EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Seçimler Bitti, Sandıklar Açıldı: Ya Sonra?

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Mar 20, 2011 12:06 am    Mesaj konusu: Seçimler Bitti, Sandıklar Açıldı: Ya Sonra? Alıntıyla Cevap Gönder

Seçimler Bitti, Sandıklar Açıldı: Ya Sonra? -1-
Alihaydar Can
14.06.2011



Hürriyet mi diyorlar;
Balık ağzında zoka.
Bilmezler ki hürriyet,
Teslim olmaktır Hakk’a. (*)


12 Haziran akşamı sandıklar açılıp sayım bitinceye kadar, bu seçimin olup olmayacağından, sonuçlarının alınıp alınmayacağından emin değildim...

Hem neredeyse tamamı küresel çete/diktatörlüğün sömürü ve tahakküm alanı haline gelen dünya...

Hem de bu küresel çeteye/diktatörlüğe yardım ve yataklık etmeyi en büyük dış politika marifeti olarak kakalamayı beceren AKP’nin yönetimindeki Türkiye ...

Gerilim yükü kırılmanın eşiğine gelmiş siyasî/iktisadi/sosyal fay hatlarının üzerinde bulundukları halde...

Hiçbir şeyden habersiz kitleleri günübirlik sahte çözümler üreterek (daha doğrusu; ellerindeki medyanın gücüyle hipnotize ettikleri kitleri bunun gerçek çözümler olduğuna inandırarak) iktidarlarını -bu iktidarları ebediyyen sürecekmiş gibi- fütursuzca sürdürüp gidiyorken...

Bu gerlim yüklü fay hatlarından biri veya bir kaçının aynı anda veya zincirleme reaksiyonlar halinde kırılıvermesi halinde ortaya çıkabilecek kıyametin etkisi ve sonuçları hem kadim kitaplarda, hem sonra gelen bilge kişilerin yorumlarında, en ince detaylarına kadar tasvir edilmişken...

Bugün de durumun farkında olan kalp, ilim ve insaf ehli tarafından sayısız ikazlar ve ihtarlar dile getirilirken...

Bu kıyamet tablosundan kurtuluşa en ufak bir katkısı bile olmayacak seçimler üzerimnde bunca hassasiyet gösterimesi neyin göstergesi olabilir?

***

Öyleyse biraz geriye dönelim...

Çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nu bir an önce parçalayıp paylaşmak isteyen “Dış güçler/Batı emperyalizmi” İttihat ve Terakki Fırkası’nı kolayca kafaya alıp, Halkı “müstebit Sultan” 2. Abdülhamid Han’ın “istbdadından/zorbaca baskısından” kurtarmak bahanesiyle, İmparatorluğun son kurtuluş imkânı olan -bu politika dahisi Sultanı- hallettiler/Yetkilerini alıp tahtından indirdiler...

Bu bir hükümet darbesiydi ve o günü “hürriyet bayramı” ilan ettiler...

Halbuki o gün Osmanlı İmparatorluğu’nun idam fermanının ilan edildiği menhus/uğursuz bir gündü ve bu durum, İttihatçılar tarafından ancak -gerçekten yenilmedikleri- bir büyük savaşta mağlûp ilan edildikleri zaman anlaşılabildi: “Hürriyet” zokasını yutmuşlar oltaya takılmışlardı...

Yani iş işten çoktan geçmişti...

Onlar İmparatorluk topraklarını terkedip mücadelelerini dışarda sürdürmeye çalıştılar ama...

Bu sırada İmparatorluk toprakları aç gözlü emperyalist devletler tarafından işgal yoluyla yağma edilmeye başlanmıştı...

Böyle bir hengâmede tahta çıkan “Büyük Vatan Dostu” Sultan 6. Mehmed Vahidüddin Han ve Hükümeti son bir kurtuluş hamlesi planlayıp bu hamlenin başına komutan olarak Mustafa Kemal Paşa’yı tayin ettiler...

