EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Enver Ören

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Prş May 29, 2008 7:22 pm    Mesaj konusu: Enver Ören Alıntıyla Cevap Gönder

İhlas olayı: İMAM ENVER`DEN DR. ENVER`E..



TGRT`nin UNUTULAN GERÇEK SAHİPLERİ

`İSLAMIN SESİ OLACAK televizyon kuruyoruz` diyerek para topladılar..
KORİDORLARINDA TOPLU NAMAZ kılınan TGRT nasıl Tİ-Cİ-AR-Tİ oldu?
FAİZSİZ KAZANÇ kime maaş olarak verildi?

SEDA-GÜLBEN İKİLİSİ holding toplantılarına katılıyordu..
İhlas olayı: İMAM ENVER`DEN DR. ENVER`E..
Demirel, onun için DURAKTA BEKLEMEZ... demişti

1990`ların başında İslamcılar "Bizim de bir özel televizyonumuz olacak" sevdasıyla, ellerinde ne var ne yok TGRT`cilere verdiler. O dönem Türkiye gazetesinde kolundaki bileziği çıkarıp televizyon için veren kadınların resimleri yayınlanıyordu. Kimse karşılık beklemiyordu. Bağışta bulunanlar "büyük sevap işlediklerine" inandırıldılar.

İhlaslı önce karısının bileziklerini sonra da parasını kaptırdı
"İslamın sesi olacak bir televizyon kuruyoruz" diyerek para topladılar. İslami TV projesi imaj kurbanı oldu. "İhlas"lı olmanın faturası ağır oldu.

1990`ların başında "Işıkçılar" cemaati arasında başlayan bir kampanya kısa sürede islamcılar arasında büyük bir ilgi gördü. İslamcılar "Bizim de bir özel televizyonumuz olacak" sevdasıyla, ellerinde ne var ne yok TGRT`cilere verdiler. O dönem Türkiye gazetesinde kolundaki bileziği çıkarıp televizyon için veren kadınların resimleri yayınlanıyordu. Kimse karşılık beklemiyordu. Bağışta bulunanlar "büyük sevap işlediklerine" inandırıldılar.

Sonunda 1993 yılında TGRT yayına başladı. İlk yıllarda islami bir çizgide yayın yaptı. İslami içerikli diziler, dini sohbetler yayınlandı. Bu dönemde de büyük paralar toplandı. Özellikle Almanya`dan büyük miktarlarda para akışı sağlandı. Bağışta bulunanlara resmi bir geçerliliği olmayan "ortaklık sertifikaları" dağıtıldı. Kimine o kağıt parçaları da verilmedi.

İslami çizgiyi ilk delen Seda Sayan oldu. Seda Sayan`ın toplu namaz kılınan koridorları aşındırmasına çalışanlar ses çıkaramadı. Enver Abi öyle istiyordu. Seda Sayan`ın kapalı kıyafetlerle başlattığı değişim 28 Şubat sürecinde yerini imaja bıraktı. Asker korkusu Enver Abi`yi öyle endişelendiriyordu ki, İslamcı sermaye grupları arasında İhlas`ın adının geçmesi işleri alt üst edebilirdi. Ekran baştan aşağı yenilendi. Değişime karşı çıkanlar kapı önüne konuldu. Enver Abi her şeyin doğrusunu bilir diyenler bu imaj değişikliğine alkış tuttular. İslamcılar ilk hayal kırıklığını Seda Sayan`ın ekranda boy göstermesiyle yaşadılar. Ona alıştılar, zaten onun dışında televizyonun eski çizgisi korunuyordu. Ancak son imaj değişikliği ve ekranın daha da çıplak hale gelmesiyle İslamcılar için TGRT bitti.

Gülben Ergen, Sibel Can, Hülya Avşar, Sibel Turnagöl, Ebru Gündeş, Mahsun Kırmızıgül, İbrahim Tatlıses daha kimler yoktu ki. Parayı duyan soluğu TGRT`de alıyordu. İslamcılar paralarını ve İslami TV hayalini unuttular. Zaten Enver Abi`nin de onları hatırladığı yoktu.

TGRT"nin kuruluşuna katkı sağlayanlar hayatlarının her alanında İhlas`lı olmaya gayret ettiler. Evinde İhlas ev aletleri kullananlar, birikimlerini de İhlas Finans`ta değerlendirdiler. `İhlas`lılar televizyondaki imaj değişikliğinin parasal kaynağının "faizsiz kazanç" uğruna yatırdıkları paralar olduğunu bilmiyorlardı. Geçte olsa bunu da öğrendiler önce bilezikler ardından paralar gitti. Enver Abi`nin imaj değişiminin faturası ağır oldu.

*İhlas: İçtenlik, samimiyet; bir işi sırf Allah için yapmak...

Dipnot: Hayatta biraraya gelmeyecek iki sözcük varsa o da; İhlas ile gazeteciliktir.

"Faizsiz kazanç" kime maaş olarak verildi
İhlas Finans battı. "Faiz değil, kar payı" diye toplanan paralar nereye ve kime gitti?

TGRT`nin 28 şubat süreciyle başlayan imaj değişikliğine büyük paralar harcandı. İmaj değişikliğinin finansörü `İhlas`lı müşterilerdi. İhlas Finans "faizsiz kazanç" sloganıyla inanan kesimin paralarını kasalarına çekti. Para kar zarar ortaklığıyla toplanıyordu. Yani harcaması kolaydı. Çünkü hesap verme zorunluluğu yoktu. İhlas Finans zarar gösterip işin içinden çıkabilirdi. Öyle de oldu. TGRT, o günün parasıyla Seda Sayan`a 80 milyar lira, Gülben Ergen`e de 40 milyar lira maaş ödüyordu. Ebru Gündeş`e ise program başina 25 bin dolar ödeniyordu.

Sibel Can çekmediği dizilere karşılık 4 milyon dolar aldı. Kadir İnanır"a hizmetleri karşılığında 670 bin dolar peşin ödenmişti. Sibel Turnagöl aylık 10 bin dolar, Seren Serengil"e program başına 10 bin dolar para veriliyordu. Parayla birlikte TGRT yıldızlarına jeep ve daire de hediye edilmişti. TGRT`nin gerçek çalışanları ise medya ortalamasının altında maaş almaya razı oldu.

Seda Gülben ikilisi holding toplantılarına katılıyordu
TGRT`nin güzelleri en gizli toplantılara bile katılabiliyorlardı. Genel yayın yönetmeninden daha etkiliydiler.

Enver Ören övünmeyi seviyordu. Çevresindekiler Doktor Enver Abilerini sürekli pohpohluyorlardı. Son zamanlarda çevresindeki "destekçi" grubuna şarkıcıları da kattı. Onlar olmadan toplantı yapılmıyordu. İkisine de kapısında genel müdür yardımcısı yazan odalar tahsis edilmişti. Enver Abi, Seda Sayan ve Gülben Ergen"i biran olsun yanından ayırmıyor, bir dediklerini iki etmiyordu. Neredeyse direktifleri onlardan alıyordu. Onlar da istediklerini rahatlıkla yaptırıyorlardı. Hatta sevmedikleri insanları bile kovdurabiliyorlardı.

Bu kadroya daha sonra Muazzez Ersoy`da katıldı. Kendisi hakkında yapılan bir haberin bedeli Enver Ören`in emri ile 8 muhabirin işine son verildi. Olay basına yansıdı . Muazzez Ersoy magazin gazetecilerinin tepkisinden korktu. Enver Abisine bir kez daha ricada bulunarak bu gazetecileri tekrar işe almasını rica etti. Ama Enver Ören affetmedi...

60 yaşına kadar yapmadığı işi yaptıBir kere bile olsun doğum günü kutlamamıştı. 60. yaş gününde "dostları" ile birarada oldu.

