EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Gerçek din ve sapık/sapkın/istismarcı dindarlık

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ŞERİAT
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Oca 26, 2013 8:51 pm    Mesaj konusu: Gerçek din ve sapık/sapkın/istismarcı dindarlık Alıntıyla Cevap Gönder

A. Baki AYTEMİZ: TESETTÜRÜN DEFİLESİ…
19 Ocak 2018



Çocuğunun yaşaması için gerekli olan ilacın parasını denkleştirebilmek için, nereden borç istesem, banka mı soysam, birini mi gasb etsem diye düşünen babadan, vücudunu satmayı düşünen anaya ve ilaç bulmak için başvurdukları yetkililerce dilenci muamelesine tabi tutulan mazlumlara…

Ekmek almak üzere bakkala giderken, “beni de götür baba!” demesine dayanamadığı çocuğunu elinden tutarak bakkala giden, bakkalda gördüğü 50 kuruşluk çikolatadan isteyen evladına, parasızlıktan bunu alamayan, alamayınca da yutkunan, gırtlağına şöyle sertçe bir şey takılır gibi olan, gözleri nemlenen baba, bu çaresizliği yaşamak yerine bin kere ölmeyi tercih eder hale gelmişken…

Aç insanlar kendini yakar veya yarın çocuklarına ne yedireceğini düşünen bir baba artık bu yüke dayanamayıp soyunurken…

İnsanlar çöpleri karıştırarak karınlarını doyurabilmenin çaresini ararken…

Birileri de çıkmış, iktidarın aç bıraktığı insanlar üzerinden temin ettikleri imkânlar ve lüks içinde, israf ve şatafatın baş döndürücü uçurumundan aşağı atlarken kendileriyle birlikte toplumu da felâkete sürüklemenin sınırsız sarhoşluğunda kendilerini kaybetmiş, tesettür defilesi yapmakta…

Tesettür, kapitalizmin, tüketim toplumunun bir oyuncağı, nesnesi değildir efendiler!

Bu açıdan bakarsanız, tesettürün defilesi de olmaz.

Tesettürü bir kere gayesinden saptırdınız mı, kapitalizmin bir nesnesi haline getirmeye kalktınız mı, bu işin en sonunda tesettürün pornosuna kadar vardığını da görürsünüz.

Kapitalizm nasıl ki her şeyi metalaştırıyorsa, tesettürü de metalaştırmaya yol açtığınızda, karşınıza bunlar da çıkar, çıkıyor da.

Oysa tesettür, aslî olarak metalaşmaya karşı olmaktır. Kadının metalaşmasına karşı olmaktır. Kadını hür kılmak içindir. Tesettür defilesi ile kadın kapitalizmin, tüketim toplumun bir oyuncağı, bir kurbanı hâline gelmekte, getirilmektedir.

Tesettür, köleliğin karşısında hürriyeti temsil eder dedik ya, buna tüketim toplumuna karşı olmak da dâhildir. Yani, zamanında verilen-verdiğimiz tesettür mücadelesi, sadece siyasî otoritenin kamusal alandaki kılık-kıyafet düzenlemesi ve kadın kılığı üzerinden kendi iktidarını içtimaî alanda sürdürmesine karşı verilmiş bir mücadele değildi. Tesettürlü bir kapitalist olmak için değildi kısacası. Tesettürü, bütün mânâsıyla hayata hâkim kılmak mücadelesiydi o. İşte, bir şey tam olmadığında, yarım oluşların nasıl o şeyin aslını yok edecek dereceye geldiğine dair en göze batan misallerden biri budur aslında; tesettürün, yarım olmuşların elinde tam ters bir mânâya bürünmesi ve hizmet ediyor oluşu.

Metalaşan, nesneleşen tesettür, gün geliyor onu metalaştıranları da metalaştırıyor ve teni kapalı ama ruhu olabilindiğince açık, ruhu her türlü ahlâksızlığın yatağı haline gelmiş bir belhüm adal profilini karşımıza çıkarıyor.

Bizzat yaşayarak görüyor ve anlıyoruz ki, metalaşmanın karşısında durabilmek de ancak Bütün Fikirle, Mutlak Fikre bağlılıkla mümkün. Bütün Fikrin bizden istediği ruh ve ahlâka bürünmeden, onun şekline saplanıp kalmak, Bütün Fikri bir şekil mevzuu olarak ele almak, Bütün Fikre en büyük hıyanet ki, Efendi Hazretleri bunlara, “Dini içten yıkan kâfir!” hükmünü basıyor.

90’lı yıllarda İbda-c’ler, bunlara izin vermemek için mücadele etti, İslâm’ı bu şekilde istismar etmeye başlayanları cezalandırdı. Şimdilerde ise bunlar, en üst makamlarda ağırlanıyor, en üst makamlarca taltif ediliyor.

Aslında bu süreç bir yandan da iyi oluyor… O gün tesettürü şekilden ibaret bilenler de bizim mücadelemiz içerisinde kendilerine yer bulabiliyordu. Artık bugün bu mücadele, doğrudan ruh ve mânâya hitap eden, bunun idrakinde olanlarca veriliyor ki, gerçek insan soyu olma azmini taşıyan, çilesine talip olanlarla müsveddeleri de böylece ayrışıyor.

Muktedirler, gençliğin kendilerine niçin teveccüh etmediğini anlayabilecek mi acaba? Kapitalizmse, orada orijinali dururken, sendeki çakma… Ve bunlar, o mânâyı, kendi menfaatleri için bozuk para gibi harcarken, şimdi gençliği nasıl motive edeceklerini de bilmez hâldeler. Bizzat kendi ihanetleri, kendilerinin sonunu getiriyor.

(..)

A. Bâki AYTEMİZ

Kaynak: Adımlar Dergisi

Etiketler:
İslâm ihtilâl ve inkılâbı kapitalizm Tesettür TESETTÜR DEFİLE

Ahmet Hakan'dan Zafer Çağlayan'a: "Hem Allah hem de 45–50 milyon Euro sizinle birlikte olmaz, olamaz. Birinden birini seçmek zorundasınız"
07.12.2017



KANAL D HABER’DE ZAFER ÇAĞLAYAN’A ŞÖYLE SESLENDİM

DEDİM Kİ:
Sayın Zafer Çağlayan...
Kendinize ayetle seslenmişsiniz.
Demişsiniz ki: Üzülme! Allah bizimledir.
Sayın Zafer Çağlayan...
Hem Allah hem de 45–50 milyon Euro sizinle birlikte olmaz, olamaz.
Birinden birini seçmek zorundasınız.
Ya 45-50 milyon Euro’yu seçip Allah’ı bu işlere karıştırmayacaksınız.
Ya da Allah’a sığınmayı seçip 45–50 milyon Euro konusunda hepimizi ikna edecek bir açıklama yapacaksanız.
Başka türlü olmaz.
Çünkü “Allah” ile “45-50 milyon Euro” yan yana ve bir arada durmaz, duramaz.
Evet.
Aynen böyle dedim.
*Sonuçta ne mi oldu?
Hiçbir şey.Zafer Bey’den yine tek bir kelime bile gelmedi.
Oysa kaç gündür bekliyoruz bir açıklama yapmasını. 

Yazının tamamı için tıklayın: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/yedi-adet-bomba-gibi-reza-sorusu-40670244 

Ertuğrul Özkök: Zafer Çağlayan bal gibi rüşvet almış kardeşim
06 Aralık 2017



"Bak kardeşim, son yıllarda bu 'Allah’la aldatma' yöntemlerini çok gördük..."

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın, WhatsApp profil resmini Kuran-ı Kerim'de geçen Tevbe Suresi'nin 40'ncı ayeti "Üzülme! Çünkü Allah bizimledir" sözleriyle değişmesi hakkında yazdı. Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın tutuklu olarak yargılandığı davada tanık olarak ifade veren Türkiye ve İran vatandaşı iş adamı Reza Zarrab'ın ifadesinde Zafer Çağlayan hakkında söylediği "45-50 milyon euro rüşvet verdim" sözlerini hatırlatan Özkök, "Müslüman adam, Allah’a inanan adam rüşvet almaz...” İyi de almış arkadaş... Bal gibi almış... Bak kardeşim, son yıllarda bu “Allah’la aldatma” yöntemlerini çok gördük..." yorumunda bulundu.

Ertuğrul Özkök'ün "Zafer kardeşim lütfen Allah’ı karıştırma bu işe" başlığıyla yayımlanan (6 Aralık 2017) yazısının bir kısmı şöyle:

ARKADAŞ sakal bırakmış...

Façayı da ona göre ayarlamış...

Yani tam bugüne uygun mütedeyyin bir mostra...

*

Sonra da WhatsApp hesabına Arapça bir laf...

Demek istediği açık...

“Arkadaş ben Müslümanım, Allah’a inanan bir müminim...”

*

İstiyor ki cümlenin arkasını sen tamamla...

Yani de ki...

“Müslüman adam, Allah’a inanan adam rüşvet almaz...”

İyi de almış arkadaş... Bal gibi almış...

*

Bak kardeşim, son yıllarda bu “Allah’la aldatma” yöntemlerini çok gördük...

Bak adam “45-50 milyon Euro rüşvet verdim” diyor...

Üstelik bir de senin adını veriyor...

“Ona verdim” diyor...

*

Yani sen sen ol, Rabbimizi bu işe karıştırma...

Hem kimse yutmaz, hem de çok günaha girersin...

Hürriyet

Dünden Bugüne, Bir Din Tüccarı Portresi
Zeki Kılıç
01 Mart 2017

“Dün dündür, bugün bu gündür” siyasetinden oldum olası nefret etmişimdir.

Dünün kanlı bıçaklılarının, bugün canciğer kuzu sarması halleri Hakk’a ve hakikate terstir, diye düşünmüşümdür hep.

Günlük politikadan hazzetmeyişimin sebebi bu olsa gerek. Zira;

Gömlek (deri) değiştiren yılanın aynı gömleği tekrar giydiği görülmüş şey değildir tabiatta.

Tüy döken bir kuşun eski tüyünü yeniden takındığı da…

Kartalın tarla faresi ile bir küs bir barışık, aslanın ceylanla bir gün dost diğer gün düşman olduğu da vaki değil.

Tanrı buyruğu gibi her şey net tabiatta; kalın, köşeli ve keskin çizgiler halinde.

Yuvarlaklık pek de özenilecek bir şey değil hani.

İnsan denen varlığın tuhaflığı bu yüzden olsa gerek…

Dış dünyada net ve berrak olan her şey insanın iç dünyasında bulanık, menfaat kelimesi bütün muadilleriyle birlikte insanın sözlüğüne girdiğinden bu yana.

Kalın çizgileri inceltilmiş, köşeleri yuvarlatılmış, keskinliği yumuşatılmış çizgileriyle insan tabiatı, kahpe dünyadan insana bir deyim aktarması gibi duruyor.

Evvela “habererk”te okuduğum sonra bir televizyon kanalında izlediğim –aralarında çok kısa süreler olan- iki adet Şevki Yılmaz beyanı niyeyse “kahpe dünya” tamlamasını düşürüyor zihnime.

Bir sürü Şevki yılmaz fotoğrafı üşüşüyor beynime.

Bağıran Şevki Yılmaz…

Hakaret eden, küfreden Şevki Yılmaz…

Öfkesi konuşmasına yansıdığından, ağzından tükürükler saçan Şevki Yılmaz.

Korkutan Şevki Yılmaz.

Allah kelamını, peygamber sözünü siyasî ve bir o kadar da dünyevî menfaatleri için eğip büken, çarpıtan Şevki Yılmaz.

Başka insanlara ve başka gruplara nefret duygusunu arttırmak için canhıraş çabalayan Şevki Yılmaz.

Bir başka örneğinin pisliğini insanımızın kanıyla temizlemek zorunda kaldığımız, siyasal İslamcı bütün hatipler gibi, sahte gözyaşlarıyla insanları ağına düşürmeye çalışan Şevki Yılmaz.

Güya “Tebliğ”de bulunan ama üslup itibariyle tebliğ esaslarının hiçbirine uymayan Şevki Yılmaz.

Allah’ın Musa (a.s)’a emri üzre hilm ile söylemeyen mesela.

Müjdelemeyen,

Sevdirmeyen,

Bir eline güneşi, bir eline ayı verseler davasından vazgeçmeyen,

Kendisine eziyet edenler için iki elini semaya kaldırıp: “Affet Allah’ım, onlar bilmiyorlar” diyecek merhamete sahip olmayan Şevki Yılmaz.

Akarın bol, şöhretin çok olduğu zamanlarda Erbakan’ı İslam âleminin lideri, halife ve neredeyse Mehdi ilan ederken, 28 Şubatla birlikte, mahpusluk ihtimalini görünce, bir dava adamı vakarıyla Yusufiye’nin yolunu tutmak yerine, “Yusuf Yusuf” hallerle gavur ellerini mesken tutan,

Tehlike bertaraf edildikten sonra yurda dönünce de ilk iş önceki Mehdisini satıp yeni Mehdi’ye yamanan Şevki Yılmaz.
Değişen hiçbir şey yok, siyahtan beyaza dönen kıl-tüy dışında.

Aynı üslupsuzluk,

Kapkara cümleler,

Yine sahte gözyaşları ile insanların duygularına oynayıp tuzağa düşürme dümeni,

Yine din tüccarlığı.

“16 Nisan zaferini müjdeleyen hadis var. Haftaya açıklayacağım” diyor.

“ Hayır diyenler ahiretini yakıyor” diyerek Tanrı yerine karar verip bir grubu toptan cehenneme gönderiyor.

İnsanları -Yaşar Nuri’nin deyimiyle- Allah ile aldatıp, Allah’ı siyasetine alet, dini menfaatine tahvil ediyor.

Dinimin yer ile yeksan edildiği,

İnancımın bir kâğıt gibi buruşturulup atıldığı hissine kapılıyorum.

O konuştukça ben kızarıyorum hicaptan.

Hicabım öfkeye dönüyor.

Bilgisayar ekranını kırasım var ya yenisini alacak param olmadığından vazgeçiyorum.

“Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür” atasözünü felsefe haline getirmiş her siyaset düzenbazının yaptığını yapıp, dümen kırıyor birkaç gün sonra.

İnkâr ediyor,

Başkalarına iftira ediyor,

Utançtan değil ama sahte bir öfkeden kızaran suratıyla.

Öfkelenmiyorum bu kez.

Kızmak gelmiyor içimden.

Midemin bulandığını hissediyorum.

Bir kusma hali ki dayanılır gibi değil.

“Din bu değil” diyorum.

“Bu adamın inancıyla benim inancım bir değil”.

