Alemdar Site Admin
Kayıt: 14 Oca 2008 Mesajlar: 3538 Konum: Avustralya
|
Tarih: Cum Tem 22, 2011 11:17 pm Mesaj konusu: ANADOLU'DA MÜSLÜMAN OLMAK |
|
|
ANADOLU'DA MÜSLÜMAN OLMAK
20 Temmuz 2011
Serdar Akinan
Her insan zamanın ve mekanın buluştuğu bir köşetaşıdır. Esas itibarıyla bir koordinattır insan. Zaman ve mekan aktıkça insan da akar. İnsanın kalbidir hakikate akan.
ANADOLU’DA MÜSLÜMAN OLMAK
“Müminin kalbi sürekli akan bir nehirdir” buyurmuş Hz. Peygamber…
O halde “insan” ancak alem sistemlerinin koordinatlarını kendinde görebilendir. Ve İnsanın kalbi tarihi ve anı kendinde buluşturarak “hakikat”e durmadan akar.
Geçmiş de geçip gitmiş olanlar da bu manada “Hakikat” in şehitleridir.
Bu hakikatin bizim şehadetimizle ortaya çıkması için nice şehitler geldi geçti. Hz.Peygamber her insanda akan bu nehirlerin akışına dair şaşmaz işaret noktalarını net ve keskin koydu. Her birimizin ellerinde güncel oyuncaklar gibi duran ibadetler ise işaret noktalarının ta kendileridir. Gusülden abdeste, salattan oruca, hacdan zekata kadar bu işaret taşları ebediyete kadar korunmuşlardır. Fakat, bu işaret taşlarıyla oyuncaklar gibi oynayan; bu yüce hakikatin varisleri biz Müslümanlar, bu işaret taşlarının insanlık hakikatinin muhafızları olduğunun ne kadar farkındayız?
O şehitlerden biri sormuş:
“Asıllardan asıl nedir?
Usullerden usul nedir?
Şeriatta su pak eder amma
Hakikatte gusül nedir?’’
Her cinsel birleşmeden sonra yorulan ve kirlenen bedeni su ile temizlerken ruhun temizlenme ihtiyacından ne kadar haberdarız?
Her birimizin etrafında bir savaş meydanı gibi kurulan hayat cenginin salvolarıyla kirlenen hareket azalarımızı abdest suyuyla temiz kılıyoruz.
Aynı kirin ruhun üzerindeki etkisini abdestin hakikati ile yıkıyor muyuz?
Hak neden guslü tüm bedene, abdesti ise sadece hareket eden azalara ait kıldı? Bu aradaki ilişkiyi kurabilmekte miyiz?
İbadete hazırlanan biz müslümanlar bedenlerimize su ile abdest aldırırken ruhlarımızı ne ile yıkıyoruz?
Koca insanlık tarihinde işte bu zikri ortaya çıkarabilmek için abdestini gönül kanıyla alan kaç şehit gelip geçti?
“Kişi iki rekat namazla da Allah’a ulaşır,
Yeter ki abdestini kanıyla alsın”
Diyen Hallâc-ı Mansûr’u işitebildik mi?
Baş döndürücü hızla kurulan hayat cengi içinde günde beş vakit namaza zaman ayıranları kutlamak gerek elbette...Ama bu zamanı ayırdığı halde Hakk’a bir demlik vakit ayıramayana ne demeli?
“Namaz ancak Allah ile olmaktır’’ sözü ile namazın hakikatini işaretleyen Hz.Peygamber’in sözünü neden duymayız, duyamayız?
İlk gönül şehidi Adem’den beri, başımızın semadan inmemesi için ayaklarımızın altında bize direk olmuş bu mayalı topraklar bilmem kaçıncı tarihsel dönüşümünü geçirirken biz müslümanlar hakikatin kaçıncı şehitleri olacağız?