10 Şubat 2000 tarihinde, Enver Ören için büyük bir doğum günü partisi düzenlendi. TGRT"nin yeni imajını yaratan yıldızlar doğum gününde hazır bulundular. Bülent Ersoy, Seda Sayan, Sibel Can Enver Abi"yi bu mutlu gününde yalnız bırakmadılar. Hatta Sibel Can patronu için "Allah bizim ömrümüzden alsın sana versin" diye iltifatlar yağdırıyordu. Bu sözler karşılığını buldu. Enver Abisi, Sibel Can"a sürpriz yapıp kendi cipini hediye etti. Beyaz güvercinlerin uçurulduğu gecede, "nice yıllara" diye temennilerde bulunuldu. Oysa daha sonraki yıllarda Enver Ören"in doğum gününü kimse hatırlamadı.

TGRT nasıl "Tİ-Cİ-AR-Tİ" oldu
28 Şubat"taki hatadan geri dönülmeliydi. Hemen bir "imaj" yenileme operasyonu başladı.

Önce İhlas"ın vitrini olan TGRT değişmeliydi. Oğul Mücahit Ören bu noktada devreye girdi ve dizginleri eline aldı. Amerikalı "imaj maker"lara 3.5 trilyon liraya bir "değişim paketi" hazırlatıldı. Televizyonda eski islami çizgiden eser yoktu. Üstelik "Gör bak neler olacak" sloganıyla yeni anlayışın da ipuçları veriliyordu. TGRT"nin kapıları bambaşka bir dünyanın kahramanlarına açılıyordu. TGRT"ciler değişime rağmen, "Bizi eskisi gibi sanıp, kimse gelmez" diye korkuyorlardı. Oysa parayı duyan TGRT"ye koşuyordu. O kadar ki piyasada tutunamayan, hiçbir televizyonun iş vermediği eski ünlüler bile TGRT"de büyük paralarla işe başladılar.

1993 yılından beri kuruma emek veren, "Siz cemaatin adamısınız" diyerek yıllarca sömürülen insanlar, bu paraları duyduklarında inanamıyorlardı.

Eskiden İslami içerikte dizilere büyük paralar harcayan TGRT artık şarkıcı dizilerine para harcıyordu.

Tarihe mal olmuş İslami ve milliyetçi kişilerin hayatlarından kesitler sunan, "Deli Balta, Veysel Karani, Aziz Mahmut Hüdayi" dizilerinin yerini aşk, entrika gibi "modern" değerlerin işlendiği "Aşkın Dağlarda Gezer, Marziye" gibi diziler aldı. "Danimarkalı Gelin" gibi islamı öğrenen bir yabancı kadının hayat hikayesi de yerini motivasyon içerikli bol mankenli "Derman Bey" dizisine bıraktı.

İhlas senedi alan hem dünyada hem ahirette kazanırİhlas"ın ilk yıllarında borsa senedi almak haram sayılıyordu. Bu durum İhlas Holding hisseleri borsada işlem görünceye kadar sürdü.

İhlas çalışanlarına zorla değerinin üzerinde hisse senedi satıldı. Satışta kullanılan slogan şuydu: "İhlas alan hem dünyada hem de ahirette kazanır." İhlas kağıtlarından alanlar bununla da kalmayıp kooperatif ve kaplıca projelerine destek vermek zorunda kaldılar. Herkes gücünün yettiği ölçüde bir ev ya da kaplıcaya yazıldı.

"Dini öğeler ön plana çıkarılarak" uygulanan satış yöntemi piyasada da etkili oldu. İhlas"ın projeleri milliyetçi-muhafasakar kesimden ilgi gördü. Yastık altı diye tabir edilen ve faiz işler diye bankaya yatırılmayan paralar faizsiz finans kurumuna yatırıldı veya İhlas"ın uzun vadeli projelerine verildi. Güven esasına dayalı, "inanan insan aldatmaz" mantığıyla holdinge büyük miktarlarda para aktı. 30 yıllık bir geçmişi bulunan İhlas Grubu islamcı sermayenin en köklüsü ve en büyüğüydü. Batmaz deniliyordu.

Diğer islami holdinglerde olduğu gibi yüksek kar payıyla para topluyordu. Bir anlamda "saadet zinciri" gibi işliyordu. Para akışı sürdükçe, sıcak parayla biriken kar payları ödeniyordu. Ne zamanki piyasalarda batacak dedikoduları çıktı, biranda zincir koptu.

İHLAS OLAYI: İmam Enver`den doktor Enver`e

"Annemin duasıyla zengin oldum"

Demirel onun için "Durakta beklemez..." dedi

Gazetede ayakkabıyla dolaşılmaz, çıplak fotoğraflar bantla kapatılırdı

Liderlerin yanında yer aldı, yalnız biri hariç...

Annemin duasıyla zengin oldum"Tuttuğun taş altın olsun..." Annesinin duası kabul oldu, Enver Ören "altın"ı bulmuştu.

Çevresinde olup da Enver Ören"in nasıl zengin olduğunu bilmeyen yoktur. Hemen her fırsatta "anne duasıyla zengin oluşunu" anlattığı söylenir. 1970 yılında ticarete atılır. İlk işi bir taş ocağı satın almak olur. Taş ocağındaki kazılarda tebeşir tozunun hammaddesi bulunur. Enver Ören, annesinin sözünü ettiği "altın"ı bulmuştur.

Tebeşir üretimine geçer "altın" markalı tozsuz tebeşirler, o günden beri okullarda satılan yegane tebeşirdir. Askerlikten atılma bir biyoloji öğretmeninin ilk işi mesleğiyle ilgiliydi. "Altın- tozsuz tebeşir"i Türkiye geneline yayarak ilk ticari başarısını elde etti.

Kayınpederi Hüseyin Hilmi Işık ve ona bağlı "ışıkçılar" cemaatinin desteğiyle gönüllü bir pazarlama ordusu kurdu. Kısa sürede Türkiye`nin dört bir yanında taraftar topladı. Önce Hakikat ardından Türkiye gazetesiyle basın dünyasına girdi. Gönüllü pazarlama ordusu gazeteyi hiçbir karşılık beklemeden dağıttı. Sadece gazete değil, ileriki yıllarda tebeşir, dini kitap, stres bileziği ve İhlas markalı ürünler de dağıtıma dahil edildi.

İslamcı ve muhafazakar kesim "dini öğeler öne çıkartılarak" abone yapıldı. Gazetenin ilk yıllarında (1980) sabahları işe dini kitaplar okunarak başlanıyordu. Hüseyin Hilmi Işık"ın ilmihal kitabı Saadet-i Ebediyye ve İmamı Rabbani`nin "Mektubat" adlı eseri okunuyordu. Haber müdürü ya da başka yetkili biri 15 dakika kitaplardan dini bilgiler verir, ardından dualar edilerek işe başlanıyordu.

Gazetede ayakkabıyla dolaşılmasına izin verilmiyordu. Herkes ayakkabısını dışarıda çıkarır içerde terlik giyilirdi.

Gazetede kadınların çalışmasına izin yoktu. Sekreterlerden temizlik elemanlarına kadar çalışanlar erkeklerden oluşuyordu. Gazeteye kadın geldiğinde çalışanlar günaha girmemek için kadına bakmayıp sırtlarını dönerlerdi.

Yine o dönem çalışanların anlattığına göre dışardan gelen gazetelere İran yöntemi sansür uygulanıyordu. Gazetelerdeki çıplak kadın fotoğrafları bantla kapatılıyordu.

Namaz vakitlerinde koridorlarda toplu namaz kılınıyordu. Hatta, bazen namazlarda Enver Ören"in imamlık yaptığı da oluyordu. Bu uygulama 1993 yılında kurulan TGRT televizyonunun ilk yıllarında da uygulandı. Enver Ören`e kayıtsız şartsız itaat esastı. Nakşibendi geleneğinden gelen "ışıkçılar" asla "abi"lerine karşı gelmezlerdi. O her şeyin en doğrusunu bilir ve onun dediği olurdu. Bu arada Cağaloğlu`nda küçük bir dükkanda başlayan ticari faaliyet 1990`larda holdinge dönüşmüştü.