Hareket haramzadesi, koltuk düşkünü bir kısım Balgat mukimi bu adamla birlikte ol diyor bir de bana.

Ben ne milletimi

Ne vatanımı

Ne de dinimi sokakta bulmadım.

Bir sürü “değil” ile biten cümle kuruyorum bu isteğe karşılık. En kısa ama en sevdiğim cümleyi yazıyorum size.

MÜMKÜN DEĞİL!

Kaynak: Haber Erk

Sedat Laçiner'den okunması gereken bir analiz: Din ve Gerçek Din
15 Nisan 2016

Din, özellikle tek tanrılı dinler, Tanrı tanımazlığın, yani ateizmin tam tersi olarak algılanırlar. Bu algıya göre Allah’ı tanımak dinin giriş kapısıdır ve bu kapıdan geçilmesiyle birlikte meselenin büyük bir kısmı da hallolmuş sayılır.

İslam dininin putperest, yani putlara tapınan bir toplumda ortaya çıkması bahsettiğimiz algıyı güçlendirmiş ve Allah’a inanma ve ona ibadet etme ile ‘mesele’nin çok büyük bir kısmının çözüldüğü düşüncesine yol açmıştır.

İyi ama hangi din, hangi 'Allah' kavramı?

Günümüzde dindar Müslümanların büyük bir kısmı feraha ermek için ‘dindar’ olmanın yeterli olduğunu düşünüyorlar.

İyi ama hangi dindarlık?

Unutmayınız ki peygamberlerin önemli bir kısmı dindar toplumlara geldi. Örneğin Hz. İsa dinsiz, putperest bir topluma değil, en sofusundan Musevilerin arasına gelmişti. Belki yöneticiler putperest Romalılardı, ancak Yahudi tapınakları tüm ihtişamıyla yükseliyordu ve Hz. İsa’nın en çok eleştirdiği, hatta ‘din’in önünde büyük bir engel olarak gördüğü kişiler Yahudi hahamlarıydı.

Nasıralı İsa’nın Musevi din büyüklerine itirazı, onların Allah’a inanmamaları değil, O’na ait olan unvanları ve kural koyma yetkisini gaspetmeleriydi. Bu nedenle Hz. İsa hahamları kastederek, “kimse sizi Rabbi diye çağırmasın” diyordu.

Yine başka bir yerde, Hz. İsa, din bilginlerine şöyle seslenecekti:

“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! İlahi hakimiyetin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz! Vay halinize, ey din bilginleri ve Ferisiler, iki yüzlüler! Bir yandan gösteriş için uzun uzun dua edersiniz, öte yandan dul kadınların malını mülkünü sömürürsünüz. Bundan ötürü cezanız daha da ağır olacaktır.” (Matta 13-14; Mar. 12:40; Luk. 20:47).

“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, iki yüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri ve kıtaları dolaşırsınız. Dininize dönenini de kendinizden iki kat daha cehennemlik yaparsınız.” (Matta 15).

Dikkat ettiyseniz Hz. İsa, “kör kılavuzlar” diye tanımladığı ‘tapınak ehli’ne “neden Allah’a inanmıyorsunuz, neden ibadet yapmıyorsunuz” diye çıkışmıyor. Onların insanların haklarını yediğini, insanları sözde dine sokup, ama asıl dinin özünden uzak tutarak Cehenneme taşıdıklarından bahsediyor.

Bir an için düşünün, Hz. İsa, Mısır'ın başkenti Kahire'ye inse veya Suriye'de Şam'a, İran'da Tahran'a veya Türkiye'de İstanbul'a inseydi, acaba nasıl karşılanırdı? O, Müslümanlara ne derdi, Müslümanlar O'na nasıl muamele ederdi?

***
İncil'in "Vay halinize din bilginleri" dediği yerde Kuranı Kerim "vay haline o namaz kılanların" demektedir.
Kuranı Kerim’de Maun Suresi benzeri yanlışları yapanların ibadetlerinde de gaflet ve riya içinde oldukların ı söylüyor:

“Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1. Dini yalanlayanı gördün mü? 2. İşte o, yetimi itip kakar; 3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez; 4. Yazıklar olsun (Vay haline) o namaz kılanlara ki, 5. Namazlarında yanılmaktadırlar. 6. Onlar gösteriş (riya) yapanlardır, 7. Ve hayra/zekâta da mâni olurlar.” (Maun Suresi)

Buradan anlıyoruz ki ‘Allah’a inandım’ demek ve ibadetleri fiziksel olarak yapıyor görünmek, ibadet yerlerini gösterişli hale getirmek, özetle görüntüde dindar olmak gerçek anlamda dindarlık için yeterli olmuyor.

***

Daha önce de belirttiğimiz üzere, peygamberlerin önemli bir kısmı Allah’ı bilen, kendilerini dindar sayan ve ibadet eden topluluklara gelmişlerdir. Hz. Muhammed de geldiği toplumda sadece putperestleri bulmamış, Musevilere ve Hristiyanlara da hitap etmiştir. Özellikle Medine’de 20’den fazla Yahudi cemaati olduğu tahmin edilmektedir. Ancak Kuran’da Yahudiler ve Hristiyanlar hem insanlara yaptıkları haksızlıklar, örneğin insanların mallarını haksız yere yemeleri nedeniyle hem de kendilerini Allah’ın en sevgili kulları sayıp, Cenneti sadece kendileri için saymaları ve diğer gerekçelerle yanlış yolda sayılmışlardır. (bknz.: Nisa: 160)

Başka bir deyişle, Yahudiler ve Hristiyanların sofulukları ve ibadetlerinde aşırıya kaçmaları dahi onları kurtarmaya yetmemiştir. Hz. Muhammed ve Kuranı Kerim putpersetlere getirdiği eleştirilerin büyük bir kısmını dindar Yahudilere ve Hristiyanlara da yapmıştır. Hiç şüphesiz geçmiş dinler için yapılan uyarılar Müslümanlar için de geçerli olacaktır. İbadetleri ve dindar görüntüleri geçmiş nesilleri kurtarmadığı gibi, dinin özünü kaçıran Müslümanları da kurtaramayacaktır. Nitekim Kuranı Kerim'in birçok yerinde Müslümanlara da çok ağır uyarılar ve tehditler bulunmakatdır.

***

Hz. Musa’nın örneğine baktığımızda da Firavun’dan kurtulmasıyla her şeyin bitmediğini, tam aksine asıl yolculuğun o zaman başladığını görürüz. Hz. Musa, insanları Allah’a inanmaya davet ettiği kadar aralarında adaletle muamele etmeleri, gösterişten uzak durmaları, yardımlaşmaları, haksızlık yapmamaları konusunda da uyarmıştır.

Tevrat’ın özü sayılan 10 Emir’e baktığımızda bunların ilk dördü tek ilaha inanmak ve ona ortaklar koşmamak ve ibadetler ile ilgili iken geri kalan altı emir doğrudan insanlar ile olan ilişkileri düzenlemektedir:

“Babana ve anana hürmet edeceksin; Öldürmeyeceksin; Zina etmeyeceksin; Çalmayacaksın; Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın; Komşunun evine, karısına, malına vs. tamah etmeyeceksin”.

***

Rivayetlere göre Şa’ya peygamberin milleti çokça ibadet etmektedirler. Bol namaz kılan, bol bol dua eden, oruç tutup, sadaka veren bu insanlar buna rağmen zenginleşmemekten, aralarındaki kavga ve fitneden şikayet ederek, ibadetlerinin Allah katında neden işe yaramadığını Şa’ya peygambere sormuşlardır. Bunun üzerine kendilerine gerekçe olarak şu sözler söylenmiştir:

“Ben onların yalan sözle ayıp ve kusurlarını örterek iyi göründükleri, haram yemekle kuvvet almak istedikleri oruçlarını nasıl kabul ederim?... Veya sadakaları benim katımda nasıl zekat yerine geçer ki? Onlar başkalarının mallarını sadaka olarak veriyorlar… Hem dualarını nasıl kabul ederim ki? O ancak dilleri ile söyledikleri bir sözdür, yaptıkları ise ondan çok uzak ve farklıdır. Ben ancak yumuşak huylunun duasını kabul ederim, ancak zavallı zayıf yoksul kimselerin sözünü dinlerim ve yoksulların, düşkünlerin rızası benim rızamın alametlerindendir. Fakirlere merhamet, zayıflara naşma, mazluma insaf, malı gasp edilene yardım, hazırda bulunmayana adalet etseler; dullara, yetime, yoksula ve her hak sahibine hakkını verseler! Bana insanla konuşmak yaraşsaydı, ben onlarla konuşurdum”. (*)

***

Elbette dine girişin kapısı tek bir ilaha ve kıyamet gününe inanmaktır. Ancak devamında adalet, merhamet, fedakârlık, empati, dayanışma, paylaşma ve yardımlaşma gelmez ise dine girmek ve onun ibadetlerini yapmak tek başına yeterli olmamaktadır. Bunu en iyi Peygamber ve dört halifenin uygulamalarında görebiliyoruz.

Gerek Peygamber, gerekse takipçisi olan 4 halife iktisadi, siyasi, içtimai ve askeri açılardan çok kudretli kişiler olmalarına rağmen hayatlarına sadelik, mütevazılık, adalet, fedakarlık ve saygı hâkim olmuştur.

Hz. Muhammed, eğer isteseydi, istediği büyüklükte ve ihtişamda saraylar, hanlar, hamamlar yaptırabilirdi. Kıyafetlerini ipekten, süslemelerini altından diktirebilirdi. Kendisi ve ailesi bolluk ve zenginlik içinde bir hayat sürebilirlerdi.

Ancak tüm tarihçiler ve din âlimleri mutabıktır ki Hz. Muhammed’in hayatında hiçbir şatafat, hiçbir gösteriş ve israf söz konusu değildir. Öyle ki onun oturduğu bir meclise dışarıdan gelen kişiler kimin peygamber olduğunu dahi anlayamazlardı. Hz. Peygamber ne din adına, ne de başında olduğu devletin itibarı adına gösterişe kapılmamıştır. Aynı şekilde kendisi ve ailesi de ‘fakirlik’ düzeyinin çok altında bir maddi hayatı tercih etmişlerdir. Öyle ki Hz. Peygamber, bırakınız kendisine bir konak veya saray yaptırmayı, üzerinde yatabileceği doğru düzgün bir yatağa bile sahip değildir.

Benzeri tespitler Hz. Ömer, Hz. Ebubekir, Hz. Osman ve Hz. Ali için de rahatlıkla yapılabilir. Bu halifeler o dönemin en güçlü ve en zengin devletlerinden birinin başında olmalarına rağmen saray yaptırmaya, süslü bineklere binmeye tenezzül etmemişlerdir. Örneğin Hz. Ebubekir’in hayatı maddi olarak o toplumun en fakirinin hayatından çok da farklı olmamıştır.

Bu örnekler verildiğinde “imkânları olsaydı onlar da saraylar yaptırırlardı” diyenler oluyor, ancak İslam tarihini birazcık inceleyenler çok iyi bilirler ki bahsettiğimiz isimler isteselerdi Roma İmparatorları gibi veya Pers kralları gibi yaşayabilecek maddi güce sahiptiler. Onların yaşadığı dönemde Roma’da, İstanbul’da (Konstantinapol) ve daha birçok şehirde zenginlik ve gösteriş alameti pek çok bina ve araç vardı.Yani bahsettiğimiz mütevazılık ve sadelik bir zarurete değil, bir tercihe işaret etmektedir.

Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın, Hz. Muhammed’in ve diğer peygamberlerin örnekleri incelendiğinde zulmün, adaletsizliğin, fakire ve düşküne kötü muamelenin, kul hakkı yemenin, cehaletin, kibrin, gösterişin, salt kişisel tatmin için zenginleşmenin, gösteriş için ibadetin ve diğer kötü huyların lanetlendiğini, peygamberlerin fakirden ve zayıftan yana tavır aldığını neredeyse istisnasız pek çok örnekte görürüz.

Diğer taraftan peygamberlerin, dolayısıyla dinlerin, ilk geldiklerinde kendisine savaş açtığı grupların dilleriyle Allah’a inandıklarını söyleseler ve en sofusundan ibadetler yapsalar dahi bahsettiğimiz vasıflara sahip olmayan kişiler olduklarını görürüz.

***

Hiç şüphesiz ben bir din adamı değilim, bu da bir din yazısı değildir. Ancak siyasetin her geçen gün din namına yapıldığı bir çağda dine temas etmeden siyaseti okuyabilmek de mümkün değildir.

Şimdi sizlere sormak isterim, başta Hz. Muhammed olmak üzere, peygamberlerin ahlakını kendimizde, çevremizde, Ortadoğu’da ve İslam ülkelerinde görebiliyor muyuz?

Hz. Ömer’in, Hz. Muhammed’in sadeliği, mütevazılığı, gösterişten ve kibirden uzak hallerini örneğin Suudi Arabistan kralında veya Malezya başbakanında görebiliyor muyuz?

Türkiye ve Müslüman topraklar yetimler için, fakirler, dullar için, küçük çocuklar için güvenli yerler mi?

Yeryüzüne baktığınızda rüşvetin, yolsuzluğun, hırsızlığın, suçun ve her türlü melanetin en az olduğu yerler Müslüman toprakları mı?

İftira, hakaret, küçümseme, çamur atma, yaftalama, azarlama, kötü söz ve nefret aramızdan silinip gitti mi? Peygamberler gibi, konuşmalarımıza yumuşaklık ve tatlı dil mi hâkim? Yoksa sabah akşam birbirimize bağırıp duruyor muyuz?

Yollarımıza, binalarımıza, birbirimize baktığımızda adalet, saygı ve huzuru mu buluyoruz?

Cehaletin, sefaletin ve acziyetin en yoğun olduğu ülkeler hangi ülkeler?

Eğer yukarıda bahsettiğimiz güzel vasıflar yoksa, bahsettiğimiz kötü özelliklerin tamamı da varsa, ama her geçen gün camilerin sayısı artıyorsa, dini semboller çoğalıyorsa, herkesin dilinden ‘maşallah, inşallah, hayırlı geceler’ gibi sözler eksik olmuyorsa burada yanlış giden bir şeyler yok mu?

Dindarlığımızda ve şu anki din anlayışımızda bir terslik görmüyor musunuz?

(*) Aktaran M. Akgül, İsra Suresi, İstanbul: 2015, ss.38-39.

