EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Savcı'lı Haberler

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Oca 03, 2009 12:32 am    Mesaj konusu: 'Savcı'lı Haberler Alıntıyla Cevap Gönder

Polisten cumhuriyet savcısına makamında silahlı saldırı
10.10.2017



Antalya'da Korkuteli Cumhuriyet Savcısı Kadir Küçüköner makamında bir polis tarafından silahlı saldırıya uğradı. Polis memuru Avcı gözaltına alındı.

Korkuteli Adliyesi'ne gelen polis memuru Turgut Avcı, Savcı Kadir Küçükönder ile katip olan eşi Şerife Avcı nedeniyle tartıştı ve silahını ateşledi. Silahla yaralanan ve durumunun ağır olduğu belirtilen Savcı Küçüköner, helikopterle Özel Yaşam Hastanesi'ne kaldırıldı.
Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, savcı Kadir Küçüköner'i vuran kişinin polis memuru olduğunu belirterek, "Eşi de adliyemizde katip. Katibe Hanım'ın bir izin talebi oluyor, savcı bey bunu uygun görmüyor. Bunun üzerine polis olan eşi devreye giriyor ve savcı beye 5-6 el ateş ediyor. İlk tespitlerde 3 kurşunun savcımıza isabet ettiğini öğrendik. Şu an kendisine Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde müdahale ediliyor" dedi.

Sputnik

Tutuklu eski başsavcı hakkında vahim iddialar!
21 Eylül 2017

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "yargı yapılanması"na yönelik soruşturma kapsamında tutuklu bulunan eski başsavcı Durdu Kavak hakkında hazırlanan iddianamede, Kavak'ın yargılamalara nasıl müdahale ettiği bilgisi yer aldı.

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ'nün "yargı yapılanması"na yönelik soruşturma kapsamında tutuklu bulunan eski başsavcı Durdu Kavak hakkında "silahlı terör örgütü yöneticiliği" suçundan 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan 72 sayfalık iddianame, 10. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

EV YANIYOR...

Devletin her kademesinde bulunma saikiyle hareket eden FETÖ'nün, üç erkten biri olan yargı erkine ayrı önem atfettiği belirtilen iddianamede, örgütün üyelerine hakimlik ve savcılık sınavlarına girmeleri konusunda telkinlerde bulunduğu, hakim ve savcı yapılanmasının da askeriye ve MİT yapılanması gibi mahrem hizmetler olarak görüldüğü ve gizliliğe azami oranda dikkat edildiği kaydedildi. İddianamede tanık olarak ifadelerine yer verilen cumhuriyet savcısı M.D, Kavak'ın Manisa Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde, Yargıtay seçimlerinde FETÖ'nün "bağımsız" adaylarını desteklemesini istediğini anlatarak, "Seçimlerin yapılmasına birkaç gün kala Durdu Kavak makamındayken eşime cemaat adayları olarak ismi geçen şahıslara oy vermesini söyledi. Eşim onlara oy vermek istemediğini söyleyince Durdu Kavak, 'Hakime hanım, ev yanıyor, sen eşyalardan bahsediyorsun.' diyerek uyardı." ifadelerini kullandı.

Kavak'ın, kendisinin terör bürosu savcısı olduğu dönemde bir dosyaya takipsizlik verilmesi için baskı yaptığını dile getiren M.D, şunları bildirdi: "Kavak, organize suç savcısı K.Ö'nün bakmakta olduğu Manisa TKDK ile ilgili bir dosyayı bana tevzi etti. Bu dosya bana verildikten hemen sonra K.Ö'den bilgi aldım. K.Ö. bana, 'Savcım, o dosyaya çok dikkat et, o dosyada cemaatin menfaat işleri var. Durdu Kavak, benden bu dosyaya takipsizlik kararı vermem için iki kez istekte bulundu, yapmayınca dosyayı geri aldı.' dedi. Durdu Kavak, dosyanın bana verilmesinden bir gün sonra yanına çağırdı, 'Sana bir dosya tevzi ettik, dosyada bir problem yok, bunu en kısa sürede sonuçlandır.' dedi. Bunu söylerken takipsizlik kararı vermem konusunda imada bulunduğunu anladım. Ben de dosyayı inceleyeceğimi, gereğini yapacağımı söyledim. Aradan biraz süre geçti, beni tekrardan çağırıp dosyayı sordu. Ben de dosyanın kapsamlı olduğunu, incelemeye devam ettiğimi söyledim. Acele etmemi istedi. Dosyanın incelemesini bitirdikten sonra soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini anladım."

AHİRETTE GIRTLAĞINA YAPIŞACAĞIM

Başsavcı Kavak'ın kendisini tekrar çağırıp dosyanın ne olduğunu sorduğunda, takipsizlik kararı vermeyeceğini, dosyanın iddianamelik olduğunu ve soruşturmaya devam edeceğini söylediğini anlatan M.D, "Bunun üzerine yorum yapmadan odadan çıktı ancak 15 dakika sonra yazı işleri müdürü gelip, dosyanın benden alındığını söyledi. Daha sonra Kavak'ın tayini çıktı. Veda yemeğine katılmadım ancak adliyede karşılaştığımızda bana 'Savcı bey, sana bir dosya verdik, gereğini yapmadın, ahirette bunun hesabını soracağız, ahirette gırtlağına yapışacağım' dedi." beyanında bulundu.

Tanık olarak ifade veren zabıt katibi M.S. de Diyarbakır'a atanınca burada görevli başsavcı Kavak'ın önemli soruşturmalarda kendisiyle çalışacağını söylediğini belirterek, "Durdu Kavak, bazı savcılar hakkında gizli tanık olarak ifademi alacağını söyledi. Ben de o savcılar hakkında bilgim olmadığını söyleyerek kabul etmedim. 2007'nin kış ayında lojmandan çıkarıldım. Kavak'ın yanına gittiğimde, 'O kadar hakim savcı varken siz mi oturacaksınız?' diyerek odadan kovdu." bilgisini verdi. M.S, Kavak hakkında şikayetçi olmaya çalıştığını ancak tehdit edildiğini ve Kulp Adliyesine sürgüne gönderildiğini öne sürdü.

TEMİZÖZ'ÜN ŞİKAYET DİLEKÇESİ DE İDDİANMEDE

İddianamede, emekli subay Cemal Temizöz'ün, Hakimler Savcılar Kuruluna gönderdiği şikayet dilekçesine de yer verildi. Temizöz, dilekçesinde, "Durdu Kavak, Diyarbakır'daki soruşturmalar sonrasında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ile ödüllendirildi. Gittiği bu yerde de yüzlerce Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun hayatlarının karartılmasına sebep olan soruşturmaların başında yer aldı. Gittiği her yerde Türk subayına karşı sanki bir öğütücü gibi çalıştı." ifadelerini kullandı. İddianamede, Kavak'ın, kızını FETÖ'yle iltisaklı okula gönderdiği, çevresindekileri de bu okullara yönlendirdiği belirtildi.
(Milliyet)

Firari Zekeriya Öz'ün iskansız plazada 5 milyon dolarlık iki rezidansı çıktı
19 Ağustos 2017



Şişli'de belediye görevlilerinin dikkati sayesinde eski savcı ve FETÖ firarisi Zekeriya Öz'ün avukatının üzerine görünen iki dairenin darbe girişimi sonrası başkasına devredilmesi önlendi.
Firari Zekeriya Öz ün iskansız plazada 5 milyon dolarlık iki rezidansı çıktı

Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Cemil Candaş'ın ölümünden ardındaki sır perdenin aralanması için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü ekipleri harekete geçti.

Akşam gazetesinden Ercan Öztürk'ün haberine göre, Keten İnşaat'ın sahiplerinin gözaltına alınmasının ardından gözler iskân alınamayan kaçak inşaatlara çevrildi.

Şişli'deki kaçak inşaatlardan biri Zincirlikuyu Mezarlığa akasındaki 40 katlı İstanbloom isimli proje. Kaçak katları olduğu için iskân alınamayan projede sürpriz bir ismin iki dairesinin olduğu ortaya çıktı.

DAİRELER AVUKATININ ÜZERİNE

Daire fiyatlarının 1 milyon ila 5 milyon arasında olduğu projede iki dairesi bulunan kişi ise Zekeriya Öz'den başkası değil. Hakkında yakalama kararı çıkarılmadan bir gün önce Türkiye'den kaçan Öz'ün gayrimenkulleri avukatının üzerine yaptığı belirlendi. 8 Kasım 2013 tarihinde alındığı görülen iki daire üçüncü şahıslar üzerine devir yapılmak istenmiş.

BELEDİYE PERSONELİ FARK ETTİ

15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra iki daire Aktaş tarafından başka kişilere devir edilmek istenmiş ama belediye personelinin dikkatiyle bunun engellendiği öğrenildi. Devir dilekçesinde Tayfun Aktaş'ın ismini gören belediye personeli durumu birim müdürlerine bildirdi. Devir işlemlerinin usulsüz olduğu gerekçe gösterilerek iki dairenin başka isimlere devredilmesinin önüne geçildi. Aktaş 26 Ağustos'ta gözaltına alındıktan sonra mallarına tedbir koyuldu. Bu mallardan biri de İstanbloom projesinde bulunan 37-38 numaralı iki daire.

"TATİLİ ÖZ'ÜN ÖDEDİĞİNİN BELGESİNİ İSTEDİLER"

Aktaş son olarak Dubai tatiliyle ilgili 70 bin doların Zekeriya Öz tarafından ödendiğine dair Ali Ağaoğlu'ndan sahte belge isterken şirket kameralarına takılmıştı. Ağaoğlu'nun çalışanı o tarihte şöyle ifade vermişti:
Aytaç Ocaklı, Öz'ün Dubai'deki Ağaoğlu tarafından yapılan tatil masraflarının haberi üzerine bulunduğumuz salonda bizden bu durumu yalanlamamızı istedi. Ocaklı ve Aktaş, parayı da Öz'ün ödediğine ilişkin bizden belgeyi istedi. Kendilerine yardımcı olamayacağımızı söyledim. Ağaoğlu da bu talebi kabul etmedi.

KAÇAK KAT CEZASI KESİLMİŞTİ

Yeşil alana gökdelen diken Fikret Orman'a şok ceza
FİKRET ORMAN ORTAKLARI ARASINDA
Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı (BJK) Fikret Orman, Metin Esin ve Mehmet Emin Armutçuoğlu ortaklığı tarafından kurulan Esin Yapı, Şişli Belediyesi'nden satın aldıkları araziye 90 milyon dolar yatırımla 44 katlı İstanbloom adlı projeyi dikti. 170 rezidansın yer aldığı projede onaylı projesine aykırı yapılaşma bulunduğu ortaya çıkmamıştı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin CHP'li üyelerinin yazılı soru önergesi üzerine Şişli Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğü projede İstanbloom projesinde incelemelerde bulundu.

Denetim ekipleri, İstanbloom projesinin çatı arasının çelik profillerle yükseltilerek tam kata dönüştürüldüğünü ve toplam bin 226 metrekare kaçak inşaat yapıldığını tespit etti. Tapu kaydına, “bu binadaki kaçak ilaveler hakkında yıkım kararı bulunmaktadır” şerhini işleten Şişli Belediyesi, proje sahibi ve müteahhidi Esin Yapı'ya 294 bin lira, yapı denetim kuruluşu TEP Yapı'ya da 147 bin lira idari para cezası kesti.

Etiketler:
Şişli FETÖ firarisi Zekeriya Öz İstanbloom Fikret Orman Metin Esin Mehmet Emin Armutçuoğlu Esin Yapı
Patronlar dünyası

İddianameye göre 'FETÖ'cü savcı yazacağı mütalaayı 'imam'a sormuş
12 Haziran 2017



"Ne yapayım? Hukuki olarak ‘Tutukluluk devam mı tahliye yönünde mi’ mütalaa yazayım?"

Eski HSYK üyesi Ömer Köroğlu hakkında hazırlanan iddianamede, örgütün yargı yapılanmasına ilişkin ByLock yazışmalarına yer verildi. İddianamaye göre, 'FETÖ' mensubu olmakla suçlanan hâkim ve savcılar, davalarda nasıl mütalaa vereceklerini kendilerinden sorumlu sivil imamlara sormuş.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tamöz tarafından eski HSYK üyesi Ömer Köroğlu hakkında silahlı terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianamenin ayrıntıları ortaya çıkmaya devam ediyor.

İddianamede, yargı mensubu dahi olmayan sivil imamın, oybirliği gerektiren bir dinleme kararıyla ilgili olarak hâkimlere ByLock üzerinden talimat verdiği kaydedildi.

Habertürk gazetesinden Fevzi Çakır'ın haberine göre iddianamede, örgütün Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kayseri ve Sivas’ta bulunan yargı mensuplarından sorumlu sivil imam olmakla suçlanan İrfan Ö.’nün 15 Aralık 2015’te o dönem Sivas hâkimi olan Ramazan Akyıldız’a gönderdiği mesajdaki şu talimatlara yer verildi:

"Böyle bir dönemde arkadaşlarımız böyle bir haksızlığa (dinleme kararlarına) imza atmasın. Muhalif kalınca zaten oybirliği olmadığından reddedilmiş sayılır. Ancak arkadaşlar böyle bir kararın sonuçlarına katlanamayacaklarsa o zaman ayrıca değerlendirelim.”

"Abi ne yapayım?"

İddianamede, 'FETÖ' mensubu savcıların kovuşturmalarda mütalaalarını nasıl bildireceklerini dahi örgüt içinde bağlı bulundukları sivil imamlara sordukları ve bu imamların verdiği talimatlara göre hareket ettiklerinin görüldüğü vurgulandı. İddianamede, 27 Şubat 2016’da Sivas savcısı olan Vahdettin Toklucu’nun örgüt mensupları hakkında açılan bir davada tutukluluğa yapılacak itiraza ilişkin nasıl mütalaa vereceğini sivil imam İrfan Ö.’ye sorduğu ifade edildi. Söz konusu mesaj şöyle:

"Abi, Sivas’ta yaklaşık 2 ay önce esnafa yönelik yapılan soruşturmanın davası 2. Ağır Ceza’ya açıldı. Onlar da tensiben ‘Tutukluluk devam’ dediler. Bu karara itiraz edecekler ve benim çalıştığım 1. Ağır Ceza’ya gelecek. Ben savcı olarak mütalaa yazıyorum. Ne yapayım? Hukuki olarak ‘Tutukluluk devam mı tahliye yönünde mi’ mütalaa yazayım? Şunu da söyleyeyim. Benim mütalaamın sonuca etkisi yok. Mahkeme heyeti karar veriyor ve onu da ayarladılar. En son Hüseyin’in yetkisini değiştirmişlerdi. Dosya birkaç güne gelir. Cevap verilirse iyi olur."

ETİKETLER
hsyk Ömer köroğlu bylock İddianama fetÖ hakim savcı mütalaa sivil imam
T24

Başsavcı vekilinin 'hayır' oyu kullanacakları tehdit tweetine
Başsavcı'dan açıklama

18 Şubat 2017



Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'nda idari ve güvenlik konularıyla ilgili Başsavcıvekili olarak görev yapan Cevdet Kayafoğlu'nun twitter hesabından yaptığı "PKK anayasa referandumunda 'hayır' çağrısı yapmış. Sandıkta 'hayır' diyecek olanlar PKK ile aynı muameleyi göze alıyorlar demektir. Küsmece yok" ve "Vereceğiniz oy, aynı zamanda PKK'ya destek oyudur. Haberim yoktu demeyin" paylaşımları tepki çekti. Paylaşıma yapılan yoğun tepkiler üzerine korumalı takip edilebilen ve 147 takipçisi bulunan @CKayafoglu isimli hesapta Cevdet Kayafoğlu, profil fotoğrafını kaldırdı.

BAŞSAVCI: HSYK DEĞERLENDİRİR

Sosyal medyada eleştiri konusu olan paylaşımla ilgili Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, konuyu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) değerlendireceğini söyledi.
Paylaşıma ilişkin haberin bugün gazetelerde yayınlandığını belirten Başsavcı Solmaz, "Nedir ne değildir bilmiyorum. Onunla ilgili olarak herhangi bir teyit de yapma imkanımız olmadığı için önce bir konunun değerlendirmesini yapmak lazım. O anlamda, onunla ilgili de zaten HSYK değerlendirir. İddia ne kadar doğru, iddia gerçek mi değil mi, hesap doğru mu, fake hesap mı?" diye konuştu.

BARO BAŞKANI: KABUL EDİLEMEZ

Antalya Baro Başkanı Polat Balkan, öncelikle hiçbir hukukçunun bu bakış açısını asla kabul edemeyeceğini söyledi. Başsavcılık makamında oturan bir kişinin bu paylaşımlarının edilemeyeceğini belirten Polat Balkan, şunları söyledi:

"Hele hele başsavcıvekili makamında oturan birinin toplumu bu şekilde tehdit eder biçimde düşüncelerini dile getirmesi kabul edilebilir değil. Bu toplumu korkutmak, korkutarak da alt bir devlet politikasının hizmetine soyunmaktır. Bunun başka bir anlamı yok. Hitler'in halkı aydınlatma ve propaganda bakanı Goebbels'in bir sözü var, 'yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikalarının hizmetkarı olmalıdır.' Bu anlayışın bir sonucu olarak ne yazık ki günümüzde bazı yargı üyeleri de düşüncelerini bu şekilde dile getirebiliyorsa, bu bana kalırsa açıkça toplumu tehdit etmek, toplum üzerinde bir korku iklimi yaratmak amaçlı bir paylaşımdır. Asla kabul edilemez."

'DERHAL İNCELEME BAŞLATMALI'

Antalya Barosu olarak durumu HSYK'ya bildireceklerini belirten Polat Balkan, "Cumhuriyet Başsavcıvekili hakkında derhal HSYK tarafından bir inceleme başlatılması gerekiyor. Bu konuyla ilgili hazırlıklara başladık ve pazartesi günü HSYK'ya başvurumuzu yapacağız. Ama genel olarak, üzücü fakat şaşırtıcı değil. Ne yazık ki özellikle bu referandum sürecinin yargıya yansıması da bu. Çok üzüldüm. Yargının anayasal siyasal tartışmalarda halkı tehdit eder, halk üzerinde bir korku yaratmak amacıyla bu tip paylaşımlarda bulunması hakikaten ülkemiz ve yargı dünyası adına üzücü" diye konuştu.

DÜŞMANLIĞA TAHRİK SUÇU

Başsavcı vekilinin paylaşımının açık bir suç olduğunu da söyleyen Baro Başkanı Balkan, "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek. Çünkü kendisi gibi düşünmeyene tahammülü olmayan, düşmanlaştıran bir anlayışın ürünü. Çok sağlıksız bir bakış açısı. Biz ne çektiysek bundan çektik. Teknik olarak da bu bakış açısının ürünü olarak halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçu oluşur diye düşünüyorum" dedi.

KAYAFOĞLU'NA CHP'DEN SERT TEPKİ

Cumhuriyet Başsavcıvekili Cevdet Kayafoğlu'nun twitter paylaşımına CHP'den tepki geldi. CHP Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara yaptığı açıklamada, "Adaleti tesis etme makamında olanların vatandaşı tehdit ediyor olması kabul edilemez" dedi.

Kayafoğlu'nun hemen görevden alınması gerektiğini ileri süren CHP'li Kara, "PKK ile çözüm süreci yürütülürken başkanlık pazarlıkları yapıldığını unutmadık. Terör örgütleri ile el ele, kol kola yürüyenlerin de kimler olduğunu unutmadık. PKK'nın kazdığı hendeklere göz yumanlar, silah depolarına ses çıkarmayanların bugün referandumda hayır diyecek vatandaşları terör örgütleri ile eş değer tutma çabaları acziyetten başka bir şey değildir" dedi.

'Evet' demek ne kadar meşru bir hak ise 'hayır' demek de o kadar haklı bir hak" diyen Kara, şunları kaydetti:

"Keşke hukuki gerekçeler ile neden evet denmesi gerektiğini anlatabilecek kadar sistemi savunacak durumda olabilse. Ancak 'evet' diyenlerin yapabildiği tek şey vatandaşı terörle tehdit etmek. Vatandaşı iç savaş ile tehdit ederek bir korkutma propagandası ile oy devşirmeye çalışıyorlar. Ayrıca bir kamu görevlisi düşüncesi ne olursa olsun kendi oyunu açıklamayı meşru görüyorsa, kendisi gibi düşünmeyen vatandaşlara da saygı göstermek zorunda. Sosyal medyadan tehdit mesajı yayınlayarak bir yerlere gelebileceklerini sanıyorlar ise yanılıyorlar. HSYK ve Adalet Bakanlığı derhal başsavcıvekili hakkında gerekeni yapmalıdır. HSYK'yı da göreve davet ediyoruz."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr

Cezaevinde ölü bulunan savcının kızı: Bu intihar değil, cinayettir
17/09/2016



Bursa’da darbe girişiminin ardından tutuklanan; dün de kaldığı cezaevinde ölü bulunan Cumhuriyet Savcısı Seyfettin Yiğit ailesi intihar iddialarını yalanlayarak, Yiğit’in cinayete kurban gittiğini öne sürdü.

Savcı Yiğit, kaldığı H Tipi Cezaevi’nin tuvaletinde koğuş arkadaşları tarafından iple asılmış halde bulunmuş; cesedi otopsi yapılmak üzere Bursa Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırılmıştı.

Bugün cenaze töreninde konuşan Yiğit’in kızı Ayça Yiğit, babasının Gülen Cemaati’yle bağının olmadığını belirterek, “Babam Fethullahçı değil, Süleyman Efendi Cemaati’ndendi” dedi.

Babasının hayatı boyunca Gülen Cemaati’nin karşısında olduğunu savunan Ayça Yiğit, “Kendisinin şehitlik mertebesine yükseldiğine inanıyorum. Bu intihar değil cinayettir. Kendisi bunu yapacak bir insan değil” diye konuştu.

‘Susturulmaya, bastırılmaya çalışıldı’

Ayça Yiğit, babası Savcı Yiğit’le ölmeden bir gün önce görüştüklerini vurgulayıp, “Kurban Bayramı nedeniyle babamla açık görüş yaptık. Durumu bayağı iyiydi. Kötü değil. Konuşmalarımızda bize mektuplar yazdığını ve bunları yavaş yavaş göndereceğini söyledi. Babam bu mektupları son anda yazmadı. Bu mektuplar bir gecede yazılacak mektuplar değil. Üç-dört tane var. Cumhurbaşkanına da yazmış mektup. Bakalım bekliyoruz. Almadık mektupları. Ama onlar intihar mektubu değil kesinlikle” dedi.
Kaynak: Diken

FETÖ'den tutuklu savcı cezaevinde ölü bulundu
16 Eyl 2016

Bursa'da Gülen örgütüne yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan 47 yaşındaki eski Cumhuriyet Savcısı Seyfettin Yiğit, kaldığı H tipi cezaevi tuvaletinde iple asılmış olarak bulundu. Sabah saatlerinde koğuş arkadaşları tarafından bulunan Yiğit'in cesedi, otopsi yapılmak üzere Bursa Adli Tıp Kurumu Morgu'na kaldırıldı.

Yiğit, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası meslekten ihraç edilen ve ardından hakkında soruşturma başlatılan 2 bin 847 hakim ve savcıdan biriydi.

Kaynak: El Ceziretürk

Bizimkiler ağaç katliamlarını seyrederken, İtalyan savcı, zeytin ağaçlarını kestirmedi
20.12.2015



BBCT'den Övgü Pınar'ın haberi:

İtalya, AB'ye karşı çıktı, zeytin ağaçlarını kestirmedi

İtalya'da Lecce Savcılığı, zeytinyağıyla ünlü Puglia bölgesinde bir bakteri salgını yüzünden zeytin ağaçlarının kesilmesine dair AB kararına karşı çıkarak ağaçların kesimini durdurdu.
Avrupa Birliği, bazı çiftçilerin "zeytin ebolası" dediği "Xylella fastidiosa" bakterisinin yayılmasını önlemek amacıyla Puglia'daki binlerce ağacın kesilmesi ve bir "tampon bölge" oluşturulması talimatını vermişti.
Ancak başta zeytin üreticileri olmak üzere bölge halkının büyük tepkisini çeken kesim işlemleri, savcılık kararıyla durduruldu.
Savcılığın kararında, Xylella fastidiosa bakterisi ile zeytin ağaçlarının kuruması arasında net bir bağlantı bulunamadığı, ağaçların gereksiz yere kesilmesini önlemek için daha fazla araştırma yapılması gerektiği belirtildi. Savcılık, "Avrupa Birliği'ne Xylella ile ilgili yanlış bilgi verilmiş" değerlendirmesinde bulundu.
1 milyon ağaç
Savcı Cataldo Motta basın toplantısında, "Xylella bakterisi testlerinde pozitif çıkan bazı ağaçların kurumadığını, negatif çıkan bazılarınınsa kuruduğunu gördük" diyerek, bakteri ile ağaçların hastalanması arasındaki ilişkinin kesin olarak kanıtlanamadığını vurguladı.
Lecce Savcılığı, salgının idaresinden sorumlu olan 10 kişi hakkında da "bitki hastalığı yaymak" ve "doğal güzelliğe zarar vermek" suçlamasıyla soruşturma açtı.
İspanya'nın ardından Avrupa'nın en büyük ikinci zeytinyağı üreticisi olan İtalya'da üretimin en fazla olduğu bölge ise Puglia.
Puglia'da ilk olarak 2013'te görülen Xylella fastidiosa bakterisinin gittikçe yayılması üzerine AB, İtalya'ya salgından etkilenen ağaçların kesilmesi talimatı vermişti.
Kesim talimatından yaklaşık 1 milyon ağacın etkilenmesi beklenirken, hem İtalyan üreticilerin direnişi hem de bürokratik işlemler nedeniyle bugüne kadar yaklaşık 1600 ağaç imha edildi.
Haber 93

Erdoğan, MİT'çileri gönderip Başsavcıvekili'ni evine çağırdı. Bakın sonra ne oldu...
11 Eylül 2015



17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının ardından yargıya yönelik siyasîmüdahaleler, adliyelerde gruplaşmalara yol açıyor.

Çağlayan Adliyesi'nde başsavcı vekillerinin başka yerlere gönderilmesinin altında bu mücadelenin yattığı belirtiliyor. Güç savaşı sebebiyle yeni tasfiyelerin de gündemde olduğu iddia ediliyor.

Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde Başsavcı Hadi Salihoğlu ile başsavcı vekilleri arasında kriz yaşandığı ortaya çıktı. ‘Mensubiyetler' üzerinden gruplaşmalar oluştuğu belirtilen adliyede savcılar arasında güç savaşı başladığı iddiaları yayılıyor. Geçtiğimiz haziran ayında yayınlanan kararname ile bazı başsavcı vekillerinin sürpriz şekilde farklı adliyelere gönderilmesinin de bu kavganın sonucu olduğu öne sürülüyor. Geçtiğimiz gün adliyede yapılan törende ‘60 yaşındayım savaşmaya hazırım' diyen Başsavcı Hadi Salihoğlu ile başsavcı vekilleri arasındaki güvensizliğin had safhaya ulaştığı ve yeni tasfiyelerin yaşanacağı ifade ediliyor.

17-25 Aralık sonrası terör ve örgütlü suçlar bürosunun başına getirilen ve yolsuzluk soruşturmalarının kapatıldığı dönemde sorumlu başsavcı vekili olan Oğuzhan Atamtürk Uyar'ın bile ‘paralelci' olabileceği şüphesiyle Büyükçekmece Adliyesi'ne sürüldüğü iddia edildi. Uyar'ın başsavcı vekili olmasından kısa süre sonra Selam Tevhid terör örgütüne ilişkin dosya, şüphelilerin kaçması pahasına deşifre edildi. Hükümete yakın medya, algı operasyonlarında uzun süre söz konusu soruşturma kapsamında ‘7 bin kişi dinlendi' iftirasını attı. Ancak haberlerin yalan olduğu tescillendi. İddialara göre Oğuzhan Atamtürk Uyar'ı, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan iki kez yüz yüze görüşmek için MİT görevlilerini yanına yollayarak evine çağırdı. Ancak Uyar, teklifi kabul etmedi. Başbakan'ın davetini reddetmesi Uyar'ın üzerinin çizilmesine giden sürecin başlangıcı oldu.

25 Aralık soruşturmasının savcı Muammer Akkaş'tan alınıp İrfan Fidan, Fuzuli Aydoğdu ve İsmail Uçar'a verilmesinden sonra da Çağlayan Adliyesi'nde ilginç sürtüşmeler yaşandığı öğrenildi. Yeni atanan savcıların, dönemin başbakanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ı ifadeye usule aykırı şekilde çağırmalarına Uyar izin vermedi. 3 savcı Bilal Erdoğan'ı basın mensuplarına yakalanmaması için hafta sonu ifadeye çağırmayı düşünürken Uyar, bunu kabul etmeyerek normal şüphelilere yapıldığı gibi ifadenin hafta içi alınmasını istedi. Erdoğan'ın ifade vermesinden önce savcıların 25 Aralık yolsuzluk soruşturması için 3-4 soru hazırladığını gören Uyar, bu duruma da müdahale ederek soru sayısının artırılmasını istedi. Hatta Uyar'ın savcılara ‘Biz işimizi yapalım' dediği öğrenildi. Bilal Erdoğan ifade için adliyeye geldiği zaman da ilginç bir olay yaşandı. Şüpheli sıfatıyla beyanı alınacak Erdoğan'a savcıların ifade sırasında yemesi için meyve tabağı hazırlattığını öğrenen Uyar, bu duruma müdahale etti.

Uyar'ın bu çıkışları üzerine ‘paralel' safsatası devreye girdi ve hakkında iftiralar atılmaya başlandı. Kısa bir süre sonra Uyar, başsavcı vekilliği görevinden alındı. Yerine Bakırköy'den Çağlayan'a getirilen Orhan Kapıcı atandı. Ardından da 17-25 Aralık ve Selam Tevhid soruşturmalarında görev alan polislere yönelik algı operasyonları başlatıldı. İstanbul Adliyesi Başsavcısı Hadi Salihoğlu ile Başsavcı vekili Orhan Kapıcı'nın, Uyar'dan rahatsızlıklarını HSYK'ya ilettiği ve adliyeden gönderilmesini istedikleri öğrenildi. Bunun üzerine de haziran kararnamesiyle Oğuzhan Atamtürk Uyar, Büyükçekmece'ye sürdü. Adliye içindeki güç mücadelesi kapsamında farklı isimlerin de görev yerleri değişti.
Zaman

Zekeriya Öz Meselesi
Sedat Laçiner
15 Ağustos 2015



Ergenekon’un efsane savcısı Zekeriya Öz ve diğer savcı Celal Kara Gürcistan üzerinden Almanya’ya gitmiş. Daha doğrusu kaçmış.

Kaçma sebepleri ise 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını açmış olmaları nedeniyle alınana yakalama kararı…

Öz ve Kara’nın 17 Aralık dosyasını kullanarak Hükümeti düşürmek, yani darbe yapmak istediği iddia ediliyor.

Aynı iddiaya göre Öz ve Kara, rüşvet ve yolsuzluk iddiasını kullanarak terör örgütü kurmuş, Hükümeti devirmek, Erdoğan’ı düşürmek istemiş…

Suçlama bu…

Yani bazılarının sandığı gibi Öz ve Kara, Ergenekon veya Balyoz gibi davalarda davranışları nedeniyle aranmıyor. Mesele 17 Aralık ve 25 Aralık meselesi...

KAÇMALI MIYDILAR?

Öz ve Kara’nın kaçışları çok eleştirildi. Bence de kaçmayıp hapse girselerdi daha kahramanca bir iş yapmış olurlardı.

Kaçmasalardı ne olurdu, derseniz herhalde hemen hapsedilirlerdi... Mehmet Baransu ve Hidayet Karaca örneklerine bakılırsa iddianame bile hazırlanmadan aylarca, belki de yıllarca hapishanede kalırlardı, suçlarını tam olarak bilemezlerdi dahi.

En kötüsü maddi ve manevi işkenceler de rutin hale gelirdi. Soğuk hücreler, aileleri ile görüştürülmemek…

Bazıları diyor ki Öz ve Kara bunları göze alabilmeliydi. Madem ki 17 Aralık iddialarının arkasındalar, bunu hapise girerek de göstermeliydiler.

Doğrudur, hapse girmeyi göze alsalardı belki estetik olarak daha şık görünürlerdi. Ancak neden insanlardan bu kadar çok kahramanlık bekliyoruz ki?

KALSAYDILAR, ÖLDÜRÜLECEKLER MİYDİ?

Öz ve Kara son derece tehlikeli davalara baktılar, son derece tehlikeli adamlarla uğraştılar... İnsanlar daha çok Ergenekon davası'nı biliyor, ancak bu savcılar pek çok terör örgütü üyesi ve suçlunun da nefretini, öfkesini kazandılar...

Eğer kaçmamış olsaydılar ve geçmişte hapsedildikleri kişilerle aynı hapishaneye, hatta aynı hücereye konulsaydılar acaba sonları ne olurdu?

Tutuklanan polislerde bunun örneklerini gördük...

Muhtemelen Öz ve Kara'nın hapsedilmesinde de gerekli özen gösterilmeyecekti ve hayatları tehlikede olacaktı.

İkilinin, Hükümet'in ve Saray'ın nefretini de üzerine çektiğini düşünecek olur isek, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın bu konuda ne kadar tedbirli olacağından şüphe etmeleri garip görülemez.

Özetle, Öz ve Kara, hayatlarının tehlikede olduğunu düşünmüş olmalıdırlar. Belki de kaçmalarında bu korku etkili olmuştur.

İDDİALAR MANTIKLI MI, HUKUKİ Mİ?

Öz ve Kara’ya yöneltilen iddialar ne hukuki ne de mantı ki! Savcılar aldıkları kararlar nedeniyle darbeci ve terör örgütü üyesi ilan ediliyor. Bunu dediğim gibi hukuki olmayı bırakın, mantıki bile bulmuyorum.

İkinci olarak, madem ki 17 Aralık 2013 soruşturması darbeydi, o zaman bu sözde darbecileri yakalamak için neden 1,5 yıldan bile daha uzun bir süre beklendi ki? 1,5 yıl sonra iki savcıyı yakalamak için alelacele karar çıkartmanın mantığı nedir?

ALMANYA’DAN SIĞINMA TALEP EDERLERSE

Öz ve Kara gittikleri Almanya’dan veya bir başka Avrupa ülkesinden sığınma talep ederlerse, ülkelerinde yargının adil işlemediğini, kendilerine işkence yapılmak istendiğini, Hükümet’e karşı hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet davası açtıkları için başlarına gelmedik şeyin kalmadığını söylerse acaba ne cevap alırlar?

Bu talebi geri çevirebilecek Avrupa’da kaç demokrasi var acaba?

Eğer böyle bir gelişme olur ise, yani Türkiye’nin iki savcısı ülkede adalet olmadığı için bir başka ülkeye sığınma hakkı alırsa Türkiye’nin demokrasi ligindeki yeri ne olur acaba?

Nitekim Erdoğan da Almanya’nın tepkisini merakla bekliyor.

Erdoğan diyor ki, “Almanya'yı da göreceğiz ne yapacak? Eğer yapmazsa (Öz’ü iade etmezse), Almanya bizden herhangi bir suçluyu, Tayyip Erdoğan imzasıyla alamaz. Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir”.

Önümüzdeki günlerde kim muz cumhuriyeti, kim gerçek bir devlet bunu birlikte göreceğiz.

ÖZ’ÜN DURUMUNA SEVİNMELİ Mİ?

Son olarak Zekeriya Öz’ün ülkeyi terk etmek zorunda kalışı Ergenekon ve Balyoz sanıklarını ve onların dostlarını sevindirmişe benziyor. Adeta sevinç çığlıkları atıyorlar. Bu durumu anlamadığımı belirtmek zorundayım.

Bir kere Öz’ün yurt dışına çıkmasının nedeni, dediğimiz gibi Ergenekon ile ilgili değil, 17 Aralık ile ilgili.

İkincisi, Ergenekon sürecini sadece bir savcının gerçekleştirdiğini düşünen varsa o kişi hiçbir şey bilmiyor demektir. Bu ülkede Başbakan istemez ise hiçbir savcı soruşturma bile yapamaz. Savcıların emrinde görünen polisler bile aslında gerçekte onların emrinde değildir. Bir vali, bir il emniyet müdür bile savcıların çalışmalarını fiilen durdurabilir.

Başka bir deyişle, eğer Zekeriya Öz, Ergenekon davasında etkili olduysa bunun arkasındaki isim hiç şüphesiz dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ergenekon Davası da, Balyoz Davası da herşeyden önce siyasi otoritenin arkasında durmasıyla mümkün olabilmiştir. Erdoğan, kendisini “Ergenekon Davası’nın savcısı” ilan ederken haklıdır. Hatta daha fazlasıdır. O dönemin hükümeti o davaların savcısıdır, polisidir, herşeyidir.

Zekeriya Öz’ün ön plana çıkması onu o davalarda karar alıcı yapmaz, sadece bir sembol yapar... Belki de kullanılan, ateşi tutmak için maşa gibi kullanılıp sonra da bir kenara atılmak istenen bir maşa. Kimbilir?

Nitekim Zekeriya Öz ve diğer savcıların aslında güçlü figürler olmadığını, sadece birer hukuk memuru olduklarını 17/25 Aralık süreçlerinde gördük. Hükümet hakkında yolsuzluk ve rüşvet soruşturması yürütmek istediklerinde güya emirlerindeki polislere bile güçleri yetmemiştir. Bugün ise tıpkı bazı Ergenekon sanıkları gibi başka bir ülkede adalet aramaktadırlar...

Dolayısıyla Zekeriya Öz’ün düştüğü durum ülke olarak sevinilecek değil, üzülecek bir durumdur.

ZEKERİYA ÖZ, TÜRKİYE'NİN KARAKUTUSU GİBİ

Zekeriya Öz, o kadar önemli davalara tanıklık etti, o kadar önemli kişiler ile temasta oldu ki, kendisine 'Türkiye'nin karakutu'larından biri diyebiliriz...

Bu anlamda, Türkiye'de neler olduğunu anlamak için Hakan Fidan'ın tanıklığı ne kadar önemliyse Zekeriya Öz'ün tanıklığı da o kadar önemlidir. Bu nedenle Zekeriya Öz konuşmalıdır, Ergenekon başta olmak üzere yaşadıklarını paylaşmalıdır. Aksi halde Türkiye'nin önemli bir dönemi karanlık kalacaktır.

Kaynak: Haberdar.com


AKP hukuku sopa gibi kullanıyor: Silah dolu Tırları durduran savcılara da tutuklama kararı
6 Mayıs 2015



El Cezire'nin haberine göre; Adana ve Hatay'da Suriye'ye giden MİT tırlarının durdurularak aranmak istenmesiyle ilgili soruşturmada, 4 savcı ile eski Adana İl Jandarma Komutanı hakkında tutuklama kararı verildi.

Savcı Özcan Şişman yakalama kararı sonrası gözaltına alınan ilk isim oldu.

Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) kontrolünde olan tırların Ocak 2014'te durdurularak aranmak istenmesiyle ilgili soruşturmada eski Adana Cumhuriyet Başsavcısı ile 3 savcı ve eski Adana İl Jandarma Komutanı hakkında tutuklama kararı verdi.

Mahkeme, Başsavcı Süleyman Bağrıyanık, savcılar Özcan Şişman, Aziz Takçı ve Ahmet Karaca ile eski Jandarma Komutanı Özkan Çokay hakkında yakalama kararı çıkarttı.

Tutuklama gerekçesi Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesinde ağırlaştılmış müebbet hapis cezasını öngören "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs.

Savcı Şişman evinde gözaltına alındı

Hakkında yakalama kararı çıkarılan savcılardan Özcan Şişman Adana'da evinde gözaltına alındı. Şişman'ın ilk tepkisini "Güce biat edenler hukuku yok sayıyor" sözleriyle dile getirdi.

Gazetecilere, kararın hukuksuz olduğunu savunan Şişman, "Ben, birinci sınıf savcıyım. Hakimler ve Savcılar Kanununun 88. maddesine göre, gözaltına alınamam. Böyle bir suçta suçüstü hali yoktur. Türk Ceza Kanununun 312. maddesinden suçlandım. Casusluk yaptığım iddia ediliyor. Hangi devlete, ne casusluk yaptığımı izah etmeleri lazım. Ben, yıllardır casuslukla ilgili soruşturmalar yaptım. Yıllardır terör soruşturmaları yaptım. Neyle suçlandığımı bilmiyorum. Devletin savcısını bu şekilde derdest etmeleri suçtur. Bu suçu işleyenler, cezasını çekeceklerdir. Bu kadar net söylüyorum" dedi.

Şişman, sağlık kontrolünün ardından Adana Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürüldü.

MİT tırlarının durdurulması neydi?

MİT'e ait tırların, Suriye'ye silah taşıdığı iddiasıyla durdurularak aranmak istenmesi, Gülen Cemaati ile hükümet arasında 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile şiddetlenen kavganın dönüm noktalarından biriydi. O zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tırların durdurulmasında, 'paralel yapı' olarak tanımladığı Gülen Cemaati'ni suçlamıştı. Savcı ve operasyonu yapan askerlerin Fethullah Gülen'in talimatı doğrultusunda işlem yaptığını savunmuştu.

İçinde ‘silah ve mühimmat’ olduğu iddia edilen üç tır, 19 Ocak’ta Savcı Aziz Takçı’nın talimatıyla jandarma ekipleri tarafından Tarsus-Adana-Gaziantep Otoyolu Ceyhan gişelerinde durdurulup aranmıştı.

Ardından tırlardaki malzemelerle ilgili tutanak da hazırlanırken, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş ve bazı MİT görevlilerinin devreye girmesiyle tırlar yoluna devam etmişti. Erdoğan, tırların Türkmenlere yardım malzemesi taşıdığını açıklamıştı.

Olayın ardından, Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Antalya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'ne atanmış, arama emrini veren Savcı Aziz Takçı'nın ise yetkileri alınmıştı.

Tırları durduran Adana İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Özkan Çokay da görevden alınmış, arama ile ilgili olarak da 'casusluk soruşturması' açılmıştı.
Haber 93

TIR'ları durduran Savcı Takçı ölüm tehditleri alıyor
2 Nisan 2015
TIR'ları durduran Savcı Takçı ölüm tehditleri alıyor Adana'da MİT TIR'larını durduran savcı Aziz Takçı, Alman dergi Der Spiegel'e konuştu.

Hasnain Kazim imzalı söyleşide net ve açık ifadeler kullanılırken Takcı temkinli konuşmayı tercih etti. Takcı, durdurulan TIR'ların içinde ne taşındığını söylemedi. 'Gülen Cemaati'ne mensup musunuz?' sorusuna ise ilginç bir yanıt verdi.

Dergide yayımlanan söyleşide şu ifadelere yer verildi:

Savcı Aziz Takcı silah dolu bir TIR'ı arama emri verdi ve Türkiye hükumetini rezil etti. O günden beri açığa alındı ve tehdit ediliyor.

Takcı, 40 yaşında... Ocak ayına kadar henüz savcı idi. Türk istihbaratı MİT'in Suriye'deki aşırılara silah taşıyan TIR'larını 2014 başında iki kez arama izni verdi. Olay ortaya çıktıgında, Türkiye hükümeti rezil olmuş, Takcıyı suçlamıştı.

"TIR OLAYINDAN BERİ ÖLÜM TEHDİDİ ALIYOR"

O günden beri ölüm tehditi alıyor. İnternet forumlarında ve Twitter üzerinden hükümet yanlıları ona ölüm diliyor. Hükümet yanlısı medya onu devlet düşmanı olarak tanımlıyor ve ona 'hain' diyorlar. Takcı gizli bir yerde yaşıyor. ''Güvendiğim yerden neredeyse hiç cıkmıyorum!'' diyor.

Takcı sadık bir memur, mesleği boyunca medya ile ilişkisini uzak tuttu. Ancak kendisine haksızlık yapıldığını düsündügü icin artık konuşmak istiyor.

Her şey 1 ocak 2014'te başladı. ''O gün jandarmadan silah yüklü bir kamyona dair haber aldım'', diye anlatıyor Takcı. O zaman Adana da anti-terör araştırmacısıydı. Takcı, Türkiye'nin buna dur diyeceğini düşünmüş. 'Benzer şeyler daha öncede sık sık olmuştu'. mesela mayıs 2013 Reyhanlı olayı... Arama emrini kendisi imzalamıştı. Ancak daha polis yükü araştıramadan istihbarat ekibi olay yerine gelip kontrolü sağlamıştı.


3 hafta sonra yine jandarmadan bir telefon geldi. Buna göre 3 silah dolusu kamyon yolda idi. ''Ve yine istihbarat ekibinin bir şekilde haberi olmuştu'' diyor Takcı. 'Bunu ancak her şeyi cok iyi bilen biri olabilirdi. Çünkü detaylı bilgileri açığa vurmuştu ve hatta plakalarını dahi bildirmişti. '

Bu kez de Takcı bir arama emri vermişti. Konvoy istihbarat elemanları tarafından bir araba ile takip ediliyordu.

"TIR'LARDA NE VARDI?"

Peki ne vardı kamyonlarda, bay Takcı?

Takcı gülüyor. ''Benim için bir disiplin cezası yürürlükte, devletin gizli kalması gereken bilgilerini başakalarına verdim diye... Eğer şansım yoksa bir de soruşturma açılacak. Bu nedenle bu konuda bişi söylemek istemiyorum.''

Söylemek zorunda değil zaten. Bir muhalefet politikacısı Suriye'deki El Kaide için kamyonlarda silah, roket ve cephanenin taşındığını doğruladı. Başka da bilgi yok. Çünkü hükumet bu konuda medyaya haber yasağı getirdi. İnternette hackerların yayınlamış olduğu gizli belgeler, aşırılara Türkiye'den silah yardımı oldugunu doğruluyor.

Bu doğru mu?

''Buna karşı bir iddam yok" diyor Takcı.

Savcı olarak arama emrini vermek zorunda idi. Çünkü yasadışı bir eyleme dair şüphe vardı.

'Ben yanlıs bir şey yapmadım' dedi Takcı... Takcı kızmıyor, gizli bilgileri vermiyor, aşırıları destekleyen Türk politikasını da değerlendirmiyor. O ümitsizliğe kapılıyor, Çünkü görevini yaptığı halde cezalandırılıyor.

Takcı bunu Türkiye Cumhuriyeti adına yaptı. Dediğine göre. Ankara onun devlete zarar verdiğinden emin...

Peki olayın devamında neler yaşandı?

En yüksek makamın müdahalesi ile. Adana Valisi bizzat gidip o zamanki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan taşıma emrini vermiş. Bu nedenle TIR'ların devam etmesine izin verildi.

Takcı gitmeliydi. Ocak 2014'te önce Trabzon'a, 6 ay sonra da Zonguldak'a gönderildi. 8 hafta önce ise bir sonraki duyuruya kadar askıya alındı.

'Beni araştırmak yerine, yanlış bir şey yaptığıma dair kanıt aramak yerine beni açığa aldılar ve şimdi araştırılıyor' dedi. 'Yani bir hukuk devletinde olağan olan prosedürü tersine cevirdiler.'

Takcı yüzlerce örneğin içinde bir tanesi... Türkiye'de sürekli olarak savcılar ve hakimler baskı altında tutuluyor. Çünkü hükümet üyelerine karşı soruşturma açıyor, eleştiriyor ya da güçlülerin namına zararlı herhangi bir şey yapıyorlar diye. Neredeyse yolsuzluk soruşturmasına karışmış tüm hukukçular işlerinden oldular. Öyle zor olaylar var ki, savcılar korkudan bakmıyorlar.

Politikacılara karşı açılan yolsuzluk soruşturmaları çoktan durduruldu. Yöneticiler olayları Gülen hareketinin bir kampanyası olduğuna yorumladı.

"EĞER GÜLEN CEMAATİ'NDEN OLSAYDIM..."

Siz Gülen hareketinden misiniz BayTakcı?

Takcı gülüyor... "Eger olsaydım, şimdi çok daha iyi durumda olurdum" Bu argüman ona göre devletin, eleştirmenlerin ağzını kapatmak için kullandıgı bir yakıştırma'

Takcı yine de demokrasi ve hukuk devletinin sonunda Türkiye'de kazanacagından ümitli. 'Başka türlüsü felaket olurdu' dedi.

Hakkındaki soruşturma sürdüğü sürece maaşının üçte ikisini alacak ve Karadeniz'de saklanmaya devam edecek.
Kaynak: Der Spiegel - Karşı Gazete

Konuşturulmayan Hakim Karşı Gazete'ye konuştu
Ayşegül KASAP
KARŞI GAZETE
15 Nisan 2015

Konuşturulmayan Hakim Karşı Gazete'ye konuştu Şehit edilen Savcı Selim Kiraz için Ankara Adliyesi önünde düzenlenen anma töreninde susturulmak istenenen Yargıçlar Sendikası Başkanı Karşı Gazete'ye konuştu.

Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın anma töreninde konuşturulmayan Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, törende yapacağı konuşmayı ve yaşanan olayı Karşı Gazete'ye anlattı.

İşte Yargıçlar Sendikası Başkanı Karadağ'ın engelledikleri o açıklaması...

Yarsav Yargıçlar Sendikası ve Demokrat Yargı Derneğinin bu acıyı paylaşan ortak bir açıklaması vardı. Orada bu açıklamayı okuyacaktım…

"KÜRSÜDE MÜDAHALE EDİLEN AÇIKLAMAMIZ:"

“Bugün, İstanbul Çağlayan Adliyesinde görevli C. Savcısı arkadaşımız Mehmet Selim Kiraz'ın öldürülmesini lanetlemek için buradayız.

Bugün, bir meslektaşımızın kaybının yaşattığı acıyı paylaşmak için buradayız.

Bugün, eşini kaybeden arkadaşımızla, babalarını kaybeden çocuklarıyla birlikte yas tutmak için buradayız.

Bugün, bir kez daha içine sürüklendiğimiz şiddet sarmalının bir insanı daha aramızdan almasının üzüntüsünü yaşamak için buradayız.

Bugün, güvenlik politikalarını savunmak, toplumun bir kısmını şeytanlaştırmak, avukat meslektaşlarımızı suçlu göstermek için burada bulunmuyoruz.

Bugün bir acının karşısında saygıyla durmak için buradayız.

Bugün terörün amaçladığı tuzağa düşmeden hukukun üstünlüğüne, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına sahip çıkmak üzere buradayız.

Savcımıza Tanrıdan rahmet diliyoruz. Geride kalan aile fertlerinin, yargı camiasının ve tüm ulusumuzun başı sağolsun.”

‘YARGI İKTİDARI’ YARGI ÖRGÜTLERİNİ KABULLENMİYOR

Gayet makul görünen bu mesajı okumanız için neden müdahale ettiler?

Konuşturmak istemiyorlar bizleri de ondan. Yani bizim insanların acısını paylaşmamıza bile tahammülleri yok. Yargı örgütlerini, ne yazık ki Türkiye'nin 'yargı iktidarı' kabullenmiyor.

“GÜVENLİK ZAAFİYETİYLE İZAH EDİLEMEZ”

Çağlayan’da yaşanan olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kesinlikle bir terör eylemidir. Hiç bir şekilde kabullenilemez ve bu olaylar da güvenlik zafiyetiyle izah edilemez.

"OTOPSİ VE BALİSTİK RAPORLARI KAMUOYU İLE PAYLAŞILMALI"

Burada daha başka şeyler vardır diyoruz... Neyse, bilmiyoruz... Ama şöyle diyoruz; bu süreç kesinlikle paylaşılmalıdır. Bu süreç rehin almanın en başından itibaren geçen süreçle birlikte tamamen şeffaf olarak yürütülmeli. Ancak biz o zaman ikna oluruz. Ancak otopsi ve balistik incelemeleri gayet açıkça kamuoyuna açıklandığı zaman biz rahat ederiz. Ondan önce hep kaygılarımız olacak.

ÖZEL HABER | KARSIGAZETE.COM.TR

Ergenekon Savcısının akrabalarına silahlı saldırı: 1 ölü, 1 yaralı
6 Şubat 2015
Gaziosmanpaşa'da düzenlenen silahlı saldırıda 1 kişi öldürüldü, 3 kişi yaralandı.

Öldürülen Recep Selim Kansız ve yaralılardan İzzet Kansız'ın, daha önce Ergenekon davasında görev alan Sakarya Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız'ın yeğenleri olduğu öğrenildi.

Sarıgöl Mahallesi Marmara Caddesi'ndeki iş yerlerinin önünde bulunan Recep Selim Kansız, İzzet Kansız, Ahmet Bostan ve Muharrem Topaloğlu, aralarında daha önceden husumet bulunduğu belirtilen bir kişinin silahlı saldırısına uğradı.

Saldırıda Recep Selim Kansız olay yerinde hayatını kaybetti, kardeşi İzzet Kansız ile

Ahmet Bostan ve Muharrem Topaloğlu yaralandı.

Saldırgan olay yerinden kaçarken, yaralılar çevredeki hastanelere kaldırıldı.

İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro ve Gaziosmanpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro ekiplerinin yaptığı çalışmanın ardından kimliği belirlenen saldırganın yakalanması için çalışma başlatıldı.

Saldırıda hayatını kaybeden Recep Selim ve yaralanan kardeşi İzzet Kansız'ın Ergenekon davası savcılarından Sakarya Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız'ın yeğenleri olduğu öğrenildi.

Savcı Kansız'ın yeğeni Kaan Kansız da Gaziosmanpaşa'da 3 Mayıs 2011'de tabancayla vurularak yaralanmıştı.
Mynet

MİT tırlarını durduran savcı: Yaptığımızın arkasındayız
15 Ocak 2015

Adana'da MİT'e ait olduğu iddia edilen TIR'ları silah taşıdıkları şüphesiyle durdurarak arama yaptıran Aziz Takçı Radikal'e konuştu.

MİT'e ait olduğu iddia edilen TIR'ları silah taşıdıkları şüphesiyle durdurarak arama yaptıran savcı Aziz Takçı konuştu.

Radikal'in haberine göre; yaptıklarının arkasında olduğunu ifade eden Takçı,“ Bugün Suriye’de, Mısır’da ve Fransa’da yaşananları, Türkiye’nin maruz kaldığı terör tehdidini gördükçe, işimi yaptığım günden daha fazla bir şekilde, bu işin doğru olduğunu anlıyor ve görüyorum. Ben aynı yerde duruyorum, yanlış bir şey yapmadığıma inanıyorum, şerefimi koruyorum” dedi.

Terörizme engel olmaya çalıştıklarını vurgulayan Takçı, Gülen Cemaati ile ilişkili olduğunu iddiasını da reddederek,“Bana hiçbir grup talimat veremez, verememiştir. Hiçbir yerle ilişkim yoktur. Aksine onlarla (cemaatle) aynı yatakta olanlar, 12 yıldır yedikleri içtikleri ayrı gitmeyenler bunun hesabını versin” dedi.
Kaynak Sol

Savcı: Başörtüsü yasağı yasa dışı
09 09 2009
Başörtüsü konusunda kararın okul yönetimlerine ait olduğu Belçika'da bazı ilk ve orta dereceli okulların bu konuda yasak uygulaması Danıştay'a götürüldü.

Anvers kentinde ilköğretim 6'ncı sınıfta başörtüsüyle okumasına izin verilmeyen bir öğrencinin velisince Danıştay gündemine getirilen davada savcı, bu konuda okul yönetimlerinin yetkili olmadığı gerekçesiyle "başörtüsü yasağının yasa dışı olduğu" yönünde görüş bildirdi.

Davayla ilgili kararını cuma günü verecek olan Danıştay, savcının görüşüne uyarsa başörtüsü konusunda karar yetkisi Flaman bölge hükümetine geçecek.

Belçika nüfusunun yüzde 60'a yakınının yaşadığı Flaman bölgesinde okulların üçte biri başörtüsünü yasaklarken bir o kadarı serbest bırakıyor. Kalan okullarda başörtülü öğrenci bulunmadığından bu konuda alınmış bir karar yok.

Bu arada Anvers'teki bazı okullarda uygulanan başörtüsü yasağına karşı protesto gösterileri düzenlenmeye başlarken, bazı okullarda velilerle yönetim arasında gerginlik yaşanıyor. Birçok başörtülü öğrencinin de bu okullardan ayrıldığı bildiriliyor.

Flaman Yeşiller partisinden federal milletvekili Meryem Almacı ve Flaman Hristiyan Demokratlardan Anvers Belediye Meclis Üyesi Ergün Top bölge hükümetine inisiyatif alarak başörtüsü yasağını tüm okullarda kaldırması çağrısında bulunsa da Flaman Eğitim Bakanı Pascal Smet, Avrupa Birliği müktesebatına göre yetkinin okullarda kalması gerektiğini savunarak bu konuda sessiz kalıyor. haber7

İzmir'in süper savcısı Murat Gök görevinden alındı
08 Nisan 2009
Adalet Bakanlığı özel yetkiyle donatılan, çok sayıda operasyon yapan ve 'Süper Savcı' olarak alınan Murat Gök'ün yetkilerini aldı.
İzmir'de Anafor operasyonu, Şafak operasyonu, Rıhtım operasyonu, Kumsal operasyonu adı altında operasyonlar gerçekleştirmişti. Gök ayrıca terör örgütlerine karşı da başarılı operasyonlar yürütmüştü. İzmir'de Ağır Ceza Hakimini rüşvet alırken yakalanmasını sağlayan Gök'ün yürüttüğü Anafor operasyonunda Sami Hoştan da ifade vermişti.
Bakanlığın kararı Gök'e İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Emin Özler tarafından tebliğ edildi. Tebligatta, “Özel yetki ile yaptığınız soruşturma ve operasyon yetkiniz sona erdirilmiştir” denildi.
Gök, yetkilerinin alındığını doğrularken, işleme ilişkin yorum yapmak istemediğini söyledi. Gök, operasyonların siyasi olduğuna ilişkin iddialara da Gök, siyasi bir davanışının söz konusu olamayacağını söyledi.
netgazete

Cumhuriyet Savcısı Murat Gök, hastaneye kaldırıldı
İzmir'de görev yapan ve bir süre önce yetkilerinin elinden alındığı haberleriyle gündeme gelen özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök, bu sabah göğüs ağrısı şikayetiyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırıldı. 22.06.2009 İZMİR netgazete

Süper Savcıyı kim görevden aldı?
İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Emin Özler, Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün yetkilerinin devam ettiğini savundu, görevden alma işleminin kim tarafından yapıldığını açıkladı.
08 Nisan 2009

İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Emin Özler, Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün yetkilerinin devam ettiğini belirterek, ''Ama rutin bir iş bölümü değişikliği yapılmıştır'' dedi.

Özler, yaptığı açıklamada, Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün yetkilerinin alınmadığını belirterek, Adalet Bakanlığının bu konuda talebi olmadığını ifade etti.

Gök'ün yetkilerinin devam ettiğini vurgulayan Özler, şunları kaydetti:

''Başsavcı Vekilimiz Mehmet Doğar ve benim tasarrufumla bir uygulama yapılmıştır. Murat Gök savcımızın, CMK 250 ile olan yetkileri devam etmektedir. Bundan sonra yerine Mehmet Sait Demiröz savcımız soruşturmalara devam edecek. Gök ise 8 ve 10 Ağır Ceza Mahkemelerinde duruşmalara çıkacaktır. Yetkisinin alınması söz konusu değil, rutin bir görev değişikliğidir. İş bölümünde bir değişiklik olmuştur. CMK 250 ile yetkili savcı sayımız İzmir'de 6'dır. Bunlardan 2'si duruşmalara çıkar, 4'ü soruşturmaları yürütür. Burada yapılan da rutin bir uygulama ve iş bölümü değişikliğidir. Başka bir neden yoktur, görülen lüzum üzerine bir değişikliğe gittik.'' Haber Editör

CHP savcının görevden alınmasını savundu
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, süper savcı Murat Gök'ün görevden alınmasını “Gazetelere Memati gibi pozlar veriyordu, görevinin sorumluluğunu taşıyamıyordu, bence yargı bir olumsuzluktan kurtulmuş oldu” şeklinde değerlendirdi.
08 Nisan 2009
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, süper savcı Murat Gök'ün görevden alınmasını “Gazetelere Memati gibi pozlar veriyordu, görevinin sorumluluğunu taşıyamıyordu, bence yargı bir olumsuzluktan kurtulmuş oldu” şeklinde değerlendirdi.
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin Süper savcı Murat Gök'ün görevden alınmasını değerlendirdi. Savcı Gök'ün görevi süresince bir yargı mensubuna yakışmayacak davranışlar sergilediğini kaydeden Ersin şöyle konuştu:

“Süper savcı olarak adlandırılan Murat Gök, gazetelere mülakatlar verdi. Yaptığı operasyonlarla ilgili 'daha bunlar bir şey değil daha büyük balıklar var' gibi tüm kamu kurumlarını tehdit eden davranışlar sergiledi. Gazetelere verdiği resimler bir yargı mensubuna yakışmayacak görüntülerdi. Adeta Memati pozlarıyla gazetelere fotoğrafları yansıdı. Ve görevinin sorumluluğunu taşıyamadı. Özellikle seçime beş kala aday belirleme aşamasında bazı belediye başkanlarımıza operasyon yaptı. Operasyon yaptığı belediye başkanları da kısa bir süre sonra tahliye oldular. Seçime yönelik siyasi yanı ağır basan operasyonlar yaptılar. Ben görevden alınmasında bunların etkili olduğunu düşünüyorum. Sorumluluğuyla bağdaşmayacak tavır ve davranışlar içinde olduysa bunların elbette gereği yapılacaktır. Bence yargı bir olumsuzluktan kurtulmuş oldu.”

SÜPER SAVCI GÖK: ASIL BUNDAN SONRA OLANLAR OLACAKTI

İzmir Adliyesi'nde özel yetkilerle görev yapan Cumhuriyet Savcısı Murat Gök, özel yetkilerinin elinden alınmasıyla ilgili olarak, “Eğer elimde yetkilerim olsaydı, asıl bundan sonra olanlar olacaktı. Sanırım sorun ondan kaynaklandı” dedi.

Telefonla bağlandığı bir televizyon kanalına konuşan Gök, olayla ilgili çok fazla yorum yapmak istemediğini belirterek, “Benim siyasetle ilgim olmaz, siyasetçilerle ilgim olmaz” dedi.

Özel yetkilerinin elinden alındığı bilgisini de doğrulayan Gök, “Şimdi eğer elimde yetkilerim olsaydı, asıl bundan sonra olacaklar olacaktı. Sanırım sorun ondan kaynaklandı” diye konuşu.

Kendisine özel yetki verilmesi talebinin kendisinden gelmediğini ifade eden Savcı Gök, “Benden gelmedi talep, bir takım yetkiler verildi, ben elimden geleni yaptım” dedi. Gök, bugüne 2 bin 500 kişinin, kendisinin yürüttüğü davalar sonucunda yargı önüne çıkarıldığını da söyledi.

ADALET BAKANI ŞAHİN: TASARRUF BAŞSAVCININ

Adalet Bakanı Mehmet Şahin, Cumhuriyet Başsavcısı Murat Gök'ün özel yetkilerinin elinden alınmasıyla ilgili olarak, “Adalet Bakanlığı görevden almadı, tasarruf Başsavcının” dedi.

Telefonla bağlandığı bir televizyona konuşan Şahin, Süper Savcı olarak anılan Murat Gök ile ilgili bir tasarruflarının olmadığını belirtti. Şahin, Gök'ün özel yetkilerinin elinden alınmasıyla ilgili olarak, “Adalet Bakanlığı görevden almadı, tasarruf Başsavcının” dedi.
Haber Editör

-"SAVCININ GÖREVDEN ALINMASI SİYASALLAŞTIRILMAMALI"-

Süper savcı Murat Gök'ün yetkilerinin elinden alınmasını da değerlendirdi. Yolsuzlukla mücadele konusunda yargıya destek olunması gerektiğini kaydeden Vural "Adalet Bakanı savcının neden yetkilerinin alındığı konusunda kamuoyuna ivedilikle açıklama yapmalı. Eğer bir yolsuzluk operasyonundan dolayı bu tavır alınmışsa bu durum bundan sonraki yolsuzlukla mücadele edecek kişiler üzerinde baskı oluşturur. Savcı bu nedenle değil başka bir nedenle görevden alındıysa da bu açıklanmalıdır. Ancak Adalet Bakanı kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapmazsa kamuoyunda yolsuzlukla mücadele eden savcıların görevden alındığı görüntüsü doğar ki bu da yolsuzlukla mücadeleye darbe vurur" dedi. Bazı CHP milletvekillerinin Savcının yetkilerinin alınmasıyla ilgili yaptığı açıklamaları değerlendiren Vural, "Böyle bir konu siyasallaştırılmamalı" dedi.
Aktifhaber

Savcı Gök, Ege'de 2 bin kişiyi daha içeri alacaktı
09 Nisan 2009
İzmir'de son 2 yılda birçok organize suç örgütü ve belediyeye yönelik yaptığı 'yolsuzluk' operasyonlarıyla kamuoyunun gündemine oturan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök, 'soruşturma ve operasyon yapma yetkisi' elinden alınarak İzmir mahkemelerinden birine duruşma savcısı olarak atanmasının ardından yaptığı açıklamada, "Eğer görevime devam etseydim Ege'de 2 bin kişi hakkında yasal işlem yaptıracaktım" dedi.
Savcı Murat Gök, İzmir’de yayınlanan Yeniasır gazetesinin sorularını yanıtladı ve önemli açıklamalarda bulundu. Gök, İzmir Cumhuriyet Savcılığı tarafından duruşma savcısı olarak görevlendirilmesinin temelinde bundan sonra yapacağı operasyonların" yattığını söyledi. Bu arada bürokrasiye kırgınlığını dile getiren Savcı Gök, kendisini gol yemiş gibi hissettiğini de belirterek, görevden alınmasının ardından Yeniasır Yayın Grubu Başkanı Şebnem Bursalı'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
- Ne zaman görevden alındınız?
- Salı günü saat 17.30 sıralarında, Başsavcı Vekili Mehmet Doğar imzasıyla, görevli bir arkadaş odama evrak getirdi. Evrakta "Soruşturmalardan alındınız. Artık bundan böyle sadece duruşmaya çıkacaksınız" yazıyordu.

- Başka ne yazıyordu?
- Bundan başka bir açıklama yok. Ayrıntı da yok. Sadece görevden alındığım ve duruşmalara çıkan diğer savcı arkadaşla yer değiştirdiğim yazıyordu.

- Siz bu tebligattan sonra Başsavcı veya vekili ile bir görüşmede bulundunuz mu?
- Kesinlikle kimseyle görüşmedim, görüşmem de... Bu benim etik anlayaşıma yakışmaz.

- Peki tebligatı aldığınız an ne hissettiniz?
- Çok üzüldüm, yıkıldım. Resmen kendimi gol yemiş gibi hissettim.

- Görevden alındıktan sonra ilk kimi aradınız?
- İlk aradığım kişi, Adana'da bulunan teyzem Nazik Hanım oldu. Annemi kaybettiğim için o anne yarımdır. Onu aradım, dertleştim.

- Nazik teyzenize ne dediniz peki? O size ne dedi?
- Lütfen bu teyzemle bizim aramızda kalsın.

- Bu beklediğiniz bir görevden alınma mıydı? Yetkilerinizin alınmasında sizi en çok ne üzdü?
- Tabii ki yapacağım ve yöneteceğim operasyonlar için üzüldüm.

- Daha önce, 'asıl seçimlerden sonra operasyonların artacağını' söylemiştiniz. Biraz da bunların engellenmesi için mi oldu bu durum?
- Evet görevden alınmam tammen bunun için oldu.

- Peki bu operasyonlar nerelerle ilgiliydi?
- Bu operasyonlar öncelikle bazı kamu kurumları ve belediyelerle ilgiliydi.

- İpucu verebilir misiniz?
- Yok ipucu veremem.

.. - Daha önceki röportajlarınızda, İzmir'in üzerine çöken bazı kesimlerden insanların hesap ödeme zamanı geldiğini ve bu kişilere oparasyonun kapıda olduğunu söylüyordunuz.
- Evet, bu kişiler için hesap verme zamanıydı.

- Peki sayın Savcım, bundan sonra bu operasyonlar duracak mı, yapılacak mı?
- Bu denize taş atmak gibi bir olay. Eğer denize siz atarsanız, taş muhtemelen on metre gider. Eğer denize ben atarsam taşı, muhtemelen yüz metre gider.

- Şimdiye kadar yapılan operasyonlarda 2 bin 500'e yakın kişi hakkında işlem yaptınız. Eğer operasyonlara devam etseydiniz kaç kişi daha alınacaktı.
- Evet devam etseydim, yetkilerim alınmasaydı, Ege Bölgesi'nde 2 binin üzerinde kişi hakkında yasal işlem yaptıracaktım.

- Görevden alınmanızın siyasi bir karar olduğu yönünde saptamalarınız olduğunu söylüyorsunuz. Biraz daha açar mısınız?
- Bana öyle söylendi. Nedenini hiç bilmiyorum.

- Peki nedenini soracak mısınız?
- Hayır düşünmüyorum.

- Görevden çekildikten sonra 20 gün rapor aldınız. Dinlenmek için mi?
- Sadece karar vermek için aldım. Dinlenmek için değil.

- Karar vermek için rapor aldığınız süre içinde, alternatiflerinizden biri de istifa etmek anladığım kadarıyla. Çok gençsiniz ve mesleğinizin en verimli dönemindesiniz.
- Şu an düşünme aşamasındayım. İstifa kararı verirsem, birincisi herkesin merak ettiği gibi asla siyasete girmeyeceğim. İkincisi, asla avukatlık yapmayacağım. Bu bana yakışmaz. Üçüncüsü de Murat Gök olarak ne yapabilirim onu düşüneceğim. Ticaret yapamam, görev yaptığım İzmir'de yaşayamam. Bundan sonra ya İstanbul'da ya da memleketim Adana'da yaşarım.

- Peki siz İstanbul'da ne yapabilirsiniz?
- İstanbul'da avukat kardeşim var. Yanına giderim belki.

- Peki neden avukatlık yapmazsınız?
- Bu kadar operasyon yaptıktan sonra avukatlığa geçersem bana çok kişi gelir. Onları dün suçlamışken bugün savunmak bana yakışmaz.

- Bir kırgınlığınız var mı?
- Hem de çok kırgınlığım var.

- Kimlere?
- Bürokrasiye...

- Bu kadar operasyon sonrası bir yandan da halk kahramanı oldunuz. İnternette yapılan yorumlardan da bunu görüyoruz. Hesap sorulabilirliği gösterdiniz. Çok emek verdiğiniz bir şeyi bırakmak zorunda olmak gücünüze gidiyor mu?
- Çok gücüme gidiyor. Çok...

- Beklemediğiniz tepkiler aldınız mı?
- Pek çok kişiden destek aldım. Hiç ummadığım kişilerden de telefonla destek aldım ve şaşırdığım isimler de oldu.

- Peki kim bunlar?
- Söylemem doğru olmaz.

- Anafor Operasyonu İddianamesi kabul edilmemiş. Bundan sonra davayla ilgili değişen bir şey olur mu?
- Yok, değişen bir şey olmaz. Dosyada bir takım eksiklikler varmış. Mahkeme eksiklikleri söyledi, onlar tamamlanıp yeniden gönderilir. netgazete

Gök Hakkında Suç Duyurusu
10 Nisan 2009

İzmir Barosuna kayıtlı avukatlardan Ahmet Salih Gürsoy, özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök hakkında suç duyurusunda bulundu.

İzmir Barosuna kayıtlı avukatlardan Ahmet Salih Gürsoy, İzmir'de 3 Nisanda trafik kazasına karışan, içinde özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün de bulunduğu otomobilin akaryakıt kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla yargılanan kişilere ait olduğunu ileri sürerek, Gök hakkında suç duyurusunda bulundu. aktifhaber

Ergenekon Savcısıyla İlk Kez
10 Nisan 2009

Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'le gazeteciler arasında ilk kez kısa bir soru cevap geçti. İşte oldukça renkli olan o soru cevaptaki diyaloglar..
Türk Polis Teşkilatının 164. yıldönümü kutlamaları kapsamında Çırağan Sarayı'nda düzenlenen balo da en büyük ilgiyi Ergenekon Soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz gördü.

Baloya eşiyle birlikte gelen Öz, yemeğin ardından davetliler ve gazetecilerle bir süre sohbet etti. Gazetecilerin Ergenekon soruşturması ve kendisiyle ilgili sorularına yanıt veren Öz, sert görüntüsünün olmadığını belirtti. Savcı Öz ile gazeteciler arasında yaşanan diyaloglar şöyle:

Gazeteciler : Şöyle bir imaj oluştu. Çok sert, resmi...

Öz : Benim sert olduğuma dair hiçbir ifade olamaz.Hiçbir sanık böyle bir imada bulunamaz.

Gazeteciler : Sayın savcım ilk kez bu kadar yakın oluyoruz size. Bu kadar sıcak olduğunuzu bilmiyorduk.

Savcı Öz : Delikanlılık uyar bize ama sertlik uymaz bize.

Gazeteciler : Ergenekon davasını medyanın bir kısmı farklı bir kısmı daha farklı değerlendiriyor. Size yansıması oluyor mu?

Savcı Öz : Ben hiç medyaya bakmıyorum.

Gazeteciler : Sayın savcım İzmir'de yetkilendirilmiş savcı vardı. Yetkilerinden arındırıldı.

Savcı Öz : Yetkilerinden arınmadı. Sadece duruşma savcısı oldu. Bende buraya ilk geldiğimde duruşma savcısıydım. Yani sırayla oluyor. Mesela Mehmet Ali bey(Mehmet Ali Pekgüzel) şimdi duruşmaya çıkıyor. Yetkinin alınması değil Aynı yetkisi devam ediyor. Savcının yetkileri alınmaz.

Gazeteciler : İstifa edeceğini söyledi

Öz : Benim arkadaşım öyle bir şey olamaz.
Kaynak: Radikal

Uğur Dündar’ın savcılar hakkında suç duyurusunda bulunmasını haberleştiren Milliyet gazetesi hakkında dava açıldı
20 Haziran 2009
Star TV Haber Grup Başkanı Uğur Dündar’ın, Ergenekon soruşturmasının 2. iddianamesinde ailesiyle ilgili iddialara yer veren soruşturma savcıları hakkında suç duyurusunda bulunmasını haberleştiren Milliyet’e, savcıların şikâyeti üzerine “adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “hakaret” suçlamasıyla dava açıldı.
Dündar, Ergenekon soruşturmasının 2. iddianamesinde ailesiyle ilgili iftiralara yer verdikleri gerekçesiyle soruşturmayı yürüten 6 savcıyı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığı’na (HSYK) şikâyet etmişti. Dündar’ın avukatı Vural Ergül’ün şikâyet dilekçesi 27 Mart 2009’da Milliyet’te “Dündar’dan Ergenekon savcılarına suç duyurusu” başlığıyla haberleştirilmişti.

GEREKÇE: YARGIYI ETKİLEME
Haberin yayımlanmasının ardından soruşturma savcıları Ercan Şafak, Mehmet Ali Pekgüzel, Fikret Seçen, Mehmet Murat Yönder, Zekeriya Öz ve Nihat Taşkın, Milliyet hakkında suç duyurusunda bulundular. Şikâyeti inceleyen Bakırköy Savcısı Remzi Yaşar Kızılhan, yayımlanan haber ile “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “kamu görevlisine hakaret” suçlarını işlediği iddiasıyla Milliyet gazetesi hakkında dava açtı.
Ergenekon savcıları, Dündar’ın avukatı tarafından HSYK’ya sunulan şikâyet dilekçesinde kendilerine “hakaret edildiği” gerekçesiyle Dündar ve avukatı hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu.
Bu arada, Ergenekon savcıları, 27 Mart 2009’da Milliyet’te çıkan haberle ilgili olarak İstanbul Başsavcılığı’na da şikâyette bulunmuştu. İstanbul Başsavcılığı ise 30 Mart 2009 tarihinde görevsizlik kararı vermişti. netgazete

Başsavcıya internetten hakarete 2 yıl hapis talebi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya, AK Parti hakkında kapatma davası açmasının ardından internetten mesaj göndererek, hakaret ettiği iddia edilen bir kişi hakkında, 1 yıldan 2 yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı. Dava, Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesinde görülecek. Bu arada, Yalçınkaya'ya AK Parti hakkında kapatma davası açmasının ardından internet yoluyla hakaret ettiği iddiasıyla 10 dava daha açıldığı, 800 kişi hakkındaki soruşturmaların da devam ettiği öğrenildi. 02.06.2009 ANKARA netgazete

‘FETÖ’den tutuklu savcıya tahliye: Beni AKP Kocaeli vekili olan dayıma sorun
09/10/2017



Darbe girişiminin ardından tutuklanıp altı ay cezaevinde kalan savcı Yusuf Toltar, “Beni Dilovası belediye başkanı amcama ve AKP Kocaeli milletvekili dayıma sorun” dediği ifadesinin ardından tahliye edildi.

Mardin Kızıltepe Cumhuriyet Savcısı Yusuf Toltar, darbe girişiminin ardından ‘FETÖ’ soruşturmaları kapsamında önce açığa alınmış, ardından tutuklanmıştı.

‘İstenmeyen insan olduğum için ayrıldım’

Sözcü’den Asuman Aranca’nın haberine göre Toltar’ın, AKP Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman ve AKP’li Dilovası Belediye Başkanı Ali Toltar’ın yeğeni olduğu ortaya çıktı.

Şubat ayında tahliye edilen Toltar, bir başka dava dosyasına da giren ifadesine şöyle başladı: “Üniversite döneminde bu yapıya müzahir bir yurtta yaklaşık üç yıl kaldım. Fakat istenmeyen insan olduğum için bu yurtta


En son Ekim tarafından Pts Mar 01, 2010 8:56 pm tarihinde değiştirildi, toplam 16 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Tem 01, 2009 11:34 pm    Mesaj konusu: Komşusu askeri savcı olunca başına gelmedik kalmadı Alıntıyla Cevap Gönder

Komşusu askeri savcı olunca başına gelmedik kalmadı

Başkent’in göbeğinde yaşanan bir olay, CHP'nin itiraz ettiği asker kişilere sivil yargı yolunu açan düzenlemenin ne kadar gerekli olduğunu gözler önüne serdi.

02 Temmuz 2009

Başkent’in göbeğinde yaşanan bir olay, TBMM'de, asker kişilere sivil yargı yolunu açan düzenlemeye itiraz eden CHP’lilerin haksızlığını ortaya koyarken, düzenlemenin ne kadar gerekli olduğunu da gözler önüne serdi. Teras komşusu askerî savcı olan, astsubay eşi Fatma Gürlek, savcının kendi kullanım alanı dışında başlattığı kaçak inşaata itiraz edince, inşaat ustalarının ve askerî savcının saldırısına uğradı.

KAÇAK DEPO YAPTI

Astım hastası olan ve eşi şark görevinde olan astsubay eşi Fatma Gürlek’in komşusu Askerî Savcı Yarbay K. Haluk Yavuz, binadan izinsiz bir şekilde teras katında tadilat çalışması başlattı. Teras katında başlatılan çalışma sonrasında kendi kullanım alanına kaçak inşaat (depo) yapıldığını gören Gürlek, komşusu askeri savcı ile konuşmak istedi. Askeri Savcı Yavuz, teras katında 2 inşaat ustası ve eşi ile birlikte Gürlek’in konuşma talebine tehdit ile karşılık verince, kısa süreli tartışma yaşandı.

HAKKINI ARAYAN KADINA SALDIRI

Yaşanan tartışmanın ardından 15 yıldır GATA’da astım tedavisi gören Gürlek’in üstüne ustalar ile birlikte Savcı Yavuz saldırdı. Bu saldırı esnasında bayılan Gürlek için komşuları ambulans çağırdı. Panik halinde askerî savcı ise yanında çalıştırdığı ustalarını alarak Ş. Erkan Ataman Karakolu’na gitti. Yarbay Yavuz ve inşaat ustaları, karakolda Gürlek hakkında ‘darp’, ‘mala kastetme’, ‘hakaret’ ve ‘tehdit’ olayları ile kendilerini mağdur ettiklerini iddia etmeleri üzerine ise polis hasta bir kadını 3 erkeği dövdüğü gerekçesi ile ifadesini almak üzere bir gün sonra evinden aldı.

“İZİN ALMADI”

Geçen hafta Çarşamba günü polisler tarafından evinden alınarak Ş. Erkan Ataman Polis Merkezi’ne getirilen mağdure Gürlek, ifadesinde, “Teras katımda binaya ait olan ve iki teras katını birbirinden ayıran çatının yerinde olmadığını gördüm. Yan komşumun kendi teras katına bu alanı tahsis ettiği gibi, bir de kendisine özel bir kapı açtırdığını gördüm. Bunun üzerine komşuma neden binadan izinsiz bir şekilde böyle bir girişimde bulunduğunu sordum. Sorumun üzerine ise komşum Yavuz, bu alanı depo olarak kullanmaya ihtiyacının olduğunu söyledi. Bunun üzerine de böyle bir inşaat yaptırdığını belirtti” dedi.

“TEHDİT ETTİLER, HEM DE SALDIRDILAR”

İfadesinde tehdit edildiğini belirten Gürlek, “Ben söz konusu yerin ortak kullanım alanımız olduğunu belirttim. Ve inşaatın kendisinin ve binanın izni alınmadan yapıldığını hatırlattığımda ise komşum Yavuz, eşimin astsubay olduğunu hatırlatarak onunla görüşmek istediğini söyledi. Yavuz, eşimin şu anda çalıştığı yerin neresi olduğunu da sorarak, ‘Ben onu üstleri sayesinde ikna ederim’ dedi. Ben ise kendisine, ‘Beni tehdit mi ediyorsunuz?’ diye sordum. Bunun üzerine teras katında yanında bulunan iki usta ile birlikte bana saldırdı.

“3 ERKEĞİ BEN NASIL DÖVERİM”

İfadesinde kendisinin hasta bir kadın olduğunu hatırlatan Gürlek, 3 erkeği darp etme gücünün de bulunmadığını söyledi. “Ansızın ustaları ile birlikte kendi teras katımda dururken benim üzerime doğru yürüyüp yanındakiler ile bana vurmaya çalışınca da evime kaçtım” diyen Gürlek, ifadesini alan polislere, olayı şu şekilde anlattı: “O anda sinir krizi geçirip bayılmışım. Komşularımın çağırdığı ambulansta kısa süreli tedavi gördükten sonra binanın kapısının önünde saatlerce tek başıma oturdum. Komşularımın yardımı ile daha sonra evime çıktım. Ben zayıf yapılı ve sağlık sorunları olan bir kadınım. Bu halimle 3 kişiye saldırma şansım yok. Kimseyi darp etmedim ve mala zarar vermedim. Ayrıca yaşanan bu olayın ardından söz konusu komşum, astsubay eşimin telefonuna ulaşıp onu da tehdit etmiş. Bana isnat edilen tüm suçlar asılsızdır. Ben sadece apartmandaki ortak kullanım alanını kendi istediği gibi kullanmaya çalışan bir şahsa karşı çıktım. Bu şahıs ise rütbesini kullanarak bana suç isnat etmek istiyor.” Polis merkezinde ifadesi alınan Gürlek, serbest bırakılırken, süreç bununla da bitmedi.

İKİNCİ PLAN!

Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü polise verdiği ifade sonrası serbest bırakılan Gürlek, Belediyeye müracaat ederek söz konusu inşaatın kaçak olduğunu ispatlamasının ardından ise önceki gün Yarbay Yavuz, yeniden polis merkezinin yolunu tuttu. Daha önce 3 erkeği hasta bir kadının dövdüğünü iddia eden Yavuz, bu kez evlerinin camlarının mağdure Gürlek’in kırdığını öne sürerek şikâyetçi oldu. Şikâyet üzerine karakola davet edilen Türk Telekom çalışanı Gürlek, olayın asılsız bir iddia olduğunu belirtmesi üzerine, bu kez de serbest bırakıldı.

“KİMİ KİME ŞİKÂYET EDEYİM?”

Gürlek’in Vakit’e anlattıkları ise askerî kişilere sivil yargı yolunun açılmasının önemini ortaya koyuyor. Belediye tarafından söz konusu kaçak yapıya ceza kesildiğini ve bunun üzerine askerî savcının terası eski haline getirdiğini vurgulayan Gürlek, “Buna rağmen suçlanan taraftayım. Üstelik de 3 erkeği darp ettiğim öne sürülüyor. Oysa söz konusu komşum askerî savcı beni ve eşimi tehdit etti. Bunu yaparken de rütbesini ve görevini kullandı. Son olarak ise astsubay eşimin çalıştığı yere kendi arkadaşlarının tayininin çıktığını söyledi. Düşünün halimi. Bana saldırdılar. Bayıldım. Ambulans geldi. Ancak ben onları darp etmişim. Önce belediyeye başvurdum. Belediye, yaptığı incelemeler sonucunda beni haklı gördü ve kaçak yapının yıkılmasını sağladı. Sonra bizi tehdit eden savcının üst komutanlarına yazılı ve sözlü olarak durumumu ilettim. Geri adım atmayınca, bu kez yeniden polis merkezine başvuran Yarbay Yavuz, evinin camlarını kırdığımı iddia ederek hakkımda şikâyetçi oldu. Ya ben haklıyım… Haklıyken neden haksız duruma düşüreyim kendimi? Ama söz konusu askerî savcı hakkında şikâyetçi olmaktan korkuyorum. Şu anda sonuçta şikâyetçi olsam da sivil değil, askerî mahkemeler olaya müdahil olacak. Yani askerî savcıyı arkadaşları yargılayacak” diye konuştu.

VAKİT

Hakim, unvanını yanlış yazdı diye savcıya dâvâ açtı
15:40 - Yengeç Operasyonu iddianamesinde ismi yer alan Hakim Haydar Elgin, eşi ve kendisi adına toplam 30 bin TL tazminat talebi ile Cumhuriyet Savcısı Murat Gök aleyhine dava açtı. 12. Aile Mahkemesi Hakimi olduğu halde iddianamede unvanının "2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı" olarak geçtiğini ifade eden Elgin, Savcı Gök'ün yeterli araştırmada bulunmadığını, gerekli hassasiyet ve özeni göstermediğini iddia etti. İzmir Valisi Cahit Kıraç ile "Yengeç Operasyonu" iddianamesinde ismi geçtiği için İzmir Başsavcı Vekili Yaşar Özer Bölükbaşı da Gök aleyhinde mahkemeye başvurmuştu. 07.07.2009 İZMİR netgazete

Hakim, savcı Gök'e tazminat davası açtı

Yengeç Operasyonu iddianamesinde ismi geçen 12. Aile Mahkemesi Hakimi Haydar Elgin'in eşi ve kendisi adına toplam 30 bin TL tazminat istemiyle Cumhuriyet Savcısı Murat Gök aleyhine tazminat davası açmıştı.

21 Temmuz 2009 15:53

İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasına avukatlar katıldı. Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün avukatı, cevap hakkı için süre istedi. Hakim duruşmayı erteledi.

''Yengeç Operasyonu'' iddianamesinde sanık avukatlardan birinin, hakim Elgin'in öğretmen olan eşi Betül Elgin'in tayin işi için İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünde girişimlerde bulunduğu ileri sürülüyordu.

Yengeç Operasyonu iddianamesinde ismi geçen Başsavcı Vekili Yaşar Özer Bölükbaşı'nın ardından, Haydar Elgin de isminin haksız ve hukuksuz şekilde iddianamede yer aldığını savunarak, 30 bin TL tazminat istemiyle dava açmıştı. Elgin, davanın sanığı olmadığı halde ismine iddianamede yer verildiğini, 12. Aile Mahkemesi Hakimi olmasına rağmen unvanının 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak yer aldığını savunmuştu.

Vali Cahit Kıraç da Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün 10. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşma savcısı olarak görevlendirildiği dönemde bir gazetede yer alan haber nedeniyle 10 bin TL tazminat istemiyle dava açmıştı.

haber7

HSYK'DA YARSAV TEZGAHI
25 Temmuz 2009 07:57

HSYK'da 'YARSAY dayatması' krize neden oldu. Hedefte doğrudan Savcı Öz var...

Korsan liste hazırlayarak HSYK'yı kilitleyen Ali Suat Ertosun ve 5 üye, Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Öz'le ilgili şikayetlere bakan mahkemenin başkanını tayin ettirdi. Dünkü toplantıda da mahkemeye YARSAV üyesi hakimi atamak isteyen üyeler yine krize neden oldu.

Ergenekon savcı ve hakimlerinin görevden alınması için korsan liste hazırlayarak HSYK toplantılarını kilitleyen Ali Suat Ertosun başta olmak üzere 5 üyenin kritik bir atamada istediklerini gerçekleştirdikleri ortaya çıktı. Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz hakkında Adalet Bakanlığı'na yapılan suç duyurularına yapılan itirazlara bakan Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanı Kadir Kavas, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun önceki günkü toplantısında Kırıkkale'ye atandı. Dünkü toplantıda ise Kavas'ın yerine Ergenekon soruşturmasına karşı çıkışlarıyla gündeme gelen YARSAV'a üye 4 hakimin önerilmesinin krize neden olduğu öğrenildi.

SAVCI ZEKERİYA ÖZ İTİRAZLARINA BAKAN HAKİM TAYİN EDİLDİ

Ergenekon soruşturmasını engellemek isteyen çevreler ile sanıkların Savcı Zekeriya Öz hakkındaki suç duyurularını Adalet Bakanı 'hukuki gerekçeleri oluşmadığı ve operasyonu engellemek' amacı taşıdığı ğerekçesiyle reddediliyordu. Adalet Bakanı'nın ret kararının iptal talepleri ise Ankara 4. İdare Mahkemesi'ne götürülüyordu. Kadir Kavas'ın başkanlığını yaptığı 4. İdare Mahkemesi ise başvuruların hukuki delillerden mahrum olduğu gerekçesiyle 'iptal talepleri'ni reddediyordu. Ergenekon savcılarının görevden alınması ısrarından geri adım atmayan Ali Suat Ertosun ve diğer üyeler, HSYK'nın önceki günkü toplantısında Kavas'ın Kırıkkale'ye atanmasını sağladığı ileri sürüldü.