Emperyalist devletlerin fiilen işgali altındaki bir başkentte hazırlanan bu dahiyane kurtuluş plânı, Mustafa Kemal Paşa’nın Ordu Müfettişi görünümünde -ama gerçekte Bütün imparatorluk tarihinde sadece bir kez bir tek sadrazama verilmiş yetkilerle donatılarak, bir nevi 2. Sultan (eş başkan gibi) olarak- Bandırma Vapuru’na, emrine verilmiş imparatorluğun en seçkin Kurmay subaylarıyla birlikte bindirilip yolcu edilmesiyle yürürlüğe konuldu...

Bu “kurtarıcı Heyet”in Yol haritası ilk elde Misak-ı Millî çerçevesindeki topraklardaki düşman işgalini kaldıracak yeni bir ordu kurmaktı.

Bu ordu, Mütareke ile dağıtılmış osmanlı ordularının subay ve erleri arasından seçilerek kuruldu, dağıtılan Osmanlı ordusunun el konulan silahları silah depoları ele geçirilerek, toprağa gömülmüş silahlar çıkarılarak, yeni silahlar temin edilerek silahlandırıldı...

Zor bir işti ama bu işle görevlendirilen heyetin üstün kaabiliyetiyle hakkından gelindi...

Bu orduyla -Misak-ı Millî’de belirtilen vatan topraklarının tamamı olmasa bile- Anadolu’da Ankara önlerine dayanmış Yunan İşgali kırıldı...

Yunanlılar geldikleri yere geldiklerinden çok eksik bir sayı ile döndüler..

Piyonun defteri dürülmüştü...

Sıra asıl düşmana İstanbul ve çevresini işgal altında Tutan İngilizler ve Fransızlara gelmişti...

Bu yeni Osmanlı Ordusu’nun bir Süvari Tümeni Yunanlıları denize dökmenin verdiği üstün motivasyon ile Çanakkale’ye dayandı...

Yunanlılar’ın başına geleni gören Fransızlar havlu atıp kenara çekildiler...

Artık asıl ve büyük düşman işgalci emperyalistlbaşı İngilizlerle bizim topraklarımızda başbaşa kalmıştık...

Bütün şartlar lehimizeydi, son bir hamleyle yılanın başını koparıp Marmara’nın mavi sularına rahatça gömebilirdik...

Ama...

İngiltere, Osmanlı Süvarilerinin Çanakkalede’den Gelibolu’ya geçmesini savaş sebebi sayacağını ilan etti...

İngilizlerle zaten savaşmıyor muyduk?

Savaşmıyorsak İngilizler’in bizim Başkentimizde işleri neydi?

Ve İngilizler ateşkes için Mudanya’da müzakere talep etti...

Müzakereci olarak da -nedense- İsmet Paşa’dan başkasını kabul etmediler...

Ve ne hikmetse İngilizler’in hem müzakere, hem de İsmet Paşa talepleri bizimkiler tarafından itirazsız kabul edildi...

Böylece 1919’da işgal altındaki bir başkente hazırlanıp binbir güçlükle yürürlüğe konulan dahiyane kurtuluş plânı, tam da kurtuluşa bir adım kala Mudanya sularına gömüldü...

Mudanya’dan Lozan’a giden süreç işgalciye adım adım teslim olarak, işgalden kurtulmaya çalışmak gibi inanılmaz ve ve izahı mümkün olmayan bir garip bir süreçtir...

İstanbul ve çevresindeki düşman işgalini -edindiğin yeni askerî imkânlarla- kolaylıkla söküp atabilecek durumdayken Mudanya’da kurulmuş diplomatik tuzağa niçin ve nasıl düşüldüğünü helal süt emmiş bir tarihçi herhalde bir gün anlatır, biz de öğreniriz...

Yalnız...

Kemal Tahir’in yarım yüzyıl önce sorduğu şu soru halâ cevabını bekliyor:

- “Biz bu İngiliz gâvuruyla savaşmadık, Yuanlılarla savaştık.İngilizler’e bir tek bile kurşun atmadık... Peki bu İngiliz gâvuru İstanbul’dan niye çekip gitti?..”.

Burayı almak için Çanakkale'de yüzbinlerce askerini feda eden İngiziler, bu İngilizler değil miydi?

İstanbul dediğin yer dünyanın en staratejik noktalarından birisi değil mi?..

Yunanlıları yenen yeni Osmanlı ordusundandan korktularsa, korkan bir düşmanla Mudanya’da masaya niye oturuldu?

