EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Emperyalizmin Ortadoğu'nun bağrındaki hançeri: İsrail
Sayfaya git Önceki  1, 2
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS!
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Mar 04, 2013 10:20 pm    Mesaj konusu: İsrail 'Filistin'in cesur kızını' serbest bırakmıyor Alıntıyla Cevap Gönder

Ahed'in babası Haaretz'e yazdı: Kızım bir özgürlük savaşçısı
30.12.2017



İsrail askerlerini tokatlarken görüntülenen ve gözaltına alınan 16 yaşındaki Ahed Tamimi'nin babası, İsrail'in Haaretz gazetesine yazdı: Kızımla gurur duyuyorum, o bir özgürlük savaşçısı, gelecek yıllarda İsrail yönetimine karşı direnişe liderlik edecek.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü 'İsrail'in başkenti' olarak tanıma kararı Batı Şeria'da protesto edilirken İsrail askerlerini tokatladığı cep telefonlarına kaydedilen ve ertesi gün şafak sökmeden evine yapılan operasyonla gözaltına alınan 16 yaşındaki Ahed Tamimi için babası Bassem Tamimi bir açık mektup kalem aldı.

​'BUNLAR MÜCADELENİN GÖZYAŞLARI'

İsrail'in Haaretz gazetesinde yayımlanan makalade, baba Tamimi 'Filistin'in cesur kızı' lakaplı Ahed'e ''Kızım, bunlar mücadelenin gözyaşları'' diye sesleniyor.

'SİZİN DÜNYANIZDA TÜMÜYLE FARKLI BİR YAŞAMI OLURDU'

''Kızımla gurur duyuyorum, o bir özgürlük savaşçısı, gelecek yıllarda İsrail yönetimine karşı direnişe liderlik edecek'' diyen Bassem Tamimi, İsraillilere ve uluslararası topluma da şöyle hitap etti: ''Kızım sadece 16 yaşında. Başka bir dünyada, sizin dünyanızda tümüyle farklı bir yaşamı olurdu. Bizim dünyamızda ise Ahed halkımızın genç özgürlük savaşçılarından oluşan yeni neslinin temsilcisi.''

'KAZANMAYA YETECEK KADAR CESUR'

''Ahed, dünyada hiçbir anne baba evladını hapishane hücresinde görmek istemez. Ama Ahed, kimse de seninle benden daha fazla gurur duyamaz. Sen ve senin neslin kazanmaya yetecek kadar cesursunuz. Senin eylemlerin ve cesaretin bana huşu veriyor, gözlerimi yaşlarla dolduruyor'' diyen baba Tamimi, İsrail devletine de ''Ahed ilk kez gözaltına alınmış olsa da sizin hapishanelerinize yabancı değil. Kızım bütün yaşamını İsrail hapishanelerinin gölgesinin ağırlığı altında geçirdi'' diye seslendi.

TAMİMİ AİLESİNDEN 4 KADIN GÖZALTINDA

İsrail askeri mahkemesi 19 Aralık'ta gözaltına alınan Ahed'in gözaltı süresini sürekli uzatıyor. Ahed evlerinin girişine gelen İsrail askerlerini tokatlayıp geri çekilmelerini sağlarken yanında olan ve bu anları cep telefonlarına kaydeden annesi Neriman ve kuzeni Nur da daha sonra gözaltına alındı. Son olarak perşembe günü bir diğer kuzeni Manal, Ofer Hapishanesi önünde Ahed'in bırakılması için protestoda bulunurken gözaltına alındı. Yani Tamimi ailesi kadınlarının büyük bölümü, İsrail hapishanelerine atıldı.

'AHED'İN HESABINI TWITTER KAPATTI'

Manal gözaltına alınmadan önce Ahed'in Twitter'daki hesabının aniden ortadan kaybolmasından Twitter'ı sorumlu tutan bir paylaşımda bulunmuş, ifade özgürlüğünün kalesi olarak görülen sosyal medya işletmesinin İsrail'in emirlerini yerine getiriyor olabileceğine dikkat çekmişti.

​ABBAS BABAYI ARADI

Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas'ın Bassem Tamimi'yi arayıp Ahed'in durumunu sorduğu, kızının cesareti için teşekkür ve tebrikte bulunduğu öğrenildi.
Sputnik

İsrail 'Filistin'in cesur kızını' serbest bırakmıyor
17.01.2018



İsrail askerlerini tokatlarken videosu çekilen 'Filistin'in cesur kızı' Ahed Tamimi'nin İsrail askeri mahkemesindeki davası bitene dek hapiste kalmasına karar verildi.

Geçen ay Kudüs protestoları sırasında İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da İsrail askerlerini tokatlayan Ahed Tamimi hakkında İsrail askeri mahkemesi ilk kararını verdi: Dava bitene dek gözaltında kalacak.
Olaydan sonra sabaha karşı evi basılarak gözaltına alınan ve 12 ayrı suçlamadan 10 yıl hapsi istenen Tamimi'nin, evinin girişine gelen iki İsrail askerini üzerlerine yürüyerek tokatlamasının görüntüleri sosyal medyada yoğun ilgi görmüştü.

'İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, SOSYAL AKTİVİZM DEĞİL'

Askeri yargıç binbaşı Haim Baliti, 16 yaşındaki kızın dava sırasında 'tutuksuz yargılanma' talebini reddetti. İsrail Yüksek Mahkemesi'nin 'ifade özgürlüğünün huzuru bozma ya da şiddete başvurmaya izin vermediğine' dair görüşünü temel aldığını belirten askeri yargıç, savunmanın, Tamimi'nin 'kışkırtıcı hareketlerini' sosyal aktivizm protestolarıyla eşdeğer tutarak yanlış yaptığını iddia etti.

'ALEYHİNE KANITLAR ÇOK SAĞLAM'

''Tamimi aleyhine çok sağlam kanıtlar var'' diyen Baliti, kızın 'İsrail'e yönelik önceki saldırılarıyla ilgili uzun bir liste olduğunu', bu kez 'geniş çaplı ağır şiddete başvurduğunu ve bu yüzden risk oluşturduğunu' savundu. 18 yaşından küçük olmasını kaale alınması gereken bir etken olduğunu, ama gözaltında tutulmasının alternatifi bulunmadığını öne sürerek ''Davanın sonuna dek gözaltında tutulmasını emretmekten başka seçeneğim yok'' dedi.

KUZEN SERBEST, ANNE HAPİSTE

İsrail askeri tokatlama videosundaki üç kadından biri olan Ahed'in kuzeni Nur ise geçen hafta şartlı salıverilmişti. Üçüncü kadın olan Ahed'in annesi Neriman, hala hapiste. Ahed gözaltına alındığında, İsrail Eğitim Bakanı Naftali Bennett, ''Hayatı hapishane hücresinde son bulacak'' demişti.

Sputnik

İsrail 'Filistin'in cesur kızını' gözaltına aldı, 'hapiste ölecek' dedi
19.12.2017



Batı Şeria'daki Kudüs protestolarında evinin girişine gelen İsrail askerlerini tokatlayan Ahed Tamimi sabaha karşı evine baskın düzenlenerek gözaltına alındı. 'Filistin'in cesur kızı' lakabıyla tanınan 16-17 yaşlarındaki genç kız için İsrail Eğitim Bakanı Naftali Bennett ''Hayatı hapishane hücresinde son bulacak'' dedi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Küdüs'ü 'İsrail'in başkenti' olarak tanıma kararı üzerine Filistinlilerin protesto gösterileri İsrail güvenlik güçleriyle çatışmaya dönüşürken 'Filistin'in cesur kızı' lakabıyla tanınan Ahed Tamimi de gözaltına alındı. 200 Filistinlinin İsrail güçlerine taş attığı eylemlere sahne olan Batı Şeria'nın Nabi Salih köyünde, 16-17 yaşlarındaki genç kız evlerinin girişine gelen iki İsrail askerinin üzerlerine yürüyüp tokatlarken görüntülendi. Babası Besim Tamimi, sabaha karşı evi basıp kızını alıp götüren asker ve polislerin aile üyelerini darp ettiklerini, cep telefonları, bilgisayarlar ve kameralara el koyduklarını söyledi.

​14 YAŞINDAKİ KUZENİNİ YÜZÜNDEN VURDULAR

Tamimi'nin iç güvenlik servisi Şin Bet tarafından sorgulandığı belirtildi. İsrail ordusu, Tamimi ile yanındaki kadınların cep telefonu kameralarını çalıştırırken İsrail askerlerine vurmalarını 'provokasyon' diye niteleyen bir açıklama yaptı. Açıklamada o sırada askerlerin hiç karşılık vermeyerek 'profosyonelce' davrandığı dile getirildi. Ancak öncesinde Nabi Salih köyündeki çatışmalarda İsrail askerlerinin plastik mermiyle yüzünden vurduğu Ahed Tamimi'nin 14 yaşındaki kuzeni Muhammed beyninden yaralanıp yapay komaya alınmıştı.
Sputnik

TEKÂMÜL YA DA TEKERRÜR!
Suat KÜRŞAT
25 Aralık 2017



”Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

”Tarih”i ”tekerrür” diye tarif ediyorlar,

Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

(Mehmed Akif Ersoy)

Tarihin öğretmenliği, toplumların gelişiminde payı olan önemli bir unsurdur. Tarihin öğreticiliği göz ardı edilerek tarihî hakikatlerden ve tarihinden kopuk toplumların var olabilmesine ancak büyük güçlerin himayesinde ve müdahalelerine bağlı olarak devam edebilir. Böyle bir toplum ya tarih yapıcı vasfını yitirir ya da bu vasfı hiç taşıyamaz. Tarihe ve tarihine masal olarak bakan toplumların tekâmülü söz konusu olamaz. İbret alınmayan tarihî kıssalar karşısında tekâmül yerini tekerrüre teslim eder. Uzun süren tekerrür devresi toplumları yok eder. Bu çerçeve de, ”Bu derece intibak kabiliyeti, tekâmül kuvveti olan dinamik bir millet olmasak mahvolurduk” tespiti ile baktığımızda, tekerrürün getireceği, tekâmül kuvvetini ve dinamizmi yok edici darbeler karşısında mahvoluş kaçınılmazdır.

Toplumsal hafızamızın en acı devresini belki de Osmanlı Devleti’nin dönemin emperyalistlerince parçalanması ve buna bağlı gelişen büyük buhran dönemi oluşturmaktadır. Bugün yaşadığımız birçok sorunun temelinde bu dönemin izlerine rastlıyor olmamız dönemin vahametini ortaya koyması açısından önemlidir. Bir asır geçmesine rağmen etkisi hâlâ devam eden o acı devrede yaşanılanların dayattığı sorunlar ile bugün yüz yüzeyiz.

Bu büyük buhran döneminde işgâl edilen topraklarımızdan birisi de Filistin’dir. Filistin, 19. yüzyılda gelişen Siyonist hareketin Yahudi Devleti hedefinin ana merkezi olmuştur. Bu kapsamda özellikle Avrupa ve Rusya’dan bölgeye sistematik göçler tertip edilmiş, toprak satın alınarak Yahudi yerleşimini artırma stratejisi uygulanmıştır. Avrupa’da ekserisi tüccar olan Yahudiler Rusya’da çiftçilik ile meşgul oluyordu. Filistin’de Yahudi varlığının güçlendirilmesi için satın alınan toprakların tarımla işlenmesi elzemdi. Bu neden ile Avrupalı tüccar Yahudilerin yanı sıra Rusya’daki çiftçi Yahudilerinde bu topraklara göç etmeye ikna edilmesi gerekirdi.

Osmanlı hâkimiyetinde Filistin üzerindeki politika bu şekilde tarım amaçlı toprak alımları ile sınırlıydı. Sorunun bugüne yansıyan boyutu 1917 yılında Filistin topraklarının İngiltere tarafından işgâli ile hız kazanıyor, bu çerçevede İngiltere’de gelişen Siyonist hareketin ana hedefi gerçekleştirmesi için gerekli şartlar tam mânâsı ile oluşuyordu.