KRİTİK MAHKEMEYE YARSAV ÜYESİ 4 HAKİMDEN BİRİNİ İSTİYORLAR

Kavas'tan boşalan koltuğa atanması sözkonusu olan 4 kişinin ise Ergenekon soruşturmasına muhalif açıklama ve girişimleriyle dikkat çeken Yargıçlar ve Savcılar Vakfı (YARSAV) üyesi olduğu öğrenildi. Dünkü HSYK toplantısında Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar ile davaya bakan hakimlerin görevlerinin değiştirilmesini isteyen üyelerin, bu 4 hakimin Kavas'ın yerine atanması için ısrar ettiği belirtildi. Ertosun ve bazı üyelerin ısrarının toplantıda krize neden olduğu öğrenildi. Ergenekon savcılarının görev yerlerini değiştirmek isteyen HSYK üyelerinin, Ankara 4. İdare Mahkemesi Başkanlığı'na atanacak ismi belirlemesi, ileride Savcı Öz hakkında soruşturmanın önünü açacağı belirtiliyor.


Bakan 'Kriz var mı?' sorusuna yok demedi

Ergenekon savcıları ve hakimlerinin görev yerlerini değiştirmek isteyen HSYK üyelerinin direnişi nedeniyle dünkü toplantıdan sonuç çıkmadı. HSYK toplantısının ardından gazetecilere açıklama yapan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 'Bir takım ilerlemeler kaydedildi ama Pazartesi günü saat 11.00'da toplanmak üzere çalışmalara ara verdik. Ümit ediyorum ki Pazartesi günü biter diye bir temennim var' diye konuştu. Bir gazetecinin 'Ergenekon savcılarıyla ilgili bir sıkıntı mı var?' sorusu üzerine Ergin, 'Söylemek istediklerimi söyledim.

Onun dışındakiler Kurul toplantılarının içeriğiyle, çalışmayla ilgili hususlar. Tamamen içeride kalması gereken mahrem bilgilerdir” cevabını verdi. HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek ise toplantıdan ayrılışında yaptığı açıklamada, kendilerine yönelik haksız eleştiriler yapıldığını ileri sürdü. Özbek, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun hakkında çıkan haberlere de tepki gösterdi. Ertosun'un, Ergenekon sanıklarıyla fotoğraflarının yer aldığının belirtilmesi üzerine konuşan Özbek, “Herkesin kişisel ilişkileri olabilir. Arkadaşımız buna cevap verecektir” dedi.

Hukukçulardan tepki: Ertosun'un girişimi hukuk adına vahim

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar ve davaya bakan hakimleri görevden almak isteyen HSYK'da üyelerine hukukçular sert tepki gösterdi. Adalet ve Hukuk Derneği, Boğaziçi Avukatları Derneği, Hukukun Üstünlüğü Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Uluslararası Hukukçular Birliği, Demokrat Hukukçular Derneği, Mizan Hukukçular Derneği, Savunma Avukatları Derneği temsilcileri Beşiktaş'taki Malta Köşkü'nde basın toplantısı düzenledi.

HSYK BASKI ARACI

Ortak basın açıklamasını okuyan Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Kamil Uğur Yaralı, HSYK'nın, hakim ve savcılar üzerinde siyasi bir baskı aracı olarak görev yaptığını söyledi. Yaralı “HSYK'nın, Ergenekon yargıçlarını değiştirmeye çalışması ve soruşturmayı yürüten savcıları görevden almak istemesi hukuk adına kabul edilemez" dedi. Yaralı, HSYK'da, Ergenekon sanıklarıyla toplantı yapan üye Ali Suat Ertosun'un olağanüstü gayretleriyle netice alınmaya çalışılmasını "vahim bir durum" olarak niteledi.
aktifhaber

Ertosun'un Bitirdiği Savcı Konuştu
01 Ağustos 2009 12:20

Anarşinin kol gezdiği Bayrampaşa Cezaevi'nde sükuneti sağlamasına rağmen Ali Suat Ertosun'un ihracına neden olduğu Özdemir'den çarpıcı iddialar...

Eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir, meslekten ihracına Ali Suat Ertosun'un neden olduğunu iddia etti. Özdemir PKK'nın silah bırakma teklifini Çevik Bir'in reddedişini de anlattı.

Eski Bayrampaşa Cezaevi Savcısı Necati Özdemir, 32 kişinin hayatını kaybettiği Hayata Dönüş operasyonları zemininin cezaevleri üzerinden karanlık oyunlar düzenleyen derin güçler tarafından organize edildiğini iddia etti.

Özdemir, "Bir şekilde bu şartlar hazırlandı. Ergin kardeşler ve Alaaddin Çakıcı Kartal Cezaevi'ne konuldu. Orada bir birine kırdırmak istendi. Bayrampaşa Cezaevi'nde 4-5 kişi idarenin koridorlarında öldürüldü. Diğer cezaevlerinde benzer olaylar yaşandı. Adım adım operasyona hazırlık süreci başladı." dedi.

Meslekten ihracına sebep olan soruşturmaları dönemin Adalet Bakanlığı Başmüfettişi Ali Suat Ertosun'un yürüttüğünü söyleyen Özdemir, "O gün Necati Özdemir'i bitiren güç, bugün Zekeriya Öz'ü bitirmek istiyor." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin cezaevlerindeki anarşi olaylarıyla sarsıldığı yıllarda dönemin hükümeti tarafından Bayrampaşa'ya atanan Necati Özdemir, kısa süre içinde cezaevi içinde sükuneti sağlamıştı.

Devletin birçok kademesinin "Hâkim değiliz, Bayrampaşa Cezaevi'ne giremiyoruz" açıklamalarını yaptığı ve operasyon başlatmaya karar verdiği bir dönemde Bayrampaşa Cezaevi'nde göreve başlamıştı. Yaklaşık 1,5 sene görevde kaldığı Bayrampaşa Cezaevi'nde mahkûmlarla kurduğu diyaloglar sayesinde çok sayıda sorunu çözmüş ve cezaevinin kapılarını basına açmıştı.

Ardından hakkında 'yetkilerinin elinden alınması' kararı çıkarılmış ve dönemin Adalet Bakanlığı Başmüfettişi Ali Suat Ertosun tarafından soruşturmaya tabi tutulmuştu. Özdemir hakkında yapılan soruşturmalardan bir sorun çıkmamış ancak, soruşturmanın üzerinden yaklaşık 4 sene geçtikten sonra HSYK'nın kararıyla meslekten ve avukatlıktan ihraç edilmişti.

Cihan'ın sorularını cevaplayan eski Savcı Necati Özdemir, HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun'un düzenlediği basın toplantısında "Hayata Dönüş operasyonları o dönemde daha fazla kan akmasını engelledi." sözlerini yorumladı.

Göreve geldiğinde yaptığı çalışmalarla kısa süre içinde Bayrampaşa Cezaevi'nde sükûneti sağladığına anlatan Özdemir, "Benim Bayrampaşa'da göreve gelmemle birlikte birçok şey tersine döndü. Kum saati tersine döndü. Hazırlanmış olan planlar uygulanamadı. 1 hafta sonra aynı kararlılıkla operasyonu yapmak için cezaevine geldiler ve ben izin vermedim. 'Cezaevine sokmam' dedim, sokmadım. 'Bunu yapabilmek için ya beni burada öldürürsünüz ya da yetkimi kaldırırsınız' dedim. Gece saat 3-4'e kadar her anlamda birçok yetkili ile birlikteydik. Operasyon yapılamadı. " şeklinde konuştu.

"OPERASYONUN ŞARTLARI ADIM ADIM HAZIRLANDI"

Mahkûmlarla kurduğu diyalogdan ve cezaevlerine operasyon şartlarını ortadan kaldırılmasından sistemin içinde bulunan karanlık güçlerin büyük rahatsızlık duyduğunu belirten Özdemir, "İnsanların serbest yaşamlarında özgür bir şekilde yaşamazken, orada burada öldürülürken, devletin 'giremiyoruz' dediği yerde, her türlü kötülüğün kaynağı olarak gösterilen yerde güzel şeyler oldu.

'Biz cezaevinde arama yapamıyoruz' diyorlardı. Biz kameralarla arama yaptık. Sabancı suikastıyla ilgili soruşturma yapılamıyordu. 2 sanık yurt dışında. 'Ercan Kartal içeride. Cezaevine giremiyoruz' bahanesiyle soruşturma yapılmıyordu. Ben görüştüm tutukluyla, ifadeye götürdüm, bomba gibi patladı, bu da rahatsızlık uyandırdı. Sabancı suikastının çözülmesini istemeyenler aynı derin güç nezdinde rahatsızlık yarattı. "

Operasyon sürecinin ise adım adım hazırlandığına dikkat çeken Özdemir, "Benim görevden ayrılmamın hemen ardından operasyon yapamazlardı. Bunu kamuoyuna anlatamazlardı. Şartlarının hazırlanması gerekiyordu. Bir şekilde bu şartlar hazırlandı. Ergin kardeşler ve Alaaddin Çakıcı Kartal Cezaevi'ne konuldu. Orada birbirine kırdırmak istendi. Bayrampaşa Cezaevi'nde 4-5 kişi idarenin koridorlarında öldürüldü. Diğer cezaevlerinde benzer olaylar yaşandı. Adım adım operasyona hazırlık süreci başladı. F tiplerinin yapılması önemli bir argüman olarak toplumun karşısına konuldu. Bunlarla kamuoyuna hazırlandı ve arkasından bu operasyonun düğmesine basıldı." ifadelerini kullandı.

Ergenekon'un o dönemdeki derin gücün devamı olduğuna işaret eden Özdemir, "Operasyonların yapılma şartlarını o derin güç organize etti. Bu gün için tabiî ki bunların bir kısmı tasfiye olmuştur. Ergenekon soruşturması kapsamında da bir sürü eyler gördük. Ergenekon bu derin gücün devamıdır. "

"O GÜN NECATİ ÖZDEMİR'İ BİTİREN DERİN GÜÇ BU GÜN ZEKERİYA ÖZ'Ü BİTİRMEK İSTİYOR"

Cezaevinden ayrıldıktan sonra mahkumlarla veda konuşması yaptığını belirten Özdemir, bu konuşmada ifade ettiği sözlerin çarpıtılarak basına yansıtıldığını belirtti. Özdemir, tüm ısrarlarına rağmen Ertosun'un konuşmasının ses kayıtlarını incelemeden gazetelerin küpürlerine göre dosya hazırladığını savundu. Ali Suat Ertosun'un o dönemde görevden ihracını isteyen güçler tarafından seçilmiş birisi olduğunu iddia eden Özdemir, Ertosun'un soruşturmada delilleri karartarak suç işlediğini öne sürdü.

Soruşturmalar sırasında Ertosun'un cezaevinde adeta 'terör' estirdiğini öne süren Özdemir, "Delileri karartarak, suç işledi. Gazetelerden ve basın kuruluşlardan ses ve görüntü dökümlerini getirmedi. İhracım için dosya hazırladı, cezaevinde tam anlamıyla bir terör estirdi.

Benim lehime ifade verecek ne kadar namuslu çocuk varsa hepsini yıldırdı. Takdirname verdiğim veya teklifi bakanlıkta bulunan herkesi cezalandırdı. İstediği kişiden istediği modda ifadeler aldı. Necati Özdemir'i bitirmek isteyen derin güç, bu gün de Zekeriya Öz'ü bitirmek istiyor." ifadelerini kullandı.

"Ertosun'un seçilmiş birisi olduğunu düşünüyorum." diyen Özdemir, "Eğer seçilmiş biri olmasaydı Necati Özdemir'e takdirname verirdi. Beni soruşturmaya alan kurul üyeleri daha sonra Neşter operasyonunda gözaltına alındılar. Meslekten istifa etmek zorunda bıraktılar." şeklinde konuştu.

"ERTOSUN İSTİFA ETMELİDİR"

HSYK üyesi Ali Suat Ertosun'un Ergenekon sanığı Ergin Aydın'la görüştüğü fotoğraflarla ilgili 'Aile yakınım' açıklamasını değerlendiren Özdemir şunları söyledi: "Onu da çok sıradanlaştırıyor. Bir HSYK üyesi bir bakan rastgele işler yapamaz, rastgele yaşayamaz, rastgele ilişki kuramaz . Gerektiğinde babası ile bile konuşamaz. Bunlara dikkat etmek durumundadır. Artık bu insanlar kendileri olmaktan çıkmıştır. Başka bir şeyi temsil ediyorlar. Hepimizin vefa duyguları var, borçları var. Vefa başka bir şey, görev başka bir şey. Bir hâkim, savcı yargılaması devam eden birisiyle görüşürse meslekten çıkarılır. Sayın Ertosun da o mesleğin vakarını, görev yaptığı kurulun vakarını düşünerek yapacağı en iyi şey istifa etmek ve savcıların korkulu rüyası olmaktan çıkmalıdır."

Bayrampaşa Cezaevi'nde yatan PKK terör örgütü üyelerinin ve dışarıdan kendisiyle temas kuran üst düzey PKK'lıların 'Biz silah bırakmak istiyoruz. Bu iş artık halk savaşına doğru gidiyor. Bunun da ne Kürt halkına, ne Türk halkına ne de bu devlete bir yararı olur. Herkes zarar görür. Bu işi ancak sen çözersin" diyerek kendisinden istekte bulunduğunu söyleyen Özdemir, konuyu görüşmek için dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'yı aradığını, yurt dışına gideceği için kendisini Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'e yönlendirdiğini söyledi.

"BİZ ASKERİZ. ÖLMEK ÖLDÜRMEK İÇİN VARIZ, GEREKİRSE 10 MİLYON İNSAN ÖLÜR"

Çevik Bir ile Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Çetin Sanver'in de beraberlerinde yer aldığı bir görüşme yaptıklarını söyleyen Özdemir, PKK'nın silah bırakma teklifini Çevik Bir'e ilettiğini belirtti. Özdemir, "Şart olarak şu söylendi; Eğer bunda samimiyseler çıksınlar, 'Biz özür diliyoruz, pişman olduk. Askerden özür diliyoruz, Genelkurmay'dan özür diliyoruz. Türklerden özür diliyoruz. Bu savaşı pişman olarak bırakıyoruz. desinler' dedi. Ben de 'Hasan Sabbah'tan bu yana bunu söyleyerek silah bırakan bir örgüt var mı dünyada?' dedim. 'Hayır', 'Peki bunlar bunu der mi?', 'demezler', 'Peki niye istiyoruz böyle bir şeyi?" sözlerini kullandı.

Yaklaşık 2,5 saat süren görüşmede bunun tarihi bir fırsat olduğu konusunda ısrar ettiğini aktaran Özdemir, "O arada şunu söyledim; 'Peki bu savaş gerilla savaşından sokağa dönerse -1997 yılında konuşuyoruz- halk savaşına dönerse ne kadar sürer bu halde?' '20 yıl sürer' dediler. 'Peki kaç milyon insan ölür?', '10 milyon ölebilir' dediler ve ben ayağa kalktım büyük tepki gösterdim. 'Kim ölüyor paşam, nasıl ölüyor! Kimin halkı ölüyor.' Sakin olarak şunu söylediler; 'Savcı bey kızma, biz askeriz, ölmek ve öldürmek için yetiştik. Bu bizim mesleğimiz. Biz işin siyasetinde ve ölü sayısında olmayız.' cevabını verdi." diye konuştu.

Genelkurmay'ın aynı yıllarda 28 Şubat sürecini organize etmekle uğraştığı için Kürt sorunu ile ilgilenmediğini ileri süren Özdemir, "O günlerde işleri vardı. 28 Şubat'la uğraşıyorlardı. Daha önemli işler vardı. Türk insanını yeniden yapılandırma modelleri, insanların üniversitelere girememesiyle ilgili hazırlıklar, başı örtülü olarak üniversitelere hiç girilememesiyle ilgili hazırlıklar, karanlık örgütler kurarak insanları öldürülmesi ile ilgili, Susurluk'la meşguldü, kimi kurtaralım kim yatsın hesapları vardı." iddiasında bulundu.

Özdemir, "Konuyu neden siyasi iktidara götürmediniz?" sorusuna ise şu cevabı verdi: "Adalet Bakanı Şevket Kazan Bey'le görüşme talebim oldu. Ancak tayin için geldiğimi zannederek görüşmeyi kabul etmedi. Ayrıca o gün bunu çözmeye muktedir bir siyasi iktidar yoktu. Kendi varlığını ortadan kaldıracak deklarasyonu hükümete yazdırdılar MGK'da sonuç olarak."
aktifhaber

CHP'Yİ BAŞSAVCININ KIYAĞI KURTARDI
11 Ağustos 2009 09:37

Almanya'dan para yardımı aldığı belgelenen ve kesin kapatmayı gerektiren suçu, Yargıtay Başsavcısı böyle kapattı...
İlişkili HaberlerTüm HaberlerBaykal'dan Dokunulmazlık GarantisiCHP'nin Dilekçesindeki SkandalBaykal'a Gece Yarısı TelefonuBaykal'dan Ağır SuçlamaBaykal'dan 'Tuzak' Suçlaması

Müthiş iddia: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Almanya'dan para yardımı aldığı belgelenen CHP ile ilgili usül hatası yaptı.

Alman Dışişleri Bakanlığı'nın Friedrich Ebert Vakfı aracılığıyla Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) yaptığı 85 bin euroluk yardım hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan incelemede şok bir iddia daha gündeme geldi.

Alman makamları, incelemeyi yürüten ve belgenin gerçek olup olmadığını soran Türkiye'nin istinabe (hukuki yardım) talebini geri çevirdi. İki ülke arasındaki sözleşmelere rağmen Almanya'nın Türkiye'nin talebini reddetmesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yaptığı usul hatasının etkili olduğu ifade edildi.

Hukuki mi ticari mi belirsizliği

Almanya Dışişleri Bakanlığı'nın 3 Aralık 2005 tarihli yardım yazısına istinaden başlatılan incelemede, Başsavcılık tarafından söz konusu inceleme ceza davası niteliğinde olmasına rağmen hukuki ve ticari bir dava gibi değerlendirilerek hukuki ve ticari konularda adli yardımlaşmayı düzenleyen ilgili sözleşme hükümlerine göre adli yardım talebi hazırladığı belirtildi. Talebe olumsuz yanıt veren Alman makamlarının ilişkilendirilen konunun hukuki ve ticari konu olmayıp kamu hukukundan doğan bir ilişki olduğunu ifade ederek, talebin yerine getirilemeyeceğini bildirdi.

“Kabul edilir bir durum değil”

Boğaziçi Avukatlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Hakan Çırak, "Böyle bir usul hatası kabul edilebilir şey değil. 'Savcı, kasten böyle bir hata yapmamıştır' demek çok güç" ifadesini kullandı. Alman Dışişleri Bakanlığı, Friedrich Ebert Vakfı üzerinden CHP'ye 2005 yılında 85 bin euroluk para transferi yapmıştı.

Türkiye'nin Anayasası'na aykırı bu aktarım üzerine 2008 yılında harekete geçen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Alman Dışişleri Bakanlığı'na, Türk Dışişleri Bakanlığı yoluyla bir başvuruda bulundu ve para transferini açık eden belgenin gerçek olup olmadığının araştırılmasını istedi.

Belgeler yeniden istenebilir

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın usul hatası yaparak Alman makamlara başvuruda bulunması, CHP'nin kasasına giren para hakkında açılan tahkikatı akim bıraktı. Başsavcılığın talebinin 'Cezai Konularda Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi' hükümlerine uygun hazırlanacak cezai bir talep olarak gitmesi gerektiği vurgulandı.

Ancak, gayriresmi olarak gerçekliği ispatlanan belgenin sahih olduğu resmen doğrulanırsa, CHP'nin kapatılması yeniden gündeme gelecek. Öte yandan Alman merciilerden istenen bilgi ve belgelere ret kararı çıkmasının üstünden 4 ay geçmesine rağmen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı usuldeki hatayı gidererek yeni bir talepte bulunmadığı bildirildi.

Cezası kesin kapatma

Anayasa'nın 69. maddesinin 10. fıkrası ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun 101. maddesinin 1 fıkrasının (c) bendine göre, Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli kapatılır" şeklinde net bir ifade yer alıyor. Siyasi partilere kapatma davası açma yetkisi, usul hatasına imza atan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nda bulunuyor.

Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, bu konuda Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın da bir ceza soruşturması başlatabileceğini vurguladı.

"Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nda soruşturma yoksa, Maliye Bakanlığı bu konuya araştırması için Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunabilir" diyen Gündel, "Belgenin Almanya'dan istenmesi işini Ankara Cumhuriyet Savcılığı da gerçekleştirebilir" görüşünü dile getirdi.

İşte reddetme gerekçesi

Parayı CHP'ye gönderen kişilerin belirlenmesi amacıyla Alman makamlara istinabe talebinde bulunan savcılık, Lahey Sözleşmesi'nin ilgili maddeleriyle Türkiye ile Almanya arasında özel hukuk kapsamında imzalanan ticaret ve medeni hukuk anlaşmalarına istinaden hukuki yardım talebinde bulunduğunu ifade etti. Ancak Alman Dışişleri Bakanlığı talebi reddetti ve bu kararına şunu gerekçe gösterdi:

"Berlin Eyaleti Adalet Bakanlığı'nca siyasi parti yasaklama davasıyla ilgili incelemelerin konu teşkil ettiği, böyle bir konuda vaki adli yardım talebinin 28 Mayıs 1929 tarihli iki ülke arasında hukuki ve ticari mevaddı adliyeye müteallik münasebatı mütekabiliyeye dair mukavelename ve 1970 tarihli Lahey Sözleşmesi çerçevesinde yerine getirilemeyeceği belirtilerek, adli yardım talebi reddedildi."

Kasıt yok demek çok zor

Mart 2009'da çıkan ret gerekçesini değerlendiren avukat Hakan Çırak, Alman makamlarından konuyla ilgili yardım talebinde bulunulurken skandal bir usul hatası yapıldığını söyledi. Almanya ve Türkiye arasında tesis edilen 'Özel Hukuk' sözleşmelerinin ticari ve medeni meseleleri kapsadığını anlatan avukat Çırak, şunları söyledi:

“Belgeler gönderilmedi”

"Almanya'yla aramızdaki sözleşmeler ticari ve medeni meseleleri kapsayan özel hukuk anlaşmalarıdır. Oysa parti kapatma davasıyla ilgili herhangi bir ülkeden yardım talep ediliyorsa, burada özel hukuk değil, uluslararası hukuk kuralları ve sözleşmeleri nazara verilmelidir. O nedenle konuyla ilgili belgeler Türkiye'ye gönderilmedi. Bu hataya mesleğe yeni adım atmış bir savcı düşse, belki anlaşılabilirdi. Ancak vahim usul hatasını yapan kişi, bir savcının gelebileceği en üst merciinin başında bulunuyor.”

“Bilerek yapmış olabilir”

“Bu nedenle bu hata kabul edilebilir, anlaşılabilir bir şey değil” diyen Çırak, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın bu hatayı bilerek yaptığı akla gelebilir. Zaten kasten yapılmamış demek bu durumda çok güç" diye konuştu.
Kaynak:Bugün

SAVCIYA ERGENEKON TAKİBİ
17 Ağustos 2009 .

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında başlatılan idari soruşturmanın nedeninin savcının İsmailağa Cemaati'ne soruşturma açması değil, Ergenekon'la ilgili olduğu ortaya çıktı. Savcı Cihaner, Albay Dursun Çiçek imzalı Darbe Andıcı'nı Erzincan'da uygulamaya koymuştu

Adalet Bakanlığı'nın, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında açılan idari soruşturmanın savcının 'İsmailağa Cemaati'ne yönelik soruşturması ile ilgisi olduğu haberlerini yalanladı. Bakanlık, idari soruşturmanın nedeni konusunda 'bir davayla ilgili yürütülen teknik bir takibin sonucu' ifadesiyle ayrıntı vermekten kaçınırken, Yeni Şafak daha önce yayınladığı haberinde savcı Cihaner'in Albay Dursun Çiçek imzalı 'Darbe Andıcı' ile ilgisini ortaya çıkarmıştı.

Adalet Bakanlığının yaptığı açıklamada, "Erzincan Adliyesinde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarıyla ilgili olarak Bakanlığımıza intikal eden ihbar ve şikâyet dilekçeleri, üzerine Erzincan'da bulunan Adalet müfettişlerine gönderilmiştir. Adalet müfettişlerince yapılan olağan incelemeler sırasında Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında başlatılan soruşturma devam etmektedir. Bu konudan dolayı hâlen Bakanlığımıza intikal etmiş bir soruşturma raporu mevcut değildir" denildi.

SORUŞTURMANIN CEMAATLE İLGİSİ YOK

Milliyet Gazetesinin manşetten verdiği haberde Erzincan Başsavcısı ile ilgili yapılan soruşturmanın İsmailağa cematine yönelik yaptığı soruşturmadan kaynaklandığı yazılmıştı. Ancak bakanlık yaptığı açıklama ile bunu yalanladı. Yapılan açıklamada "Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkındaki inceleme ve soruşturmaların, bazı basın yayın organlarında yer verilen soruşturmayı başlatmasıyla bir ilgisi bulunmamaktadır" denildi.

Yine Cumhuriyet Başsavcısının da aralarında bulunduğu bir kısım hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkında 2008 yılında başlatılan bir inceleme ve soruşturma kapsamında yapılan teknik takibin de yetkili mahkemeler ve hakimler tarafından verilmiş yasal karar olduğu belirtildi.

MÜDAHALE SÖZKONUSU DEĞİL

"Bakanlığımızın bağımsız yargı tarafından yürütülen yargılama faaliyetine hiçbir şekilde müdahalede bulunması söz konusu değildir" denilen açıklamada, konuyla ilgili olarak Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan açıklamada, haberlere konu olan soruşturmanın engellenmesinin söz konusu olmadığı, aksine ilgili şahıslar hakkında iddianame düzenlenerek kamu davası açıldığı ve yargılamanın devam ettiğinin belirtildiği hatırlatıldı.

İlişkiyi Yeni Şafak ortaya çıkarmıştı

Bakanlığın açıklamasında, Savcı İlhan Cihaner hakkında 2008 yılında başlatılan soruşturmanın bir dava ile ilgili yapılan teknik bir takibin sonucunda başlatıldığı ifade edildi, ancak davaya ilişkin bir ayrıntı verilmedi. Bununla birlikte Yeni Şafak gazetesi 20 Temmuz 2009 tarihli manşetinde bu davanın Ergenekon davası olduğunu duyurmuştu. Yeni Şafak'ın, 'Darbe Andıcı'nın işaret fişeği Erzincan'dan' başlıklı haberinde Erzincan Başsavcısı Cihaner'in, Albay Dursun Çiçek imzalı andıca uygun bir şekilde, polisin yetki alanında olmasına rağmen, jandarma ekipleriyle birlikte 17 vakıf ve derneğe baskın yaptırdığı, baskın sonucunda bazı politikacı ve bir gazete sahibi hakkında asılsız suçlamalar yöneltiği ortaya çıkarılmıştı. Sözkonusu baskında 4.5 aylık hamile olan S.G. isimli bir bayan çocuğunu düşürmüş, hasta olduğunu belirtmesine rağmen hücre hapsine alınan C.D. ise astım krizine girmişti. Baskında gözaltına alınan 26 kişiden 7'si mahkemece tutuklanmış, bu kişilerin mahkemeye yaptıkları 'usulsüz yargılama' itirazı sonucu 5 kişi daha salıverilmiş ve tutuklu sayısı 2'ye inmişti.

Kaynak: Yeni Şafak

TAKTİK HOCASI EMİN AĞA
20 Ağustos 2009 07:20
YARSAV Başkanı Eminağaoğlu ile Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı arasındaki ilginç dayanışma...

YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner arasındaki dayanışmada ortaya ilginç bilgiler çıktı...

Ergenekon'da soruşturma kapsamına alınınca Medine Vakfı'nı hedef haline getiren Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in taktik hocalığını YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun yaptığı ortaya çıktı. Eminağaoğlu ile Cihaner, tartışmalı HSYK toplantılarının ardından da bir araya geldi.

Ergenekon operasyonuna karşı verdiği mücadele ile önplana çıkan YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile Ergenekon operasyonu kapsamında soruşturmaya uğrayan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner arasındaki dayanışma ilginç bilgiler ortaya çıkmaya başladı.
YARSAV Başkanı Eminağoğlu'nun, soruşturmaya uğrayınca İsmailağa Cemaati'ni hedef haline getiren Cihaner'in taktik hocalığını yaptı.

Eminağaoğlu ile Başsavcı Cihaner'in tartışmalı Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) toplantılarının ardından da bir araya geldikleri ve görüş alışverişinde bulundukları ortaya çıktı.

ERGENEKON DAYANIŞMASI

Cihaner, Eminağaoğlu görüşmesinden sonra Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri ile Kanal D televizyonuda Cihaner'in geçirdiği soruşturmaya ilişkin çarpıtma haberlerin yeralması ise dikkat çekti.

Eminağaoğlu'nun ismi Ergenekon soruşturmasına yönelik tepkisi ve sanıklarla ilişkiler nedeniyle sık sık gündeme geldi. Eminağaoğlu, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınmasına tepki göstererek gazetenin Ankara Bürosu'na destek ziyaretinde bulunmuştu. Ergenekon sanığı Engin Aydın tarafından, "Ömerim nasılsın koçum ya" diye hitap edilen Eminağaoğlu, Aydın'dan Yargıtay üyeliği'ne seçilmek için destek istediği için de gündeme gelmişti.

Engin Aydın'ın Eminağaoğlu'na Silivri Cezaevi'nde tutuklu olarak bulunan Ergenekon sanıklarından da selam getirdiği Ergenekon iddianamesinde yer almıştı. Aydın, “Çok çok selamı var sana İstanbul'dakilerin” sözlerine Eminağaoğlu, “Benden de aynı şekilde” karşılığını vermişti.

Her taşın altında YARSAV

Ergenekon operasyonu kapsamında İşçi Partisi'nde yapılan aramada da YARSAV Başkanı Eminağaoğlu'nun isminin yer aldığı dosyalara ulaşılmıştı. AK Parti hakkında açılan kapatma davasına ilişkin olarak Ergenekon sanıkları Ergun Poyraz ile Levent Ersöz'ün de katılacağı bir yemekten söz edilen notta, "AKP dosyasını Eminağaoğlu'na iletelim, görüşünü alalım. Limandaki yemeğe yetiştirelim" deniliyordu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün aleyhinde ağır suçlamaların yer aldığı bir CD'nin üzerinde, "A. Gül. Eminağaoğlu hazırladı” notu yer alıyordu.

Dosyayı vermemek için direndi

Erzincan Başsavcısı Cihaner'in İsmailağa Cemaati'ne yönelik soruşturmasının engellendiği haberleri hem Adalet Bakanlığı, hem de Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yalanlanmıştı. Erzurum Başsavcılığı, cemaate ilişkin dosyanın istenmesine rağmen Cihaner'in Erzurum Özel Yetkili Savcısı'na vermemekte direndiğini de açıklamıştı. Erzubur Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet gazetesine gönderdiği tekzip metninde,

“Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığımızca Erzincan Valiliği'ne 5 Mayıs'ta gönderilen yazıdan çok daha önce, aynı içerikli yazının 18 Mart'ta Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı'na da gönderildiği ve bu yazınız ile CMK'nun 250. maddesi kapsamında bulunan suçların soruşturulmasının bizatihi Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütüleceği belirtilmiştir. Bu kapsamda bulunan İsmailağa dosyasının istenmesi konusu ile ilgili olarak; Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı'nın işbu dosyayı vermemekte direnmesini sorgulamak gerekirken, hukuken yetkili ve görevli Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığımızın sorgulanması oldukça düşündürücü olmuştur."

aktifhaber

Erzincan Başsavcısı Cihaner, AİHM'ye gidiyor
15:55 - Adalet Bakanlığı'nın Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında başlattığı soruşturma sürerken, Cihaner'in avukatı Turgut Kazan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracaklarını açıkladı. Kazan, "Tüm yargıç ve savcılara yönelik bir tehdit ve sindirme örneği ile karşı karşıyayız" şeklinde konuştu. Kazan, "Müvekkilim Cihaner ve bütün yargıçlarla, savcılar için, hukuk devleti için, Türkiye için sorunu idari yargıya ve AİHM'ye taşıyacak bir süreci başlattığımızı bilginize sunuyoruz. Çünkü yargı çok büyük bir tehdit altındadır, bakanlığa bağlı teftiş kurulu baskı aracı olarak kullanıyor" dedi. 26.08.2009 İSTANBUL
netgazete

29 Ağustos 2009
Erhan Başyurt/Bugün
İki askeri savcı ve bitmeyen skandallar

Askeri Savcı Hava Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok'un hukuk tarihine geçecek "ifade alma skandalı" dudak uçuklatıyor.
Savcı Üçok, Haber Müdürümüz Güngör Ergün'ü "tanık" olarak davet edip "sanık" muamelesi yapıyor. Davanın birinci derece tarafı olduğu halde hem soruşturmayı hem de "sorguyu" bizzat yönetiyor.
Gazetemiz yönetimine başka bir haberden dolayı tazminat davası açmış olan yakın arkadaşı eski Askeri Savcı Mehmet Çelik de, nedeni anlaşılmaz bir şekilde, sorgu odasının girişinde bekliyor.
Üstelik Çelik, tanık olarak ifade vermeye giden arkadaşımız Ergün'ü "ev ve işyerinde arama yapmakla" tehdit ediyor.
Oysa Çelik, artık savcı değil. Askeri Yargıtay Tetkik Hâkimi olarak görev yapıyor.
***
Üçok ve Çelik o kadar yakınlar ki, tabiri caizse, "yedikleri, içtikleri ayrı gitmiyor."
Afyon'da bir sivil vatandaşı silahla tehdit ettiği için hakkında inceleme başlatılan Mehmet Çelik'in fotoğrafı yerine başka bir savcının fotoğrafını sivil savcılara gönderdiği için, Savcı Üçok'a "sahtecilikten" kınama cezası verilmiş.
Savcı Üçok, Çelik ile Çankaya'da giriştikleri imar işlerinden "çıkar sağladıkları" gerekçesiyle de ikinci kez kınama almış.
İki savcı hakkında ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'nın başlattığı, "çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak, rüşvet vermek ve rüşvet almak" soruşturması sürüyor.
"Müthiş ikili" daha önce de kendilerinden çok kez söz ettirdiler.
Ergenekon davası ile gündeme gelen Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki yasa dışı yapılanma "Karargâh Evleri" ile ilgili soruşturmayı bu ikili yürütüyordu.
Ergenekon savcıları üç iddianame yayınladı. Ama 2007'de ihbar edilen Karargâh Evleri'nin soruşturması halen sürüyor.
Soruşturma sürecinde ilginç bir adım atıp, "Karargâh Evleri"ni tespit eden MİT'in müsteşarını da "ifade" vermeye çağırdılar.
Bu konunun kurumlar arasında gerilime sebep olduğu ve MİT Müsteşarı Emre Taner'in bizzat ziyaret ederek durumu Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a ilettiği kaydediliyor.
Sonrasında bu "davet" geri çekildi.
Üçok ve Çelik'le gündeme gelen bir diğer "skandal" ise, yönetiminde İşçi Partili isimlerin de yer aldığı Karargâh Evleri soruşturmasında İşçi Partili bir ismi "bilirkişi" olarak atamalarıydı.
***
Gelelim, Albay Üçok'un "tanık" olarak çağırdığı arkadaşımıza "sanık" muamelesi yapmasına...
Üçok, elinde bir "arama kararı" olduğunu söylüyor.
Emekli Hâkim Albay Ümit Kardaş, "Bu durum, savcının 'sanık' olarak gördüğü bir ismi 'tanık' olarak dinlemeye karar verdiğini gösterir. Yasal değil, suçtur" diyor.
Savcı Üçok, sorgu odasında "iyi niyet göstergesi" olarak "arama kararı" olduğunu söylediği belgeyi yırtıyor.
Emekli Askeri Savcı Faik Tarımcıoğlu da, "Arama kararını mahkemeler verir. Eğer belgeyi yırttıysa bu soruşturma gerektirir. Şayet böyle bir belge yoksa memuriyet nüfusunu suistimaldir. Etik dışıdır" tespitinde bulunuyor.
TBMM Anayasa Komisyonu üyesi Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün ise iki önemli uyarıda bulunuyor:
"Sicil amiri olarak Hava Kuvvetleri Komutanı'nın soruşturma açması gerekir. Mağdur olan kişi sivil savcılığa suç duyurusunda bulunabilir."
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay'ın "ifade skandalı" ile ilgili gerekli ilgiyi göstereceklerine inancım tam.
Askeri Adalet Müfettişleri'nin "kamuoyuna açık" çağrımızı görmezden geleceklerini de düşünmüyorum.
Aksi takdirde "Karargâh" sınırları içerisinde hukukun üstünlüğünden de basın özgürlüğünden de söz etmek mümkün olmaz.
Askeri yargıda sivil haklarına saygı var mı yok mu? Yakında göreceğiz.

Samsun'a atanan savcı Gök'e, taciz suçlaması

02 EYLÜL 2009
İzmir’in eski süper savcısı Murat Gök tacizle suçlandı. Gök’ün bir kadın üniversite öğretim üyesine gönderdiği mesajlar dava konusu oldu. Gök kendini “Asıl o beni etkilemeye çalıştı. Odama gelip yardım istedi” diye savundu. Ülük Hukuk Bürosu da "ortada bir gönül ilişkisi değil, kamu gücü ile desteklenen bir taciz" olduğunu ileri sürdüler.

Yaptığı sansasyonel soruşturmalarla adı “Süper Savcı”ya çıktıktan sonra İzmir’deki özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı görevinden alınarak Samsun’a atanan savcı Murat Gök hakkında yürüttüğü Tırpan soruşturmasında tutuklanmasını sağladığı Hakkı İ.’nin kızı Ü.E.İ. tarafından “Cinsel taciz, hakaret, yargıyı etkileme, görevi kötüye kullanma” suçlamalarıyla Karşıyaka Savcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusunda İ’nin şimdiye kadar korktuğu için Gök hakkında şikayetçi olamadığı belirtildi. Suç duyurusunda Gök’e ait olduğu iddia edilen SMS mesajları da delil olarak sunuldu.

Cinsel içerikli mesajlar
Dilekçede, Gök’ün gece yarılarında Ü.İ.’ye cinsel içerikli ve cinsel ilişkiye daveti çağrıştıran mesajlar gönderdiğini öne sürülerek “Gök, bir mesajında kızı ve babasını adliyeye davet etmiş, babasının davasında yardımcı olacağını, gerekirse avukat önerebileceğini söylemiştir.” denildi.

İddialarla ilgili açıklama yapan Gök önce mesajları kesinlikle kendisinin göndermediğini belirterek, “Bu olaylar uzun zaman önceydi. O zaman bekardım ve bu bayanla bir süre birlikteliğimiz oldu. Madem şikayetçi olacaktı, şimdiye kadar neden durdu? Şikayetin, düğüne yakın zamana denk getirilmesine bir anlam vermiyorum. Çünkü kendisinin, benden öyle bir beklentisi vardı. Babası çete liderliğinden tutuklandı. Sürekli odama gelip yardım istedi. O beni etkilemeye çalıştı. Babasına yardımcı olmam için kadınlık cazibesini koz olarak kullandı. Bu tür karalamalar ile beni yıkamazlar. Yapılanların hepsi bir iftira” dedi.

Ancak daha sonra yaptığı açıklamada şikayetçi kadınla bir süre ilişki yaşadıklarını ileri süren Gök, şu an başka bir kişiyle nişanlı olduğunu ve 25 Eylül’de evlenmek için gün aldığını belirterek “Tam evlilik öncesi ve hakime rüşvet iddiasıyla hakkında dava açıp tutuklanmasına yol açtığım Tarcan Ülük’ün avukatlığını üstlendiği bu hanımın davranışını takdirinize bırakıyorum” dedi. Ü.E.İ.’nin avukatı Tarcan Ülük ise Murat Gök hakkında 50 bin TL manevi tazminat talebiyle dava açacaklarını bildirdi.

Savcıdan mesajlar

Suç duyurusu dilekçesinde Savcı Gök’ün telefonundan, şikayetçi İ’nin telefonuna gönderildiği iddia edilen mesajlar şöyle yer aldı;

* “Günaydın güzel kız. Pamuk prenses kadar masumdur uykun merak etme...deli”

* “Çeşme’ye gelir misin benimle? Birkaç gün, güzel bir otel ve termal.”

* Gök’ün, İlhan’a gönderdiği mesajlarda ’tatlı kız’, ’uykucu çiçek’, ’kedicik bal’ ve ’pıtırcık’ gibi ifadeler kullanması dikkat çekti.

* “Hiç kimseyle birlikte oldun mu?”

* “Saçlarını okşamak isterdim”

* “Şirince muhteşem olur bu mevsimde fakat öyle koştur koştur sabah gidip akşam dönülmez. Kalmak ve geceyi yaşamak ve sonrasında sabahına uyanmak gerek.”

* “Burada olsaydın keşke... İnanılmaz bir gecenin sabahına uyanırdık Ankara’nın sessiz ışığında gözlerimiz ışıldayarak.”

Mesajlara yanıtlar

* “Siz beni ne olarak değerlendiriyorsunuz? Ne münasebet. Çeşme’ye otele gelmeme anlam veremedim”

* “Bana bir daha uyumak, uyanmak içerikli bir şey söylemeyin. Ne münasebet uyumamız, sabaha uyanmamız! Ne zannediyorsunuz siz beni? Bu kaçıncı. İyimser düşünemiyorum artık bu cümleleri.”

KAMU GÜCÜNÜN KÖTÜYE KULLANILMASIYLA DESTEKLENEN BİR TACİZ VAR
Cumhuriyet Savcısı Murat Gök hakkında cinsel taciz iddiasıyla suç duyurusunda bulunan Yaşar Üniversitesi öğretim görevlilerinden Ü.E.İ'nin avukatları, savcının ''Gönül ilişkimiz vardı'' açıklamalarıyla ilgili olarak ''ortada 6 aylık bir gönül ilişkisinin varlığından ziyade 6 ay süren ve kamu gücünün kötüye kullanılmasıyla desteklenen bir taciz bulunduğunun değerlendirileceğini'' bildirdi.

Ülük Hukuk Bürosu'ndan yapılan yazılı açıklamada, Savcı Gök'ün basında yer alan ''6 aylık gönül ilişkimiz oldu'' açıklamasına yanıt verilmesi zorunluluğu doğduğu belirtildi.

Müvekkilleri Ü.E.İ'nin üniversitede öğretim görevlisi olduğu, öğrencilerine ve ailesine karşı sorumluluğu ve saygısı nedeniyle savcının iddialarına kendileri aracılığıyla ilk ve son kez yanıt verdiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Sayın savcı ile müvekkilimizin gönül ilişkisi olduğu iddiası gerek mesaj içeriklerinden gerekse müvekkilimizin beyanlarından gerçek dışıdır. Bu nedenle, ortada 6 aylık bir gönül ilişkisinin varlığından ziyade 6 ay süren ve kamu gücünün kötüye kullanılmasıyla desteklenen bir taciz bulunduğu değerlendirilecektir. Sayın savcı önce mesajları reddetmiş, ertesi gün kabul ederek 'gönül ilişkisi' nedenine savunma olarak dayanmıştır. Bu çelişki dahi savcının inandırıcılığını zayıflatmaktadır.''

Savcı Gök'ün 25 Eylül Cuma günü evleniyor olmasının müvekkillerle ilgisi bulunmadığı belirtilen açıklamada, ''Sayın savcının ceza yasasında suç olduğunu bildiği eylemine haklı gerekçe üretmeye çalıştığı düşünülmektedir. Yine sayın savcının şikayetçi vekili sıfatı ile bizim bulunmamızı manidar bulması da benzer bir çabadır. Sayın savcının 'İktidardan düşünce karalama kampanyası yürütüyorlar' savunması ise büyük talihsizliktir'' denildi.
Akşam

NASIL BU KADAR ZENGİN OLDU?
04 Eylül 2009 06:46

Skandal Savcı Mehmet Çelik'in haksız çıkarla zengin olduğu ortaya çıktı. Nasıl mı?

Mal varlığı ile ilgili tartışmaları “Babamdan kaldı” diye geçiştiren 'skandal savcı' Çelik'in 'haksız çıkar'la zenginleştiği ortaya çıktı.

Askeri müfettişler, mal varlığı ile ilgili tartışmaları “Babamdan kaldı” diye geçiştiren 'skandal savcı' Yüzbaşı Mehmet Çelik'in 'haksız çıkar'la zenginleştiği ortaya çıkardı.

Bakanlık, Çelik hakkında suç duyurusunda bulundu...

Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Ahmet Zeki Üçok'un eski yardımcısı Hv. Hak.Yzb. Mehmet Çelik için Genelkurmay Askeri Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu. Askeri Adalet Müfettişleri'nce incelemeye tabi tutulan Çelik'in 'Mal Bildirimi' ile 'Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele' kanunlarına aykırı hareket ettiği kanaatine varıldı.

Hesaplar birbiriyle örtüşmüyor

Geçtiğimiz günlerde ifadesine başvurulmak üzere Askeri Savcılığa davet edilen Haber Müdürümüz Güngör Ergün’ü, “arama kararı” ile tehdit eden Askeri Savcı Yüzbaşı Mehmet Çelik, malvarlığı ile bir kez daha gündeme geldi. Mal varlığındaki fahiş artışla tartışmaya neden olan Çelik hakkında, Askeri Yargıtay Başkanlığı ile Yargıtay Başsavcılığı'na gelen ihbar mektubu üzerine Savunma Bakanlığı'nca Askeri Adalet Müfettişleri iddiaları incelemek üzere görevlendirildi. İncelemelerini tamamlayan müfettişler Çelik'in, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na yaptığı mal beyanı ile gayrimenkulleri ve bankadaki hesap hareketlerinin birbiriyle örtüşmediğine dikkat çekti.

Gerçek mal varlığını yansıtmıyor

Askeri Adalet Müfettişleri'nin raporunda "Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından gönderilen mal bildirimleri ve mal bildirimi açıklama formları ile Maliye Gelir İdaresi Başkanlığı Uygulama ve Veri Yönetimi Daire Başkanlığından gönderilen menkul, gayrimenkul ve banka hesap hareketleri karşılaştırıldığında alıp sattığı bazı malların bildirilmediği. Yine banka mevduat hesapları incelendiğinde beyanı ve mal bildiriminde belirtilen rakamlarla bire bir örtüşmeyen hesap hareketlerinde dikkat çekici rakamların bulunduğu anlaşılmıştır" denildi.

Askeri savcılık soruşturma açsın

Askeri Adalet Müfettişleri'nin raporu üzerine harekete geçen Milli Savunma Bakanlığı da Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na yazı yazarak Çelik hakkında soruşturma açılması talebinde bulundu. Bakanlığın yazısında şöyle denildi: "Çelik'in 3628 Sayılı mal bildiriminde bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu'nun 10, 11, 12 ve 13 maddelerinde muhalefet suçunu işlemiş olması ihtimaline binaen, 357 sayılı Askeri Hakimler Kanunu'nun 25/1. maddesine göre hazırlık soruşturması yapılmasına izin verilmesine ve soruşturmanın Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’nca yürütülmesine karar verilmiştir."

Çelik'e de kınama

Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Hv. Hak. Alb. Ahmet Zeki Üçok'la birlikte eski yardımcısı Hv. Hak. Yzb. Mehmet Çelik'e de 'kınama cezası' verildiği ortaya çıktı. Ergenkon'da çıkan Karargah Evleri raporu nedeniyle MİT Müsteşarı Emre Taner'i ifadeye çağırdığı tespit edilince Askeri Yargıtay'a tetkik hakimi olarak atanan Çelik'in gayri menkul yolsuzluğuna karıştığı gerekçesiyle cezalandırıldığı belirtildi.

Çıkar işbirliğine gittiler

İhbar mektubunda Çelik'in Üçok ve Çankaya eski Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz ile birlikte işbirliği içerisine girerek belediyenin en değerli taşınmazlarını ele geçirmeye çalıştığı, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Başkanı İ.K'nın rüşvet alarak bunlara yardımcı olduğu, başkalarına ait taşınmazlara abartılı imar haklarının verilmesini sağlayarak milyonlarca lira çıkar sağladıkları ileri sürüldü. Askeri müfettişlerin Çelik hakkında kınama cezası verilmesi talebi Savunma Bakanlığı’nca uygun görüldü. Ayrıca İkili hakkında çıkar amaçlı suç örgütü ile rüşvet suçlamalarının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturacak.

Kaynak: Bugün

Savcı Albay A. Zeki Üçok mahkemeye sevk edildi
20:25 - Çete soruşturmasını yürüten savcı, askeri savcı Ahmet Zeki Üçok'un 'suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olmak ve yağmaya azmettirmek' suçlamalarıyla tutuklanmasını istedi. Albay Üçok, sorgulanmak üzere nöbetçi mahkemeye sevk edildi. 25.09.2009 İSTANBUL
netgazete

06 Ekim 2009 15:37
ERGENEKON'A YENİ KISKAÇ
Ergenekon Savcılarına yönelik yepyeni bir kıskaç girişimi başlatıldı.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yaz kararnamesi kıskacından yeni kurtulan Ergenekon Savcılarına yönelik şimdi ye tazminat kıskacı başlatıldı.

1. Ergenekon İddianamesini altında imzası bulunan Ergenekon savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın hakkında tazminat davaları zinciri başladı.

Sanıklar ve yakınlarının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde çok sayıda tazminat davası açtıkları ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce her iki davada da bu davaların ilk derece adliye mahkemelerinde görülmesi gerektiği belirtilerek görevsizlik kararı verildiği öğrenildi. Bu karar temyiz edildi. Temyiz üzerine karar 07.10.2009 tarihinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda görüşülmeyi bekliyor.

Davacılardan birisi Ergenekon sanığı “yeni milis” dökümanının yazarı Behiç Gürcican’ın karısı sanık Fatma Sibel Yüksek. Fatma Yüksel hakkında Ergenekon Terör Örgütüne üye olmak suçundan dava açıldı.

Hukukçular ise davaların doğrudan Yargıtay Hukuk Dairesi’nde açılmış olmasına dikkat çektiler. Uzmanlar, davacı vekillerinin Yargıtay nezdinde daha etkili olabileceklerini düşündüklerini, oysa dava dayanağı olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573. Maddesinin savcılarla değil, doğrudan hakimlerle ilgili olduğunu belirttiler.

İçtihatlarda da savcılar hakkında ilk derece mahkemelerinde bu davaların görüleceği defalarca açık olarak karara bağlandı.

Ancak buna rağmen atlama yapılarak direkt Yargıtaya gidilmesi, gözleri pek çok üyesinin Ergenekon sanıklarıyla irtibatı ortaya çıkan Yargıtay’a çevirdi.
aktifhaber

08 Ekim 2009 08:28
Savcıları Zorda Bırakacak Karar
Ergenekon Savcıları’na yönelik tazminat davalarının direkt Yargıtay’da açılması yönündeki girişim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararıyla engellendi. Ancak...

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 'Ergenekon' soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcıları aleyhinde açılan manevî tazminat davasını 'görev yönünden' reddeden daire kararını gerekçesini değiştirerek onadı.

Savcılar hakkında adliye mahkemelerinde genel hükümlere göre dava açılabilecek. Kararı şaşkınlıkla karşılayan eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı, savcıya tazminat cezası vermenin postacıya mektup dağıttığı için ceza vermekten farksız olduğunu söyledi.

'Ergenekon' davasında yargılanan tutuklu sanık Behiç Gürcihan'ın nişanlısı Fatma Sibel Yüksek ve gazeteci Müyesser Uğur, Ergenekon soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın aleyhinde ayrı ayrı manevi tazminat davası açmışlardı. Davacılar, "savcıların, özel sohbet niteliğindeki telefon konuşmasını imha etmeyip, iddianame ekine koyarak özel hayat ve haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğini" savunmuşlardı.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, manevi tazminat davalarını, 'görev yönünden' reddetmişti. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 'görev yönünden' ret kararını, gerekçesini değiştirerek oy çokluğuyla onadı.

Savcıya tazminat, postacıya mektup dağıttığı için ceza vermekten farksız

ESKİ CUMHURİYET SAVCISI GÜLTEKİN AVCI: "Savcılara tazminatın önünü açmak demek, postacının mektup dağıttığı için cezalandırılmasından farksızdır. Ferhat Sarıkaya sırf görevini yaptığı için tazminata mahkum edildi. Bu anlayışın değişmesi lazım. Cumhuriyet savcıları ceza muhakemesi kanununun kendisine verdiği görev gereği kişiler ve olaylar hakkındaki her iddiayı ellerindeki özel yetkilerle araştırmak durumundadır. Birilerini göz altına almak, birilerini takibe almak cumhuriyet savcılığı görevinin kaçınılmaz tabiatıdır. Cumhuriyet savcıları görevi gereği özel hayata müdahale ediyor. Cumhuriyet savcısı görevini yaptığı süreçte tazminat davasıyla karşı karşıya kalırsa fiilen cumhuriyet savcılığı makamı lağvedilmiş olur. Savcılık zor bir görevdir, savcıların attığı her adımda tazminat davası açarsanız hele Ergenekon gibi mayınlı bir vadide yürüyen savcıların istikballerini ve bir adım önlerini görebilmesi mümkün değil. Hiçbir savcı da bu tazminat korkusuyla ileri adım atamaz.

Dava, savcılara değil devlete açılmalıydı

EMEKLİ BAŞSAVCI REŞAT PETEK: Kişilik haklarına zarar verildiğini öne süren sanıklar öncelikle devlet aleyhine dava açmalı. Çünkü savcı ve hakimler kamu yararına bir görev yapıyor. Bu nedenle devletin böyle bir tazminata mahkûm olması söz konusu olduğunda devlet kurumları dilerse kişisel hataları nedeniyle tazminat ödenmesine sebebiyet verdikleri için hakim ve savcılara dava rücu edebilir. Kişisel olarak hakim ve savcılara açılan davaların kabul görmeyeceği kanısındayım. İlgili mahkeme takdir ederse Ergenekon sanıklarının açtığı davayı kamu niteliğini öne çıkararak reddedebilir ve devlete karşı açılması gereken bir dava diyebilir. Kurul'un kararı şöyle yorumlanabilir; nasıl ki özel ve tüzel kişiler birbirleri hakkında hakaret davası açabiliyorsa keyfî olarak karar veren, hukuk kurallarını bilerek uygulamayan hakim ve savcılar hakkında evrensel hukuk çerçevesinde tazminat davası açılabilir. Bu nedenle kararı Ergenekon savcılarına yönelik bir baskı yolu olarak değerlendirmek bu aşamada yanlış olur.
aktifhaber

09 Kasım 2009 19:17
Eminağaoğlu İçin 3 Ayrı İstek
Adalet Bakanlığı, Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında 3 ayrı adli soruşturma istedi.

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulunca, Eminağaoğlu hakkında başlatılan soruşturma sonucunda, Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce de uygun bulunan idari soruşturma raporu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna (HSYK) gönderildi.

Soruşturma raporuna göre, hukuksal konulara ilişkin açıklamada bulunmak, kendisi ve diğer bazı soruşturmalarla ilgili gizliliği ihlal, Yargıtay ek binasında düzenlediği basın toplantısı nedeniyle 1 ''Meslekten ihraç'' ve 2 ''Yer değiştirme'' cezası istendi.

Eminağaoğlu hakkındaki disiplin soruşturması kapsamında istenen ''Meslekten ihraç'' ve ''Yer değiştirme'' cezalarını ise HSYK karara bağlayacak. HSYK'nın vereceği karara Eminağaoğlu'nun itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, HSYK'nın yedek üyelerinin de katılımıyla, İtirazları İnceleme Kurulu görüşecek.

Adalet Bakanlığı, Eminağaoğlu hakkında aynı gerekçelerle 3 ayrı adli soruşturma yapılmasını da istedi.

Adli soruşturma sürecinde Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı, Eminağaoğlu hakkında iddianame hazırlayarak, Sincan Ağır Ceza Mahkemesine gönderecek. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, son kovuşturmanın açılmasına karar verirse YARSAV Başkanı Eminağaoğlu, birinci sınıf hakim olduğu için yargılanma Yargıtay'ın ilgili ceza dairesinde yapılacak.

YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ise konuyla ilgili yarın dernek binasında, saat 12.30'da bir basın toplantısı düzenleyeceğini bildirdi.
aktifhaber

11 Kasım 2009 18:33
Eminağa'ya Büyük Piyango
YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında açılan soruşturmada iddianame hazırlandı. İddianameyi bakın kim bakacak?



YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında açılan soruşturmada iddianame hazırlandı. Kararı yine hakkında soruşturma açılan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz verecek.

Hazırlanan iddianame Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.

Adalet Bakanlığı'nın hakkında soruşturma başlattığı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkındaki karar, yine bakanlık tarafından ihracı istenen Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz verecek.
aktifhaber

11 Kasım 2009 10:31
Evli bir kadınla yaşayan ve bu kadınla görüntüleri ortaya çıkan Askeri Savcı Zekeriya Duran, istifa etti
Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı'nda görevli olan ve Ergenekon sanığı emekli Org. Tolon'un evinin aranması sırasında hazır bulunan Askerî Savcı Zekeriya Duran, Vakit'in haberlerinden sonra istifa etti. Evli bir kadınla zina yaptığı halde yarbaylıktan albaylığa terfi ettirildiğine dair haberlerimizden sonra Duran, Vakit'e yaptığı açıklamada, görevinden ayrıldığını belirtti. Albay'ın istifasında; “Görevden alınıp da özlük haklarını kaybetme korkusu”nun rol oynadığı öğrenildi.

Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı'nda görevli Askerî Hakim Zekeriya Duran'ın, Ş.Ö. isimli evli bir kadınla yasak aşk yaşadıktan sonra terfi ettirildiğine dair Vakit'in haberlerinden sonra, Askerî Savcı Albay Zekeriya Duran'ın görevinden ayrıldığı belirlendi. Evli ve iki çocuk annesi bir kadınla insanî ve askerî ahlaka aykırı bir şekilde zina iddiasından sonra yarbaylıktan albaylığa terfi ettirilen Duran, Vakit gazetesinin haberleri üzerine yaptığı açıklamada, görevinden ayrıldığını ve istifa dilekçesinin kabul edildiğini belirtti.

OTOMATİK BİR ŞEKİLDE TERFİ ETTİM

Duran, yaptığı açıklamada, işlediği iddia edilen suçun öncelikle yasal delillerle kanıtlanması gerektiğini iddia ederek, yarbaylıktan albaylığa terfi etmesinin de otomatik bir şekilde gerçekleştiğini söyledi. Terfisinin YAŞ'ta alınmadığını, yarbaylık bekleme süresini doldurduğu için bir üst rütbeye yükseldiğini ifade eden Duran, “Yarbaya zina terfisi kararının” doğru olmadığını kaydetti. Albay'ın istifasında “özlük haklarını kaybetme” korkusunun rol oynadığı öğrenildi... Albay, eğer istifa etmeseydi, görevden alınabilir ve böylece özlük haklarını kaybedebilirdi...

ALBAYLIĞA TERFİM, ZİNA İLE İLGİLİ DEĞİL

Duran, açıklamasında şunları söyledi: “TSK'ya mensup subayların; rütbeleri, bekleme süreleri, nasıpları, rütbe terfii ve kademe ilerlemesi şartları, 926 Sayılı kanun hükümlerine tabidir. Muvazzaf subayların terfileri, her yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı günü yapılır. Albaylığa terfi edecek her personelin dosyası YAŞ'a gitmez. General ve amirallerin dışında sadece generalliğe ve amiralliğe terfi edecek albaylardan sicil notu ortalaması, sicil tam notunun yüzde 70 ve daha yukarısı olanların sicil dosyaları, YAŞ'a gönderilir. YAŞ bunları, 54. madde esaslarına göre değerlendirmeye tabi tutar. Dolayısıyla bir yarbayın terfisi bekleme süresini doldurmuşsa ve diğer şartları taşıyorsa, otomatik olarak yapılır. YAŞ kararına ihtiyaç duymaz. Yarbaya zina terfisi kararı, bu nedenle doğru değildir.”

KENDİ İSTEĞİMLE EMEKLİYE AYRILDIM

Albaylık rütbesine terfi ettirildikten sonra, kendi isteğiyle emekliye ayrıldığını ifade eden Duran şöyle dedi: “Albay olmayı müteakip, 25 fiili hizmet yılımı tamamladığımdan dolayı, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 205. maddesi ile 926 Sayılı TSK Personel Kanunu'nun 8. maddeleri gereğince, istekle emekliye ayrılmayı talep ettim. Bu talebim, MSB tarafından onaylandı ve emekliye ayrılmış durumdayım.”

S.Ö'YÜ GENELKURMAY'A ÇAĞIRMIŞLARDI

Görüntüler üzerine Aşçı S.Ö, Yarbay Duran hakkında Cumhuriyet Savcılığı ve Genelkurmay Adli Müşavirliği'ne suç duyurusunda bulunmuştu. S.Ö.'yü cep telefonundan arayan ve kendisini “Genelkurmay'da görevli Başçavuş Ömer” diye tanıtan bir kişi “Sizinle Adli Müşavirimiz Hıfzı Çubuklu görüşecek” diye Genelkurmay'a çağırmıştı. S.Ö. Çubuklunun kendisine, “Bu işlerin üstüne gitmeyelim” dediğini iddia etmişti.

İSTİFAYI ÇUBUKLU ENGELLEMİŞTİ

Yarbay Duran'ın görüntüleri internet sitelerinde yayınlandıktan sonra istifa dilekçesini Genel Kurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu'ya sunduğu Çubuklu'nun ise “Sen kal bizim için önemlisin, bunlar unutulur ” dediği iddia edilmişti. Ancak 30 Ağustos'tan sonra internet sitelerine düşen yeni fotoğraf ve görüntüler üzerine Çubuklu'nun 30 Ağustos öncesi verilen istifa dilekçesini yeniden işleme koyduğu iddia ediliyor.

(Kaynak: Vakit Gazetesi)

17 Şubat 2010 18:42
Tutuksuz Yargılanacak

"Sahte çürük raporu" soruşturması kapsamında tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen Binbaşı Mehmet Çelik serbest bırakıldı..

"Sahte çürük raporu" soruşturması kapsamında ifadeye veren ve ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen Binbaşı Mehmet Çelik, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne sabah saatlerinde gelen binbaşı Çelik, soruşturma savcısı Hikmet Usta tarafından sorgulandı. Çelik, tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme Çelik'i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.

Albay Ahmet Zeki Üçok'un da tutuklandığı soruşturma kapsamında ifade veren Çelik'in ismi daha önce de basında yer almış, Kayseri'de 3 astsubayın yasadışı olarak hipnozla sorguladığı, mal varlığında ciddi oranda artış olduğu iddiaları ve MİT Başkanı Emre Taner'i ifadeye çağırması olaylarıyla da gündeme gelmişti.
aktifhaber

28 Mayıs 2010
Yargıtay'ın İlhan Cihaner Kararı
Erzincan Ergenekon davasının iki numaralı tutuklu sanığı İlhan Cihaner'in yargılandığı davada mahkeme kararını verdi...

Erzincan Ergenekon davasının iki numaralı tutuklu sanığı İlhan Cihaner'in yargılandığı davada mahkeme İstanbul ve Erzurum'daki dosyaların beklenmesine karar verdi.

Yargıtay'daki davaya 11 Haziran'da devam edilecek...

Cihaner'den Mahkemeye Hakaret

Erzincan Ergenekon davasının iki numaralı tutuklu sanığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, Erzurum'daki davaya bakan mahkemeye büyük bir hakarette bulundu.

Tutuklu sanık Cihaner yargıtay'daki duruşmada, Erzurum mahkemesini 'Terör' uygulamakla itham ederek "Görevsiz bir mahkemenin terörüyle karşı karşıyayım" dedi. aktifhaber

10 Haziran 2010
Savcı Öz'ü Bitirme Operasyonu
Ergenekon davası soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz için soruşturma açılmaması kararı mahkeme tarafından iptal edild


En son Ekim tarafından Cum May 28, 2010 9:24 pm tarihinde değiştirildi, toplam 8 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Ekm 08, 2009 10:22 pm    Mesaj konusu: Apar Topar Gizlilik Kararı! Alıntıyla Cevap Gönder

08 Ekim 2009 12:20
Apar Topar Gizlilik Kararı!
Ceylan'ın ölümünde 'can güvenliğim yok' diyerek olay yerine gitmeyen savcı, soruşturma için mahkemeden gizlilik kararı aldırttı, Ceylan'ın ailesini adeta fırçaladı.
14 yaşındaki Ceylan’ın ölümünü araştırmak için köye gidemeyen savcılık, soruşturma dosyasına mahkemeden gizlilik kararı aldırdı. Diyarbakır Lice’de askerî birlikten atıldığı öne sürülen patlayıcı sonucu ölen 14 yaşındaki Ceylan Önkol’la ilgili soruşturmaya, olaydan 10 gün sonra gizlilik yasağı geldi. “Can güvenliğim yok” diyerek olay yerine gitmeyen savcılığın “gizlilik” kararı tepki çekti. Kızlarının öldüğü olayla ilgili bilgiler veren Önkol ailesi ise Lice Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Çolak tarafından adeta fırçalandı. Aileye “TSK’da eğitim mi gördünüz? Bunun mayın olmadığını nereden biliyorsunuz” diyen Çolak hakkında DTP de “delilleri kararttığı” gerekçesiyle suç duyurusu yaptı

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde öldürülen 14 yaşındaki Ceylan Önkol cinayetiyle ilgili soruşturmayı yürüten Lice Cumhuriyet Savcı Mustafa Kamil Çolak, dosyadaki bilgi ve belgelerin “kamu güvenliği açısından sakıncalı” olduğu gerekçesiyle “gizlilik” kararı aldı.
Soruşturmayla ilgili gizlilik kararı alan savcı, olayda sorumluluğu bulunanlar yerine Önkol ailesini sorguya çekti. Patlamadan ancak üç gün sonra olay yerine giden Lice Savcısı Mustafa Kamil Çolak, kardeşinin ölümünün mayından kaynaklanmadığını söyleyen Ceylan’ın ağabeyi Rıfat Önkol’un yeniden ifadesini aldı.

Ağabeye mayın sorusu
Rıfat Önkol, savcının kendisine “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde eğitim mi gördün? Bunun mayın olmadığını nereden biliyorsun” biçiminde soru sorduğunu belirterek şunları anlattı: “Olay günü, yüzlerce insan oradaydı. Bu insanların can güvenliği vardı da, yekililerin mi can güvenliği yoktu? Mayının nasıl bir tahribat yarattığını biliyoruz. Olayın olduğu alanda 10 yıldan beri hayvan otlatıyoruz. Ve o alanı kullanıyoruz. Bu nedenle mayın olmadığını ifade ettim. Ben gördüklerimi, yaşadıklarımı söylüyorum. Kız kardeşimin elinde dara denen ağaç dallarının kesimi için kullanılan metal vardı. Bu alet de isabet alması sonucu eğilmiş. Orak halen evimizde duruyor. Delil olarak kullanılabilir.
Tüm bunların tutanaklara geçmemesi ve sadece bizim kamuoyuna aktardıklarımızı sorgulaması düşündürücüdür. Çevrede üç-dört karakol var. Sürekli izleniyor. Kimse askerlerden habersiz adım atamaz. Biz gerçek faillerin ortaya çıkmasını istiyoruz.”

Muhtarın cevabı
Yayla köyü muhtarı Abdulsamet Gencioğlu da savcı tarafından sorgulandığını söyledi. Gencioğlu, savcının “Mayın olmadığını nereden biliyorsunuz” sorusuna, “Mayın olsaydı ayağı kopardı, bomba olsaydı eli parçalanırdı. Ama Adlî Tıp’a gönderilseydi gerçek ortaya çıkardı” diye karşılık verdiğini kaydetti.

DTP’den savcıya suç duyurusu
DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş ise soruşturmada suç delillerini kararttığı gerekçesiyle Lice Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Çolak hakkında suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na başvuran Demirtaş, Savcı Çolak hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını istedi.

Soruşturmaya yönelik kuşkular arttı

Serdar Çelebi (Avukat): Gizlilik kararı Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nun 153. maddesinde düzenleniyor. Her dosya için ayrı bir gerekçe belirtilmez, sadece soruşturmanın amacının tehlikeye düşüyor olması halinde karar alınır. Başından itibaren soruşturmanın yürütülüşüne ilişkin kuşkularımız vardı. Şimdi bu karar kuşkularımızı arttırdı. Bu kararın ardından da genellikle soruşturma takipsizlikle sonuçlandırılıyor. Basın, dosyalar hakkındaki bilgileri genellikle avukatlardan alırlar. Biz dosyaya ulaşamayınca kamuoyu da konudan haberdar olamıyor.

Mehmet Emin Aktar (Diyarbakır Barosu Başkanı): Kamu güvenliği tehlikesi gösterilmiş. İşin doğrusu kamuoyunun kararını merakla beklediği bir soruşturmada gizlilik kararının alınmış olmasında kamu yararı değil, kamu zararı vardır. Savcılığın gizlilik kararı alması, bu olayı kamuoyunun gözünden kaçırma çabasıdır.

Engin Cirmen (Avukat): Bu karar yasaya uygundur ama hukuka aykırıdır. Bu karar hukukun genel ilkelerine aykırıdır. Bu karar alınınca bu dosyadan kimsenin haberi olmayacaktır ve büyük bir kuşku ortaya çıkacaktır.
aktifhaber

Nusaybin'de kaza savcı öldü avukat yaralı
11 Ekim 2009 Mardin'in Nusaybin ilçesinde meydana gelen trafik kazasında Gaziantep'te savcılık yapan Mustafa Güneş (26) öldü, Ercan Özdemir (24) isimli avukat ise yaralandı.
Edinilen bilgilere göre akşam saatlerinden Şırnak'ın Silopi ilçesinden Gaziantep'e dönen Mustafa Güneş yönetimindeki 27 E 3703 plakalı otomobil Mardin'in Nusaybin ilçesi yakınların direksiyon hâkimiyetini kaybederek şarampole yuvarlandı.

Meydana gelen kazada savcı Mustafa Güneş hayatını kaybederken avukat Ercan Özdemir yaralandı
haber7

14 Ekim 2009 17:45
Savcı Gök Davasında Şok İstifa
Cumhuriyet Savcısı Murat Gök hakkında cinsel taciz ve hakaret iddiası ile suç duyurusunda bulunan Ü.E.İ., görevinden istifa etti...

Cumhuriyet Savcısı Murat Gök hakkında, İzmir Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısıyken kendisine cep telefonuyla gönderdiği mesajlarla cinsel taciz ve hakaretlerde bulunduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunan Ü.E.İ, Yaşar Üniversitesi'ndeki görevinden istifa etti.

Alınan bilgiye göre, Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu öğretim görevlisi Ü.E.İ, çalıştığı kurumdan ayrıldı.

Ü.E.İ'nin avukatı Ayla Ülük, müvekkilinin görevinden istifa ettiğini belirterek, ''Müvekkilim, Murat Gök'e karşı yaptığı şikayet ve açtığı tazminat davası nedeniyle kamuoyunun gündemine geldi. Her defasında habere konu olurken, saygın bir ismi olan Yaşar Üniversitesi de olayla ilgili gündeme geliyordu. Müvekkilim üniversitesinin adını yıpratmamak adına istifa etmeyi uygun buldu'' dedi.

Ü.E.İ, avukatları aracılığıyla Karşıyaka Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmuş, Murat Gök'ün CMK 250 ile yetkili Cumhuriyet Savcısıyken, babasını bir soruşturma nedeniyle tutuklattığını, babasının davasını takip ederken Gök'ün kendisini SMS mesajlarıyla taciz ettiğini öne sürmüştü.

Suç duyurusunda, Murat Gök'ün Ü.E.İ'ye gönderdiği cep telefonu mesajlarından, Yaşar Üniversitesi Rektörü'nün telefonlarının gayri resmi şekilde dinlendiğinin anlaşıldığı, haberleşmenin ve Rektörün özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği de iddia edilmişti.

aktifhaber

14 Ekim 2009 19:44
Savcı'dan Şok Karar

İzmir'de birçok kişiyi dolandıran dolandıran şahıs savcı tarafından serbest bırakıldı. Sebebi ise çok ilginç...

İzmir'de kendini Yunanistan vatandaşı olarak tanıtıp birçok kişiyi dolandıran H.S.'nin, nöbetçi savcı tarafından mağdurlardan az para aldığı için serbest bırakıldığı öğrenildi. Zanlının serbest bırakıldığını öğrenen mağdurlardan Uğur Çukurkent, karara itiraz ettiklerini belirtip, "Biz bu kişiyi teşhis etmişiz bunun üzerine az para dolandırıldığımız için zanlı serbest kalıyor. Nasıl bir adalet anlayışı anlamıyorum." diye konuştu.

Atina ve İzmir arasında uçak seferlerinin başlatılmasıyla İzmir'e gelecek Yunan turistlere hitap etmek için Yunan yemekleri üzerine usta aşçı olan Uğur Çukurkent (50), İzmir'de Yunan kültürünün yansıtıldığı ve yemeklerinin yapıldığı bir restoran açmayı düşünenlerin kendisine ulaşması için telefon numarasını bir gazete ilanıyla geçtiğimiz hafta duyurdu. Bir süre sonra cep telefonu çalan usta aşçı, büyük bir umutla telefonunu açtı. Kendisini Yunanistan'ın Kos Adası'ndaki bir otelin sahibi olarak tanıtan H.S., Çukurkent'le buluşmak istediğini söyledi ve randevulaştılar. Alsancak'taki bir kafede buluşan Çukurkent ile H.S., bir araya geldiklerinde iddiaya göre H.S., usta aşçıyı Kos Adası'ndaki oteline götürmek istediğini ve 2 bin Euro maaşla işe başlatacağını, ailesiyle helalleşip bavulunu hazırlamasını ve teklifini kabul ederse ertesi gün yola çıkacaklarını söyledi. Teklifi kabul edip, iş bulmanın sevinciyle annesiyle birlikte yaşadığı evine giderek hazırlanmaya başladığını belirten Çukurkent, "Çok güzel hayallerim vardı orada çalışıp para biriktirebilecek İzmir'de kendi restoranımı açabilecektim. Eve gittim iş bulduğumu annemle de paylaştım o da çok sevindi. Hazırlığımı yaptıktan sonra nakit olarak yanıma 180 lira alıp ertesi sabah evden ayrıldım. Lozan'da H.S. ile buluştuk. Elime baktı 'senin bilgisayarın yok mu?' dedi ben de ihtiyacımın olmadığını söyledim. Böyle söyleyince itiraz etti ve hemen bilgisayar almaya gideceğini belirtip yanımdan ayrıldı. Kısa süre sonra tekrar gelip Türk lirası olmadığını ve bendeki parayı vermemi üzerini kendisinin tamamlayacağını söyledi. Ben de cebimdeki 180 lirayı verdim. Ve biraz bekledikten sonra dolandırıldığımı anladım." diye konuştu.

Polis merkezine giderek şikâyetçi olan Çukurkent, aynı şekilde dolandıranların olduğunu öğrendi.

Hep birlikte savcılığa gidip suç duyurusunda bulunduklarını belirten Çukurkent, "kafeden H.S.'nin görüntüsünü bulduk ve zanlı yakalandı." dedi. Dolandırılan üç mağdur tarafından teşhis edilen H.S., işlemlerinin ardından geçtiğimiz pazar günü adliyeye sevk edildi.

Savcı karşısına çıkan H.S., iddiaya göre üç mağdurdan az para alıp dolandırdığı için serbest bırakıldı.

Umutları yıkılan ve paraları giden Çukurkent, "Böyle bir adalet anlayışı olamaz, benim hayallerim yıkıldığı ve onca param gitti savcının kararına itiraz ettik. Dosyanın tekrar açılmasını talep ettik." şeklinde konuştu.
aktifhaber

18 Ekim 2009 08:27
Lice Savcısına Soruşturma

Adalet Bakanlığı, Ceylan Önkol'un ölümüyle ilgili güvenlik gerekçesiyle olay yerine gitmediği belirtilen Lice cumhuriyet savcısı hakkında inceleme başlattı. Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

DTP'li milletvekilleri, Lice Savcısı Mustafa Kamil Çolak hakkında 'görevini kötüye kullandığı ve suç delillerini kararttığı' iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.

Ceylan'ın ölümü sonrası Cumhuriyet Savcısı Çolak güvenlik gerekçesiyle olay yerine gitmemişti. Ceylan'ın cesedi köylüler ve ailesi tarafından Abalı Jandarma Karakol Komutanlığı'na getirilmiş, adli muayene ve otopsi karakolda yapılmıştı. Olay yerine ilişkin bilirkişi raporunda ise savcı ve bilirkişinin olaydan iki gün sonra 30 Eylül'de olay yerinde keşif yaptıkları yer almıştı. Cumhuriyet savcısının olay yerine gitmemesi nedeniyle delillerin toplanamadığı kaydediliyordu. Patlamanın yaşandığı bölgede talimat üzerine köy imamının kamerayla olay yerinden görüntü aldığı ortaya çıkmıştı. DTP Grup Başkan Vekili Selahattin Demirtaş, Diyarbakırlı Ceylan Önkol'un ölümüyle ilgili 'görevini kötüye kullandığı ve suç delillerini kararttığı' gerekçesiyle Lice Cumhuriyet Savcısı Çolak hakkında suç duyurusunda bulunmuştu
aktifhaber

20 Ekim 2009 08:59
Şamil Tayyar'ı Düelloya Çağırdı
Ergenekon soruşturması kapsamında gazetecilere açılan 2 bin 407 soruşturmadan bin 566’sının altına imza atan Savcı Ali Çakır'dan Şamil Tayyar'a duello çağrısı...

Veli Küçük, Taner Ünal ve Ahmet Cinali’nin tekzip yayınlatmak için yanına geldiğini belirten Ali Çakır “Şamil Tayyar ile de canlı yayında yüzyüze tartışmak istiyorum” dedi.

Ergenekon soruşturması kapsamında gazetecilere açılan 2 bin 407 soruşturmadan bin 566’sının altına imza atan Bakırköy Basın Savcısı Ali Çakır, son günlerde hakkında çıkan haberlerle ilgili Star’a konuştu. Hakkındaki iddiaların hepsini kabul eden ancak sebeplerinin farklı olduğunu belirten Savcı Çakır, açtığı dava ile 1 yıl 3 ay hapis cezası almasına neden olduğu Star Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar’la da televizyonda canlı yayında tartışmak istediğini söyledi. İşte, çiçeği burnunda noter, eski savcı Çakır’ın, İstanbul’dan ayrılmadan önce Star’ın sorularına verdiği cevaplar:

KÜÇÜK’Ü İHTİYACI OLAN BİRİ İÇİN ARADIM

• Ergenekon sanığı Veli Küçük’ün ajandasında adınız yer alıyor. Küçük’ün notunda ortaklık kuracağınıza dair ifadeler var. Notlar doğru mu?

Veli Küçük sadece 3-4 kez tekzip başvuruları nedeniyle yanıma geldi. Hasan Çetin denilen kişi borç harç geçinen, kendini çok zor geçindiren bir esnaftır. Güvenlik kameraları satıyordu. Bir gün ‘Abi Stratejik Güvenlik’e de cihaz satmak istiyorum. Oranın sahibi Veli Küçük. Sen tanıyorsun, söyleyebilir misin’ dedi. Ben de yardımcı olmak için Veli Küçük’ü aradım, böyle böyle dedim. Veli Küçük bir gün de Nusaybin’de görev yaptığı dönemden tanıdığı Oluç Güler adlı bir savcıyla beni yemeğe davet etti. Daha sonra aramadı, yemek de yemedik.

TARTIŞTILAR, DIŞARIYA ÇIKARTTIM

• Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi (VKGBH) Başkanı Taner Ünal’ın yanında İpek Çalışlar’ın ifadesini aldığınız gündeme geldi.

Taner Ünal o dönem hakkındaki haberleri tekzip etmek için yanıma gelmişti. O gün İpek Çalışlar avukatıyla beraber gelerek, ifade vermek istediğini söyledi. Ben de kendilerine davasının açıldığını ve dolayısıyla ifadeyi mahkemede vereceğini izah ettim. Daha sonra Topal Osman konusu açıldı. Atatürk’e hakaret mevzuları ortaya çıkınca da ikisi tartışmaya başladılar. Birbirilerini cahillikle, ukalalıkla suçlamaya başlayınca ortamın gerildiğini gördüm ve kapıyı açtım ve onları dışarı çıkardım.

VALİNİN KİM OLDUĞUNU HATIRLAMIYORUM

• VKGBH Başkan Yardımcısı Ahmet Cinali’nin telefonundan yaptığınız bir görüşmede, ‘’Mevkutelerin canına okuyoruz” dediğiniz vali kim?

Cinali, yine gazetelerde tekzip yayınlamak için yanıma gelmişti. Daha sonra bir yerde karşılaştık. Biraz alkollüydü ve telefonda biriyle ‘valim’ diye konuşuyordu. Aniden telefonu bana verdi. Ben de ‘valim’ diye hitap ettim. Konuşmamın tamamını hatırlamıyorum. Aradan yıllar geçti. Nerenin valisi olduğunu bile bilmiyorum. OHAL’den falan söz etti. Sanırım OHAL valisi ama ismini bilmiyorum.

YARSAV ÜYESİYİM AMA AKTİF DEĞİLDİM

• YARSAV üyesi misiniz?

Üç yıl önce AB standartlarında hakim ve savcıların mesleki örgütü olarak ortaya çıktığında, meslek dayanışması ve sendikal anlamda YARSAV’a üye oldum. İlk ay aidatımı da ödedim. Daha sonra YARSAV politik demeçlerde bulununca aktif üyeliğimi düşürmedim ama destek de olmadım. Aidatları da ödemedim. Zaten artık emekli olduğumdan üyeliğim de tamamen iptal olmuştur. YARSAV için söylemiyorum ama benim kişisel görüşümü sorarsanız hakim ve savcılar politik demeçler vermemeli. Politika dışında meslek ve onurlarını ilke edinmeliler.

CANLI YAYINDA TARTIŞMAK İSTİYORUM

• Basında hakkınızda çıkan haberler nedeniyle dava açmayı düşünüyor musunuz?

Tabiî ki düşünüyorum. Hem tazminat hem de ceza davası açacağım. Evrakları hazırladım. Bu arada Şamil Tayyar ile de canlı yayında tartışmak istiyorum. Buradan ona sesleniyorum, gelsin bir tartışma programında herkesin önünde yüz yüze konuşalım.

Tarafsız olmadığını gösterdi

Star Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar, Ali Çakır’ın ‘telyevizyonda tartışma’ çağrısına olumlu cevap verdi. “Ergenekon sürecinde düello davetlerine artık alıştım. Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen de beni düelloya çağırmıştı... Şimdi de gazetecilere açılan Ergenekon davalarının rekortmen savcısı Ali Çakır...” diyen Tayyar, şöyle konuştu: “Savcı bu açıklamasıyla Ergenekon üzerine giden gazetcileri rakip ve düşman olarak gördüğünü itiraf etmiştir. Hukuk adamına yakışmayan bir açıklamadır. Ama blöfünü görüyorum. Kendisiyle istediği yerde tartışmaya hazırım. Hakkında çok sayıda dava açtığı bir gazeteciye meydan okuması bile başlı başına bu savcının taraf olduğunu ortaya koymuştur. Savcı tarafsızlığını yitirmiştir. Dostu Veli Küçük’e güvenerek düello çağrısında bulunuyorsa yanıldığını görecektir.”

Çakır’ın açtığı haksız davalarla hukuk tarihine geçtiğini belirten Şamil Tayyar, “Savcımız ‘hakim ve savcılar politika dışında meslek ve onurlarını ilke edinmeliler’ diyor. Keşke Ergenekon sürecinde bu sözünü sürekli hatırlayabilseydi. Çünkü, açtığı davaların birçoğunda ortaya koyduğu gerekçeler hukuki referanslardan ziyade kötü destanlara dayanmaktadır ve politik görüşler içermektedir” diye konuştu.

Medyanın merkezi Bakırköy

Ergenekon soruşturmasıyla ilgili haberlerine yönelik gazetelere iki bini aşkın dava açıldı. Bunlardan bin 566’sı sadece Bakırköy savcılığından. Bu rakam biraz abartılı değil mi?

• Basın savcısının görevinin nasıl olduğunu insanlar bilmiyor. Ergenekon savcıları , Emniyete ‘gizliliği ihlal’ ihbarında bulunuyorlar. Polisin bu konuyla ilgili düzenlediği evraklar savcılık bölgesi itibariyle Bakırköy’e geliyor. Asıl soruşturma dosyası Ergenekon savcılarında olduğundan gizliliğin ihlalinin olup olmadığına onlar karar veriyor. Dolaysıyla onların yaptığı ihbarı biz basın savcısı olarak davaya dönüştürüyoruz. Re’sen açtığımız davalarda oluyor. Bunlar daha sonra aynı dosyayla birleşiyor. Türkiye medyasının yüzde 80’i Bakırköy bölgesindedir. Dolayısıyla açılan dava sayısının burada yoğun görünmesi normaldir.

Kaynak: Star

Şamil Tayyar
Star Gazetesi
Hakkımı helal ettim, söz hakkı da verdim
23 Ekim 2009

İki bini aşan Ergenekon davalarında aslan payına sahip rekortmen savcı Ali Çakır ile dün gece 32. Gün programındaydık.

Biliyorsunuz, Ali Çakır aynı zamanda
1 yıl 3 ay hapis cezası aldığım davanın mimarıdır.

Tartışmanın hararetli bölümleri vardı, tansiyonun düştüğü anlar oldu.

Savcı, hakkındaki tüm iddialara cevap vermeye çalışırken çelişkilerden kurtulamadı. “Veli Küçük ile tekzip için geldiğinde birkaç defa görüştüm” dedi. Güvenlik kameraları satan Hasan Çetin için Veli Küçük’e ricacı olmasını, yardımseverlik duygularına bağladı.

Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Başkanı Taner Ünal’ı, hakkındaki haberleri tekzip için yanına geldiğinde tanıdığını söyledi.

Yazar İpek Çalışlar ile Taner Ünal’ın tesadüfen odasında karşılaştıklarını, ortam gerilince dışarıya çıkardığını anlattı.

Taner Ünal’ın yardımcısı Ahmet Cinali ile tanışmasının da tesadüf olduğunu anlatan savcı, Cinali’nin telefonundan görüştüğü ve Vali olduğunu sandığı şahsa “Mevkutelerin canına okuyoruz” dediğini kısmen doğruladı.

Ergenekon sanığı Güler Kömürcü ile özel bir hukuku olmadığını, ancak sık sık yanına gidip geldiğini anlatırken, Ergenekon ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını söyledi.

Ancak “Herhangi bir tarikat gösterisine katıldınız mı” sorusunu cevapsız bıraktı.

Çakır’a hakkımı helal ettim

Program bittikten sonra yanıma gelen Ali Çakır, “Şamil Bey, seninle beş dakika çay içelim, sonra gidersin” dedi.

“Sakın başıma bir iş gelmesin” diye takılınca, “Korkma, ben yamyam değilim” karşılığını verdi.

Kısa süre sonra, Doğan Yayın’ın kafeteryasındaki bir küçük masanın etrafında bulduk kendimizi. Çayları da 32. Gün ekibi ikram etti.

Çakır sohbete, “Programda bana, hakkını helal etmediğini söyledin. Buna çok üzüldüm. Ben inançlı bir insanım. Kul hakkı yemekten korkarım” sözleriyle başladı.

Güldüm: “Haksız yere o kadar davayı neden açtınız o zaman?” Sohbet uzadıkça Çakır ısrarla “Hakkını helal et. Yoksa seni bırakmam” diye ısrar etti.

Allah’ın adını anınca, ısrara dayanamayıp hakkımı kişisel olarak helal ettim. Tabii, haklarında dava açtığı diğer gazeteciler ne düşünür bilemem.

Savcı - sanık ilişkisi helalleşme
boyutu kazanınca, laf dönüp dolaşıp programda cevapsız kalan soruya geldi.

Tecavüz davası açınca!..

Savcı, hiç tarikat gösterisine katılmış mıydı?

“Programda söylemedim, ama şimdi sana anlatayım, sen de yaz” deyip başladı anlatmaya:

“1992 - 1995 arasında Mardin’de Cumhuriyet Savcısıydım. O tarihte Mardin Hastanesi Başhekimi Mahmut Duyan’dı. Sanıyorum 1994 yılıydı, bir hemşire, Duyan’ın kendisine cinsel tacizde bulunduğunu, sonra da tecavüz ettiğini anlatarak, ailesiyle birlikte şikayetçi oldu .”

Mahmut Duyan, önce DYP’den, sonra CHP’den milletvekili seçilmiş birisidir. Şu anda CHP Parti Meclisi üyesidir. İddia ağır olunca tekrar sordum. Savcı devam etti:

“Soruşturma sonucunda, Mahmut Duyan hakkında ağır ceza mahkemesinde dava açtım. Mahmut Bey, bu yüzden benimle uğraşmaya başladı.”

“Peki, ne yaptı?”

Çakır: “Adalet Bakanlığı’na şikayet etti. Dinci, tarikatçı olduğumu iddia etti. Oysa benim hiçbir tarikatla bağlantım söz konusu değildi. Sadece Cuma namazına giden biriydim.”

6-7 hakim-savcı gittik

Tarikat gösterisinin bu işle ne alakası var?

“Şimdi, oraya geleceğim” deyip ekledi: “Müftülüğün bulunduğu Reyhaniye Camii’nde bir gün, Kadiri Tarikatı’nın şişli, kılıçlı gösterisi olacağını duyduk. Merak ettik, İl Müftüsü, Özel Harekat Şube Müdürü, Milli Eğitim İl Müdürü, birçok bürokrat, 6 -7 hakim ve savcı hep birlikte yatsı namazı vakti camiye gittik .”

Yani, devlet oradaydı?

Çakır: “Tarikat üyeleri kendilerine şiş batırıyormuş, hiçbir şey olmuyormuş. Gerçek mi diye meraktan gittik. Yatsı namazını kıldık. Namazdan sonra cami içinde zikir halkası oluşturuldu. Şeyhleri minberde oturuyordu. Önce, tef çaldılar. Sonra değişik ritüeller oldu. Ardından, şişleri çıkardılar. Sonra şeyh bu şişleri, önündeki herkese batırıyordu .”

Size de şiş batırdılar mı?

Savcı, devam etti: “Hayır, ama şişlerin ucuna elimi dokundurdum. Gerçek mi diye anlamaya çalıştım. Hakikaten gerçekmiş.”

4 yıl soruşturma geçirdim

Sonra?

Savcı: “O sırada, caminin üst katından biri görüntüleri kameraya alıyormuş. Kameraya aldıran Mahmut Duyan’dı. Kaseti, Ali Kırca’ya vermişler. Bizim de tarikatçı, Hizbullahçı olduğumuzu iddia ettiler. O tarihte Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’dı. Hakkımda soruşturma açtılar. 4 yılım bu soruşturmayla geçti .”

Ceza aldınız mı?

