EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

İRAN

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS!
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Ksm 08, 2008 12:36 am    Mesaj konusu: İRAN Alıntıyla Cevap Gönder

İran’daki Hükümet destekçilerinden ABD’ye protesto
5 Oca, 2018



Tahran’daki İmam Humeyni Musalla Camisi’nde cuma namazı sonrası binlerce kişinin katıldığı gösteride, geçen günlerde ülkenin çeşitli kentlerinde meydana gelen rejim karşıtı gösterileri destekleyen ABD yönetimine tepki gösterildi.
İsfahan, Tebriz, Kerman, Mazenderan, Buşehr ve Geylan gibi diğer büyük kentlerle eş zamanlı düzenlenen protesto eyleminde göstericiler, “Kahrolsun Amerika”, “Kahrolsun İsrail”, “Kahrolsun Velayeti Fakih karşıtı”, “Kahrolsun fitneci” gibi sloganlar attı.

İran’daki olaylar, 28 Aralık’ta Meşhed’de bir grup göstericinin, ülkedeki hayat pahalılığı, işsizlik, yolsuzluk gibi sorunları protesto etmesiyle başlamıştı. Kısa sürede rejim karşıtı gösterilere dönüşen protestolar, Tahran, Kirmanşah, Senendeç, Zencan, Şiraz, Kum, Ahvaz, Zahidan, Erak, Hurrem Abad gibi pek çok kente yayıldı.

Ülke genelindeki olaylarda 20’nin üzerinde kişinin hayatını kaybettiği, binden fazla göstericinin gözaltına alındığı kaydedildi.
İlk Kurşun

İlber Ortaylı: Amerika daha çok bekler
04.01.2018



Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, ABD'nin İran'daki protestolardan çok şey beklediğini belirterek, "Daha çok beklerler. İran hiçbir şekilde Irak ve Suriye gibi olmaz" dedi.

Fatih Belediyesi'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşan Prof. Dr. İlber Ortaylı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

İran'da geçen hafta başlayan ve ülkenin neredeyse tamamına yayılan protesto gösterileriyle ilgili konuşan Ortaylı, İran'ın eski bir devlet geleneği olduğuna vurgu yaptı.

İran'ın içinde bulunduğu sorunun ciddi olduğunu ifade eden Ortaylı, şunları söyledi:

"İran hiçbir şekilde Irak ve Suriye gibi olmaz. Çünkü İran, eski bir medeniyettir, eski bir devlet geleneği vardır. İran aynı kadrolar ve tekniklerle gitti. Arşivi mükemmel. Ben zannettim ki istihbaratları çuvallayacak hayır, mühim mesele iktisadiyattır. Türkiye'nin 50'lerde başladığı atılımı İran, hiçbir zaman göstermedi. Bu petrol odaklı ülkelerin zaafıdır. Rusya dahil buna. Mesela oradaki Türk unsurdan Amerika çok şey bekliyor. Daha çok beklerler. Çünkü Türkler İran'a diyor ki, biz Türküz ama, İran bizimdir. Son çatışmalar çok büyürse, onlar da karışmaya mutlaka hevesliler. Ama zannetmiyorum ki ben İran'ın kendi sorunları dışında o millet buna alet olsun. Ama tabii içeride ciddi bir sorun olduğu açık."

Sputnik

İran'da bugün hükümet destekçileri de sokakta: Kahrolsun ABD, kahrolsun Suudi Arabistan
03.01.2018



İran'da 2009'dan bu yana yaşanan en büyük kitlesel eylemler olarak nitelendirilen protesto gösterileri devam ederken bugün binlerce hükümet destekçisi de birçok kentte sokaklara döküldü.
Ülkede son günlerde meydana gelen hükümet karşıtı gösterileri ve sokak olaylarını protesto etmek için İran yönetiminin halkı daveti üzerine Ahvaz, Abadan, Gorgan, İylam, Erak, Hurrem Abad, Kirmanşah, Buşehr kentlerinde destek mitingi düzenlendi.

​Göstericiler, 'Kahrolsun ABD', 'Kahrolsun Suudi Arabistan', 'Damarlarımızdaki kan, liderlerimize armağan' ve 'Kahrolsun fitneci ve münafık' şeklinde sloganlar attı.

İran'daki olaylar, 28 Aralık'ta Meşhed'de bir grup göstericinin, ülkedeki hayat pahalılığı, işsizlik, yolsuzluk gibi sorunları protesto etmesiyle başlamıştı. Kısa sürede hükümet karşıtı gösterilere dönüşen protestolar, Tahran, Kirmanşah, Senendeç, Zencan, Şiraz, Kum, Şiraz, Ahvaz, Zahidan, Erak, Hurrem Abad gibi pek çok kente yayılmıştı.
Sputnik

ABD Başkanı Donald TrumpTrump'ın 'ABD izliyor' açıklamasına Zarif'ten yanıt: Senin dost kraliyetlerinden farklı olarak İran halkının protesto hakkı var
02.01.2018



İran'da hükümet karşıtı gösteriler 6. günü devirirken ABD Başkanı Donald Trump yine Twitter'dan yüklendi: "İnsanlar çok az gıdaya ve büyük bir enflasyona sahip ve insan hakları yok. ABD izliyor!" İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de Trump'a Twitter üzerinden cevap verdi.

Trump hükümet karşıtı eylemlerin sarstığı İran'a Twitter'dan yüklenmeyi sürdürüyor.

ABD Başkanı bugün attığı İran'a ilişkin son tweetde "Nihayet İran halkı gaddar ve yozlaşmış İran rejimine karşı hareket ediyor. Başkan (Barack) Obama'nın aptalca onlara verdiği paralar terörizme ve onların ceplerine gitti. İnsanlar çok az gıdaya ve büyük bir enflasyona sahip ve insan hakları yok. ABD izliyor!" ifadelerini kullandı.

'İRAN HALKININ PROTESTO HAKKI VARDIR'

İran'dan ise Trump'a hızlı bir yanıt geldi. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Twitter hesabı üzerinen paylaştığı mesajda "İran'ın güvenliği ve istikrarı kendi halkına bağlıdır ve Trump'ın bölgesel şov yapmada en iyi dostlarının aksine İran halkının oy verme ve protesto etme hakkı vardır. Bu büyük mücadelelerle kazanılmış haklar korunacaktır ve ülkeye sızan unsurların bunları şiddet ve yıkımla sabote etmesine izin verilmeyecektir" ifadelerini kullandı

İran'dan ise Trump'a hızlı bir yanıt geldi. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi, Trump'a kendi ülkesindeki 'açlar ve evsizlere' odaklanması tavsiyesinde bulunmuştu.

Kasımi "Diğer ülkeler ile ilgili aşağılayıcı ve işe yaramaz tweetler göndererek vaktini harcayacağına her gün onlarca kişinin öldürülmesi ve milyonlarca evsiz ve aç insanın varlığı gibi kendi ülkesindeki iç sorunları görse iyi olur" demişti.
Sputnik

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather NauertABD: Bütün ülkeler İran'daki gösterilere açık şekilde destek vermeli
30.12.2017



ABD Dışişleri Bakanlığı, İran'daki gösterileri yakından takip ettiklerini açıklayarak, olaylar sırasındaki tutuklamaları kınadıklarını bildirdi.
Bakanlık Sözcüsü Heather Nauert, İran'daki yönetim karşıtı gösterilere ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Ülkenin farklı bölgelerindeki barışçıl gösteri haberlerini takip ettiklerini belirten Nauert, şunları ifade etti:
"İran'ın liderleri, zengin tarihi, kültürü olan varlıklı bir ülkeyi, şiddet, kan ve kaos ihraç eden ekonomisi bitmiş dolandırıcı bir ülkeye çevirdi. Başkan Trump'ın da söylediği gibi İran liderlerinden en çok zarar görenler İran halkıdır. ABD barışçıl göstericilerin tutuklanmasını sert bir şekilde kınıyor. Bütün ülkelere İran halkını ve onların temel haklarını alma ve yolsuzluğa son verme çabalarını açık bir şekilde desteklemeleri çağrısında bulunuyoruz."
Sputnik

Macron'dan müttefiklerine eleştiri: Bizi İran'da neredeyse savaşa götürecekler
04.01.2018



Fransa Cumhurbaşkanı Macron, "Birçok açıdan müttefikimiz olan ABD, İsrail ve Suudi Arabistan'ın resmi açıklamaları görüyoruz ki neredeyse İran'da bizi savaşa götürecek açıklamalardır" dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, birçok bakımdan müttefikleri olan ABD, İsrail ve Suudi Arabistan'ın resmi açıklamalarının neredeyse İran'da kendilerini savaşa götürecek açıklamalar olduğunu söyledi.

Elysee Sarayı'nda yeni yıl vesilesiyle gazetecilerle bir araya gelen Macron, konuşmasının ardından İran'daki protestolara ilişkin soruları yanıtladı.

'İRAN'LA DİYALOG İÇİNDE OLUNMALI'

İran ile diyalog içinde olunmasının önemine değinen Macron, bu ülkeye yönelik uluslararası baskının artırılması ancak ilişkilerin kesilmemesi gerektiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Macron, "Birçok açıdan müttefikimiz olan ABD, İsrail ve Suudi Arabistan'ın resmi açıklamaları görüyoruz ki neredeyse İran'da bizi savaşa götürecek açıklamalardır" değerlendirmesini yaptı.

​Bu koşullarda bir denge kurulmasının önemli olduğunu dile getiren Macron, İran'ın eylemlerini sınırlandırmaya yönelik bir strateji belirlenmesi gerektiğini savundu.

Macron, İran ile ilişkilerin kesilmesi durumunda şiddetli çatışmaların çıkabileceği uyarısında bulundu.

İran'daki olaylar, 28 Aralık 2017'de Meşhed'de bir grup göstericinin, ülkedeki hayat pahalılığı, işsizlik, yolsuzluk gibi sorunları protesto etmesiyle başlamıştı.
Ülke genelindeki olaylarda şu ana kadar en az 24 kişinin hayatını kaybettiği, binden fazla göstericinin gözaltına alındığı bildirilmişti.

İran Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi, İran'da hayat pahalılığı gerekçesiyle bazı şehirlerde düzenlenen gösterilerin sona erdirildiğini savunmuştu.
Sputnik

Ahmedinejad, yıllar önce okuduğu "Haydar Baba'ya Selam" şiiriyle adeta bugünleri görüp uyardı: Birbirinizden ayrılmayın!
2.1.2018



Günlerdir devam eden protesto gösterileri nedeniyle zor günler geçiren İran'ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, yıllar önce okuduğu Türkçe şiirle adeta bugünlere seslenmiş.

HAYDAR BABA'YA SELAM ŞİİRİNİ OKUDU

Cumhurbaşkanı olduğu dönemde katıldığı bir mitingde Ahmedinejad, Şair Şehriyar'a ait Haydar Baba'ya selam şiirini Türkçe okudu.

"BİRBİRİNİZDEN AYRILMAYIN"

Ahmedinejad'ın şiirin sonunda söylediği dizeler ise tam anlamıyla bugünleri anlatıyor. Yaşanan olaylar sonrası son günlerde Ahmedinajad'ın bu şiiri sosyal medyada en çok paylaşılan videolar arasına girdi.

İşte Ahmedinejad'ın okuduğu şiir:

Heyder Baba, dünya yalan dünyadı,
Süleyman'dan, Nuh'dan kalan dünyadı,
Oğul doğan, derde salan dünyadı,
Her kimseye her ne verib alıbdı,
Eflatun'dan bir kuru ad kalıbdı.
Heyder Baba, göyler bütün dumandı,
Günlerimiz birbirinden yamandı,
Birbirizden ayrılmayın, amandı,
Yakşılığı elimizden alıblar,
Yakşı bizi yaman güne salıblar!

Kaynak: Son Dakika

CIA'nın Karanlıklar prensi D'Andreai İran'ı karıştırdı
2.1.2018



İran'da ekonomik taleplerle başladığı iddia edilen ve hükümet karşıtı protestoların kısa sürede ülkenin birçok noktasına yayılması, üst akılın da devrede olduğunu kanıtladı. Sadece 12 saat içinde başkent Tahran başta olmak üzere kuzeyde Raşt, kuzeydoğuda Meşhed, batıda Kirmanşah, İsfahan, Hamadan ve Zencan'da halk sokaklara çıktı. Sıradan başladığı düşünülen halk ayaklanmasının aslında çok özel bir plan olduğu ortaya çıktı. Müslüman bir kadınla evlendikten sonra Müslüman olduğu söylenen ve "Müslüman Mike" lakabını alan D'Andrea, 6 ay önce CIA'in İran masası şefi oldu. Amerika'nın Irak'a girdiği dönemde CIA'in en kıdemli elemanlarından biri olan "Müslüman Mike", Orta Doğu ülkelerinde birçok gizli görevde bulundu. Michael D'Andrea'nın geçmişte yaptığı bu görevler, İran'da çıkan olayların arkasında kimin olduğunu da deşifre ediyor. Öyle ki, Amerikalılar da açık bir şekilde İran'daki olayları destekledikleri bilinen bir gerçek. CIA'in İran'daki operasyonlarının başına getirdiği D'Andrea ile ilgili Amerikan New York Times gazetesinde, Matthew Rosenberg ve Adam Goldman imzasıyla bir makale yayınlandı. Makalede; sertlik yanlısı ve agresif bir kişilik olan ve "Ayetullah Mike" ya da "KaranlıkPrens" lakaplarıyla bilinen D'Andrea'nın İran ile ilgili bölüme atanmasının, Trump yönetiminin ve dolayısıyla ABD'nin İran konusunda daha da sertleşeceği yönünde önemli bir gösterge olduğu yorumuna yer verildi. Makalede, CIA Direktörü Mike Pompeo'nun ve kontra-terör departmanı şefliğine atanan ve ismi açıklanmayan bir başka yetkilinin de D'Andrea ile benzer özelliklere sahip olduğu, Trump'ın yönetimi devralmasından bu yana birçok pozisyonun sertlik yanlısı kişilerle doldurulduğu ve bunun da politikalardaki değişikliği en güzel şekilde sembolize ettiği savunuldu.

'AJANLAR ÖLDÜRDÜ' İDDİASI

Eylemlerde Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin dışında dini lideri Ali Hamaney karşıtı gösteriler de öne çıktı. Sokaklarda gergin saatlerin yaşandığı İran'da protestolar sırasında ülkenin dini lideri Ali Hamaney karşıtı sloganlar atıldı. Protestocular Hamaney'in posterlerini parçaladı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve hükümetine ölüm çağrısındabulunan eylemciler, Hamaney'in resimlerini bulunduğu reklam panolarını da ateşe verdi.Ülkenin Dorud kentindeki protestolarda 2 kişi hayatını kaybetti. Azadi meydanındatoplanan binlerce kişi, hükümet binalarını ateşe verdi. Polis eylemcileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı. İranlı bir yetkili Fars haber ajansına yaptığı açıklamada, 400 kişinin gözaltına alındığı olaylarda ise 6 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Yetkililer, 120 kişinin yaralandığını doğrularken hayatını kaybedenlerin yabancı ajanlar tarafından öldürüldüğünü söyledi.

CIA'in İran Masası Şefi MIchael D'Andrea

ABD Başkanı Donald Trump, İran'daki protestolara tam destek verirken rejimi sert bir dille eleştirdi.

İlk Kurşun

Netanyahu’dan şok açıklama: ‘İran’da rejim düştüğünde…’
2 Oca, 2018



İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu, İran’da 5. gününe giren hükümet karşıtı protesto gösterilerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Netanyahu, resmi Twitter hesabından yayınladığı videoda, “İran rejimi, İranlılar ve İsrailliler arasında nefret uyandırmaya çalışıyor. Başaramayacaklar. Bu rejim nihayet düştüğünde -ve bir gün olacak- İranlılar ve İsrailliler bir kez daha harika arkadaşlar olacak. İran halkının özgürlük arayışında başarılar dilerim” dedi.
İlk Kurşun

İsrail, İran'daki olaylardan çok memnun
2 Oca, 2018



Bir İsrail radyosuna demeç veren İsrail Ulaştırma ve İstihbarat Bakanı Yisrael Katz, "İran'ın iç meselelerine karışmıyoruz ancak İran halkının "özgürlük ve demokrasi mücadelesini" kazanmasını gönülden temenni ediyorum" dedi.

"PROTESTOCULAR KAZANIRSA İSRAİL'E YÖNELİK TEHDİTLER ORTADAN KALKAR"

Bakan, İran halkının özgürlük ve "demokrasi mücadelesini" kazanması halinde İsrail ve bölge geneline yönelik tüm tehditlerin ortadan kalkacağını savundu.

"GÖSTERİLERİN DEVAM ETMESİNİ İSTİYORUZ"

İsrail'in üçüncü ülkelerin iç meselelerine müdahale etmeme ilkesine bağlı olduğunu ve bu nedenle ABD Başkanı Donald Trump'ın aksine İran'daki gösterilerin devamını açıkça talep etmeyeceğini kaydeden Katz, "Başkan Trump'ın nükleer anlaşmaya karşı takındığı sert tutum, anlaşmayı gözden geçirmesi ve Tahran'ı yaptırımlarla tehdit etmesi, hiç şüphe yok ki, iç durumu da etkiliyor" diye ekledi.
İlk Kurşun

İran Savunma Bakanı: Düşmanlar, İran’ı istikrarsızlaştırmak için kollarını sıvamış
1 Oca, 2018



İran Savunma Bakanı General Hatemi bugün Savunma Bakanlığı yöneticileri ve uzmanlarına hitaben yaptığı konuşmada; ülkede son günlerdeki olaylara işaretle, ulusal dayanışma, birlik ve beraberlikle, yabancıların komplo ve fitnelerini boşa çıkarmak gerektiğini vurguladı.
Savunma Bakanlığı üst düzey müdürleri toplantısında konuşma yapan Hatemi, İran halkının son 40 yılda kanun çerçevesinde haklarını istediğini gösterdiklerini söyledi.
Hatemi, ‘’İstikbar ve ülke düşmanları istikrarsız bir İran hayal ediyorlar bundan dolayı birlik ve beraberlikle komploları ve fitneleri etkisiz hale getirmeliyiz’’ dedi.
Hükümet ve tüm kurumların halkın sorunlarını gidermek için tüm çabasını göstereceğini ifade eden General Hatemi, istikrarın sağlanmasının en iyi yolunun kanunlara riayet, birliğin ve beraberliğin güçlendirilmesi ile mümkün olacağını söyledi.
Tesnim Haber Ajansı/ilk Kurşun

Rusya: İran’a dış müdahale kabul edilemez
2 Oca, 2018



İran’daki protestoların şiddet ve kan dökmeyle tırmanmamasını umduklarını belirten Rusya Dışişleri Bakanlığı, dış müdahalenin kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, İran’da 5. gününe giren protestoların ülkenin iç meselesi olduğu belirtildi.
Olayların şiddet ve kan dökme yoluyla tırmanmamasını umduklarını kaydeden bakanlık, “Ülkedeki durumu istikrarsızlaştırılabilecek dış müdahaleler (İran’ın içişlerine) kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
İran’da geçen perşembe birçok kentte hayat pahalılığı ile başlayan ancak giderek rejim karşıtı bir nitelik kazanan eylemlerde 12 kişinin öldüğü açıklanmıştı.
Dün çoğunluğu başkent Tahran’da olmak üzere yüzlerce kişi de gözaltına alınmıştı.
Ülkede Telgram ve Instagram gibi sosyal medya uygulamaları da geçici olarak erişime engellenmişti.
İlk Kurşun

Ruhani'den bölge ülkelerine: İsrail'in tuzağına düşmeyin
21.11.2017



İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bölge ülkelerinden 'İsrail'in tuzağına düşmemelerini' istedi.
İran medyasının aktardığına göre Ruhani bölgede yaşanan krizler konusunda açıklamalarda bulundu.

'HİZBULLAH, LÜBNAN HALKININ BİR PARÇASI'

Bölge ülkelerine 'İsrail'in tuzağına düşmeme' çağrısı yapan Ruhani "Hizbullah Lübnan halkının bir parçası,silahları sadece savunma amaçlı" dedi.
Hizbullah ABD, Kanada,Avustralya ve bazı diğer ülkeler tarafından terör örgütleri listesinde bulunuyor.

'BAZI PRENSLERİN MACERAPERESTLİĞİ ORTADOĞU'YA ZARAR VERECEK'

Ruhani ayrıca açıklamasında "Bazı bölgesel prenslerin maceraperestliği Ortadoğu'ya zarar verecek" ifadelerine de yer verdi.

'İRAN, BÖLGEYE EGEMEN OLMAYI ARZU ETMİYOR'

Ruhani bu açıklamalarının yanı sıra Fransa Cumhubaşkanı Emmanuel Macron ile de telefonda görüştü.

Görüşmede "Bizim Irak ve Suriye'deki varlığımız bu ülkelerin terörle mücadele eden hükümetlerinin davetiyle gerçekleşti" diyen Ruhani "İran bölgeye egemen olmayı arzu etmiyor" dedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian cuma günkü Suudi Arabistan ziyareti sırasında 'İran'ın bölgede hegemonya kurma niyetinden endişe duydukları' açıklamasında bulunmuştu.

Ruhani görüşmede Fransa'nın 'gerçekçi ve tarafsız yaklaşıma' sahip olması halinde Ortadoğu'da 'yapıcı bir rol' üstlenebileceğini de vurguladı.

Sputnik

İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot, Suudi Arabistan'a İran'a karşı işbirliği yapma teklifinde bulundu
17.11.2017



Suudi Arabistan 'ın "İlaf" gazetesine konuşan İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot, " İran 'a karşı Suudi Arabistan ve diğer ılımlı Arap ülkeleriyle tecrübe ve istihbarat paylaşmaya hazırız" dedi.

Suudi Arabistan ile İsrail arasında bir çok ortak çıkar bulunduğunu savunan Eisenkot, " ABD Başkanı Donald Trump 'ın liderliği altında bölgede yeni bir uluslararası ittifak kurma fırsatı bulunuyor. İran tehdidini bertaraf etmek için büyük ve kapsamlı bir stratejik planı hayata geçirmeye ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

Bir Suudi Arabistan gazetesine röportaj veren "ilk" İsrail Genelkurmay Başkanı olan Eisenkot, İran'ın Ortadoğu'daki nüfuzunun hem İsrail hem de Suudi Arabistan için kaygı verici olduğunu belirtti.

Eisenkot, şunları kaydetti:

"İran'ın planı, iki Şii hilaliyle Ortadoğu'yu kontrol etmek. Bunlardan ilki İran'dan Irak'a, oradan da Suriye üzerinden Lübnan'a uzanıyor. Diğeri ise Bahreyn ve Yemen üzerinden Kızıl Deniz'e uzanıyor. Bunun gerçekleşmesini önlemek zorundayız."

İran'ın "yayılmacılığı" hakkında Suudi Arabistanlı yetkililerden duyduklarının İsrail'in endişeleriyle bire bir aynı olduğunu kaydeden Eisenkot, bu konuda Suudilerle İsrailliler arasında "tam bir anlayış birliği" olduğunu söyledi.
Millî Gazete

Ruhani, Trump’ın görüşme talebini reddetti!
30 Eki, 2017



İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Kasımi, Cumhurbaşkanı Ruhani’nin 72. BM Genel Kurulu için gittiği New York’ta Trump’ın görüşme talebini reddettiğini söyledi
ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye, New York ziyareti sırasında görüşme talebinde bulunduğu ancak ret cevabı ile karşılaştığı ortaya çıktı.
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi’nin, IRNA’ya yaptığı açıklamada, ”Böyle bir istek ABD tarafından gündeme geldi fakat bu Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından kabul edilmedi” dedi.
İlk Kurşun

İran Cumhurbaşkanı Ruhani'den Türkiye açıklaması: İşbirliğini ilerletmeliyiz
02 Ekim 2017



"İran ve Türkiye arasındaki siyasi, ekonomik ve uluslararası ilişkiler iyi bir konumdadır"

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı ağırlayan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, "İran ve Türkiye arasındaki siyasi, ekonomik ve uluslararası ilişkiler iyi bir konumdadır ancak diğer alanlarla tutarlı bir şekilde askeri ve savunma işbirliğini ilerletmek için gayret göstermeliyiz" dedi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, İranlı mevkidaşı Muhammed Bakıri'nin davetlisi olarak dün Tahran'a gitti.İran Genelkurmay Başkanı ile görüşmesinin ardından İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı kabul etti. Görüşmede Türkiye-İran ilişkileri ile ilgili açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Ruhani, iki ülkenin sınır bölgelerinde istikrar sağlanması gerektiğini ve terör tehdidinin bu şekilde önlenebileceğini vurguladı.

Ruhani, "İran ve Türkiye arasındaki siyasi, ekonomik ve uluslararası ilişkiler iyi bir konumdadır ancak diğer alanlarla tutarlı bir şekilde askeri ve savunma işbirliğini ilerletmek için gayret göstermeliyiz" diye konuştu.

T24
ETİKETLER
iran cumhurbaşkanı ziyaret türkiye genelkurmay başkanı hulusi akar

İran, ABD ve Trump'a karşı ayakta!
10 Şubat 2017



İran'da 1979 İslam Devrimi'nin yıl dönümünde yüz binlerce gösterici ABD Başkanı Donald Trump ve Amerika aleyhine sloganlar attı.

Reuters'ın haberine göre Tahran'da "Amerika'ya Ölüm" yazılı pankartlar ve Trump'ın kuklalarını taşıyan ve aralarında askeri ve polis personelinin de bulunduğu göstericiler, 1979'da ABD'nin desteklediği Şah'ı deviren İslam Devrimi'nin yıldönümünü kutlamak için başkentteki Özgürlük Meydanı'na yürüdü.

İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Salı günü tüm İranlıları gösterilere katılmaya davet ederek, İran'ın ABD'nin tehditlerinden korkmadığını göstermelerini istemişti.
Habertürk

İran'ın dini lideri Hamaney: ABD'ye güvenemeyiz
19.01.2016



İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, ülkesine nükleer programı nedeniyle konan uluslararası yaptırımların kaldırılmasına temkinli yaklaştı.
Ayetullah Ali Hameney, İran'ın hala ABD'ye güvenemeyeceğini söyledi.
Hamaney, İran Devlet Televizyonu'ndan yayımlanan açıklamasında, "Kibirli ülkeler sözlerini yerine getirmezler. Özellikle de ABD..." dedi.
İran'ın dini lideri, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'yi de, ABD karşısında temkinli olması ve karşı tarafın da nükleer anlaşma ile ilgili koşullarını yerine getirdiğine dikkat etmesi yolunda uyardı.

ABD iki gün önce, Ekim ayındaki balistik füze denemesi nedeniyle İran'a yeni yaptırımlar uygulamaya başlamış, İran bu kararı kınamıştı.
Yeni yaptırımlar uyarınca, İran'ın balistik füze programıyla bağlantılı 11 kişi ve kurum ABD bankacılık sitemini kullanamayacak.

İran'a ilk etapta 32 milyar dolar

Öte yandan, İran Merkez Bankası Başkanı Veliyullah Seyf de, 2006'dan bu yana uygulanan yaptırımların kalkması ile dondurulan 32 milyar dolarlık hesaplarının kendilerine aktarılma sürecinin sürdüğünü söyledi.
Yaptırımların kalkması ile İran'ın ilk etapta uluslararası finans kuruluşlarında dondurulmuş olan ve 100 milyar dolar civarındaki yatırım aracı ve nakti serbest bırakılacak.

İran'ın günlük 1 milyon 100 bin varil dolayındaki ham petrolünü ilk aşamada 500 bin, sonrasında da 500 bin varil daha arttırması bekleniyor.
Tahran yönetiminin Airbus'tan 114 yolcu uçağı almaya hazırlandığı da bildiriliyor.
BBCT

'ABD, İran rejimini yıkmak için 2 milyar dolar bütçe tahsis etti'
28.11.2015



İran Devrim Muhafızları Gönüllü Milisler Teşkilatı (Besiç) Komutanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Nakdi, ABD'nin İran rejimini yıkmak için 2 milyar dolarlık bütçe ayırdığını iddia etti.

ABD, İran heyetinin 'her fısıltısını' dinlemiş

ABD ve İranlı yetkililerin nükleer müzakerelerde yaptıkları görüşmelere işaret eden Nakdi, "ABD'li yöneticiler bir taraftan bizim yetkililerimizle müzakere yapıp ve tebessüm ederek nazik görüntülerle fotoğraf çektiriyorlar, bir taraftan da yıkıcı operasyonlarına devam ediyorlar" ifadelerini kullandı.
'
KERRY'E 200 MİLYON DOLAR'

Son günlerde gözaltına alınan bazı casuslardan birçok bilgi elde ettiklerini belirten Nakdi, "Casuslardan edindiğimiz bilgilere göre, ABD, İran rejiminin yıkılması için 2 milyar dolar bütçe tahsis etmiş. 200 milyon dolar Dışişleri Bakanı John Kerry'e ayrılmış. Bu kişi, müzakerelerin son aşamalarında kan ter içerisinde çabalıyormuş gibi gözükürken, masanın öbür tarafından gülücükler gönderiyordu. Ayni kişi şimdi rejimi devirmek için 34 farklı plan, proje ve program yaparak bizzat yönetiyor" şeklinde konuştu.
Kayna: Sputnik News

Ruhani: "İran'ın ŞİÖ'ye üye olmasının önündeki engeller kalkmıştır"
05.09.2015



Sputnik News'in haberiene göre; Kırgız mevkidaşı Atambayev ile bir araya gelen İran Cumhurbaşkanı Ruhani, 8 anlaşmaya imza attıklarını ve İran'ın Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) üye olmasının önündeki engellerin kalktığını söyledi. Ruhani, Kırgizistan'ın ABD'nin Manar'daki üssünü kapatmasından duyduğu memnuniyeti de dile getirdi.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Kırgız mevkidaşı Almazbek Atambayev'i Sadabat Sarayı'nda kabul etti. İki liderin basına kapalı toplantısının ardından çeşitli alanlarda işbirliği protokollerinin imzalanması törenine geçildi. Törende İki ülke heyetleri arasında ziraat, ticaret, hava ve kara taşımacılığı ve turizm gibi konularda 8 mutabakat zabtı imzalandı.

İmza törenin ardından konuşan Ruhani, "İran'ın ŞİÖ'ye üye olmasının önündeki engeller kalkmıştır. Diğer üyeler de bu konuya sıcak bakmaktadır" dedi. İran'ın ŞİÖ'nün daimi üyesi olması için çaba sarf edeceklerini söylediğini aktaran Ruhani, bölgedeki güvenlik koşullarına bakıldığında İran'ın ŞİÖ'ye üye olmasının her iki tarafın faydasına olacağını dile getirdi.

ABD ÜSSÜNÜN KAPATILMASI BİR GÖSTERGE

Ruhani şöyle devam etti:

"Kırgızistan yeni hükümetinin bağımsızlık göstergesi olarak ABD'nin Manas üssünü kapatması bizlerin ne kadar yakın fikirlere sahip olduğumuzu ve uluslararası alanda işbirliklerimizi artırabileceğimizin göstergesidir. İki ülke arasında kalkınmaya yönelik ilişkiler için 10 yıllık bir program yapma kararı aldık. Kırgızistan ekonomik ve ticari yönden güneydeki uluslararası denizlere ulaşmaya ihtiyaç duymaktadır. İran'ın güneyindeki Çabahar ve Bender Abbas limanları Orta Asya ülkeleri ve Kırgızistan'ı uluslararası sulara ulaştırabilir."

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Atambayev'in İran'daki resmi temaslarının üç gün süreceği belirtiliyor.
Haber 93

Bülent Esinoğlu'ndan dikkatle okunması gereken bir analiz: Yağmacılar İran’da!
05 Ağustos 2015




Batı kendi çıkarları için, İran’ı Türkiye’ye düşman yaptı.

Amerika ambargolar uygulattı. Türkiye İran ticaretini önemli ölçüde engelledi.

Diplomasi yaptı. İran Türk ilişkilerini baltaladı.

Amerika’nın, İran’a karşı hileli ve pis siyasetlerini en iyi uygulayan ülke olduk.

İran’dan acil petrol ihtiyacımızı karşılarken bile, yasal yolların dışına çıkmak durumunda kaldık.

Ne yaptılar ettiler, İran ile Türkiye’nin arasına girdiler.

İran, “Batının dize getirme ve askeri baskılarına” karşı direndi. İran halkı çok büyük sıkıntılar çekti.

İran Batıya karşı direnirken, biz hep Batının ve Amerika’nın yanında yer aldık.

İran, direnişinden başarıyla çıkınca, İran’a giden ilk diplomatlar ve iş adamları Fransız ve İngilizler oldu.

Bizim elimizde ise, sadece Şii ve Sünni anlaşmazlığı kaldı.

Elin Hristiyan’ı İran’ı dost yaptı. Biz İslam âleminin içindeki çatışmalarla baş başa kaldık.

Şimdi tüm Batı İran’a koştu. Koştu ve bağırmaya başladı. Benim otomobilim, uçağım, malım mülküm herkesinkinden daha iyidir diyor.

İran gibi koskoca bir pazarı ve girişimcilerinin olduğu bir fırsatı kaçırmamak için var gücü ile İran’a seferler yapıyorlar. Bizim diplomatımız da Erbil’e gitti.

Bu pazarda bizim elimizde kalan tek mal; Şii düşmanlığıdır.

Bu o kadar öyledir ki; Suriye’de kurulan Şii/Sünni pazarında kavga ve savaş en güzide malımız oldu.

Batı İran’dan silahını çekerken, Suriye’de kalan son hesabını bize temizletmek üzere bıraktı.