Lozan’a niçin gidildi?

Lozan'da koskoca İmparatorluğun bütün hak ve alacaklarından vazgeçilirken bütün borçları niçin üstlenildi?

İngilizler kendilerine tek kurşun atılmadığı halde İstanbul gibi dünyanın en stratejik yerlerinden birini bırakıp gittilerse, birazcık diplomasi kültürü olanlar bilir ki; bu aç gözlü emperyalistbaşı İstanbul’dan gitme karşılığında, İstanbul’dan çok daha değerli bir şey almadan böyle bir enayiliği asla yapmaz...

İngilizler’i İstanbul’dan bile vazgeçirecek kadar değerli neyimiz vardı ki bizim, İngiliz gavuru onu alıp gitti?

Bu soruya ipucu olması için değil de hep aklımızın bir yerinde durması için son bir soru:

Lozan'da vazgeçtiğimiz İmparatorluk topraklarımızda bugün kaç tane yeni yetme devlet var sayısını bilen var mı?

Neyse...

Bütün bunları niye anlattım?

İttihatçılar’ın yuttuğu “hürriyet” zokasının nelere malolduğunu göstermek için...

Sonradan Filozof Rıza Tevfik gibi pişmanlık şiirleri(**) döktürdüler ama ne çare...

Dipnotlar:

(*) Necip Fazıl Kısakürek’in Manzara isimli şiirinden

(**) İttihat ve Terakki Fırkası mensuplarından Rıza Tevfik, "Sultan Abdülhamid Han’ın Ruhâniyetinden İstimdad (yardım dilemek)" başlıklı şiirinde şöyle feryad ediyor:

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör pezevengin bak günâhına.

Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî padişâhına.

Pâdişah hem zâlim, hem deli dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz ‘beli’ dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegâhına

Şiirin tamamı için Bkz: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=714

(Devam edecek)
Bu yazı dizisinin diğer bölümleri için: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?p=5513#5513

CD’LERE ESİR DÜŞMÜŞ BİR “YÖNETİCİ ELİT”LE NEREYE KADAR?
Alihaydar Can
04.06.2011



Baykal’ın CD’sinin birinci bölümü internete düştüğünde ”AHLÂK, HUKUK, SİYASET VE BAYKAL“ başlığı altında konunun medya tarafından özenle gizlenen “ahlâkî” tarfına değinmiş ve bu CD’lerin muhtevasından ve bunların servis edilişinden daha vahimi konunun bütün ilgili tarafları açısından tam bir ahlakî zaafı açığa vurduğunu izaha çalışmıştım (1).

Bu defa Yargıtay, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve MHP’de ortaya çıkan kaset skandalları üzerinden konunun başka bir boyutuna temas etmek istiyorum: TC’deki iflahı/ıslahı gayrıkaabil (Kurtuluşu/düzeltilmesi imkânsız) çürüme...

Ortaya çıkan bu skandallar şüphesiz buzdağının görünen yüzü kadardır ve asıl büyük kütle gözlerden gizlidir.

Bunu MHP’nin millet vekili adaylığından kaset zoruyla istifa ettirilenlerden biri bakın nasıl ifşa ediyor:

[-Başbakan diyor ki, “Ancak eşle yaşanan özel hayattır”...

-Başbakan’a sormayacağız nasıl yaşayacağımızı. Bir namus bekçilikleri eksikti. Bu Meclis’te, hatta AKP sıralarında kaçamak yapmayan var mı? Güldürmeyin beni, komik olmasınlar...] (2)

“Komik olmasınlar” diyor...

“Bu Meclis'te , hatta AKP sıralarında” zina etmeyen mi var?” Diyor...

Bu ne demek?

“Bu Meclis’te” kim varsa...

Hepsinin CD’lerinin olması mümkün...

Geçelim...

İstanbul Özel yetkili Savcılığı’nca Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde yürütülen ve astsubayından amirallerine kadar yüzlerce ismin adının geçtiği (ki bazı isimlerin adları ailecek geçiyor) bir soruşturmaya:

[İnanılmaz Şantaj Yöntemleri

Asker, polis ve bürokratlara tuzak kuran fuhuş çetesinin şifreli dosyaları açıldıkça, zanlıların şantaj yöntemleri de deşifre ediliyor...
Asker, polis ve bürokrat avcısı fuhuş çetesinin çalışma yöntemi deşifre edildi. Şebeke, fuhuş için aracılığa zorlanan askeri öğrencileri, 'Sonunuz Münevver gibi olur' diye tehdit etmiş.