Çakır: “Hakkımda ceza davası açılmadı. Ancak ihtar verdiler. Bu terfim için bir engel olmadı. Şu anda birinci sınıf savcıyım. Yargıtay üyesi dahi olabilirim. Tarikat ayinine katıldığım iddiası bundan ibarettir. Gerisinde, CHP’li Mahmut Duyan vardır .”

Bu anekdotun ardından cep telefonumu alan Çakır, kendi cep telefonunu da bana lütfetti. 32. Gün programında düello yaptığımız savcı ile program sonrası kanka olduk!

Hapis cezası ve devam eden davalar yanımıza kar kaldı!

30 Ekim 2009 10:33
Büyükanıt'tan Savcı Öz'e Espri
İki önemli isim biraraya geldi. Resepsiyonda Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'le sohbet eden Org. Büyükanıt, Öz'e 'gözaltı' esprisi yaptı.

Dolmabahçe Sarayı'nda verilen resepsiyonda iki önemli isim bir araya geldi. Biri Ergenekon mağduru olduğunu söyleyen Yaşar Büyükanıt. Diğeri Ergenekon savcısı Zekeriya Öz...

İstanbul Valisi Muammer Güler tarafından Dolmabahçe Sarayı'nda verilen 29 Ekim resepsiyonunda, Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt, Ergenekon davası savcıları Zekeriya Öz, Fikret Seçen ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile bir araya gelerek kısa sohbet yaptı.

Görüntülerde Büyükanıt, Öz ile önce tokalaştı, ardından 'Ben sizi basından tanıyorum. Buraya beni almaya mı geldiniz?' esprisi yapınca üçlü arasında gülüşme yaşandı. Büyükanıt, Savcı Fikret Seçen ile de tokalaştı.

aktifhaber

31 Ekim 2009 07:54
ASKERİ SAVCILIĞIN ISRARI!
Askeri savcılık orijinal belgeyi almak için diretiyor. Sivil savcılık vermiyor. Uyarı var...

Askeri Savcılık, ilk iki isteğinden sonuç alamayınca, 'darbe planı'nın orijinalini İstanbul'dan resmi belgeyle talep etti

Türkiye'yi sarsan "İrticayla Mücadele Eylem Planı" nın ıslak imzalı orijinal nüshası, Genelkurmay Askeri Savcılığı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı arasında krize yol açtı. Askeri savcılık orijinal nüshayı iki kez istedi. Ancak sivil savcılar Adli Tıp Kurumu raporu ile belgenin renkli fotokopisini gönderdi. Fizik İhtisas Dairesi uzmanlarınca yapılan inceleme sonrasında Adli Tıp Kurumu'ndan "belge orijinal ve imza albay Dursun Çiçek'e aittir" raporu çıktı.

Bu rapor üzerine söz konusu belgenin orijinal nüshası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki çelik kasada korumaya alındı. Belge hakkında daha önce "kovuşturmaya gerek yoktur" kararı veren askeri savcılık, bu gelişme üzerine belgenin orijinal nüshasının gönderilmesini istedi. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, birinci talebe ilişkin olarak sadece Adli Tıp Kurumu'nun belgeye ilişkin raporunu gönderdi. Raporla yetinmeyen askeri savcılık belgeyi ikinci defa istedi. Bu kez sivil savcılar orijinal nüshanın renkli fotokopisini gönderdi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı çelik kasada tuttukları orijinal nüshayı göndermemekte direnirken, askeri savcılık, Jandarma Kriminal Laboratuvarı'nda incelemek üzere belgenin orijinalini 3'üncü kez ve resmi yazı ile istedi. Askeri savcılığın orijinal nüshayı Jandarma Kriminal Laboratuvarı'nda detaylı olarak incelemek istediği, orijinal olup olmadığını kendi imkanlarıyla da teyit etmeyi düşündüğü belirtildi. Belgenin üzerindeki yazı karakterleri, mürekkep ve kağıt örnekleri ile hangi bilgisayarda yazılarak, hangi printer cihazından çıkışının alındığı ve bu işlemleri kim ya da kimlerin yaptığının tespitini amaçlandığı kaydedildi.

'TCK 313 KAPSAMINDA'

Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, mahkemeler arasında belge paylaşımıyla ilgili olarak şu bilgiyi verdi: "Bu belgenin içeriği tamamen tereddüte yer vermeyecek şekilde TCK 313'üncü maddesi kapsamında. Hükümete karşı suç olarak cumhuriyet savcılığının Ergenekon soruşturması kapsamında. Bir mahkeme görevlisi elde ettiği her türlü delili kendi elinde muhafaza eder. Mahkemeler arasında yardımlaşma vardır. Ama böyle bir durumda belge aslı çok önemli olduğu için sanıyorum İstanbul Savcılığı suretini gönderir. Adli Tıp raporunu gönderir. Bunun dışında belgenin aslının Askeri Savcılığa gönderilmesini gerektiren bir durum yoktur."

YA BELGE ZARAR GÖRÜRSE

Kenan Evren hakkında iddianame hazırladığı için meslekten ihraç edilen ve AİHM’ye açtığı davayı kazanan eski Savcı Sacit Kayasu, orijinali Ergenekon savcılarına gönderilen “AK Parti ve Gülen’i bitirme planı” belgesinin artık bir kağıt parçası olmadığını söyledi.

Sivil savcılığın belgenin orijinalini göndermeme konusunda yetkisinin bulunduğunu kaydeden Kayasu, “O belge çok önemli. Herhangi bir şekilde kaybolursa, yırtılırsa, zarar görürse delil ortadan kalkacağı için tedbir mahiyetinde sivil savcı böyle bir belgeyi göndermeyebilir” dedi.
aktifhaber

02 Kasım 2009 10:15
ETÖ İstihbaratçısının Ses Kaydı
Ergenekon sanığı Albay Uğur'a ait ses kaydı internete düştü. Ses kaydında savcılara tehdit ve ağır küfürler var. Uğur, askeri savcı 'arkadaşlarından' bahsediyor...

Ergenekon'un tutuklu sanığı Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Teknik Takip Daire eski Başkanı Albay Hasan Atilla Uğur'un, kadın pazarladığı ortaya çıkmasının ardından şimde de Ergenekon savcılarına yönelik ağır tehditlerin yer adığı bir ses kaydı ortaya çıktı.

"Muvazzaf bir subayı sivil bir savcı 'kalk buraya gel' diye, terörle mücadele eden, bir köpek, polisi arattırarak çağıramaz" gibi ifadelerle Ergenekon Silahlı Terör Örgütü soruşturmasını yürüten savcılara ağır hakaretlerde bulunan Uğur, konuşmasının ilerleyen bölümlerinde Ferhat Sarıkaya örneğini vererek şok tehditler de savuruyor.

İşte o konuşmadan bazı önemli ayrıntılar:

SİVİL SAVCI ASKERİ PERSONELİ NASIL SORGULAR?
"Yasalar buna engel, sizin ifadenizi mi istiyorlar, askeri savcılığa yazarlar, siz gidersiniz aslanlar gibi arkadaşınızın karşısına oturursunuz. Buyur yüzbaşım, binbaşım, albayım. O der ki ya böyle böyle diyorlar, ne diyorsunuz, yazar. Rahat bir ortamda verirsiniz, gönderir. Bunun başka hukuki yolu yok."

KANADOĞLU GİBİ ÖYLE HUKUKÇULAR VAR Kİ!
"Ama ben size şunu da söyleyeyim, bunlar, bütün adalet teşkilatı bu değil, onu da söyleyeyim. Yani öyle savcılar, hakimler var ki şu anda... Sadece Kanadoğlu değil, yani genç olarak o kadar çok insan var ki, en ufak bir bunların tökezlemesinde bunların tepesine yapışacak bir sürü insan var hazır."

ZEKERİYE ÖZ, SARIKAYA GİBİ KAÇACAK
Zekeriya Öz'ler, şunlar bunlar hepsi kaçacaklar, Bakın Ferhat Sarıkaya diye bir adam vardı, biliyorsunuz. Bu adamla ilgili çeşitli davalar açıldı, tazminat davaları, tazminat davalarının çoğunu kaybetti. Bu ne demek? Bu her şeyi gösteriyor.

BEN O SAVCILARIN HEPSİNİ MAHVEDECEĞİM
Ben onların hepsini mahvedeceğim. Hepsini takip edeceksiniz inşallah. Duman edeceğim. Onların hepsini o hakimini, onu hazırlayan savcıları orda. Hem suç duyurusunda bulunacağım, hem de hem de hukuki anlamda da bitireceğim yani bundan emin olun, ben biliyorum.

İLKER PAŞAM BU SAVCILAR SİZE DE BİNECEKLER
Artık ben yazdım hepsini şeye, İlker Paşa'ya. Dedim komutanım kafanızı kaldırın, Sizi dedim sordular bana savcılar, Biliyor musunuz dedim. İlker Paşa da vardır bu işlerin içinde biz biliyoruz filan diye, Hepsini yazdım onların, dedim haberiniz olsun. Yarın siz de emekli olacaksınız, size de binecekler. Bunun şeyi yok yani. Korkunun ecele faydası yok. Aman kortkum, bana dokunmayın, yok kardeşim. Net olarak telefon açmışlar, onu da ben öğrendim, siz neyin peşindesiniz diye fırçalamışlar onları, ben şunu da biliyorum: Ben 9 Ekim'de savcılığa gittiğimde çağrıldığımda oradan çıktıktan sonra haber gönderdim Genelkurmay'a, dedim ki, 'Bana bakkı yapıyorlar'. Ben özür diliyorum, ana varat düm düz gittim hepsine, savcısı, polisi hepsi oradaydı. Siz kimsiniz dedim lan köpekler. Aramışlar Genelkurmay'dan bunları. İyice ağızlarına sı..mışlar 'nasıl baskı yaparsınız albaya' diye. Ondan sonra benim avukatı çağırmışlar, Bakın bunlar 2-3 ay önce olan şeyler. Avukat gitmiş, avukata demişler ki, 'ne yapıyor senin müvekkil, bizi mahvedecek, işte yapmasın etmesin bana haber gönderiyor. Ben de avukatı azlettim hemen. Dedim defol, antlaşma yaptın her halde bunlarla. Yani bu bir şey. Netice itibari ile 1919'lu yıllarda yaşadığımız süreç aynı.

CUMHURBAŞKANI SEZER'E ILIMLI İSLAM'I ANLATTIK
Baktığımız zaman bir görüyoruz. Korkaklar, kahramanlar, hainler, üçe ayrılmış. Şimjdi hainler belli. Kahramanlar da belli. Korkaklar da işi görüp de elini taşın altına hiç koymayanlar. Aman yılan bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenler. Tabi yıllardır istihbarat teşkilatında olduğumuz için bu işi iyi bildiğimizi iddia ederiz. Biz bunları götürdük, bunları Hilmi Paşa'ya. Sayın Cumhurbaşkanına. O zaman hepsini arzettik. Dedik bakın tezgah uygulanıyor. Türkiye'nin sözde ılımlı İslam kategorisine sokulup, burada uydu bir devlet haline getirilip, Afganistan, Irak, SUriye bunların üzerindeki Amerika, AB çıkarlarını uygulamak için bir maşa arıyorlar. Maşa da biziz. Lütfen buna dikkat edin, yoksa bu oyunun çok yakında patlayacağından eminim. Çünkü özellikle Genelkurmay'ın dik duruşu, aldığımız haberler, bana bunu gösteriyor.

AVUKATIMIN BABASI İLKER PAŞA'NIN DEVRESİ
Avukatım geliyor, avukatım bir subay çocuğu benim. İlker Paşa'nın devre arkadaşının subay çocuğu. Ben mesaj da gönderdim İlker Paşa'ya. Siz dedim, bu oyun kesinlikle dönecek dedim. Yüzde 100 dönecek göreceksiniz.

Ses katdı için: http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=253146

aktifhaber

03 Kasım 2009 17:29
Ergenekon Savcısı Öz'den, Sabih Kanadoğlu hakkında çok önemli açıklama..

Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranan Sabih Kanadoğlu'nun soruşturmadaki durumuna hakkında Savcı Zekeriya Öz'den yanıt geldi. Öz, Kanadoğlu hakkındaki gizli soruşturmanın devam ettiğini belirtti.

Emekli Albay Levent Göktaş'ın 19 Eylül 2009 tarihindeki talebi üzerine Kanadoğlu hakkında nasıl bir işlem yapıldığının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sorulmasına karar verilmişti. Bunun üzerine Savcı Zekeriya Öz, bu soruya cevap verdi. Öz, "Sabih Kanadoğlu hakkında ne gibi işlem yapıldığı sorulmuş olup, hakkında 7 Ocak 2009 tarihinde arama yapılmış ve şahıs hakkındaki gizli soruşturma halen devam etmekte." dedi.

Öte yandan, 19 Eylül 2009 tarihinde Kanadoğlu hakkında telefon görüşmelerinin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan (TİB) istenmesine karar verilmişti. Sanık Levent Göktaş'ın, "Ben, talebimde Sabih Kanadoğlu ile ilişkilendirildiğimi, kendisinin bu davanın sanığı mı yoksa tanığı mı olduğunu sormuştum. Ancak sanırım yanlış anlaşılmış söylediklerim." demesinin ardından mahkeme, Kanadoğlu hakkında TİB'le ilgili kararından dönülmesini kararlaştırmıştı.

aktifhaber

04 Kasım 2009 08:50
ASKERİ SAVCILIĞIN AMACI BUYDU
Askeri savcılığın ısrarla belgenin orijinalini istemesinin sebebi deşifre oldu

Emniyet ve Genelkurmay'ın istihbarat birimleri ile MİT, ihbar mektubunu gönderen subayı, diğerlerinden önce bulmaya çalışıyor

Baz kayıtları mercek altında
Genelkurmay İstihbaratı orijinal olduğu iddia edilen belgenin nüshaları üzerinden bir sonuç elde etmeyi umuyor. Belgenin orijinal olduğu tespit edilirse, diğer orijinal nüshalar üzerinde yapılacak araştırma sonucunda eksik nüshanın bulunduğu birim, belgeyi dışarı sızdıran birim olarak mimlenecek. Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı ayrıca karargâhtaki tüm personelin telefon görüşmelerini de geriye dönük olarak inceliyor. Bu amaçla baz istasyonu kayıtları mercek altına alındı. Genelkurmay İstihbaratı mektubun nereden gönderildiğini belirlemek için de tüm postanelerin ve kargo şirketlerinin kayıtlarını istedi. Sır subayın kimliğini, karargâhtan çıkarıldığı öne sürülen ıslak imzalı belge üzerinden yürütülen araştırma ile elde etmeye çalışan Genelkurmay İstihbaratı orijinal belgenin hangi yazıcıdan çıktığını da tespit etmek istiyor. Bu nedenle Ergenekon savcılarından belgenin orijinali ısrarla isteniyor.

Ergenekon savcılarına İrticayla Mücadele Eylem Planı belgesinin orijinalini gönderen esrarengiz subayla ilgili araştırma, devletin istihbarat birimleri arasında sessiz bir savaşa yol açtı. Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı, savcılara, Albay Dursun Çiçek'in imzasının bulunduğu ileri sürülen ıslak imzalı belgeyle birlikte bir ihbar mektubu da gönderen sır askerin kimliğini tespit etmek için bütün istihbarat yöntemlerini kullanıyor. Mektubu gönderen esrarengiz subayın kimliğinin tespiti, hem Genelkurmay için, hem de Ergenekon savcıları için büyük önem taşıyor.

Emniyet, kamera kaydı ve DNA verisi inceliyor

EDİNİLEN bilgilere göre Ergenekon savcılarının talimatıyla harekete geçen Emniyet İstihbaratı, mektubun Ankara'da tam olarak nereden gönderildiğini belirledi. Ergenekon savcılarında, Genelkurmay karargâhında hazırladığı öne sürülen 200'ün üzerinde "darbe planı belgesi"nin fotokopisinin bulunduğu öne sürülüyor. Savcıların sır subaya ulaşarak bu fotokopilerin orijinallerini de elde etmeyi hedeflediği belirtiliyor. Polisler, mektubu ve orijinal belgeyi gönderen kişinin kimliğini tespit etmek için mektubun gönderildiği bölgedeki kamera kayıtlarını incelemeye başladı. Bu sırada, mektubun, ihbarcı subayın bir tanıdığı veya akrabası tarafından gönderilmiş olabileceği ihtimalide hesaba katılıyor. Ergenekon savcılarının hem DNA verisi, hem de parmak izi tespiti için zarfın kriminal incelemeye tabi tutulması talimatını verdiği öğrenildi. İncelemede, zarfa eli değen herkesin parmak izinin de alındığı ve ayrıştırıldığı belirtildi. Savcılar, ayrıca belgenin hazırlandığı öne sürülen karargâhta görev yapan askerlerin telefon kayıtlarının da geriye dönük olarak incelenmesi talimatını verdi.

MİT'in 'metin analizi'

SUBAYIN kimliğine birbirlerini atlatarak ulaşmaya çalışan Genelkurmay ve Emniyet'te görevli istihbaratçıların, iz sürerken zaman zaman karşı karşıya geldikleri öğrenildi. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) ise Genelkurmay ile Emniyet arasında rekabete yol açan "derin araştırmayı" yakından takip ederken kendi araştırmalarını yoğunlaştırdığı belirtildi. Her üç istihbarat birimi metin analizi yöntemiyle mektubu kimin yazdığını anlamaya çalışıyor. Ancak kurum bünyesindeki diğer iç yazışmaları da inceleyebileceği için bu noktada Genelkurmay avantajlı konumda.

Kaynak: Sabah


FUHUŞ ALEMİNDE SAVCI FIRÇASI
08 Kasım 2009
Fuhuş operasyonunda iki kadının masasında yakalandığı öne sürülen savcı şoke etti. 'Ben savcıyım' diyerek polise fırça atan savcının hakkında tutanak tutulmadı..

Emniyet ve yargı dünyasına sıçrayan VIP fuhuş operasyonunda, polisin baskın yaptığı eğlence yerinde gözaltına almak istediği iki kadının masasında savcıyla karşılaşması, şoke etti.
'BEN SAVCIYIM' FIRÇASI
Fuhuş masasında "Ben savcıyım" diyerek polislere fırça attığı öne sürülen savcının, İstanbul Adliyesi'nde görevli olduğu ve hakkında tutanak tutulmadığı iddia edilirken, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Fikret Seçen'in başlattığı operasyonda, dün de aralarında emniyet amiri, polis memurları ve emniyet doktorunun da bulunduğu biri kadın 14 kişi adliyeye sevk edildi. Şüphelilerin ifadesini, Ergenekon savcılarından Fikret Seçen ile nöbetçi savcı Zekeriya Öz aldı. Operasyon öncesi, 500 polise baskınlarla ilgili bilgilerin sızmaya karşı 'sarı zarf'ta verildiği belirtildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü polikliniğinde görevli ve özel plakalı ciple dolaştığı öne sürülen doktor M. E.'nin çevresini kullanarak fuhuş çetesindeki kadınlara 'oturma izni' aldırdığı iddia edildi. Çetenin bazı işadamları ve bürokratların kadınlarla gizli görüntülerini kayda alarak şantaj yaptıkları da iddia ediliyor.

Başbakan’a gönderilen bir ihbar mektubu üzerine geçen salı İstanbul’da dev bir fuhuş şebekesi çökertilmişti. Önceki gün tutuklanan ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi’nde çalışan çete üyesi doktorun, şebekenin çalıştırdığı hasta kadınlara “temiz raporu” verdiği ortaya çıktı. Çetenin dün tutuklanan 7 üyesi arasında ise ünlü bir Bar’ın sahibi de var

İstanbul polisinin yaptığı dev operasyonda yakalananların sorgusu sürüyor. Salı günü yapılan operasyonda 120 hayat kadınıyla çete lideri, çetenin elebaşlarından D Ç, L. E.’un da aralarında bulunduğu çok sayıda şüpheli gözaltına alınmıştı.

İKAMET İÇİN ÜNİVERSİTEYE KAYDOLMUŞLAR

Fuhuş şebekesine yönelik operasyonda fuhuş yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan 120 kadından bazılarının üniversite öğrencisi olduğu ortaya çıktı. Yurt dışından gelen bu kadınların, ikamet izni alabilmek için İstanbul’daki üniversitelere kayıt yaptırdıkları, öğrenci oldukları için de uzun süreli izin alarak vize problemini ortadan kaldırdıkları tespit edildi.

Suçlamaları kabul etmedi

Emniyetteki sorgusu tamamlanan şebeke üyelerinden 18’i önceki gün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen tarafından sorgulanan şüphelilerden 6’sı serbest bırakılırken 12 şüpheli, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı.

Zekeriya Öz sorguladı

Aynı zamanda Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Fikret Seçen ve nöbetçi savcı Zekeriya Öz tarafından 5 saat sorgulanan şüphelilerden aralarında dört zabıta ve bir kadının da bulunduğu 7 şüpheli serbest bırakıldı. 7 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Çark böyle işliyordu

Polisin 1 yıl süren teknik takibiyle ortaya çıkardığı fuhuş çarkı şu şekilde işliyordu: Çete, Ukrayna, Rusya gibi ülkelerden getirdiği 120 genç kızı apartmana yerleştiriyordu. Çete, kızlardan daire başına 500 TL kira alıyordu. Pasaportlarına el konulan bu kızlar daha sonra da tehdit ve borçlanma ile fuhuş yapmaya zorlanıyordu. Ayda bin dolar para karşılığında çalışma teklifini kabul eden kızlar akşam saatlerinde, çetenin anlaşmalı olduğu korsan taksiler tarafından alınıp Aksaray, Laleli ve Kumburgaz’daki otellerin diskolarına getirilip bırakılıyordu.

Görüntülerle şantaj

Lüks elbiseler giyen bu kızlar burada müşterilerle 200 ile 300 Dolar arasında değişen fiyatlarla anlaşıp alem yapıyorlardı. İddiaya göre çete üyesi olan bu yabancı uyruklu kızlar birlikte oldukları üst düzey bürokrat ve işadamlarını, önceden odaya konulan mekanizma sayesinde videoya kaydediyor, çete de bu görüntülere şantaj yapıyordu.

REHİNEYİ ŞİFRELİ KONUŞMA KURTARDI

‘Roduslercu’dan para iste’ dedi, operasyon başladı!

İstanbul’da 8 kişi, altın alışverişine gelen Romanya uyruklu 2 kadını kaçırıp dövdü. Çete üyeleri kadınlardan ölüm tehdidi ile 100 bin dolar istedi ve kadınlardan birini parayı bulması için Romanya’ya gönderdi. Türkiye’de rehin tutulan Floraica Dumitharche (45), bir türlü parayı bulamayan arkadaşı Daniela Staposi’ye telefonda “Roduslercu’da para vardır. Ondan iste” dedi.

Polis müdürünün adı

Kadının verdiği isim Romanya’da yaşadıkları Oploiesti kentinin Asayiş Şube Müdürü’nün ismiydi. Bu şifreden polise haber vermesi gerektiğini anlayan Daniela Staposi hemen polise gitti. Romanya polisi de derhal İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nü alarma geçirdi. Gasp Büro Amirliği tarafından Kapalıçarşı ve çevresinde yoğunlaştırılan operasyonda bir kuyumcu atölyesine baskın yapan dedektifler vücudunda çok sayıda darp izi bulunan Florica Dumitrache’yi kurtardı. Kadınları kaçırdığı ileri sürülen Tuma Ö.(49), Ekrem Ö. (36), Ömer Ö. (34), Muammer Y.(35), Markos Ö. (30), İsa Ö. (35), Tarık Y.(24) ve Delil K. (28) gözaltına alındı. Şüphelilerle birlikte iki tabanca ele geçirildi.
aktifhaber

11 Kasım 2009 18:46
Başsavcı Engin'de Dinlendi !
Adalet Bakanlığı'nın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'i dinlettiği iddia edildi.
NTV'nin haberine göre Adalet Bakanlığı'nın 2008 tarihli kararıyla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in de dinlendiği belirlendi.

Aynı zamanda Ergenekon soruşturmasını da yöneten Engin'in, ev iş ve cep telefonu numarası da dinlendi.

Aynı kararda Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Osman Kaçmaz'ın da ismi bulunduğu iddia edildi.
aktifhaber


BAŞSAVCIYI KİMLER İHBAR ETTİ?

Ergenekon Savcıları, bağlı bulundukları Başsavcı hakkında “Ergenekon şüphelisi olarak” dosya hazırlamışlar ve dinlenmesini talep etmişler!
Bu akıllara durgunluk veren hukuk skandalı, Adalet Bakanı tarafından da doğrulandı.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İstanbul Tarabya’daki Hakimevi’nde aralarında genel yayın yönetmenlerinin de bulunduğu bir grup gazeteci ile bir sohbet toplantısı yaptı.
Bakan’ın açıklamalarının arasında söylediği öyle bir söz vardı ki, son zamanlarda ayyuka çıkan Telekulak skandallarının üstüne tüy dikti!
Bakan’ın açıklamalarından çıkan sonuç şu: İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ergenekon savcılarının talebi ve gönderdikleri dosya dikkate alınarak dinlenmiş! Ağır Ceza Mahkemesi bu belge ve bilgileri inceleyerek talebi uygun görmüş. Yani Başsavcı Engin dinlemeye ve teknik takibe alınmış. Bu takip sonunda Bakanlık Müfettişleri Başsavcı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişler.
Bu bilgiler, Bakanla sohbet toplantısına katılan gazetecilerden sadece Akşam Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’nın yazısında yer aldı.
Küçükkaya bu bilgiyi Akşam’da manşet olan haberinin spotunda da şu şekilde vermişti: “Bakan, özellikle Başsavcının teknik takibe alınmasıyla ilgili sürpriz bir açıklama yaptı.”

Küçükkaya haberi nasıl doğrulattı?
Ancak, toplantı çıkışında başka muhabirler “Bakana sorduk, öyle değil dedi” deyince. Küçükkaya haberini doğrulatmaya girişti ve bakın neler yazdı:

Açık biçimde Ergenekon savcılarını kastetti. Nitekim Yalçın Doğan bunun üzerine şaşkınlığını gizleyemedi ve 'Kovuşturmaya gerek görülmedi, Başsavcı şimdi istese yardımcılarını görevden alabilir mi?' diye sordu. Taraf yazarı Yıldıray Oğur da 'Bu durumda Başsavcı Engin'in soruşturmanın başında olmasını tuhaf bulduğunu' söyledi. Bakan Ergin, 'Başsavcı, yardımcılarını bununla ilgili olarak görevden alamaz, (özel yetkili savcılık ve özel yetkili mahkemenin) atama ve görevden alınmasını kurul (HSYK) yapabilir' yanıtı verdi.
Çok emindim ama yine de Hürriyet'ten Eyüp Can'ı aradım, benimle aynı fikirdeydi.
Aslında başka bir ihtimal olamaz ki...
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı hakkında öyle bir dinleme kararını başka nasıl bir süreç başlatabilir? Teftiş, düğmeye basacak o delilleri bulamaz ki... Süreci başlatmak için başka bir dinamik gerekiyordu. Bakan da onu açıkladı. Yine de saat 22.00'ye doğru Bakan Ergin'i aradım. İşte değerlendirmesi:
'Soruşturmayı yapan birim olarak Teftiş Kurulu'nu kastetmiştim. Ancak Ergenekon savcıları soruşturmayı yürütürken birtakım tesadüfi delillere ulaşıyorlar. Onlar hakim ve savcıları soruşturma yetkileri olmadığı için bu belgeleri Bakanlığa yolluyorlar. Bakanlık bir tasnif yaptıktan sonra görevle ilgili kısmı Ceza İşleri üzerinden Teftiş Kurulu'na intikal ettirdi. Müfettişler de izleme-dinleme talebinde bulundular.'

Diğerleri neler yazdılar?
Aslında Bakan bu sözleriyle de Küçükkaya’nın yazdıklarını doğrulamış oluyordu.
Ama toplantıya katılan diğer gazeteciler, yazdıkları haberlerde Bakan sanki böyle bir olaydan hiç söz etmemiş gibi üç maymunları oynadılar.
Şöyle ki:

Küçükkaya’nın haberinde adı geçen gazetecilerden Eyüp Can Hürriyet’teki yazısında değinmiyordu, sanki ne toplantıda, ne de Küçükkaya ile arasında bu konuşma hiç geçmemişti.
Hürriyet’ten Yalçın Doğan bu konuya hiç değinmemiş, Bakan hakkında şunları yazmıştı: “Ergin, dünya görüşüne katılmadığım bir politikacı. Ancak, makul ve mantıklı. Her soruyu sabırla yanıtlıyor. Çevresiyle iyi diyalog kuruyor. Bilgi verirken, ideolojik tavırdan uzak durmaya çalışıyor. O zaman karşılıklı diyalog bilgi alış verişi düzeyinde akıyor.”
Taraf’tan Yıldıray Oğur da haberinin manşetine orada gösterdiği tepkiyi yansıtmamış, “Dinlerse TİB dinler” başlığını kullanmıştı.
Öteki katılımcıların tavırları da şöyleydi:
Bugün’den Erhan Başyurt’un yazısı bu olaya değinmiyordu.
Star gazetesi haberi Küçükkaya’ya atfen veriyordu.
Zaman’dan Ekrem Dumanlı da oralı değildi. Yazısında, Başsavcının dinlenmesine yer vermemiş, şu başlığı kullanmıştı “Yargıya baskı yok, 2 bin ihbar işleme bile alınmadı.”
Milliyet’ten Taha Akyol: “İstanbul Başsavcısı’nın dinlenilmesi yargı kararına dayanıyor. Dinleme sırasında hiçbir şüphe sebebinin olmadığı görülmüştür. Bu husus yazılı olarak kendisine bildirilecek” diye yazdı.

Ortadaki gerçek şudur: Ergenekon Savcıları, bağlı bulundukları Başsavcı hakkında “Ergenekon şüphelisi olarak” dosya hazırlamışlar ve dinlenmesini talep etmişler.

Odatv.com
18 Kasım 2009

"Beni Ergenekon yetiştirmedi"
'Keneyle suikast' iddiasında tanık olarak gösterilen İlyas Meral tüm iddiaları yalanladı

13.02.2010 15:03
'Keneyle suikast, çaycı ile darbe' iddialarının sahibi İliç Savcısı'nın gösterdiği tanık yalanlıyor: Beni Ergenekon yetiştirmedi. O yemekte komutanlar darbe konuşmadı, eğlendi.

Hakkında ‘rüşvet, definecilik ve aldığı borçları ödememe’ gibi suçlardan ötürü soruşturma yürüten Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’i, ‘86’ TL borç taktığı çaycıyı, kendisini şikâyet eden bir esnafı ‘Ergenekoncu’ olmakla suçlayan İliç Savcısı Bayram Bozkurt’u, gösterdiği tek tanık da yalanlıyor. İlyas Meral, kendisine Bayram Bozkurt’un boş kâğıt imzalattığını, darbe konuşmalarının yapıldığı öne sürülen yemekte halay çekildiğini, darbeden bahsedilmediğini anlattı. Meral, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner aleyhine Adalet Başmüfettişliği’ne verilen ifadenin kendisine ait olmadığını söylüyor. Meral Radikal’in sorularını yanıtladı.

Bayram Bozkurt’u tanır mısınız?
Bozkurt’u, Yaşar Baş (Erzincan’da gözaltına alınan tutuksuz yargılanmak üzere bırakılan Erzincan Avcılar Derneği Başkanı) aracılığıyla tanıştım. Görüşmemiz toplasan üç keredir, belki 20 gün içerisinde. Çünkü ben Ankara’ya yerleştim.

Ne zaman?
2007’nin Ekim ayı mıydı, 2008’in başı mı. Bu geldi Ankara’ya. Bir hafta sonuydu. Dedi ki, “Sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldik. Erzindan’da oynanan oyunları bertaraf için bildiri yayımlanacak. İmza verir misin?”

Bozkurt mu söyledi?
Evet, yanında iki kişi. Tanımam bilmem.

Neden buna öncülük ediyor?
Bilmiyorum. Beni götürdüler bir binaya. Yazdıkları şeyi bile okumadım. Çünkü adam savcı. Yanındakilerin şekli şemali düzgün. Resmi bina gibi. Yüksek. Konya yolunda.

Ne imzalatıldı?
A4 kâğıdına, ismim üzerine imza attırdılar. Türkiye’ye yabancı ellerin uzandığını, kirli emeller peşinde olduklarını, bunu Erzincan’dan başlatacaklarını, bunlara karşı dik durmamız gerektiğini... Dedim ki, “Erzincan için yapılacak bir şey varsa her zaman arkasında dururum.” Bu da devletin savcısı. İmzamı attım. 15-20 gün önce Yaşar Baş aradı, “Müfettişe ifade vermişin. Başsavcı rüşvet almış, sen de görmüşsün” dedi. Dedim ki, “İfade vermedim.”

Siz 26 Nisan 2009’da Başmüfettiş Ali Eryılmaz’a ifade vermediniz mi?
Hayır. Kimseye ifade vermedim. (Meral’in Erzincan Başsavcısı hakkında rüşvet aldığı iddiasıyla ihbarda bulunmuş ve bunun Adalet müfettişince dikkate alınmaması üzerine hakkında yalan beyandan soruşturma başlatılmıştı.)

Savcı Bozkurt, sizin Ergenekon tarafından yetimhaneden alınarak yetiştirildiğinizi, örgütün bilgi, silah ve uyuşturucusunu taşıdığınızı ileri sürüyor.
Yaa ne alakası var! .

Ergenekon’un bilgi, silah ve uyuşturucusunu taşıdınız mı?
(Gülüyor)
Gerçekten soruyorum.
Beni tanısaydınız siz de gülerdiniz. Neyi taşıyabilirim... Ehliyeti bile altı ay önce aldım.

Bir de, çok şey bildiğiniz için infaz edileceğinizi söylemişsiniz. Doğru mudur?
Olayın devamını anlatsam, zırvalığı... İmza attık geldik. Saat 19.30 muydu... Bu (Bayram Bozkurt’u kastediyor) tekrar aradı. Anıttepe Futbol Sahası’nda buluştuk. Yanında ihtiyar bir adam. O adam, “Ben emekli savcıyım, Ergenekon‘u takip ediyorum. Senin hakkında bilgi aldık” dedi. Erzincan’da Bozkurt’la beraber, o akşamki yemeğe şahit olan herkesi öldüreceklermiş. Hayatım tehlikedeymiş. “Sana koruma isteyelim mi” dedi. “Neye şahit oldum ki, koruma isteyeyim?” dedim.

Böyle bir yemek var mı? (İliç Savcısı Bozkurt, İlyas Meral ile askerlerin katıldığı bir yemeğe katıldıklarını, askerlerin üç aşamalı bir darbe planından bahsettiklerini anlatıyordu.)
Var. Sohbet edildi, türküler söylendi, içildi, eğlenildi... Dedim, “Neye şahit oldum ki?” Dedi ki, “Sen gene de savcıyla bir görüş.”

Hangi savcıyla?
Osman Şanal’la. Bir ankesörlü kulubeye götürdüler. Şanal olup olmadığını bilmiyorum. Savcı diyor ki “Tanıklık yapar mısın Seni korumaya alacağız. Kimse dokunamaz.” Dedim, “Ne biliyorum ki? Hiçbir şey bilmiyorum.” Sonra kapattı. Sadece o zaman görüştüm.

Nasıl bir yemek bu?
Şenol Bozkurt (Soruşturma kapsamında tutuklandı) abim sayılır. Komutanlarına yemek vereceğini söyledi. Ortak tanıdığımız kafeye gittim, ihtiyaçları aldım...

Kimler vardı?
Bayram Bozkurt, Şenol Bozkurt, Yaşar Baş, Albay Nedim Ertan (Soruşturmada tutuklandı) vardı. Diğerlerini tanımıyorum. Türkü söylendi, eğlenildi. Ben garsonluk yaptım..

Bayram bey de eğlendi mi?
O da içti.

Peki, darbe konuşuldu mu?
Ne böyle bir şey duydum, ne şahit oldum. Sadece albaylardan biri, “Korkuyoruz ki evimizde bir mermi bulundurak. Adamlar onu şey yapıp bizi içeri atacaklar” dedi.

Bayram Bozkurt ne sıfatla çağrılmıştı?
Şenol Bozkurt’la arkadaştılar.

İddiaya göre gizleniyormuşsunuz. Bozkurt, sizi Ankara’ya göndermiş...
Ya kendine hayrı var mı ki, millete hayrı olsun. Ben KPSS kursu için Ankara’ya geldim.

Radikal’de dün ‘Keneyle suikast, çaycıyla darbe’ manşetiyle yayımlanmış olan haberde İliç Savcısı Bozkurt hakkındaki fezlekede adı geçenlerden MHP İlçe Başkanı İshak Kaçmaz, öne sürüldüğü gibi, Bozkurt’la türbede kazı yapmadıklarını, aksine bu ihbarı kendisinin yaptığını belirtti. Fezlekede, Bozkurt’un borç alıp vermediği belirtilen AKP İlçe Başkanı Mustafa Gürbüz de söz konusu borcun alındıktan bir hafta ödendiğini belirtti.

RADİKAL

17 Şubat 2010 18:35
OLAYIN PERDE ARKASI BUDUR
HSYK'nın Erzurum'daki özel yetkili savcıların tamamının yetkilerini almasının perde arkasını açıklıyoruz. İşte tüm ayrıntılar...
Ne Nedir?

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında temelde yürütülen iki ayrı dosya var.

Birincisi Cihaner’in görevi sırasında yaptığı işlemlerle ilgili. Bunlar arasında inşaat işlerindeki usulsüzlüklerden, soruşturma aşamasında yaptığı pekçok hukuksuzluğa kadar önemli ve ağır iddialar var. Bunlarla ilgili Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı ve İlhan Cihaner’in dosyası kamu davası açılması talebiyle Yargıtay’a sevk edildi. Bu dosya da 26 yılla yargılanacak.Cihaner 1.derece yargı mensubu olması nedeni ile yargılamasının Yargıtay’da yapılması gerekiyor. Dolayısıyla 26 yılla yargılanacağı bu dosya Yagıtay 11. Ceza dairesinde.

İlhan Cihaner’in ikinci dosyası ise önce gözaltına alınıp sonra tutuklanmasına neden olan dosya. Cihaner bu dosyada, terör örgütü üyesi olmak ve organize olarak suça karışmakla suçlanıyor. Cihaner’in Jandarma, MİT ve Askeri personellerle birlikte sivil şahısların içinde olduğu bir yapıyla hareket ettiği bu dosyanın içeriğinde mevcut. Bu çerçevede Cihaner; delil uydurma, silah gömüp bunu polisin üzerine yıkma, Ergenekon adına hareket etme, çeşitli yerlere silah yerleştirerek bu insanların sempatizanı oldukları cemaatleri silahlı terör örgütü kapsamına sokma gibi organize suçlarla soruşturuluyor. Bu dosya soruşturma aşamasında ve CMK 250. madde kapsamında. Başsavcı bile olsa eğer suç CMK 250 kapsamındaysa soruşturmasını ilgili Özel Yetkili Başsavcılık yürütüyor. Bu çerçevede soruşturma sürerken, Cihaner önce gözaltına alındı ve tutuklandı.

Ancak bu ikinci dosyada kovuşturma aşamasına geçildiğinde prosedür şöyle işleyecek. Org. Saldıray Berk’in de bir türlü alınamayan ifadesi alındıktan sonra dosya tamamlanacak. Ve Erzurum Başsavcılığı dosyayı Ergenekonu soruşturan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderecek. Başsavcılık dosyayı inceledikten sonra, Cihaner’in Başsavcı olması nedeniyle kovuşturma aşamasında yargılanması için onun dosyasını ayırıp Yargıtay’a gönderecek. Ve Cihaner Yargıtay’da yargılanacaktı.

Ancak şimdi yeni durum oluştu. HSYK Erzurum’da bu dosyayı takip eden Özel Yetkili Savcı Osman Şanal’la ilgili bir tasarrufta bulunmakla yetinmedi. HSYK Erzurum’daki bütün özel yetkili savcıların bu yetkilerini aldı. Böylece terör örgütü çerçevesinde yürütülen ve CMK 250’ye giren bu dosyaya Erzurum’da bakacak savcı kalmadı. Böylece HSYK istediği adamları atayabilmek için Erzurum’da boşluk oluşturdu. Şimdi HSYK istediği savcıları atayarak Erzurum’daki dosyayı kapatma yoluna gidecek.

Bu çerçevede Org. Saldıray Berk’in rahatlatılması da olayın bir başka boyutu.

Fakat tüm bu sürecin işlemesini sağlayan gelişme Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın HSYK toplantısına katılması. Müsteşar toplantıya katılmasa konu gündeme alınamayacak ve karar verilemeyecekti. Ancak katıldı ve Şamil Tayyar’ın deyimiyle “Savcıların kellesini vermesi”….

Olayın diğer bir boyutu ise usul konusu. HSYK bir savcı hakkında direkt böyle bir karar veremiyor. Bir savcı hakkında herhangi bir şüphe veya suçlama varsa Müfettişler olay yerine giderek bütün dosyayı inceliyor. Raporlarını hazırlayıp sunuyorlar. Bu rapor HSYK gündemine alınıyor ve HSYK raporu inceleyip, gerekirse ek deliller isteyip, tarafları dinleyip kararını veriyor. Ancak bu sefer HSYK kendi yasasını ihlal edip direkt olarak böyle bir karar verdi. Bu prosedür meslekten men edilen Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya'da bile yürütülmüştü
aktifhaber

Cihaner'den Sekman'a Şok Talimat
08 Temmuz 2010
İlhan Cihaner'den avukatı Hamit Sekman'a hiç bir hukukçunun yapamayacağı talimatlar.....Hamit Sekman'ın çantasından çıktığı iddia edilen şok talimatlar....

Hamit Sekman’ın çantasından, Cihaner’in şok talimatları çıktı:

Ergenekon soruşturması kapsamında geçtiğimiz hafta evi ve ofisi aranan Hamit Sekman’ın cübbesini koyduğu çantadan Ergenekon sanığı Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in talimatları çıktı. Polisin arama sırasında ele geçirilen notlarda Cihaner, Hamit Sekman’dan tanıklarla görüşüp onlara baskı yapmasını, Cihaner aleyhinde tanıklık yapmaları halinde yüklü tazminat davaları açılacağını söylemesini istediği ifade ediliyor.

Yargıtay’ın belge niteliği taşımayan fotokopi kağıtları ile cezaevinden kurtardığı Ergenekon sanığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in, avukat Hamit Sekman’a tanıklara baskı kurulması yönünde talimat verdiği ortaya çıktı.
Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın başlattığı operasyon kapsamında ev ve ofisi basılan avukat Hamit Sekman’ın cübbesini koyduğu çantanın içinden çıkan notlarda, Cihaner’in tanıklara baskı yapılmasını istediği, yüklü tazminat davaları ile gözlerinin korkutulması gerektiğini belirttiği iddia ediliyor.

ÇANTADAN CİHANER’İN TALİMATLARI ÇIKTI

Geçtiğimiz hafta Ergenekon soruşturması kapsamında Erzincan’da yapılan operasyonlarda aralarında ADD Erzincan Şube Başkanı Hüseyin Baydaş, Ergenekon sanığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in eski Avukatı Hamit Sekman ve bazı muvazzaf subayların ev ve ofislerine baskın düzenlenmişti. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden alınan arama ve el koyma kararı uyarınca Erzincan’a giderek operasyonu bizzat yöneten Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Taner Aksakal, şüpheli ikametlerde suç unsuru taşıyan birçok belgeye el koydu. Savcı Aksakal gözetiminde yapılan aramalarda Ergenekon sanığı İlhan Cihaner tarafından yazıldığı iddia edilen ve tanıklara baskı yapılması ile ilgili talimatlara ulaşıldı.

Ergenekon sanığı İlhan Cihaner’in eski avukatı Hamit Sekman’ın ofisini basan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, ofiste yaptıkları aramada Sekman’ın cübbesini koyduğu çantanın alt kısmına gizlenmiş, Cihaner tarafından yazıldığı belirtilen notları ele geçirdi. Cihaner’in cezaevinden gönderdiği belirtilen el yazısı ile kaleme alınmış notlarda, Cihaner’in avukatı olduğu dönemde Sekman’dan kendisi aleyhine ifade veren tanıklarla görüşmesini ve onlara baskı yapmasının istediği ifade ediliyor. Çantadan çıkan bir diğer notta ise Cihaner’in cemaat soruşturmasında gözaltına aldırdığı hocaların aleyhte ifade vermesinin önüne geçmesini istediği de belirtiliyor. Cihaner’in Sekman’a ‘hocaları yüklü tazminat davası ile tehdit et’ şeklinde talimat verdiği ifade ediliyor.

SEKMAN’DAN ÇIKAN NOTLARLA
CEZAEVİ ZİYARETİ UYUMLU

Terörle Mücadele ekiplerinin yaptığı aramalarda çıkan notlar, daha önce Vakit’in gündeme getirdiği Cihaner’in avukatı Hamit Sekman’ın cemaat üyeleri ile görüşerek “Cihaner’in elinde çok ciddi deliller var. Avukatlığınızı bana vermezseniz günışığını göremezsiniz” şeklindeki iddiayı da destekliyor. Ergenekon sanığı İlhan Cihaner’in, cemaat soruşturmasında tutuklattığı cemaat mensuplarına o dönem avukatlığını yapan Hamit Sekman vasıtasıyla ilginç tuzaklar kurduğu iddia edilmişti. Ergenekon’un Erzincan yapılanmasına ilişkin dava kapsamında sanık olan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in avukatı Hamit Sekman’ın, cemaat baskınları olduğu dönemde tutuklanan kişilerin avukatlığını yapmak için yoğun bir uğraş verdiği ortaya çıkmış, Cihaner’in, sanıkların lehine delilleri karartmak ve cemaatten bilgi sızdırmak için Sekman’ı Erzincan Cezaevi’ne gönderdiği ortaya çıkmıştı.

Vakit

Ergenekon savcılarına tazminat davası
Ergenekon soruşturması kapsamında 11 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Uluslararası Noel Baba Barış Konseyi Başkanı Muammer Karabulut, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, M. Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın hakkında 30 bin TL manevi tazminat talebiyle dava açtı. 22.07.2010 ANTALYA netgazete

Sahte başsavcı tatilde yakalandı
Vali yardımcısını bile tuzağa düşüren dolandırıcı yakayı ele verdi
31 Temmuz 2010

Kendisini savcı veya başsavcı olarak tanıtarak kaymakam ve vali yardımcıları da dahil olmak üzere birçok kişiyi dolandırdığı iddia edilen şahıs, başsavcı olarak tatil yaptığı Fethiye'deki bir otelde yakalandı.

Edinilen bilgiye göre; İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Yankesilicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri tarafından dolandırıcılık iddiasıyla uzun süredir aranan Cüneyt Ö. (60), Fethiye ilçesi Hisarönü Mahallesi Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan bir otelde gece saat 01.00 sıralarında düzenlenen operasyonla yakalandı. Şahsın kendisini Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olarak tanıttığı ve otelde hiçbir ücret ödemeden tatil yaptığı öğrenildi.

Konservatuvar mezunu olduğu tespit edilen şahsın, daha önceden de kendisi savcı veya başsavcı olarak tanıtarak 20 Kasım 2009 tarihinde İstanbul Şişli'de, 11 Aralık 2009'da İzmir Çiğli'de, 15 Temmuz 2010'da İstanbul Gazi Osmanpaşa'da ve yine 12 Kasım 2009 tarihinde Gaziantep ili Şahinbey ilçesinde dolandırıcılık olaylarına karıştığı gerekçesiyle arandığı belirlendi.

Cüneyt Ö.'nün dolandırıcılık suçunu işlerken kendisi savcı veya başsavcı olarak tanıttığı, hatta bu yolla bazı kaymakam ve vali yardımcılarını da dolandırdığı anlaşıldı. Kaymakamlara giderek, "Buraya yeni atanan savcıyım. Henüz görev yolluğum ve diğer ödeneklerim gelmediği için maddi sıkıntı içerisindeyim. Bir miktar döviz almak istiyorum. Bana yardım eder misiniz" dediği, kaymakamların da şoförünü çağırarak sahte savcıyla birlikte döviz bürolarına gönderdiği ve kaymakamın şoförünü gören işletmecilerin
şahsa güvenerek yüklü miktarda döviz verdikleri öğrenildi. habertürk

Ergenekon Savcılarına Operasyon

04 Ağustos 2010
Ergenekon savcılarını görevden almak için yeni bir formül mü bulundu?
Yargı kulisleri, bir kaç haftadır, işte bu iki kritik soruyla çalkalanıyor... HSYK üyeleri, yaz kararnamesini görüşmek için Ankara'daki hakimevinde toplandı.

Gündemde, 1598 hakim ve savcı var. Bunlardan 138'i unvanlı hakim ve savcı. Yani; başsavcılar, özel yetkili savcılar ve de mahkeme başkanları... Gündem özel yetkili savcılarla mahkeme başkanları olunca, iddialar ard arda geldi. İddiaların konusu, yine Ergenekon hakim ve savcıları.

Kulislere göre; HSYK, Ergenekon savcılarını görevden almak için yeni bir formül buldu. "Takviye hakim" formülü... İddia edilen formüle göre; bazı HSYK üyeleri, Ergenekon hakim ve savcılarının yanına, takviye hakim ve savcı atayacak. Yeni tayin edilecek o yargıçlar, Ergenekon davasında diğerleriyle görev yapacak...

Hukukçulara göre; hedef açık; mevcut ergenekon hakim ve savcılarının etki ve yetkisini tırpanlamak. Davayı da soruşturmayı da zora sokmak... Formül, daha önce de uygulandı aslında. Bir önceki yaz kararnamesinde; Savcı Olcay Seçkin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne atandı. Ergenekon savcılarının bağlı bulunduğu vekilliğe...

Eğer bu formül tutmazsa, Kurul'un ikinci bir formülü daha olduğu iddia ediliyor. 2. formülde hedef, ergenekon savcılarını bu sefer direkt görevden almak. Ya derecelerini yükselterek ya da haklarındaki şikayetleri bahane ederek... Bu noktada Savcı Zekeriya Öz ön plana çıkıyor.

İddiaya göre; bazı HSYK üyeleri, Savcı Öz'ü 1. dereceye yükseltmek istiyor. Tabi, Öz'e takdir olsun diye değil. Çünkü, Savcı Öz'ün derecesi yükselirse, otomatikman görev yeri de değişecek... Şimdi gözler, HSYK'da ve onun kritik toplantılarında. Ergenekon krizi çıkmazsa, görüşmelerin 2 haftada biteceği konuşuluyor. Tam tersi olursa o zaman işler yine karışacak. Rutin ve basit kararlar verilecek; kritik is


En son Ekim tarafından Çrş Şub 17, 2010 10:23 pm tarihinde değiştirildi, toplam 3 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Ksm 14, 2009 12:59 am    Mesaj konusu: İTALYAN SAVCI CIA'E KARŞI Alıntıyla Cevap Gönder

İTALYAN SAVCI CIA'E KARŞI

13 Kasım 2009 İtalya'da Müslüman imamı kaçıran CIA dava açıp 23 ABD'li tutuklayan İtalyan savcı süreci anlattı
Dünya Bülteni /

Başarılı gazeteci Amy Goodman, İtalya'da Müslüman imamı kaçıran CIA elemanlarını tutuklatan İtalyan savcı Armando Spataro ve insan hakları savunucusu Scott Horton'la süreci konuştu.

AMY GOODMAN: Dönüm noktası sayılacak bir davada çoğu CIA elemanı 23 Amerikalı, 2003 yılında Milan'da sokaktaki müslüman bir din adamını kaçırdıklarından dolayı mahkum edildi. ABD teslim etmeyi reddedince hepsi de haklarında gıyâbi olarak yargılandılar. Haklarında verilen mahkumiyet kararı firâri kişiler olmalarına yol açıyor dolayısıyla da tutuklanma riskiyle karşı karşıyalar.

Bu dava, CIA'nin Clinton yıllarından beri dünyada her nerede olursa olsun aranan kişilerin kaçırmak üzere başvurduğu bir eylem olan sıradışı teslimât'a (extraordinary rendition) iştirak etmekten dolayı Amerikalıların mahkum edildiği bir ilki temsil ediyor.

Roma'ya bağlanıp davayı açan İtalyan savcı Armando Spataro ve yorumlarını almak üzere insan hakları hukukçusu Scott Horton'la konuşacağız.

Armando Spataro, Davayı açan İtalyan terörle mücadele savcısı.

Scott Horton, Uluslararası hukuk ve insan hakları uzmanı. Ve aynı zamanda Harper's Magazine'de hukuk köşesinde yazıyor. Ebu Ömer 17 Şubat 2003 tarihinde Milan'da sokakta yürürken kaçırıldı. Mısır'a gönderilmeden evvel İtalya ve Almanya'daki Amerikan üslerinde tutuldu. Ebu Ömer, dört yıllık hapis süresince işkenceden geçirildiğini söylüyor. Ebu Ömer'e hiçbir suç isnâd edilmedi ve en nihayet serbest bırakıldı. CIA elemanları, gaiplik veya işkenceden dolayı değil de Ebu Ömer'i kaçırmaktan dolayı mahkum edildiler.

''CIA elemanlarından biri geçen akşam ABC News'te konuştu.(Görüntüler)

Sabrina deSousa: Açık ki bir kanunu ihlal ettik ve her kim onaylayıp yetkilendirdiyse, şimdi o hataların bedelini ödüyoruz.''

AMY GOODMAN: Eski CIA elemanı Sabrina deSousa, davaya bu şekilde yaklaşan Amerikan yönetimini de eleştirdi

Sabrina de Sousa: Bu yönetimin bir temsilcisi olarak atandım ve korunmam gerekirdi.

Brian Ross: Fakat şu an mahkum edildiniz ve beş yıl hapis cezasına çarptırıldınız.

Sabrina deSousa: Hımm, evet.

Brian Ross: Acı veriyor olmalı.

Sabrina deSousa: Kesinlikle. İhanete uğrama hissi bu gerçekten. Yurtdışındaki askerleri mahkum etmek veya canlarının çektiğine göre onlara karşı dava açılması için müttefiklere, dosta düşmana karşı emsal teşkil ettik.

AMY GOODMAN: Şimdi Armando Spataro ile konuşmak üzere Roma'ya bağlanıyoruz. Spataro, davayı açan savcı. Stüdyomuzda ise uluslararası hukuk ve insan hakları uzmanı, New York'lu hukukçu Scott Horton bulunuyor. Aynı zamanda Harper's Magazine'de hukuk köşesinde yazıyor.

Önce Armando Spataro ile konuşalım. Zaferiniz, bu davayı karara bağlayan hüküm hakkındaki tepkiniz nedir?

ARMANDO SPATARO: Konuşabilir miyim? Üzgünüm, anlamadım. Konuşabilir miyim?

AMY GOODMAN: Lütfen, devam edin.

ARMANDO SPATARO: Tamam. Teşekkür ederim. İyi sabahlar ve bu yayın için teşekkür ederim. Bir savcı için zaferden bahsetmek zor bir iştir. Benim hedefim değildir o. Bunun, adaletin zaferi olduğunu düşünüyorum çünkü bu kararın önemi açıktır, kanaatime göre, demokrasimiz terörle savaşta adam teslimâtı, sıradışı teslimât gibi apaçık adam kaçırma hükmündeki yasadışı araçlara başvurmaya ihtiyaç hissetmiyor. İşkenceye ve gizli hapishaneleri kullanmaya da ihtiyacımız yok. Bu önemli şayet modern ve uluslararası terörizm trajedisine karşı savaşı kazanmak istiyorsanız. Bu benim gerçek fikrim bu.

AMY GOODMAN: Bu davayı niçin açtığınızı açıklar mısınız? Neredeyse iki düzine CIA ajanına karşı açılmış bu davadan çoğu Amerikalının haberi yok.

ARMANDO SPATARO: Amerikalıların İtalyan hukuk sistemini bilmeleri önemli diye düşünüyorum. Bu sisteme göre, savcılar siyasi güçten mutlak manada bağımsızdırlar. Bildiğimiz herhangi bir suç haberinden hareketle herkese karşı soruşturma açmakla mükellefiz ki yalnızca bizim anayasamız söylemez bunu. Bunun, görevi başındaki savcının bağımsızlığının garantisi olduğu açıktır ama vatandaş için de garantidir zira adalet önünde hepsi de aynı düzlemdedir. Dolayısıyla da yalnızca Amerikalı zanlılar -artık hükümlüler- hakkında değil dört üst düzey İtalyan istihbarat üyesi hakkında da soruşturma yürütmemizin nedeni budur. Sistemimizin geçerli bir sistem olduğunu düşünüyorum ve umarım, hükümetimiz sistemi bu zamanda değiştirecekse, aynı şekilde kalır.

AMY GOODMAN: Makhum edilenler arasında Milan istasyon şefi Robert Seldon Lady var. Fakat Roma istasyon şefi Jeffrey Catelli'nin davası düştü. Bu kişi CIA, Amerikan CIA istasyon şefi. Niçin?

ARMANDO SPATARO: Milan mahkemesinin verdiği hükme büyük bir saygı duyduğumu ifade etmek istiyorum. Fakat bu karara katılmıyorum çünkü hâkim sanırım Jeff Catelli'ye diplomatik dokunulmazlık vermeyi kararlaştırdı ve sadece Jeff Catelli'ye değil Medero Bernie ve Russomando'ya da.

Hükmün gerekçesini öğrenmemiz gerekiyor ve hâkim ondokuz gün içerisinde gerekçeyi açıklayacaktır. Fakat hükmün gerekçesini okuduktan sonra Jeff Castelli dâhil diğer üç sanığın diplomatik dokunulmazlık yüzünden beraat verilmesini temyize götürmemiz mümkün. Fakat açıktır ki hâkim onlar hakkında beraat kararı vermemiştir. Kararında yer alan şudur: Diplomatik dokunulmazlığından dolayı yargılanması ve hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi imkansızdır.

AMY GOODMAN: Savcı Spataro, CIA elemanları Milan mahkemesindeki celseye niçin katılmadılar?

ARMANDO SPATARO: Anlayamadım, biraz yüksek sesle tekrarlar mısınız? Üzgünüm ses çok düşük geliyor..

AMY GOODMAN: CIA elemanları Milan mahkemesindeki celseye niçin katılmadılar?

ARMANDO SPATARO: Çünkü firâriler. 2005 yılı Temmuz ve Eylül ayında ve sonra 2006 Temmuz'unda haklarında tam 26 tutuklama emri çıkarıldı. Tutuklanmadılar çünkü İtalya'dan ayrılmışlardı.

Milan savcılık bürosu yani benim bürom, İtalya ve Amerika arasındaki karşılıklı anlaşmaya dayalı olarak, suçluları tutuklanmaları ve iade etmeleri talebini Amerikalı yetkililere iletmelerini İtalya adalet bakanlığından istedik. Fakat bakan bu talebi iletmeyi ilk elde reddetti. Nitekim usul hukuku ona bu izni veriyor. Fakat bakana bir diğer istek daha gönderdik ve 2006 Temmuz'undan bu yana bakan'ın cevabını halen bekliyoruz. Hiçbir cevap almadık.

Fakat iki şeyi daha ilave etmek istiyorum. İlki, haklarında mahkûmiyet kararı bulunan kişiler Avrupa'ya geldikleri takdirde tutuklanabilirler zira tutuklama müzekkeresi tüm Avrupa'da geçerli. Siyasi gücün isteği olmaksızın geçerlidir. İkincisi, İtalyan sistemi, gıyâbi yargılamaya müsaade eder çünkü bazı davalarda bizzat Amerikalı sanıkların bazı davalarda da hâkimin atadığı avukatlar hazır bulundu. Savunma hakları duruşma salonunda tasarruf edildi.

AMY GOODMAN: Biraz önce görüntülerini aktardığımız, ABC kanalında kendisiyle söyleşi yapılan ajan Sabrina DeSousa'ya karşı tepkinizi öğrenmek istiyorum. Kanunu ihlal ettiklerini kabul ediyor ama Amerikan yönetiminin emirlerine uyduklarını ve kendisini ihanete uğramış gibi hissettiğini de söylüyor. Sizin tepkiziniz nedir Savcı Spataro?

ARMANDO SPATARO: Özür dilerim fakat hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş bir kişi hakkında yorumda bulunmamayı tercih ederim. Bir kural olarak, savcının bazı genel bilgiler aktarması önemlidir fakat zanlının, mahkumun sözleri üzerinde kanaat ifade etmemeyi tercih ediyorum.

AMY GOODMAN: Şayet, mesela Robert Seldon Lady, Sabrina deSousa veya diğerlerinden biri, yurtdışına gitse İnterpol tarafından yakalanırlar mı? Tutuklanabilirler mi? Tutuklanacaklar mı?

ARMANDO SPATARO: Daha önce de söylediğim gibi, sadece Avrupa'ya geldikleri takdirde tutuklanabilirler çünkü adalet bakanımız İnterpol aracılığıyla haklarında arama ve tutuklama emri çıkartmadı. Hükümet İnterpol'e hiçbir talep, tavsiye veya yazı göndermemeyi kararlaştırdı.

AMY GOODMAN: İtalya hükümeti soruşturmanızı destekledi mi?

ARMANDO SPATARO: Üzgünüm, sorunuzu tekrarlayabilir misiniz?

AMY GOODMAN: İtalya hükümeti soruşturmanızı destekledi mi?

ARMANDO SPATARO: İtalyan sisteminde savcı bakandan, Amerikan otoritelerine, İnterpol'e firârileri arama ve tutuklama talebi göndermesini isteyebilir fakat bu talebi gönderip göndermeme kararı adalet bakanına aittir. Peki, tutuklama emri sadece Avrupa'da geçerli çünkü Avrupa'da siyasi gücün tercihlerine ihtiyacımız yok. Bu çok açık, üzgünüm, İngilizcem için özür dilerim, umarım beni anlamışsınızdır.

AMY GOODMAN: Mükemmel bir şekilde anlayabiliyoruz.

ARMANDO SPATARO: Tamam.

AMY GOODMAN: —Savcı Spataro, bizimle birlikte olduğunuz için size çok teşekkür ediyorum. Çekinerek söylüyorum ama benim İtalyancamdan çok daha iyi İngilizce konuşuyorsunuz.

New York'lu hukukçu Scott Horton bizimle. Kendisi İtalya'daydı ve bu davayı dikkatlice izledi. Scott, bu ajanların tam olarak ne yaptığını anlatır mısın? 23'ten fazla ajandan bahsediyoruz burada. Manzarayı çizer misin? 2003'te olanlar insanı sersemletici.

SCOTT HORTON: Bu doğru. Alabildiğince beceriksiz bir şekilde ele aldığından dolayı, eski bir CIA çalışanı Milt Bearden tarafından bir Keystone Kops vakası olarak tanımlanmıştı [Çn notu: Keystone Kops 1912-17 yılları arasında komedi dalında çekilen sessiz sinema filmi/dizisidir ve filmdeki polisler alabildiğince beceriksizdir.]Ve geçmişe bakarak düşününce, istihbarat câmiasındaki üst düzey pek çok şahsiyet bunu yüzlerine gözlerine fena halde bulaşmış, ahmakça yürütülmüş bir operasyon olarak görmekte fakat hassaten hiçbir işlerine yaramamış bir din adamının peşinden gitmelerini sadece kötü bir karar olarak değerlendirmekteler.

Fakat mahkum edilen söz konusu yirmiüç Amerikalı, Mısırlı din adamı Ebu Ömer'i kaçırma tezgahına karıştılar. Onu Mısır'a geri götürmek, kendileri için, Amerikalılar için, CIA için casusluk yapmasını istediler. Savcı Spataro'nun iddiaları gerçekten kaydadeğer bir şekilde titiz ve detaylı ve bu grubun Ebu Ömer'i İtalya'da nasıl belirleyip, nasıl kaçırdıklarını gösterdi.

AMY GOODMAN: Kullanılan cep telefonlarından bahseder misin?

SCOTT HORTON: Kullanılan cep telefonları – buradaki şaşırtıcı şeylerden biri, savcılığın elindeki cep telefonlarıyla yapılmış iç iletişim. CIA elemanlarının kaldığı beş yıldızlı otellerin, seçkin şaraplarla birlikte yedikleri pahalı yemeklerin, kiraladıkları lüks otomobillerin -hepsi de vergi mükellefleri pahasınadır- kayıtları ellerindeydi. Savcı Spataro tüm bunları belgelendirdi, yaptıkları her şeyi adım adım kayıt altına aldı.

Sanırım neden buydu, en nihayet, hâkim mahkemeye sunulmuş resmi sırları kullanmayı her ne kadar reddetiyse de, savcının alt fügürlerin özellikle de CIA elemanlarının olayla bağlantılarını ispatlayan çok sayıda delili vardı. Ve hiçbir zaman da inkar etmediler. Mesela Robert Seldon Lady ve biraz önce izlediğiniz deSousa'nın söyleşide ifade ettiklerini kastediyorum Açıkça kabul etiler: "Bakın, bu bir suçtu. Suç olduğunu biliyorduk. Kanunu ihlal ettiğimizi biliyorduk" dediler.

AMY GOODMAN: Bu durumun ABD yönetimi bakımından önemi nedir Scott?

SCOTT HORTON: Pazartesi günü İkinci Daire'nin verdiği kararla -Salı günü Maria LaHood ile ele almıştınız- kaydadeğer bir çatışma halinde. Her iki davada aynı meseleyle ilgiliydi: Sıradışı teslimât, dokunulmazlık ve tazminat talebi.

AMY GOODMAN: O dava, Kanada vatandaşı Mahir Arar'ın davasıydı. Kanada'da aile ziyaretinden gelirken JFK Havalimanı'nda yetkililer tarafından yaklaşık iki hafta New York'ta alıkonmuş –Mahir Arar Kanada vatandaşı– ve sonra Suriye'ye gönderilmişti. Suriye'de işkenceden geçirildi ve on ay boyunca hapsedildi; sonra serbest bırakılarak Kanada'ya döndü.

SCOTT HORTON: Tam olarak öyle, evet. Fakat Armando Spataro'nun soruşturduğu davayla aynı hukuki mesele bunun için de geçerli. İtalya ve Amerika'da bütünüyle farklı bir muamele görüyoruz. İtalyanlar dokunulmazlık iddialarını dinlediler, yapılan diğer tüm savunmaları dinlediler fakat İtalyan adalet sistemine göre sıradışı teslimât gene de apaçık suçtu. Etrafından dolaşmaya yol yoktu. En nihayet mahkeme kararlarına baktığımızda, Amerikan tarafında, mahkemenin politik şahsiyetleri mahcûbiyetten kurtarmak için yırtındığını görüyoruz.

Amerikan yönetimi bunu İtalya ile diplomatik bir mesele olarak ele almak durumunda artık. Temyiz sürecinden sonra Amerikalıların, adamları için bir nevi merhamet gayretine girdiklerini göreceğiz. Fakat bunun gerçekleşeceğini sanmıyorum ta ki temyiz süreci tüketilene dek, yasal sürecin sonuna gelinene dek. Ve en nihayet, mağdurun tazmin edilmesi gündeme gelecek ve İtalyanlar mağdura tazminat ödenmesinde ısrar edecek.

AMY GOODMAN: Şimdi müslüman din adamının görüntülerini izleyelim. 2007 yılında serbest bırakıldıktan dört saat sonra yaptığı ilk açıklamalar bunlar. Ebu Ömer'i izliyoruz.

ABU OMAR: [çeviri] Mahkeme önüne çıkmak ve onlara her şeyi açıklamak, suçsuz olduğumu ispat etmek istiyorum. Sözlerimi İtayan halkına da yöneltiyorum, diyorum ki İtalyan halkını başlarına gelen felâkette yalnız bırakmayacağım, yüz yüze geldikleri her felâkete karşı durup yanlarında olacağım. Dünya'daki tüm mazlumların yanından olacağım ve tüm dünyada tutuklananların hakları için savaşan insan hakları örgütleriyle çalışmayı ümit ediyorum.

AMY GOODMAN: Ebu Ömer'i izledik. Son yorumların neler Scott Horton?

SCOTT HORTON: Eşi ve kendisi 2.3 milyon dolar nakit ödül aldılar. Şimdi sivil yargıya gidiyorlar. Bu mahkeme kararının sonuçlarından biri de İtalyan yetkililere karşı – Amerikalı yetkililere karşı galip gelmeleri olacak muhtemelen. 10 milyon dolardan fazla bir tazminat söz konusu.

AMY GOODMAN: ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden biri olan Ian Kelly'nin yorumunu savcı Sapataro'ya dinletmek istedim. Bir muhabir tarafından kendisine soru soruldu. Savcı Spataro, dikkatlice dinledikten sonra yorumunuzu isteyeceğim sizden.

Muhabir: CIA'nin sıradışı teslimâtı hakkında İtalya'da verilen hükümle ilgili bir yorumunuz var mı?

Ian Kelly: Mısırlı din adamı Ebu Ömer olayına iştirak ettikleri iddiasıyla Amerikalılar ve İtalyanlar hakkında Milan'da verilen mahkeme kararından dolayı hayal kırıklığı yaşadık. Hâkim yazılı kararını henüz açıklamadı, bu yüzden kararla ilgili olarak daha fazla yorum yapacak durumda değiliz. Ve dava sürdüğünden dolayı ve muhtemelen temyiz edileceğinden dolayı davanın detayları hakkında yorumda bulunamam.

Muhabir: Şu an ki statüleri itibariyle, şayet gerçekten uluslararası firari hükmündeyseler, yurtdışında bir yere gittiklerinde İtalya'ya iade edilmemelerini temin için diğer ülkelerle ne gibi temaslarınız var?

Ian Kelly: Bir kere, mahkeme kararı daha yeni bildirildi. Temyiz edileceğini umuyoruz. Bunun devam etmekte olan bir hukuk davası olduğunu düşündüğümüzden dolayı bu kişilerin uluslararası statülerini firariler yahut başka bir ifadeyle niteleyemezseniz sanırım. Dediğim gibi, Amerika hayal kırıklığına uğramıştır ve bu davanın bir hukuk davası olarak süreceğini umuyoruz.

AMY GOODMAN: Washington'da Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplayan bakanlık sözcüsü Ian Kelly'i dinledik. Son olarak, Savcı Armando Spataro, sizin tepkiniz ve son yorumunuz nedir?

Sanırım onu kaybettik fakat Dışişleri Bakanlığının "hayal kırıklığına uğradık" demesi ve CIA elemanlarının uluslararası firariler olup olmadıkları sorusu hakkında sözü Scott Horton'a bırakacağız.

SCOTT HORTON: Uluslararası firarilerdir. Bu çok, çok açık. Armando Spataro'nun delil olarak topladığı şeylerden biri de tutuklanmak üzere olduğundan dolayı İtalya'yı terk etmesi için Robert Seldon Lady'e tâlimat verilmesidir. Dolayısıyla o ve tüm bir grup, adaletten kaçan kişilerdir.

AMY GOODMAN: Nerede yaşıyorlar? Seldon Lady nerede yaşıyor?

SCOTT HORTON: Florida'da yaşıyor şu an fakat çok geziniyor. Ve elbette ki bu kişilerin bulundukları semtleri bilmek kolay değil. Pek çoğu halen CIA'de çalışmaya devam ediyor. Bazıları emekli oldu. Mesela savcının elebaşı olarak tanımladığı Jeff Castelli CIA'den ayrıldı ve müteahhit olarak çalışıyor.

AMY GOODMAN: Nasıl bir iş?

SCOTT HORTON: Küçük bir analiz firması.

AMY GOODMAN: İsmi nedir?

SCOTT HORTON: Maalesef bilmiyorum. Bugün ilerleyen saatlerde web sitenizde yayınlayabiliriz.

AMY GOODMAN: Tamam. Scott Horton, bizimle birlikte olduğunuz için size çok teşekkür ediyorum.

Kaynak: Democracy Now

Dünya Bülteni için çeviren: M Alpaslan Balcı

YARGITAY'DAN ÖZKAN'A AVUKAT
Ergenekon sanığı Tuncay Özkan'ı bakın kim savunuyor...

Yargıtay Cumhuriyet Savcısı İbrahim Öcalan'ın avukat olan kızı Gizem Duygu Öcalan'ın Ergenekon sanıklarından Tuncay Özkan'ın avukatı olduğu ortaya çıktı. Aynı zamanda YARSAV üyesi olan İbrahim Öcalan'ın HSYK üyesi Ali Suat Ertosun tarafından desteklendiği ve önümüzdeki günlerde Yargıtay üyesi olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Bu durumda İbrahim Öcalan, kızının savunduğu sanığın temyiz davasına bakacak.

Ergenekon terör örgütü sanıkları, tahliye olabilmek için her türlü yolu deniyor. Ergenekon sanığı Tuncay Özkan, kendisini savunmak için ilerde Yargıtay üyesi olmasına kesin gözüyle bakılan Yargıtay Cumhuriyet Savcısı İbrahim Öcalan'ın kızı Gizem Duygu Öcalan'ı avukat olarak tuttu.

SAVCININ KIZI TUNCAY ÖZKAN'I SAVUNUYOR

Yargıtay Cumhuriyet Savcısı İbrahim Öcalan'ın avukat olan kızı Gizem Duygu Öcalan'ın Ergenekon sanıklarından Tuncay Özkan'ın avukatı olduğu ortaya çıktı. 1981 doğumlu olan Gizem Duygu Öcalan'ın 2003 yılında Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduğu öğrenildi. Ergenekon davası gibi önemli bir davada tutuklu sanıklardan Tuncay Özkan'ın avukatlığını üstlenmesinin alışılmış bir uygulama olmadığı ileri sürüldü. Bir süre önce Kanaltürk TV'yi milyon dolarlık bir fiyatla satan Tuncay Özkan'ın ünlü ve tecrübeli avukatlar yerine genç ve tecrübesiz bir avukatı kendisini savunmak üzere seçmesi manidar bulundu.

BABASI TEMYİZ EDECEK!...

Aynı zamanda YARSAV üyesi olan İbrahim Öcalan'ın adı Yargıtay üyesi olacak kişiler arasında da geçiyor. Yargıtay Savcısı Öcalan'ı Yargıtay üyesi olması konusunda destekleyen kişilerin başında Ali Suat Ertosun un bulunduğu ve bu nedenle Yargıtay üyesi olmasına kesin gözüyle bakıldığı iddia ediliyor. Bir süre Sincan Cumhuriyet Savcılığında görev yapan Öcalan, 2004 yılında HSYK tarafından Yargıtay Cumhuriyet Savcılığına atanmıştı.

ÖZKAN, TERÖR ÖRGÜTENE ÜYE OLMAKTAN YARGILANIYOR

Yargıtay Savcısı İbrahim Öcalan'ın kızının savunduğu Tuncay Özkan, Ergenekon iddianamesinde şu suçlardan yargılanıyor: “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Bir Adet Ateşli Silah ve Mutat Sayıdaki Mermileri Bulundurma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Tehlikeli Maddeleri İzinsiz Olarak Bulundurma veya El Değiştirme, Türkiye Büyük Millet Meclisini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Belgeleri Temin Etme, Ruhsatsız Ateşli Silahlarla Mermileri Satın Alma veya Taşıma veya Bulundurma, Açıklanması Yasaklanan Gizli Bilgileri Temin Etme.”

Kaynak: Yener Dönmez/Vakit

Sanık, Cumhuriyet Savcısını darp etti
23:05 - Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde bulunan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, "Çıkar amacıyla suç örgütü kurmak" ve "Örgüte üye olmak" iddialarıyla 8'i tutuklu 10 sanığın yargılandığı duruşmanın sona ermesinin ardından, 7 yıldır tutuklu olduğu belirtilen sanık Ejder Çetinkaya salondan çıkışı sırasında, Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç'a yumrukla saldırdı. Duruşma tutanağında, saldırı nedeniyle burun ve göz hizasından yaralanan Saraç'ın tedavisi için adliye doktorunun gerekli müdahaleyi yaptığı belirtildi. 23.11.2009 İSTANBUL netgazete

25 Aralık 2009
11 Savcıya Soruşturma

Adalet Bakanlığı müfettişleri Bakırköy Adliyesi'nde görev yapan 11 savcı hakkında "geciken adalet" soruşturması başlattı.

Ünlü davaların görüldüğü Bakırköy Adliyesi'nde görevli 11 savcı ciddi suçlamalarla karşı karşıya.

11 SAVCI HAKKINDA HAPİS İSTENİYOR

"Basının canına okumakla" övünen Bakırköy eski Cumhuriyet Savcısı A. Ç.'nin de aralarında olduğu savcılar hakkında görevi kötüye kullanmak ve dosyaları geciktirmek iddiasıyla soruşturma başlatıldı. İddia vahim. Zira savcılar açıktan davaların zamaşıma uğramasına sebep olmakla suçlanıyor ve haklarında 5 buçuk yıla kadar hapis isteniyor.

BAZI DOSYALARA 4 YIL 8 AY BAKMAMIŞLAR

İddialara göre suçlanan 11 cumhuriyet savcısı bazı soruşturma evraklarına 6 aydan 4 yıl 8 aya kadar hiç bakmadı.

Ağır suçlamalara muhatap olan savcılar arasında Susurluk Davası'na bakan İ.K ve son olarak Hülya Avşar'a açılıma ilişkin sözleri sebebiyle dava açan A.Ç de var.

SAVCILAR KENDİNİ SAVUNDU

Dosyaları geciktirerek adalete engel olmakla suçlanan savcılar da kendini savundu. Savcılara göre gecikmeler, artan iş yükü, UYAP sisteminde yaşanan aksaklıklar ve katip sayısının yetersiz olmasından kaynaklanıyordu.

GÖZLER İSTANBUL AĞIR CEZA'DA

Müfettişlerin hazırladığı raporları değerlendiren Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Müdürlüğü'nün 11 savcı hakkında kovuşturma izni verdiği öğrenildi. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi son soruşturma iznini de verirse savcılar Yargıtay Ceza Dairesi'nde yargılanacak...
aktifhaber

08 Ocak 2010 16:37
Savcı Gök Hakkında Soruşturma
Cumhuriyet Savcısı Murat Gök hakkında, Ü.E.İ'ye ''zincirleme şekilde cinsel tacizde'' bulunduğu iddiasıyla 3.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Samsun Cumhuriyet Savcılığına atanan Cumhuriyet Savcısı Murat Gök hakkında, eski Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ü.E.İ'ye ''zincirleme şekilde cinsel tacizde'' bulunduğu iddiasıyla 3.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Alınan bilgiye göre, Adalet Bakanlığının Ü.E.İ'nin, Gök'e yönelik suç duyurusuna ilişkin soruşturma izni vermesinden sonra Cumhuriyet Başsavcı Vekili Barbaros Katarı iddianamesini hazırladı.

İddianamede, Murat Gök'ün, düzenlediği ''Turkuaz'' operasyonu kapsamında tutuklanan babası H.İ'nin durumunu görüşmek isteyen Ü.E.İ'nin cep telefonuna 73 cinsel taciz içerikli SMS attığı belirtildi.

Ü.E.İ. ile arkadaş olduğunu, SMS'leri bu nedenle gönderdiğini ileri süren Murat Gök'ün savunmalarını, kendisinin gösterdiği aralarında koruma polislerinin de bulunduğu tanıkların ise doğrulamadıkları belirtildi.

İddianamenin sonuç bölümünde, Gök'ün, Türk Ceza Kanununun ilgili maddeleri gereğince 3.5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.

Dava, Ü.E.İ'ye basın yayın yoluyla hakaret ettiği iddiasıyla, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davayla, ''hukuki ve fiili irtibat bulunduğu'' gerekçesiyle birleştirildi.
aktifhaber

Yargıtay'dan Ergenekon Savcılarına Önemli Uyarı
13 Ocak 2010

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, Ergenekon savcıları aleyhinde adliye mahkemelerinde genel hükümlere göre tazminat davası açılabileceğini hükmederken, ilginç tespit ve uyarılarda da bulunduğu ortaya çıktı.

Cumhuriyet Savcılarının, idari yönden Adalet Bakanlığına bağlı olmakla birlikte, “Yargılama görevi kapsamında yürütülen hizmetlerde Adalet Bakanlığı’nın ajanı konumunda olmadığını” vurgulayan Yargıtay, “Dava açılması ve buna ilişkin iddianamenin düzenlenmesi tümüyle yargısal faaliyettir. Bu faaliyetin yerine getirilmesinde salt kişisel kusurlu davranışla zarara yol açıldığında, Cumhuriyet Savcısının kişisel sorumluluğu doğar” dedi.

Ergenekon iddianamesi eklerinde özel telefon konuşmalarına yer verilen Gazeteci Fatma Sibel Yüksek ve Müyesser Uğur, görevi kötüye kullanma ve haberleşme hürriyetinin ihlali iddiasıyla Ergenekon Savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın aleyhinde tazminat davası açtı.

Yüksek ve Uğur, davanın Savcıların da, hâkimlerle aynı yetki ve sorumluluklara haiz olduğu gerekçesiyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde görülmesini talep etti. Ancak 4. Hukuk Dairesi, usul yönünden reddettiği davanın, adliye mahkemelerinde görüşülmesine karar verirken, “Cumhuriyet Savcılarının faaliyetlerinin, yargısal değil, idari nitelik taşıdığına” da hükmetti.

Davalıların temyiz itirazı sonucunda ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu oy çokluğuyla, 4. Hukuk Dairesi’nin savcılar aleyhinde adliye mahkemelerinde, genel hükümlere göre tazminat davası açılabileceği kararını onanmakla birlikte, dava açma ve iddianame düzenlemenin idari değil, yargısal bir faaliyet olduğu, bu faaliyetlerin yerine getirilmesi sırasındaki kusurlardan da bizzat Cumhuriyet savcılarının sorumlu olacağı hükmüne vardı.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu davaya ilişkin olarak geçtiğimiz günlerde çıkan gerekçeli kararında, ilginç tespit ve uyarıların yer aldığı görüldü.

Yargıtay’ın ilk tespiti, “Hukuk sistemimizde, Hâkimlerin durumu çok net olarak ortaya konmuşken, Cumhuriyet Savcılarına karşı açılacak tazminat davaları yönünde açık bir hüküm bulunmadığı” yönünde oldu ve bu durumun irdelenmesinin faydalı olacağı belirtildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Cumhuriyet Savcılarının faaliyetlerinin kapsam ve niteliğini değerlendirirken de şu hususlara dikkat çekti:

“Savcıların, yargılama fonksiyonu dışında, yasalarla verilmiş idari görevleri de bulunduğundan, yaptıkları idari görevler nedeniyle ve bu kapsamda tesis edilen işlemlerden dolayı Adalet Bakanlığı’nın sorumlu tutulacağı açıktır. Ne var ki, idari yönden Adalet Bakanlığı’na bağlı olan, ancak yargılama göreve kapsamında yürüttükleri hizmet nedeniyle Adalet Bakanlığı’nın ajanı konumunda olmayan savcıların verdiği kararlardan dolayı, yürütme fonksiyonu içinde yer alan Adalet Bakanlığı’nın sorumlu tutulmasına olanak bulunmamaktadır…İdari görevlerinin varlığı, Savcılığın aynı zamanda yargılama görevlerinin varlığını kabule engel değildir. Nitekim hâkimlerin de idari görevleri vardır ve bu görevler yargısal görevlerini ortadan kaldırmamaktadır. Dava açılması ve buna ilişkin iddianamenin düzenlenmesi tümüyle yargısal faaliyettir, bu nedenle de idari faaliyet kapsamında değerlendirilemez. Bu faaliyetin yerine getirilmesinde salt kişisel kusurlu davranışla zarara yol açıldığında, Cumhuriyet Savcısının kişisel sorumluğu doğar.”
avaztürk

09 Şubat 2010 17:45
Savcı Karargaha Giremedi
Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal, Genelkurmay'dan izin alınmadığı gerekçesiyle nizamiye kapısından geri dönmek zorunda kaldı..

Erzurum'dan Erzincan'a gelen Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal ve beraberindeki 2 savcı, Erzincan'da 3. Ordu Karargahı'nda görevli istihbarat astsubay A.S., Yaylabaşı Jandarma Karakol Komutanı astsubay M.Y. ile av malzemeleri satan Y.B.'yi gözaltına aldı.

A.S.'nin evi ile M.Y.'nin ev ve işyerindeki aramalara Merkez Komutanlığı görevlileri de eşlik etti. Astsubaylardan A.S.'nin 3'üncü Ordu Karargâhı'ndaki ofisini aramak isteyen Osman Şanal, Genelkurmay'dan izin alınmadığı gerekçesiyle nizamiyeden dönmek zorunda kaldı.

Yaylabaşı beldesinde bulunan Karakol Komutanı Astsubay M.Y.'nin gözaltına alındığı saatlerde Özel Yetkili Savcı Osman Şanal da 3'üncü Ordu Karargâhı İstihbarat Şubesi'nde görevli Astsubay A.S.'nin evinde yine Merkez Komutanlığı'ndan gelen görevlilerin nezaretinde arama yaptı.

Astsubay A.S.'nin 3'ncü Ordu Karargâhı'nda bulunan ofisinde arama yapmak için Savcı Şanal, Erzurum Özel Yetkili 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nden çıkardığı arama emri ile birlikte nizamiyeye gitti.

Özel Yetkili Savcı Osman Şanal'a nizamiyede Genelkurmay Başkanlığı'ndan izni olup olmadığı soruldu. Genelkurmay Başkanlığı'ndan izin alınmadan karargâha giremeyeceği belirtilen Osman Şanal, bir süre bekledikten sonra tutanak tutarak nizamiyeden ayrıldı.

Gözaltına alınan astsubaylar M.Y. ve A.S. Merkez Komutanlığı'na, Avcılar Derneği Başkanı ve av bayisi Y.B. de Erzincan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldü. Gözaltına alınanların Erzurum'a götürülerek sorgulanması bekleniyor.
aktifhaber

12 Şubat 2010
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Özel Yetkili Savcı Osman Şanal'ı HSYK'ya şikayet etti

Erzincan’daki Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Şanal’ın görevden alınması için HSYK’ya dilekçe veren Cihaner, Şanal hakkında ağır ithamlarda bulunup, tutuklu şüphelilere de sahip çıktı

Ergenekon ve KCK savcılarını durdurmak için sanıklar ve yandaşları HSYK’yı devreye sokmaya çalışmıştı. Şimdi de Eskişehir İl Jandarma Alay komutanı Albay Recep Gençoğlu ile 4 subay ve 3 MİT görevlisinin tutuklandığı Ergenekon bağlantılı soruşturmayı durdurmak isteyen Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, soruşturmayı yürüten Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal’ı ağır ifadeler içeren bir dilekçe ile HSYK’ya şikayet etti. Cihaner, Şanal’ın hemen görevden alınmasını istedi.

HSYK BİR AN ÖNCE GEREĞİNİ YAPSIN

Adalet Bakanlığı Müfettişlerince hakkında ‘meslekten ihraç’ istenen Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı Erzincan’da hayata geçiriliyor” iddiasıyla soruşturma yürüten Erzurum Başsavcısı ile Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ı çok ağır yorumlar içeren ifadelerle HSYK gündemine taşıdı. İlhan Cihaner, 14 Ocak 2010’da 2010/112 sayı numaraları dilekçe ile HSYK’ya başvurarak, soruşturma ve kovuşturmalara müdahale yetkisi olmayan, daha çok idari bir kurum olan HSYK’dan söz konusu soruşturmalarla ilgili “gereğinin yapılması” çağrısı yaptı.

Dilekçesinde daha önce de sözlü olarak şikayetçi olduğu anlaşılan Cihaner’in meslektaşları için yönelttiği suçlama ve taleplerinden bazıları:

BANA SUÇ ÖRGÜTÜ BAŞI GÖBİ DAVRANIYOR

• Nerede ise E harfini görünce Ergenekon kapsamına alma çabası içerisindeler.

• Bu bilgileri muhtemelen telefonumu dinledikleri için elde etmektedirler.

• İliç savcısını arayarak, özellikle tarafıma bilgi verilmemesini emretmiştir.

• Bu karartma girişimi daha önce ilimizde meydana gelen MİT mensupları ile ordu mensuplarına yönelik tuzak iddialarına konu olan mühimmatlarla ilgili olabileceği akla geliyor.

• Jandarma mensuplarına adeta işgal ordusu gibi, bana ise bir suç örgütü başı gibi davranılması, iyi niyetle açıklanacak bir husus değildir.

SORUŞTURMA İÇİN YENİ SAVCI ATANSIN

• Geçmişleri ve husumetleri açık olan bir takım hastalıklı kişilerin gizli tanık olarak ifadelerine itibar edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

• Önerim, Emniyet ve Jandarma bünyesinde ortak oluşturulacak bir ekibin iddialarda adı geçmeyen bir Cumhuriyet Savcısının koordinesinde bu iddiaları araştırmasıdır.

Şubat Pazartesi günü Özel Yetkili Savcı Şanal tarafından sorgulanacak.

Meslekten ihraç dosyası HSYK’da olan İlhan Cihaner ayrıca 26 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor.

Kaynak: Star

14 Şubat 2010 09:17
Jandarma Savcıyı Şikayet Etti
Albay Gençoğlu ile birlikte 7 jandarma personelinin tutuklanmasının ardından Jandarma Genel Komutanlığı, Savcı'yı Bakanlığa şikayet etti.

Albay Gençoğlu ile birlikte 7 jandarma personelinin tutuklanmasının ardından Jandarma Genel Komutanlığı, ‘Ergenekon Erzurum’ soruşturması savcısı Şanal’ı Adalet Bakanlığı’na şikayet etti

Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal tarafından Ergenekon’la ilişkili olarak yürütülen soruşturmada, Yaylabaşı Beldesi Karakol Komutanı Astsubay Kıdemli Başçavuş M.Y.’nin de tutuklanmasıyla tutuklu şüpheli sayısı 10’a yükseldi. Öte yandan sorgusu sırasında ağır suçlamalar yöneltilen Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Albay Recep Gençoğlu’nun tutuklanmasının ardından Jandarma Genel Komutanlığı’nın, Savcı Şanal’ı Adalet Bakanlığı’na şikayet ettiği ortaya çıktı. Erzincan Başsavcısı da Savcı Şanal’ı HSYK’ya şikayet etmişti.

ÇOK AĞIR SUÇLAMALAR YÖNELTİLDİ

Albay Dursun Çiçek İmzalı ‘’Demokrasiye Müdahale Planı Erzincan’da hayata geçirilmeye çalışılıyor” iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında Eskişehir İl Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Gençoğlu’nun sorgusu sırasında ağır suçlamalar yöneltildiği ortaya çıktı. Gençoğlu’na, 9 askerin şehit edilmesi, Ergenekon yöneticisi olarak yargılanan isimlerle bağlantıları, ırk- mezhep ve özel hayat temelinde yapılan fişlemeler ve emirleri 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk’ten alıp almadığı soruldu.