Hiç kuşkunuz olmasın. Batı İran ile her türlü ilişkiye girerken, asıl mirası olan Şii/Sünni çatışmasını bize miras olarak bırakmak için her çabayı sürdürür.

Eğer bizler, hala ortaçağdan kalma siyasetlerle yol almaya devam edersek, İran pazarından elimizde sadece, Şii/Sünni çatışması kalacaktır.

İran Batının askeri ve siyasi baskısından, toprak kaybetmeden çıktı.

Orada da etnik farlılıklar vardı. İran’da da PEJAK vardı.

Amerika ve Türkiye dostluğundan bize kala kala üç Kürt Başkenti kaldı. Erbil, Kamışlı, Diyarbakır.

Suriye sorunu sebebiyle, öyle anlaşılmaktadır ki; Batılılar İran pazarından sonuna kadar yararlanırlarken, bize Batının artıkları kalacaktır.

Suriye sorununun çözümünde, Türkiye ABD’nin yanında değil de, Suriye, İran Rusya ve barışın yanında olsaydı, asıl kazançlı çıkan Türkiye olacaktı.
Kaynak: ulusalkanal.com.tr

Hamas: İsrail mezhebi kamplaşma yaratmaya çalışıyor
06/08/2015



Hamas, İsrail'i İran'a karşı 'mezhep kışkırtıcılığı yaparak Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmeye çalışmakla' suçladı.

Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk, İsrail ’in bazı Arap ülkeleriyle ilişkilerini yeniden düzenleyebilmek için İran ’la yapılan nükleer anlaşmayı bir korkutma aracı olarak kullandığını söyledi. Merzuk, bugün yaptığı konuşmada “Tel Aviv, kendi çıkarları için bölgede yeni bir mezhebi kamplaşma yaratmaya çalışıyor. İsrail, sanki kendisi Sünni bir devletmiş gibi İran’a karşı bir Sünni ittifak kurulması çağrısı yapıyor. Bu, iğrençliğin en son noktasıdır; çünkü bu nefret verici mezhebi çatışmalara dönüşüyor.”
İsrail’in 50’li yıllarda bölgenin etnik temelde bölünmesi için plan yaptığını ve konudan uzak olanları kendi yanına çekmek için çatışmalar üzerine yoğunlaştığını belirten Ebu Merzuk, Araplara karşı olan Afrikalılar olarak Güney Sudanlıları beslediğini, doğuda ve batıda Kürtleri ve Amaziğleri Araplara karşı beslediğini söyledi. İsrail’in kitaplar ve çeşitli araçlarla yaptığı bu beslemelerin amacının çatışmaları yaygınlaştırarak sürdürmek olduğunu ifade etti.
Kaynak: Radikal

Hamaney: "İran ve 5+1 grubu arasındaki nükleer anlaşmaya rağmen, küstah ABD'ye muhalefet sürecek"
18 Tem 2015



İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İran ve 5+1 grubu arasındaki nükleer anlaşmaya rağmen Tahran'ın ABD'nin bölgedeki siyasetine karşı muhalefetini sürdürüceğini söyledi.

Dini lider Ayetullah Ali Hamaney, başkent Tahran'daki Büyük Musalla Camisi'nde kılınan bayram namazı hutbesinde nükleer müzakerelerde varılan anlaşmayı değerlendirdi. Reuters'ın haberine göre siyasetçilere nükleer anlaşmanın detaylarını incelemeleri için talimat verdiğini belirten Hamaney, Tahran'ın çıkarlarının korunduğundan emin olunmasını istedi. Hamaney, "İran devriminin prensipleri ve ülkenin savunma kapasitesinin aksamasına izin verilmeyecek" çıkışı yaptı. ABD'yi 'küstah' olarak nitelendiren Hamaney, anlaşmanın, İran'ın ABD karşısındaki siyasetini de değiştirmeyeceğini dile getirdi. İran dini lideri, İran ve ABD yönetiminin bölgede izlenen politikalarda birbirine 'zıt' görüşlere sahip olduğunu ifade etti.

Amerika liderliğinin İran'ın 'teslim olması' için uğraştığını savunan Hamaney, "İran bir savaş istemiyor ama illa ki savaş olacaksa ABD küçük düşürülecektir" diyerek Washington'a meydan okudu.
Kaynak: El Cezire

İran'la nükleer müzakerelerİran'da nükleer anlaşmayı eleştiren gazete yasaklandı
03.08.2015



İran Basın Denetleme Kurulu, ülkenin nükleer programıyla ilgili 5+1 Grubu ile varılan nihai anlaşmayı sert şekilde eleştiren aşırı muhafazakâr milletvekili Hamid Rasai'ye ait Dokuzuncu Daî (İran takviminde 10. ay) gazetesini yasakladı.

AFP'nin haberine göre, kurul ayrıca günlük gazetesi Kayhan ile haber portalı Raja'ya yönelik resmi uyarıda bulundu.

Muhafazakar yayın yapan bu ili gazete ile internet portalının, İranlı yetkililere hakaret etmek ve anlaşmaya ilişkin olayları aydınlatma kurallarını ihlal etmekle suçlanıyor. Kurallar, nükleer program ile ilgili müzakereleri denetleyen İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi tarafından yayınlanmıştı.

İran Kültür Bakanı Hüseyin Nuşabadi, "Birileri, ulusal güvenliğimizle ilgili konuda, ulusal çıkarlarımıza karşı açıklama yapmak istiyorsa bu kesinlikle durdurulmalı" dedi. Nuşabadi, ülke medyasını, "ulusal çıkarları ve güvenliği dikkate almaya ve eleştiriyi makul özgürlük çerçevesi içinde yapmaya" çağırdı.

Gazete sahibi Hamid Rasai, Instagram hesabından yaptığı açıklamada, "Ruhani hükümeti döneminde, günlük gazete Dokuzuncu Daî'nin yasaklanması beklenmedik bir haber değil" dedi. Rasai, hükümetin böylece, açıklamalarının aksine eleştiriye daha az hoşgörülü olduğunu kanıtladığını kaydetti.
Dokuzuncu Daî gazetesi, İran'ın nükleer programıyla ilgili olayları aydınlatma tarzı yüzünden üçüncü kez yasak ilan ediliyor. Yayın ilk kez ara anlaşmanın yapıldığı Kasım 2013'te yasaklanmıştı. İkinci yasak ise bu yıl getirilmişti. Her iki durumda, yasaklama kararı daha sonra iptal edilmişti.

http://tr.sputniknews.com/ortadogu/20150803/1016916823.html#ixzz3hmfFA3Uv

ESKİMEYEN BİR İRAN ÖYKÜSÜ
Mehmet Yuva
14.04.2014
Irak-İran savaşı esnasında Reagan, ABD Kongresinin İran’a silah satışını yasaklayan kararnamenin ardından, Albay Oliver North olarak bilinen ve İsrail ile karanlık bir ilişki yaşayan şahıs üzerinden İran’a silah temin edilmesini gizli bir emirname ile talep eder. Silahlar Panama’da mevcut olan ABD askeri üs üzerinden ABD’ye taşınan kokain kaçakçılığından temin edilen paralar ile satın alındı. Bu silahları ikametgâhı ABD olan bir Ermeni ile Türk asıllı olduğunu her fırsatta dile getiren Suudili meşhur kaçakçı Adanan Kaşıkçı temin ediyordu. Oliver North’un yönettiği bu operasyonun tedarik ettiği silahlar önce İsrail’e oradan İran’a taşındı. Irak ordusunu silahlandıran kuvvetlerde Batı ve sahadaki silah mafyasıydı. Amaç bölgemizin en etkili, İsrail Ve Körfez Şeyh hanedanlıkların da çok çekindiği orduların başında gelen Arap Irak milli ordusunu yıpratmaktı. Irak üzerinden de İran’ın bu savaş ile hırpalanması ve istikrarsızlaştırılmasıydı.
Ancak İran kendisine yönelik planlanan bütün kumpasları ters yüz edebilmiş ve stratejilerini savunmadan saldırıya taşıyabilmiştir. Netice itibariyle, İran bölgesel gelişmelerden ülkesine en çok çıkar sağlayan devletlerin başında olmuştur. İster ABD’nin “birbirine kırdırma “ taktikleri, ister İsrail’in Vahhabi-Suudi rejimi ile işbirliği halinde “Sünni” refleksleri harekete geçirerek İran’ı kuşatmaya çalışan adımları, ister piyasaya sürülen “İran, aslında ABD ve İsrail’in gizli müttefikidir” hezeyanları, İran’ın artan etkisini izah etmekten acizdir. İran’ı bölgesel bir kuvvet yapan en temel unsur çıkarlarına hizmet edecek bütün araçları amaç için akıllı kullanabilmesidir. Tahran merkezli, egemenlik varlığına uygun ve zengin tarihine yakışır davranmasıdır. ABD’yi masaya oturtan, Erdoğan’a U dönüşü yaptıran, Netanyahu’yu küplere bindiren, Suudi ve taşeronlarına Yemen’de burunlarını yere sürten kudret ve sihir budur. .
devamı yarın (Çarşamba) Aydınlık gazetesinde...

Haşimi Rafsancani: 'Sahabeye hakaretler Müslümanların arasında ihtilaf ve ayrılıklara sebep oldu'
11 Kas 2014



İran’ın eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani, "Şiiler arasında Peygamberimizin sahabesine lanet ediliyor olması IŞİD gibi yapıların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır" dedi.

İran'ın resmi ajansı IRNA'da yer alan habere göre Rafsancani, İran Gençlik ve Spor Bakanlığı heyetinin ziyareti esnasında yaptığı açıklamada Şii-Sünni ihtilafı ile IŞİD ve El-Kaide gibi aşırı örgütlerin ortaya çıkmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Rafsancani, "İkinci halife Ömer ve sahabeye lanet eden törenler düzenlemek, Müslümanların arasında ihtilaf ve ayrılıklara sebep oldu. El-Kaide, IŞİD ve Taliban gibi tepkisel örgütlere zemin hazırladı" ifadelerini kullandı.

Rafsancani, İran'da düzenlenen Hz. Muhammed'in kızı Hz. Fatma'nın ölüm yıldönümü törenlerinde okunan şiirlerde Hz. Muhammed'in sahabesine hakaret ifadeleri içermesine işaret ederek sözlerine şöyle devam etti:
Kur'an-ı Kerim'in "Birbirinizle çekişmeyin. Yoksa gücünüz gider" (Enfal Suresi 46.) ayetine işaret eden Rafsancani öz eleştiride bulunarak, "Biz Şiiler bu uyarıyı görmezden gelerek, İkinci Halife Ömer başta olmak üzere sahabeye lanetle Şii-Sünni ihtilaflarını arttırdık. Hatta bazıları bu törenleri ibadet maksadıyla yerine getirir oldu" şeklinde konuştu.

Rafsancani, "İşlenen bu büyük günahlar, İslam ümmetinin ayrılığa düşmesine neden oluyor. Öyle ki, 60 ülke ve yaklaşık 1 milyar 700 milyon nüfusuyla Müslümanlar, dünyanın en büyük gücü olması gerekirken, ihtilaflar sebebiyle başka ülkeler karşısında zillete duçar oldular" dedi.

Rafsancani, İran Devrimi lideri Ayetullah Humeyni'nin ölümü ve Ayetullah Ali Hamaney'in yeni lider olduğu 1989'da İran Cumhurbaşkanı seçilmiş ve 1997'ye kadar bu görevi sürdürmüştü.
Kaynak: Al Jazeera

Laricani'den Müslümanlara mezhep uyarısı
21.12.2014

İran Meclis Başkanı Ali Laricani, "Bölgede savaş ateşini yakıp giden ABD, halkı sorunlarla baş başa bırakıyor. Bu yüzden Müslümanlar, mezhepsel bahanelerle hareket etmemelidir." uyarısında bulundu.

İran resmi ajansı İRNA’nın haberine göre, Suriye'de temaslarda bulunan İran Meclis Başkanı Ali Laricani, Suriye Meclis Başkanı Muhammed el-Lahham ile başkent Şam'da bir araya geldi.

Laricani, temasların ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Suriye’deki sorunların siyasi yoldan çözülmesi gerektiğini vurgulayarak, "Batı ve bölge ülkelerinin büyük çoğunluğu bu konuda ikna olsalar da uygulamada askeri eylemleri teşvik ediyorlar" değerlendirmesini yaptı.

Ali Laricani, şunları söyledi: "ABD’nin müdahalede bulunduğu istisnasız her ülkede terör ortaya çıkıyor. Bunun sorgulanması gerek. Bölgede savaş ateşini yakıp giden ABD, halkı sorunlarla baş başa bırakıyor. Bu yüzden Müslümanlar, mezhepsel bahanelerle hareket etmemelidir."

Petrol fiyatlarındaki düşüşü İran’a karşı komplo olarak nitelendiren Laricani, "Komplolar bölgenin şartlarını değiştirmeyecek. Komplonun arkasındaki devleti biliyoruz ve bunu unutmayacağız" dedi.

Suudi Arabistan Petrol Bakanı Ali el-Naimi, Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'deki Arap Enerji Konferansı'nda yaptığı açıklamada, ülkesinin petrol fiyatlarının düşüşünde rolü olduğuna yönelik iddiaları
Hür Seda Haber

İran ve Türkiye yeni yılda tercihli ticaret uygulamasına geçiyor
16 Kasım 2014



İran Sanayi, Maden ve Ticaret Bakan Yardımcısı Veliyullah Afhami Rad, İran ve Türkiye’nin bazı ürünlerde tercihli ticaret uygulamasını yürürlüğe koyacağını ifade etti.

Türkiye ile tercihli alış-veriş mekanizmasının 2015 yılında başlayacağını belirten Afhami Rad, hangi ürünlerin tercihli ticaret kapsamına alınacağı listesini oluşturmakta olduklarını kaydetti.

İranlı yetkili, “Tercihli ticaret uygulamasıyla ülke pazarına yeni bir pazar daha eklenmiş olacak. Böylece daha fazla ürün üretip ihraç edebileceğiz ve bu ekonomik canlanmaya neden olacak” diye konuştu.

Afhami Rad, iki ülke arasındaki tercihli ticarette tarife indiriminin üreticilerin zarar etmeyeceği şeklinde ayarlandığını söyledi.
Cumhuriyet


ABD dışında, dünyada ABD universitelerinden mezun olan kabine üyesi en çok olan ülke İran'nmış.

Cundullah'ın lideri Abdulmelik Rigi: Şİİ İran sünnileri asimile etmeye çalışıyor
07 Kasım 2008
İran'daki Sünni direniş örgütü Cundullah Arabiya TV'ye verdiği demeçte silaha sarılmalarının tek sebebinin İran hükümetinin Sünnileri asimile etme çalışması olduğunu söyledi

Arabiya TV röportajında İran'daki sünni direniş örgütü Cundullah'ın lideri Abdulmelik Rigi İran'da sünnilerin asimile edilmeye çalıştığını savundu.
İran'da Şiilerin radyo, televizyon ve ibadethanelerde Sünni inanışlarına karşı yoğun bir saldırı içinde olduğunu söyleyen Abdulmelik, "İran hükümetinden tek istediğimiz bizim de vatandaşları olduğumuzu anlamasıdır" dedi.
İran'daki derin ayrımcılığa dikkat çeken Sünni direniş lideri, "Biz İranlı Şiilerle aynı haklara sahip olmak istiyoruz. Sünniler ile Şiiler arasında ayrımcılık yapılmasın istiyoruz. Şiiler inançlarını haykırmakta özgürler, Sünni inançlarını aşağılayan ve meydan okuyan her türlü konuşmayı yapabiliyorlar, kitap, radyo ve ibadethaneler onların rahatlıkla konuşabildiği alanlar." şeklinde konuştu.
Ayrıca Sünni din adamlarının konuşması durumunda hapishanelere gönderildiklerini iddia eden Cundullah lideri, şunlar kaydetti: "Bu ülkde bir Sünni'nin ise hiçbir şekilde yanıt verme hakkı yoktur. Radyoda, televizyonda, kitaplarda, hatta sokakta bile bu iftiralara yanıt veren Sünni bir alime rahatlıkla karanlık hapishanelerin yolu gösterilebiliyor. Halbuki çoğu zaman amacı Şiilere saldırmak değil, kendi dini hakkında ileri sürülen iftiraları aydınlatmak. Ama buna dahi izin vermiyorlar."
Bir örnekle sözlerine devam eden Abdulmelik, "Örneğin biz Muaviye'ye hürmet ederiz. O peygmaberin ashabından biridir. Kur'an katiplerindendir. Ancak Şiiler inançları gereği onu kafir görür, aşağılar ve hakaretler ederler. Bu bizi ilgilendirmiyor. Ancak biz aynı devletin vatandaşlarıysak, bizim de kendi sevdiğimiz, değer verdiğimiz şahısları Muaviye'yi, Ayşe'yi savunma hakkımız olmalı. En azından iftiraları aydınlatma hakkımız." dedi.
Sadece Sünni vatandaşlara vaaz verdiği için tutuklandığını söyleyen Abdulmelik, şunları söyledi: "Ben şahsen Kürdistan'da hapsedildim. Tek suçum da neydi biliyor musunuz? Sünni inancımı yine sünni vatandaşlara vaaz etmem. Bizim hiçbir şekilde Şiileri Sünnileştirmek gibi bir gündemimiz olmadı. Sadece ülkede Sünnileri asimile etmek için ortaya attıkları iftiraları aydınlatmaya çalışıyorduk. Ve sırf bu yüzden hapsedildim. Çünkü onlar iftiralarını aydınlattığımıza Sünnileri Şiileştiremeyeceklerini biliyorlardı."
Sözlerine Batı'nın bile Müslümanlar'a İran'dan daha saygılı olduğunu söyleyerek devam eden Sünni direniş lideri şunları kaydetti: "Dünya'nın her yerinde bu temel haklar koruma altındadır. ABD'de, İngiltere'de ve hatta allahu alem İsrail'de. Bu ülkelerde siz kendi dininizi bırakın kendi dininizden olanları, başka dindekilere dahi vaaz edebilirsiniz. Ancak yarım milyondan çok nüfusu olan Tahran'da Sünnilik engellenmiş durumda. Lanetli devrimin ardından Sünnilerin toplu ibadet etmesi yasaklanmış durumda. Tek bir Sünni camisi bile açamazsınız orada."
İran'ın baskıcı tutumlarına kan bulaştırdığını da ileri süren Abdulmelik sözlerine şöyle devam etti: "İran ya medya yoluyla ya da katliamlarla insanları kontrolü altında tutmayı deniyor. Şehriyari'nin Sobhi Zahdan gazetesine verdiği röportajı okumuşsunuzdur. O şöyle diyor, 'Biz 700 Cundullah üyesini tutukladık ve şu anda onlar bizim hapishanelerimizdedir.' Şehriyari sonra şöyle dedi; 'Biz onları öldürmek için acele ediyoruz. Çünkü Müslümanların hazinesinin bu insanları beslemek için yeterli bütçesi yok.' Onların Sünnilere ne kadar değer verdiğini görüyorsunuz değil mi? Biz bunların işgalci olduğunu düşünüyoruz. Onlar bizim topraklarımızı işgal ettiler. Diyalog bir şans olabilirdi. Ancak onlar hiçbir zaman bunu yapmaya yanaşmadılar. Bugün birçoğumuz şehit oldu. Onlar bizim gençlerimizi öldürdüler. Şimdi de kadınlarımızı şehit etmeye başladılar. Dahası din adamlarımızı idam ettiler. Siz iki gün önce iki Sünni alimin idam edildiğini duymuşsunuzdur. Biz hala bir diyalogtan yanayız, ama onların derdi bizleri asimile etmek."
Spikerin "El Kaide ile bağlantınız var mı?" sorusuna ise Abdulmelik ilginç bir yanıt veriyor: "Bizim ne El Kaide ile ne de Taliban ile bir bağlantımız yoktur. Gelecekte de olamaz. Cundullah bir İslami diriliş hareketidir. Tahran bizleri karalamak için bir El Kaide ile bir Amerika ile bağlantımız olduğunu öne sürüyor. Ancak ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bizi susturamayacaklar."
Ayrıca sözlerinin sonunda örgütün yapısından da bahseden Abdulmelik şunları söyledi, "Hareketimiz kurulduğundan beri biz insanlarımızı eğitiyor ve İran'a gönderiyoruz. Askeri üslerimizde çok az sayıda kişi barındırıyoruz. Bu bizim planımızdır. Bizim ekonomik problemlerimiz var, kaynaklarımız çok zayıf. yüzlerce askerimizi bir arada bu dağlarda barındıramayız. Her ay 20, 30 veya 50'şerli gruplar halinde insanlarımızı bu dağlara alarak askeri, siyasal ve ideolojik eğitim veriyoruz. Bugüne kadar 2,000 kişiyi eğitimden geçirdik. Ancak şu an dağlardaki asker sayımız 200'ü geçmez."
anahaber

İran, Sünni Cundullah lideri Abdulmelik Rigi'yi idam etti

İran, "terör örgütü kurmakla" suçladığı Sünni Cundullah liderini idam etti.

Devrim mahkemelerinde hakkında alınan kararın ardından Abdulmelik Rigi'nin, tutulduğu Evin hapishanesinde bu sabah asıldığı bildirildi.

Abdülmelik Rigi, Şubat ayında Dubai'den Kırgızistan'a giderken uçakta yakalanmıştı. Rigi'nin kardeşi Abdülhamid de bir aydan kısa bir süre önce İran'da asılmıştı. Abdülhamid'in idam cezası, 24 Mayıs'ta Sistan-Belucistan eyaletinin başkenti Zahedan'da infaz edilmişti.

Rigi'nin lideri olduğu Cundullah örgütü, Afganistan ve Pakistan sınırındaki Belucistan bölgesindeki Sünni Belucileri, Tahran'ın Şii yönetimine karşı korumaya çalıştığını savunuyordu.

Rigi yakalandıktan kısa bir süre sonra yerine Muhammed Zahir Beluc'u atadığını açıklamıştı. Haber1001

İRAN'A MÜSLÜMANLARDAN ÇAĞRI EBU LÜ'LÜE TÜRBESİNİ YIK!
03 Mayıs 2009



İslam tarihinin adeletiyle ünlü halifesi Hz. Ömer'in şehadet yıldönümü yaklaşırken, Hz. Ömer'in katili Ebu Lü'lüe El-Mecusi adına İran'ın Keşan kentinde inşa edilen türbenin yıkılması yönünde yapılan çağrılar çoğalıyor

Hz. Ömer, daima Medine'de ölmek için dua ederdi. Duasında "Allah'ım! Beni senin yolunda şehit eyle ve benim ölümümü Rasulünün şehrinde kıl" derdi.

Allah Teâlâ onun bu duasını kabul etti ve Peygamber Efendimiz'in Mescidi'nde mihrabda sabah namazı kılarken Mecusi Ebu Lü'lüe'nin hançer darbeleri ile şehit oldu.

Olay Hicri 23. senenin Zilhicce ayının 23. günü meydana geldi. İki tarafı keskin ve zehirli bir hancerle darbelenen Hz. Ömer olduğu yere yıkıldı. Ve vücudundan kanlar akarak evine götürüldü. Zaman zaman ayılıyor daha sonra bayılıyordu.

Namaz vakti geldi denince ayılıyor ve Müslümanların durumunu soruyordu. Namazlarını vaktinde kılıyordu. Kendisini hançerleyenin Mecusi Ebu Lülüe olduğunu öğrenince "Elhamdulillah, ölümüme bir Müslüman sebep olmamış" diye Allah'a şükrediyordu.

Hz. Ömer, Ebu Lü'lüe El-Mecusi tarafından hançerlendikten sonra üç gün daha yaşadı ve Zilhicce ayının bitimine 4 gün kala Çarşamba günü ruhunu teslim etti.

Ebu Lü'lüe Türbesi

Hz. Ömer'i hançerledikten sonra kaçarken öldürülen veya bir rivayete göre yakalanacağını anlayınca intihar eden ve Medine'ye gömülen Ebu Lü'lüe Feyruz El-Mecusi adına İran'ın Keşan kentinde büyük bir türbe inşa edilir.

Şiilerin bir kısmı "Baba Şucaeddin" dedikleri Ebu Lü'lüe'nin Medine'den kaçarak kurtulduğuna ve Keşan'da öldüğüne, adına inşa edilen simgesel mezarda gerçekten gömülü olduğuna inanmaktadır.

Mecusi olarak ölmesine rağmen Şiiler tarafından Müslüman olduğu öne sürülen Ebu Lü'lüe El-Mecusi'nin Keşan'daki türbesi yerli ve yabancı Şiilerin akınına uğramaktadır.

Allah'ın veli kulu olduğuna inandıkları Ebu Lü'lüe için Allah'tan rahmet dileyen Şii ziyaretçilerin, ahirette Hz. Ömer'in katiliyle birlikte haşrolmak için dua ettikleri görülmektedir.

Müeyyid: Ebu Lü'lüe Türbesi yıkılmalı

Hz. Ömer'i şehit eden Mecusi Ebu Lü'lüe'nin İran'daki görkemli türbesinin yıkılması talebi sadece Sünniler tarafından dile getirilmiyor. Şiilerden bazıları da bu konuda Sünnilerin görüşüne katılıyor.

Ocak 2007'de Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen İslami Mezhepler Diyalog Konferansı'nın kapanış oturumunda konuşan Iraklı Şii din adamı Hüseyin El-Müeyyid, Sünni-Şii yakınlaşmasının sağlanabilmesi için somut adımlar atılması gerektiğini ve bunlardan birinin de Hz. Ömer'in katili adına Keşan'da inşa edilen türbenin yıkılması olduğunu dile getirdi.

Müeyyid, "Bu kafirin kabrini korumak, Sünni-Şii yakınlaşmasını engelleyen kışkırtıcı davranışlardan biridir" şeklinde konuştu.

Iraklı Şii din adamı, Doha'da düzenlenen konferans sonrası El-Cezire sitesine verdiği röportajda da aynı talebini yineledi.

İran: Türbeyi kapattık

Ocak 2007'de Katar'ın başkenti Doha'da konunun gündeme getirilmesiyle yoğunlaşan baskıların ardından İran, Temmuz 2007'de Ebu Lü'lüe El-Mecusi Türbesi'nin kapatıldığını açıkladı.

Kapatılma haberi hakkında İran basınında hiçbir haber yer almaması da Tahran yönetimi tarafından, "Aşırı Şiilerin tepkilerinden çekinildiği için haber İran içine duyurulmadı" şeklinde açıklandı.

İran'ın bu kararı doğru yönde atılmış olumlu bir adım olarak değerlendirilmesine rağmen Müslüman kamuoyu tarafından yeterli bulunmadı.

İslami kamuoyunda Hz. Ömer'in katili adına Keşan'da yaptırılan türbenin geçici olarak ziyarete kapatılmasının soruna çözüm olmadığı dile getirilirken, imar planında üzerinden yol geçmesini bahane ederek Sünni camilerini yıkmaktan çekinmeyen Tahran yönetiminin aşırı Şiilere karşı da aynı cesareti göstermesi talep ediliyor.

Mecusi'yi ziyaret duası

Rebiulevvel ayının 9. gününü "Beklenen Mehdi"nin taç giydiği gün olarak "Ferhatuz-Zehra" (Hz. Fâtıma'nın Sevinci) adıyla kutlayan Şiilerden bazıları Hz. Ömer'in bu günde öldürüldüğüne inanmakta ve Hz. Fâtıma'nın intikamının alındığını öne sürmektedir.

Şiilerin en önemli forumlarından sayılan
"Yâ Hüseyin" sitesinde

Hz. Ali'nin sahabisi olarak nitelendirdikleri Ebu Lü'lüe El-Mecusi'nin Keşan'daki türbesini ziyaret teşvik edilmekte ve "Yüce Sahabi (!) Ebu Lü'lüe"ye şöyle selam verilmesi tavsiye edilmektedir:

"Ey salih kul! Allah'ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Ey lanetlenmiş o kişiye rağmen cennetle müjdelenen! Sana selam olsun! Ey dünya kadınlarının intikamını alan! Sana selam olsun! Ey Mü'minlerin kalbine sevinç girdiren! Sana selam olsun! Ey münafıkların gücünü kıran! Sana selam olsun! Ey putlara tapanı (Hz. Ömer'i kastediyor) öldüren! Sana selam olsun! Ey mucizeyle Keşan'a taşınan! Sana selam olsun!

Seni ziyarete geldim. Yaptığına şükretmeye geldim. Allah senin elinle düşmanını ve Rasulü'nün düşmanını helak etti. Fâtımatu'l-Betül'ün duasını kabul etti, Peygamber'in ve ailesinin gözünü aydın eyledi. Şirkin ve sapıklığın binasını yıktı. Böylece Şiilerin övünç kaynağı ve beraatin şahidi oldun. Allah mü'minler adına seni ihsan sahiplerinin mükafaatıyla mükafaatlandırsın.

Ey Ebu Lü'lüe! Şehadet ederim ki sen Nasıbilerin (Şiilerin Ehli Sünnet'e verdiği isim) ve münafıkların kalbini kederle doldurdun. Hayatlarını zehir ettin. Seni asılsız ihtamlarla ve sözlerle suçladılar. (Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Hiç kuşkusuz Allah en etkili tuzak kurucudur.) (Enfâl Suresi; Ayet:30)

Allah'ın laneti dört putun (Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Muaviye'yi kastediyor) ve dört kadının (Hz. Aişe, Hz. Hafsa, Hz. Muaviye'nin kardeşi Ümmü'l-Hakem, Hz. Muaviye'nin annesi Hind'i kastediyor), onlara uyanların ve onların tarafını tutanların, onların yaptıklarına razı olanların üzerine olsun. Ümeyye oğullarının hepsine Allah lanet etsin. Allah'ın laneti Muhammed'in ve Muhammed ailesinin hakkını vermeyen ilk kişiye (Hz. Ebu Bekir'i kastediyor) ve ona tâbi olana (Hz. Ömer'i kastediyor) olsun.

Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun ey Ebu Lü'lüe!
Allah'ım! Gurbetinde ona rahmet et, onun yalnızlığını gider ve ona ünsiyet ver. Onu korkudan emin kıl. Ona rahmetinden öyle bir rahmet ver ki, senin rahmetinden başkasına ihtiyacı olmasın. Onu dost edinenleri de ona kavuştur."
Sitede verilen bilgide bu selamlamadan ve duadan sonra yedi kere Kadir Suresi'nin okunarak Ebu Lü'lüe El-Mecusi'nin ruhuna hediye edilmesi gerektiği bildiriliyor.

Sözkonusu sitede Şii din adamlarından Ayetullah El-Vahid El-Horasani'nin "Masum imamlardan sonra bu şahıstan (Mecusi Ebu Lü'lüe'den) daha çok saygıya layık kim olabilir?" dediği nakledilmektedir.
anahaber

İRAN GÜVENLİK GÜÇLERİ SÜNNİ AZERİLER İLE ÇATIŞTI
23 Ocak 2009



İran'ın Urmiye şehrinde Sünni Azerilerle Güvenlik Güçleri Arasında Çatışma Çıktı
Yerel kaynakların verdiği bilgiye göre İran'ın Batı Azerbaycan eyaletinin başkenti Urmiye'nin Kızıl Heneye köyünün Sünni Azeri sakinleri ile İran güvenlik güçleri arasında çatışma yaşandı.

Kızıl Heneye köyündeki Azeriler, 14 Ocak günü tarım alanlarında kullandıkları su kaynaklarının, köyün yakınlarında inşa edilen fabrikaya yönlendirilmesini Salmas ve Hoy şehirleri arasındaki yolu kapatarak protesto ettiler.

Polis ve güvenlik güçlerinin silahsız protestoculara saldırmaları ise 4 saat süren çatışmaya sebep oldu.
Protestoculardan en az 15 kişinin yaralandığı ve Urmiye'nin İmam Humeyni Hastanesine kaldırıldıkları, yaklaşık 40 kişinin ise gözaltına alındığı bildirildi.

2000'den çok nüfusu olan Kızıl Heneye köyünün sakinleri çoğunlukla Sünni Azerbaycan Türkü olup tarım ve çiftçilikle geçinmektedirler.

İran'da Azerbaycan Türkleri nüfusun yarısına yakınını oluşturmakta ve Urmiye,Salmas ve Hoy şehirlerinde yaşayan yaklaşık 400 bin Sünni (Hanefi) Azeri bulunmaktadır.

Resmi mezhebi Şii olan İran'da Sünniler Beluçistan ve Kürt bölgelerinde çoğunluktadırlar. 10 Kasım 2008 tarihinde Beluçistan bölgesinin Seravan şehrinde Sünni din adamı Şeyhali Dehvari bir suikast sonucu öldürülmüştü.Uluslararası insan hakları kuruluşlarına göre ülkede Şii olmayanlara inançsal özgürlük, ibadet mekanları ve dini eğitim konusunda zorluklar çıkarıldığı belirtiliyor........
anahaber

İran'da yolcu uçağı iniş sırasında yandı, 49 yaralı
Devlet Televizyonu, İsfahan'dan Meşhed'e giden 6437 sefer sayılı Taban Havayollarına ait "Tupolev-154" modeli yolcu uçağının iniş sırasında pistten çıkarak ateş aldığını bildirdi. Meşhed Havaalanı ilk müdahale ekiplerinin çabalarıyla boşaltılan uçaktaki 156 kişiden 46'sının yaralandığı belirtildi. 24.01.2010 TAHRAN netgazete

Museviler ikna etti, ABD'den İran'a yeni ambargo
30 Ocak 2010
Amerika Birleşik Devletleri Senatosu, ülkedeki güçlü Musevi lobisinin yoğun çalışmaları ve baskıları sonucu, İran'a karşı yeni ambargo kararları aldı.
İran'a karşı ambargo kararının arkasında, Türkiye karşıtı bir senatör bulunuyor. ABD'deki Türkiye karşıtı Ermeni lobisinin de en önemli sözcülerinden biri olan ve sözde soykırım konusunda Senatoya tasarılar sunan Demokrat Parti Nevada Senatörü ve Senato çoğunluk lideri Herry Reid'in sunduğu 'İran'a Geniş Kapsamlı Ambargolar' tasarısı, Senato'da oybirliğiyle kabul edildi. netgazete

İran yönetiminde derin İsrail çatlağı
08 Ocak 2009
İran dini lideri Hamaney, gönüllülerin İsrail'e karşı intihar saldırısı yapmak için ülkeyi terketmesini yasakladı. Bu karar tartışmaları da beraberinde getirdi.

