk

3 müslüman gencin öldürülmesi
13 Şubat 2015



ABD’de 3 Müslüman’ın öldürüldüğü katliamın ardından ifadeler, Gabriel Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi’ romanında anlattığı türden ‘bilinçli göz yumma’ trajedisini ortaya koyuyor

ABD’de salı günü 3 Müslüman gencin öldürülmesinin ardından, olayın bir nefret suçu olup olmadığı yönündeki tartışmalar sürüyor. Henüz 1 aylık evli Deah Bereket (23) ve Yusor Muhammed Ebu Salha (21) ile Yusor’un kız kardeşi Rezan Muhammed’in (19) katili Craig Stephen Hicks’in (46) amacı henüz netlik kazanmadı. Kuzey Corolina Savcılığı, olayın ardında “uzun süredir devam eden bir otopark kavgası” olduğunu açıkladı. Hicks’in eşi Karen de “Tek söyleyebileceğim, bu olayın din veya kurbanların inancıyla kesinlikle ilişkisi olmadığıdır” dedi.

MÜSLÜMAN’A KATLİAM ‘SON DAKİKA’ OLAMADI! MÜSLÜMAN’A KATLİAM ‘SON DAKİKA’ OLAMADI!

Kurbanların yakınları ise olayın sadece bir otopark sorunu olmadığı görüşünde. Sandırıda 2 kızını yitiren Muhammed Ebu Salha, “Bunların başımıza geleceğini biliyordum” diye konuştu. Hicks’in kızlarının kapısına gürültü gerekçesiyle sık sık dayandığını ve belinde silahla görüldüğünü anlatan baba, “Kızım bana bir keresinde ‘Sanırım görünüşümüzden ve kimliğimizden nefret ediyor’ demişti. Bu bir nefret suçu olmasa, herkesi tek tek başından vurur muydu?” ifadesini kullandı. Deah Bereket’in yakın arkadaşı yönetmen Kenan Demir de kurbanların Hicks tarafından sık sık ırkçı saldırıya maruz kaldığını ileri sürdü. Demir, “Bu kişi (Hicks) daha önce de Deah’ın eşine ‘Sen neden başörtüsü örtüyorsun, siz neden Müslüman’sınız, ne işiniz var Amerika’da?’ diye tehditler yağdırıyordu. Son hafta tehdit edip silahını da göstermiş” dedi.
habertürk

ABD'DE ÜÇ MÜSLÜMAN VURULARAK ÖLDÜRÜLDÜ
11 Şubat 2015



ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde üç Müslüman öğrencinin dün evlerinde uğradıkları silahlı saldırıda öldürüldüğü bildirildi

ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde üç Müslüman öğrencinin dün evlerinde uğradıkları silahlı saldırıda öldüğü bildirildi.

Yerel medyada çıkan haberlere göre, 23 yaşındaki Deah Shaddy Barakat, 21 yaşındaki eşi Yusor Muhammed ve 19 yaşındaki baldızı Razan Muhammed Abu-Salha'nın Chapell Hill'deki evlerinde vurularak öldürüldü.

Türkiye'deki Suriyeli mülteci öğrenciler için yardım kampanyası başlatan Barakat'ın, diş hekimliği fakültesinde öğrenim gördüğü ve kısa bir süre önce Yusor Muhammed ile evlendiği belirlendi.

Olayın ardından 46 yaşındaki Craig Stephen Hicks, Barakat ile eşi ve baldızını öldürdüğünü itiraf ederek polise teslim oldu.

Hicks'in gözaltına alındığı ve sorgulandığı belirtildi.

Cinayetlere tepkiler

Bu arada üç Müslümanın öldürülmesi, büyük tepkiye neden oldu.

Sosyal medyada öldürülen gençlerin resimlerini paylaşanlar, ABD basınını cinayetle ilgili haberlere yeterince yer vermediği için eleştirdi.

Florida'daki Barry Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Halid Beydun da sosyal paylaşım sitesinde "Müslümanlar, ancak tetiği çektiklerinde haberlere çıkıyorlar, vurulduklarında değil. Chapel Hill cinayetlerinin medyada yer almaması da bunu ispatlıyor" dedi.

El Cezire'nin yan kuruluşlarından AJ Plus'ın yapımcılarından Sana Said da Twitter hesabında "Utanç verici bir olay. Bu islamofobinin nasıl işlediğini gösteriyor" yazarak tepkisini dile getirdi.
Habertürk

BİNLERCE MÜSLÜMAN AMERİKA VE AVRUPA BASININI PROTESTO ETTİ
13 Şubat 2015



İngiltere'nin başkenti Londra'daki BBC Genel Merkezi önünde toplanan yüzlerce Müslüman, ABD'de öldürülen 3 Müslüman gençle ilgili haberlere yeterince yer verilmediği gerekçesiyle Amerika ve Avrupa basınını protesto etti
ABD ve Avrupa basını protesto

Kuzey Carolina eyaletinde önceki gün uğradıkları silahlı saldırada hayatını kaybeden 3 Müslüman gence yönelik saldırı ve bu olayla ilgili haberlere yeterince yer verilmemesini gerekçe göstererek basını protesto etmek iseyen yüzlerce Müslüman akşam saatlerinde başkent Londra'daki BBC Genel Merkezi önünde toplandı. 'Irkçılığa Karşı Dur' isimli kampanyayı yürüten grup tarafından düzenlenen gösteride protestocular, "Müslümanları terörist olarak göstermeyi durdurun", "Müslümanların yaşamları da önemlidir" yazılı dövizler taşıdılar. Göstericiler ayrıca, "İslamofobiye hayır", "İslamofobi gitmeli" gibi sloganlar attı.

Protestocular adına basın açıklama yapan göstericilerden Sabby Dhalu, 3 gencin öldürülmesinin 'nefret suçu' olarak kabul edilmesi gerektiğini savunarak, "Müslüman toplumun üyeleri sürekli saldırganlar olarak gösteriliyor ancak terörizm kurbanı olarak gösterilmiyor" dedi.

BBC'yi, 3 Müslüman gencin, Chapel Hill kasabasındaki Kuzey Carolina Üniversitesi yerleşkesi yakınında bulunan evlerinde öldürülmesiyle ilgili 'sessiz' kalmakla suçlayan göstericiler, İngiliz basınının geçen ayki Paris saldırılarına yayınlarında geniş yer verdiğini anımsatarak, 3 Müslüman gencin öldürülmesiyle ilgili medyanın yayın yetersizliğinden dolayı üzgün olduklarını ifade ettiler.

BBC geçen yıl da İsrail'in Gazze saldırıları sırasında 'tek taraflı yayın yapmakla' eleştirilmiş, BBC binası önünde toplanan onbinlerce kişi, kurumun yayın politikasına tepki göstermişti.
Habertürk

ABD Büyükelçiliğinde Skandal
12 Nisan 2010
Amerika’da cinayete teşebbüsten uyuşturucu kaçakçılığına kadar 26 ayrı sabıkası bulunan firari Carlos Enrique Rodrigez bakın nerde ortaya çıktı...

Amerika’da cinayete teşebbüsten uyuşturucu kaçakçılığına kadar 26 ayrı sabıkası bulunan firari Carlos Enrique Rodrigez’in, ‘Carlos Sakazar’ sahte kimliğiyle ABD elçiliğinde aşçı olarak işe girdiği ortaya çıktı

Ankara’daki diplomatik çevreler ABD Büyükelçiliği’nde ortaya çıkan büyük bir skandal ile çalkalanıyor. ABD Büyükelçiliği aşçısının 26 ayrı suçtan sabıkalı ve hakkında yakalama emri olduğunun ortaya çıkması Amerikan misyonunda panik yarattı. Skandal, 26 Şubat 2009’da elçilikte aşçı olarak işe giren Carlos Sakazar ile ilgili yapılan güvenlik soruşturmasında belirlendi. Amerika’daki CIA merkezinde, parmak izi incelemeye alınan Sakaraz’ın aslında cinayete teşebbüs, adam yaralama ve uyuşturucu suçlarından hakkında 26 ayrı kayıt bulunan Carlos Enrique Rodrigez olduğu belirlendi. Olay, azılı suçlu Carlos Enrigue Rodrigez’in bir Türk kızıyla evlenip yeni bir hayat kurmak istemesi üzerine başladı. Rodrigez, Boston’da tezgahtarlık yapan Türk kızı Fidan G. ile evlendikten sonra hakkında devam eden mahkemeler sonuçlandı ve yakalama kararı çıktı. Rodrigez, Carlos Sakazar adına hazırlanmış bir kimlik çıkarttıktan sonra eşi Fidan’a “Türkiye’ye gidip yeni bir hayat kuralım. Beni orada kimse tanımaz. Suça karışmayacağıma sana söz veriyorum” diyerek ikna etti. Rodrigez elindeki sahte kimlikle Carlos Sakazar adına kendi resminin bulunduğu gerçek bir pasaport çıkarmayı da başardı. Eşi Fidan ile birlikte 2008 Aralık ayında Türkiye’ye gelerek Ankara’ya yerleşti.
Rodrigez, kısa süre sonrada Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne başvurarak oturma izni almayı başardı. Sonra da ABD Büyükelçiliği’ne profesyonel aşçı olduğunu söyleyerek kendisine iş bulması konusunda yardımcı olunmasını istedi. Şansı yaver giden Rodrigez, 4 bin 500 dolar maaş ile Carlos Sakazar adıyla elçilikte aşçı olarak işe girdi.

15 ay sonra sınırdışı edildi

Aylık 4 bin 500 dolarla işe girdikten sonra Başkent’in gözde semtlerinden Çayyolu’nda bir villa kiralayan Rodrigez’in mutluluğu 15 ay sürebildi. Elçilikte çalışan personelle ilgili yapılan güvenlik soruşturmasında Rodrigez’in parmak izi taraması, gerçek kimliğini deşifre etti. Çok sayıda sabıkası ve hakkında yakalama emri bulunan Rodrigez, işten atıldıktan sonra deport edilmek üzere Türk polisine teslim edildi. Oturma tezkeresi iptal edilen Rodrigez daha sonra sınırdışı edildi. haber10

ABD'de her 15 saniyede bir kadın dövülürken, 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor

Erzurum Aile Danışma Merkezi Müdürü Ayla Aydeniz, ABD'de her 15 saniyede bir kadın dövülürken, her 90 saniyede ise bir kadının tecavüze uğradığını belirtti.

Erzurum İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla ETSO Konferans Salonu'nda bir program düzenledi. Dünyada ve Türkiye'de kadınlara yönelik şiddeti verilerle anlatan Aile Danışma Merkezi Müdürü Ayla Aydeniz, kadınların fiziksel, ekonomik, cinsel, psikolojik şiddete maruz kaldığının altını çizdi.