‘USULE AYKIRI SORUŞTURMA VAR’

Albay Gençoğlu ile birlikte 6 jandarma görevlisinin tutuklanmasının ardından Jandarma Genel Komutanlığı’nın, Erzincan’daki Ergenekon yapılanmasına yönelik soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ı Adalet Bakanlığı’na şikayet ettiği ortaya çıktı. Albay Gençoğlu’nun tutuklanmasının ardından yapılan şikayette Şanal’ın ‘’usule aykırı soruşturma yürüttüğü’’ iddia edildi.

BAŞSAVCI HSYK’YA ŞİKAYET ETTİ

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner de Özel Yetkili Savcı Şanal’a yönelik ağır ithamlar yer alan 2010/112 sayı numaralı dilekçede “Önerim, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ortak oluşturulacak bir ekibin iddialarda adı geçmeyen bir Cumhuriyet Savcısının koordinesinde bu iddiaları araştırmasıdır” diyerek 14 Ocak’ta HSYK’ya başvurmuştu. Star’ın haberinin ardından Cihaner, dilekçesini kabul ederken “Kimsenin görevden alınmasını istemedim” demişti.

Öte yandan Erzurum’da devam eden Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçen delilerin 15 klasörü aştığı da gelen bilgiler arasında.

RECEP GENÇOĞLU’NA 41 SORU

Albay Çiçek’le Erzincan’da irtica planını konuştun mu?

Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Albay Recep Gençoğlu’na, Savcı Şanal’a verdiği ifade sırasında 41 soru yöneltildiği öğrenildi. İddiaya göre, Albay Çiçek ‘Demokrasiye Müdahale Eylem Planı’nı hayata geçirmek için geçtiğimiz yıl Erzincan’a gitti. Burada Albay Gençoğlu ile temasa geçtiği belirtilen Albay Çiçek’in bir süre Erzincan’da kaldığı saptandı. Gençoğlu’na ‘’Albay Dursun Çiçek ile Erzincan’da İrtica İle Mücadele Eylem Planı’nı görüştüğünüz doğru mu’’ diye soruldu, ancak Gençoğlu iddiayı yalanladı.

Organizasyonun başında Orgeneral Berk mi var?

İfadeye çağrılan 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ile ilişkisi sorulan Gençoğlu’na “Berk’in Erzincan’daki Ergenekon yapılanmasının başında olduğu ve sizin de bu yapıda önemli bir noktada olduğunuza dair deliller ve tanıklar var’’ sorusunun yöneltildiği, Gençoğlu’nun “böyle bir yapıdan haberdar olmadığını” ifade ettiği öğrenildi.

Eruygur ve Küçük size bir talimat verdi mi?

Albay Gençoğlu’nun Ergenekon sanıkları emekli Orgeneral Şener Eruygur, emekli Albay Hasan Atilla Uğur ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile yaptığı telefon görüşmeleri tespit edildi. Veli Küçük ile bir dönem sık sık görüştüğü belirlenen Gençoğlu’nun, Uğur ile de yakın temasta olduğu ve Eruygur’dan da talimatlar aldığı öne sürüldü. Deliller ve telefon konuşmalarına dayanılarak, Gençoğlu’nun bu kişilerle örgütsel bağının olduğu iddia edildi. Erzurum ve Erzincan dinci, Alevi, Kürtçü diye fişlenmiş Albay Recep Gençoğlu’na sorulan ve önüne konulan bazı belgelerde ise jandarmanın Erzurum ve Erzincan yöresinde yaşayan politikacı, akademisyen, sanatçı ve bazı STK temsilcileri hakkındaki fişlemelerin yer aldığı belirtildi. Bölgede yaşayan birçok kişinin ‘’dinci, Alevi, Kürtçü, tarikatçı’’ şeklinde fişlendiği ve bu kişiler hakkında çok detaylı bilgilerin de bu belgelerde yer aldığı iddia edildi.

7 jandarma 3 MİT’çi tutuklu

Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Erzincan İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı N.E. ile İstihbarat Müdür Yardımcısı Üsteğmen E.E. ve İstihbarat Astsubay O.E. geçen kasım ayında tutuklanmıştı. Genişletilen soruşturma kapsamında MİT Erzincan Müdürü Ş.D. ile iki MİT görevlisi tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Aynı soruşturma kapsamında 30 Ocak’ta Kahramanmaraş’ta görev yapan Jandarma Astsubay Ç.D. tutuklanmıştı. Albay Recep Gençoğlu’nun ardından dün de Astsubay Kıdemli Başçavuş M.Y. tutuklandı.
aktifhaber

16 Şubat 2010 16:32
Cihaner Gözaltında
Erzincan Başsavcı İlhan Cİhaner'in evinde ve bürosında yapılan aramalar sona erdi. İlhan Cihaner'in hastaneye götürüldüğü öğrenildi.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcı İlhan Cİhaner'in evinde ve bürosunda yapılan aramalar sona erdi. Arama sonrası ele geçirilen evraklar çuvallarla götürüldü. Alınan bilgilere göre İlhan Cihaner'in bir polis ekibi eşliğinde adliyenin arka kapısından ayrıldığı ve hastaneye götürüldüğü öğrenildi.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in avukat Hamit Sekman, bugün makamında ve lojmanında arama yapılan Başsavcı Cihaner'in gözaltına alındığını bildirdi.

İsmailağa Cemaatine yönelik soruşturma ile adı gündeme gelen Başsavcı İlhan Cihaner gözaltına alındı

İsmailağa Cemaatine yönelik soruşturma ile adı gündeme gelen Başsavcı İlhan Cihaner’in adliyedeki makam odasında ve evinde arama yapıldı.

Erzurum Özel Yetili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal bugün öğle saatlerinde Erzincan Adliyesi'nin dördüncü katındaki Başsavcı İlhan Cihaner'in makam odasında ve lojmanında arama yaptı.

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in makam odası ve evinde arama yapmak üzere Erzurum Özel Yetkili 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nden karar aldıran Özel Yetkili Savcı Osman Şanal, sabah saat 10.00 sıralarında yanında 3 savcıyla Erzincan'a geldi. Şanal, Adliye binasına gitti ve Başsavcı Cihaer'in binanın dördüncü katında bulunan makamında arama başlattı. Bu aramanın ardından Cihaner'in kentin İnönü Mahallesi'ndeki adliye lojmanlarında bulunan evinde de arama yapıldı. Her iki yerde yapılan aramalarla ilgili henüz bir açıklama yapılmadı.

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, 2007 yılında İsmailağa Cemaati mensuplarına yönelik operasyon başlatmış, ardından Özel Yetkili Savcı Osman Şanal bu cemaatin silahlı örgüt olduğu ihbarı alındığını söyleyerek soruşturmayı devraldı. Özel Yetkili Savcı Şanal, İsmailağa Cemaati'ne yönelik operasyonun Ergenekon davasındaki İrtica Eylem Planı'nın uygulanması olduğu iddiasıyla soruşturma başlattı, bazı subay ve MİT görevlileri tutuklandı, Başsavcı Cihaner hakkında da görevi kötüye kullanmak ve bazı suçlamalarla Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.

aktifhaber

17 Şubat 2010
ŞAMİL TAYYAR: KELLE VERİLDİ
Şamil Tayyar televizyonda açık konuştu: "Adalet Bakanlığı Müsteşarı HSYK toplantısına katılarak kelle verdi"Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar, Kanal 24 yayınına katılarak HSYK'nın Ergenekon'un Erzincan ayağını soruşturan Erzurum Özel Yetkili savcılarının 5'ini birden görevden almasını yorumladı.

Şamil Tayyar, Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın toplantıya katılarak karar alınmasını sağladığını söyledi. Müsteşarın HSYK toplantısına katılmaması halinde bu kararın hukuken alınamayacağını konunun gündeme bile getirilemeyeceğini söyleyen Tayyar, "Kelle verildi" dedi.

Bilindiği gibi HSYK toplantısına Adalet Bakanı katılmadığı zaman Adalet Bakanlığı Müsteşarı başkanlık yapıyor. Müsteşar da katılmazsa HSYK karar alamıyor.

Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya'nın görevden alınması olayında da aynısı olmuştu. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, HSYK toplantısına katılmamış ama Müsteşarı'nı göndermişti. Ve o HSYK toplantısında Ferhat Sarıkaya'nın hayatı karartılmış, görevden alınmış, meslekten men edilmiş, avukatlık yetkisi bile elinden alınarak adeta açlığa mahkum edilmişti.
aktifhaber

17 Şubat 2010
Ergin HSYK'ya Ağır Eleştiri
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması sonrasında HSYK'nın Erzurum özel yetkili savcılarının görevden el çektirmesiyle ilgili başlayan tartışmada son sözü Adalet Bakanı Sadullah Ergin söylüyor.

Erzincan Başsavcısı Cihaner'in tutuklanması sonrasında HSYK'nın Erzurum özel yetkili savcılarının görevden el çektirmesiyle ilgili başlayan tartışmada son sözü Adalet Bakanı Ergin söyledi: Yargı reformu şart oldu.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, HSYK'nın yargısal görevleri bulunmayan idari bir kurul olduğunu belirterek, ''İdari bir kurul olan HSYK'nın bu denetimi yapmaya kalkışması çok açık bir yetki gaspıdır. Anayasa ve yasalara tamamen aykırı bir hukuksuzluktur'' dedi.

Ergin, Adalet Bakanlığı toplantı salonunda Müsteşar Ahmet Kahraman ile düzenlediği basın toplantısında, HSYK'nın bugün aldığı kararlara ilişkin basın açıklamasını okudu.

Yargıtay ve Danıştay başkanları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının peşpeşe yaptığı açıklamaların ardından ''üstlendikleri sorumluluk ve görevleri gereği mevcut gelişmeler karşısında daha fazla sessiz kalınamayacağını'' belirten Ergin, kamuoyunu bilgilendirmek için açıklama yapma zarureti doğduğunu kaydetti.

Anayasa'nın 159. maddesinde ve 2461 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'nun 4. maddesinde HSYK'nın görev ve yetkilerinin açıkça sayıldığını ifade eden Ergin, hakim ve savcılar ile mahkemlerin yargısal faaliyetlerinin denetiminin yargı mercilerine bırakıldığını anımsattı.

''HSYK'nın böyle bir görev ve yetkisi yoktur'' diyen Ergin, şöyle konuştu:

''HSYK yargısal görevleri olmayan idari bir kuruldur. Hakim veya savcı, hakim veya mahkeme kararlarına karşı kanun yollarına başvurma hakkı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya katılana aittir. Bunlardan herhangi birinin müracaatı olmaksızın, süreçte yargısal denetimi yapmakla görevli mercilerin bile bu denetimi yapması mümkün değil iken idari bir Kurul olan HSYK'nın bu denetimi yapmaya kalkışması çok açık bir yetki gasbıdır. Anayasa ve yasalara tamamen aykırı bir hukuksuzluktur.

Hiçbir yargısal görevi bulunmayan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun bu konuyu görüşmek üzere toplanarak, HSYK'nın yaptığının doğru olduğuna dair karar alması da yasal dayanaktan yoksundur, ihsası rey niteliğindedir, yargılama faaliyetine müdahale anlamını taşımaktadır. Danıştay Başkanı'nın görev alanıyla ilgili olmayan bu konuyla ilgili yaptığı açıklama bu yanlışlara katkı vermek anlamına gelmektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının devam eden yargısal bir faaliyetten dolayı siyaset kurumunu sorumlu tutmak anlamına gelen açıklamasının da kabul edilmesi mümkün değildir.

Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında yapılan arama, gözaltına alma ve tutuklama kararları üzerine yasada bu konuda hiçbir yetkisi ve görevi olmayan HSYK, aldığı kararla yürütülmekte olan soruşturmaya müdahale etmiş, doğrudan taraf olmuş, yetkisini aşmış, bağımsız yargının işleyişine engel olmuş, soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve sonuçlandırılmasını tehlikeye sokmuştur.''

Bakan Ergin'in açıklamlarından satır başları...

* HSYK'nın böyle bir yetkisi yoktur....

* İdari bir kurul olan HSYK'nın böyle bir denetim yapması tamamen yetki gaspıdır..

* Yargıtay ve Danıştay'ın açıklama yapması ihsas-ı rey anlamındadır.

* HSYK soruşturmaya müdahale etmiş taraf olmuştur

* Görevden alma kararı açık bir gözdağıdır...

* HSYK çok vahim bir karar almış ve yargı sistemini kaosa sürüklemiştir...

* HSYK, hakim ve savcılara müdahelede bulumuştur...

* Yargıtay hiçbir görevi olmadığı halde HSYK gibi soruşturmaya müdahalede bulunmuştur...

* Bu şartlar altında bağımsız ve tarafsız bir yargılama yapmak zorlaşmıştır..

* Yargı reformunun acilen hayata geçirilme sorumluluğu bir kez daha önem kazanmıştır...
aktifhaber

17 Şubat 2010
HSYK Yeni Atama Yapamadı
HSYK, Erzurum'da yetkileri alınan özel yetkili savcıların yerine yeni savcıların atanması ya da yetkilendirilmesi için toplandı ama...

HSYK, Erzurum'da yetkileri alınan özel yetkili savcıların yerine yeni savcıların atanması ya da yetkilendirilmesi için toplandı. Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın toplantıya katılmaması üzerine HSYK'da bekleyiş sona erdi.

Yeni savcıların atanması için Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın HSYK'daki toplantıya katılması gerekli..

Karar alınabilmesi için Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın da toplantıya katılması gerekiyordu.

Ancak Müsteşar Ahmet Kahraman HSYK toplantısına katılmadı. HSYK'nın yargıç üyeleri Müsteşar gelene kadar süre sınırı olmaksızın bekleyeceklerini söylemişlerdi.

Daha sonra HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, Müsteşar'ın toplantıya katılmadığını, toplatının yarın devam edeceğini bildirdi.
aktifhaber

04 Mart 2010
Savcı Bozkurt'tan Önemli Çıkış
Ergenekon Terör Örgütünün Erzincan'daki ayağının en önemli hedeflerinden biri olan Savcı Mustafa Bozkurt önemli açıklamalarda bulundu...

Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kabul ettiği iddianamede eski İliç Savcısı Bayram Bozkurt'a kurulan komplolar önemli bir yer tutuyor. Örgüt, savcıyı avda kaza kurşunuyla öldürmeyi planlamış. Kendisine kurulan tuzakları doğrulayan Bozkurt, istenirse ifade verebileceğini söylüyor.

Erzincan'daki Ergenekon yapılanmasını ilk olarak deşifre eden eski İliç Savcısı Bayram Bozkurt, Zaman'a önemli açıklamalarda bulundu. İddianamedeki gizli tanık Munzur'un anlattığı her şeyin doğru olduğunu belirten Savcı Bozkurt, mahkeme isterse tanık olabileceğini söylüyor. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kabul ettiği iddianamede, Savcı Bozkurt'a yönelik suikast planı gizli tanık Munzur'un ifadeleriyle ayrıntılı şekilde anlatılıyor. Munzur, ava giden savcıyı önceden gömdükleri mühimmatla yakalatamayınca, görevi veren komutandan "Avlanırken kaza süsü vererek bir mermi sıkamıyor musunuz?" diye azar yemiş. Bu komplodan sonuç alamayınca ise kameralı fuhuş tuzağı kurduklarını dile getiriyor. Malazgirt Savcılığı'nda yeni görevine başlayan Bozkurt, bütün bunların yasadışı yapılanmayı ihbar ettiği için başına geldiğine dikkat çekiyor.

Gizli tanık 'Munzur'un söylediği komploları bire bir yaşadığını anlatan Bozkurt, gizli tanığın ifadelerini doğruluyor. Malazgirt Savcılığı'nda yeni görevine başlayan Bozkurt, iddianamedeki gizli tanık Munzur'un sözleri doğrultusunda, mahkemenin istemesi durumunda ifade verebileceğini kaydediyor. Savcı Bayram Bozkurt, kendisini karalamak için Başçavuş Şenol Bozkurt'un çok büyük komplolar kurduğunu doğruluyor. Başçavuş Şenol Bozkurt'un ağabeyi olan ve kendisiyle aynı ismi taşıyan Bayram Bozkurt adına bir bankada hesap açıldığına dikkat çeken Savcı Bozkurt, şunları dile getirdi: "Benimle ilgili soruşturmanın başladığı dönemde, 1,5 ayda yaklaşık 350 bin dolar havale yapılmış, Bayram Bozkurt adı altında. Adalet müfettişinin bana sorduğu sorulardan bir tanesi buydu. Araştırmada, bu hesapla adımın karalanmak istendiği ortaya çıktı." Gizli tanık Munzur'un ifadesini okuyunca, 'beni Allah kurtardı' diye şükrettiğini anlatan Bozkurt, mahkeme sonucunda kişiler hakkında ayrıca yargı süreci başlatacağını da vurguluyor.

Erzincan'daki Ergenekon yapılanmasını deşifre ettiği için Savcı Bozkurt'a iftira atılıp kontrol altına almak amacıyla plan yapıldığı ortaya çıkmıştı. Daha önce Erzincan'da bir işyeri sahibi olduğunu söyleyen gizli tanık Munzur, Erzincan İl Jandarma İstihbarat Kısım Komutanı Başçavuş Şenol Bozkurt'un, Bayram Bozkurt'a çeşitli tezgâhlar hazırladığını anlatmıştı. İşyerini açtıktan kısa bir süre sonra komutanların gelip gitmeye başladığını, bunlardan Şenol Başçavuş'la tanıştığını belirten Munzur, Savcı Bozkurt'a komplo kurduklarını itiraf etmişti. Erzincan'da görevli Başçavuş Bozkurt'la tanıştığını ve bir süre sonra samimi olduğunu anlatan gizli tanık, savcıya kurdukları tuzağın ayrıntılarını şöyle aktarmıştı: "Şenol komutan bana, 'Bizi savcı beyle tanıştırır mısın? Bunun için bize ortam hazırlar mısın?' dedi. Ben de bir gün ayarladım. Beraber oturup okey oynadılar. Bu şekilde tanışmış oldular. Aradan bir süre geçtikten sonra Şenol komutan benden, bir masa donatarak İliç savcısını mutlaka çağırmamı istedi. Telefonla arayıp davet ettim. Savcı bey girdiğinde, Şenol komutanın yanında bayanlarla beraber oturduğunu görünce bana, 'Kim bunlar?' diye sordu. Ben de, 'Savcım, bu bayanları Şenol komutan getirdi. Sizinle tanıştıracakmış.' dedim. Durumdan rahatsız olan İliç savcısı, geri dönüp işyerinden ayrıldı."


Eski İliç Savcısı Bayram Bozkurt'a düzenlenen komplolardan satırbaşları

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in Savcı Bayram Bozkurt ile ilgili soruşturma başlattığında Albay Recep Gençoğlu ve ekibi, İlçe Jandarma Komutanı Yılmaz Sandal ve istihbarat elemanları ifade verdi. Gençoğlu ifadesinde, Savcı Bozkurt'un Robert Moran isminde bir madenciden para isteyip tehdit ettiğini söyledi. İfadeler doğrultusunda Savcı Bozkurt hakkında soruşturma başlatıldı. Tercümanla ifadesi alınan Robert, Savcı Bozkurt ile böyle bir diyaloğunun kesinlikle olmadığını belirtti ve Gençoğlu'nun iftirasını çürüttü.

Erzincan'daki Ergenekon yapılanmasını deşifre eden Savcı Bayram Bozkurt hakkında bir kısım medyada haberler yapıldı. 'Erzincan'daki Ergenekon operasyonunun tanığı İliç Savcısı'nın iddiaları akıl mantıkla açıklanacak gibi değil', 'Keneyle suikast, çaycıyla darbe', 'Kırım Kongo kanamalı Ergenekon ateşi' başlıklarıyla Ergenekon soruşturması sulandırılmaya çalışılmıştı.

Hakkında dedikodu üretilen Savcı Bozkurt, Adalet Bakanlığı müfettişlerince 17 ayrı konuda soruşturma geçirdi ve 16'sı takipsizlikle sonuçlandı.

Savcı Bozkurt'un eski görev yeri İliç'e yakın olan Kemah bölgesinde kimliği belirsiz kişilerce uzun namlulu silahlarla önü kesildi. Olaya yanında bulunan üst düzey bir devlet memuru da şahit oldu. Hemen ardından telefon etmesine rağmen bölgeden sorumlu kolluk kuvvetleri olay yerine gelmedi. Savcı ve üst düzey devlet memuru bu olayda canlarını zor kurtardı.

Savcı Bayram Bozkurt'un aracına kene koydular. Araçtan çıkartılan ve tutanaklara geçen 12 kene devlet hastanesi başhekiminin gözetiminde toplandı.

Savcı Bozkurt'u küçük düşürmek amacıyla bir kuyumcuya borcu olduğu iddiası ortaya atıldı.

aktifhaber

04 Mart 2010 12:11
Erzurum'da Savcıya Uzaklaştırma
Erzurum'da Hınıs Cumhuriyet Savcısı Serdar Nayır gözaltına alındığı iddia edilmişti. Fakat bu iddianın doğru olmadığı anlaşıldı.
GÖZALTINDA DEĞİL GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILDI

Cihan Haber Ajansı tarafından gözaltına alındığı iddia edilen Cumhuriyet Savcısı Serdar Nayır'ın gözaltına alınmadığı, HSYK tarafından görevden uzaklaştırıldığı ortaya çıktı.

HSYK, Savcı Nayır'ı bir soruşturma kapsamında, görevden uzaklaştırdı.

Nayır'ın, Hakimler ve Savcılar Kanununun 77'inci maddesine göre görevden uzaklaştırıldığı öğrenildi.

Yetkililer, Savcı Nayır'ın gözaltına alındığı yönünde farklı yorumlarla çıkan haberlerin de doğru olmadığını bildirdiler.
aktifhaber

06 Mart 2010 22:18
Cihaner Hakkında Şok Suçlama
Millete Komplo Planı'nı Erzincan'da uygulamaya koymakla suçlanan Başsavcı İlhan Cihaner hakkındaki raporda oldukça önemli suçlamalar yer alıyor.

Adalet Bakanlığı müfettişlerinin, Millete Komplo Planı'nı Erzincan'da uygulamaya koymakla suçlanan Başsavcı İlhan Cihaner hakkındaki raporunda başsavcı hakkında oldukça önemli suçlamalar yer alıyor.

Erzincan iddianamesinin iki numaralı sanığı Başsavcı İlhan Cihaner, millete komplo planının uygulanması için pilot şehir seçilen Erzincan'da masum insanlara yönelik iftira ve komplo operasyonları düzenlenmesine yardımcı olmakla suçlanıyor.

CİHANER SORUŞTURMADA 7 AYRI USULSÜZLÜK YAPMIŞ

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cihaner, İsmailağa cemaatine yönelik yürüttüğü soruşturmayla gündeme gelmişti. 2007'de başlayan soruşturma kapsamında jandarma eşliğinde onlarca baskın yapıldı, birçok isim hakkında dinleme kararları çıkartıldı. Ancak Cihaner'in yürüttüğü soruşturmada kanunlara aykırı hareket ettiği öne sürüldü.

SORUŞTURMA EVRAKINI İKİ YIL BİLDİRMEDİ

Normal şartlarda Erzincan Savcısı Cihaner'in kendisine böyle bir suç ihbarı geldiği zaman dosyayı Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirmesi gerekiyordu. Ancak bunu yapmak yerine soruşturmayı tam iki yıl, hem de Adalet Bakanlığı'ndan gizli olarak kendisi yürüttü.

Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı, durumdan haberdar olması üzerine dosyayı aldı. Adalet Bakanlığı ise 'yetkisini aşarak soruşturma yürüttüğü' gerekçesiyle İlhan Cihaner hakkında inceleme başlattı.

CİHANER'İN YAPTIĞI 7 USULSÜZLÜK

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu incelemeleri sonucunda, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in görevi esnasındaki usulsüzlüklerini 7 maddede topladı. Adalet bakanlığı müfettişlerinin konuyla ilgili raporunda oldukça önemli suçlamalar yer alıyor.

Başsavcı Cihaner'in rapora yansıyan usulsüzlüklerinden bazı örnekler şöyle:

- Örgütlü suçların soruşturmasına başlandığında bakanlığa bildirilmesi gerekirken soruşturma evrakını iki yıl süresince bildirmemek,

- Soruşturma yazılarına gösterilmesi gereken titizliği göstermemek,

- Erzincan Valilik makamına yazılan yazıda hakaret içeren ifadeler kullanmak,

- 5 farklı tarihte izinli olmadığı halde görev yerini terk etmek,

- Bizzat yürüttüğü soruşturmada doğru ve tarafsız davranmamak,

- Kanunsuz dinleme yaptırmak ve bir suç unsuru saptanamadığı halde işlemleri el altından yürütmek,

- Şüphelilerin çoğu Emniyet bölgesinde bulunmasına rağmen, arama, el koyma, ifade alma gibi işlemleri Jandarma ile yapmak.

aktifhaber

06 Mart 2010
Hakimleri Bile Ayarlanmış
Erzincan iddianamesinin gizli tanıklarından 'Efe', Cihaner'in tutuklama kararını verecek hâkimlerin bile ayarladığını anlatı.
Üst düzey bir bürokrat olan gizli tanık, "Şenol komutan Fethullah Gülen cemaatinin Erzincan'daki yapılanmasını çıkardıklarını, yakın bir zamanda en az 22 kişiyi içeri alacaklarını, Cihaner'in her şeyi ayarladığını, tutuklayacak hakimin dahi belli olduğunu söylemişti." diyor.

Ergenekon terör örgütünün Erzincan'daki yapılanmasıyla ilgili hazırlanan 14 sanıklı iddianamede ifade veren 12 gizli tanıktan biri de 'Efe'. Erzincan'ın bir ilçesinde üst düzey bir bürokrat olduğunu anlatan gizli tanık, altında Albay Dursun Çiçek'in imzası bulunan 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın nasıl uygulamaya konulduğunu ayrıntılarıyla ve isim/adres göstererek anlatıyor. "Yaklaşık 3 senedir bu bölgedeyim. Erzincan Jandarma Komutanlığı'nda, 3. Ordu'da birçok rütbeli askerle tanışıklığım var. Erzincan Cumhuriyet Bassavcısı İlhan Cihaner'i yakinen tanırım." diyen gizli tanık, rütbeli askerlerle Eyüpoğlu Av Bayii sahibi Yaşar Baş vasıtasıyla tanıştığını söylüyor. Subaylarla birlikte ava gittiklerini belirtiyor: "Ava gittiğimiz kişiler arasında 3. Ordu Komutanlığı'ndan 5-6 tane albay vardı. Bir gün Yaşar Baş vasıtasıyla tanıştığım İ. bana 'abi sen iyi bir insansın ve kariyer sahibisin ava gittiğimiz bu şahıslar ve çevrelerindeki birçok kişi Ergenekon örgütünün elemanlarıdır. Ben de onların içerisindeyim, yıllarca beni ve emrimdeki sokak çocuklarını kullandılar, silah taamlar, uyuşturucu tahttılar ve bilgi taşıttılar. Ergenekon'un sivil sorumlusu Yaşar Baş'tır. Ergenekon sanığı Tuncer Paşa'yla çok samimi fotoğrafları vardır' dedi. (Ben bu fotoğrafları Yaşar'ın laptop bilgisayarında gördüm)."

SORGUDAN ÖNCE HâKİM DEĞİŞTİRİLDİ

Gizli tanık Efe'nin anlattıklarına göre, cemaatlere savaş açan Başsavcı İlhan Cihaner kafasına koyduğu isimleri cezaevine göndermek için her şeyi ayarlıyor. İşte o ifadeler: "Başsavcı'nın makamındayken Erzincan Asayiş İstihbarat Komutanı Şenol Bozkurt yanımıza geldi. Başsavcı'ya bir kalınca dosya ve CD'ler vererek bunların Nedim Yüzbaşı tarafından gönderildiğini söyledi. Makamdan çıktıktan sonra Şenol, bu dosyaların cemaat ve tarikatlarla ilgili bilgilerden oluştuğunu, CD'lerde bakan, milletvekilleri ile birçok kişinin ses kaydının olduğunu söyledi. Başsavcı'nın talimatıyla Fethullah Gülen cemaatinin Erzincan'da öne çıkan isimlerini gayri resmi dinlediklerini anlattı. Bu cemaatin Erzincan'daki yapılanmasını çıkardıklarını, yakın bir zamanda en az 22 kişiyi içeri alacaklarını, Cihaner'in her şeyi ayarladığını, tutuklayacak hakimin dahi belli olduğunu söylemişti. Nitekim, Gülen cemaatinden önce yapılan İsmailağa cemaatine yönelik operasyonda sorgu için görevli olan esas nöbetçi Hakim B. iken, Başsavcı bu hakimin tutuklama yapmayacağını anlayınca, Hakim H.'ye sorgu yaptırtmıştır."
aktifhaber

11 Mart 2010
SAVCILARA BÖYLE KOMPLO KURMUŞ
İlhan Cihaner, kendisi hakkında soruşturma emri veren Şanal ve Erzincan'daki derin yapıyı ilk fark eden Bozkurt için bakın nasıl bir plan kurmuş...Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit İlişkili HaberlerTüm HaberlerSAVCIYA ERGENEKON TAKİBİŞanal İle Cihaner Karşı KarşıyaMahkemeden Cihaner'e ŞOK!!!Devletin Savcısına 'Militan' Dedi!CİHANER DOSYASI ERGENEKON İLE BİRLEŞTİ


Başsavcı Cihaner, hakkında soruşturma açan Erzurum Savcısı Osman Şanal ve Erzincan'daki Ergenekon yapılanmasını ilk kez farkeden eski İliç Savcısı Bayram Bozkurt'a tuzak kurmak için gizli tanık ayarlamaya çalıştığı ortaya çıktı. 3 Soruşturmada ifade veren Erdal Zirek, Cihaner'in kendisine "Yeter ki istediğimiz şekilde ifade ver. Yüzünü bile değiştiririz. Bayram savcıya bende bomba var de. Ondan para al. Üzerindeki parmak izleri bize lazım" dediğini anlattı.

Erzincan'daki Ergenekon yapılanmasını ilk kez fark eden eski İliç Savcısı Bayram Bozkurt'a, tutuklu sanık Başsavcı İlhan Cihaner'in kurmak istediği tuzak, iddianamenin eklerinde ayrıntısıyla yer aldı. 'Şüpheli' sıfatıyla soruşturmayı yürüten Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal tarafından ifadesi alınan Erdal Zirek, Cihaner'in, Bozkurt'u suçlu durumuna düşürmek için kendisine yaptığı teklifi tek tek anlattı. Zirek, iddianamenin eklerine giren ifadesinde "Başsavcı 'sana yeni kimlik vereceğiz, gerekirse yüzünü değiştireceğiz, yeter ki istediğimiz şekilde ifade ver. Bayram savcıyla telefonda konuş. Ondan aldığın paranın üzerinden parmak izlerini alacağız' dedi" diye konuştu.

JANDARMA'DA İFADE TUZAĞI

1 Ocak 2010'da eve giderken jandarma görevlerinin kendisini "İfade vereceksin, bizimle gel" diyerek araçlarına bindirdiğini anlatan Zirek, "Ben de yeni tahliye olduğum için, gerçekten yargılandığım dosyadan bir ifade vermem gerektiğini zannettim ve arabaya bindim, beni doğru il jandarma komutanlığına götürdüler, 3. kata çıkardılar ve bir odaya aldılar, bir süre sonra Erzincan Başsavcısı olduğunu öğrendiğim kişi, bir savcı ve bir tane de ifdeyi yazan sivil komutan geldi" dedi.

SAVCI: BİZ NE DERSEK SEN TEKRARLA

Zirek, Başsavcı İlhan Cihaner'in kendisine kardeşi ve tutuklandığı davayla ilgili sorular sorduktan sonra "Seni o savcılar tahliye etmiş. İliç savcısını tanıyor musun?" dediğini söyledi. "İliç Savcısı Bayram Bozkurt'la kendisini kardeşinin tanıştırdığını ve bir kez görüştüğümü söyledim" diyen Zirek, ifadesinde Cihaner'in kendisine gizli tanıklık teklif ettiğini söyledi. Zirek "Ben de kendisine gizli tanıklıktan anlamam, zaten o an alkollü olduğumu, ne yapmam gerektiğini sordum. Başsavcı da bana 'biz ne söylersek sen tekrarla yeterli' dedi" şeklinde konuştu.

SAVCI ŞANAL'I SUÇLAYACAKSIN

Zirek, Cihaner'in HSYK tarafından yetkileri alınan, Erzurum Savcısı Osman Şanal'ı tanıyıp tanımadığını sorduğunu, kendisinin de tanımadığını söylediğini belirtti. Zirek, bunun üzerine Cihaner'in "Erzurum Başsavcısı hakkında da bize tanıklık yapacaksın, seni onun tahliye ettirdiğini söyleyeceksin" dediğini anlattı.

YÜZÜNÜ DEĞİŞTİRİRİZ

Başsavcı bana, 'Seni aylığa bağlayacağım, gerekirse ailene bakacağız, yüzünü değiştireceğiz, soyismini değiştireceğiz, kimlik bilgilerini komple değiştirip, sana yeni bir kimlik vereceğiz. Benim dediğim şekilde ifade verirsen bu şartlar yerine gelecek. Her gün takiptesin, seni her gün koruyacağız, sana kimse bir şey yapamaz, yeter ki istediğim şekilde ifade ver, İliç Savcısı Bayram ile irtibata geç, telefonla konuş' dedi.

Zirek, Bayram Bozkurt'a kurulacak tuzağı Cihaner'in kendisine ayrıntısıyla anlattığını söyledi. Zirek, "Başsavcı bana 'Bayram savcıya söyle, bende silah var, bomba var, dinamit var, lokum var, plastik patlayıcı mayın var, gerekirse ben sana getiririm lazımsa kulanırsın. Bayram savcıdan para almaya bak, parayı aldıktan sonra direkt bize getir, parayla çok oynama ki gelir gelmez parmak izlerini alacağız, yoksa senin parmak izlerin çıkar, o zaman da bir işe yaramaz" dedi.


Bayram savcıya bende bomba var de

Cihaner'in kendisinden, anlattığı gibi hareket etmesini ve konuşmasını istediğini belirten Zirek, "İfademe de bu şekilde yazdılar. Ben de neden bu şekilde hareket etmem gerektiğini sordum Başsavcı da 'Sen Bayram savcıya el bombası ve silah verdiğini söyle, bizim için yeter' dedi. Zaten ifademi alırken bana sormuyorlardı. Kendileri yazıyorlardı. Ben kesinlikle o ifadeyi vermedim. İmza atıp atmadığımı da hatırlamıyorum. Beni tongaya düşürdüler" şeklinde konuştu. Zirek, Cihaner'in görüşmeyi gizli tutması ailesine bile anlatmaması konusunda kendisini uyardığını belirterek "Yoksa başımız belaya girer" dediğini söyledi.

"Cihaner, İliç savcısına suçüstü için benden el bombası istedi"

Ergenekon'un Erzincan ayağıyla ilgili soruşturmada tutuklanan Başsavcı İlhan Cihaner, savcılara komplo için ihtiyaç duyduğu el bombalarını bizzat Erzincan Emniyet Müdürü Süleyman Oğuz'dan istemiş.

Ek klasörlerde yer alan belgeye göre Oğuz, İlhan Cihaner'in, kendisini İl Jandarma Komutanı'nın odasına çağırarak şu teklifte bulunduğunu belirtiyor: "İliç Savcısı Bayram Bozkurt ve Erzurum Savcısı Osman Şanal hakkında 2 gizli muhbir dinledim, bu savcılar tanıklardan para karşılığı mühimmat istemişler. İliç savcısına suçüstü yapmak için el bombası gerekiyor. Müdürüm bana 3-5 tane el bombası getirir misin?" Oğuz, bu talebi "Başsavcım, emniyette bu tür işler için kullanılabilecek el bombası bulunmaz, alay komutanında vardır, ondan isteyin." diyerek reddettiğini kaydediyor.
aktifhaber

Zekeriya Öz'e Çekil Baskısı
11 Ağustos 2010

Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'e İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bir süredir ‘yıprandın, soruşturmadan çekil' şeklinde baskı yaptığı belirlendi.
Ergenekon'un asker yargı siyaset denklemine yoğunlaşan, Org. Hasan Iğsız ve CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da bulunduğu birçok kişi hakkında özel soruşturma yürüten Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'e İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bir süredir ‘yıprandın, soruşturmadan çekil' şeklinde baskı yaptığı belirlendi.

Savcı Öz'ün bu talebe olumsuz cevap vermesi üzerine ilgili ilgisiz onlarca dosyanın Ergenekon savcısına yönlendirilerek savcının iş görmez hale getirilmek istenildiği de tespit edildi.


Cumhuriyet tarihinin en karanlık yapılanmasını ortaya çıkaran ve ismi Ergenekon soruşturması ile özdeşleşen özel yetkili savcı Zekeriya Öz'ün Ergenekon soruşturmasından çekilmesi için yeniden harekete geçildi. HSYK kanalı ile görevden alınamayacağı anlaşılan Öz'ün başsavcılık marifeti ile durdurulması gündemde.

İnternet andıcında imzası olan Org. Hasan Iğsız ve CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da arasında bulunduğu birçok kişi hakkında özel bir soruşturma yürüten Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'e soruşturmadan el çekmesi için baskı uygulandığı, ilgili ilgisiz onlarca dosyanın yönlendirilerek savcının iş görmez hale getirilmeye çalışıldığı da ortaya çıktı. Özel yetkili savcı Zekeriya Öz'e yargı CHP bağlantısına yoğunlaştığı dönemde böyle bir baskı uygulanması ise manidar bulunuyor.

BAŞSAVCILIKTAN ÇEKİL BASKISI

Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'ü, görevden alma, terfi ettirerek uzaklaştırma, tehdit etme gibi yöntemler sonuçsuz kalınca bu defada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının devreye sokulduğu iddia ediliyor. Son dönemde Balyoz'a ve Ergenekon'a yaptığı kritik müdahalelerle dikkatleri üzerine çeken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının birkaç aydır Zekeriya Öz'e ‘çok yıprandın soruşturmadan çekil' şeklinde baskı yaptığı, Ergenekon savcısının ise bu taleplere olumsuz cevap verdiği öğrenildi.

YASADIŞI PANKART ÖZ'E
ERGENEKON İSE
İLİMOĞLU'NA GÖNDERİLDİ
Savcı Zekeriya Öz'ün çekilmemesi üzerine harekete geçen başsavcılığın, Öz'e ilgili ilgisiz birçok dosya yönlendirdiği belirtildi. Başsavcılığın ‘yasadışı pankart asma', ‘PKK'ya yardım ve yataklık', ‘taş atan çocuklar' gibi onlarca dosyayı Ergenekon savcısına yönlendirerek savcıyı oyalama yöntemine başvurduğu da iddia edildi.

HSYK'


En son Ekim tarafından Cum Mar 12, 2010 8:04 pm tarihinde değiştirildi, toplam 7 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Şub 18, 2010 12:59 am    Mesaj konusu: Cesur Diye Övdükleri Savcıyı Şimdi Ergenekon Üyesi Alıntıyla Cevap Gönder

Cesur Diye Övdükleri Savcıyı Şimdi Ergenekon Üyesi Olmakla Suçluyorlar
Can Ataklı
Vatan Gazetesi
17.01.2010

Önümde bir kitap duruyor.

Adı: JİTEM-Türkiye’nin Faili Meçhul Tarihi. Yazarı, Ecevit Kılıç.

Aynı zamanda Taraf Gazetesi yazarı da olan Ecevit Kılıç her yazısında darbeden söz ediyor.

(Açık İstihbarat : Ecevit Kılıç, Taraf gazetesi yazarı değildir. Yandaş medyanın Soner Yalçın'ı olarak konuşlandırılmaya çalışılan Ecevit Kılıç, son olarak yazdığı Sabah gazetesinden de ayrılmıştır.)

Bu kitabın 210’uncu sayfasında bir bölüm başlığı var.

Aynen şöyle: JİTEM’i keşfeden cesur savcı.

Ecevit Kılıç’ın “cesur savcı” olarak nitelediği kişi İlhan Cihaner.

1998 yılında İdil Cumhuriyet Savcısı olan Cihaner, bu tarihten 9 yıl önce işlenen üçlü bir cinayetin dosyasını yeniden açıyor.

1987’de Cizre Nusaybin karayolu üzerinde başlarına kurşun sıkılmış halde cesetleri bulunan üç kişinin JİTEM olarak bilinen birimin ilk cinayeti olduğu ileri sürülüyor.

Cihaner yaptığı araştırmalar sonunda cinayeti Binbaşı Cem Ersever ve ekibinin işlediği sonucuna varıyor.

Ancak “cesur” savcı Cihaner ne kadar uğraşsa da önündeki engelleri aşamıyor. Kırklareli Cezaevi’nde yatan itirafçı İbrahim Babat’ın ifadesini almak için verdiği çabalar da boşa çıkıyor.

Savcı Cihaner bunun üzerine itirafçı Babat’a sorulmak üzere 60 soru hazırlıyor. Ancak Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı bu soruların hiçbirini Babat’a sormuyor.

Çaresi kalmayan Cihaner hazırladığı dosyayı Diyarbakır DGM Başsavcılığı’na gönderiyor ve hazırladığı raporda adını vermeden JİTEM örgütünü tanımlayarak şu anda Ergenekon sanığı olan emekli Albay Arif Doğan’ın da adını vererek, örgütün bir çete olduğunu belirtiyor.

Savcı İlhan Cihaner bununla da kalmayıp JİTEM’i açığa çıkarmak için Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne de bir yazı gönderiyor.

Savcıların çok ender başvurdukları bir yöntem olan ve “değerlendirme yazısı” olarak nitelenen bu mektupta Cihaner, olayları tarihleriyle birlikte sıralayarak bu örgütün pek çok kanlı olaya imza attığını belirtiyor.

Cihaner bu konuda belge istenilen kurumlardan cevabın çok geç geldiğini ya da hiç gelmediğini de belirterek bu durumda bağlantıları ortaya çıkarmanın mümkün olmadığını söylüyor.

Sonuç olarak savcı Cihaner’in bundan 12 yıl önce başlattığı soruşturma hiçbir ilerleme kaydetmeden bugüne kadar geliyor.

Şimdi bütün bunları neden yazdım. Dikkatli okurlar sanıyorum “Cesur Savcı İlhan Cihaner” adını ilk okuduklarında anlamışlardır. Çünkü Taraf (Aİ : eski Sabah ) yazarının “cesur” olarak nitelediği savcı Cihaner şu anda Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı.

Cihaner bir süredir hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle dün gözaltına alındı. Evi ve makam odası didik didik arandı. Kendisine yöneltilen suçlama ise “Ergenekon Terör Örgütü üyesi” olmak.

Yani Ergenekon’a temel teşkil ettiği ileri sürülen JİTEM’in üzerine ilk giden savcı Cihaner bugün Ergenekon sanığı.

Cihaner düne kadar “cesur”du. Oysa aynı savcı bir dini cemaatin üzerine aynı cesaretle yürüyünce “Ergenekoncu” oluverdi.

İşte görüyor musunuz Türkiye’nin halini. Sonra ben “liberal maskeli faşistler” deyince kızıyorlar.

Kayanak: açıkistihbarat

20 ŞUBAT 2010
Cihaner'in 'gizli' arsivi Ergenekon savcısında

Başsavcı Cihaner 'başıma bir iş gelir' kaygısıyla İsmailağa cemaati soruşturması belgelerinin aralarında bulunduğu arşivini evinin bodrumuna sakladı. Savcı Şanal'ın bulduğu arşiv, Ergenekon savcılarına teslim edildi

Yetkileri elinden alınan Erzurum Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal'ın operasyonuyla tutuklanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in evinin bodrumundan tutuklanmasına neden olan İsmailağa cemaati soruşturmasıyla ilgili belgeler çıktı. Savcı Şanal'ın Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararından önce yürüttüğü Ergenekon soruşturması kapsamında, 16 Şubat'ta, Erzincan Başsavcısı Cihaner'in adliyedeki odası ve lojmanlardaki evinde arama yapıldı. Akşam saat 16.00 sıralarında tamamlanan aramaların ardından Başsavcı Cihaner gözaltına alındı.

4 BİN 500 ADLİ BELGE
Cihaner sorgulanmak üzere Erzurum'a götürülürken, Savcı Şanal yeniden Cihaner'in İnönü Mahallesi'ndeki Adliye Lojmanları'nda oturduğu eve gelerek ikinci bir arama başlattı. Erzincan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi polislerinin katıldığı ikinci aramada Başsavcı Cihaner'in oturduğu apartmanın bodrumunda yürüttüğü İsmailağa soruşturmasına ilişkin arşivi bulundu. Arşivin içinden telefon görüşmelerine ait ses kayıtları ve yaklaşık 4 bin 500 adli belge bulundu.
Çoğunluğunda 'çok gizli' damgası olan belgelerin arasında Cihaner'in
İsmailağa cemaatine yönelik yaptığı soruşturmaya ait dokümanlar ve CD'lerin de bulunduğu öğrenildi. Cihaner'in bu arşivi, gözaltına alınma ihtimalini hissettiği için, ileride kendini savunmak üzere oluşturduğu iddia ediliyor. Aramalar tamamlandıktan sonra Cihaner'in bodrumda saklı arşivin kimin tarafından ihbar edildiği henüz belli değil. Cihaner'in kendini 'garantiye' almak üzere sakladığı arşiv, Erzurum dosyasının İstanbul'a gönderilmesi üzerine Ergenekon savcılarına teslim edildi.

Dosyaya 2 ve 3 numara bakacak
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in de tutuklandığı Ergenekon soruşturma dosyasının İstanbul'a geldiğini bildirdi. Dosyaya hangi savcıların bakacağı da dün belli oldu. Soruşturmayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri Turan Çolakkadı ve Olcay Seçkin ile Ergenekon soruşturması 2 ve 3 numaralı savcıları olan Fikret Seçen ve Murat Yönder yürütecek. Savcı Seçen halen Kurmay Albay Dursun Çiçek ile ilgili soruşturmayı yürütüyor. Savcı Yönder ise, Poyrazköy iddianamesini hazırladı, şimdi de 'Kafes Eylem Planı' adlı belgeye dair soruşturmada görev yapıyor.

ORGENERAL BERK'İN İFADESİ ERTELENDİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Erzurum'de yürütülen Ergenekon dosyasının 'yetkisizlik' kararı İstanbul'a gönderildiğini anlattı. Dosya kapsamında ifadeye çağrılan 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in ifadesi de İstanbul'da alınacak. Ancak 26 Şubat'a kadar süre tanınan Berk'in sorgu işleminin gelişmeler nedeniyle ertelendiği öğrenildi.

Kemal ÖZDEMİR / ERZURUM-Seda KILIÇ / İSTANBUL
Akşam

20 Şubat 2010
SAVCI SİLİVRİ YOLUNDA
Erzurum'da cezaevlerinden sorumlu Cumhuriyet Savcısı Ümit Efeoğlu'na gelen taleple,

Eski Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal'ın yürüttüğü Ergenekon soruşturması dosyasının sürpriz bir kararla İstanbul'daki Ergenekon savcılarına gönderilmesinin ardından, dün de flaş bir gelişme yaşandı.

Öğle saatlerinde Erzurum'da cezaevlerinden sorumlu Cumhuriyet Savcısı Ümit Efeoğlu'na gelen taleple, Erzurum'da tutuklu bulunan 4 sivilin Silivri'ye nakli talep edildi. Operasyonun sivil tutukluları olan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve 3 MİT görevlisinin, İstanbul'da Ergenekon tutuklularının bulunduğu Silivri Cezaevi'ne nakledilecekleri belirtildi. Hafta başında tutuklanan Başsavcı Cihaner ile 4 Aralık'tan bu yana tutuklu bulunan MİT'çilerin İstanbul'a sevkinin gündeme gelmesi üzerine, Erzurum M Tipi Cezaevi'nde hareketli saatler yaşandı. Önce MİT'çilerin avukatı Sadullah Kara cezaevine giderek müvekkilleriyle görüştü. Yaklaşık 2 saatlik görüşmenin ardından Kara, "Müvekkillerimin nakil olacağı bilgisi bize de iletildi. Ancak zaman bilgisi verilmedi" dedi.

Avukat Kara, nakilin gerçekleşmesinin ardından İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'ne yeniden tahliye talebinde bulunacaklarını açıkladı. Eski Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal'ın geçen ekim ayında başlattığı soruşturma kapsamında 4 sivil tutuklunun yanı sıra, eski Erzincan İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğulu ve Erzincan İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şubesi'nde görevli şube başkanı binbaşı, yardımcısı üsteğmen ve şube astsubayının da aralarında bulunduğu 7 de tutuklu asker bulunuyor. Askerlerin İstanbul'a sevk edilip edilmeyeceğine daha sonra karar verilecek.
aktifhaber

20 Şubat 2010
Sarıkaya İlk Kez Konuştu
“Şemdinli Davası”nın iddianamesini hazırlayan ve daha sonra HSYK tarafından meslekten atılan Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya ilk kez konuştu''

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı da kapsayan ve meslekten atılmasına neden olan ''Şemdinli İddianamesi'' hakkında Sarıkaya, ''Ben görevimi yaptım. Hukuk içerisinde iddianameyi hazırladım. İddinamede usul hatası olduğuna yönelik iddialar varsa, bu ihracımı gerektirmiyordu.'' dedi.

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı da kapsayan ve meslekten atılmasına neden olan ''Şemdinli İddianamesi'' hakkında Sarıkaya, ''Ben görevimi yaptım. Hukuk içerisinde iddianameyi hazırladım. İddinamede usul hatası olduğuna yönelik iddialar varsa, bu ihracımı gerektirmiyordu'' dedi. Geçimini sağlamak için arabasını sattığını vurgulayan Sarıkaya, mağduriyetini AİHM götürmeyeceğini, çünkü kendi meselesinden dolayı devletini mahkum ettirmek istemediğini kaydetti. Devletin yeterince AİHM'den ceza aldığını belirten Sarıkaya, görevden alındıktan sonra Avrupa'ya gittiği iddialarını da yalanladı.

GEÇİMİNİ SAĞLAMAK İÇİN ARABASINI SATMIŞ
Sarıkaya, Şemdinli İddianamesi'ni hazırlarken hiçbir şekilde baskı görmediğini, her hangi bir baskı da hissetmediğini açıkladı. Geçimini sağlamak için arabasını sattığını vurgulayan Sarıkaya, mağduriyetini AİHM götürmeyeceğini, çünkü kendi meselesinden dolayı devletini mahkûm ettirmek istemediğini kaydetti.

DEVLET YETERİNCE AİHM'DEN CEZA ALDI
Devletin yeterince AİHM'den ceza aldığını belirten Sarıkaya, görevden alındıktan sonra Avrupa'ya gittiği iddialarını da yalanladı. ‘'Avrupa'ya her insan gibi bende gidebilirim'' diyen Sarıkaya, genellikle İstanbul ve Ankara'da bulunduğuna dikkat çekti. Bu sürede izlenip izlenmediğine ilişkin soruya Sarıkaya, ‘'Öyle bir duyguya kapılmadım. Öyle bir şey hissetmedim'' diye cevap verdi.
aktifhaber

1 Şubat 2010 09:33
CİHANER'İ KANKALARI YARGILAYACAK
Terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanan Cihaner'i, destekçileri yargılayacak.

Erzincan Başsavcısı Cihaner hakkında 2009 yılında içinde adalet müfettişlerince yürütülen soruşturma sonucunda Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği son soruşturmanın açılması kararı üzerine evrakta sahtekarlık ve görevi kötüye kullanma suçundan Yargıtay 11. Ceza Dairesi'ne kamu davası açılmıştı.Yargıtay'ın Cihaner'in tutuklanmasına gösterdiği tepki, “Cihaner, Yargıtay'da tarafsızlığını yitirmiş hakimler tarafından mı yargılanacak?” sorusunu akıllara getirdi.

SAHTEKARLIK SUÇUNDAN DAVASI VAR
Bilindiği gibi Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı'nin nın Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunduğu iddianamede, İlhan Cihaner'in evrakta sahtecilik suçundan 3 yıldan 8 yıla kadar hapis, görevi kötüye kullanma suçundan iki kez uygulanacak şekilde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis, imar kirliliğine neden olma suçundan ise 1 yıldan 5 yıla kadar hapsi istenmişti. Bu suçların en ağırı olan ve aynı zamanda yüz kızartıcı suç olan evrakta sahtecilik suçlarına bakma görevi Yargıtay 11. Ceza Dairesi'ne ait olduğundan İlhan Cihaner'in yargılanmasına önümüzdeki günlerde burada başlanacak. 2802 sayılı kanun uyarınca birinci sınıf olan hakim ve savcıların işledikleri görev suçları nedeniyle hakkında son soruşturmanın açılması kararını görev yaptıkları yere en yakın Ağır Ceza Mahkemesi karar veriyor. Bu kişilerin yargılaması ise Yargıtay'ın o suça bakan ilgili dairesinde yapılıyor. Temyizi ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu inceliyor. Cihaner'in tutuklanmasına tepki gösteren Yargıtay hakimlerinin aynı zamanda Cihaner davasına bakmaları tarafsızlıklarına gölge düşürdü.

YARGITAY BAŞKANI YURT DIŞINDAYDI
Yargıtay, İlhan Cihaner'in terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanması üzerine tepki göstermişti. Yargıtay üyelerinin toplu olarak, Yargıtay başkanı yurt dışında olduğu için bu göreve vekalet eden Yargıtay Başkanvekili İhsan Akçin'e giderek bu konuda bir bildiri yayınlanmasını istedikleri iddia edilmişti. Salı günü haftalık olağan toplantısını yapan ceza genel kurulu üyeleri ile bunlara katılan bazı Yargıtay üyelerinin toplu olarak Yargıtay Başkanvekili İhsan Akçin'in odasına gittikleri ileri sürülmüştü.

CİHANER'İ, KANKALARI YARGILAYACAK
İddialara göre İlhan Cihaner'in gözaltına alınmasını protesto ederek bu konuda görüşünü açıklayan Yargıtay üyeleri arasında, İlhan Cihaner hakkındaki yargılamayı yapacak Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker ve bazı 11. Ceza Dairesi üyeleri de bulunuyordu. Yine protestocu üyeler arasında geçtiğimiz yıl 21 Haziran'da oğluna Dikmen Polisevi'nde yaptığı sünnet düğününe Ergenekon sanıklarından Yalçın Küçük'ü çağırdığı basında yer alan fotoğraflarla ortaya çıkan ve ETÖ İddianamelerinde sanıklarla yaptığı telefon görüşmeleri ortaya çıkan Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan'ın da yer aldığı iddia edildi.

DAVADAN ÇEKİLECEKLER Mİ?
İlhan Cihaner hakkındaki iddialara ilişkin dosyayı ve delilleri görmeden kendisini koruma amacıyla görüşlerini açıklayan Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker ve 11. Ceza Dairesi üyelerinin, Cihaner hakkındaki önlerinde bulunan davadan çekilip çekilmeyecekleri merak konusu oldu. Protestocular arasında yer alan Yargıtay üyelerinin İlhan Cihaner hakkında 11. Ceza Dairesi'nin vereceği kararın temyiz incelemesini yapacak olan Ceza Genel Kurulu görüşmelerine katılıp katılmayacaklarını da zaman gösterecek.

FERHAT SARIKAYA KARARINI VERMİŞTİ
İlhan Cihaner'in tutuklandığı suç olan silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan da davanın açılacağı terör suçlarına bakan 9. Ceza Dairesi Başkanı olan ve protestocu üyeler arasında yer alan Mahmut Acar'ın bu yargılamadan çekilip çekilmeyeceği de önümüzdeki günlerde görülecek. Hatırlanacağı gibi Ferhat Sarıkaya'yı ihraç eden HSYK üyeleri arasında o dönemde HSYK Başkanvekilliği görevini yürüten Mahmut Acar da bulunmuştu.

KANUNA GÖRE DAVADAN ÇEKİLMELERİ GEREKİYOR
İlhan Cihaner hakkındaki delilleri görmeden ona destek veren Yargıtay üyeleri, Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre tarafsızlıklarını yitirdikleri gerekçesiyle davadan çekilmeleri gerekiyor. Yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 24. maddesine göre “tarafsızlığı şüpheye düşürecek hallerde” hakimin davaya bakması mümkün olmuyor. Tarafsızlığı şüpheye düşürecek hallerden en belirgin olanı “ihsas ı rey”, yani hakimin hükümden önce yargılama hakkında fikir beyan etmesi. Bu nedenle devam eden yargılamalarda hakimler hüküm verilinceye kadar düşüncelerini açıklayamadıkları gibi düşüncelerini belli edecek ima ve davranışlarda bulunamıyor. Hakimin böyle bir davranışta bulunması halinde ise davadan çekilmesi ve davaya bakamaması gerekiyor.

İZNİNİ KULLANMIŞ, BAKANLIĞA İZİN KULLANMADIM DEMİŞ
Öte yandan Tunceli Cumhuriyet Baş Savcılığı'nın Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi'ne Cihaner hakkında sunduğu iddianamede, Cihaner'in iznini kullandığı halde kullanmadığını göstererek sahte evrak düzenlediği ve bu evrağı da Bakanlığa gönderdiği belirtildi. İddianamede Cihaner'in iddia edilen sahtekarlığı şu şekilde yer aldı: “2008 yılından kalan iznini kullanmak üzere Bakanlıktan talepte bulunduğu ve uygun görülmesi üzerine 16 Eylül 2009 tarihinde izne ayrıldığı, izninin tamamını kullanarak 22 Eylül 2008 Pazartesi günü Ankara Esenboğa Havaalanı'ndan THY uçağı ile Erzurum'a ve ardından Erzincan'a gelerek aynı gün mesai saati içinde göreve başladığı halde 20 Eylül 2008 Cumartesi günü göreve başladığına dair gerçeğe aykırı resmi evrak düzenleyip bu evrakı 22 Eylül 2008 günü saat 15.48'de Bakanlığa telgraf olarak çektirdiği daha sonra geri kalan bu 2 günlük iznini de bilahare 21-22 ocak 2009 tarihlerinde tekrar kullandığı (belirlenmiştir)”

28 ŞUBAT'TA GİTTİ, 2 MART İÇİN EVRAK DÜZENLETTİRMİŞ
İddianamede Cihaner'in ikinci bir sahte evrak düzenlediği şu şekilde yer alıyor: “Ayrıca 2 Mart 2009 Pazartesi günü Ankara'da başlayacak olan bir seminere katılmak üzere 28 Şubat 2009 Cuma günü görevinden ayrılarak yine THY uçağı ile Ankara'ya gittiği halde, Başsavcı olarak vermiş olduğu talimat ile 2 Mart 2009 Paartesi günü ayrılmış gibi gerçeğe aykırı resmi belge düzenlettirerek Bakanlığa telgraf olarak çektirdiği (belirlenmiştir)”

ADLİYE ALANINDA KAÇAK BİNA
İddianamede Cihaner'in Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı'nın istediği bilgi ve belgeleri esirgediği ve yokmuş gibi hareket ettiği belirtilirken, imar suçu da işlediği ifade ediliyor. Cihaner'in imar suçu işlediği iddiası şu şekilde yer alıyor: “Resmi ödenek olmadığı halde, Erzincan mahkemelerinde haklarında kamu davaları bulunan Süleyman Tan, Erol Sögüt ve Yavuz Çakır isimli şahısların yardımlarıyla, ilgili yerlerden yapı izni almadan, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapora göre ölçüleri ve niteliği itibarı ile de imar mevzuatına aykırı olan Adliye lojmanlarına ait bahçe içerisine. ortak kullanıma ait olmak üzere 100 metrekare büyüklüğünde izinsiz bina vasfında yapı yaptırdığı, yaptırdığı binanın mevzuata aykırılık nedeni ile imar kirliliğine neden olduğu gibi binanın yapımına yardımları bulunan şahıslar hakkında devam eden kamu davaları nedeni ile yargı camiasının saygınlığına ve tarafsızlığına gölge düşürdüğüldüğünün anlaşılmış olduğu (belirlenmiştir)”

VAKİT

İŞTE OLAYLARIN ALTINDAKİ GERÇEK HESAPLAŞMA
Barış Terkoğlu
21.02.2010 19:19

Türkiye geçen hafta yargıda yaşanan depremle sarsıldı. Bir süredir cemaat soruşturmasını yürüten Erzincan Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner’in yürüttüğü soruşturma önce Erzurum Savcılığı tarafından elinden alındı, sonra İlhan Cihaner, Ergenekon Davası’na dahil edilerek tutuklandı. Bu gelişmeleri herkes biliyor. Ancak basının atladığı bir ayrıntı var.

Mesele İsmailağa mı?

İlhan Cihaner’in tutuklanmasına neden olan dosya basında sıkça İsmailağa olarak yazıldı. Cihaner’in İsmailağa soruşturmasını sürdürdüğü için tutuklandığı iddia edildi. Oysa Cihaner bu soruşturmayı yaklaşık 3 yıldır yürütüyordu. Her ne kadar soruşturma gizlilik içinde yürütülse de telefonların dinlendiği, jandarmanın baskınlar düzenlediği bir soruşturma Türkiye’nin mevcut yapılanması içerisinde ne kadar gizli tutulabilir?
İşte bu noktada şu soruyu sormamız gerekiyor. “Acaba İlhan Cihaner İsmailağa Soruşturması nedeniyle değil başka bir soruşturma nedeniyle mi tutuklandı? İsmailağa Cihaner’in dokunduğu bir başka noktayı perdelemek için mi kullanılıyor?”

İsterseniz burada bunun cevabını arayalım…

Gülen cemaatini soruşturuyordu

İlhan Cihaner, 2007 yılında başladığı soruşturmanın dışında geçen yıl Fethullah Gülen Cemaatine ilişkin bir soruşturmayı da başlatmıştı. Cihaner’in Gülen cemaatine yönelik soruşturma yürüttüğü bilgisi 4 Aralık 2009 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde Ali Dağlar tarafından haberleştirilmişti. Nitekim Odatv’de de aynı gün konu üzerine ayrıntılı bir analiz yazısı yayınlanmıştı. (http://www.odatv.com/n.php?n=cemaate-dokununca-basina-gelmeyen-kalmadi-0412091200)
Kısacası soru şu: “İlhan Cihaner, Gülen cemaatini soruşturduğu için mi tutuklandı?”.
Bu soruyu sormamızın ilk nedeni Cihaner’in Gülen Cemaati’ne dokunmasıyla beraber önce soruşturmaya el konulması, ardından imar ihtilafı da dahil olmak üzere 26 yıl hapisle yargılanması, daha sonra Ergenekon üyesi olmakla itham edilerek tutuklanması.
İsterseniz bu tezi destekleyen bazı gelişmeleri ele alalım.

İrticayla Mücadele Eylem Planı

Bunlardan ilki elbette aylarca fırtınalar koparan İrticayla Mücadele Eylem Planı belgesi. İlhan Cihaner soruşturmayı bu belgeden feyz alarak başlatmakla suçlanıyor. İrticayla Mücadele Eylem Planı belgesi doğru ise belgenin hedef aldığı tek bir cemaat var: Fethullah Gülen Cemaati. Cihaner’in soruşturmasını bu belge ile ilişkilendirenler doğal olarak Cihaner’in Gülen cemaatini hedef almış olmasının kendilerini harekete geçirdiğini kabul ediyor.

Bunun ötesinde yetkisi elinden alınan Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Osman Şanal’ın da Cihaner’e sorduğu sorularda bu izi takip etmek mümkün. Şanal, Cihaner’e adı İrticayla Mücadele Eylem Planı ile gündeme gelen Albay Dursun Çiçek’i tanıyıp tanımadığını soruyor. Şanal’ın sorusunu dayandırdığı gizli tanık ifadesine göre Albay Dursun Çiçek 2009 yılında İlhan Cihaner’i ziyaret etti. Şanal’ın sorgudaki iddiası Cihaner’in cemaat soruşturması talimatını Dursun Çiçek’ten almış olması. Albay Dursun Çiçek’in emri ile Cihaner’in soruşturmayı başlattığını söylemek, Cihaner’in tutuklanmasının nedenini Gülen Cemaati’ne soruşturma açılması olarak anlaşılmasına neden oluyor.

Dikkat çeken kronoloji

İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın Taraf’ta yayınlanmasına giden sürece baktığımızda dikkat çeken bir sıralama ile karşılaşıyoruz.
9 Şubat 2009 tarihinde İlhan Cihaner, İsmailağa dışında kalan cemaatlerin dosyasını resmen açtı. Bu tarihten itibaren adım adım Gülen cemaati soruşturma kapsamına girdi.
14 Nisan 2009'da İlker Başbuğ Hava Harp Akademileri'nde verdiği brifingte örtülü bir dille Fethullah Gülen cemaatini hedef aldı. Konuşma cemaatin yayın organlarında tepkiyle karşılandı.
Başbuğ’un konuşmasına denk düşen bir tarih daha vardı.
Fethullah Gülen, 8 Nisan 2009'da, www.herkul.org sitesinde: “Allah korusun... Bizden görünen kişilerin ellerine de kaleşnikofları verirler. İki yerde eylem yaptırıp, ‘Demek ki, fırsat bulunca bunlar da silâha sarılabilir', derler. Çuvaldızı bile olmayan insanlara, terörist damgası vurmak isteyebilirler” diyordu.
Bu tarihlerde İlhan Cihaner, Fethullah Gülen soruşturması üzerinde çalışıyordu. Soruşturma derinleşerek cemaatin devlet içinde örgütlü olduğu artık herkesçe kabul gören gücünü hedef alacaktı.

Ancak önce 12 Haziran 2009 tarihinde Taraf Gazetesi gerçekliği halen tartışmalı olan bir plan yayınladı. İrticayla Mücadele Eylem Planı adı verilen belgenin içeriği “Gülen cemaatine komplo yaparak cemaati çökertmek” üzerine kuruluydu. Rapor, her ne kadar cemaatin tepkisiyle karşılansa da sonuçları itibariyle tek bir şeye yol açtı. İrticayla mücadele neredeyse suç haline getirildi. Devlet içinde irticai örgütlenmelere karşı atılan her adım Ergenekon şemsiyesinin içerisine sokuldu. Kısacası planın ortaya çıkışı Gülen Cemaati’nin ve devlet içerisindeki örgütlenmesinin meşruiyetini neredeyse tartışılmaz kıldı.
İşte bunun ardından cemaatin irticai örgütlenmesine karşı atılan her adım polis kovuşturmasıyla karşılandı. İlhan Cihaner’in yaptığı cemaat soruşturması bu belge kapsamında değerlendirilerek, Cihaner’in elinden önce dosya alındı sonra da tutuklandı.

İsmailağa perdesi

İsmailağa soruşturması bu aşamada perde görevi gördü. Cihaner’in İsmailağa soruşturmasını sürdürdüğü bilinen bir gerçekti. Ancak Gülen Cemaati hakkında yapılan soruşturmaya karşı harekete geçenler Gülen’in adını telaffuz etmediler. Bu sayede hem Gülen üzerinden yaşanan bir hesaplaşma gizlendi, hem de İsmailağa içerisinde yaşanan çatışmada bir kale ele geçirildi. İsmailağa içerisinde Cüppeli Ahmet Hoca’nın başını çektiği AKP’ye muhalif kesime karşı hükümete yakın Furkan Dergisi’nin yürüttüğü kampanyanın yelkenleri bu soruşturma sayesinde şişirildi. İsmailağa çevresi, hükümete ve cemaatin örgütlü gücüne korkutularak yaklaştırıldı.

Osman Şanal, soruşturma sürecinde militan bir hukukçu portresi çizdi. Yetkileri alınan Şanal, bunu bilmesine rağmen tebligat eline ulaşmadan dosyayı İstanbul’a gönderdi. Bu tür uygulamalar Şanal’ın motivasyonunu tartışılır kıldı. Bu motivasyonun kaynağı neydi?
O kaynak Şanal’ın genç bir hukukçuyken kaldığı evler olabilir mi?

Odatv.com

KOMUTANLAR SARIKAYA'NIN PEŞİNDE

22 Şubat 2010 10:29
Ferhat Sarıkaya'yı, şimdi bir de 40 bin TL'lik tazminat davası bekliyor.Hazırladığı iddianame ile Ergenekon davasının ipuçlarını veren ve HSYK tarafından meslekten ihraç etmekle bırakılmayıp avukatlık hakkı bile elinden alınan Ferhat Sarıkaya'yı, şimdi bir de 40 bin TL'lik tazminat davası bekliyor
Şemdinli iddianamesi nedeniyle meslekten çıkarılan Van Cumhuriyet eski Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın bir biçimde ortaya çıkması, kendisinden tazminat kazanan komutanları da hareketlendirdi.

Sarıkaya, kaybettiği tazminatlar için 4 komutana faiziyle birlikte yaklaşık 40 bin lira ödeyecek.

Ferhat Sarıkaya hakkında ilk tazminat davasını, dönemin Şırnak Jandarma Komutanı Albay Habib Doğar açtı. Sarıkaya hakkında daha sonra Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı emekli Tümgeneral Ali Karababa ile halen görevde bulunan Tümgeneral Ahmet Yavuz da 15'er bin liralık tazminat davaları açtı. Mahkemeler, Sarıkaya'yı Karababa ve Yavuz'a da 5'er bin lira ödemeye mahkûm etti.

Emekli Albay Aziz Ergen'in açtığı 10 bin liralık tazminat davası da sonuçlandı ve eski Savcı Sarıkaya bu davadan da 5 bin lira tazminat ödeme cezasına çarptırıldı. Komutanların açtığı 4 ayrı davada 20 bin lira tazminat ödemeye mahkûm edilen Sarıkaya'nın, avukatlık ücreti ve faiziyle birlikte şu an yaklaşık 40 bin lira ödemesi gerektiği anlaşıldı.

(BUGÜN)

23 Şubat 2010
Yeni Atanan Savcı Şaşırttı
HSYK'nin hukuk skandalına imza atma pahasına görevden aldığı Özel yetkili savcıların yerine atadığı savcı Taner Aksakal'ın, tahliye talep etmesi dikkat çekti.

Ergenekon zanlısı olarak tutuklu bulunan Erzincan Cumhuriyet başsavcısı İlhan Cihaner'in tutukluluk itirazı ikinci kez reddedildi. HSYK tarafından yetkileri alınan Erzurum savcılarını yerine Özel yetkili Başsavcı Vekili olarak atanan Savcı Taner Aksakal'ın sanık hakkında tahliye talep etmesi dikkat çekti. Mahkeme'nin fikrini değiştirmemesi ise sanık avukatlarını yeni arayışlara yöneltti.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in avukatı Turgut Kazan'ın tahliye talebi ''kuvvetli suç şüphesinin varlığı'', ''mevcut delil durumu'' ve ''delillerin karartılma şüphesi bulunması'' gerekçesiyle reddedildi.

İnceleme sonucunda, Başsavcı Cihaner'in tahliye talebini reddeden mahkeme tarafından verilen kararın gerekçesinde, şu ifadeler yer aldı:

''Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı CMK 250. maddesiyle yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 23.02.2010 tarih ve 2010/329 Sayılı yazısı ekindeki şüpheli İlhan Cihaner'in Vekili Avukat Turgut Kazan, 22.02.2010 tarihli dilekçeyle müvekkilinin tahliyesini talep etmiş olup, CMK 250. maddesiyle Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Taner Aksakal'ın (şüpheli aleyhine olan deliller büyük çoğunlukla toplanmış ve sabit ikametgah sahibi olması nedeniyle yurt dışına çıkma yasağı konularak tahliyesine karar verilmesi talep ve mutala olunur) şeklinde yazılı görüşü doğrultusunda, mahkememize gönderilen 2010/329 sayılı soruşturma dosyası, okunup incelendi.

Şüpheli İlhan Cihaner'in üzerine atılı suçun niteliği, CMK 100/3 maddesindeki suçlara yönelik olması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, mevcut delil durumu, tutuklu kaldığı süre, delileri karartma şüphesi bulunması nazara alınarak CMK 100/1, 2, 3. maddeleri ve CMK'nın 251/2. maddesi uyarınca şüpheli vekilinin tahliye talebinin reddine, şüphelinin tutukluluk halinin devamına, soruşturma dosyasını Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, kararın bir örneğinin Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla şüpheli vekiline ve Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğine, soruşturma dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucunda talebe aykırı 7 gün içerisinde 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi.''
HSYK'NIN ATADIĞI YENİ SAVCI TAHLİYE İSTEDİ

HSYK'nin hukuk skandalına imza atma pahasına görevden aldığı Özel yetkili savcıların yerine atadığı savcı Taner Aksakal'ın, kendinden önceki özel yetkili savcı Osman Şanal'ın aksine davranarak sanığın tahliyesinin talep etmesi dikkat çekti.
-''DİYARBAKIR ÖZEL YETKİLİ MAHKEMESİNE İTİRAZDA BULUNACAĞIZ''-

Cihaner'in avukatlarından Hamit Sekman da gazetecilere yaptığı açıklamada, müvekkilinin tahliyesine ilişkin taleplerinin mahkeme tarafından reddedildiğini belirterek, ''Bu karara karşı Diyarbakır Özel Yetkili Mahkemesi'ne itirazda bulunacağız'' dedi.

Üzgün olduklarını ifade eden Sekman, şunları kaydetti:

''Müvekkilimizin tutuklanmasına ilişkin nedenlerin ortadan kalkmadığı, CMK 100/3. maddesinin koşullarının devam ettiği, delilerin karartılma ihtimali, şüphelinin kaçma ihtimalinin bulunması gibi genel gerekçelerle tahliye talebimiz reddedilmiştir. Üzgünüz. Tabi biz bu karara da itiraz edeceğiz. Kararı yanlış buluyoruz.''

Sekman, ayrıca şu anda el konulan delillerin de açıldığını ifade ederek, ''Diğer avukat arkadaşımız da şu anda delillerin açılmasına refakat ediyor'' diye konuştu
aktifhaber

23 Şubat 2010
BALYOZ SAVCILARINA KUMPAS
Balyoz Operasyonu sonrası Genelkurmayda skandal görüşme: Çok önemli bir Başbakan Yardımcısı Balyoz tutuklamaları sonrası Karargaha çağırıldı...

Dün ortalığı kasıp kavuran Balyoz Operasyonu sonrası Hükümet kanadından çok önemli bir isimle Karargah arasında deprem etkisi yaratacak görüşme trafiği gerçekleşti.

Balyoz Operasyonu’nda gözaltına alınanlar arasında üst düzey eski komuta kademesinin olması ve muvazzaf paşaların bulunması sonrası Genelkurmay Karargahı ile Hükümetin etkili bir ismi arasında kritik temaslar gerçekleşti.

Dün akşam saatlerinde Genelkurmay Karargahı’na Hükümetin en ağır toplarından bir Başbakan Yardımcısı davet edildi.
Davette geçen hafta medyada çeşitli yazarlar tarafından dile getirilen “toplu olarak istifa etme” konusu bir koz olarak gündeme geldi. Murat Yetkin’in yazısında belirttiği “Karargahta Komutanlar kapandı ve toplantılar yapılmaya başlandı” ifadesindeki toplantının bir bölümüne komutanlarla birlikte Başbakan Yardımcısı da katıldı.
Toplantı sonrası sözkonusu Başbakan Yardımcısı verilen mesajları aldı ve tıpkı Dursun Çiçek olayında olduğu gibi İstanbul Başsavcılığı ile en üst düzeyde temas kurdu. Temasta Başbakan Yardımcısı, yapılan istekleri tıpkı Dursun Çiçek’in tutuklanmaması olayında olduğu gibi hükümetin kanaati şeklinde sunarak “devlet krizi, kurumlar arası kriz” vurgusunu kullanarak yoğun biçimde iletti.
Görüşmenin içeriğinde operasyon çerçevesinde alınan üst düzey kişilerin tutuklanmaya sevkedilmemesi yönünde yoğun baskı yapıldı. Ayrıca savcıların özel yetkilerinin tıpkı Erzurum Başsavcılığı örneğinde olduğu gibi kaldırılması da gündeme geldi.
Şimdi Ankara’nın derin kulisleri, Karargah/Başbakan Yardımcısı/İstanbul Başsavcılığı üçgenindeki bu olayla sarsılıyor.

Kaynak:Türktime

23 Şubat 2010 15:56
Cihaner İçin İtiraza Red
Tutuklanan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi.

Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in avukatlarının tahliye talebi, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görüşüldü.

Mahkeme heyeti, avukatların tahliye talebini bir kez daha reddetti.

Başsavcı Cihaner’in avukatı Hamit Sekman, 3. kez itiraz edeceklerini söyledi.

Avukat Sekman, itirazı bu kez Diyarbakır’daki özel yetkili mahkemeye yapacaklarını ifade etti.
aktifhaber

01 Mart 2010 06:34
BALYOZ SAVCILARINA ŞOK BARİKAT
Başsavcı Aykut Cengiz Engin'den, Emniyet'e talimat: Bizden 'olur' almadan, Balyoz'da operasyon yapmayın

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Balyoz soruşturmasıyla ilgili polis ve jandarmaya skandal bir talimat verdiği ortaya çıktı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Merkez Komutanlığı’na yazı gönderen Engin’in “Balyoz soruşturmasını yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcıları’nın talimatlarını yerine getirmeyin” yönünde talimatta bulunduğu belirlendi.

EN BÜYÜK OPERASYON

Savcıların yetkilerinin elinden fiilen alındığı süreç Taraf Gazetesi’nin 20 Ocak’ta Balyoz Planı’nı gündeme taşımasıyla başladı. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, 22 Ocak’ta UYAP üzerinden özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar’ı soruşturma savcısı, özel yetkili Cumhuriyet Savcıları Mehmet Berk ve Ali Haydar’ı da yardımcı olarak görevlendirdi. Balyoz’la ilgili olarak 5 bin sayfalık ıslak imzalı belgeler, CD ve DVD’leri inceleyen savcılar, 22 Şubat’ta düğmeye bastı. Aralarında eski Kuvvet komutanları Özden Örnek, İbrahim Fırtına ile emekli orgeneraller Çetin Doğan ve Ergin Saygun’un da olduğu bulunduğu 27’si muvazzaf 49 subay ve astsubayı gözaltına alındı.

BAŞDÖNDÜREN TRAFİK

Operasyonla birlikte Ankara’da art arda çarpıcı temas ve toplantılar gerçekleştirildi. Başbakan Erdoğan’ın yurt dışında olduğu pazartesi günü Başbakan Vekili olan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in Genelkurmay’a giderek görüşmede bulunduğu ortaya çıktı. Görüşmenin ardından Çiçek, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ı aradığını açıkladı. Salı günü Genelkurmay’dan yapılan açıklamada ise Balyoz soruşturmasına atıfta bulunularak “Tüm orgeneraller ve oramiraller ciddi durumu değerlendirmek üzere toplandı” denildi. Perşembe günü Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Çankaya Köşkü’nde sürpriz bir zirve yaptı.

İKİ KOMUTAN SALIVERİLDİ

Ankara’da Balyoz odaklı görüşmeler tam gaz sürerken, İstanbul’daki yargılamalarda ise mahkemeye sevk edilen aralarında muvazzaf generallerin de olduğu çok sayıda asker tutuklandı. Ancak Balyoz’la ilgili örgüt yöneticisi oldukları iddia edilen Örnek ve Fırtına ise Başsavcı Vekili tarafından sorgulandıktan sonra “kaçmayacakları” gerekçesiyle mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakıldı. Cuma günü Cumhuriyet Savcıları operasyonun ikinci aşamasına geçti. Balyoz’un Çarşaf ve Sakal planları için görevlendirilen askerler gözaltına alındı. Aynı günün gecesinde ise Balyoz planının mimarı Çetin Doğan tutuklandı. Balyoz darbe iddialarına ilişkin görüşme ve yargılama trafiği sürerken, önceki gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin’in, İstanbul Emniyeti ve Merkez Komutanlıkları’na bir yazı göndererek HSYK tarafından Erzurum savcıları gibi görevden alınacakları iddia edilen Balyoz savcılarını devre dışı bıraktığı ortaya çıktı. Emniyet ve Merkez Komutanlığı’na gönderilen 2010/2781 sayılı yazıyla polis ve askerin Başsavcı ve Başsavcı Vekili’nin ‘UYGUN GÖRÜLDÜ” şerhi ve imzası olmayan “arama, yakalama ve gözaltı talimatlarını yerine getirmemeleri” istendi. Doğrudan Balyoz soruşturmasına yönelik yasadışı talimatta şöyle denildi: “Soruşturma ile görevlendirilen Cumhuriyet Savcıları tarafından, kolluğa ve Merkez Komutanlığı’na yazılan tüm davetiye, celp/çağrı (CMK.216/6) arama, yakalama ve gözaltına alınma gibi tüm müzekkere ve yazılarda CMK’nın 250. Maddesi ile yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri’nden birinin UYGUN GÖRÜLDÜ şerhi ve imzası bulunmadan talimatların yerine getirilmeden Cumhuriyet Başsavcı Vekillerine iadesi ve yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri tarafından yukarıda belirtildiği şekilde UYGUN GÖRÜŞ şerhi alındıktan sonra gereğinin ifası...”

SAVCILARA ONAY KISITLAMASI

Engin’in yazısında Çolakkadı’nın 22 Ocak’taki görevlendirme yazısında belirttiği rutin talimata ilginç bir atıf yapıldı. Çolakkadı’nın “Soruşturma evresinde ortaya çıkan önemli olaylarla ilgili olarak veya yakalama arama gibi önemli soruşturma işlemlerinin öncesinde Cumhuriyet Başsavcısına veya Cumhuriyet Başsavcı Vekiline bilgi verilmesine” ilişkin yazısında ‘bilgi verilmesi” talimatı, Engin’in yasadışı yazısında “Başsavcısı ve Vekili’nin onayının alınması” zorunluluğuna dönüştürüldü.

İfadeye çağırmak için izin alacaklar

Skandal talimatla bundan böyle özel yetkili savcılara, soruşturma kapsamında ifadeye çağıracağı çok sayıda general ve subay için Başsavcı ve Başsavcı Vekili’nden izin alması şartı getirilmiş oldu. Kuvvet Komutanları’nın serbest bırakılmasının “üstler serbest astlar tutuklu” değerlendirmesiyle tartışma zemini oluşturacağı kaydedilirken, bu durumun tutuklular için yapılacak itirazlarda gerekçe olarak kullanılacağına işaret edildi. Başsavcının bu talimatını uygulayan kolluğun da suç işlemiş olacağı belirtildi.

iŞTE ANAYASA’DA HAKiM VE SAVCILARIN TEMiTANI

138. Madde: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

139. Madde: ”Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.”

SAVCILARA MÜDAHALE YAPILMIŞ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin tarafından gönderilen yazıyı değerlendiren eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı, talimatın yasaya aykırı olduğunu belirterek “Soruşturmaları savcılar yürütür. Savcılar Cumhuriyet Başsavcısı’ndan veya Başsavcı Vekili’nden izin almak zorunda değildir” diye konuştu. Avcı, “CMK’da asıl olan savcıdır. Başsavcı veya vekili, savcının gözaltına alma kararlarına müdahale edemez. Bu yazı Ergenekon ve Balyoz soruşturmasını yürüten savcıların yetkisine müdahale anlamı taşıyor. Prosedür açısından doğru değil. Emniyet’teki adli kolluk görevini yerine getiren polisin savcılardan gelen emirleri yerine getirmesi gerekir. Başsavcılığa sormak gibi görevleri yoktur” dedi.

Kaynak: Bugün

01 Mart 2010
EMİR ALAN BAŞSAVCI
Erzincan Başsavcısı'nın "emredin" dediği anlar.... HSYK Başkanvekili'nin açık açık baskı yaptığı görüntüler... İşte şok polis kamerası kaydı....

HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’in Ercincan Ergenekon Operasyonunda devreye girdiği haberlerine görüntülü doğrulama geldi.

Erzincan Başsanvcısı İlhan Cihaner’in Adliyedeki ofisinin aranması sırasında HSYK Başkanvekili Özbek’in telefonla aradığı görülüyor. Yine Cihaner’in evinin aranması sırasında Özbek’in arama kararını yerine getiren Savcı Rasim Karakullukçu’yu aradığı görülüyor.

İki aramanın kaydı da polis kamerasında var. Kamera aramayı görüntülerken, Özbek’le yapılan telefon görüşmelerinin sesleri de kameraya yansıyor.

Özbek, arama yapan savcılara baskısı ve bir zanlı konumundaki Cihaner’le direkt görüşmesinin haberleştirilmesi üzerine “telefonlarım dinleniyor” yaygarası koparmıştı. Ancak böylece haberin telefon dinlemesi değil, arama sırasında herkesin şahit olduğu hatta polis kamerasının bile şahit olduğu aleni bir durum olduğu ortaya çıktı.

Konuyla ilgili haber Star Gazetesi’nde çıktığında haberde “polis kamerası” denmesine rağmen Cihaner, “dinleniyorum” yaygarası koparmıştı.

EMİR ERİ BİR BAŞSAVCI: “EMREDİN”

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in evinde ve ofisinde yapılan aramaların kamera kayıtları ve kayıtlarda yer alan konuşmalar HabertürkTV ve ATV’de yayınlandı. Görüntülerde HSYK Başkanvekili Kadir Özbek'in hem İlhan Cihaner'i hem de aramayı yapan savcıyı aradığı görülüyor.
Başsavcı Cihaner Adliye'deki odası arandığı sırada telefonda şu sözleri sarfediyor: "Yerimdeyim Başkanım. Arkadaşlar geldiler, arama yapıyorlar. Daha sonra gözaltı olacakmış. Ben fiziki olarak direnmeyi düşünüyorum" . Cihaner bu noktadan sonra uzun süre sessiz kalıyor. Muhtemelen bu anda Özbek kendisine bir şeyler anlatıyor. Daha sonra Cihaner “olur mu öyle şey başkanım” diyor. Cihaner bir ara da Özbek’e “emredin” gibi cümleler kuruyor. Bu durum Cihaner’in HSYK’yla beraber çalıştığını ortaya koyuyor.

Cihaner'in evindeki görüntülerde ise polislerin Cumhuriyet Savcısı Rasim Karakullukçu'nun nezaretinde arama yaptığı sırada Karakullukçu'nun telefonunun çaldığı görülüyor. Görüntülerde yapılan konuşmadan arayan kişinin HSYK Başkanvekili Kadir Özbek olduğunu anlaşılıyor. Karakullukçu’nun Özbek’le konuşurken oldukça dikkatli ve çekingen olduğu ses tonundan kaytılara yansıyor. Bu durum da karşıdaki sesten yani HSYK Başkanvekili’nden baskı gördüğü izlenimini doğuruyor. Karakullukçu sık sık mahkemenin verdiği arama kararını yerine getirdiğini söyleme gereğini duyuyor ve ilgili kanuna atıf yapıyor. Karakulluçku’nun sürekli açıklama yapma gereği de karşıdaki Özbek’in tavrını ya da iddia edildiği şekilde baskısını ortaya koyuyor.
VİDEO: http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=274645

03 Mart 2010
Olay Savcı Şanal İlk Kez Konuştu
Başsavcı Cihaner’i tutuklatan, 3. Ordu Komutanı Org. Berk için de dava açtıran Erzurum Savcısı Osman Şanal, ilk kez konuştu.

''KAMPANYA YAPILDI”
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanması üzerine HSYK’nın yetkilerini aldığı Şanal, yakınlarına şöyle dedi: “Vicdanım rahat. Gerçekler ortaya çıkacak. Ancak maalesef karalama kampanyası oldu. Oysa görevimizi yaptık.”

“İFADESİZ DAVA OLMAZ”
Şanal, HSYK’nın savunmasını almaması için de “Hiçbir yerde şüpheli ifadesi alınmadan karar verilmez. İfade almadan dava açsak mahkeme iade eder” dedi. Ancak Org. Saldıray Berk’e, ifadesi alınmadan dava açıldı.

ŞANAL: VİCDANIM ÇOK RAHAT YETKİMİZLE GÖREVİMİZİ YAPTIK
3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’i defalarca ifadeye çağıran, aynı soruşturma kapsamında Erzincan Başsavcısı Cihaner’i tutuklattıktan sonra “özel yetkisi” HSYK tarafından alınan Erzurum Cumhuriyet Savcısı Şanal: “Yetkimizi aşmadık, görevimizi yaptık. Kimsenin tetikçisi değilim” dedi

HSYK tarafından yetkisi alınan Erzurum Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın yakın çevresine “Vicdanım rahat. Görevimizi yaptık” dedi. Şanal’ın, HSYK’nın ifadelerine başvurmadan yetkilerini almasına ise “Biz kafamıza göre hareket etmeyiz. Kanunlara, Yargıtay kararlarına göre hareket ederiz. Dünyanın hiçbir yerinde bir şüphelinin ifadesi alınmadan hakkında karar verilmez. Kaldı ki biz şüpheli değiliz. Biri hakkında ifadesi alınmadan dava açsak mahkeme dosyayı iade eder” sözleriyle sitemetti. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında “Ergenekon terör örgütüne üye olmak, tehdit ve iftira” suçlarından soruşturma açtığı için HSYK tarafından “yetkisini aştığı” gerekçesiyle bu görevden alınan Şanal, yakın çevresine yaşananları ve kendisiyle birlikte yetkileri alınan 3 meslektaşıyla ilgili konuştu. Şanal, Cihaner ile ilgili soruşturmada herhangi bir usulsüzlük olmadığını savundu. İşte Şanal’ın soruşturmaya ilgili yakın çevresine anlattıkları: “Bizim vicdanımız rahat. Görevimizi yaptık.
Yaklaşık iki ay kadar önce Cihaner ile ilgili delilleri ‘Gereğinin takdir ve ifası’ için Ceza İşleri GenelMüdürlüğü’ne gönderdim. Operasyondan birkaç gün önce “Kişisel suçtur, gereğinin yapılması’ diye yanıt gönderildi. Eğer bu yazıya rağmen bir işlem yapmamış olsaydımo zaman görevimi kötüye kullanmış olurdum.”

‘YETKİMİZİ AŞMADIK’
Şanal, HSYK’nın ifadelerine başvurmadan yetkilerini almasına şu sözlerle sitemetti: “Biz yetkimizi aşmadık. Prof. Dr. Erdener Yurtcan, ‘Savcılar yetkilerini aşmamıştır’ diyor. Ergenekon terör örgütüne üye olmak suçundan soruşturma yürütülüyor. Terör örgütüne üye olmanın görevle ne alakası var? Biz kafamıza göre hareket etmeyiz. Kanunlara, Yargıtay kararlarına göre hareket ederiz. Dünyanın hiçbir yerinde bir şüphelinin ifadesi alınmadan hakkında karar verilmez.”