Kısa süre önce çökertilen Kocaeli merkezli şebekenin, gizli kameralarla, Rusya'dan getirilen kadınlarla ilişkiye giren asker, bürokrat, işadamı ve polisleri kaydettiği tespit edilmişti. İ.S. adlı bir albayın evinde bulunan klasörler ise çetenin fuhuş andıcını gözler önüne sermişti. Grupla bağlantılı çalışan askeri okul öğrencilerinin evinde kurbanlara ait iç çamaşırları bulunduğu iddia edilmişti. Albayın bilgisayarında bulunan şifreli dosyalardan çok çarpıcı belgelerin çıktığı öne sürüldü.

GÖRÜNTÜSÜ VAR - YOK

İddialara göre, belgelerde YAŞ'ta terfi alması beklenen Deniz Kuvvetleri personelinin isim listesi yer aldı. Şebeke, tuzak kurulan kişilerin karşısına 'görüntüsü var-görüntüsü yok' diye notlar tutmuş. Fuhuş için kullanılan kadınlar ile fuhuşa zorlanan bazı askeri öğrencilerin neler yapması gerektiğine ilişkin rapor hazırlanmış.

'FUHUŞ NİYE YAPILMALI'

Operasyonda, 'fuhuş neden yapılmalı?' ve kız öğrencilerin fuhuşa nasıl zorlanacaklarına ilişkin 9 sayfalık bir belge de bulundu. Belgelerde çeteye çalışan erkek öğrencilerin isimlerinin karşılarına, hedef gösterilen kız öğrencilerin adları yazılmış. Fuhuş'a aracılık etmeyen öğrencilere de Münevver Karabulut cinayeti örnek gösterilerek 'Sonunuz Münevver gibi olur. Başınızı ve bacaklarınızı ayrı ayrı yerlerde bulurlar' tehdidi savrulmuş. Şebekenin, ' Geçen yılki Ş. isimli öğrencinin başına gelenleri unutmayın' diyerek tehdit ettiği bilgisi de raporda yer aldı.

KOMUTANA İHALE ŞANTAJI

Çetenin, askeri ihaleleler için de devreye girdiği belirlendi. Deniz Kuvvetleri'nin radar kamera ihalesini çetenin desteklediği firmanın kazanamadığı, grubun bu nedenle bir komutana kızıp, görüntüleriyle şantaj yaptığı iddialar arasında.

FİYAT BİÇMİŞLER

POLİSİN ele geçirdiği belgelerde 14 kız öğrencinin ve 25 subayın isminin yer aldığı iddia edildi. Bir Deniz Üs Komutanlığı'nda görevli kadın Yüzbaşı Y.E. tarafından hazırlandığı öne sürülen belgelerde öğrenciler için fiyat bile biçilmiş. Kızlar ile jigalo olarak kullanılan erkek öğrencilerin fiyatları 2 bin 500 lira olarak belirlenmiş. Ele geçirilen belgeler arasında veresiye defter notları da yer alıyor. Fuhuş için gönderilen kızların aldıkları paralar ile borçlu subaylar gibi notlar tutulmuş. ]
(3)


Yukarıdaki haber o dosyadaki durumun özetin özetinin özeti bile değil...

Teferruata girsek yıllarca sürecek kimin şeyinin kimin şeyinde olduğunun asla anlaşılamadığı Dallasvari bir dizi film olur...

Adamlar -Çok üst düzeyleri de dahil olmak üzere- amiralinden astsubayına genel müdüründen alt düzey memurlara kadar bir çok bürokratı belden aşağısından kıskıvrak yakalayarak Ordunun, TÜBİTAK’ın en gizli, en staratejik bilgi, belge ve projelerini ele geçirrmişler..:

Yine Ergenekon Davası dosyalarından birinin içinde 90 küsur Yargıtay hakiminin porno görüntüleri çıktı...

Düşünün 90 küsur Yargıtay hakiminin kimselerin görmesini isteemediği ahlâkdışı CD’leri ortalıkta dolanıyor...