Tarihçi David Fromkin’e göre dönemin İngiltere Başbakanı Lloyd George İngiltere gözetiminde bir Yahudi Devleti’nin Filistin’de kurulması hedefi ile bölgede hareket ediyordu. Fromkin, Lloyd George’u aynı zamanda İngiltere’de Püritenlere ve Mayflower’in Yeni Dünya’ya yelken açtığı döneme kadar uzanan Hıristiyan Siyonistleri Hareketi’nin son örneği olarak görüyordu. ”Vaad edilmiş topraklar o günlerde hâlâ, gerek Birleşik Devletler’deki gerekse Filistin’deki insanların zihinlerindeydi.”

Yine Fromkin, Hollanda’da yaşayan iki İngiliz Prüteni’nin 17. yüzyılda hükümetlerine verdiği dilekçede ”İngiliz milleti, Hollandalılarla birlikte, İsrail’in oğullarını ve kızlarını gemileriyle ataları Abraham, Isaac ve Jacob tarafından vaad edilen ülkeye götüren ilk millet olmalıdır.” diye yazdıklarını belirttikten sonra, ”Püritenler, Yahudi halkı öz yurtlarına geri gönderilirse Mesih’in görüneceğine inanıyorlardı.” diye de ekliyordu.

Meselenin Siyonizm-İngiltere ittifakı ile yürütülüşü bu çerçevede devam etmiştir. Dinî boyutu ile Püritenleri iç politikada heyecanlandıran bu hedef İngiltere’yi Ortadoğu’da kalıcı hale de getiriyordu. Tabi ki yukarıda da belirtildiği üzere Yeni Dünya / ABD’ya yelken açıp inşa eden Siyonizm’in Birinci Dünya harbi ile yavaş yavaş tarih sahnesine girmesi ve ikinci Dünya Harbi ile de sahnede baş rolü almasına kadar bu strateji İngiltere merkezli yürütülmüştür.

İngiltere ikinci dünya harbi bitişine kadar Filistin’e Yahudi göçünü hızlı bir sistematikle organize etmiş, savaş sonrası ise ilk büyük darbeyi indirmiştir. Filistin topraklarındaki İngiliz işgâli sona gelirken bu işgâlin bitişine Arap Müslümanlar seviniyordu! Ancak sahneye artık yeni bir muhatap çıkıyordu. Siyonizm’in küresel ayaklarından Birleşmiş Milletler. İngiltere Filistin topraklarını terk ederken Filistin’deki Yahudi baskısını da gerekçe göstererek Siyonizm’in Yeni Dünyası, ABD desteğini de arkasına alarak Kasım 1947’de konuyu Siyonizm’in küresel ayağı BM’ye taşıyacak, BM ise Filistin’in Yahudi ve Araplar arasında paylaştırılmasına karar verecekti. Kudüs ise BM gözetiminde uluslararası statüye kavuşturulacaktı. Bu karar Araplarca tanınmayacak ve savaş ilân edilecekti.

14 Mayıs 1948 tarihinde BM paylaşım kararı uyarınca David Ben Gurion tarafından İsrail Devleti ilân edilecek, ardından Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları saldırıya geçerek Filistin topraklarına girecektir.1949 yılında BM gözetiminde İsrail ve Araplar arasında barış(!) tesis edilerek topraklar İsrail, Ürdün ve Mısır yönetimlerine bırakılmak üzere pay edilir ve İsrail uluslararası statüsünü pekiştirir.

Bu süreçte Siyonizm’in küresel ayağı BM sürekli ikiyüzlü davranmış, hem Arapların tepkisini dindirecek kararlar almış hem de sahada oluşan fiilî duruma sessiz kalarak, çatışma dönemleri sonunda kurduğu barış ya da antlaşma masaları ile fiilî durumu adım adım resmîleştirmiştir.

Bugün emperyalist ABD’nin ileri karakolu Suud ve BAE tarafından desteklenen ve finanse edilen Hadi yönetimindeki Yemen’in başkanlığını yaptığı Arap Ligi ve Türkiye’nin ortaklaşa BM’ye sunduğu kararın ezici bir çoğunlukla onaylanması ve onaylayan devletler arasında sorunun baş mimarı İngiltere’nin ve ABD / İsrail güdümündeki Mısır, Suud, Bahreyn, BAE ve dünyanın diğer bölgelerindeki İngiliz ve ABD mandalarının da olması nedense bende bir heyecan uyandırmadı. Aksine, BM’yi, Cemiyet-i Akvam organizasyonundan beri oluşturan Küresel Siyonist çetenin dizayn ettiği bu yapının süreç dâhilinde gösterdiği hakikat ile vakıaya bakınca temkin ve tedirginlik hissi bende uyanıyor. Siyonizm’in küresel ayak olarak inşâ ettiği bir yapının ”İSRAİL” aleyhine karar alıyor gibi görünmesi kuruluş tarihinden bugüne onlarca defa gerçekleşmişti. Lakin bu kararlar Arapları ve Müslümanları oyalamaktan ve elini kolunu bağlamaktan başka hangi işe yaramıştır?

Irak’ın işgâlinde BM kararı olmaksızın ve mevcut BM yasalarına uygun olmaksızın ABD işgâlinin gerçekleşmesi BM’nin yalnızca bir aldatma kurumu olduğu gerçeğini yeniden hatırlamama olanak sağlıyor. Bizler ibret almadan, tarihi bir masal gibi gördüğümüz müddetçe tekerrür eden tarih karşısında giderek eridiğimiz gerçeği ile yüzleşemeliyiz. Düşmanlarımızın kontrolündeki kurumlarda alınacak göstermelik kararların sahada hiç bir karşılığı olmayacaktır. Sahada etkin olmayan hiç bir güç kendi şartlarını uygulatamayacaktır. Bu kurumlarda alınan kararlar yalnızca toplumsal itirazı bastıracak, tekâmülü engelleyecek ve şartları daha ağır olan süreçler ile bizi yüz yüze getirecektir.

Bu çerçevede tekerrür eden hadiseler karşısında tekâmül kuvvetini yitirmiş ve giderek tükenen dinamizm ile eridiğimizi görmenin elzem olduğunu düşünüyorum. Görece olarak kazanım gibi gelen hadiselerin perdelediği, sonucu hezimet olan süreçlerin tekrarı bizi daha çok yıpratmakta, hadiseler üzerindeki etki ve kontrol sahamızı giderek daraltmaktadır.

Bu topraklarda oluşan bütün sorunların çözümü yine bu topraklarda üretilmedikçe, küresel güçlerin ya da bu güçlerin kontrolündeki küresel kurumların insafına bırakıldıkça tükenişimizin seyri daha da hızlanmaktadır. Mesele öz itibari ile ”ben/bizden doğacak” bir çözüm fikri ve yapısı ile olması gereken mecraya taşınacaktır.

Suat KÜRŞAT

Kaynak: Adımlar dergisi
Etiketler:
ADIMLAR DERGİSİ Avrupa bm fikir Filistin gündem haber Irak’ın işgali Rusya siyaset Siyonizm tarih TEKÂMÜL tekerrür türkiye

BM, ABD'nin açık tehditlerine rağmen, Trump’ın Kudüs kararını 9’a karşı 128 oyla reddetti
20 Aralık 2017



Patronlar dünyası'nın haberine göre; Trump’ın Kudüs kararını eleştiren karar tasarısı, BM Genel Kurulu’nda ABD’nin tehditlerine rağmen 9’a karşı 128 oyla kabul edildi

Türkiye’nin girişimleriyle hazırlanan ve Trump’ın Kudüs kararını eleştiren karar tasarısı, BM Genel Kurulu’nda ABD’nin tehditlerine rağmen 9’a karşı 128 oyla kabul edildi. Oylamada 35 ülke ise çekimser kaldı.

ABD, İsrail, Guatemala, Honduras, Marshall Adaları, Micronezya, Nauru, Togo, Palau, Kudüs kararına karşı oy kullandı.

128 ÜLKE KARŞI ÇIKTI

Türkiye, Almanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, İspanya ve Hollanda'nın da aralarında bulunduğu 128 ülke ABD'nin BM'de oylanan Kudüs kararına karşı çıktı.
Çekimser oy kullanan ülkeler arasında ise Çekya, Kanada, Arjantin, Fiji, Güney Sudan, Romanya, Polonya, Uganda, Panama, Filipinler, Meksika, Macaristan yer alıyor.

Oylama öncesi BM Genel Kurulu'nda kürsüye çıkan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'ye tepki göstererek "BM üyesi bir ülke diğer diğer üyeleri tehdit etti. Bazıları ise gelişme yardımlarının kesilmesiyle tehdit edildi. Bu kabul edilemez. Türkiye asla Kudüs’ü yalnız bırakmayacaktır. Filistin halkı asla yalnız kalmayacaktır. Dünya beşten büyüktür" dedi.
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, "Bu oylama Amerikalıların BM’ye nasıl baktığı ve bizim bize BM’de saygısızlık yapan ülkelere nasıl baktığımız konusunda bir fark yaratacaktır" ifadeleriyle tehditkâr tutumunu sürdürdü.
Ana Haber

size=24]Kuzey Kore, ABD'nin Kudüs hamlesini değerlendirdi: Akıl hastası bunak şaşırtmadı[/size]
09.12.2017



Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, 'bunak' diye seslendiği ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail'deki ABD Büyükelçiliği'ni Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma kararını 'pervasız' ve 'aşağılık' bir hamle olarak nitelendirdi.

Kudüs tartışmasına katılan Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, Trump'ın Kudüs kararına karşı çıkarak "İsrail diye bir devlet var mı ki başkenti Kudüs olsun" dedi.
Kuzey Kore lideri, konuşmasında Trump'a bunak diye seslenerek Kudüs kararı 'pervasız' ve 'aşağılık ifadelerini kullandı.

'DÜNYA BARIŞINI KİMİN TEHDİT ETTİĞİNİ GÖSTERDİ'

AFP'nin aktardığına göre, Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden biri de, yaptığı açıklamada Kudüs gelişmesiyle ilgili şöyle konuştu:

"Akıl hastası bunağın (ABD Başkanı Donald Trump) Birleşmiş Milletler'de yer alan bir egemen devleti (Kuzey Kore) yok etme çağrısı yaptığını göz önünde bulundurarak, bu hamlesine de şaşırmadık."

Açıklamda, ABD'nin hamlesinin 'dünya barışını ve küresel güvenliği kimin tehdit ettiğinin bir kez daha ortaya çıkardığı' belirtilirken, 'meşru haklarını kazanmak için mücadele eden Filistin ve Arap halklarını destekleyecek ve dayanışma içerisinde olacağız' ifadesi kullanıldı.
Sputnik

Suudi Arabistan'dan basına Kudüs uyarısı: Trump'ın kararına ilişkin haber ve programlara yer ve
09 Aralık 2017



Trump'ın kararına ilişkin haber ve programlara yer verilmemesine ilişkin bildiri gönderildiği belirtildi

Suudi Arabistan yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma ve Amerikan Büyükelçiliğini Tel Aviv'den bu kente taşıma kararı hakkında medya kuruluşlarına uyarıda bulunduğu ileri sürüldü.

Londra merkezi Arapça gazete El Arabi el Cadeed gazetesi, talimatın ülkede bulunan TV, radyo ve gazete yöneticilerine gönderildiğini ifade etti. Haberde Suudi yetkililer televizyon kanallarına Trump'ın kararına ilişkin haberlere, haber programlarında çok fazla yer vermemesine ilişkin bildiri gönderdi. Suudi yetkililerin neden bu şekilde bir karar aldığı ise bilinmediği belirtildi.

Suudi Arabistan elçilğinden yapılan yazılı açıklamada, "Ürdün'de yaşayan ve okuyan Suudi Arabistan vatandaşlarının güvenliği korumak adına protestolardan uzak durmaya davet ediyoruz" ifadesine yer verildi.

Bahreyn elçiliğinden de benzer açıklama yapılarak, "halka açık yerlerdeki protesto gösterilerinden uzak durlması" çağrısında bulunuldu.