‘ARAMALARA AVUKATLARI SONUNA KADAR EŞLİK ETTİ’
Anlatımlarında Başsavcı Cihaner’in makamında 2, evinde ise bir kameranın sürekli çekim yaptığını, el koyduğu delilleri kamera önünde mühürlediğini ifade eden Cihaner, “‘Başka bir savcı da gelsin’ deyince ‘Kimi isterseniz o gelsin’ dedim. Onun istediği bir savcı ve avukatı aramalara başından sonuna kadar nezaret etti. Başsavcı Cihaner’in eşi aracıyla gelmişti. Delil kaybı olmasın diye anahtara el konuldu. Gözaltı sırasında bir başsavcının nezarette kalmasını nezaketime yakıştıramadım. Çok yorgun olmama rağmen bir an önce mahkemeye intikal etsin, emniyetin nezaretinde kalmasın diye ifadesini aldım. Bu bile yanlış yerlere çekildi” diye konuştu.

“VURUN ABALIYA” DENİLDİ
“Yetkimiz kaldırıldı. Vurun abalıya denildi” diyen Şanal, Dosyanın gizli tanığı dahi deşifre edildi. Bakanlığın, cemaatin, Başbakan’ın tetikçisi yaptılar. Kimsenin tetikçisi değilim. ‘Cihaner ile arasında husumet var o yüzden soruşturma açtı’ dediler. Zerre kadar alakası yok. Cihaner’e ifadesini alırken 26 soru sordum. Sorulardan biri bile İsmailağa Cemaati ile ilgili değildi” dedi
aktifhaber

06 Mart 2010 18:59
Cihaner Ve Şanal Farkı

'Erzincan'daki Ergenekon Soruşturması' kapsamında günlerdir süren polemiğin sonunda görüntü kayıtları ortaya çıktı. Ak koyun kara koyun sonunda belli oldu.Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit İlişkili HaberlerTüm HaberlerMahkemeden Flaş AçıklamaCHP'den 'Savcısına' Göre ZiyaretSoruşturmada FLAŞ GelişmeHSYK Neden Rahatsız Oldu?

CİHANER'İN HSYK'SI VARSA ŞANAL'IN MİLLETİ VAR

Günlerdir süren polemiğin sonunda görüntü kayıtları ortaya çıktı. Ak koyun kara koyun belli oldu.

Erzurum Özel yetkili mahkemenin savcısı Osman Şanal yürüttüğü soruşturmayla ilgili olarak elindeki mahkeme kararıyla Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’e gidiyor.

Arama ve gözaltı yetkisi olduğu anlaşılan mahkeme kararını Başsavcı’ya tebliğ edip gereğini yapacaklarını gayet nazik bir dille ifade ediyor.

Başsavcı önce şaşırıyor mahkeme kararını görünce fark ettirmemeye çalışsa da az çok birazdan başına nelerin geleceğini anlıyor.

Diyalogun sonrasındaki gelişmeler nasıl bir hukuk devletinde yaşadığımızı gözler önüne seriyor.

Görüntü kayıtlarından izlediğimiz kadarıyla Başsavcı Cihaner kararı okuyunca önce bu kararın hukuk dışı olduğunu söylüyor direneceğini ifade edip, kendisini götürmek için fiziki güç kullanmak zorunda kalacaklarıyla Şanal’ı tehdit ediyor.

Cihaner’in bunları söylediği kişi de bir savcı. Üstelik yetki alanı içinde soruşturma yürüten özel yetkili mahkemenin savcısı.

Cihaner daha sonra savcının orada bulunmasına “eşkıyalık” diyor. Ayrıca savcının kendisine sunduğu mahkeme kararını da “eşkıyalık” olarak tanımlayarak bu karara imza atan hakime de “eşkıya” demiş oluyor.

Sonuçta ne yaptığını bilen, kararlı bir savcı görevini yapıyor. Başsavcının odasında arama başlıyor.

Arama sürerken bir hukuk devletinde olamayacak bir gelişme yaşanıyor.

Başsavcının cep telefonu çalıyor. Ve Cihaner telefonu açıp karşıdaki kişiye “başkanım” diye hitap ediyor.

Arayan; HSYK Başkanvekili Kadir Özbek.

Ve konuşmanın bir yerinde Cihaner Özbek’e “dün konuştuğumuz gibi” diyor.

Anlıyoruz ki Özbek ve Cihaner bu konuyla ilgili daha önce de görüşmüş.

Aklımıza şu soru geliyor.

Yoksa Cihaner; Erzincan’da yıllarca cemaat soruşturması kılıfıyla Adalet Bakanlığından bile habersiz yürüttüğü soruşturmayla ilgili de bazı önemli noktalarla bilgi alışverişi yapıyor muydu ?

Mesela Cihaner karı-koca kavgası diye başladığı ve cemaat soruşturmasına çevirip birçok ilde siyasetçiler ve belediye başkanları da dahil olmak üzere yüzlerce insanın telefonlarının dinlenmesine varan bu soruşturmayla ilgili bazı önemli yerlerle bilgi paylaşıyor muydu ?

HSYK Başkanvekilinin terör örgütü soruşturması sebebiyle şu anda tutuklu bulunan bir Başsavcıya yakın ilgisi insanın kafasını karıştırıyor doğrusu.

İsterseniz birkaç yıl geriye gidelim. Filmi biraz geriden başlatalım.

Tarih 12 Haziran 2007. İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduda 27 adet el bombası bulunuyor.

Bu olay Ergenekon soruşturmasının başlangıç noktası ve bu soruşturma Türkiye için bir dönüm noktası oldu.

Soruşturmanın başlamasından kısa süre sonra gelen gözaltılar ve tutuklamalar bu ülkede nelerin yaşandığını, kimlerin nasıl planları olduğunu gözler önüne serdi.

Ve Ergenekon soruşturmasından rahatsız olanlar özellikle bunun devletin içine sızmış cemaatlerin işi olduğunu iddia edip durdular, hala da bunu söylüyorlar.

Ve Ergenekon soruşturmasının başlamasından tam 20 gün sonra 2 Temmuz 2007’de yaşanan ilginç bir gelişme.

HSYK; 2 Temmuz 2007’de İlhan Cihaner’i Erzincan Başsavcılığı görevine atıyor.

Olabilir her savcı bir yerden başka bir yere atanabilir.

Ama ilginç gelişmeler bitmiyor.

Cihaner Erzincan’da Başsavcı olarak göreve başladıktan birkaç ay sonra kendisine gelen bir kadının, kocasından dayak yediğini söylemesi üzerine bir soruşturma başlatıyor ve bu soruşturma bir sürü ili kapsayan bir cemaat soruşturmasına dönüşüyor.

Ve bugün İlhan Cihaner’in tutuklu yargılanmasıyla sonlanan bu soruşturma kapsamında masum insanların evlerine silah ve bombalar yerleştirilmesine daha sonra buralara jandarma tarafından baskın düzenlenerek bu evlerin silahlı terör örgütünün hücre evleriymiş gibi gösterilmesine varan planlar, komplolar, tezgahlar kurulduğu ortaya çıkıyor.

Erzincan’da başlatılan soruşturmanın silahlı terör örgütü soruşturmasına dönüştürülerek masum vatandaşlara ve o bölgede görev yapan bazı devlet memurlarına tuzaklar kurulduğu ortaya çıkıyor.

O bölgeye atandığı zamanlama dikkat çeken Cihaner’in göreve başladıktan sonra imza attığı işler de hep İstanbul’da başlayan Ergenekon soruşturmasının seyrini takip ediyor.

Ümraniye’de Ergenekon silahlı terör örgütü iddiasıyla başlayan soruşturmanın hemen ardından Erzincan’da bir silahlı cemaat terör örgütü oluşturma planı ve bununla ilgili komplolar üzerine kurulu bir soruşturmanın düğmesine basılması ilginç değil mi ?

Gizli tanıklar Erzincan’da yaşanan tüyler ürpertici kirli tuzakları bir bir deşifre etti.

İşte bu sebeple hazırlanan iddianamenin 2 numaralı sanığı olan Başsavcı Cihaner’e kendisini ilginç bir zamanda oraya atayan HSYK’nın sahip çıkması bir hukuk devletinde olabilecek bir olay mı ?

Ve HSYK’nın İlhan Cihaner’e sahip çıkarak onunla ilgili soruşturma yürüten Erzurum Özel Yetkili Mahkemenin bütün savcılarını görevden alması düşündürücü değil mi ?

HSYK’nın daha önce de Ergenekon savcı ve hakimlerini görevden almak için girişimde bulunduğunu herkes biliyor.

Ortaya çıkan görüntülerde HSYK Başkanvekilinin Başsavcı Cihaner’i telefonla araması şimdi normal mi ?

Tabi şu da dikkatten kaçmamalı ki; Cihaner bu soruşturmanın 2 numaralı sanığıysa Erzincan’da bulunan 3. Ordu’nun komutanı Orgeneral Saldıray Berk iddianamenin 1 numaralı sanığıdır.

Yani Cihaner’den büyük Berk vardır.

Şimdi her şey ortaya çıktığında devreye giren ve gücünü kullanan HSYK acaba bütün bu süreç devam ederken de devrede miydi ?

Son olarak Milli Savunma Bakanına bir not;

Yürüttüğü yanlış strateji sonucu Erzurum savcılarını HSYK’ya kurban veren Adalet Bakanı gibi olup biteni seyretmek yerine, 926 sayılı TSK Personel Kanununun gereğini yerine getirtip şu an haklarında terör örgütü sanığı oldukları iddiasıyla soruşturma olan komutanları açığa aldırın. Bu yetki sizdedir. Bu konuda Genelkurmay Personel Başkanlığını çalıştırın.

ABDULLAH ABDULKADİROĞLU / SAMANYOLUHABER

Savcı Şanal'dan Turgut Kazan için suç duyurusu
17:50 - Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından Erzincan Ergenekon soruşturmasın sürdürürken görevden alınan Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal, tutuklu bulunan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in avukatı Turgut Kazan'ın bir konuşmasında, "Erzurum'da bir 'militan'ın dosyayı kaçırması olayı var" sözlerinden dolayı suç duyurusunda bulundu. 06.03.2010 ERZURUM netgazete

08 Mart 2010
Savcı Bozkurt Böyle Tehdit Edildi
Erzincan'daki Ergenekon yapılanmasını ilk kez fark eden ve konunu üzerine giden İliç eski Cumhuriyet Savcısı Bayram Bozkurt, böyle tehdit edilmiş...


Erzincan'da bir kısım korucunun kendisini arayarak, Kemah'taki teröristlerin Karadeniz'e bilinçli bir şekilde geçirildiğini söylediğini anlatan Savcı Bozkurt, "Korucular, orada bulunan tank tarafından termal kamerayla görüntülendiği halde atış yapmadığını söyledi. Daha sonra o tankın olduğu yerde çalışan bir teğmen bana aynı şeyi söyledi" dedi. İhbarlar üzerine olayı Erzincan valisi, emniyet müdürü ve başsavcıyla paylaştığını belirten Bozkurt, "Olayın Alay Komutanlığı'nı ilgilendirdiğini söyleyen Başsavcı beyin, 'Bunu neden gidip vali ve emniyet müdürüyle paylaştın. Başına bela aldın' şeklinde bir yaklaşımı oldu. İlk başta buradan bir soğukluk oldu aramızda" şeklinde konuştu.

SAVCIYA 17 SORUŞTURMA

Erzincan'da yaşanan garip ve hukuk dışı uygulamalar konusunda incelemeler yaptığı için hakkında 17 ayrı suçlamayla soruşturma açıldığını belirten Bozkurt, "Bu soruşturmalar Adalet Bakanlığı'na bildirilmeden yapıldı. Bu soruşturma yapılırken Jandarma istihbaratın elemanları, tebligat yapılmaksızın insanları evlerinden alarak götürdü. Bu insanların çoğu da asker insanlar. Mesela Recep Gençoğlu. Jandarma komutanı Yılmaz Sandal ve onların emrinde çalışan askerleri aleyhimde tanık olarak kullandılar" dedi. Durumu Adalet Bakanlığı fark edince dosyayı Erzincan savcılarının elinden alarak müfettiş gönderdiğini ifade eden Bozkurt, "Müfettişler, soruşturmalar ve iddialarla ilgili herhangi bir somut bilgi elde edemedi. 17 iddianın 16'sı takipsizlikle sonuçlandı" şeklinde konuştu.

İLİÇ EN UYGUN YER

Ergenekon'un Erzincan yapılanması için görev yaptığı İliç'in çok büyük önem taşıdığını söyleyen Bozkurt, "Görev yaptığım İliç İlçesi terör örgütlerinin geçiş güzergahında. Teröristler, Tunceli kesiminden Karadeniz'e buradan geçiyorlar. Aynı zamanda çeşitli halk kesimlerinin de birarada yaşadığı bir yer. Burada Alevi ve Sünni vatandaşlarımız beraber yaşıyorlar. Dolayısıyla karışıklığa çok müsait bir bölge. Bu nedenle herkesin gözü burada" dedi.

İKİNCİ BAŞBAĞLAR'I YAPACAKLARDI

Görev yaptığı dönemde bölgedeki Ergenekon yapılanmasının Başbağlar katliamına benzer bir çalışma içinde olduğundan şüphelendiğini belirten Bozkurt, "Bunu ilgili kişiler, şüpheliler ifadelerinde beyan ettiler. Soruşturması devam ediyor. Bununla ilgili tutuklamalar oldu. Bir asker tutuklandı. Bunlar somut olan şeyler. O bölge Alevi ve Sünni vatandaşlarımızın beraber yaşadığı bir bölge. Dolayısıyla karışıklığa çok müsait bir bölge. Başbağlar köyü benim çalıştığım yere 15-20 km uzaklıkta. Halka gayri resmi olarak dağıtılan silahlar var. Kimler hangi yetkiyle bu silahları dağıtıyorlar? Bunlar normal savunma silahı değiller. Korucu olmaları için verilen silah değiller. Bunlar uzun namlulu silahlar, füze atan silahlar" diye konuştu.

MÜHİMMAT DAĞITIYORLARDI

Görev yaptığı bölgede Alevi ve Sünni vatandaşların yaşadığı köylere mühimmat dağıtıldığını gördüğünü belirten İliç eski Savcısı Bayram Bozkurt, "Bunu yapanlar, şahısların vermiş olduğu ifadeye göre JİTEM. Onlar jandarma geldi, asker geldi bize verdi diyorlar" dedi. Soruşturma kapsamında bölgede bulunan mühimmatların kendisini haklı çıkarttığını ifade eden Bozkurt, "Sadece köy muhtarında değil birçok yerde verilmiş mühimmat olabilir" dedi.

JANDARMA GELMEDİ

Erzincan'daki Ergenekon yapılanmasını fark ettikten sonra resmi makamlara yazılar iletmiş olmasının bazı kesimler tarafından fark edildiğini belirten Bozkurt, "Bunun akabinde peşime birkaç tane istihbaratçı takıldı. Sürekli beni takip ediyorlardı. Onlardan biri Şenol Bozkurt" dedi. O dönemde Kemah'ta kimliği belirsiz kişiler tarafından, uzun namlulu silahlarla önünün kesildiğini söyleyen Savcı Bozkurt, "Kemah İlçesi Tuzladeresi mevkiinde arabam kurşunlandı. Bu saldırıdan şans eseri kurtuldum. Ancak saldırı sonrası olay yerine o bölgeden sorumlu kolluk kuvveti de gelmedi" dedi.

İfadelerini değiştirseler de artık anlamı yok

Gizli tanıkların üzerinde ne kadar baskı olduğunu artık bütün basın yayın organlarının yazdığını söyleyen İliç eski Cumhuriyet Savcısı Bayram Bozkurt, "Sürekli birileri tarafından farklı ifade vermeleri ve ifadelerini geri çekmeleri isteniyor. Bu suçtur. Yetkililerin harekete geçmesi lazım. Kim bu gizli tanıkları alıp İstanbul'a, Ankara'ya götürüyor. Bu kişiler hakkında yasal sürecin başlaması lazım. Çünkü yürüyen bir soruşturmayı açıkça etkileme çalışması var. Bu gizli tanıklar, yeni atanan savcılar tarafından da şüpheye mahal verilmesin diye ifadeleri alındı. Bu saatten sonra ifadelerini değiştirmelerinin pek bir anlamı yoktur. Çünkü artık basına da çıkmıştır ifadeleri. Dolayısıyla artık biz kandırıldık, şöyle oldu, böyle oldu demelerinin ben artık bir anlam ifade edeceğini sanmıyorum" dedi. Yargılıyı etkilemek gibi bir niyetinin olmadığının altını çizen Bozkurt, gizli tanıklarla ilgili kararın mahkeme tarafından verileceğini sözlerine ekledi.

Gizli tanık Efe ben değilim

Savcıların elinde somut delil olmasa davanın açılamayacağını belirten Bozkurt, "Bazı kesimler tarafından iddianamenin tamamen gizli tanık ifadele-rine dayandırıldığı üzerine yorumlar yapılıyor. Ben buna katılmıyorum. İddianame sadece tanık beyanı üzerine kurulamaz. 13-14 tane gizli tanık var. Vermiş oldukları beyanlar da birbirleriyle tutarlı" dedi. Kendisinin de gizli tanıklar içinde olduğunu iddia edenlerin yanıldığını belirten Bayram Bozkurt, "Ben gizli tanık 'Efe' değilim. İfade vermem için gizli tanık olmama gerek yok. Gerekirse gider ifade veririm" şeklinde konuştu.

Kaynak: Yeni Şafak

12 Nisan 2010 18:31
Savcıyı Tartaklayan Bakın Kimmiş
YARSAV'ın organize ettiği Ankara Adliyesi'ndeki 28 Şubat tarzı Yargı Brifinginde çıkan arbedeyle ilgili şok ayrıntılar ortaya çıktı...
Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

YARSAV'ın organize ettiği Ankara Adliyesi'ndeki 28 Şubat tarzı Yargı Brifinginde çıkan arbedeyle ilgili şok ayrıntılar ortaya çıktı.

Ankara Adliyesi'nde hakim ve savcıların sorunları konuşulması gerekirken, YARSAV tarafından Anayasaya karşı Brifinge çevrilen toplantıya tepki gösteren bir Cumhuriyet savcısı salondan apar topar atılmıştı. O savcıyı salondan atan korumanın görevi ortaya çıktı.

Toplantının başlamasınan hemen önce savcı ayağa kalkarak, "Burası Adliye, burada hakim ve savcıların sorunları konuşulması gerekiyor. Buraya yargıtay ve danıştaydan bindirilmiş kıtalar getirmişsiniz. Hakim ve savcılar için oturacak yer bile kalmamış" dedi. Bunun üzerine bir bayan koruma savcının üzerine atlayarak, sert biçimde itti, bağırdı ve salondan atılması için diğer polislere adeta talimatlar yağdırdı.

Sözkonusu korumanın salondaki güvenlikle ilgili hiçbir sorumluluğu bulunmuyor.

Savcıya saldıran bayan korumanın Danıştay'da çalışan bir YARSAV üyesinin koruması olduğu belirlendi. Saldırgan Koruma'nın, Danıştay 4. Dairesi Başkanı ve YARSAV üyesi Miyase Engin Kumrulu'nun koruması olduğu ortaya çıktı. Salondaki Danıştay, Yargıtay ve HSYK üyelerinin dışında kalan hakim ve savcılar, olaya şiddetle tepki gösterdi. Çok sayıda hakim manzara karşısında salonu terketti.
aktifhaber

Baykal Hakkında 3 Yıla Kadar Hapis Talebi

Başsavcı Engin "Yapamaz" dedi, ama savcı Zekeriya Öz, Baykal için fezleke hazırlamaktan vazgeçmiyor.
Başsavcı Engin "Yapamaz" dedi, ama savcı Zekeriya Öz, Baykal için fezleke hazırlamaktan vazgeçmiyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün Baykal hakkında fezleke hazırlayamayacağını söyledi, ancak 100 sayfalık bir fezlekenin bittiği konuşuluyor. İddialara göre Baykal bu fezlekede yargıya etki ederek örgütün siyasi kanadını oluşturmakla suçlanıyor ve 3 yıla kadar hapis talep ediliyor.

YARGILANMASI İÇİN FEZLEKE HAZIRLIYOR
CHP eski lideri Deniz Baykal hakkında 'yargıya etki' incelemesi başlattığını ve polisin bu konuda bir rapor hazırladığını daha önce açıklayan Ergekon savcısı Zekeriya Öz'ün, Baykal'ın dokunulmazlığının kaldırılarak TCK 288'e göre üç yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanması için fezleke hazırladığı öğrenildi.

TBMM'YE GÖNDERECEK
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in 'Milletvekili dokunulmazlıkları hakkında işlem yapma yetkisi bende' demesine rağmen Öz'ün yasal dayanaklarıyla soruşturma hakkı bulunduğuna yönelik bilgilerle birlikte fezlekeyi önümüzdeki günlerde TBMM'ye gönderecek.

SİSTEMLİ ŞEKİLDE YARGIYA MÜDAHALE
BTCK'nın 288'nci maddesine göre yargılanması amacıyla hazırlanan fezlekeye göre Baykal'ın adil yargılamayı etkilemek amacıyla beyanda bulunmaktan 3 yıla kadar hapsinin istenmesi gündemde. Baykal'ın kendisini 'olsa olsa meraktan sormuşumdur' şeklindeki savunmasının aksine sistemli şekilde yargıya müdahale girişiminde bulunduğunun iddia edildiği kaydedildi.

'ERGENEKON'UN AVUKATIYIM' SÖZÜ DE YER ALACAK
100 sayfadan oluştuğu öğrenilen fezlekede, Baykal'ın yargıyı etkileme suçunun yanı sıra Tuncay Güney'in ifadesi kapsamında MİT tarafından hazırlanan Ergenekon şemasında örgütün siyasal kanadında yer aldığı iddiasının, ve 'Ergenekon'un avukatıyım' sözlerinin de yer alacağı kaydedildi aktifhaber

Andıç Soruşturması Çolakkadı'da
18 Ağustos 2010
Ergenekon'da kritik soruşturmaları yürüten Zekeriya Öz'e yaptığı "Yıprandın, soruşturmalardan çekil" baskısından sonuç alamayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin operasyon yaptı.

Orgeneral Hasan Iğsız'a da uzanan andıç soruşturmasını yürüten Savcı Öz by-pass edildi. Başsavcı Engin, Öz'ün şüphelileri sorgulamasının önüne geçti...

Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün yürüttüğü "İnternet Andıcı" soruşturmasında ilginç bir gelişme yaşandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, soruşturmada adı geçen generallerin ifadesini almak için Özel Yetkili Başsavcı vekili Turan Çolakkadı'yı görevlendirdi. Engin, bu görevlendirme için Adalet Bakanlığı'nın 1 Ocak 2006 tarihli genelgesini gerekçe gösterdi. Ergenekon Savcısı Öz, "İnternet Andıcı" soruşturmasında 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, YAŞ kararıyla tümgeneralliğe terfi eden Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu ve Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu'nu 2 Ağustos'ta şüpheli sıfatıyla ifade vermeye çağırmıştı

Kaynak:Sabah

A.Cengiz Savcı Öz'e Baskı Yapıyor
20 Ağustos 2010
Kara Propaganda siteleriyle ilgili soruşturma dosyası Ergenekon Savcısı Öz’den alınmak isteniyor. 4 gün önce resmi yazı ile istenmesine rağmen Öz dosyayı vermezken, yeni iddialar gündeme geldi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ile Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun da aralarında bulunduğu 19 kişinin şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığı İnternet Andıcı soruşturma dosyasını Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’den almak için baskrı yaptığı öğrenildi. Çok sayıda gözaltı kararı çıkınca Balyoz dosyasının savcılarını dosyadan alarak operasyonları durduran Başsavcı Engin’in, aynı operasyonu Savcı Öz’e yapmak istediği ortaya çıktı.

ÖNCE TELEFONLA BASKI SONRA...

Ergenekon Savcısı Öz’e, İnternet Andıcı soruşturması kapsamında Orgeneral Iğsız’la birlikte 19 şüpheliyi ifadeye çağırmasının ardından baskı yapılmaya başlandığı öğrenildi. İfadeye çağırma işleminin hemen ardından Başsavcıvekili Turan Çolakkadı’nın izinli olması nedeniyle vekalet eden Savcı Selim Berna Altay, dosyayı Savcı Öz’den istemiş ancak Öz vermemişti. Dosyayı göndermemekte direnmesi ve şüphelilerin ifadelerini almaya devam etmesi üzerine Başsavcı Engin’in bu süre içinde araya Başsavcıvekili Çolakkadı’yı sokarak telefonla defalarca Savcı Öz’e baskı yaptığı iddia edildi.

VEKİLİN VEKİLİNE ZORLA İMZA

Telefon baskısı ve Başsavcıvekilliğine vekalet eden isimler vasıtasıyla yapılan baskının sonuç vermemesi üzerine Başsavcıvekili Turan Çolakkadı’nın iznini yarıda keserek Beşiktay Adliyesi’ne geldiği ve bir dizi girişimde bulunduğu ortaya çıktı. Çolakkadı’nın burada dosyanın Savcı Öz’den alınmasıyla ilgili kendisi hazırladığı bir yazıyı geçici görevle kendi yerine bakan Savcı Rasim Işıkaltın’a zorla imzalattığı öne sürüldü. Işıkaltın’ın yazıyı onaylamak istemediği ve Çolakkadı’ya ‘’Başsavcıvekili sizsiniz. İzinden dönünce siz imzalarsınız’’ dediği öne sürüldü.

GENARALLERİN DOSYASINI VER

Ancak tüm direnmelerine rağmen Çolakkadı’nın yazıyı Savcı Işıkaltın’a imzalattığı öğrenildi. Savcı Rasim Işıkaltın imzalı ve üzerinde kırmızı renkli ‘GÜNLÜK’ ibaresi taşıyan 16.08.2010 tarihli 2 sayfalık yazıda, soruşturma dosyasının generallerle ilgili kısmının


En son Ekim tarafından Sal Nis 13, 2010 4:45 am tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Mar 12, 2010 8:09 pm    Mesaj konusu: Yargıtay Üyesinden Açıklama Alıntıyla Cevap Gönder

24 Mart 2010
Şamil Tayyar/Star
Yalçınkaya neden susuyor?

Yargıtay binasında yer alan Siyasi Partiler Bölümü’nden şimdi Ergenekon sanığı olan Erzincan eski Başsavcısı İlhan Cihaner’e dinlendiğine ilişkin mahkeme kararının fakslandığı yolundaki Vakit Gazetesi’nde çıkan haber, ortada kaldı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın bu konuda nasıl yol izlediğini bilmiyoruz. Özellikle kapatma davalarında izlediği yönteme ilişkin ağır eleştiriler yöneltsem de kişisel olarak, başsavcının böyle bir faksı çektiğine inanmıyorum.

Ancak, başsavcının hem kendini hem kurumunu töhmet altında bırakan bu duruma açıklık getirmesinin görevi olduğunu kanaatindeyim.

Gizli mahkeme kararını kim faksladı?

İŞTE O FAKS İŞTE O HABER

Yargıtay binasında yer alan Siyasi Partiler Bölümü'nden İlhan Cihaner'in telefonunun dinlendiğine yönelik mahkeme kararı İlhan Cihaner'e fakslanmış. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na ait 0 312 425 99 .. numaralı telefondan 31 Aralık 2009 tarihinde saat 14:03'te Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'e faks çekilmiş.



İLHAN CİHANER NEDEN DİNLENMİŞ?

İlhan Cihaner'e gönderilen faks metninde, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı yer alıyor.

Kararda; Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişlerinin 14 Ekim 2008'de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurarak Ergenekon soruşturması kapsamında 50 hakim ve savcının iletişimin tespiti ve dinlenmesini talep ettiği görülüyor. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi de, söz konusu talebin ardından Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in ev, iş ve cep telefonlarını dinlemeye almış.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi kararında; “Ergenekon Terör Örgütü'nün hiyerarşik bir yapıya ve çok katı bir disiplin içerisinde olması ve bu sebepten ötürü örgüt üyelerinin örgüt içinde sadece kendi bilmeleri gereken kimselerle irtibatlı olabilmelerine izin verilmesi ve örgütün diğer üyelerini tanımalarına izin verilememesi, örgütün amaçları doğrultusunda kamuoyunda infiale sebep olabilecek nitelikte eylemler gerçekleştirebilecek kadar tehlikeli olması, başka yöntemlerle suçluların ve eylemlerinin ortaya çıkarılmasının mümkün bulunmaması nedeniyle talep doğrultusunda karar verilmesi gerekmiştir” deniliyor.

YALÇINKAYA VE EMİNAĞAOĞLU SUSKUN KALDI

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ve Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, İlhan Cihaner'e süren soruşturmayla ilgili neden faks çekildiği ve söz konusu faksın içeriği hakkında konuşmaktan kaçındı
aktifhaber

Trabzon Adliyesi'nde savcının odası yandı!
13:40 - Trabzon Adliyesinde çıkan yangın hasara yol açtı. Alınan bilgiye göre, Trabzon Adliyesi'nin 2. katında, basın ve cezaevinden sorumlu Cumhuriyet Savcısı Birol Çelik'in odasında, henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Odadaki komodin ile savcı Çelik'in masasındaki dizüstü bilgisayarda hasar oluştu. 16.03.2010 TRABZON netgazete

12 Mart 2010
SAVCI BİLİRKİŞİYİ BÖYLE KANDIRDI
İP Genel Merkezi’ni arayan polisler hakkında dava açan savcı Özden, rapor hazırlattığı bilirkişi heyetine İstanbul 11. Ağır Ceza’nın kararını vermemiş...

İP Genel Merkezi’ni arayan polisler hakkında dava açan savcı Özden, rapor hazırlattığı bilirkişi heyetine İstanbul 11. Ağır Ceza’nın kararını vermemiş...

Ergenekon kapsamında İşçi Partisi Genel Merkezi’nde arama yapan 10 polis hakkında, ‘görevi kötüye kullanma’dan 3 yıl hapis istemiyle açılan davada yeni bir skandal patlak verdi. Savcı Abbas Özden’in davayı açmak için oluşturduğu bilirkişi heyetine, 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin arama kararını vermediği, bilirkişinin de “Arama kararı yok” diye polisleri suçlu gösteren bir rapor hazırladığı ortaya çıktı.

SKANDAL 1: BİLGİSAYAR ARAMASI YOK

İP’in şikayeti üzerine davayı açan Ankara Cumhuriyet Savcısı Abbas Özden’in, iddianamesine dayanak yaptığı bilirkişi raporunu, eksik evrak üzerinden hazırlattığı ortaya çıktı. Savcı Özden tarafından oluşturulan Ankara Üniversitesi’nden uzmanların hazırladığı bilirkişi raporunda ve iddianamede, “bilgisayarların incelenmesi ve el konulması için mahkeme kararı olmadığı” savunuldu. Ancak dosyada, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu işlemler için verdiği karar var.

EL KOYMA KARARINDAKİ AÇIK İFADE

21 Mart 2008 tarih ve 425 sayı numarası ile İstanbul 11. Ağır Ceza’nın verdiği karara Savcı Özden’in iddianamesinde de bilirkişi raporunda yer verilmiyor. Bilgisayar ve diğer bilişim malzemeleri ile ilgili olarak işlem yapılması için İstanbul 11. Ağır Ceza’nın verdiği kararda “D.İş 2008-421 sayılı karar doğrultusunda elde edilecek olan iletişim-bilişim malzemeleri olan bilgisayar kütüklerinde, disket, CD ve kayıt yapabilen elektronik cihazların incelenmesi ve tetkiklerinin yapılabilmesi amacıyla CMK 134 maddesi gereğince incelenmesine karar verildi” şeklinde açık bir ifade bulunuyor.

SKANDAL 2: GECE ARAMASI YOK

Abbas Özden’in iddianamede ikinci bir usulsüzlük olarak gördüğü ve “Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılmaz” sözleriyle savunduğu görüşünün ise, kararı veren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi ile çeliştiği belirlendi. Polise gönderilen Özel Yetkili 11. Ağır Ceza’nın arama kararında aramaların iş bitene kadar “duruma göre gece dahil” en fazla 24 saat boyunca sürdürülmesi vurgusu yapılıyor.

SKANDAL 3: SAVCI YETKİSİZ!

Abbas Özden, İstanbul Özel Yetkili Mahkemesi’nin Ankara’da arama kararı vererek yetkisinin aştığı yönündeki iddiasının ise bugüne kadar tek merkez tarafından yönetilen DHKP-C, El-Kaide, MLKP, KCK ile organize suç ve narkotik şebekelerine yönelik tüm operasyonların yanlış usulle yapıldığı sonucuna götüreceğine dikkat çekildi. Abbas Özden’in iddianamesine karşı mütalaa hazırlayan profesörler heyeti ise özel yetkili savcıların CMK 251-3 maddesi gereği, sınırlandırma olmaksızın her türlü soruşturmayı ülke genelinde yapabileceğini savundu.

Polis üzerinden operasyon

Ankara Cumhuriyet Savcısı Abbas Özden, “İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla İP Genel Merkezi’ni arayan polisler görevi kötüye kullandı” iddiasıyla aramalara katılan 10 polis hakkında dava açtı. Abbas Özden, Özel Yetkili İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yazılı emrini yerine getiren polislerin görevlerini kötüye kullandıklarını iddia ederken, “İstanbul mahkemeleri, Ankara’da arama kararı veremez” ve “Gece arama yapılması için karar verilmez”, “Arama kararında bilgisayarlara el konulması yok” tezlerini savunmuştu. Ergenekon davası için kritik öneme sahip davada, mahkeme, savcının iddialarını yerinde bulursa, halen soruşturması devam eden avukat Serdar Öztürk ve emekli Albay Levent Göktaş hakkındaki arama kararlarını da etkileyecek. Serdar Öztürk’ün ofisinde yapılan aramada Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı İrtica ile Mücadele Eylem Planı, Levent Göktaş’ın ofisinde de kamuoyunda ‘51 nolu DVD’ olarak bilinen şantaj görüntüleri içeren deliller bulunmuştu.

Kaynak: Star


12 Mart 2010 20:46
Cihaner'den Akıl Almaz Teklif
Türkiye içinde sınırsız dokunulmazlık, İstediği devlet dairesinde iş imkanı, akıl dahi edemeyeceği kadar para, yepyeni bir kimlikle bambaşka bir hayat... Bunlar bir seçim vaadi değil ...

Türkiye içinde sınırsız dokunulmazlık, İstediği devlet dairesinde iş imkanı, akıl dahi edemeyeceği kadar para, yepyeni bir kimlikle bambaşka bir hayat...

Bütün bunlar bir seçim vaadi değil. Bunca teklif bir kahve işletmecisine yapıldı. Karşılığında ise kendisinden yalancı şahitlik yapması yani, kişiliğini satması ve masum insanlar aleyhinde ifade vermesi istendi.

Vaatte bulunduğu ileri sürülen kişi Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner. Millete İhanet Planı'nı Erzincan'da uygulamaya çalıştıkları ileri sürülen ekipten biri olmakla suçlanıyor. Bütün bu vaatler de zaten bu komployu uygulamak için adam bulmak için...

Bütün bu iddialar Erzincan'daki Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan bir belgeden. İfadenin sahibi ve bu akıl almaz tekliflerin muhatabı kahveci Ömer Bayşan. Okuma yazma bilmediği için tekliflerin bizzat yüzüne okunduğunu söylüyor. İddiasına göre yalancı şahitlik teklifi yapılırken odada olanları da sayıyor.

Bayşan tekliflerin bizzat Cihaner tarafından yapıldığını ileri sürüyor. Delil klasörlerindeki iddiasına göre, açıkça "istediklerimizi söyle, hayatın kurtulsun" deniliyor.

Dokunulmazlık vaadedilen şahsa, acil durumlarda irtibatın sağlanması için 500 TL verilerek yeni bir cep telefonu alması da isteniyor. Bayşan işbirliğinden sonra kendileriyle nasıl irtibat kuracağının anlatıldığını da söylüyor. Taktik şu: Şifreli konuşalım, buluşmak için " Abi çay içebilir miyiz?" şifresini kullanalım.

Deşifre olmamak için Başsavcı ve İstihbarat Müdürü ile şehir içinde görüşmesi yasaklanıyor. Bayşan ifadesinin sonunda Başsavcı Cihaner tarafından kandırıldığını komplo kurmak için kendinin kullanıldığını söylüyor. Bayşan şu anda Cihaner'den davacı.
aktifhaber

12 Mart 2010
Yargıtay Üyesinden Açıklama
Ömeroğlu, Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılarının; Yargıtay, Danıştay, HSYK üyeleri de dahil kişisel suç işleyen herkes hakkında soruşturma açabileceğini söyledi.

Haber Türk’ün yayınına katılan Yargıtay Üyesi Nihat Ömeroğlu, yargının yetkilerini eleştirdi. Ömeroğlu, Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılarının; Yargıtay, Danıştay, HSYK üyeleri de dahil kişisel suç işleyen herkes hakkında soruşturma açabileceğini söyledi.

Ömeroğlu, ‘Erzurum özel yetkili cumhuriyet başsavcılarının yetkileri, yürüttükleri soruşturma nedeniyle ellerinden alındı. Yasal anlamda onların bu konuda yetkili olduğunu düşünüyor musunuz? Birinci sınıf bir savcıyı yargılama yetkisi adli mahkemelerde mi yoksa yüksek yargıda mı?’ sorusuna şöyle cevap verdi:

‘Özel yetkili cumhuriyet savcılarına ve özel yetkili mahkemelere çok geniş bir yetki verilmiştir. Anayasamızda ve uygulamalarda kanun söz konusudur. Bunlar değişmediği sürece savcılarımız ve mahkemeler buna uymak zorundadır. Görevden dolayı eğer görevi nedeniylede işlenmiş olsa bu mahkemelerde yargılanacağı söyleniyor. Tek istisnası 250’nin 3. Bendinde Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yapacağı hükümler saklıdır denilmiş. Burada kişisel suçların ayrılması söz konusudur. Bu bir kişisel suçtur, kişisel suçtan dolayı da birinci sınıf hakim ayırımı olmadan bunlara direk olarak işlem yapılır.’
aktifhaber

12 Mart 2010
Cihaner'in Avukatından Açıklama
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in avukatı Hamit Sekman'dan açıklama...

Erzincan'daki Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in avukatı Hamit Sekman, Paradise Pastanesi'nin sahibinin oğullarının avukatlığını yapmadığını açıkladı.

Geçen Salı günü Erzincan'daki Paradise Pastanesi'ne arama yapan terörle mücadele ekipleri H.E.'nin oğulları A. E. ile E.E.'yi göz altını almıştı. Gözaltı sonrasında avukat Sekman, A.E. ve E.E.'nin durumları hakkında basın mensuplarına açıklama yapmıştı. Basında da Sekman'ın A.E. ve S.E.'nin avukatı olarak ismi çıkmıştı. Hamit Sekman, olay günü müvekkili Cihaner ile ilgili Erzurum Adliyesi'nde bulunduğunu ve ancak söz konusu şahısların avukatlığını yapmadığını ifade etti. Sekman, gözaltındaki kardeşler ile ilgili olarak yaptığı açıklamanın ise yanlış anlaşıldığını dile getirdi.
aktifhaber

İliç Savcısı, tecavüzcü olarak gösterilmeye çalışılmış
18:00 - Erzincan soruşturması iddianamesinin ek dosyalarında yer alan gizli tanık "Munzur"un ifadelerinde dikkat çekici iddialar bulunuyor. İddiaya göre; Şenol isimli bir başçavuş, tecavüze uğrayan bir kadına, "Sana yedi tane isim vereceğim, bu isimlerin tamamını ek ifadende sana zorla tecavüz etmişler gibi söyleyeceksin" demiş. 7 isim arasında eski İliç Savcısı Bayram Bozkurt da var. 15.03.2010 ANKARA
netgazete

17 Mart 2010
Cihaner'in Avukatı Çekildi
Erzincan'daki Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Başsavcı İlhan Cihaner'in Avukatı Hamit Sekman davadan çekildi.

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in Avukatı Hamit Sekman, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dilekçe vererek Cihaner'in avukatlığından çekildiğini açıkladı.

Cihan'a konuşan Avukat Sekman, mahkemeye herhangi bir gerekçe bildirmediğini ancak son günlerde yaşanan olaylar nedeniyle davadan çekilmek istediğini söyledi. Sanık gibi görüldüğünü ifade eden Sekman, bugünden itibaren Cihaner'in avukatı olmadığını kaydetti.
aktifhaber

30 Mart 2010
Sahte çürük raporu soruşturmasında tutuklanan askeri hakim Ahmet Zeki Üçok, Ergenekon savcısı tarafından sorgulandı

Sahte çürük raporu soruşturmasında tutuklanan askeri hakim Ahmet Zeki Üçok, Ergenekon soruşturması kapsamında savcılık tarafından ifadesi alındıktan sonra tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildi.

Tutuklanmadan önce Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) sızma girişimi olarak değerlendirilen 'Karargahevleri' soruşturmasını yürüten Üçok, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz tarafından ifadesi alındıktan sonra tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi.
Tutuklu bulunduğu cezaevinden sabah saatlerinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine getirilen Üçok, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün odasına alındı.

Üçok'un, yaklaşık 11 saat boyunca savcı Öz'e ifade verdiği öğrenildi.

Hakim Albay Üçok, savcılık ifadesinin ardından tutuklanması istemiyle İstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edildi.
aktifhaber

02 Nisan 2010
Başsavcının Sesi Nerden Çıktı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin'in, Tuncay Özkan'dan talimat alırken çekilen ses kaydını kim kaydetti? O ses kaydı nereden çıktı?

Aykut Cengiz Engin'in ses kaydı nerede bulundu? Kim kaydetti?

İnternete düşen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'le Tuncay Özkan'ın konuşma kaydının 31.10.1999 yapıldığı ortaya çıktı.
Konuşmanın Ergenekon Sanıklarından Adnan Bulut'un Beylikdüzü'ndeki ikametinde yapılan aramada bulunduğu belirlendi.

23.09 2008'de yapılan sorguda Tuncay Özkan'a Adnan Bulut'un kim olduğunun sorulduğu öğrenildi.

Adnan Bulut Tuncay Özkan'ın tv kanalında üst düzey yöneticilik yapıyordu.

Kanala yapılan baskının sonrasında bir süre gözaltına alınan Bulut savcılar tarafından sorgulandı.

Adnan Bulut'a ait Büyükçekmece Beylikdüzü’ndeki ikametinde evinde bulunan ve üstüne “POİNT” yazan CD’nin incelemesinde, içinde “AYKUT” yazan ses dosyası da Tuncay Özkan'a soruldu.

Ses kaydında Ahmet Tuncay Özkan ile Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin'in konuştukları belirlendi.

Özkan'a bu ses kaydını kendisinin mi kaydettiği, neden kaydettiği de soruldu.

ŞTE O ŞOK DİYALOG

Tuncay Özkan ve Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin arasındaki telefon görüşmesi:
Tuncay Özkan'ın talimatıyla Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin tarafından yürütülen bir soruşturmanın ses kaydını dinliyoruz.
TUNCAY ÖZKAN: sevgili dostum, nasılsınız?
A. CENGİZ ENGİN: Tuncay bey iyi günler, siz nasılsınız?
TUNCAY ÖZKAN: İyi günler, sağ olun.
A. CENGİZ ENGİN: Yerinizde misiniz?
TUNCAY ÖZKAN: Buyurunuz.
A. CENGİZ ENGİN: Bu şeyde bir kaç gündür okuyoruz, zaten eskiden beri takip ederim, notlar alırım hep şeyde.
TUNCAY ÖZKAN: Radikal'deki şeyleri.
A. CENGİZ ENGİN: Bu şimdi, dairedeyim zaten, sorgulamayı başından sonuna kadar talimatınızla yürütüyoruz.
TUNCAY ÖZKAN: Evet,
A. CENGİZ ENGİN: Basına bir çokları böyle yalan yanlış yansımış.
TUNCAY ÖZKAN: hı hı,
A. CENGİZ ENGİN: Siz nerden aldınız bilemiyorum o bilgileri de,
TUNCAY ÖZKAN: Hı hı,
A. CENGİZ ENGİN: Şimdi siz bu işi baştan sona kadar takip ediyorsunuz ya.
TUNCAY ÖZKAN: Evet.
A. CENGİZ ENGİN: Bana böyle sorulmasını isdediğiniz, gerçi biz çok mufatsal şeyler hazırladık zaten.
TUNCAY ÖZKAN: Anlıyorum
A. CENGİZ ENGİN: Bir bölümünü de şeye de gönderdim, bunları sorun diye. Emniyet müdürüne. Hatta Baltacı'yı da buraya çağırdım, beraber de biraz daha soru hazırladık. Sizin için bilinenlerin dışında enteresan bir şey varsa, Engin'e not tuttur da,
TUNCAY ÖZKAN: Evet, olur., Memnuniyetle.
A. CENGİZ ENGİN: Onları soruşturma konusu yapalım, ben sorgularken.
TUNCAY ÖZKAN: Çok sevinirim. Ben de çok sevinirim. Ben bir de size gelmek istiyorum. Yani bir de size böyle... gerçekten çok seven bir insan olarak,
A. CENGİZ ENGİN: Teşekkür ederim.
TUNCAY ÖZKAN: Bir de size uğramak istiyorum ama çok yoğunsunuz. Nasıl olur onu da bilmiyorum tabi.
A. CENGİZ ENGİN: Tabii bu çarşamba sorgu yapacağız, ondan sonraki günler olabilir.
TUNCAY ÖZKAN: Olur memnuniyetle, ben bu gece hemen hazırlarım size.
A. CENGİZ ENGİN: Eee size bir kaç şeyde. Bana doğrudan ulaştıramayabilirsiniz. Gizlice bizim baltacıya, Engin'e ulaştırırsanız.
TUNCAY ÖZKAN: Ordan size geçiririm.
A. CENGİZ ENGİN: O bana şey yapar, intikal ettirir böyle şeyleri
TUNCAY ÖZKAN: Memnuniyetle.
A. CENGİZ ENGİN: O bankaları filan da araştırıyorum ben, İş Bankası'nı şunu bunu da, pek İş Bankası'nda gayri meşru bir şey çıkmıyor, ama diğerlerinden çıkacak her halde.
TUNCAY ÖZKAN: O İş Bankasının müfettişlerinin saptadıkları var ki onlar başlı başına bir olay zaten. Yani o müfettiş raporları sizde var mı bilmiyorum.
A. CENGİZ ENGİN: Yok
TUNCAY ÖZKAN: İnanılmaz bir şey, o İş Bankası Müfettiş Raporları ordaki gayri meşrulukları inanılmaz ortaya koyuyor.
A. CENGİZ ENGİN: Siz işte ona mümasilen bizde de varsa onlardan şeyler.
TUNCAY ÖZKAN: Var, var.
A. CENGİZ ENGİN: Ordan sorup da sonuç alabileceğimizcevapları ne olabilirse ben sorgulama sırasında onları yönelteyim.
TUNCAY ÖZKAN: Memnuniyetle
A. CENGİZ ENGİN: Pıolis yöneltemiyor tabi.
TUNCAY ÖZKAN: Bu gece sizin için çalışırım, Engin beye ben yarın sabah iletirim. O size öğlen verir.
A. CENGİZ ENGİN: Zahmet olur.
TUNCAY ÖZKAN: Estağfurullah ne demek, ne demek Aykut Bey.
A. CENGİZ ENGİN: Çok teşekkür ediyorum, sağolun.
TUNCAY ÖZKAN: Sevgiyle
A. CENGİZ ENGİN: İyi günler, iyi çalışmalar.
TUNCAY ÖZKAN: Hoşçakalın, iyi günler, çok sağolun, çok sağolun.

Kaynak: Sonsayfa.com

05 Nisan 2010
İKİNCİ AYKUT CENGİZ DARBESİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ali Cengiz Oyunu yaptı. Başsavcı Engin, Balyoz'a ikinci darbeyi vurdu...

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ve Başsavcıvekili Turan Çolakkadı Balyoz operasyonuna müdahele etti....

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, soruşturmadaki iki savcıyı değiştirdi. Engin, Murat Yöner ve Mehmet Ergül'ü soruşturmaya yeni savcı olarak atadı.

Engin'in, 14 ilde 95 farklı kişiyle ilgili devam eden operasyonu durdurmaya çalıştığı iddia ediliyor. AYKUT CENGİZ ENGİN ŞUANDA GÖZALTILARI DURDURMAK İÇİN YENİ PLANLAR DENİYOR. Fiili olarak yapılan gözaltılar dışında kalan özellikle üst rütbeli personele yönelik operasyonlar Aykut Cengiz Engin'in hedefinde.

Balyoz operasyonu kapsamında Ankara, İstanbul, İzmir ve Çanakkale dahil 14 ayrı ilde 70'i mavazzaf asker, 95 kişi hakkında gözaltına alınma kararı çıkmıştı.

İKİNCİ MÜDAHALE

Aykut Cengiz Engin ve Turan Çolakkadı daha önce de Balyoz Operasyonu'na müdahale ettiler. İkili kendi haberleri ve imzaları olmadan, gözaltı ve arama kararlarının uygulanmaması yönünde genelge yayınladılar. Ancak ikili, gizli operasyonu deşifre olunca geri adım attılar ve bu genelgeyi geri çektiler.

Aykut Cengiz ve Çolakkadı'nın, Balyoz Operasyonu'na bu ikinci darbesi..
aktifhaber

05 Nisan 2010
Balyoz Operasyonlarına Ara
''Balyoz Planı'' iddiası soruşturmasını yürütmekle görevlendirilen iki yeni savcının dosyayı inceleyebilmesi için operasyonlara şimdilik ara verildiği bildirildi.

Alınan bilgiye göre, ''Balyoz Planı'' iddialarına ilişkin soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcıları Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk bu soruşturmadaki görevlerinden alındı.

Bayraktar ve Berk'in yerine iki yeni savcının soruşturmayı yürütmekle görevlendirildiği belirtilerek, bu savcıların dosyayı incelemesi nedeniyle operasyonlara ara verildiği belirtildi

Ergenekon Savcısı Üzerindeki Oyun
02 Kasım 2010

Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili savcı Zekeriya Öz’ün üzerindeki baskı artarak devam ediyor.
Baktığı bir çok dosya kendisinden alınan Öz’den en son Taksim patlamasının dosyası da alındı. Öz’den Balyoz soruşturmasına sonradan atanan savcı Mehmet Ergül’e verilen darbe günlükleri dosyasının yanı sıra birçok dosyanın yine Öz’den alınarak Ergül’e verildiği öğrenildi. Savcı Mehmet Ergül’e verilen dosyaların sadece darbe günlükleri dosyası olmadığı öğrenildi. Mehmet Ergül’e verilen darbe günlükleri dosyası, yalnızca 2 ay incelendikten sonra ‘görevsizlik’ gerekçesiyle Ankara’ya gönderildi. İddiaya göre, “Darbe Günlüklerinin Ergenekon ile bağı yok’’ diyerek, dosyayı yollayan Ergül, Ergenekon davasının delil klasörlerini incelemek için istemedi. Bu dönemde, savcı Ergül’ün baktığı bazı soruşturma dosyaları savcı Öz’e verilerek Öz’ün yürüttüğü Ergenekon soruşturmasına gelen yeni iddialarla ilgili dosyalar da Ergül’e verildi.

ÖZ’E UYUŞTURUCU DOSYALARI VERİLDİ

Yine Öz’ün bakması gereken Ergenekon soruşturmasıyla ilgili iddiaların adliyede görevli başka savcılara verilerek soruşturmanın bütününe zarar verildiği öne sürüldü. Savcı Öz’e başta uyuşturucu dosyaları olmak üzere organize suçlarla ilgili birçok dosyanın verilerek, kendisinin Ergenekon soruşturmasına zaman ayırmamasının sağlanmak istendiği iddialar arasında.

Kaynak: Star

Trabzon Adliyesi'nde savcının odası yandı!
13:40 - Trabzon Adliyesinde çıkan yangın hasara yol açtı. Alınan bilgiye göre, Trabzon Adliyesi'nin 2. katında, basın ve cezaevinden sorumlu Cumhuriyet Savcısı Birol Çelik'in odasında, henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Odadaki komodin ile savcı Çelik'in masasındaki dizüstü bilgisayarda hasar oluştu. 16.03.2010 TRABZON netgazete

05 Nisan 2010
Balyoz Operasyonlarına Ara
''Balyoz Planı'' iddiası soruşturmasını yürütmekle görevlendirilen iki yeni savcının dosyayı inceleyebilmesi için operasyonlara şimdilik ara verildiği bildirildi.

Alınan bilgiye göre, ''Balyoz Planı'' iddialarına ilişkin soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcıları Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk bu soruşturmadaki görevlerinden alındı.

Bayraktar ve Berk'in yerine iki yeni savcının soruşturmayı yürütmekle görevlendirildiği belirtilerek, bu savcıların dosyayı incelemesi nedeniyle operasyonlara ara verildiği belirtildi
aktifhaber

5 Nisan 2010
Başsavcı Engin'in İptal Yetkisi Yok

Prof. Dr. Köksal Bayraktar ile Eski İstanbul Baro Başkanı Yücel Sayman Balyoz soruşturmasında yaşanan savcı kaosunu değerlendirdi.

Balyoz soruşturmasında yaşanan savcı kaosu kafaları karıştırdı. Sortuşturma kapsamında Hakim Oktay Kuban tarafından tahliye edilen 21 kişi hakkında yeniden tutuklama kararı verildi. Bugün de soruşturma kapsamında 86 kişi daha gözaltına alındı. Gözaltı emirlerini veren özel yetkili savcılar Mehmet Berk ve Bilal Bayraktar Başsavcı Aykut Engin Cengiz görevden alındı.

"BAŞSAVCININ GÖZALTILARI İPTAL YETKİSİ YOK"
İstanbul Eski Baro Başkanı, Hukukçu Yücel Sayman ile Prof. Dr. Köksal Bayraktar Habertürk.com'a Balyoz soruşturmasında savcıların görevden alınma ve yer değiştirmeleriyle ilgili olarak HABERTÜRK.COM'a değerlendirmelerde bulundu.

Tanınmış Hukukçu Yücel Sayman, açıklamasında, "Başsavcının soruşturmada savcıların görev yerini değiştirme ve görevden alma gibi bir yetkisi var. Hukuki açıdan, savcının gerekçesinde sunduğu "onayım olmadan gözaltı olmasın" mevzusu ise pek tartışılmalı. keza ortada bir mahkeme kararı var. Ancak yine de yasa başsavcıya böyle bir yetki veriyor" dedi.

Sayman, gözaltılar için bir mahkeme kararı olması gerektiğinin altını çizerek, herkesin kafasındaki "Bundan sonra neler olur" sorusunu şöyle cevaplıyor:

"Bu son dalgadaki operasyonda ve her gözaltı operasyonunda olduğu gibi mahkemenin almış olduğu bir karar gereklidir ve ortada böyle bir karar var. Bu kararı başsavcının değiştirme ve yok sayma gibi bir hakkı bulunmuyor. Atanan yeni savcıların tavrı önemli. Özel yetkiyle atanan yeni savcılar gözaltıların seyrini değiştirebilir ya da iptal edebili" dedi.

"GÖRÜLMEMİŞ OLAYLAR YAŞANIYOR"

Prof. Dr. Köksal Bayraktar da, görev değişikliğinin Başsavcı Engin'in tasarrufu olduğunu kaydederek süreci şöyle değerlendirdi:

"Hepimiz biliyoruz, olaylar iç içe, her gün değişiyor, başka işlemler yapılıyor. Şu an içinbir şey söylemek güç, yaşayarak göreceğiz. İki gün önce yaşadıklarımız yakın tarihimizde görülen şeyler değil. 21 kişi tahliye ediliyor, yeniden tutuklanmalarına kara veriliyor... Bunlar pek karşılaştığımız şeyler değil."

Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Vahit BIÇAK: “Başsavcının takdir hakkı, usülsüzlük görünmüyor”

Prof. Dr. Bıçak, Başsavcı Engin'in savcıları görevden almasında bir usülsüzlük olmadığını kaydetti. Bıçak şunları söyledi:

"İlk önce savcılık teşkilatına bakmamız lazım. Savcılık teşkilatının kendine özgür bir yapısı var. Bütün devlet organları merkezi hiyerarşik bir şekilde örgütlendiği halde savcılık teşkilatı ademi merkeziyetçi örgütlenmiştir. Yani her ilde ayrı bir savcılık teşkilatı vardır. Her ildeki savcılık teşkilatının başında da bir başsavcı ve o ilin nüfusuna, ihtiyaçlarına göre görevlendirilmiş yeterince savcı bulunmaktadır. Dolayısıyla savcılık teşkilatından beklenen hizmetin görülmesinden birinci derecede sorumlu olan teşkilatın başında olan başsavcıdır. Başsavcı hizmetin ihtiyaçlarını gözeterek ev daha önce verdiği yazılı ve sözlü talimatlara kendi elemanlarının uyup uymadığına bakarak, bir takım kaydırmalar, yer değiştirmeler yapabilir. Burada herhangi bir usülsüzlük, problem görünmüyor. Bu başsavcının takdir hakkıdır. Başsavcı ortaya çıkan bir ihtiyaç neticesinde takdir hakkını kullanmıştır. Yerinden alma, görevlendirme, kaydırma işlemi yaptığına göre bunun hukuken geçerli bir gerekçesi vardır. Takdir yetkisi keyfi kullanılmaz, gerekçelerle kullanılır. Başsavcılık teşkilatı kendi mensupları arasında ihtiyaca binaen değişiklikler yapabilir. Bu değişiklikler, başsavcının taşıdığı sorumluluğun doğal bir gereğidir. Burada anormal bir durum gözükmüyor. Somut olayın özelliklerini bilebilmemiz mümkün değil. Ceza hukuku bilim adamları olarak ancak normatif kuralları açık bir şekilde toplumun bilgisine sunabiliriz. Bir işin neden yaptı, nasıl yaptı, niçin yaptı bunlar uzaktan test edilebilecek konular değil. Bu konularda kuşku varsa hukukta denetim mekanizmaları var. Hukuk sistemimiz hiçbir zaman tek bir kişinin yaptığı işlemi son ve kesin karar olarak görmemektedir. Kararlardan tatmin olmayan kişilerin başvurabileceği hukuki yollar vardır. Takdir haklarının yerinde kullanılıp kullanılamadığı denetlenebilir.
aktifhaber

06 Nisan 2010
A. CENGİZ'İN TAM DEŞİFRESİ


İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Balyoz Operasyonu’na müdahaleleri yargı tarihine kara bir leke olarak geçecek boyuta ulaştı.

Başsavcı Engin kendi istediğini yapacak savcıyı bulana kadar değişiklik yapacağını açıkça gösterdi. Balyoz Operasyonu’nda imza yetkisi Özel Yetkili Cumhuriyet Bilal Bayraktar isimli savcıdaydı. Balyoz soruşturmasında ilk dalga göz altılar başlayınca imza yetkisi önce Savcı Selim Berna Altay’a verildi. Daha sonra Selim Berna Altay’ın isminin Balyoz Darbe Planı çalışmalarında “yararlanılacak yargı mensupları” arasında ismi geçtiği ortaya çıkınca, Savcı Selim Berna Altay’ın mazeret gösterip görev almak istemediği ifade edildi. Başsavcı Engin, Süleyman Pehlivan’ı dosyaya yeni savcı olarak atadı ve Bayrak’tar’dan imza yetkisini alıp Pehlivan’a verdi.

Ancak 5 bin sayfalık Balyoz Darbe Planı belgeleri, bilirkişi raporları ve toplantıların orijinal ses kayıtları gibi net deliller karşısında kaçınılmaz olarak Süleyman Pehlivan da hukukun gereğini yaptı. Ve operasyonlar başladı. Başsavcı Engin, yaptığı bu ilk değişiklikle istediği sonucu alamayınca, bugün yeniden bir değişikliğe gitti ve imza yetkisini yine aldı ve bu kez yeni atadığı savcı Mehmet Ergül’e verdi.

Yani Başsavcı daha birkaç aylık olan Balyoz Darpe Planı soruşturmasında 3 kez imza yetkisi hamlesi yaptı.

Ergenekon Davası’nın tutuklu sanığı olan Tuncay Özkan’dan talimat aldığını kendi sesiyle itiraf eden Başsavı Engin, kendisi gibi aynı çevrelerden “talimat alacak” bir savcı bulana kadar imza yetkisini külah değiştirir gibi değiştireceğe benziyor.

BİRİNCİ ADIM: İmza yetkisi Bilal Bayraktar’dan alındı.

İKİNCİ ADIM: Ulusal Yargı Ağı Projesi üzerinden daha önce görevlendirilmesi yapılan Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay'ı çeşitli mazeretler gündeme getirilerek ataması geri alındı.

ÜÇÜNCÜ ADIM: Süleyman Pehlivan’a Balyoz Soruşturması Dosyası’nda imza yetkisi verilerek koordinatör savcı olarak görevlendirdi.

DÖRDÜNCÜ ADIM: Merkez Komutanlıkları ve Emniyet’e talimat gibi bir yazı göndererek hukuk tarihinde görülmemiş biçimde savcıların yetkilerini kısıtlamaya kalktı. Adeta kanun uydurdu. O talimatta açıkça Engin, “Kendisi ve Turan Çolakkadı’nın imzası olmazsa savcıların arama ve gözaltı talimatını uygulamayın” dedi. Oysa bu kararlar Mahkeme’den çıkıyor. Yani açıkça mahkeme kararlarını çiğneyin emri verdi.

BEŞİNCİ ADIM: Soruşturmaya yine iki savcı atandı ve daha önce kendi eliyle imza yetkisi verdiği Süleyman Pehlivan’dan bu yetkiyi alıp Mehmet Ergül’e verdi.
aktifhaber

06 Nisan 2010
Görevden Alınma Yargıya Müdahaledir.
Demokrat Yargı Başkanı Osman Can, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in 'Balyoz' operasyonunda savcıları görevden almasını yargıya müdahale olarak gördüğünü söyledi.

Can, "Türkiye'de şu an politik mücadele yürütülüyor. Bu politik mücadele yargı içerisinde ve yargı aktörleri tarafından yürütülüyor." dedi.

Demokrat Yargı Başkanı Osman Can, Muhafazakâr Demokrat Düşünce Topluluğu'nun Estergon kalesinde düzenlediği program öncesi Cihan muhabirinin gündeme ilişkin sorusunu cevapladı.

Can, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in, 'Balyoz' operasyonunda savcıların görevden alınmasını yargıya müdahale olarak gördüğünü ifade etti. Can, şöyle devam etti.

"Aslında işin doğrusunu söylemek gerekirse ortada başka bir şey var. Türkiye'de şu an politik mücadele yürütülüyor. Bu politik mücadele yargı içerisinde ve yargı aktörleri tarafından yürütülüyor. Özellikle HSYK'nın kendilerine seçilmiş üyeler diye nitelendirdiği isim var ama gerçekte seçilmişlikle ilgisi olmayan üyeleri vardır. Ve bu üyelerin de içerisinde olduğu politik mücadele vardır. Burada çok fazla bir hukuk tartışması aramak gerekli değil. Yani önümüzdeki süreç içerisinde hukuk tartışmaları yapmaktan daha çok siyaset tartışması yapmak gerekiyor diye düşünüyorum."
aktifhaber

06 Nisan 2010
A. CENGİZ'İN ŞO]K BELGESİ[/b
Başsavcı Engin'in Ergenekon ve bağlı hiçbir operasyonda olmadığı kadar Balyoz Darbe Planı'nda can siperane savunma yapmasının sebebi belli oldu.

Aykut Cengiz Engin'in Balyoz Darbe Planı belgelerinde yeraldığı ortaya çıktı.

Balyoz Planı Eklerinde YARGI ÇALIŞMALARI isimli klasörde "GİZLİ" dereceli "GÖREVLENDİRİLECEK VE TASFİYE EDİLECEK YARGI MENSUPLARI" başlıklı belgede Aykut Cengiz Engin'in ismi geçiyor.

2 nolu DVD'deki “OR.K.NA\ÇALIŞMALAR_A\YARGI ÇALIŞMALARI” klasöründe bulunan "YARGIÇ ve SAVCILAR.doc" dosyası Aykut Cengiz Engin'in tüm çabalarını açığa çıkardı.

Dosyada Görevlendirilecek ve Tasfiye Edilecek Yargı Mensupları başlıklı belgenin birinci sırasında Aykut Cengiz Engin'in ismi yeralıyor.

Üstelik tasfiye edilecek değil görev verilecek kişi olarak. Aykut Cengiz Engin'in isminin karşısındaki “düşünceler” sütununda “Sıkıyönetim Mahkemesi'nde Görevlendirilecek Savcı” notu yeralıyor.

Aynı sütunun 5. Sırasında ise savcı Selim Berna Altay'ın ismi yeralıyor. Altay'ın isminin karşısına da aynı “Sıkıyönetim Mahkemesi'nde Görevlendirilecek Savcı” notu bulunuyor.

O SAVCIYI ATAMAK İSTEMİŞTİ
Hatırlanacağı üzere; . Balyoz Operasyonu'nda imza yetkisi Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar'daydı. Balyoz soruşturmasında ilk göz altılar başlayınca Aykut Cengiz Engin anında müdahale etti ve imza yetkisi Bayraktar'dan aldı. Önce yetkiyi Savcı Selim Berna Altay'a verdi. Daha sonra Selim Berna Altay'ın isminin Balyoz Darbe Planı çalışmalarında “yararlanılacak yargı mensupları” arasında geçtiği ortaya çıktı. Aykut Cengiz Engin adeta kediye ciğer emanet ediyordu. Bu deşifre olunca alel acale Savcı Selim Berna Altay'ın mazeret gösterip görev almak istemediği ifade edildi.

İşte o listede ismi 5 numarada yeralan Altay'la birlikte Engin'in de isminin yeraldığı ortaya çıktı. Hem de listenin 1 numarasında.

DOSYAYLA ŞAHSİ İLGİSİ VAR GÖREVDEN ALINABİLİR
Bilindiği gibi hakim ve savcılar ilgileri olduğu dosyalar konusunda herhangi bir tasarrufta bulunamıyorlar. Başsavcı Engin, belgelerde ismi geçtiği için Selim Berna Altay'ı imza yetkisinden el çektirtirken, kendisi aynı belgede yeralmasına rağmen her türlü müdahaleyi yapıyor. Bu durum Engin'in görevden alınmasını gerektirecek bir sürecin başlamasını gerektiriyor. Adalet Bakanlığı'nın konuyla ilgili soruşturma başlatıp müfettiş görevlendirmesi gerekiyor.

BAŞSAVCI ENGİN'İN KENDİ İSMİNİN GEÇTİĞİ BALYOZ DOSYASINA MÜDAHALELERİ ŞÖYLE

BİRİNCİ ADIM: İmza yetkisi Bilal Bayraktar'dan alındı.

İKİNCİ ADIM: Ulusal Yargı Ağı Projesi üzerinden daha önce görevlendirilmesi yapılan Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay'ı çeşitli mazeretler gündeme getirilerek ataması geri alındı.

ÜÇÜNCÜ ADIM: Süleyman Pehlivan'a Balyoz Soruşturması Dosyası'nda imza yetkisi verilerek koordinatör savcı olarak görevlendirdi.

DÖRDÜNCÜ ADIM: Merkez Komutanlıkları ve Emniyet'e talimat gibi bir yazı göndererek hukuk tarihinde görülmemiş biçimde savcıların yetkilerini kısıtlamaya kalktı. Adeta kanun uydurdu. O talimatta açıkça Engin, “Kendisi ve Turan Çolakkadı'nın imzası olmazsa savcıların arama ve gözaltı talimatını uygulamayın” dedi. Oysa bu kararlar Mahkeme'den çıkıyor. Yani açıkça mahkeme kararlarını çiğneyin emri verdi.

BEŞİNCİ ADIM: Soruşturmaya yine iki savcı atandı ve daha önce kendi eliyle imza yetkisi verdiği Süleyman Pehlivan'dan bu yetkiyi alıp Mehmet Ergül'e verdi.
aktifhaber

[b]İşte savcıların tutuklama listesindeki 25 general

Özel Yetkili Savcılar Berk ile Bayraktar'ın 'yakalanacaklar listesi'nde tam 25 muvazzaf paşanın olduğu ortaya çıktı.
07 Nisan 2010

Dünya Bülteni/Haber Merkezi

Özel Yetkili Savcılar Mehmet Berk ile Bilal Bayraktar’ın Balyoz 3’ncü dalgada yakalanacaklar listesinde tam 25 muvazzaf paşanın olduğu ortaya çıktı.Başsavcılık tarafından durdurulan gözaltı listesinde 9’ncu ve 6’ncı Kolordu Komutanları, Yüksekova’daki Taktik Piyade Tümeni’nin Komutanı, Kuzey ve Güney Deniz Saha Komutanları bulunuyor.

Balyoz soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Savcılar Mehmet Berk ile Bilal Bayraktar, 25’i muvazzaf general, 53’ü muvazzaf subay, 20’si emekli toplam 98 asker hakkında arama ve yakalama talimatı verdi. Pazartesi sabahı aralarında Ankara, İzmir ve Çanakkale’nin de bulunduğu toplam 14 ilde eş zamanlı operasyonlar başlatıldı. Aralarında MGK eski Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık, İstanbul eski GATA Komutanı emekli Tümgeneral Tunçay’ın da bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı.

3. Dalga durduruldu

Gözaltılar dalga dalga büyürken, öğleden sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcı VekiliTuran Çolakkadı şok bir kararla, “Başsavcı ve Başsavcı Vekili’nin onayı olmadan gözaltı ve yakalama olmasın” talimatına uyulmadığı gerekçesiyle 3. dalga operasyonunu durdurdu. Soruşturmayı yürüten savcılar Berk ve Bayraktar görevden alındı yerine yeni savcılar atandı. Balyoz Soruşturması’nın koordinatörü olan Özel Yetkili Savcı Süleyman Pehlivan’dan “imza” yetkisi alınarak, Mehmet Ergül’e verildi. Çolakkadı, 98 kişilik listede bulunan bazı isimlerin gözaltına alınma kararlarını da iptal etti.

Soruşturmadan almanın nedeni

3. Dalga Operasyonu’nun durdurulması ve savcılarının soruşturmadan alınmasına hangi gerekçelerin neden olduğu merak konusu oldu. VATAN, kamuoyunun merak ettiği bu sorunun yanıtını buldu. Özel Yetkili Savcılar Mehmet Berk ile Bilal Bayraktar’ın yakalanacaklar listesine tam 25 muvazzaf paşanın ismini yazdıkları ortaya çıktı.

Vatan gazetesinin haberine göre, savcıların listesinde yakalanacak generaller arasında Yüksekova’daki Taktik Piyade Tümen Komutanlığı ile Kuzey ve Güney Deniz Saha Komutanlıkları da dahil Türkiye’nin en hassas bölgelerinde, en üst düzeyde görev yapan generaller bulunuyor. İddiaya göre, Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı sıradışı bir kararla operasyonu durdurarak büyük bir krizi önledi.

İŞTE LİSTEDEKİ O İSİMLER

NEJAT BEK (6. Kolordu Komutanı Korgeneral)

KADİR SAĞDIÇ (Güney Deniz Saha Komutanı, Koramiral)

MEHMET OTUZBİROĞLU (Kuzey Deniz Saha Komutanı, Koramiral)

LEVENT GÖRGEÇ (Deniz Eğitim ve Öğretim Kom. Eğitim Yönetim Grup Bşk)

AHMET YAVUZ (Kara Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral)

GÜRBÜZ KAYA (Taktik Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral)

E.CANER BENER (Güney Görev Grup Komutanı Tuğamiral)

ALİ AYDIN (Jandarma Kayseri Bölge Komutanı Tuğ.)

DİĞER GENERALLER

- Tevfik Özkılıç: 9. Kolordu Komutanı Korgeneral

- Korcan Polatsu: 1. Hava Kuvveti Komutan Vekili Tümgeneral

- Selim Erkal Bektaş: KKK Denetleme ve Değerlendirme Başkan Yardımcısı

- Ahmet Bertan Nogaylaroğlu: Hava Harp Akademisi Komutanı. Tümgeneral

- Hasan Fehmi CANAN: 2. Ordu Komutanlığı Kurmay Bşk ve Malatya Gar Kmt Tümgeneral

- Abdullah Gavramoğlu: Tümamiral Hücumbot Filo Komutanı

- Muammer AYDIN

- Nurettin Işık: Tekirdağ Şarkışla 95. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğ.

- Hakan AKKOÇ: 55. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğ.

- Türkan ERTüRK: Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral

- Serdar Okan KIRÇİÇEK: DKK Plan Prensipler Başkanı Tuğ.

- Ahmet TüRKMEN: Denizaltı Filosu Komutanı Tuğamiral

- Muhsin ERDAL

- Fatih ALTUN Kurmay Albay

- Kazım ERDEM

- Gökhan GüNEY

- Doğan DÖNMEZ

ESKİ MGK SEKRETERİ TUTUKLANDI

"Balyoz Planı" iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında, gözaltına alınan aralarında eski MGK Genel Sekreteri Şükrü Sarıışık'ın da bulunduğu 3 emekli asker tutuklandı, 3 asker ise serbest bırakıldı.

İstanbul Terörle Mücadele ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirilen eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık, emekli Tümgeneral Nuri Ali Karababa, emekli Tuğgeneral Zekeriya Öztürk, emekli Kurmay Albaylar Beşler Güzel ve Mümtaz Can ile emekli Yüzbaşı Mehmet Ulutaş, burada bulunan Adli Tıp Şubesinde sağlık kontrolüne alındı. Bu kişiler daha sonra soruşturmayı yürüten savcılara ifade vermek üzere adliyenin beşinci katına çıkartıldı. Şükrü Sarıışık ile birlikte Karababa, Can ve Ulutaş tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Emekli Tuğgeneral Zekeriya Öztürk ve emekli Albay Beşler Güzel ise serbest bırakıldı. Mahkemede 3 saat ifadeleri alınan 4 emekli subay hakkındaki karar akşam saatlerinde açıklandı. Mahkeme, emekli subaylar Sarıışık, Karababa ve Can'ın tutuklanmasına, Ulutaş'ın da serbest bırakılmasına karar verdi. 3 tutuklu Metris Cezaevine konuldu. Öte yandan soruşturma kapsamında tutuklanan Yarbay Ertuğrul Uçar mahkeme tarafından tahliye edildi.
dünya bülteni

05 Mayıs 2010
İlhan Cihaner Savunma Yapıyor
Erzurum 2. Ağır Ceza Mehkemesi'nde iddianamenin okunması sona ererken tutuklu sanıklardan Başsavcı İlhan Cihaner'in savunmasına geçildi.

Erzurum'da devam eden Erzincan?daki Ergenekon yapılanması davasında dün başlanan iddianame okunması işlemi, bugün öğleden sonra sona erdi. Bu işlemden sonra iddianamede 2 numaralı sanık olarak adı geçen tutuklu Başsavcı İlhan Cihaner'in savunmasına geçildiği öğrenildi.

Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, sorgusuna geçilen tutuklu sanık Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, yaptığı kısa konuşmanın ardından, Mahkeme Başkanı Mustafa Karatay'a ''Kimlik bilgilerim hariç bundan sonra hiçbir soruya cevap veremeyeceğim'' dedi.
aktifhaber

Emekli savcıya, El Kaide yandaşlığı iddiası!
13:45 - Diyarbakır Başsavcılığınca hazırlanan iddianame, 6. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede, terör örgütü El Kaide yanlısı radikal "Molla Muhammed" lakaplı Mehmet Doğan liderliğindeki grubun Diyarbakır'da emekli savcı M.S.Ç. öncülüğünde faaliyet yürüttüğü belirtildi. M.S.Ç ve R.B. hakkında "Örgütün faaliyetlerini düzenlemek suretiyle yöneticisi olmak" suçundan 15, diğer 14 sanık hakkında da "Örgüt üyeliği" suçundan 10 yıla kadar hapis cezası isteniyor. 23.05.2010 DİYARBAKIR
netgazete

A.Cengiz Savcı Öz'e Baskı Yapıyor
20 Ağustos 2010
Kara Propaganda siteleriyle ilgili soruşturma dosyası Ergenekon Savcısı Öz’den alınmak isteniyor. 4 gün önce resmi yazı ile istenmesine rağmen Öz dosyayı vermezken, yeni iddialar gündeme geldi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ile Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun da aralarında bulunduğu 19 kişinin şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığı İnternet Andıcı soruşturma dosyasını Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’den almak için baskrı yaptığı öğrenildi. Çok sayıda gözaltı kararı çıkınca Balyoz dosyasının savcılarını dosyadan alarak operasyonları durduran Başsavcı Engin’in, aynı operasyonu Savcı Öz’e yapmak istediği ortaya çıktı.

ÖNCE TELEFONLA BASKI SONRA...

Ergenekon Savcısı Öz’e, İnternet Andıcı soruşturması kapsamında Orgeneral Iğsız’la birlikte 19 şüpheliyi ifadeye çağırmasının ardından baskı yapılmaya başlandığı öğrenildi. İfadeye çağırma işleminin hemen ardından Başsavcıvekili Turan Çolakkadı’nın izinli olması nedeniyle vekalet eden Savcı Selim Berna Altay, dosyayı Savcı Öz’den istemiş ancak Öz vermemişti. Dosyayı göndermemekte direnmesi ve şüphelilerin ifadelerini almaya devam etmesi üzerine Başsavcı Engin’in bu süre içinde araya Başsavcıvekili Çolakkadı’yı sokarak telefonla defalarca Savcı Öz’e baskı yaptığı iddia edildi.

VEKİLİN VEKİLİNE ZORLA İMZA

Telefon baskısı ve Başsavcıvekilliğine vekalet eden isimler vasıtasıyla yapılan baskının sonuç vermemesi üzerine Başsavcıvekili Turan Çolakkadı’nın iznini yarıda keserek Beşiktay Adliyesi’ne geldiği ve bir dizi girişimde bulunduğu ortaya çıktı. Çolakkadı’nın burada dosyanın Savcı Öz’den alınmasıyla ilgili kendisi hazırladığı bir yazıyı geçici görevle kendi yerine bakan Savcı Rasim Işıkaltın’a zorla imzalattığı öne sürüldü. Işıkaltın’ın yazıyı onaylamak istemediği ve Çolakkadı’ya ‘’Başsavcıvekili sizsiniz. İzinden dönünce siz imzalarsınız’’ dediği öne sürüldü.

GENARALLERİN DOSYASINI VER

Ancak tüm direnmelerine rağmen Çolakkadı’nın yazıyı Savcı Işıkaltın’a imzalattığı öğrenildi. Savcı Rasim Işıkaltın imzalı ve üzerinde kırmızı renkli ‘GÜNLÜK’ ibaresi taşıyan 16.08.2010 tarihli 2 sayfalık yazıda, soruşturma dosyasının generallerle ilgili kısmının Başsavcıvekili Turan Çolakkadı’ya 24 saat içerisinde devredilmesi talep edildi. Ancak, savcı Öz bu yazıya rağmen ifade vermeye gelen askerlerin ifadelerini almaya devam etti ve dosyayı Başsavcıvekiline yollamadı. Tüm baskılara rağmen Savcı Öz’ün dosyayı Başsavcıvekili Çolakkadı’ya göndermeyi düşünmediği ifade ediliyor.

Andıç Gatakullisi fikri bana ait değil

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Merkez Komutanlığını telefonla arayarak ‘’Andıç Soruşturması’’ sebebiyle ifadeye çağırılan kişilerin rapor almalarını istediği haberlerinin doğru olmadığını söyledi. Engin yaptığı açıklamada, ‘’Bizim, Merkez Komutanlığını arayarak bu veya benzeri şekilde bir öneride bulunmamız kesinlikle söz konusu olamaz. Olay, İstanbul Başsavcılığının iş bölümü ve çalışma talimatları ile Adalet Bakanlığı genelgeleri doğrultusunda bazı kamu görevlileri hakkında yapılan soruşturmalarda Başsavcı Vekilinin de görevli olmasından ibarettir’’ dedi.

Cevap: ‘Bir sürü işim var’

Savcı Rasim Işıkaltın, Başsavcıvekili Çolakkadı’nın kendisine söz konusu yazıyı zorla imzalattığı şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Işıkaltın “Bunları kim uydurıyor. Yok böyle bir şey. Öz’e gönderilen yazı doğru’’ dedi. Başsavcıvekili Turan Çolakkadı ise Adliyeye gelişinde ‘zorla imzalattı’ iddialarıyla ilgili olarak “İzinden yeni geldim. Bir sürü işim var’’ diyerek gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı.

Kaynak: Star

ADD, Cihaner'i halaylarla uğurladı
28 Kasım 2010
Adana'ya Cumhuriyet Savcısı olarak atanan Eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner için Atatürk Düşünce Derneği (ADD) Erzincan Şubesi tarafından veda gecesi düzenlendi.

ADD Erzincan Şubesi Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığından Adana Cumhuriyet Savcılığına atanan İlhan Cihaner için veda yemeği düzenlendi. Merkeze bağlı Ulular beldesinde bir düğün salonunda düzenlenen yemeğe Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner, eşi Muteber Cihaner ve kızıyla katıldı. Atatürk Düşünce Derneği Erzincan Başkanı Hüseyin Baydaş'ın yanı sıra CHP'li ve DSP'li bazı beldelerin belediye başkanları, Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Erzincan Şubesi Başkanı Sadık Düzgün'ün yanı sıra Cihaner'in eski avukatlarından Hamit Sekman, ADD dernek üyeleri, Erzincan Adliyesi çalışanları da hazır bulundu. Haber7

Emekli DGM savcısı intihar etti
İzmir'de emekli DGM savcısı Ahmet Birsen otomobilinde tabancayla intihar etmiş halde bulundu.

02 Nisan 2011
Anadolu Haber

Olay, dün saat 23.30 sıralarında İzmir- Çeşme Otobanı üzerinde Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi arkasında meydana geldi. Yoldan geçerken otomobil içerisinde bir kişinin hareketsiz durduğunu gören sürücüler, durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine gelen polis otomobildeki kişinin emekli DGM Savcısı Ahmet Birsen olduğunu tespit ederken, sağlık ekipleri de yaptıkları muayenede Birsen'in olay yerinde hayatını yitirdiğini belirledi.

İntihar olasılığı üzerinde duran polis ekipleri, DGM Savcılığı'ndan emekli olduktan sonra Manisa'nın Saruhanlı İlçesi'ne yerleşip burada noterlik yapan Ahmet Birsen'in yönetimindeki 35 otomobilini yolun sağına çekerek durdurduğunu, eline aldığı 7.65 mm çapındaki 'Lama' marka ruhsatlı tabancayı sağ şakağına dayayıp kafasına 1 el ateş ettiğinin tahmin edildiğini bildirdi. Otomobilde yapılan aramada herhangi bir not bulunamadığı bildirildi.

Otomobilde detaylı inceleme yapan polis, Birsen'in intiharla ilgili herhangi not bırakmadığını belirlerken, olayda kullanılan tabanca inceleme altına aldı.

EŞİNDEN AYRILDI İDDİASI

DGM Savcılığı görevinden emekli olduktan sonra Manisa'nın Saruhanlı İlçesi'nde noterlik yapan, 1'i kız, 3 çocuk babası olan Ahmet Birsen'in, eşinden bir süre önce ayrıldığı iddia edildi. Birsen'in cenazesi otopsi yapılması için İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu'na kaldırılırken olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

Birsen'in el svabında barut izi olup olmadığını belirlemek için örnek alarak incelemeye gönderen polis, otoban üzerinde olay yeri güzergahındaki MOBESE kameralarını da inceledi. İncelemede, Birsen'in otomobilinde yalnız olduğunun tespit edildi. İzmir Adli Tıp Kurumu'na gönderilen Birsen'e yarın otopsi yapılacağı kaydedildi.

OĞLUNDAN AÇIKLAMA

İzmir'de intihar etmiş halde bulunan emekli DGM savcılarından Ahmet Birsen'in oğlu Özcan Birsen, “İntiharın annemle ayrılmalarıyla bir bağlantısı yok. Neden olduğunu biz de bilmiyoruz” dedi.

Avukat Özcan Birsen, olay karşısında şaşkınlık yaşadıklarını belirtti. Ahmet Birsen'in eşinden 5 yıl önce ayrıldığını belirten Özcan Birsen, “İntiharının annemle ayrılmalarıyla bir ilgisi yok. Neden olduğunu biz de bilmiyoruz” dedi.

Özcan Birsen, konuyla ilgili başka bir açıklama yapmak istemediklerini söyledi.


En son Ekim tarafından Pts May 24, 2010 12:40 am tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Nis 07, 2010 9:45 pm    Mesaj konusu: İşte Balyoz’u durduran komutan Alıntıyla Cevap Gönder

İyi değerlendirme
Ahmet ALTAN
ahmetaltan111@gmail.com
8 Nisan 2010

Bu laflar ne laflar hey Allahım.

Balyoz soruşturmasında 25 generali gözaltına almak için karar veren savcıları görevlerinden çeken Başsavcı, bağımsızlığıyla övünüyor önce.

“Bana kimse emir vermedi, veremez.”

Arkasından bu kararı tek başına aldığını açıklayıp nedenini de söylüyor.

“Gözaltına alınması istenen subayların 78’i muvazzaf... Bunların yirmi beşi general rütbesinde... Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi gerekir.”

Başsavcı, generallerin gözaltına alınmasını “iyi” değerlendirmiş ve operasyonu durdurmuş.

Peki, neye göre değerlendirmiş bunu?

Yargının önemli bir parçası olduğuna göre “hukuka ve yasalara” göre değerlendirmiş olmalı.

Peki, bizim hukukumuzda “25 general gözaltına alınırken iyi değerlendirilmeli” diye bir madde var mı?

Şike skandalında “yirmi beş futbolcu” gözaltına alınırken Başsavcı “iyi değerlendirme” yapıyor mu yoksa yasanın emirlerine mi uyuyor?

Gözaltına alınması gerektiğinde “başsavcının ve savcıların” mutlaka “iyi değerlendirme” yapması gereken insanlar kimler?

Hangi meslek grubu, “bizim yirmi beşimizi de alamazlar, iyi değerlendirme yapmaları gerekir” gibi bir güvenceye sahiptir bu ülkede?

O yirmi beş kişi “muvazzaf generaller” olmasaydı başsavcı gene de “iyi değerlendirme” yapacak mıydı?

Niye emekli generalleri gözaltına alırken “iyi değerlendirme” yapmadılar?

Hukukumuz, “emekli generalleri gözaltına alabiliriz ama görevde bulunan generalleri gözaltına almadan önce iyi değerlendirip vazgeçelim” mi diyor?

Ne oldu Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine?

Eşitlik ilkesine aykırı davranmak, zanlılara “mesleklerine ve görevlerine” göre davranmak hukuka uygun mu?

Peki, başsavcı bu kararı ve bu açıklamasıyla Anayasa’nın eşitlik ilkesini çiğnemiş olmuyor mu?

Çiğnemiş oluyor.

Anayasa’yı çiğnemek suç mu?

Suç.

Başsavcı operasyonu durdururken “iyi değerlendirdiğini” sanıyor ama bence fevkalade “kötü değerlendirmiş” ve açıkça suç işlemiş.

Bu suçu da itiraf etmiş.

Böyle giderse, bugün “yargı sisteminin” içinde bir yere sahip olan epeyce insanı ilerde “sanık sandalyesinde” göreceğiz.

Çünkü bu ülkede kimin yargılanacağını “hukuk dışı değerlendirmelere” göre değil “hukuki değerlendirmelere” göre yapan hukukçular da var.

Hukukun ölçüsü hukuktur.

O ölçü de, zanlıların “mesleklerine” göre değişmez.

Generallerin gözaltına alınması söz konusu olduğunda duran başsavcı, başka hangi mesleklerin gözaltı kararları karşısında soruşturmayı durduruyor?

Yirmi beş fırıncı gözaltına alınacak olsa “durumu iyi değerlendirecek” miydi?

Yirmi beş işçi gözaltına alınabilir mi mesela?

Yirmi beş doktor, eczacı, mühendis gözaltına alınır mı?

Adalet simgesinin gözlerinin bağlı olmasının nedeni böylesine açıkken, o “gözlerdeki bağ” bütün hukukçulara “hukuk dışındaki hiçbir ölçüyle değerlendirme yapmayacaksınız” diye emrederken bizim savcı neden “gözlerini açıyor”, generalleri görüyor ve operasyonu durduruyor?

Belli ki yargının bazı üyelerine göre bu ülkedeki herkes sorgulanabilir, gözaltına alınabilir ama generaller sorgulanamaz, gözaltına alınamaz.

Niye?

Başsavcı bu “niye” sorusunun cevabını da verebilecek mi?

Bize, neden söz konusu generaller olduğunda “iyi değerlendirdiğini” ama başka mesleklerden olanların durumunu “kötü değerlendirdiğini” açıklayabilecek mi?

On yedi bin faili meçhul cinayetin gerçekleştiği bir ülke burası, o “cinayetleri” işleyenlerin yakalanmaması ve yargılanmaması da bazı “iyi değerlendirmelerin” sonucu mu?

O “iyi değerlendirmeler” sonucunda mı birçok işkenceci paçasını yargıdan kurtardı?

O “iyi değerlendirmeler” mi “muhtıracıların ve darbecilerin” hesap vermesini engelledi?

O “iyi değerlendirmeler” mi 28 Şubatçılarla 27 Nisancıların serbestçe dolaşmasına yol açtı?

Tabii bu değerlendirmeleri “iyi” bulanlar var aramızda.

Bunun “yargı bağımsızlığı” olduğunu iddia ediyorlar.

“Generaller söz konusu olunca iyi değerlendirme yapan” anlayışa “bağımsız yargı” diyenleri tanımak isterseniz, anayasa tartışmalarına bakın, “yargı sistemi değişmesin” diye bağıranlar onlar.

Bağımsızlık onların kafasında da “generallere dokunmamak” anlamına geliyor, onun için bugünkü düzeni bu kadar çok sevip savunuyorlar.
Taraf

İşte Balyoz’u durduran komutan
07 Nisan 2010 Çarşamba 21:32
Ahmet TAKAN’ın Haberi

Balyoz operasyonunun son dalgasını durduran komutanın ismini ortaya çıktı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in bir sergi ziyareti sırasında bir telefon aldığı ve “emredersiniz” şeklinde konuştuğu telefonun hemen sonrasındaki saatlerde Balyoz Operasyonu’na müdahale ettiği medyaya yansımıştı.

İşte Başsavcı Aykut Cengiz Engin’e gelen o telefonun sırrını Avaztürk açıklıyor.

Operasyonun başladığı ve gözaltıların sürdüğü saatlerde İstanbul Merkez Komutanı Tuğgeneral Tayfun Özden, Başsavcı A. Cengiz Engin’i aradı. Tuğgeneral Özden gözaltı olaylarının hukuka aykırı olarak yapıldığını anımsattı. Gözaltı olaylarında Aykut Cengiz Engin’in imzasının olması gerektiğini söyleyen Tuğgeneral Özden, operasyonun durdurulmasını istedi.