ABD'de her 15 saniyede bir kadının fiziksel şiddete maruz kaldığının altını çizen Aydeniz, her 90 saniyede ise bir kadının tecavüze uğradığına vurgu yaptı. Türkiye'de ise kadınların onda birinin fiziksel şiddete maruz kaldığına dikkat çeken Aydeniz, dünyanın bir çok yerinde kadınların çeşitli şiddetlere maruz kaydığını ifade etti. Aydeniz, kadınların şiddete maruz kaldığı durumlarda nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini ve kimlerden yardım alabileceklerini sıraladı.
habertaraf

Çin, süper bilgisayar yarışmasında ABD'yi geçti
Çin'in süper bilgisayarı Tianhe-1A, "en hızlı bilgisayar unvanı"nı ABD'nin Tenessee eyaletinde yer alan Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı'ndaki Cray XT5 Jaguar adlı bilgisayarın elinden aldı. Saniyede 2.5 trilyonu aşkın işlem yapan Tianhe-1A'in hızı, ABD'deki rakibinden neredeyse yüzde 50 daha fazla. Tianhe-1A, buzdolabı büyüklüğünde 100 kadar dolaptan oluşuyor ve toplam ağırlığı 155 tonun üzerinde. 30.10.2010 TIANJIN netgazete

New York'ta Tayfun sonrası bir haftadır kesik elektrik
SelimAtalayNY Selim Atalay
New York; Tayfun sonrası bir haftadır kesik

Dünya'da ABD hakimiyetinin sonu geldi
31 Ocak 2010,
Ana Haber

Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler kendi çıkarları ve değerleri doğrultusunda ABD'ye karşı durmayı ve yükselen birer güç olmayı başardı.

ABD Başkanı Barack Obama bundan bir yıl önce göreve geldiğinde ülkesinin yeni dış politika anlayışının en önemli maddelerinden birinin “haydut devletler”le diyaloga geçilmesi olduğunu açıklamıştı. Ancak bugün Obama’nın Burma’dan Kuzey Kore’ye, Venezüella’dan İran’a kadar uzattığı elinin sıkılı yumruklarla karşılaştığını söylemek yanlış olmaz.

Birleşmiş Milletler (BM) eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın özel yardımcılığını yapmış olan Nadir Musevizade’ye göre Obama’nın diyalog politikasının başarısız olmasının nedeni Washington’ın dünya düzeninin değiştiğini henüz anlayamaması.

Newsweek için bir makale kaleme alan Musevizade, Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler çoktan bu değişikliğin farkına vardığını savundu. Bu ülkeler bu sayede kendi çıkarları ve değerlerini savunarak gerçek birer güç haline geldiler.

Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonraki dönemde ABD’nin “dünya hakimiyeti”ne en büyük engeli de bu ülkeler çıkardı. Musevizade bugün Batı değerleriyle tanımlanan “uluslararası kamuoyu” fikrinin zayıfladığını ve ABD’nin de pek çok başka ülke tarafından haydut devlet olarak görülebileceğini belirtti.

YÜKSELEN GÜÇLER YARAMAZLARIN YANINDA

Bugün Washington’ın başka ülkeleri kendi gündemi etrafında bir araya toplayıp, liderlik etme şansı çok zayıf. Güçlü, kaynaşmış bir uluslararası kamuoyunun yokluğunda da ABD’nin geçmişin haydut devletleri üzerine yaptığı baskı tersine tepecek gibi görünüyor.

Batının çabaları yüzünden bu devletlerin aralarındaki ilişkiler gittikçe yakınlaşıyor. Burma Kuzey Kore’yle nükleer silah anlaşmaları yapıyor, İran Suriye’yle dostluğunu perçinliyor, Venezuela’yla Küba dost oluyor.

Dahası Türkiye, Brezilya, Çin ve Rusya gibi “yükselen meşru güçler” de bu nispeten zayıf “yaramazlar”ın yanında yer aldıklarını gizlemiyor. Washington haydut devletleri cezalandırmaya çalıştıkça rakipler bu devletlerle yatırım ve savunma anlaşmaları yapıyor.

Çin’in Burma’da, Rusya’nın İran’da, Brezilya’nın da Küba’daki yatırımlarının boyutları herkesçe biliniyor. Küresel yönetişimin kilit kurumları olan BM Güvenlik Konseyi, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) bu yükselen yeni güçlere karar mekanizmaları içinde yer vermekte gönülsüz davrandıklarını hatırlatan Musevizade, dolayısıyla bu ülkelerin bu kurumlardan çıkan yaptırım önerilerini destekleme ihtiyacı hissetmediklerini ifade etti.

LULA VE ERDOĞAN

Dış politikada bağımsızlıklarını son dönemde kazanan bu ülkeler konumlarının altını her gün daha kalın bir biçimde çiziyor.

Kısa bir süre önce Brezilya Cumhurbaşkanı Lula da Silva Mahmud Ahmedinecad’la birlikte yaptığı açıklamada söylediği, “Başkalarının da bizim düşündüğümüz gibi düşünmeleri gerektiğini düşünmeye hakkımız yok” cümlesi Batı dünyasının dışındaki ülkelerde ABD liderliğindeki Batı politikalarına göre daha fazla destek görüyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Lula’dan birkaç gün önce Ahmedinecad’ı Türkiye’de ağırlamış ve İran’ın nükleer programının “barışçıl” amaçlar için olduğunda ısrar etmişti. Batı basını da tahmin edilebileceği gibi hem Lula’yı hem de Erdoğan’ı demokratik değerlere ve küresel dayanışmaya ihanet ettikleri için eleştirmişti.

Musevizade bu eleştirilerin önemli bir noktayı kaçırdığını savundu. Lula ve Erdoğan gibi demokratlar Ahmedinecad’ın yanında durarak Tahran hükümetinin protestocular üzerindeki baskısını destekleyip, nükleer programı gizlemeye çalışmıyor.

Türkiye ve Brezilya’nın liderleri asıl yapmak haydutların kim olduğunun belirlenmesinde söz sahibi olmak için niyetli olduklarını ve güçlerinin buna yeteceğini ortaya koymak istiyor.

WASHINGTON TEPKİLİ

Elbette ki dünyanın ağırlık merkezindeki değişiklik en çok Washington tarafından tepki görüyor. Obama’nın sağcı rakipleri yaşananları “Şer Ekseni”ne verilen tavizlerin kanıtı olarak görürken, solcular ABD’nin insan hakları ajandasına ihanet edildiğini savunuyor.

ABD’nin haydut devletleri yalnızlaştırma politikasının büyük bir hata olduğunu belirten Musevizade, bu ülkelerle ortaklık kurulmasının hem güvenlik hem de insan hakları politikaları açısından daha verimli sonuçlar getirebileceğini savundu: “Türkiye, Hindistan, Çin gibi ülkeler bu yönde politikalar geliştirmeye başladı bile. Washington’ın da en kısa zamanda bu gerçeğin farkına varması gerekiyor.”
Kaynak: Newsweek

Chrysler'de dev işten çıkarma

Dünyanın önde gelen otomotiv şirketlerinden DaimlerChrysler, zarar eden Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada tesislerinde toplam 13 bin kişinin işine son vereceğini duyurdu.

Şirketin fabrikalarından birinin de kapatılacağı söyleniyor

Alman ABD ortak sermayeli şirketten yapılan açıklamada ayrıca Chrysler'in fabrikalarından birinin kapatılacağı da belirtildi.

Chrysler'in geçen yılki satışları yüzde 7 düşüş gösterdi.

Chrysler'in toplam 83 bin kişilik iş gücü bulunuyor.

Amerikalı diğer otomobil üreticileri Ford ve General Motors gibi Chrysler de Japon üreticilerin rekabeti karşısında zorlanıyor.

Ford ve GM de harcamaları azaltmak ve rekabet ortamında güçlenebilmek için binlerce kişiyi işten çıkarıyor.

Chrysler'in ABD ve Kanada'da toplam 14 fabrikası bulunuyor.

Chrysler, ABD'de 9 bin Kanada'da ise 4 bin kişiyi işten çıkaracak.

İşten çıkarmalara ilişkin haber, Chrysler'in 2006 yılında 124 milyon euro zarar etmesini izliyor.

Önde gelen ABD'li üreticiler, Amerikalıların daha ekonomik küçük otomobillere yönelmelerinden etkilendi.

Artan petrol fiyatları karşısında, Honda ve Toyota gibi Japon firmaları bu tür modeller üretmekte daha hızlı davrandılar.

Otomotiv sektörü son yıllarda ciddi işten çıkarma kararları alıyor.

Ford Kuzey Amerika'daki 16 fabrikasını kapatıp, 45 bin kişinin işine son vermeyi planlıyor.

General Motors ise, 12 tesisini kapatıp 34 binden fazla kişiyi işten çıkardı.
BBC Türkçe

Güvenlik Konseyi'nden ABD'ye red

BM Güvenlik Konseyi, ABD tarafından öncülük edilen Myanmar karar tasarısını kabul etmedi.

Myanmar yönetiminin İngiltere ve ABD ile arası açık.

Konseyde yapılan oylamada, daimi üyeler Çin, Rusya ve daimi olmayan üye Güney Afrika karar tasarısına, karşı oy kullanırken, Katar, Endonezya ve Kongo çekimser oy kullandı, dolayısıyla karar tasarısı kabul edilmedi.

ABD'nin hazırladığı karar tasarısında, Myanmar'daki askeri hükümetten, tüm siyasi mahkumları serbest bırakması ve ülkede demokratik ortamın yaratılması için gerekli adımları bir an önce atması çağrısında bulunulmuştu.

ABD, bu konuda Konsey'de bir karar alınmasına karşı çıkan ve Myanmar'daki durumun uluslararası barış ve güvenliğe bir tehdit olduğuna inanmayan Çin ve Rusya'yı ikna edebilmek için ilk hazırladığı karar tasarısında bazı değişikliklere gitmiş, metni yumuşatmıştı.

Ancak bu değişikliğe rağmen, başından beri Myanmar karar tasarısının hazırlanmasına karşı çıkan Çin ve Rusya ikna olmadı ve tasarıyı veto etti.

Çin, Rusya ve Güney Afrika'nın BM daimi temsilcileri oylamadan önce yaptıkları açıklamalarda, böyle bir karar alınmasının Konseyin görev alanına girmediğini, böyle bir kararın bu ülkenin içişlerine karışma anlamına geleceği ve konunun BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu ve BM İnsan Hakları Konseyi tarafından değerlendirilmeye devam edilmesi gerektiğini söylediler.