Yaklaşık 1 hafta önce İsrail'e karşı savaşırken Gazze'de ölenlerin şehit kabul edileceğini belirten bir fetva veren Ayetullah Ali Hamaney, bugün televizyondan yayınlanan açıklamasında, ''Gazze'ye gitmek isteyen mümin ve kendini adamış gençlere teşekkür ediyorum. Ancak bu alanda ellerimizin bağlı olduğunun dikkate alınması gerekir'' dedi.

Hamaney, açıklamasında, İran'ın Hamas'a başka yollardan yardım etmek için hiçbir çabadan kaçınmayacağını söyledi.

Hamaney, İsrail'in Gazze saldırılarını kınamadıkları için BM ve AB'yi de eleştirdi.

Hamaney'in 28 Aralık tarihli fetvasından sonra radikal öğrenci örgütleri gönüllü intihar saldırısı yapacak kişileri kaydetmek için bir kampanya başlatmışlardı.

Öğrenci örgütleri, kampanyaya 70 binden fazla kişinin başvurduğunu ileri sürmüşlerdi.

SİYASAL ÇEKİŞME

Hamaney'in yasak kararının, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın radikal müttefiklerinin İran'ın İsrail'e karşı tutumunu daha da sertleştirmesi çağrılarını yatıştırmayı amaçladığı ileri sürülüyor.

Siyasal gözlemciler, intihar saldırısı için gönüllü kampanyasının bu noktaya gelmesinin, cumhurbaşkanı seçimlerine 5 ay kala, ikinci kez aday olmak isteyen Ahmedinejad ile lider Hamaney arasındaki görüş ayrılıklarını da yüze çıkardığını iddia ediyor.

İranlı siyasal gözlemcilerden Said Leylaz, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın kışkırttığı radikal öğrencilerin kontrolden çıkmakta olduğunu ve Hamaney'in, Ahmedinejad'ın gençleri siyasal olarak manipule etmesini engellemek için müdahale ettiğini ileri sürdü.

Leylaz, ''Ahmedinejad, Gazze'deki çatışmaları iki nedenle, İran'daki siyasal ortamı daha da radikalleştirmek için kullandı. İlk olarak petrol fiyatlarını yükseltmek için gerginliği artırmak ve ikinci olarak, haziran ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden seçilme şansını yükseltmek. Ama Hamaney İran'ın daha da radikalleştirilmesini desteklemiyor'' diye konuştu.

Leylaz, İran'ın intihar saldırısı için gönüllülerin ülkeden çıkmasına izin vermeyeceğinin açık olduğunu, Ahmedinejad'ın yalnızca durumu kendi siyasal çıkarları için kullanmaya çalıştığını kaydetti.

Ahmedinejad'ın basın danışmanı Mehdi Kalhor, geçen pazar günü radikal öğrencilerin bir gösterisinde yaptığı konuşmada, öğrencileri gösteriler dışında önlemler almaya çağırmış ve ''Biz (Hamas'ı) destekleme konusunda öncü bir ulusuz. Neden şimdi Gazze'de olmayalım'' demişti.

Ancak 1 saat sonra Ahmedinejad'ın kardeşi Davud Ahmedinejad'dan öğrencileri yatıştırması istendi. Davud Ahmedinejad, aynı gösteride yaptığı konuşmada, Gazze'ye herhangi bir gönüllü göndermelerinin mümkün olmadığını söyledi.

30 Aralık'ta onlarca radikal öğrenci İsrail'in Gazze saldırısını desteklemekle suçladıkları İngiltere'nin Tahran Büyükelçiliği önünde gösteri yapmışlar ve büyükelçilik bahçesine girmişlerdi.
haber7


En son Ekim tarafından Cmt Oca 30, 2010 10:22 pm tarihinde değiştirildi, toplam 8 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Hzr 22, 2009 12:01 am    Mesaj konusu: Batı'nın müdahaleleri İran'ı bu hale getirdi Alıntıyla Cevap Gönder

İslam Dünyası'ndan İran'a çağrı: Hz. Ömer'in katilinin türbesini yık!
8 Ekim 2010
Ezher Alimleri Cephesi, Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib'in İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Baghaei'yle görüşmesini iptal etmesini memnuniyetle karşıladı.

Ezher Alimleri Cephesi Başkanı Dr. Muhammed El-Berri, İran Hz. Ömer'in katili Ebu Lü'lüe El-Mecusi adına inşa edilen türbeyi yıkana kadar Ezher alimleriyle İranlı yetkililerin bir araya gelmemesi gerektiğini söyledi.

İran tarafının İslami mezheplerin yakınlaşması için hiçbir adım atmadığını ve Şii alimlerin başta sahabiler olmak üzere Sünnilere hakaret etmeye devam ettiğini ifade etti.

İslam tarihinin adeletiyle ünlü halifesi Hz. Ömer'in katili Ebu Lü'lüe El-Mecusi adına İran'ın Keşan kentinde inşa edilen türbenin yıkılması yönünde daha önce de çağrılar yapılmıştı.

Hz. Ömer'i hançerledikten sonra kaçarken öldürülen veya bir rivayete göre yakalanacağını anlayınca intihar eden ve Medine'ye gömülen Ebu Lü'lüe Feyruz El-Mecusi adına inşa edilen türbe İslam Dünyası'ndan gelen tepkiler üzerine İran Hükümeti tarafından ziyarete kapatıldı.

Şiilerin bir kısmı "Baba Şucaeddin" dedikleri Ebu Lü'lüe'nin Medine'den kaçarak kurtulduğuna ve Keşan'da öldüğüne, adına inşa edilen simgesel mezarda gerçekten gömülü olduğuna inanmaktadır.

Iraklı Şii alim Hüseyin El-Müeyyid gibi bazı Şii alimler de sözkonusu türbenin mutlaka yıkılması gerektiğini söylüyor. El-Müeyyid, El-Cezire'ye verdiği bir röportajda "Bu kafirin kabrini korumak, Sünni-Şii yakınlaşmasını engelleyen kışkırtıcı davranışlardan biridir" demişti.

İHVAN'DAN HAMANEY'E MEKTUP

Müslüman Kardeşler Cemaati'nin Ürdün'deki siyasi kolu İslami Çalışma Cephesi Partisi ise Hamaney'e bir mektup göndererek Ebu Lü'lüe El-Mecusi türbesinin yıkılmasını istedi.

Parti Genel Sekreteri Hamza Mansur'un kaleme aldığı mektupta, Hamaney'in Hz. Ayşe'ye ve sahabilere dil uzatılmasının haram olduğu yönündeki fetvası övülerek, Hz. Ayşe'ye hakaret eden Kuveytli Şii alimi Yasir El-Habib'in yaptığının Peygamber Efendimiz'i ve Kur'an'ı hedef alan kampanyanın bir parçası olduğu dile getirildi.

Başta başkent Tahran olmak üzere Sünnilerin kendi camilerini yapmalarına izin verilmesini isteyen Mansur, İslam ümmetinin en hayırlı nesli olan sahabeye hakaretin Yasir El-Habib ile sınırlı olmadığını ve aynı şekilde bazı Şii kanallarında da sahabeye hakaret edildiğine işaret etti.

Müslüman Kardeşler Cemaati'nin Ürdün'deki lideri, tek bir Kur'an olduğunun ve onun da tahriften korunduğunun açıkça ilan edilmesini istedi.
HaBertaraf.com

Etiketler: Hz Ömer Müslüman Kardeşler Ezher Alimleri Cephesi Ahmed Tayyib Muhammed El Berri El Mecusi Hamaney

İran'da Sünnî, "Cündullah" örgütüne üye 4 militan yakalandı
12 Ağustos 2009
İstihbarat Bakanlığı, Sistan-Belucistan eyaletinin merkezi Zahidan kentinde Abdulmelik Rigi liderliğindeki örgüte üye, biri sorumlu dört kişinin ele geçirildiğini açıkladı.

Iraklı İşbirlikçi Şii lider El Hekim, Tahran'da öldü
İran'da akciğer kanseri tedavisi gören Irak İslami Yüksek Konseyi (IİYK) lideri İşbirlikçi Abdülaziz El Hekim'in, Tahran'da öldüğü bildirildi. 26.08.2009 haber101

Şii İran'da 12 Sünnî muhalif daha idama mahkum edildi
11 Temmuz 2009

Şii İran'da 'Sünnî 'Cundullah'' hareketine üye 12 kişinin idam cezasına çarptırıldığı bildirildi.

Devlet televizyonu, yargılanan 13 kişiden 12'sinin idama mahkum edildiğini bildirdi.

İdam cezası alanlar arasında örgütün lideri Abdulmelik Rigi'nin kardeşi Abdulhamid Rigi'nin de bulunduğu belirtilirken 13. kişinin 5 yıl hapse mahkum edildiği kaydedildi.

Pakistan'da üslenen örgüt, 2005 yılında 9, 2007'de 11, 2008'de 16 güvenlik görevlisinin öldürülmesi; 25 Mart 2008 tarihinde Bam-Kerman oto yolunun kapatılarak 22 kişinin öldürülmesi ve 6 kişinin yaralanması ile 28 Mayıs 2009'da 25 kişinin ölümü ve 119 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan cami bombalanması eylemlerini üstlenmişti.

Batı'nın müdahaleleri İran'ı bu hale getirdi
19 HAZİRAN 2009
İran'da Şah'ı iktidara getiren Batı destekli 1953 darbesinin İran'da seçim sonrası yaşanan kanlı gösterilerin asıl nedeni olduğunu belirten Kinzer, 'Bugün İran'da ne görüyorsak, nedeni dış güçlerdir' dedi.

Batı medyasının da iyi haber yapmadığını vurgulayan Kinzer, 'Olanı değil, olmasını istediklerini yansıttılar' diye eleştirdi. Kinzer, Tahran ziyareti öncesinde Akşam gazetesinden Şenay Yıldız'a konuştu... İşte can alıcı bir soru ve onun çarpıcı cevabı...

Batılı güçlerin İran'daki bu olaylarda sorumluluğu ne kadar?
Eğer Batılı güçler 1953'te İran'a karışmasalardı, İran'daki İslamcı hükümet oluşmaz, nükleer sorun ortaya çıkmazdı. Batılı güçler, İran'daki demokrasinin gelişimini durdurdukları için sorumlulukları büyüktür. Bugün İran'ın demokratik olmamasının temel nedeni dış güçlerdir. ABD ve özellikle İngiltere. Ben onları suçluyorum. Bugün İran'da ne görüyorsak, bunlara bizler 53 yılında sebep olduk. O zaman bu çok iyi anlaşılmadı ama müdahalenin etkileri uzun süre geçmedikçe anlaşılmaz. Geçen hafta yaşananlar tüm bu olanların sonucu. Ayrıca Bush etkisi de var. 'Bush'a nefretimi nasıl gösterebilirim? 'Onun en büyük düşmanlarından olan Ahmedinecad'a oy vererek' diye düşündü pek çok kişi. Buna dış dünya da katkıda bulundu ve İran'da ve dünyanın herhangi bir yerinde demokrasinin özendirilmesine karşı çok büyük bir tepki oluştu. Dış güçlerin bu durumda büyük sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.
milli gazete

İran Devrim Muhafızları: 'Gösteriler bastırılacak'
İran Devrim Muhafızlarının internet sitesinden yayımlanan açıklamada, cumhurbaşkanı seçimi dolayısıyla caddelere taşacak her tür protesto gösterisinin, "devrimci müdahaleyle" bastırılacağı belirtildi. Ülkenin en etkili askeri gücü olan Devrim Muhafızları'nın açıklamasında, "sabotaj ve isyan eylemlerinden kaçınılması" çağrısı yapıldı ve "direnenlerin İran'a karşı komplo içinde olmakla suçlanacakları" belirtildi. Açıklamada, protestoculara, Devrim Muhafızları'nın ve diğer güvenlik güçleriyle, disipline kuvvetlerin "devrimci müdahalesine hazır olmaları" uyarısı yapıldı. 22.06.2009 TAHRAN netgazete

Düşen uçakta ölen 168 kişinin uyruğu
15 Temmuz 2009
Yolcu listesinde Ermenilerce kullanılan isimlerin de olduğu, ancak bunların İran'daki Ermenilere mi yoksa Ermenistan'dakilere mi ait olduğu henüz bilinmiyor.

Sadece adları veya soyadları belli olan bazı yolcuların yabancı uyruklu olabileceği belirtildi.

Yolculardan 10'unun İran Judo Genç Milli Takımı sporcuları olduğu bildirilmişti.

Hazar Hava Yollarına ait 7908 sefer sayılı Tupelov tipi yolcu uçağı, Uluslararası İmam Humeyni Havaalanından kalktıktan 16 dakika sonra yerel saat ile 11.33'te Kazvin eyaleti sınırları içindeki Cennetabad köyü yakınlarında düşmüştü.

Sivil havacılık alanında ABD ve Batılı ülkelerin ambargo uyguladığı İran, uçak filosunu yenileyemiyor.

ABD'nin 1995'ten beri yürürlükte olan ambargosu, İran'a sivil ve askeri savaş uçağı satışı ile bunlara ait yedek parçaların teminini yasaklıyor.

İran'ın uçak filosunun bakım ve onarımının yabancı firmalarca yapılmasının yasaklanması da ambargo kapsamında yer alıyor. haber7

İran'da akşam namazı sırasında meydana gelen patlamada en az 15 kişi öldü....
28 Mayıs 2009
Akşam namazı sırasında meydana gelen patlamada en az 15 kişi öldü, 50 kişi de yaralandı. Ölü ve yaralı sayısının artmasından endişe ediliyor.

İran'ın resmi haber ajansı İRNA'nın bildirdiğine göre, Sistan-Belucistan eyaletinin Zahidan kentindeki bir camide şiddetli patlama oldu.

Patlamada ilk belirlemelere göre 15 kişi hayatını kaybetti, 50 kişi yaralandı.

Ülkenin doğusundaki Sistan-Belucistan eyaletinin Zahidan kentindeki Emir-el Muminin Camisi'nde meydane gelen patlamanın akşam namazı sırasında olduğu açıklandı.

Patlama sırasında caminin dolu olduğu ölü ve yaralı sayısının daha da artmasından endişe edildiği belirtildi. Aktifhaber

İran'da Uçak Kazası!
24 Temmuz 2009
İran'da bugün havalanına inerken pistten çıkan uçağın özel Aria havayollarına ait olduğu bildirildi.

Resmi haber ajansı IRNA, özel Aria Havayolları'na ait yolcu uçağının ülkenin kuzey doğusundaki Meşhed kenti havalanına inişi sırasında tekerleklerinin alev aldığını belirtti.

Bunun üzerine pistten çıkan ve pistin kenarındaki duvarlara çarpan uçağın pilot kabininde de yangın çıktığı kaydedildi.

Uçağın nereden gelmekte olduğu, kaza sırasında uçakta kaç kişi bulunduğu konusunda bilgi verilmedi.

İlk haberlere göre kazada en az 17 kişi öldü.

İran'da 15 temmuz'da bir yolcu uçağının kalkıştan hemen sonra düşmesi sonucu uçaktaki 168 kişi ölmüştü. aktifhaber

İran'da helikopter düştü: 3 ölü

İran'da, bir polis helikopterinin düşmesi sonucu 3 kişi yaşamını yitirdi.

10 Ağustos 2009
haber7

İran: Kayıp 18.5 milyar Dolar'ımıza Türkiye el koydu
İranlı yetkililerin, Uluslararası Para Fonu'na (IMF) bir mektup yazarak Türkiye'ye getirildiği iddia edilen 18.5 milyar dolarlık paranın araştırılmasını istedikleri bildirildi. Dow Jones'un Daily Telegraph gazetesine dayandırarak verdiği habere göre, İranlı işadamı İsmail Seferyan-Nasab'ın parayı Almanya üzerinden Türkiye'ye getirdiğini iddia etmesiyle konunun merak uyandırdığı, Nasab'ın avukatının, paraya geçen Ekim ayında gümrük yetkililerince el konulduğunu söylediği hatırlatıldı. Habere göre avukat, paranın devlet kasasına koyulduğunu iddia etti. 18.09.2009 İSTANBUL netgazete

İran savaş uçağı, gösteri uçuşu esnasında düştü
22 Eylül 2009
İran ordusuna ait bir savaş uçağının gösteri uçuşu sırasında yere çakıldığı bildirildi.
İran'ın resmi haber ajansı İRNA, İran-Irak savaşının ba şlangıcının yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen tören sırasında gösteri uçu şu yapan uçağın başkent Tahran yakınlarındaki bir tarım alanına düştüğünü bildirdi.
Düşen uçağın tipi ve kazada ölen olup olmadığına dair bilgi verilmedi.
netgazete

04 Kasım 2009
İran'da Deprem
İran'da, sabaha karşı meydana gelen depremde 209 kişinin yaralandığı bildirildi.

Tahran Üniversitesi Jeofizik Enstitüsü, ülkenin güneyindeki Bender Abbas kentinde yerel saat ile 02.56'da Richter ölçeğine göre 4,9 büyüklüğünde bir sarsıntı kaydedildiğini açıkladı.

Merkez üssü Bender Abbas yakınları olan depremin, Geşm adası ve çevresinde de hissedildiği belirtildi.

İran'ın resmi haber ajansı İRNA, halk arasında paniğe neden olan depremde can kaybı olmadığını bildirdi ve yaralılardan sadece 38'inin yatarak tedavi gördüğünü duyurdu
aktifhaber

04 Kasım 2009
İran'da Deprem

İran'da, sabaha karşı meydana gelen depremde 209 kişinin yaralandığı bildirildi.

Tahran Üniversitesi Jeofizik Enstitüsü, ülkenin güneyindeki Bender Abbas kentinde yerel saat ile 02.56'da Richter ölçeğine göre 4,9 büyüklüğünde bir sarsıntı kaydedildiğini açıkladı.

Merkez üssü Bender Abbas yakınları olan depremin, Geşm adası ve çevresinde de hissedildiği belirtildi.

İran'ın resmi haber ajansı İRNA, halk arasında paniğe neden olan depremde can kaybı olmadığını bildirdi ve yaralılardan sadece 38'inin yatarak tedavi gördüğünü duyurdu aktifhaber

İran'da Nükleer Fizikçi'ye Suikast
13 Ocak 2010
Ana Haber

İran'ın başkenti Tahran'da bir bombanın uzaktan kumandayla patlatılması sonucu Nükleer bir fizikçi yaşamını yitirdi

Tahran Genel Savcısı Abbas Caferi Devletabadi, bu sabah başkentte bir bombanın uzaktan kumandayla patlatılması sonucu yaşamını yitiren Prof. Dr. Mesud Ali Muhammedi'nin, Tahran Üniversitesi ve Malik Eşter Üniversitesi'nde öğretim üyesi olduğunu açıkladı.Devletabadi, "Prof. Dr. Muhammedi, nükleer enerji uzmanıydı. Saldırıyı gerçekleştirenler ya da herhangi bir zanlı henüz yakalanmış değil" dedi.

YABANCI ÜLKELERE SUÇLAMA

Bu arada İran, nükleer fizikçi bilim adamına suikast düzenlenmesinde yabancıların rolü olduğunu ileri sürdü.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, nükleer fizikçi Prof. Dr. Muhammedi'nin bombalı saldırıda öldürülmesinin arkasında ABD ve İsrail ile onların yerli işbirlikçilerinin bulunduğuna dair ipuçları olduğunu söyledi.

Saldırıyı şiddetle kınadıklarını belirten Mihmanperest, "Atom uzmanlarının bu tür terör saldırılarıyla ortadan kaldırılması, bilim ve teknolojideki gelişmeyi durduramayacak. Yeni nesil, ilim ve kültür ateşinin sönmesine izin vermeyecek" diye konuştu.

İŞTE BU GÖZDEN KAÇIYOR
Burç Aka
09.02.2010
Yaşanan son gelişmeler ışığında Ortadoğu’da yeni bir savaş ihtimalin hiç olmadığı kadar güçlendiğini söyleyebiliriz. İlkan Ceylan 7 Şubat 2010 tarihli “İsrail İran’a Saldıracak mı?” başlıklı analizinde bölgede son bir haftada yaşanan gelişmelerin savaş riskinin arttığına dikkat çekti.

Bu analizde ise bölgede savaş ihtimalini güçlendiren önemli bir sorunu ele alacağım: Çin – ABD arasındaki küresel rekabet.

21. yüzyıla girildiğinde, Dünya Bankası 2000 verilerine göre, ABD dünya üretiminin yaklaşık %28’sini kendi topraklarında yapıyordu. Öyle ki, Japonya, Almanya ve Fransa’nın o yıllardaki dünya üretimindeki toplam payı ABD’ninki kadardı. Ayrıca, kendi toprakları dışında yaptığı üretim de işin içinde katıldığında, ABD’nin dünya üretiminin %70 – 75’ini elinde tuttuğu konusunda bir genel bir kanı vardı.

Öte yandan, yüzyılın başında Çin dünya üretimindeki payıyla (yaklaşık %3) ve büyüme oranıyla (yaklaşık %8.5) uluslararası sistemde sivrilmekteydi. Çin ilerleyen yıllarda göstereceği ekonomik performansla ABD’ye alternatif olma sinyali veriyordu.

Nitekim, 2008 verilerine bakacak olursak Çin % 9 büyüme sağlarken dünya üretimindeki payı yaklaşık %6.5 oldu. Aynı yıl ABD %1 büyürken, dünya üretimindeki payı %23’e geriledi. Kısaca söylemek gerekirse, 2000’den bu yana Çin dünya üretimindeki payını yüzde yüz artırırken, ABD dünya üretimindeki payından yaklaşık %20 kaybetmiştir.

Dünya’nın 2025- 2030 senaryolarının nasıl olacağına ilişkin yapılan simülasyon çalışmalarında, Çin’in dünya üretimi içinde en paya sahip olacağına dair görüş birliği var. Bu çalışmalara göre, ABD ikinci sıraya düşecek, üçüncü sıra ise Hindistan’ın olacak. AB, Rusya ve -hatta bazı uzmanlara göre ise Brezilya- dünya üretiminde 4. ve 5. sıra için yarışacaklar.

Bu ekonomik verilerin Ortadoğu’da savaşı nasıl etkileyebileceğini tartışalım.

Malumunuz ABD ve Çin ekonomileri birbirine göbekten bağlıdır. Şöyle ki, Çin’in en büyük pazarı ABD’dir. Bu pazarda tüketim rakamlarının aşağı düşmesinden en büyük zararı Çin ekonomisi görecektir. Keza, Çin ABD hazine kağıtlarına yatırım yaparak ABD bütçe açığını finanse etmektedir. Ancak, bu karmaşık ilişkiler ileri sürülerek, Çin-ABD arasında ortaklaşmadan bahsetmek de mümkün değildir.

2025 -2030 yılları arasında uluslararası sistemin en büyük gücü olma imtiyazını kaybetme riskiyle karşı karşıya olan ABD’nin Çin’in sürekli artan gücünü sınırlandıran akılcı bir stratejiye ihtiyacı olduğu aşikardır. ABD’nin mevcut ilişkilere minimum zarar vererek Çin’in büyümesini sınırlandırmasının yolu da İran’a müdahaleden geçmektedir.

Neden İran’a müdahale?

Öncelikle, ABD’nin İran’a enerji ihtiyacı için müdahale edeceği argümanının rasyonel olmadığının altını önemle vurgulamak gerekir. Ortadoğu petrollerinin ABD üretimindeki payı yüzde 10 -12 civarındadır. ABD’nin Ortadoğu petrollerine ihtiyacı nedeniyle İran’a müdahale edeceğini iddia etmek basmakalıp bir argümandır. Eğer petrol ihtiyacı nedeniyle bir müdahale olsaydı, ABD’nin Chavez iktidarına karşı Venezüella’ya müdahalesi daha makul olmaz mıydı?

ABD İran’a bir şekilde müdahale etme zorunluluğunun altında iki temel neden var. İlk neden OPEC’in ikinci petrol üreticisi olan İran’ın en ayrıcalıklı müşterilerinden birisinin Çin olmasıdır. Örneğin, Çin, petrol ihtiyacının yüzde %14ünü karşılayan İran ile 17 milyar varillik kapasiteye sahip olan bir petrol rezervi için 100 milyar dolarlık yatırım anlaşması yapmıştır. (İran- Çin ilişkisini sadece petrol ticareti çerçevesinde düşünmek hatalıdır. Ali Ekber Salehi’nin 2004 yılında “Biz Çin’le birbirimizi tamamlayan iki ülkeyiz. Onlar sanayiye sahip, biz enerjiye sahibiz” açıklaması ilişkilerin derinliğini göstermektedir.)

Ortadoğu’dan, özelde İran’dan, Çin’e doğru hareket eden her petrol tankeri Çin’in en büyük küresel güç olmasına hizmet ederken, ABD’nin küresel gücüne darbe vurmaktadır. Bu bağlamda, ABD açısından rasyonel olan strateji Ortadoğu petrol trafiğini kontrolü altına almaktır. ABD’nin bölgedeki petrol trafiğini kontrol altına almasının yolu İran’ın kontrol altına alınmasına bağlıdır. (Bu kontrol ister rejim değişikliği ister askeri müdahaleyle olabilir.)

İkincisi ve daha önemli neden Çin’in Ortadoğu’nun en büyük petrol müşteri olmasıyla petrol kontratlarının ABD doları dışında bir başka para cinsinden yapılması ihtimalidir. Dünya petrol tüketiminde genel eğilim şöyledir: ABD (%26), AB (%16), Çin (%9), Rusya (%7). Anlaşılacağı üzere, petrol fiyatlarında bir dolarlık artıştan en fazla etkilenen ülke ABD’dir.

Çin’in sürekli artan petrol talebi, petrole olan toplam talebi artırmaktadır. Bu nedenle, petrol fiyatlarının yakın bir gelecekte hızla yükselmesi yüksek ihtimaldir. Bu durum ABD ekonomisini olumsuz etkileyecek, doların değer kaybına yol açacak ve dolayısıyla petrol üreticilerinin yeni bir döviz cinsinden petrol kontratları yapmaları için meşru zemin doğacaktır. ABD sadece petrol kontratlarının ABD doları cinsinden yapılmasını sağlamak için bile Ortadoğu’ya yani İran’a müdahale etmek zorundadır.

Sonuç olarak, Ortadoğu’da İran – İsrail/ABD arasında çıkabilecek savaşının perde arkasına bakılırken uluslararası sistemi derinden etkileyen Çin –ABD rekabetinin etkisi göz ardı edilemez. Elbette Çin- ABD rekabeti Ortadoğu’da yaklaşan bir savaşın tek nedeni değil. Örneğin, nükleer silahlar üzerinden bir başka analizi gelecek yazımda sizlerle paylaşacağım.

Not: Bu yazı temenni değil tespitler içerdiğini okuyucularımızın yüksek dikkatine sunarım.
Odatv.com

İran'da 4 Kürt militanı öldürdü
21 Şubat 2010
İran'da Kürt Örgütü Komala'ya üye dört kişinin öldürüldüğü bildirildi.
İran'ın resmi haber ajansı İRNA, Batı Azerbaycan eyaletinde yaklaşık iki ay önce üç güvenlik görevlisini pusuya düşürerek öldüren militanlardan dördünün, bu sabah aynı eyaletteki çatışmada öldürüldüğünü duyurdu.
Komala örgütünün zaman zaman ülkenin batı bölgelerinde eylemlerde bulunduğu belirtildi. haber101

Şii Alim:Sünni Camileri Yıkın
09 Ocak 2010
Ana Haber
Irak işgaliyle birlikte İran dan da ciddi destek gören Şii din adamları ve örgütleri karşılarında tasfiye edilmesi gereken en önemli unsur olarak ne yazık ki Ehli Sünneti gördüler.

Tarihten günümüze gelinceye kadar ellerine geçen ilk fırsatta İslam Medeniyetinin ve insanlığın bereket toprağı olan Bağdat’ta eşine rastlanmayan vahşet, etnik temizlik ve zulme tanık olduk. İşte bu video da bunun sadece bir örneği…
http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=-4220859529819827464

İşte 2003 işgalinin ardından birçok noktada Irak’a hakim olan Şii din adamlarından Yasir Habib adlı bir şahsın Ehli Sünnete ait camilere ait serdettiği cümlelere bakınız! Şii din adamı: “Sözde Irak Müslüman Alimler Heyeti denilen küfür, münafık ve fesat örgütüne (yani sünniler)ait camilerin yıkılması gerekir! Kesinlikle bu meseleden tavizsiz bir şekilde vazgeçmemek gerekir….” Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta işgale karşı ve işgalin hegemonyasındaki siyasi sürece karşı çıkan Sünniler yoğunlukta olmak üzere diğer işgal karşıtı oluşumları da bünyesinde barındıran Irak Müslüman Alimler Heyeti (Heyetül Ulema) adlı oluşumun başta bu tür Şii din adamları olmak üzere bir çok kesim tarafından hedef gösterilmesidir.
TÜRKİYE KAMUOYUNDA YAYIMLANAN Şİİ KAYNAKLI HABER SİTELERİNDE Irak Müslüman Alimler Heyetinin hedefe oturtulmasının, Şeyh Haris ed Dari adlı başkanlarının karalanmasının arkasında yatan yegane sebep budur! Zira Şeyh ed Dari ve Irak Müslüman Alimler Heyeti mezhepçi, federalizm yanlısı, eli kana bulaşmış örgütlerden ve işgalcilerle birlikte çalışan taraflardan kendisini uzak tutarak Irak’ın birlik, bütünlük ve bağımsızlığı için mücadele etmektedir.

İşte bu mücadelesinde de Irak’ta yaşanan -tıpkı bu videoda açıkça görüldüğü gibi-Şii din adamları tarafından fitili ateşlenen, direk hedef gösterilen ve yüzlerce Sünni camisinin yok edilmesine, alimlerin, şeyhlerin, müezzinlerin ve masum insanların kaçırılarak işkence ile katledilmesine dair haberlerin TÜRKÇE OKUYUCULARDAN GİZLENMESİ için belirli kesimler telaşla haberler yayımladılar. Ancak hiçbir şekilde inkar edilemeyecek bizzat Şiilerin önde gelen din alimleri tarafından söylenen, yazılan ve yayımlanan kitaplar, videolar ve vesikalar IRAK’TA MEZHEP FİTNESİ denilen mefhumun taraflarının kimler olduğunu, gerçekten SÜNNİ KESİMLERİN NASIL TASFİYE EDİLDİĞİNİ gözler önüne sermektedir.

İran'ın astığı PKK'lı sayısı 30'u buldu
İran Sınır Güvenlik Birlikleri Komutanı Tümgeneral Rahim Khorş idvand, PKK/PJAK'a yönelik operasyonların aralıksız devam edeceğini açıkladı.İran'da "idam" cezasına çarptırılan PKK/PJAK mensubu sayısının 30'a ulaştığı bildirildi. haber1001

Cenneti'den çok konuşulacak sözler



İran Anayasa Koruyucular Derneği Başkanı Ayetullah Ahmet Cenneti, Hamaney'in İran'ın dini liderliğine Allah tarafından görevlendirildiğini iddia etti.

Kum şehrinde gerçekleştirilen, (12 İmam inancına göre) “Beklenen Mehdi”nin doğumu münasebetlerinde konuşan Ayetullah Ahmet Cenneti, İran devriminin ve bekasının Allah tarafından korunduğunu dile getirerek, “İçerden ve dışarıdan pek çoğu istemese de 21 yıl önce Hamaney liderliğe geldi. O zor günler de bir varlık oldu ve o ilahi bir misyon taşıyor.” dedi.

Ayetullah Cenneti, beklenen Mehdi'nin henüz ortaya çıkmadığını söyleyenlere karşılık olarak “Bazı kişiler Mehdi ile bir araya geldi ve ben onlardan bir tanesiyim.” cevabını verdi.

Ayrıca Mehdi'nin yokluğunda Şiileri Hamaney'e tabi olmaya davet eden Cenneti, Hz. Ali'nin misyonunu hatırlatarak, “İmam Ali olmasaydı bugün İslam'dan hiçbir iz kalmazdı.” dedi.
29 Temmuz 2010
Habertaraf

Suikastta 3 ülke 3 rol aldı
4 Aralık 2010
Tahran'da 29 Kasım'da nükleer çalışma yapan bilimadamlarına yönelik saldırılarla ilgili olarak bir grup zanlı yakalandı.

Yakalanan kişilerin CIA, MOSSAD ve MI6 servislerince eğitildiklerini itiraf ettikleri açıklandı.İran'da nükleer bilimcilere yönelik saldırılarla ilgili bir grup zanlının yakalandığı bildirildi.
İran'ın resmi haber ajansı IRNA'nın haberine göre, İstihbarat Bakanı Haydar Muslihi, Şehit Beheşti Üniversitesi'nde görevli bilimadamları Mecid Şehriyari ve Feridun Abbasi'yi hedef alan saldırılarla bağlantılı olan bir grup teröristin yakalandığını söyledi.