Bunun üzerine Aykut Cengiz Engin, operasyonu durdurdu ve düğmeye basan savcılara görevden el çektirdi.

162 gözaltı olacaktı

Edinilen bilgilere göre Tuğgeneral Özden. Müdahale etmeseydi, sadece TSK’da üst rütbeli komutanların da olduğu 162 subay gözaltına alınacaktı. Emekliler dışında 162 kişinin tamamının muvazzaf oldukları ve 1’nci Ordu da düzenlenen seminere katıldıkları öğrenildi.
avaztürk

Çolakkadı: Generallerin ifadeleri alınabilir

İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, "Balyoz Planı" iddialarına ilişkin soruşturmada, delil olması halinde adı geçen generallerin ifadelerinin de alınabileceğini söyledi.

Balyoz savcıları 'yetersiz' olduğu gerekçesiyle değiştirilmiş

Balyoz darbe planı iddialarına ilişkin soruşturmayı yürüten iki savcıya el çektirmenin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in savcıları yetersiz görmesi nedeniyle gerçekleştiği öne sürüldü. Gazetecilerin sorularını cevaplandıran Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, başsavcılığın muvazzaf generalleri başsavcı vekillerinin sorgulamasını istediğini de söyledi. Balyoz soruşturulmasının durdurulmadığını ifade eden Çolakkadı, generallerin ne zaman geleceğinin belli olmadığını ifade etti.

Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, operasyonun durdurulduğu yönündeki iddiaların doğru olmadığını öne sürdü. Çolakkadı, "Durma diye bir şey yok. Biz operasyonu falan durdurmadık. Biz yazı yazdık diyoruz ki; şu savcılar, yürütüyordu şunlar eklendi. Savcı kadrosunda değişiklik var. Bundan sonra size bu savcılar talimat verecek, bunlarla irtibat kurun diye merkez komutanlığına yazı yazıyoruz. Yani yeni heyeti tanıtıyoruz. Durma diye bir şey yok. Bu savcılar yenileri ile birlikte çağırır, toplu çağırır, onar onar çağırır taktir onların. Yazılan haberlerde en büyük yanlış, 'mahkeme kararı durduruldu' diyorlar. Mahkeme kararı yok. Mahkemenin verdiği yakalama emri yok." diye konuştu.

Gazetecilerin "Savcıların gözaltına alınması talimatı verdiği muvazzaf bir grup yok mu?" sorusuna Çolakkadı, "Savcıların bir yazısı var. Bir günü yok onun. Falan gün getirin diye günlü bir evrak değil." karşılığını verdi. Basın mensuplarının "Gelecekler mi o zaman?" şeklinde sorması üzerine Çolakkadı, "Herhalde yani." cevabını verdi.

"Arama kararı var mı?" sorusuna Çolakkadı, "Arama kararı varsa aranmıştır. Benim haberim yok. 'Arama kararını durdurun' diye bir yazımız yok. Belki vardır arama. Bir yakalama kararı olmadığını biliyorum. Mahkeme kararı ile yakalanır insanlar. Savcılar yazı ile de çağırabilir. Öyle çağırmışlar." dedi.

"Doğrudan müzekkere yazmadınız mı, kolluğa?" şeklindeki soru üzerine, "Bir mahkeme kararı yok. Olsa zaten 'durdurun' demeyiz. Bizim dediğimiz savcı kadrosu bunlardır. Talimatı bunlardan alacaksınız. Biz her savcı değişikliğini bildiririz. Hatta başka bölgelerdeki savcılıklarımıza da iletiriz. Telefon edecektir haberi olması lazım yani. Ondan talimat alınır yazılı sözlü neyse ona göre davranılır." dedi.

"Muvazzaflar gelecek mi?" sorusuna Çolakkadı, "Bilmiyorum. O yazıda da şu gün gelsinler diye bir yazı yok. Şu gün getirin diye bir tarih konmamış. Yani getirilebilir. Şimdiki savcılar der ki 'falan gün getir' diyebilir veya uygun zamanda getirebilir. Savcıların taktiri. O dosyada ben de soruşturma savcısıyım. Başsavcı vekili olarak da yazarım. Kaldi ki Başsavcı günler öncesinden muvazzaf generallerin bakanlık genelgesi gereği, soruşturmasını başsavcı vekillerine vermiştir. Yani ben soruşturma savcısıyım. Diğerleri (muvazzaf generaller) ancak ben gel dersem gelir. Dolayısıyla nasıl yazamam. Yani general seviyesindekilerin soruşturma savcılığına İstanbul Başsavcı Vekilleri verilmiş. Onları görevlendirmiş. Bu vekiller isterse tek başına yürütür. Yetiştiremezse ve tabi ki vekilin biri de izinli, ben de tek başıma yetiştiremeyeceğime göre en kıdemli iki savcıdan birini görevlendiriyorum." cevabını verdi.

Daha önce Başsavcı ve vekillerinin izni olmadan işlem yapılmamasını isteyen talimatın geçersiz olduğu ile ilgili soru üzerine Çolakkadı, "Geçerzdir derken, Süleyman'a (Savcı Süleyman Pehlivan) verdik. Çünkü bunların hepsi general değil. Kaldı ki general olanları da ben daha önceden soruştururken dosya hakkında fazla bilgim olmadığı için savcıları alıyorum yanıma. Devamlı alıyorum. İfade alırken alıyorum. Ondan sonra görevi bitiyor. O şekilde. Ama şu an için iki başsavcı vekiline verilmiş bir görev var ve çok sayıda general çıkmış. Öncesinden de çalışamamışız. Geleceği gün belli değil. Başsavcı vekilinin de biri yok. İzinli ve emekli olacak. O zaman tabi ki birini görevlendireceğiz. O yapsın biz de tabi gerekli olduğu zaman katılacağız." şeklinde konuştu.

"Generallerin buraya çağrılmasına siz mi karar veriyorsunuz?" sorusuna Çolakkadı, "Arkadaşlar benim adıma yapıyorlar. Yani tek tek benim karar vermem şart değil. İstanbul başsavcısının 15-20 gün önce birkaç tane yazılar var. Muvazzaf generalleri vekiller alsın diye. Ama şu an burada bir tane vekil kaldı. O bakımdan hepsini benim yürütmem mümkün değil, burada çok sayıda general olduğu söyleniyor. Dolayısıyla başsavcı vekili yürütemeyecekse en kıdemli savcı dahil edilir." diye konuştu.

"Savcıları alma gerekçeniz neydi?" sorusuna Çolakkadı şu cevabı verdi: "Şu an görevden aldıklarımız en kıdemsiz savcılar. Birisi buradaki en kıdemsiz savcı. Verdiğimizde buradaki en kıdemli savcı tabi ki değiştireceğiz. Çünkü bırak kıdemliyi soruşturma başsavcı vekiline verilmiş bu soruşturma."

"Ama 22 Ocak'ta görevlendirilirken kıdemleri de aynıydı." şeklindeki basın mensuplarının sözleri üzerine Çolakkadı, "İstanbul Başsavcısı diyor ki 'yetersiz, vekiller soruşturacak.' diyemez mi?" ifadelerini kullandı.

"Generaller için bir takvim belli mi?" sorusanı Çolakkadı, bilmediğini, savcıların çalıştığını kaydetti.

"Listedekilerin ifadesi alınacak ama ne şekilde alınacağı belli değil? O listede değişiklik olacak mı?" sorusuna Çolakkadı şu karşılığı verdi: "Olacak mı diye bir şey yok. Eğer delil varsa tabiki ifadeleri alınacak. Niye alınmasın.Durdurulan hiçbir şey yok." 8 Nisan 2010 habertaraf

08 Nisan 2010
OPERASYONA 6 BÜYÜK DARBE
Turan Çolakkadı'nın akşam saatlerinde yaptığı açıklama, Başsavcılığın Balyoz Operasyonu'na vurduğu 6 büyük darbeyi ortaya çıkardı. İşte o 6 madde...

HUKUKSUZLUK TAM GAZ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı A.Cengiz Engin’in Balyoz Soruşturması’nı operasyon sürerken savcıları görevden alarak durdurması ile başlayan Hukuksuzluk bugün yeni bir boyut kazandı.

Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, “Operasyonların durması gibi bir şey söz konusu değil. Sadece savcılar değişti. Soruşturma kapsamında ifadesi alınması gerekli görülen 25 muvazzaf generalin ifadesi alınacak. Muvazzaf generallerin ifadeleri başsavcı vekillleri tarafından alınacak. Tarihine savcılar karar verecek." dedi. Görevden alınan savcıların kıdemsiz oldukları için görevden alındığını belirten Çolakkadı, yerlerine daha kıdemli olan isimlerin atandığını söyledi.

HUKUKSUZLUKLAR

1- Sözkonusu savcılar bizzat A. Cengiz Engin ve Turan Çolakkadı tarafından atandı. Kıdemsizlerse neden bu savcılar bu dosyada görevlendirildiler. Ayrıca sözkonusu savcılar özel yetkili savcılar. Özel yetki kıdemsiz savcılara verilmiyor. Özel yetkili savcı olmak bu soruşturmaları yürütmek için yeterli. Özel yetkili olan savcılar şu davaya bakar şuna bakamaz diye bir uygulama yok. Sadece aynı davaya bakan savcılar arasından kıdemli olana imza yetkisi verilmesi tercih edilebilir. Kendi atadıkları savcıları daha sonra “kıdemsiz” diye almaları inandırıcı değil.

2- 2 Aykut Cengiz Engin, Star Gazetesi’nden Şamil Tayyar’a yaptığı açıklamada, savcıların görevden alınmasıyla ilgili soruya “Savcılar 25 Generali almak istiyorlardı. Bunun sonucunu düşündük” şeklinde cevap verdi. Oysa Başsavcıvekili Çolakkadı “kıdemsiz oldukları için aldık” dedi. Bu çelişki nedir? Hangisi doğru?

3- Çolakkadı, 25 generalin ifade vereceğini söylüyor. Bu kritik bir cümle. Çünkü savcılar “gözaltı” istemişti. İfade isteseler davet yolunu denerlerdi. Operasyona müdahale eden ve gözaltıları durduran Başsavcılığın bulduğu yeni müdahale yöntemi bu mu?

4- İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi operasyonun yapıldığı gün geçerli olmak üzere, arama ve el koyma kararı verdi. Ancak Başsavcı A. Cengiz’in müdahalesiyle operasyon durduruldu. 13. Ağır’ın verdiği mahkeme kararları uygulanamadı. Başsavcılık mahkeme kararını uygulatmamakla büyük bir hukuksuzluk işledi.

5- 13. Ağır Ceza Mahkemesi bu arama ve el koyma kararlarını “delil” bulunması yönünde güçlü ihtimalin varlığı üzerine verdi. Ancak şuan gözaltına alınacak 25 generalin isimleri medyaya yansıdı. Bu delillerden eser kalması mümkün değil. Delillerin karartılması Başsavcılığın operasyona yaptığı en büyük müdahale olacak.

6- Gözaltı kararının ana noktası, sanıkların bir araya gelip sorgu sırasında savunma birliği kuramamaları ve böylece çelişkilerden soruşturmanın ilerlemesi ve gerçeklere ulaşılması. Ancak alıncak generaller şuan isimlerini biliyorlar ve bir araya gelip sorgu birliği yapacak tek bir ağızdan konuşacaklar. Bu güçlü bir ihtimal. Başsavcılık soruşturmanın bu en önemli ayağına darbe vurmuş olmadı mı?
aktifhaber

Başsavcı Turhan için Yargıtay önünde tören
13:50 - Yargıtay Onursal 1. Başkanı Mehmet Derviş Turhan için Yargıtay Başkanlığı önünde tören düzenlendi. Törene, Yargıtay Birinci Başkanı Hasan Gerçeker, Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Başsavcıvekili Kubilay Özkan, Yargıtay üyeleri ve Turhan'ın yakınları katıldı. 08.04.2010 ANKARA netgazete

12 Nisan 2010
PAŞALARI KURTARAN YALAN
25 Muvazzaf General'in "Balyoz Darbe Planı" hakkında sorgulanmasını "Onayım Yok" diye önleyen Başsavcı Engin, onayının gerekmediğini 3 martta böyle bildirmiş.

İstanbul Merkez Komutanlığı, Başsavcı Aykut Cengiz Engin'in "yapılacak operasyonlarda mutlaka onayım olacak" genelgesini kaldıran ikinci genelgesine rağmen devreye girmiş. Altında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nın imzasının bulunduğu belgeyi Taraf gazetesi ele geçirdi.

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Aslan Güner'in Balyoz Planı soruşturmasına asker müdahalesine hukuki dayanak yaptığı genelgenin iptal edildiği ortaya çıktı.

Tarafın ele geçirdiği İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin imzalı 3 Mart 2010 tarihli genelge, 27 Şubat 2010 tarihli "Balyoz soruşturmasını yürüten savcıların talimatlarında, başsavcı vekillerinin imzası yoksa, iade edin" düzenlemesini geçersiz kılıyor. İstanbul Emniyeti ve İstanbul Merkez Komutanlığı'na gönderilen son genelgede "C. Başsavcı Vekilinin, 'uygun görüldü' şehri verilmesine mahal kalmamıştır" deniyor.

Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcıları tarafından sürdürülen Balyoz soruşturması kapsamında gözaltılar başlamış, ancak 25'i general 75 muvazzaf subayın gözaltına alınması Başsavcı Engin'in müdahalesiyle durdurulmuştu. Kamuoyunda yoğun tartışmalara yol açan bu gelişmede askerlerin devreye girdiği ve subayların gözaltına alınmasını önledikleri iddiaları da gündeme gelmişti.

Güner'den 'telefon' itirafı

Konuyla ilgili önceki gün Genelkurmay Karargâhı'nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güner, Balyoz soruşturması kapsamındaki operasyonlarla ilgili bilgilerin kendilerine İstanbul Merkez Komutanlığı üzerinden intikal ettiğini söylemişti. Güner, şu değerlendirmeyi yapmıştı: "Askerin girdiği tek nokta, İstanbul Merkez Komutanı'nın daha önce başsavcılık tarafından yayımlanmış ve dağıtım adresinde olduğu için İstanbul Merkez Komutanlığı'na da gelmiş olan genelgesi ile ilgili. O genelgede başsavcımız, savcılara bazı şeyler koymuş, kaideler koymuş. Bu kadar kapsamlı bir yazı alınca bu soruşturmayı yürüten sayın savcılardan İstanbul Merkez Komutanımız, Başsavcımızı arayarak, -yeni dalga dediniz, onun için söylüyorum- bu yeni dalgadan haberi olup olmadığını soruyor. O da olmadığını söylüyor. 'Normalde olması lazım, yayınladığınız yazıya göre. Burada yok. Acaba bilginiz var mı' diye soruyor. Ondan sonra başka temas var mı? Şunu size izah etmiş olayım. Nasıl emeklilerimiz ve sivil personel için savcılarımızın talimatlarını kolluk kuvveti gibi polis teşkilatımız yerine getiriyorsa askerî personel için de benzer görevi merkez komutanlıklarımız yapıyor. Dolayısıyla savcılarımız görevde olan asker kişilerle ilgili bir işlem varsa bunun talimatını merkez komutanlıklarına yazıyorlar. O gün de Merkez Komutanlığı'na gönderildi. O da tabii bize bilgi verdi."

Ancak Genelkurmay İkinci Başkanı Güner'in unuttuğu bu genelgenin bir ay önce yeni bir genelgeyle iptal edilmiş olduğuydu.

Dört günde iki genelge

27 Şubat 2007 tarihli 'gizli' ve 'ivedi' başlığıyla İstanbul Emniyeti ve İstanbul Merkez Komutanlığı'na gönderilen genelgede göz altılarla ilgili getirilen "Balyoz soruşturmasını yürüten savcıların talimatlarında, başsavcı vekillerinin imzası yoksa, iade edin" düzenlemesi, sert eleştirilere yol açmış, yargı bağımsızlığına müdahale olarak değerlendirilmişti. Bu gelişmelerin ardından Başsavcı Engin 3 Mart 2010 tarihinde yeni bir genelge yayınlayarak bu uygulamayı ortadan kaldırdı. Yeni genelge İstanbul Emniyeti ve Merkez Komutanlığı'na da gönderildi.

'Onaya gerek yok' genelgesi

3 Mart 2010 tarihli o genelgede şunlar yazılı:

"İstanbul Başsavcılığı'nın CMK 250 maddesi ile yetkili birimlerde 2010/185 numaraya kayıtlı olarak yapılan soruşturmada, yapılacak önemli işlemler öncesinde yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Vekillerinin UYGUN GÖRÜŞÜNÜN alınması hususundaki talimatımız ilgi (1) yazımızda İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İl Merkez Komutanlığı'na bildirilmiştir.

Bu yazımıza cevaben tanzim edilen ilgi (2) sayılı yazıda Cumhuriyet Savcısının görev ve yetkileriyle ilgili baz kanun maddeleri sıralandıktan sonra Kolluk Güçlerinin herhangi bir cezai sorumluluğa muhatap almamaları bakımından soruşturma savcılarınca verilecek talimatların ne suretle yerine getirileceğinin iş'arı talep edilmiştir... CMK 250 Maddesi ile yetkili birimde, 2010/185 numarası ile sürdürülen ve kamuoyunda, 'Balyoz-Darbe' adı ile bilinen soruşturmanın mahiyeti, önemi ve kapsamı nazara alınarak, CMK 250. Maddesi İle Yetkili C. Başsavcı Vekili tarafından, daha önce görevlendirilen, üç C. Savcısına ilave olarak, bir C. Savcısı daha görevlendirilmiştir.

Bu itibarla; ilgili (1) sayılı yazımızda belirtildiği şekilde, CMK 250. Maddesi İle Yetkili ve bu soruşturmada görevli Cumhuriyet Savalarının soruşturmaya ilişkin olarak, yazdıkları yazılarda ve talimatlarda, C. Başsavcı Vekilinin, UYGUN GÖRÜLDÜ şehri verilmesine mahal kalmamıştır. Ancak gerek bu soruşturma gerekse önemli ve geniş kapsamlı soruşturmalarda, kolluğun icra edeceği adlî işlemler öncesinde, C. Başsavcı Vekiline bilgi vermesi gerekli bulunmaktadır."

'Emir almadım' dedi savcıları görevden aldı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in bir sergi ziyareti sırasında telefon aldığı ve "emredersiniz" şeklinde bitirdiği görüşmeden sonra Balyoz operasyonuna müdahale ettiği iddia edilmişti. 25'i general 75 muvazzaf subay için gözaltı kararı veren savcı Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk'i görevden alan Engin, soruşturmaya iki yeni savcı atamıştı. "Emir aldığı" iddialarına karşı "Kimseden emir almam" diyen Engin, gazeteci Şamil Tayyar'a şu açıklamayı yapmıştı: "Gözaltına alınması istenen subayların 78'i muvazzaf... Bunların 25'i amiral ve general rütbesinde... Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'nda var, 6. Kolordu'da var, Hakkâri'de terörle mücadele eden askerî birliğin başında olan var... 15-20 kişi de emekliye ayrılmış subay, toplam 95 kişi... Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi gerekir."

Kaynak: Taraf

13 Nisan 2010
Saldırgan Polisler Açığa Alındı
Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Şahin Tanrıöver'i kolundan çekerek olay çıkartan polisler İçişleri Bakanı Ve Ankara Emniyet Müdürü'nün emriyle açığa alındı....

Ankara Adliyesi’ndeki toplantıda Cumhuriyet Savısı Mustafa Şahin Tanrıöver, Yüksek Yargı Mensupları ve YARSAV’a tepki göstererek, “Toplantıda bizim sorunlarımız tartışılacak. Ankara Adliyesi hakimlei kapıda bekliyor. Burası YARSAV’a destek toplantısı yapılacak yer değil. Dışarıda hakim ve savcı arkadaşlarımız var. Onların içeri alınmasını istiyorum. Burada açık şeffaf bir şekilde Danıştay ve Yargıtay üyeleri seçiminin tartışılmasını istiyoruz. Yargıtay ve Danıştay’dan gelen bindirilmiş kıtalar istemiyoruz” dedi.

Bu sözlerine pek içerleyerek(!) savcının kolundan tutup iten ve olaylar çıkaran bayan polis vemuru ve ardından savcıyı kuçaklayıp uzaklaştırmaya çalışan erkek polis memuru Ankara Emniyet Müdürü'nün emriyle açıga alındı....

Açığa Alınan Koruma Görevi Yapan Polislerin Hataları..

1- Korumaların sadece yargıç ve savcıların katıldığı böyle bir toplantıda salonda bulunmaları bile doğru değil, kimi kimden koruyacak.
2- Korumanın salon güvenliğini sağlama konusunda görevlendirilmesi mümkün değil ve yetkisi yok.

3- Bu olay YARSAV’cı Yüksek Yargı Mensubu Miyase Engin Kumrulu’nun meslektaşlarını hangi gözle gördüğü ve meslektaşlarına nasıl bir muameleyi layık gördüğünün ispatı.

4- Kadın korumayı kurtarmak için, "savcıyı gösterici zannetti" yalanını ortaya attılar. Oysa korumanın müdahalesinden önce Türkkan, Cumhuriyet Savcısı olduğunu hem topluluğa hem de korumaya ayrı ayrı söyledi. Müdahale buna rağmen geldi.

5- Ortada Savcıya fiziki müdahale şeklinde net bir suç var.

6- Çevredeki adli personelden, bayan polisin koruduğu Kumrulu tarafından yönlendirildiğine dair görgü tanıklarının olduğu söyleniyor.

7- Koruma görevi yapan polislere korunan kişi emir veremez. Görevi gereği polis sadece koruduğu kişinin güvenliğinden mesuldür..
aktifhaber

100 Savcı&Hakimin İfadesi Alındı
Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’na bağlı müfettişler, Bakırköy Adliyesi'nde yaklaşık 100 hakim ve cumhuriyet savcısının ifadesini aldı. İddia büyük...
6 Nisan 2010
Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’na bağlı müfettişler, Bakırköy Adliyesi'nde yaklaşık 100 hakim ve cumhuriyet savcısının ifadesini aldı. İddia büyük: Çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak!İşte olayın ayrıntısı:

Bakırköy Başsavcısı Mustafa Adagül’ün de müfettişlere ‘tanık’ olarak ifade verdiği öğrenildi. İnceleme sonunda hakim ve cumhuriyet savcıları hakkında soruşturma başlatılıp başlatılmayacağına Adalet Bakanlığı karar verecek.

Bakırköy Adliyesi’nde hareketli günler yaşanıyor... Adliye’de görev yapan yaklaşık 100 hakim ve cumhuriyet savcısı, sırayla Adalet Bakanlığı müfettişlerine savunma veriyor. Savunma veren hakim ve cumhuriyet savcılarının yanı sıra Bakırköy Başsavcısı
Mustafa Adagül’ün ‘tanık’ sıfatıyla dinlendiği öğrenildi.

Adalet Bakanlığı'na yapılan ‘sahte imzalı’ ihbar mektubu üzerine harekete geçen Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Bakırköy Adliyesi’ne müfettiş gönderdi. Yaklaşık 8 aydır inceleme yürüten müfettişlerin, bu süre zarfında çok sayıda hakim ve cumhuriyet savcısının ifadesini aldıktan sonra raporunu hazırlamaya başladığı kaydedildi.

Peki, müfettişlerin bu kadar çok hakim ve cumhuriyet savcısının savunmasını almasına gerekçe olarak ne gösterildi?

Türkiye’nin önde gelen altın üreticisi firmalarından birinde çalışanlar ile büyük firmalarda danışman olan bazı kişilerin ‘çıkar amaçlı’ işler yaptırmak amacıyla hakim ve cumhuriyet savcılarıyla yakın ilişki kurduğu, çocukları veya yakınları avukat olan hakim ve cumhuriyet savcılarının bazı davalarda taraflar arasında ‘yanlı’ davrandığı iddia edildi.

Emekli olan bir cumhuriyet savcısının adı kullanılarak gönderilen ihbar mektubunda, Bakırköy Adliyesi’nde görev yapan bazı hakim ve cumhuriyet savcılarının gayri meşru ilişkiler içerisinde bulunduğu, haksız zenginleştiği, lehine karar verdikleri işadamlarının burslarıyla çocuklarını yurtdışında okuttukları iddiaları da incelemeye dayanak oluşturdu.

Bakırköy Adliyesi’nde incelemelerini yürüten müfettişler, hazırlayacakları raporu Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne verecek. Haklarında inceleme yapılan hakim ve cumhuriyet savcılarına ilişkin soruşturma açılıp açılmayacağına da, Adalet Bakanlığı karar verecek.

Adliye’de savunma veren hakim ve cumhuriyet savcıları da yapılacak incelemenin sonucunu bekliyor.
haberturk

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, tutuklanmasının nedeni olarak cemaat soruşturmasını gösterdi.
19 Nisan 2010
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, 4 Mayıs’ta Erzurum Özel Yekil 2. Ağır Ceza görülecek duruşma öncesi, hakkındaki suçlamaları gazeteci İsmail Saymaz’a değerlendirdi.

Saymaz'ın cezaevine gönderdiği sorulara verdiği yanıtlardan oluşan söyleşide, Cihaner tutuklanmasının nedeni olarak, cemaat soruşturmalarını gösterdi.

İlhan Cihaner kendisi üzerinden hâkimlere ve savcılara gözdağı verildiğini iddia ederek, “Hâkim ve savcılara, suç işleyen tarikat ve cemaatlere, muktedirlere dokunmayın şeklinde çok güçlü bir mesaj verilmiştir” dedi.

Cihaner’in Radikal muhabiri Saymaz’la söyleşisinden bir bölüm şöyle:

Cezaevi koşullarınız nasıl?

Cezaevi koşullarına dair çok şey söylemek istemiyorum. Sızlanma ya da mağduriyet şeklinde algılanabileceği için ayrıntıya girmeyeceğim.

Gözaltına alınıp tutuklanabileceğinizi düşünüyor muydunuz?

Soruşturma öncesindeki hukuksuzlukları ve hoyratlıkları bildiğim için öngörüm vardı. Gözaltılar öncesindeki akşam UYAP bilgi servisinden soruşturmaya şüpheli olarak eklendiğim mesajı alınca görev gaspı niteliğindeki bu uygulama sonrası gözaltı yapılabileceğini öngördüm.

HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’in söylediği gibi, direnmeyi düşündünüz mü?

Aramalar sırasında avukatım Hamit Sekman’a HSYK’yı arayıp bilgi vermesini rica ettim. Sekman telefonu bana verdi. Arama ve gözaltının doğru olduğunu, direneceğimi belirttim. Uygun olmayacağını belirtti. Görüntüleri yayımlanan konuşma Turgut Kazan’la yaptığım konuşmadır. Eski baro başkanı olması nedeniyle ‘Başkanım’ demekteyim. Turgut bey de direnmenin uygun olmayacağı yönünde telkinde bulundu.

Albay Çiçek ile İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı hayata geçirmek üzere buluştuğunuz, bu buluşmalar sonucu tarikatlara yönelik soruşturmalar açtığınız ileri sürülüyor. Bu iddialara yanıtınız nedir?

Akıl dışı bir iddia. Gerek İsmailağa gerek Gülen Grubu ile ilgili soruşturmalarda Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı ve Bakanlık müfettişleri ile aramdaki görev uyuşmazlığı, bu yapıların silahsız ve cebir kullanmadığı, görevli savcılığın Erzincan olduğu yönündeki tespitim nedeniyledir. Yani onlar bu yapıların cebir yoluyla Anayasal düzeni değiştirme amacını taşıdıklarını iddia etmektedirler. Bense bu yönde delil olmadığını, ancak silahsız örgüt kapsamında soruşturulması gerektiğini iddia ediyorum. Hatta bu hukuki iddiam için bedel ödüyorum. Buna rağmen benim dini cemaatlere silah koyma ile suçlanmam akıl dışıdır. İddiaların akıl ve mantık dışı olduğunu gösteren olgulardan bazıları şunlardır:

* Benim soruşturmalarım 2007’de, planlar 2009’da oluşturulmuş görülmektedir.

* Beni plana dahil olmakla suçlayanların iddiaları plana daha uygundur.

* Silah koyma niyetinde olsaydım İsmailağa soruşturmasında yapardım.

* Gülen soruşturmasını emniyetle yapmaktayım. Jandarma ya da MİT’e verilmiş görev yoktur.

* Silah koyma ve hükümeti yıpratma planı uyguladığım iddia ediliyor ama nerede bu eylemler? Düşünün 3. Ordu’ya hâkimim (!) Jandarma emrimde (!) MİT ile aynı örgüt içindeyim (!) ve iki -üç cemaatevine silah ya da suç unsuru koyamıyorum? Bu nasıl bir mantık anlamak mümkün değil. Nerede bu silahlar, bu planın uygulaması (!)

* Aynı planın parçası olduğumuz gerekçesiyle suçlandığım 13 kişiden 7’sinin ismini ve kim olduklarını iddianame de gördüm. Kalanlarla mesleki diyalogum vardır. Korunan ve görüşmelerini kayda aldıran biri olarak bu kişilerle görüşmem olsaydı Erzincan gibi küçük bir yerde kolaylıkla ispatlanırdı.

* Şuna eminim ki bu soruşturmalar sırasında görevli olan her kim olsaydı bu akıbete uğrayacaktı.

3. Ordu’da darbe planlandığı iddiasını nasıl değerlendiriyordunuz?

Gizli tanık ‘enflasyonuna’ bakarak suçlamalar ciddi kanısına varmamak gerekir. Aslında hiçbirisi de ‘gizli’ değil. Birisi soruşturmama konu cemaatin mensubu ve aktif üyesi, bir diğeri hakkında rüşvet suçları, görevi kötüye kullanma ve izinsiz define aramaktan soruşturduğum ve bu suçlardan yargılanan bir kamu görevlisi, bir diğeri bu kişinin manipülasyonunda olan kriminal bir kişidir. Basit araştırmalarla çürütebilecek bu iddialara itibar edilmesi sistemin ‘cinneti’ değilse aynı mekanizmanın ‘planı’ olmalıdır.

‘Büyük komplonun ipuçları...’

Sizce tutuklanmanıza ne sebep oldu?

Tabii ki cemaat soruşturmaları ve İliç’teki soruşturmalar... Ayrıca daha büyük bir komplonun ipuçlarını yakalamış olmam. Bu nedenle engellenmem gerekiyordu.

Evrakın İstanbul’a gönderilip Erzurum’a iadesini nasıl yorumluyorsunuz?

Bu uygulama başlı başına bakanlık ve Erzurum savcılarının niyetini ve hukuk dışı davranışlarının ispatıdır.

HSYK’nın savcıları görevden almasına ilişkin yorumunuz nedir?

Yerindedir. Erzurum savcılarına göre sıfatları ne olursa olsun, CMK 250’deki suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma bu savcılıklarca yapılabilir. Yüce Divan’da yargılanacak kişi bile olsa, gizli tanık ifadesi üzerine evi ofisi aranabilir, tutuklanabilir. Bu yaklaşım CMK 205/3’ü yürürlülükten kaldırmak ve Hakimler ve Savcıları Kanunu’nu görmezden gelmektir. Bu kadar ağır bir yetki ve görev aşımına karşı ne yapılabilirdi? Yasama dokunulmazlığı olan birinin bu muameleye maruz kalması mı beklenecekti?

Bir yorumcu, tutuklanmanız sonrasında, ‘Artık Türkiye’de tarikatlar soruşturulamayacak’ dedi. Düşünceniz nedir?

O yorumcuya katılıyorum. Benim üzerimden hâkim ve savcılara, suç işleyen tarikat ve cemaatlere, muktedirlere dokunmayın şeklinde çok güçlü bir mesaj verilmiştir.
Kaynak: Radikal

24 Nisan 2010
O SAVCI 'ERGENEKON' DOSYASINDA
Kanlı saldırıdan 5 gün sonra bilgi veren ve bozuk harddiskin OYAK güvenlikte olduğunu yazan Danıştay Savcısı Çakmak'ın adı Ergenekon dosyasında.

Danıştay saldırısından 1 gün önceki keşif görüntülerinin silindiği ortaya çıkınca, olayın üzerindeki sır perdesi de aralanmaya başladı. Ankara Emniyeti'nin saldırı günü gönderdiği yazıya, 5 gün sonra cevap vererek bozuk harddiskin OYAK güvenlikte olduğunu yazan Danıştay Savcısı Mehmet Engin Çakmak'ın Ergenekon kapsamında 4 hafta boyunca izlendiği ortaya çıktı.

TÜBİTAK'ın tetikçi Alparslan Arslan'ın saldırıdan 1 gün önceki keşif görüntülerinin kaydedildiği OYAK Güvenlik'e ait harddiskteki dosyaların silindiğini tespit etmesi, soruşturma aşamasındaki karanlık noktaları bir bir aydınlatıyor. Ankara Emniyet Müdürlüğü'nın saldırı günü kamera görüntülerini isteyen yazısına 5 gün sonra cevap vererek, harddiskin OYAK Güvenlik'te olduğunu bildiren Danıştay Savcısı ve Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Engin Çakmak, Ergenekon kapsamında izlendi.

POLİSİ 5 GÜN BEKLETTİ

Ankara Emniyeti Müdürlüğü saldırı günü, 17 Mayıs 2006'da Danıştay'a yazı yazarak, görüntü kayıtlarını istedi. Danıştay Savcısı Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Engin Çakmak, emniyetin yazısına tam 5 gün sonra, 22 Mayıs 2006'da cevap verdi. Çakmak yazısında kamera sisteminin daha önce Mayıs ayı içerisinde 3 kez arıza yaptığını belirterek 'Görüntülerin kaydedildiği harddiskin arızalı olması nedeniyle kayıtlara ulaşılamadığı şirket yetkililerince ifade edilmiş olup, kayıt cihazı halen OYAK Savunma ve Güvenlik A.Ş'de bulunmaktadır' dedi.

DAHA ÖNCE DE ARIZALANDI!

274 sayılı yazıda Çakmak, polis ve savcıdan önce şirketin 'görüntülere ulaşılamadı' bilgisinin alındığını belirtirken, olaydan 5 gün sonra polise harddiskin OYAK Güvenlik'te olduğunu bildirmesi şüphelere neden oldu. Çakmak yazısına, daha önce OYAK Güvenlik'e kamera sisteminde meydana gelen 3 arızayla ilgili gönderdiği 8 Mayıs 2006 tarihli belgeyi de ekledi.

71 YARGI MENSUBU ARASINDA

Polise 5 gün gecikmeyle bilgi vererek 'delil karartmaya zaman kazandırma' kuşkusuna neden olan Danıştay Savcısı Genel Sekreter Yardımcısı Çakmak, Ergenekon sanıklarıyla ilişki şüphesiyle nedeniyle takibe alınan savcı ve hâkimler arasında yer alıyor. Ergenekon savcılarının tespitleri ile Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişleri 71 hakim ve savcının takip edilmesi için iki kez mahkeme kararı çıkardı. Müfettişler 14 Ekim 2008'de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, 3 Kasım 2008'de de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. 'Ergenekon örgütünün yargıya sızma faaliyetleri kapsamında, sanıklarla ilişkisi olduğu' iddiasıyla aynı gün takip edilmeleri yönünde karar verilen hakim ve savcılar arasında Danıştay Tekkik Hakimi Mehmet Engin Çakmak da yer aldı.

Mahkemelere sunulan belgede söz konusu yargı mensuplarının, Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Albay Fikri Karadağ ve avukat Kemal Kerinçsiz'in de aralarında bulunduğu sanıklarla irtibatlarının tespit edildiği belirtildi. Bazı hakim ve savcıların Ergenekon sanıklarına yönelik 'Bir emrin var mı?' şeklindeki soruları, Küçük'ün birçok hakim ve savcı ile irtibatlı olduğu ve bazı yargı mensupları hakkında 'bizim çocuklardan, arkadaşlardan' dediği bilgisine yer verildi.
4 HAFTA TEKNİK TAKİP

Çakmak ile İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ankara Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ve Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun da bulunduğu yargı mensupları, Ergenekon bağlantısı şüphesiyle 4 hafta süreyle telefonları dinlendi ve gittikleri yerlerde izlendi. Tetkik Hakimi Çakmak, izlendiği dönemde Danıştay 4. Dairesi'nde görev yapıyordu. Öte yandan ikinci Ergenekon iddianamesinde emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un da aralarında bulunduğu bazı sanıkların 'M.E.Ç' şeklinde kodlanmış bir kişiyle telefon konuşmaları yeralıyor. Konuşmaların bazılarında Danıştay'da karara bağlanacak bir dosyayla ilgili olması da dikkat çekti.

Saldırıda örgüt bağlantısına karşı çıkan savcı da izlendi

Kanlı Danıştay saldırısıyla ilgili soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci'nin de Ergenekon şüphesiyle takip edildiği ortaya çıktı. Ergenekon sanıklarıyla bağlantılı oldukları şüphesiyle 4 hafta boyunca teknik takibe alınan 71 hakim ve savcılar arasında yer alan Salim Demirci, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine saldırı davasına bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada örgüt bağlantısının araştırılmasına karşı çıkmıştı. Davaya müdahil olan Cumhuriyet gazetesi avukatları saldırının çok daha büyük bir oluşum tarafından organize edilmesi ihtimali bulunduğunu belirterek soruşturmanın genişletilmesini istemişti.

GENİŞLETMEYE GEREK YOK

Demirci, 'soruşturmanın genişletilmesine gerek yok' diyerek karşı çıkmıştı. Mahkeme de bu talebi geri çevirmişti. Son duruşmada ise Ümraniye'de bulunan el bombalarının Cumhuriyet'e atılanlarla aynı seriden olduğunun ortaya çıkması üzerine Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz, dosyanın genişletilmesine karar verdi. Demirci yine önceki mütalaasını tekrarladı.
aktifhaber

24 Nisan 2010
HSYK'dan Şanal'a Suç Duyurusu
HSYK, Erzincan Başsavcısı özel yetkilerini kaldırdığı Erzurum Savcısı Osman Şanal hakkında hazırladığı dosyayı tamamladı

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasından dolayı özel yetkilerini kaldırdığı Erzurum Savcısı Osman Şanal’ın da aralarında bulunduğu savcılar hakkındaki gerekçeli kararını tamamlayarak, Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Suç duyurusu niteliği de taşıyan kararda, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Hakimler ve Savcılar Kanunu’na göre, birinci sınıf hakim ve savcılar hakkındaki soruşturma işlemlerinin ancak Yargıtay tarafından yapılabileceği savunuldu. Cihaner’in de birinci sınıf savcı olduğuna dikkat çekilen kararda, özel yetkileri kaldırılan savcıların, kanundaki açık hükme rağmen yetkisiz biçimde işlem yaptığı ifade edildi. Savcıların, soruşturma aşamasında imza attıkları, usulsüz olduğu iddia edilen arama ve gözaltı işlemine dikkat çekilen kararda, Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndan da açık biçimde birinci sınıf savcılarla ilgili işlemlerin Yargıtay’ca yapılması gerektiğinin yer aldığı vurgulandı.

Hakimleri de kapsıyor

Kararda, sözkonusu savcılarla birlikte diğer ilgililer hakkında da işlem yapılması istenerek, örtülü biçimde Cihaner’i tutuklayan ve tahliye taleplerini reddeden hakimlerin de yetkisiz işlem yaptıkları savunuldu. Kurul, bakanlıktan, örtülü biçimde, bu hakimlerin de soruşturulmasını istedi
aktifhaber

BALYOZ MÜDAHALESİ DAYANAKSIZ ÇIKTI
26 Nisan 2010
Başsavcılığın Balyoz'a müdahalesi dayanıksız çıktı.
Kafes iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan belgeler, önemli bir gerçeği ortaya çıkardı.

Balyoz soruşturmasını yürüten savcılara müdahale gerekçesi olarak gösterilen Adalet Bakanlığı'nın 1 Ocak 2006 tarihli genelgesinin 25 generali kapsamadığı öğrenildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, genelgeyi bu kapsamda değerlendirip, 25'i general 78 muvazzafa yönelik 'Balyoz operasyonları'nı durdurmuştu. 25 generalin ifadesini özel yetkili savcıların alamayacağını belirtmiş, genelgeye dayanarak operasyonu muvazzaflar açısından yarıda bıraktırmıştı. Ancak ek klasörlere giren Başsavcı Vekili Olcay Seçkin imzalı yazıda, şüphelilerin genelgede belirtilen görevlilerden olmadığının görüşülüp kararlaştırıldığı vurgulanıyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, balyoz darbe planı soruşturması kapsamında 25'i general 78 muvazzafa ilişkin operasyonları durdurmuştu. Engin, Balyoz soruşturmasının 25 general ile ilgili bölümünü Adalet Bakanlığı'nın 1 Ocak 2006 tarihli ve 2 No'lu 'Devletin üst düzey görevlerinde hizmette bulunmuş ve halen hizmette bulunan kişiler hakkındaki soruşturmaların bizzat cumhuriyet başsavcıları veya bizzat görevlendirecekleri başsavcı vekillerince yürütülmesi' konulu genelgesiyle başsavcı vekillerine verdiğini açıklamıştı. Özel yetkili savcıların generallerin ifadesini alamayacağı gerekçesiyle operasyon muvazzaflar açısından yarıda bıraktırılmıştı.

Azınlıklara ve öğrencilere yönelik 'Kafes Operasyonu Eylem Planı' iddianamesinin ek klasörlerinde ortaya çıkan belgeler önemli bir gerçeği ortaya çıkardı. Balyoz soruşturmasını yürüten savcılara müdahale gerekçesi olarak gösterilen Adalet Bakanlığı'nın 1 Ocak 2006 tarihli genelgesinin 25 generali kapsamadığı öğrenildi. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı şu anda kapsıyormuş gibi işlem yapıyor. Kafes soruşturmasını yürüten savcılar Ercan Şafak ve Murat Yönder tarafından 2 Aralık 2009'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılan yazıda emekli Binbaşı Levent Bektaş'ta ele geçirilen eylem planına ilişkin soruşturmanın şüphelisi Ahmet Feyyaz Öğütçü'nün koramiral rütbesinden emekli olduğu, Kadir Sağdıç'ın 'koramiral', Mehmet Fatih Ilğar'ın da 'tuğamiral' rütbesiyle halen görevlerinin başında olduğu ifade ediliyor. Adalet Bakanlığı'nın genelgesi nedeniyle bu ikisi muvazzaf üç general hakkındaki soruşturmanın başsavcı veya görevlendirdiği başsavcı vekilleri tarafından yürütülmesi gerektiği aktarılarak, dosyanın ayrıldığı belirtiliyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11 Aralık 2009'da savcıların bu 'tefrik' kararına karşı çıkıyor. Başsavcı Vekili Olcay Seçkin imzalı yazıda adı geçen şüphelilerin Adalet Bakanlığı'nın 2 No'lu genelgesinde belirtilen görev ve görevlilerden olmadığının görüşülüp kararlaştırıldığı kaydediliyor. Bu gerekçeyle de dosya savcılara iade ediliyor. İki savcı iade işleminden sonra 'delillerin aynı olması ve aradaki irtibat' gerekçeleriyle generallerin dosyası ile 'Kafes' ana soruşturmasını birleştiriyor. Bundan sonra emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü, Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ve Güney Deniz Saha Komutanlığı Çıkarma Gemileri Komutanı Mehmet Fatih Ilğar'ın ifadelerini alarak haklarında dava açıyor. Üç general de özel yetkili savıcılığın açtığı davada hâkim karşısına çıkacak.

Öte yandan emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü, 'Balyoz' soruşturması kapsamında 22 Şubat 2010 tarihli operasyonda tutuklandı. Bir süre sonra da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Koramiral Kadir Sağdıç'ın ismi ise 'Balyoz' darbe planı şüphelisi 25 general arasında geçiyor. İki general 'Kafes Eylem Planı' soruşturmasında sanık olmuştu. Ancak muvazzaf general Sağdıç hakkında 'Balyoz' soruşturmasında işlem yapılmadı. 25 generalle ilgili soruşturma başsavcı vekilleri Turan Çolakkadı ve Olcay Seçkin'in elinde. Başsavcı Vekili Çolakkadı, Seçkin'in izinde olması nedeniyle tek başına kaldığını ve bu nedenle soruşturma savcılarından destek alarak işlem yapacağını açıklamıştı. Ancak, bu konuda şu ana kadar bir ilerleme olmadı.
Zaman

03 Mayıs 2010
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Tuncay Özkan'ın içeri alınmaması için Ergenekon savcılarını tehdit ediyor...

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz'in ses kaydı ele geçti. Konuşmada Tuncay Özkan'ın gözaltına alınmaması için talimat üstüne talimatlar veriliyor.
İşte o telefon konuşması;

Bu Tuncay ÖZKAN bilmem orgeneraller morgeneralleri, yani bu en tehlikeli konular bunlar.. Sakın gözaltına alarak tutuklayarak işlem yapmayın..

İstifa etseniz bile kurtulamazsınız bu bakımdan kurumlarınızı yargıyı, koruyacağız, aman onlara zarar verecek bir şeyde bulunmayınız.

Bu cumhuriyet mitingleri büyük hassasiyet yarattı, (Tuncay Özkan) falan bunlar çok önemli adamlar. Onu bir almaya malmaya kalktığınız zaman Türkiye'nin altını üstüne getirirsiniz.

İlhan SELÇUK olayı molayı hiç yani yanında solda sıfır kalır .

Subaylara falan hiç bulaşmayın, bak sakın bu Tuncay'ı , o emekli orgeneralleri, bilmem emekli yüksek rütbeli subayları hani Veli KÜÇÜK kimse ordu mordu bir şey demedi.

Neden bir şey demedi? Veli KÜÇÜK ta 10-15 seneden beri bizim Susurluk soruşturma-sından beri pisliklerle adı geçen yok mafya ile adı geçen, yok Susurluk'la adı geçen bir adam..

Şimdi bak dediğim gibi bu konuya çok dikkat edin, yani bunun sonu da yok, önü de yok, emekliye de ayrılınsa istifa edilse yok.

Şu dediğim kişileri asla gözaltına alarak operasyon yapmayın..
Kaynak: Sonsayfa

03 Mayıs 2010
Başsavcı Engin'den İlk Açıklama
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, kendisine ait olduğu iddia edilen ses kaydına ilişkin, açıkama yaptı.

Engin, Sultanahmet'teki İstanbul Adalet Sarayındaki makamında basın mensuplarının konuya ilişkin sorularını yanıtladı.

Sonsayfa.com'dayayınlanan ses kaydıyla bir ilişkisinin bulunmadığını öne süren Engin, 'Bu ses kaydını dinlemişseniz benim sesimle herhangi bir benzerliği bulunmadığı da fark edilecektir. Tamamen montaj ve teknik imkanlar kullanılarak oluşturulmuş bir kayıttır.

Zaten konuşma metni ve ifade tarzı benim konuşma üslubuma da kesinlikle uymamaktadır. Zira hakkında soruşturma yapılan kişilere benim hakaret teşkil edecek bir beyanda bulunmam kesinlikle söz konusu olamaz' dedi.

Bir gazetecinin 'Sizin hakkınızda bu tür ses kayıtları neden çıkarılıyor?' sorusu üzerine Engin, 'Benim Cumhuriyet Başsavcısı olarak tüm gayret ve çabalarım soruşturmaların usul ve yasalara uygun olarak yürütülmesi, insan hak ve özgürlüklerine azami özenin gösterilmesini sağlamaktır.

Ancak bu gayretlerim, bazı mihraklar tarafından yanlış anlaşılmakta ve buna bağlı olarak da özellikle son günlerde aleyhime de bu tür girişimlere tevessül edilmektedir' diye konuştu.

Engin, 'Ses kaydını yayınlayanlar hakkında işlem yapılacak mı?' şeklindeki soruya karşılık, bu konuda teknik inceleme yapılacağını, bu komploları yapanlar ve yasalara aykırı olarak yayınlayanlar hakkında da yasal işlem yapılacağı karşılığını verdi.

aktifhaber

14 Mayıs 2010
CİHANER'İ KURTARMA PLANI
Erzincan Ergenekon davasının 2 numaralı sanığı Başsavcı İlhan Cihaner Ankara'da... İşte Yargıtay'ın Cihaner'i kurtarma planı...

Başsavcı İlhan Cihaner, bugün Yargıtay'da hakim karşısına çıkıyor. Silahlı terör örgütü yöneticisi iddiasıyla yargılanan Cihaner için Yargıtay'daki 'evrakta sahtecilik' suçlamasıyla süren davanın birleştirilmesi talebi karara bağlanacak.

Silahlı terör örgütü yöneticisi iddiasıyla açılan davanın tutuklu sanığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in, "evrakta sahtecilik, görevi kötüye kullanma ve imar kirliliğine yol açmak" suçlamasıyla Yargıtay 11. Ceza Dairesi'ndeki yargılamasına bugün devam edilecek.

Cihaner, Ankara'daki ilk duruşmaya katılmamış, avukatı Turgut Kazan müvekkilinin silahlı terör örgütü davasının Yargıtay'daki davayla birleştirilmesini talep etmişti. Yargıtay 11. Dairesi de Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nden silahlı terör örgütü dosyasının istenmesine karar vermişti. Yargıtay 11. Ceza Dairesi dosyanın incelenmesini tamamladıktan sonra Cihaner'in farklı suçlamalarla yargılandığı iki davanın birleştirip birleştirmeyeceğine karar verecek. Bu durumda eğer daire birleştirme kararı verirse gözler İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne çevrilecek. 13. Ağır Ceza Mahkemesi Erzurum'dan gelen dosyayı kabul eder ve Yargıtay'ın birleştirme kararına karşı çıkarsa bu durumda dosya Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gidecek ve mahkemenin vereceği karar doğrultusunda Cihaner'in yargılanması sürecek. 13. Ağır Ceza Mahkemesi Erzurum'dan gelen dosyayı kabul etmezse bu durumda daha önce sanık avukatlarının Yargıtay'a gitme talebini reddeden Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi ile birleştirme talebini uygun görmesi durumunda Yargıtay arasındaki çıkan uyuşmazlığı Uyuşmazlık Mahkemesi çözecek. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararları uyarınca başka bir suçtan tutuklu Cihaner'in sorgusunun mahkeme huzurunda yapılması zorunluluğu bulunduğu için bugünkü duruşmada Cihaner'in hazır bulunmasına karar verildiğini açıklamıştı.

Ergenekon'u aklama planı

Hukuk çevreleri Yargıtay'ın bugün dosyanın birleştirilme talebini kabul ederse konunun hukuk dışı bir işlem olacağını vurguluyor. Usul açısından farklı iki dosyanın birleştirilmesinin mümkün olmayacağını dile getiren eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı, Yargıtay'ın Ergenekon'u aklamak için gösterdiği çabaya dikkat çekti. Avcı, Yargıtay'ın iki aşamalı Ergenekon planını şöyle anlattı: "Yargıtay bir içtihat kararı aldı ve teknik dinlemeleri kayıtlarını sıfır delil seviyesine indirdi. Teknik dinlemenin başlı başına bir delil oluşturamayacağına hükmetti. Şimdi de Gizli tanık beyanlarına el attı."


İlhan Cihaner'e VIP Uğurlama

Tutuklu Başsavcı İlhan Cihaner, Ankara'daki duruşmasına katılmak üzere Erzurum Havalimanı'nda VIP'ten kelepçesiz uğurlanarak gitti.

Erzincan'daki "silahlı terör örgütü" davasının tutuklu sanıklarından Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, ''evrakta sahtecilik' ve ''görevi kötüye kullanma'' suçlarıyla Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nde yargılandığı davanın yarın görülecek duruşması için saat 21.30'da uçakla Ankara'ya götürüldü.

Üç sivil polisin havalimanına getirdiği Başsavcı Cihaner, VIP salonundan giriş yaptı. Yaklaşık yarım saat burada bekleyen ve kelepçe takılmadığı gözlenen Cihaner, daha sonra VIP aracına bindirilerek, yaklaşık 50 metre uzaklıktaki uçağa götürüldü. Basın mensuplarının görüntü alamaması için uçağın kuyruk kapısından içeri alınan Başsavcı Cihaner, uçağın merdivenlerini koşar adım çıkarak içeri girdi.
Uçak saat 21.30'da Ankara'ya hareket etti.
aktifhaber

CİHANER İÇİN HUKUK BÖYLE ÇİĞNENİYOR
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in yargılandığı Ergenekon davasına yüksek yargıdan gelen müdahale, hukukçuları ayağa kaldırdı.
17 Mayıs 2010
İki davanın aynı mahkemede görülmesi usulen mümkün değil

Özgür Solak (Hukuki Araştırmalar Derneği Başkanı): Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Cihaner ile ilgili davaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakıyor. Bu yönüyle yargılamasının ve yargılama yetkisinin Erzurum veya İstanbul Ağır Ceza mahkemeleriyle herhangi bir farkı yok. Yani söz konusu yargılamalar bakımından Yargıtay bir üst mahkeme değil. 11. Ceza Dairesi'nin, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin birleştirme kararı neticesinde bir panik hali yaşadığı görülüyor. Oysaki, Cihaner ile ilgili evrakta sahtecilik suçu nedeniyle 11. Daire'de görülen dava ile terör örgütüne üyelik suçu nedeniyle Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın aynı mahkemede görülmesi usulen mümkün değil. Yargılama usulleri farklı olduğu gibi, CMK 250. madde kapsamındaki suçlarda yargılama yetkisinin özel yetkili ağır ceza mahkemelerine ait olduğu açıkça düzenlenmiştir. Yüksek yargı üzerinden gerçekleştirilmeye çalışıldığı anlaşılan kurtarma operasyonunun şifreleri, önceki gün internete düşen ses kaydında gizli.

Taraflar reddihâkim talebinde bulunabilir

Süleyman Gürkök (Anadolu Hukukçular Derneği (AHUDER) Başkanı): Yargıtay üyesinin internete düşen ses kayıtları doğruysa hukuk ciddi zarar görür. Yargıtay soruşturma açmalı ve olayı sonuçlandırmalıdır. Bu tür bir ses kaydı varsa, doğru ise bu hukuk adına faciadır. Tarafsızlık kaybolmuştur. Hukuki boyutta ise üyelerin bu tür etkilemeye girmeleri de kanunlara aykırıdır. Bu süreçten sonra davadaki taraflar ve hatta savcı bile reddihakim isteyebilir. Yüksek yargıdaki kişilerin yüksek nitelikleri olmalıdır. Yoksa bu durum ciddi sıkıntılar verir.

Yargıtay'ın kararı hukukî değil siyasîdir

Prof. Dr. Hakan Hakeri (Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi): Yargıtay, Cihaner'in 'görevi kötüye kullanma' ile ilgili suçtan dolayı yargılama yeri Yargıtay olduğu için bu dosyaya bakıyor. Yani Yargıtay'ın bu davada Erzurum'daki mahkemeden farkı yok. Dolayısıyla Yargıtay'ın ilgili dairesi bu davada Erzurum'daki mahkemeye 'Bana bu dosyayı gönder' diyemez. Olsa olsa 'Bunu birleştirmek uygundur, bu kararı alıyorum' diyebilir. Erzurum da eğer uygun görürse dosyayı verir, görmezse de vermez. Yargıtay'ın bu kararı hatalıdır. Ses kayıtlarını ben de dinledim. Buradan anlaşılıyor ki Yargıtay'ın ilgili dairesinin birleştirme kararı hukuki değil, siyasi bir karardır.

Bu tutum tarafsızlığa gölge düşürür

Turgay Balaban (Eskişehir Hukuksal Bakış Derneği başkanı avukatı): Yargıtay'ın İlhan Cihaner ilgili tavrı şık deği. Bu uygulama zihinlerde yargının adamına göre muamele yaptığı algısını doğurur. Ayrıca hukukun herkese eşit uygulanması asıl kuralının bu olayda işlemediğini gösterir. Oysa hukukun üstünlüğü ancak hukukçuların kanunları kendilerine de tatbik etmesiyle sağlanabilir. Ayrıca yargılamayı yapan Yargıtay hâkiminin sanık İlhan Cihaner (evet, anlat bakalım İlhan) şeklindeki hitap tarzı da tarafsızlığa gölge düşürmektedir. Ne tür müdahaleler olursa olsun millet her şeyin farkında. Millet adına yargılama yapan yüksek mahkeme, bu davada büyük bir imtihan ile karşı karşıya bulunuyor.

Karar mahkemeler üzerinde baskı yapıyor

Abdüssamet Kahya (Sivas Ülfet Hukukçular Derneği Başkanı): 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava dosyası, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki İrtica ile Mücadele Eylem Planı dosyası ile birleştirilmiştir. Yargıtay 11. C.D. tarafından birleştirme kararı beklenmeden dosya asıllarının özel kurye ile gönderilmesinin istenmesi hukuka aykırıdır. Bu durum internete düşen ses kaydı ve karar birlikte değerlendirildiğinde Cihaner'i kurtarma planı şüphesini doğurmaktadır. Dosyaların Yargıtay'da birleştirilmesi hukuken mümkün değildir. Yargıtay'ın kararı, mahkemeler üzerinde baskı oluşturmaktadır.
Kaynak: Zaman

23 Mayıs 2010
Yalçınkaya'dan Kapatma Yorumu

Başsavcı Yalçınkaya Hürriyet'e açıklamalar yaptı: "AK Parti davasının açılmasıyla birlikte ülkenin şu kadar kaybı oldu diyorlar. Hiç ilgisi yok"

Yargıtay üyelerinin internete düşen ses kayıtlarıyla İlhan Cihaner ve Org. Saldıray Berk'i kurtarma operasyonu deşifre olmuştu. Yüksek yargıçların bir terör örgütüne yardım ve yataklıktan yakalanması ortalığı karıştıradursun, Başsavcı Yalçınkaya skandal ses kayıtlarını yayınlayanları suçlu ilan etti. Yalçınkaya özel yaşamını da anlattı...

Daha çok kapatma davalarıyla gündeme gelen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, medyaya nadir konuşan bir isim.

Ama bu kez hukukçuların gündeminde olan konularla ilgili görüşlerini dile getirmekle kalmadı, kişiliği ve yaşam öyküsü hakkında ilginç ipuçları da verdi.

73 Haziranında Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdiğimde hakim olmanın getireceği kayıpları biliyordum. Bu mesleği seçmek, kendini halka feda etmektir. Bir kere yargıçların hayatı çok sınırlıdır. Bağımsızlıkla birlikte tarafsızlığı yürütmek gerekir. Hiçbir gücün etki ve baskısı altında kalmadan görevimizi yapmalıyız. Vatandaşın bize ihtiyacı var. Karşılarında doğru cevap verecek kişileri bulamıyorlar. Onun için de sorunlarını bize aktarıyorlar; mektuplar, telefonlar geliyor, fakslar çekiliyor. Yargıtay Başsavcılığı'na güveniyorlar.

HATA YAPMAM PİŞMAN OLMAM

Günde 16 saat çalıştığımı hatırlarım. Şimdi dahi öyle. Adliyeler büyük yük altında. Bir asliye cezanın standart yılda bakacağı dosya bin, artarsa yeni mahkeme kurulur. Şimdi büyük illerde bir hakim 4 bin dosyaya bakıyor. Yine de hata yapmadan karar vermesini bekliyorsun; halkla karşı karşıya gelmesini sağlıyorsun. Çözümün anayasa değişikliği ve hukuk reformuyla ilgisi yok. Çözümü sağlayacak olan idare, siyasi güçler. Ağrı'da sel olunca ne yapıyorlar? Hemen “Şu kadar para gönder” deniliyor. Bu da acil durum. Dersin ki “Sınav açıyorum 10 bin hakim alıyorum.” Hadi bir günde olmaz ama altı ayda olsun.

Hakimliğe başlamadan önce “Bu görevi nasıl yapmalıyım” diye hazırlandım. Stajdayken dahi okudum, kendimi sorguladım. Başlarken tamamıyla hazır olduğum için hiç sorun yaşamadım. Taraflar benim vereceğim karara güvenirdi. Tarafsız olacağıma inandıkları için çok rahat olurlardı. Hangi hallerde karşımdaki kişi kırılır diye düşünür kimseyi rahatsız etmem. Halkla sıkı, sıcak bir bağ kurduğum için çok rahat kararlar verdim. Karardan sonra hiç sorgulamam. Haksızlık yapmam, karar verildiği ve uygulandığı zaman da hiç pişman olmam. Çünkü sorgulayarak ilerlerim, bu nedenle hata da yapmam.

BAŞSAVCILIK HALKA GÜVENİYOR

Yargıtay Başsavcılığı olarak, yani kurum olarak halka güveniyoruz. Halkın olgun, iradeli olduğunu, hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğini çok iyi biliyorum. Halkımız, bir hakimle savcının veya bir mahkemenin kontrol altına alınmasını takdir edecek, alınmamasını isteyecek. Referandumda diyecek ki “Hakim bağımsızdır ama sorumsuz değildir”. Hakim ve savcıların hiçbir siyasi partiyle bir bağı, bir ilgisi olmamalı, hiçbir siyasi irade hakimin atamasında bulunmamalı. İşin özü bu. Anayasa değişikliğinde bizimle ilgili madde bu. Referandumun 12 Eylül'e rastlaması tesadüf. Bazı şeyleri geçmişte bırakmanın zamanı geldi. 12 Eylül, yorumlandı, kötülükleri görüldü, yazıldı çizildi, bunu devamlı gündeme getirmek Türkiye'nin zararına.

DANIŞTAY SALDIRISI

Yargı örgüt şüphesini görmezden gelemezdi

O saldırı olduğu tarihte başsavcı vekiliydim. Bu saldırının bir örgüt işi olup olmadığı da bulunamadı. Ferdi mi, örgütsel bir davranış mı? Ferdi bir davranış olduğunda gelip geçici diyebilirsiniz, eğer örgütsel bir davranışsa devamlılığı da vardır. Örgütse, bu suçları bir daha işleyecektir. Bunu bulmak gerekir. Ergenekon davasıyla birleştirilmesine gelince... Eğer bir şüphe varsa gidermek gerekir. Yargı organı, o şüpheyi görmezden gelemez. O nedenle iki dava birleşti. Hakimlerin karar vermesi iş miktarı karşısında biraz uzun sürebilir. Danıştay'a saldırı, AK Parti'nin kapatılma davasında delil kabul edilmediği gibi, iddianamede de sadece Türkiye'nin geleceğine yönelik bir husus olarak gösterildi. “Aman dikkat edelim” diye. Mahkeme de kararında delil olmadığını yazdı.

CİHANER DAVASI

Yasadışı ortam dinlemesi telaşın kanıtı

Yüksek Yargıtay'ın gördüğü bir dava nedeniyle, Yargıtay üyeleriyle ilgili yasaya aykırı olarak elde edilmiş ortam dinlemeleri gündeme getirilmektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, hiçbir zaman, hiçbir kimseyle açacağı, açtığı veya görülmekte olan bir dava nedeniyle tarafsızlık ve hakime saygı gereği görüşemez, görüşmez, tartışmaz, daire kararlarına yön vermez. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na hiçbir gücün müdahale etmesi, etki altında bırakması mümkün değildir. Bu makamı da yıpratmaya, halkın bu makama olan güven ve itibarını sarsmaya hiçkimsenin gücü yetmez. Bu gücü kendilerinde hissedenler, yanılgı ve telaş içindedir ve sadece kurumlara, kurumda olan kişilere değil, ülkenin geleceğine, halkın yargıya olan saygısına zarar verdikleri gibi, gerçekliği mahkeme kararlarına dayanmayan ortam dinlemelerine itibar ederek okuyucularına sunanlar da okuyucularına haksızlık etmektedir.

URFA'DA ÇOCUKLUĞUM

Başakların dalgalanmasını seyrederdik

Çocukluğum, Balıklıgöl'ün de bulunduğu Halilürrahman Camii'nin çevresinde geçti. İlkokul ve ortaokul dönemini orada yaşadım. Yaz tatillerinin iki veya üç ayını Suruç'un Karaköy köyündeki tarla ve kayısı bahçemizde bazen etrafı çitle çevrili, üstü kıl kilimle örtülü çadırda, bazen de kerpiç evde geçirirdik. Göz alabildiğine uzanan ovada doğayla içiçe yaşıyorduk. Buğday başaklarının deniz gibi rüzgarla dalgalanmasını seyrederdik. O günleri özlüyorum. 15 yaşındayken Ankara'ya taşınınca gençlik döneminde Urfa'nın güzelliklerini yaşayamadım. O herkesin beğendiği sıra gecelerini tanımadığım için üzgünüm.

BABAMIN DÜRÜSTLÜĞÜ

İlkokul birinci sınıfı iki kez okuttu

Babam İstanbul'da Haydarpaşa Lisesi'nde okumuş, 30'larda İstanbul'u doya doya yaşamış bir Cumhuriyet öğretmeni. İstanbul'da birçok ünlü kişiyle tanışmış. İdeali olduğu için ilkokul öğretmenliğini tercih ediyor ve Antalya Korkuteli'nde görev yapıyor. Üç erkek, üç kız kardeşiz. İki erkek kardeşimiz rahmetli oldu. Ben beşinci çocuğum. 1950'de doğduğum gün, babamın tayini Suruç'tan Urfa'ya çıkıyor. Annem de şimdi kız sanat okulu dedikleri okuldan mezun. O da okumayı seven, dinle birleştirebilen, çağdaş bir insandı. İlkokula altı yaşında başladım. Babam da aynı okulda öğretmendi. Öğretmenim, “Abdurrahman okumayı öğrendi ama daha çok küçük” deyince babam sinirleniyor, “Bırak o zaman büyüsün” diyor. O yüzden birinci sınıfı bir daha okumak zorunda kaldım. Dürüstlüğü nedeniyle bir yıl geri kaldım.

AİLEMİZ

Bir dedem din bilgini diğeri sorgu yargıcı

Ailemizin nüfus kütüğünde kayıtlı olduğu yer, Urfa'da, yeni ismiyle Bıçakçılı, eski ismi Tahtamor Mahallesi. Baba tarafından dedem Bakır Efendi Suruç'ta eski ismiyle müstantiklik (sorgu yargıcı) yapmış. Onun babası Halit Efendi, Muş kadısı. Benim ismim annemin babası Abdurrahman Efendi'den geliyor. Onun babası kilolu ve tıknaz olduğu için “küt” demişler. Küt Hacı Ali Efendi. Zamanla Küt'ü Kürt diye söylemişler ama doğru değil. Hacı Ali Efendi din bilginiymiş. Söylendiği gibi tarikatla ilgisi olup olmadığını bilmiyorum. Çağdaş bir cumhuriyette mezheplerden bahsedilmesi de gerekmez.

EŞİM OYA HANIM

15 kez taşınmışızdır

Hakimlik stajını Ankara'da yaptım. 76 yılının 18 Haziran'ında Acıpayam'a tayinim çıktı. Ev temin edinceye kadar 1-2 hafta Jandarma karakolunda küçük bir odada kaldım. Hakim ve savcıların kaderi budur. Acıpayam'da 2.5 yıl sorgu ve tapulama hakimliği yaptım. O arada evlilik girişimlerim oldu. Oya Hanım da hakim. Bir akrabamızın vasıtasıyla tanıştık, nişanlandık. Ben Muş Bulanık'tayken o Gürün'e atandı. Ben de orayı istedim, Gürün'de evlendik. Çeşitli kademelerden sonra Ağır Ceza Başkanlığı yaptım. Sonra Silifke'ye, oradan Ankara'ya geldik. Saysam 10-15'i bulur taşınmamız. Bazen aynı ilçede iki üç defa taşındık. Bu çocuklar için zordu. İki çocuğumuz var. Oğlumuz Gürün'de, kızımız Ankara'da doğdu. 1986'da Yargıtay 7.Ceza Dairesinde Tetkik hakimliğine başladım. 98'de Yargıtay üyesi seçildim ve aynı dairede devam ettim. 2004'te Başsavcı Vekilliğine, 2007'de de Başsavcılığa seçildim. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i, önceden tanımıyordum.

KAPATMA DAVALARI

Yeni dava diyenlerin emeli var

Komplo teorileriyle vakit geçiriliyor. Geçen gün de belirttim, yeni deliller olmadan dava oluşmaz. Yeni kapatma davası açılacağını söyleyenlerin emellerini bilmiyoruz! Belli bir amaçla bunu yazıyorlar. AK Parti davasının açılmasıyla birlikte ülkenin şu kadar kaybı oldu diyorlar. Hiç ilgisi yok, neden? Ülkenin kaybı, o davayla gösterilen ve mahkemece kabul edilen fiiller nedeniyle oldu. Ülke kaybettiyse bundan kaybetti. Sağduyulu halkımız bunun gerçeklerle bağdaşmadığını, hukuk devleti ilkesini kabul etmiş bir anayasal düzende tartışılamayacağını takdir eder. DTP davasının açıldığı tarihte de açılım diye bir şey yoktu. Bana göre bu davalarda hukukun beklediği sonuç alınıyor. Anayasa, partilere “Şunu yapma, yaparsan yaptırımı var” diyorsa hukukçu bunu göz ardı edemez. Anayasa Mahkemesi kararında “Bu fiiller Türkiye'nin rejimi için zararlıdır” denmesi önemli. Partiler bunu yapmayalım diye düşünmek durumunda kalıyorlar. Hukuki fayda dediğimiz bu. Yoksa A partisi gitmiş, B gelmiş, onun milletvekilliği düşmüş; hukuku ilgilendirmez. Önemli olan partinin kurumsal olarak geldiği nokta. İddianamede AK Parti kısaltmasını kullandık. Doğrusu odur; baş harfleri söylenir. Zaten her parti için Türk Dil Kurumu'nun yazım kurallarını kullanıyoruz.
aktifhaber

Zekeriya Öz'den ilk açıklama
30 Mart 2011
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar Zekeriya Öz, Ercan Şafak İstanbul Başsavcı Vekili oldu. Öz görev değişikliği sonrası açıklama yaptı:

Yorgundum (dosya yoğunluğu nedeniyle) ama beklemiyordum, sürpriz oldu

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar Zekeriya Öz, Ercan ŞafakİstanbulBaşsavcı Vekili oldu.

Yeni görevleri gereği SavcıZekeriya Özve Ercan Şafak’ın özel yetkileri alındı. Bu iki savcı bundan sonra Sultanahmet Adliyesi’nde görev yapacak.

İstanbul Başsavcılığı’na atanan, özel yetkili Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı’nın görevine ise Savcı Fikret Seçen getirildi.Seçen, özel yetkilerini korudu.

Hakimler ve Savcılar yüksek Kurulu Birinci Dairesi’nin bugün 539 sayılı adli yargı kararnamesini açıkladı. Kararnameye göre İstanbul özel yetkili Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in yerine Başsavcı oldu.

Ancak kararnamede en dikkat çekici atamalar,Ergenekonsoruşturmasını yürüten özel yetkili 3 savcıya yönelik oldu. Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcılar Zekeriya Öz, Fikret Seçen ve Ercan Şafak, İstanbul Başsavcı Vekilliği’ne atandı.

ÖZ VE ŞAFAK’IN ÖZEL YETKİLERİ ALINDI

Bu atamalarla Başsavcı Vekili olan Zekeriya Öz ve Ercan Şafak’ın CMK’nın 250. maddesi kapsamında belirlenen özel yetkileri atamalar nedeniyle kalktı. Öz ve Şafak bundan sonra Sultanahmet’teki İstanbul Adliyesi’nde görev yapacak.

SEÇEN İSE ÖZEL YETKİLİ SAVCILIĞA BAŞSAVCIVEKİLİ OLDU

İstanbul Başsavcısı olan Turan Çolakkadı’dan boşalan koltuğa ise Fikret Seçen atandı. Seçen, bundan sonra özel yetkili Başsavcı Vekili olarak görev yapacak. Hürriyet
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Hzr 25, 2010 7:42 pm    Mesaj konusu: CİHANER HAKKINDA BÜYÜK ŞÜPHE ! Alıntıyla Cevap Gönder

CİHANER HAKKINDA BÜYÜK ŞÜPHE !

25 Haziran 2010
Deliller karartılabilir, Cihaner'in görevine dönmesi yasal değil...
Ergenekon'un Erzincan yapılanmasıyla ilgili davada 4 ay tutuklu kaldıktan sonra Yargıtay'ın devreye girerek serbest bıraktığı Başsavcı İlhan Cihaner'in görevine geri dönmesi tartışma başlattı.

HSYK'nın daha önce görevini hukuka uygun yapan savcıları bile vazifeden aldığına dikkat çeken hukukçular, hakkında "görevi kötüye kullanmak ve terör örgütü üyesi olmak" suçlamaları bulunan Cihaner'in göreve iadesini 'çifte standart' olarak görüyor. Hukukçular Derneği Başkanı Cahit Özkan, Cihaner'in görevden alınması veya yerinin değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren hakkında iddianame hazırladığı gerekçesiyle HSYK tarafından görevden uzaklaştırılan eski Savcı Sacit Kayasu, kurulun açık bir şekilde ayrımcılık yaptığını belirtirken, emekli Savcı Gültekin Avcı, "Artık HSYK'nın prestiji tamamen dibe vurmuştur. HSYK, hukuki değil, tamamen siyasi bir konseydir. Verdiği karar bunun en açık örneğidir." diyor.

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tahliye olmasının üzerinden bir hafta bile geçmeden görevine başlaması, HSYK'yı yeniden tartışmaların odağına çekti. Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Cahit Özkan, Şemdinli iddianamesini hazırlayan eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın başına gelenleri hatırlatırken, Cihaner'in hakkındaki suçlamaların çok daha ağır olduğunu kaydediyor. Soruşturma sürerken bir de suçu işlediği iddia edilen görev bölgesine gönderilmesinin, güç ve yetkilerinin tekrar verilmesinin izah edilemeyeceğini belirten Özkan, "Böylece delilleri karartmak için tüm şartlar elverişli hale geldi. Hakkında delilleri karartma şüphesi varken delilleri yok edebileceği görevine geri gönderilmesinde kasıt var. Başsavcıya derhal görevden el çektirilmeli." şeklinde konuşuyor.

12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren hakkında iddianame hazırladığı gerekçesiyle HSYK tarafından görevden uzaklaştırılan eski Savcı Sacit Kayasu da Kurul'un açık bir şekilde ayrımcılık yaptığına işaret ediyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kanunu'nun 77. maddesine göre Cihaner'in açığa alınması gerektiğine dikkat çeken Kayasu, "HSYK'nın bu yetkiyi mutlaka kullanması lazım. Bu talep yerine getirilmezse HSYK toplum nazarındaki itibarını tamamen kaybeder. Çünkü o kişinin suçlu olup olmaması değil hakkındaki istinatlar önemli. Burada en kötü ihtimalle yer değişikliği yapılması gerekir." ifadelerini kullanıyor.

Emekli Savcı Gültekin Avcı ise HSYK'nın yargıya ciddi şekilde saygısızlık yaptığını ifade ediyor. HSYK'nın ne kadar gayri ciddi ve taraflı bir şekilde davrandığını bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Avcı, şöyle devam ediyor: "Böyle ağır bir soruşturma geçiren bir kişinin bu görevde bulunması mümkün değil. Cihaner terör suçundan ya da başka suçlardan mahkûm olsa bu süreçte başsavcı olarak görevine devam ettiğini düşündüğümüz süreçte verdiği zararları kim telafi edecek? Pek çok savcıyı zan altında bırakacak, orada görev yapan polisi psikolojik baskı altında tutacak. Yargılanan başsavcıyla tabii olarak oradaki savcı ve emniyet teşkilatının çalışabilmesi mümkün değil."

Aklandıktan sonra işbaşı yapmalıydı

Ergenekon soruşturması kapsamında yargılanması devam eden Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in göreve başlamasına Erzincan kamuoyu tepki gösterdi. Siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri, Cihaner'in hakkındaki yargılama bitmeden göreve başlamaması gerektiğini söylüyor.

AK Parti Erzincan İl Başkanı Salih Eğinlioğlu, Başsavcı Cihaner'in devam eden hukuki süreç bitmeden yine aynı şehirde göreve başlamasının endişeye sebep olduğuna dikkat çekiyor. Eğinlioğlu, "Başsavcımız ile alakalı yargı süreci devam ediyor. Kamuoyunda yargılanan ve hakkında önemli iddialar bulunan bir başsavcının yine aynı şehre görevlendirmesi nedeniyle bir endişe var. Başsavcının da gelir gelmez 'Nerede kalmıştık?' demesi kamuoyunda bir endişeye neden oluyor." diyor. Büyük Birlik Partisi (BBP) Erzincan İl Başkanı Mustafa Karabulut, Cihaner'in hukuki süreç sona erene kadar göreve başlamaması gerektiğini ifade ediyor. Başsavcının terör örgütü üyeliği iddiasıyla yargılandığını hatırlatan Karabulut, şöyle konuşuyor: "Bu durumdaki bir kişinin görevinin başında olmaması gerekir. Hukuki süreç netleşene kadar, aklanana kadar cumhuriyet başsavcılığı gibi bir görevde bulunmaması lazım."

Erzincan Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Gülbeyi Sezgin: "Başsavcı beyin bu dava sonuçlanıncaya kadar göreve gelmemesinin hem kendisi hem de Erzincan için daha iyi olacağını düşünüyorum." şeklinde konuşuyor. Memur-Sen Erzincan İl Başkanı Temel Çiçek de Erzincan'da söz konusu davaya müdahil olanların kaygıları bulunduğunu belirterek, "Şu an Erzincan'da bu davayla ilgili müdahil olmuş insanların kaygıları var." diyor.

Zaman

Müdahaleye genelge kılıfı

HSYK'nın kritik davalara yönelik girişimi sonuçsuz kalınca, yeni yöntemler devreye sokuluyor. İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Savcı Zekeriya Öz'ün yürüttüğü 'internet andıcı' soruşturması için İstanbul Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı'yı da gö revlendirdi.

Büşra ERDAL'ın haber analizi

Gerekçe olarak da, 2006'da çıkarılan 'Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarını başsavcı vekili soruşturur.' yazılı genelge gösterildi.

1 Ocak 2006 tarihli "Soruşturmaların yürütülmesi, soruşturma evrakının düzenlenmesinde ve tamamlanmasında dikkat edilecek hususlar" başlıklı 2 No'lu genelge Adalet Bakanlığı'nın sitesinde duruyor. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarına müdahalenin 'hukuki(!)' zemini haline getirilen 2 No'lu genelge, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın isminin karıştığı 9 Kasım 2005 tarihli Şemdinli'deki kitabevinin bombalanması olayının hemen ardından 1 Ocak 2006'da çıkarıldı. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in Mart 2006'da 'Adalet Bakanlığımız yargı sürecindeki aksaklıkları gidermek için 4500 genelge yayınladı.' şeklindeki açıklamasında bahsettiği genelgelerden sadece biri. Adalet Bakanlığı'nın sitesinde Çiçek'ten sonraki bakan Mehmet Ali Şahin imzalı sadece 2 tane genelge var. Şimdiki Bakan Sadullah Ergin'e ait ise hiç genelge yok.

Cemil Çiçek'in, savcılara kanunu nasıl yorumlayacağını söylediği genelgeleri oldukça fazla. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının üzerinde 'Demokles'in kılıcı' gibi duran 2 No'lu genelgenin ayrıntıları da çok ilginç. Şemdinli olayından sonra çıkarılan, ancak Ergenekon soruşturmasında generaller dahil olunca birden uygulamaya sokulan genelgenin tartışmalı 15'inci maddesi şöyle: "Kamuoyunda yanlış yorumlamalara ve yakınmalara sebebiyet verilmesinin önüne geçilmesi bakımından, Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı, başbakan, yüksek yargı organı başkanları ve başsavcıları, Genelkurmay başkanı, bakanlar, milletvekilleri, kuvvet komutanları gibi devletin üst düzey görevlerinde hizmette bulunmuş veya hâlen hizmette bulunan kişiler hakkındaki soruşturmaların kolluğa bırakılmaksızın bizzat cumhuriyet başsavcıları veya görevlendirecekleri cumhuriyet başsavcı vekilleri tarafından yürütülmesi esastır."

Söz konusu maddenin "Kamuoyunda yanlış yorumlamalara ve yakınmalara sebebiyet verilmesinin önüne geçilmesi bakımından" şeklindeki girişi yasal bir dayanaktan uzak, tamamen kişisel bir görüşü ve hassasiyeti gösteriyor. Buna karşılık Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 160 ve 161'inci maddeleri ise çok açık. Bu maddelere göre, cumhuriyet savcısı, suça ilişkin bir emare gördüğünde, ihbar geldiğinde kendiliğinden harekete geçer, kolluğu görevlendirir ve gerekli delilleri toplar, dava açar. Kanun, savcıya bu yetkiyi tanıyor. Ancak son zamanlarda yaşanan gelişmeler, 2 No'lu genelgenin, kanunların önüne geçirildiğini gösteriyor. Başsavcı Engin, eski kuvvet komutanları Özden Örnek, İbrahim Fırtına, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın soruşturmalarına bu genelge ile müdahale ediyor.

Genelge, Bakan'ın imzasıyla kaldırılır

'İnternet andıcı' soruşturmasında yine 'genelge' gerekçesiyle Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı da görevlendirildi. Ama garip olan şu ki, hem Balyoz hem de andıç soruşturmasında 'şüpheliler' arasında genelkurmay başkanı ya da kuvvet komutanı yok. Başta Hasan Iğsız olmak üzere diğer şüpheliler sadece orgeneral ve bu durumda genelge kapsamında değil. Bu durum çok açıkken başsavcı vekilinin görevlendirilmesi doğrudan müdahale anlamı taşıyor. Bir bakanın imzasıyla yürürlüğe giren bir genelgenin kanuni düzenlemeleri daraltması da değiştirmesi de mümkün değil. Buna rağmen, bir bakan imzasıyla kaldırılabilecek olan 2 No'lu genelge, şimdilik Ergenekon soruşturmalarını yavaşlatma ya da yönlendirme işlevinin bir aracı olarak kullanılıyor.
21 Ağustos 2010
ZAMAN

Binbaşı Bektaş'tan 2 savcıya 40 bin liralık dava
15:55 - Pozyazköy'de ele geçirilen mühimmata ilişkin açılan davanın tutuklu sanığı emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş, soruşturmayı yürüten ve iddianameyi hazırlayan 2 savcı aleyhine toplam 40 bin liralık manevi tazminat davası açtı. 23.08.2010 İSTANBULnetgazete

Arınç, Şemdinli Savcısı Sarıkaya'ya iş teklif etti
13:15 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Meclis başkanı olduğu dönemde, Şemdinli iddianamesi sonrası HSYK tarafından meslekten ihraç edilen Kırşehirli savcı Ferhat Sarıkaya'ya iş teklifinde bulunduğunu belirterek, "Meclis'e gel, iş vereceğim dedim fakat gelmedi. Büyüklük budur işte" dedi. 23.08.2010 KIRŞEHİR

Adem Yavuz Aslan / Bugün
HSYK, Zekeriya Öz'ü kurtarmış
25 Ağustos 2010

Başlıktaki 'HSYK, Savcı Zekeriya Öz'ü kurtarmış' ifadesi yanlışlıkla kullanılmış değil.
İlginç, hatta şaşırtıcı ama bugün Zekeriya Öz'ü görevden almak için canla başla çalışan HSYK, bundan üç yıl önce Öz'ü 'yerinde bırakmak için' yoğun çaba sarf etmiş.

Bu enteresan olayın detaylarına geçmeden sürmekte olan 'yaz kararnamesi krizi'nde gelinen durumu özetleyelim.

Herkesin malumu olduğu üzere HSYK'nın beş üyesi, kararname görüşmelerinin son gününe gelindiğinde 'korsan kararname denebilecek' karşı liste hazırlayarak toplantıları çıkmaza soktu.

Bakan Sadullah Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman 'Böyle bir teklif sunmanız kanunen mümkün değil. Üstelik önerilen talepler sürmekte olan davalara doğrudan müdahale anlamına gelir' diyerek masadan kalktı.

HSYK'nın seçilmiş üyeleri 'iş yoğunluğunu' gerekçe göstererek başta Ergenekon olmak üzere Balyoz, Poyrazköy, Islak İmza, Erzincan ve Diyarbakır'daki önemli davaların hakim ve savcılarını değiştirmek istedi.

Bu noktada haklı olarak 'iş yükü gerekçe ise mevcut hakim ve savcıları görevden almanın ne anlamı var' sorusu gündeme geldi. Kaldı ki iş yükü sebebiyle ilave atama yapılacaksa sadece İstanbul'a acil olarak 51 Sulh Ceza Hakimi atanmalı. Fakat Kadir Özbek ve ekibi bu atama taleplerine bugüne kadar cevap vermedi.

Bu arada son günlerde ortaya çıkan telefon kayıtları HSYK'da ve yüksek yargıda işlerin nasıl döndüğü konusunda net bir fikir veriyor. 15 yıl önce bakanlık koltuğundan kalkan Seyfi Oktay halen çok etkili. Mahkeme başkanlarının kim olacağından nereye kimin atanacağına kadar her şeye müdahale etmiş Oktay. Hatta Oktay'ın bakanlıkta Sadullah Ergin'den daha etkili olduğunu bile söyleyebiliriz.

Peki kriz nasıl aşılacak? Duyumlara göre Bakan Ergin toplantılara katılma taraftarı değil. Önerdiği kararname taslağının altında 5 imzayı görmeden masaya oturmama niyetinde. Özbek ve arkadaşları ise 'dava açma' kartını öne çıkartıyorlar. Hatta bakana hitaben 'kendine yazık ediyor' türü yanlış anlamaya müsait ifadeler kullandıkları da konuşuluyor. Yani krizin kolay kolay çözüleceği yok.

Zekeriya Öz meselesine dönersek.

Malum olduğu üzere HSYK, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz'ü görevden alabilmek için iki yıldır canla başla çalışıyor. Bakan Ergin direniyor ama HSYK da bu niyetinden caymış değil.

Hatta Öz'ü görevden alabilmek için geçen yıl Ankara 4. İdare Mahkemesi'nin başkanı da değiştirildi. Çünkü ilgili mahkeme Öz ile ilgili şikâyetler hakkında olumsuz kararlar alıyordu.

Başkan değişti ve yeni heyet Öz'e yönelik şikâyetleri işleme koydu. Bu yıl da Öz ve arkadaşlarının 'haklarında şikâyet ve davalar var' denilerek yerleri değiştirilmek istendi.

Oysa aynı HSYK, bundan üç yıl önceki yaz kararnamesinde Zekeriya Öz'ü korumaya almıştı. Henüz Ergenekon soruşturması başlamadan önce hazırlanan son yaz kararnamesinde Zekeriya Öz, İstanbul'dan başka bir ile önerildi.

Fakat o günkü HSYK ilginç bir şekilde Öz'ün 'İstanbul'da ve mevcut dosyalarda kalması gerektiğine' karar verdi. Sonuçta oy çokluğu ile Zekeriya Öz, İstanbul'da özel yetkili savcı olarak kaldı.

Talihe bakın ki 'İstanbul'da kalması için çalıştıkları' savcının bir yıl sonra görevden alınması için mücadeleye giriştiler.

HSYK aynı HSYK. Savcı aynı savcı. Acaba ne değişti de o günlerde 'hayır Öz'e dokundurtmayız' diyen HSYK bir yıl sonra 'kellesini isteriz'e döndü?

Detayları bulamadım ama muhtemelen Savcı Öz, o günlerde HSYK'nın hoşuna gidecek bir dosyayı takip ediyordu. Bu yüzden tayin önerisine karşı çıktılar. Fakat Ergenekon soruşturması başlayınca işin seyri değişti.

HSYK'nın tercihlerine alıcı gözle tekrar bakmakta fayda var.

A.Cengiz'den Başbuğ Salvosu

Tuncay Özkan'a "Sorgulamayı talimatınızla yürütüyoruz" dediği ortaya çıkan Başsavcı Engin, Başbuğ'u ifadeye çağırmaya hazırlanan Savcı Zekeriya Öz'e yine müdahale etti...
Ergenekon sanığı Tuncay Özkan'a "Sorgulamayı talimatınızla yürütüyoruz" dediği ses kaydıyla ortaya çıkan Başsavcı Engin, Başbuğ'u ifadeye çağırmaya hazırlanan Savcı Zekeriya Öz'e yine müdahale etti...

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Org. Başbuğ'un Savcı Öz tarafından ifadeye çağrılacağı iddiasıyla ilgili şöyle dedi: Şu anda böyle bir durum söz konusu değil. Zaten böyle bir durum gerektiği taktirde çağırma yetkisi Başsavcı veya Başsavcıvekili'ne aittir

Orgeneral İlker Başbuğ, “Genelkurmay Başkanı” unvanını devrettiği, üniformasını çıkaracağı gün ilginç bir gelişme de yaşandı. Genelkurmay'ın kurduğu internet sitelerinde ‘Hükümeti yıpratmaya yönelik propaganda' yapıldığı iddiasını soruşturan Savcı Zekeriya Öz'ün daha önce ifadeye çağrılan 19 askerin ifade işleminin tamamlanmasını ardından Başbuğ'un ifadeye çağrılacağı iddia edildi. Söz konusu iddia üzerine kendisine ulaştığımız İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, şu anda böyle bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Başsavcı Engin, “Zaten böyle bir durum gerektiği taktirde çağırma yetkisi Başsavcı veya Başsavcıvekiline aittir” dedi.
Başsavcıvekili Turan Çolakkadı ise general statüsündeki kişiler hakkında yürütülen soruşturmaların ve ifade alma işlemlerinin yetkisinin yasal olarak Başsavcı veya başsavcı vekillerinde olduğunu hatırlatarak “Şu anda böyle bir şey yok” dedi. Başbuğ'un general olması nedeniyle eğer hakkında bir soruşturma yürütülüyorsa veya ifadeye çağrılmış ise bundan başsavcı veya başsavcı vekilinin haberinin olması gerektiğini kaydetti. Çolakkadı, çağırma yetkisinin başsavcı veya başsavcı vekiline ait olduğunu da sözlerine ekledi.

11 asker ifade verdi

Kamuoyunda “internet andıcı” olarak bilinen soruşturma kapsamında aralarında Orgeneral Hasan Iğsız'ın da bulunduğu 19 askeri ifadeye çağrılmıştı. Soruşturma kapsamında Savcı Zekeriya Öz tarafından şu ana kadar aralarında Orgenaral Hasan Iğsız ve Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu'nun da aralarında bulunduğu 11 asker şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Hükümet aleyhine kara propaganda yaptığı öne sürülen ve basında yer aldıktan sonra yayını durdurulan internet sitelerinin Kurmay Deniz Albay Dursun Çiçek'in Org. Hasan Iğsız ile yaptığı görüşme sonrasında tekrar faal hale getirildiği iddia edilmişti. Savcılık ifadesinde bu görüşme kendisine sorulan Iğsız'ın bunu kabul etmemişti.