T24
ETİKETLER
suudi arabistan haber medya basın trump sınırlama basına kudüs uyarısı israil başkent

Siyonistler Kudüs duvarına ABD ve İsrail bayrağı yansıttı!..
06 Aralık 2017



ABD Başkanı Trump'ın Kudüs kararı Siyonistleri sevince boğdu!İsrailliler, Kudüs'ün surlarına lazerle ABD ve İsrail bayrağı yansıttı!


ABD Başkanı Donald Trump'ın, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararına tepkiler devam ederken, İsrailliler skandal bir harekette bulundu.

SURLARDA İSRAİL BAYRAĞI

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'le ilgili resmi açıklamayı yaptığı sırada İsrailliler, Kudüs'te surlara ABD ve İsrail bayrağını yansıttı.
Haber Fedai

Filistinliler ile işgalci İsrail askeri arasında çatışma çıktı
07.12.2017



Trump'ın Kudüs kararını protesto eden Filistinliler ile işgalci İsrail askeri arasında çatışma çıktı. Olayda çok sayıda protestocu yaralandı.

Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdıklarına ilişkin kararını açıklamasının ardından şehirde hareketli dakikalar yaşanıyor. Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararına ‘ABD cehennemin kapılarını açtı” diye tepki gösteren Hamas, cuma gününü “Öfke Cuması” ilan ederek tüm Filistinlilere “Kudüs’e destek” için toplanma çağrısında bulundu.Ancak Filistinliler yarını beklemeden sokaklara döküldü. Haaretz gazetesi, İsrail askerleri Filistinlilerin Batı Şeria ve Gazze bölgesinde çatıştığını aktarıyor.

Reuters haber ajansının geçtiği fotoğraflarda İsrail askerinin protestoculara çok sert müdahalede bulunduğu görülüyor. Haaretz Batı Şeria'da 14 protestocunun biber gazından, iki Filistinlinin de plastik mermi nedeniyle yaralandığını bildirdi.

PROTESTOLAR SABAH SAATLERİNDE BAŞLADI

Sabah saatlerinde Gazze Şeridi’ndeki Filistinli grupların çağrısı üzerine düzenlenen gösteriye yüzlerce kişi katıldı. ABD ve İsrail bayraklarının yakıldığı gösteride Filistin bayrakları ve ABD’nin Kudüs kararını protesto ettiklerini ifade eden yazıların olduğu dövizler taşındı. Beytüllahim’de düzenlenen protestolarda da ABD ve Trump posterleri yakıldı. Doğuş Kilisesi’nin avlusunda toplanan onlarca gösterici, ellerinde üzerleri çarpı işaretiyle çizilmiş Trump resimleri taşıdı. Göstericiler, “Amerika yılanın başıdır, Filistin halkı teslim olmayacak” şeklinde sloganlar attı.

Ana Haber
israil ABD çatışma Gazze Filistin protesto Hamas ifade sabah

İran Devrim Muhafızları Komutanı: Ortadoğu'da yeni bir savaş İsrail'in yok edilmesi ile sonuçlanır
24.11.2017

İran Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi, dün yaptığı açıklamada bölgede yeni bir olası savaşın 'İsrail yok edilmesi' ile sonuçlanacağını söyledi. Caferi, böyle bir durumda Filistinli Hamas örgütü ile Lübnan Hizbullah'ının İsrail'e karşı 'direniş cephesi' ile birlikte hareket edeceğini vurguladı.

İran Devrim Muhafızları'ndan Hizbullah açıklaması: Müzakere edilemez
İran medyasının aktardığına göre Caferi, çok sayıda İran Devrim Muhafızları'nın alt kolu olan gönüllü Besic milisinin katıldığı etkinlikte yaptığı açıklamada bölgede olası bir yeni savaşın 'İsrail'in yok oluşu' ile sonuçlanacağını savundu.
Caferi "Bugün yeni bir savaşın İsrail'in yok edilmesi ile sonuçlanacağını söylemek kanıtlanmış bir iddia" ifadelerini kullandı.

'ARTIK BÜYÜK DİRENİŞ CEPHESİ OLUŞTURULDU'

2008'de Hamas ile İsrail arasındaki savaş ile 2006'daki Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşa atıf yapan Caferi, 'İsrail'in 33 Gün Savaşı ile 22 Gün Savaşı'nda direniş cephesinin gücünün bir kısmını gördüğünü' söyledi

"Artık büyük direniş cephesi oluşturuldu. Bu iddia da kanıtlandı" diyen İran Devrim Muhafızları komutanı Caferi, Lübnan Hizbullah'ının saldırıya uğraması halinde 'direniş cephesinin' diğer bileşenlerinin onun yardımına gideceğini söyledi.

'DİRENİŞ CEPHESİNİN KADERİ BİRBİRİNE BAĞLI'

Caferi "Direniş cephesinin kaderi birbirine bağlı ve hepsi birleşmiş halde. Eğer İsrail onun bir parçasına saldırırsa diğer parçası yardıma gelir" ifadelerini kullandı.

Caferi aynı konferansta Suudi Arabistan'dan birkaç gün önce yapılan Hizbullah'ın silah bırakması önerisinin 'müzakere edilemez' olduğunu da söylemişti.

Caferi "Hizbullah, Lübnan'ın düşmanlarıyla —ki bu düşman, İsrail- savaşmak için silahlı olmak zorunda. Lübnan'ın emniyetini korumak için en iyi silahlara sahip olmaları lazım. Bu mesele müzakere edilemez" demişti.

Caferi'nin sözleri Lübnan Başbakanı Saad el Hariri'nin Suudi Arabistan'da istifa ederek Hizbullah'ı ve İran'ı, Arap ülkelerinin işlerine karışmakla suçlamasının ardından gerilimin yükseldiği bir dönemde yapıldı.

Hariri istifasını Cumhurbaşkanı Mişel Aun'un isteği üzerine askıya almıştı.
Pazar günü Suudi Arabistan'ın önerisiyle toplanan Arap Birliği ise, Irak ile Lübnan'ın karşı çıkmasına rağmen sonuç bildirgesinde Hizbullah'ı "Arap ülkelerinde terörizmi ve aşırıcı grupları gelişmiş silah ve balistik füzeler ile desteklemekle' suçlamıştı.

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da "İran'ın tehditleri tüm sınırları aştı ve bölgeyi tehlikeli bir cehenneme itti" ifadelerini kullanmıştı.

SUUDİ VELİAHT PRENS: HAMANEY, ORTADOĞU'NUN YENİ HİTLER'İ

ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times'a bir röportaj veren Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ise İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'i 'Ortadoğu'nun yeni Hitler'i' olarak niteledi.

Aynı zamanda ülkesinin savunma bakanı olan Veliaht Prens "İran'ın dini lideri Ortadoğu'nun yeni Hitler'i. Ama biz Avrupa'dan düşman karşısında ödün vererek geri çekilmenin işe yaramadığını öğrendik. İran'ın yeni Hitler'inin Avrupa'da yaşananları Ortadoğu'da tekrarlamasını istemiyoruz" dedi.
Sputnik

Hamas: Bütün baskılara rağmen İsraili tanımayacağız
15.04.2017

Hamas liderlerinden Muşir El-Mısri, “Her türlü kuşatma ve komploya rağmen İsrail’i asla tanımayacağız” dedi.

Gazze'de İslamî Direniş Hareketi Hamas öncülüğünde Mahmud Abbas ve İsrail protesto edildi.

Gazze’deki Filistinliler, Gazze’yi krizlere boğma tehdidinde bulunan Mahmut Abbas’ı ve Siyonist İsrail'i protesto ederken Hamas liderlerinden Muşir- El-Mısri de yaptığı açıklamada İsrail'i asla tanımayacaklarını söyledi. Gazze’nin kuzey bölgesinde Beytlahiye’deki Selim Ebu Müslim Camii yakınlarında yapılan gösteride konuşan milletvekili Muşir El-Mısri, “Her türlü kuşatma ve komploya rağmen İsrail’i asla tanımayacağız” dedi.

Öte yandan Gazze’nin birçok bölgesinde Hamas öncülüğünde yapılan gösterilerde, göstericilerin Siyonist Başbakan Benyamin Netanyahu ile Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’ın posterlerini birlikte yakmaları da dikkat çekti.
Millî Gazete

Filistin’e İsrail yerleşimleri konusunu Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıma çağrısı
27.12.2016



Filistinli gruplar, BMGK'deki kararın ardından İsrail’in Filistin topraklarındaki yerleşim birimleri inşası konusunun Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) taşınması çağrısı yaptı. Fetih, Hamas, İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi grupları bünyesinde toplayan Ulusal ve İslami Güçler Birliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, İsrail'i, BMGK'nın aldığı kararları uygulamaya zorlamak için uluslararası düzeyde çalışmanın gerekliliğine işaret edildi.

‘İSRAİL İŞLEDİĞİ SAVAŞ SUÇU KARŞISINDA YARDILANMALI’

Yerleşim birimleri inşaatı konusunun, Filistin halkına karşı işlenmiş bir savaş suçu olması itibarıyla UCM'ye taşınması çağrısı yapılan açıklamada, İsrail'in bu uygulamalarından ötürü yargılanması gerektiği vurgulandı. BMGK, geçen cuma günü 2334 sayılı kararıyla İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yasa dışı tüm yerleşim faaliyetlerini 'derhal ve tamamen' durdurmasını talep etmişti. Karara uymayacağını açıklayan İsrail’in ise yeni yerleşim birimlerinin inşasına karar vereceği kaydedilmişti.
KanyaK:Sputnik

Açlık grevindeki Filistinli gazeteci Kayk için 'ölüm çok yakın'
11/02/2016



Filistin Esir İşleri Heyeti tarafından yapılan açıklamada, 79 günden beri açlık grevini sürdüren Kayk'ın bulunduğu Afule Hastanesinin raporunda, "Kayk'ın göğüs ağrılarında ciddi bir artış söz konusu ve durumu kötüleşmeye doğru ilerliyor" ifadelerine yer verildi.

Filistin Esir İşleri Heyeti, İsrail'in idari tutukluluk kararı ve keyfi uygulamalarını protesto amacıyla 79 gündür açlık grevi yapan tutuklu gazeteci Muhammed el-Kayk'ın "ölümünün çok yaklaştığını" duyurdu.

Heyetten yapılan yazılı açıklamada, 79 günden beri açlık grevini sürdüren Kayk'ın bulunduğu Afule Hastanesinin raporunda, "Kayk'ın göğüs ağrılarında ciddi bir artış söz konusu ve durumu kötüleşmeye doğru ilerliyor" ifadelerine yer verildi.

"Açlık grevini sürdürmesi nedeniyle vücudunda olumsuz gelişmelere tanıklık edilen Kayk'ın günden günden daha çok ölüme yaklaştığı" aktarılan açıklamada, "Hastane raporu, Kayk'ın ölüme daha çok yaklaştığın ve grevi sonlandırsa bile artık eski sağlığına kavuşmayacağı bir aşamaya geldiğini gösteriyor" denildi.
SADECE SU İÇİYOR

İsrail'in Afule Hastanesi'nde yatan ve konuşma gücünü kaybeden Muhammed el-Kayk'ın duyma hissini de kaybetmek üzere olduğuna vurgu yapılan açıklamada, gazetecinin, her türlü ilacı almayı reddettiği ve sadece su aldığı kaydedildi.

İsrail askerlerince 21 Kasım 2015'te Ramallah'taki evinde gözaltına alınan Kayk, İsrail'in idari tutukluluk kararı ve keyfi uygulamalarını protesto etmek için gözaltına alındıktan 4 gün sonra açlık grevine başlamıştı. İsrail makamları, aralık ayında Suudi Arabistan'ın El-Mecd televizyonunda görev yapan Kayk'ın "Mesleği aracılığıyla şiddete teşvik etmek" suçlamasıyla 6 ay tutuklu kalmasına karar vermişti.