Eskiden "imam" denilen "Enver Abi" de 1989 yılında Konya Selçuk Üniversitesi"nin kendisine verdiği fahri doktorluk ünvanıyla "doktor" diye anılmaya başlanmıştı. Gazete ve televizyonda Enver Ören"le ilgili haberlerde mutlaka "doktor" ünvanına yer veriliyordu. "Doktor Enver Abi", ona kimse karşı gelemezdi. Öyle de oldu "imaj" olayına kimse karşı çıkmadı.

Demirel onun için "Durakta beklemez..." dedi
Demirel, Enver Ören için "O durakta beklemez, gelen otobüse biner" dedi. Peki bu sözler ne anlama geliyordu?

Enver Ören her dönem elindeki gazeteyi ve televizyonu iktidarın lehine kullandı. Devlete yakın durdu. Asker emeklisi ve ordudan atılan subaylar iyi maaşlarla işe alındı. Hemen hepsine bir müdürlük verildi. Belki bu yüzden holding ve televizyonda müdürden geçilmediği söylenir. En zor dönemlerde bile iktidara destek veren manşetler haberler İhlas kasasına kredi olarak geri döndü. Özal döneminde büyük bir yükseliş gösteren holding, Özal sonrasında başka iktidarlar için çalıştı. Özallı yıllarda Demirel`le ilgili tek bir haber gazetede yer almazken 1991`de DYP-SHP iktidarıyla Demirel`e hatta İnönü`ye övgüler dizildi.

Süleyman Demirel başta kırgın olduğu Enver Ören`i affetti ve gazeteyi ziyaret etti. Bu durumu soranlara Demirel şu cevabı verdi: "Enver Ören durakta beklemez, gelen otobüse biner" demişti. Kendisi bir söz üstadı olan Demirel, demek istiyordu ki; "Enver Ören, iktidarı beklemez, yani iktidar kimse ona çalışır".

Enver Ören, ANAP ve Mesut Yılmaz ile de arayı hep sıcak ilişkiler kurdu. Kim iktidar olsa özel uçağıyla soluğu Ankara"da alıyordu. Tüm bu siyasi ilişkilerde Tansu Çiller`in çok özel bir yeri vardı. İktidarda olmadığı dönemlerde bile Çiller"e destek verdi. Çiller`e özel bir sevgi beslediği söyleniyor.

Erbakan ve Çiller’e desteği pahalıya patladı
Refah-Yol hükümetine destek verdi. Bu destek onu 28 Şubat"ın kara listesine soktu. O listeden kurtulmak kolay olmadı.

Erbakan ve Çiller hükümetine en büyük medya desteğini İhlas Grubu verdi. Erbakan"la ortak paydaları olan "dindarlık" bağı ve Tansu Çiller"e olan sevgi bu durumu zorunlu kılıyordu. Hepsinden öte, önceki iktidarlarda olduğu gibi yine iktidarda olana yakın olma politikası işliyordu.

28 Şubat sürecinde hükümetin yıkılmaması için elinden geleni yaptı. Milletvekili transferlerinin önünü alabilmek için özel uçağını bile DYP"li ve RP"li milletvekillerinin emrine tahsis etti. Tüm bu girişimler başarısız olduğu gibi Enver Ören birilerini de fena kızdırmıştı. İhlas Holding kara listeye alındı. İrtica yanlısı şirketler arasında gösterildi. Listeden çıkmak kolay olmayacaktı. Tüm İhlas camiasını köklü bir imaj değişikliği bekliyordu.

Liderlerin yanında yer aldı. Biri hariçGazete ve televizyon her dönem iktidara yakın oldu. Bir tek MHP`ye yaranamadılar. Bahçeli`nin unutamadığı, olay neydi?

Her iktidar olanı yanına çekti. Bir kişi ve bir parti hariç, MHP onu asla affetmedi. Son genel seçimler öncesi MHP Lideri Devlet Bahçeli, Enver Ören`i ziyarete gitti. Ama Enver Ören ayağına kadar gelen misafiri, makamında olduğu halde geri çevirdi. Bahçeli bu nezaketsizliği hiç unutmadı. Ve beklenen an MHP `nin iktidar olması ile geldi& Enver Ören dahil kimse böyle bir sonucu beklemiyordu. "Nasıl böyle bir hata yapılmıştı?".

Hemen özel uçağa atlayıp Ankara"ya çıkarma yaptı. Ankara`ya giderken TGRT haberin seçkin kadrosundan, seçkin bayan spikerleri de yanındaydı. Devlet Bahçeli görüşmek istemedi. Enver Ören ise ısrarlıydı. Sonunda görüşme gerçekleşti. Enver Ören samimi pozlar vermeye çalıştı. Hatta bira ara yanında oturan Bahçeli`nin dizine vurup "Ne iyi oldu iktidara geldiniz. İktidar partisine yaraşır genel merkez binasını yapmak da artık bize düşer" dedi. Herkese mesafeli durmasıyla bilinen Bahçeli sinirlendi, ayağa kalkıp başka bir yere oturdu ve danışmanına "görüşmenin bittiğini" söyledi.

Kaynak: http://www.ensonhaber.com/medya/212885/tgrtenverorenihlasmedyaholding.html

Sebahattin Önkibar/Yeniçağ

Bürokratından Başbakan'a İhlas Finans'taki hortumlamaya göz yumdu iddiası!

Bugün Gazetesinde önceki gün şöyle bir haber yayınlandı. -TMSF Başkanı Ahmet Ertürk yolsuzluğun kitabını yazıyor.
Haber devam ediyor:
-Kitapta İhlas Finans’la ilgili olarak Ahmet Ertürk’e ait şu satırlar var:
- “Maalesef İhlas Finans yüreğimin acıdığı, gerçekten düşünürken kendimi ağlamamak için zor tuttuğum bir yaradır. İhlas Finans diğer batık bankalardan farkı olmayan bir hortumlama operasyonudur. İhlas Finans mağdurları sahipsiz kalmıştır. Biz onlara sahip çıkmak için birkaç girişimde bulunduk ama başaramadık. Biz bu mes’eleyi, iddia ediyoruz çok kısa bir sürede çözerdik ama İhlas Finans görev alanımızda değil.”
Bunu söyleyen kim?
Ahmet Ertürk.
O kim?
Başbakanın kendi atadığı en güvendiği bürokratı.
Yukarıdaki satırları bir kez daha okuyun ve Ertürk’ün ne demek istediğini iyi anlayın.
Adam diyor ki; İhlas Finans’da açık, aleni bir hortumlama var ama bunun üzerine gidilmesine izin verilmedi!
İzin vermeyen kim?
Siz ya da ben değil, hükümet ya da onun başındaki herhalde.
Hatırlayın konu Meclis’e gelmiş, ancak TMSF denetiminin dışında kalması için AKP toplu olarak oy kullanmıştı.
Söyler misiniz nedir bunun adı?
Önüne geleni TMSF denetimine sokacaksın, iş İhlas Finans’a geldi mi orada ölçü, emsal ve değer tanımaksızın çark edeceksin!...
İşte size konu ile ilgili olarak bir başka enstantane:
Bir kaç gün önceydi.
AKP’nin 10 ay öncesindeki Sanayi Bakanı Ali Coşkun’la bürosunda sohbet ediyoruz.
İhlas Finans’ın kurucu genel müdürü olan ve oradaki hortumlamalara baştan beri isyan ettiği bilinen Ali Bey’e Tayyip Bey’in önceden zerre sevmediği İhlas’ı ve Enver Ören’i birden sahiplenmesinin perde arkasını sordum:

Aldığım cevabın özeti şudur:
“Tayyip Bey, Enver Bey’i yine sevmez ama belli ki hesapları var. İhlas Finans olayında başta bu işi temizleyelim, hazırlığı yap diye bana talimat veren Sayın Başbakandır. Hal böyle iken Sayın Erdoğan son anda hiç beklenmedik bir şekilde frene bastı. Belli ki o arada bir şeyler oldu.”