Oylamadan sonra söz alan ABD ve İngiltere'nin temsilcileri ise karar tasarısının kabul edilmemesinden dolayı büyük hayal kırıklılığı duyduklarını söyleyerek, Myanmar'daki durumun uluslararası barış ve güvenliğe ciddi tehdit oluşturduğunu belirttiler.

4 Ocak 1948'de İngiltere'den bağımsızlığını kazanan ve Burma olarak da bilinen Myanmar'da, 1988 yılından beri iktidarda olan askeri yönetim, pek çok vatandaşını siyasi mahkum olarak cezaevlerinde tutuyor.
BBC

ABD Ordusu, eşcinsellerden geçilmez oldu! General, askerine, ''cinsiyetin ne?'' diyemiyor
13.03.2007
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Peter Pace, eşcinselliği ahlâk dışı gördüğünü ve ordunun eşcinselliğe, bu kişilerin çalışmalarına müsaade ederek göz yummaması gerektiğini söyledi. Chicago Tribune gazetesinin internet sitesindeki haberine göre, Orgeneral Pace, eşcinselliği aynı zamanda ahlâk dışı olan "zina"ya benzetti.
"ABD'ye, 'ahlâksızlık mı? tamam' diyen bir siyasetle hizmet edileceğine inanmıyorum" diyen Pace, bu görüşlerinin yetiştirilme şeklinden kaynaklandığını ifade etti.
Pentagon'un eşcinsel erkek ve kadınların cinsel tercihlerini gizli tuttukları sürece orduda bulunmalarına izin veren "Sorma, söyleme siyasetini" desteklediğini belirten Pace, "İki birey arasındaki eşcinsel eylemlerin ahlâksızlık olduğuna inanıyorum ve bu tür ahlâk dışı eylemlere göz yummamalıyız" dedi.
Komutanların bireyin cinsel tercihini sormasını yasaklayan "Sorma, söyleme siyaseti" 1994'te eski Başkan Bill Clinton tarafından yasalaştırılmıştı.
netgazete

New York Times, 570 milyon Dolar zarardan kurtulmak için 1.1 milyon abonesi bulunan yazılı baskıyı bırakıp, 1.5 milyon abonesi bulunan internet baskısına geçiş yollarını arıyor
08.02.2007
ABD’nin ve dünyanın etkin gazetelerinden New York Times, yazılı basın sektörünün erozyona ve önemli mâlî kayba uğramasından ötürü; internet baskısına geçişi en iyi ne şekilde yapabileceğine odaklandı.
Gazetenin sahibi, icra kurulu başkanı ve yayıncısı Arthur Sulzberger, Haaretz gazetesine açıklamada bulunurken, geçen hafta 570 milyon dolar zarar açıklayan New York Times’ın 5 yıl sonra yayın hayatına devam edip edemeyeceğini bilemediğini belirterek, şu anda yazılı baskıdan internet baskısına geçişi en iyi nasıl yapabileceklerine odaklandıklarını söyledi.
"İnternet harika bir yer ve biz orada öncülük ediyoruz" diyen Sulzberger, yazılı baskının 1,1 milyon, internet baskısının da 1,5 milyon abonesi bulunduğunu kaydetti.
Ticaretin internete kaydığını, gazetelerin kaybettiğini web sitelerinin kazandığını söyleyen Sulzberger, medya gruplarının online reklam ticaretlerini geliştirebileceklerine; internet reklamcılığının kağıt, mürekkep, dağıtım gerektirmediğine; şirketlerin daha az reklam geliri elde etseler bile önemli tasarruf sağlayabileceklerine işaret etti.
Kısa süre önce yazılı ve online bölümlerini birleştiren New York Times gazetesinin sahibi Sulzberger, Microsoft ile gazetenin Times Reader adlı bir yazılımla dağıtılması yönünde bir anlaşmaya vardıklarını belirterek, yazılımın gazetenin özellikle dizüstü bilgisayarlarda rahatlıkla okunabilmesini sağlayacağını kaydetti.
40 yaş civarında genç bir okuyucu kitlesine sahip olduklarını söyleyen
Sulzberger, New York Times online versiyonunun ücretli olacağını da sözlerine ekledi. netgazete

Parayla kendini vurdurtan asker

Bir süre önce Irak'tan dönen bir Amerikalı asker, Irak'a geri dönmemek için parayla kendini bacağından vurdurttu.

Petraeus direnişle mücadelenin uzun süreceğini söylüyor

Irak'ta 8 ay daha görev yapması gereken Jonathan Aporte adlı asker, önce soyulduğunu ve vurulduğunu iddia etti.

Ancak polis sorgulamasından sonra ifadesini değiştirerek kendisini vurması için bir adama 500 dolar verdiğini itiraf etti.

Irak'a geçen pazartesi dönmesi gereken 20 yaşındaki asker, "Her gün vurulma korkusuyla yaşayacağına bir kere vurulmanın daha iyi olacağını düşündüğünü" söyledi.

Aponte, komplo kurmak ve bir olayı yanlış aksettirmekle suçlandı.

Aponte'nin vurulma konusunda yaptığı şakayı ciddiye alarak, vuracak kişiyi ayarlayan eşinin de suçlandığı kaydedildi.

Irak'taki ABD güçlerinin komutanı Korgeneral David Petraeus, geçtiğimiz günlerde, isyancılarla mücadelenin yıllar sürebilecek bir çaba olduğunu söylemişti.

BBC'ye mülakat veren Korgeneral Petraeus, bu yıl yapılan asker takviyelerinin Bağdat ve Anbar eyaletinde etkisini göstermeye başladığına dair kanıtlar gördüklerini belirtti.

Ancak ABD'li general 'zorlu bir mücadele' diye nitelediği bu savaşın iyiye gitmeden önce bir süre kötüye gideceğini de sözlerine ekledi.

Generalin bu sözleri, ABD'de askerlerin bir an önce Irak'tan çekilmesi çağrılarının arttığı bir döneme rastladı.
BBC

1.3 milyon New Yorklu, açlık sınırının altında
22 Kasım 2007
ABD'nin New York eyaletinde, her 6 kişiden biri açlık sınırının altında yaşıyor. Yoksullukla mücadele örgütleri, bu yıl yiyecek dağıtan yardım kurumlarının önünde kuyruklara girenlerin sayısında yüzde 20'lik artış kaydedildiğini bildirdi.
New York Açlıkla Mücadele Birliği, yiyecek dağıtan yardım kuruluşlarının talebe karşılık vermekte zorlandığını kaydetti. Örgüt, yoksulluk düzeyindeki genel artışla birlikte hükümetin gıda yardımlarında yaptığı kesintilerin de bu durumun ortaya çıkmasının nedenlerinden biri olduğunu belirtiyor. Yoksullukla Mücadele Birliği Başkanı Joel Berg, "Şehirde bu yıl gıda malzemesi dağıtan depolar ve aş evlerinin tuttuğu kayıtlar incelendiğinde, artan sayıda işçi ailesinin, daha çok sayıda çocuk ve ihtiyarın
yiyecek kuyruklarına girdiği anlaşılıyor" dedi.
Berg "Ekonominin genel olarak güçlü olduğu bir yıl içinde kentte yoksulluğun giderek artması, ekonominin zayıflama işaretleri verdiği günlerde sorunun çok daha büyük boyutlara ulaşacağı konusunda kaygılarımızı arttırıyor" diye konuştu.
Bir araştırmaya göre, New York'taki yiyecek yardımında bulunan kuruluşların yüzde 59'u talebe yetişemediğini belirtiyor. Bu oran bir yıl önce yüzde 48 idi. ABD Gıda Bakanlığı, ülke çapında 12 milyon 600 hanenin 2006 yılı içinde bir dönem yeterli gıda bulamadığını bildirmişti. netgazete
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Tem 09, 2016 1:24 am    Mesaj konusu: 500 yıldır süren Batı hakimiyetinin sona erme sinyalleri Alıntıyla Cevap Gönder

Ron Paul: ‘ABD çöküşün eşiğinde'
2 Oca, 2018



Eski ABD Kongre üyesi ve başkan adayı Ron Paul, ABD’nin tıpkı Sovyetler Birliği’nde 1989’da başlayan çöküşe benzer bir dağılma süreci yaşadığını söyledi
HABER/GÖNÜL KENTER
Dünyanın en büyük ekonomisi ABD’ye ilişkin ülke içerisinden kritik değerlendirmeler geliyor. 83 yaşındaki Cumhuriyetçi siyasetçi Ron Paul, geçen hafta salı günü haftalık siyasi haberanaliz dergisi Washington Examiner’a verdiği demeçte, ABD Başkanı Donald Trump başkanlığında görünen bir yıllık ekonomik büyümenin bir illüzyon olduğunu söyledi.
Devasa borç dağları, enflasyon ve eşitsizliğin Amerika Birleşik Devletleri’nin sorunlarını günden güne daha da kötüleştirdiğine, böylelikle çöküşün kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken eski Kongre üyesi Paul, “Amerikan siyasi sistemi, 1989’da Sovyetler Birliği’nin çöküşüne benzer şekilde dağılmanın eşiğinde, umarım sistemimiz Sovyet sistemi kadar onurlu durur” ifadelerini kullandı.

PARADA REVİZYON

Eski Teksas Senatörü, “ABD’nin mutlaka tek tek ülkelere parçalanacağı” inancında değil, ancak; “ABD’nin para politikaları büyük revizyondan geçecek ve ABD’nin nüfuzu yurtdışında, deniz aşırı ülkelerde bitecek” dedi.
“Bence Amerika’nın statüsü dünyada ve kendi imparatorluğumuzda sona erecek” ifadesini kullanan Ron Paul’a göre; ekonomide görünen iyileşmeler sadece borç para üzerine kurulu; Amerikan ekonomik sisteminin tamamı işletmelerin, kişilerin ve hükümetlerin borçlarına dayanan bir illüzyondan ibaret. Amerikan ekonomisi çok farklı görünüm
lerden oluşan bir sabun köpüğü ve sorunları çözme olanağı sunmuyor.

DIŞ POLİTİKA FELAKET

Trump’ın dış politikalarına da sert eleştirilerde bulunan Paul, Trump’ın, özellikle Kuzey Kore ile olan sorunlara yaklaşımı ve Suudi Arabistan’ın Yemen’deki askeri faaliyetlerine destek vermesi nedeniyle ciddi biçimde hayal kırıklığına uğradığını açıkladı.
Trump’ın dış politikadaki dengesizliğini imâ eden Paul: “Bence dış politika tam bir felaket. Trump’ın yaklaşımı bir gün olumlu karşılanıyor, ama ertesi gün bir açıklama yapıyor, tüm dünyanın öfkesine neden oluyor, sonra orda, burda savaşa girmemiz gerektiğini düşünmeye başlıyor.”