-------------------------

Prof. Dr. Sedat LAÇİNER: Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Güvenlik ve Terörizm uzmanı ve Haberdar yazarı. Lisans (Ankara Üniversitesi SBF), Yüksek Lisans (University of Sheffield), Doktora (King’s College London, University of London)

e-posta: slaciner@gmail.com

Kaynak. Haberdar

Ensar savunucusu (Hayrettin Karaman)
Işık Kansu
02 Nisan 2016



Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman da, çocuklara tecavüzle gündeme gelen Ensar Vakfı’nı savunanlar arasına eklendi.

Hayrettin Karaman’a “AKP’nin fetvacısı” diyorlar. Kendisi, Baskın Oran gibi, Orhan Gencebay gibi “AKP akilleri”nden aynı zamanda.

Bu ilahiyatçı, sık sık Ensar Vakfı’nın toplantılarına katılıyor. Ensar Vakfı’nın Çorum Şubesi’ne gitmiş konuşmuş, ardından izlenimlerini şöyle özetlemiş:
“Örnek çalışmalarıyla dikkat çeken ve takdir toplayan Şube Başkanı Sayın Zekai İşler, isteğim üzerine, yaptıkları faaliyetlerle ilgili bir not verdi.

İstanbul’a dönüp notu okuduğum zaman heyecanlandım, hayal ettiğim sivil toplum örgütünü, Ensar Vakfı Çorum Şubesi’nin şahsında gördüğüm için aldığım bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim.” Karaman’ın, örnek insan diye sunduğu Ensar Vakfı Çorum Şubesi Başkanı Zekai İşler ile ilgili gazetelerde haberler çıktı: İki kız öğrenciye tecavüz suçlamasıyla yargılanmış!

Hayrettin Karaman, 2013’te de Kocaeli Ensar Vakfı’nda verdiği “Ulustan Ümmete” adlı konferansında da, Cumhuriyet devrimini yapanların “kulluktan özgür bireye ulaştık, ümmetten ulus çıkardık” övünçlerini eleştirerek, “Ulus uyduruk bir yapıdır” demiş.

Hayrettin Karaman’ın oğlu Prof. Dr. Muhammet İhsan Karaman ise, hem AKP iktidarında kurulan Medeniyet Üniversitesi’nin rektörü, hem de Yeşilay’ın Başkanı. Yeşilay’ın yönetiminde Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak da var. Yeşilay, bu isimler yönetime geldikten sonra, kamu taşınmazları için bedelsiz tahsis yetkisi aldı, Sağlık Bakanlığı’nca desteklenme olanağına kavuştu. Hayrettin Karaman’ın, AKP’nin yan kuruluşu haline gelen Ensar Vakfı’nı savunması için epey bir gerekçesi var yani.

Kaynak: Cumhuriyet

Ertuğrul Günay: Osmanlı’nın çöküş dönemini taklit ediyorlar
20 Ekim 2015



Altın varaklı koltuğun son Osmanlı padişahlarından Abdülaziz'e ait olduğu anlaşılmasından sonra Eski AKP'li Kültür Bakanı Ertuğrul Günay "Osmanlı’nın çöküş dönemini taklit ediyorlar" dedi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in İstanbul ziyaretindeki “kabul mekanı” Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’ndeki ihtişamlı altın varaklı koltuklar özellikle sosyal medyada gündem oldu. Binlerce caps’e ve espriye neden olan koltuğun Sultan Abdülaziz döneminde Fransa’dan getirilmiş olan koltuklar olduğu anlaşıldı. Konuyla ilgili konuşan eski AKP’li bakan Ertuğrul Günay ise “Bunlar Osmanlı’nın son döneminin köşkleri. Yani Osmanlı çöktükçe şatafat, gösteriş artmış. Bu arkadaşlar Osmanlı’nın çöküş dönemini taklit ediyorlar.” dedi.

İLK OLARAK FAS KRALI İÇİN KULLANILMIŞ AMA HİLALSİZ OLARAK

2013 yılında köşkün deposunda bulunup onarılan altın varaklı koltuğun ilk olarak 2014’te Fas Kralı 6. Muhammed’in ziyareti sırasında kullanıldığı ortaya çıktı. Koltuğun o dönem “hilalsiz” olarak kullanıldığı hilalin daha sonradan eklendiği öğrenildi.

“YIKILMA DÖNEMİ İHTİŞAMI”

Konuyla ilgili en çarpıcı tespit ise eski AKP’li Ertuğrul Günay’dan geldi. Hürriyet’e konuşan eski Kültür Bakanı Günay “Taklide kaçan bir restorasyon olmuş. Beni rahatsız etti. Çünkü bir devlet kabul mekanının ağırbaşlılığı yok, sonradan görme, abartı kokuyor. Bunlar Osmanlı’nın son döneminin köşkleri. Yani Osmanlı çöktükçe şatafat, gösteriş artmış. Bu arkadaşlar Osmanlı’nın çöküş dönemini taklit ediyorlar.” dedi.

DEVLET KONUKEVİ OLARAK KULLANILIYOR

Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü 2013’te başlayan ve geçen yıl tamamlanan restorasyon çalışmalarının ardından Devlet Konukevi olarak kullanılıyor. Büyük Mabeyn Köşkü, Sultan Abdülaziz tarafından 1866 yılında Ermeni asıllı Balyan Ailesi mimarlarına yaptırıldı. Köşkün dış cephesi yivli ve kompozit başlıklar, sütunlar, konsollu ve dilimli arşitravlarla (sütunların taşıdığı üst yapının en alt parçası) bezendi. Köşkün iç planı ise eski mimari geleneğe dayalı olarak tamamlandı. Alt kattaki havuzlu Divanhanesi ve ikinci kata çıkan kristal trabzanlı merdivenleri, en çok ilgi çeken mekanları oldu. Köşkün üst katı padişah tarafından kullanılırken, diğer bölümler ise üst düzey saray görevlilerinin kullanımına aitti. II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) devletin yönetim binası olan köşk, hem Osmanlı hem Cumhuriyet döneminde önemli davetlerde kullanıldı.
Kaynak: Cumhuriyet

BİLAL ERDOĞAN'A ÖNEMLİ SORULAR
17 Ekim 2015

Usta Gazeteci Uğur Dündar, Sözcü'deki köşesinde Bilal ve Burak Erdoğan'a önemli sorular sordu.

İşte Uğur Dündar'ın bugünkü yazısı...

BİLAL ERDOĞAN'A ÖNEMLİ SORULAR

Sevgili okurlarım hatırlar.
17-25 Aralık operasyonları sonrasında internette yayınlanan ses kayıtlarından biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diğer oğlu Burak’la ilgiliydi.
Ben de o süreçte şöyle bir yazı yayınlamıştım:
“Baştan belirteyim.
Erdoğan’ın oğlu Burak’ın İsviçreli kadın arkadaşıyla muhabbeti beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İçki içip içmediği de… Bunlar özel konular. Sadece Burak Erdoğan ve ailesini ilgilendirir.
* * *
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel hayatlara bakışına gelince…
Geçmişte CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile MHP’li bazı milletvekillerinin kasetlerini seçim malzemesi olarak kullanmış ve meydanlarda avazı çıktığı kadar “Bunlar özel değil, bunlar genel. Çünkü kendi eşleriyle değil! Bunlar genel genel!..” diye bağırmıştı.
Aslında bunlar onun ayıbıydı!..
Ama…
Burak Erdoğan’ın bir “gemicik”le başlayıp, giderek büyüyen deniz ticareti filosu,herkes gibi benim de ilgimi çekiyor. Çünkü o gemilerin tüyü bitmemiş yetim hakkının bulunduğu kaynaklarla alındığı öne sürülüyor.
* * *
Madem konuyu İsviçre’den açtık.
Burak ve Bilal Erdoğan biraderlere bu konuda bazı sorular yöneltmem gerekiyor:
1- 17 Aralık’taki büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan önce, özel uçaklarla sık sık İsviçre’ye gittiniz mi?
2- Bazı iş adamlarının özel uçaklarıyla yaptığınız uçuşlar karşılığında herhangi bir ödemede bulundunuz mu? Yaptıysanız o tarihlere ait ödeme belgeleri elinizde mi?
3- Zürih’e olan uçuşlarınızda sizi genellikle THY’nin İsviçre’deki yetkililerinden E.Y. adlı kişi karşıladı mı?
4- Bu kişi aynı zamanda AKP’nin İsviçre örgütünde görevli mi?
5- Seyahatlerinizin Zürih’teki bankalarla ve oradaki hesaplarla bir ilgisi var mı?
* * *
Sevgili okurlarım,
Özel hayatlara ve aile mahremiyetine gösterdiğim saygının en yakın tanıkları sizlersiniz.
İşte bu nedenle, 3 yılı aşkın süredir haftanın 5 günü yazdığım köşemde Cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan ve kızları Sümeyye hakkında tek bir yazı kaleme almadım.
* * *
Ancak gazetecilik, kamunun yararı olan konularda iddiaların peşine düşmeyi, iftiraya alet olmamak için muhataplardan mutlaka görüş almayı ve haberin takibini gerektirir.Ben de toplumun gerçekleri öğrenme hakkı adına en ufak bir suçlama veya imada bulunmadan bu soruları, bugüne kadar üç kez, Burak ve Bilal Erdoğan biraderlere yönelttim.
Aradan aylar, hatta yıllar geçti ama biraderler cephesinden tık çıkmadı.
Bana, yani kamuoyuna cevap vermek yerine hapse girmem için savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Hepsine takipsizlik kararı verildi.
Şunu bir kez daha ve altını çizerek belirteyim:
Bizim gazetecilik anlayışımızda iftira atmak, hakaret etmek, kişilik haklarına saldırmak, özel hayatlara girmek nasıl yoksa; yılmak, korkmak ve durmak da yok.
O halde sormaya devam…
* * *
Burak ve Bilal Erdoğan biraderlerden savcılığa suç duyurusunda bulunmalarını değil, toplumun gerçekleri öğrenme hakkı adına, sorularıma net cevaplar vermelerini bekliyorum!
Kaynak: Yön Haber

Vali, yıkılacak makam odasına 400 bin liralık vitray döşetti
UĞUR ENÇ
24.05.2015



Eski Kocaeli Valisi Ercan Topaca’nın, yıkılacak makam odası için 2 milyon lira harcadığı ortaya çıktı. Rakamın 400 bini vitray için harcandı. Harcamalar yeni valilik kompleksine taşınma sırasında ortaya çıktı.

Ercan Topaca, Kocaeli’de görev yaptığı dönemde Yeni Valilik Kompleksi inşa ettirmek için harekete geçmiş, 2011 yılında gerekli talimatları vermişti. Yeni Valilik Kompleksi inşası için çalışmalar başladığında Topaca ani bir kararla mevcut makam odasını yeniledi. Yeni kompleks inşa edildiğinde yıkılacağı açıklanan mevcut binadaki makamını 2 milyon liraya yeniledi.

400 BİNLİK VİTRAY
752 bin liraya altın kaplama tuvalet fırçalığı, altın kaplama sabunluk ve havluluk, altın kaplama bornoz askılığı ve altın kaplama çöp kovası satın alan Topaca bununla da kalmadı. Valilik makamına ultra lüks masif ahşap mobilyalar aldı ve makam odasının tavanını 400 bin liraya vitray ile kapladı. Ercan Topaca’nın yıkılacak binaya yaptığı masraflar Kocaeli’de görevlendirilen Vali Hasan Basri Güzeloğlu’nu da zor durumda bıraktı.

vali-yikilacak-maka-odasina-400-bin-liralik-vitray-dosetti-47577-1.

(Odanın tadilattan önceki hali böyleydi)

SÖKÜLEMİYOR
Göreve başladıktan sonra tamamlanan Yeni Valilik Kompleksi’ne sıfır mobilyaların alınacağını öğrenen Güzeloğlu, Topaca’nın siparişlerini iptal etti ve eski makamdan götürebileceği kadar eşyayı yeni makama taşıma kararı aldı. Valiliğin birçok mobilyayı yeniden kullandığı ancak 400 bin liralık vitrayları söktüremediği, vitrayların binayla birlikte yıkılacağı öğrenildi. Öte yandan Vali Ercan Topaca yeni kompleks inşasında da lüksünden vazgeçmedi ve kendisi için 300 metrekare makam odası inşa ettirdi. Birim müdürlüklerinin tamamının sığamadığı binada 4 müdürlük açıkta kalmış ancak makam odasında herhangi bir küçülmeye gidilmemişti.

‘752 BİN HARCADIM’
Altın kaplama iddialarıyla ilgili bir basın toplantısı düzenleyen Hatay Valisi Ercan Topaca, söz konusu eşyaların altın kaplama değil, altın sarısı krom kaplama olduğunu belidtti, Vali Topaca, 752 bin liralık faturanın sadece tuvalet ve banyonun yapımı için değil, tüm Valilik binasının tadilatı için harcanan para olduğunu belirtti.
Kaynak: Birgün

Bir AKP Klasiği: Yolsuzlukları İhbar Etti Profesörlükten Oldu
27 Nisan 2015

Üniversitedeki yolsuzlukları ihbar ettiği için hakkında 9 ayrı soruşturma açılan eski Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Hasan Acar’ın profesörlük unvanı geri alındı...

Milliyet'ten Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre, eski Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Hasan Acar, yolsuzlukları ihbar ettiği için hem işinden hem unvanından oldu.

Acar’ın yaşadıkları, Türkiye genelinde akademideki kadrolaşmayı ve üniversite yönetimlerine hakim olan yapıları da ortaya koydu.

30 Mart 2009’da profesörlük unvanı alan, 2 ay sonra Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı’na getirilen Acar, kısa sürede başarılı işlere imza attı. Dekanlığı sürerken, üniversitedeki usulsüz bazı işlemlerden kuşkulanan Acar, dönemin üniversite yöneticilerine yolsuzlukları anlattığı bir yazı gönderdi. Ancak yönetimden “işiyle ilgilenmesi” tavsiyesi geldi.

Kuşkulandığı ihalelere imza atmayan Acar, Yozgat Başsavcılığı’na başvurarak üniversiteye yapılan alımlarda sadece belli firmalar lehine hareket edildiğini ve devletin zarara sokulduğunu belirterek, Bozok Üniversitesi’nde görevli bazı bürokratlar ve işadamları hakkında suç duyurusunda bulundu. Acar’ın başvurusu üzerine açılan soruşturmada çok sayıda şüpheli tutuklandı. Yozgat Başsavcılığı da iddiaları ciddi bularak, 27 sanık hakkında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı.