Evet görüldüğü gibi tıpkı Ahmet Ertürk gibi, Ali Coşkun da İhlas Finans’daki hortumlamanın üzerine gidilmesinde Tayyip Erdoğan’ın kalkan olduğunu söylüyor.
Peki ama neden? Ne oldu da Başbakan birden bire değişti?

Tablo bu iken bırakın Tayyip Erdoğan’a mideden bağımlı olan sözde muhafazakar gruplar, muhalefet partileri bile bu hadiseyi afişe edip gündeme getirmedi.
Tamam CHP oluşturduğu İhlas Finans dosyasını afişe için uygun bir zamanı bekliyor olabilir, ancak Deniz Bey, Enver Ören tarafından kendisine gece yarıları açılan ağlamaklı telefonlardan etkilenir diye de düşünmüyor değilim... Çünkü Enver Bey’in etkili feryatlı ağlamalarına 28 Şubat sürecinde Genelkurmay karargahında iki kez tanıklık ettim. CHP lideri eğer birilerinin ağlamasına kulak verecek ise bu Enver Ören değil, Allah(cc) ve din istismarları ile para kaptıran onbinlerce yetim ve gariplerin feryatları olmalıdır.
Tam bu noktada konu ile ilgili olarak çok önemli bir haber verelim.
İhlas Finans dosyası kapanmadı ve kapanmayacak.

Kesin bilgilerimle söylüyorum ki İhlas’la ilgili olarak önümüzdeki günlerde acayip gelişmeler olacak...

Enverabi&Sabo'nun Medya Sırları
08 Mart 2009

Sabahattin Önkibar, eski patronu Enver Ören'e çok kızgın anlaşılan. Enver Abi'siyle birlikteyken şahit olduğu, önemli kişilerle sır iş(!) görüşmelerini bir bir deşifre ediyor...

Sabahattin Önkibar/Yeniçağ

Yazısına kızdığı Oktay Ekşi için, 'onu dövdürtmek lazım' diyen cumhurbaşkanı kim?

Bu pazar bire bir şahit olduğum medya-siyasetçi ilişkisi ve bakışlardan kesitler sunacağım.
Birinci sahne:
Yıl: 1990.
Turgut Özal Cumhurbaşkanı.
Enver Ören’le beraber Çankaya Köşkü’nde erken saatte randevumuz var.
Bekletilmeden Ahşap Köşk’teki deri koltuklu mini odaya alınıyoruz.
Rahmetli Özal gömülmüş gazete okuyor... Bizim alındığımızı görünce kafasını kaldırıp, “Çocuklar gelin. Hoş geldiniz, oturun şöyle. Şunu bir bitireyim...”
Turgut bey bitireyim dediği yazıyı okurken hıımmm diye bir ses çıkarıyor ve kafasını kızgınlıkla sağa sola çevirirken birden ağzından kelimesi kelimesine şu sözcükler dökülüyor:
- “Şunun yazdıklarına bak!.. Şunu iyi
bir dövdürtmek lazım. Başka türlü anlamaz bu.”
Enver beyle ben donakalıyoruz.
Öyle ya yazısına kızdığı yazar için
dövdürtmek lazım diyen ülkenin Cumhurbaşkanı.
Peki Rahmetli Özal’ın okuduğu ya da kastettiği yazar kim miydi?
Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi’ydi.
Peki böyle bir sözü gazetecilerin yanında nasıl mı etti?Türkiye gazetesi tıpkı bugünkü gibi yine yandaş medyanın önde geleniydi, ama o zaman Tayyip beyin değil Turgut beyin yandaşıydı.

Tayyip beyin kızgınlığı
ve mühür
İkinci fotoğraf:
Yıl: 1994.
Mahalli genel seçimler var.
Türkiye gazetesi, TGRT ve İhlas camiası Tansu Çiller’i destekliyor.
İhlas mensuplarının oturduğu Yenibosna’daki dev siteden Tayyip Erdoğan’a tek bir oy bile çıkmıyor.
Tayyip bey bu duruma müthiş tepki verir ve seçildikten sonra belediyenin kapılarını İhlas’a kapatır.
Derken tam bu süreçte Enver Ören’in Sarıyer’deki yalısında devam eden restorasyonla ilave kat olayına anında müdahale olur ve inşaat mühürlenir.
Yapılan yorum mühürlenmede Tayyip beyin kızgınlığının olmasıdır.
Bunun üzerine Enver bey Erdoğan’a Nevzat Yalçıntaş’la Fuat Bol’u gönderir. Dahası aynı gün beni de arayarak şunları söyler:
- “Sabahattin, bu Tayyip bize çok kızgın, senin de hemşerin, programlarına geliyor.. Aran iyi imiş öyle duydum. Yalçıntaş Hoca ile Fuat’ı gönderdim, ama bir de sen devreye gir, aramızın düzelmesi lazım. Hemen İstanbul’a gel ve görüş.”
Enver beyin iyi niyet mesajını Tayyip beye ben de iletiyorum.
Erdoğan mühür olayı ile zerre alakam yok diyor, ama İhlas’a ve patronuna olan kızgınlığını da saklamıyor.
Peki sonuç ne mi oluyor?
Aradan birkaç gün geçiyor.
Aaa o da ne?
Tesadüf herhalde kaçak inşaattaki mühür belediye tarafından sökülüyor.

Karımı müsteşar yapın
diyen bakan!
Üçüncü resim:
Yıl: 1995.
İktidarda DYP-SHP koalisyonu var ve Çiller başbakan!
Faizsiz İhlas Finans Kurumu’nun kuruluşuna direnç gösteren SHP’li bakanların imza atmaları için rahmetli Yalçın Özer’le tek tek ikna turlarındayız.
SHP’li Bakan Azimet Köylüoğlu, ancak bir şartla imzalarım dedi.
Nedir dedim ve şu karşılığı aldım:
- “Eşim Sağlık Bakanlığı’nda müsteşar yardımcısı. Müsteşarlığa vekâleten bakıyor. Onun müsteşarlığına yardımcı olun ben de İhlas Finans’ın kuruluşuna imza atayım.”
Şaşırarak sordum:
-Efendim biz gazeteciyiz siz de hükümetin bakanısınız ve siz bizden eşinizi müsteşar yaptırmamızı istiyorsunuz. Yanlış mı anladım!
Köylüoğlu: “Hayır doğru anladın. Bak Sağlık Bakanlığı SHP’de değil DYP’de ve sizin kurumsal olarak DYP ile yakın ilişkileriniz var. Tansu hanım patronunuzu kırmaz. Müsteşarlık eşimin hakkı, ama SHP’liyiz diye ayak sürtüyorlar. Bu konuda yardımcı olun, ben de imzamı atayım.”
Peki bu tekliften sonra sonuç ne mi oldu?
Medya Grubu olarak Çiller’e durumu bildirdik ve o da şimdi merhum olan Azimet beyin eşleri Sanem Köylüoğlu’nu müsteşar olarak atadı. Azimet bey de İhlas Finans’ın kuruluş imzasını attı.
Olur mu öyle şey demeyin, burası Türkiye, oluyor işte. Bu atamanın bir sürü tanığı var ki bir tanesi sonradan Sağlık müsteşarı olan Turktime yazarı sevgili Aytun Çıray’dır.

Erbakan hoca
ne istedi?
Dördüncü sahne:
Yıl: 1996’nın sonları.
Enver beyle Başbakanlık koltuğuna oturan Prof. Erbakan’ı ziyarete gidiyoruz.
Enver bey: Hocam emrinize girmeye
geldim.
Erbakan: Öyle mi, hoş geldin ama bu iş lafla olmaz
Enver bey: Nasıl olur hocam?
Erbakan: Televizyonunu hemen bize devredeceksin!
Enver bey: Anlamadım, size satmamı mı istiyorsunuz?
Erbakan: Hayır satmak yok. Parayı sen vereceksin biz yöneteceğiz. Yönetimi oluşturacağımız heyete teslim edeceksin.
Enver bey: Hocam bunun başka türlüsü olmaz mı?
Erbakan: Olmaz... Emrinize girmeye geldim diyorsan tövbe edip bunları yapacaksın!
Enver bey: Hocam heyeti bırakın da, yayınlarımızla size destek olalım!
Erbakan: Boş sözü bırak, ne demek yayınla destek. Çocuk mu kandırıyorsun Enver bey. Teslim olmaya geldim diyorsan önce tabi olacaksın.
Sonuç:
Randevu çıkışında Enver beyin ağzından şunlar dökülür:
-Adama bak yahu, dişimle tırnağımla kurduğum televizyonumu adamlarına yönettirecek! Bir daha buraya gelirsem!