İsrail'in "idari tutukluluk" adını verdiği uygulamayla, istihbarat bilgilerine dayanılarak, Filistinliler 1 ila 6 ay hapsediliyor. Tutuklunun, "İsrail güvenliği için tehlike teşkil ettiğine" karar verilmesi halinde ise askeri hakim, suç isnadında bulunmadan tutukluluk süresini 5 yıla kadar uzatabiliyor
Radikal

Netanyahu'nun köpeği konuklarını ısırdı
10.12.2015



İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün akşam resmi konutunda verdiği bir davette köpeği yüzünden zor durumda kaldı.
Binyamin Netanyahu'nun "Kaiya" adlı köpeği, Yahudilerin dini Hanuka Bayramı veslesiyle yapılan mum yakma töreni sırasında iki konuğu ısırdı.
"Kaiya"nın gazabına uğrayanlar, Netanyahu'nun partisi Likud'un milletvekillerinden Sharren Haskel ile İsrail dışişleri bakan yardımcısının eşi Or Alon.
Köpeğin, Haskel'in kendisini beslemek istemesine tepki gösterdiği bildiriliyor.
Netanyahu ailesi bir süre önce dişi köpeği bir hayvan kurtarma merkezinden almıştı.
10 yaşındaki köpeğin ilk kez konutta böylesi bir skandala neden olduğu belirtiliyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ağustos ayında Twitter sayfasında yeni köpeği ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafını yayımlamıştı.
Netanyahu, "Kaiya evimize o kadar çok ışık getirdi ki!" diye yazmıştı.
BBCT

Netanyahu'nun İngiltere ziyareti protestolarla başladı
10.09.2015

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun İngiltere ziyareti, Filistin'i destekleyen ve savaş karşıtı gruplar tarafından protesto edildi. Karşı gösteri düzenleyen İsrail destekçisi gruplar ile protestocular arasında yaşanan gerginlik nedeniyle bazı göstericiler gözaltına alındı.

Londra'daki Başbakanlık binası önünde, İngiltere'de Filistinliler için barış ve adalet kampanyaları yürüten Palestine Solidarity Campaign (PSC) ile savaş karşıtı "Stop the War Coalition" tarafından düzenlenen protestoya, Filistin'i destekleyen kampanyalar yürüten "El Aksa'nın Dostları" ve Britanya Müslüman Birliği (MAB) de dahil çok sayıda sivil toplum kuruluşu üyesi destek verdi.

Siyonizm karşıtı Yahudilerin de destek verdiği gösteriye katılan yüzlerce protestocu, gösteride "İsrail terör devletidir", "Filistin'e özgürlük", "Netanyahu (burada) istenmiyor" ve "David Cameron utan" şeklinde slogan atarken, üzerinde "Filistin için özgürlük", "Savaş suçlusu Netanyahu'yu tutuklayın" ve "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını durdurun" yazılı pankartlar ile Filistin bayrakları açtı.

Gösteri sırasında Netanyahu ve Cameron maskesi takan protestocular, ellerinde geçen yıl İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden bazı Filistinli ailelerin fotoğraflarını taşıdı.

İMZA KAMPANYASINA DESTEK VERENLERİN SAYISI 108 BİNİ AŞTI

Bu arada, Netanyahu'nun Londra'ya geldiğinde, işlediği iddia edilen "savaş suçları" nedeniyle gözaltına alınması için başlatılan imza kampanyasına destek verenlerin sayısı 108 bini aştı.

Parlamentonun sayfasında yer alan ve sadece İngiliz vatandaşları ile İngiltere'de ikamet edenlerin destek verebildiği imza kampanyalarının 100 binden fazla kişi tarafından desteklenmesi halinde konunun parlamentonun gündemine taşınıp taşınamayacağı değerlendirmeye alınıyor ancak bu değerlendirmeye ilişkin hükümetten henüz bir açıklama gelmedi.
İngiliz hükümeti, yine parlamentonun sayfasında yer alan ve 10 bin kişinin imzasını alan kampanyalara da cevap vermekle yükümlü. Buna göre, İngiliz hükümetinden kampanyaya geçen ay verilen cevapta "Uluslararası ve Birleşik Krallık yasaları kapsamında, Başbakan Netanyahu gibi, ziyarette bulunan yabancı devletlerin liderlerinin dokunulmazlıkları bulunuyor. Bu kişiler gözaltına alınamaz veya tutuklanamaz" denilmişti.

İngiliz mevkidaşı David Cameron başta olmak üzere, başkent Londra'da üst düzey görüşmelerde bulunması öngörülen Netanyahu'nun, diplomatik dokunulmazlığı bulunuyor.
http://tr.sputniknews.com/avrupa/20150910/1017654549.html#ixzz3lHu8HKhC

İşgalci İsrail: "Gazze'de biri asker 2 İsrailli rehin"
9 Tem 2015



El Cezire'nin haberine göre işgalci İsrail Savunma Bakanlığı, iki İsrailli'nin Gazze'de rehin tutulduğunu açıkladı. Savunma Bakanlığı'nın iddiasına göre Etyopya kökenli 28 yaşındaki İsrail askeri Hamas tarafından rehin tutuluyor.

İşgalci İsrail Savunma Bakanlığı Etyopya kökenli Yahudi askeri Afram Mengistu'nun Hamas tarafından tutulduğunu iddia ederken, ismini vermediği Arap kökenli diğer İsrail vatandaşının da Gazze'de rehin olduğunu öne sürdü. Bakanlığın açıklamasında "Savunma Bakanlığı teşkilatı şu an Gazze'de tutulan İsrailli Arap'ın durumuyla ilgileniyor" denildi.

İşgalci İsrail medyası 28 yaşındaki Arbera Mengistu'nun geçen yıl Ağustos'taki saldırılar sırasında Gazze Şeridi’ne yakın bir noktada denizde yüzerken 'kaybolduğunu' haberlerine yer verdi. Haaretz gazetesi, askerin nerede olduğuyla ilgili bilgi bulunmadığını idida ederken, muhafazakar medya askerin Hamas tarafından rehin alındığını öne sürdü.

Kaynak: Al Jazeera

Siyonist işgalci İsrail'in engellerine rağmen Mescid-i Aksa'da 200 bin Filistinli Ramazan'ın ilk cuma namazını kıldı
19 Haz 2015

Al Jazeera'nın haberine göre; Yaklaşık 200 bin Filistinli, siyonist işgalci İsrail’in Kudüs'te kurduğu askeri barikatlara ve 40 yaş sınırına meydan okuyarak Ramazan'ın ilk Cuma namazını Mescid-i Aksa’da kıldı.

On binlerce Filistinli Ramazan ayının ilk Cuma namazını Mescid-i Aksa'da kıldı. Sabahın erken saatlerinde askeri kontrol noktalarını geçerek Kudüs'e giden Filistinliler, Aksa'nın yakınlarında da işgalci İsrail engeliyle karşılaştı.

Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinin yakınlarındaki yolları trafiğe kapatan işgalci İsrail askerleri, otobüsler dışında hiçbir aracın geçişine izin vermedi.

Aksa'ya yürüyerek ulaşabilen on binlerce Filistinli, Ramazan ayının ilk haftasında Aksa'nın avlusunu doldurdu.

Kudüs’te İslami Vakıf ve Kutsal Mekanlar Genel Müdürü Azzam Hatip, işgalci İsrail’in oluşturduğu tüm engellere rağmen, Mescid-i Aksa Cuma namazını kılabilen Filistinlinin sayısı 200 bin civarında olduğunu, caminin avlusunun çok kalabalık hale geldiğini söyledi.

Utanç duvarı, güvenlik önlemleri, 40 yaş sınırı engelleri

Kudüs'e girmelerine izin verilmeyen Filistinliler ise, utanç duvarını aşıp Mescid-i Aksa'ya geçmek için farklı yollar denedi. Duvara iple tırmanarak Kudüs'e geçebilen Filistinli gençler, Aksa'ya ulaşabildi.

İşgalci İsrail polisi, 40 yaşı altında Mescid-i Aksa’da kılmak isteyen gençlere ise camiye giriş izni vermedi.

Mescid-i Aksa'da Cuma namazını kılabilen Hüsniye Amel (68), "Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Nablus'tan yola çıktım. İşgalci İsrail askeri kontrol noktalarından geçerek de olsa Mescid-i Aksa'ya ulaşabildim elhamdülillah” dedi.

Amel, “Burada olduğum için çok mutluyum. Burası bizim mescidimiz ve ondan vazgeçmeyeceğiz. Çocuklarım ise 40 yaşın altında oldukları için maalesef gelemediler" ifadeleri kullandı.

İşgalci İsrail polisi, Filistinlilerin Mescid-i Aksa'ya akın etmeleri çağrısı üzerine, Doğu Kudüs'te ramazan ayı boyunca cuma günleri güvenlik önlemlerini artıracağını, Mescid-i Aksa'ya girişlerde 40 yaşın altındaki erkeklere izin verilmeyeceği ancak kadınlar için yaş sınırlaması getirilmediğini belirtmişti.

İsrail içerisindeki Filistinlilerin kurduğu "1948 Toprakları İslami Hareketi" tarafından, 10 Haziran'da yapılan açıklamada, Ramazan ayında Mescid-i Aksa'ya akın edilmesi çağrısında bulunulmuştu.

2003 yılında inşa edilen Filistinlilerin ‘Utanç Duvarı’ olarak adlandırdığı beton duvar ile ayrılan Batı Şeria ile Kudüs arasında çok sayıda İsrail askeri kontrol noktası bulunuyor.

2 milyon kişiden sadece 400’üne Cuma izni

Gazze’de yaşayan yaklaşık 2 milyon Filistinli, normal şartlarda İsrail’in izin vermemesinden dolayı Mescid-i Aksaya gidemiyor. İsrail, bu yıl Ramazan ayına mahsus sadece 400 Filistinliye Gazze’den Mescid-i Aksa’da Cuma namazını kılmak için izin verdi.

Gazze'de yaşadıkları için İsrail tarafından normal şartlarda Kudüs'e geçişlerine izin verilmeyen Filistinlier, Mescid-i Aksa’nın içinde mekânlarda hatıra fotoğrafları çektirdiler. Filistin Kızılayı'nın görevlendirdiği bazı Filistinliler, kalabalığın üzerine fıskiyelerle su serperek sıcağın etkisini azaltmaya çalıştı.
Haber 93

Siyonist işgalci İsrail: 2014'te Gazze'ye düzenlenen saldırılar hukuka uygun
14 Haz 2015

El Cezire'nin haberine göre; Siyonist işgalci İsrail İçişleri Bakanlığı Gazze'ye geçen yıl Temmuz'da başlayıp 50 gün süren saldırıların 'hukuka uygun' olduğunu savundu. 1500'e yakın sivilin hayatını kaybettiği saldırılarla ilgili raporunu yayınlayan bakanlık, 'hedefler meşruydu' iddiasında bulundu.

Siyonist işgalci İsrail'in, Gazze şeridine yönelik saldırısı 50 gün sürmüştü.

Siyonist işgalci İsrail İçişleri Bakanlığı Gazze'ye geçen yıl Temmuz'da başlayıp 50 gün süren saldırıların 'hukuka uygun' olduğunu savundu.

BM'ye göre 551'i çocuk, 299'u kadın 1500'e yakın sivilin öldüğü saldırılarla ilgili raporunu yayınlayan bakanlık, "Dışardan bakanlara apaçık sivil hedeflerin ayrım gözetkemsizin vurulduğu yönünde intiba bıraksa da sivil gibi görünen sadecec sivil gibi görünen askeri hedeflere yönelik saldırılar meşrudur. Çünkü bunlar terör örgütlerinin askeri operasyonlarının bir uzantısıdır" iddiasına bulundu.

Bakanlık, 2 bin'den fazla sivilin hayatını kaybetmesine "Talihsiz" demekle yetinirken, bu kayıpların silahlı grupları siviller arasında hareket etmesi nedeniyle gerçekleştiğini iddia etti.

İsrail'in Gazze'ye 7 Temmuz 2014'de başlattığı, 51 gün süren saldırılarında 2 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, 11 binden fazla kişi yaralanmıştı.
Saldırılarda 17 bin 200 ev, 73 cami ve 24 okul tamamen yıkılmış, binlerce bina hasar görmüştü.

