EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Yılmaz Güney

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Eyl 09, 2011 11:04 pm    Mesaj konusu: Yılmaz Güney Alıntıyla Cevap Gönder

BUGÜN YILMAZ GÜNEY'in ÖLÜM YILDÖNÜMÜ... 9 EYLÜL 1984'te KAYBETTİK ONU. YILMAZ GÜNEY'i SAYGIYLA ANIYORUZ.. (*)

Onun "SİVEREKLİ OLMAK" adlı yazısını sizlerle paylaşmak istedim arkadaşlar... O kadar çok şey anlatıyor ki..!

Yılmaz Güney
Siverekli Olmak

"Bir gün nereli olduğumu sordular.

- Babam Siverek'lidir dedim.

Siverek adına şaşırdılar hiç duymamışlar...

- Nerdedir bu Siverek? Dediler.

- Siverek Napoli'nin kazasıdır dedim.

Düşündüler bir süre, birbirlerine bakındılar.

- Biz İtalya'yı çok iyi biliriz. Yanlışınız olmasın. Napoli'nin böyle bir kazası yoktur.

Siverek İtalya'da olsa bileceklerdi. Siverek Urfa'nın bir kazasıydı. Urfa'da Türkiye'de bir şehirdi.

Bizim memleketin insanları iyidir, akılları çoktur; İtalya'yı bilirler, Fransa'yı bilirler. Çinistanı, Falanistanı bilirler, lakin kendi yurtlarını bilmezler. Dünyanın öte ucundaki ülkelerin yardımına koşmak için can atarlar. Onlar için şiirler yazar, onlar için ağıt yakarlar. Falanistan köylüsünün acısını anlatan kitaplar kapışılır, benim memleketimin insanlarına sırtları dönüktür, onları görmezler, göremezler.

Onun için namuslu bir insan, doğup büyüdüğü toprağın insanını bilmek, onun kısmetine düşen acılara ortak olmak zorundadır. Onun için doğduğu yere, dünyadan pencereler açmak, oraya ışık götürmek, ora halkının bilinçlenmesini sağlamak zorundadır. Memleketinden kopmuşları, bozulmuşları uyarmak zorundadır. Bugün Siverek gibi unutulmuş, kendi kaderine bırakılmış yüzlerce yer vardır Türkiye'de, gelişmemiştir, gelişmeyi sağlayacak imkanlardan uzaktır.

Onun için, Siverek'in, ya da Siverek gibi bir kazanın çocuğu olmanın sorumlulukları başkadır. Senin memleketinde insanlar, insan gibi yaşamalı, insan gibi ölmelidir. Senin omuzların zayıftır, görevin çok ağırdır. Çok çalışmaya, çok düşünmeye mecbursun. Dünyadaki yerini. Türkiye'deki yerini ve sıranı bilmek zorundasın. Nereye gidersen git, Siverek'li olmanın gururunu ve heyecanını duymak, senden sonra geleceklere örnek olmak zorundasın. Hem öyle bir örnek ki, gerektiğinde kendini bütün dünya nimetlerinden sıyırıp, bir Buda rahibi gibi Siverek'e adamak zorundasın. Bir inanç uğruna el ele olmak, omuz omuza olmak güzel bir iştir. Siverek'i kan ve barutun dışında Türkiye'ye tanıtmak, Siverek'e faydalı olmak her Siverek'linin vazifesidir."

(1968 yılında, İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği'nin yayınladığı "Siverek" adlı dergi için Yılmaz Güney'den de bir yazı istemişler. O da "Siverek'li Olmak" başlığı altında yukarıdaki satırları yazmış.)

* Facebook'un STV Kanalını Kumandamızdan Siliyoruz ! sayfasından alıntıdır.

Ölümünün 30. yılında Yılmaz Güney
9 Eylül 2014



Yılmaz Güney, ölümünün 30. yılında SETEM Akademi’de düzenlenecek film haftasıyla anılacak.

“O da herkes gibi geldi dünyaya /Kapkara bir üçgenden kapkara bir kare / Ne yazıldı üstüne o kazılacak / Kandan davalar, davadan kanlar / Mahpuslar azatlar azaplar / Voltalar votkalar simitvetsonlar / Curalar bakaralar aşklar / Çocuklar çocuklar halklar…”
(Can Yücel)


SETEM Akademi, Yılmaz Güney’i ölümünün 30. yılında bir film haftası düzenleyerek anıyor.

9-14 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen etkinlikte Güney’in filmleri gösterilecek ve Yılmaz Güney sineması hakkında konuşulacak.

Güney’in ‘Endişe’, ‘Yol’, ‘Aç Kurtlar’, ‘Seyithan’, ‘Düşman’, ‘Sürü’, ‘Umut’, ‘Zavallılar’, ‘Arkadaş’, ‘Duvar’ ve Ağıt gibi filmlerinin ücretsiz gösterileceği programda, gösterimlere çeşitli etkinlik ve söyleşiler de eşlik edecek.
9 Eylül Salı günü Yol filminin gösterimi sonrasında Hüseyin Karabey, 13 Eylül Cumartesi günü ise Yılmaz Güney’in asistanı ve Yılmaz Güney Belgeseli’nin yönetmeni Ahmet Soner, Ahmet Çadırcı ve Serdal Doğan ile Yılmaz Güney sineması üzerine bir söyleşi gerçekleştirilecek.
Güney’in sinemasına dair söyleşilerinde yer aldığı film haftası boyunca, aynı gün yaşamını yitiren oyuncu Erkan Yücel de anılacak.