9 ayrı soruşturma

Ancak Acar, bu girişimlerinin ardından nasıl bir yapıyla karşı karşıya olduğunu da kısa sürede anladı, işinden ve unvanından oldu. Acar hakkında ART arda idari soruşturmalar başlatıldı. Hakkında 9 ayrı soruşturma başlatılan Acar’a şu suçlamalar yöneltildi:

- Acar’ın, Yozgat’taki bir fırıncıya bol kepekli ekmek üretmesini tavsiye etmesi,
- Yozgat’ta açılan balıkçının, Acar’ın balığın faydalarına yönelik beyanlarını levhaya asması,
- Acar’ın, bir yakınının ve yakınının annesinin ameliyatlarını Ankara’da yapması,
- 6 ayrı hastalığı bulunan Şeyma adlı bebekle özel olarak ilgilenmesi,
- Başhekime hakaret.

Rektörlük, 9 başlıkta topladığı suçlamaların tamamından Acar’ı suçlu buldu. Özellikle guatr konusunda Türkiye’nin sayılı uzmanlarından biri olan Acar’ın profesörlük unvanı geri alındı ve üniversiteyle ilişiği de kesildi.

Acar, verilen cezalara karşı YÖK’e ve idare mahkemesine ayrı ayrı başvurular yaptı. Verilen 8 cezanın tamamı, YÖK ve mahkemeler tarafından iptal edilirken, sadece bir “kınama” cezası yargıya taşınmadığından kesinleşti. İlişiğinin kesilmesi işleminin iptali için de dava açan Acar, haklı bulunsa da davalar kesinleşmediğinden görevine dönemedi.

Her yerde aynı yapı

Profesörlük unvanını yeniden kazanmak ve mesleğini sürdürmek isteyen Acar arayışa geçti. Önce genel cerrahi alanında boşluk olan fakültelere başvurma kararı alan Acar, Türkiye’nin hemen her köşesinde çalışabileceğini, bu şekilde daha faydalı olabileceğini düşünerek ardı ardına başvurular yaptı. Acar, sağlık Bakanlığı’nın devlet hastanelerine özel düzenlemelerle doktor gönderebildiği kentleri öncelikle tercih etti ve buralardaki üniversitelere katkı sunabileceğini düşündü. Doçentlik ya da profesörlük kadrosunda çalışabileceğini bildiren Acar, sırasıyla adıyaman, Erzincan, Tokat, Karabük, Hitit, İnönü, Fırat, Harran üniversitelerine başvurdu. Ancak kadrolarında boşluk olmasına rağmen olumsuz yanıt aldı.

YÖK’e başvurarak görev talebinde bulunan Acar, bu başvurusundan da sonuç alamadı. Davaları gerekçe gösterilerek başvuruları reddedilen Acar, körelmemek için sadece bazı özel hastanelerde ve eski arkadaşlarının ricasıyla ameliyatlara girebildi. Acar’ın, yıllarca baskı üzerine baskı yapan kitapları da bir anda yayınevlerinden iade edilmeye başlandı. İşsiz bırakıldığı tarihten bu yana maaş alamayan Acar, İstanbul’da bir özel hastanede kısa süreli çalışabildi.
Aktifhaber

Gezi ruhu Brezilya'da:Bir milyondan fazla kişi 'yolsuzluk' protestosuna katıldı
16 Mart 2015

Brezilya'da bir milyondan fazla kişi 'yolsuzluk' protestosuna katıldı Brezilya'da sokaklara dökülen bir milyondan fazla kişi, Devlet Başkanı Dilma Rousseff'i, devlet petrol şirketi Petrobras'ta yaşanan yolsuzluk skandalı sebebiyle protesto etti.

Brezilya'da birçok eyalette düzenlenen geniş katılımlı gösterilerde Devlet Başkanı Dilma Rousseff'ten yolsuzluk iddiaları nedeniyle yargı önünde hesap vermesi talep edildi.

Geçen hafta yolsuzluk soruşturması kapsamında 50 siyasetçinin yargıya sevk edilmesiyle birlikte aktivistler, ülke çapında protesto çağrısı yapmıştı.

HÜKÜMET EYLEMLERİ 'DEMOKRASİ İFADESİ' OLARAK DEĞERLENDİRDİ

Protestoların ardından hükümet yolsuzluk ve suça karışanların cezasız kalmaması için bir dizi önlem vaat etti. Adalet Bakanı Eduardo Cardozo, hükümetin eylemleri "demokrasinin ifadesi" olarak gördüğünü belirtti.

Brezilya'da muhalefet partileri, 26 Ekim 2014'te ikinci kez devlet başkanı seçilen Rousseff'i, ülkenin en büyük petrol şirketi Petrobras'ın başındayken yolsuzluk yapmak ve rüşvet almakla suçluyor.

Gösterilerin en kalabalık gerçekleştirildiği yer Sao Paulo'daki Avenida Paulista oldu. Buradaki protestolara polise göre yaklaşık bir milyon kişi katıldı.

BAŞKAN ROUSSEFF'İN YARGILANMASINI İSTEDİLER

Rio de Janeiro, Belo Horizonte, ve Başkent Brasilia'nın da aralarında bulunduğu birçok kentte on binlerce kişi sokakları doldurarak Başkan Rousseff'in yargılanması taleplerini seslendirdi.

Göstericiler yolsuzluk iddialarının dışında hükümetin ekonomi idaresinden ve mevcut durumdan duydukları hoşnutsuzluğu da dile getirdi.

Brezilya dışında gösterilerin gerçekleştiği yerler arasında ise Londra, Lizbon, Miami, New York ve Sidney yer alıyor.
Rousseff, 2003 ile 2010 yılları arasında devlete ait Petrobras'ın başkanlığını yapmıştı.

Rousseff'in başkanlığı sırasında Petrobras'ta yolsuzluk yapıldığı, ihalelere fesat karıştırıldığı, yetkililerin rüşvet aldığı iddia ediliyor. Yüksek Mahkeme, geçen hafta aralarında siyasetçilerin de bulunduğu 54 kişi hakkında yolsuzluk iddialarıyla soruşturma açılmasına karar vermişti.
Karşı Gazete

Adalet böyle bir şey: İran'da Rafsancani'nin oğluna yolsuzluktan 15 yıl hapis cezası
16 Mart 2015



İran'da eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin oğlu Mehdi Haşimi, siyasi ve yolsuzluk suçlamalarından hapis ve para cezasına çarptırıldı.

Haber görseliİran'da eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin oğlu Mehdi Haşimi, Devrim Mahkemesi'nde görülen davalarda "hapis, para ve kamuda çalışma yasağı" cezalarına mahkum edildi.

İran Yargı Sözcüsü Gulam Hüseyin Muhsini Ejei, Haşimi'nin "rüşvet, yolsuzluk ve dolandırıcılık" yasası uyarınca ceza aldığını kaydetti. Yetkili, Haşimi'ye "güvenlik meseleleri" nedeniyle hapis cezası verildiğini belirtti.

Hapis süresini açıklamayan Ejei, hükmün kesinleşmemesi nedeniyle dosya hakkında ayrıntılı bilgi veremeyeceğini aktardı. Yarı resmi Fars ajansı, Haşimi için verilen hapis süresinin 15 yıl olduğunu aktardı.

İran'ın en güçlü siyasi aktörlerinden Ekber Haşimi Rafsancani’nin oğlu olan Mehdi Haşimi, Mahmud Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandığı 2009 yılında ülke genelinde çıkan ve aylar süren sokak gösterenlerini organize etmekle suçlanıyordu.

Suçlamaların ardından ülkeden çıkarak Londra'ya yerleşen Mehdi Haşimi, 2012'de İran'a dönünce tutuklanarak cezaevine konuldu. Ancak yaklaşık 3 ay sonra kefaletle serbest bırakıldı.

Petrol Bakanlığı'na bağlı bir kurumda daha önce yönetici konumunda da olan oğul Haşimi, yolsuzluk yapmakla da suçlanıyordu.

Suçlamaları reddeden Mehdi Haşimi, savunmalarında, babasının imajını zedelemek için üzerine gelindiğini öne sürmüştü.
Cumhuriyet

Kara Saray'ın camlarına "kan donduran" para
19 Şubat 2015

Tayyip Erdoğan’ın doğa cinayeti işleyerek, anayasayı çiğneyerek yaptırdığı Kara Saray’ın her bir ayrıntısından lüks, ihtişam, saltanat, israf ve dehşet fışkırıyor. Sarayın camlarının kurşun geçirmez, bombalara dayanıklı lamine olduğu bildirildi. Camlara, benzeri Türkiye’de üretilmesine karşın tam 700 milyon liranın üzerinde döviz ödendiği kaydedildi.

Mimarlar, Şişecam Genel Müdürü Ahmet Kırman’ın parçalanmayan, anti bakteriyel, atermik (geçen ışığı ayarlama) camlar ürettiklerini, bu camların sarayda da kullanılması için girişmde bulunduklarını, ancak Amerika’dan alındığını söylemesinin ardından camların peşine düştü. Sarayda gizlenen bütün ayrıntıları tek tek araştıran Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve şube bünyesinde oluşturulan Kent İzleme Merkeze Merkezi yaptıkları araştırmanın sonuçlarını bir basın toplantısıyla açıkladı.

Basın toplantısında sonuçlara ilişkin bilgi veren ve “Kaçak Saray’ın cam maliyetlerini görünce kanım dondu" diyen Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, şunları söyledi:

“Kaçak sarayın cephelerinden cam yüzeylerini yaklaşık olarak hesapladık. Sadece kaçak sarayın idari ve ana binadan oluşan 3 bloğu için yaptığımız çalışmada 22 bin metrekarelik bir cam yüzey tespit ettik. Bu yüksek güvenlikli camı ABD’deki firmadan sorduk, çok pahalı olduğunu söylediler ve bizi Avrupa'ya iş yapan Hollanda firmasına yönlendirdiler. Hollanda firması ispanya firmasından sorarak geri döneceğini söyledi. İspanya firması da Türkiye'deki bağlantılı firmalarından bilgi alacağımızı ifade etti.Türkiye'deki firma ise konuyu anlamış olsa gerek bize metrekare fiyatlarını vermedi. Bunun üzerine Kent izleme merkezimiz malzeme konusunda çalışan uzmanlarla araştırma yaptı. Sese, ışığa, darbelere dayanıklı lamine kaplı yüksek güvenlikli, kurşun, bomba v.b. tehditlere karşı üretilen camların maliyetini araştırdı.

1 METREKARESİ 9 BİN EURO; YANİ 25 BİN LİRA

“Lamine kaplı ve yüzde 55 polikarbonatla kaplanarak ağırlığı hafifletilen aralarında özel üretilmiş Argon gazı bulunan 3 katmanlı camın bir metre kare maliyeti yaklaşık 4500 Avro+KDV olarak belirlendi. Özel üretim olması ve özel işlemden geçirilmesi ile birlikte bu camların metrekare maliyeti yaklaşık 9 bin Avro+KDV olarak hesaplandı . Böylece kaçak sarayın cephelerinde kullanılan 3 katmanlı yüksek güvenlikli camların maliyeti yaklaşık 701 milyon olduğu ortaya çıktı. Bu inanılmaz bir rakam, kanımız dondu.

“Sabit yapılan bu camlar, içe dönüktür, bu binada yaşayanların hasta bina sendromuna yakalanma olanakları yüksektir.Gelişmiş ülkelerde bu tür kapalı ve sabit pencerelerin kullanıldığı iç mekanlarda,insan psikolojisi yakından etkilendiği için manuel sistemlere geçiliyor."

"BU PARA BİN KADIN SIĞINMA EVİ YAPILIRDI

“Kaçak Sarayın cam maliyetlerine harcanan 701 milyon TL ile bin metrekarelik, bin kadın sığınma evi yapılırdı” diyen Candan, şöyle konuştu:

"Bu hükümet döneminde kadın cinayetleri yüzde 1400 artmıştır.Özgecan Aslan bu hükümetin kadına yönelik şiddet söylemlerinin ve politikalarının bir sonucu olarak katledildi. Öfkemiz büyük, kadının öfkesi sokağa taşmış bir ülkede, yöneticiler 701 milyon liraya saraylarına güvenlikli cam yapamazlar.Bu parayla sokaklar aydınlatılabilirdi. Kadın dostu kent uygulamaları için adımlar atılabilirdi.Hükümetin politikaları kadına karşı yapılan en büyük şiddettir. Mecliste bile şiddet var işte şiddet politikalarının ispatı.Mecliste şiddet sokakta şiddet, bütçe uygulamaları ile şiddet, hükümetin varlığıyla şiddeti besliyor, bu şiddet artık durmalı.Yöneticiler lüks ve güvenlik içerisinde kendilerini koruyorlar ancak."
Kyanak: Gazeteciler online

Erdoğan'a 1000 oda da yetmedi: Kaçak saraya 250 odalı bir rezidans ilave ediliyor

Yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen inşa edilen ve yüksek maliyetiyle tepki çeken ‘Ak Saray’ın bin odası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yetmedi, saraya ek 250 oda inşa edileceği öne sürüldü.

Daha önce sarayın kuşbakışı görünümü hakkında ‘alaturka tuvalet’ benzetmesi yapan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Atatürk Orman Çiftliği'nde yapılacak inşaatın yedi bin metrekareyi bulacağını ve 250 odalı olacağını söyledi.

"Yerleşke sadece Kaçak Saray'dan ibaret değil" diyen Candan, "Cumhurbaşkanı'nın oturacağı rezidans, yaklaşık metrekaresini 7000 metre kare olarak hesapladık. Yerüstünde 4000 metrekareye oturuyor. Bir odayı 20 metrekareden hesaplarsak kendisine 250 odalı bir konut yaptırıyor. Maliye Bakanlığı konut maliyetini de açıklamalı. 4000 kişilik yaptırılan caminin mimarisi ise kopya ve çok abartılı" ifadelerini kullandı.

Alan içerisinde önemli kültür varlıkları olduğunu söyleyen Candan, köşk için Atatürk Orman Çiftliği’nde yapılan talanının devam edebileceği uyarısında bulundu.

Bağnazlığın kaçak bina ile taçlandırıldığını belirten Candan, cumhurbaşkanlığı sarayınını tam bir kaçak merkezi olduğuna dikkat çekti. Candan, “Kaçak Saray yalnızca maliyeti ile değil, sadece 1000 odası ile değil, yerleşkesinde yapılan Kaçak camii, kaçak konutu, kaçak kültür merkezi ile bir kaçak merkezi haline geldi. Aynı zamanda şaaşanın ve harcamanın simgesi haline geldi” diye konuştu.
Kaynak Biegün

Mustafa Kamalak: İtibar sarayda değil

AKP’nin inşa ettiği, “zalim Firavunların ehramlarına taş çıkartıcı” Ak Saray adlı israf abidesi, Saadet Partisi tarafından da eleştirildi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, partisinin Tokat İl Teşkilatı’nın 5. Olağan Kongresi’nde şunları söyledi:

“Türkiye’nin önceliği kanaatimce ‘Ak Saray’ değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, Türkiye’nin itibarından bahsediyor. Türkiye’nin itibarı Ermenek’te, Soma’da gömüldü. Isparta’da elma bahçelerine giderken 16’sı kadın olmak üzere can veren 18 işçimizle beraber gömdük.
Yani itibar sarayda değil.