İsrailli Sessizliği Kırmak adlı insan hakları örgütü İçişleri Bakanlığı'nın raporunun tam tersi bugulara ulaşarak, İsrail ordusunun geçen yaz Gazze Şeridi'ne düzenlediği "Koruyucu Hat" operasyonunda, askerlere "hareket eden her şeye ateş etme" emri verildiğini açıklamıştı.
Haber 93

İSRAİL ASKERLERİNDEN KATLİAM İTİRAFI
05 May 2015



İsrail'in geçen yıl Gazze'ye düzenlediği kanlı operasyona katılan İsrailli askerler katliam emirlerini itiraf ettiler.

''Sessizliği Bozmak', İngilizce adıyla 'Breaking the Silence' isimli insan hakları derneği, geçen yaz 2200 Filistinlinin katledildiği Gazze operasyonuna katılan 60 İsrailli askerle görüştü. İsrail'in Koruyucu Hat Operasyonu'na katılan askerlerin ifadelerini rapor olarak yayınladı.
Raporda operasyona katılan bir askerin "Gazze'ye karadan ilerleyen askerlere verilen angajman kuralı 'Ateş açın, her yere, hareket eden her şeye ateş açın. Yapacağınız ilk şey bu' şeklindeydi" dediği aktarılıyor. 240 sayfalık rapor hazırlanırken muharip askerlerin yanı sıra üst düzey rütbeli asker ve komuta odası görevlileriyle de görüşüldü. Askerler ifadelerinde bombaladıkları binaların 'meşru hedef' olup olmadığını bilmediklerini söyledi.
Raporda askerlerin kasıtlı olarak Filistinli sivilleri öldürdüğü vurgulandı. Operasyonda verilen emirlerin 'uluslararası hukuka' aykırı olduğu ifade edildi.
İSRAİL 'SİVİLLERİ GÖZETTİK' DEMİŞTİ
Raporda "Askerlerin ifadeleri, İsrail ordusunun operasyonla ilgili açıklamalarını doğrulamıyor. Askerlerin söyledikleri İsrail ordusunun resmi açıklamalarına zıt bir durum ifade ediyor" denildi. İsrail'in geçen yıl temmuz ayında başlattığı operasyon 50 gün sürmüştü.
Etik Haber

Uluslararası Af Örgütü: İsrail savaş suçu işlemiştir
05.11.2014



Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Filistinli sivillerin evlerini hedef alarak savaş suçu işlediğini bildirdi.

Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in yaz boyunca sürdürdüğü Gazze saldırılarında aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu Filistinli sivillerin evlerini hedef alarak, savaş suçu işlediğini bildirdi.
Örgütün "Enkaz Altındaki Aileler: İsrail'in Evlere Yönelik Saldırıları" başlıklı raporunda, temmuz ve ağustos ayında İsrail'in, Gazze'ye yönelik operasyonu kapsamında, ailelerin bulunduğu evlerin hedef alındığı ve bunun sonucunda çok sayıda Filistinli sivilin öldüğü kaydedildi.
Af Örgütü raporunda, evlere yönelik saldırıların havadan ve sık sık gerçekleştirildiği belirtilerek, 18 bin evin tahrip edildiği, bazı saldırılarda ise evlerde bulunan aile fertlerinin feci şekilde can verdikleri bildirildi.
Raporda, şu ifadeler yer aldı:
"Raporda belgelenen, 3 katlı bir binanın hedef alındığı ölümcül saldırıda, 4 ailenin 18'i çocuk 36 üyesi öldürüldü. İsrail binanın neden hedef alındığını halen açıklamadı. Ancak Af Örgütü binada muhtemel askeri hedeflerin olduğunu belirledi. İkinci ölümcül bir saldırıda ise Hamas'ın askeri kanadı El-Kassam Tugayları'na üye, Ebu Jame ailesinin evinin önünde bulunan bir kişi hedef alınmış gibi görünüyor. Bu eve yapılan saldırıda ev tamamen dümdüz edilmiş, 19'u çocuk 25 sivil hayatını kaybetmişti. İsrailli yetkililer bu saldırıların düzenlenmesine yönelik herhangi haklı bir sebep göstermeyi başaramadı. Bu rapordaki bazı durumlarda Af Örgütü herhangi bir muhtemel askeri hedef belirleyemedi.
Doğrudan ve kasıtlı olarak sivillerin hedef alındığının görüldüğü bu durumlarda, saldırılar savaş suçu teşkil ediyor. Af Örgütü tarafından araştırılan tüm durumlarda ev sakinlerinin, saldırılar öncesinde uyarılmadığı ortaya çıktı. Eğer uyarılar yapılsaydı, bu kadar çok sivil can kaybı yaşanmazdı. Bu açıkça ortada."
"Tüm çocuklar yanmıştı"
Raporda, İsrail güçlerinin saldırısına uğrayan ailelerin ifadelerine de yer verildi. Saldırılardan kurtulan kişilerin bombardıman sonrası moloz yığınına dönüşen evlerden çocukları ve akrabalarını korku içinde nasıl kurtarmaya çalıştıkları, raporda detaylı şekilde aktarıldı.
İsrail'in sivillerin evlerine yönelik saldırılarının yıkıcı sonuçları olduğunun belirtildiği raporda, evine düzenlenen saldırıdan kurtulan Halil Abed Hassan Ammar'ın şu sözleri yer aldı:
"Korkunçtu. Kimseyi kurtaramadık. Tüm çocuklar yanmıştı. Hangisi benim çocuğum, hangisi komşunun ayırt edemiyordum. Kimi taşıyabildiysek, ambulansa taşıdık. Sadece en büyük çocuğum İbrahim'i tanıdım. Ayakkabılarından tanıdım. O ayakkabıları iki gün önce almıştım."
Uluslararası topluma çağrı
Raporda yer verilen saldırıların ayrıntılarını İsrail'in tasdik etmediği, ayrıca bu saldırıların neden gerçekleştiğine dair talep edilen açıklamaya yanıt vermediği bildirildi.
Filistinli ve İsrailli yetkililer savaş suçları iddialarını bağımsız ve tarafsız olarak soruşturmada başarısız oldukları için, uluslararası toplumun Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (ICC) bu iddiaları soruşturmasına destek vermesi gerektiği belirtildi.
Raporun detaylarına ilişkin açıklama yapan örgütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı Direktörü Philip Luther, şunları belirtti:
"İsrail güçleri, yüzsüzlükle sivillerin evlerine bir dizi saldırı düzenleyerek savaş yasalarını çiğnedi. Rapor, kaçmaya fırsatı olmayan ve saldırılarla ilgili uyarılmayan Filistinli sivillerin hayatlarının şok edici şekilde ihmal edildiğini gösteriyor. Evlere yönelik yinelenen ve orantısız saldırılar, İsrail'in mevcut askeri taktiğinin hatalı ve temelde uluslararası insani hukuk ilkeleriyle bağdaşmadığına işaret ediyor. İsrailli yetkililer cevap vermeli. Uluslararası toplum, ciddi ihlallerin ebedi döngüsüne ve cezasız kalmaya son vermek için acil adımlar atmalı."
İsrail'in, yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze'ye 7 Temmuz'da başlattığı ve 51 gün süren saldırılarında, 2 bin 157 kişi hayatını kaybetmiş, 11 binden fazla kişi yaralanmıştı.
TRT Türk

İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin: "İsrail'deki birçok Arap, Yahudilerin ırkçılığına maruz kalmaktadır"
26.10.2014



İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, "İsrail'deki birçok Arap, Yahudilerin ırkçılığına maruz kalmaktadır" dedi.

İsrail basınında yer alan bilgiye göre Rivlin, Tel-Aviv'in doğusundaki Kfar Kassem köyünde 47 Filistinlinin ölümüne neden olan ve "1956 katliamı" olarak da bilinen olayın yıl dönümünde yaptığı konuşmada, "Kfar Kassem katliamında neler yaşandığını çok dikkatli biçimde incelememiz ve bunu gelecek nesillere anlatmamız gerekiyor. Burada gerçekten büyük bir suç işlendi ve bu hatanın tamir edilmesi gerekiyor" ifadesini kullandı.
Rivlin, İsrail'deki Arap toplumunun yıllardır ayrımcılığa maruz kaldığını hatırlatarak, "İsrail'deki birçok Arap, Yahudilerin ırkçılığına maruz kalmaktadır" diye konuştu.
Rivlin, "Ülkemizde yaşayan Arap nüfusu, her zaman İsrail'in bir parçası olacaktır" görüşüne yer verdi.
Rivlin, hiç kimsenin milletinden dolayı ülkeden kovulamayacağını vurgulayarak, İsrail'in Yahudi toplumunun ana vatanı olduğunu da sözlerine ekledi.

Öte yandan, Rivlin, görevi başındayken "1956 katliamı" etkinliklerine katılan ilk İsrail Cumhurbaşkanı oldu.

Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, 2007'de köye yaptığı ziyarette katliamdan dolayı özür dilemişti.

Kfar Kassem köyünde 29 Ekim 1956 yılında sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ancak bundan haberdar olmayan ve işlerinden dönen 47 Filistinli, İsrail askerleri tarafından öldürülmüştü..
TRT Türk

BİR İSRAİL ANALİZİ
Erdal Sarızeybek
07 Aralık 2013

Tarihimize Not Düşmek İçindir Sebebi tarihin derinliklerinde…

2001’de ABD Başkanı Bush’un ve 2004’te de Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın, bugünkü Orta Doğu’da yaşanan çatışmalar için ‘Haçlı Seferi’ ifadesini kullanmış olmaları, dikkatimizi bu seferlere çekiyor.

Bilindiği üzere Haçlı Seferleri, 1071 Malazgirt savaşı sonunda Anadolu’da yenilen Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans’ın Avrupa topraklarına geri çekilip, yeni güçler toplayarak Anadolu’ya ve kutsal topraklara yaptığı seferlerin adıdır. 1905-1270 yılları arasında kesintili olarak 265 yıl sürmüş olup, tam sekiz kez Haçlı orduları Anadolu ve kutsal topraklara saldırmıştı.

Haçlı’nın üç temel amacı vardı;

“Anadolu’yu ele geçirip Türk varlığına son vermek, kutsal toprakları, başta Kudüs, ele geçirmek ve Orta Doğu’daki Müslüman coğrafyanın ekonomik kaynaklarına el koymak”.

İsrail’in hedef aldığı Tevrat’ta geçen vaad edilmiş topraklar ise, MS. 70’te, Roma egemenliği altına girdi. Ardından, MS.636’da, Müslümanların eline geçti ve Emevi- Abbasi dönemi başladı. Nihayetinde 1’nci Haçlı seferleri sonunda Kudüs Haçlıların eline geçti(1099) ve Haçlılar Müslümanları olduğu gibi, Yahudileri de kırdı geçirdi.

Birinci Haçlı seferi sonunda el değiştiren Kudüs, ‘cihad’ mantığı ile yapılan bir savaş sonucu yeniden Müslümanların eline geçer. 1187 yılında, Selahaddin Eyyubi Hittin Savaşı sonunda Kudüs’ü Haçlıların elinden geri alır ve nihayetinde, 1517’de, Yavuz Sultan Selim bu toprakları Osmanlı topraklarına dahil eder. 400 yüz yıl Osmanlı idaresinde kalan Kudüs, Birinci Dünya Harbi’nde İngilizlerin, oradan da İsrailoğullarının eline geçer...

Bu tarihsel süreç içerisinde yaşanan Hıttın savaşı, İsrailoğullarına korku salan en önemli savaşlardan biridir. Çünkü Müslümanların cihad çağrısı ile toplanarak, bölgedeki Müslüman olmayan unsurlara karşı topyekun savaşması ve yenmesi, İsrailoğulları’nın bilinç altında ‘topyekun imha’ korkusu yaratır.

Günümüzde ise, bir zamanlar birbirini kıran Hıristiyan-Yahudi ikilisi, şu an Kitab-ı Mukaddes adı altında ittifaka giriyor. Yani İsrail’in karşısında artık bir Roma tehdidi yoktur. İsrail tehdidi, Müslüman coğrafyada arıyor…

Tüm bunlar gözönüne alındığında, bin yıl öncesi hedefine ulaşamayan Haçlı’nın karşısında artık tek engel kalıyor; o da, Anadolu ve Anadolu’daki Türk varlığı.