Medyadan Bir 28 Şubat Klasiği: “Size Teslim Olmaya, Emirlerinizi Almaya Geldim”

25.06.2009


Bu sözler, TGRT Televizyonu ve Türkiye gazetesinin sahibi Enver Ören’e ait. Ören, bağlılık bildirmek için gittiği Genelkurmay’da Çevik Bir’e böyle söylemiş… Bugünlerde “darbe karşıtı” şablon söylemlerle dikkat çeken Türkiye gazetesinin sahibi Enver Ören, ziyaret sırasında öyle heyecanlanmış ki, iç dolu bir su sürahisine çarpıp Erol Özkasnak’ın ıslanmasına bile neden olmuş. Sebahattin Önkibar’dan medya tarihine geçecek bir itiraf…

Yeniçağ gazetesi yazarı Sebahattin Önkibar, bugün köşesinde olayı şöyle anlattı:

“Habertürk TV’de merhum Yalçın Özer’i gazetesinden Demirel’in kovdurttuğu iddiasında bulunan

Fehmi Koru doğru söylemiyor ve 9. Cumhurbaşkanına kinini kusuyor. Olayın içinde olan biri olarak gerçek şudur: 28 Şubat sürecinde İhlas Grubu da yakın izlenmedeydi. Bendeniz Mehmet Ağar’ı araya sokarak Çevik Bir’den randevu aldım. Randevuya Enver Ören’le beraber gittik... Enver Bey Genelkurmay’da “Size teslim olmaya ve emirlerinizi almaya geldim” dedi. Bu arada Enver Bey dolu sürahiye çarptı, sürahi yere düştü ve Erol Özkasnak bir miktar ıslandı. Çevik Paşa bir müddet sonra “Sizden hiç bir ricam yok; sadece Yalçın Özer bizi Emniyet’le kokutmasın, polisle bizi mukayese etmesin. Onların da silahı var demesin yeter” dedi. Enver Ören bunun üzerine; “Mesajımı aldım, Yalçın Özer bittiii” dedi. Çevik Paşa “Hayır ikaz edin yeter” dedi... Görüşmenin yapıldığı akşam Yalçın Özer’in yazıları anında kesildi ve Merhum Özer, Enver Bey’in bu tutumu nedeniyle bir süre sonra kahrından öldü. Ören de utancından Yalçın Bey’in cenazesine bile katılamadı.Yani işin içinde Demirel falan hiç olmadı... Bu arada Enver Bey emekli olduktan sonra Çevik Bir’e İhlas’ın genel koordinatörlüğünü teklif etti ama Çevik Paşa kabul etmedi. Durum bu iken Fehmi Koru’nun olmayan şeyleri olmuş gibi dillendirmesi onun hakkında var olan hükmümün doğruluğunu teyid etmiş oldu.”

Kaynak: Açık İstihbarat

Enver Ören'e Bahçeli Fırçası!
12 Ağustos 2009 08:29

İhlas Medya Grubu'nun patronu Enver Ören'in, MHP lideri Bahçeli'yi ziyaretiyle başlayan olayın ilginç hikayesi...


TGRT'nin ‘abi'si Enver Ören, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den nasıl azar işitti. İşte 10 yıl önce gerçekleşen olayın ilginç hikayesi;

BAHÇELİ, ENVER ÖREN'İ NASIL FIRÇALADI?

TGRT Haber ve Türkiye Gazetesi'nin “abisi” Enver Ören, 1999 genel seçimlerinden önce ve sonra iki kez MHP lideri Devlet Bahçeli'yi ziyaret etmiş. İkisinde de çok ilginç olaylar yaşanmış. Aslında Enver Ören seçim öncesinde MHP lideri Devlet Bahçeli'yi “ayıp olmasın” kabilinden ziyaret etmiş. Çünkü seçim sürecinde MHP'ye hiç ilgi göstermeyen, ilgisini daha ziyade DSP ve DYP üzerinde yoğunlaştıran İhlas Medya Grubu'nun patronu, “Hatırı kalmasın” babında gitmiş Devlet Bahçeli'ye…

Bacağıma vurmayın Enver bey!

Bu ilk görüşme sırasında Bahçeli yine çok az konuşmuş. Ören ise; her zaman olduğu gibi candan davranışlarını sergilemiş. “Beden dili” kullanarak insanlarla iletişimi sıcak noktalara taşımasını çok iyi bilen ve her zaman gülen Enver Ören, görüşme sırasında hemen herkese yaptığı gibi, Devlet Bahçeli'nin dizlerine minik “şefkat tokatları” ile vurarak konuşuyormuş. Fakat bir ara dördüncü veya beşinci şefkat tokadından sonra Bahçeli -ya canı yandığından yahut aile ve parti geleneğinde hiç bulunmayan bu tavrı yadırgadığı için- sinirlenip Enver Ören'i paylamış. “ Bi daha bacağıma vurmayın Enver bey” demiş. “Bu son olsun!” Salonda buz gibi bir hava esmiş o anda. Sonraki dakikalarda ise Devlet Bahçeli, Enver Ören'le tek kelime dahi konuşmamış. Daha ziyade yardımcıları Tuncay Toskay ve Koray Aydın'la konuşmayı yeğlemiş. Ve neden sonra Enver Ören gitmek için kalkmış ve Bahçeli'ye “Sohbetinize doyum olmuyor Devlet Bey” diye takılmış. Bahçeli'nin cevabı ise çok net olmuş: “Evet öyledir Enver Bey!”

İkinci ziyaret şartlı

Ve 18 Nisan 1999 seçimlerinde MHP umulmadık bir başarı göstererek iktidar ortağı olduktan sonra, ilk ziyaret taliplerinden biri Enver Ören olmuş. Devlet Bahçeli şartlı kabul kararı almış ve “Devlet Şartı”, Enver Ören'e iletilmiş: “Ziyaret sırasında kesinlikle kamera getirmeyeceksiniz!” Ve kamerasız gelmiş Ören. Bekleme salonuna alınmış, bir koltuğa buyur edilmiş. Bu sırada olan bitenden habersiz İhlas Haber Ajansı muhabiri kamerasıyla MHP Genel Merkezi'ne gelmiş, bekleme salonunda patronunu görünce, kurumsal bir alışkanlıkla derhal çekim yapmaya başlamış. Enver Ören telaşla fırlamış yerinden “Ne yapıyorsun be adam!” diye bağırarak muhabiri paylayıp kamerayı kapattırmış. Görüşme sırasında kamera alınmamış içeri. Enver Ören, Bahçeli'nin yine hiç denecek kadar az konuştuğu bu görüşmede “Şefkat tokatlarına” başvurmamış. “Size bir sürpriz yapmak istiyoruz sayın başkan” demiş Enver Ören. “ Partinize layık yeni bir Genel Merkez yapalım.” Bahçeli, hiçbir şey söylememiş, ifadesiz karşılamış sürpriz teklifi. Fakat Enver Bey yılmamış, başka bir sürpriz teklifte bulunmuş: “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayınız Profesör Ahmet Vefik Alp beyin olağan üstü projeleri vardı. Kendileri seçilemediler ama o projeleri sizin adınıza biz gerçekleştirmek istiyoruz.” Bahçeli yine karşılıksız bırakmış Ören'i ve kısa bir süre sonra görüşmeyi noktalandırmış.