Elbette binalara ihtiyaç olabilir. Ama öncelik binada değil, öncelik insanda. Kısacası bina yapılabilir, saraylar yapılabilir ama tarihimize baktığımızda biz saraylara ne zaman önem vermişiz? İtibar kaybederken, devlet çökerken, Osmanlı yıkılırken. Nasıl olmuş o? Bakıyoruz devletin ihtişamlı dönemlerinde komutanlar, padişahlar, sultanlar cephede. Altı asırlık sürenin 500 yıllık döneminde sadece Topkapı sarayı yapılmış, oldukça mütevazı. Ama yıkıma doğru gidildiğinde, imparatorluk çökerken üstelik dış borçlarla Dolmabahçe sarayları yapılmış.”

Türkiye’nin 650-700 Milyar dolar kamu borcu olduğuna da değinen Kamalak, “doğan bebelerin bile borçlu olduğunu ama hükümetin saraylar peşinde koştuğunu” kaydetti.

Bu arada Ak Saray ehramının sırf aylık elektrik masrafının 700 bin lira, eski hesapla 700 milyar olduğu söyleniyor. Buna karşın madenlere kurulacak tek bir Yaşam Odasının maliyeti ise 160 bin lira.

İsraf, saltanat. sefahat, sefalet..
Dr. Burhan ÖZFATURA
25 Ocak 2013



Ne kadar acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Bir tarafta israf, lüks, sefahat; diğer tarafta ise tam anlamı ile sefalet..


1-Her 6 saniyede bir çocuk ölmektedir. 870 milyon insan (dünya nüfusunun yüzde 12,5'u) yetersiz beslenmektedir. Başta çocuklar olmak üzere, yılda 10 milyonu aşkın insan, açlık ve yetersiz beslenmeden ölmektedir.

-Diğer tarafta ise yılda 2 milyar ton gıda israf edilmektedir. (Dünya gıda fiyatlarını yönlendiren çıkarcı tröstlerin çukurlara gömdüğü veya denize batırdığı binlerce ton gıda dahil olamak üzere) (Yani üretimin yüzde 50'si)

-ABD'de kişi başına yıllık gıda israfı 115 kilogramdır. Böylece yıllık üretimin yüzde 40'ı israf edilmiş olmaktadır. Kanada'da yıllık israf 27 milyar dolara ulaşmaktadır. (Bu tutar en fakir 32 ülkenin milli gelirleri toplamına eşittir.)

-AB'deki israf tutarı 20 milyar doları aşmaktadır.

2-Aslında dünya mevcut nüfusun iki katını rahatlıkla besleyebilir. Ancak bu sömürü düzeni; bu ABD/Rusya/AB/Çin gibi ülkelerin doymak bilmeyen hırsları; Rockefeller/Roschild/Gates/Monsanto/Cargillx/Rio-Tinto vb. kartellerin, dünyayı felakete sürükleyen "Yeşil Devrim"-GDO'lu üretim gibi haince uygulamaları; çevreyi kirletme, yeşil alanları yok etme yarışı; herkesi tüketim çılgınlığına sevkeden kültür emperyalizmi ve beyin yıkama çalışmaları; mevcut trajik ortamı doğuran suçlulardır.

a-Haiti çok zengin bir ülke idi. Fransa yüzünden sefalete duçar oldu.

b-Bengladeş çok bereketli topraklara sahipti, İngiltere yüzünden perişan hale düştü.

c-Hindiçini, Fransa'nın sömürüsü ile fakirleşti.

d-Velhasıl, Orta ve Güney Amerika/Afrika/Türk Cumhuriyetleri/Avustralya, yani tüm dünya bu yağma/peşkeş ve sömürü düzeninin kurbanı oldu. Yetmezmiş gibi; yönetilen terör-iç karışıklıklar-isyanlar-harpler, işin tuzu biberi oldu. Fakirlik arttı, silah kartellerinin cepleri şişti.

-Bir de utanmadan reklamlarını yaptırmıyorlar mı? Neymiş? Gates, 65 milyar dolarlık servetinin 28 milyar dolarını, çocuk felci ile mücadele için bağışlıyormuş? Bunu kim yutar? Sizin vakfınızın tek yaptığı iş, misyonerliktir. Hıristiyanlığı yaymaktır.

Yoksa, siz değil misiniz, ırkçılık yapan? Soykırımları planlayan? Dünya nüfusunu 1,5 milyara indirmek için, “istenmeyen ırkları yok etme” senaryolarını hazırlayan? GDO'lu ürünlerle, milletleri kısırlaştıran?

3-Elbette, bu israf/gösteriş/saltanat ve görgüsüzlük yarışında; hem İslam alemi, hem de Türkiye olarak, ön sıralarda yer almaktayız.

a) Nedir, bu kralların/emirlerin/tüm diktatör bozuntularının, halkın servetini cebe atma ve israf etme yarışı?

- Saraylar, dünyanın her tarafında lüks villalar, mantık dışı büyüklükte ve lükste yatlar/uçaklar. Fakir müslümanlara, afete uğrayan kardeşlerimize, Filistin'e, vs.ye yardım deyince, hiçbiri ortada görünmez. Ama, 485 milyon dolara (Hamamlı, garajlı) uçak satın alırlar. Hiç de utanmazlar, Cenab-ı Hak’tan korkmazlar. Bu arada, Avrupa’daki futbol kulüplerine de milyar dolarlar harcarlar.

-Peki nerede, İslamın; “yeyin, için, israf etmeyin” – “Komşusu aç yatarken, tok uyuyan bizden değildir” talimatları? Nerede; zekat/sadaka/Karz-ı Hasen vb. uygulamaları?

b) Elbette, biz de bu yarışta geri kalmayız. Tam bir tüketim toplumu olarak; israfı/gösterişi/görgüsüzlüğü/ benimseyerek; her şeyi mübah sayarız. Devletin kaynaklarını israf eder, yandaşlara peşkeş çeker, lojman/mefruşat/makam aracı/seyahat, vb. yollarla katrilyonları heba ederiz.

-Bakınız, Sayın bakanların ve bürokratların altlarındaki arabalara. Askeri ve sivili ile tam bir saltanat yarışı mevcuttur.

-Maşallah, eski meclis başkanlarının, bu yılın ilk on ayındaki araç giderlerinin tutarı 195 bin TL imiş. Milletin kesesinden develer kurban. Buna bir de, eski bakanların, generallerin, vb. emeklilerin harcamalarını ekleyelim. Mutlaka dudak uçuklatan rakamlar çıkacaktır.

-Sayın Başbakan, kamp ve lojman saltanatına kızıyor. Her iktidar aynı şeyi söyler ama hiçbir şey yapmaz. Aksine israf daha da artar.

c) Halk olarak, yöneticilerden geri mi kalacağız? Karnı açtır ama araba sahibi olur. Herkesin cebinde, en pahalısından, en yeni model cep telefonu. Bitmek bilmeyen giyim-kuşam ve mobilya harcamaları. Lüks ev tutkusu.

Bu arada; devleti de soymayı ihmal etmeyiz. 7 milyar TL'yi aşan tutarda elektriği çalarız. Vergi ödemeyiz. SGK'nın, bu yılki açığını 21 milyar TL'ye çıkartırız. Yılda 2 milyar ekmeği çöpe atarız. (Bu yolla, 880 milyon metreküp su da israf olmaktadır.) (Dünyadaki su israfı 550 milyar metreküptür. Kullanılan içme suyunun 3,5 katı.)

Velhasıl, yazmakla bitmez. Bunun çaresi de beyaz ekmeği yasaklamak değildir. (Şahsen, evimizde, devamlı olarak kepekli-tam buğday ekmeği ve çavdar ekmeği yenir.) Çare; fikir ve inanç düzeylerinin yükseltilmesindedir. Baştakilerin, iyi örnek olmasındadır.

Yüz milyonlarca insan açken: Üretilen gıdanın 'yüzde 50'si yenmiyor'
10 OCAK 2013



BBCT'nin haberi:

Üretilen gıdanın 'yüzde 50'si yenmiyor'

Yeni bir raporda yer alan tahminlere göre, dünyada üretilen toplam gıdanın yüzde 30 ila yüzde 50 arasında bir miktarı yenilmiyor.

İngiltere merkezli Makine Mühendisleri Enstitüsü tarafından hazırlanan raporda, mahsüllerin depolanmasındaki sorunlardan, son kullanım tarihlerinin aşırı kısa tutulmasına değin bir dizi nedenden dolayı üretilen gıdalar ''trajik boyutlarda'' heba oluyor.

Araştırmacılar, Avrupa ülkeleri ve ABD'de satın alınan yiyeceklerin yaklaşık yarısının çöpe gittiğine işaret ediyor.

Bu yüzyıl sonuna kadar dünya nüfusuna 3 milyar kişinin daha eklenmesinin beklendiğine dikkat çeken uzman ekip, yiyecek israfını azaltmak için küresel anlamda ciddi bir strateji belirlenmesini salık veriyor.

Makine Mühendisleri Enstitüsü, İngiltere'de yetiştirilen sebzenin yüzde 30'a varan bir bölümünün sırf görünümü beğenilmediği için yerden toplanmadığını söylüyor.

Raporu hazırlayanlar, dünya çapında yılda yaklaşık 4 milyar ton gıda üretildiğini, bunun 2 milyar tona yakın bir kısmının yenmeden toprakta kaldığını veya çöpe gittiğini kaydediyor.

Enstitü'nün enerji ve çevreden sorumlu başkanı Dr. Tim Fox, ''Büyüyen nüfusun ve dünyadaki aç insanların doyurulmasına yarayacakken atılan gıda ürünleri toprağın, suyun ve enerjinin müsrifçe harcanması anlamına geliyor.'' diye ekliyor.

Yapılan hesaplara göre, yılda 550 milyar metreküp su, tüketicinin midesine girmeyen tarım ürünleri için boşu boşuna harcanıyor.

Dr. Fox, gıda israfının engellenmesinde mühendislerin kilit rol oynayabileceğini söyleyerek, tarım ürünlerinin yetiştirilmesi, saklanması ve nakliyatını geliştirmek gerektiğini vurguluyor.

Günde 5 milyon ekmek çöpe gidiyor!
Türkiye Fırıncılar Federasyonu yaptığı açıklamada ekmek zammına ilişkin soruları da yanıtladı
15 Haziran 2011

Türkiye Fırıncılar Federasyonu Genel Başkanı Halil İbrahim Balcı, "Şu anda gündemimizde ekmeğin fiyatı yok" dedi.

GÜNDE 5 MİLYON EKMEK ÇÖPE GİDİYOR
Ekmek israfına da değinen Balcı, bir süre önce ''Ekmek İsrafını Önlemede Limitsizsiniz'' projesini başlattıklarını hatırlatarak, projenin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, TESK, TOBB ve bazı özel kuruluşlarca da desteklendiğini söyledi.

Balcı, şöyle devam etti: ''Ekmek israfına ilişkin yurt genelinde çeşitli araştırmalar yaptık. Türkiye'de günde 5 milyon ekmek çöpe gidiyor. Elde ettiğimiz sonuçlarda, tüketici olan halkın yaptığı israf kadar da fırınlarda israf ediliyor. Yani bu 5 milyonun yüzde 50'si de fırınlarda gerçekleşen israftır. Bunun da ana sebebi fırın enflasyonundan kaynaklanıyor. Üretici olan esnafımız, belli bir sayıda ekmek üretmek zorunda kalıyor, satılamayınca ekmek israf olarak kalıyor ve atılıyor. Bir kısmı hayvanlara yem olarak verilse de besiciler de ekmeği hayvanlara vermeyi doğru bulmuyor. Ekmeğin yağlanma yaptığından dolayı yem vermeyi tercih ediyorlar. Federasyonumuz bu konuyu işlemeye devam edecektir. Bizim için gerilemeyi veya durdurulmasını sağlarsak, bunu da bir başarı olarak kabul ediyoruz.''
habertürk

Un İhracatı Kadar Ekmeği İsraf Ediyoruz
30 Mart 2012
Mehdi Eker, ekmek israfını önlemek için kampanya başlatacaklarını duyurdu.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Antalya Belek'te düzenlenen Uluslararası Buğday, Un ve Ekmek Kongre ve Sergisi'nin açılışında konuştu.
Bakan Eker şunları söyledi:

"Türkiye'de günlük olarak 101 milyon adet 250 gramlık ekmek üretiliyor. 5,906 milyon adedi her gün israf ediliyor. Bu, miktar olarak günde bin 500 ton, yıllık ise 550 bin ton israf demek. Bunun değeri toplam ihraç ettiğimiz un kadar. Yani bir yılda bütün Türkiye'nin ihraç ettiği buğday kadar israf ediyoruz. Karlı bir iş değil mi? Karlı bir iş değil. Ki bizim inancımızda da dinimizde de ve bütün dinlerde de israf men edilen, tavsiye edilmeyen, istenmeyen gerçekte bir davranıştır."
TRT

1 milyon liraya yeni makam aracı alınan Erdoğan'a tepki yağıyor: Ciklet alır gibi makam aracı alıyor
15 Kasım 2014



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 'Kaç-Ak Saray' ve yeni uçağın ardından şimdi de yeni makam aracı alınmasına sosyal medyada tepki yağıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için yeni makam aracı alındı.

Milyonlarca liraya mâl olan 'Kaç-Ak Saray' ve yeni uçağın ardından şimdi de Mercedes marka makam aracı alınması tepkiyle karşılandı.

İşte sosyal medyadaki tepkilerden bazıları

@ZiddinAbi

Biz kış geldi kar lastiği alamiyoruz adm1 milyon liraya yeni makam aracı aliyo:)

@savas_muhabiri

Milletin adamı ve hizmetkarı olmak kolay değil
Kaç-AK saray
uçAK
mAKam aracı
Haa bu arada 16 maden işçisi hala yer altında..Şehitlerimiz

@MehmetAltanFan: Çikletalırgibi telefon alıyorlar diye milleti azarlayan başkan araç konvoyunu yenilemiş…Yeni saray ve uçağı varken eski araba olur mu hiç?