Kaynak: http://www.mizikacilar.com/HaberDetay.aspx?ID=802
Misafir
SErdar Akinan
23 Temmuz 2011
Yıllardır hayata, siyasete, insana dair yazılar yazıyorum. Türkiye merkezli, bölgeye ve sürece dair bu yazılarımda temel eksenim genellikle reel politika oldu. Coğrafyamızda yaşananlara; sağlıksız dönüşümlere dair itirazımı bu köşeden yükseltmeye gayret ettim. Bu ses verme kaygısının bedeli ağır oldu. Bedeli ağır olmasına rağmen pratik yaşamda pek de fayda doğurmadığını gördüm. İşi esastan ele almak elzem oldu. Epey zamandır da daha kuşatıcı ve etkili ifadeler üzerine kafa yoruyorum... İçten sorular sordum. Tenhalarda sessiz kaldım. Bu bir bekleyişti.
Bu toprağın kutlu mayasına dair anlayışım bende bir kaygı vesilesi olageldi. Gelen geçen siyasi çalkantılarda kendimce vicdan mücadeleleri verirken daima usule dair yanıtlar aradım. Nihayeti Kafkaesk bir bunaltı oldu. Böylesi karamsar günlerimde kapımı hep bir misafir çalardı. Yalnız gecelerimin ziyaretçisi o kutlu misafir yine konuğumdu. Aklıma gelip de 'Sen gerçekten kimsin?' demeye dilim varmamıştı hiç. Zamanım mı olmamıştı ne? Bu kez zamanın içinden akıp geldiğinde yine bir başka ihtiyar göründü gözüme. 'Sahi sen kaç yaşındasın?' dedim. Boynunu mahzunca eğdi, 'Sence insanlık kaç yaşında?' dedi. 'Bir de adını lütfensen...' dedim, 'Misafiriz ya.' dedi ve devam etti:
'Misafirrr...
O Allahtan ruhtur.
Yerden bitenden değildir O.
Hayat arayanları ihya eder.
O her şeyin hamuru.
Herkes onun mayasındandır.
Dileyenlere ayaklarından sunar hayatı.
Başı semaya direktir.
Yer ehli değildir O.
Yere değmez ayakları.
Zülfünden asılıdır o eşsizliğin.
Can kuşları sunar arza.
Ala da ondan alır canını edna da.
Temizlik nefesinden akar.
İşleri hep yaratış.
Ey yürek acımız.
Zulüm kışlarında sığınağımız.
Gölgeliklerimiz cehennem sıcaklarında.
Ülkeler.
Ülkelerde şehirler, Şehirlerde mescitler, kiliseler, havralar
Ve sokaklarda kalabalıklar.
Her yerde her işte hep onu ararlar. Onu beklerler.
Toplayan onun haberi.
Dağıtan gelmesinden ümit kesişleri.
Bak yine başladı, alev aldı.
Isındı hareketlendi köşe bucaklar.
Her yanda bir koşuşturmaca, bir fısıltı,
bir hasret yangını,
Derler ki şehre inecekmiş,
Gece konukluğuna evlere girecekmiş.
Hatta geldikleri olmuş,
Girdikleri olmuş bazı evlere,
Yüzünün aydınlığı sızmış sokaklara,
Görenler olmuş.''
Deyip hüzün denizine döndü. İçimde bir gayret belirdi ve dilimden şunlar döküldü.
İftira derim ben, iftira ederler derim.
Hasetler sarmış her yanı.
Sen bu yana gel.
Yine bu yana, bize gel.
Bizde gündüz tükendi yine.
Geliş haberini aldık alalı,
Otlarla tıkadık pencereleri,
Hazırlandık boşalttık her yanı.
Şimdi ıssız evimiz seni beklemede.
Bir gölgelik ışık sarkar kapıdan,
Seni beklemedeyiz.
Gündüzümüze küsmüşüz,
Hadi çek git demişiz.
Yüzünün aydınlığını bekleriz.
Özlem sıcaklığında Meryem'in.
Günümüz olur gün yerine geçer.
Gecelerimizi yarar.
Biz Meryemliler, Zülfün gecemiz.
Aydınlığımız yüzün artık.
Madem öyle..! dedim.''Her insan zamanın ve mekanın buluştuğu bir köşe taşıdır. Esas itibarıyla bir koordinattır demiştin ya! Bu nasıl bir noktadır? Neyi toplar ve neyi dağıtır?''
Gülümsedi ve ağır ağır anlatmaya başladı...
http://www.aksam.com.tr/misafir-3155y.html _________________ Bir varmış bir yokmuş... |
|