İlk otobüse biner

Enver Ören, bu iki başarısız girişimden sonra bir daha “Devlet” kapısı çalmaya tövbe etti mi bilemiyoruz. Ancak yılların kurt politikacısı Süleyman Demirel'in Enver Ören'le ilgili çarpıcı bir tespitini de hatırlatmadan geçemeyeceğiz: “O durakta beklemez, gelen otobüse biner”

Kaynak: Habervaktim

Sabahattin ÖNKİBAR
sonkibar@gmail.com
İman mücadelesi mi, TOKİ ihalesi mi?

Yazacaklarım, dinlediklerim ya da okuduklarım değil, bire bir yaşadıklarımdır.
Yıl: 1994’ün Mart ayı.
TGRT’de Alternatif isimli haber programını yapıyorum.
O gün gündemde mahalli genel seçimler vardı.
Seçime iki hafta kala İstanbul Büyükşehir adayları Tayyip Erdoğan, İlhan Kesici, Zülfü Livaneli ve Bedrettin Dalan’ı canlı yayında karşı karşıya getirecektim.
Programdan birkaç saat önce patronum Enver Ören çağırdı ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
-Arkadaşlar söyledi, programına Tayyip’i çıkarıyormuşsun!
-Efendim sadece Tayyip Bey’i değil, bütün İstanbul büyükşehir adaylarını çıkarıyorum.
-Diğerlerini çıkar bir şey demem ama Tayyip çıkmayacak!
-Yapmayın efendim çok kötü olur, günlerdir ekrandan programın fragmanını (tanıtımını) yayınlıyoruz. Çıkarmasam zor durumda kalırım.
-Tayyip çıkmayacak!.
-Efendim sadece ben değil asıl siz zor durumda kalırsınız. Tayyip Bey’e ambargo koyarsak, teşkilatları ve adamları burayı basar!
-Offf niye beni zora soktun Sabahattin!
-Efendim ben izlenen bir program olsun istedim!
-Bak beni iyi dinle. Şimdi senin programını izleyip maazallah bir kişinin Tayyip’e gönlü kayarsa sen ve ben bunun hesabını ahirette veremeyiz! Cehennemde yanarız!
-İş o kadar ciddi mi?
-Ne diyorsun Sabahattin, bu iş iman mücadelesi! Ahh bu tayfayı bilmezsin sen!
-Ne bileyim efendim, bunlar her gün habire din, iman demiyor mu?
-Bırak onların dediklerini, Enver Abiyi dinle sen!
Sonuç, Enver Bey’i ikna ettim ve Tayyip Erdoğan’ı diğer adaylarla beraber programa çıkarttım.
Kuşkusuz bu diyaloğu eşyanın tabiatı gereği kayda almadım ama bu konuşulanların gerçek olduğunun kanıtı şudur:
1994 Mahalli Genel Seçimlerinde Tayyip Erdoğan’a İhlas Grubunun toplu olarak oturduğu Yenibosna’daki devasa siteden tek bir oy bile çıkmamıştır.
Öyle ki Tayyip Erdoğan bu sandık sonuçlarından hareketle başkanlık görevini devralır almaz hemen Enver Ören’in Boğaz’daki yalısında var olan kaçak katı anında mühürletmiştir.
Sunduğum bu fotoğraf düne dairdi.
Ve bugünkü fotoğraf:
Enver Bey kısa bir süre önce Yalova’daki evinde aralarında benim çok yakınım olan bir işadamının da bulunduğu gruba Tayyip Bey için adeta Mehdi Aleyhisselam benzetmesini yapıyor ve İslâm’a yaptığı tarihsel katkıları anlatıyor.
Bu sözleri işitince nedense 1994’ü yani yukarıda sunduğum sahneyi hatırladım...
Hayır hayır aslında bu şekilde davranan sadece Enver Ören de değil, diğer pek çok grup ve cemaat aynı şeyleri yapıyor..
AKP gelmeden önce Milli Görüş’e kimlerin kin kustuğu ve mesafeler koyduğu arşivlerdedir.
Tam bu noktada soralım, o zaman var olan bu kaypaklığı nasıl izah edeceğiz?
Tayyip Bey’in son on küsur yılına bakıyorum ABD’ye muhabbetinin depreşmesinin dışında bir farklılığı yok!
Sihir acaba Erdoğan’ın Amerika’yı keşfetmesi mi yoksa TOKİ’den oradan buradan alınan onlarca trilyonluk ihaleler mi bilmem ama bildiğim şey ikisinin de İslâm’da yeri olmadığı...
MİSİLLEME...
Arınç geriliminin markası!
Bugün bir araştırma yapılsa Bülent Arınç emin olun açık ara ile en çok kızılan politikacı olur. Hayır, Arınç’a kızanlar sadece jakoben laikciler değil, merkez sağa oy verenlerden milliyetçi kesime kadar geniş yığınlardır. Kuşkusuz Bülent Bey’in kendisine sorsanız idealistlik yapıyor ama işin yansıması öyle değil. Geçmişten bugüne ve son suikast olayında verdiği fotoğraf militanlığı ve keskinliği çağrıştırıyor. Ortada kesinleşen bir yargı kararı ve somut emareler yok iken sadece politik getiriyi düşünerek TSK’yı hedefe oturtması kabul edilebilir değildir. Arınç’ın hedefi gerçekten demokrasi olsaydı önce rasyonel ve inandırıcı bir görüntü verirdi. Oysa Bülent Bey her tavrı ile TSK’dan 28 Şubat sürecinde evinin basılmasına misilleme yapıyor görüntüsünü veriyor. Arınç bugün gerilimin markasıdır!
AYIP...

Sefertaslı yargıç!

Yok o fotoğraftan emin olun hicap duydum... Kozmik büroyu arayan yargıcın sefer tası ile evinden yemek getirmesi anlaşılır ve kabul edilebilir değildir. Sorarım size böyle bir fotoğraf sonrasında çıkacak olan sonuç tatmin edici olabilir mi? Sadece bu fotoğraf bile Türkiye’nin ne hale getirildiğini ortaya koymuyor mu? Devletin en önemli kurumları olan Yargı ile Silahlı Kuvvetlerin getirildiği duruma ya da konuma bakar mısınız? Arama yapan yargıç herhalde zehirlenme korkusundan olacak evinden yemek getiriyor. İyi ama böyle bir şey TSK’ya nasıl yakıştırılır?. Bırakın TSK gibi bir dünya kurumunu, sıradan bir birey bile kendini arayan birine zehirli yemek verirse bunun sorumlusunun kendi olacağını bilmez mi? Şimdi birileri bu fotoğraftan hareketle çıksa ve arama yapan hakim için kabul edilemeyecek spekülasyonları üretse ne cevap vereceğiz?

GÜDÜMLÜ TV..
.
TMSF’den 3 yandaş yazara daha kıyak!

Önceki akşam zap yaparken bir de ne göreyim, Cine-5’de 3 yandaş yazar yeni bir programa başlamışlar. Okurlarım bilmeyebilir Cine-5 TMSF’nin güdümünde olan bir televizyon.. TMSF ise malum devletin ya da milletin kurumu.. Şimdi soralım: Taraf Gazetesinden Rasim Ozan Kütahyalı, Yenişafak Gazetesinden Salih Tuna ve Star Gazetesinden Ahmet Kekeç Cine-5’deki programı ne kadar parayla yapıyorlar? TMSF yoksa böyle program yutturmaları ile yandaş yazarlara para mı aktarıyor? Öyle çünkü Ahmet Kekeç ve Salih Tuna gibi isimlerin televizyonculukla uzaktan yakından alakaları yok ki program esnasında bunu zaten kendileri dillendirdi. Efendim onlar mütefekkir falan da diyemezler zira Kekeç de Tuna da ideolojik kimlikli isimler yani ikisi de light İslamcı!.. Mehmet Altan’a verilen onlarca milyar maaştan sonra milletin cebinden yandaş güruha yine kıyak öyle mi? Gün gelecek bunların hesabını vereceksiniz!