@AnlYalman2: Ciklet Alır gibi saray yaptırıyor pes vallahi

@ziyatabagoglu: Kıdem Tazminatı yarı yarıya düştü, kırmızı ete %20 zam geldi... Ee rte kendine makam aracı almış. Bütçedeki açığı kapatmak lazım :)

@sinanco_ : Bakkaldan çiklet alır gibi makam aracı alıyorlar. Bu Mercedes de sürekli güzel araba yapıp insanları tahrik ediyor...

@dorduncuatlisi: BUNUN PARAMIZLA ALDIĞI NE ZIRHLI ARABASI NE SARAYI BİTİYOR

@raufonur: KaçAK Saray,UçAKtan sonra yeni MAKAM ARACI! Milletin adamı olmak kolay değil tabi!

@omer__ozkaya: uruguay devlet başkanı'nın makam aracı.. bizdekilerin makam araçlarıyla kıyaslayın.

@GKORUTURK: Yeni makam koltuğu,yeni saray,yeni uçak şimdi de en yenisinden ve pahalısından yeni mercedes makam aracı.Yeni Türkiye bu olsa gerek..!

@s_belovacikli: 19. Gün16 işçiden hala haber yok. Siz sıkıntı yapmayın ya devlet büyükleri. 1 milyona yeni makam aracı falan alın. Utanmadan siritin
Cumhuriyet

Birileri bu işe çok kızacak: Yunanistan'da Çipras, lüks makam araçlarını satıyor
01 Şubat 2015



Cumhuriyet'in haberine göre; Yunanistan'da, Radikal Sol İttifak (Syriza) lideri Aleksis Çipras başkanlığında kurulan yeni koalisyon hükümeti, bakanlıklardaki lüks makam araçlarını "lüzumsuz ve masraflı" olduğu gerekçesiyle satışa çıkardı.

İdari Reformlar Bakanı Yorgos Katrugalos, yaptığı açıklamada, kabinedeki yeni bakanların devletin otomobillerine ihtiyacı olmadığını belirterek, hükümetin gereksiz ve masraflı bulduğu bu araçları satarak para kazanmayı hedeflediğini kaydetti. Başbakan Çipras'ın Selanik plakalı bir otomobili bulunduğunu, diğer bakanların ise motosiklet ya da taksi ile gidip geldiklerini belirten Katrugalos, kendisinin ise "arada bir sorun çıkarsa da bununla gurur duyduğunu" belirttiği eski bir koleksiyonluk otomobili olduğunu söyledi.

İdari Reformlar Bakanlığınca satılması planlanan lüks makam araçları arasında, eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı PASOK lideri Evangelos Venizelos'un yeni aldığı 750 bin Avroluk lüks zırhlı aracın da bulunduğu ifade ediliyor.

İşten çıkarılan kamu çalışanları geri dönecek

Katrugalos, ayrıca tasarruf amacıyla işten çıkarılan 3 bin 500 kamu çalışanının yeniden işe alınacağını açıkladı.

To Vima gazetesine açıklama yapan Katrugalos, önceki hükümet tarafından başlatılan devlet memurlarının yeniden değerlendirilmesi uygulamasının süreceğini, ancak bu uygulamanın işten çıkarma amacıyla değil, kamuda performansın artırılması hedefiyle yapılacağını belirtti.

Yeni Maliye Bakanı Yannis Varufakis de göreve geldiği gün ilk icraat olarak önceki hükümet tarafından işten çıkarılan kadın temizlik işçilerini yeniden işe alacağını açıklamıştı. Varufakis, bunun yerine bakanlıktaki çok sayıda ekonomi danışmanının görevine son verileceğini bildirmişti.
Haber 93

Bürokrasinin araba saltanatı, lüks ve israf (*)
1.2.2015



Son zamanlarda bazı illerimizin valilerinin aldıkları makam araçları yine kamuoyunun gündemine geldi.

Bazı valiliklere 300 milyar liralık yeni araçlar alındığı haberleri de toplumda haklı olarak infiale sebep oluyor.

Çünkü, bir yandan yoksulluktan söz edip, bu yıl yoksullara bilmem kaç misli para, yiyecek, yakıt gibi yardım yapıldığının en yetkili ağızlardan söylendiği bir ülkede, bir valiye 300 milyar lira bedelle araç alınması üzücü oluyor ve devlete güveni sarsıyor elbette.

Yapılan araştırmaya göre Trabzon ve Sivas valilikleri 6 araçla devlette başi çekiyorlar.

Samsun, Aydın, İstanbul, Siirt, Uşak, Afyon, Ardahan, Aksaray, Gümüşhane ve Muğla valilikleri de 5’er araçla ilk sıraları alıyorlar.

Hemen belirtelim, Sayım Valimiz Sebati Buyuran döneminde şimdiye kadar Aksaray Valiliği’ne hiçbir araç alındığını duymadık.

Valiliğin 4 aracı varken önceki vali Hüseyin Avni Coş’un oluruyla 161 milyar liraya beşinci aracın alındığını biliyoruz.

O zamanlar bunu zaten yazmıştık..

***

Bu ülkede, siyasi iktidarlar iki de bir –duvara toslamaya ramak kala veya duvara toslandığında– tasarruf tedbirlerini gündeme getirirler.

“70 cente muhtacız, aman tasarruf edelim” denir en yetkili ağızlardan, ama “yasak savma” kabilindendir bu tasarruflar.

Kamu kurumlarına gazete alımları yasaklanır, ögrencilerin sınavla kazandıkları bursları ödenmez, hastaların ilaçlarına göz dikilir, dar gelirlinin sahip olduğu eften püften imkanlar yontulur…

Bunlarla hep tasarruf yapıldığı sanılır; ama bürokrasinin hovardalığının önüne hiçbir siyasi iktidar da geçemez.

Devletin kaç aracı vardır, makam aracı olarak kullanılan, tam olarak bunu kimse bilmez. Çesitli rakamlar söylenir resmi ağızlardan ve fakat hiç biri diğerini tutmaz.

Taşit Kanunu’nda kimlerin makam aracı kullanabilecekleri madde madde yazılmış; ama kanunu kim takar?

Türkiye’de bürokrasinin sahip olduğu makam aracı saltanatı ileri batı ülkelerinin hiç birinde yoktur; bu yolda raporlar, araştırmalar okumaktayız.

Son olarak, 57. Hükümet döneminde (DSP-MHP-ANAP), ekonomik krizler birbiri ardına gelince yine “tasarruf tedbirleri”nden söz edilmişti. Kamu kurumlarına araçlarını tespit ve teslim etmeleri için genelgeler gönderilmişti.

Değişen bir şey olmadı.

Kanunu takan yok, genelgeyi kim takar?

Şimdi, birkaç yıldır ülke biraz bolluk gördü ya… bürokrasi de harcama hovardalığında sınır tanımaz hale gelmeye başladı demek ki… çünkü, bu konuda haberler yoğunlaşmaya başladı.

Monteskiyo’nun bir sözünü hatırladım. “Cumhuriyetler lüks ve israf yüzünden, diktatörlükler yoksulluk yüzünden yıkılır.” diyor.

Ne dersiniz? Haksız mı?

*Bu yazı 8 yıl önce avukat1954 mahlasıyla yazılmış.
Kaynak: http://avukat1954.blogcu.com/burokrasinin-araba-saltanati-luks-ve-israf/782846

Mimarlar teşhir etmeye devam ediyor!
Mimarlar, Atatürk Orman Çiftliği’nde yasadışı şekilde yapılan kaçak sarayın peşini bırakmıyor. Kaçak Saray’ın elektrik, su, doğalgaz, ısıtma, soğutma, temizlik, peyzaj, giderlerini açıklayan Mimarlar bu kez de yer döşeme maliyetlerini açıkladı.

Mimarlar Odası kaçak sarayın maliyetlerini teşhir etmeye devam ediyor!
27 Şubat 2015



Mimarlar Odası, TOKİ’nin “Maliyetini açıklarsak ekonomik krize neden olur” dediğ
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Ekm 20, 2015 10:48 pm    Mesaj konusu: Kaç-Ak Saraya altın ağaç Alıntıyla Cevap Gönder

Mimarlar Odası kaçak sarayın maliyetlerini teşhir etmeye devam ediyor!
27 Şubat 2015



Mimarlar Odası, TOKİ’nin “Maliyetini açıklarsak ekonomik krize neden olur” dediği kaçak sarayın maliyetlerini teşhir etmeye devam ediyor.
Saray’ın telaffuz edilmesi zor rakamlardan oluşan giderlerini açıklayan Mimarların gündeminde bu kez de sarayın döşeme maliyetleri vardı.

Odanın Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, özel üretimle ahşap ve masif kullanılarak yapılan yer döşemelerinin 3 milyon 200 bin Lira maliyetinin olduğunu açıkladı.

Candan, Kaçak Saray’ın maliyetleriyle birlikte para algımız da farklılaştı diye konuştu.
ulusalkanal.com.tr

17 Aralık ‘zanlısı’ Bayraktar cami yaptırıyor: 20 bin kişilik, maliyeti 30 milyon lira
12/01/2018



Türkiye’nin en büyük yolsuzluk operasyonu 17-25 Aralık sonrası istifa eden ve hakkında fezleke hazırlanan eski çevre ve şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar, memleketi Trabzon’a 30 milyon lira maliyetli 20 bin kişilik cami yaptıracak.

Bayraktar, 17-25 Aralık sonrası “Ne yaptıysam Başbakan Tayyip Erdoğan’ın emriyle yaptım” deyip istifa etmiş, kısa bir süre sonra ise, “Bu ifademden dolayı liderimden ve dava arkadaşlarımdan özür diliyorum. Sayın başbakanımız 40 yıldır benim davamın lideridir” diyerek ‘manevra’ yapmıştı.

Bayraktar’ın ‘kara para aklama’ ve ‘dolandırıcılık’ suçlamasıyla ABD’de tutuklanan Rıza Sarraf’ın soruşturması devam ederken ABD’ye seyahat ettiği ortaya çıkmış, Bayraktar, “Sarraf’la alakam yok, ABD’ye gittim, başıma iş gelmedi” demişti.

Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre, Bayraktar’ın memleketi Trabzon’un Moloz bölgesinde inşa ettireceği cami, yaklaşık 20 bin kişilik olacak.

Hindistan’daki Tac Mahal’i andıracak cami projesi için Bayraktar, 2012 yılında, “En büyük hayalim” demişti.

Camide, açık ve kapalı otopark; piknik ve spor alanları, kaykay pisti, trafik eğitim parkuru, go-kart pisti, çocuk oyun alanları, zemin satranç alanı, alışveriş alanı, süs havuzları, saat kulesi, çay bahçeleri, restoran, kafeterya ve 1461 Şehitleri Müzesi de yer alacak. Caminin 2019 yılında tamamlanması bekleniyor.

Bayraktar bu amaçla Trabzon Alemdar Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği’ni kurdu ve onursal başkanı oldu. 12 kurucusu bulunan derneğin üyeleri arasında Bayraktar’ın oğulları Oğuz ve Hamdi Bayraktar, İrfan Altıner, Kâzım Şengöçgel, Mecit Altıner, Mehmet Atmaca, Mehmet Kıroğlu, Mehmet Öztürk, Vahap Kantıoğlu, Fatma Yılmaz ve Mehmet Eroğlu da var.

Eski bakanın oğlu Oğuz Bayraktar, 17-25 Aralık operasyonunda gözaltına alınmıştı.
Diken

Tayyip Erdoğan'ın ailesi ile özel yaşayacağı 250 odalı yavru saray tamamlandı!
21 Aralık 2015



Recep Tayyip Erdoğan'ın ailesi ile özel yaşayacağı 250 odalı yavru saray tamamlandı! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ailesi ile yaşayacağı Ak Saray'a komşu olan yeni 250 odalı yavru sarayın yapımı tamamlandı.

Erdoğan ailesi yeni saraylarına taşındı. Mimarlar Odası tarafından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin taşındığı yeni konutları 250 odalı. Yatak odasından giyinme odası ve kasa odasına bağlantılı geçişi olan koridorun projeye sonradan dahil olduğu belirtildi. Kasa odasının büyüklüğünün çalışma odası kadar olduğu açıklandı. Kurşun Geçirmez Cam Yeni Saray yavrusunun, bir kanadı konut için bir kanadı ise resmi görüşmeler için kullanılacağı belirtildi. Pencerelerde kurşun geçirmez cam bulunurken avizelerin de kristal olduğu öğrenildi. Aile yemek odası, TV odası, aile salonu, aile kabul salonu, misafirler için yatak odası, suit odalar, resepsiyon salonu bulunan yavru sarayda aile bireylerinin kullanması için koridorların ayrılmış olduğu belirtildi. Biri Kapalı Bir Açık Havuz Biri kapalı biri açık iki havuzun bulunduğu konutta alttan tünel yapıldığı ve havuza tünelden geçildiği açıklandı. Kapalı havuzun 104 metrekare, açık havuzun ise 89 metrekare olduğu belirtildi. Mutfak 153 Metrekare Özel kiler odaları, iki kuru gıda deposu, beş ayrı soğuk hava deposunun bulunduğu yavru sarayda mutfak 153 metrekare. Baş aşçı odası, mutfak personeli için odalar ve diyetisten için bir oda hazırlandı. Konutta Yok Yok Yavru sarayda kuaförlerinde bulunacağı bir hobi salonu, sinema salonu, çamaşırhanenin yanı sıra fitness, abdesthane, hamam, mescit, şok duş, sauna, coupple masaj, fin hamamı da bulunuyor. Yakıt Tankı da Var 20 metrekarelik bir alanda yakıt tankının da bulunduğu öğrenildi
Gazete2023

Kaç-Ak Saraya “altın ağaç”
13 Mayıs 2015

Kaç-Ak Saraya “altın ağaç” Kaçak konutta kullanılan teak(tik) ağacından ahşap kaplamalar dudak uçuklatıyor.

Teak ağacının altın kadar değerli olduğunu söyleyen mimarlar, kaplamaların yaklaşık bedelinin 200 milyon lirayı bulduğunu söyledi.

Kaçak sarayın ana binasında lüks malzemelerin kullanıldığını ve kaçak konutta da kullanılmaya devam ettiğini söyleyen Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan teak ağacı kaplamaları hakkında şunları söyledi:

“ Kaçak konutun ana fuayesinin iki yanında vip koridorları ile girişler var, bu koridorlar ve fuayede ahşap kullanılmış durumda. Bu kaplamaların tamamı olmasa da bir kısmının teak ağacı dediğimiz malzemeden yapıldığını biliyoruz.