GERÇEK DEMOKRASİ YOK

BİR dönem ABD başkanlığına aday da olan Paul, geçen haftalarda MSNBC’nin Morning Jœ şovunda da, ABD’de gerçek demokrasinin olmadığını, ülkenin iflası ve dış politikada başarısızlığı nedeniyle, ABD vatandaşlarının kişisel özgürlüğünün tehlikede olduğunu söylemişti.
Amerikan Merkez Bankası Federal Rezerv’i de eleştiren Paul, “faiz oranlarını manipule” ettiğini, “borçların anlaşılmaz olduğunu”, “2008’den beri para basarak zenginleri, zengin eden, ortalama ABD vatandaşını yaya bırakan” FED’in iptal edilmesi gerektiği görüşünü savunuyor

ABD SİYASETİNDE MUHALİF ÇIKIŞLARIYLA TANINIYOR

PENSİLVANYA doğumlu olan Ron Paul, siyasi kişiliğinin yanında ayrıca bir tıp dokturu. 1976’dan 2013 yılına kadar çeşitli aralıklarla Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi’nde, Cumhuriyetçi Parti’nin senatörü olarak bulunan Paul, Federal Rezerv Sistemi’ni denetleyen isimlerden. Muhafazakar siyasetçi Paul Ron’un siyasi hayatından bazı üst başlıklar ise şöyle:
* Nixson döneminde altının dolara endekslenmesine itiraz etti, kararı bugün de doğru bulmuyor.
* Reagan ve Bush döneminde Amerika’nın finans politikalarını, yüksek bütçe açıklarını eleştirdi.
* Irak savaşını reddeden tek Cumhuriyetçi politikacı.
* 11 Eylül’den Amerika’nın saldırgan dış siyasetini sorumlu tuttu.
* 2008 seçimlerinde dış ve finans politikalarında ters düştüğü MCain’in başkanlık adaylığına karşı çıktı.
* 2012’de kendi başkanlık adaylığını açıkladığında, Amerika’nın İsrail’e yaptığı 3 milyar dolarlık askeri yardımına onay vermeyeceğini, İran’la savaş halinde tarafsız kalacağını söyleyerek Yahudi Cumhuriteçiler Koalisyonu’nun tepkisini üstüne topladı.
* 2014’de yaptığı açıklamada Ukrayna’nın bizzat Batılı devletler (ABD) tarafından karıştırıldığını, bunun Rusya’ya savaş ilanı anlamına geldiğini bildirdi.
* İran’la savaşa karşı çıktı. Irak, Afganistan ve Libya’da da ABD savaşını reddetti. Uluslararası sorunların diplomasi ile çözülmesi gerektiği kanaatinde

İlk Kurşun

Suburbicon: Çöküşe destansı tanıklık
Seyyit Nezir



Çöküşteki ABD toplumuna yönelttiği sert eleştiri çok tartışılacak olan Clooney’nin tek umudunun çocuklar oluşu ise çürümüşlüğün yaşam dışına sürülüşünü imliyor

BOĞAZİÇİ Film Festivali’nin açılış filmi “Suburbicon” görkemli bir kara mizah örneği... Yönetmenlik kariyerini her filmiyle eleştirmenlerden övgüler alarak oluşturan George Clooney, 6. sinema filminde yine büyük bir başarıya imza atıyor. Sonu gelmeyecek duygusu veren bir banliyö kâbusunun anlatıldığı filmde, zenci ve beyaz iki ailenin dramı, büyük bir kasaba özelliğinde banliyö mahallesinin ve ülkenin toplumsal çöküşü ve karabasandan çıkış olanağıyla koşut olarak, çarpıcı bir görsellikle, soluk soluğa bir gerilim içinde sergileniyor...

TOPLUMSAL ŞİDDET AİLEDE BAŞLIYOR

Senaryosunu Ethan ve Joel Coen kardeşlerin yazdığı filmde olaylar Suburbicon (güvenli ve yalıtılmış bölge) adlı semtte geçiyor. Bölge, konforlu bir yaşam içinde sakin insanların yaşadığı bir görüntü çizmekle birlikte, olayların akışıyla birlikte, seyirciye, adım adım, patlamak için tetiklenmeyi bekleyen karanlık ruhlu insanlar karşısında olduğu duygusu veriliyor.

Matt Damon’un olağanüstü bir oyun sergilediği filmde Julianne Moore, Noah Jupe, Josh Brolin, Oscar Isaac, Jack Conley, Glenn Fleshler, Karimah Westbrook, Megan Ferguson, Carter Hastings, Alex Hassel, Gary Basaraba, Ellen Crawford ve Michael D. Cohen’in de kusursuz oynadığı söylenebilir.

Filmde, tümü beyazlardan oluşan semtte Lodge ailesine komşu villaya siyahi bir ailenin gelmesi herkesi ayağa kaldırır. Aynı günün akşamı evlerine yapılan saldırıda annesinin trajikomik biçimde öldürülüşü sonrasında ailesinin ve mahallenin ihanet, aldatma ve şiddet dolu gizemli bölgelerini keşfe çıkarılan filmin küçük kahramanı ve Lodge ailesinin 10 yaşındaki çocuğu Nicky’yle birlikte, seyirci, bir an bile göz kırpmaya vakit bulamadan, içine daldığı karabasanı filmin her karesinde duyumsar.

CİNNET ABD’NİN GENLERİNDE VAR

Amerikan toplumunun ruhunda, tıpasını atmaya hazır ağzı kapalı şişedeki gibi bekleyen linç duygusu birdenbire akıldışı ve çılgınca saldırganlık duygusuyla siyahi aileyi geceli gündüzlü korkunç bir bekleyişle kuşatır. Kara mizah ve gerilimin kâbus dolu bir dünyada iç içe geçtiği filmde semt halkının saldırgan kimliğiyle Lodge ailesinin yaşadığı cinnet paralel kurguyla verilerek, toplumu oluşturan aile ve bireylerin kötücül dünyası, bir dizi cinayet tasarımıyla Lodge ailesi bireylerinin kurban edildiği tehdit ve tuzaklar silsilesiyle sergilenir. Cinayetlerin sorumlusu olarak oğlunca suçlanan babanın (Matt Damon), oğlu Nicki’ye polis sorgusunda susmazsa zencilerle işbirliği ettiği suçlamasını yönelteceği tehdidi, ABD’de kutsal ailenin tükenişini apaçık ortaya kor. Çocuk için hazırlanan zehirli yemeği farkında olmaksızın yiyen babanın ölüme yattığı saatlerde hem ailede hem semt halkında öfkenin sönümlenişinin ardı sıra Nicky siyahi akranıyla futbol oynamaya çıkarak Amerikan toplumunun umut ışığını simgeler. Film, kendini siyahiler üzerinde açığa vuran Amerikan cinnetinin beyaz Amerikalı için aslında daha büyük tehdit olduğunu göstermesi yönünden cesur bir yapım niteliği taşıyor; gerçekliğin acımasızlığı altında ezilen kara mizah öğeleri, seyirciyi buruk gülümseyişlerden bile alıkoyuyor.