CD’yi kapan Yargıtay’a koşup istadiği kararı çıkarıyor...

Ergrnekon Davası Savcısı bunları Yargıtay Başkanı’na yolladı...

Sonra ne oldu?

Hiiiç...

O Yargıtay Başkanı bir kaç önce gözyaşları içinde emekli oldu..

O hakimlerse orada görev yapmaya devam ediyor: “Yüce Türk Uluısu Adına” kararlar veriyor...

Tıpkı CD’leri ortaya çıkan asker/sivil bürokratların “devlet ve millet için” canla başla “çalışmaya” devam etmeleri gibi...

Bu CD’leri ele geçirenlerin TSK’da, Yargıtay’da TBMMM’de ve diğer kurum ve kuruluşlarda lehlerine çıkaramayacakları hiçbir karar, almayacakları hiçbir ihale, çalmayacakları hiçbir gizli bilgi, belge ve proje yok...

Ondan sonra “Vaaay hakim kozmik odaya nasıl girer?” ulusalcı muhabbetleri yapılıyor...

Kardeşim bu CD’lerle dost düşman, hırlı hırsız hiç kimsenin girmediği devlet odası/sırrı, bitirmediği yasadışı bir işi mi kalır ki; kafayı kozmik odaya giren hakime takıyorsunuz...

Girmedik bir o kalmıştı oda giriversin...

Ha bir eksik, ha bir fazla...

Devlet devlet olmaktan çıkmıış...

En düzey personelinden en alt düzeryine kadar CD’lere, rüşvetlere, şantajlara teslim bayrağı çekmiş...

Bitmiş...

Batmış...

Çökmüş...

Bazıları işin nutuklarla, kuru gürültülerle kapatılıp sürdürülebileceğini zannediyor...

Bunları geçiniz...

Laiklik maskesi altında yaklaşık 80 yıldır sürdürülen kuduz bir İslâm düşmanlığı ile varılacak yer işte budur:

Gırtlağına kadar ahlâksızlık bataklığıına gömülmek...

Gömülürken de beraberinde devleti de sürüklemek...

CD’lere, rüşvetlere, şantajlara esir düşmüş, gırtlağına kadar ahlkâsızlığa gömülmüş bir “yönetici elit”le bu çürümüş yapının en ufak bir sarsıntıyla bile un ufak olup gittiğini yakında herkes görecek...

Seçim mi?

Ne seçimi?

Dipnotlar:
1-) Bkz: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=2709
2-) 22 Mayıs 2011 , "Evet kaçamak yaptım ama...", Balçiçek İlter'’in röportajı, Habertürk gazetesi.
3-) 17 Ağustos 2010, Akşam gazetesi.


Tunceli'de Ferhat Tunç Gerginliği
12 Haziran 2011
Tunceli' de olaylar çıktı.Seçimi kaybeden bağımsız aday Ferhat Tunç 'un destekçileri, CHP' nin seçim bürosuna saldırdı.
Seçim bürosunun camlarını kırıp içerideki eşyaları tahrip eden grubu Ferhat Tunç güçlükle sakinleştirmeye çalıştı. Gerginlik sürüyor... aktifhaber

Ümit Özdağ Milletvekili Seçilmedi
h[img]ttp://www.aktifhaber.com/umit-ozdag-mhp-istanbul-mhp-244956h.jpg[/img]
12 Haziran 2011
MHP Kurultayı'nda Bahçeli'ye rakip olan ve sonra partiden ayrılan Ümit Özdağ milletvekili seçilemedi.
MHP Kurultayı'nda Bahçeli'ye rakip olan ve sonra partiden ayrılan Ümit Özdağ, 12 Haziran seçimlerinde İstanbul 2. bölge 4. sıradan MHP milletvekili adayı olarak gösterilmişti.

İstanbul 2. bölgede 2 milletvekili çıkarabilen MHP'de, Ümit Özdağ milletvekili olarak meclise giremedi. aktifhaber

SP Lideri Kamalak'tan İlk Değerlendirme

12 Haziran 2011
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, seçim sonuçlarına ilişkin, açıklamada bulundu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, seçim sonuçlarına ilişkin, ''Milletimizin kararı başımızın üstündedir. Biz yarından itibaren çalışmalara başlıyoruz'' dedi.