Enver Abi şevk verirdi
15.02.2001



İhlas Holding'in patronunun gözdeleri Enver Abi'lerini anlattılar: Sibel Can: "Evimi satar parasını veririm." Gülben Ergen: "Helikopterle Marziye'nin setine gelirdi. Şevk veren bir patrondu."
Bir peri masalının sonu bu... Kurtarılmış, garanti altına alınmış hayatların ışığı söndü...

Kurtarılmış, garanti altına alınmış hayatlar Gülben Ergen'indi, Seda Sayan'ındı, Sibel Can'ındı... Mahsun Kırmızıgül, Ebru Gündeş ve daha nicelerinindi...

O hayatların ışığı ise İhlas Holding'in patronu Enver Ören'di...

Enver Ören ile oğlu Mücahit Ören sıkıntıda olan her sanatçının yardımına koştular, kol kanat gerdiler. Bir dönem TGRT öylesine paralar dağıttı ki, herkes bu kanalda olmak için çaba sarfetti. Çünkü diziler ve programlar için yapılan anlaşmalarda telaffuz edilen paralar bir yana, sevgili patronları maddi ve manevi destekleri ile hep onların yanındaydı...

SİBEL CAN'A DİZİ KARŞILIĞI AVANS

Sibel Can'a, milyarlık vergi borçları nedeniyle haciz üstüne haciz gelince duruma Enver Ören el koymuş ve Nakkaştepe'de, Mesut Yılmaz'ın da evinin bulunduğu bir sitede kendisine ait 3 katlı tripleks evi oturması için bedava vermişti. Ören, sanatçıyı yaşadığı maddi çıkmazdan kurtarmak için de bir yıl sonra çekeceği "Berivan" dizisine karşılık 1.5 milyon dolar avans verdi. Ve borç batağı içinde yüzen, deyim yerindeyse meteliğe kurşun atan Sibel Can bu para ile devlete olan vergi cezasını ödedi. Üstelik "Berivan"ı da henüz çekemedi.


Eli açık patron Enver Ören'in jestleri bununla da bitmiyordu. İki yıl önce TGRT binasında kendi adına düzenlenen doğumgününde Sibel Can'a bir jest daha yaptı ve kapıda duran cipin anahtarını verdi.

Limonatalı, pastalı bu doğumgünü kutlamasında kalp şeklindeki bir kadife kutu da dikkat çekiyordu. Ören bu kutuyu açtığında içinden bembeyaz güvercinler çıkmıştı... Sanat dünyasının ağır toplarını buluşturan kutlamanın konukları arasında en dikkat çeken isim ise Çarli'ydi... (Hani şu oyuncu Maymun Çarli...)

80 MİLYAR MAAŞ YETİŞ BACIM!..

Mahsun Kırmızıgül ile birlikte olduğu dönemlerde müzikten elini eteğini çeken Seda Sayan, ayrılığın ardından yeniden işine dönerken TGRT onun için en güzel vitrin oldu.


'Yetiş Bacım' adlı programda varoşlarda yaşayan ve maddi zorluk içinde kıvrananların kapısını çalan Seda Sayan modern Robin Hood'luğa soyundu. Ama bir farkla... Zenginden al, bankaya yatır. Yaptığı program karşılığında ayda milyarlar alan Sayan'a, Ören Ailesi'nden en büyük destek iki erkek kardeşinin kavga ettiği ve birinin yaralanıp, diğerinin hapse girmesiyle patlak veren günlerde geldi.O zor günlerinde ekrana çıkamayan Seda Sayan'ın maaşı yine de tıkır tıkır ödendi. Ancak Seda da bir süre önce 'Mahalleler Yarışıyor' programını bitirdi. Çünkü eski şaşaalı günler artık sona ermişti.

KÖŞK'E MUAZZEZ ERSOY'LA GELDİ

Enver Ören'in televolelik hayatının kilometre taşlarından birisi de Cumhurbaşkanlığı'nda Bill Clinton onuruna verilen davete Muazzez Ersoy'la gelmesiydi.


TGRT'nin yakın olduğu sanatçılardan biri de Mahsun Kırmızıgül'dü... Ortağı olduğu Prestij Müzik'in zor günler içine düşmesiyle nakit arayışına giren Kırmızıgül de geçtiğimiz yıl Enver Ören'in kapısını çaldı.

"Abi çok zordayım. Bana para lazım" dedi. Enver Ören de 1.5 milyon dolar verdi Kırmızıgül'e... Bu paranın karşılığında Mahsun TGRT'ye bir dizi çekecekti. Ama 2000-2001 yayın dönemi geldiğinde Kırmızıgül'ün şirketi ile arasında bağlar koptu.

Kırmızıgül de "Bu benim borcum değil, şirketin borcu" diyerek borcu reddetti. Sonrasında 1.5 milyon dolarlık borcu ödemek Alişan'a kaldı. Prestij'in şarkıcısı Alişan, para almadan Kırmızıgül'ün borcu karşılığında "Aşkına Eşkıya" adlı diziyi çekti.

Enver Abi için evimi satarım

Enver Ören'i baba gibi seven ve her zor anında onu yanında bulan Sibel Can, son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak şunları söyledi:

"Enver Ören'in içine düştüğü bu duruma son derece üzüldüm. Ülke olarak büyük ekonomik zorluklar yaşıyoruz. Enver Bey verdiği sözü kesinlikle tutar. Ben onun bütün borçlarını ödeyeceğine inanıyorum. Bundan birkaç yıl önce yaşadığım ve tek başına kaldığım zor günlerimde bir baba gibi hep yanımda oldu ve bana inanılmaz destek verdi. Ben o günlerde TGRT'den vergi borcumu ödemek için avans almıştım. Şimdi gerekirse Nakkaştepe'deki evimi satıp aldığım avansı iade ederek ona bir nebze de olsa katkıda bulunmak isterim. Ayrıca sanatçı kimliğim adına ne gerekirse tek kuruş talep etmeden yapmaya hazırım."

Canlı yayında bana el sallardı
Ve TGRT'nin en çok konuşulan kadını; Gülben Ergen... TGRT koridorlarında konuşulanlara göre Ergen, Enver Ören'den aldığı destekle fırtınalar estiriyor, istemediği programları yayından kaldırtıyor, kurumun maddi olanaklarını alabildiğine kullanıyor... İşte bütün bu iddiaları Gülben Ergen'e soruyorum:


* Sen hakikaten TGRT'nin kraliçesi misin? İstemediğin programları yayından kaldırtıyormuşsun. Bir insan bu gücü nereden alabilir?

TGRT son derece profesyonel bir televizyon kanalı... Yönetime etkili olamam. Ama 3 yılda iki iş yaptım. Biri Marziye'dir. TGRT'yi, tarihinde ilk defa birinciliğe taşıyan bir program. Diğeri ise en iyi reytingli sabah programı. Bu nedenle bana saygı duyuyorlar ve fikirlerimi önemsiyorlar. Başarılı olduğum için her zaman el üstünde tutuldum.

* Bu yılın parasını geçen yıldan avans olarak aldığın doğru mu?

Evet, geçen yıl ev alıyordum, bu nedenle avans aldım. Ama para almasam da çalışırım. Geçen gün Enver Abi'ye, "Herkes ayrılsa, bir tek kamera kalsa bile ben yine çıkar bu canlı yayını yaparım" dedim.

* Kuaför, makyöz ve kıyafet paralarını TGRT'ye ödettin mi?

Belki başka sanatçılar yapmıştır ama ben asla yapmadım. Makyöz ve kuaförümün parasını kendim ödüyorum.Yılbaşında 6.5 saatlik yılbaşı programı yaptım ve hiçbir ücret de talep etmedim. Para almasam da orada çalışırım.

* Enver Ören'in sanatçılarına sık sık sürprizler yaptığını biliyoruz. İlişkiniz çalışan-patron ilişkisinin dışına mı taşmıştı?