Muslihi, yakalanan kişilerin ABD, İsrail ve İngiltere istihbarat servisleri tarafından terör saldırıları için eğitildiklerini itiraf ettiklerini bildirdi.

''CIA, Mossad ve MI6 son terör saldırılarında rol aldılar'' diyen Muslihi, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) İran'daki nükleer tesislerde denetim yapmak için gönderdiği müfettişlerden casus olanların dışarı bilgi sızdırdığını ileri sürdü.

BM'nin İran'a yönelik yaptırım kararlarında bazı nükleer bilimcilerin yasaklı kişiler listesinde yer aldığını hatırlatan Muslihi, BM'nin bu konuda açıklama yapması gerektiğini ifade etti.

Tahran'da 29 Kasım'da düzenlenen eşzamanlı saldırıların ilkinde Şehriyari hayatını kaybetmiş, eşi ve şoförü yaralanmıştı. İkinci saldırıda ise Abbasi ve eşi yaralanmıştı.
haber10

İran'da Şii camisine feda eylemi
15 Aralık 2010
İran'ın güneydoğusundaki bir Şii camisine yapılan çifte feda eyleminde en az 38 kişinin öldüğü bildirildi. El Arabiye televizyonu feda eylemini Sünni Cundullah örgütünün üstlendiğini açıkladı

Sistan-Belucistan eyaletinin merkezi Zahidan'daki İmam Hüseyin Camii'nde bu sabah meydana gelen iki ayrı patlamada onlarca kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi de yaralandı.

Görgü tanıklarına dayandırılan haberde, patlamalardan ilkinin cami yakınlarında, ikincisinin ise camide "Aşure Günü" öncesi düzenlenen anma törenlerine katılan Şii cemaat arasında meydana geldiği belirtildi.

İran'ın resmi haber ajansı IRNA'ya konuşan adli tıp yetkilileri, patlamalarda en az 38 kişinin öldüğünü ifade etti.

AFP haber ajansı, patlamalarda, 50'den fazla kişinin de yaralandığını bildirdi. Sıradışı

İran'da Cundullah üyesi olduğu iddiasıyla 11 Sünnî Müslüman idam edildi
20 Aralk 2010

İran'ın resmi haber ajansı IRNA, "bombalama, terör eylemleri, adam öldürme, silahlı uyuşturucu kaçakçılığı, ülke güvenliği aleyhinde faaliyette bulunma suçlarından idama mahkum edilen Cundullah üyesi olduğu iddiasıyle 11 Sünnî Müslüman cezalarının bugün Zahidan'daki cezaevinde infaz edildiğini" duyurdu.

Sistan-Belucistan eyaletine bağlı Çabahar kentinde 15 Aralıkta Kerbela şehitlerinin yas törenlerine katılanları hedef alan eylemde 35 kişi hayatını kaybetmiş, 95 kişi de yaralanmıştı. Eylemi Cundullah üstlenmişti. eylemle ilgili 9 kişinin yakalandığı açıklanmıştı. Sıradışı

Son İran Şahının Küçük Oğlu da İntihar Etti
5 Ocak 2011
Son İran Şahı’nın küçük oğlu Ali Rıza Pehlevi, Boston’daki evinde intihar etti.

1966 doğumlu Ali Rıza Pehlevi, babası İslam Devrimi sırasında sürgüne gittiğinde 13 yaşındaydı.
Pehlevi’nin büyük ağabeyi, İnternet sitesinde yaptığı açıklamada, kardeşinin küçük yaşta babasını kaybetmesinin verdiği acı ve İran’ın geleceğiyle ilgili duyduğu kaygılar nedeniyle uzun bir süredir depresyonla mücadele ettiğini bildirdi.

Boston polisi, 44 yaşında bir kişinin evinde kendini silahla öldürdüğünü bildirmiş, ancak kimliğini açıklamamıştı.

Şah Muhammet Rıza Pehlevi, İran’dan ayrıldıktan bir yıl sonra 1980 yılında sürgünde yaşadığı Kahire’de kanser hastalığından ölmüştü. Babasının ölümünden sonra Amerika’ya yerleşen Ali Rıza Pehlevi, Princeton ve Columbia üniversitelerinde öğrenim görmüş, Boston’daki Harvard Üniversitesi’nde de eski İran araştırmaları ve filolojisi alanında doktora yapmıştı.

Ali Rıza Pehlevi’nin kardeşi Leyla da, 2001 yılında Londra’da bir otel odasında ölü bulunmuştu. 31 yaşında ölen Leyla Pehlevi’nin ölümcül dozda ilaçla birlikte kokain aldığı saptanmıştı.
Voanews

ABD çekilecek meydan İran'a kalacak...
Mehmet Ali BİRAND
mabirand@e-kolay.net
21 Ocak 2011 -

Bu sabah İstanbul'da 6 ülke temsilcisi Çırağan Sarayı’nda bir araya geliyor. Katılımcılar nükleer kulübün önde gelen ülkeleri ve aynı zamanda BM Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri: ABD, İngiltere,Fransa, Çin ve Rusya. Bir de Almanya var, ancak onun tek niteliği zengin bir Avrupalı olması. Bu guruba, Avrupa Birliği temsicisi Ashton da katılacak.

Masanın karşısında ise, tek başına İran oturacak.

Herkes İranlıya çok kızgın. Zira, büyük ağabeylerinden izin almadan nükleer enerji geliştirmeye çalışıyor. Daha da önemlisi, hepsi Tahran'ın bir süre sonra nükleer bomba da geliştirmesinden kuşkulanıyor. İran ne kadar itiraz etse de sabıkalı sayıldığından dolayı, kimse iyi niyetine inanmıyor. Bu toplantı da bir nevi hesap sorma ve nükleer silah yapmayacağı konusunda İran’dan güvence almaya yönelik.

İran eline geçen tarihi fırsatı değerlendirmek istiyorTartışmaların su yüzüne vuran yanı Nükleer pazarlık olsa da asıl konu bambaşka.
ABD, yakında Irak'tan çekilecek. Hatta bir süre sonra Kuveyt'teki güçlerini dahi çıkaracak. Bu olasılıkta da ortaya büyük bir boşluk çıkacak.
İşte İran'ın eline geçen büyük fırsat bu. Zira, ABD' nin bölgeden çıkmasından sonra, nükleer güç sahibi bir İran, hemen bu boşluğu dolduracak ve Irak ile oluşturacağı “Şii ittifakı” sayesinde bölgenin tek patronu olacak.
- İstediği anda körfezi kapatıp, Arap dünyasının petrolünün dışarıya çıkmasını engelleyebilecek.
- Başta Suudi Arabistan olmak üzere, bölgedeki tüm Sunni Arap Ülkelerini etkileyebilecek bir konuma girecek.
İşte pazarlığın perde arkasında gerçekte böylesine hayati gelişmeler yatıyor.

Masa etrafındaki herkesin başka bir hesabı var...

Bu tartışmalar bir yerde, 2020'lerden sonra Orta Doğu'nun kimler tarafından ve nasıl kontrol altına alınacağını ortaya çıkaracak.
Bölge'nin gücü İran mı olacak? Yoksa, ABD ve Avrupalı dostları mı? Veya tek başlarına, olmazsa birlikte hareket edecek olan bir Çin- Rus ittifakı mı?
Salondaki oyuncular bunlar...Bir de salonun arkalarında oturan ve dolaylı şekilde bu gelişmelere etki yapmak isteyen, kaygılı gözlemciler var. Bunların başında Türkiye ve Suudi Arabistan geliyor. Onların ardından da körfez ülkeleri, Mısır ve Ürdün.
Ancak, masanın etrafında oturup, sanki müttefikmiş gibi davranan ve İran'ı yola getirmeye çalıştığını ileri sürenlerin kafalarının ardında da farklı hesaplar var.
Biraz basitleştirerek ve şablonlaştırarak bakarsak, şöyle bir manzara ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.

Türkiye ne istiyor, ne istemiyor?

Türkiye, kendi bölgesinde böylesine bir pazarlık sürecinde, bu tartışmaların dışında kalamazdı. Nitekim, başından itibaren işin içine girdi. Belki ilk aşamalarda kendini biraz fazla İran'dan yana konumlandırdıysa da, son dönemlerde daha bir durağan oyuncu pozisyonunda.
Stratfor adlı jeopolitik konular uzmanı sayılan haftalık yayında, George Friedman' ın bir değerlendirmesini okudum. Çok özet ve çok iyi hazırlanmış bir yazıydı.
Buna göre, Türkiye' nin istedikleri şöyle sıralanıyor:
1) ABD' nin Irak'tan çekilmesini kolaylaştırmak.
2) İran'ın, Irak üzerinde tam bir kontrol kurmadan, genel çıkarlarının ve beklentilerinin karşılanması. Yani kısıtlı bir etkinlikle yetinilmesi.
3) Suudi Arapları, İran'ın bölgede bir tehdit oluşturmayacağına ikna etmek ve bu konuda bir nevi güvence sağlamak.
Türkiye' nin bir de istemedikleri var:
1) Türkiye, İran' da savaş çıkmasını ve bölgede yeniden bir kaosun çıkmasını kesinlikle istemiyor.
2) Türkiye, Araplarla İran arasında bir seçim yapmak istemiyor.
3) Türkiye, İran'ın bölgede hegemonya kurmasını, Arap petrolünü kontrol altına almasını, nükleer bir güç durumuna girmesini kesinlikle istemiyor.
Tabii bu noktada ortaya son derece önemli sorular da çıkıyor:
Bu hedeflerine ulaşabilmek için Türkiye, risk almaya, gerektiğinde askeri gücünü kullanmaya hazır mı?
Türkiye geleceğin Orta Doğusunda, son derece kaygan bir zeminde, çok zor ve her an aleyhine dönebilecek bir oyunda, kendine güvenli bir yer oluşturmaya çalışıyor.
Posta

'Bakü, Tebriz, Ankara'
Masum EKİNCİ
masumekinci@yahoo.com
15 Eylül 2011

Ortalık yine toz duman.

Ortadoğu ve İsrail’e odaklanan Türkiye, yanıbaşında İran’daki çok önemli gelişmeleri ıskalıyor gibi.

Biliyorum ki, Dışişleri ve MİT, İran’daki gelişmeleri, özellikle Tebriz merkezli Türk hareketleri yakından izliyor, detaylı raporlarla hükümete iletiyor.

Ancak, Tahran yönetimi ile yürütülen PKK karşı işbirliğini sabote etmemek için, Ankara şimdilik sessiz kalmayı tercih ediyor.

Iskalamaktan kastım bu.

Belki bu doğru bir taktik ama Ankara’dan gelecek ufak bir açıklama bile orada yaşayan Türkleri müthiş mutlu edecek, moral verecek.

Bunun göz ardı edilmemesi gerekir diye düşünüyorum.

Geçen sene “İran Türkleri ve Tebriz'in devrimciliği” ismiyle İran üzerine bir yazı yazmış ve orada yaşayan Türklerin durumuna dikkat çekmeye çalışmıştım. (http://www.antigazete.com/yazar_yazilari.php?yazi_no=274)

Türkiye’den sonra en çok Türkçe konuşulan bu komşu ülkedeki kardeşlerimizi ihmal ediyoruz ve işin daha kötü tarafı bu durumun farkında bile değiliz.

Aramızda sadece kan bağı değil gönül bağı da olması gereken bu kardeşlerimiz üzerine oynanan oyunlar isim değiştirerek sürüyor.

Ülkenin kuzeyinde yaşayan on beş milyona yakın Türk şimdi ata topraklarından değişik bir taktikle sürülmeye çalışılıyor.

Bunun için, pek çoğumuzun ismini bilmediği Urmiye Gölü, İran yönetimi tarafından bilinçli olarak kurutuluyor. Hatta bu işte o kadar kararlılar ki, kağıt 50 bin Riyalin arka yüzündeki İran haritasından Urmiye Gölünü şimdiden kaldırmışlar.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Ne var bunda, bir göl kurudu diye milyonlarca insan niye topraklarını terketsin”

Hemen anlatayım.

Urmiye, Van Gölü’nden sadece 150 kilometre uzakta. (Gölün batısındaki Urmiye ve doğusundaki Tebriz şehirlerinde yaşayanların büyük çoğunluğu Türk)

İran'ın en büyük, tuz rezervi bakımından da dünyanın ikinci büyüğü olan Urmiye Gölü'ndeki suyun yüzde 60'ı son 10 yıl içinde kurumuş durumda. Urmiye Gölü’ne akan nehirlerin üzerine onlarca baraj inşa edilmiş. Bu da gölün su seviyesinin düzenli olarak her gün azalmasına yol açıyor. Uzmanlara göre önlem alınmaması halinde birkaç yıl içinde göl tuzlu bir kara parçasına dönüşecek.

Suyun büyük oranda azalması tuz oranını yükselterek litre başına yüzde 33’e çıkarmış durumda. Dünyanın en alçak noktası olarak bilinen Ürdün’deki Ölüdeniz'de bile ortalama tuz oranı yüzde 30’un altında ölçülüyor.

Suyun azalması gölün kurumasının kısmi bir nedeni olarak görülse de uzmanlar çevrede kurulan barajların temel neden olduğunu belirtiyor. Gölün kuruması sadece İran’ın kuzeyini değil aynı zamanda Türkiye ve Azerbaycan üzerinde de olumsuz etkilere yol açacak.

Gölün tamamen kuruması halinde, göl tabanında açığa çıkacak tuzlar rüzgarla bölgeye savrulacak. Bunun sonucunda da, bölgenin ekosistemi alt üst olacak, tarım ve hayvancılık sektörü tamamen bitecek ve bölgedeki çoğu Türk 15 milyon milyon insan evini, topraklarını terk etmek zorunda kalacak.

Orada yaşayanlar, yakındaki nehirlerden göle su akıtılmasını istiyorlar.

Gölün kurumasını bilinçli bir şekilde engellemeyen İran yönetiminin bu tehlikeli oyunun sonucunda Urumiye Gölü'nün iki seneye kadar kuruması bekleniyor.

Son aylarda, özellikle Urmiye ve Tebriz kentlerinde onbinlerce insan düzenledikleri protestolarla bu çölleşme operasyonlarını engellemeye çalışıyorlar. Bölgeden gelen haberlere bakılırsa şimdiye kadar çok sayıda protestocu tutuklandı, yüzlerce kişi de yaralandı.

Protestoların başlamasına sebep olan ana etkense, Urmiye Gölü’nü kurtarma projesine İran Meclisi gündemine alınmasının bile red edilmesi oldu. Red oyu verenlerden 16'sının ise Azerbaycan milletvekilleri olması Türklerin sabrını taşıran son damlaydı.

Bütün bu gelişmelerin ardından hız kazanan protestolar için sokaklar tehlikeli olunca devreye Traktör girdi.

Şimdi, Traktör’de ne diye soranlarınız olabilir.

Onu da açıklayalım.

Taraftarı “Kızıl Kurtlar” olarak bilinen, kırmızı-beyaz renklere sahip resmi adı Traktorsazi Tabriz kısa adı Traktör olan bu futbol takımı, İran Türkleri arasındaki birliği sağlamada en önemli faktör.

Adını Tebriz'deki İran’ın en büyük traktör fabrikasından alan, yaşarken efsane olan bu takım, deplasmanlar dahil her karşılaşmasına ortalama 80 bin seyirci topluyor.

Traktör’ün maçlarındaki Türkçe sloganlar aslında herşeyi anlatıyor.

“Tebriz-Bakü-Ankara - Biz hara, Farslar hara”

“Ya ya ya, şa şa şa, Azerbaycan çok yaşa”

“Azerbaycan bir olsun / Merkezi Tebriz olsun”

“Türk dilinde medrese, olmalı herkese”

“Azerbaycan var olsun, istemeyen kör olsun”

Ebülfez Elçibey’in, “Milletime sözüm var, Güney Azerbaycan azat olmadan sakallarımı kesmeyeceğim” dediği bu bölgenin insanları Traktör’ün her maçından sonra özellikle Urmiye Gölü ile ilgili ses getiren gösteriler düzenliyorlar.

Geçen hafta sonu Traktör’ün 3-2 galip geldiği İstiklal-Traktör maçı sonrası yine benzer görüntüler geldi. Hem de Tahran’dan. Hatta Tahran Üniversitesi önündeki İran bayrağı indirilip yerine Traktör takımının flaması asıldı. (İstiklal İran'ın en güçlü ve en köklü takımlarından birisi. Bu maça kadar İran Şampiyonlar Ligi’nin birinci sırasında bulunan İstiklal aldığı yenilgiden sonra ikinci sıraya inerken, Traktör’se liderliğe yükseldi. Bu maça yüklenen önem, İstiklal’in önemli bir Fars takımı olması ve yıllardır İstiklal takımının resmi internet sitesinde Traktör takımına ve Türklere ağır küfürler yazılmasından kaynaklanıyor)

Daha önce demiştik, “Görünen o ki, İran’da genel olarak yönetimlere karşı çok da agresif olmayan Türk toplumu üzerine kurulan baskıcı ve küçümseyici tablo kum saatindeki akışı daha da hızlandırıyor.

Son söz, önümüzdeki çok da uzun olmayan zaman diliminde İran büyük gelişmelere gebe. Ben derim ki özellikle Tebriz’i ve burdaki hareketlenmeleri yakından takip edin.”

Tarih boyunca İran devrimlerinin hepsinde Tebriz şehrinin etkili rol oynaması daha doğrusu Tebriz olmadan hiçbir değişimin gerçekleşmeyeceğini bilen yönetim karşıtları, Türk isyanını nihayet görmüş olmalılar ki değişim umudu yeniden yükselmeye başladı. Türklerin yaptığı her şeyden korkan bazı çevreler hariç, Fars aydınlarının çoğu Türk hareketlenmesine destek çağrılarını üst perdeden olmasa da yapıyorlar.

Muhalif tüm iletişim araçlarında Hameney'in kaderinin de artık Türklerin elinde olduğu yazılırken, Meşrutiyet Devriminin sembol ismi Türk Sattar Han'ın Tahran'daki mezarına ziyaretçi akını ve çiçek yağdırılması da oldukça anlamlı olsa gerek.

Sattar Han

Büyük devlet olmak, “Yurtta sulh, cihanda sulh” gibi Atatürk’e ait olmadığına inandığım sığ bir slogana sığınıp dünyadaki gelişmelerin dışında kalmakla olmuyor.

Ortadoğu, Afrika, Balkanlar, Kafkasya bizim stratejik hamleler yapacağımız alanlar olsun ama bize “Abi” gözüyle bakıp, zaman zaman sadece bir ses bekleyen kan kardeşlerimizi de gönülden ırak eylemeyelim.

Kaynak:http://www.antigazete.com/yazar_yazilari.php?yazi_no=387

İran'da askeri geçitte patlama: 12 ölü
22 Eylül 2010 İran'ın kuzeybatısındaki Mahabad kasabasında bir askeri geçit sırasında meydana gelen patlama sonucu 12 kişi öldü, en az 20 kişi de yaralandı.

Mahabad'daki patlama sonrası büyük bir panik yaşandı

Askerlerden ölen olmazken, yaşamlarını yitirenler arasında etkinlikte yer alan iki üst düzey yetkilinin eşleri de var.

İran basın organları, halkın geçiti izlediği yerde bir ağaca saatli bomba yerleştirildiğini yazdı.

Türkiye ve Irak sınırlarına yakın Mahabad'da düzenlenen geçit töreni, İran-Irak Savaşı'nın başlangıcının 30. yıldönümü nedeniyle düzenlenmişti.

1988'de sona eren savaşta bir milyondan fazla kişi ölmüştü.

Mahabad'ı da kapsayan Batı Azerbaycan Eyaleti Valisi Vahid Celalzadeh, saldırıdan devrim karşıtı güçleri sorumlu tuttu.

Yaralılardan bazılarının durumlarının ağır olduğunu belirten vali, açıklamasında herhangi bir örgüt adı vermedi.

Vahid Celalzadeh ayrıca saldırının yabancı ülkelerin desteğiyle düzenlendiği öne sürdü.

'Sorumlu, Kürt ayrılıkçılar'

Saldırının sorumluluğunu henüz üstlenen olmadı ancak İranlı bir yetkili saldırıdan Kürt ayrılıkçıları sorumlu tuttu.

Yaklaşık 190 bin kişinin yaşadığı Mahabad'da nüfusun çoğunu, Kürtlerle, Sünni Müslümanlar oluşturuyor.

Son aylarda bölgede bazı Kürt aktivistlerin gözaltına alınmaları sonrası, yarglanıp infaz edildikleri bildirilmişti.

Bölge halkının İran hükümetine tepkili olduğu biliniyor.

Saldırganların, İran rejimini destekledikleri sanılan kişileri hedef almaya çalıştıkları sanılıyor.

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından 1946'da bölgede Mahabad Cumhuriyeti adıyla bir Kürt devleti kurulmuştu.
Ancak İran güçleri aynı yıl bölgenin kontrolünü ele geçirmişti.
BBC

İranlı bilimadamı Ruşen'e yönelik suikasti İsrailli bir yetkili adım adım anlattı
17 Ocak 2012

İranlı nükleer fizikçi Mustafa Ahmedi Ruşen'e yönelik suikastta İsrail'in parmağı olduğu iddiası neredeyse kesinlik kazandı. İsrail basınının İngiliz Sunday Times gazetesine dayandırarak verdiği haberde Ruşen'in İsrail gizli servisi Mossad tarafından nasıl öldürüldüğü adım adım anlatıldı.
Son yıllarda İran'ın nükleer programını yürüten en az 6 nükleer fizikçi, kopya suikastlara kurban gitti. Hepsinde bilimadamları araçlarıyla seyir halindeyken bir motosikletli yaklaşarak araca magnetik bir bomba yapıştırıyor ve sonra da bomba infilak ettiriliyordu.

“Sıfır Hatayla Yapılmalıydı”

İran'ın uranyum zenginleştirme tesislerinden Natanz'ın iki numaralı ismi olan nükleer fizikçi Mustafa Ahmedi Ruşen de 11 Ocak'ta böyle bir saldırıda öldü. İran suikasttan ABD ve İsrail'i sorumlu tutarken, Time dergisinin ardından Sunday Times da saldırının arkasında Mossad'ın olduğunu yazdı. Gazetenin haberine göre, ismi açıklanmayan üst düzey bir İsrailli yetkili, Mossad'ın Mustafa Ahmedi Ruşen'i nasıl öldürdüğünü deşifre etti. İsrailli kaynak, süreci şöyle anlattı: "Bu iş sıfır hata ile yapılmalıydı. Ufak bir hata uluslarası bir skandala yol açabilirdi.

Suikast öncesi Ruşen'in her hareketi izlendi. Tahran'ın gözetlemek için küçük birimler kuruldu. Ruşen'in evinin yakınına bir kontrol merkezi kuran ajanlar, suikast noktasına çok yakın İran istihbarat örgütü binasını da gözetledi. Bir gün trafikteki yoğunluk gözlerine çarptı. Burada Ruşen'in şoförü ve koruması olan şahıs, Peugeot 405 model arabada bomba araması yaptı ve Ruşen'i beklemeye koyuldu. Saat 08.00'da da Ruşen arabaya bindi."

Amaç: İran’ın Nükleer Çalışmasını Durdurmak

İsrailli yetkili, gizli bir noktada bekleyen ajanlardan birinin motosikletiyle harekete geçerek manyetik bombayı Ruşen'in arabasına yapıştırdığını söyledi. Gazetenin haberine göre son hamleyi yapan ajan, araçtakinin Ruşen olup olmadığından emin olmak için içerideki şahsın yüzüne dikkatlice bakmayı da ihmal etmedi. Bombanın 08.20'de infilak etmesi sonucu Ruşen hayatını kaybetti. Aynı kaynak, suikastın amacının İran'ın nükleer programını durdurmak olduğunu vurguladı ve nükleer fizikçiye yönelik bu saldırının İsrail'in askeri müdahalesinin de habercisi olduğunu söyledi.
TRT


En son Ekim tarafından Pts Şub 22, 2010 1:34 am tarihinde değiştirildi, toplam 5 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Eyl 30, 2009 12:37 am    Mesaj konusu: İRAN'DA MEŞHUR BİR SÜNNİ ALİM DAHA ÖLDÜRÜLDÜ Alıntıyla Cevap Gönder

29 Eylül 2009 Salı
İRAN’DA MEŞHUR BİR SÜNNİ ALİM DAHA ÖLDÜRÜLDÜ



İRAN ANALİZ /Kendisine bağlı birçok polis, asker, paramiliter, istihbarat ve sair güvenlik birimleriyle toprakları üzerinde tam bir hakimiyet kuran İran Şii Cumhuriyeti’nde suikastlara maruz kalarak şehit edilen Sünni alimlerin sayısı giderek artıyor. Devletin göz yumması ve hizipçi politikası sonucu İran’da son olarak Şeyh Burhan Ali adlı meşhur Kürt Sünni alim şehit edildi. Olayın her zaman olduğu gibi kimliği belirsiz (!) kişilerce işlendiği iddia edildi.
Kimliği belirsiz silahlı kişiler bu hafta başında İran Kürdistanı Senendec şehrindeki önde gelen Kürt bir Sünni alimi teravih namazı kıldıktan sonra şehit etti. Görgü tanıkları Kürt Sünni alim Şeyh Burhan Ali’nin teravih namazından sonra camiden evine geldiğini, yarım saat sonra kapı zilinin çalındığını ve bir şahsın kendisine Şeri bir meseleyle ilgili soru sormak istediğini aktardı. Bunun üzerine cevap veren Şeyh Ali adamın ısrarı üzerine camiye geri döner, kapıyı açmaya çalıştığı esnada kalbine ve göğsüne üç kurşun isabet eder. ve olay yerinde şehit olur. Bu sırada yanında küçük torunu da bulunmaktadır.

Şehid Şeyh Molla Burhan Ali önde gelen Ehli Sünnet alimlerinden biri olup, tarikat mensubu (sufi) ve aynı zamanda Fetva Kurulu üyesiydi. Yine kendisi önde gelen bir fakih, hatip, vaiz, edip ve mürşit idi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre kamuoyunun çoğunluğu olayın arkasında hükümetin bulunduğuna işaret ediyor. Zira hükümet Şii olsun Sünni olsun mutedil olmalarına rağmen kendisine yönelik eleştiri yönelten kimseye tahammül etmiyor.

Katledilen Ehli Sünnet alimlerinin hemen hepsinin katilleri faili mechul cinayet kategorisinde kalırken, polis ve istihbarat teşkilatıyla rejime muhalif küçücük kıpırtıları bile kontrol eden İran Devletinin bu tür olayların arkasında bulunanlar hakkında bilgi alamamasının aslında bizzat işin içinde kendisin yer aldığı şüphelerini doğruluyor.

İran’da yaşayan Sünni mezhep mensubu kesimler ciddi ve sistematik bir şekilde baskılara, ikinci sınıf vatandaş muamelesine, tutuklamalara ve suikastlara maruz kalıyor.İran Analiz sitesi olarak bizzat İran’daki Ehli Sünnet vel Cemaat’in resmi internet sitesinden aktardığımız haberlerde tutuklanan, şehit edilen veya haksız yere idam edilen Sünni Müslümanlara dair birçok bilgilere yer verdik.

Kaynak: İran Sünni Cemaati Resmi Sitesi

İran'ın petrol geliri azaldı
11 Ekim 2009 İran, yılın ilk üç çeyreğinde 37 milyar dolar tutarında petrol ihraç etti. Ocak-Eylül dönemindeki petrol geliri 2008'in aynı dönemine göre yaklaşık yarı yarıya azaldı.
İran basınındaki haberlere göre, Ocak-Eylül dönemindeki petrol geliri 2008'in aynı dönemine göre yaklaşık yarı yarıya azaldı.

Geçen yılın ilk dokuz ayında 61,5 milyar dolar olan petrol geliri, üretimde kısıtlamaya gidilmesi ve petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak 37 milyar dolara geriledi.

İran'ın 2008'deki petrol fiyatlarının artışına bağlı olarak petrolden 82 milyar dolar gelir elde ettiği açıklanmıştı. İran'ın 2009'un ilk altı ayındaki petrol dışı ihracatının da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 azalarak 11,4 milyar dolara düştüğü belirtilmişti
haber7

İran'ı karıştıran suikast: 60 asker öldü

18 Ekim 2009, 11:21 Bahadır Serhat

İran'ın güneydoğusunda Devrim Muhafızlarını hedef alan bir bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda Devrim Muhafızlarının birçok üst düzey komutanı ve 60 kadar asker öldü.

İran'ın güneydoğusunda Devrim Muhafızlarını hedef alan saldırı düzenlendiği bildirildi.

İran devlet televizyonu, saldırıda Devrim Muhafızlarının Kara Kuvvetleri komutan yardımcısıyla birlikte başka ölen ve yaralananlar da olduğunu haber verdi.

Fars ajansının haberinde de saldırıda Devrim Muhafızlarının birçok üst düzey komutanının öldüğü duyuruldu.

Haberde, sabah saatlerindeki saldırıda ölenler arasında, Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutan Yardımcısı General Nur Ali Sustari, Devrim Muhafızlarının Sistan Belucistan Komutanı General Muhammed Zadeh, İranşar kenti Devrim Muhafızları komutanı ile Emir El Momenin kentinin birlik komutanının bulunduğu belirtildi.

Fransız haber ajansı AFP de Meclis Başkanı Ali Laricani'nin de üst düzey komutanların öldüğünü doğruladığını bildirdi.

İranda ki Saldırıyı Kim Üstlendi?
19 Ekim 2009
Anadolu Haber

İran devlet televizyonu, bugün Devrim Muhafızları komutanlarını hedef alan saldırıyı, ülkedeki Sünni bir grubun üstlendiğini duyurdu.Öte yandan İran Pakistan sınırını kapattı.

İran'ın, Devrim Muhafızları'nı hedef alan saldırının ardından Pakistan ile aralarındaki bir sınır geçiş noktasını kapattığı bildirildi.

Ketta'daki Pakistan polisinden Ekber Sancrani, İran'ın en az bir sınır geçiş noktasını kapattığını söyledi.

İranlı yetkililerin sınırı kapatma konusunda bir neden göstermediğini belirten Sancrani, bunun saldırıyla ilgili olduğu tahmininde bulundu.

İran medyası, İran Devlet Güvenlik Konseyi'nin açıklamasına dayanarak, ülkenin güney doğusundaki bombalı intihar saldırısı sonucu ölü sayısının 29's yükseldiğini bildirdi. Saldırı sonucu 28 kişinin de yaralandığı gelen bilgiler arasında.

İran devlet televizyonu, ayrılıkçı CundollaH (Allah'ın askerleri) grubunun lideri Abdulmalek Rigi'yi kastederek, "Rigi'nin teröristleri saldırıyı üstlendi." ifadelerine yer verdi

Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abdül Besit de İran'ın, saldırıyı üstlenen Cundullah örgütünün liderinin Pakistan'da olduğu iddiasını reddetti.

Sözcü, terörizm tehdidini bertaraf etmek için mücadele verdiklerini hatırlattı. İran Resmi Haber Ajansı IRNA, saldırıyı Cundullah örgütünün üstlenmesinin ardından, İran'a yönelik saldırıları düzenleyen grubun Pakistan'da üslendikleri iddialarıyla ilgili olarak, İran'ın Pakistan'ın Tahran'daki maslahatgüzarını çağırdığını bildirdi.

ABD saldırıyı kınadı

Öte yandan İran saldırılarla ilgili ABD'yi suçlarken Abd'den de saldırılar ile ilgili bir açıklama geldi...

ABD ise İran'da Devrim Muhafızlarına yönelik düzenlenen saldırıyı kınadı.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ian Kelly, "Bu tür bir terör eylemini kınıyoruz ve masum hayatların kaybının yasını tutuyoruz" derken, saldırıyla ABD'nin bağlantısı olduğuna ilişkin haberlerin ise "tamamıyla yanlış" olduğunu söyledi.

Cundullah örgütü

Sistan-Belucistan eyaletinde çok sayıda eylemi düzenleyen Cundullah örgütü, en son Zahidan kentinde 28 Mayıs 2009'da 25 kişinin ölümü ve 119 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Şiilere ait bir caminin bombalanması eylemini gerçekleştirmişti. İran-Pakistan sınırında üslenen örgüt, zaman zaman sınırı geçerek eylemler düzenliyor.

Eyalette Abdulmelik Rigi liderliğindeki örgüt ile güvenlik güçleri arsında zaman zaman çatışmalar oluyor.

İMAM GAZALİ'NİN MEZARI BULUNDU
20 Aralık 2009
İran, ünlü İslam alimi İmam Gazali'nin mezar yerinin bulunduğunu açıkladı. İstanbul İl Müftüsü Mustafa Çağrıcı ise, 'Bu mezarın yeri çok eskiden biliniyordu ancak İran bu mezarla ilgilenmemişti' diyerek tepki gösterdi.
'Kimya-ı Saadet' ve 'İhya-ı Ulumuddin' gibi büyük eserleri kaleme alan alim İmam Gazali'nin mezar yeri İran'da bulundu. Moğol istilasıyla yerle bir edilen Horasan eyaletindeki Tus şehrinin geçmişine ait kalıntı ve belgeleri inceleyen Tarihi ve Kültürel Miraslar Kurumu araştırmacıları, Gazali'nin mezar yeri olarak tespit ettikleri yerleşim dışı bir noktada kazı çalışması başlattı. İranlı yetkililer, Gazali'nin türbesini ortaya çıkardıktan sonra çevre düzenlemesini de yaparak inanç turizmine kazandırmayı hedefliyor. Öte yandan, İmam Gazali ile ilgili Türkiye'deki uzman isimlerden İstanbul İl Müftüsü Mustafa Çağrıcı ise, " Bu mezarın yeri çok eskiden biliniyordu ancak İran bu mezarla ilgilenmemişti" dedi. Bugün bir kısmı İran toprakları içinde kalmış Horasan'ın Tus şehrinde miladi 1058'de doğan İmam-ı Gazali, 53 yıllık hayatında 'Kimya-ı Saadet' ve 'İhya-ı Ulumuddin' başta 500'ün üzerinde eser kaleme aldı.
haber10

20 Aralık 2009
Muntazari Öldü
İran'da, yönetime muhalif dini liderlerden Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntazari yaşamını yitirdi.