Kamalak, seçim sonuçlarının vatana ve millete hayırlı olması temennisinde bulundu. Teşkilatlara teşekkür eden Kamalak, ''Eşit olmayan şartlarda yapılan bir seçimden eşit olmayan bir sonuç çıktı. Devletin resmi televizyonu TRT de dahil olmak üzere bütün medya sanki üç parti seçime giriyormuş gibi gösterdi. Bu tavrın seçim sonuçlarında etkili olduğunu düşünüyorum'' diye konuştu.

''Partimiz bütün engellemeler ve tahribatlara rağmen dimdik ayaktadır'' diyen Kamalak, üç partinin devletten büyük maddi destek aldığını söyledi.

Kamalak, şöyle dedi:

''Partimiz ise tamamen teşkilatlarımızın fedakarlığı ile bu çalışmayı yürütmüştür. Gerçekten büyük bir gayretle seçimlerde çalışmıştır." aktifhaber

Sandıkların AÇILDI...
13.06.2011
Türkiye genelinde oy verme işlemi tamamlandı. Şu ana kadar sandıklarn yüzde 99'u açıldı. Açılan sandıklardan çok ilginç sonuçlar geliyor.
Türkiye genelinde 199 bin 207 sandıkta 50 milyon 189 bin 930 seçmenin kayıtlı bulunduğu 12 Haziran genel seçimlerinde oy verme işlemi Türkiye genelinde saat 17:00'de sona erdi.

Sonuçlar şöyle:

AKP yüzde 49,8
CHP yüzde 25,9,
MHP yüzde 13

AK Parti geçerli 43 milyon oydan 21 milyon 300 bin kişinin oyunu aldı. CHP 11 milyon, MHP 5 buçuk milyon, bağımsızlar ise 2 buçuk milyon oya ulaştı.

Hangi Parti Kaç Milletvekili Çıkardı?

Böylece AK Parti 325, CHP 135, MHP 54 ve Bağımsızlar 36 sandalye kazandı.

50 milyon seçmenden yaklaşık 44 milyonu sandık başına gitti. Seçime yüzde 87.

Seçimlere katılım yüzde 87.

haber1001

BBP Lideri Yalçın Topçu İstifa Etti
12 Haziran 2011
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu Genel Başkanlık görevinden istifa etti.
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, genel başkanlık görevinden istifa ettiğini bildirdi. aktifhaber

MHP'den Sonuçlara İlk Yorum Geldi

12 Haziran 2011
12 Haziran seçim sonuçlarına ilişkin MHP'den ilk açıklama MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal'dan geldi.
12 Haziran seçim sonuçlarına ilişkin MHP'den ilk açıklama MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal'dan geldi. Bal, MHP için sandıktan çıkan oylarını camiayı tatmin etmeyeceğini belirterek, TBMM'deki grupları konumaktan memnun olduklarını söyledi.

Yeni Meclis'in ilk görevinin Anayasa değişikliği olacağını söyleyen Bal, şunları söyledi:

"Anayasa değişikliği ilk tartışılacak konudur. MHP'nin Türkiye'nin birliği ve beraberliği konusundaki tavrı nettir.

KASETLER BİR TUZAKTIR

MHP'ye karşı kirli bir tuzak kurulmuştur. MHP'nin bu seçimlerde aldığı oy elbetteki MHP camiasını tatmin eden bir oy değildir. Ancak MHP güçlü bir şekilde grubunu TBMM'de kuracaktır. MHP, şimdiye kadar sürdürdüğü ilkeli, seviyeli ve milli politikasını TBMM'de devletinin çıkarına göre sürdürmeye devam edecektir." aktifhaber

Silivri'dekiler TBMM'ye Giriyor mu?
12 Haziran 2011
TBMM'ye girmesi tartışılan isimlerin, açılan sandık oranlarına göre son durumu...
• MUSTAFA BALBAY CHP İZMİR Kazanıyor

• MEHMET HABERAL CHP ZONGULDAK Kazanıyor

• ÇETİN DOĞAN BĞMSZ İSTANBUL Kaybediyor

• DOĞU PERİNÇEK - Kaybediyor

• İLHAN CİHANER CHP DENİZLİ Kazanıyor

• ENGİN ALAN MHP İSTANBUL Kazanıyor

• SİNAN AYDIN AYGÜN CHP ANKARA - 2 Kazanıyor

• TUNCAY ÖZKAN İSTANBUL-Kaybediyor
aktifhaber


Ege'ye füze kalkanı iddiası
12 Haziran 2011
Bir Yunan gazetesi, ABD'nin Ege'de füze kalkanı oluşturmak için harita çalışması başlattığını yazdı.