Bölge tarihçesinin kısa özeti bu…

İsrail’e bu tarihsel pencereden bakıldığında şöyle görülüyor; İsrail 1948 yılında kuruldu ama kurulduğu gün dahil günümüze kadar çevre ülkeleriyle savaş halinde bir devlet. 1948, 1967 ve 1973 yıllarında çıkan savaşları bir hatırlayınız; İsrail başta Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak’la hep savaştı...

Bakınız İsrail haritasına, çevresinde neredeyse savaşmadığı ülke kalmadı İsrail’in.

Bu savaşlar yeni toprak işgalleri için bir zemin hazırlamış olsa bile, İsrail bu savaşları daha ne kadar sürdürebilir?

Bugüne kadar yapıldığı gibi, İsrail’in bu savaşları artık sürdürebilmesi mümkün görülmüyor.

Çünkü doğrudan savaş, gün gelir İsrail’i bölgede müşterek hedef haline getirebilir ve 1187’deki Selahaddin Eyyubi’nin yaptığı Hıttın savaşı gibi bir savaş çıkabilir, cihad olgusu güç kazanıp, bırakın işgal edip genişlemeyi, İsrail’i kendi topraklarını koruyamaz hale düşürebilir.

Bu noktada, bölgedeki Müslüman ülkelerin topyekun bir savaşa girerek İsrail’i yok etmeye çalışması, en büyük endişe olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle İsrail doğrudan cepheye girmiyor, Müslüman-Yahudi savaşına yol açmak istemiyor.

Bu nedenle İsrailoğulları yeni stratejiler arıyor…

Peki, nasıl bir strateji ortaya konulmalı ki İsrail hem Ortadoğu’da bir savaşın dışında kalsın, hem de hedeflerine ulaşabilsin?

Bu analiz ışığında, yeni İsrail stratejisinin bu iki temel tehdidi,” nükleer silah ve cihad”, etkisiz hale getirecek bir yol izlemesi gerekir ki varlığını koruyabilsin, zaten yeni İsrail stratejisi de bu temel üzerinde kuruluyor.

Bu da bize İsrail siyasetinin geleceği konunda ipuçları veriyor; bölge coğrafyasında nükleer silah potansiyeline sahip diğer ülkeleri vurmak, ayrıca Müslümanların cihad mantığı ile birleşmelerini engellemek için etnik-dinsel temelde bu ülkeleri ayrıştırıp parçalamak.

Bu strateji isimlendirildiğinde, karşımıza şöyle çıkıyor; nükleer silah tehdidi olarak görülen İran’ın vurulması ve kendisine tehdit gördüğü Müslüman ülkeleri, başta Libya, Mısır, Suriye ve Irak’ı etnik ve dinsel temelde ayrıştırıp, çatıştırıp parçalaması!

ABD’nin BOP adıyla duyurduğu projede de bu strateji üzerine inşa ediliyor; 22 ülkenin sınırlarının “etnik-dinsel” parçalanma ile değiştirilmesi…

Bu sınırları değiştirme hikayesinde Kürdistan öne çekiliyor, çünkü bununla İran, Irak, Suriye ve Türkiye hedef alınıyor.

Nihai amaç ise, Anadolu’nun Asya ile bağını, tampon bir yönetimle kesebilmek.

Bu nihai amaç, Haçlı seferleriyle de örtüşüyor; Anadolu’yu ele geçirmek ve Türk varlığına son vermek…

İşte Ortadoğu’da yaşananlar, Libya, Mısır, Irak ve Suriye’de yaşananların ardındaki gerçek budur…

Kutsalların merkezi Kudüs İsrail’in işgali altındadır ve ‘de facto’ olarak başkent ilan edilmiştir. Lübnan, Suriye ve Ürdün’ün bir kısım toprakları da yine İsrail’in işgali altındadır.

Libya ve Irak’ın enerji kaynaklarının yönetimleri Batı’nın eline geçmiş ve bu kaynakların ele geçirilmesi için siyasi ve askeri operasyonlar hala devam etmektedir.

Türkiye’ye gelince, İsrail için tehdit değil aksine Erdoğan siyaseti eliyle yapılanlara bakıldığında, en güçlü İsrail müttefiki olduğu görülüyor. Çünkü İsrail’in bu siyaseti ve stratejisi apaçık ortada iken, Türkiye’deki Erdoğan siyaseti on yıldır sürdürdüğü etnik-dini ayrıştırma ve on yıldır sürdürdüğü Irak, Libya, Suriye ve İran politikasıyla İsrail’e hizmet ediyor.

Son Barzani-Erdoğan buluşması da bu tespitlerimizi doğruluyor, çünkü Erdoğan, küresel proje olan Güney Kürdistan’ı tanıyor…

Bu da bize, 2004 yılında Erdoğan’a verilen Yahudi Üstün Cesaret Madalyası’nın neden verilmiş olduğunu ve yine aynı yıl, başbakanlık konutunda neden Yedi Kollu Şamdan’ın başköşeye konulmuş olduğunu apaçık gösteriyor.

Türkiye’de siyaset, İsrail yörüngesinde hareket ediyor…

Kaynak: http://www.erdalsarizeybek.com.tr/makaleler/bir-israil-analizi-h456.html

Filistinlilerin soykırımdan geçirilmesini isteyen hahambaşı Ovadia Yosef öldü
07/10/2013



Radikal'in haberine göre; İsrail'deki siyonist Şaş Partisi'nin kurucusu ve lideri olan Sefarad Hahambaşı Ovadia Yosef dün 93 yaşında öldü.

Yosef aşırı siyonist/ırkçı söylemleri ile tanınıyordu.

Solunum yetmezliği nedeniyle önceki haftadan bu yana tedavi gören Ovadia Yosef’in ölüm haberi üzerine yüzlerce aşırı sağcı Kudüs’teki Hadasa Hastanesi’ne akın etti.

Basra’da doğan ve 4 yaşındayken ailesiyle birlikte Irak’tan Kudüs’e göç eden Yosef, 1973’te Hahambaşı seçilmişti.

Aşırı siyonist/Irkçı söylemleriyle tanınan Yosef, ‘Sineğe benzettiği Filistinlilerin yok olup gitmelerini umduğunu’ söylemiş; 2000’de de ‘yok edilmesi gereken haşarat’ diye nitelediği ‘Arapların soykırımdan geçirilmesini’ istemişti.

Yosef’in 2010’da sarf ettiği “Yahudi olmayanların varlık sebebi Yahudilere hizmettir” sözleri de büyük tartışma yaratmıştı. Yosef, “Yahudi olmayanlar neden gerekli? Çünkü çalışacaklar, ekip biçecekler. Biz de efendi gibi oturup yiyeceğiz. Onların yaradılış sebebi budur” demişti.
haber93

Siyonist İşgalci İsrail'in yeni cumhurbaşkanı Rivlin
10 HAZİRAN 2014



BBC'nin haberine göre; Siyonist İşgalci İsrail'de Likud partisi milletvekili Reuven Rivlin parlamento tarafından cumhurbaşkanı seçildi.

Eski meclis başkanlarından olan 74 yaşındaki sağcı milletvekili, ikinci turda Hatnuah Partisi'nin adayı Meir Şitrit'i 10 oy farkla geçti.

Rivlin, Başbakan Benyamin Netanyahu'nun partisi Likud'da en şahin üyelerden biri olarak biliniyor.

Filistin devletine karşı çıkan Rivlin, İşgal altındaki Filistin topraklarında Yahudi yerleşimleri inşa edilmesi politikasının hararetli savunucuları arasında yer alıyor.

Siyonist İşgalci İsrail'in 10'uncu cumhurbaşkanı seçilen Rivlin, 90 yaşındaki Şimon Peres'den görevi gelecek ay devralacak.

İsrail'de cumhurbaşkanlığı daha çok sembolik bir makam. Cumhurbaşkanları Filistinlilerle yürütülen müzakerelerde rolü yok.

'Büyük İsrail'in cumhurbaşkanı'

Fransız AFP ajansına göre Haaretz gazetesinden Ari Şavit, sonucu yorumlarken Rivit'in Ürdün Nehri ile Akdeniz toprakları arasındaki "Büyük İsrail" vizyonuna gönderme yaparak "Rivlin İsrail Devleti'nin değil, Büyük İsrail'in cumhurbaşkanı olacak. Cumhurbaşkanlığı sırasında hararetle savunduğu Batı Şeria Yahudi Yerleşimleri projesi ve tek devletli çözüm fikrini ilerletmek için çaba harcayacak" dedi.

Emekli istihbarat subayı olan Rivlin, 2010'da kendisine atfedilen bir konuşmada, "İki devletli bir çözümle İsrail ve Batı Şeria'yı ayırmaktansa, Filistinlilerin İsrail vatandaşı olarak kabul edilmesini tercih ederim" demişti.
Rivlin 2005'te İsrail'in Gazze'den tüm yerleşimcileri ve askerlerini çekmesine karşı çıkmıştı.
haber93

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun oğlundan skandal sözler!
09 Ocak 2018
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun oğlunun bir seks işçisinin ücretini doğalgaz baronu Kobi Maimon'un oğluna ödetirken söylediklerinin kayıtları yayınlandı.

İsrail Başbakanı’nın koltuğu yolsuzluk soruşturmalarıyla sarsılırken oğlu Yair Netanyahu’nun Tel Aviv’deki ‘çılgın geceleri’ skandal: 2015’te İsrailli emlak ve doğalgaz baronu Kobi Maimon’un oğlu ile bir striptiz kulübünden çıkarken söylediklerinin kayıtları yayınlandı!

‘400 ŞEKELİN LAFINI EDİYORSUN’

Netanyahu’nun oğlunun bir seks işçisine yapacağı ödemeyle ilgili Kobi Maimon’un oğluna, ”Benim babam senin babana 20 milyar dolarlık anlaşma imzaladı ve sen benimle 400 şekelin (150 dolar) kavgasını yapıyorsun” dediği ortaya çıktı. İsrail basını, oğul Netanyahu’nun sefahat alemlerinden çıkan yeni yolsuzluk skandalını ‘Başbakan’ın açgözlülüğünün, gözü dönmüşlüğünün sınır tanımadığına’ dair yorumlar eşliğinde duyurdu.

MAAŞLARINI DEVLETİN ÖDEDİĞİ KORUMA VE ŞOFÖRLE

Habere göre Yair Netanyahu ile yakın arkadaşı Ori Maimon, Avustralyalı medya baronu James Packer’ın İsrail’deki temsilcisi Roman Abramov ile birlikte bir striptiz kulübünden diğerine dolaşırken, devletin maaş ödediği bir koruma ile bir şoför kendilerine eşlik ediyordu. Netanyahu ile Maimon, geceyi Packer’ın Royal Beach Oteli’ndeki suitinde geçirmekteydi. İki arkadaşın yayımlanan ses kayıtları, İsrail’in Tamar doğalgaz yataklarının sahibi olan Kobi Maimon’a Netanyahu’nun geçtiği ’20 milyar dolarlık kıyağı’ ortaya serdi.

‘BABAM SİZİN İÇİN ÇARPIŞTI’

Buna göre seks işçisinin ücretini Ori Maimon’a ödetmeye çalışan Yair Netanyahu, önce ”Kardeş, beni incitiyorsun. Babam senin baban için inanılmaz bir anlaşma imzaladı kardeş, bunun için çarpıştı, Knesset’te (mecliste) mücadele etti” diyor. Ardından ”Kardeş, babam sizin için 20 milyar dolarlık anlaşma imzaladı ve sen benden 400 şekeli esirgiyorsun öyle mi” diye ısrar ediyor. Bu konuşmanın kaydedildiği 2015 yılında, İsrail’in yeni bulunan doğalgaz yatakları ve bunların çıkarılması hakkıyla ilgili büyük pazarlıklar dönüyordu. Ses kaydının şimdi servis edilmesinin, Başbakan Netanyahu’yu aleyhindeki yolsuzluk soruşturmalarında zorlayacağı konuşuluyor.