İran'da, yönetime muhalif dini liderlerden Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntazari yaşamını yitirdi. İran'ın resmi haber ajansı IRNA, ölüm haberini, "Hüseyin Ali Muntazari'nin dün gece evinde vefat ettiği" şeklinde duyurdu.

Resmi ajansın 87 yaşında ölen Muntazari'nin dini unvanını kullanmaması dikkati çekti. İran'daki 1979 İslam devriminin mimarlarından Muntazari, Ağustos ayında verdiği bir demeçte mevcut yönetimi "diktatörlük" olarak nitelemiş, yönetimin Haziran ayında yapılan devlet başkanlığı seçiminin ardından başlayan sokak gösterileri karşısındaki tutumunu şiddetle eleştirerek, "Bu tutum İran'daki rejimin çökmesine neden olabilir" ifadesini kullanmıştı. Büyük Ayetullah Muntazari, İran'ın Şiiler için kutsal sayılan Kum kentinde yaşıyordu.

TÖREN İÇİN YOLLARA DÖKÜLDÜLER

Bu arada Muntazeri'nin cenaze töreni için binlerce kişi Kum kentine akıyor. Ilımlıların internet sitesi "parlemannews"un haberine göre, İsfahan, Necefebad ve diğer kentlerden binlerce kişi, yarın yapılacak cenaze töreni için Kum'a gitmeye başladı.

MUNTAZERİ KİMDİR?

Büyük Ayetullah Muntazeri, yıllarca yönetimi, İslam adına diktatörlük uygulamakla suçlamış ve eleştirilerine Hazirandaki tartışmalı seçimlerden sonra da devam etmişti. Bu tutumu Muntazeri'yi muhalefetin gözünde adeta kahraman yapmıştı. Statüsünden dolayı Muntazeri'nin eleştirileri de daha etkili oluyordu.

Muntazeri, bir zamanlar İslam devriminin kurucusu Ayetullah Humeyni'nin halefi olarak gösteriliyordu, ancak Humeyni'nin 1989'da ölümünden birkaç ay önce ikisinin arası bozulmuştu. Büyük Ayetullah Muntazeri, 1997'de, Humeyni'nin yerine geçen Ayetullah Ali Hamaney'in bu görev için yetersiz olduğunu söylemesi üzerine Kum'da ev hepsine alınmış, bu ceza 2003'te kaldırılmıştı.

Ancak Muntazeri muhalefetine devam ederek, 1979 İslam devriminden sonra gelmesi beklenen özgürlüğün hiçbir zaman gelmediğini söylemişti. Ev hapsine alınmasından sonra resmi medya Muntazeri'den söz ederken dini unvanlarını kullanmamaya başladı.

Muntazeri hakkında konuşmak uygun bulunmadı, kendisine ders kitaplarında yapılan göndermeler ve sokaklara verilen isimleri kaldırıldı. Geçen yazki tartışmalı seçimden sonra hükümet yanlısı güçler, kendisinin bunadığını ve yandaşlarının onun adına fikirler öne sürdükleri söylentisini yayarak Muntazeri'nin halk üzerindeki etkisini azaltmaya çalışmışlardı.
aktifhaber

21 Aralık 2009
Munteziri'nin Cenazesinde Çatışma
Dün hayatını kaybeden İran'ın dini liderlerinden Munteziri'nin cenaze töreninde çatışma çıktı.

İran’da dün hayatını kaybeden, son cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarına itiraz eden muhalifler arasında yer alan dini lider Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Munteziri’nin (87) Kum kentindeki cenaze töreninin hükümet karşıtı gösterilere dönüştüğü ve çatışmalar olduğu iddia edildi.

İranlı muhaliflerin internet siteleri, yabancı gazetecilerin izlemesine izin verilmeyen, on binlerce kişinin katıldığı cenaze töreninin ardından polisle reformcular arasında çatışma çıktığını duyururken, çatışmaların boyutu hakkında ayrıntı verilmedi.

Uluslararası ajanslar ve İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin İranlı muhaliflerin internet sitelerine dayanarak geçtiği haberlere göre, Munteziri’nin yoğun güvenlik önlemleri altındaki cenaze töreninde muhalefet lehine sloganlar atıldı ve katılımcılar "diktatöre ölüm" diye bağırdı.

Muhaliflerin bir internet sitesinde de Munteziri’nin evinin önünde güvenlik güçleriyle taş atan törene katılanlar arasında çatışma çıktığı yazıldı.

Ajanslara açıklama yapan görgü tanıkları, güvenlik güçlerinin cenaze töreni için büyük kitlelerin akın ettiği, İranlılar için kutsal olan Kum kentinde sıkı güvenlik önlemleri aldığını belirtirken, tören sırasında "diktatöre ölüm" şeklinde sloganlar atıldığını anlattı.

Bu açıklamalara göre, törene katılanlar Munteziri’nin resimlerini taşırken, muhalefet liderlerinden Mir Hüseyin Musevi’nin Yeşil Hareketi’ne desteği işaret ettiği belirtilen, başlarına ve bileklerine yeşil bantlar taktı.

Musevi de muhalefetin diğer önde gelen ismi haline gelen Mehdi Kerrubi ile birlikte törene katıldı.

Reformcu internet sitesi Jaras da cenaze törenine katılanların büyük ayetullahın yanı sıra Musevi lehine de sloganlar attıklarını bildirdi.

Öte yandan, bugün İran’da internete ulaşımın yavaş olduğu ve cep telefonlarının iyi çalışmadığı belirtilerek, hükümetin protestocuların organize olmalarını engellemek için zaman zaman iletişimi kısıtladığına işaret ediliyor.

Ayrıca bugün liberal eğilimli "Endişe-i Nu" gazetesinin kapatıldığına dikkat çekiliyor.

Şii Müslümanların en itibarlı isimlerinden olan Munteziri, 1979 İslam Devrimi’nin mimarlarından, Ayetullah Humeyni’yi ilk destekleyenlerden olmasına rağmen daha sonra hükümeti eleştirenlerden biri olmuştu.

Büyük liderin yetkilerini sorgulamasından sonra 1997’de Humeyni ile anlaşmazlığa düşen Munteziri, ülkedeki yönetim erkini İslam adına diktatörlük uygulamakla suçlamıştı.

Yönetimdeki din adamlarının, siyasi liderlere danışmanlık hizmeti vermek yerine mutlak iktidarı almalarını devrimin ideallerine aykırı olarak niteleyen Munteziri, 5 yıl ev hapsinde tutulduktan sonra 2003’de salıverilmesinin ardından da siyasi alanda az rol üstlenmişti.

Munteziri, 2009’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ise ilerlemiş yaşına ve bozulan sağlığına rağmen muhalefetin seçim sonuçlarına itirazını desteklemişti.
aktifhaber

İran'da gösterilerde ölenlerin sayısı 5'e yükseldi
Tahran Emniyet Müdürlüğü, "Yabancı kitle iletişim araçları nın yönlendirmesi ve teşvikiyle bir grup fitnecinin önceden planlanmış bir biçimde başkentteki sokaklarda halka ve polise saldırdığını ve kamu malını tahrip ettiğini" açıkladı. İran Emniyet Genel Müdür Vekili Ahmet Rıza Radan da İran Devlet Televizyonu'ndaki açıklamasında, saldırgan gruptan 300 kişinin gözaltına alındığını bildirmişti. 27.12.2009 TAHRAN
netgazete

30 ARALIK 2009
İran'daki oyun ABD ve Siyonist tezgahı

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, ülkedeki karışıklıktan ABD ve İsrail'i sorumlu tutarak, 'ABD ve Siyonistler oyunu sipariş etti. Biletleri önceden alınan oyunu da sadece kendileri izliyor' dedi

İRAN'DA rejim karşıtları ile güvenlik güçleri arasındaki gerilim sürerken, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, olaylara ilişkin açıklamalarından dolayı ABD ve İngiltere'yi eleştirdi. Ahmedinecad, ABD Başkanı Barack Obama ile İngiltere hükümetinin olaylara ilişkin açıklamalarını, 'Defalarca onlara nasihatte bulunduk, ancak onlar zilleti tercih etmede ısrar ediyorlar. Onların, kendilerinden öncekilerden de daha büyük bir zilleti yaşayacaklarından eminim' ifadesini kullandı. Ahmedinecad, olaylara ilişkin olarak da 'İran halkı bu tür oyunları çok gördü. Siyonistlerin ve Amerikalıların siparişi üzerine hazırlanan ve biletleri önceden alınan oyunu yine sadece kendileri seyrediyor' dedi. Olayların sipariş edildiğini ve planlandığını kaydeden Ahmedinecad, 'Hem senaryoyu yazanların hem de oyuncuların yanlış yaptığını' söyledi. İran, İngiltere'nin olaylarla ilgili 'müdahaleci açıklamalarından' dolayı İngiltere'yi protesto için bu ülkenin Tahran Büyükelçisi'ni Dışişleri Bakanlığı'na çağırdı. İran Dışişleri Bakanlığı, İngiliz Büyükelçi'ye, 'bağımsız bir ülkenin iç işlerine müdahale edilemeyeceğini' iletti. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ramin Mihmanperest de 'Yasaları ihlal etmeye ve kargaşaya teşvik, bir ülkenin iç işlerine karışmaktır. Batılı bazı ülkelerin bu yöndeki tutumlarını kınıyoruz. Bağımsız ülkelerin iç işlerine müdahale etmemek tüm ülkelerin saygı duyması gereken bir konudur' ifadelerini kullanmıştı. İran Meclis Başkanı Ali Laricani, 'seçimleri bahane ederek olay çıkaranlara hak ettikleri cezanın' verilmesini istedi. Bu arada Nobel Barış Ödüllü İranlı avukat Şirin Ebadi'nin kız kardeşi Nuşin Ebadi gözaltına alındı. Ebadi, kardeşinin kendisini susturmak için gözaltına alındığını iddia etti.

İran'da yeni bir devrim mi olacak?
Guardian yazarı Simon Tisdall, 'Şah'ın düşmesinden 30 yıl sonra, İran ikinci bir devrimin eşiğinde mi?' diye sordu. İran yönetiminin, gösterileri şiddet kullanarak bastırmaya çalışmasının ve olaylarda yabancı ülkelerin parmağı olduğu iddialarını arttırmasının muhtemel olduğunu söyleyen Tisdall, 'Bu paranoyak kılıflar, ekonomik, sosyal, etnik ve siyasi çatlakları artık gizleyemez' dedi. Aynı gazetenin yazarı Massoumeh Torfeh de olaylar dinmediği takdirde Devrim Muhafızları içinden bir grubun darbe yapması ihitmalinden bahsedildiğine işaret eti.
Akşam

Nagehan Alçı
nagehan@nagehanalci.com
İran'da neler oluyor?

Dünkü gazetelerde yer alan İran fotoğrafları dikkatinizi çekti mi? Sokaklarda gösteri yapmaya çalışan protestocular vardı o fotoğraflarda.
Onları püskürtmeye çalışan polis vardı.
Yerde sürüklenenler, üzerlerine biber gazı sıkılanlar vardı...

***
Pazar günü, Şiiler için en önemli dini günlerden biri olan aşureydi. O gün haziran seçimlerinde kaybeden ve kendilerini 'reformcu' olarak tanımlayan Musavi ve Kerubi'nin destekçileri sokaklara döküldüler. Bu protesto ilk değildi, zira bir süredir İran'da reformcular karışıklık çıkarmak için her dini günü fırsat biliyor. Ancak bu kez ilk olan, polisin kullandığı gücün miktarıydı. Besiç denen ve İslami rejimin bekçileri kabul edilen güvenlik güçleri, protestocuların üzerine ateş açtılar, biber gazı sıktılar ve 15 kişiyi öldürdüler.

***
Protestolar, göstericilerin güvenlik güçlerine taş atmalarıyla başladı. Pazar günü boyunca polis ile göstericiler arasındaki çatışmalar sürdü. İşin politik boyutu ise pazartesi, yani dün yaşandı. Musavi'nin üç kilit danışmanı çalıştıkları yerden toplanıp, götürüldüler. Eski Cumhurbaşkanı Hatemi'nin kurduğu ve reformu temsil eden bir düşünce kuruluşuna baskın yapıldı, eski Dışişleri Bakanı İbrahim Yazdi ve insan hakları savunucusu Emad Baghi tutuklandı.

***
Dışarıdan bakınca İran'da yenilik yanlısı Musaviciler, rejimin bekçisi Ahmedinecad ile çatışıyor gibi görünüyor. Ancak ülkede kim yenilikçi, kim statükocu meselesi oldukça tartışmalı. Musavi de, Kerubi de İran siyasetinde eski ve zamanında rejimin koruyuculuğunu yapmış isimler. O nedenle İran'da yaşananları anlamak için başka bir yöne bakmak gerek.

Asıl mesele İran'ın içinde değil dışında
İran'In içinde yaşanan karmaşanın asıl sonucu içeride kimin bu karmaşadan galip geleceği değil. Karşıt taraf gibi görünen Ahmedinecad ve Musavi'nin aslında temel konularda hiç de birbirlerinden farkları yok. Dışarıya yansıyan fotoğrafa bakmayın. İran'da kimse 'Şah yeniden gelsin' demiyor, 'İslami rejim gitsin' diyen de yok. Çatışanların farklı bir İran perspektifleri var gibi gösteriliyor. Halbuki öyle değil.

***
Aralarında yalnızca ince bir çizgi var. Reformcu olarak tanıtılanlar Besiç'e (devrim polisi) kafa kaldırıyor. Besiç aslında 'sokak insanı' olan, kaba güç kulllanan ve şehirli kabul edilmeyen bir grup. İran'da saçlarının önünü gösteren kadınlarla temsil edilen elit grubun derdi rejimden çok, rejimin kaba saba uygulanmasıyla.

***
O nedenle ülkede hangi grup galip gelecek, tartışması yapmak çok anlamlı değil. Biz İran'da neler olduğunu anlamak için ülkeye kuşbakışı bakmalıyız. Öyle yapınca da ortaya şu fotoğraf çıkıyor:

***
İçerideki karışıklık nedeniyle İran tamamen kilitlenmiş durumda. Ahmedinecad ülkedeki kaosla uğraştığı için hareket kabiliyeti neredeyse hiç yok. Karışıklığı bastırmadan başka hiçbir konuda karar alamıyor. Bu da onun elini zayıflatıyor. Çünkü İran'ın şu anda asıl odaklanması gereken yer içerisi değil, dışarısı. Neden mi?

***
Nükleer güç pazarlığında İran'a 2009 sonuna kadar süre tanınmıştı. Bu süre daha sonra Ocak 2010'a uzatıldı. O zamana kadar Ahmedinecad'ın nükleer konusunda başta ABD olmak üzere BM ile anlaşması gerekiyor. Ancak şimdiki duruma bakacak olursak bu imkansız. Zira Ahmedinecad ükedeki karışıklığı düzeltmeden başka konularda adım atamaz.

***
Bu gidişle İran, nükleer konusunda uzlaşmacı bir resim çizmediği için BM Güvenlik Konseyi devreye girecek ve yeni yaptırım kararları çıkaracak. Bunun ipucunu geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs 'Çin ve Rusya'dan İran'a karşı yaptırımlara destek için yeşil ışık yandı' diyerek verdi.

***
Kısacası İran'ı anlamak için içeriye değil, İran'ın içerisi yüzünden paralize oluşunun dışarıya etkilerine bakmak gerek.
http://www.aksam.com.tr/2010/01/02/yazar/15747/nagehan_alci/iran_da_neler_oluyor_.html

AF-PAK-İRAN-Bu İşbirliği Çok Konuşulur!

17 Ocak 2010, 01:20 Anadolu Haber

ABD Karşıtı olduğunu her fırsatta dillendiren İran,Amerikan'ın işgali altında ki Afganistanda ki işbirlikçi hükümet ve yine Amerikan işbirlikçisi Pakistan ile Aşırılık ve terör'e karşı işbirliğine hazır olduklarını söylediler.

Dünyanın en sorunlu bölgesi olarak kabul ve ABD'nin AF-PAK ismi ile şekillendirip işgal ettiği bölgede yeni ve ilginç bir yapılanma.

Pakistan, Afganistan ve İran, terör, silah ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede işbirliğine hazır olduklarını bildirdiler.

Üç ülkenin dışişleri bakanları, Pakistan'ın başkenti İslamabad'daki toplantıdan sonraki ortak açıklamalarında, Pakistan, Afganistan ve İran'ın terör, silah ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede kararlı olduklarını söylediler.

Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmut Kureyşi, yaptığı açıklamada, 3 ülkenin karşılaştığı engelleri aşmak için ellerindeki imkanları değerlendireceklerini belirterek, ''Bölgesel, ortak ve global bir yaklaşıma ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz'' dedi.

İran Dışişleri Bakanı Menuçehr Mutteki de toplantının bölgede olumlu gelişmeler elde edilmesi amacıyla düzenlendiğini kaydetti. Mutteki, ''Aşırılık, terör ve istikrarsızlık coğrafi engel tanımaz. Bu yüzden istisnasız bir şekilde birleşmemiz gerekli'' diye konuştu.

Afganistan Dışişleri Bakanı Rengin Dadfar Spanta da üç ülkenin işbirliğine gitmesi gerektiğini belirterek, ''Afganistan bu çerçevede üzerine düşeni yapmaya hazırdır'' dedi.

Hüsnü Mahalli
Hep aynı oyun

İstanbul ve Londra'da saatlerce konuşup Taliban ile barışmanın yollarını arama kararı alan ABD ve müttefiği NATO'cu ülkeler ve onların kuklası Karzai daha bir ay geçmeden sivilleri de hedef alan büyük bir saldırı başlattı. Afganistan'da bunlar yaşanırken ABD ve müttefiği Batılılar bizimle alay edercesine İran'ı da ihmal etmiyor.

Hep aynı oyun...

Kocasını hasta yatağında bırakarak pazar günü Katar'ın başkenti Doha'ya giden ABD Dışişleri Bakanı Bayan Clinton, Başbakan Erdoğan ve Katar Emiri ile görüştükten sonra dün Cidde'de Suudi Kral Abdullah ile bir araya gelerek İran'a yönelik Amerikan planlarına destek istedi. Amerikan Genelkurmay Başkanı Mullen ise İsrail'deydi. Mullen ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Pertraeus bu hafta boyunca Körfez ülkelerini ve Mısır'ı ziyaret ederek ABD'nin İran'a yönelik olası askeri operasyonlarını anlatacak ve bu ülke liderlerine milyarlarca dolarlık Amerikan silahı almalarını isteyecek ya da emredecekler. İsrail Başbakanı Netanyahu ise Moskova'da Ruslardan BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a verdikleri destekten vazgeçmelerini istedi. Clinton ise Suudi Kral'dan petrol ihtiyacını büyük ölçüde İran'dan karşılayan Çin'e petrol vermesini istediği söyleniyor. Böylece Pekin nisanda BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a yönelik yeni ambargo kararlarını veto etmeyecek.

Hep aynı hikaye...

8 yıllık Bush iktidarı döneminde İran'a yönelik benzer hikayeler duymuştuk. Daha sonra kendilerinin bile yalan olduğunu itiraf ettikleri iddialarla Irak'ı işgal eden Bush ve Blair yönetimindeki ABD ve İngiltere anlaşılan benzer yalanlarla şimdi de İran'a yönelik yeni bir tezgah peşindeler. Oysa cumartesi günü anlatmaya çalıştığım gibi bu tezgahın esas oyuncusu İsrail'dir. Hep yok edilme korkusuyla yaşayan İsrail bölgede kendisinden başka bir ülkenin nükleer silaha sahip olmasını istemiyor ve kendince buna asla izin vermeyeceğini söylüyor. İsrailliler kendi devletlerini kurmadan hatta Amerikalılar Hiroşima ve Nagazaki halkı üzerine atom bombalarını atmadan önce bile bölgede en vurucu güce sahip olmaları gerektiğini söylemişlerdi. İsrail'in kurucusu ve stratejik müttefiği ABD ise tüm bölgesel politikalarında hep bu yönde davranmış, Tel Aviv'in nükleer güç olması için elinden geleni yapmış ve bölgede başka ülkelerin benzer güce sahip olmasını engellemeye çalışmıştır.

Örneğin İsrail'e de ilk nükleer reaktörü satan Fransa'dan ilk nükleer reaktör almayı başaran Baba Butto Amerikan destekli bir askeri darbe ile 1976'da iktidardan uzaklaştırılmış ve sonra da idam edilmişti.

Yani Butto bir Müslüman ülke lideri olarak Pakistan'ın nükleer güce sahip olma çabasının bedelini çok ağır ödedi. ABD ve İsrail bununla da yetinmeyerek her ikisini dinlemeyen ve Butto'nun yolunda devam ederek ilk nükleer bomba denemesini 1996'da yaptıran Başbakan Nevaz Şerif'i de askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırmş ve geleneksel düşman Hindistan'ın nükleer ülke olması için gereken her türlü desteği vermiştir.

Peki durum bu denli açık ve net olmasına karşın nasıl oluyor da bazıları hala bu tür Amerikan ve Batı oyunlarına inanıyor. Ya da nasıl oluyor da ABD ve müttefiği Batılı ülkeler bazı bölge ülke liderlerini kendi tezgahlarında rol almaya ikna edebiliyor?

Her şey ortada...

ABD ve müttefiği Batılı ülkeler, Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi 'Fok balıklarının avlanması karşısında ayağa kalkıyor ama İsrail'in fosfor bombaları ile öldürülen Filistinli çocuklar karşısında vicdanı rahat, sesini çıkarmıyor.'

ABD ve müttefiği Avrupalı ülkelerin İran konusundaki ikiyüzlülüğünü cumartesi günü anlatmıştım. Batılılar sorunların çözümünde samimi olsaydı 17 yıldır Ermeni işgali altındaki Karabağ ve Azeri topraklarının geri verilmesi için bir adım atabilirlerdi.

Yok eğer bu çok zor bir sorun diyorlarsa o zaman çok daha kolay bir konu olan Kıbrıs'a el atabilir ve Rumlara 'Yeter artık gelin Türklerle birlikte ve eşit bir şekilde yaşayın' diyebilirdi. Ama bunu yapmadıkları gibi önce Amerikalılar BM Güvenlik Konseyi'nde KKTC'yi tanımayı yasaklayarak ambargo kararı aldırdı peşinden Avrupalılar yalnızca Rumları AB'ye alarak Türkiye ile Müslümanlarını 'çok sevdiklerini' kanıtladılar!

Filistin dramını unutsak bile Bosna'da Sırp katliamlarına destek veren, Irak ve Afganistan'ın işgalini birlikte tezgahlayan Batılılar şimdi aynı oyunu İran'a karşı oynamaya hazırlanıyor. Hem de yanlarına sözde Müslüman ülkelerin liderlerini alarak!

Türkiye'ye düşen görev şimdiye kadar olduğu gibi bu oyunu bozmaktır. Davutoğlu'nun bugün Tahran'da konuşacağı İranlı liderlerin sorumluluğu ise Ankara ile hareket etmek ve

ona yalnızca nükleer program değil,

tüm bölgesel konularda yardımcı olmaktır.

Akşam

Hüsnü Mahalli
İran haklı...

Bu aralar bilen bilmeyen herkes İran'ı yazıp konuşuyor. Bazıları da ''İran yanlısı gözüken AK Parti hükümetinin Türkiye'ye zarar verdiğini' söyleyecek kadar şaşırmış. Bir zamanlar İran ve Humeyni hayranı olan bu kişiler her nedense şimdi 'nükleer güce sahip ama insan haklarına saygılı olmayan bir İran'ın Türkiye için sıkıntı ve belki de tehlike oluşturacağını' söylüyor.

Bu ve benzeri kişilerin İran ve bölge ile söyleyip doğru çıkan hiçbir tespit ve öngörüleri yok ve olmayacaktır. Olmayacaktır diyorum çünkü önyargılı ve birileri adına yazıyorlar. Dönelim işin özüne.

İran uluslararası hukukun verdiği haklar çerçevesinde nükleer güce sahip olmaya çalışan bir ülke. Nükleer silahları olan ve Şah zamanında Tahran'a nükleer reaktör ve malzeme satan ABD, İngiltere, Fransa ve onların peşine takılan Almanya şimdi buna karşı çıkıyor. Oysa esas ve gerçek anlamda karşı çıkan ülke İsrail'dir.

Tüm Müslüman ülke başkentlerini yerle bir edecek kadar nükleer, kimyasal, biyolojik, bakteriyel ve daha bilmediğimiz türden yüzlerece bombaya sahip İsrail klasik davranışları içinde İran'ın hiçbir şekilde nükleer güce sahip olmasını istemiyor. İran ise hiç kimseyi dinlemiyor ve dinlemeyecek çünkü haklıdır. İran'a 'nükleer programından vazgeç' ya da 'nükleer bomba yapma' diyen ülkeler önce kendi sahip oldukları nükleer ve benzeri kitle imha silahlarından vazgeçsinler. İsrail daha bir yıl önce Filistinliler üzerinde fosfor bombaları attı. Amerikalıların Irak ve Afganistan halkları üzerinde denemedikleri silah kalmadı. İsrail ve Batılı ülkeler İran ile ilgili söylemlerinde samimi iseler öncelikle Filistin, Irak ve Afganistan işgallerine son vermeli sonra da tüm bölgenin her türlü kitle imha silahlarından arındırılması için ciddi çaba harcamalıdırlar. Bu olmayacağına göre kendilerini dünyanın jandarması olarak gören bu ülkelerin İran'a söyleyecekleri tek bir kelime yok ve olamaz.Gelelim Türkiye konusuna...Türkiye doğru ve olması gereken yerdedir. Nükleer enerji peşinde olan bir Türkiye doğal olarak İran'ın barışçıl amaçlı nükleer çabasına destek verecektir. Aynı Türkiye, Batılı ülkelerin kendi komşusu İran'a yönelik baskı, şantaj ve tehdit politikalarına karşı koymakla aslında bölgesel ve uluslararası politikalarını ve dolaysıyla konum ve saygınlığını daha da güçlendirmektedir. 1 Mart Tezkeresi'nin reddedilmesinden bu yana hep böyle olmaktadır.

Türkiye, nükleer bir İran'ın kendi komşuları için bir tehlike olmayacağını çok iyi bilmektedir. İran komşusu Körfez ülkelerine saldıracaksa nükleer silaha gereksinimi yoktur ve olmaz.

Bir zamanlar 'Saddam'ın füzeleri, İstanbul ve Ankara'yı vurabilir' palavralarını manşetlere çekenler ve bu yalanları günlerce dilendirenler bu füzelerin akbabaları bile vuramadığını gördükler. Şimdi aynı kişiler nükleer İran'ın Türkiye için bir tehlike oluşturacağı yalanına sarılararak AK Parti hükümetini etkilemeye çalışıyor. Nükleer bir İran yalnızca İsrail için psikolojik bir korku kaynağıdır. Korku ile yaşamaya alışık olmayan İsrailliler yandaşı Batlılı ülkeleri kullanarak İran üzerinde baskı uygulamaya çalışıyor. Tıpkı Temmuz 2006'da Lübnan'a saldırıdığı sırada olduğu gibi. İsrail nükleer İran'ın desteklediği Hizbullah'ın elinde olduğu söylenen 20-30 bin füzenin neler yapabileceğini görmek istemişti. Çünkü Tel Aviv'e göre eğer İran'ın nükleer tesisleri bombalanırsa bunun intikamını Tahran değil ama İsrail'e sıfır noktada bulunan ve sırtında 30 bin füze taşıyan 40 bin Hizbullah militanı alacaktır. Gelelim İran'daki muhalefet ve insan hakları yaygarasına... Başta Türkiye, ABD, İngiltere olmak üzere dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde muhalefet vardır ve farklı düzey ve kriterlerde insan hakları ihlalleri olmaktadır.

Örneğin Amerikalıların sık sık askeri darbe yaptırdığı ya da bazı sivilleri işbaşına getirdiği Pakistan'da nükleer bombalar var ama insan haklarının esamesi yok. ABD ve müttefiği Batılı ülkeler ise Şii İran gibi Müslüman ülke olmasına rağmen Sünni Pakistan'ın atom bombalarından ve insan hakları ihlallerinden hiç de rahatsız değil. Amerika'nın tek derdi bu bombalar Kaide ya da Taliban'ın eline geçmesin. Başka bir ifadeyle Pakistan'ın komşusu Hindistan'ın nükleer bomba edinmesinde yardımcı olan Batılı ülkeler ve İsrail'in insan hakları ya da demokratik haklar umrunda bile değil. Amerikan yandaşı ve kuklası ülkelerin hiçbirinde demokarsi ve insan hakları yok ve olmamıştır.

Durum böyle olmasına rağmen Batı taklitçisi bizdeki 'liberal demokrat aydınlar' acaba neden kendi halkının özgür iradesi ile çözülmesi gereken İran'daki insan hakları konusuna merak sardı? Belki de bir zamanlar hayranı oldukları İran, İslam devriminin 31 yıl geçmesine rağmen bir türlü çok umut bağladıkları Ukranya'daki Turuncu Devrim gibi kısa bir süre içinde küflenmediğine şaşırıyorlar.

Şaşırmaları da normal çünkü İran'ın ve tüm bu coğrafyanın gerçek tarihini bilmiyorlar.

Akşam

İran'dan Türkiye'ye soykırım suçlaması
29 Ağustos 2010, 00:05Anadolu Haber

ran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hamid Baghaei, Türklerin Ermenilere karşı soykırım uyguladığını iddia ederek, Türkiye-İran ilişkilerinde yeni bir perde açtı.

Ermeni haber sitelerinin bildirdiğine göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında İran`ın müttefik kuvvetler tarafından işgalinin 70`inci yıldönümü nedeniyle Tahran`da düzenlenen bir konferansta konuşan Baghaey, o dönem İran`da yaşananları 1915 olaylarıyla karşılaştırdı.

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı konferansta, “Bundan yüz yıl önce Osmanlı Devleti döneminde Ermenilere karşı soykırım uygulandı. Bugün Osmanlı Devleti yok. Ama Ermeniler yine de Türkiye`den özür ve tazminat bekliyor” diye konuştu.

İLK KEZ BİR CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI “SOYKIRIM” DEDİ
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Baghaey`in sözleri Ermenistan`da memnuniyetle karşılandı.
Muhalefetteki Ermeni Devrimci Federasyonu(Taşnak Partisi) Siyasi İlişkiler Direktörü Giro Manoyan, İran parlamentosunun 1915 olaylarını “soykırım” olarak kabul etmemiş olmasına rağmen, daha önce de İranlı yetkililerin sözde soykırımı tanıdığını söyledi.
Ancak Manoyan ilk kez bu kadar üst düzey bir İranlı yetkilinin soykırımı kabul ettiğine dikkat çekti.
TÜRKİYE`DE SERGİ AÇMIŞTI

Baghaey, “2009 Türkiye-İran Kültür Yılı” etkinlikleri kapsamında “Onbin Yıllık İran Medeniyeti ve İkibin Yıllık Ortak Miras” konulu serginin açılışı için geçen aralık ayında Türkiye`ye gelmiş ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay`la birlikte serginin açılışını yapmıştı.

News.am ajansının haberine göre, Tahran’da düzenlenen bir konferansta konuşan Baghaei, “Bundan yüz yıl önce Osmanlı Devleti döneminde Ermenilere karşı soykırım uygulandı. Bugün Osmanlı Devleti yok. Ama Ermeniler yine de Türkiye’den özür ve tazminat bekliyor” dedi.

Şiî İran İşbirlikçi Haydut Karzai'ye Çantalar Dolusu Rüşvet Veriyormuş
25.10.2010
Kaatil ve İşkenceci Karzi, rüşvet iddialarını "Bu resmi ve şeffaf bir yardımdır" diyerek doğruladı..

New York Times gazetesi, İran yönetiminin Karzai’nin kurmaylarına çantalar dolusu para verdiğini ve bununla Afganistan üzerinde nüfuzunu arttırmayı amaçladığını öne sürmüştü.
İşbirlikçi Karzai, Tahran’dan para aldıklarını doğruladı ancak bunun şahsa değil cumhurbaşkanlığı makamına ödendiğini söyledi.

Kabil’de bir basın toplantısı düzenleyen Karzai, "Evet para çantalar içinde geldi ancak bu şeffaf bir yardım. İran hükümeti bize her seferinde 500 bin, 600 bin veya 700 bin avro vererek yılda iki üç kez yardım ediyor" dedi.
Sıradışı

Azerilerden İran’a ‘İçişlerimize Karışma’ Protestosu

01 Şubat 2011
İran’ın Azerbaycan’ın iç işlerine karıştığını iddia eden Azeri kökenli vatandaşlar, İran Konsolosluğu önünde eylem yaptı.
İran’ın Azerbaycan’ın iç işlerine karıştığını iddia eden Azeri kökenli vatandaşlar, İran Konsolosluğu önünde eylem yaptı. Konsolosluğun önüne siyah çelenk bırakan grup, Azeri halkının hakkını kimseye yedirtmeyeceklerini dile getirdi. Grup, son yıllarda artan Ermenistan ve İran dostluğuna da tepki gösterdi.