Yunanistan’da yayımlanan To Vima gazetesi, ABD’nin ’Ege’de’ füze kalkanı oluşturmak amacıyla bazı bölgelerde harita çalışmaları başlattığını iddia etti.

To Vima gazetesi, Washington’un, son teknoloji silahlarla donatılmış bir savaş gemisini Ege’ye gönderdiğini yazdı.

Gazete, Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne ait "USS Monterey" isimli savaş gemisinin Kuzey ve Doğu Ege bölgelerinde harita çalışmaları yaptığını duyurdu. Haberde, Yunan subaylara silah sistemlerinin tanıtıldığı bilgisi de yer aldı.

"Ege’de bir füze kalkanı oluşturulabilmesi için, Türk-Yunan ilişkilerindeki ’ağırlıkların’ ve ’özel koşulların’ ortadan kaldırılması gerektiğinin de altı çizildi.

Amerika Birleşik Devletleri’nin, "İran’a karşı" füze kalkanı projesini bu yıl sonuna kadar aşamalı olarak uygulamayı planladığı ifade ediliyor.

trt.net

İstanbul'da 1611 kişi sandık başında yakalandı
12 Haziran 2011 Pazar 21:54
İSTANBUL’da mahkemeler tarafından çeşitli suçlardan aranan 1611 kişi oy verdikten sonra polis tarafından gözaltına alındı.


İstanbul Emniyet Müdürlüğü kayıtlarına göre rekor düzeyde yakalamanın gerçekleştiği operasyon Asayiş Şube Müdürlüğü’nün 120 uzman polisinin 3 ay boyunca yaptığı hazırlık çalışmasıyla gerçekleştiği belirtildi. Yakalananlar arasında 4 cinayet faili de var.

Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri 2011 Genel Seçimleri öncesinde mahkemeler tarafından aranan şahısların yakalanması için çalışma yaklaşık 3 ay önce başladı. İnfaz Büro Amirliği’nde çalışan 120 polis seçim günü yapılacak olan operasyon için İstanbul’da çeşitli suçlardan aranan yaklaşık 15 bin kişinin seçimlerde oy kullanacakları okul ve sandık numaralarını belirledi. Bu okullarda sabah erken saatler itibariyle polis tarafından önlem alınarak oy kullanmaya gelebilecek mahkemeler tarafından aranan kişiler beklenmeye başlandı. Yapılan çalışma sırasında sandıklarında oy kullanan aranan kişiler okul çıkışında polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alınan kişilerin arandıkları ilçe emniyet müdürlüklerine götürüldükten sonra yarın mahkemeye çıkarılmaları bekleniyor.

Asayiş Şube Müdürlüğü’nün planlamasıyla gerçekleştirilen operasyonda yakalananlar arasında 4 de cinayet faili bulunuyor. Çek kanuna muhalefet suçundan aranan 332 kişi yakalanırken, 268 hırsız, 51 sahtecilik suçlusu , uyuşturucu suçundan aranan 41 kişide gözaltına alınanlar arasında bulunuyor. Mahkemeler tarafından taciz suçlamasıyla aranan 10 kişi yakalanırken gözaltındaki 117 kişinin ise yaralama suçlarından arandığı ortaya çıktı. Gözaltına alınanlar arasında bulunan 31 kişinin ise ruhsatsız silah bulundurmaktan yakalandığı öğrenildi.

Polis kayıtlarına göre ise en çok suçlunun yakalandığı ilçe Başakşehir. Başakşehir’te 100 kişi gözaltına alınırken bunu 96 kişiyle Küçükçekmece ve 86 kişiyle Avcılar ilçeleri izledi.
haber10

Sandıkların çalındığı iddiası Adana'yı karıştırdı
12 Haziran 2011
Adana'da, ''oylarının çalınarak değiştirildiğini'' iddia ederek sandıkları taşıyan araçların adliyeye gidişini engellemeye çalışan bir grup BDP'liye polis müdahale etti.