YAYINI DURDURMAYI BAŞARAMADI

Netanyahu ailesinin avukatları pazartesi günü İsrail Televizyonu Haber Şirketi’nden bu ses kaydını yayımlamamasını talep etti. İsrail Televizyonu Haber Şirketi ise yasal olduğunu söyleyerek kaydı yayımladı ve kaynağını da açıklamadı.

Yurt Gazetesi
Anahtar Kelimeler:İsrail Başbakanı Benyamin NetanyahuStriptizİsrailSeks Işçisi

İsrail polisi 6 Türk vatandaşını gözaltına aldı
19 Ocak 2018



İsrail polisinin Kudüs'te Mescid-i Aksa'yı ziyaret eden 6 Türk vatandaşını gözaltına aldığı bildirildi.

Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, Mescid-i Aksa'da kılınan cuma namazının ardından İsrail polisi, Harem-i Şerif'ten çıkan 6 Türk vatandaşını gözaltına aldı.
Gözaltına alınan Türk vatandaşlarının İsrail polisi tarafından Mescid-i Aksa'nın da içinde bulunduğu Eski Şehir'in El-Halil (Yafa) kapısındaki David Polis Merkezi'ne (Kışla) götürüldüğü ifade edildi.
Türk vatandaşlarının gözaltına alındığını doğrulayan İsrail polisi, gözaltına alınma sebebine ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı.

Patronlar Dünyası

İsrail'den Filistinlilerin cenazelerinin alıkonulmasına ilişkin yasa tasarısına onay
21.01.2018

İsrail Parlamentosu Knesset'e bağlı Yasamadan Sorumlu Bakanlık Komitesi, İsrail askerleri tarafından öldürülen Filistinlilerin cenazelerinin tesliminin geciktirilmesine ilişkin tasarıyı onayladı.

İsrail Parlamentosu Knesset'e bağlı Yasamadan Sorumlu Bakanlık Komitesi'nin, İsrail askerleri tarafından öldürülen Filistinlilerin cenazelerinin tesliminin geciktirilmesine ilişkin tasarıyı onayladığı bildirildi.
İsrail'in Yediot Aharonot gazetesinin internet sayfasında yer alan habere göre, Yasamadan Sorumlu Bakanlık Komitesi, ordunun bölge komutanlarına sorunsuz bir şekilde defnedilmesi garanti altına alınana kadar 'İsrail askerleri tarafından öldürülen Filistinlilerin cenazelerinin teslimini geciktirme yetkisi veren' tasarıyı oyladı.

İçişleri Bakanı Gilad Erdan ve Adalet Bakanı Ayelet Şaked tarafından sunulan tasarının oylama sonucu kabul edildiği aktarıldı.

Sputnik
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Şub 21, 2014 12:29 am    Mesaj konusu: İsrail: Küdüs’ü Filistinlilerle paylaşmayacağız Alıntıyla Cevap Gönder

KUMANDAN CARLOS: TRUMP İSRAİL’İ KÖŞEYE SIKIŞTIRDI
14 Aralık 2017



Bu hafta biraz yorgun olduğum için son yaşanan hadiseler hakkında kısa bir değerlendirmede bulunacağım.

İlk olarak şunu söyleyeyim; çok mutluyum! Kudüs ve Araplar hakkında çok iyi haberler duyuyoruz. Gönüldaş Trump (!), bu mevzuda çok yerinde bir karara imza attı. O gerçekten bizim için iyi şeyler yapıyor. Artık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail ile de ilişkileri kötüleşecek. Zaten ABD ile Türkiye arasında ilişkiler iyi değil ve artık İsrail ile de daha kötü bir vaziyete gidecek; bu korkulacak bir şey değil, aksine iyi bir şey. Hatta iyiden de öte.

Artık ABD, Filistinlilerle, Araplarla, Müslümanlarla İsrail arasındaki arabulucu rolünü de üstlenemeyecektir; bu bahane de artık ortadan kalkmış, sona ermiştir. Şunu herkes biliyor ki, ABD, Filistin topraklarını İsrail’in işgal etmesine, sözde arabuluculuk yaptığı bahanesiyle İsrail’in bazı kazanımlar elde etmesine sebep oluyordu.

Üzülerek söylemek zorundayım ki, yapmış olduğum analizlerde genellikle haklı çıkıyorum. Takip ettiğim kadarıyla, tarihî ve aktüel meselelerde birçok mevzuyu ilk defa dile getiren ben oluyorum. Trump hakkında da baştan beri bir şeyler söylüyorum. Söylediklerimin arkasındayım ve Trump da söylediklerinin arkasında duruyor, dile getirdiklerini yapıyor. Onun aptal bir insan olmadığını düşünüyorum. Bu yaptıkları ise bizim açımızdan iyi neticeler doğuracak; çünkü Trump’ın İsrail’e verdiği bu öpücük intifadayı yeniden uyandırmıştır. Bu direnişi yeniden başlatabilecek tek hamleydi. Bu şartlar altında hiçbir Arap hükümeti, İsrail ile dayanışma içinde olamayacak, olanlar da kendi sonunu hazırlayacak. Elbette hadiselerin bu raddeye gelmesinde Arap devletlerinin İsrail ile dayanışma içerisinde olmasının tesiri var; fakat bölgede İsrail ile asla dayanışma içinde olmayan devletler de var. Mesela Suriye bu devletlerden birisi, toprakları İsrail tarafından işgal edilen bir devlet…

Ben bir Filistinliyim ve bununla gurur duyuyorum. Biyolojik olarak Filistinli olmasam dahî bu böyledir. Hatta düşmanlarımızdan ve mücadelemizden dolayı Filistinlilerle aramızda kan bağı vardır diyebilirim. Yaser Arafat ve şu anda hayatta olan bazı gönüldaşlarım vasıtasıyla Filistin pasaportuna sahip oldum. Hayatım boyunca Filistinlileri müdafaa etmek için elimden geleni yaptım ve yapacağım.

Arap dünyasında ve Müslüman dünyasında iki çeşit insana rastlarsınız. Bunlar İsrail’i kabul edenler ve tarihî-siyasî olarak Siyonist İsrail devletine karşı olanlardır. Dolayısıyla demokratik (!) İsrail ile işbirliği yapan birçok hain türüyor ve İsrail bu sebeple birçok Müslüman devletin tanıdığı bir devlet. Müslümanların içindeki bu hainlerin İsrail’e olan desteğinin yanı sıra, bütün önemli Avrupa devletleri de İsrail ile dayanışma içerisinde, İsrail sıkıştığında ona her türlü yardımı yapıyorlar; biliyoruz ki onlar zaten Arapların ve Müslümanların düşmanı.

Son yaşananlardan dolayı Trump’a teşekkür ediyorum; bu sayede saflar daha da netleşecek. Hainler ayrışacak. Böyle bir şey olmasa bunun gerçekleşmesi zor olurdu. Orada Yahudilerin ve Yahudi olmayanların da bir arada yaşayabileceği bir devlet kurulabilir. Siyonist İsrail devleti kendi dışarısında kalan insanlara kesinlikle saygı göstermeyen bir yapı. Yakın bir tarihte İsrail’i kabul etmeyeceği şeyleri kabul etmeye sevk eden bir ortam oluşabilir.

Başlayan bu savaşta Allah yardımcımız olsun.

Allahu Ekber!

Ilich Ramirez Sanchez

Kaynak Adımlar dergisi

İsrail Dışişleri Bakanlığı: Küdüs’ü Filistinlilerle paylaşmayacağız
20 Şubat 2014



İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Zeev Elkin, İTAR TASS haber ajansına verdiği röportajda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın mülteciler ve Kudüs statüsü ile ilgili girişimlerinin ‘yeni bir şey olmadığı’ görüşünü ifade etti.

Zeev Elkin ‘Bir kez daha müzakereler sürecini çıkmaza getirecek boş sloganlar bunlar’ ifadesini kullandı. Daha önce Mahmud Abbas İsrail-Filistin sorununun nihai çözülmesi kapsamında Kudüs’ü İsrailliler ve Filistinliler’in ortak başkenti yapma önerisinde bulunmuştu.
Bu arada siyasi uzmanlar İsrail’li yetkililerin Abbas’ın önerisine böyle tepki vereceklerinin zaten belli olduğunu kaydediyorlar.
Filistin MAAN haber ajansı baş editörü Naser El Laham konu ile ilgili şunu söyledi:‘Elkin’den zaten başka bir öneri beklenemezdi. O, en radikal siyonistlerden biridir. Bu yüzden Filistinliler bu gibi iddialara artık karşılık vermez oldu. Doğrusunu söylemek gerekirse Kudüs veya diğer bir konu ile ilgili meydana gelen gelişmelere Abbas’ın girişimi demek pek doğru değil. Bütün girişimlerde Amerikan yönetimi ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry bulundu bulunmaya devam ediyor da’.
İsrail’li insan hakları savunucusu ve yazar İsrael Şamir de Elkin’in önerisinin etkili olmadığını zannediyor:
‘İsrail’de birçok güç her hangi barış anlaşmasının yapılmasına karşı çıktığı herkesçe malümdur. Elkin de bu güçlerin baş temsilcilerinden biridir. Onlar olumlu ilerlemelere engellemeyi her zaman bilirler. Onlarca yıl süren çatışmada buna defalarca kez tanık olduk. Bu arada şu an bazı sorumlu müzakerelere sürecine yakın olan kaynaklardan tarafların yakında anlaşacakları tahminini duyuyorum. Bir taraftan buna inanmak zor: Netanyahu kendi isteğiyle asla Filistinlilerle anlaşma yapmayacak. Öbür taraftan şimdi John Kerry Tel Aviv’deki yetkililere belirli bir baskı yapıyor, dünyanın farklı ülkelerinde İsrail yapımı mallar boykot ediliyor, İsrail’in şimdiki politikasının etkili olmadığı görüşü daha yaygın oluyor. Başka deyişle anlaşmanın sağlanacağına ümitler yine de var’.
Tek bir problem var, o da Hamas’tır. Bilindiği gibi bu hareket bugüne kadar İsrail ile her hangi anlaşmaya karşı çıkıyordu. Abbas’ın Kudüs ve Amerikan askerlerinin Ürdün Vadisinde yerleştirilmesi ile ilgili öneriler de istisna olmadı. Dahası Hamas müzakereler sürecine son vermekte ısrar ediyor. Ama İsrael Şamir Hamas’ın etkisinin fazla abartıldığını ifade ederek şunu söyledi:‘Hamas barış sürecini nasıl engelleyebilir? Bu hareket hiç bir konuda karar veremez, sadece abluka altında bulunan Gazze’de durumu kontrol ediyor. Dışarıdan ona destek hemen verilmez oldu. Yani Hamas şu an çok zor durumda, Abbas oyununu bu haldeyken bozamaz. İsrail’e gelince Tel Aviv’de barış müzakerelerine son vermek isterlerse bunu yapmanın yolunu mutlaka bulurlar’.
http://turkish.ruvr.ru/2014_02_20/Kudusu-Filistinlilerle-paylasmayacagiz/

Siyonist işgalci İsrail askerleri Filistinli genci daha katletti
24.10.2014

Batı Şeria'da Siyonist işgalci İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu Filistinli bir gencin hayatını kaybettiği bildirildi.

Ramallah Medikal Hastane Kompleksi Müdürü Semir Saliba yaptığı açıklamada, Filistinli 24 yaşındaki Urve Hamad'ın başına isabet eden kurşunlar nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyledi.
haber93

Şırnak'ta HÜDA-PAR üyesi bir kişinin evine molotofkokteylli saldırı yapıldı
29 Ara 2014



Şırnak'ta HÜDA-PAR üyesi bir kişinin evine yüzleri maskeli bir grup tarafından molotofkokteylli saldırı düzenlendi.