Aydınlık

Kudüs kararı Çin, Almanya ve Rusya’ya şantaj
9 Ara, 2017



ABD tarafından Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, tam anlamıyla, Ortadoğu’ya atılmış bir bombadır. Bu kararın, zaten terör ve savaşla kaynayan bölgede, gerginlik ve çatışmaları daha da artıracağı çok açıktır.
Patlak verecek yeni çatışmalar ise, İsrail’in doğrudan taraf olacağı ve ilk ağızda Suriye, İran, Filistin silahlı güçleri ve Hizbullah üzerinden Lübnan’ın dahil olacağı savaşlardan başka bir şey olmayacaktır. Bölgede bu devletler arasında sürecek bir savaş, başında ya da ortasında Türkiye’yi de içine çekebilir.
Aynı şekilde, silahlı güçleri ile zaten bölgede olan ABD’nin kendisi ile Rusya’nın da, içinde bu devletlerin yer alacağı bir bölgesel savaşın dışında kalması mümkün olmayacaktır.
ABD ve Rusya’nın doğrudan karşı karşıya gelecekleri bir çatışma ise, kısa sürede, Almanya başta olmak üzere, Avrupa’yı ve Çin’i de içine çekecek bir anafor yaratacaktır. Bu ülkeler ise, şu anda, devletler arası bir savaşın doğrudan tarafı olmaktan kaçınan ülkelerdir.
ABD’nin Kudüs adımını atarken, birbirini tetikleyecek bu gelişmelerin fitilini ateşlediğini hesap etmediği düşünülemez. Kudüs kararı ABD için diplomatik bakımdan da “akıl dışı” gözükmektedir. Çünkü, İsrail’i bir kenara koyarsak, bölgedeki ve dünyadaki ABD müttefikleri içinde bu karardan memnun olacak tek ülke yoktur. Bu noktada özellikle Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerinin köşeye sıkışacağı açıktır.
“Kudüs kararı”nın kısa vadede Suriye’yi memnun edeceğini bile söyleyebiliriz. Bu karar bölgede ve dünyada Suriye’nin dostlarını ve destekçilerini artıracaktır. Bölgede İsrail’in de işe karışacağı daha büyük bir savaşın patlak verecek olması ise, zaten 7 yıldır yıkıcı bir savaşın tam ortasında varlığını koruyan Suriye için çok fazla şey değiştirmeyecektir.
YENİLGİYİ, SAVAŞI BÜYÜTEREK DURDURMA HESABI
Bu durumda şu soruları gündeme gelmektedir:
ABD, dünya çapında dostlarını azaltıp düşmanlarını çoğaltacak bu kararı niçin almıştır?
ABD, bölgede dünyanın büyük güçlerinin karşı karşıya geleceği bir savaşı; bir çeşit dünya savaşını göze almış mıdır, ya da alabilir mi?
Böyle bir savaşın yenen gücü olabilir mi?
Bugünkü dünya güçler dengesinde, ABD’nin böylesine büyük bir çatışmadan galip çıkmayacağı kesindir. Dünya çapındaki bir hesaplaşmadan ise, galip çıkmamak da bir yana, ağır yenilgiyle çıkacağı, en başta ABD’yi yönetenlerin bildiği bir gerçektir.
O halde ABD bu “bombayı” niye attı?
Durup dururken Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilân edilmesi, bölgede terörü, istikrarsızlığı ve zincirleme olarak savaşları tırmandıracağına göre, ABD buna neden ihtiyaç duydu?
Herhalde Trump’ın seçim vaadi listesinde yer aldığı için değil…
ABD’de ve “Batı demokrasileri”nde seçim programlarına konan 10 vaadin 8’inin, yerine getirilmemek üzere programa konduğunu, seçilenler kadar seçmen de bilir.
O halde neden?
Sorunun bir tek yanıtı gözüküyor: 2013’ten bu yana bölgede yenilgi süreci yaşayan ve son bir yıl içinde yenilgisi iyice belirginleşen ve hızlanan ABD, durumu lehine çevirmede, savaşı ve terörü tırmandırma dışında bir seçenek kalmadığına hükmetmiş bulunmaktadır.
ABD ORTADOĞU’DA SAVAŞI NEREYE KADAR TIRMANDIRABİLİR?
Nereye kadar ve kimleri kapsayacak kadar tırmandırma?
Kendisini bölgede yenilgiye götüren gelişmeleri durduracağını öngördüğü düzeye kadar…
Bu gelişmeleri durdurma gücüne sahip, ama bölge çapında başlayıp hızla büyüyecek bir savaşa, hazır olmadıkları için, boylu boyunca girmekten çekinecek devletleri kapsayacak kadar…
Şimdi de şu soruların yanıtlarını arayalım:
ABD’nin bölgede yenilgisini başlatan ve giderek hızlandıran gelişmeler nelerdir?
İzledikleri siyasetler ve giriştikleri eylemlerle ABD’nin yenilgisine neden olan devletler hangileridir?
ABD YENİLGİSİNİ HAZIRLAYAN DEVLETLER ve OLAYLAR
Kestirmeden söyleyelim: ABD’nin yenilgisini hazırlayan devletlerin başında Rusya ve Türkiye gelmektedir.
Rusya’nın 2013’den başlayarak “sahaya inmesi” ve Ortadoğu’da ABD’nin karşısına dikilmesi… Yine aynı tarihlerde, bir numaralı yöneticisinin BOP Eşbaşkanlığından çekilmek ve giderek BOP’un karşısına geçmek zorunda kaldığı Türkiye’nin, adım adım PKK ve FETÖ’yü etkisizleştirme ve temizleme, ardından ABD ve BOP için yaşamsal önemdeki “Kürt koridoru”nu yarma eylemleri…
ABD yenilgisini hazırlayan ve hızlandıran eylemler de bunlar oldu.
ABD’nin yenilgi sürecini, biraz daha geriden başlayarak incelediğimizde karşımıza çıkan tablo şudur:
Afganistan ve Irak işgalinden, onu izleyen “Arap Baharı” ve Mısır’da Müslüman Kardeşler’i iktidara taşıma operasyonlarından geçerek gelinen Suriye iç savaşı, aynı zamanda ABD’nin bölgede inişe geçmesinin de başlangıcı oldu.
Beşar Esat liderliğindeki Suriye halkı, ABD’nin çeşit çeşit terör örgütleri ve başlangıçta Tayyip Erdoğan’ların da desteğiyle Suriye’nin üstüne çullanmasına karşı çetin bir direniş gösterdi.
İran, Hizbullah’la birlikte, Suriye savaşının başlamasından beri zaten bölgedeki ABD’ye karşı direniş safında yer aldı.
Rusya da başından itibaren Suriye’ye destek verdi.
Fakat onun desteğinin savaşın kaderini değiştiren düzeye yükselmesi, yukarıda belirttiğimiz gibi, Suriye sahasında doğrudan yer almaya ve yanına Türkiye’yi de çekmeye başlamasıyla gerçekleşti.
Bölgenin bu iki güçlü ülkesinin, aralarına İran’ı da alarak geliştirdikleri işbirliği ve ittifak, ABD’nin bölgedeki yenilgisini durdurulamaz bir noktaya sürükledi. Dahası, giderek de hızlandırdı.
Kuşkusuz bu işbirliği ve ittifak, inişli çıkışlı bir seyir izledi. Ama adım adım ilerleyerek 2015’ten sonra sağlam bir zemine oturdu.
Bu ittifak, ABD’yi BOP’ta önemli bir müttefikten (Türkiye’den) yoksun bırakmakla kalmadı. Rusya, Çin ve İran’la işbirliğine yönelen Türkiye’nin adım adım ABD/BOP karşıtı cepheye geçmesine de yol açtı.
Bilindiği gibi bu gelişme, ABD liderliğindeki Suriye karşıtı “Koalisyon Güçleri” inisiyatifinde yürütülmeye çalışılan “Cenevre Süreci”nin devre dışı bıraktı. Ortadoğu’da inisiyatifin Suriye dostları “Astana Güçleri”nin eline geçmesini sağladı.
BARZANİ REFERANDUMU HAMLESİ TERS TEPTİ
Bu gelişmeyi ABD, Barzani’yi sahaya sürüp, “bağımsızlık referandumu” hamlesiyle frenlemeye kalkıştı.
ABD hesaplarına göre “bağımsızlık referandumu”, İran ve Türkiye’nin dikkatinin Suriye’nin kuzeyinden Barzani’ye kaymasına yol açan; Rusya bir ikilemle karşı karşıya bırakan; “Kürt koridoru” savaşında cepheyi genişleten ve sonuçta Rusya-İran-Türkiye blokunda çatlama yaratan bir rol oynayacaktı.
Çatlatmaya çalıştığı blokun oluşmasından beri çaresizlik içinde oyun geliştirmeye çalışan ABD’nin bu hamledeki hiçbir hesabı tutmadı.
Referandum oyunu ABD’nin bölgedeki yenilgisini geri dönülmez noktaya taşıyan ve hızlandıran Rusya-İran-Türkiye blokunu çatlatmak yerine, Irak’ın da dâhil olmasıyla daha da genişletti ve sağlamlaştırdı. Bu ABD hamlesinden tipik bir Batı Asya ittifakı çıktı.
KİLİT ÜLKE TÜRKİYE
ABD başından (2013’ten) beri, bütün bu gelişmelerde kilit ülkenin Türkiye olduğunu doğru olarak saptadı. Bu nedenle karşı hamlelerinin çoğunu, Türkiye’yi oluşmakta olan Batı Asya blokundan koparma üzerine kurdu.
Rusya uçağının düşürülmesi ve Rus Büyükelçisinin öldürülmesi provokasyonları, Türkiye’nin Suudi Arabistan-Katar üzerinden mezhepçi temelde oluşacak İran karşıtı bir cepheye çekilmesi girişimleri, FETÖ-NATO darbe kalkışması, SGD/PYD maskesiyle PKK’nin pervasızca silahlandırılması, hep bu amaca yönelikti.
Barzani referandumunun boşa çıkarılmasını, “Astana Güçleri”nin Suriye’de barışı sağlamaya dönük daha etkin hamleleri izledi. Dahası, Türkiye’nin Afrin’e müdahale etmesi ve AKP yönetiminin Suriye ile yeniden resmi ilişkiye geçmesi gündeme geldi.
Bunların, ABD aleyhinde işleyen sürecin daha da hızlanmasına yol açacağını en başta ABD bildiği için, gündeme gelen gelişmelere tepkisiz kalmadı. Tepkiler, NATO tatbikatında “düşman hedef” yerine koyma, Rıza Sarraf davasından Türkiye’ye ambargo kararı çıkarma tehditleri ile ifade edildi.
Bu tepkiler, Türkiye’nin Avrasya’da kurulmakta olan “Yeni Dünya”nın önemli bir devleti olması yönündeki gelişmeyi durdurmak yerine daha da hızlandırdı.
SAVAŞI BÜYÜTME NARASI
ABD Kudüs kararı ile, bu hızlanmayı seyretmeyeceğini; bu gelişmeye savaşı tırmandıracak hamlelerle yanıt vereceğini ilân etmiş oluyor. Kudüs kararı, Türkiye odaklı caydırma ve teslim alma girişimlerinden bir sonuç alamayan ABD’nin, kurulmakta olan ABD denetimi dışındaki ve ABD egemenliğini sınırlayacak “Yeni Dünya”yı önlemede, çıtayı yükseltip, Çin, Almanya ve Rusya’yı hedef aldığını göstermektedir. Büyük bir Avrasya ittifakı temelinde kurulmakta olan ABD denetimi dışındaki “Yeni Dünya”nın kilit ülkeleri, Rusya, Çin, Almanya, Türkiye ve İran’dır.
ABD’nin Ortadoğu’da batağa saplanmasına yol açan İran, Rusya ve Türkiye, bölgede ABD tarafından bugüne kadar başvurulan terör örgütleri kullanma, vekâlet savaşları örgütleme, iç yıkıcılık geliştirme gibi yöntemlerle dize getirilemedi.
Bunlar, bu direnmede Çin’in önemli desteğini arkalarına aldılar. Son yıllarda Çin ve Rusya odaklı olarak Almanya da Avrasya’ya kaymaya ve ABD denetiminden çıkmaya başladı. Çin ve Almanya’nın izlediği siyaset, ABD’nin Ortadoğu savaşını kaybetmesine yol açan Rusya-İran-Türkiye blokunun oluşmasında ve genişlemesinde olsun, Avrasya’da ABD denetimi dışına çıkan “Yeni Bir Dünya”nın kurulmasında olsun, belirleyici rol oynamaktadır.
Kurulacak Çin-Rusya-İran-Türkiye-Almanya eksenli “Yeni Dünya”, Ortadoğu’da kaybeden ABD’nin dünya çapında da kaybetmesini sağlayacaktır.
HEDEF: ÇİN, ALMANYA, RUSYA
ABD şimdi, başta Çin ve Almanya olmak üzere, Avrasya güçlerini Ortadoğu’da patlatacağı büyük çaplı bir savaşta boy ölçüşmeye çağırmaktadır. Zincirleme olarak bir dizi çatışmayı tetikleyecek “Kudüs kararı”nı, böyle bir savaşın fitilini ateşleme olarak düşündüğü anlaşılmaktadır.
Özellikle Çin ve Almanya, önümüzdeki hiç değilse 5-10 yıllık siyasetlerini, devletler arasındaki büyük savaşlara taraf olmadan barışçı büyüme üzerine kurmuş dünya devletleridir.
ABD onların, Ortadoğu’da patlayacak ve nerede duracağı belli olmayacak büyük bir savaşın tarafı olmaktan kaçınacaklarını hesap etmektedir.
Aynı şekilde, Ortadoğu’da belli sınıra kadar aktif olsa da, Rusya’nın da büyük çaplı ve ABD-İsrail bloku ile doğrudan savaşacağı bir çatışmadan sakınacağını düşünmektedir.
Bu hesapların sonucu olarak ABD, hem Ortadoğu’daki yenilgisini durdurmak için, hem de dünya çapındaki yenilgisini önlemek için, çareyi, Çin, Rusya ve Almanya’yı, güreşemeyeceklerini tahmin ettiği bir savaş minderine çağırmakta bulmuştur.
ABD, eğer Çin, Almanya ve Rusya’yı, sonu dünya savaşına varacak bir bölge savaşı ile korkutup geri adım attırmaya razı olursa, arkalarında bu ülkelerin olmayacağı kilit ülke Türkiye’nin de, inatçı İran’ın da, direnen Suriye’nin de hesabını kolayca göreceğini düşünmektedir.
KUDÜS KARARI: ŞANTAJ KARARI
“Kudüs kararı”, bugünkü durumda Çin, Almanya ve Rusya’ya karşı bir şantaj kararıdır.
Kudüs kararının, özellikle bu üç devletin, direnerek ABD’nin Kudüs blöfünü boşa çıkarmak yerine, bu şantaja boyun eğerek onu yatıştırmaya kalkacakları; oturacakları pazarlık masasında ise, ABD’nin onlardan, yenilgisini hiç değilse geciktirecek bazı tavizler koparacağı varsayımına dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Oysa kararın açıklanmasından hemen sonra hem dünyanın her yerinden yükselen tepkiler, hem de bu devletlerin yaptığı açıklamalar, hiç de ABD’nin beklediği sonucu doğuracak yönde değildir.
Bu nedenle bu varsayımın bir çaresizlik ve kumarcı varsayımı olduğunu; bunun üzerine kurulu kararın da, bir şantajdan, bir blöften fazla bir anlam ve değer taşımadığını söyleyebiliriz.
Bu üç devletin de içinde olduğu Avrasya Bloku direnirse, ABD’nin işi bir dünya savaşı çılgınlığına götürmesi de mümkün değildir.
Böyle bir çılgınlığın, ABD’nin toptan yok olmasına veya en azından İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Almanya’nın durumuna düşmesine yol açacağını, herkes kadar Çin, Rusya ve Almanya yöneticileri de bilmektedir. Yine bu ülkeler yöneticileri, ABD egemen sınıfları içinde, Trump’ı da seçtiren güçlü bir kesimin bu sonucu görecek kadar dengesini kaybetmediğini ve böyle bir çılgınlığın karşısında yer alacağını da bilmektedirler.
ABD 1990’dan sonra dünyaya meydan okumuş ve 21. yüzyılın bir Amerikan yüzyılı olacağını ilân etmişti. Daha 8-10 yıl öncesine kadar gücünden sual olunmayan bu emperyalist devlet, yüzyılın ilk çeyreği dolmadan çöküşle yüz yüze gelmiş bulunuyor. Ve bunu önlemede artık o kadar çaresizdir ki, dünyayı, kendisiyle birlikte havaya uçuracağı bir intihar bombacısının çılgınlığıyla tehdit etmektedir.
Arslan Kılıç
Aydınlık