İnternet andıcı neydi?

Ergenekon davası sanığı emekli Albay Hasan Yıldırım'ın evinde “Hayhay” isimli belgenin bulunmasının ardından başlamıştı. Soruşturma sırasında bir ihbarcı tarafından gönderdiği e-mailde Genelkurmay tarafından iktidar ve cemaatler aleyhine propaganda yapmak amacıyla 42 internet sitesinin kurulduğu iddia edilmişti.

Kaynak: Vakit

Şamil Tayyar / Star
Savcı açtı ağzını yumdu gözünü

Polis Müdürü Hanefi Avcı’ın son kitabında Gülen cemaatiyle ilişkilendirerek ağır suçlamalar yönelttiği Özel Yetkili Savcı Mehmet Berk’i aradım. Bir dokun bin ah işit. Kitaptaki iddialara çok içerlemiş. Kitapta şahsına ilişkin ifadelerle “adi yaratık” muamelesi yapıldığını düşünüyor: “Çünkü talimatla adam alıp adam bırakan adi yaratıktır. Hayatım boyunca asla tavassuta fırsat vermedim.”

O halde Avcı, Savcı Berk’i neden harcamak istedi?

Berk, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Aslan ve Sakarya Emniyet Müdürü Faruk Ünsal hakkındaki soruşturmalar nedeniyle Avcı’nın kendisinden intikam almaya çalıştığını söylüyor.

Ayrıca, Avcı’nın kendisi hakkında yürütülen muhtemel bir soruşturma nedeniyle pozisyon almış olabileceğini ihtimal olarak görüyor. Diyor ki: “Kendisini bir kavganın içinde bulacaksa ilk yumruğu atmak istemiş olabilir. Malum kavgada ilk yumruğu serseriler atar.”

Bir de Avcı’nın Emin Aslan soruşturmasında tanık sıfatıyla verdiği ifade söz konusu. Savcı, çapraz sorularla çözdüğü Avcı’nın kendi ifadeleriyle Aslan’ı yakmış olmasından dolayı öfkeli olabileceğini tahmin ediyor: “Öyle bilgiler verdi ki Emin Aslan en çok ondan zarar gördü, zor durumda hissetmiş olabilir kendini.”

Tabi, bu arada savcıya resmi sorgulama dışında aktardığı bilgiler var. Savcı, dava açıldığında bu bilgileri mahkemede paylaşmayı planlıyor, ısrar ettik, söylemedi.

Peki, bu kavga nerede biter?

Savcı, Avcı’nın iddiaları karşısında susarak bir kenara çekilme niyetinde gözükmüyor: “Kitabı inceliyorum tazminat davası açacağım, ceza davası açılması için suç duyurusunda bulunacağım. Hakkımdaki iddiaları ispat ederse mesleği bırakacağım, istifa edeceğim. Aksi halde kendisi aynı hassasiyeti göstersin.”

Gelelim iddialara...

Avcı: Emin Aslan, Farun Ünsal ve Balyoz soruşturması Savcı Mehmet Berk’e UYAP üzerinden verildi. UYAP cemaatin kontrolünde.

Berk: Bana üç dosyayı da İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı bizzat kendisi verdi. Bu dosyalar bana UYAP’tan gelmedi, Avcı yalan söylüyor.

Avcı: Sakarya’daki soruşturmada istihbarat müdürünü İstanbul’a çağırarak gizli tanık yaptı.

Berk: İstihbarat müdürü gizli değil açık tanıktır, tanıklık yapmasını talep eden sanık Emniyet Müdürü Faruk Ünsal’dır.

Avcı: Sakarya’daki dosyayı Mehmet Berk’e cemaat düşürerek Faruk Ünsal’ı harcamak istedi.

Berk: İlk soruşturmayı Akyazı Cumhuriyet Savcılığı yürüttü, emniyet müdürü dosyaya burada dahil edildi. Akyazı savcısı, emniyet müdürü hakkında çeteye bilgi sızdırdığı gerekçesiyle valilik, jandarma ve başsavcılığa yazı yazmış.

Avcı: Emin Aslan cemaatin komplosu sonucu mu tutuklandı?

Berk: Tutuklanması delillere göre verilmiş bir karardır. İddianamede tüm deliller var, isteyen orada görebilir. Diyelim cemaat sizinle uğraşıyor, kardeşim, uyuşturucu kaçakçısı Habib Kanat’la da Fethullah Gülen mi tanıştırdı sizi? Ortada fotoğraflar, tapeler, fiziki takip raporları, alışveriş tutanakları var.

Avcı: Binlerce sayfalık klasörleri iki saatte nasıl okuyup karar verdi?

Berk: Dosyaları titizlikle okurum. Yazışmalar, bürokratik evraklar hariç dosyayı altını çizerek okudum. Ayrıca, burada asıl soruşturma Ankara tarafından yapılmıştı, ben daha çok operasyon kısmına baktım.

Avcı: Tutuklama kararı bir hafta önceden verildi. Savcı ve operasyonu yapanlar bir hafta önce oturup karar aldılar.

Berk: Bu mümkün değil, dosyayı almadan önce zaten yıllık izindeydim, görevde değildim.

Avcı: Oldu bittiye getirmek için gece baskın yaptılar.

Berk: Uyuşturucu imalatının yapıldığı yere sürpriz şekilde ele başı gelince gece baskın yapılması kararı alındı. Çünkü o şahıs imalathaneye 5-6 ayda bir uğrarmış. Acele davranıldı.

Avcı: Tutuklamalar cemaat kararıyla alındı.

Berk: Öyle talimatla, tavassutla adam bırakıp almak, tutuklattırmak şerefsizliktir, bu kararı veren şerefsiz insandır. Mahkemede hesaplaşırız.

Kanaatlere ilişkin kesin yargıda bulunmak, elbette mümkün değil. Ancak somut olaylar üzerinden kimin yalan söyleyip söylemediğini tespit etmek, zor değildir. Mesela UYAP üzerinden dosyaların bilinçli olarak Savcı Berk’e gönderildiği iddiası gibi...

Araştırınca gördük, Emin Aslan, Faruk Ünsal ve Balyoz dosyaları UYAP üzerinden değil İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı tarafından doğrudan verilmiş. Bu durumda Çolakkadı da mı cemaatten? Avcı’nın kitabına baktığınızda Çolakkadı’ya methiyeler diziliyor.

Ayrıca, savcı, yıllık izindeyken nasıl tutuklama kararı alır? Resmi kayıtlardan bunu görmek hiç zor değil ki...

Bence hadisenin en can alıcı kısmı, savcının Emin Aslan’la ilgili söylediği şu sözdür: Diyelim cemaat sizinle uğraşıyor, kardeşim, uyuşturucu kaçakçısı Habib Kanat’la da Fethullah Gülen mi tanıştırdı sizi?

Son söz de benden: Demirden korkan trene binmesin...

Kadın Savcı'ya 10 Yıl Hapis İstemi
03 Eylül 2010

Cumhuriyet Savcısı Aslı Betül Cevizoğlu’nu tacizcileri dava etti Savcı Cevizoğlu hakkında 10 yıla kadar hapis davası açıldı...
Cumhuriyet Savcısı Aslı Betül Cevizoğlu’nu taciz ettikleri öne sürülen Murat ve Arif Kara’nın, “Bizi karakolda hem dövdü hem de polislere dövdürdü” iddiası üzerine başlatılan soruşturmada, Cevizoğlu’nun 10 yıla kadar hapsi istendi

MALATYA Adliyesi'ne tayin edilen Aslı Betül Cevizoğlu, 6 Temmuz 2009'da İstanbul Sarıyer Cumhuriyet Savcısı olduğu dönemde yolda yürürken Murat ve Arif Kara adlı kardeşlerin ıslıklı ve sözlü tacizine maruz kaldı. İki kardeşin kendisini taciz ve darp ettiğini öne süren Cevizoğlu, polisi aradı. Gözaltına alınan iki kardeş, karakolda hem Cevizoğ-lu'ndan hem de polislerden dayak yediklerini belirtti. Tutuklanan iki kardeşten Arif 3 gün, Murat ise 15 gün sonra tahliye edildi. 2 kardeş hakkında "kasten yaralama, cinsel taciz, hakaret ve tehdit" suçlarından 9 yıla kadar hapis cezası istemiyle kamu davası açıldı. İki kardeşin iddialarını suç ihbarı sayan Adalet Bakanlığı müfettişleri; savcı ve polisler hakkında soruşturma başlattı. Soruşturma sonunda iki kardeşin polis merkezinde darp edildiği belirlendi. Müfettişler ayrıca Cevizoğlu'nun ifade tutanaklarını gecikmeli imzaladığını, nöbetçi olduğu gün adliyeye gitmediğini ve katibe hakaret ettiğini tespit etti.
POLİSLERE 8 YIL İSTENDİ

Müfettişler soruşturma sonunda dosyayı Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Savcılığın incelemesi sonunda Cevizoğlu'nun görevi kötüye kullanmak", "hakaret" ve "kasten yaralama" suçlarından 10 yıla kadar hapsi istendi. Murat Ka-ra'yı darp ettikleri ileri sürülen Başkomiser Serdal Akgül ile polis memurları İbrahim Metin Erdoğan ve Doğukan Tokcan hakkında ise "görevi kötüye kullanmak" ve "kasten yaralama" suçlarından 8 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Şüpheliler önümüzdeki günlerde hâkim karşısına çıkacak.aktifhaber

Bursa Savcısı'ndan HSYK'ya: 'değişime açık olun'
13:25 - Bursa Cumhuriyet Savcısı Özgür Kâtip Kaya, bir internet sitesindeki yazısında HSYK'nın değişime açık olması ve farklılıkları zenginlik olarak görmesi gerektiğine işaret etti. 09.09.2010 BURSA netgazete

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına suç duyurusu

Abdurrahman Yalçınkaya hakkında referandum sonrasındaki sözleri nedeniyle suç duyurusunda bulunuldu
15 Eylül 2010

Elazığ Barosu avukatlarından Şuay Alpay, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya hakkında suç duyurusunda bulundu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın referandum sonrası sarf ettiği "Yargıçlar olarak hukuk devletini ve yargıçların bağımsızlığını anayasa değişse dahi, yasalar değişse dahi korumak azmindeyiz" sözlerine suç duyurusu yapıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmek üzere Elazığ Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunan Elazığ Barosu avukatlarından Şuay Alpay, "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya açık bir Anayasa ihlali yapmış, Anayasa suçu işlemiş, bir anlamda halkı değişen Anayasayı tanımama ve itaat etmeme istikametinde itaatsizliğe sevk ederek görevini kötüye kullanmıştır" dedi. habertürk

Ergenekon sanığı Süha Tanyeri'den savcılara dava
16:08 - "Balyoz Planı" davası sanıklarından emekli tuğgeneral Süha Tanyeri, avukatları aracılığıyla, soruşturmayı yürüten ve daha sonra bu görevden alınan cumhuriyet savcıları Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk ile soruşturmayı sonuçlandıran savcı Ali Haydar hakkında 20'şer bin TL'den toplam 60 bin TL'lik manevi tazminat davası açtı. 21.09.2010 İSTANBUL netgazete

Cihaner'in Gizli Buluşması
24 Eylül 2010
Ergenekon davasından yargılanan ve bir katakulli ile serbest bırakılan İlhan Cihaner'in davasının temyizine bakacak Yargıtay üyesi ile yapmış olduğu gizli toplantı...
Cihaner’in tahliye olduktan bir ay sonra, davasının temyizine bakacak olan Yargıtay 8. Daire üyeleriyle Yargıtay binasında bir toplantı yaptığı ortaya çıktı. Toplantının içeriği merak konusu oldu

• Erzincan Ergenekon sanığı Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in, Yargıtay 11.Ceza Dairesi tarafından tahliye edildikten bir ay sonra, Yargıtay üyeleriyle üstelik de Yargıtay binasında bir toplantı yaptığı ortaya çıktı. Cihaner’le toplantı yapan Yargıtay üyelerinin tamamının Cihaner’in davasının gitmesi muhtemel Yargıtay Ceza Genel Kurulu üyesi olmaları dikkat çekti.

İlhan Cihaner’in, günlerce internette ve medyada tahliye planı deşifre edilmesine rağmen tahliye edildikten yaklaşık bir ay sonra YARSAV Yönetiminde yer alan 14. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Leyla Köksal ile birlikte Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ni ziyaret etti.

İHSAS-I REYDE BULUNDULAR

15 Temmuz günü saat 16.00 sularında gerçekleşen ziyaret sırasında Yargıtay 8.Ceza Dairesi müzakere salonunda bu dairenin üyeleriyle bir toplantı yapıldığı ileri sürüldü. Bu toplantıya, 8. Daire üyeleri Hamdi Yaver Aktan, Haydar Metiner, Nuray Duranoğlu, Ali Cengiz Özbek ve Necla Üçkardeşler’in katıldığı öne sürüldü. Toplantıda nelerin konuşulduğu ise merak ediliyor. Cihaner’in aynı gün, Yargıtay 1. Ceza Dairesi üyesi Salih Zeki İskender ile de bir araya geldiği ifade edildi. Toplantıya katılan Yargıtay 8.Ceza Dairesi üyeleri aynı zamanda dava sürecindeki nihai kararı verecek olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun da üyesi konumunda. Bu üyelerin sanık İlhan Cihaner’le toplantı yaparak, ihsası reyde bulundukları konuşuluyor.

Hep başrolde

İlhan Cihaner’in yargılaması sırasında, internet sitesine düşen ses kayıtlarında Hamdi Yaver Aktan başrolde olmuştu. Aktan, İlhan Cihaner dosyasının fotokopi belgeler üzerinden Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ndeki dava ile birleştirilmesi için 11. Ceza Başkanı Ersan Ülker’le görüştüğünü ve Cihaner davasını Ankara’ya alıp üzerini örtmesi karşılığında Yargıtay Başkanlığı teklif ettiğini söylemişti.

Kaynak: Star

Şaka gibi: Nuh Mete Yüksel HSYK'ya aday oldu

Eski Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na aday oldu
29 Eylül 2010
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeliklerine yapılacak seçimler için adaylık başvuruları yapılmaya başladı. Adaylık için başvuranlar arasında eski Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel de yer alıyor. habertürk

Cihaner'in Güvendiği Derin Güç

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner aynı anda iki suç birden işledi. Fakat ona kimse dokunamıyor...

Bakanlıktan izin almadan bir televizyon programına katılan Cihaner “Başbakan Erdoğan’ı dinlettiğini” itiraf etti. Eski Savcı Avcı “Derin bir kliğe dayandığı için Cihaner’e dokunulamıyor” dedi

Eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı, katıldığı bir televizyon programında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı dinlettiğini itiraf eden Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in, görevden alınarak hakkında adli ve idari soruşturma başlatılması gerektiğini söyledi. “Başbakan’ı dinletmek ayrı bir skandal, usulsüz dinleme yapmak ayrı bir skandal. Bu kişinin görevden el çektirilmesi, adli ve idare soruşturma açılması lazım” diyen Gültekin Avcı, terör örgütü üyeliği gibi çok ağır bir suçtan yargılanan Cihaner’in halen görevde tutulmasının tuhaf olduğunu söyledi.

EN HAFİFİ YER DEĞİŞTİRME CEZASI

Ergenekon sanığı Cihaner’in derhal başsavcılık görevinden alınması gerektiğini belirten Gültekin Avcı “Bir başsavcının bu tür konularda televizyonlarda açıklama yapması disiplin cezası gerektirir. Bir başsavcı, Adalet Bakanlığı’nın izni olmadan televizyona çıkıp açıklama yapamaz. Ama Cihaner programa katılıyor, istediklerini rahatlıkla söylüyor, Başbakan’ı dinlediğine kadar. Bu durumda hem adli hem idari soruşturma başlamalı. Bunun karşılığı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na göre en azından meslekten ihracın bir altı olan, yer değiştirme cezasıdır” diye konuştu.

‘BANA NAZAR DEĞMEZ’ DİYOR

Demokratik devletlerde böyle bir başsavcının görev yapamayacağını anlatan eski Savcı Avcı “Ama siz devletin derinliklerinde gizli bir kliğe dayanıyorsanız, bu noktada kendinizce cesaret, rahatlık teşkil edebilecek açıklamalar yapabiliyorsunuz. Cihaner’in psikolojik durumu da böyle. Normalde TV’ye çıkıp açıklama yapan başka bir başsavcı gördünüz mü? Üstelik yargılanıyorsunuz, bir de TV’de yorum yapıyorsunuz. Demek ki Cihaner, kendisine nazar değmeyeceğine emin” dedi. aktifhaber

Şamil Tayyar
Star
Varın Kararı Siz Verin

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in 32. Gün Programı’ndaki sözlerine ilişkin yaptığım değerlendirme, başımda onca iş varken başka bir tartışmanın fitilini ateşledi. Cevap aradığımız soru şu: Cihaner, başbakanı dinletti mi dinletmedi mi?

Son yazımda yer verdiğim gibi Cihaner’in şu sözünü hatırlayalım önce: “Başbakanın da içinde olduğu bu konuşmaları (basına) vermiş olsaydım, Türkiye’de siyasi kompozisyon değişir, yer yerinden oynardı.”

Cihaner, “Başbakanı nasıl dinledi?” başlıklı yazımın yayınlandığı pazartesi günü CNN Türk ekranına çıktı. Moderatör soruyor: “Başbakanı dinlettiniz mi? Dolaylı dinleme oldu mu?” Cihaner, “O söylenenlerden siz bu sonucu çıkarabiliyor musunuz?”sorusuyla cevap verince, moderatör bu kez, “Size soruyorum iddia çünkü sonuçta Şamil Tayyar’ın. Ben sadece kamuoyunun aydınlatılması açısından soruyorum” diyor.

Başsavcı, bu söylediklerinden başbakanın doğrudan veya dolaylı olarak dinlendiği sonucunu çıkarmanın mümkün olmadığını söylüyor.

Burada çok ince bir nüans var. Önce onu çözelim.

Cihaner’in bizzat İsmailağa cemaatiyle ilgili başlattığı soruşturmada Başbakan Erdoğan’ın dinlemeye takılan sözleri var, bu kesin bir defa. Onun için Cihaner, “Başbakanın da içinde olduğu bu konuşmaları basına vermiş olsaydım...” diyor. Ancak Cihaner, bu durumu doğrudan veya dolaylı dinleme olarak saymıyor.

Peki nedir gerçekte durum?

Yeni Şafak Gazetesi patronu Ahmet Albayrak, İsmailağa cemaati soruşturması kapsamında hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle dinleniyor, teknik takip sürerken Albayrak’ın Başbakan Erdoğan’la yaptığı görüşme kayda geçiyor.

Emine Erdoğan’ın Hanefi Avcı tarafından dinlendiği iddiasında olduğu gibi...

Avcı, Kanal 7 Ankara Temsilcisi Akif Beki ve AK Parti Adana Milletvekili Ömer Çelik’le aralarında geçen bir sohbete dayanarak son kitabında (sayfa 420) şöyle diyor: “Bir defasında başbakanın eşi Emine hanımın da dinlendiğini söylemişlerdi.”

Bu dinlemeyi çok sonra tesadüfen öğrendiğini anlatan Avcı devam ediyor: “Meğer KOM Dairesi’nin mahkeme kararı ile dinlendiği bir yeri Emine Hanım sıradan bir konu için aramış, bunu tespit eden polis amiri durumu başbakana taşımış...”

Yani, doğrudan veya dolaylı dinleme yok, tesadüfen takibe takılmış!

İster istemez Avcı’nın kitabındaki “Cemaat Operasyonu” başlıklı bölümü hatırladım. Avcı, hedef seçilecek kişilerin önce telefon detaylarının analiz edildiğini, görüştüğü gizli ve özel kişilerin belirlendiğini, gerekiyorsa eşleri, çocukları veya yakınlarının telefon görüşmelerinin aynı şekilde mercek altına alındığını söylüyordu.

Başka ifadeyle, dolaylı takip, bize yabancı gelse de istihbaratçılar için bildik uygulama. Tabi onlar “tesadüf” diyor.

Cihaner de mi aynı yönteme başvurdu bilmiyorum. Dün kendisini aradım. Uzun bir telefon görüşmesi yaptım. Medeni cesaretinden dolayı kutlarım, çoğu konuda ters düşsek de her soruma cevap verdi. 32. Gün’de olduğu gibi Başbakan Erdoğan’a ait bazı konuşmaların soruşturma dosyasında olduğunu kabul etti, ancak bu durumu “dinleme” olarak saymadı, bir şüphelinin takibi sırasında tesadüfen dinlemeye takıldığını söyledi. Yargılama safhası sürdüğü için dos

yanın ayrıntısına girmek istemediğini anlattı, soruşturma elinden alındığı esnada tüm dinleme kayıtlarını diğer belgelerle birlikte ilgili savcıya verdiğini söyledi.

Varın kararı siz verin: Başbakan dolaylı olarak dinletildi mi? Dosyaya eklenen görüşme tutanakları, “tesadüf” sayılmalı mı?

Nejdet Kılıç üzerinden kasıtlı olarak kendisinin dinlemeye alındığını söyleyen usta istihbaratçı Hanefi Avcı’nın sezgilerine güvenerek soruya cevap verirsek, Avcı sendromuna yakalanmış olur muyuz?

Hanefi Avcı'ya tazminat davası açıldı
15:45 - Terör suçlarına bakan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Fatih Genç, "Devrimci Karargah Örgütü"ne yönelik soruşturmada tutuklanan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, "Haliçte Yaşayan Simonlar" kitabında, kendisini hedef alarak, yargıya duyulan güven, itibar ve saygıyı azaltan ifadelerle, görevini kötüye kullandığı yönünde asılsız itham ve suçlamalar yönelttiği gerekçesiyle 50 bin TL'lik manevi tazminat davası açtı. 11.10.2010 İZMİR netgazete

Yalçınkaya böyle buyurdu

“Yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin giyimlerini düzenlerken türban kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlilik tanımak, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırma suretiyle laiklik ilkesine aykırılık oluşturur” 20 Ekim 2010haber1001

Başsavcıya Sert Tepki
20 Ekim 2010
Demokrat Yargı Yönetim Kurulu'ndan yapılan açıklamada, ''Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, hukuken çok ciddi sorunlar barındıran bildirisi ile geçmişteki çelişkili siyasi yorumlarına devam edeceği kaygısı uyandırmaktadır'' denildi.
Yazılı Açıklamada, ''Yargıtay Başsavcılığının 'türban sorunu'na yönelik son açıklamalarının, Türkiye'deki laiklik ilkesine ilişkin sorunların hukuk ve yargı geleneğinin ne kadar derinlerinde kök saldığını gösteren bir nitelik arz ettiği'' savunuldu.

''Türk yargı uygulamalarında, laikliğin bir arada yaşama ve özgürlük taleplerinin korunmasına dayanan bir ilke olmak yerine toplumun belirli kesimlerine karşı kurulmuş bir siyasi mevzi haline getirildiği'' ileri sürülen açıklamada, ''Yargıtay Başsavcılığının bildirisi de Türkiye'deki siyasetin bu eskimiş siyasi mevzilerinin yeniden diriltilmesi çabalarının en yeni örneklerinden birisini oluşturmaktadır'' ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Yargıtay Başsavcılığı, laiklik ilkesine yönelik olarak, daha önce de siyasi mevzi haline getiren yorumlar yapmış ve hatta bu geleneksel mevziyi hükümet partisine yönelik bir 'yargı muhalefeti' oluşturmak üzere kullanmıştı. Bu çerçevede, kamuoyunun çok iyi bildiği üzere, büyük bir çelişki olmak üzere bir yandan Anayasa değişikliğinin türbanı serbest bıraktığını gerekçe göstererek partinin kapatılmasını istemekteydi. Diğer yandan ise 'Anayasa değişikliği türbanı serbest bırakmadığı halde, sanki böyleymiş gibi üniversitelere çağrıda bulunan AKP'li yetkililerin eylemlerini' kapatmaya gerekçe olarak sunmaktaydı geçtiğimiz yıllarda. Yargıtay Başsavcılığının bu son bildirisi de Türkiye'de laiklik ilke ve uygulamasının hala bir siyasi mevzi olarak hukuk ve yargıda itibar görebildiğini göstermektedir.''

Yargı kararları ile genel yasak getirilemeyeceği belirtilen açıklamada, ''Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, hukuken çok ciddi sorunlar barındıran bildirisi ile geçmişteki çelişkili siyasi yorumlarına devam edeceği kaygısı uyandırmaktadır. Oysa en temel hukuk bilgisinden dahi çıkartılacak sonuç şudur; Türbanı yasaklayan veya serbest bırakan bir yasa/norm olmadığı gibi herhangi bir mahkeme kararından da yasaklayıcı sonuçlar çıkarılması mümkün değildir. (Çünkü yasak üretmek, norm gerektirir, normu ise yasama organı koyar. Türk yasama organının böyle bir norm getirmediği açıklıkla ortadadır)'' görüşüne yer verildi.

Mahkeme kararları ile genel yasaklar getirilemeyeceği gibi karar gerekçelerinden hareketle kültürel bir temsil biçimi olarak türbanın yasaklanamayacağı savunulan açıklamada, bu hususun hukukun en temel bilgisi ile dahi ulaşılabilen bir bilgi olduğu ifade edildi.

Açıklamada, şu görüşler ileri sürüldü:

''Üniversitede türban serbesttir. Türkiye, artık, şu gerçeği açık ve net biçimde kabul etmelidir ki türban bir yasa/anayasa sorunu değil, siyasi/idari bir sorundur. Dolayısıyla, türban, üniversiteler bakımından, yasanın/normun içinde ne bir 'sorun' ne de bir 'çözüm' imkanı barındırmaktadır. Bu nedenle yasa-anayasaya dayanan saçma, skolastik tartışmalardan uzaklaşmak, bizzat rektörlerin siyasi/demokratik olgunluklarının sorgulandığı bir mecraya doğru tartışmayı taşımak artık bir zarurettir. Bu itibarla siyasi/demokratik olgunluğa sahip her rektörün yapacağı tek şey kapılarını türbana açmak ve üniversitelerdeki eğitim özgürlüğünü engelleyen bu adaletsiz geleneği tersine dönüştürme cesareti göstermektir. Rektörleri böyle bir serbestlik uyguladıklarında yasal olarak sorumlu kılan hiçbir norm, hiçbir mahkeme kararı yoktur. Onların sorumluluğu, asıl olarak, demokratik olgunluk ve öğretici bir eğitim geleneğinin tesis edilmesinden ibarettir. Bu da türbanın ve tüm toplumsal ve kültürel farklılıkların üniversite hayatımızın farklılıkları içine yerleştirilmesi ile mümkün olacaktır.'' aktifhaber

Abdurrahman Bey’den iktidara hayat öpücüğü
Ahmet HAKAN
ahmethakan@hurriyet.com.tr
21 Ekim 2010

TAM da HSYK’nın oluşumuna yönelik eleştiriler yükselirken...
Tam da “Demokrat Yargıçlar” bile seslerini çıkarmaya başlarken...
Tam da “evet” diyenler bile iktidarın kendi yargısını oluşturduğunu söylerken...
Tam da “eski yargı düzeni”ni bile mumla aratacak yeni düzen kurulurken...
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, dün yaptığı “Türbana geçit yok” çıkışıyla, iktidar partisine bir kez daha muazzam bir hayat öpücüğü vermiş oldu...
Yargıtay Başsavcılığı’ndan yapılan yazılı açıklamada yine iktidara nizam verildi.
Maddelerden dem vuruldu, yasalar yorumlandı, laiklik ilkesi tefsir edildi...
Ve hüküm verildi: “Türban serbest olamaz.”

* * *
Abdurrahman Bey’in bu çıkışı, bundan önceki çıkışlarında olduğu gibi yine iktidara yarayacaktır.
Çünkü Abdurrahman Bey, iktidar sözcülerine “yandaş yargı oluşturma girişimleri”nin haklılığını kanıtlamak için bulunmaz bir fırsat sunmuştur.
O zaman gelin hep birlikte bir kez daha haykıralım:
“Şu Tayyip Bey ne ballı bir adam...”

Hürriyet

Mazlumder: Savcının açıklaması, tehdit niteliğinde
12:15 - İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasının, "Kuvvetler ayrılığı ilkesini hiçe sayan ve yasama organına emir veren, tedbir uygulamakla tehdit eder nitelikte" olduğunu bildirdi. 21.10.2010 ANKARA netgazete

Bir gizli Tayyipçi olarak Abdurrahman Bey
Ahmet HAKAN
ahmethakan@hurriyet.com.tr
22 Ekim 2010

TAM da hep beraber “Eskiden mağdurdular/Şimdi muktedir oldular” demeye alışmışken...

Tam da her ortamda “Tayyip Erdoğan amma da muktedir oldu be birader” saptamasını duymaya başlamışken...
Eğer Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “Siz öyle sanın ağalar... O kadar da muktedir olamadılar” dercesine kafayı çıkarıyorsa...
Bize de...
“Yargıtay Başsavcısı gizli Tayyip Erdoğan sempatizanıdır” demek düşer.
* * *
Yandaşlık uğruna “aka kara/karaya ak” demeye yeminli olanları bir tarafa bırakırsak...
Tam da aklı başında herkesin, “İktidar kendisine yandaş yargı mı oluşturuyor?” sorusu üzerinde kafa patlattığı bir günde...
Eğer Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, bir tür “Kemalist yargı şahlanışı” yapıyorsa...
Bize de...
En azından “Yargıtay Başsavcısı gizli AK Partili mi?” sorusunu sormak düşer.
* * *
Tam da hep beraber “Oh be! Sonunda mağduriyet kozunu kaybettiler” diye sevinirken...
Tam da bir beslenme yöntemi olarak “mağduriyetten beslenme” olayı rafa kalkmışken...
Eğer Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, yaptığı türban uyarısıyla “mağduriyetten beslenme” işine yeniden geçerlilik kazandırıyorsa...
Bize de...
En azından “Yargıtay Başsavcısı AK Parti’nin oylarına tavan yaptırmaya yemin etti galiba” diye düşünmek düşer.

Kapalı Kapılar Ardında Duruşma

24 Ekim 2010

Erzincan Başsavcısı Cihaner, dün Yargıtay'da hakim karşısındaydı. Duruşma, 'gizlilik kararı olmamasına rağmen' basına kapatıldı.
Görev suçu dosyasıyla terör örgütü dosyasının birleştirilmesinin ardından hakim karşısına çıkan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in, mahkemeden "işimiz var, görevimiz var terfiler var, atamalar var yargılanma hızlı yapılsın ve karar verilsin" dediği öğrenildi.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi ile İstanbul Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi arasında görev uyuşmazlığında 11. Ceza Dairesi lehinde karar veren Yargıtay Ceza Genel Kurulu gerekçeli kararı göndermediği için duruşma ertelendi. Basın mensuplarının alınmadığı duruşmaya sanıklar ve sanık avukatlarının yanı sıra yargı mensuplarının de izlemesine izin verildi. Yargıtay binasından bile içeri giremeyen basın mensuplarının davada "Gizlilik kararı" olmamasına rağmen Mahkeme Başkanı Ersan Ülker'in talimatıyla duruşmaya alınmadığı ortaya çıktı. Duruşmayı YARSAV'ın yeni ve eski Başkanları Emine Ülker Tarhan ve Ömer Faruk Eminağaoğlu da takip etti.

KARAR BİR AN EVVEL VERİLSİN

Hukuk çevrelerinin tepkisine sebep olan birleştirme kararının ardından ilk kez hakim karşısına çıkan terör örgütü sanığı İlhan Cihaner, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun birleştirme kararının gerekçesinin gönderilmediğini öğrenince söz aldı. Mahkeme Başkanı Ersan Ülker'in, gerekçeli karar gelmediği için davanın ileri bir tarihe erteleneceğini söylemesine üzerine Cihaner'in, "Herkesin görevleri, işi ve terfileri var. Dava biran önce görülsün" dediği öğrenildi.

Mahkeme Başkanı Ülker, gerekçeli kararın yazılmasının ardından 25 üyeli Yargıtay Ceza Genel Kurulu üyeleri tarafından incelenip imzalanacağını, daha sonra da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine incelenmek üzere gönderileceğini belirterek bu sürecin zaman alacağını söylediği belirtildi. Ülker'in bu sebepler nedeniyle duruşmaların 4-5 ay aralıklar yapılacağını belirttiği kaydedildi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun görev uyuşmazlığı konusunda yetkinin Yargıtay 11. Ceza Dairesi olduğuna hükmettiğini söyleyen Mahkeme Başkanı Ülker, gerekçeli kararın gelmesinin beklenmesi için duruşmanın 24 Aralık 2010 tarihine ertelenmesine karar verildiğini söyledi.

BASINA SANSÜR

Basın mensuplarının Yargıtay binasına dahi alınmadığı duruşmayı YARSAV'ın yeni ve eski Başkanları Emine Ülker Tarhan ve Ömer Faruk Eminağaoğlu ile derneğin diğer yönetim kurulu üyeleri ve bazı yargı mensupları izledi. Davada "Gizlilik" kararı olmamasına rağmen basın mensuplarının duruşmaya alınmaması talimatını Mahkeme Başkanı Ersan Ülker'in verdiği öğrenildi. Duruşmaya Cihaner'in yanı sıra avukatı Turgut Kazan, davanın diğer sanıkları Erzincan İl Jandarma Komutanı Albay Ali Tapan, MİT Erzincan Şube Müdürü Şinasi Demir, MİT Mensubu Kıvılcım Üstel ile müşteki Ahmet Demir'in avukatı Adnan Şeker ve bazı sanık yakınları takip etti.

HSYK seçimleri YARSAV'ı bölmüştü

HSYK seçimleri sonrası YARSAV derin çatlak oluşmuş ve Derneğin mevcut Başkanı Emine Ülker Tarhan baskılara dayanamayarak 27 Kasım'da olağanüstü genel kurulu kararı almıştı. Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun adaylığını açıkladığı olağanüstü genel kurulda, Eminağaoğlu ile birlikte hareket eden Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın da aday olacağı iddia edilmişti.


İptal için YSK'ya başvurdum

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) idari ve adli yargıdan üye seçimlerini içine sindiremeyen YARSAV eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, seçimlerin iptali için önceki gün (Perşembe günü) Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) başvurduğunu söyledi. Duruşma sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Eminağaoğlu, "HSYK seçimlerinin tam kanunsuzluk gerekçesiyle iptalini talep ettim" dedi. HSYK seçimlerinin Türkiye genelinde iptal edilmesi gerektiğini ileri süren Eminağaoğlu şunları iddia etti: "Ortada açık bir maddi vaka vardır. Bir karine hali vardır. Seçimden günler öncesinde varolduğu iddia edilen ve yalanlanan bir liste, bütünlük içerisinde sandıktan bir liste halinde çıkmıştır. Bu asla göz ardı edilemez maddi gerçekliktir." Yüksek Seçim Kurulu'nun bu durumu değerlendireceğini belirten Eminağaoğlu, iptalin zorunlu olduğunu öne sürdü.

Kaynak: Yenişafak

Cumhuriyet Savcısının eşi intihar etti
Kars'ın Selim ilçesinde Cumhuriyet Savcısı'nın eşi silahla intihar etti
30 Ekim 2010

Kars'ın Selim ilçesinde Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Özataş'ın eşi Halide Özataş (30), girdiği bunalım sonrası Belediye Lojmanları'nda kendisini silah ile çene altından vurarak intihar etti. habertürk

Kararname yayımlandı




ANKARA- Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, unvanlı hakim ve Cumhuriyet savcılarının atamasına ilişkin kararnameyi yayımladı. Kurul, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Sarıyer Adliyesi Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş'i atadı.


Anayasa değişikliğinin ardından oluşan yeni Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), unvanlı hakim ve savcı atamalarını tamamladı. 190 unvanlı hakim ve Cumhuriyet savcısının atamasına ilişkin kararname de yayınlandı.

Kararnameye göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na Sarıyer Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş atanırken, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ise Adana'ya Cumhuriyet Savcısı olarak atandı. Cihaner'den boşalan Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı'na da Burhaniye Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Şafak getirildi. Kartal Cumhuriyet Başsavcıvekili Hikmet Gülay İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'ne atanırken, Ergenekon hakim ve savcılarının yerleri değişmedi. Ankara Sincan Hakimi Osman Kaçmaz'ın da görev yeri değişmedi.

10 ilin cumhuriyet başsavcısı değişti

Kararnameye göre bazı illere atanan yeni Cumhuriyet başsavcıları şöyle:

''Ereğli (Konya) Cumhuriyet Başsavcısı Osman Kaçar Yalova Cumhuriyet Başsavcılığına,

Menemen Cumhuriyet Başsavcısı Osman Erduran Sinop Cumhuriyet Başsavcılığına,

Alanya Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığına,

Muş Cumhuriyet Başsavcısı Ferudun Süzer Amasya Cumhuriyet Başsavcılığına,

Burhaniye Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Şafak Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığına,

Bolvadin Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Bilgin Pişkin Muş Cumhuriyet Başsavcılığına,

Bozüyük Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Ocak Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığına,

Kızılcahamam Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Kaya Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığına,

Doğubayazıt Cumhuriyet Başsavcısı Hakan Dündar Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına,

Dinar Cumhuriyet Başsavcısı Zafer Yıldız Ardahan Cumhuriyet Başsavcılığına.''
habertaraf

Ergenekon Savcısı İsyan Etti
07 Kasım 2010
Ergenekon Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Haberal’ın gizlenen raporunu istemesine ‘yargıya müdahale’ diyen avukata sert cevap verdi:
Savcı Pekgüzel, Haberal’ın gizlenen raporunu istemesine ‘yargıya müdahale’ diyen avukata sert cevap verdi: Başka davayı etkilemeye yönelik olmadığı açık

Ergenekon davasının tutuklu sanığı eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın 9 hakime açtığı tazminat davasının onanması, duruşmalara da yansıdı. Haberal’ın avukatı Dilek Helvacı, savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in müvekkili hakkında sağlık durumuna ilişkin ayakta tedavi olabileceği şeklinde düzenlenen 16 Ekim 2009 tarihli rapor üzerine yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunmasını yargıya müdahale olarak nitelendirdi.

ETKİLEMEYE YÖNELİK DEĞİL

Taleplere ilişkin görüşünü açıklayan savcı Mehmet Ali Pekgüzel de avukat Dilek Helvacı’nın beyanlarıyla ilgili konuştu. Haberal hakkında adli makamlardan gizlendiği iddia olunan bir sağlık raporunun bulunduğundan basında yer almasının ardından haberdar olduklarını belirten Pekgüzel, bu sağlık raporu üzerine, adli makamlardan gizlediği iddia edilen kamu görevlileri hakkında talepte bulunduklarını hatırlatarak, “Bir mahkemede derdest halde bulunan bir dava hakkında başka bir mahkemenin nihai karar vermesinin yargılamaya etki edip etmeyeceğinin konuşulmadığı yerde bizim talebimizin başka bir yargılamayı etkilemeye yönelik olmadığı açıktır” dedi.

Yargıtay geçmişte farklı kararlara imza atmıştı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, hakimlerle ilgili tazminat davalarının öncelikle devlete açılması gerektiği yönündeki düzenlemeye rağmen, Ergenekon hakimlerine verilen para cezasını onaylaması tartışma yarattı. Aynı Kurul, daha önce görevini kötüye kullandıkları ve sanığı mağdur ettikleri gerekçesiyle Yargıtay 15.Hukuk Dairesi üyeleri için açılan tazminat davasını, öncelikle ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini belirterek reddetmişti. Kurul, aynı gerekçeyi kendileri gibi hakim sınıfından olan Ergenekon davasına bakan 9 hakim için işletmedi. Kurul, daha önce ilk derece mahkemesi hakimi için tazminat davasında, dava açan kişiyi hakime 100 TL tazminat cezası veren Yargıtay kararını da onamıştı.

Ergenekon ve Balyoz sanıkları, hakimleri tazminatla sindiriyor

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 9 hakim hakkında verilen tazminat kararını onaması, Ergenekon ve Balyoz sanıklarının hakim ve soruşturma savcılarına yönelik açtıkları tazminat davalarını gündeme getirdi.

Zira birçok sanık, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin kararından sonra kendi davalarına bakan hakim ve soruşturmaları yürüten savcılar hakkında on binlerce liralık tazminat davası açmıştı. Bunlardan biri de 'Balyoz' davası sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan. Başta davaya bakacak olan 10. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri olmak üzere 3 yargıçla ilgili Haberal kararını örnek göstermiş ve Yargıtay'a 60 bin TL tazminat istemiyle başvurmuştu. Hakimler hakkında dava açıldı. İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesi davası sanığı Albay Dursun Çiçek de Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin kapısını benzer gerekçelerle çalmıştı. Açılan davanın ilk duruşması 30 Kasım'da görülecek.

Poyrazköy cephaneliği davası sanığı emekli Binbaşı Levent Bektaş da İstanbul 10, 11 ve 12. Ağır Ceza mahkemelerinde görev yapan 6 hakim aleyhine toplam 60 bin TL'lik manevi tazminat davası açmıştı. Balyoz sanığı emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri ise üç hakimden toplam 60 bin lira tazminat istedi. aktifhaber

Cihaner'den Atama Yorumu
08 Kasım 2010
Cihaner, makamında düzenlediği basın toplantısında, Adana Cumhuriyet savcılığına atanmasını değerlendirdi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK), 190 unvanlı hakim ve Cumhuriyet savcılarının atamasına ilişkin kararnamesiyle Adana Cumhuriyet savcılığına atanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, ''Ben burada saldırıya uğramış, hukuksuzluğa uğramış bir insanım. Bunun hesabını soracağım'' dedi.

''Cumhuriyet savcısının rütbesi olmaz, hukuki statüsü vardır'' diyen Cihaner, ''Kimse bana rütbe vermedi, kimse de alamaz bu anlamda tenzili rütbe lafı çok yanlış ve çok çirkin de bir laf. Onun için tenzili rütbe söylemini terk etmek lazım. Yeni atandığım görev yerinde başsavcı unvanımın bulunmaması... Başsavcılık kamuoyunda da yanlış anlaşılıyor. Başsavcılığın anlamı eşitler arasında birinci demek. Önemli olan Cumhuriyet savcısı olmak o unvanı da taşıyoruz. Özellikle belli bir kesimin bıyık altından gülerek yaptığı o yakıştırmalar çok yakışıksız ve ahlaksız'' şeklinde konuştu.

Başsavcıların bulundukları görevlerinin süresinin 5 yıl olduğunu söyleyen Cihaner, görev süresinin dolmadan ve talebi de olmadan yapılan atamanın, ''Çifte standart'' olduğu iddiasında bulundu.

Cihaner, şöyle devam etti:

'' Eğer hakkımdaki soruşturma ya da dava gerekçe gösteriliyorsa bununla ilgili benden savunma istenmedi. Henüz nerede olduğu bile belli değil, bakanlık da bilmiyor. Erzurum'daki davadan bahsediyorum. Kurula yeni atanan üyelerin bu soruşturmayı gerekçe göstererek, bu atamayı yapmaları doğru ise çok anlamsız olur. Çünkü bu dosyayı alıp incelemeleri mümkün değil. Bırakın dosyaları, kararnameleri bile bu kısa sürede incelemeleri mümkün değil.''

Atamalarda iki-üç kriterin dikkate alındığını ifade eden Cihaner, şunları kaydetti:

''Benim hakkımda disiplin, ceza soruşturmasında daha esasa bile girilmedi. Talep edilen deliller toplanamadı. Hangi mahkemede görülebileceği yeni belli oldu. 'Bu suçlamalara karşı sen ne diyorsun'un, kurul ya da kararnameyi hazırlayanlar tarafından ya doğrudan disiplin savunması çerçevesinde ya da benim bu yönde yapmış olduğum savunmaya dayanarak incelenip değerlendirilmesi lazım. Çünkü biz görev gereği çok absürt, hukuk dışı şikayetlere de maruz kalıyoruz. Eğer kriter, soruşturma ise hakkında soruşturma olan başka kişiler de var, görev yerimin değişikliği yönünde talepte de bulunmadım.''

HSYK üyelerinin kendisiyle ilgili açıklamalarının taraflı olduğunu iddia eden Cihaner, ''Bu üyelerin benimle ilgili kararlara katılmamaları gerekir. Çünkü taraf olduklarını daha önceden belli ettiler. Bu hukuk dışıdır. Bunların yerine yedek üyeler katılması gerekirdi. Bazıları yargıyı etkileyecek açıklamalar yapmıştı. Anayasanın öngördüğü bağımsızlık, tarafsızlık koşullarını karşılamayacağı açık. O nedenle bu kararnameyi, atamayı uygunsuz buluyoruz'' dedi.

Hakkındaki her iddianın çürütülmüş olduğunu söyleyen Cihaner, ''En basiti kamelya davasında, halbuki bu kamelya Türkiye'deki tek yasal kamelya olduğunu iddia ediyorum. Bizim onurla taşıdığımız tek unvan cumhuriyet savcılığı unvanıdır. Nasıl kazanılıp, nasıl kaybedildiği bellidir. Şu an hala cumhuriyet savcısıyım. Cumhuriyet savcısının görevi bellidir. Bunu da yasalar çerçevesinde gittiğimiz yerde yapacağız'' şeklinde konuştu.

Henüz atamaya ilişkin tebligatın kendisine ulaşmadığını belirten Cihaner, tebligatın ulaşmasının ardından 15 gün içinde yeni görev yerine başlaması gerektiğini hatırlattı.

Özellikle belli bakış açısına sahip bir medya ve o medyanın yönlendirmesi ile fikirlerini oluşturmuş birçok insanda, ''Erzincan denince akıllara, muhtemelen çetelerin cirit attığı, birtakım karanlık yapıların egemen olduğu bir yer gelebileceğini'' öne süren Cihaner, ''Ancak öyle değil. Birlikte yaşama kültürüne sahip örnek bir il. Nüfusuna göre en huzurlu iller arasında'' diye konuştu.

Kamuoyunda kendisiyle ilgili bilgi kirliliği de yaratıldığını ileri süren Cihaner, şöyle dedi:

''Çıkıp birtakım özellikle unvanlarının başında eski olan tırnak içerisinde hukukçular, -onlara 'cep hukukçusu' diyorum- cep kitapları serisinden yayımlanmış yasalara bakıp yorumlar yapan birtakım adamlar, kamuoyunda çıkıp bilgi kirliliği yarattılar. Öyle şeyler yaşadık ki biz birtakım kararları veren hakim savcıların etnik kökenleri, inançsal aidiyetlerinin sorgulaması yapıldı. Aynı sorgulamayı ben yaparsam ne olur bu ülkenin hali?''

Cihaner bir gazetecinin, ''Pişmanlık duyduğunuz bir durum oldu mu?'' şeklindeki sorusuna, ''Hayır asla olur mu tam tersi yaptığım soruşturmaları bugün olsa aynı şekilde yaparım. Şimdiye kadar yaptığım tüm soruşturmalara hukuka ve yasaya uygundur. Ama Erzincan'a yada yaptıklarıma dair keşke olmasaydı diyebileceğim hiçbir hareketim yoktur'' yanıtını verdi.

''Siyaseti düşünür müsünüz?'' sorusu üzerine Cihaner, ''Siyaseti düşünmüyorum şu an Cumhuriyet savcısıyım. Ben burada saldırıya uğramış hukuksuzluğa uğramış bir insanım. Bunun hesabını soracağım. Birileri kaçacak uzak yerler arayacaklar. Bundan başkaları kurtulmak isteyecekler. Bunun zamanı gelecek tabi. Özellikle bu tayin dönemimde tenzili rütbe yok düz savcı, rütbe olayı yoktur. Biz Cumhuriyet savcıyız, koltuk kaygım yoktur ancak hukuksuzluk söz konusu, kaygım buradadır'' dedi. aktifhaber

Sivas Cumhuriyet Savcısı Eşini Ve Oğlunu Kaybetti
13 Kasım 2010
Sivas Cumhuriyet Savcısı Hakan Ergin, Kurban Bayramı tatilini geçirmek üzere 66 AS 5189 plakalı otomobiliyle Sivas'tan Ankara'ya doğru seyir halindeyken Yozgat'ın Yerköy İlçesi Sekili Beldesi girişinde direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yolda takla atarak tarlaya uçtu.

Savcı Hakan Ergin, eşi ve çocukları Yerköy Devlet Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Hastanede Savcının eşi Cennet Ergin (35) ile oğlu Ali Eren (4) yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Savcı Hakan Ergin'in sağlık durumunun iyi olduğu ve hastanede yapılan tedavinin ardından taburcu edildiği öğrenildi. Durumu ağır olan oğlu Cem Asil Ergin ise Yozgat Devlet Hastanesi'ne buradan da Ankara'ya sevk edildiği bildirildi. aktifhaber

Savcı Öz'den tutuklama açıklaması
6 Mart 2011

Ergenekon savcılarından Zekeriya Öz, son tutuklanan gazetecilerle ilgili açıklama yaptı. Öz, tutuklamanın gazetecilikle ilgili olamdığını açıkladı. Öz, şu aşamada açıklanamayacak delillerle tutuklamanın yapıldığını belirtti.

"Ergenekon" soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz, basın mensuplarına dağıttığı bilgi notunda, yürütülmekte olan soruşturmanın bir kısım basın mensubunun gazetecilik görevleri, yazdıkları, yazacakları yazılar, kitapları ve ileri sürdükleri görüşlerle ilgili olmadığını, "Ergenekon" soruşturması kapsamında elde edilen ve soruşturmanın gizliliği nedeniyle bu aşamada açıklanması mümkün bulunmayan bir kısım delillerin değerlendirilmesi sonucu yapılması zorunlu hale gelen hukuksal bir işlem olduğunu bildirdi.

Öz'ün, bir kısım basın-yayın organlarındaki haberlerde ve açıklamalarda soruşturmanın içeriğiyle bağdaşmayan ve savcılığın hedef alındığı ifadeler bulunduğunu belirterek, bunun üzerine bir açıklama yapılması zorunluluğu doğduğunu ifade ettiği açıklamada, şöyle denildi:

"Yürütülmekte olan soruşturma, bir kısım basın mensubunun gazetecilik görevleri, yazdıkları, yazacakları yazılar, kitapları ve ileri sürdükleri görüşlerle ilgili olmayıp 'Ergenekon' terör örgütü soruşturması kapsamında elde edilen ve soruşturmanın gizliliği nedeniyle bu aşamada açıklanması mümkün bulunmayan bir kısım delillerin değerlendirilmesi sonucu yapılması zorunlu hale gelen hukuksal bir işlemdir. Esasen cumhuriyet savcılığının hukuksal gerekliliğinin dışında herhangi bir amaç ve saikle hareket ettiğinin, edeceğinin kabulü ve kamuoyunun bu yönde asılsız değerlendirmelerle yönlendirilmeye çalışılması, büyük bir titizlikle ve ciddiyetle yürüttüğümüz soruşturmaya zarar vereceği gibi adı geçen terör örgütünün hedef ve amaçlarına katkı sağlayacağı açıktır."

Bu yöndeki yayınların özenle izlendiği, hassasiyetle değerlendirildiği belirtilen açıklamada, "Suçluluğu sabit oluncaya kadar herkesin masum olduğunu ifade eden 'masumiyet karinesi' şüphesiz tarafımızca da en az bu değerlendirmeleri yapan kişiler kadar bilinmekte ve öncelikle gözetilmektedir" ifadesine yer verildi. Herkesin kanun önünde eşit olduğunun unutulmaması gerektiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Hiçbir kişi veya zümreye ayrıcalık tanınamaz. Kimse suç işleme ayrıcalığına sahip olmadığı gibi, mesleği veya makamı nedeniyle de ayrıcalıklı muameleye tabi tutulamaz. Yürütülen soruşturma kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerin suç isnadı için yeterli olup olmadığı konusunda değerlendirme sorumluluğu, görev ve yetkilerini kanunlardan alan savcılığımıza aittir. Soruşturmanın içeriği ve elde edilen deliller hakkında hiçbir bilgisi bulunmayan, bulunması da esasen mümkün olmayan kişilerin daha operasyonun ilk dakikalarından itibaren soruşturma makamlarını suçlayan ve tehdit eden değerlendirmelere girmeleri dikkati çekicidir. Bu görevi yerine getirirken hiçbir makam ve merci tarafımıza emir ve talimat veremez, yönlendirmede bulunamaz, sorumluluk sahibi herkes bu yöndeki davranış ve değerlendirmelerden titizlikle kaçınmalıdır. Soruşturmanın süratle sonuçlandırılması için gerekli olan çalışmalar büyük bir titizlikle yürütülmektedir." haber10

İşte Yargıtay'daki Seçim Sonuçları
28 Nisan 2011
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın görev süresinin dolması sebebiyle seçim yapıldı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı seçimi için sandık başına giden Yargıtay üyeleri, Çankaya Köşkü'ne sunulacak 5 adayın sıralamasını belirledi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın görev süresi 21 Mayıs'ta doluyor.

Yalçınkaya'dan boşalan Başsavcılık görevi için Yargıtay'da bugün seçim yapıldı. 387 üye sandık başına giderek Başsavcılığa aday olan 5 ismin sıralamasını belirledi. Buna göre; Yargıtay 6. Ceza Dairesi üyesi Hasan Erbil 387 oy, Yargıtay 6. Ceza Dairesi üyesi Celal Altunkaynak 139 oy, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyesi Erdal Gökçen 130, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyesi Hakkı Manav 126, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Üyesi Lütfü Tombaloğlu 10 oy aldı. aktifhaber

'Alo 155, Savcı Bey suç işliyor'
21/06/2011
Yazı Boyutu
Hopa'da gözaltına alınanlar adliyedeyken avukatların savcının odasına girmesi engellendi, avukatlar yardım için 155'i aradı.

MESUT HASAN BENLİ

Hopa’daki protesto eylemlerine katılan ve gözaltına alınanların Erzurum’daki sorgu sırasında avukatların savcı ile görüşmesinin engellendiği bunun üzerine avukatların 155’yi arayarak yardım istediği ortaya çıktı.

Hopa’daki eyleme katılanlar hakkında Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı terör örgütün adına faaliyette bulunmak ve 2911 sayılı kanuna muhalefet suçlamasıyla soruşturma başlatmıştı. Olaylara katılan 5 kişi özel yetkili Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi’nce tutuklandı.
Bu tutuklama öncesinde yaşanan olayları Çağdaş Hukukçular Derneği raporlaştırdı. Hazırlanan raporda polis tarafından savcıyla görüşmeleri engellenen avukatların 155’i arayarak yardım istedikleri ortaya çıktı. Raporda şöyle denildi:

“Dilekçelerimizi savcıya ulaştırmakta sorun yaşadık. Savcı saatlerce kendisi ile görüşmemizi engellemeye çalışarak kapıya ve koridora polis yığdı. Müvekkillerimiz ile görüşme isteğimizi içeren dilekçelerimizi kapıda görevli polise vermemiz gerektiği belirtilerek kendimizin havale ettiremeyeceği söylendi. Savcı ile görüşmemiz engellendiği ve bir yazılı gerekçe de sunulmadığı için bu hukuka aykırı işlem dolayısıyla 155’i arayıp şikayette bulunduk! Bu süreç boyunca soruşturma numarası tarafımızdan gizlendi”

Örgüt bir var bir yok
Öte yandan önce bir örgüt bulunmadığı yönündeki savcılık ve mahkeme tespitlerine karşın daha sonra Hopa ve Ankara’da çıkan olaylarla ilgili ‘örgüt suçlaması yöneltilmesine sanık avukatları tepki gösteriyor. Hopa’daki olaylarla ilgili beş kişinin tutuklandığı kararda ‘terör örgütü adına faaliyette bulunma’ suçu yer almamıştı.

Hopa’daki olayların protesto etmek amacıyla 31 Mayıs günü Ankara’da yapılan olaylı eylemle ilgili olarak da beş kişi Özel Yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘ Gösteri ve yürüyüş kanuna muhalefet’, kamu malına zarar verme suçlarından tutuklandı. Ankara savcılığının ‘ örgüt adına eylem yapmak’ suçlaması mahkemece kabul edilmedi. Böylece hem Ankara hem Erzurum özel yetkili mahkemeleri Hopa eylemlerine katılan şüphelilerin “terör örgütü bağlantısı” bulunmadığın tespit etmiş oldu.

Suç birden değişti
Ancak özel yetkili Ankara Başsavcıvekilliği terör örgütü adına faaliyette bulunma suçundan sürdürdüğü soruşturmasına devam etti.
Savcılık, bu kapsamda 15 Haziran tarihinde 31 kişi hakkında yakalama kararı çıkarttı. Soruşturmada 17 şüpheli tutuklanması istemiyle mahkeme sevk edildi. İlk kararlarda, ‘terör örgütü adına faaliyette bulunma’suçuna ilişkin tutuklama kararı bulunmazken, Nöbetçi Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Muhammed Alabaş 15 kişiyi, ‘Terör Örgütü Adına Faaliyette Bulunma’, Gösteri ve yürüyüş kanuna muhalefet’, ‘Kamu Malına Zarar Verme’ suçundan tutuklanmasına karar verdi.

Tutuklu 15 kişi Sin
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Hzr 23, 2011 6:22 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Mar 06, 2011 6:35 pm    Mesaj konusu: Öz'e başsavcıyla kuşatma planı Alıntıyla Cevap Gönder

Yargıtay’ın yeni başsavcısı Hasan Erbil kimdir?

30/04/2011

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Yargıtay 6. Ceza Dairesi Üyesi Hasan Erbil’i Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca gösterilen adaylar arasından, 21 Mayıs 2011 tarihinden geçerli olmak üzere seçtiği belirtildi.

Erbil, emekliye ayrılmazsa 4 yıl görev yapacak.

Erbil, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nda yapılan seçimde en yüksek oyu almıştı. Seçimde, Yargıtay 6. Ceza Dairesi Üyesi Hasan Erbil 283, 6. Ceza Dairesi Başkanı Celal Altunkaynak 139, Yargıtay 3. Ceza Dairesi Üyesi Erdal Gökçen 130, Yargıtay 3. Ceza Dairesi Üyesi Hakkı Manav 126 ve 12. Hukuk Dairesi Üyesi Lütfi Tombaloğlu da 10 oy almıştı.

HASAN ERBİL KİMDİR?
Hasan Erbil, 2 Mart 1952′de Denizli Yüreğil’de doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1973′te mezun olduktan sonra Denizli hakim adayı olarak mesleğe başlayan Erbil, sırasıyla Posof, Sarıcakaya Cumhuriyet Savcı Yardımcılığı ile Köyceğiz, Mardin ve Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı, Antalya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği ile Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı görevlerinde bulundu.


Yargıtay üyeliğine 8 Mayıs 2001′de seçilen ve bir dönem Yüksek Seçim Kurulu üyeliği görevinde bulunan Erbil, Yargıtay 6. Ceza Dairesi Üyesi olarak görevini sürdürüyordu.

Seçim Hukuku ile ilgili basılı eseri bulunan Erbil, evli ve iki çocuk babası.

ntvmsnbc.com

Öz'e başsavcıyla kuşatma planı

ABDÜLKADİR SELVİ ANKARA
Ergenekon operasyonunda son dalga 7 Ocak'ta yapıldı. Arama yapılacak yerlerin adresleri ile gözaltına alınacak isimler aynı gün sabah 07.00'de yine özel bir kanaldan polise iletilmiş. Buna rağmen operas-yon sinyalini alan Yarbay Mustafa Dönmez firar etmeyi başardı.
10. dalgadan itibaren Ergenekon operasyonunu yürütenlerin eli kolu bağlanmaya çalışılıyor. İlki 7 Ocak günü yaşandı. Savcılar askeri şahıslarla ilgili aramalara emniyet mensuplarını götürmediler. Jandarmayı tercih ettiler. Bu nedenle aramaların sadece usul hükümlerini yerine getirmenin ötesinde yeni bir bilgi ya da belgeye ulaşılamadığı söyleniyor. Ama aramalar önemli.

İbrahim Şahin'in suikast silahlarına titiz aramalar sayesinde ulaşıldı. Yarbay Mustafa Dönmez'in Sakarya'daki evinde yapılan aramada ele geçirilen cephanelerle, Yenikent'de gömülü silahların krokisine ulaşılmıştı...

Ergenekon'daki son dalga şimdi bir karşı dalgayı doğurdu.

Genelkurmay Başkanı'nın ilettiği hassasiyetlerin bir kısmının Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından da anlayışla karşılanmasından cesaret alan birileri şimdi Zekeriya Öz'ü kuşatma harekatı başlattı.

ENGİN'İN YETKİLERİ GÜNDEMDE

Zekeriya Öz'ün arama ve gözaltı kararı çıkarmak için mahkemeye tek başına başvuruda bulunma yetkisini kısıtlamak istiyorlar. Arama ve gözaltılarda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in “oluru” şartını getirme çabası içindeler. Engin, Zekeriya Öz'ü Ergenekon soruşturmasını yürütmekle görevlendirmek suretiyle zaten olurunu vermiş oluyor. Ancak Başsavcı'nın soruşturma savcısından gözaltı ve aramalarda “olur”unun bulunmasını isteme yetkisi bulunuyor. Engin bu yetkisini şimdiye kadar kullanmadı ama HSYK'da bunun kullanılması yönünde bir formül üzerinde durulduğu belirtiliyor. Geçen hafta Öz'le ilgili olarak HSYK'da bir girişim yapılmış ancak başarılı olamamıştı. Girişim başarılı olmayınca YARSAV ve HSYK'da bazı üyelerce geliştirilmek istenen formül bu. Başsavcı Engin'in tavrı ise henüz belli değil.
22.01.2009
yeni şafak

SAVCI GÖREVDEN ALINIYOR MU?
12 Ocak 2009

HSYK Savcı Öz'ü görevden almak için harekete geçti... İşte şok olayın tüm detayları

Ergenekon savcısını görevden almaya çalışan ve bu konuda baskılarını artıran HSYK, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin ile İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Çolakkadı'yı Ankara'ya çağırdı...

Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından baskı yapıldığı öne sürüldü. Savcının görevden alınması için düğmeye basan HSYK'nın siyasi bir hamle olarak savcı üzerinde baskı kurmak için çalışmalar başlattığı ortaya çıktı.

Açıklanmayan kararlar

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ile İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı'nın Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından bugün (pazartesi) Ankara'ya çağrıldığı öğrenildi. Çağrının yapılmasında Yargıtay Başkanlar Kurulu'nda alınan ve kamoyuna açıklanmayan kararların etkili olduğu bildirildi.

Yargıtay Başkanlar Kurulu ve Yargıtay'ın HSYK'ya yasal olarak bir etkisi olmasa da yedi üyeden oluşan kurula üç üye veren Yargıtay'ın kurul üzerinde çok etkili olduğu bir gerçek. Kurul Başkanveli Kadir Özbekin'in süresi dolmadan görevinden ayrılarak Yargıtay'daki daire başkanlığına aday olmayı düşündüğü "Yargı bağımsızlığı ilkesi" ile Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun baskısı altında kalarak sıkıntılı günler geçirdiği değerlendiriliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile vekilinin görüşmesinden sonra Yargıtay'a çağrılacak olan HSYK Başkanvekili Özbek'e İstanbul savcılarının görevden alınacağının açık bir dille bildirileceği iddia edildi.

Siyasi bir hareket

2008-2009 adli yılı açılışında HSYK'nın geniş tabanlı olmasının gerekli olduğunu söyleyen Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in, Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan yargı reformu taslağına görüş hazırlamaya çalıştığı bugünlerde HSYK Başkanvekili'ni çağırarak İstanbul'daki soruşturmalara müdahil olmak istemesi, HSYK'nın yapısını değiştirmek isteyen siyasilere verilecek olan büyük bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Yargı çevrelerinde, Yargıtay'ın HSYK'daki gücünü kullanarak "taşra" atamalarında fiilen etkili olduğunu ancak bunun bu kadar açık biçimde yapılıp yapılmayacağı konuşuluyor.

Kaynak: Bugün

EMİNAĞAOĞLU DA HAREKETE GEÇTİ

Öte yandan Yenişafak Gazetesi ise; YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, başta Savcı Zekerya Öz olmak üzere Ergenekon davası savcılarının yetkilerinin iptali için HSYK'ya başvurduğunu yazdı.

Eminağaoğlu, Ergenekon soruşturmasına ilk günden bu yana tepki gösteriyor. Eminağaoğlu, Ergenekon soruşturması kapsamında Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu'nun evinde arama yapıldığı sırada hızla olay yerine gelmişti.

YARGITAY ÜYELERİNİN FİŞ DOSYALARI VE UYGUNSUZ GÖRÜNTÜLERİ

Ergenekon Operasyonu'nun son dalgasında yapılan aramalarda ele geçirilen dökümanlar arasında Yargıtay Üyeleri'nin pek çoğu hakkında özel bilgilerin yeraldığı fiş dosyaları ve birçok Yargıtay üyesinin uygunsuz görüntüleri olduğu ortaya çıktı. Örgütün Yargıtay hakkında bu fiş dosyaları ve görüntüleri neden topladığı araştırılıyor.

İŞARET FİŞEĞİ ENİS BERBEROĞLU'NDAN
Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu, dün yazısının sonuna, bir bölüm "eklemiş" ve HSYK'nın ve Yargıtay'ın, Ergenekon Savcıları'na yönelik harekete geçeceğini açıkça ima etmişti.

Berberoğlu, Ergenekon tutuklularına ve gözaltına alınanlara "sabredin" dedikten sonra HSYK vurgusunu yapmış ve "bu ülkede HSYK var, Yargıtay var" mesajı vermişti. Dün kulislerde "Berberoğlu'nun bir bildiği mi var" diye sorulurken, bugün Berberoğlu'nun bildiği gerçekleşti. Berberoğlu'nun yazısında Ergenekon tutuklularına yönelik "konuşmayın, sabredin HSYK devreye giriyor" demek istediği belirtilmişti.
aktifhaber

HSYK, Savcı Öz'ü sınıfta bıraktı!

Ergenekon davası, birçok ünlü isim üzerinde şüphe doğururken davayı açan savcısına da yaramadı!
19 Ocak 2009

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), dün 17 Cumhuriyet Savcısı'nı 1'inci sınıfa terfi ettirirken sırası gelen bir kişiyi es geçti! O isim de elbette, Ergenekon davasını soruşturan Savcı Zekeriya Öz oldu.

2008'in Kasım ayında 1'inci sınıfa yükselmesi gereken Öz'ün hakkında açılan davalar nedeniyle terfi ettirilmediği öğrenildi.
aktifhaber

YARSAV'DAN "PASİFİZE " FORMÜLÜ
19 Ocak 2009

YARSAV, Ergenekon Savcısı ÖZ'ü pasifize etmek için çok ilginç bir formül buldu.

Adem Yavuz / Bugün

Zekeriya Öz’e ‘Abi Savcı’ senaryosu
İstanbul Başsavcısı Engin’in geçtiğimiz hafta Ankara’yı ziyareti ‘savcı Öz görevden mi alınıyor?’ tartışmalarını alevlendirmişti. YARSAV Başkanı Ö. Faruk Eminağaoğlu sert açıklamalar yapmış, Sabih Kanadoğlu da ‘davada 40 savcı görevlendirilmeli’ diyerek bazı girişimlerin sinyalini vermişti.

Duyumlara göre HSYK yarın ve Perşembe günü yapacağı toplantıda Savcı Öz’ün yanına yeni savcı atamalarını görüşecek. Öz’ü görevden almanın çok sıkıntı doğuracağını düşünen aynı çevreler şimdi de yeni ve ‘yaşça daha büyük bir savcı atanması’ yönünde lobi yapıyor.

Yine duyumlara göre Eminağaoğlu, geçtiğimiz hafta içerisinde başkanı olduğu YARSAV’ın iki üyesi; HSYK Başkanvekili Kadir Özbek ve HSYK üyesi Musa Tekin nezdinde girişimler yürüttü. Görüşmelerde Eminağaoğlu’nun; “Öz’ü görevden almak yerine yanına YARSAV’ın belirlediği savcıların atanması, bu savcılardan en az birinin Öz’den yaşça büyük olması görüşünü” de ilettiği belirtiliyor.

Özbek ve Tekin’in dışında Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ve Ergenekon Davası’na bakacak olan Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Mahmut Acar ile davayı inceleyecek olan son merci olan Ceza Genel Kurulu Başkanı İhsan Akçin de YARSAV üyeleri.

Akçin aynı zamanda YARSAV kurucu üyesi. Tabi bütün bu tartışmalarda şu noktayı da hatırlatmak lazım. HSYK’nın gündemini Adalet Bakanı belirliyor. Bakan’a rağmen bir adım atılması zor. Bakansız bir karar da yeni bir kriz doğurur.

SAVCI ÖZ'ÜN YETKİLERİ KISITLANACAK

Mutlu Çölgeçen / Sabah

Ergenekon soruşturmasına yeni savcıların atanması gündemde. SABAH'ın aldığı bilgiye göre, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün yetkilerini kısıtlamaya yönelik iki aşamalı plan söz konusu. Ankara kulislerini hareketlendiren iddiaya göre, Zekeriya Öz'le ilgili bu karar 10'uncu dalga operasyonu ile birlikte alındı. Geçen hafta Ankara'yı ziyaret eden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in temaslarında bu konuda gündeme geldi. Ancak nihai adım bu hafta yapılacak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda (HSYK) atılacak. Gözler şimdi HSYK'nın yarın yapacağı toplantıya çevrildi. İki aşamada gerçekleştirilecek operasyon iddiasına göre, önce "İş yoğunluğu ve davanın kapsamı" gerekçe gösterilerek Ergenekon soruşturmasına iki savcı daha atanacak. Savcılardan biri Zekeriya Öz'den daha kıdemli olacak. İkinci aşamada ise Öz'ün kısıtlanacak yetkileri yeni savcılardan birine verilecek. HSYK, son kararlarda savcı Öz'ün birinci sınıfa terfi etmesini bir başka bahara ertelemişti.
aktifhaber

HSYK'DAN SAVCIYA YARI DARBE
28 Ocak 2009 08:14HSYK, Ergenekon Savcılarına ilk hamlesini Kanadoğlu'nun teorisi doğrultusunda yaptı.

Yargıtay emekli Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ve YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun ortaya attığı Ergenekon Davası’na yeni savcılar atanması fikri HSYK tarafından hayata geçirildi.

HSYK’nın dün yapılan toplantısında Ergenekon Davası’nı yürüten Beşiktaş Cumhuriyet Savcılığı’na üç yeni savcı atandı. Yeni üç savcıdan biri Ergenekon Davası’nın ana yürütücüsü Savcı Zekeriya Öz’den daha kıdemli. Atanan savcılar; Rasim Işıkaltın, Kasım İlimoğlu ile Mustafa Çavuşoğlu...

Savcılardan üçü de özel yetkili savcı olarak atandı ve birinci sınıf yargıç statüsündeler. Rasim Işıkaltın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemiyle ilgili açılan soruşturmada Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ifadesini almıştı.

ÖZ'DEN DAHA KIDEMLİ SAVCI ATANDI

Sabah Gazetesi’nde geçen hafta; Ergenekon Davası’na yeni üç savcı atanacağı bu üç savcıdan birisinin Savcı Zekeriya Öz’den "daha kıdemli" olacağı böylece Zekeriya Öz’ün dolaylı yoldan pasifize edileceği en azından dengeleneceği haberleştirilmişti. Bu iddia da doğru çıktı. Çünkü atanan savcılardan Rasim Işıkaltın, Zekeriya Öz'den daha kıdemli.

Sözkonusu haberin üzerinden hafta geçmeden beklenen gelişme yaşandı. Ancak bu gelişmenin Sabih Kanadoğlu’nun ilk olarak Star TV ekranlarından yaptığı “Ergenekon davasına 40 savcı atanmalı” görüşü çerçevesinde ilerlediği belirtiliyor.

Kanadoğlu’nun tavsiyesi doğrultusunda gelişen bu durum, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) üzerindeki Yargıtay ve Danıştay etkisini de bir kez daha hatırlattı.

Bugüne kadar “siyasilerin etkisinde olmakla” eleştirilen HSYK’nın aslında neredeyse tamamı Yargıtay ve Danıştay tarafından belirleniyor. Adalet Bakanı Başkanlık edip iki oy hakkı bulunsa da Yargıtay ve Danıştay’ın belirlediği üyelerin ağırlıklı eğilimi her şeyi belirliyor.

Ergenekon Davası’nın yönetildiği Savcılığa, yeni savcıların atanmasını da Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in istemediği ancak Kanadoğlu ve YARSAV etkisinde olan üyelerin görüşlerinin bu yönde bir kararın çıkmasını sağladığı belirtiliyor.

YARSAV ve Kanadoğlu etkisi, Ergenekon Davası’nın nihayetinde geleceği Yargıtay’da da oldukça belirgin. Özellikle 9. Daire Başkanı ve üyelerinin pek çoğu YARSAV üyesi, bunların önemli bir bölümü ise YARSAV’ın kurucu üyelerinden…

PERİNÇEK DE AYNI ŞEYİ İSTEDİ

Ergenekon davasına yeni savcı atanması konusu Doğu Perinçek'in sahibi olduğu Aydınlık Dergisi'nde de açık bir istek olarak dile getirilmişti. Aydınlık Dergisi'ndeki "HSYK'ya çağrı: Soruşturmaya gerçek savcıları atayın" başlıklı haberden hemen sonra sözkonusu atama gerçekleşti.

Danıştay, Yargıtay ve YARSAV etkisindeki HSYK’nın, Ergenekon Savcıları’na yönelik ilk müdahalesi olan 3 savcı atamasından sonra akıllara Şemdinli Savcısı gelirken, gözler HSYK’nın Kanadoğlu’nun önerileri doğrultusunda ikinci müdahale adımı atıp atmayacağında.
aktifhaber

Zekeriya Öz'e 'Abi Savcı' Darbesi
28 Ocak 2009 09:31Ergenekon savcısı Öz'e örtülü Ferhat Sarıkaya operasyonu yapıldı. Öz'ün başına 'abi savcı' getirildi. ETÖ lobicileri Adım adım ilerliyor..

Adem Yavuz Arslan/Bugün
Zekeriya Öz’e ‘abi savcı’ geldi

Başladığı günden bu yana sulandırmaya/ rotasından saptırılmaya çalışılan ETÖ soruşturmasında dün önemli bir dönemeç yaşandı. Davaya üç yeni savcı daha atandı.

19 Ocak'ta bu köşe de davaya yeni savcı atama yönündeki kulisleri ve girişimleri anlatmıştık. Hatırlanacağı gibi İstanbul Başsavcısı Ankara'ya gelmiş, yeni savcı talebinde bulunmuştu. Aynı dönemde YARSAV ve Sabih Kanadoğlu'ndan ilginç açıklamalar gelmişti. Yine aynı dönem de davaya yeni savcı atanması, bu savcılardan en az birinin kıdem olarak Öz'den büyük olması yönünde yoğun kulisler yapılmıştı.

10. Dalga sonrası çıkan silahlardan sonra Öz'ün görevden alınmasının çok dikkat çekeceğini düşünen bazı çevreler 'ETÖ' ye soğuk bakan, kıdemli bir savcının atanması için lobi yapıyordu. HSYK dün yaptığı toplantı ETÖ soruşturmasını yürüten savcılık emrine Rasim Işıkaltın, Kasım İlimoğlu ve Mustafa Çavuşoğlu'nu atadı. Bu durum 'abi savcı senaryosu' gerçekleşti anlamına gelebilir.

Çünkü Rasim Işıkaltın kıdem olarak Zekeriya Öz'ün üstünde. Yargı camiasında kıdem önemli bir gösterge olarak kabul ediliyor. Tabi bu durum 'acaba davaya müdahale mi edilecek?' sorusunu akla getirdi. Olumsuz örnekler; Susurluk ve Batık banka davaları ortadayken şüpheler artıyor. Yeni savcı atanmasının pratik zorlukları da olacak.

Öncelikle dava 1,5 yıldır sürüyor ve mevcut savcılar konuya hakim. Yeni üyelerin dosyaya bütünüyle vakıf olması aylar sürer. Savcı Öz'ün davadan alınması ya da pasif göreve çekilmesi terör örgütü lehine müdahale olarak algılanır. Bir bakıma ikinci bir Ferhat Sarıkaya hadisesi demektir ki Türkiye tarihinin en önemli operasyonunun yarım kalması anlamına gelir.
aktifhaber

Ahmet Altan/Taraf
Güvence, Şemdinli ve Çiçek
16 Nisan 2011

Bizde hukuk sisteminin çok ciddi sorunları var ama bu sistemin içinden Ferhat Sarıkaya gibi Zekeriya Öz gibi çok cesur ve işinin gereğini yapan insanlar da çıkıyor.

Sarıkaya, daha 2005 yılında, Susurluk’tan Ergenekon’a uzanan zinciri yakalamıştı.

Şemdinli’de bir kitabevini bombalayan jandarma astsubayların ilişkilerinin Ankara’ya kadar uzandığını saptayıp, hiç çekinmeden bunu iddianamesine yazmıştı.

O zamanlar Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bombacıları “iyi çocuklardır” diye savunduktan sonra savcıyı da işinden attırmıştı.

BÜYÜKANIT'TAN SAVCI İTİRAFI

Genç savcıyı görünürde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu “meslekten” atmıştı ama Büyükanıt daha sonra bir televizyon programında onu “işten attıranın” kendisi olduğunu itiraf etmişti.

Kendi deyimiyle “İkinci Susurluk’u yakalayan” savcı, bir generalin emri ve o generalin emrine riayet eden hukukçuların kararıyla, “avukatlık bile yapamaz” kaydıyla hukuk dünyasının dışına fırlatılmıştı.

Savcıyı bir generalin emriyle meslekten atan o hukuk kurulunun başında kim vardı peki?

CEMİL ÇİÇEK "ATILSIN" DİYE OY KULLANMIŞTI

O zamanki hükümetin Adalet Bakanı olan Cemil Çiçek.

Hükümetin Adalet Bakanı, “atın bunu” diyen generalin emrinden sonra Ferhat Sarıkaya için nasıl bir oy kullanmıştı?

“Atılsın” diye oy kullanmıştı.
(..)

Yalçınkaya'nın görev süresi doldu
27 Nisan 2011
Yalçınkaya'nın yerine Yargıtay Büyük Genel Kurulunda aday belirleme seçimi yarın yapılacak...

Görev süresi 21 Mayıs 2011'de dolacak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın yerine Yargıtay Büyük Genel Kurulunda aday belirleme seçimi yarın yapılacak.

Yargıtay Kanunu, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun Başsavcı adaylarını belirlemek için yapacağı seçimi, Başsavcının 4 yıllık görev süresinin dolacağı tarihten "en az 20 gün önce" yapılacağını öngörüyor. Yasanın bu hükmü gereği, 20 günden önce aday belirleme seçimi yapmaya engel bulunmuyor. Başsavcılık için aday belirleme seçimi yarın Yargıtay Büyük Genel Kurulunda yapılacak. Yargıtay Büyük Genel Kurulu, üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanacak. En çok oyu alan beş üye aday gösterilmiş olacak. Oylama sonucu, liste halinde Yargıtay Birinci Başkanlığınca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e sunulacak. Cumhurbaşkanı Gül, 15 gün içinde gösterilen adaylardan birini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olarak seçecek. Yeni seçilecek Başsavcı, yaş haddinden emekliye ayrılmazsa 4 yıl için görev yapacak. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı için şu ana kadar Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri Erdal Gökçen, Hakkı Manav, Yargıtay 6. Ceza Dairesi Başkanı Celal Altunkaynak ve Yargıtay 6. Ceza Dairesi Üyesi Hasan Erbil aday olduklarını bildirdiler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, 21 Mayıs 2007'de Başsavcılığa seçilmişti. dört yıllık görev süresi dolan Yalçınkaya'nın yaş haddinden emekliye ayrılması için 4 yılı bulunuyor.
haber10

Hipnozcu albayın davası ertelendi
27 Nisan 2011
Albay Ahmet Zeki Üçok'un yargılandığı duruşma ertelendi...

Askeri savcı olarak görev yaptığı dönemde 3 astsubayın ifadesini hipnoz ve işkence ile aldığı iddia edilen Albay Ahmet Zeki Üçok'un yargılandığı duruşma ertelendi.

Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığında görevli 3 astsubayın ifadesini hipnozla işkence yaparak almakla suçlanan Hava Kuvvetleri eski Askeri Savcısı Albay Ahmet Zeki Üçok, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sağlık sorunları gerekçesiyle katılmadı. Duruşmada, halen Hasdal Askeri Cezaevinde tutuklu bulunan Üçok'un yeniden talimatla ifadesinin alınması için Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesine yazı yazılması kararlaştırıldı. Davacı avukatlarının, Üçok'un mahkeme huzurunda ifade vermesi talepleri ise kabul edilmedi. Mahkeme heyeti, Üçok hakkında görevi kötüye kullanma gerekçesiyle açılan bir başka dava ile ilgili dosyanın da istenmesine karar verdi. Duruşma, 22 Haziran'a ertelendi. Albay Ahmet Zeki Üçok, Hava Kuvvetleri Komutanlığında askeri savcısı olarak görev yaptığı dönemde, askeri belge üzerinde tahrifat yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezinde görevli 3 astsubayın ifadelerini, hipnoz ve işkence ile aldığı gerekçesiyle hakkında açılan davada 36 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.
haber10

Ferhat Sarıkaya Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na atandı

2006 yılında HSYK tarafından savcılıktan ihraç edilen eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na atandı.

03 Mays 2011, 22:56
Anadolu Haber

Savcı Ferhat Sarıkaya Ankara Cumhuriyet Savcısı oldu. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'yı Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na atadı. HSYK Birinci Dairesi, adli kararname ile 11 savcının görev yerini değiştirdi.

Eski HSYK tarafından meslekten ihraç edilen; ancak sonra mesleğe yeniden kabul edilenlerin görev yerleri belirlendi. Eski Van Savcısı Ferhat Sarıkaya, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na atandı. Derik Cumhuriyet eski Savcısı Hasan Fatih Ekiz ise Kars Cumhuriyet Savcılığı'na getirildi.

BÜYÜKANIT HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUMUIŞTU

Şemdinli'de bir kitabevinin bombalanmasının ardından hazırladığı iddianamede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt hakkında çete liderliği suçlaması ile suç duyurusunda bulunan Ferhat Sarıkaya 2006 yılında meslekten ihrac edilmişti.

Olay sonrasında yurtdışına gittiği, Ergenekon davasında gizli tanık olduğu gibi iddialar ortaya atılan Sarıkaya, 2010 yılında Ankara'nın Çukurambar semtinde ortaya çıktı.

Bir hukuk bürosunda danışmanlık yapan Sarıkaya, "Biz görevimizi yaptık yanlış ya da doğru bunu mahkeme değerlendirdi, kararını verdi. Hatalarımız da olmuş olabilir. Hata olur mutlaka vardır ama cezası bu olmamalıydı. Kurul ceza vermeye itildi. Artık kimlerin ne şekilde ne baskısı oldu bilmiyorum" açıklamasını yaptı.

12 Eylül 2010 referandumundan sonra getirilen düzenlemeyle Ferhat Sarıkaya için 15 Nisan tarihinde ihraç kararı kaldırıldı.

HSYK'nın ihraç kararını kaldırmasını Sarıkaya "Umudumu kaybetmedim hak yerini buldu" sözleriyle değerlendirdi.

Ve sürpriz bir atama gerçekleşti. Eski Van Savcısı Sarıkaya, Ankara Savcısı oldu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçtiğimiz yıl Sarıkaya'ya iş teklifi yapmış ancak olumsuz yanıt almıştı.

DİĞER 10 ATAMA

Mesleğe yeniden kabul edilen diğer isimlerin de aralarında olduğu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Dairesi'nin diğer 10 atamaları ise şöyle:

Kadıköy Cumhuriyet Başsavcısı Kemal Canbaz İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Adagül Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığına, Üsküdar Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına, Sincan Cumhuriyet Başsavcısı Erkan Boyacı Ankara Cumhuriyet Savcılığına, Üsküdar Cumhuriyet Başsavcı Vekili Bekir Rayif Aldemir İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine, Kadıköy Cumhuriyet Savcısı Yakup Alıcı İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine, Üsküdar Cumhuriyet Başsavcı Vekili Celal Avar İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği, Sincan Cumhuriyet Başsavcı Vekili Murat Gökçe Sincan Cumhuriyet Başsavcılığına, Kartal Cumhuriyet Başsavcı Vekili Yılmaz Şenkal İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine, Derik Cumhuriyet eski Savcısı Hasan Fatih Ekiz de Selim Cumhuriyet Savcılığına atandı.

Savcı'dan Başbakan'a Küfür Gerçek Çıktı
06 Temmuz 2011
İnternete düşen ses kaydında Başbakan Erdoğan'a hakaret ve küfürler eden Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci'nin 'ses kaydı montaj' iddiası çöktü.
Adlî Tıp Kurumu ve Emniyet Kriminal'in raporlarına göre, ses kaydı Demirci'ye ait ve montaj değil. Başbakan, Demirci'nin yargılandığı davaya müdahil oldu.

Özel yetkili Ankara cumhuriyet savcısıyken internette yayınlanan ses kaydında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eski Diyarbakır Valisi ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala'ya yönelik ağza alınmayacak küfürler savuran Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, 'hakaret ve görevi ihmal' iddiasıyla Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nde yargılanıyor.

Hazırlanan iddianamede, Demirci hakkında 'Zincirleme şekilde görevi ihmal ve kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret' suçlarından 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası istendi.

İddianamede Demirci'nin 2004 ile 2007 yılları arasında toplam 64 dosyayı 3 aydan 4 yıla kadar, bir kısmını ise zamanaşımı süreleri dolana kadar işlemsiz ve sürüncemede bıraktığı belirtildi.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nde yapılan ilk duruşmada Demirci, ses kaydının kendisine ait olmadığı şeklinde savunma yaptı. Daire, ses kaydının Demirci'ye ait olup olmadığının tespiti için Emniyet Kriminal ve Adli Tıp kurumlarının inceleme yapmasına karar verdi. Her iki kurum da Yargıtay'a "Sesin Demirci'ye ait olduğu kuvvetle mümkün ve muhtemeldir. Kayıtta montaj yoktur." yönünde rapor verdi.

Savcı Demirci'ye ait olduğu belirtilen bir ses kaydı 7 Mart 2008'de YouTube'da yayınlanmıştı. Demirci bu kayıtlarda, Kürt meselesine yaklaşımını eleştirdiği Başbakan Erdoğan ile eski Diyarbakır Valisi Başbakanlık Müsteşarı Ala'ya ağza alınmayacak küfürler ediyordu. Ses kaydı üzerine Demirci özel yetkileri kaldırılarak, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na atanmıştı. Demirci, yeni HSYK'nın 2011 yaz kararnamesinde de Kahramanmaraş savcılığına atanmıştı. aktifhaber

İlhan Cihaner'in Davası Donduruldu
15 Temmuz 2011
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner'in, yargılamasını, ''dokunulmazlık'' kapsamına girmesi nedeniyle dondurdu.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in, ''görevi kötüye kullanmak ve imar kirliliğine neden olmak'' suçlamasıyla yargılamasını, ''dokunulmazlık'' kapsamına girmesi nedeniyle dondurdu.Yargıtay 11. Ceza Dairesindeki duruşmaya Cihaner ve avukatı Turgut Kazan katıldı.

Duruşmada, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, Cihaner'in milletvekili seçilmesi nedeniyle dokunulmazlık kapsamında olduğunu belirterek, yargılamanın durdurulmasını talep etti.

Avukat Kazan da yargılamayı yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesi heyetinden dava başlangıcından beri 3 üyenin değiştiğine işaret ederek, ''Daire başkanı ve heyet üyelerinin değişmesi kuşkulu bir durum, bu değişiklik kaygı verici. Şüphelerimiz giderilsin, giderilmeden bu heyet karar veremez'' dedi.

Kazan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Yunanistan'daki bir davayla ilgili olarak yargılamayı yapan heyetten bir kişinin değişmesinin bile kaygı verici olduğu yönünde karar verdiğini iddia etti.

Avukat Kazan'ın savunmasını yaparken el, kol hareketleri yapması ve masaya vurması üzerine heyet üyeleri Kazan'a tepki gösterdi ve uyardı.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Hüseyin Eken, davanın önceki duruşmalarında Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinden istenilen dava dosyalarının UYAP üzerinden gönderildiğini söyledi. Eken, UYAP'ta yapılan incelemede, dava dosyalarının her istenildiğinde Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince UYAP üzerinden Daire'ye gönderildiğinin tespit edildiğini belirtti.

Eken, sanık İlhan Cihaner'in milletvekili seçilmesi nedeniyle dokunulmazlığı bulunduğunu anımsatarak, yargılamanın durdurulmasına ve dokunulmazlık durumunun takdiri için dava dosyasının TBMM'ye gönderilmesine karar verildiğini bildirdi. aktifhaber

Cumhuriyet Savcısının Eşi Hayatını Kaybetti
16 Temmuz 2011
Bakırköy’de cam silerken ayağının kayması sonucu 5. kattan düşen İstanbul Adliyesi savcılarından Yunus Kiremit’in eşi Mine Kiremit (47), hayatını kaybetti.
Olay saat 15:00 sıralarında Ataköy 5.kısım Dumlupınar caddesi üzerinde bulunan E2/7B adliye lojmanlarında meydana geldi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre dengesini kaybeden İstanbul Adliyesi cumhuriyet savcılarından Yunus Kiremit’in eşi Mine Kiremit, 5. kattan yere çakılarak feci şekilde can verdi. Olay sonrası apartmanın arka kısmına gelen sağlık ekiplerinin yaptığı müdahalesi sonuç vermedi.

Eşinin pencereden düşerek hayatını kaybettiği haberini alan sacı Yunus Kiremit ise olay yerine gelerek acı manzarayla karşılaştı. Eşinin cenazesini teşhis eden savcı Yunus Kiremit, göz yaşlarına boğuldu. Yakınları tarafından teskin edilen savcı Kiremit, olay sonrası büyük üzüntü yaşadığı görüldü. Polis ekipleri olayla ilgili araştırma başlattı
aktifhaber





Deniz Feneri Topbaş`a uzandı.
30-08-2011 11:59
FacebookTwitterDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooGörevden alınan Deniz Feneri savcısının kısa süre önce Deniz Feneri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi ilişkisine dair başka bir soruşturma açtığı belirlendi.
Almanya`daki Deniz Feneri e.V. Derneği`nin Türkiye bağlantılarının araştırıldığı soruşturmayı yürüten üç savcının görevden alınmasıyla ilgili tartışmada çok konuşulacak bir bilgi daha ortaya çıktı.

Görevden alınan savcılardan birinin kısa bir süre önce Deniz Feneri sanıkları ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki ilişkilerle ilgili soruşturma başlattığı öğrenildi.