Maden de altın neyse ağaçlar içerisinde teak ağacı da odur, altına eşdeğer bir ağaçtır. Teak ağacı 500 yıl dayanabilen anavatanı Güney ve Güney Doğu Asya (Myanmar)olan altın kadar değerli bir malzemedir.

Batan Titanic gemisinin güvertesinde de kullanılmış malzemedir. Isıya ve neme karşı oldukça dayanıklı olan malzeme lüks yat yapımında da kullanılır Uzakdoğu tapınaklarında kolonlar olarak da kullanılır.

Yer ve duvar kaplamlarında da kullanılan ağacın kesimi için bile 95-185 yıl geçmesi beklenir. Bu altın kadar değerli olan tik ağacının, Ana binada ve kaçak konutta da kullanılmış olduğuna dair bilgimiz var.

İşlenmemiş 1 metreküp tik ağacının maliyeti 10 bin avro’dur. Duvar ve zeminde kullanılan 1. Sınıf işlenmiş tik ağacının 1 metrekaresi 500 avro civarındadır. 1 metrekaresinin maliyeti sadece asgari ücretten fazladır. Kaçak saray ve kaçak konuttaki kullanımları ile aşağı yukarı 200 milyonluk bir kaplama bedeli ile karşılaşıyoruz.”

"HALKTAN ESİRGENEN KAÇAK SARAYA HARCANIYOR"

Candan, İş cinayetiyle Soma’da yitirdiğimiz madencilerimizin çalışma koşullarıyla kaçak saray maliyetlerini kıyaslayarak hükümet tercihini madenciden yana yapmadığını sözlerine ekledi:

“ Soma’da yitirdiğimiz 301 madenci için bu anlamlı günde, yaşam odaları ile bir karşılaştırma yapmayı uygun bulduk. Hükümetin Soma’dan esirgediği maliyeti nereye harcadığı ortada.

Soma ile birlikte 2831 kişi işten çıkarıldı tazminatları ödenmedi. İşten çıkarılanların ödenmeyen toplam tazminatı 42 milyon lira iken Kaçak saray’ın 701 milyona mal olan camları ile işçilerin tazminatları 17 kez ödenirdi. 40 kişilik bir yaşam Odası’nın 700 bin lira olduğunu biliyoruz.

Kaçak sarayın peyzaj ve bakım maliyetine 40 kişilik yaşam odalarından 4750 adet yaşam odası yapılarak Türkiye’deki tüm madencilerin hayatı için adım atılabilirdi.

Bu maliyetler, Hükümetin tercihini işçiden, memurdan,emekçiden, yoksuldan, madenciden yana yapmadığının çok açık göstergesidir. Eğer madenciden yana tercih yapılmış olsa bugün yüzlerce çocuk Soma’da babasız kalmazdı. Halktan esirgenen Kaçak saraya harcanıyor.”

Mimarlar Odası Ankara Şube 2. Başkanı Ali Atakan ise “ Bir taraftan halk yoksullukla, geçim sıkıntısı ile boğuşurken, diğer taraftan muktedirler şatafat, gösteriş içinde yaşadığını görüyoruz.

21. Yüzyıl modern toplumlarına yakışmayan bu halk ve hükümet arasındaki uçurumun izahı mümkün bile değil. Kötü bir dönem yaşıyoruz, bir tarafta ekmek parasını kazanmak için hayatını ortaya koyanlar diğer tarafta lüks ve şatafat var” dedi
Karşı Gazete

İŞTE AKP'NİN SON TORPİL LİSTESİ
22.03.2015



KPSS’siz memurluktan sonra bir skandal da üniversiteye kayıtlarda patlak verdi.
İstanbul Üniversitesi’ne bağlı AUZEF’e usulsüz şekilde torpille kaydedilen 164 kişinin, AKP il ve ilçe teşkilatı üyelerinin yakınları olduğu ortaya çıktı.

İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi’nde (AUZEF) yaşanan usulsüz kayıt skandalı büyüyor. Sadece dört yıllık lisans eğitimi görenler ile lisans mezunu öğrencilerin kabul edildiği fakülteye usulsüz şekilde iki yıllık ön lisans mezunu 512 kişinin alındığı ortaya çıkmıştı. İnternet sitesi subuohaber.com, usulsüz kaydedilenlerden 164 kişinin, AKP il ve ilçe teşkilatı üyelerinin yakınları olduğunu yazdı. Sitenin haberinde, bu isimlerin listesi de yayınlandı. Buna göre İstanbul’dan 105 AKP’li yakını fakülteye usulsüz kayıt yaptırdı. Geri kalan 59 kişi de AKP’nin diğer illerdeki teşkilat üyelerinin yakınlarından oluşuyor. İstanbul Üniversitesi, AUZEF torpil skandalının patlak vermesi üzerine usulsüz kaydın sorumluluğunu öğrencilere yükleyen bir açıklama yapmıştı.

İstanbul Üniversitesi, birkaç yıl önce Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) izniyle lisans eğitimi görenlere ikinci bir üniversite okuma imkanı tanıyan Açık AUZEF’i kurdu. Programla, 4 yıllık lisans öğrencileri ve mezunlarına öğrenim gördükleri bölümlerden farklı bölümlere sınavsız olarak kayıt yaptırarak ikinci bir diploma alma hakkı tanındı. 2 yıllık ön lisans öğrencileri ve mezunları ise kapsam dışı bırakıldı. Ancak geçtiğimiz günlerde, 2014 yılında AUZEF’e sınavsız kaydolan öğrencilerin seçiminde büyük usulsüzlükler yapıldığı ortaya çıktı. Programa kayıt yaptıran çok sayıda öğrencinin 2 yıllık ön lisans mezunu olduğu anlaşıldı.

Usulsüz kayıt yaptıranların önemli bölümünün de iktidar partisinin teşkilatlarında görevli kişilerin yakınları olduğu tespit edildi. AKP referansıyla haksız şekilde kayıt yaptıranların ilerleyen yıllarda 4 yıllık lisans mezunu olarak devlet bürokrasisinde önemli yerlere getirilmesinin hedeflendiği iddia edildi. Halen AUZEF’te 21 bin 295 kişi öğrenim görüyor.

USULSÜZ KAYITLAR VE SİYASİ YAKINLARI

Ön lisans öğrencisi olup da alanı dışında, lisans programına sınavsız ve usulsüz kayıt yaptıranlar arasında çok sayıda AKP’li yakını bulunuyor. İşte o isimlerden sadece bazıları:

- AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’nun yeğeni U.R., Tarım Makineleri’nden Tarih’e

- AKP Kadın Kolları MKYK üyesi Nurcan Ünsal’ın yakını E.U., Mimari Dekoratif Sanatlar’dan Sosyoloji’ye

- AKP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Öztürk Oran’ın kardeşi T.O., Makine Resim ve Konstrüksiyon’dan İşletme’ye

- AKP Elazığ İl yönetim kurulu üyesi Mehmet Kutlu’nun yeğeni A.K., Optisyenlik’ten İşletme’ye

- AKP Diyarbakır Silvan İlçe Yönetim kurulu üyesi M. Zeki Yaşa’nın yeğeni S.B., Bahçe Bitkileri’nden Sosyoloji’ye

- AKP Zonguldak eski Milletvekili Polat Türkmen’in yakını M.Ö., İnşaat Teknolojisi’nden İşletme’ye.

BUGÜN DUYURDU

Usulsüz kayıt iddiasını BUGÜN gündeme getirdi. 4 yıllık lisans mezunu ya da lisans öğrencilerinin başvurabileceği lisans programlarına şartları taşımayan ön lisans öğrencileri sınavsız alınmıştı. Yönetmeliğe göre 2 yıllık ön lisans mezunları ancak alanlarındaki lisans bölümüne sınavsız alınıyor.

PEKİ BU USULSÜZ MEZUN OLDUĞU İDDİA EDİLEN İSİMLER KİMLER?

İŞTE O LİSTE

1. AKP Bursa İl Teşkilatı Yönetim Kurulu üyesi Osman Özütürk’ün oğlu Zeki ÖZÜTÜRK ve kızı T.Ö. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

2. AKP İstanbul Bahçelievler İlçe Teşkilatı Üyesi Adem Sağlık’ın yeğeni F.N.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

3. AKP İstanbul Beykoz İlçe Teşkilatı Üyesi Gönül Cin’in oğlu G.C. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

4. AKP İstanbul Ümraniye İlçe Teşkilatı Üyeleri Ferize Pekşen ve Cevdet Onuk’un yeğenleri A.P. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

5. AKP İstanbul Sarıyer İlçe Teşkilatı Üyesi Avni Köçek’in yeğeni G.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

6. AKP İstanbul Bayrampaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Ekrem Karatekin’in kızı B.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

7. AKP Ankara Keçiören İlçe Teşkilatı Üyesi Mustafa UÇAR yeğeni T.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

8. AKP İstanbul Tuzla İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Çatkaya’nın yeğeni M.E.D. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

9. AKP İstanbul Pendik İlçe Teşkilatı Üyesi Mustafa Kıran’ın torunu Y.E.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

10. AKP İstanbul Kağıthane İlçe Teşkilatı Üyesi Münire Selma Doğanay’ın kızı N.M.D. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

11. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi Sezai Çamlıca’nın yeğeni Ü.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

12. AKP İstanbul Bahçelievler İlçe Teşkilatı Üyesi Nurettin Kalender’ın kızı S.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

13. AKP İstanbul Gazi Osmanpaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Sabahattin Çiçek’in oğlu Y.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

14. AKP İstanbul Esenler İlçe Teşkilatı Üyesi Muharrem HARITLI’nın torunu F.H.H. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

15. AKP İstanbul Bayrampaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Şevket Sert’in yeğeni S.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

16. AKP İstanbul Kağıthane İlçe Teşkilatı Üyesi Türkan Tekinel’in kızı N.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

17. AKP İstanbul Sultangazi İlçe Teşkilatı Üyesi İbrahim Çalışkan’ın kızı E.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

18. AKP İstanbul Güngören İlçe Teşkilatı Üyesi Atilla Erci’nin yeğeni E.Ö. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

19. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Zafer Ateşeli’nin oğlu B.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

20. AKP İzmir Bornova İlçe Teşkilatı Üyesi Hasan Hüseyin Kahraman’ın yeğeni Z.Ç.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

21. AKP İstanbul Avcılar İlçe Teşkilatı Üyesi İsmi Atayolu’nun kızı S.A. AUZEF usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

22. AKP İstanbul Beylikdüzü İlçe Teşkilatı Üyesi Mefuze Karaman’ın yeğeni A.E. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

23. AKP İstanbul Silivri İlçe Teşkilatı Üyesi Recep ÇALIK’ın kızı E.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

24. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi Anşa YENİ’nin kızı T.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

25. AKP İstanbul Esenler İlçe Teşkilatı Üyesi Nur Söğüt’ün yeğeni B.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

26. AKP İstanbul Kağıthane İlçe Teşkilatı Üyesi Mustafa Ayka’nın oğlu F.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

27. AKP İstanbul Ataşehir İlçe Teşkilatı Üyesi Basri Kaptan’ın oğlu M.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

28. AKP İstanbul Kağıthane İlçe Teşkilatı Üyesi Süleyman Sezaver’in oğlu H.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

29. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Serdal Gürel’in oğlu C.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

30. AKP İstanbul Güngören İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet SARITAŞ’ın kızı G.S.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

31. AKP İstanbul Bağcılar İlçe Teşkilatı Üyesi Cumali Altuntaş’ın kızı E.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

32. AKP İstanbul Sultangazi İlçe Teşkilatı Üyesi Yakup Benli’nin oğlu İ.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

33. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi Ayşe Zorlu’nun yeğeni E.B.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

34. AKP İstanbul Güngören İlçe Teşkilatı Üyesi Refika Solgun’un torunu B.K.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

35. AKP İstanbul Maltepe İlçe Teşkilatı Üyesi Deniz Şirin Demir’in yeğeni B.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

36. AKP İstanbul Pendik İlçe Teşkilatı Üyesi Muammer Koparal’ın yeğeni B.E. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

37. AKP İstanbul Sancaktepe İlçe Teşkilatı Üyesi Turan Çalgın’ın yeğeni Y.E.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

38. AKP İstanbul Sarıyer İlçe Teşkilatı Üyesi Hüseyin Bağdatlı’nın yeğeni E.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

39. AKP İzmir Bornova Eda SARI’nın İlçe Teşkilatı Üyesi Kadriye Canlı’nın yeğeni Z.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

40. AKP İstanbul Gazi Osmanpaşa İlçe Teşkilatı Üyesi ELİF KARATAŞ’ın AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

41. AKP İstanbul Bakırköy İlçe Teşkilatı Üyesi Çetin Göroğlu’nun yeğeni E.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

42. AKP İstanbul Gazi Osmanpaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Rumi Karakoç’un torunu Ö.S.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

43. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi Hayrettin Koca’nın yeğeni F.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

44. AKP İstanbul Bakırköy İlçe Teşkilatı Üyesi Mustafa AVCI’nın yeğeni Ö.Ö.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

45. AKP İstanbul Maltepe İlçe Teşkilatı Üyesi Yusuf Kaya’nın oğlu A.O.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

46. AKP İstanbul Esenler İlçe Teşkilatı Üyesi Reşit Kılıç’ın oğlu M.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

47. AKP İstanbul Bayrampaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Orhan Mutlugün’ün yeğeni E.M. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

48. AKP İstanbul Zeytinburnu İlçe Teşkilatı Üyesi İmmihan Kaygusuz’un oğlu K.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

49. AKP İstanbul Kartal İlçe Teşkilatı Üyesi Murat Sayılgan’ın oğlu O.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

50. AKP İstanbul Esenyurt İlçe Teşkilatı Üyesi Halil TÜZER’in yeğeni Y.D. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

51. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Abdulmenaf Karataş’ın yeğeni E.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

52. AKP İstanbul Gazi Osmanpaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Zekeriya Şahintürk’ün oğlu S.Ş. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

53. AKP İstanbul Avcılar İlçe Teşkilatı Üyesi Bünyamin Şahin’in oğlu Miraç F.Ş. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

54. AKP İstanbul Maltepe İlçe Teşkilatı Üyesi Uğur Gül’ün yeğeni E.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

55. AKP İstanbul Bağcılar İlçe Teşkilatı Üyesi Ömer Olgun’un yeğeni C.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

56. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Songül Acar’ın akrabası M.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

57. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Cemal Soydemir’in yeğeni N.Ş. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

58. AKP İstanbul Pendik İlçe Teşkilatı Üyesi Abdulbaki Albayrak’ın yeğeni E.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

59. AKP İstanbul Şişli İlçe Teşkilatı Üyesi Yeter Parlak’ın yeğeni G.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