Enver Ören hiçbir zaman karşımızda patron gibi olmadı. Sabahları canlı yayında stüdyoya gelip, kameranın yanında durur, bana el sallar ve 'kolay gelsin' derdi. Herkesin hatırını sorardı. Biz Marziye dizisini çekerken helikopterle Şarköy'e geldi. Bir baktık tepemizde bir helikopter. İçinden Enver Abi çıktı... Kimseye 'Enver Bey' dedirtmezdi. Enver Abi denilmesini isterdi. Helikopterden bir tepsi baklava ile indi. Sonra cebinden bir kese çıkarttı. İçinde 41 altın vardı ve tüm ekibe altın taktı. Akşama kadar yanımızda kaldı. Çok şevk veren bir patrondu.

* Sana da cip hediye edildi mi?

Evet, Nissan bir cip hediye edildi.

Cip soruşturması
İstanbul Defterdarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından faaliyet izni kaldırılan İhlas Finans'ın sahibi Enver Ören'in, TGRT'den bazı sanatçılara yüksek paralar ödediği, cip ve daire aldığı iddialarıyla ilgili inceleme başlattı. İstanbul Defterdarı Kadir Boy, bir gazete manşetinde yer alan iddiaları ihbar kabul ederek, konuyu mercek altına aldıklarını söyledi.

Haberde adı geçen sanatçıların, şahsi ya da şirket açısından mükellef iseler söz konusu paraları, cip ve daireleri beyan edip, defterlerine geçirip geçirmediklerinin araştırılacağını belirten Boy, beyan edilmemesi halinde, derinlemesine vergi incelemesi yapılacağını bildirdi. Boy, incelemenin seyrine göre, paraları veren kişiye de, ne karşılığı ödeme yapıldığının sorulabileceğini kaydetti.

İnceleme sonrası, ödemelerin beyan edilmediğinin belirlenmesi halinde, vergi inceleme raporunun düzenleneceğini, vergi ve ceza ihbarnamesi ile vergisinin ödemesinin isteneceğini belirten Boy, verilen süre içinde ödenmeyen vergi ve cezalarının cebri takibat yoluyla tahsiline gidileceğine dikkat çekti.

PERİ MASALININ HÜZÜNLÜ SONU

Tarih 10 Şubat 2000... İhlas Holding'in patronu Enver Ören, ihtişamlı bir törenle doğumgününü kutluyor. Renkli partide Bülent Ersoy onur konuğu. Enver Abi'lerinin doğumgününü kaçırmayanlar arasında Gülben Ergen, Seda Sayan ve Sibel Can da var. Maymun Çarli bile gülücükler atarak dolaşıyor.


Ve tam bir yıl sonra... Yine 10 Şubat. İhlas Finans'ın çöküşüyle rüya bitiyor. Ve gözler Enver Abi'nin meleklerine çevriliyor... Ergen'e, Sayan'a ve Can'a.

ŞENGÜL BALIKSIRTI
http://arsiv.sabah.com.tr/2001/02/15/m01.html

Başbakanlık'ta Kur'an'la yemin ve Barlas'ın TGRT'den kovulması!
Sebahattin Önkibar

Yıl: 1998.

28 Şubat sürecinin sıcak günleri.

Telefonda İhlas’ın patronu Enver Ören var:

- Sabahattin; Mesut Yılmaz bize Refahyol iktidarını desteklediğimiz için soğuk biliyorum ama, mutlaka görüşmemiz gerekiyor. Biliyorsun Başbakan’la işlerimiz var. Ne yap yap Mesut Bey’i ikna et ve bize bir randevu ayarla. Buzları eritmemiz gerekiyor.

Enver Bey’in bu arzusu üzerine soluğu hemşehrim ve dostum olan dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın yanında alıyor ve talebi iletiyorum.
Cevap ısrarlarıma rağmen olumsuz oluyor.

Enver Ören pes etmiyor ve Başbakan’la çok yakın olan Kadir Has’la, Sibel Can’ın kocası Sülhi Aksüt’ü devreye sokuyor.


Mesut Bey’den Kadir Has’a cevap: “Kadir Beyciğim sen bu işe bulaşma.”
Sibel Can’ın kocası Sülhi Aksüt, Mesut Bey’i tanımıyor ama tanıdığı olan Şadan Tuzcu’yu devreye sokuyor.

Sonuç yine yok...

Enver Bey Ankara’ya gelip bana şu sözü ediyor:

- “Her yerden atağa geçtim, sonuç alamıyorum. Ne yap yap, beni Mesut Bey’le bir araya getir ve barıştır. Bunu senden başka hiç kimsenin yapamayacağını bana bizzat Kadir Has söyledi...”

Mesut Yılmaz şahidimdir defalarca evine gidip eskilerin deyimi ile postu serdim, ısrar ettim ve 4. gidişimde ikna edip randevuyu aldım.

Diyeceksiniz ki Mesut Yılmaz görüşmüyorsa görüşmesin, Enver Bey’de bu ısrar niye?

Eh sizin de 165 milyon dolarlık Bursa-Yalova Elektrik Dağıtım İhalesi işiniz olsaydı siz de herhalde çok farklı davranmazdınız.

Ve randevu akşamı:

Yer: Başbakanlık Konutunda toplantı odası.
Odada 5 isim var...

Başbakan Mesut Yılmaz, Devlet Bakanı Cavit Kavak, Enver Ören, Mücahit Ören ve Sabahattin Önkibar.

Seramoni faslından sonra Enver Ören, cebinden küçük bir Kur’anı Kerimi çıkararak aynen şunları söylüyor:

- Şu Kur’anın üstüne yemin ediyorum ki, bundan böyle ben yaşadığım süre içinde, benim gazete ve televizyonumda sizin ve partinizin aleyhine tek bir haber yapılırsa Allah beni kahretsin. Kur’anın üzerine yemin ederek söylüyorum ki böyle bir şey asla olmayacak.

Mesut Bey’le Cavit Kavak’ın nutku tutuluyor.

Sadece onlar değil, ben de şaşırıyorum.

Öyle ya bir medya patronu Başbakanlık’ta Kur’anın üstüne basarak böyle bir sözü bir siyasiye nasıl verebilir?

Mesut Yılmaz sessizliği bozuyor:

- Enver Bey bu yaptığınız doğru değil. Biz yanlış yaparsak medya elbette bizi eleştirecek. Böyle bir şey için Kur’anla yemin olur mu?

Enver bey devam ediyor:

- Sayın Başbakan’ım ben içimden geleni yapıyorum. Bu ilahi bir şey. İçimden öyle geliyor.. Haa bir başka kararım daha var. Onu da sizinle paylaşmak istiyorum.

Mesut Yılmaz: “Hayırdır Enver Bey?”

Enver Ören:

- Bir karar aldım ve yarından sonra bunu uygulayacağım. Şu Mehmet Barlas, TGRT’de boyuna sizi tenkit ediyor. Olur mu canım, bu kadar da tarafgirlik yapılır mı? Kararımı verdim. Barlas’ı gönderiyorum.

Mesut Yılmaz: “Aman, Enver Bey şimdi Mesut Bey’le görüştü, Barlas’ı kovdurttu derler. İşi bana bağlarlar”

Enver Ören:

- Yok canım, ben gönderiyorum onu.. Bittiii. Benim televizyonumda Başbakanıma laf ettirmem ben.

Ve ertesi gün:

Mehmet Barlas’ın işine, gelecekte alacağı maaşların da önemli bir kısmı ödenerek son veriliyor.. Öğrendiğime göre Mehmet Bey gönderilirken Mesut Yılmaz’ın baskı yaptığı ima ediliyor.

Şimdi durup dururken bunları niye mi hatırladım?

Malum bu aralar 28 Şubat anıları revaçta... O dönem yapılan derin baskılarla bazı gazetecilerin işine son verilmişti ya... Kimi çevreler de böyle bir irade olmaksızın Mehmet Barlas örneğinde olduğu gibi, kendi hesapları için operasyonlar yapıp suçu Ankara’ya havale etti, bunun bilinmesi için...

NOT: Kur’anlı yeminden sonra Mesut Yılmaz’la ilgili olarak Türkiye Gazetesi ve TGRT’de aleyhte haberi mi soruyorsunuz? Arşive girin, onlarcasına gözünüzle şahit olun...

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=2163
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com