New York terminal bombacısı: Trump, ulusunu korumakta başarısız oldun
12.12.2017



New York'taki ana otobüs terminalinde korkulu dakikalar yaşatan Akayed Ullah, intihar saldırısı girişiminde bulunmadan önce Facebook'ta ''Trump ulusunu korumakta başarısız oldun'' mesajını paylaşmış. İfadesinde ''IŞİD için yaptım'' diyen Bangladeşli zanlı, 'terör destek ve terör tehdinde bulunmakla' suçlandı.

ABD'nin New York kentindeki ana otobüs terminalinde düzenlenen bombalı saldırının zanlısı Akayed Ullah'a 'terör suçlaması' yöneltildi. 27 yaşındaki Bangladeşli göçmen Akayed Ullah vücuduna sarılı bomba düzeneğinin patlaması sonucu ağır yaralanırken üç kişi de hafif yaralar almıştı.

RADARA YAKALANMAMIŞ

New York Polisi, Ullah'a, 'suç işlemek amacıyla silah bulundurmak, terör eylemlerine destek vermek ve terör tehdinde bulunmak' suçlamaları yöneltildiğini duyurdu. Polis, tek başına hareket ettiğini söylediği Ullah'ın Brooklyn semtindeki evinde arama yaptı. Aramada bulunan pasaportun içinden ''Öfke içinde kudurarak öl Amerika'' yazısı çıktı. New York Polisi İstihbarat ve Terörle Mücadele birimi Müdür Yardımcısı John Miller, Ullah'ın mali sıkıntı içinde olduğuna dair işaret bulunmadığını ve polisin ya da FBI'ın izleme listesinde yer almadığını belirtti.

NOEL IŞIKLANDIRMA KABLOLARIYLA

Savcılık belgelerine göre Ullah, verdiği ifadede, bombayı evde bizzat yaptığını, Noel ışıklandırma kablolarını da kullandığını, mekanizmayı vücuduna cırt cırtla yapıştırdığını anlattı. Eylemi IŞİD için yaptığını ve ABD'nin Irak-Suriye'de IŞİD'e yönelik saldırılarına tepki olarak harekete geçtiğini itiraf etti.

TRUMP'IN İMZA SÖZLERİNDEN

Avrupa'daki Noel saldırılarından etkilendiğini ve metro duvarlarında Noel kutlaması posterleri gördükten sonra otobüs terminalini hedef aldığını anlatan Ullah'ın ''IŞİD için yaptım'' dediği saldırıdan hemen önce Facebook'ta ''Trump ulusunu korumakta başarısız oldun'' mesajını paylaştığı ortaya çıktı. ABD Başkanı Donald Trump'ın en çok kullandığı sözlerden biri ''Başarısız oldun''.

BANGLADEŞ'TEKİ EŞİ SORGULANDI

Bangladeş'in Chittagong kentinden gelen Ullah annesi, babası ve kardeşleriyle birlikte 2011'de göçmen vizesiyle ABD'ye giriş yaptı. Bangladeş, ABD Başkanı Donald Trump'ın seyahat yasağı koyduğu ülkelerden biri değil. Bangladeş'te sabıka kaydı bulunmayan, Brooklyn semtinde yaşayan ve ABD'de oturum hakkına sahip olan Ullah, son olarak 8 Eylül'de giriş yaptığı Bangladeş'te 6 hafta kaldı. Elektrikçilik yapan erkek kardeşiyle birlikte yaşayan Ullah'ın eşi ve çocukları ise hayatlarına Bangladeş'te devam ediyor. Bangladeş polisi, eşi ve onun yakınlarını sorguladıklarını duyurdu.
Sputnik