60. AKP İstanbul Ümraniye İlçe Teşkilatı Üyesi Çiğdem Kayadelen’in oğlu A.C.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

61. AKP İstanbul Kağıthane İlçe Teşkilatı Üyesi Ali Yavuzer’in kızı İ.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

62. AKP İstanbul Ümraniye İlçe Teşkilatı Üyesi Sufyani Bıyık’ın kızı S.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

63. AKP İstanbul Arnavutköy İlçe Teşkilatı Üyesi Abdurrahim Yağmur’un yeğeni D.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

64. AKP İstanbul Kartal İlçe Teşkilatı Üyesi Ali Küçük’ün kızı E.O. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

65. AKP İstanbul Bağcılar İlçe Teşkilatı Üyesi Nermin Uğur’un yeğeni S.M. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

66. AKP İstanbul Pendik İlçe Teşkilatı Üyesi Suzan Gögen’in yeğeni M.E. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

67. AKP İstanbul Tuzla İlçe Teşkilatı Üyesi Uğur Yener’in yeğeni Ö.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

68. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Reşat Topaloğlu’nun yeğeni N.N.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

69. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi İbrahim Uyumaz’ın eşi A.A.U. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

70. AKP İstanbul Esenler İlçe Teşkilatı Üyesi Metin Kıdıl’ın kızı R.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

71. AKP İstanbul Şişli İlçe Teşkilatı Üyesi Halit Kılıç’ın kızı T.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

72. AKP İstanbul Ümraniye İlçe Teşkilatı Üyesi Hacer ARMAĞAN AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

73. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi Makbule Çetin’in kızı S.S.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

74. AKP İstanbul Sultangazi İlçe Teşkilatı Üyesi Kerim Güney’in yeğeni Y.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

75. AKP İstanbul Beyoğlu İlçe Teşkilatı Üyesi Murat Çiçekoğlu’nun yeğeni İ.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

76. AKP İstanbul Bağcılar İlçe Teşkilatı Üyesi Hacı Murat İnci’nin oğlu S.İ. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

77. AKP İstanbul Beykoz İlçe Teşkilatı Üyesi Hamide Karakaşlar’ın torunu B.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

78. AKP İstanbul Büyükçekmece İlçe Teşkilatı Üyesi Murat Yıldız’ın kızı Ö.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

79. AKP İstanbul Güngören İlçe Teşkilatı Üyesi Mustafa Gerz’in yeğeni U.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

80. AKP İstanbul Ümraniye İlçe Teşkilatı Üyesi Hatice Armağan’ın yeğeni S.F. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

81. AKP İstanbul Bahçelievler İlçe Teşkilatı Üyesi Saadet Hapçı’nın akrabası N.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

82. AKP İstanbul Sarıyer İlçe Teşkilatı Üyesi Kadir Erdoğan’ın torunu U.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

83. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Meliha Yüksel’in yeğeni F.G.Ş. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

84. AKP Ankara Sincan İlçe Teşkilatı Üyesi Kadir Türkeri’nin yeğeni Y.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

85. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Neşe Özçetin’in akrabası N.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

86. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Abdulhalim Bulgan’ın yeğeni H.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

87. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi Bayram Kapucu’nun yeğeni H.T.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

88. AKP Ankara Sincan İlçe Teşkilatı Üyesi Zeynel Emrebaş’ın akrabası İ.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

89. AKP İstanbul Esenler İlçe Teşkilatı Üyesi Yılmaz Yanık’ın kardeşi N.Y AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

90. AKP İstanbul Esenler İlçe Teşkilatı Üyesi Necmettin Aslan’ın kardeşi S.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

91. AKP İstanbul Zeytinburnu İlçe Teşkilatı Üyesi Bedriye Tunca’nın torunu P.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

92. AKP İstanbul Zeytinburnu İlçe Teşkilatı Üyesi İbrahim Tüfekçi’nin oğlu S.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

93. AKP İstanbul Sarıyer İlçe Teşkilatı Üyesi Selim Tekin’in kızı A.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

94. AKP İstanbul Gazi Osmanpaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Bedriye Vatansever’in torunu S.K.İ. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

95. AKP İstanbul Güngören İlçe Teşkilatı Üyesi Erol Karasu’nun oğlu C.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

96. AKP İstanbul Sancaktepe İlçe Teşkilatı Üyesi Zübeyir Turğut’un oğlu U.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

97. AKP İstanbul Bakırköy İlçe Teşkilatı Üyesi Canseren Molak’ın kızı E.M. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

98. AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Nevzat Mısır’ın kardeşi N.M. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

99. AKP İstanbul Bayrampaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Elmas Arslan’ın oğlu N.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

100. AKP İstanbul Kartal İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Çalışkan’ın oğlu K.Y.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

101. AKP İstanbul Kadıköy İlçe Teşkilatı Üyesi Nazmi İnce’nin yeğeni Ö.İ. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

102. AKP İstanbul Sultanbeyli İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Gökmen’in yeğeni İ.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

103. AKP İstanbul Silivri İlçe Teşkilatı Üyesi Osman Ünal’ın yeğeni Ü.Ü. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

104. AKP İstanbul Bahçelievler İlçe Teşkilatı Üyesi Aynur Sarıkaya’nın yeğeni Ş.D. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

105. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi Döndü Aksu’nun oğlu M.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

106. AKP İstanbul Üsküdar İlçe Teşkilatı Üyesi Cevair Kandemir’in yeğeni E.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

107. AKP İstanbul Kağıthane İlçe Teşkilatı Üyesi Sadi Kuru’nun kardeşi İ.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

108. AKP İstanbul Zeytinburnu İlçe Teşkilatı Üyesi Münür Ersoy’un yeğeni Ö.E. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

109.AKP Kuskan Belde Teşkilatı Belde Üyesi Eyüp İlhan’ın yeğeni E.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

110.AKP Yenice Belde Teşkilatı Belde Üyesi Mehmet Yedidağ’ın torunu P.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

111.AKP İstanbul Fatih İlçe Teşkilatı Üyesi Abdulhamit ŞEKER’in yeğeni B.Ş. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

112.AKP Aydın Karpuzlu İlçe Teşkilatı Üyesi Hüseyin Önder’in yeğeni H.Ö. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

113.AKP İstanbul Ümraniye İlçe Teşkilatı Üyesi Ahmet Arslan’ın yeğeni Ş.Ş. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

114.AKP Balıkesir Marmara İlçe Teşkilatı Üyesi Hüseyin Güdücü’nün yeğeni K.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

115.AKP Diyarbakır Kulp İlçe Teşkilatı Başkanı Veysel Çelik’İn kuzeni S.Ç. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

116.AKP Diyarbakır Kulp İlçe Teşkilatı Üyesi Hüseyin DENİZ’in yeğeni E.D. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

117.AKP Muğla Yatağan İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Ali Kavak’ın yeğeni N.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

118.AKP İstanbul Sarıyer İlçe Teşkilatı Üyesi Dilek Kalkan’ın yeğeni M.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

119.AKP Antalya Muratpaşa İlçe Teşkilatı Üyesi Keziban Şam’ın yeğeni M.T.E. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

120.AKP Kocaeli Derince İlçe Teşkilatı Üyesi Zafer MACİT AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

121.AKP Kastamonu Hanönü İlçe Teşkilatı Üyesi Cihan Malakoğlu’nun yeğeni G.Ö. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

122.AKP Bursa Osmangazi İlçe Teşkilatı Üyesi Ahmet Güler’in yeğeni M.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

123.AKP Uşak Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Şevket Taşçı’nın yeğeni Ş.Y.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

124.AKP Ağrı Patnos İlçe Teşkilatı Üyesi Vesile ALTUN’un yeğeni N.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

125.AKP Kırklareli Lüleburgaz İlçe Teşkilatı Üyesi Tevfik Yalçın’ın torunu F.M.Y. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

126.AKP Rize Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Yüksel Yılmaz’ın yeğeni A.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

127.AKP Çanakkale Yenice İlçe Teşkilatı Üyesi İsmail Orhan’ın yeğeni K.O. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

128.AKP K. Maraş Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Hatice BARDAKKIRAN’ın oğlu H.İ.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

129.AKP Kocaeli Dilovası İlçe Teşkilatı Üyesi Ertan Tonbul’un kızı E.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

130.AKP Bursa Orhangazi İlçe Teşkilatı Üyesi Ömer Akkuş’un yeğeni B.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

131.AKP Balıkesir Dursunbey İlçe Teşkilatı Üyesi Dursun Çetin’in yeğeni M.E. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

132.AKP İstanbul Bahçelievler İlçe Teşkilatı Üyesi Ayten Aslan’ın yeğeni A.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

133.AKP Bursa Yıldırım İlçe Teşkilatı Üyesi Sevim Altun’un yeğeni H.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

134.AKP Ağrı Patnos İlçe Teşkilatı Üyesi Vesile Altun’un yeğeni M.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

135.AKP Tokat Turhal İlçe Teşkilatı Üyesi Selahattin Kurtarıcı’nın torunu N.E. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

136.AKP Elazığ Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Tahir Hanege’nin yeğeni E.H. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

137.AKP Sivas Suşehri İlçe Teşkilatı Üyesi Şengül Dilce’nin yeğeni İ.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

138.AKP Uşak Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Fatih Gündüz’ün kardeşi M.M.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

139.AKP Kırklareli Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Şenol Sarı’nın kardeşi D.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

140.AKP Malatya Arguvan İlçe Teşkilatı Üyesi Hasan Değirmenci’nin torunu A.Y.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

141.AKP Aydın Sultanhisar İlçe Teşkilatı Üyesi Rahime Kaya’nın gelini R.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

142.AKP Rize Ardeşen İlçe Teşkilatı Üyesi Fatma Okutan’In yeğeni P.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

143.AKP Çanakkale Çan İlçe Teşkilatı Üyesi Salih Tekin’in baldızı B.G. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

144.AKP Isparta Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet İnan’ın yeğeni İ.İ. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

145.AKP Kırıkkale Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Yaşar Özdemir’in yeğeni B.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

146.AKP Hatay Yayladağı İlçe Teşkilatı Üyesi Hüseyin Aksoy’Un yeğeni S.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

147.AKP Ordu Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Sevda Savaşkan’ın kardeşi S.Ö. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

148.AKP Tokat Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Armağan Çilhoroz’un yeğeni N.M.Ö. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

149.AKP Çanakkale Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Ayhan Denkel’in kayınbiraderi B.D. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

150.AKP Konya Meram İlçe Teşkilatı Üyesi Rahim Koçak’ın yeğeni M.A.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

151.AKP Sivas Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Öztürk Cengizoğlu’nun kardeşi Ö.C. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

152.AKP Batman Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Şahin Seven’in yeğeni E.K.S. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

153.AKP Batman Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Şahin Seven’in kardeşi N.S AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

154.AKP Tekirdağ Çerkezköy İlçe Teşkilatı Üyesi Ali Aydemir’in baldızı N.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

155.AKP Aydın Germencik İlçe Teşkilatı Üyesi Cihan Karaca’nın yeğeni H.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

156.AKP Rize Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Temiz’in yeğeni L.T. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

157.AKP Tokat Sulusaray İlçe Teşkilatı Üyesi Abbas Tüzer’in yeğeni E.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

158.AKP Manisa Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Mevlüt Molla’nın yeğeni Ö.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

159.AKP Samsun İlkadım İlçe Teşkilatı Üyesi Mustafa Dere’nin yeğeni B.D. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

160.AKP Rize Pazar İlçe Teşkilatı Üyesi Cafer Gerdan’ın torunu S.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

161.AKP Siirt Kurtalan İlçe Teşkilatı Üyesi Rahime KARAATAY’ın torunu S.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

162.AKP Batman Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Mehmet Askar’ın kızı B.A. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

163.AKP Kilis Merkez İlçe Teşkilatı Üyesi Serap Çınaroğlu’nun yeğeni H.E.B. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

164.AKP Tekirdağ Malkara İlçe Teşkilatı Üyesi Atila Mete’nin kızı H.K. AUZEF’e usulsüz olarak kayıt yapılmıştır.

Kaynak: http://www.kolayhaber.net/iste-akpnin-son-torpil-listesi-20770h.htm

Ahmet Hakan: Bu İhsan Şenocak denilen adam konuştukça Türkiye'de ateizm yükseliyor!
25 Eylül 2017



"Kısacası; sinir bozucu, mide bulandırıcı türden bin türlü şerefsizlik..."

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, ilahiyatçı İhsan Şenocak'ın "kızlar'ın pantolon giymesinin, kaşlarını aldırmasının, üniversiteye gitmesinin günah olduğu" yolundaki iddiasına tepki gösterdi. Hakan, "Ve bu İhsan Şenocak denilen adam konuştukça Türkiye’de maalesef deizm ve ateizm yükseliyor! Uyanın ey ehli iman! Bu İhsan Şenocak türü adamlar yüzünden. Din elden gidiyor din!" ifadesini kullandı.

Ahmet Hakan'ın "İşleri güçleri kızlar ve kızların giydiği pantolonlar" başlığıyla yayımlanan (25 Eylül 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:

İhsan Şenocak adlı bir hoca.

Çıkmış vaaz kürsüsüne...

Üniversiteye giden kızlara ve o kızların babalarına...

Hayâsızca saldırıyor.

*

Mesela...

Sırf pantolon giydiler diye... Üniversitede okuyan tertemiz genç kızların namuslarına ve şereflerine dil uzatıyor.

*

Mesela...

Üniversite amfilerini alenen ve resmen “kızların soyulup atıldıkları yerler” olarak tanımlıyor.

*

Mesela...

Üniversiteye giden kızların babalarını, “kızlarını soyup amfilere atan adamlar” diye nitelendiriyor.

*

Kısacası...

Sinir bozucu, mide bulandırıcı türden bin türlü şerefsizlik...

*

Bu İhsan Şenocak denilen adam...

- Sakalının etrafını bir güzel kıllardan arındırıp cillop gibi yaparken kadınların kaş aldırmalarının şeytani olduğunu söylüyor.

- Kuran kurslarında erkek çocuklarına edilen tecavüzler konusunda tek bir harf bile etmeyip kendisine tek konu olarak kızların pantolonunu seçiyor.

- Kendi kılık kıyafetine saygı beklerken başkalarının kılık kıyafetine onursuzca ve adice saldırıyor.

*

Ve bu İhsan Şenocak denilen adam konuştukça...

Türkiye’de maalesef deizm ve ateizm yükseliyor!

*

Uyanın ey ehli iman!

Bu İhsan Şenocak türü adamlar yüzünden...

Din elden gidiyor din!

T24
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ŞERİAT Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com