Tekbir getirip, Azerbaycan ve Türk bayrakları açan grup, olaysız dağıldı. İran’ın Azerbaycan’a karıştığını öne süren ve Karabağ’ı işgal altında tutan Ermenistan’ın İran’la yakınlaşmasına tepki gösteren Azeri kökenli yaklaşık 50 kişi, Cağalolu’ndaki İran Konsolosluğu önünde toplandı. Türk ve Azeri bayrakları açan grup sık sık tekbir getirdi. ‘Karabağ Türk’tür Türk kalacak’, ‘İran şaşırma sabrımızı taşırma’, ‘Yaşasın Azerbaycan-Türkiye dostluğu, kahrolsun İran-Ermenistan işbirliği’, ‘Ermenistan Karabağ’dan çekil’ şeklinde slogan atan grup, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın tokalaştığını gösteren fotoğrafları taşıdılar. İran’ın Karabağ’ı işgal eden Ermenistan ile ilişkileri durdurmaya davet eden eylemciler, İran’ın Azerbaycan üzerinde kurduğu baskıyı kaldırması gerektiğini ifade etti.

Grup adına açıklama yapan Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği Başkanı Celal Öcal, İran Parlamentosu milletvekillerinin ve bazı din büyüklerinin basın yoluyla Azerbaycan’ın iç işlerine direkt müdahale anlamı taşıyan beyanatların kendilerini rahatsız ettiğini ifade etti. Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’sini işgal eden ve 30 binden fazla Azeri’yi katleden Ermenistan ile yapılan iş birliğini kınadıklarını aktaran Öcal, “50 binden çok insan yaralanmış ve sakat kalmış 890 okul, 855 kreş, 44 tarihi eser, 90 cami dağıtılarak yerle bir edilmiştir.

Ermenistan’ın Hocalı şehrinde yaptığı soykırım esnasında 613 kişi katledilmiş ve 8 aile tamamen yok edilmiştir. Buna bakmayan İran, Ermenistan’la sıkı ilişki kuruyor. İran dünyada tek İslam devleti olarak Ermenistan’ı destekliyor.” dedi. İran’ın 30 milyondan çok Azerbaycanlının hakkını görmezden geldiğini savunan Öcal, İran’daki Azerilerin Farslaştırılmaya çalışıldığını öne sürdü. İran devletinin Türk ve Müslümanlık konularını iyi analiz etmesi gerektiğini belirten Öcal, “İran, Ermenistan devletine göstermiş olduğu ilgiyi bir an önce bırakarak, tarihin bundan sonraki sayfalarına Türk ve İslam dostu olduğunu göstermesi gerekir.” diye konuştu. Grup açıklamanın ardından hazırlamış oldukları siyah çelengi İran Konsolosluğu’nun önüne bıraktı. aktifhaber

İran'da 'Musavi ve Kerrubi idam edilsin' sesleri
15 ŞUBAT 2011
İranlı bazı milletvekilleri, muhalif liderler Mir Hüseyin Musavi ile Mehdi Kerrubi'nin yargılanıp idam edilmesini istedi.

İki muhalif lider de ev hapsinde
50 kadar muhafazakar milletvekili, meclis salonunda yürüyerek, "Musavi'ye ölüm! Kerrubi'ye ölüm!" diye bağırdı.

İran Devlet Televizyonu da milletvekillerinin slogan atılırken çekilmiş görüntülerini yayımladı.
Dün İran'ın başkenti Tahran'da muhalefeti destekleyen binlerce kişi bir gösteri düzenlemişti.
Tahran'ın merkezinde göstericilerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışma sırasında bir kişinin vurularak öldürüldüğü bildiriliyor.
İran'da İsfahan, Maşhed ve Şiraz kentleri de dahil birçok yerde yönetimin yasaklarına karşın protesto gösterileri düzenlendiği belirtiliyor.
Başkentte çok sayıda gösterici göz altına alınırken, Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi halen ev hapsinde.
Eski başbakan Mir Hüseyin Musavi'nin Tahran'daki gösteriye katılmasının engellendiği bildiriliyor.
Aynı tavra maruz kalan Mehdi Kerrubi de, İran'ın eski meclis başkanı ve bir din adamı.
İki lider de Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın kazandığı açıklanan 2009 yılı Haziran ayındaki cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarını tanımamışlardı.
Mir Hüseyin Musavi ile Mehdi Kerrubi'nin bu tavrı, İran'da 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana düzenlenen en büyük protesto gösterilerini tetiklemişti.
ABD'den İranlı protestoculara açık destek
Öte yandan Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran'da polisle çatışmaya giren hükümet karşıtı göstericilere açık destek verdi.
Yaptığı açıklamada protetocuları öven Clinton, gösterilerin İran halkının cesaretinin işareti olduğunu ve Mısır'daki eylemleri destekleyen açıklamalarda bulunan İran rejiminin ikiyüzlülüğünü ortaya serdiğini de savundu. BBC


İran Lideri Ahmedinejad kayboldu!
28 Nisan 2011
Ahmedinejad'ın altı gündür kamuoyu önüne çıkmadığı ve bazı önemli toplantılara katılmadığı bildirildi.

Cumhurbaşkanı'nın ortadan kaybolmasında dini lider Ayetullah Ali Hamaney'le yaşadığı siyasi anlaşmazlığın etkisi olduğu belirtiliyor.

Ahmedinejad'ın halka açık en son programı 22 Nisan'daydı. O tarihten bu yana İranlı liderin iki gün üst üste kabine toplantılarına katılmaması, tartışmaları da beraberinde getirdi.

Hamaney'in, yaklaşık iki hafta önce istifasını veren ve bu kararı Ahmedinejad tarafından kabul edilen İstihbarat Bakanı Haydar Muslihi'nin bu adımını veto etmesi, ülkenin en güçlü iki ismi arasındaki anlaşmazlığı gün yüzüne çıkarmıştı.

Sık sık medya önüne çıkmayı seven ve neredeyse her gün yaptığı sert çıkışlarla gündeme gelmeyi seven Ahmedinejad'ın bu kadar uzun süredir kamuoyu önüne çıkmamasının alışılmışın dışında bir durum olduğu belirtildi.

CUMHURBAŞKANI'NA TEPKİ

İran resmi yayın organları, Ahmedinejad'ın toplantılara neden katılmadığı konusunda herhangi bir haber geçmezken, birçok haber sitesi, birtakım komplolarla yetkilerinin kısıtlanmaya çalışıldığına inanan İran Cumhurbaşkanı'nın tepkisini bu şekilde yansıttığını bildirdi.

Muhalif internet sitelerinden Rahesabz'in haberine göre, dün ayrıca Kum kentine yapmayı planladığı bir ziyareti iptal eden Ahmedinejad, çevresindekilere, Muslihi'yi azletmesine izin verilmediği için öfkeli olduğunu söyledi.

Ahmedinejad'ın son gelişmelerin ardından istifa etmeyi düşündüğü iddiaları da gündeme getiriliyor.

AHMEDİNEJAD'IN ÜÇ ŞARTI

Arap basınında çıkan haberlere göre, kararlarının reddedilmesine alışık olmayan Ahmedinejad görevde kalmak için üç şart öne sürdü:

- Muslihi'nin azledilmesi,

- Nükleer Başmüzakereci Said Celili'nin görevinden alınması,

- İsfendiyar Rahim Meşai'nin tekrar Cumhurbaşkanı Özel Kalem Müdürlüğüne getirilmesi.
haber10

Analiz: İran'da Ahmedinejad'la Hamaney arasında otorite mücadelesi
9 MAYIS 2011

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejat Batıyla ve yaptırımlarla mücadelesinde çok zorlamıyor olabilir, fakat İran içinde girdiği iktidar mücadelesi için aynı şeyi söylemek zor.
Cumhurbaşkanı, ülkenin Ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney ile sıkı bir otorite mücadelesi içinde.

İran devlet aygıtının zirvesindeki bu iki figür 17 Nisan'dan bu yana kamuoyu önünde cereyan eden bir siyasi husumet sergiliyorlar.
Hamaney ile Ahmedinejad arasındaki ipleri geren, İran Cumhurbaşkanının İstihbarat Bakanı Haydar Moslehi'yi görevden almak istemesi oldu.
Cumhurbaşkanının destekçilerine göre, istihbarat bakanının görevine son vermek, Ahmedinejad'a Anayasada tanınan bir hak ve kendisi bu hakkı kullanmakta özgür.
Ancak, Moslehi'nin görevden alınması cumhurbaşkanının kendi otoritesi dahilinde aldığı basit bir karar olmakla kalmadı.
Birkaç saat içinde Ayetullah Hamaney cumhurbaşkanının kararını bozarak Moslehi'yi görevine iade etti.
Ruhani Lider, kararını, belirlenen ülke politikasının gözden geçirilmesinin Liderin sorumluluğunda olduğunu belirten İran Anayasasının 110. maddesine dayandırdı.
Ancak, Ahmedinejad verdiği kararın bozulmasından memnun olmadı.
Gelen haberlere göre Cumhurbaşkanı 11 gündür hükümet toplantılarına katılmıyor.
Hamaney'den ultimatom
Cumhurbaşkanının yardımcılarından Ali Ekber Javanfekr, tuttuğu blogunda Ahmedinejad'ın, "boğazına bir diken takılmışcasına acı içinde olduğunu, bu dikeni ne tükürebildiğini, ne de yutabildiğini" yazdı.
Ruhani Lider ile Cumhurbaşkanı arasında 25 Nisan'da yapılan bir görüşme de bu dikenin çıkarılmasını sağlamadı.
Tahran'dan gelen haberler, Ruhani Lider'in Ahmedinejad'a ya istihbarat bakanının görevine iade edilmesini kabul etmesini ya da istifa etmesini istediği yolunda.
İran yönetiminin zirvesindeki bu iki ismin arasındaki sorun bir bakanın görevinden alınıp alınmamasından ibaret değil.
Bu, İran İslam Cumhuriyeti'nin gelecekte izleyeceği rotaya yön verme mücadelesi aynı zamanda.

Maşei'nin Ahmedinejad'ın arkasındaki asıl güç olduğuna inanılıyor
Ahmedinejad İran Anayasası gereği en fazla iki dönem için cumhurbaşkanı seçilebildiğinden 2013 yılında aday olamayacak.
İran Cumhurbaşkanı, kendisinden sonra cumhurbaşkanlığına eski Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri İsfendiyar Rahim Maşei'nin gelmesini istiyor.
Hamaney, Ahmedinejad'ın istihbarat bakanını görevden almasının nedeninin de, Maşei'ye bu alanda daha fazla nüfuz alanı açmak olduğunu düşünüyor.
Ruhani Lider'in çevresindekiler, Ahmedinejad'ın arkasındaki asıl gücün Maşei olduğuna inanıyor.
Hamaney'in İran Devrim Muhafızları temsilcisi Hocat ül-İslam "Şu anda gerçek Cumhurbaşkanı Maşei'dir" demişti.
Ahmedinejad'ın önünde şu anda iki seçenek var; geri çekilmek ya da Ruhani lidere karşı mücadeleye devam etmek. BBC

İran'ın Yerli Uydusu Uzayda
15.06.2011
İran'ın uzaya gönderdiği ilk görüntüleme uydusunun yörüngeye yerleştiği bildirildi. "Rasad" adlı uydu günde 15 kez dünyanın etrafında dönecek.

İran’ın uzaya gönderdiği ilk görüntüleme uydusunun yörüngeye yerleştiği bildirildi.
İran’ın remsi haber ajansı IRNA, Savunma Bakanı Ahmed Vahidi’nin huzurunda fırlatılan ’’Rasad’’ adlı ilk görüntüleme uydusunun toplayacağı telemetri bilgilerini de yer istasyonuna aktaracağını duyurdu.

Tasarımı, yapımı, test aşamaları yerli uzmanlarca yapılan uydunun yine yerli yapım uydu taşıyıcısıyla fırlatıldığı kaydedildi. 260 kilometre mesafede yörüngeye yerleşen uydunun 15,3 kilogram ağırlığında olduğu belirtildi. "Rasad" uydusunun günde 15 kez dünyanın etrafında dönebileceği ifade edildi.

İran, "Ümit" adlı ilk yerli haberleşme uydusunu da 3 Şubat 2009’da "Sefir-2" adlı uydu taşıyıcısıyla fırlatmıştı. Haberleşme uydusunun 2 frekans bandı ve 8 antenle yeryüzüne bilgi gönderip yeryüzünden de bilgi toplama özelliğine sahip olduğu açıklanmıştı.

3 Şubat 2010’da da içinde canlıların bulunduğu kapsül, "Kavoşger-3" adlı roketle uzaya göndermişti.

İlk haberleşme uydusunun fırlatıldığı tarihi "Uzay Günü" olarak ilan eden İran, 2020’ye kadar ilk astronotunu uzaya göndermeyi hedefliyor.

İran Havacılık ve Uzay Ajansı da tasarım, yapım ve fırlatma aşamasında yeni uydular olduğunu açıklamıştı. TRT

Fikret Ertan
İran'ın stratejik yayılması ve planları...
21 Temmuz 2011

Suriye'deki rejime karşı başlayan halk protesto hareketi yaklaşık 6 aydır dinmeden devam ediyor.

Baasçı Esed rejimi hareketi olanca gücüyle ve merhametsizliği ile bastırmaya, böylece kendi hâkimiyetini devam ettirmeye çalışıyor.

Rejim güya reform yapmaya kararlı olduğunu göstermeye çalışırken muhalefetle diyalog çağrıları yapıyor; ama bütün bunlardan bugüne kadar hareketi durduracak, kitleleri tatmin edecek, ülkeyi daha güvenli, serbest, özgür kılacak herhangi bir sonuç da ortaya çıkmamış bulunuyor.

Esed rejimi bu arada kendisini eleştiren ülkelerin çağrılarına da kulak tıkayarak bunları oyalamanın peşinde koşuyor, hem bu ülkelerin muhalefet ve eleştirilerinin ve hem de halk hareketinin zaman içinde hız ve momentumu kaybederek kendisinin bu badireden sağlam çıkacağına inanıyor, böyle davranıyor.

Bu çerçevede kendisine destek verenlere de güveniyor elbette. Bu destek elbette açıkça söylenmese de İran'dan kaynaklanıyor. İki ülke aralarındaki stratejik ve mezhebî yakınlık sebebiyle zaten yıllardır sıkı bir müttefiklik ilişkisi içindeler. Ayrıca, bazı kaynaklar devam eden halk hareketinin bastırılmasında İran'ın da rejime yardım ettiğini iddia ediyorlar. İran elbette bunları yalanlıyor, kabul etmiyor.

Ne var ki, bunu kabul etse de etmese de İran'ın bugünkü Esed rejiminin en güçlü, en sıkı destekçisi olduğu sır değil. Eski ve yeni bütün ilişkiler, gelişmeler ve işaretler zaten bunu açıkça gösteriyor. İran bu yüzden Esed rejimini eleştirmekten kaçınıp duruyor.

Nusayri Esed rejimi işte bu sebeple İran'a dayanıyor; İran da bölgesel, stratejik ve bir geniş Şiii cephesinin kurulması, yayılması ve bölge dengelerinde belirleyici unsur haline gelmesi için Esed rejimini destekliyor, söz konusu cephenin stratejik derinliği bakımından bu rejime dayanıyor. Bu cephenin stratejik halkasında Esed rejimi işte böyle bir önemli fonksiyon icra ediyor. İran-Suriye-Lübnan cephesi bugünkü gelişmelerde bu bakımdan mutlaka dikkate alınması gereken bir konu olarak bizi de başkalarını da yakından ve önemle ilgilendiriyor.

Diğer yandan, İran'ın bölgesel ve strateji yayılma, nüfuz ve ağırlık kazanma planları ve hamlelerinde Suriye kadar önem taşıyan bir başka ülke de var: Bu elbette Irak...

Irak, bugün İran'ın stratejik planlarında en az Suriye kadar (belki de daha fazla) yer tutuyor. Çünkü Irak deyim yerindeyse 'kazanıldığı takdirde Suriye'den çok daha büyük ve önemli bir siyasî, stratejik bir mükâfat'. İran, plan ve hesaplarında başarılı olur ve Irak'ta kendine yakın güçlerin belirleyici siyasî konuma yükselmeleri halinde stratejik yayılma doktrinine en büyük ilaveyi yapmış olur.

Nüfusu, bu nüfusun yaklaşık yüzde 60'ının Şii olması, petrol gücü, coğrafî durumu, 5 ülkeyle ortak sınırlarının bulunması (Türkiye, İran, Suriye, Ürdün ve elbette petrol devi Suudi Arabistan) ve diğer özellikleri sebebiyle Irak, İran, bölge ülkeleri ve Amerika açısından bu kadar önem taşıyor. Bu yüzden Amerika biraz geç de olsa Irak'ta İran nüfuz ve yayılmasının hem kendisi ve hem de müttefikleri bakımından ne kadar hayati olduğunu anlamaya başlamış bulunuyor. Bundan hareketle de Irak yönetimi nezdinde iyice azalmaya yüz tutan diplomatik ve siyasî nüfuzunu en azından bu ülkede belli bir ağırlığa ve caydırıcılığa sahip, dikkate alınacak bir askerî güçle dengelemek, Irak'ın tamamen İran'a yönelmesini bu şekilde önlemek için son bir gayret sarf ediyor. Bunun için de bu yıl 31 Aralık'ta sona erecek Irak'ta askerî varlığının bir kısmını Irak'ta bırakıp, İran'a karşı caydırıcılık sağlamak için Irak hükümeti ile önemli müzakereler yürütüyor. İran da elbette açık ve örtülü yollardan bunu engellemeye çalışıyor.

Son dönemde iki defa üzerinde durduğumuz Irak'ta Amerikan askerî varlığı işte bu bakımdan bölgenin gelecekteki stratejik dengeleri için hayati önem taşıyor. Bu müzakereleri elbette en çok Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan izliyor ve bunların sonuçlarına göre yeni strateji belirlemeye çalışıyorlar. Bu ülkeler 'Amerika bölgeden ayrılırsa İran'ın hamleleri karşısında ne yapmalıyız, ne yapabiliriz?' diye düşünüyorlar şüphesiz.

Bölgenin yükselen gücü Türkiye'yi yönetenler de hem bunları ve hem de İran'ın stratejik planları ve hamlelerini elbette yakından izlemek, yapılması gerekenleri şimdiden düşünmek ve planlamak zorundalar. İran bölgeyle ilgili 'büyük stratejik planlara sahipse' bunun karşılığının da mutlaka olması, eğer yoksa geliştirilmesi gerekiyor.

Devletler oyununu iyi oynamak, Türkiye'nin geleceğini hayallere göre değil var olan gerçeklere göre planlamak, bunda da ne söylerlerse söylesinler hiç kimseye, hiçbir ülkeye tam güvenmeden sorumlulukla hareket etmek gerekiyor; çünkü karşımızdaki güçlere tam güvenmek için hiçbir geçerli sebep yok. Güveneceksek, ancak kendimize, bizi yönetenlere güvenebiliriz, o kadar.

zaman

İran'da bir nükleer uzman daha öldürüldü
23 TEMMUZ 2011

İran'da nükleer bilimci bir kişinin Tahran'daki evinin önünde vurularak öldürüldüğü bildiriliyor.
Isna haber ajancı öldürülen kişinin, 35 yaşındaki Daryuş Rızai olduğunu bildiriyor.

Habere göre bilimadamının eşi de saldırıda yaralandı.
Bazı haberlerde saldırganların motorsiklet üzeinde olduğu ileri sürülüyor.
Isna'ya göre Rızai İran Atom Enerjşsş Kurumu ile bağlantılı bir uzmandı.
İranlı nükleer bilimciler bir süredir suikast eylemlerinin hedefi.

Geçen yıl Kasım ayında saldırıya hedef olan iki nükleer bilimciden biri öldü, diğeri de yaralandı.

2010 Ocak ayında da İranlı bir başka bilimadamı, Mesud Ali Muhammedi uğradığı saldırıda hayatını kaybetmişti.

İran bu saldırılardan İsrail istihbarat servisini sorumlu tutmuştu.

İran geçtiğimiz günlerde, uranyum zenginleştirme sürecini geliştirmek amacıyla nükleer tesislere çok daha kaliteli ve daha hızlı santrifüjler yerleştirdiklerini açıklamıştı.

İran Dışişleri Bakanlığı bu açıklamayı nükleer faaliyetlerini sona erdirmesi yolunda gelen uluslararası çağrılara rağmen yaptı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, nükleer enerji faaliyetlerinin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile işbirliği içinde sürdüğünü söyledi.

Açıklamada, "BM'ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun santrifüjleri bütünüyle denetleyebildiği" dile getirildi.

Zenginleştirilmiş uranyum, elektrik enerjisi üretiminin yanı sıra atom bombası yapmak için de kullanılabiliyor.
Halihazırda İran'la nükleer faaliyetleri konusunda altı ülke müzakere yürütüyor.
İran, uranyum zenginleştirme faaliyetlerine son vermeyi kabul etmediği için BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarına tabi.
İngiltere hükümeti geçen ay Tahran'ı BM kararına aykırı şekilde, nükleer savaş başlığı taşıma kapasitesine sahip füze denemekle suçlamıştı.
İran, 10 günlük askeri tatbikat kapsamında 2000 kilometre menzilli karadan karaya 14 füzeyi başarıyla fırlatmıştı.
Ancak İran Dışişleri Bakanlığı, füzelerinin hiçbirinin nükleer kapasitesi olmadığını açıklamıştı.
BBC


Türkiye'yi bırakır, İran'a saldırırız!'
28 Temmuz 2011
PKK'nın tepe yöneticisi Murat Karayılan, İran'ın PJAK'a saldırılarının devamı halinde Türkiye'ye karşı savaşı durdurup İran'a saldırıcaklarını açıkladı:

Kimse bizi sınamasın, şimdi Türkiye'ye karşı savaşı durdurup İran'la savaşırsak ne olur? İran 6 ay dayanamaz.

Radikal gazetesinin haberine göre Murat Karayılan, İran ve Türkiye'nin Kürtlere yönelik bir istila projesi olduklarını ileri sürerek İran'ın Kandil merkezini ele geçirmek istediğini söyledi. Karayılan, İran'ın 30 km boyunca 30 bin askeri bölgeye yığdığını ve şiddetli bir savaşın olduğunu iddia etti.

Karayılan,' PJAK'ın karargahını ele geçirdik diyorlar fakat daha sınırı bile geçemediler' dedi.

Karayılan özetle şunları ifade etti: “İran Kürdistan Bölge Hükümeti’nin de bu plana dahil olmasını istedi. Eğer Bölge Hükümeti katılsaydı ne olurdu? İran’ın planı Kürtler arasında dinamit patlatmak ve birbirleriyle savaştırmaktır. Bölge Hükümeti yetkililerinin bu projeyi reddetmesi gerekirdi. Sadece katılamayacaklarını, şartların buna müsait olmadığını, askeri olarak yer alamayacaklarını, ancak Kandil’in etrafını tutacaklarını söylemişler. Bu da onaylama anlamına geliyor. İşte bu eleştiri konusudur. Ancak sonra Kürdistan Bölge Hükümeti yanaşmadı ve projeyi yürürlüğe koymadı. Bölge Hükümeti bu projeyi yürürlüğe koymaması nedeniyle İran’ın tepkisiyle karşılaştı.

Örneğin Hacı Ümran bölgesi bombalandı. Özellikle de bölgede KDP’nin gözetimindeki alanları top atışına tuttu, saldırıları arttırdı. Hatta Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani top saldırısına karşı açıklamada bulundu. Onu da tehdit ettiler. Onu da suçladılar ve terörü ağırladığını söylediler. İran’ın amacı onları da katmaktı. Ancak katılmayınca onlar da İran’ın hedefi oldu. Bu şekilde Kandil’i ele geçirmek, bize ve PJAK’a darbe vurmak istiyor. Kandil’in düşürülmesi ile ise tüm Kürtlere baskı yapmak istiyor. Özellikle de KDP ve tüm Güney Kürdistan güçlerine yönelik tehdit ve baskı artacaktır. Onlara kendi siyasetini dayatmak istiyor. İran’ın politikası böyledir, ya benimlesin ya da karşıtımsın.

TÜRKİYE ABD VE İRAN İTTİFAKI

Aslında bunun bir de öteki yüzü var. Şimdi İran Kandil’e saldırıyor. Başından bu yana Amerika keşif uçakları Kandil üzerinde dolaşıyor. Nedir bu keşifler? Bazıları bu uçakların İran’ı izlediğini söyleyebilir. Hayır, İran’ı gözetlemiyor, çünkü sınırın iç kısmında dolaşıyorlar. Bu keşifler Türkiye’ye aktarılıyor, Türkiye ise İran’a veriyor. Şimdi şöyle bir gerçeklik var: Türkiye, İran ve Amerika bir olmuşlar. Gerçek budur. İran halkının da bunu iyi görmesi gerekiyor, onların yönetimleri doğruları söylemiyor. Tüm taraflar Kürtlerin güçten düşmesi ve onlara muhtaç olmasını istiyor. Burada bir irade savaşı var.

İRAN KORKUYOR

Karayılan, “İran çok iyi biliyor ki Ortadoğu’daki gelişmeler İran’a da ulaşacak. İran kendi hesaplarını yapıyor. Kürtlerin Irak rejiminin yıkılmasında rol aldığını, Kürtlerin Suriye’de bir güç olduğunu ve İran rejiminin yıkılmasında da rol alacağını söylüyor. Kürtleri güçten düşürmek ve paralamak istediğini belirtiyor” dedi. haber10

Müslüman Katliamına Destek Olan “İran İslam Cumhuriyeti!”
(Türkiye’deki İran müdafilerine ithaf olunur!)
Yusuf Sezgin
02 Ağustos 2011



Türkiye’de İran İslam devriminden kalma, İran’ı hala doğru okuyamayan bir nesil var ve bunlar İslami duyarlılıkla İran’ı savunmaya devam ediyorlar.

DEVRİMİN İSLAM KISMI TEDAVÜLDEN KALDIRILDI

İran’daki devrimin İslam’la pek alakasının kalmadığının, devrimin “İslam” tarafının tedavülden kalkıp,“devrim” tarafının bizdeki Kemalizm’e benzer otoriter bir rejim olarak sürdürülmeye çalışıldığının farkında değiller.

"KEK MÜSLÜMANLAR"

İran’a dokunan yazı ve yorumlarda bazı “Kek Müslümanlar”[i] ümmet bilincinden girip İslam birliğinden çıkıyorlar ve İran’ı müdafaa yarışına giriyorlar. İran destekli son Suriye katliamlarına rağmen hala İran’ı müdafaa edenler olacak mı bilmiyorum. Şia propagandasına maruz kalanlara ve Şiilik eğilimi taşıyanlara sözüm yok. Ama ortalama ve samimi Sünni Müslümanlardan da bu ağa takılanlar ve İslam adına İran’ı müdafaa edenler az çıkmıyor.

BABASINDAN SONRA OĞLU'DA HAMA'DA KATLİAM YAPTI

30 yıl sonra Suriye ordusu Hama’da ve yeni bir katliama daha imza atıyor. Aylardır zalim Baasçı, Nusayri rejimi tarafından kuşatma altında tutulan Hama’ya dün tam teçhizatlı ordular girdiler ve şehri tekrar kana buladılar. Tanklar rastgele evlere, mahallelere ateş etti. İnsanlar kan revan içinde kaldı; yüzlerce ölü var. 21. Yüzyılda dünya ve Türkiye bu manzarayı sadece seyrediyor.

ESAD NEDEN HAMA'DA KATLİAM YAPTI?

Hama kökenlerinde Türkmenlik olan Araplaşmış samimi, Sünni duyarlı Müslümanların yaşadığı, zulme başkaldıran bir kent. Hama’lıların tek suçu Müslüman olmak, İslam’ı yaşamak ve %10’la %90’a hükmeden Esad diktatörlüğüne boyun eğmemek. Tanklar Hama’ya bu nedenle girdi. Rejime, orduya, devlete hükmeden Nusayriler (Nusayri, Nasara’dan “Hristiyancık” anlamına gelir) bu insanları başka değil, Müslüman oldukları ve zulme diklendikleri için öldürüyor. İslamcı(!) İran, Baasçı (Arap milliyetçisi, pozitivist, ateist) Suriye rejiminin arkasında siyaseten durmakla kalmıyor. Katliam yapan Suriye ordusuna bizzat ve aktif destek de veriyor.

Peki, bu nasıl bir İslamcılıktır?

Bu nasıl Müslümanlıktır?

Nusayri, ırkçı, İslam’la alakası olmayan bir rejim hangi İslam, hangi Müslümanlık adına desteklenebilir?

İran’ın yaptığı nedir?

İran’ın yaptığı bir mezhep dayanışmasıdır. Suriye, Ortadoğu’da İran’ın müttefikidir. Nusayrilerin Şia ile hatta İslam’la uzak-yakın bir alakası olmamasına rağmen, Suriye yönetimi İran yanında ve Şia ekseninde yer aldığından dolayı “İran İslam Cumhuriyeti!” Suriye diktatörlüğünün Müslümanlara karşı işlediği katliamlara göz yummanın ötesinde destek vermekte, kana ortak olmaktadır.

Başka?

İran’ın yaptığı Türkiye karşıtlığıdır. Türkiye’deki “Kek Müslümanların” basireti bu konuda bağlanmış olabilir; ancak İran, Türkiye söz konusu olduğunda Müslümanlığı, İslam’ı bir yana bırakır ve Türkiye’ye verebileceği zararın azamisini vermeye çalışır. Tarih buna şahittir. Türkiye, Suriye konusunda biraz sesini yükseltince, geçen aylarda bunu bir defa daha yakından görmüş; İran’ın tehdidine maruz kalmıştır.

İran, Suriye rejimiyle işbirliği yaparak Türkiye’yi kuşatmaktadır. Zira Irak Şiileşmiştir ve şu anda İran’ın tabii müttefikidir. Suriye ve Lübnan’ı da bu pakta kattığınızda Türkiye’nin doğudan ve güneyden İran tarafından kuşatıldığını görürsünüz. Ama ne hükümet, ne de “kek Müslümanlar” bunu görmeye hazır değillerdir. Türkiye’yi kuşatmak ve Türkiye’ye zarar vermek İran’ın temel, tarihi politikasıdır. Bu politikasını takiyye ile iyi perdelediğinden, bizimkilerde kandırılmaya hazır ve yatkın olduklarından İran’ın gerçek niyetleri devletlûlarımızca sezilememekte, gerekli tedbirler alınamamaktadır.

İran’ın bir başka derdi de Sünni karşıtlığıdır. İran İslam coğrafyasında Şii bir eksen oluşturmakla ve kendisine paktlar kurmakla meşguldür. Bu konuda İran, ABD-İsrail’in desteğiyle ciddi mesafe almıştır; Irak Şiileşmiştir. Yüzde 90’ı Sünni olmasına rağmen Nusayri yönetimi sayesinde Suriye Şii eksende tutulmaktadır. İran Lübnan’da Hizbullah üzerinden etkinlik kurmaktadır. Pakistan ve Afganistan’da yine ABD-İsrail desteğiyle Şiiler ciddi mevzi ve üstünlük kazanmışlar, yönetimde etkin olmuşlardır.

İran, batılılara, ecnebilere değil ama Türkiye dâhil Müslümanlara Şii misyonerliği yapmaktadır. Batının tersinden katkısıyla İran, İslam dünyasında “batıya kafa tutan kahraman!” havasıyla sempati toplamakta, hızla (Müslümanlar arasında!) Şiiliği yaymaktadır.

Bugün İran’ın İslam tarafı kalmamıştır. İçi boş, kof bir hale gelmiştir. Bizde Kemalizm ne kadar toplumsal tabana, desteğe sahipse, ne kadar etkinse İran’da İslam devrimi o kadar etkindir. Ama İran’ın yeni misyonu zaten İslam’ı yaymak filan değildir. İran’ın misyonu,“İslam” etiketini kullanarak Müslüman kitleler üzerindeki etkinliğini artırmak, Şiiliği yayarak siyasi güç ve hâkimiyet alanını genişletmektir.

İran’ın Suriye’de Müslüman kıyımına destek vermesini ancak bu pencereden bakarsanız anlamlandırabilirsiniz. İran, İslam rejimi deforme olduğu için bunu yapıyor değil. İran devrimi, başlangıcından itibaren sakat doğmuş, yukarıda saydığımız hedefler gözeterek yaptırılmış bir devrimdir. Zira daha devrimin 3. yılında, yani 1982 Hafız Esad’ın Hama-Humus’ta 60-80.000 Müslüman’ı katlettiği dönemde, İran, Suriye rejimine ses çıkarmamış, destek olmuştu. “İran sonradan değişti” argümanının altı boştur.

21. yüzyılda ateist, diktatör, Nusayri Suriye rejimi katliam yapıyor, kan akıtıyor. Bir İslam Cumhuriyeti olma ve İslam’ı yayma iddiasındaki İran bu katliama aktif destek veriyor. Bizim İran etkisinde kalmış, radikallik bulaşmış “İslamcı” aydınlar gözlerini yummayı, susmayı tercih ediyorlar.

(..)

İsrail’e kafa tutan AKP, Suriye’ye ve Suriye’deki katliama sırt dönüyor!….

Batı mı?

Onlar inançlı, Müslüman insanların kırılmasından, katledilmesinden ancak memnun olur. Sadece dünya kamuoyuna karşı bir şey yapıyor görünürler…

www.yusufgezgin.com dan alımıştır.