Ergün Diler: Çin seddi
2 Ara, 2017



Amerika Birleşik Devletleri’nde işler iyice karışık. Nasıl içinden çıkacaklar bilemiyorum. Taraflar kılıçlarını çekmiş, birbirlerinin üzerine yürüyor. Buradan bakınca olayların anlaşılmadığını görüyorum.
Biraz detaya inmek şart oldu… FBI eski Başkanı Mueller FETO’NUN KAÇIRILMASI HİKAYESİNDEN dolayı Mike Flynn’in yakasına yapıştı.
Mike çok akıllı ve tecrübeli biri.
Ancak FBI söylediklerinin YALAN olduğunu öne sürdü. “YA DOĞRUYU AÇIKLA YA DA ÖMÜR
BOYU HAPİS” teklifini yaptı…
Mueller’in arkasındaki güç FLYNN üzerinden TRUMP’a yürümekte.
BAŞKAN’ın dengesini bozup ipleri PENTAGON’a verme niyetinde… Aynı güç RIZA SARRAF olayının da tam içinde… Rıza olayının startını başka bir güç verse de bunlar işin içine girip yönetimi ele geçirdi…
“İçeride Trump’ı yola getirir, Türkiye’de de Erdoğan’ı tasfiye ederiz” mottosuyla yürüyorlar! Trump için ikinci seçenek kenara atılmak!
KAFALARINDA BU VAR !
Mueller’in arkasındaki güç sanki bir adım daha attı! CIA Direktörü POMPEO’nun DIŞİŞLERİ BAKANI OLACAĞINI neredeyse 40 gün önce yazdım. Şimdi konuşulan bu! Peki Tillerson neden gidiyor? Bunu anlarsak kavgayı da ekipleri de çözeriz!
Tillerson daha göreve gelmeden bir dostum bana olacakları aktardı!
“Tillerson ABD’nin DIŞİŞLERİ Bakanı olacak. Tillerson’un önemli bir misyonu var. Ortadoğu’daki bütün petrol yataklarını Rothschild ailesine bağlayacak.
Başta ARAMCO olmak üzere tek çatı kuracak…” Trump’ın kabinesinde Rothschild ile çalışmış Steve Mnuchin ve Wilbur Ross gibi önemli isimler vardı. Bir denge sözkonusuydu. Bu denge yaklaşık 1 yıl sürdü! Tillerson’un gidecek olması AİLENİN yani Rothschildler’in bir adım geri itilmesidir…
Ve önemlidir!
Yeni Bakan olacağı söylenen Pompeo, Trump’a değer verse de sonuçta ASKERDİR ve PENTAGON’a bağlıdır…
Ve kendi ekseninde kalacaktır.
Burada önemli olan CIA’nın PENTAGON’a geçiyor olmasıdır! Yani TRUMP’ı içeride savunacak hiçbir makamın kalmamasıdır!
Ve tehlike budur! Eğer Trump bu ekibin istediği yörüngeye girmezse çatışma büyüyecektir…
Hangi saatte bakarsanız bakın ABD’de hamle üzerine hamle görüyorsunuz! Amerikan iç dengelerindeki sarsıntı, Washington’daki gerginliği tüm takım elbiselilerin yüzüne yansıtıyor! Çok kişi gergin! Konuşulan en önemli konu POMPEO’nun yerine kimin geleceği! Şu sıralarda en güçlü aday TOM COTTON!
Büyük ihtimal Cotton gelecek gibi.
Ama başka isimler de konuşulmakta.
Kesin karar verilmiş değil. Ama bir dostum 2 ay önce bu ismi iletti.
“Bu gelecek ve neler olacak iyi izle” dedi…
Eğer Tom Cotton, beklendiği gibi CIA’daki 1 NO’lu koltuğa oturursa 2018 yılında yaşanacakları şöyle sıralayabiliriz? Bunu Amerikalılar söylüyor!
Pentagon, İran’a askeri operasyon düzenleyecek…
Pentagon, Kuzey Kore’yi vuracak.
CIA, Lübnan, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye, Filistin, Ürdün, İsrail’de iktidarları değiştirmek için hamle yapacak!
Libya merkezli başlayacak kaos Ortadoğu’da yeni bir yangın çıkaracak.
Irak ve Suriye bölünecek…
Bu maddelerin altına imza atanlardan biri de çok kişinin yakından tanıdığı eski CIA ajanı NED PRICE!
Etkili bir isim olan Price “ABD Dışişleri Bakanlığı’na Pompeo’nun, CIA’ye ise Cotton’un gelmesiyle birlikte Ortadoğu’da yeni dönem başlar” dedi.
Peki bu iki isim kimdi?
Yani POMPEO ve Cotton! CIA’dan çok kişi bu ikilinin uzmanlık alanlarının İRAN olduğunu söylüyor! İhtisasları bu!
Bu ikili birkaç yıl görevde kalırsa İRAN’ın hedef olma ihtimali yüzde 99… İran’a yapılacak operasyondan sonra bölgenin yani Türkiye, Irak ve Suriye’nin nasıl etkileneceği konuşuluyor.
Haritalar üzerinde bunu konuşan çok! Bu topraklar Washington’da CAFE’lerde paylaştırılamayacak kadar kutsaldır!
Bunu anlamaları zaman alsa da anlayacaklar! ‘İki isim yeni görevlerine geldi’ diye koca ORTADOĞU’ya 10 bin km. öteden ayar verilemez!
Öğrenecekler!
Neyse… Pompeo operasyonel anlamda, Cotton ise terör finansmanı alanında uzman! Cotton’un birçok Müslüman ülke hakkında hazırladığı rapor var. Tabii hepsi kendi çıkarlarını sonsuza kadar yaşatmak için!
Tillerson’ın göreve veda etmesinin başlıca nedenlerinden biri Trump hakkındaki hakaret dolu açıklamaları.
Washington’da birçok yerde katıldığı davetlerde Trump’ın akli dengesinin yerinde olmadığını söylemeye başladı.
Pentagon’la Trump arasındaki bazı anlaşmazlıkları fırsata çevirmek isteyen Tillerson önemli bir detayı atladı. Hızlı davrandı. Radara yakalandı. Unuttuğu şuydu: Pentagon, Beyaz Saray’a gönderdiği birini hemen görevden almaz. Çünkü Trump da biliyor ki, Pentagon Beyaz Saray’dan daha güçlü. O nedenle Trump’ın karizmatik güçlü özelliklerinin bitirilmesini şimdilik istemeyen Pentagon, Tillerson’ın üzerini çizdi.
Hem de bir daha Amerikan siyasetinin hiçbir kademesinde yer alamayacak şekilde…
Gelelim Cotton’a…
Muhtemel yeni CIA Başkanı’na…
Cotton, Amerika Birleşik Devletleri’nin İran ambargosunun merkezinde yer alan bir kişi. Onun raporlarıyla İran’a karşı ambargo başladı. CIA için çok genç biri olmasına rağmen Cotton, silah şirketlerinin de desteğini aldı.
Bu destek şu anda çok güçlü.
Olağanüstü bir terslik olmazsa bu isim gelecek. Çünkü 2018 planlarında BAŞKAN olarak o görülüyor!
Pompeo, Tillerson’un gittiği yerleri önceden ziyaret etti.
Gereken adımları attı. Tillerson geldi üzerinden geçti!
Bu görev onun için yabancı değil yani…
Cotton’un CIA direktörlüğünde hatalar yapma ihtimali de aslında çok fazla. Pompeo’nun ekibi yardım için sırada! Planların uygulanması için de el birliği yapmış durumdalar! Cotton’u en iyi izleyen ülke RUSYA. Pompeo’yu da böyle izlemişlerdi. Pompeo da Cotton da çok özel… Henüz Amerika Birleşik Devletleri’nde değişim başlamadı.
Ancak İran’da bunun paniği zirveye çıktı. Çünkü ABD’den sonra Cotton’un en çok tanındığı ülke İran, kent ise Tahran’dır. ABD’de PENTAGON kendi adamlarını sahaya sürüyor. Rıza Sarraf davası ile Mike Flynn dosyasının içinde de bunlar var… İki davayı da İRAN-TÜRKİYE eksenine oturtmak için ellerinden geleni yapacaklardır…
Bütün hazırlıklar bunun için…
Yıllardır hem de! Rıza Sarraf’ın KORKUTULARAK ORAYA
GÖTÜRÜLDÜĞÜ söyleniyor. Rıza burada gözaltına alındıktan sonra yanına verilen ya da kendisinin tuttuğu AVUKAT bile daha sonra FETÖ’den yurtdışına kaçan bir isimdi…
Bizim ANLIK bile bakmadığımız olaylara adamlar 5 yıllık plan çerçevesinde bakmışlar. 17-25 KUMPAS DOSYALAR I 2012’de elde olduğu kadarıyla New York’a götürülmüş, “17-25’te başarısız olursak davayı burada sürdürelim” diye…
Pentagon artık net bir şekilde bize karşı hasmane tavrını ortaya koydu.
İPEK YOLU’na hayat veren iki ülkeyi ele geçirmek istiyor. Türkiye çok ama çok önemli. İran da… Satranç tahtası üzerinde iki ülke dışında bir hamleleri yok. Rıza olayına da böyle bakalım.
Buradaki DEKONTLAR üzerinden gidilirse olayın ÖZÜ ve BÜYÜKLÜĞÜ anlaşılmayacak. CHP zaten anlamak istemiyor. RIZA SARRAF’ın içeride kiminle nasıl iş tuttuğu elbette önemli.
Bunun hesabını TÜRK DEVLETİ sorar! Sormalı da. Ancak oyun bizim dışımızda kurulmakta ve TÜRK DEVLETİ’ni hedef almakta. Farkına varmamız gereken de bu! Karşı tarafın hiç şakası yok. Adamları küçük göremeyiz. Ama gözümüzde büyütecek halimiz de yok. Bakın biz buraların BAŞROL oyuncusuyuz. Bunu bilirler.
Çin de bilir! Bu nedenle BANK OF CHINA Türkiye’ye geldi!
Dünyanın en değerli 5. BANKASI yani…Türkiye eksen değiştirdiği için hedef. Pentagon ve oradaki derinler bundan rahatsız.
Yalnız değiliz. Yalnız kalmayacağız. Ama içeride bölünmeyelim. ANLAYALIM…
Ya kontrol edilebilir küçük bir ülke ya da dünyada söz sahibi bir dev olacağız…
RIZA olayına böyle bakın…
NOT: Yazımı bitirdikten sonra Mike Flynn FBI’ın suçlamalarını kabul etti… İşbirliği yapacağını ilan etti.
Paylaşayım istedim. ÖNEMLİ!
ABD’nin ekonomi darbesine karşı dünya devi resmen Türkiye’de

Takvim

New York saldırısını IŞİD üstlendi
03 Kasım 2017



ABD’nin New York kentinde geçtiğimiz günlerde düzenlenenen az 8 kişinin öldüğü ve 15 kişinin yaralandığı saldırıyı IŞİD üstlendi.

IŞİD saldırının sorumluluğunu haftalık yayın yaptığı Al Naba gazetesi aracılığıyla üstlendi.

IŞİD, New York eylemcinin örgütün bir “askeri” olduğunu açıkladı. New York Şehri Polis Teşkilatı, New York saldırganının ele geçirilen notlarında “IŞİD sonsuza dek sürecek” yazdığını belirtilmişti.

Eylrmci hastanede saldırıya ilişkin ifade verdiğinde, saldırıyı IŞİD adına işlediğini kabul etmiş ve sorgusu esnasında odaya IŞİD bayrağı asılmasını istemişti. Zanlı, saldırıyı yaklaşık 1 yıldır planladığını ve maksimum zararı vermeyi amaçladığını söylemişti.

Ana Haber

Financial Times, dünyada 500 yıldır yaşanan Batı hakimiyetinin sona erme sinyallerinin geldiğini yazdı
31 Aralık 2009

Financial Times'ta konuyla ilgili düşüncelerini anlatan bir makale kaleme alan Harvard Üniversitesi öğretim üyesi, tarih profesörü Niall Ferguson, 16'ncı yüzyılda Rönesans ve Reform hareketleriyle başlayan daha sonra bilimsel devrimler, aydınlanma hareketi ve sanayi devrimi ile doruk noktasına ulaşan Batı hâkimiyetinin sonuna yaklaşıldığına işaret etti.

Yazarın bu düşüncelerinin arkasında son 10 yıldaki baş döndürücü gelişmeler önemli yer tutuyor. ABD'nin dünya düzenindeki yerinin en büyük simgelerinden biri olan İkiz Kuleler'e yapılan saldırı ve ertesinde yaşanan olaylar hâkimiyet döneminin sonra ermesinde önemli kilometre taşları olarak görülüyor.

Bu olaylar arasında ABD'nin Afganistan ve Irak'ta giriştiği Ortadoğu'daki rejim değiştirmeye yönelik girişimler de gösteriliyor.

ÜÇ ÖLÜMCÜL AÇIK

Ferguson makalesinde, Amerikanın imparatorluğunun olası bir çöküşünde üç ölümcül açığın önemli rol oynayacağına değindi.

Yazar bu üç açığın insan gücü, dikkat ve finansal anlamda yaşandığını söyledi. İnsan gücü tarafında yaşanan açık Irak'ta yeterince asker olmayışında görülürken, dikkat açığı ise işgal edilmiş ülkelerde uzun zaman kalınmasının ülke vatandaşları tarafından çok istekle karşılanmamasından kaynaklanıyor.

Bu üç açıktan en önemlisi olarak görülen finansal açık ise yatırıma kıyasla yeterince tasarruf yapılmaması ve kamu harcamasına kıyasla da yeterince vergi toplanamamasında yatıyor.

ÇÖKÜŞ MALİ KRİZLE GELİR

Ferguson, 2004 yılında ülkenin cari ve bütçe açığını dengelemek için doğu Asya sermayesine daha fazla bağımlı hale geldiğine de dikkat çekti. Yazar, bu nedenle ABD'nin resmi olarak ifade edilmeyen imparatorluğunun çöküşünün de terörist saldırılar ve destekçisi olan rejimler yüzünden değil ancak ülkede yaşanacak mali krizden kaynaklanabileceği dile getirdi.

ABD'nin artan cari açığının Asyalı merkez bankaları tarafından finanse edildiğinin farkına varılması ve Çin'in bu işlemlerde merkeze oturması Ferguson'un görüşlerini etkileyen en önemli gerçek oldu.

Bu gelişmenin yanı sıra ülkede 2007 yılında ortaya çıkan mortgage krizinin, 2008’de likidite sıkıntısına dönüşmesi ve son olarak 2009 'büyük durgunluk' halini alması, Batı'ya ekonomik anlamda vurulan en büyük darbe oldu.