Saldırının ardından çıkan yangın aile tarafından söndürüldü. Anadolu Ajansı'na konuşan ev sahibi, saldırıyı düzenleyenlerin yaklaşık 10 kişilik bir grup olduğunu söylerken, "Evin arka tarafından 3 molotofkokteyli atıldı. Evdeki bazı eşyalar yandı. Dışarı çıkınca hızla kaçıp uzaklaştılar" dedi.
Şırnak’ın Cizre ilçesindeki Nur Mahallesinde HÜDA-PAR ile PKK'nın gençlik yapılanması YDG-H arasında çıkan çatışmalar saatlerce sürmüş, 3 kişi hayatını kaybederken 3 kişi yaralanmıştı.
El Ceziretürk

İsrail’de Korku: 30 Bin Mossad Casusu İfşa Oldu
02 Nisan 2013

Geçen hafta, simgesi ünlü “Guy Fawkes” maskesi olan hacker örgütü “Anonymous”, İsrail’in Mossad teşkilatını hack’ledi.


Başlangıçta, bazıları açıkça “tetikçi” olarak tanımlanan 30 bin gizli ajandan oluşan gizli bir ağı ifşa eden hack'leme, İsrail'in 2010'da Özgürlük Filosu'na karşı gerçekleştirdiği korsanlık ve terör eylemini kabul etmesinden sadece birkaç gün sonra gerçekleşti.

Şimdi İsrail rejimi interneti, terör hücreleriyle ilgili ayrıntılı bilginin sızmış olması halinde yapacaklarına dair , “Anonymous”a karşı tehditlerle doldurdu.

Terörizmi dünya çapında, hemen hemen hepsi patlayıcı kullanımı ve yok etme, el yapımı patlayıcı üretme, araç bombalamaları, kaçırma ve öldürme konusunda eğitim almış 30 bin gizli ajanı olan ve insanları sadece katletmeleriyle değil, yaptıklarının yanlarına kâr kalmasıyla da ünlü çok uzun bir tarihi olan bir örgütten daha iyi bilen kim vardır?

(..)

Anonymous tarafından ifşa edilen ordu, daha doğrusu “hücreler” şunları içeriyor:

1. Doğrudan Eylem: Katiller, patlayıcı uzmanları (Mossad “imzalı” araç bombalamaları için) ve kaçırma/sunma ekipleri.

2. Casusluk: Eğitimli ajan eğiticilerinden oluşan ve çoğu kez “milli hizmetlerini” yaparlarken eğitim alan istihbarat personelini işaret eden bu grup, Pentagon'u ve Beyaz Saray'ı yönlendiriyor, Kongre üyelerini belirliyor, pek çok think-tank kuruluşunu, AIPAC ve ADL/SPLC'yi yönetiyor. Temel casusluk ajanları nadiren İsrailli. Çoğu Türk, Suudi, Ürdünlü ve hatta Kübalı diplomatlar.

3. Güdümlü muhalefet: Bunların içinde en açık olanları, kısa süre önce İsrail'deki Likud Partisi'nin yönlendirmesiyle Almanya'daki Merkel hükümeti tarafından finanse edildiği ifşa edilen beyaz ırkçı/neo-nazi gruplar. Birkaç istisna dışında, kendisini “soykırım reddiyecisi”, “anti-siyonist” veya “tarihsel revizyonist” olarak tanımlayan neredeyse her birey veya örgüt, şu anda İsrail tarafından finanse ediliyor ve yönetiliyor.

4. Düşünce Kontrolü: Eğer bu “30 bin”in üyesinden değilse, hiçbir yayın yönetmeni, hatta hiçbir haber editörü, hiçbir ders kitabı, hiçbir üniversite kürsüsü kullanılmıyor. Bu gruba ait olanlar ise yalnızca “sorumlu” olmayıp, aktif olarak, kitle katliamlarının, siyasi suikastların, ekonomik suçların faillerini değiştirecek, yahut basit bir şekilde büyük yalanın “gürültü”sünün devam etmesini sağlayacak haber öyküleri yazıyorlar.

(..)

Çev: Selim Sezer
Kaynak: medyasafak.com

İsrail'i çok korkutan olay!
04 Mart 2013
Net Gazete
İsrail'in gündeminde bu esrarengiz olay var.. Yahudilere göre bu bir işaret aynı zamanda...
Samet Aybaba'dan Gökhan Süzen'e tepki
Facebook'tan 7 Mart sürprizi!
Mısır , devasa bir çekirge istilasına uğramış durumda... Aynı İncil 'deki felaketlerden birini anımsatan çekirge istilası İsrail 'i oldukça korkutuyor. İstilanın kendi ülkelerine de sıçrama ihtimalinden korkan İsrailliler için işin bir ilginç boyutu daha var. Çekirge istilası tam da Yahudi lerin Mısır'dan kaçışının kutlandığı 'Hamursuz Bayramı'nın ertesine denk geldi. İsrail'de yaşayan pek çok Yahudi, bunun bir tür işaret olduğuna inanıyor.

Özellikle tarım alanlarını yok ettikleri için ekonomiye büyük darbe vuran çekirge istilaları ülkeler için büyük tehlike arz ediyor.

İNCİL'DE ÇEKİRGE FELAKETİ

Hristiyanların kutsal kitabı İncil'de, Tanrı'nın Mısır'ı Yahudileri sürgün ettiği için cezalandırdığı yazılır. Tanrı'nın Mısır üzerine gönderdiği 10 felaketten bir tanesi de çekirge felaketidir.

İsrail, kullanıma hazır 80 nükleer başlıklı silaha sahip
16-09-2013



İsrail, kullanıma hazır 80 nükleer başlıklı silaha sahipAmerikalı bilim adamları İsrail’in 80 nükleer başlıklı silaha ve 190 nükleer başlık için gerekli malzemeye sahip olduğunu açıkladı.

YDH- Russia Today’in Bulletin of the Atomic Scientists’e dayandırdığı haberine göre NPT uzmanlarından Robert S. Norris and Hans M. Kristensen tarafından ele geçirilen bir belge İsrail’in 2004 yılında nükleer silah üretimini durdurmuş olmasına rağmen 115 nükleer başlıklı silah üretebilecek malzemeye sahip olduğunu gösteriyor.

Haberde ayrıca İsrail’in nükleer başlıklı silahlarının bulunduğu denizaltılara sahip olduğu belirtilerek, Almanya’dan aldığı Dolfin denizaltılarının nükleer başlıklı silahlar taşıyabildiğine işaret edildi.

İsrail’in şu an kullanıma hazır 80 nükleer başlıklı silaha sahip olduğunun belirtildiği haberde İsrail’in denizaltılarında kaç nükleer silahın bulunduğunun bilinmediği ifade edildi.

Haberde ayrıca CIA belgelerine dayalı raporda İsrail’in kimyasal ve biyolojik silahların bulunduğu gizli tesislere sahip olduğu bildirildi.
http://www.ydh.com.tr/

Abbas: Arap ülkelerinden bir yetkili, İsrail ile normalleşme karşılığında para teklifinde bulundu
15.01.2018



Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İsrail'in, 1993'te Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İsrail arasında yapılan Oslo Barış Anlaşması'nı "sonlandırdığını" belirterek, anlaşmanın tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Abbas, Filistin Kurtuluş Örgütü'ne bağlı Filistin Merkez Konseyi'nin, işgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kentinde, 'Kudüs, Filistin'in Ebedi Başkenti' temasıyla düzenlenen 28. Dönem Çalışma Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "İsrail Oslo'yu bitirdi. Dolayısıyla yeniden gözden geçirilmesi için masaya konulmalı" dedi.

'FİLİSTİN YÖNETİMİ, KÜLFETSİZ BİR İŞGAL GÜCÜNÜN EGEMENLİĞİNİ KABUL ETMEZ'

Filistin yönetiminin işgal gücü egemenliğinde varlığını sürdürmesinin kabul edilemez olduğuna dikkati çeken Abbas, "Egemen olmayan bir Filistin otoritesi, hiçbir bedeli ödemeyen külfetsiz bir işgal gücünün egemenliğini kabul etmez." vurgusunu yaptı.

'İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM TALEPLERİNE BAĞLIYIZ'

Abbas, başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti esası üzerine iki devletli çözüm taleplerine bağlı kaldıklarını ifade ederek, Filistin yönetiminin ABD'nin 'vetosuna' rağmen Birleşmiş Milletler'e (BM) tam üyelik için BM Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) gideceğini bildirdi. ABD'nin, Filistin-İsrail barış görüşmelerindeki arabuluculuğunu ve ABD'nin Filistin-İsrail barış sürecine temel olması için hazırladığı ve 'yüzyılın anlaşması' olarak isimlendirdiği planı kabul etmediklerini vurgulayan Abbas, "Biz, davamızla ilgili olan hiçbir konuda, kimseden talimat almayız" diye konuştu.
'KUDÜS'Ü YALNIZCA FİLİSTİN'İN BAŞKENTİ OLARAK KABUL EDİYORUZ'

Abbas, ABD Başkanı Donald Trump'ın, "Kudüs masadan kaldırılmıştır" yönündeki sözlerine gönderme yaparak, "Kudüs şehri, Filistin coğrafyasının dini ve siyasi başkentidir. Filistin yönetimi, Kudüs'ü yalnızca Filistin'in başkenti olarak kabul eder" ifadelerini kullandı.

'İNGİLTERE FİLİSTİN HALKINDAN ÖZÜR DİLEMELİ VE TAZMİNAT ÖDEMELİ'

ABD'nin, Filistinli mülteciler konusunu da gündemden kaldırmaya çalıştığına dikkati çeken Abbas, İngiltere'nin de 'Balfour Deklarasyonu' sebebiyle Filistin halkından özür dilemesi ve tazminat ödemesi gerektiğini, ABD'nin o dönem de Balfour Deklarasyonu'nun yürürlüğe geçirilmesi konusunda ısrarcı olduğuna işaret etti.
Abbas, ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley ile Filistin'in işgal altında olmadığını söyleyen ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman için "Bunlar kendine saygı gösteren bir ülke için utanç kaynağı" değerlendirmesinde bulunarak, ABD'nin şimdiye kadar Filistin davasına ilişkin BMGK'ya gelen 43 kararı veto ettiğini belirtti.

'Arap baharı'nın ABD'den 'ithal' ve Arap ülkelerinde yaşanan sorunların kendi içişleri olduğunu söyleyen Abbas, "Biz hiçbir Arap ülkesinin içişlerine karışmayız, kimsenin de bizim içişlerimize karışmasını kabul etmeyiz" dedi.

'BİR ARAP ÜLKESİ YETKİLİSİ, İSRAİLLE NORMALLEŞME KARŞILIĞINDA PARA TEKLİF ETTİ'

Abbas, Arap ülkelerinin Filistin sorunu çözülmeden İsrail ile normalleşmeye gitmelerini kabul etmediklerini, Arap ülkelerinden adını vermediği bir yetkilinin kendisine Filistin sorununun çözümünden önce İsrail ile normalleşmeyi kabul etmesi karşılığında para teklifinde bulunduğunu söyledi.

'GAZZE'SİZ DEVLET, DEVLETSİZ GAZZE OLMAZ'

Hamas ile Filistin İslami Cihad Hareketi'nin toplantıya katılmamasının kendisini rahatsız ettiğini aktaran Abbas, Filistin'in geleceği konusunda böylesi 'tarihi' bir toplantıda tüm Filistinli tarafların olmasını istediğini kaydetti. Abbas, Filistin uzlaşı sürecinin 'sona' doğru ilerlediğini dikkati çekerek, "Uzlaşı süreci durmadı ancak ortak meşru bir silah, ortak bir yasa ve birlik için daha büyük bir çabaya ihtiyaç duyuyor. Çünkü Gazze'siz devlet, devletsiz Gazze olmaz." değerlendirmesinde bulundu.

Bu ay içerisinde Avrupa Birliği (AB) ülkeleri dışişleri bakanları ile Belçika'nın başkenti Brüksel'de bir araya geleceğini belirten Abbas, İsrail'deki 'barış' yanlısı taraflarla da görüşmelerini sürdüreceklerini bildirdi.
Sputnik
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS! Tüm zamanlar GMT
Sayfaya git Önceki  1, 2
2. sayfa (Toplam 2 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com