İran'da Amerikalılara mahkumiyet kararı
21 AĞUSTOS 2011
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, iki Amerikan vatandaşının İran'da casusluk suçlamasıyla 16'şar yıl yapis cezasına çarptırılmasından derin hayalkırıklığı duyduğunu söyledi.

Shane Bauer ve Josh Fattal dün ülkeye yasadışı yollarla girdikleri gerekçesiyle 3'er yıl, casusuluk faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle de 5'er yıl hapis cezasına çarptırılmışlardı.
BBC

İşte İran'ın Düşürdüğü ABD Casus Uçağı
08 Aralık 2011



İran devlet televizyonunda, Afganistan sınırında düşürüldüğü iddia edilen ABD Hava Kuvvetlerine ait casus uçağın görüntüleri yayımlandı.

İranlı uzmanların uçağı incelerken gösterildiği görüntüler, "RQ170 - Amerikan Casus Uçağı" yazısı eşliğinde sunuldu.
Diğer yandan Amerikan Hava Kuvvetleri'nden yapılan açıklamada kendilerine ait bir insansız uçağın kaybolduğu bilgisi doğrulandı.

İran tarafından uçağın düşürüldüğü iddia edilirken, görüntülerde yer alan aracın fazla hasar almamış olduğu dikkat çekti.

İran medyasında dışişleri bakanlığının, iki ülke arasında diplomatik ilişki bulunmaması sebebiyle Washington ve Tahran arasında aracılık yapan İsviçre Büyükelçisine "hava sahasının bir Amerikan casus uçağı tarafından işgal edilmesine büyük tepki duyduklarını" ilettikleri belirtildi.
Ayrıca Tahran'ın Washington'dan acilen açıklama beklediği ve tazminat talep ettiği bildirildi.

Geçtiğimiz hafta Afganistan'da görevli NATO birliklerinden yapılan açıklamada ülkenin batısında kullanılmakta olan bir insansız uçağın kontrol merkeziyle temasının yitirildiği ve uçağın kaybolduğu açıklanmıştı.

Amerikan New York gazetesinde bugün yayımlanan bir haberde "görünmez casus uçağın" İran'ın geliştirdiği iddia edilen nükleer faaliyetlerine dair bilgi toplamakta olduğu söylendi.

Öte yandan Pentagon yetkililerinin, İran'ın insansız hava araçlarında kullanılan teknolojik donanıma ait bilgi edinmesinden endişe duydukları bildirildi.
Kaynak: BBC/TRT

İran, ABD Uçağını İade Etmiyor
11 Aralık 2011



İran silahlı kuvvetlerinin, İran hava sahasına girdikten sonra ele geçirdiği ABD'ye ait insansız casus uçağını iade etmey
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Ksm 09, 2011 10:45 pm    Mesaj konusu: TAKİYYENİN FERT VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Alıntıyla Cevap Gönder

ŞİA İNANCINDAKİ TAKİYYENİN FERT VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Alihaydar Can
09.11.2011


Emir Hasan Çeheltan

Takiyye, Şia (1) inanç ve ahlâkında önemli bir yer tutan ve kökleşmiş bir uygulamadır.

Takiyye, olduğun gibi görünmeme veya göründüğün gibi olmama, her duruma çabucak adapte olarak, her araziye kolaylıkla uyarak, gerçek inanç ve düşüncelerini ustalıkla gizlemek demektir.

İnsan hayatını bir yalanlar yumağıhaline getiren takiyye'nin fert ve toplum üzerideki olumsuz etkilerini birinci elden öğrenmek isteyenler için İranlı sanatçı Emir Hasan Çeheltan'ın Guernica dergisine yazdığı yazıdaki konuyla ilgili bölümü çok öğretici unsurlara sahip.

konstantiniye.blogspot.com/ bu bölümü tercüme ederek konunun doğru anlaşılmasına büyük katkı sağlamış:

[İranlı sanatçı Emir Hasan Çeheltan, yüzyıllardır içselleştirilmiş İran yalan "kültürü" hakkında şöyle diyor:
"İran İslam kültüründe, 'Taqiye' diye adlandırılan bir şey var. Anlamı, durumlar düzelene kadar hayatta kalabilmek için itiraz etmemek, birşey söylememek. Bunun da ötesinde, ne düşündüğünü doğrudan söylememek. Tarihi nedenlerden dolayı Taqiye derin köklere sahip. Kime güvenebileceğinizi anlamak zor. Ne komşunuza, ne arkadaşınıza, ne okul arkadaşınıza, hatta kendi eşinize bile güvenemiyorsunuz. Biz çok konuşuyoruz, ama olayların büyük/asıl kısmını gizliyoruz. Bu, karakteristik sosyal bir özellik halini aldı."] (Yazının orijinali içintıklayınız: http://www.guernicamag.com/interviews/3213/rahbaran_cheheltan_11_1_11/ )


Emir Hasan Çeheltan'ın bu tespitleri konuyu bütün yöleriyle anlamamızı sağlayacak kadar net ve açık değil mi?

Asıl mesele şu...

Şia inanç ve ahlâkının ayrılmaz bir parçası olan takiyye, Ehl-i Sünnet inanç ve ahlâkında kesinlikle yasak (haram) olmasına rağmen; yüzde 95'ten fazlası Sünnî kökenli olan bu topluma nasıl sirayet edip bünyeleşti?


Şah İsmail

Bu sorunun cevabını doğru tespit edebilmek için, Hariciler (2)’den başlayarak Hasan Sabbah (3)’a, ondan Safevî sultanı Şah İsmail (4)'e kadar gidip, oradan da bugüne, iz sürmek gerekiyor.

Dipnotlar:

1- Şia Şiilik: [Haricilikle at başı giden, beraberce yürüyen, hangisinin önce olduğu ve tesir veya aks-i tesir aldığı belli olmayan, o da türlü kollara ayrılan ve nihayet devletleşmiş bulunan bu mezhep,itikadi bir dalalet mektebi olarak, «Doğru Yolun Sapık Kolları» arasında, belirttiği yaygınlık noktasından, bazı örnekleriyle başlıca uçurum koludur. Haricilik dış yüzler üzerinde akamet mantığı müessesesiyse , Şiilik, iç yüzlere dönük ve selim aklın her desteğinden mahrum, bir sınır bozuculuk ve insanı şeytani çapta yüceltme ve putlaştırma kuruluşudur. (..)Her karşılığın müstağni kaldığı ve hiçbir cinnet nevinin eşine rastlanmadığı bu gibi hezeyanlara rağmen, Şiiliğin, Hazret-i Ali'yi mübalağayla sevmek ve halifelik hakkını onda ve sülalesinde görmek, diğer üç büyük Sahabiyi de küfürle suçlamamak şeklinde sınırlı ve itidalli Şiiliğe küfür kondurulamaz ve böylesi bazı sapıklıkları olsa da «Kıble Ehli»sayılır.
Nitekim "Şii" adını Hazret-i Hüseyin'in misilsiz bir şenaat üslubu içinde şehit edildiği Kerbela vak'asından sonra alan ve nihayetlerine kadar Emevilere düşmanlıkta devam eden Hazret-i Ali taraflıları, o güne değin bir şahıs ve aile imtiyazı üzerinde sadece hissilik belirtirken, ileriye doğru itikadi manada mezhepleşmiş, binbir parçaya ayrılmış, bir kısmiyle de ismine "Gulatlaşırılar" denilen bölümlere ayrılmıştır. (..) "Tutan; bir şahsı mübalağayla tutan" manasına Şiilik ve onun neticede aynı, fakat tespitte tersinden, "Bırakan" anlamında Rafızilik, biri Hazret-i Ali'yi sınırının üstüne çıkarmak, ikincisi de yüksek Sahabileri düşürmek hedefinde toplanır ve Aleviliği de kelime farkıyla içinde taşır. Bu şekilde hulasa edilebilecek olan Şiilik yolunun ayrıca kaydettiğimiz Rafızilikten başka kolları, dalları ve onların da kolları ve dalları, bir sürü... Hak nasıl bir, batıl da sayısızsa, Şiilik batılının da bölümleri öyle; ve sayısız batılını ilan etmekte. Sapıt sapıtabildiğin kadar!... Bu bölümleri teker teker ele almaya lüzum görmüyor ve hangi inanışın hangi kola ait olduğunu belirtmeden, ifrattakilerin hepsini birden Şiilik ve Alevilik dairesine alarak gösteriyoruz..] Necip Fazıl Kısakürek, Doğru Yolun sapık Kolları, Büyük Doğu yayınevi, İstanbul.

2- Haricilik: [Şiilik, «Beyt Ehli-Peygamber Evinin kadrosu»na üstünlük tanıma noktasından temayülünü Hazret-i Osman'ın Halife seçildiği zamana kadar gerilere götürse de gayet tabii olan bu sevginin itikat hududunu zorlayıcı, bazen de yıkıcı şekilde mübalağalara vardınlması, Hazret-i Ali devrinde başlar ve bu felaketin tohumları, Haricileri de geriden körükleyici İbni Sebe eliyle atılır. Yahudiliğin özü ve Haricilikle beraber Şiiliğin mayalandırıcısı bu tarihi şeamet heykeli, Hazret-i Ali'ye:
- Sen Allah'sın!
Demeye kadar gitmiş ve korkunç küfrüne karşı ateşte yakılması emri verilince de:
- Demedim mi, insanlan yakmak yalnız Allah'a mahsus olduğuna göre, Allah olmasaydın bu emri vermezdin. Diye mukabele etmiştir.
Doğruluk derecesini bilmediğimiz bu rivayetin mutlak doğru tarafı İbn-i Sebe ekferinin Hazret-i Ali'ye ilah gözüyle baktığı ve bu görüşünü açıkladığı, Hazret-i Ali'nin ise hiçbir insanı şeriatte haram olan bir cezalandıma şekliyle ölüme sürmeyeceğidir.
İbn-i Sebe bu sert davranış üzerine Hazret-i Ali muhitinden kaçtı ve tohumlarını her tarafa serpmeye koyuldu. Ve yığınlara açıkça kabul ettiremeyeceğini bilmesine rağmen, İslamda ilk ciddi rahneyi açıcı, Hazret-i Ali'ye insan üstü bir hüviyet verme ve onu, hatta Kainatın Efendisine takdim etme dalaletini tohumlandırmış oldu
Öyle ki, Şii sınıf, Cebrail'in şaşınp da vahyi Hazret-i Ali yerine Resule götürdüğü hezeyanına kadar vardı.] Necip Fazıl Kısakürek, Doğru Yolun sapık Kolları, Büyük Doğu yayınevi, İstanbul.

3- Hasan Sabbah: [Şii kollarından asıl devletleşebilen ciddi örnek, (Hicri 473) Hasan Sabbah isimli bir mecnunun bayrağını açtığı doğrudan doğruya İsmailiye, bir ismiyle de Batınıye şubesidir. (..)Ruh emrine basit bir ölçü aleti olan aklın hangi sapıklığa kadar memur edilebileceğini göstermekte eşsiz bir (manyak) olan Hasan Sabbah, İran'ın meşhur nasipsiz şairlerinden Ömer Hayyam ve Selçuklu vezirlerinden Nizamülmülk ile mektep arkadaşlığı etmiş ve Alparslan'ın himayesine ermişken, Selçuklularla bozuşmuş, oradan Mısır'a kaçmış, Şii Fatımilerden himaye görmüş ve Fars illerinde, - nice büyük din adamına beşik olmakla maruf ve bu defa küfrün en şiddetlisine maruz- öz memleketi Rey şehrinde başına birtakım tımarhanelikleri toplayarak bazı zaptedilmez kaleleri basmış, düşürmüş, üzerine gelen Selçuklulara karşı durabilmiş ve devleti yedinci asrın ortasına kadar 181 yıl ayakta kalabilmiş bir adam...
"Kartal yuvası" manasına, dik kayalıklar üstünde "Alamut" kalesi... Bu kalede bağlılarının, bir işaretiyle kendilerini kale burçlarından aşağı attığı, kuduz fıkir ve gözü karalıkta ve cahil yığınları büyülemekte eşsiz bu adam, Şiiliğin Rahmanilikten Şeytaniliğe aktarma edilen, Bizans, Fars ve Yahudi kırması «İlhad-küfür»aksiyoncularının başında gelir.] Necip Fazıl Kısakürek, Doğru Yolun sapık Kolları, Büyük Doğu yayınevi, İstanbul.

4- Şah İsmail: [Hicri Onuncusu Asır başlarında, Şah İsmail Safevi'nin resmen Şiiliği ilan etmesiyle bu mezhebe yataklık eden ve başta Yavuz Sultan Selim, Osmanlı Padişahlarım bir hayli uğraştıran ve Anadolu topraklarına Aleviliği sokan Farslar... Fars tipi, İslamı yüceltmekte ve batırmakta iki ters istikamet sahibi mücerret bir istidat ifadesidir.] Necip Fazıl Kısakürek, Doğru Yolun sapık Kolları, Büyük Doğu yayınevi, İstanbul. [[I. İsmail (Şah İsmail olarak da bilinir. Azerbaycanca: شاه اسماعیل, Şah İsmayıl Xətai, Farsça: شاه اسماعیل اول; d. 17 Temmuz, 1487; Erdebil, Akkoyunlular; ö. 24 Mayıs, 1524; Erdebil, Safevi Devleti) Safevi Tarikatı'nın lideri ve Safevi Devleti'nin kurucusu ve ilk hükûmdarı. (..) İsmail, 17 Temmuz 1487 tarihinde Erdebil şehrinde Safevi Tarikatı'nın şeyh ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba tarafı Şeyh Safiyüddin'in sülalesinden olup İsmail'in babası Şeyh Haydar, dedesi ise Şeyh Cüneyd'dir. İsmail'in annesi "Teodora (Alemşah Halime Begim)" Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'nın kızı, Pontus Rum İmparatoru IV. Yohannes Komnenos'un torunudur. (..) Babası Şeyh Haydar öldürüldükten sonra, İsmail annesi ve kardeşleri Sultan Ali ve İbrahim ile birlikte Şiraz'da mahkûm edilir. Mahkum edildiklerinde İsmail daha iki yaşında bile değildir. (..) Sonra onu Lahicana, Gilan hükümdarı Mirza Ali'nin sarayına getirirler. Gilan'a geldiğinde İsmail daha yedi yaşındaydı. Burada, Hasan Han'ın koruması altında Lala Hüseyin tarafından eğitilir. İsmail yaklaşık altı yıl burada kalarak, dönemin tanınmış emir ve alimlerinden dini, dünyevi ve askeri eğitim görür.İsmail 13 yaşında siyasi ve dini konularda faaliyete başladı. 1499 yılının Ağustos ayında Erdebil'e yollandı. 1500 yazında Erzincan'da Ustaclu, Şamlu, Rumlu, Tekelü, Zülkadir, Avşar, Kaçar ve Varsak kabilelerinden oluşan 7.000 Kızılbaş İsmail'in davetine icabet etmiştir. Kızılbaş orudusu Kasım 1500'de Kura Nehri'ni geçerek Şirvanşahlar Devleti üzerine yürümüştür. Gülistan Kalesi yakınında gerçekleşen Çabani Meydan Muharebesi'nde Şirvanşah Ferruh Yasar'ın ordusunu yenmiş ve Bakü'yü zapt etmiştir.1501 yılında Tebriz'de Azerbaycan Safevi Devleti'ni kurmuştur. 1502 yılından merkezi Tebriz olmakla tüm Güney Azerbaycan ve Kuzey Azerbaycan'ın akseriyet topraklarında Azerbaycan Safevi Devleti'nin Şahlığını yapmıştır. 24 Eylül 1503 tarihinde Şiraz'a girmiş ve aynı yılın sonlarına kadar Azerbaycan, Fars ve Irak-ı Acem'in çoğu üzerinde hakimiyet kurmuştur.
1510'da Merv yakınında Şeybani Hanlığı'nı yenerek Muhammed Şeybani Han'ı öldürmüştür. Ancak 1514'te Çaldıran Muharebesi'nde Osmanlı padişahı I. Selim'e yenilmiştir. Bu yenilgiden sonra ruhsal bir çöküntü yaşadı. İsmail 24 Mayıs 1524'te 37 yaşındayken iç kanamadan öldü, Erdebil'deki Safevi Türbesi'ne defnedildi.] tr.wikipedia.org/


İran, ABD Uçağını İade Etmiyor
11 Aralık 2011



İran silahlı kuvvetlerinin, İran hava sahasına girdikten sonra ele geçirdiği ABD'ye ait insansız casus uçağını iade etmeyeceği bildirildi.

İran devlet televizyonuna konuşan, İran'ın seçkin askeri gücü Devrim Muhafızları'nın Başkan Yardımcısı Orgeneral Hüseyin Selami, uçağın ABD'ye iade edilmeyeceğini söyledi.
İnsansız ABD uçağının İran'ın hava sahasını ihlal etmesini ''saldırgan bir eylem'' olarak nitelendiren Selami, ayrıca ABD'ye ''daha büyük bir karşılık verme'' uyarısında bulundu, ancak bu karşılığın ne olacağı konusuna açıklık getirmedi.
İnsansız hava uçağının ABD'ye ait olduğu, Amerikalı yetkililerce yapılan açıklamalarla doğrulandı.
TRT

İran'ın Nüfusu 74 Milyona Ulaştı
01 Ocak 2012

Yıllık nüfus artış oranı ise yüzde 1,3'e geriledi.

İran'ın nüfusunun 75 milyona ulaştığı bildirildi.
İran İstatistik Kurumu, geçen ay yapılan nüfus sayımının sonuçlarını açıkladı.
Nüfus sayımının sonuçlarına göre, İran'daki nüfus artış hızı son 5 yılda yüzde 1,6'dan yüzde 1,3'e geriledi.
İran'da nüfusun yüzde 51'ini erkekler, yüzde 49'unu kadınlar oluşturuyor.
Hızla artan kentleşmeye bağlı olarak kırsalda yaşayanların oranı yüzde 29'a kadar düştü.
Okur yazar oranı ise yüzde 91'e yükseldi.
İstatistik Kurumu'nun raporunda, ülke nüfusunun 2017'de 80 milyon sınırını aşmasının beklendiğine de işaret ediliyor.
TRT

İran'da TC Modeli Kutlama
03.02.2012


İran, Humeyni'nin İran'a dönüşünün yıldönümünü, Kartondan Humeyni posterinin iki asker tarafından uçaktan indirerek kutladı. Tören kıtası kartondan Humeyni posterine selâm durdu.
Bu garip kutlama, TC'deki bazı tuhaf kutlamaları hatırlattı.
haber1001

İsrail'de "İranlıları Seviyoruz" Gösterisi
25 Mart 2012 1



Tel Aviv'deki gösteride İran'ı bombalama söyleminden vazgeçilmesi istendi.

İsrail'de, İran ile savaşa karşı çıkan bir grup israilli, Tel Aviv'de gösteri düzenledi. Göstericiler, İran'ı bombalama söyleminden vazgeçilmesini ve müzakere edilmesini istedi.
Her şey İsrailli bir çiftin, internetteki bir sosyal paylaşım sitesinde "İran'ı seviyoruz" kampanyası başlatmasıyla ortaya çıktı. 2 posterle başlayan kampanyaya, binden fazla İsrailli ve İranlı katıldı.
Barış yanlısı İsrailliler, sosyal paylaşım sitesine, İranlılardan hiç zarar görmediklerini, onlardan korkmadıklarını, nefret etmediklerini, aksine sevdiklerini belirttiler.
İsrailliler, İranlılara hitaben, "Size zarar vermek istemiyoruz. buluşmak, kahve içmek, spordan konuşmak istiyoruz" yazdılar.
Ardından hazırladıkları posterlerle sokaklara dökülen barış yanlısı İsrailliler, hükümetten İran'la ilgili politikasını değiştirmesi talebinde bulundular.
TRT

İSRAIL'DE SAVAŞ KARŞITI GÖSTERILER
28 MART 2012

Hafta sonu İsrail'de İran'a saldırı savaşını kınaya gösteriler yapıldı. Tel Aviv'deki gösteriye, yaklaşık 1000 kişi katıldı...
Gösteri, tıpkı Arap Baharı'nda olduğu gibi internet üzerinden örgütlendi ve sloganı "İranlılar, biz sizi seviyoruz" idi...
Yürüyüş sırasında taşınan büyük pankartlardan birinde, "Bibi (Netanyahu) İran'ı bombalama" yazıyordu...
İsrailliler, savaşın ekonomiye vereceği zararın üzerinde de duruyorlar...
İsrail'de Mart ayı başında yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre halkın yüzde 58'i, İsrail'in İran'a saldırısına karşı...
http://konstantiniye.blogspot.com/

Süleyman Kasım: İran'ın dış politikasının en önemli ismi
6 Nisan 2012



Yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İnşaatlarda çalıştı, İran-Irak Savaşı'nda yıldızı parladı. Tümgeneral Kasım Süleymani şimdi İran'ın Ortadoğu siyasetinin başındaki isim olarak öne çıkıyor.

ABD istihbaratına göre, 55 yaşındaki Süleymani, yalnızca Kudüs Gücü olarak bilinen, İran Devrim Muhafızları'nın yurtdışında faaliyet gösteren kolunun komutanı değil. Süleymani'nin aynı zamanda İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın ulusal güvenlik danışmanı olduğu ve doğrudan dini lider Ayetullah Hamaney'e rapor verdiği düşünülüyor.
Bütün ünvanları tam olarak bilinmese de Süleymani'nin Ortadoğu'da İran'ın nüfuzunu artırmak için hareket eden ekibin içindeki kritik isim olduğu bir sır değil.

İNŞAATLARDA ÇALIŞTI

Süleymani'nin başarısının nedenlerini anlamak için biyografisine bakmak gerek.

Süleymani, Kerman'da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Merkezi iktidarın zayıf olduğu ve aşiretlerin gücü elinde bulundurduğu bu eyalette doğmak, daha sonra Afganistan ve Irak'ta toplumsal dokunun önemli bir parçası olan aşiretleri anlamak ve onlarla ilişki kurmakta işine çok yaradı.

Ayrıca, yoksul bir aileden gelip, İran'ın üst düzey yöneticilerinden olmak, Süleymani'yi kendisine bu olanağı sağlayan İslam Devrimi için sadakatle çalışmaya yönelten kişisel bir motivasyon.

SAVAŞTAN ÖNCE DEVRİM MUHAFIZLARINA KATILDI

Süleymani, 1980-88 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı başlamadan önce Devrim Muhafızları'na yazıldı. Kudüs Gücü'ne katılan Süleymani, Irak'ın cephe gerisinde birçok operasyonu başarıyla yönetti. İslam Devrimi'nin kendi ürünü olan, bu başarılı ve sabırlı gencin kısa sürede yıldızı parladı.

Süleymani daha sonra Afganistan'da üretilip, İran'dan geçerek dünyaya ulaşan uyuşturucuya karşı mücadele etti. Bu esnada Afganistan'ı ve Taliban yönetimini yakından tanıma fırsatı oldu.

Düşmanlarını son derece iyi gözlemleyen Süleymani, böylelikle ABD'nin Irak ve Afganistan işgallerinde nelerle karşılaşabileceğini, hangi hatalara düşebileceğini en iyi bilen isimlerden oldu.

11 EYLÜL'DEN SONRA ABD'YE İŞBİRLİĞİ ÖNERDİ

Öte yandan, Süleymani, Tahran yönetimine 11 Eylül'den sonra ABD ile birlikte çalışılmasını önerdi. Hatta Afganistan'da Taliban yönetiminin devrilmesinin, İran'ın da çıkarına olduğunu savundu. İran ve ABD arasındaki bu işbirliği Irak'ın işgaline kadar sürdü.

Bu durum, Süleymani'nin yeniliklere açık olduğunun ve İran'ın çıkarları söz konusu olduğunda Batı'yla da işbirliği yapabileceğinin bir işareti olarak algılandı.

PETRAUS'A MESAJ GÖNDERMİŞ

O dönemde ABD'nin Irak'taki kuvvetlerinin komutanı olan General David Petraus'a Ahmet Çelebi üzerinden mesaj gönderen Süleymani kendini şöyle tanıttı: "Ben Kasım Süleymani, İran'ın Irak, Lübnan, Gazze ve Afganistan ile ilgili dış politikasını yürütüyorum."

ABD istihbaratına göre, Süleymani, Irak'ta ve Afganistan'da militanların silahlandırılmasını ve böylelikle işgal ordularının yıpratılmasını temel alan stratejinin fikir babalarından. Böylelikle, İran, bu ülkelerde politik bir özne olurken "büyük şeytan" olarak nitelendirdiği ABD'nin bu ülkelere odaklanmasıyla, bölgede hamle üstünlüğü sağladı.

Ancak Süleymani'nin tek başarısı bu askeri strateji değildi. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani başta olmak üzere bir dizi siyasetçiyle yakından ilişkiler geliştiren Süleymani, Şii lider Mukteda el Sadr'ın diğer politik gruplarla uzlaşmasını sağladı.

ABD istihbaratı, geçtiğimiz ay, İran'ın, olası bir İsrail saldırısına, yalnızca Hürmüz Boğazı'nda değil, Irak ve Afganistan'da da karşılık vereceğini belirtirken, Süleymani'nin yıllar süren ve sabırla yürüttüğü bu başarılı politikayı da hesaba katıyordu.

"ŞEYTANİ DEHA"

ABD eski Başkanı Bill Clinton döneminde "terörizme karşı mücadele"nin önemli isimlerinden olan Richard Clarke, Wall Street Journal'a yaptığı açıklamada Süleymani'yi şöyle tanımladı: "O şeytani bir deha ve İran'ın nüfuzunu artıran adımlar atıyor." ABD'li yetkililere göre Süleymani, sadece başarılı bir istihbaratçı değil, iyi bir diplomat, savaş alanında zeki bir kumandan.

Irak'ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Muvaffak El Rubai de onunla üç kez İran'da görüştüğünü anlattı. Rubai'ye göre Süleymani, "Derin bir stratejist fakat İran İslam Devrimi için şehit olacağını sanan mutaassıp biri".

LÜBNAN ZAFERİ

ABD'li kaynaklar, Süleymani'nin Hamas ve Hizbullah ile yürütülen ilişkilerin başındaki isim olduğunu düşünüyor. Özellikle Hizbullah ile doğrudan temasa geçen Süleymani, bir iddiaya göre, bu ülkede faaliyet gösteren İsrail istihbarat hücrelerini çökertti. Böylelikle İsrail, 2006'da Lübnan'a saldırırken, yeterince istihbarat alamadı.

İsrail, genelde İran'ın ve özelde Kudüs Gücü'nün, Hindistan'daki diplomatlarına yönelik saldırının sorumlusu olduğunu düşünüyor. İran ise bu iddiaları kesin bir dille yalanlarken, "Siyonist varlığın" nükleer araştırmalara katılan beş bilim insanının öldürülmesinden sorumlu tutuyor.

ABD Adalet Bakanlığı da Süleymani'yi geçtiğimiz ay, Washington'da Suudi Arabistan Büyükelçisi'ne suikast girişimi ile ilişkilendiriyor.

ESAD'LA GÖRÜŞTÜ MÜ?

ABD'ye göre Süleymani, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile gizli görüşmeler yaptı. Bu görüşmeler neticesinde İran bu ülkeye askeri malzeme gönderirken, Hizbullah ve Kudüs Gücü'nden edinilen istihbarat da Suriye'ye iletildi.

İran ise bu iddialara karşı çıkıyor.
hürriyet

Ahmedinejad: “BM, İsrail'in nükleer programını koruma kalkanı altına aldı”
25 Eylül 2012
Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları New York'ta sürüyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki Moon'un konuşmasının odağında hukukun üstünlüğü vardı.

Oturumda söz alan Mahmut Ahmedinejad ise, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni, İsrail'in nükleer programını koruma kalkanı altına almakla suçladı.
Ahmedinejad, İsrail'in Ortadoğu coğrafyasında kökleri bulunmadığını savundu, "sahte rejim" olarak nitelendirdi.
haber1001

İsrailli hahamın İran gafı
18-11-2012



YDH- İsrail’in önde gelen dini otoritelerinden Haham Jonathan Sacks, BBC’de katıldığı programda yayının henüz başlamadığını düşünerek söylediği sözleri toparlamakta zorlandı.

BBC’de katıldığı "Today" adlı programda canlı yayında olduğunu fark etmeyen, İsrail’in önde gelen dini otoritelerinden Haham Jonathan Sacks, Gazze’ye düzenlenen operasyonun İran’la alakalı olabileceğini söyledi.

Haham Jonathan Sacks, BBC sunucusunun canlı yayında olduklarını hatırlatması üzerine ise sözlerini toparlamakta güçlük çekti.

BBC’de yayımlanan Today programında sunucu Evan Davis, Gazze'ye düzenlenen operasyonla ilgili olarak Haham Rabbi Jonathan Sacks'a saldırının İran’la ilgisi üzerine bir soru sordu.

Henüz yayında olduklarının farkında olmayan Sakcs, kısa bir iç çektikten sonra soruya "Her şeyin İran’la alakalı olabileceğine inanıyorum" şeklinde cevap verdi.

Durumun farkına varan yardımcı sunucu Sarah Monague, "biz, biz şu an yayındayız" diyerek uyarıda bulundu.

Uyarı üzerine dini bir söyleme başvuran Sacks, "sadece Gazze’de değil tüm bölgede bir barış için sürekli dua ediyoruz. Şiddet kimseye kazanç sağlamaz, ne İsrail ne de Filistin bu şekilde kazanamaz. Artık herkesin barış için dua edip bir şeyler yapması gerektiği bir dönemdeyiz" dedi.

Programdan sonra Sacks’ın İran’la ilgili yorumunu neden tamamlamadığı, bu yorumun açıkça söylenmesini kendisinin mi doğru bulmadığı, yoksa programın yapımcılarının mı bu yorumdan rahatsızlık duyduğu tartışılırken BBC yaşanan olaydan ötürü Lord Sakcs'tan özür diledi.
Kaynak: http://www.ydh.com.tr/

İran, bir ABD insansız uçağını daha avladı
04-12-2012



YDH- İran Deniz Kuvvetlerinin Körfez’de Amerika’ya ait Scan Eagle tipi bir casus uçağının kontrolünü ele geçirerek uçağa sahip olduğu bildirildi.

İrna haber ajansının bildirdiğine göre İran Devrim Muhafızları Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bir açıklama yaparak İran hava sahasını ihlal eden Amerika’ya ait bir casus uçağı “avladıklarını” ifade etti.

Yapılan açıklamada “Birkaç gün önce Fars Körfezi’ndeki umumi bölgede istihbarat toplamak için devriye uçuşu yapan Amerika’ya ait bir insansız hava aracı, İran hava sahasına girince Devrim Muhafızları Ordusu Deniz Kuvvetlerinin hava savunma ağına düştü ve ele geçirildi” denildi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Ali Fedevi de ele geçirilen casus uçağının Scan Eagle tipinde olduğunu açıkladı.

Fars haber ajansı ise Scan Eagle tipi uçağın İran’ın daha önce Amerika’dan ele geçirdiği RQ-17 tipi uçağa göre daha küçük olduğunu ve silahsız olan bu uçakların özel istihbarat operasyonlarında kullanıldığını bildirdi.
http://www.ydh.com.tr/

İran'daki Azerbaycan Türkleri
30 Aralık 2012



İsveç'te yapılan panelde Tahran'ın Güney Azerbaycan siyaseti eleştirildi.

"30 milyon Azerbaycan Türkü İran'da baskı altında." İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen Güney Azerbaycan Paneli'ne bu sözler damgasını vurdu.
İsveç Azerbaycan Federasyonu'nun, Stockholm'de düzenlediği panelde, "İran'da yaşayan 30 milyonu aşkın Azerbaycan Türkü’nün sorunları ele alındı.
Panelde, Tahran yönetiminin, Güney Azerbaycan siyasetine dikkat çekildi. Seminerin açılışını İsveç Azerbaycan Federasyonu Başkanı Settar Seviğin yaptı.
Panele konuşmacı olarak Türkiye'den katılan stratejist Arif Keskin, İran'da yaşayan Güney Azerbaycan Türklerinin asimile edilmek istendiğini söyledi.
Stratejist Keskin, “Azerbaycan bölünmüş bir coğrafyadır. Kuzeyi Bakü merkezli Azerbaycan Devleti’dir. Ama en büyük Azerbaycan İran içerisindedir. 30 milyona yakın Azeri Türkü burada yaşıyor. Bunlar yıllardan beri hürriyetlerine kavuşmak istiyorlar. Tamamen İran tarafından asimile olmaktadırlar. Türk okulları kapalıdır" dedi.
Kendisi de Güney Azerbaycan Türkü olan Keskin, uluslararası toplumu İran'daki Azerbaycan Türklerine yönelik ayrımcılığa son verilmesi için harekete geçmeye çağırdı.
TRT

İran resmi kurumları İran`da yaşayan Türkleri eyalet eyalet olarak nüfusunu belirtdiler
23.10.2013

Takdire şayan mesele bu resmi kurumun gerçekçi veriler sunmasıdır.
Bu verileri yayınlayan kurumun bilgileri:
ُ
"İran genel kültür konseyi"
yayınladığı veriler kitabının bilgileri:

Türkçe ismi: Ülkenin genel kültür kriterlerinin inceleme ve ölçmesi

Asıl Farsça ismi: طرح بررسی و سنجش شاخص های فرهنگ عمومی کشور

Yayın bilgileri: Kitabe-Neşr yayın evi, 2012, İran istatistik kurumun siparişi ile

bu yayınlanan veriler hakkına Farsça datayli bilgileri burdan ala bilersiniz:
http://fa.wikipedia.org/wiki/کاربر:Samak/شاخص_جمعیتی_ترکهای_ایران_به_تفکیک_استان

Önemli konular:
bu resmi bilgilere göre: Batı Azerbaycan eyaletinin 77% si Türk ve bu eyaletin merkezi olan Urmiye`nin 92% Türktür

ve İran`da 25 milyondan aşkın Türk yaşamaktadır.