ÇİN PARMAK ISIRTTI

Milenyumun ilk 10 yılının sonuna gelindiğinde ise Çin'in bu krizde parmak ısırtan bir performans sergilemesi en çok dikkat çeken olay oldu.

Ekonomik olarak gelişmiş ülkeler ikinci bir Büyük Buhran'ın kıyısından dönerken, Çin teşvik programı ve geniş kredi imkânları ile bu dönemde büyümesinde küçük bir düşüş gördü.

Ferguson, yine de 1.5 milyarlık nüfusa sahip bu ülkenin, önümüzdeki 10 yıl içinde problem yaşayabileceğini belirtti.

Kaynak: Financial Times

Amerikan rüyasının sonu parmaklık!
05 Mart 2009
ABD’de toplumsal çöküş yaşanıyor. Son 30 yıldır Amerika’da cezaevlerindeki insan sayısı giderek artıyor Ülke tarihinde ilk defa yetişkinlerin yüzde 1’den fazlası hapiste.

Pew Kamu Güvenliği ve Sağlığı Projesi tarafından toplanan ve analiz edilen rakamlara göre ABD’de parmaklıklar arkasındaki insan sayısı 2007 yılında da artmaya devam etti. ABD’de yükselen enflasyon ve pahallılık sebebiyle genel suç eğiliminin engellenmesinde başarısız olunduğu bildirildi.

Birçok uzmana göre hapsedilenlerin sayısı şaşırtıcı derecede yüksek. 20 ile 34 yaşındaki her 30 kişiden biri tutuklu ve bu rakam siyahlar içinde ise her 9 kişiden birine tekabül ediyor. Cinsiyet ise tabloyu etkileyen bir başka etken. Erkeklerden hapiste olanların sayısı kadınlardan on kat daha fazla, kadınlarda ise sayı hızla artıyor.

30’lu yaşlardaki siyahî kadınlarda tutukluluk sayısı yüzde 1’i bulmuş durumda. Yaşın büyümesi de dramatik bir şekilde suç davranışlarını azaltıcı bir etkiye sahip. 20’li yaşlarda ki bireylerde her 53 kişiden biri hapisteyken; bu oran 55 yaş üzerinde her 837’de bir kişiye kadar düşüyor.

ABD dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’den bile daha fazla kişiyi hapiste tutuyor. Yeni yılın başlangıcında Amerikan ceza sistemi 2,3 milyon kişiyi hapiste tuttu. Elde edilen en son rakamlara göre 1,5 milyon tutuklu ile Çin dünyada ikinci Rusya ise 890 bin kişi ile üçüncü sırada yer alıyor. Rakamlar ayrıca Amerika’nın Güney Afrika ve İran gibi ülkeler de dâhil küresel açıdan insanlarını hapse atan lider ülke olduğunu da gösteriyor.

Her 100 bin yetişkin ve çocuktan 93’ü hapiste iken ABD’de bu rakam 8 kat daha fazla. Yani bu oran her 100 bin kişiden 750’ye denk geliyor.

Pew 2008 yılında hapse atılanların net bir tablosunu çıkarabilmek amacıyla hükümet ve federal yönetimlerden, tutuklulara ilişkin rakamları temin ederek birleştirdi. Pew’in bulgularına göre 2007 yılında tutuklu sayısı 25 bin arttı. Bu, ülkedeki toplam tutuklu sayısını yüzde 1,6 artırarak 1 milyon 596 bin 127’ye ulaştırdı.

Her ne kadar tutuklu sayılarındaki bu artış 2006 yılındaki yüzde 3,1 seviyesini bulmasa da ABD’deki cezaevlerindeki insan sayısı son 30 yıldır sürekli artmaya devam ediyor.

Her 100 kişiden biri parmaklıklar ardında

ABD’deki tutuklu sayısı sürekli artıyor ve bu rakam yüzde 1 oranına ulaştı. 1 milyon 596 bin 127 merkezi ve federal yönetime bağlı 723 bin 131’i de yerel hapishanelerde olmak üzere bu rakam 2008 yılında toplam 2 milyon 319 bin 258’e çıktı. 230 milyon yetişkin birey hesaba alındığında bu oran her 99,1 kişiden 1’inin hapiste olduğu anlamına geliyor.

İstatistikler ırk, yaş ve cinsiyete göre en yüksek tutuklu sayısını gösteriyor. Amerikan Adalet Bakanlığının 2006 yılının ortalarında yaptığı bir analiz Latinlerin ve siyahların tutukluluk oranının beyazlara oranla daha fazla olduğunu gösterdi.

Geçlerin büyüklerine oranla daha fazla hapse düştükleri ise bir başka sonuç. 18 yaş ve üzeri her 115 siyah gençten 15’i hapisteyken; 55 yaşındaki siyahîler için bu oran her 115 kişiden 1’e düşüyor.
Tinetürk

ABD'nin ‘günah keçileri’ isyan etti
Irak’taki Ebu Garib cezaevinde mahkumlara insanlık dışı muamelelerde bulundukları gerekçesiyle ceza alan 12 ABD’li asker, yetkiller tarafından yalnız bırakılarak ‘günah keçisi’ ilan edildiklerini öne sürdü.
03 Mayıs 2009
10 yıl hapse mahkum edilen askerlerden Charles Graner’ın avukatı, Bush dönemine ilişkin gizli belgelerin ortaya çıkmasıyla resmin tamamının görüldüğünü ve asıl sorumlunun anlaşıldığını kaydetti. Askerler mahkemeye başvurarak masum olduklarını kanıtlamaya çalışacak. (TIMES )
timeturk.com

ABD'de askeri üste ABD askerleri çatıştı: 12 ölü, 31 Yaralı
06 Kasım 2009

Amerikan ordusu şokta... Üç Amerikan askeri ABD'nin Teksas eyaletindeki Fort Hood Askeri Üssü'ne saldırı düzenledi. Saldırıda 12 asker öldü, 31 asker de yaralandı.

Üs sözcüsü Korgeneral Bob Cone, olayla ilgili düzenlediği basın toplantısında, saldırıda yaralananların sayısının 31 olduğunu kaydetti.

Saldırganlardan birinin öldürüldüğünü, 2'sinin ise yakalandığını belirten Cone, bu kişilerin tamamının ABD askeri olduklarını bildirdi.
sıradışı

Kız Öğrencisi'nin Jartiyerini Yedi
15 Haziran 2007
Kız öğrencinin şekerden yapılmış jartiyerini yerken çekilmiş fotoğrafı ortaya çıkan öğretmen.
ABD’nin Louisville şehrinde okul balosu sırasında kız öğrencinin şekerden yapılmış jartiyerini yerken çekilmiş fotoğrafı ortaya çıkan Brett Coogle adlı öğretmen görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

28 yaşındaki öğretmen, geçtiğimiz ay düzenlenen baloda çekilen fotoğrafın kısa zamanda okulda yayılması üzerine hedef haline geldi. Olayı kaygıyla karşılayan okul yönetimi soruşturma açınca, İngilizce öğretmeni Brett Coogle işine son verilmeden istifa yolunu seçti.
aktifhaber

ABD'de bu kış ölümler fazlalaşacak
27 09 2008
ABD'de artan elektrik ve fuel oil fiyatları yüzünden, bu kış soğuktan donarak ölümlerin gerçekleşmesinin ciddi bir ihtimal olacağı söyleniyor.
Massachusetts Valisi Deval Patrick, artan elektrik ve fuel oil fiyatları yüzünden, bu kış soğuktan donarak ölümlerin gerçekleşmesinin ciddi bir ihtimal olduğunu söyledi.

Vali Patrick, geçtiğimiz kışa göre bu yıl, yaklaşık yüzde 21 ile yüzde 30 arasında fiyat artışı beklenen elektrik ve fuel-oil giderlerinin bir çok dar gelirli Amerikalı’yı etkileyeceğini yakıt tasarrufu için enerji kısıtlamasına gidecek dar gelirli ailelerde kış aylarında soğuktan donarak ölümlerin gerçekleşecebileğini iddia etti.

Massachusetts eyalet kongresi delegasyonı adına başkent Washıngton’da çeşitli temaslarda bulunan Vali Patrick, kongre üyelerine acil olarak önlem alınması çağrısında bulundu.
haber7

ABD'de federal hükümet bir kez daha 'kapanmanın' eşiğine geldi
19.01.2018



ABD'de federal hükümet bir kez daha bütçe krizi nedeniyle 'kapanma' tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Federal kamu kuruluşlarının faaliyetlerini sürdürmesini sağlayan üçüncü geçici bütçenin süresi 19 Ocak cuma gecesi dolacak.

Cumhuriyetçiler ve Demokratların, federal hükümetin geçici olarak "kepenk kapatmasına" yaklaşık 30 saat kalmasına karşın bütçe konusunda anlaşmaya varamaması başta kamu çalışanları olmak üzere halkı endişelendiriyor.

DACA ANLAŞMAZLIĞI MÜZAKERELERİ TIKADI

müzakarelerin tıkanmasına, ABD'ye çocuk yaşta gelen göçmenlerin korunmasını sağlayan DACA (Deferred Action for Childhood Arrivals) isimli programa ilişkin anlaşmazlığın neden olduğu belirtiliyor.
Demokratlar, dördüncü geçici bütçeyi DACA programındaki yaklaşık 800 bin göçmenin ülkede yasal olarak kalmalarını sağlayacak maddeyi içermemesi halinde desteklemeyeceklerini açıkladı. ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhuriyetçi Parti ise geçici bütçenin DACA konusunda taviz vermeden geçmesini istiyor.

CUMHURİYETÇİLER SENATO'DA YETERLİ OYA SAHİP DEĞİL

ABD Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçiler, bu çerçevede DACA programının uzatılmasını içermeyen geçici bütçe tasarısını gün içinde oylamaya sunmayı planlıyor. Söz konusu bütçe önergesinin Temsilciler Meclisi'nin ardından ABD Senatosu'ndan da geçmesi gerekiyor ancak Cumhuriyetçiler Senato'da yeterli oya sahip değil.
100 sandalyeli Senato'da 51 Cumhuriyetçi, 47 Demokrat ve 2 bağımsız üye bulunuyor. Bütçenin Senato'dan geçmesi için 60 "evet" oyu gerekiyor.

TRUMP: DEMOKRATLAR HÜKÜMETİ KAPANMASINI İSTİYOR

ABD Başkanı Donald Trump, konuyla ilgili açıklamasında federal hükümetin bütçe krizi nedeniyle kapanmasından Demokratların sorumlu olacağını ifade etti.
Sputnik
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> BATI DÜNYASI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com