Radikal gazetesinden Mesut Hasan Benli`nin haberine göre Deniz Feneri soruşturmasından geçen hafta el çektirilen savcılardan Mehmet Tamöz, kısa süre önce Deniz Feneri sanıkları ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki ilişkilere dair "ihaleye fesat karıştırma" suçlamasıyla yeni bir soruşturma başlattı.

Soruşturma kapsamında Deniz Feneri şüphelilerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi`nin ihalelerine "göstermelik kişiler" sokarak ihalelere fesat karıştırdıkları belirlendi.

SAVCI İSTANBUL SORUŞTURMASINA DEVAM EDECEK

Deniz Feneri soruşturmasından alınsa da ayrı bir sayı numarası verdiği için yeni soruşturmayı sürdürecek olan Tamöz belge ve bilgi toplamaya başladı.

Gizli bir şekilde sürdürülen soruşturmada Tamöz, Deniz Feneri`ndeki şüphelilere ait şirketlerin İstanbul Belediyesi`nde aldığı ihaleleri mercek altına aldı. Tamöz, söz konusu ihale dosyalarını belediyeden istedi.

Deniz Feneri savcılarının görevden alınmasına CHP lideri Kılıçdaroğlu çok sert çıkmış, Deniz Feneri soruşturması AK Parti iktidarına uzandığı için bu kararın alındığını iddia etmişti. Ortaya çıkan bu bilgi bu kapsamda çok konuşulacak gibi görünüyor..
gazeteboyut

Adalet Bakanı'ndan savcı açıklaması
30 Ağustos 2011
Adalet Bakanı Ergin, ''Deniz Feneri e.V Bağlantılı Soruşturma'yı yürüten savcıları görevlerinin değiştirilmesine ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.


Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ''Deniz Feneri e.V Bağlantılı Soruşturma'yı yürüten savcıları görevlerinin değiştirilmesine ilişkin, soruşturmaya muhatap olan kişilerin avukatları HSYK'ya bir dilekçe vererek, soruşturma savcılarını şikayet ettiğini belirterek, ''Bu şikayet içerisinde kayda değer bulunan husus, Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin vermiş olduğu bir kararın, soruşturma savcıları tarafından değiştirildiği, tahrifat yapıldığı ve bu tahrifata işlem yapıldığı iddialarıdır. Bunun üzerine HSYK konunun incelenmesini ve gerek görülmesi halinde soruşturulmasını içeren bir karar almıştır'' dedi.

Ergin, AK Parti Hatay İl Teşkilatında partililerle bayramlaşma öncesi gazetecilerin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Deniz Feneri e.V davasına ilişkin açıklamalarına yönelik sorularını yanıtladı.

Soruşturma yapan savcıların görevinin değiştirildiğini ifade eden Ergin, şöyle devam etti:

''Başka iki tane yeni savcı Ankara Başsavcılığı tarafından görevlendirilmiştir. Tabi burada sorulması gereken sorular şunlardır; Bu değişikliği nedeni, niçin yapılmıştır? Soruşturmaya muhatap olan kişilerin avukatları HSYK'ya bir dilekçe vermişler ve soruşturma savcılarını şikayet etmişlerdir. Bu şikayet içerisinde kayda değer bulunan husus, Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin vermiş olduğu bir kararın, soruşturma savcıları tarafından değiştirildiği, tahrifat yapıldığı ve bu tahrifata işlem yapıldığı iddialarıdır. Bunun üzerine HSYK konunun incelenmesini ve gerek görülmesi halinde soruşturulmasını içeren bir karar almıştır. Ben de Adalet Bakanı olarak, HSYK başkanı sıfatıyla bu soruşturma kararına onay vermişimdir. Yapılan incelemeden sonra müfettişler soruşturmaya geçme ihtiyacı duymuşlardır. Bu soruşturmaya geçme ve savcıların savunmalarını isteme olayından sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu değişikliğe gitmiştir.

-''BU SORULARIN CEVABININ BULUNMASI GEREKİYOR''-

Bakan Ergin, cevabı verilmesi gereken sorular olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Gerçekten Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin vermiş olduğu bir karar üzerinde soruşturma savcıları oynama yapmışlar mıdır? Bir değişikliğe gitmişler midir? Bu karar üzerinde oynama yapılarak başka bir karar üretilmiş ve bu karardan işlem tesis edilmiş midir? Soruşturma savcılarının böyle bir değişiklik yapma yetkileri, hakları var mıdır? Böyle bir değişiklik yapılmış ise bu değişikliğe niçin ihtiyaç duymuşlardır? Bütün bu soruların cevapları bulunması gerekiyor. Bu cevaplara göre konunun değerlendirilmesi gerekiyor. Tüm bunların hiçbirini kale almadan, bunlara bakmaksızın sadece 'savcıların görevinin değiştirildiği' penceresinden konuya yaklaşım, buradan konuyu istismar eden bakış açılarının sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Burada mahkeme kararında savcıların talep etmiş olduğu tedbirlerin bir kısmı kabul edilmiş ve tedbirler uygulanmıştır. Ama mahkemenin reddetmiş olduğu tedbir talepleri de var.

Ama, savcılık makamı ortaya çıkan son tabloya göre, reddedilen bu tedbir taleplerini ret edilmemiş gibi addederek bunlar üzerinden işlem yapmışlar ve tedbir uygulamışlardır. Şimdi konu soruşturuluyor. Soruşturma henüz devam ediyor. Şuandaki safahat budur. Bu safahat netleşmeden yapılacak değerlendirmeler sağlıklı olmaz diye düşünüyorum.''

-''ADALET BAKANI ANAYASA GERİĞİ KONUNUN İÇİNDEDİR''-

Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ''Sayın Başbakan ve Adalet Bakanı bu soruşturmaya burunlarını niçin sokmuşlardır'' gibi bir sorusu olduğunu hatırlatan Ergin, şunları söyledi:

''Adalet Bakanı, Anayasa gereği soruşturma kararına onay veren makamdır ve müdahalesi bununla sınırlıdır. Sayın Başbakanımızın en ufak bir dahli söz konusu değildir olamaz zaten. Onun ötesinde Anayasa gereğince görevli olan bakana 'Bu soruşturmaya niçin müdahil oluyorsunuz' diye soran Kılıçdaroğlu, aynı açıklamasında şu cümleleri kullanmıştır. 'Ben bu dosyayı inceledim. İçerisinde çok ciddi deliller var. Onun için ciddi bir dosyadır.

Soruşturulan kişilerin kendilerinin bilmediği, delil ve iddialar soruşturmaya muhatap olan kişilerin avukatlarından saklanan belgeleri ve dosya içeriğini sayın Kılıçdaroğlu nasıl görmüştür? Nasıl bunları incelemiştir ve bunların ciddi delil olduğuna nasıl kanaat getirmiştir?''

-''DOSYA İÇERİĞİ KILIÇDAROĞLU'NU SERVİS Mİ YAPILDI?-

''Bu dosya içerisinden sayın Kılıçdaroğlu'na servis mi yapılmaktadır, yoksa gerçekten Kılıçdaroğlu, bu dosyanın içeriğini bilmemekle beraber kamuoyu oluşturmak amacıyla gerçeğe aykırı beyanda mı bulunmuştur?'' diye soran Ergin, şöyle devam etti:

''Tüm bunların araştırılması gerektiğini ve yargının soruşturma, kovuşturma aşamasının müdahil olmayın diye eleştiri yapan sayın Kılıçdaroğlu'na, şunu ifade etmem lazım. Son 5 yıldır Türkiye'de devam eden soruşturma ve kovuşturmalara dönük olarak ana muhalefet partisinin genel başkanlarının ve partinin tavrına şöyle bir baksın. Bir öz eleştiri getirsin lütfen. Anayasa Mahkememizde 367 kararı tartışılırken, '367 kararı çıkmaz ise Türkiye kaosa süreklenir' diye hüküm veren kimdi. Gene Ergenekon soruşturmasının avukatıyım diyen kimdi. Gene 'getirin bu Ergenekon örgütünü ben ona üye olacağım' diyen kimdi. Son gündemde Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgili gizlilik kararı olan ve taraf avukatlarının dahi görmediği, bilmediği 'delilleri inceledim biliyorum' deyip kamuoyuna açıklama yapan kimdi' Bütün bunlara bakarak bir öz eleştiri yapmaları gerekir diye düşünüyorum. ''

-''KILIÇDAROĞLU BİR BAŞKA KONUYU PERDELEMEK İSTEMİŞTİR''

Kılıçdaroğlu'nun basın açıklaması yaptığı toplantıda soru almadan ayrılmasını manidar olarak değerlendiren Ergin, şöyle devam etti:

''Çünkü Deniz Feneri olayını istismar ederek gündemde olan bir başka konuyu perdelemek istemiştir kanaatimce sayın Kılıçdaroğlu. Gündemde olan konu ve cevabının verilmesi gereken soru, CHP Ankara il başkanı istifası beraberinde yaptığı açıklamalardır. Sayın Kılıçdaroğlu, öncelikle kendi il başkanının yapmış olduğu açıklamalarla ilgili kamuoyunu doğru bilgilendirmek durumundadır. Diğer konuları bu soruşturmanın sonucuna göre bilahare tekrar değerlendirme imkanımız olacaktır.''

Ergin, Kılıçdaroğlu'nun 48 saatlik cevap süresiyle ilgili ortaya koyduğu görüşünün, kendilerine dönük yeni sorular sorulmaması olarak değerlendirdi.

Bütün bu ciddi iddiaların ve ortaya getirilen konuların araştırıldığını vurgulayan Ergin, ''İlk bulgular sonucunda soruşturmaya geçilmiştir. Bunun sonucuna göre işlemler devam edecektir. Ama sayın Kılıçdaroğlu önce kendi partisinin vermesi gereken cevapları vermelidir. Devam etmekte olan soruşturmanın seyrine göre de tutumunu belirlemelidir'' dedi.
haber10

'İşkencelere dayanamıyorum'
1 Eylül 2011 Perşembe
70'ten fazla infaza ve yüzlerce sivile işkenceye tanık oldum

Suriye’de hükümet karşıtı protestoların en yoğun olarak yaşandığı şehirlerden biri olan Hama’nın başsavcısı Adnan Bakur, rejimin muhaliflere uyguladığı baskıyı protesto etmek için istifa etti.

Başsavcı Bakur El Cezire'nin internet sitesinde ve YouTube gibi video paylaşım sitelerinde yayınlanan video kaydında, geçtiğimiz Temmuz ayında Hama'daki merkez cezaevinde 70'ten fazla infaza ve yüzlerce sivilin işkenceye tanık olduğunu öne sürdü.

Bakur, güvenlik güçlerinin kazdığı toplu mezarlarda 420'den fazla kurbanın bulunduğuna, barışçı protestocuların gözaltına alındığına, evlerin yıkıldığına ve güvenlik kurumlarının tutuklulara işkence ettiğine şahit olduğunu belirtti.

El Cezire’ye konuşan Bakur, Şam rejiminin, kendisinin "silahlı çeteler" tarafından kaçırıldığı iddiasını da yalanlayarak, protestocuların koruduğu güvenli bir yerde olduğunu söyledi.

AKTİVİSTLER: TUTUKLAMALAR SÜRÜYOR

Bakur’un bu videolu istifası güvenlik güçlerinin Humus yakınlarındaki Hule şehrinde yeni tutuklamalar gerçekleştirdiği haberleriyle birlikte geldi. Ağustos ayında Hule’de tutuklanan 13 kişinin cenazelerinin şehre dönmesi halkta büyük tepki yaratmıştı.

Aktivistlerin faaliyetlerinin düzenlenmesinden sorumlu Yerel Koordinasyon Komiteleri, güvenlik güçlerinin Hule’de iki kişinin evine ateş açtığını ve bu kişileri teslim olmazlarsa eşlerinin ve çocuklarının tutuklanacağıyla tehdit ettiğini söyledi.

Akrab köyünde de güvenlik güçlerinin bir başka evi yaktığı, aramalar ve tutuklamalar yaptığı belirtildi.
haber10



HSYK, iki savcının özel yetkilerini kaldırdı
21 Eylül 2011
Bir dönem kamuoyunca bilinen bazı önemli soruşturmaları yürüten Cumhuriyet savcıları Selim Berna Altay ve Mehmet Ergül'ün özel yetkileri, HSYK'ca alındı.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinde görev yapan Cumhuriyet savcıları Selim Berna Altay ve Mehmet Ergül'ün özel yetkilerinin, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararıyla kaldırıldığı öğrenildi.

Ceza Muhakemeleri Kanununun 250. maddesiyle görevli Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinde bir süredir özel yetkili Cumhuriyet savcılığı yapan Altay ve Ergül'ün özel yetkilerinin HSYK kararıyla kaldırıldığı belirtildi.

Savcılardan Mehmet Ergül'ün, özel yetkilerinin kaldırılması ve normal savcılık yapması için HSYK'ya dilekçeyle başvurduğu kaydedilirken, savcı Selim Berna Altay'ın böyle bir talebi olmadığı ifade edildi.

Yaklaşık 10 yıldır Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinde görev yapan ve bir süre önce Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda açılan özel yetkili İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesine duruşma savcısı olarak atanan Mehmet Ergül, Cumhuriyet savcıları Süleyman Pehlivan, Ali Haydar ve Murat Yönder ile birlikte ''Balyoz Planı'' iddialarına yönelik soruşturmayı yürütmüş ve aynı savcılarla, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 196 kişi hakkında 968 sayfalık iddianameyi yazmıştı.

Özel yetkisi kaldırılan savcılardan Selim Berna Altay da Hrant Dink cinayeti soruşturmasını yürütmüş ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya ilişkin iddianameyi hazırlamıştı.

Altay, ''Türkiye'deki gayrimüslimlere yönelik suikastlar ve Koç Müzesi'ndeki bir denizaltıda öğrencilere yönelik bombalı saldırı'' iddialarının bulunduğu ve ''Poyrazköy'de bulunan mühimmat'' davasıyla birleştirilen ''Kafes eylem planı'' iddianamesinde Hrant Dink cinayetiyle ilgili ''operasyon'' ifadelerinin kullanılması üzerine inceleme başlatmış ve Dink cinayetine ilişkin sürdürdüğü soruşturmaya dahil etmişti.
haber10



Görevden Alınan Savcılara Kovuşturma
27 Eylül 2011
HSYK 2. Dairesi, Deniz Feneri e.V soruşturmasını yürütürken görevden alınan Cumhuriyet savcıları hakkında kovuşturma izni verilmesine karar verdi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi, Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmayı yürütürken görevden alınan cumhuriyet savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkında kovuşturma izni verilmesine karar verdi.

HSYK 2. Dairesi'nin kararı, Sincan Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecek. Başsavcılık, savcılar hakkında iddianame düzenleyerek, Sincan Ağır Ceza Mahkemesine gönderecek. Mahkeme, savcılar hakkında kovuşturma açılmasına ilişkin dosyayı Yargıtay'ın ilgili dairesine gönderecek.

Savcılar hakkındaki suçun niteliği, ''evrakta tahrifat'' olarak belirlenirse savcılar Yargıtay'ın 11. Ceza Dairesi'nde, ''görevde yetkiyi kötüye kullanma'' olarak belirlenirse Yargıtay'ın 4. Ceza Dairesi'nde yargılanacak.

HSYK 2. Dairesi'nin bu kararına karşı Türkaslan, Yaren ve Tamöz, 10 gün içinde yeniden inceleme talebinde bulunabilecek. Daire'nin yeniden inceleme talebi üzerine verdiği karara karşı da 10 gün içinde Genel Kurul'a itiraz etme hakkı bulunuyor. İtiraz üzerine verilen kararlar kesin nitelik taşıyor.

HSYK 2. Dairesi, savcılar hakkında yargılama sonuçlandıktan sonra disiplin yönünden yapılan soruşturmayı karara bağlayarak, savcıların geçici yetkiyle yer değiştirmesine veya görevden uzaklaştırılmasına da karar verecek.
aktifhaber

‘Bizi İsrail’den sonra İstanbul savcıları da katlediyor’
29 Eylül 2011

Mavi Marmara baskını mağdurlarının avukatı Arıtürk, saldırıyla ilgili İstanbul'daki savcılara verdikleri belgelerin kaale alınmamasından yakındı

Ahmet Sezer / Dünya Bülteni-Haber Merkezi

Mavi Marmara mağdurlarının avukatlarından Ramazan Arıtürk, ellerindeki tüm belge ve bilgileri verdikleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmayı savsaklamasından şikayetçi.

Vicdanlı İsrailliler tarafından kendilerine ulaştırıldığını söylediği, Mavi Marmara baskınına katılan İsrail askerlerinin bilgi ve belgelerini, İstanbul Savcılığı’na veren avukat Ramazan Arıtürk, tüm buna rağmen savcılığın hiçbir şey yapmadığını, bunu itiraf da ettiğini belirterek, ‘Mavi Marmara mağdurları bu savcıların görevden alınması için HSYK’ya başvuracak’ dedi.

Dünya Bülteni’ne özel açıklamalar yapan avukat Ramazan Arıtürk, kendilerinin ellerindeki bilgileri aynı zamanda Fransa , İngiltere, İspanya, İtalya, Belçika ve İspanya’ya verdiklerini de belirterek, bu ülkelerdeki soruşturmalardan umutlu olduğunu kaydetti. Avukat Arıtürk, hem bu ülkelerde, hem de Furkan Doğan’ın vatandaşı olduğu ABD’de bakanlık yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, ‘Biz soruşturuyoruz ama sizin ülkenizde ne oldu, ne yapıldı’ sorularına muhatap kaldığını özellikle vurgulayarak şunları söyledi:

“İstanbul Cumhuriyet Başsavçcılığı’nda görünmeyen bir el, bu soruşturmayı durdurmaya çalışıyor, işlem yapmak yerine sürekli zaman kazanmaya çalışıyor. Geçen gün Sabah gazetesine konuşan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarından biri, ‘Biz şu ana kadar bir şey yapmadık’ dedi. Bu bir itiraftır.”

Yarın Mavi Marmara mağdurlarının, soruşturmayı engelleyen savcıları HSYK’ya şikayet edeceğini anlatan Arıtürk, ‘Bunların görevden alınmasını istiyorlar’ ifadesini kullandı.

Avukat Arıtürk, elde ettikleri İsrail askerlerinin isimlerinin gerçek olduğunu, her birinin bu baskına katılanlardan olduğunu da vurgulayarak, “İsrail hükümeti önce bu askerlerinin baskından çok önce emekli olduğunu söyledi, sonra bazılarının olabileceğini söyledi. İsrail hükümeti kafa karıştırmak için bir karşı istihbarat operasyonu yapmaya çalışıyor. Ama biz bu bilgilerin doğruluğunda ısrarcıyız, bunu şu anda kamuoyuna açıklamadığımız başka belgelerle de ispatlayabiliyoruz” diye konuştu.

Avukat Ramazan Arıtürk, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir an önce bu İsrailli askerler için yakalama kararı çıkartmasını da istedi.

Yazıcıoğlu kazasında yeni görüntüler İstanbul'da ilk Hacı kafilesi uğurlandı 6 askerin sorgusu tamamlandı Cep telefonu başağrısı yapıyor İslamı Seçen Jessica, Ayşe Oldu 'Memur' çalıştıran özel hastane kapatılacak Boğazda felaket senaryosu gerçeğini aratmadı Ergenekon sanıkları: Ömür boyu terfi alamayacağız ‘Bizi İsrail’den sonra İstanbul savcıları da katlediyor’

http://www.dunyabulteni.net/

İzmir'de iki özel yetkili savcının yetkileri alındı
28.11.2011 Pazartesi 1
İzmir Adliyesi'nde görev yapan özel yetkili savcılar Fatih Genç ve Faruk Çalışkan'ın yetkileri, HSYK kararıyla alındı. İldeki birçok operasyonun altında imzaları olan iki savcının, düz savcı olarak göreve devam edeceği öğrenildi.
Fatih Genç ve Faruk Çalışkan'ın yerlerine ise Sinan Taşkın ve Zafer Kılınç tayin edildi. haberayna

Şike savcısı polis kamerasında
Çetin AYDIN /İSTANBUL18 Aralık 2011

2009’da bahis soruşturmasını başlatan dönemin Sarıyer Savcısı Fazıl Arslanalp’in fotoğrafları şike iddianemesinde. Savcı, 5 Nisan’da Mosturoğlu’na, Almanya’dan belgelerin geldiğini söyledi ve Avukat Dinç’i yanına istedi. Önce Dinç ile sonra Yıldırım ile görüştü.Arslanalp, 18 Mayıs’ta da Dinç’le Tarabya’da görüştü. Görüşmeyle ilgili Dinç, Mosturoğlu’na bilgi verdi. Bu görüşme trafiği polis kamerasıyla kaydedildi.

ALMANYA Bochum Savcılığı’nın gönderdiği belgeler üzerine Türkiye’deki şike soruşturmasını yürüten dönemin Sarıyer Cumhuriyet Savcısı Fazıl Arslanalp’in, İstanbul özel yetkili savcılığın yürüttüğü şike soruşturmasında kameralı polis takibine takıldığı ortaya çıktı. Görüntüler, polisin şikeye ilişkin soruşturma fezlekesinde yer aldı.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’la Fenerbahçe Kulübü’nde görüşen ve bu görüşmeden sonra Şekip Mosturoğlu ve Sami Dinç’le Todori Tesisleri’ne geçerek yemek yiyen Arslanalp’le ilgili dosyada, “X şahsın Cumhuriyet Savcısı Fazıl Arslanalp olduğunun değerlendirildiği” bilgisine yer verildi.

Şekip Mosturoğlu, Başkan Aziz Yıldırım’ı arayıp aldığı bilgileri verdi

Fezlekedeki iddiaya göre geçen yaz, Bakırköy Başsavcıvekili olarak atanan Fazıl Arslanalp, Sarıyer’de şike soruşturmasını yürüttüğü dönem olan 5 Nisan 2011 günü Fenerbahçe Kulübü Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu’nu arayarak, Almanya’dan bazı belgelerin geldiğini söyledi ve avukat Sami Dinç’in yanına gelmesini istedi. Dinç, savcıyla görüştü, ardından bu görüşmeyi Mosturoğlu’na aktardı.
Mosturoğlu da Aziz Yıldırım’ı arayıp aldığı bilgileri verdi. Bu görüşmelerin ardından Fazıl Arslanalp, 2 Mayıs 2011 günü Aziz Yıldırım’ı Fenerbahçe Spor Kulübü’nde ziyaret etti.

Dosyada ‘İllegal girişimlerde bulundukları anlaşılmıştır’ denildi

Bu görüşmede Mosturoğlu ve Dinç de hazır bulundu. Görüşme sonrasında Arslanalp, Mosturoğlu ve Dinç kulüpten birlikte çıkarak F.Bahçe Todori Tesisleri’ne gitti ve burada yemek yedi. Aziz Yıldırım ise bu yemeğe Arslanalp’la birlikte görünmemek için katılmadı. 18 Mayıs 2011 günü Arslanalp, Dinç’le Tarabya’da görüştü. Bu görüşmeyle ilgili de Dinç, Mosturoğlu’na bilgi verdi. Bu görüşme trafiği telefon dinlemesine yansıdı ve kamerayla kayıt altına alındı. Dosyada, “Soruşturmamız kapsamında yapılan çalışmalarda Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu ve Sami Dinç’in Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen şike soruşturmasını etkileme amacıyla birtakım illegal girişimlerde bulundukları anlaşılmıştır” deniliyor.

O soruşturma neydi ?

SAVCI Fazıl Arslanalp, Bochum Savcısı Andreas Bachmann’ın verdiği 600 sayfalık belge ve Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yürüttüğü çalışma üzerine 2009 yılı yaz aylarında soruşturma başlatmıştı. Soruşturma 2010 yılının mart ayında operasyona dönüşmüştü. Bu operasyonda aralarında eski Galatasaraylı futbolcular Arif Erdem ve Fatih Akyel’in de bulunduğu 71 kişi gözaltına alınmıştı. Savcı Arslanalp’in hazırladığı iddianamede sanıkların uluslararası bahis ticareti yapan bir örgütün faaliyetleri çerçevesinde Türkiye’de oynanan bazı futbol karşılaşmalarıyla ilgili manipülasyon yapılması eylemine karıştıkları iddia edilmişti. Dava, Beyoğlu 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor.

Yıldırım, Savcı Öz ile görüştürülmedi

Başkan, Zekeriya Öz’ü ziyarete gittiğini ancak görüşemediğini ama bir gazetecinin Öz’ün yanına gitmesine sitem etti.

FUTBOLDA şike iddialarına ilişkin davada silahsız örgüt yöneticisi olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın mahkeme kararıyla dinlenen çok sayıda telefon görüşmesi de davanın delilleri arasında yer aldı. 5 Nisan 2011’de Şekip Mosturoğlu ile yaptığı telefon görüşmesinde şike soruşturmasını başlattıktan sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili olan Zekeriya Öz’ü ziyarete gittiğini ancak görüşemediğini anlatan Yıldırım, aynı anda bir gazetecinin Öz’ün yanına gitmesine sitem etti. / Ayşegül USTA
http://www.hurriyet.com.tr/

Mahkemede Savcıyı Öldürdü
11 Ocak 2012

Almanya'da bir davalı savcıyı öldürdü...

Olay, Almanya'nın Dachau kentindeki Sulh Mahkemesinde görülen bir dava sırasında yaşandı.
40 bin avroluk sosyal sigorta ödemesini yapmadığı için dava edilen sanık 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve cezası ertelendi.

Karar üzerine silahına sarılan 54 yaşındaki davalı, önce hakimi hedef aldı ancak ateş etmedi. Ardından namluyu savcıya çeviren davalı 3 el ateş etti.
Savcı müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Saldırgan ise görevliler tarafından etkisiz hale getirildi.
TRT

HSYK inceleme başlattı
3 Şubat 2012

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 3’üncü Dairesi, şike savcısı Mehmet Berk hakkında Şike iddianamesinde dava dışı telefon kayıtlarının imha edilmediği iddiasıyla inceleme yapılmasına vize verdi.

HSYK, pop şarkıcısı Demet Akalın ve Ak Parti Milletvekili Hakan Şükür’le ilgili 3’üncü kişilerin yaptığı hakaret içeren dava dışı telefon kayıtlarının silinmeyip şike iddianamesi ek klasörlerine konulduğunun basına yansımasını ihbar kabul etti ve geçen hafta Berk için resen inceleme yapılmasına izni verdi.Şarkıcı Akalın, şike davası klasörlerinde yer alan bir telefon kaydında kendisine çirkin ifadeler kullanan teknik direktör Bülent Uygun ve Eskişehirspor Kulüp Başkanı Halil Ünal hakkında Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, hakaretten dava açılmasını istedi. Milletvekili Şükür de şike davası sanıkları TFF Başkanvekili Göksel Gümüşdağ, TFF eski Başkanı Mahmut Özgener’in yanı sıra Aziz Yıldırım’ın kardeşi Ali Yıldırım’dan şikayetçi olup, suç duyurusu yapmıştı. HSYK, bu haberlerin basına yansıması ve Hürriyet Yazarı Mehmet Yılmaz’ın, “HSYK bu konuda ne yapacak acaba” başlıklı 25 Ocak tarihli yazısını ihbar kabul etti. Geçen hafta resen inceleme izni veren HSYK, şike davası ek klasörlerindeki bu telefon kayıtlarının dava dışı olup olmadığının, imha edilmesinin gerekip gerekmediğinin incelenmesini istedi. Müfettişler bu konuda araştırma yapacaklar. İnceleme sonrasında, Savcı Berk’e “görevi ihmalden” soruşturma izni verilip verilmesine de yine HSYK karar verecek. HSYK’nın, bu konuda vereceği olası bir soruşturma izni ve sonrasındaki yaptırım kararı Ergenekon davası sürecinde sık sık gündeme gelen dava dışı telefon kayıtlarının dosyaya konulmasıyla ilgili nasıl işlem yapılması gerektiği tartışmasını da noktalayacak. Savcı Berk’le ilgili inceleme bu yüzden de kritik önem taşıyor.
Hürriyet

Doğubayazıt Savcısı'na silahlı saldırı
05 Şubat 2012

Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde görevli Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç'a silahlı saldırı düzenlendi. Ağır yaralanan Kılıç hastaneye kaldırıldı.

Doğubayazıt ilçesindeki bir şarküteriden alışveriş yaptıktan sonra arabasına doğru giden Hakan Kılıç, henüz kimliği belirlenemeyen bir kişinin silahlı saldırısına uğradı.

Ağır yaralanan savcı Kılıç, çevrede bulunan vatandaşlar tarafından Doğubayazıt Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Tedavi altına alınan Kılıç'ın hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi. Olay yerinden yaya olarak kaçan saldırganın yakalanması için emniyet güçleri çalışma başlattı. İlçenin giriş ve çıkışlarında güvenlik kontrol noktaları oluşturuldu.

Bu arada, Ağrı Emniyet Müdürü Halil Karataş, Hakan Kılıç'ın sağlık durumu hakkında tedavi gördüğü hastaneye gelerek bilgi aldı. Daha sonra olayın gerçekleştiği Güven Caddesi'ne giden Karataş ve beraberindekiler incelemelerde bulundu.

3 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI
Edinilen bilgiye göre, yapılan çalışmalar neticesinde, Taşlıçay ilçesi girişinde, 36 KD 044 plakalı araç, ilçe emniyet amirliği ekiplerince durduruldu.

Araçta bulunan 3 kişinin şüpheli olarak gözaltına alındığı ve söz konusu kişilerin, Taşlıçay İlçe Emniyet Amirliği'ne getirildikleri öğrenildi.
Dipnot.Tv

3 Savcı Hakkındaki İddianame Kabul Edildi
17 Şubat 2012
Deniz Feneri e.V soruşturmasından, resmi belgede tahrifat yaptıkları iddiası ile el çekterilen 3 savcı yargılanacak.

Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, Deniz Feneri e.V soruşturmasından el çekterilen 3 savcı hakkındaki iddianameyi kabul etti.
Sincan Cumhuriyet Başsavcısı Murat Gökçe, Deniz Feneri soruşturmasının eski savcıları hakkındaki 'resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma' iddialarıyla ilgili soruşturmayı tamamlayarak iddianameyi ocak ayı sonunda Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti.
Son soruşturma makamı olan Sincan Ağır Ceza Mahkemesi 3 savcı hakkındaki iddianameyi kabul etti.
Mahkemenin iddianameyi Yargıtay'ın ilgili ceza dairesine göndermesi bekleniyor.
Savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz 1'inci sınıf savcı statüsünde oldukları için dava Yargıtay'da görülecek.
Üç savcı, 'görevi kötüye kullanmak' iddiasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılanacak.
Ayrıca Nadi Türkaslan için 'resmi belgede sahtecilik' suçundan 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
TRT

Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı'na silahlı saldırı!
Tunceli'nin Ovacık ilçesi Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun, silahlı saldırıya uğradı. Başından aldığı tek kurşunla ağır yaralanan Savcı Uzun, Ovacık Devlet Hastanesi'ndeki ilk müdahalenin ardından askeri helikopterle Elazığ'a Fırat Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edildi. Saldırıyla ilgili 4 kişi gözaltına alındı. 19.09.2012 TUNCELİ netgazete

''Deniz Feneri''ni hırsız kurguladı!
18/11/2012



Soruşturmayı yürütürken görevden alınan ancak açılan davada beraat eden savcılardan Abdülvahap Yaren, ilginç açıklamalar yaptı: Deniz Feneri’nde büyük hırsızlık olayı yaşandı. Zekat hırsızları ise masum gösterildi. Bunu ancak organizasyonun başındaki hırsızlar imparatoru yapabilir. Halk arasında bir tabir vardır; damda gezer, miyav der, diye... Her şey ortada, isme gerek var mı?

Fener’de kurgu tek bir akılla yapılmadı

Deniz Feneri e. V. soruşturmasını yürütürken savcılar Nadi Türkaslan ve Mehmet Tamöz ile birlikte görevden alınan ve daha sonra açılan davadan beraat eden Abdülvahap Yaren, beraatla büyük bir kurguyu bozduklarını söyledi. Yaren, “Zekat hırsızları masum maskesi ile kamuoyuna pompalanıyor. Bu işi ancak bu organizasyonun başındaki hırsızlar imparatoru yapabilir. Hırsızlar imparatorunun kim olduğuna gelince her şey ortada apaçık belli. Hani halk arasında bir tabir vardır, arife tarif gerekmez anlamına gelen, damda gezer miyav der diye, isme gerek var mı?” dedi.

Büyük bir hırsızlık olayı

Yeniçağ’a konuşan Yaren, Deniz Feneri’nde büyük hırsızlık olayının yaşandığını söyledi. “Bu güç yapılan dolandırıcılığın ve hırsızlığın başıdır” diyen yaren sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu güce hırsızların imparatoru diyorum. Bu imparator, hem altında yer alan figüranlarını koruyor, hem de kendisine ulaşılmasını engelliyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sına göre, hukuki zeminde çalışması gereken tüm kurumları kontrol altında tutuyor. Bu amaçla hem delilleri yok ediyor. Hem soruşturma savcılarını yakından takip ediyor. Bu takibe rağmen soruşturmada istediği gibi bir sonuca ulaşamadığı takdirde savcıları soruşturmadan aldırıyor. Hem de zekât hırsızlarını masum maskesi ile kamuoyuna pompalıyor. Bu işi ancak bu organizasyonun başındaki hırsızlar imparatoru yapabilir. Hırsızlar imparatorunun kim olduğuna gelince her şey ortada apaçık belli.”
Yaren, 2009 yılında arama kararı yerine getirilmeden şüphelilerin bunu öğrenmelerinin önemli olduğunu söyledi. Savcı Yaren, “ Normal günlerde işine sabah saat 09.00-10.00 sıralarında giden şüpheliler aramanın yapılacağı günün sabahında, saat 06.00’da aramanın yapılacağı yerde ve binada hazır vaziyette polisi beklemişlerdir” diye konuştu.

Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=75694

Polis Afyonkarahisar Adliyesi'ndeki hakim ve savcıları izinsiz dinliyormuş
15.12.2012

internethaber.com'un haberi:

Adliye'de 'Hakim ve Savcılar Dinlendi' İddiası



Afyonkarahisar Adliyesi'nde hakim ve savcıların garajlarında emniyete ait ortam dinleme aracı ile dinleme yapıldığına dair ortaya atılan iddialar üzerine soruşturma açıldığı bildirildi.

Afyonkarahisar'da geçtiğimiz günlerde mesai bitiminde hakim ve savcıların evlerine gitmek için adliye garajına girmek istedikleri esnada garaj kapısı açılınca, dışarıya hızla bir araç çıktığını gören hakim Mehmet Gülçek, durumdan şüphelenerek, olayı Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletmişti. Başvuru üzerine harekete geçen Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı araştırmada, aracın emniyete ait ortam dinleme aracı olduğu tespit edilmişti. Yapılan tespit üzerine Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olayla ilgili sorumluların tespiti için dün soruşturma başlattığı bildirildi. Olayı 12 Aralık 2012'de 'adalet.org' adlı internet sitesinde de paylaşan hakim Mehmet Gülçek, yazısında şu ifadelere yer verdi:

"2011 yılı içerisinde HSYK Teftiş Kuruluna bağlı müfettişler tarafından adliyemiz de yaklaşık 5 ay süreyle teftiş yapıldı. Bu teftişin devamında 'sahte bir dilekçeyle' (Daha sonra bu dilekçenin, isim sahibinin iknası suretiyle gerçek hale getirildiği ifade edilmiştir.) şahsım da dahil olmak üzere sanırım 15 meslektaş hakkında soruşturma açıldı. Şahsım hakkımda ki iddia haricen aldığım bilgilere göre 'Duruşma günleri geç geldiğim için, duruşmaların benim yüzümden geç başladığı' şeklindeydi. Müfettişler, benimle ilgili sanırım 27 kişiyi dinlemişler ve gerçekte dinlenen kişi sayısı benim bilgilerime göre daha fazla olduğu halde, sadece bu kadarının beyanını resmi kayıtlara geçirmişler. Bu şikayetin asıl sahibi ve kaynağını, HSYK ve müfettişler bizzat bildiği halde, hakkında bugüne kadar en küçük bir araştırma ve işlem yapılmamıştır. Aksine sürekli başkaları hedef yapılmaya çalışılmıştır. Nihayetinde sanırım 8 yada 9 meslektaşa sarı zarf verilerek savunmaları istenilmiştir. Bu süreç devam ettiği için, şimdilik ayrıntılara girmeyi uygun bulmuyorum."

"ARACIN PLAKA KAYDI YOK"

Yine sonradan elde edilen harici duyum ve bilgilere göre, muhtemelen asgari 3 ay süre ile hakim ve Cumhuriyet Savcıları bakımından telefon ve ortam dinlemesi yapıldığı anlaşıldığını söyleyen Halim Gülçek, devam eden yazısında şu çarpıcı ifadelere yer verdi:

"Asıl gündeme getirmek istediğim husus 10 Aralık 2012 Pazartesi günü saat; 17.50 civarında adliyeden ayrılmak amacıyla eşimle birlikte adliyenin garaj kapısı önüne geldiğimiz de, otomatik kapının açılması için kumandaya bastım. Garajın içinden metalik bir çarpma sesi gelince, havalandırma boşluk kapaklarına üst kısımda ki açık park alanında bir aracın çarpmış olabileceğini düşündüm. Otomatik kapı yukarı doğru açılırken henüz tam olarak açılmadığı halde, teftiş döneminde garajda ortam dinlemesi yapan araca tıpatıp benzeyen, 03 EN ... plakalı muhtemelen Ford Connetc marka bir kamyonetin acele ve panik halde dışarı çıktığını fark ederek, ilk anda aracın tavan antenin de otomatik kapıya sürtecek şekilde acilen ve süratle çıkışının şaşkınlığını yaşadım. Hemen plakasını alarak şüpheli aracın araştırılmasını istedim. Gelen bilgiye göre aracın plakasının kayıtlı olmadığı ve istihbarat birimlerine ait olabileceği bildirildi. Daha sonra olayı Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcımız ile paylaştım. Dün itibariyle aldığım bilgiye göre kapalı garajın kapısı açılırken panik ve telaş halinde içeriden çıkan, sürücüsünün teşhis korkusuyla yüzümüze dahi bakmaya cesaret edemediği aracın Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğüne ait 'ortam dinleme' aracı olduğunu öğrendim."

"ARTIK DELİL TESPİTİ MÜMKÜN DEĞİL"

İlgili Müdürlüğün harici ve şifahi açıklamasına göre kapalı garajdan panik halinde çıkan istihbarat görevlisinin 'Adliye Katiplerinin içeri (garaja) girebileceği' endişesiyle panik halinde garajdan çıkış yaptığının söylenildiğini kaydeden Gülçek, "Bu gerekçe çocukların bile güleceği tamamen soyut ve uydurma bir gerekçedir. Eğer söz konusu araç derhal Adliyeye getirtilerek, suç delili olduğundan el konulmak suretiyle ortam dinleme cihazının kayıt belleğinde ki kayıtların kopyası çıkartılıp, imajı derhal alınsaydı gerçek durumun tespiti mümkün olabilirdi. Bu saatten sonra araçta ki kayıt cihazının bile sökülerek yada diskin değiştirilmesi mümkün olduğundan, artık delil tespitinin de mümkün olmadığını düşünüyorum.

Sorularım çok basit. Adli görevi bakımından mahkemelere ve Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı olan, bir emniyet asayiş birimi hangi yetkiye dayalı olarak, kimden izin alarak ve ne amaçla bu dinlemeyi yapmaktadır? Hakimine ve Cumhuriyet Savcısına güvenmeyen devlet, emniyet mensuplarına yargı mensuplarından daha fazla nasıl güvenmektedir? Yada Türkiye Cumhuriyetinde bu hukuksuzluğun hesabını sorabilecek bir adli makam var mıdır ? Bu soruların muhatabı kimse buyursun cevabını versin. Veremiyorsa oturduğu makamı boşuna işgal etmesin. Hamasi nutuklar ve uydurma, düzmece gerekçeler bu saatten sonra beni kesinlikle ikna edemez. Çünkü olayın görgü tanığı bizzat benim. Belki bu işlerin üstü bir şekilde kapatılabilir. Ancak daha önce hesap verilmez sanılanlar, nasıl bugünün mağduru oldularsa, bugünün hukuk tanımazları da yarınlar da, mağdur ettiklerinden daha beter olacaktır" dedi.

Üsküdar Başsavcısı'nın üzerinden minibüs geçti
Erhan TEKTEN
6 Ağustos 2012



Üsküdar Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Adagül dün Bakırköy'de geçirdiği trafik kazasında ağır yaralandı.

MUSTAFA ADAGÜL'ÜN ARŞİV GÖRÜNTÜLERİ / WEB TV

Edinilen bilgiye Bakırköy'de yaya geçidini kullanarak caddeyi geçmeye çalışan Başsavcı Adagül'e bir minibüs çarptı. Minibüs, Adagül'ün üzerinden geçtikten sonra durdu. Vücudunun çeşitli yerlerinde ciddi kırıklar oluşan Adagül Cerrahpaşa Hastanesi'nde tedavi altına alındı. 62 yaşındaki Başsavcı'nın sağlık durumun ciddi olduğu bildirilirken minibüs sürücüsüyle ilgili adli işlemler sürüyor.
http://www.hurriyet.com.tr/

Bakanlıktan terör savcılarına şok
12.03.2013
Araç plakaları ile adres bilgilerinin DHKP-C'nin eline geçtiği öğrenilen terör savcıları, İçişleri Bakanlığı'na ilettikleri tedbir taleplerine şaşırtan bir cevap aldı.
D
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Nis 13, 2013 9:06 pm    Mesaj konusu: Cumhuriyet Savcısı Murat Gök ölü bulundu Alıntıyla Cevap Gönder

Cumhuriyet Savcısı Murat Gök ölü bulundu
12 Nisan 2013



Cumhuriyet Savcısı Murak Gök, Samsun'da kaldığı adliye lojmanında ölü bulundu.

Samsun Adliyesi'nde Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan Murat Gök, adliye lojmanlarındaki evinde ölü bulundu.

Savcı Murat Gök, İzmir Adliyesi'nde Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı iken suç örgütlerine yönelik operasyonlara imza attı.

Özellikle yolsuzluk ve rüşvet operasyonları nedeniyle "süper savcı" olarak anılan Gök, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından 2009 yılında düz savcı olarak Samsun'a atandı.

Adliye lojmanlarındaki dairesinde cesedi bulunan Savcı Murat Gök'ün bir süre önce akciğer yetmezliği tedavisi gördüğü öğrenildi.
TRT

Adalet Bakanlığı’nın adaleti!..
05.05.2013

Deniz Feneri e.V.’de Başbakan’a yakın isimleri tutuklatan savcıların çilesi bitmedi. Yargılanıp beraat eden savcılara silah ruhsatı verilmedi
OVACIK Başsavcısı Murat Uzun’un Tunceli’de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmesi Adalet Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Silah alım kampanyası düzenleyen bakanlık, yerli ve yabancı silahlardan oluşan bir listeyi hakim ve savcılara göndererek bir seçim yapmalarını istedi.
1500 dolar yatırdılar
Deniz Feneri e.V. dosyasını yürütürken soruşturmadan el çektirilen ve haklarında “görevi kötüye kullanmak” suçlamasından açılan davadan beraat eden savcılardan Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz de silah almak için başvuruda bulundu. Yaren ve Tamöz, seçtikleri silah için gerekli olan yaklaşık 1500 doları kendilerine verilen hesap numarasına yatırdı. Bakanlık, silahı almaları için ruhsat başvurusunda bulunmalarını isteyince, iki savcı Ankara Valiliği’ne dilekçe vererek, “kamu görevlisi silah taşıma ruhsatı” istedi. Ankara Valiliği’nin, Yaren ve Tamöz’ün başvurusuna verdiği cevap ise duyanları şaşkına çevirdi.
Yönetmelik gerekçesi
Davadan beraat etmelerine karşın, haklarındaki kararın “kesinleşmediği” belirtilen cevap yazısında, “Ateşli silahlar ve bıçaklar ile diğer aletler” hakkındaki yönetmeliğin, “silah taşıma izni verilmeyecek kişileri” sıraladığı 16. maddesi gerekçe gösterilerek, iki savcının ruhsat talebi geri çevrildi. İlgili yönetmeliğin 16. maddesinde, hangi suçlardan yargılananlara ruhsat verilmeyeceği belirtilmesine rağmen, sıralanan suçlar arasında savcıların yargılanıp beraat ettiği suçun yer almaması dikkat çekti.
Vali yardımcısı imzaladı
Vali yardımcısı Mümtaz Fahri Aykırı imzalı yazıda, İçişleri Bakanlığı’nın 2013/20 Sayılı Genelgesi’nde yer alan, “Yönetmeliğin 16. Maddesi’nde sayılan suçlar dışında yargılanılan ceza maddesinde belirtilen cezanın üst sınırının bir yıldan fazla olması durumunda, yargılaması devam edenler kapsamında işlem yapılması gerektiği belirtilmiştir” fıkrasına da yer verildi. Bakanlık genelgesinin, yönetmelikten üstün tutulup tutulamayacağı ise tartışma konusu oldu. Valiliğin ruhsat izni vermemesiyle, 12 bin hakim ve savcıya tanınan hak Deniz Feneri savcılarına tanınmamış oldu. Öte yandan valiliğin bu kararı, akıllara, “Deniz Feneri e.V. Davası sanıklarının silah ruhsatlarının iptal edilip edilmediği” sorusunu getirdi.
Kaynak: Chp Adana Havutlu

BALYOZ SAVCILARINA ŞOK BARİKAT
Başsavcı Aykut Cengiz Engin'den, Emniyet'e talimat: Bizden 'olur' almadan, Balyoz'da operasyon yapmayın
01 Mart 2010
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Balyoz soruşturmasıyla ilgili polis ve jandarmaya skandal bir talimat verdiği ortaya çıktı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Merkez Komutanlığı’na yazı gönderen Engin’in “Balyoz soruşturmasını yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcıları’nın talimatlarını yerine getirmeyin” yönünde talimatta bulunduğu belirlendi.

EN BÜYÜK OPERASYON

Savcıların yetkilerinin elinden fiilen alındığı süreç Taraf Gazetesi’nin 20 Ocak’ta Balyoz Planı’nı gündeme taşımasıyla başladı. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, 22 Ocak’ta UYAP üzerinden özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar’ı soruşturma savcısı, özel yetkili Cumhuriyet Savcıları Mehmet Berk ve Ali Haydar’ı da yardımcı olarak görevlendirdi. Balyoz’la ilgili olarak 5 bin sayfalık ıslak imzalı belgeler, CD ve DVD’leri inceleyen savcılar, 22 Şubat’ta düğmeye bastı. Aralarında eski Kuvvet komutanları Özden Örnek, İbrahim Fırtına ile emekli orgeneraller Çetin Doğan ve Ergin Saygun’un da olduğu bulunduğu 27’si muvazzaf 49 subay ve astsubayı gözaltına alındı.

BAŞDÖNDÜREN TRAFİK

Operasyonla birlikte Ankara’da art arda çarpıcı temas ve toplantılar gerçekleştirildi. Başbakan Erdoğan’ın yurt dışında olduğu pazartesi günü Başbakan Vekili olan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in Genelkurmay’a giderek görüşmede bulunduğu ortaya çıktı. Görüşmenin ardından Çiçek, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ı aradığını açıkladı. Salı günü Genelkurmay’dan yapılan açıklamada ise Balyoz soruşturmasına atıfta bulunularak “Tüm orgeneraller ve oramiraller ciddi durumu değerlendirmek üzere toplandı” denildi. Perşembe günü Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Çankaya Köşkü’nde sürpriz bir zirve yaptı.

İKİ KOMUTAN SALIVERİLDİ

Ankara’da Balyoz odaklı görüşmeler tam gaz sürerken, İstanbul’daki yargılamalarda ise mahkemeye sevk edilen aralarında muvazzaf generallerin de olduğu çok sayıda asker tutuklandı. Ancak Balyoz’la ilgili örgüt yöneticisi oldukları iddia edilen Örnek ve Fırtına ise Başsavcı Vekili tarafından sorgulandıktan sonra “kaçmayacakları” gerekçesiyle mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakıldı. Cuma günü Cumhuriyet Savcıları operasyonun ikinci aşamasına geçti. Balyoz’un Çarşaf ve Sakal planları için görevlendirilen askerler gözaltına alındı. Aynı günün gecesinde ise Balyoz planının mimarı Çetin Doğan tutuklandı. Balyoz darbe iddialarına ilişkin görüşme ve yargılama trafiği sürerken, önceki gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin’in, İstanbul Emniyeti ve Merkez Komutanlıkları’na bir yazı göndererek HSYK tarafından Erzurum savcıları gibi görevden alınacakları iddia edilen Balyoz savcılarını devre dışı bıraktığı ortaya çıktı. Emniyet ve Merkez Komutanlığı’na gönderilen 2010/2781 sayılı yazıyla polis ve askerin Başsavcı ve Başsavcı Vekili’nin ‘UYGUN GÖRÜLDÜ” şerhi ve imzası olmayan “arama, yakalama ve gözaltı talimatlarını yerine getirmemeleri” istendi. Doğrudan Balyoz soruşturmasına yönelik yasadışı talimatta şöyle denildi: “Soruşturma ile görevlendirilen Cumhuriyet Savcıları tarafından, kolluğa ve Merkez Komutanlığı’na yazılan tüm davetiye, celp/çağrı (CMK.216/6) arama, yakalama ve gözaltına alınma gibi tüm müzekkere ve yazılarda CMK’nın 250. Maddesi ile yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri’nden birinin UYGUN GÖRÜLDÜ şerhi ve imzası bulunmadan talimatların yerine getirilmeden Cumhuriyet Başsavcı Vekillerine iadesi ve yetkili ve görevli Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri tarafından yukarıda belirtildiği şekilde UYGUN GÖRÜŞ şerhi alındıktan sonra gereğinin ifası...”

SAVCILARA ONAY KISITLAMASI

Engin’in yazısında Çolakkadı’nın 22 Ocak’taki görevlendirme yazısında belirttiği rutin talimata ilginç bir atıf yapıldı. Çolakkadı’nın “Soruşturma evresinde ortaya çıkan önemli olaylarla ilgili olarak veya yakalama arama gibi önemli soruşturma işlemlerinin öncesinde Cumhuriyet Başsavcısına veya Cumhuriyet Başsavcı Vekiline bilgi verilmesine” ilişkin yazısında ‘bilgi verilmesi” talimatı, Engin’in yasadışı yazısında “Başsavcısı ve Vekili’nin onayının alınması” zorunluluğuna dönüştürüldü.

İfadeye çağırmak için izin alacaklar

Skandal talimatla bundan böyle özel yetkili savcılara, soruşturma kapsamında ifadeye çağıracağı çok sayıda general ve subay için Başsavcı ve Başsavcı Vekili’nden izin alması şartı getirilmiş oldu. Kuvvet Komutanları’nın serbest bırakılmasının “üstler serbest astlar tutuklu” değerlendirmesiyle tartışma zemini oluşturacağı kaydedilirken, bu durumun tutuklular için yapılacak itirazlarda gerekçe olarak kullanılacağına işaret edildi. Başsavcının bu talimatını uygulayan kolluğun da suç işlemiş olacağı belirtildi.

iŞTE ANAYASA’DA HAKiM VE SAVCILARIN TEMiTANI

138. Madde: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

139. Madde: ”Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.”

SAVCILARA MÜDAHALE YAPILMIŞ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin tarafından gönderilen yazıyı değerlendiren eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı, talimatın


Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, YARSAV eski Başkanı Eminağaoğlu hakkında kovuşturma açılmasına yer olmadığına karar verdi.
09 Şubat 2010
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ve Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında kovuşturma açılmasına yer olmadığına karar verdi.

Adalet Bakanlığı'nın başvurusu üzerine, Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı, Eminağaoğlu hakkında, “yargı görevi yapanı etkileme”, “soruşturmanın gizliliğini ihlal” ve “Dernek ve Vakıflar'ın Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun'a muhalefet” suçlarından iddianame hazırlamıştı.

İddianameyi değerlendiren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Eminağaoğlu'na atılı suçlarla ilgili “delil bulunmadığı” gerekçesiyle kovuşturma açılmasına yer olmadığına karar verdi
aktifhaber

Öz'ün Askerlik Kayıtları İstendi
Ergenekon sanığı Ergun Poyraz'ın açtığı dava neticesinde Milli Savunma Bakanlığı'ndan Savcı Zekeriya Öz'ün askerlik kayıtları istendi.
17 Şubat 2010
''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu yargılanan Ergün Poyraz'ın, soruşturmayı yürüten savcı Zekeriya Öz aleyhinde açtığı tazminat davasında, Milli Savunma Bakanlığından, Öz'ün askerlik kayıtlarının gönderilmesinin istenmesine karar verildi.

Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına davacı Ergün Poyraz'ın avukatı Hüseyin Buzoğlu katıldı.

Avukat Buzoğlu, mahkemeye 8 Ocak 2010 tarihinde sunduğu yazılı dilekçesinin içeriğinde de belirttiği gibi, ilgili kurumlara yazılar yazılmasını talep etti.

Yargıç Kenan Altıparmak, bilirkişilik yapabilecek bilirkişi isimlerinin istenilmesi için Hukuk Fakültesi Dekanlığına yazı yazılmasına karar verdi.

Milli Savunma Bakanlığına müzekkere yazılarak davalı Zekeriya Öz'ün askerlik kayıtlarının gönderilmesinin istenmesine karar veren Altıparmak, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne yazı yazılarak davacı Ergün Poyraz hakkında verilen koruma kararlarının onaylı örneğinin istenmesini ve Ankara İl Jandarma Alay Komutanlığından ise Poyraz'ın 27 Temmuz 2007 tarihi itibarıyla taşıma ruhsatlı silahı olup olmadığının sorulmasını kararlaştırdı.

Gazeteci Fehmi Koru'dan ''Ergenekon'' belgesinin bir örneğinin mahkemeye gönderilmesinin istenmesini kararlaştıran yargıç Altıparmak, avukat Buzoğlu'nun yazılı dilekçesindeki bazı talepleri ise reddederek, duruşmayı erteledi.

Davanın dilekçesinde, ''Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün, şahsi sorumluluğunda bulunan ve hazırladığı iddianame ile Poyraz'ın kişilik haklarına doğrudan saldırıda bulunduğu'' iddia ediliyor.

Dilekçede, Öz'den, ''Poyraz'ın gözaltına alındığı 27 Temmuz 2007 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte 20 bin TL manevi tazminat'' talebinde bulunuluyor.
aktifhaber

Savcı Şanal'ı, 3. Ordu Komutanlığı şikayet etmiş

17 Şubat 2010 3. Ordu Komutanlığı'nın, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in gözaltına alınmasından önce yaptığı bazı işlemlerin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla HSYK tarafından dün yetkileri alınan Erzurum Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal hakkında suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı.

GÖZALTIDAN ÖNCE YAPILMIŞ
3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in Ergenekon soruşturması kapsamında ifadesini almak için tebligat çıkaran ve süresi içinde gelmediği takdirde gereğinin yapılacağını bildiren Savcı Şanal hakkında, komutanlığın geçtiğimiz günlerde HSYK'ya şikayette bulunduğu anlaşıldı. Erzincan'da yürütülen Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Şanal'ın yaptığı bazı işlemlerin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla hazırlanan suç duyurusu dilekçesinin Başsavcı İlhan Cihaner'in gözaltına alınmasından önce HSYK'ya verildiği öğrenildi.

HSYK BAKANLIĞA GÖNDERDİ
HSYK'nın Şanal hakkındaki şikayet dilekçesiyle ilgili inceleme yapılması için Adalet Bakanlığı'na gönderdiği belirtildi. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri de 3. Ordu Komutanlığı'nın suç duyurusunun işleme konulduğunu ve savcı Şanal hakkında inceleme başlatıldığını kaydedildi.
Hakim ve savcılar hakkında inceleme yapma yetkisi Adalet Bakanlığı'nda bulunuyor. Bakanlığın incelemesi sonucunda suç unsuruna rastlanırsa bakanın onayıyla HSYK'nın gündemine getiriliyor.
netgazete

Hakimli, savcılı, polisli, müdürlü fuhuş çetesi
12 Kasım 2009
Büyük fuhuş operasyonundan ilginç ayrıntılar. Çeteye çalışan 6 hakim ve 3 savcının dosyası HSYK'dan istendi. Savcı çetenin kadınlarıyla ilişkiye girmiş...

Fuhuş çetesinin, halen görevli bir il emniyet müdürüne para gönderdiği, bir savcının çetenin elindeki kadınlarla fuhuş yaptığı, bazı hâkimlerin çetenin dosyalarını takip ettiği ileri sürüldü

İstanbul’da geçen hafta iki ayrı fuhuş çetesine yönelik olarak yapılan soruşturmada ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Çetenin, gözaltına alınan polis memuru aracılığıyla halen bir görevli bir il emniyet müdürüne banka havalesiyle para gönderdiği ileri sürüldü.

İstanbul Adliyesi’nde görevli bir savcının da çetenin fuhuş yaptırdığı kadınlarla cinsel ilişkiye girdiği iddia edildi. Daha önce Fatih Polis Merkezi’nde görev yapan bir emniyet amirinin de hayat kadınlarının birinden çocuk sahibi olduğu belirtildi. Çeteyle bağlantılı oldukları iddiasıyla altı hâkim ve üç savcı için de HSYK’ya başvuru yapıldığı öğrenildi.

200 kadın çalıştırıyor

Müşterilerle kadınların örgütün en yakın oteline giderek 2 saat birlikte oldukları, karşılığında otele 80 TL, kadına da 50 TL ödeme yapıldığı saptandı. Polis, 120’ye yakın yabancı uyruklu kadının ifadesini aldı. Örgütün yaklaşık 200 kadını çalıştırdığı ve aylık 1 milyon 500 bin TL kazanç elde ettiği anlaşıldı.

Daha önce Fatih’te görev yapan ve halen başka bir ilde görevli bir emniyet amirinin de bir hayat kadınından çocuk sahibi olduğu iddia edildi. Altı hâkim ve üç savcı için de HSYK’ya başvuru yapıldığı öğrenildi. Fatih, Bakırköy ve Küçükçekmece adliyelerinde görev yapan hâkimlerin çetenin dosyalarını takip ettiği iddia edildi.

Savcı fuhuş yapmış

Afyon’daki bir savcının da dosyalarla ilgili olarak İstanbul’daki meslektaşları nezdinde girişimde bulunduğu, İstanbul Adliyesi’ndeki başka bir savcının da çetenin çalıştırdığı kadınlarla cinsel ilişkiye girdiği kayıtlarda yer aldı.
aktifhaber

26 Aralık 2009
Ergenekon sanığından savcı ve hakimlere: Suikasta uğrayacaksınız

Tuncay Özkan'ın savunması ve çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından sanıkların ve avukatların taleplerine geçildi. Bu aşamada söz alan Ergenekon davasının tutuklu sanığı Kuvay-ı Milliye Derneği Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Ali Özoğlu, Ergenekon soruşturmasının üçüncü aşamasında intiharlar yaşandığını ifade ederek, dördüncü etapta ise savcılar ve davaya bakan mahkeme heyetinin suikasta uğrayacağını öne sürdü. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, "Sınırı aşıyorsunuz." uyarısında bulundu.

Tuncay Özkan'ın savunması ve çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından sanıkların ve avukatların taleplerine geçildi. Bu aşamada söz alan Kuvay-ı Milliye Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Toplumsal Dönüşüm Yayınevi sahibi Ali Durmuş Özoğlu, davanın dört etaptan oluştuğunu söyledi. Özoğlu, "Üçüncü etabında intihar olayları yaşanmıştır. 4. etapta ise suikastlar başlayacak." dedi. Özoğlu, duruşmalara katılan savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın da aralarında bulunduğu 4 soruşturma savcısı ve mahkeme heyetinin suikasta uğrayacağını ve bunu da Amerika'nın yapacağını iddia etti. Özoğlu'nun tehdit içeren sözleri Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ü kızdırdı. Sanığı "Sınırınızı aşıyorsunuz." diye uyaran Şengün, Özoğlu'nun 'kaygımı dile getiriyorum' cevabı üzerine de "Kaygıyı aşıyorsunuz" diyerek sert tepki gösterdi.

Bu tehdit içeren konuşmanın ardından söz alan Gürbüz Çapan, havayı biraz yumuşatacağını belirtti. Soğuk Savaş artıklarının tasfiye edilmeye çalışıldığını ifade eden Çapan, "Esas adamı alamıyorsunuz. Aytaç Yalman geldi gitti. Onu tutuklamadınız. Cumhuriyet Çalışma Grubu'nu da Jandarma komutanını da ayartan oydu." diye konuştu. Mahkemeden başka adalet bekleyecekleri yer olmadığını söyleyen Çapan, "Cezaevinden mahkeme salonuna koyun gibi getiriliyoruz. Duruşma manyağı olduk." ifadelerini kullandı.

Çapan, bundan sonra mahkeme başkanına bakıp boynunu bükerek koyun gibi meledi. Çapan'ın bu davranışı izleyici bölümünde kahkahalara sebep oldu.
aktifhaber

05 Ocak 2010
Hakim Ve Savcıya MERMİ
Özel Harp'te arama yapan hakim ve soruşturmayı yürüten savcıya içinde kalaşnikof mermileri bulunan iki ayrı mektup gönderildi. Mermi sayısında mesaj var...Özel Harp hakimi ve savcısına yönelik tehditler ayyuka çıktı...

Arınç suikastıyla ilgili Özel Kuvvetler'e bağlı Seferberlik Ankara Bölge Başkanlığı'nda arama yapan hakim Kadir Kayan'a ve soruşturmayı yürüten savcı Mustafa Bilgili'ye içinde kalaşnikof mermileri bulunan iki ayrı mektup gönderildi. Zarfların içerisinden birer tehdit notuyla birlikte 8'er adet kalaşnikof mermisi çıktı. Mermi sayısında mesaj var. Mektup Ankara'dan postalanmış. Uzmanlar mermilerin menşeini araştırıyor.

Seferberlik Bölge Başkanlığındaki arama ve soruşturmayı sürdüren Cumhuriyet Savcısı ile hakime gönderilen zarflardan mermi çıktı.

Alınan bilgiye göre, hakim Kadir Kayan ve savcı Mustafa Bilgili'ye gönderilen zarf içerisinden 8'er adet Kaleşnikof mermisi çıktı. Zarfların Ankara'dan postalandığı belirtildi.

Olayın ardından Ankara Terörle Mücadele Şubesi ekipleri inceleme başlattı.

Mektuptaki mermi sayısının ve Seferberlik Tetkik Kurulu'nda gözaltına alınıp bırakılan asker sayısının da 8 olması dikkat çekti. aktifhaber

Hadımköy'de öldürülen 4 kişi, savcı yakını çıktı
İstanbul, Hadımköy'de öldürülen 4 kişi, Cumhuriyet Savcısı'nın yakını çıktı. Bir evde çıkan yangının söndürülmesi sırasında bulunan cesetlerin bıçaklanarak öldürülen (soldan sağa) Atilla Kabadayı, Ramazan Özgönül, Ahmet Sokullu ve Aliye Sokullu'ya ait olduğu belirlendi. 02.10.2009 İSTANBUL netgazete

BASININ CANINA OKUMUŞ
'Küçük'ün ortağı' savcı Çakır, ETÖ'yü haber yapan gazetecilerin canına okumuş. Rekor onda.
19 Ekim 2009
Ergenekon’la ilgili haber yapan gazeteciler için 2 bin 407 dava açıldı. Davaların yarıdan fazlası “Mevkutelerin canına okuyoruz” diyen Ali Çakır’ın Basın Savcısı olduğu Bakırköy’de açıldı

Ergenekon silahlı terör örgütü’ iddiasıyla yürütülen soruşturma ve buna bağlı olarak açılan Ergenekon davaları devam ederken, “soruşturmanın gizliliğini ihlal” ve “adil yargılamayı etkileme” suçlamalarıyla Ergenekon konusunda haber yapan ya da yazı yazan gazetecilere binlerce dava açıldı. Adalet Bakanlığı’nın Nisan ayı itibariyle hazırladığı verilere göre; sadece bir ayda konuyla ilgili 2 bin 407 soruşturma açıldı.

TÜM SAVCILIKLARI İKİYE KATLADI

Nisan ayı içerisinde açılan 2 bin 407 soruşturmanın başlatılma adresleri içinde Bakırköy Adliyesi diğer adliyelere fark atmış durumda. Soruşturmaların yarısından fazlasına imza atan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteciler hakkında bir ayda bin 566 işlem yaptı. 2 bin 407 soruşturmadan geriye kalanların 334’üne Şişli, 507’si ise Kadıköy, Üsküdar, Fatih ve Küçükçekmece savcılıklarına ait.

684’Ü DAVAYA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen bin 566 soruşturmadan 684’ü için dava açıldı. Şişli’de yapılan soruşturmalardan 311’inde kovuşturmaya yer olmadığına dair takipsizlik kararı verilirken 23 soruşturma sonucunda dava açılmış. Kadıköy, Üsküdar, Fatih, Küçükçekmece ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmalardan 223’ü hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken soruşturma sonucunda 106 dava açıldı.

493 GAZETECİ HAKKINDA DAVA

Savcılarının, Ergenekon soruşturması kapsamındaki haber ve yazıları nedeniyle “gizliliğin ihlali” ve “adil yargılamayı etkileme” suçlamasıyla dava açtığı gazeteci sayısı ise 493 oldu. Hakkında soruşturma açılan basın mensuplarından 11’ini sorumlu yazı işleri müdürü, 28’ini köşe yazarı, 167’sini muhabir, 85’ini de diğer basın mensupları oluşturdu. En çok dava açılan gazeteler ise Taraf, Star ve Zaman oldu. • HABER MERKEZİ

Cinali’nin telefonundan ‘mevkute’ muhabbeti

Bakırköy Basın Savcısı Ali Çakır’ın, 2006 yılında Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) Başkanı Taner Ünal’ın yardımcısı Ahmet Cinali’nin telefonundan vali olduğu söylenen X şahısla telefon görüşmesindeki sözleri şok etkisi yapmıştı. VKGB soruşturması kapsamında dinlenen Cinali’nin telefonundan 4 Aralık 2006 günü Cinalini’nin “Valim” diye seslendiği ‘X’ bir şahısla görüşüyor.

X şahsa kendisini ‘Bağcılar basın savcısı’ olarak tanıtan Çakır, 5 yıldır bu görevde olduğunu belirtiyor. X şahsın “Ne güzel ne güzel!” demesi üzerine Çakır, “Türkiye nüfusunun yüzde 60’ı bizde biliyorsunuz” diyor. X kişi, “Tabii tabii yani mevkutelerin canına okuyorsunuzdur savcım heh heh...” diyor. Bunun üzerine Savcı Çakır, “Biraz okumaya çalışıyoruz.” ifadesini kullanıyor. Çakır, kendisine bağlı 20-22 mevkutenin olduğunu belirtiyor.

İpek Çalışlar’a Vatanseverli sorgu

Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır’ın, 2006’da Bağcılar cumhuriyet savcısı iken ‘Latife’ adlı kitabı sebebiyle hakkında Atatürk’e hakaret davası açtığı İpek Çalışlar’ı, Vatansever çete davası ve Ergenekon sanığı VKGB Başkanı Taner Ünal’la birlikte sorguladığı ortaya çıkmıştı. Randevu alıp ifade vermeye giden İpek Çalışlar’ı Taner Ünal’la birlikte odasında ağırlayan Savcı Ali Çakır, Ünal’ı “kitapta geçen ve dava konusu olan Topal Osman meselesinde uzman olarak” tanıtmış.

Görüşme sırasında Çalışlar’ın yanında olan avukatı Yücel Döşemeci ‘skandal sorgu’da “Taner Ünal’ın sürekli sorular sorarak müvekkiliyle tartıştığını” söyledi. Savcı Ali Çakır ise Çalışlar’ın randevu almadan yanına gittiğini belirterek “İpek Çalışlar ile Taner Ünal’ın karşılaşmaları tamamen tesadüf. Taner Ünal o gün başka bir işlem için yanıma gelmişti. Dava konusu olan kitapla ilgili konuşurken Taner Ünal ile bunlar tartışmaya başladılar, tartışma uzayınca ikisini de dışarıya davet ettim” demişti.

Küçük’ün ajandasındaki Çakır

Bakırköy Basın Savcısı Ali Çakır’ın ismi ‘Ergenekon yöneticisi’ olarak yargılanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün ajandasından da çıkmıştı. Ergenekon iddianam e s inin ek klasörlerinde yer alan Veli Küçük’e ait 2007 tarihli ajandada, Savcı Ali Çakır’ın ismi dört kez not edilmiş. İşte o notlar:

7 Mayıs: “Ali Çakır, C.Savcısı” notunun karşısına Çakır’ın iş ve cep telefonunu yazılmış.

11 Mayıs: Bir önceki notun karşısına bu kez Çakır’ın o dönem görevli olduğu mahkeme olan “Bağcılar” notu düşülmüş.

30 Mayıs: Hasan Çetin (Savcı Ali Çakır gönderdi) elektronik görüntü sistemlerinin sahibi. 0 212. 434..., 0 532 414..., L. Türkan ile görüştüm. Türker Nakliyat ile görüşecek ve tekrar toplantı yapacağız ilk uygulamayı yapmak için....

1 Eylül: “26 Şubat pazartesi akşam savcı Ali ve Hasan ile yemek yiyeceğiz ve ortaklık görüşülecek...”

Emeklilik istedi noter olacak

Bakırköy Basın Savcısı olarak onlarca gazete ve derginin soruşturmalarını yürüten Ali Çakır, hakkındaki çıkan haberlerin ardından yıllık izne ayrıldı. Son olarak Kürt açılımı ile ilgili açıklamaları nedeniyle Hülya Avşar hakkında soruşturma açınca tüm şimşekleri üzerine çeken Ali Çakır’ın 32 günlük yıllık izne çıkmadan önce emekliliğini istediği öğrenildi. Savcı Çakır’ın izninin bitmesinin ardından emekliye ayrılacağı ve noterlik yapmaya başlayacağı öğrenildi.
Kaynak: Star Gazetesi

KCK'DA SESSİZ OPERASYON
Medya uyudu, KCK savcısı sessiz sedasız dosyadan alındı.
01 Ekim 2009
HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun'un görev yerini değiştirmek istediği KCK ve faili meçhul davası savcısı Ergün Tokgöz, sessiz sedasız KCK dosyasından alındı.

Terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması olan KCK soruşturmasını yürüten Özel yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Ergün Tokgöz, dosyadan alındı.

KCK ile ilgili iki iddianame hazırlayan Tokgöz, faili meçhul cinayetlerden sorumlu tutulan Kayseri İl Jandarma Komutanı Albay Cemal Temizöz hakkında 9 kez müebbet hapis cezası istemişti. Tokgöz’ün adı Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yaz kararnamesinde yaşanan krizde de gündeme gelmişti. HSYK’nın görüşmeleri kilitleyen tekliflerinden biri de Savcısı Ergün Tokgöz’ün görev yerinin değiştirilmesiydi.

MEDYA UYUDU

HSYK'nın yaz kararnamesinde görev yeri değiştirilmek istenen ve bu nedenle kriz çıkan savcı Ergün Tokgöz'e yapılan operasyon medyada yer bulmadı. Haberi yapan Star gazetesi bile haberi iç sayfalarda küçükçe gördü.

Yeni KCK Savcısı
Ali Suat Ertosun'un korsan girişimde bulunduğu KCK savcısı Ergün Tokgöz'den dosyanın alındığı doğrulandı.

Terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olan Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Türkiye Meclisi (TM) dosyası, soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Ergün Tokgöz'den alınarak Özel Yetkili Savcı İsmail Aksoy'a verildi.

Tokgöz, halen devam eden KCK-TM soruşturmasıyla ilgili iki ayrı iddianame hazırlanmıştı.

KCK-TM dosyasının Tokgöz'den alındığını doğrulayan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak, yürüttüğü başka soruşturmaların yoğunluğu nedeniyle böyle bir kararın alındığını söyledi.

Tokgöz'ün halen özel yetkili savcı olduğunu ifade eden Kavak, "İş yoğunluğu nedeniyle söz konusu dosya alınmıştı. Bu sadece Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın idari bir tasarrufudur. HSYK'nın bu tasarrufla bir ilgisi bulunmamaktadır. Hangi dosyaya hangi savcının bakacağı tamamen Cumhuriyet Başsavcılığı'nın inisiyatifindedir. KCK dosyasına Özel Yetkili Savcı İsmail Aksoy'a verildi." dedi.

Tokgöz, faili meçhul soruşturması kapsamında Kayseri İl Jandarma Komutanı Albay Temizöz ve Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atak'ın da i,fhaberaralarında bulunduğu 7 kişiyi 1993-1997 yılları arasında Şırnak'ın Cizre ilçesinde meydana gelen 23 cinayetten sorumlu olduğu gerekçesiyle tutuklanmasını talep etmişti. Tokgöz, sanıklar Cemal Temizöz'ün 9, Kamil Atağ'ın 7, Temer Atağ'ın 2, Adem Yakin'in 7, Hıdır Altuğ'un 3, Fırat Altın'ın (Abdulhakim Güven) 6, Kukel Atağ'ın ise bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi talep edilmişti.

Tokgöz'ün adı Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yaz kararnamesinde yaşanan krizde de gündeme gelmişti. HSYK'nın görüşmeleri kilitleyen tekliflerinden biri de Savcısı Ergün Tokgöz'ün görev yerinin değiştirilmesiydi.
aktifhaber

ŞANTAJ ARŞİVİNE EL ATILDI
Mahkeme ETÖ'nün şantaj arşivi 51 No'lu DVD'ye el attı. DVD'de kimler yok ki...
21 Eylül 2009

İçinde üst düzey bir komutanın oğlu ile çok sayıda savcı ve hakime ait mahrem görüntülerin yer aldığı DVD'nin ne zaman kimler tarafından hazırlandığı araştırılacak

Mahkeme, Ergenekon davasınının en kritik delilleri arasında sayılan 51 No’lu DVD’nin ne zaman, kimler tarafından hazırlandığının araştırılmasına karar verdi. DVD’de üst düzey komutanlar, çocukları, savcı ve hakimlerin özel hayatlarına dair görüntüler bulunuyor...

İkinci Ergenekon davasının önceki gün görülen duruşmasında mahkeme heyetinin verdiği ara kararlar davanın geleceğini etkileyecek nitelikte. Gece yarısı açıklanan ara kararların en önemlisi ise davananın ek klasörleri arasında yer alan ünlü 51 No’lu DVD hakkında.Eski Özel Harekat Komutanı Avukat Levent Göktaş’ın Ankara Çankaya’daki ofisinde ergenekon soruşturması kapsamında 7 Ocak 2009 tarihinde yapılan aramada çok özel görüntü ve dökümanların bulunduğu bir DVD ele geçirildi. DVD, polis kayıtlarına 51 No’lu DVD olarak kaydedildi.

Özel hayat bilgileri yer alıyor

51 No’lu DVD içeriği ile gündemi uzun süre meşgul etti. Söz konsu DVD’de ’İrticai faaliyette bulunduğu tespit edilen kamu personeli’ başlıklı dokumanda 5 bin 763 kişiye ait özel ve kişesel bilgilerin, Başbakan dahil bazı bakanlar ve bürokratlar hakkında da özel ve kişisel bilgilerin, bazı hakim ve savcıların ’mahrem ilişkilerini’gösteren fotoğraf ve kamera kayıtlarının bulunduğu öne sürüldü. Üst düzey yargı mensupları, siyasetçiler ve birçok gazetecinin fişlendiği iddia ediliyor.

Avukat olması nedeniyle polis tarafından ifadesi alınamayan, Levent Göktaş, savcıya verdiği ifadesinde ofisinde ele geçirildiği iddia edilen DVD’nin kendisine ait olmadığını söyledi. Avukat Levent Göktaş’ın tutuklanmasının ardından avukatı Serdar Öztürk, söz konusu DVD içeriğinde bir başsavcının havalimanında bir kadınla görüntülerinin kaçak olarak çekildiğini yapılacak inceleme neticesinde kaçak çekimin kimler tarafından yapıldığının tespit edileceğini belirterek savcılığa başvurdu.

Avukat Öztürk, bu başvurudan iki gün sonra polis tarafından Ergenekon şüphelisi olarak gözaltına alındı. Avukat Öztürk’ün ofisinde yapılan aramada ise Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı öne sürülen ’İrtica ile mücadele eylem planı “ belgesinin ele geçirildiği iddia edilmişti.

Avukatı da reddetmişti

Avukat Serdar Öztürk, tutuklanma talebiyle sevk edildiği İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadesinde, Albay Levent Göktaş’ın ofisinde bulunduğu iddia edilen DVD’nin polis tarafından konulduğunu tespit ettiklerini iddia etmişti. Avukat Öztürk, DVD içerisinde bulunan görüntülerin tesipt tutanağına ulaştıklarını ve ayrıca DVD’yi büroya koyan polis memurlarının ismini tespit ederek, ofisinde arama yapılmadan bir gün önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılğı’na suç duyurusunda bulunduğunu söylemişti.

Avukat Serdar Öztürk’ün tutuklanmasının ardından Levent Göktaş’ın avukatlığını Avukat Hasan Gürbüz üstlendi. Gürbüz, tartışmalara neden olan DVD’nin müvekkilinin ofisinde ele geçirilmediğini ve müvekkilinin suçlandığı DVD’nın içeriğini bile bilmediklerini belirterek, bilirkişi incelemesi istedi. Avukat Gürbüz’ün talebini değerlendiren mahkeme heyeti, söz konusu DVD’nin emanet memurluğundan getirtilerek atadıkları naip hakimin vereceği karar doğrultusunda inceleme için bilirkişi ataması yapılmasına karar verilecek.

NAİP HAKİM

Ergenekon davasının görüldüğü 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başkan ve iki de üye hakim var. Ancak davanın büyüklüğü ve yoğunluğu nedeniyle rutin işleri yerine getirmesi için bir de naip hakim atandı. Davayla ilgili işlemlere bakan naip hakim, görevli üç hakimden birinin mazeretli olması halinde duruşmaya da katılıyor.

Rektörler iyileşinceye kadar duruşmadan muaf

Ergenekon davasında, sanıklar Arif Doğan, eski Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Abbas Yurtkuran, emekli İÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Manisalı ve Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sağlık konusundaki mazeretlerini kabul edilerek, iyileşinceye dek duruşmalara gelmemeleri konusunda izin verildi. Önceki günkü duruşmada emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün avukatı Ali Rıza Dizdar’ın, müvekkili hakkında sağlık nedenleri gerekçesiyle adli kontrol önlemi uygulanması yönündeki isteği reddedildi. Sanık avukatının, müvekkilinin sağlık durumunda değişiklik olduğu yönündeki beyanı ve raporu gözönüne alınarak belgelerin yeniden adli tıpa gönderilmesini kararlaştıran mahkeme heyeti, Ersöz hakkında daha önceki yazı doğrultusunda yanıt verilmesini istedi.
Kaynak: Radikal

Emniyet'i Bastıran Savcı Gitti
02 Ocak 2009
Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Şubesi’ne baskın yaptıran Savcı Polatkan, gitti...

Osman Paksüt'ün dinlendiği iddialarıyla ilgili soruşturma yaparken, aniden ve herkesi şaşırtan bir kararla Ergenekon Soruşturmasını yürüten İstanbul Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi’nde arama yaptırtan Ankara Cumhuriyet Savcısı Vahdet Polatkan, soruşturma savcılığı görevinden alınarak pasif görev olarak bilinen “infaz savcılığı” görevine atandı.

Savcı Polatkan’ın görev yeri Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu tarafından yapılan yeni görevlendirmeler çerçevesinde değiştirildi.
Polatkan, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ile eşi Ferda Paksüt’ün Ankara Tenis Klubü önünde polise ait bir araç tarafından izlendiklerine ilişkin haberler üzerine başlatılan soruşturma sırasında İstanbul Emniyeti’ne şok bir arama kararı aldırmıştı.

Polatkan'ın Ankara'da meydana gelen bir olay için İstanbul'da arama yaptırması ve bu aramanın da Ergenekon Soruşturmasını yürüten bölümlerde yaptırılması "ilginç" bulunmuştu
aktifhaber

Askeri Savcı ETÖ Savcısına Karşı
31 Mayıs 2009
ETÖ savcısı, üsteğmenin odasının aranması sırasında şüpheliye yardım edildiğini ve usulsüzlük yapıldığını tespit etti. İddiayı inceleyen askeri savcı ilginç bir karar aldı.

Ergenekon savcısı Yönder, bir üsteğmenin kaldığı yerin aranması sırasında askerlerin zanlıya yardım ettiğini, yasal prosedürü yerine getirmediğini ileri sürdü. İddiayı inceleyen askeri savcı kendileri hakkında ’görevi kötüye kullanma’ imasında bulunan Ergenekon savcısına suç duyurusunda bulundu.

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Mehmet Murat Yönder, 7 Ocak’ta Jandarma Üsteğmen Muhammed Sarıkaya’nın odasının aranması sırasında usulsüzlük yapıldığını ileri sürdü. Aramaya katılan bazı jandarma subayların Üsteğmen Sarıkaya’ya operasyon hakkında bilgi verdiğini ileri süren Savcı Yönder, söz konusu subaylar hakkında yasal işlem yapılmasını istedi.

Cumhuriyet gazetesinin haberine göre İstemi görüşen Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Savcılığı görevsizlik kararı verdi.

Takipsizlik kararının gerekçesinde yer alan, “Bir gün hukuk herkese, bu arada savcı ve yargıçlara bile gerekebilir. Ancak hukuk devletinde teminatın yine üstün vasıflarla donanmış, metin, vakarlı, temkinli, bilgili, tarafsız, bağımsız, hiçbir organ, makam, merci ya da kişiden emir veya teminat almayan; tavsiye ve telkinlerle ya da peşin hükümle hareket etmeyen savcı hâkimler olduğu kuşkusuzdur” ifadeleri dikkat çekti.

’Arama hukuka uygun yapıldı’

Aramaların hukuka uygun olarak yapıldığı ve savcıların bekletildiğine dair herhangi bir tespitin olmadığının vurgulandığı kararda, “Askeri mahalde yapılacak bir aramada kimlerin bulunacağının yasada yazılı olduğu, emniyet görevlilerinin aramada bulunmasının gerekmediği, aramanın kısa sürede sonuçlandırıldığı iddiasının da doğru olmadığının anlaşıldığı, yine hakkında arama kararı bulunan Jandarma Üsteğmen Sarıkaya’nın aramaya iştirak etmesi ve hazır bulunması için, arama sırasında hazır bulunan subaylar tarafından cep telefonu ile bilgi verilmesinin de Cumhuriyet Savcısı’nın istemiyle olduğunun da saptandığı” ifadeleri kullanıldı.

’Adalet bakanlığı duyarsız kalamaz’

Kararda savcı Yönder’in yazısında yer alan “Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim edilmeyen eşya var ise ivedi gönderilmesi” şeklindeki ifadesi, aramaya fiilen katılan Ankara Cumhuriyet Savcıları, Yardımcı Askeri Savcılar ve askeri makamların, “sanki şüpheliye ait bulunmuş suç delillerini tutanakta tespit etmeyerek görevlerini tutanakta tespit etmeyerek görevlerini kötüye kullandıkları ima edilmiştir” yorumu yapıldı. Kararda özetle şu ifadelere yer verildi:

“Yargı organında görev yapan kişiler kendi farklı durumlarının (gördükleri işin öneminin) farkında olarak hareket etmek zorundadır. Aramayı yapan Ankara Cumhuriyet Savcıları ile görevsizlik kararını imzalayan İstanbul Cumhuriyet Savcıları ile görevsizlik kararını imzalayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı’nın sicil numaraları karşılaştırıldığında Ankara Cumhuriyet Savcıları’nın mesleğe daha önceki bir tarihte girdikleri saptanmıştır. Aramalarda imzaları bulunan binbaşı rütbesindeki yardımcı askeri savcıların da yüce mesleğe katılışları anılan cumhuriyet savcısından daha eskidir. Hal böyle iken İstanbul Cumhuriyet Savcısı’nın sanki daha üst konumda yetkileri varmışçasına, gerekçeleri açıklandığı üzere dosya içeriğine ve Cumhuriyet savcılarınca kanuna uygun olarak tutulmuş resmi tutanak içeriklerine uymayan isnatlarla, bırakınız askeri makamları, sivil ve askeri meslektaşlarını da zan altında bırakması karşısında hiçbir makamın, bu arada kuşkusuz ki Adalet Bakanlığı’nın da duyarsız kalamayacağı değerlendirilmiştir.”
aktiifhaber

"Zekeriya Öz Louai Sakka'ya baskı yaptı"

Terör örgütü El Kaide'nin ''Türkiye yapılanması içerisinde yer alarak 15 ve 20 Kasım 2003'de İstanbul'daki bombalı saldırıları yaptıkları'' öne sürülen sanıklara ilişkin davanın temyiz duruşması Yargıtay'da yapıldı.

ANKARA - Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki duruşmaya, davada ağırlaştırılmış müebbete mahkum edilen sanıklar Louai Sakka, Adnan Ersöz, Baki Yiğit, Seyit Ertul ve Fevzi Yitiz'in avukatları katıldı.

"ZEKERİYA ÖZ LOUAİ SAKKA'YA BASKI YAPTI"
Louai Sakka'nın avukatı Selahattin Karahan, davanın iddianamesini hazırlayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün ''müvekkiline baskı yaparak, saldırıların finansmanı olduğu iddia edilen Suriyeli Alaaddin adlı kişinin kendisi olduğunu kabul ettirmeye çalıştığını'' öne sürdü.

SAVUNMASINI OKUYAMADI DAVANIN SEYRİ DEĞİŞTİ
Sanıklardan Harun İlhan'ın yerel mahkemedeki ''savunmasının kısıtlandığını, 700 sayfa olan savunmasını okumasına izin verilmediğini'' iddia eden Karahan, ''Harun İlhan'ın terör örgütü El Kaide'nin Türkiye yapılanmasını anlatmaya başladığı anda susturulduğu'' yönünde görüş bildirdi. Harun İlhan'ın saldırılarla ilgili çok önemli bilgiler verecekken susturulmasının ''hukuka aykırı olduğunu'' savunan Karahan, ''Harun İlhan'ın savunmasının kesilmesi davanın seyrini değiştirmiştir. İlhan yazılı savunmasını da mahkemeye sunmayarak olayın aydınlatılmasını engelledi'' diye konuştu.

SAKKA TEŞHİS EDİLEMEDİ
Müvekkili Sakka'nın saldırılardan 2 yıl sonra Antalya'da ABD ve İsrail gemilerine yönelik bombalı saldırının hazırlığı yaparken yakalandığını anlatan Karahan, o tarihten sonra birçok saldırının müvekkili üzerine atıldığını, ancak müvekkilinin saldırıya karışan diğer kişilerce bile teşhis edilemediğini söyledi.

Karahan, Sakka'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının bozularak, müvekkilinin sadece Antalya'da yapmayı planladığı saldırılarla ilgili ''bombalı eyleme teşebbüs'' suçundan yargılanmasını talep etti.

Sanık Baki Yiğit'in avukatı Kemal Ağar da savunmasında, kendisinin İstanbul Barosu tarafından sanığa atanan avukat olduğunu belirterek, ''terör örgütünü savunmak gibi bir amacı olmadığını'' kaydetti.

Müvekkili Baki Yiğit'in, diğer sanık Harun İlhan'ın kayınbiraderi olduğunu ve İlhan ile sadece bu nedenle görüştüğünü ifade eden Ağar, yerel mahkemenin müvekkiline Harun İlhan ile bağlantısını koparmadığı için ceza verdiğini, bunun da hukuka aykırı olduğunu öne sürdü.

İRAN'DAN TÜRKİYE'YE GELEREK TESLİM OLDU
Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasında Baki Yiğit için ''beraat kararı verilmesini talep ettiğini'' ifade eden Ağar, esas hakkındaki mütalaya rağmen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın tebliğnamede Yiğit'e verilen müebbet hapis cezasının onanmasını istemesini

‘FETÖ’den tutuklu savcıya tahliye: Beni AKP Kocaeli vekili olan dayıma sorun
09/10/2017



Darbe girişiminin ardından tutuklanıp altı ay cezaevinde kalan savcı Yusuf Toltar, “Beni Dilovası belediye başkanı amcama ve AKP Kocaeli milletvekili dayıma sorun” dediği ifadesinin ardından tahliye edildi.

Mardin Kızıltepe Cumhuriyet Savcısı Yusuf Toltar, darbe girişiminin ardından ‘FETÖ’ soruşturmaları kapsamında önce açığa alınmış, ardından tutuklanmıştı.

‘İstenmeyen insan olduğum için ayrıldım’

Sözcü’den Asuman Aranca’nın haberine göre Toltar’ın, AKP Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman ve AKP’li Dilovası Belediye Başkanı Ali Toltar’ın yeğeni olduğu ortaya çıktı.

Şubat ayında tahliye edilen Toltar, bir başka dava dosyasına da giren ifadesine şöyle başladı: “Üniversite döneminde bu yapıya müzahir bir yurtta yaklaşık üç yıl kaldım. Fakat istenmeyen insan olduğum için bu yurttan kendi isteğimle ayrıldım. Mezun olduktan sonra İstanbul’da avukatlık stajı yaparken mecburiyetten, daha doğrusu maddi durumumun iyi olmamasından dolayı Eyüp’te ismini hatırlamadığım bir yurtta iki ay kaldım. Yine kışın ortasında kapı dışı bıraktılar.”

‘Eşimden boşanmasını istediler’

Toltar, eşinin kendisinden habersiz ‘sohbet toplantısı’na gittiğini ve Kürt olması nedeniyle eşinden boşanmasının istendiğini öne sürdü: “Eşim de toplantıyı terk etmiş. Ailem Dilovası bölgesinde AKP teşkilatını kuran ailelerden bir tanesidir. Amcam yıllardır bu parti adı altında belediye başkanlığı yapmaktadır. Dayım halen Kocaeli milletvekilidir. İsmi Cemil Yaman’dır. Babam bildim bileli Milli Görüşçüdür. FETÖ’nün karşısında biriyim. Nasıl bir insan olduğumu amcama ve dayıma, Burdur Milletvekili Reşat Petek ile Antalya Başsavcısı Ramazan Solmaz’a sorabilirsiniz.”

Bozdağ’a ziyaret iddiası

Geçen yılın ağustos ayında tutuklanan Toltar, şubat ayında tahliye edildi. Toltar’ın tahliyesinden iki hafta önce AKP milletvekili dayısı Cemil Yaman’ın dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı ziyaret ettiği ileri sürüldü.
Diken
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com