Kaynak: https://www.facebook.com/DGDTURKDUNYASI?ref=stream&hc_location=stream

İran: 16 isyancı idam edildi
26 EKİM 2013



İran'ın güneydoğusunda 17 askerin öldürülmesine misilleme olarak 16 isyancının idam edildiği açıklandı.

Sistan Belucistan eyaleti Başsavcısı, asılan kişilerin "rejim düşmanı gruplarla bağlantısı olduğunu" söyledi.

İsyancıların, askerlerin öldürüldüğü Saravan'daki bir hapishanede idam edildiği bildirildi.

İdam edilen kişilerin askerlere yönelik saldırıyla bağlantıları bulunmuyor.
Cuma gecesi Pakistan sınırındaki dağlık bölgede gerçekleştirilen saldırının sorumluluğunu henüz üstlenen olmadı. Cundullah adlı bir grup son yıllarda İran devletini hedef alan saldırılar düzenliyor.

Sistan Belucistan'daki Sünniler, Şii yönetiminin kendilerine ayrımcılık yaptığından yakınıyor.

Fars haber ajansına göre Eyalet Başsavcısı Muhammed Marzie, "Saravan'da askerlerin öldürülmesine misilleme olarak rejim düşmanı gruplarla bağlantıları olan 16 isyancı bu sabah Zahedan hapishanesinde idam edildi" dedi.
Sınır saldırısında bazı askerlerin de yaralandığı bildiriliyor.

'Pakistan'a kaçtılar'

İrna haber ajansına göre adı açıklanmayan bir yetkili saldırıdan "İslam Cumhuriyeti düşmanları ya da haydutların" gerçekleştirdiğini söyledi.
Saravan milletvekillerinden Hidayetullah Mirmuradzehi, saldırının sorumluluğunu henüz hiçbir grubun üstlenmediğini belirtti.
Eyaletin Vali yardımcısı Recepali Şehzade, saldırganların Pakistan'a kaçtığını söyledi.
Sınırın bu bölgesinde son yıllarda sık sık çatışmalar oluyor.
İran, Afganistan'dan Avrupa'ya yönelik uyuşturucu kaçakçılığının ana güzergâhında yer alıyor.

AFP ajansına göre son 30 yılda uyuşturucu kaçakçılarıyla çıkan çatışmalarda 4 bin polis memuru ve asker öldü.
BBCT

General Caferi: "Yıllardır Amerika ile Savaşı Arzuluyoruz / Askeri Seçeneğiz Hep Masada Kalsın"
26 Ocak 2014

General Caferi "Bay Kerry! Şunu bilin ki Amerika ile doğrudan savaşa girmek tüm dünyadaki mümin ve devrimci erlerin en büyük rüyasıdır. Sizin bu tehditleriniz Devrimci İslam için en büyük fırsattır. İslam'ın önderleri bizleri yıllardır kader belirleyici ve büyük bir savaş için hazırlamaktalar" şeklinde konuştu.

İslam Devrimi Muhafızları Ordusu Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi, Muhafızlara bağlı İmam Hüseyin Askeri Okulu'na yaptığı ziyarette ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin "İran karşısında askeri seçeneğinin halen masada olduğu" iddiasını sertçe yanıtladı.

General Caferi "Bay Kerry! Şunu bilin ki Amerika ile doğrudan savaşa girmek tüm dünyadaki mümin ve devrimci erlerin en büyük rüyasıdır. Sizin bu tehditleriniz Devrimci İslam için en büyük fırsattır. İslam'ın önderleri bizleri yıllardır kader belirleyici ve büyük bir savaş için hazırlamaktalar" şeklinde konuştu.

Muhammed Ali Caferi devamla "Sizlerin arasındaki akıllı insanların bu kader belirleyici savaşın bir ucunda yer alan Amerika'nın askeri seçeneği masadan indirip uygulamaya geçirmesine izin vereceklerine fazla ihtimal vermiyorum" dedi ve ekledi: "Sizlerin dünyanın en borçlu ülkesi olduğunuzu biliyoruz ve herkes de ekonomik sorunlarınızı halletmede yaşadığınız acziyetin Amerikan devletini birkaç hafta tatil etmenize yol açtığının farkında."

İslam Devrimi Muhafızları Komutanı ayrıca "Emperyalist uygarlığınızın güneşinin batışına çok az kaldı. Askeri seçeneklerden yararlanmak gibi yenilgiye uğramış stratejileri tekrar etmek suretiyle uygarlığınızın çöküşünü daha fazla hızlandırmayın" dedi.

General Caferi ayrıca "Acaba dünyanın dört bir yanında İslam Devrimi'ne gönül verip onun haklılığına inanan kaç bin devrimci Müslüman'ın sizin bu askeri seçeneğinizi masadan indirip sahneye sürmenizi beklediğinden haberdar mısınız? Eğer bilmiyorsanız birazcık düşünün ya da araştırın" şeklinde çok anlamlı bir uyarıda da bulundu.

medyasafak.com

İran tarihinin en benzersiz seçimine doğru
Alptekin DURSUNOĞLU
12/05/2013


İran tarihinin en benzersiz seçimine doğru11 dönem cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerek aday profilleri, gerek siyasi kamplaşmalardaki farklılaşma ve gerekse öngörülebilir sonuçları bakımından daha önce yapılan tüm seçimlerden çok farklı olacağı görülüyor.

İran, 14 Haziran’da 11. dönem hükümetini belirlemek üzere cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidiyor.

686 kişinin adaylık başvurusunda bulunduğu[1] 11 dönem cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerek aday profilleri, gerek siyasi kamplaşmalardaki farklılaşma ve gerekse öngörülebilir sonuçları bakımından daha önce yapılan tüm seçimlerden çok farklı olacağı görülüyor.

686 gibi bir aday sayısı söz konusu olsa da aday adaylarının iki yasal kurumun elemesinden geçmesinden ve oluşacak siyasi kamplaşma çerçevesinde bir adayın bir başkası lehine seçimden çekilmesinden sonra bu sayının en fazla 7 ya da 8’le sınırlı kalacağı tahmin ediliyor.

İçişleri bakanlığı tarafından belirlenen “İcra Kurulu”nun ön elemeyi bu hafta içerisinde tamamlaması, aday listesine nihai şekli verecek olan “Anayasayı Koruyucular Kurulu’nun” ise seçimlere katılmaya hak kazanan adayları 23 Mayıs’ta açıklaması bekleniyor.

Aday profilleri

Başvurunun son günü olan 11 Mayıs’ta açıklanan aday listesi, haziran seçimlerinde İran siyasi yelpazesinde sağı temsil eden “ilkeciler” ve “Yeni muhafazakarlar”, “solu temsil eden “reformcular”, “bağımsızlar” ve “Haşimi Rafsancani” şeklindeki beş siyasal eğilimin yarışacağına işaret ediyor.

Şu an bu siyasi eğilimlerin her birinden çok sayıda kişi adaylık başvurusunda bulunmuş olsa da Anayasayı Koruyucular Kurulu’nun kesin aday listesini açıklamasından sonra toplumsal taban açısından zayıf adayların, siyasi eğilimine yakın bulduğu daha güçlü bir aday lehine seçimlerden çekilmesi de söz konusu.

İlkeci kanat:İran siyasi yelpazesinde sağı temsil eden bu kesimin, adayları şunlar:

1- Ali Ekber Velayeti: Devrimden sonra uzun yıllar dışişleri bakanlığı yaptı ve halen İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei’nin dış politika danışmanlığını sürdürüyor.

2- Gulam Ali Haddad Adil: Milletvekilliği ve meclis başkanlığı yaptı, kızının İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei’nin oğluyla evli olmasını gerekçe gösterenler, Haddad Adil’in Devrim Lideri’ne en yakın isim olduğunu ileri sürüyorlar.

3- Muhammed Bakır Galibaf: Irak savaşı döneminde Devrim Muhafızları Ordusunda komutanlık yaptı. Ahmedinejad’tan boşalan Tahran belediye başkanlığına seçilen Galibaf, çok başarılı bir belediye başkanı ve yönetici olarak tanınıyor.

4- Said Celili: Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi genel sekreteri ve İran’ın nükleer programı konusundaki baş müzakerecisi.

5- Ali Rıza Zakani: Halen milletvekilliği yapıyor.

6- Davut Ahmedinejad: Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın kardeşi; ancak Ahedinejad’ın politikalarına ve çevresine yönelik sert eleştirileriyle tanınıyor.

7- Muhammed Hüseyin Ebuturabi Ferd: Halen meclis başkan vekili.

8- Menuçehr Mutteki: Ahmedinejad hükümetinde dışişleri bakanlığı yaptı. Ahmedinejad’ın en yakın adamı İsfendiyar Rahim Meşşai ile yaşadığı anlaşmazlıktan dolayı, resmi bir görevle gönderildiği Senegal’de bakanlıktan azledildi.

9- Muhammed Hüseyin Kadiri: Eski Meksika büyükelçisi.

Reformcu kanat:Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin aday olmaması yönündeki yoğun baskılar ve bir önceki tartışmalı seçimlerde ülkede fitne çıkarmakla suçlanması sebebiyle bu kanat, halkta ve kendi seçmen kitlesinde heyecan uyandırabilecek güçlü bir aday gösteremedi.

Reformcuların seçimlere güçlü bir adayla katılamayacak olması sebebiyle 14 Haziran seçimlerinin merkez sağ ve merkez solun yarıştığı bir seçim olması beklenmiyor. Reformcuların öne çıkan adayları şunlar:

1- Hasan Ruhani: Hatemi döneminde Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi genel sekreterliği yaptı, nükleer program konusundaki baş müzakerecilik görevi sırasında İsfahan ve Natanz’daki nükleer faaliyetleri geçici olarak askıya almayı kabul etmesinden dolayı, sağ cenahın şiddetli eleştirilerine maruz kaldı.

2- Mustafa Kevakibiyan: Bir önceki dönemde milletvekilliği yaptı.

3- Muhammed Rıza Arif: Hatemi döneminde cumhurbaşkanı yardımcılığı yaptı.

4- İbrahim Asgarzade: Devrimden sonra Amerikan büyükelçiliğini işgal eden öğrenci hareketinin liderlerinden biriydi. 3. Mecliste milletvekilliği görevinde bulundu.

5- Muhammed Şeriatmedari: Hatemi döneminde ticaret bakanlığı yaptı.

6- Cevad İtaat: Halen ev hapsinde bulunan bir önceki cumhurbaşkanlığı adaylarından Mehdi Kerrubi’nin Milli Güven Partisi üyesi.

Yeni muhafazakarlar:Aslında “İlkeci” ana gövdeye mensup bu kesim, Mahmud Ahmedinejad’ın yakın çevresini ve onun birinci veya ikinci kabinesindeki bakanları ifade ediyor.

1- İsfendiyar Rahim Meşşai: Mahmud Ahmedinjad’ın sağ kolu, hatta rakipleri tarafından “mürşidi ve üstadı” olarak nitelendirilen Meşşai, “İsrail halkı dostumuzdur” şeklindeki açıklamasından, dini inançlar konusundaki aşırı görüşlerinden, “İran İslam’ı” kavramlaştırmasıyla gündeme getirdiği milliyetçi tutumundan dolayı “münharif/sapkın” olarak nitelendi. Ahmedinejad’ın 8 yıllık iktidarının hemen her döneminde sert eleştirilerin hedefi olmasına hatta Ahmedinejad’ı Devrim Lideri Ayetullah Hamenei ile karşı karşıya getiren tartışmalara neden olmasına rağmen Ahmedinejad tarafından sürekli olarak korundu.

2- Kamran Bakıri Lenkerani: Ahmedinejad’ın ilk kabinesinde sağlık bakanlığı yaptı. Meşai’ye yönelik rahatsızlığıyla bilinen Lenkerani, Ahmedinejad’a verdiği güçlü destekle tanınan etkili din alimlerinden Ayetullah Misbah Yezdi tarafından destekleniyor.

3- Ruhullah Ahmedzade Kirmani: Kültür Mirası Kurumu Başkanı.

4- Ali Rıza Ali Ahmedi: Ahmedinejad’ın bir önceki hükümetinde eğitim bakanlığı yaptı.

5- Perviz Kazımi: Ahmedinejad’ın ilk kabinesinde refah bakanı olarak görev yaptı.

6- Ali Ekber Cevanfikr: Ahmedinejad’ın basın danışmanlığını yaptı. Ahmedinejad’ın yakın çevresine yönelik baskıların şiddetlendiği 2011 yılında tutuklandı.

7- Sadık Haliliyan: Ahmedinejad’ın ikinci kabinesinde tarım bakanlığı yaptı.

8- Muhammed Rıza Rahimi: Ahmedinejad’ın her iki kabinesinde de cumhurbaşkanı birinci yardımcısı olarak çalıştı. Meşşai’den sonra en çok tartışma yaratan isimlerden biri oldu.

Bağımsızlar:Siyasi mensubiyet açısından sağ veya sol görüşlere sahip olmalarına rağmen bu seçimlere örgütsel çerçevede değil, bireysel kararlarla aday olan kişileri ifade eden bağımsızlar sayıca en kalabalık kesimi oluşturuyor. Bir dönem milletvekilliği, bakanlık ya da üst düzey bürokratlık yapan bu kesim içerisinde öne çıkan adaylar ise şunlar:

1- Muhsin Rızai: İran Irak savaşı sırasında Devrim Muhafızları Ordusu komutanlığı yaptı. Önceki seçimlerde de cumhurbaşkanlığına aday olan Rızai, halen başkanlığını Haşimi Rafsancani’nin yaptığı “Sistemin Yararını Belirleme Kurulu”nun genel sekreterliğini yapıyor.

2- Ali Fellahiyan: Haşimi Rafsancani’nin ikinci kabinesinde istihbarat bakanlığı yaptı.

3- Tahmasb Mezahiri: Eski Merkez Bankası Başkanı.

4- Ramin Mihmanperest: Halen dışişleri bakanlığı sözcüsü olarak görev yapıyor.

Farklı siyasi eğilimlere mensup olsalar da belirli bir siyasi örgütün ya da kesimin temsilcisi olmak ve karar vericilik bakımından grupsal ya da kurumsal etkilerle sınırlandırılmaya müsait olmak bakımından ortak bir özelliğe sahip olan bu kesimlerden hiçbiriyle özdeşlik kurulamayacak; ancak bunların hepsini de kuşatabilecek bir role sahip olan en önemli aday ise Haşimi Rafsancani olarak gözüküyor.

Ayetullah Ali Ekber Haşimi Rafsancani:Devrim sürecinin en etkili liderlerinden olan Ayetullah Rafsancani, devrimden sonra İran’ın tüm kritik süreçlerinde her zaman kilit roller üstlendi. Devrimden sonra kurulan İslam Cumhuriyeti’nin ilk aşaması olan geçici hükümet sürecinde Devrim Lideri İmam Humeyni’nin hemen yanı başında o vardı.

8 yıllık savaş sürecinde meclis başkanlığı görevinde bulunuyordu; ama silahlı kuvvetler genel komutanı vekili sıfatıyla savaşa o komuta etti.

Petrol fiyatlarının varil başına 18.5 Dolar olduğu savaş sonrası dönemde yürürlüğe koyduğu onarım ve inşa programıyla savaşın yaralarını sardığı ve büyük altyapı çalışmaları başlattığı için “serdar-ı sazendegi” (İnşa ve onarım komutanı) diye anıldı.

Ebul Hasan Benisadr, Mc Farlane, Ayetullah Muntezeri olaylarında kriz çözücü ya da yumuşatıcı, 598 saylı ateşkes kararının kabulüyle oynadığı kurtarıcı ve Ayetullah Hamenei’nin devrim lideri seçilmesinde oynadığı kolaylaştırıcı rolüyle “merd-i buhran” (krizlerin adamı) olarak nitelendi, her kritik süreçte aklına başvuruldu.

Ancak tüm aşamalarda doğrudan veya dolaylı icracı rolüyle her zaman sahnede olduğu için daha yukarıya yöneltilemeyen her olumsuzluk suçlamasının hedefi oldu.

Beni Sadr döneminde gericilik ve komploculukla, Hatemi döneminde değişimin önünde engel olmakla, Ahmedinejad döneminde ise rejimi “kadife devrimle” yıkmak isteyenlerin arka planındaki lideri olmakla suçlandı.

Öte yandan geleneksel sağın en etkili siyasi örgütü olan “Mecme-yi Ruhaniyet”in en etkili lideri olmasına rağmen, dışlayıcı ve ya hizipçi olmadı, kabinelerinde ve başında bulunduğu kurumlarda liyakatli gördüğü her kesimden insanla birlikte çalıştı.

Örneğin solun en popüler lideri Muhammed Hatemi onun cumhurbaşkanlığı döneminde kültür bakanlığı, sağın en radikal isimlerinden Ali Fellahiyan ise istihbarat bakanlığı yaptı.

14 Haziran seçimlerine ilişkin muhtemel senaryolar

2009 seçimlerindeki hile tartışmalarının siyasi kriz boyutundan çıkarılıp reformcu cenahı tasfiyeye yönelik bir iç güvenlik meselesi haline getirilmesi ve bölgede Arap isyanlarıyla yaşanan gelişmeler, 14 Haziran seçimlerine katılım oranını en az bu seçimin sonucu kadar önemli hale getiriyor.

Nitekim İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei’nin seçime katılımın ve “halkın gücünün ortaya çıkmasının” temel öncelik olduğunu vurgulayarak her görüşün seçimlerde temsiline izin verilmesi gerektiğine ilişkin sözleri[2] bunu doğruluyor.

Devrim Lideri’nin bu açıklaması, kimin aday olup olamayacağına ilişkin son kararı verecek olan Anayasayı Koruyucular Kurulu Genel Sekreteri Ayetullah Cenneti’ye verilmiş bir cevap niteliğindeydi. Çünkü Ayetullah Cenneti, o dönemde seçimlere katılma ihtimali gündemde olan Muhammed Hatemi’yi ve Rahim Meşşai’yi kastederek “fitneci” ve “sapkın” akımların temsilcilerine izin verilmeyeceğini açıklamıştı.[3]

Devrim liderinin açıklamasına rağmen Ayetullah Cenneti’nin açıklamasından gerekli mesajı çıkardığı görülen Hatemi, seçimlere aday olmadı. Ancak son 8 yılda kendisine karşı sürdürülen yıpratma kampanyalarından ve ilerlemiş yaşından dolayı aday olmasına pek ihtimal verilmeyen Ayetullah Rafsancani, müracaatın son gününde Rahim Meşşai ile eş zamanlı olarak adaylık başvurusunda bulundu.

Son derece sönük geçen seçim gündeminin Rafsancani ve Meşşai’nin adaylıklarıyla birlikte olağanüstü bir şekilde canlanması, katılımı arttıracak olsa da bu seçimlerin 2009 seçimlerinden daha gergin geçebileceği riski de yok değil.

Çünkü adaylıklarının onaylanması durumunda seçimlerin Rafsancani, Meşşai ve ilkecilerin adayı arasında geçeceği, dolayısıyla 2009’daki “ilkeci”- “reformcu” gerginliğine bu seçimde bir de Ahmedinejad’ın “yeni muhafazakar” gerginliğinin eklenmesi ihtimali söz konusu.

İlkeci cenahtaki kombinasyon

İlkeci cenahta yer alan adaylardan Velayeti, Galibaf ve Haddad Adil, daha önce vardıkları bir anlaşmayla üzerinde uzlaşmaya varılacak bir aday lehine çekileceklerini açıklamıştı. Dolayısıyla “İlkeci” cenahın adayının bu üç isimden biri veya bunların tamamının çekilmesiyle Said Celili olması mümkün.

Tahran Belediye Başkanı Muhammed Bakır Galibaf’ın başarılı icraatları sebebiyle ciddi bir halk desteğine sahip olması, ilkeci cenahta yer alan diğer üç adayın ise devrim liderine yakınlıkları kendileri açısından bir avantaj olarak gösteriliyor.

Yeni muhafazakar cenahtaki kombinasyon

Ahmedinejad’ın yeni muhafazakar cenahında yer alan adayların bir kısmının ilkeciler, bir kısmının Meşşai, bir kısmının da Lenkerani lehine çekilebileceği tahmin ediliyor. Lenkerani’nin ilkeci aday lehine çekilmemesi ve Meşşai’nin adaylığının onaylanması durumunda Yeni muhafazakarların oylarının Meşşai ile Lenkerani arasında bölünmesi beklenebilir.

Karma kombinasyon

İç politikada çok farklı çevrelerden düşmanlara sahip olan Ayetullah Haşimi Rafsancani’nin, aynı şekilde çok farklı kesimlerden dostlara da sahip olması sebebiyle hem ilkeci hem reformcu hem de bağımsız adayların onun lehine seçimden çekilmesi ihtimali oldukça yüksek görülüyor.

Dolayısıyla toplamdaki sağ oyların Galibaf, Velayeti, Celili veya Hadad Adil ile temsil edilecek ilkeci aday ile Yeni muhafazakarların adayı Meşşai arasında bölünecek olması, her kesimden ciddi oy alabileceği görülen Rafsancani’yi ilk turda seçimin galibi yapabilir.

Ancak seçimlerin ikinci tura kalması durumunda Ayetullah Rafsancani, 2005 seçimlerinde olduğu gibi bir seçim yenilgisi yaşayabilir. Elbette 8 yıl önceki seçim sonuçlarının 14 Haziran’da tekrar edip etmemesi, Ayetullah Rafsancani’nin ikinci tura ilkecilerin adayı ile mi yoksa Meşşai ile mi kalacağıyla da yakından ilgili.

Mevcut siyasi aktörlerle 14 Haziran seçimlerinin sonuçlarına ilişkin ciddi belirsizlikler bulunsa da şu son derece açık: İran’daki her seçim hem sağda hem de solda geleneksel siyasi cenahları parçalayan bir etki yapmakla birlikte toplamda sağın iktidar tekelini güçlendiren sonuçlar üretiyor.

[1]http://www.farsnews.com/newstext.php?nn=13920221001308

[2]http://www.kayhan.ir/920208/3.HTM

[3]http://www.farsnews.com/newstext.php?nn=13920202000586

Kaynak: http://www.ydh.com.tr/

İranlı bilimadamı Ruşen'e yönelik suikasti İsrailli bir yetkili adım adım anlattı
17 Ocak 2012

İranlı nükleer fizikçi Mustafa Ahmedi Ruşen'e yönelik suikastta İsrail'in parmağı olduğu iddiası neredeyse kesinlik kazandı. İsrail basınının İngiliz Sunday Times gazetesine dayandırarak verdiği haberde Ruşen'in İsrail gizli servisi Mossad tarafından nasıl öldürüldüğü adım adım anlatıldı.
Son yıllarda İran'ın nükleer programını yürüten en az 6 nükleer fizikçi, kopya suikastlara kurban gitti. Hepsinde bilimadamları araçlarıyla seyir halindeyken bir motosikletli yaklaşarak araca magnetik bir bomba yapıştırıyor ve sonra da bomba infilak ettiriliyordu.

“Sıfır Hatayla Yapılmalıydı”

İran'ın uranyum zenginleştirme tesislerinden Natanz'ın iki numaralı ismi olan nükleer fizikçi Mustafa Ahmedi Ruşen de 11 Ocak'ta böyle bir saldırıda öldü. İran suikasttan ABD ve İsrail'i sorumlu tutarken, Time dergisinin ardından Sunday Times da saldırının arkasında Mossad'ın olduğunu yazdı. Gazetenin haberine göre, ismi açıklanmayan üst düzey bir İsrailli yetkili, Mossad'ın Mustafa Ahmedi Ruşen'i nasıl öldürdüğünü deşifre etti. İsrailli kaynak, süreci şöyle anlattı: "Bu iş sıfır hata ile yapılmalıydı. Ufak bir hata uluslarası bir skandala yol açabilirdi.

Suikast öncesi Ruşen'in her hareketi izlendi. Tahran'ın gözetlemek için küçük birimler kuruldu. Ruşen'in evinin yakınına bir kontrol merkezi kuran ajanlar, suikast noktasına çok yakın İran istihbarat örgütü binasını da gözetledi. Bir gün trafikteki yoğunluk gözlerine çarptı. Burada Ruşen'in şoförü ve koruması olan şahıs, Peugeot 405 model arabada bomba araması yaptı ve Ruşen'i beklemeye koyuldu. Saat 08.00'da da Ruşen arabaya bindi."

Amaç: İran’ın Nükleer Çalışmasını Durdurmak

İsrailli yetkili, gizli bir noktada bekleyen ajanlardan birinin motosikletiyle harekete geçerek manyetik bombayı Ruşen'in arabasına yapıştırdığını söyledi. Gazetenin haberine göre son hamleyi yapan ajan, araçtakinin Ruşen olup olmadığından emin olmak için içerideki şahsın yüzüne dikkatlice bakmayı da ihmal etmedi. Bombanın 08.20'de infilak etmesi sonucu Ruşen hayatını kaybetti. Aynı kaynak, suikastın amacının İran'ın nükleer programını durdurmak olduğunu vurguladı ve nükleer fizikçiye yönelik bu saldırının İsrail'in askeri müdahalesinin de habercisi olduğunu söyledi.
TRT

Saldırı Abdülmelik Rigi'nin İdamına Tepkimizdir!
16 Temmuz 2010
Ana Haber
İran'ın güneydoğusunda Sistan-Belucistan eyaletinin Zahedan kentinde bir caminin önünde düzenlenen saldırıda 20 kişi öldü, 100 kişi yaralandı.Yetkililer ölenler arasında devrim MuhaFızlarınında olduğunu bildirdi

İran'ın güneydoğusunda Zahedan kentindeki caminin önünde düzenlenen intihar saldırısında ilk belirlemelere göre 36 kişi hayatını kaybederken, 100 kişi yaralandı.
Fars ajansı elemanı Hüseyinali Şehriyari'nin açıklamasına göre, cami önünde iki patlama oldu. İran'ın güneydoğusunda Sistan-Belucistan eyaletinin Zahedan kentindeki saldırı üzerine, gözler "Cundullah" örgütüne çevrildi. Ajansların hatırlattığına göre, doğuda Pakistan sınırındaki bölge, lideri bir süre önce iran mahkemesinin kararı ile asılarak idam edilen Cundullah örgütünün faal olduğu yerler arasında bulunuyor.

Fars ajansı elemanı Hüseyinali Şehriyari ve Sistan-Belucistan Eyaleti Olağanüstü Hal Bakanlığı Sağlık-İlkyardım Dairesinin Başkanı Furibuz Raşidi'ye göre, cami önünde iki patlamada, Devrim Muhafızları'ndan ölenler oldu.

SALDIRIYI SÜNNİ CUNDULLAH ÖRGÜTÜ ÜSTLENDİ

Bu arada El Arabiya televizyonu, İran'ın güneydoğusundaki Sistan-Belucistan eyaletinde faaliyet gösteren Sünni Cundullah örgütünün, eyaletin Zahedan kentinde düzenlenen, 36 kişinin öldüğü intihar saldırısının sorumluluğunu üstlendiğini duyurdu.

Merkezi Dubai'de bulunan televizyonun haberine göre, Cundullah örgütü El Arabiya'ya gönderdiği elektronik postada, saldırının örgütün lideri Abdülmelik Rigi'in İran tarafından idam edilmesine tepki olarak düzenlendiği kaydedildi.

Örgüt, Zahedan kentinde toplanan Devrim Muhafızlarını hedef aldıklarını açıkladı.

Ölenlerin arasında Devrim Muhafızlarının da bulunduğu bildirilen saldırıda, yaklaşık 100 kişinin de yaralandığı haber verilmişti.

İran devlet televizyonu, 20 Haziranda, Şubat ayında düzenlenen operasyonda yakalanan Abdülmelik Rigi'nin idam cezasının, Tahran'daki Evin cezaevinde infaz edildiğini duyurmuştu.

Cundullah lideri Abdülmelik Rigi'nin geçtiğimiz haftalarda iran'da bir cezaevinde işkence ile öldürüldüğünü söyleyen sünni Cundullah örgütü, intikam saldırısı düzenleyeceğini bildirmişti..

İRANLI SÜNNİ ALİME SEYAHAT YASAĞI
23 Ağustos 2010

Şii İran Hükümeti ülkedeki Sünni Müslümanların en tanınmış isimlerinden Darul Ulum Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mevlana Abdul Hamid'e seyahat yasağı koydu.

Yetkililer İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Müslüman Alimler Birliği’nin toplantısına katıldıktan sonra ülkeye dönen meşhur alimi Tahran uluslararası havaalanında durdurarak pasaportuna el koydu. Konferansa tüm dünyadan tanınmış yüzlerce alim iştirak etmişti.

Gazze’ye Özgürlük Hareketine ait gemilere yapılan İsrail saldırısının ve diğer birçok ilmi konunun tartışıldığı toplantıdan ülkesine dönen İranlı Sünni alime yönelik bu eylemin ardından kendisinin Alimler Özel Mahkemesine sevkedilmesi bekleniyor. Gerek İran içinde gerekse dünya genelinde sahip olduğu ilmi derinlik nedeniyle ciddi bir saygınlığı olan bu alim Dünya İslam Birliğinin Mekke’de düzenlediği toplantıya da davet edilmişti. Toplantıya Şeyh Yusuf Kardavi’ye çirkin ve seviyesiz bir şekilde saldıran Şii alimlerden Ayetullah Teshiri de davet edilenler arasındaydı. Bu toplantıya katılmayı oldukça isteyen İran Sünni Müslümanlarının liderlerinden birisi olan Şeyh Mevlana Abdulhamit ne yazıkki pasaportuna el konulması ve yasak nedeniyle iştirak edemedi.

Sunni Online adlı resmi internet sitesine konuyla ilgili olarak demeç veren Şeyh Abdulhamit seyahat yasağına dair: “Bu yasağın hiçbir sebebinin olmadığını düşünüyorum. Bilakis yasak için dar kafalılık ve İran’daki Sünniler ile İslam dünyası arasındaki ilişkilere tahammül edilememesinin olduğunu düşünüyorum.”
Kaynak: Sunni Online

"Düşmanın Oyununa Gelinmemeli"
12 Ocak 2012


İran Meclis Başkanı Ali Laricani, ABD ve İsrail'i işaret ederek Suriye'deki olayları yorumladı.

Ankara'daki resmi temaslarını düzenlediği basın toplantısında değerlendiren Ali Laricani, Türkiye'nin Suriye konusundaki tavrının, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'den farklı olduğunu, Türkiye'nin bölgedeki sorunların en iyi şekilde çözümü için çalıştığını söyledi.

Arap ülkelerinin Suriye'ye ilişkin tavrını da sert bir dille eleştiren İran Meclis Başkanı; "demokrasiden nasibini almamış Arap ülkeleri demokrasiden söz etmemeli, bazılarının Meclisi şaka gibi" diye konuştu.

İran'ın bölgedeki halkların devrimini desteklediğini vurgulayan Laricani, "demokrasi özel bir bölgeye has değil, Suriye'de de reformlar yapılmalı" ifadesini kullandı.

Bölgede mezhep çatışması yaratılmak istendiğini, Şii ve Sünniler arasında bir sorun bulunmadığını, esas sorunun siyasiler arasında olduğunu anlatan Laricani, Irak'taki gerilimle ilgili olarak "her şey anayasaya saygı çerçevesinde yürütülmeli" dedi.

Füze Kalkanı

Füze kalkanı projesi kapsamında Türkiye'ye yerleştirilecek radar sistemlerinin kesinlikle İran'a yönelik olmadığı yönünde yapılan açıklamalar da İran Meclis Başkanına hatırlatıldı.
Laricani, "Bu sistemin Müslümanlardan yana olmadığını gösteren nedenlerimiz var buna dikkat edilmeli, diğer bazı noktalar da müzakarelerde aydınlatılmalı" diye konuştu.
Nükleer Müzakereler

Türkiye'nin evsahipliğinde yeniden başlaması planlanan Batı ile İran arasındaki nükleer müzakereler hakkında Laricani, "Bu müzakereler ciddi olmalı, hile olmamalı. Bizim nükleer programımız gayet açık ve net" değerlendirmesini yaptı.
Laricani, Türkiye ve Brezilya'nın arabuluculuğunda imzalanan uranyum takas anlaşmasının ise Amerika Birleşik Devletleri yüzünden bozulduğunu söylerken, Amerikan yönetiminin macera peşinde olduğunu savundu.
TRT

İran sırtından vuruldu!
Birleşik Arap Emirlikleri, İran bağlantılı 41 hesabı dondurdu
28 Haziran 2010
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Merkez Bankasının, ülkedeki finans kuruluşlarından, İran'la bağlantılı 41 hesabın dondurulmasını istediği bildirildi.

Emirates Business gazetesinin internet sitesindeki haberde, "BAE Merkez Bankası, ülkedeki tüm finans kuruluşlarından 41 hesabı dondurmasını ve BM Güvenlik Konseyinin belirlediği kuruluş ve bireylerin adına yapılan havaleleri durdurmasını istedi" denildi.

Haberde ayrıntılı bilgi verilmedi.

BM Güvenlik Konseyi 9 Haziranda İran'a yeni yaptırımlar öngören kararı kabul etmişti.

ABD'nin müttefiki olmasına rağmen BAE'nin İran'la yakın ekonomik ve tarihi ilişkileri bulunuyor, ayrıca Dubai Emirliğinin ekonomisinin bir bölümü İran'ın da aralarında bulunduğu komşu ülkelere dayanıyor. habertürk
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS! Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com