Program

9 Eylül Salı: 16.00: Endişe, 18.00: Kokteyl, 19.00: Yol, 21.00: Söyleşi- Hüseyin Karabey
10 Eylül Çarşamba: 18.00: Aç Kurtlar, 20.00: Seyyit Han
11 Eylül Perşembe: 18.00: Düşman, 20.00: Sürü
12 Eylül Cuma: 18.00: Umut, 20.00: Zavallılar
13 Eylül Cumartesi: 16.00: Söyleşi, Ahmet Soner, Ahmet Çadırcı, Serdar Doğan, 18.00: Arkadaş, 20.00: Duvar
14 Eylül Pazar: 18.00: Ağıt
Yılmaz Güney
Asıl adı Yılmaz Pütün olan Güney, 1 Nisan 1937′de Adana’nın Yüreğir Ovası’nın Yenice Köyü’nde Vartolu Gûle ile Siverekli Hamo’nun çocuğu olarak dünyaya gelir.

Güney, 13 yaşındayken Kemal ve And Film adına film bobinleri taşır Adana’daki sinema salonlarına.

1957′de Ankara’ya gelir. Hukuk fakültesine yazılır.

Adana’da lise yıllarında “Pazar Postası” ile başladığı öykü yazmayı burada da devam ettirir. “Yeni Ufuklar” ve “On Üç” gibi dergilere yazar, o dönemin edebiyatçılarıyla birlikte olur.

1958′de sinemanın içine girer.

1959 yılında senaryosunu Yaşar Kemal ile birlikte yazdığı “Bu Vatanın Çocukları” adlı filmde Atıf Yılmaz’ın yardımcılığını yapar ve küçük bir de rol alır. Bu onun ilk filmidir. Aynı yıl Yaşar Kemal ile “Alageyik”i yazar ve Atıf Yılmaz’ın yönettiği bu filmde ilk kez başrol oynar.

Pütün soyadını terk eder “Güney” adını alır. Güney adını almasının nedeni “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemi” adlı öyküsünde “Ben kendimden utandım, insanlar ayrıntısız olmalıymış… Bunu orospu dediğim karım söyledi” cümlesinden dolayı komünizm propagandasıyla yargılanıyor olmasıdır. Bu yargılama 1,5 yıllık mahkûmiyet ile sonuçlanır.

Mahkûmiyetinin bir bölümünü sürgünde “Konya Günleri” olarak geçirir. Güney, sürgün dönüşü birçok filmde rol alır. Filmlerinin gösterildiği Anadolu’daki sinema salonları dolup taşar. Artık o, Ayhan Işık, Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Ediz Hun gibi oyuncular arasında “Çirkin Kral” olarak tanınır.

Güney, “Hudutların Kanunu”, “Seyyit Han”, “Aç Kurtlar”, “Kızılırmak- Karakoyun” gibi filmlerde hem oynar ve hem de yönetmenlik yapar.
1970′lerin başıyla birlikte “toplumsal gerçekçilik” akımı Güney’in sinemasına yansır. 1970 yılında “Umut” filmini çeker. Faytonculuk yaparak yaşamını kazanmaya çalışan Cabbar’ın meçhul bir definenin peşinden koşmasını anlatır. Film sinema tekniğiyle ve diliyle de hem Yılmaz Güney’in önceki filmlerinden ayrılır, hem de sonrasında başka yönetmenleri etkiler.

Güney, 1971′de “Acı”, “Ağıt”, “Vurguncular”, “Umutsuzlar” gibi filmleri çeker ve oynar.

Yine 1971′de Nevşehir Cezaevi’ndeyken yazdığı “Boynu Bükük Öldüler” romanı yayınlanır ve ertesi yıl “Orhan Kemal Roman” ödülünü alır.
1972′de Mahir Çayan ve arkadaşlarına “yardım ve yataklık” yaptığı gerekçesiyle askeri cezaevine girer. Güney Dergisi’ni bu yıllarda cezaevinde çıkarır. İki yıl sonra tahliye olur ve “Arkadaş”ı çeker. Film iki eski arkadaşın, özellikle de Azem’in gözünden yozlaşan toplumsal ilişkileri anlatır.

1974′te “Endişe”nin çekimleri sırasında Yumurtalık hâkimini öldürdüğü gerekçesiyle bir daha yargılanır. Bu kez 19 yıla mahkûm olur.

1978′de yönetmenliğini Zeki Ökten’in yaptığı “Sürü” filminin senaryosunu cezaevinde yazar. Doğu’da yaşayan Kürt göçerlerin koyun sürülerini Ankara’ya getirmeleri aracılığıyla Türkiye’deki siyasal, sosyo-ekonomik olayları yansıtır perdeye.

1981′de yönetmenliğini Şerif Gören’in yaptığı “Yol”u da cezaevinde yazar. Film İmralı cezaevinden izne giden ayrı arı sorunları, beklentileri, hayalleri, umutları olan beş mahkûmun öyküsünü anlatır.

Yol filmi, 1982′de Cannes Film Festivali’nde Costa Gavras’ın “Kayıp/Missing” filmiyle ortak olarak büyük ödülü, Altın Palmiye’yi alır. Yol filminin aldığı bu ödül Türkiye sineması tarihinde yurtdışında alınan en büyük ödüldü.

Son filmi “Duvar”ı 1983′te Paris’te sürgünde çeker. Film, 12 Eylül askeri faşist darbesiyle birlikte hapishaneye dönen Türkiye’yi, çocuk mahkûmların gözüyle anlatır.

9 Eylül 1984′te Yılmaz Güney Paris’te sürgünde yaşamını yitirir.

Kaynak: http://www.imctv.com.tr/2014/09/09/olumunun-30-yilinda-yilmaz-guney/
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com