Edinilen bilgiye göre, sandıkların açılmaya başlanması ile Seyhan 2 ilçe seçim kurulunun bulunduğu Süreyya Nihat Oral İlköğretim Okuluna oylar getirilmeye başlandı.

Bu sırada bir grup BDP'li okulun önünde ''oylarının çalınarak, değiştirildiğini'' iddia ederek, okul önünde sloganlar atıp protesto gösterisi yaptı.

Oyları adliyeye götüren aracın okuldan çıkmasına izin vermeyen, taş ve tekme atarak zarar veren grubu polis dağıtmaya çalıştı. Ancak tüm uyarılara rağmen sakinleşmeyen gruba polis biber gazı ile müdahale etti.

Olay yerine çok sayıda polis ekibi ve çevik kuvvet sevk edilerek, grup dağıtıldı. haber10

Polis Otosuna Saldırı Düzenlendi

12 Haziran 2011
Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde oy sandıklarını Hükümet Konağına götüren sivil bir polis otosuna taş ve sopalarla saldırı düzenlendi.
Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde sivil bir polis otosuna, taş ve sopalarla saldırı düzenlendi. Araçta maddi hasar oluştu.

Alınan bilgiye göre, oy sayımının ardından Yeni Mahalle'deki Süleyman Nebati İlköğretim Okulundaki sandıkları Hükümet Konağına götüren, içinde iki polis memurunun bulunduğu Viranşehir Emniyet Müdürlüğüne ait 63 HA 253 plakalı sivil otomobil, Karacadağ Caddesi'nde BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekili adayına ait seçim bürosunun önünden geçerken, bir grup tarafından durdurulmak istendi.

Grubun taş ve sopalarla saldırdığı araçta bulunan iki polis memuru, araçtan inip çevredeki iş yerlerine sığındı. Olay yerine çağrılan takviye polis ekipleri ve vatandaşların müdahalesiyle yatıştırılan olayın ardından camları kırılan ve maddi hasar meydana gelen otomobil, Yenişehir Polis Merkezinin otoparkına çekildi. Sandıklar ise Hükümet Konağına ulaştırıldı. Olay sırasında araçtan çıkıp grubun elinden kurtulan polis memurları, Viranşehir Devlet Hastanesinden sağlık raporu aldı. aktifhaber

"Bugün Türkiye Kazandı"
12.06.2011
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, "Bugün Türkiye kazanmıştır, millet kazanmıştır" dedi. İşte Erdoğan'ın ilk mesajları...



2011 milletvekili seçimlerinin resmi olmayan sonuçlarına göre bir kez daha iktidar olan AK Parti’nin Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan AK Parti Genel Merkezi’nden halka hitap etti.
"74 milyonunun tamamını seygiyle selamlıyorum" diyen Erdoğan, seçim sonuçlarının Türkiye ve bölgeye hayırlı olmasını dilledi.

Erdoğan, herkesi kuçakladıkları için Türkiye’de çok partili dönemde ilk defa üst üste üçüncü kez iktidara gelen bir parti olduklarına vurgu yaptı.

"Topyekün Millet Kazanmıştır"
Başbakan Erdoğan, ’’AK Parti’ye oy vermiş olsun ya da olmasın, tüm milletimize şunu tüm içtenliğimle söylüyorum; 12 Haziran 2011 seçimlerinin galibi, hiç ama hiç şüphesiz Türkiye’dir, bu aziz millettir. Bugün bir kez daha Türkiye kazanmıştır. Bugün bir kez daha demokrasi kazanmıştır. Bugün bir kez daha, milli irade kazanmıştır, topyekün millet kazanmıştır’’ dedi.

’’Bugün millet, sandığa gitmiş, mührü eline almış ve son sözü söylemiş, son kararı vermiştir" diyen Erdoğan, "Millet, bütün tartışmalara, bütün soru işaretlerine, bütün tereddütlere bugün net olarak son noktayı koymuştur. Bugün, benim Türk kardeşim, Kürt kardeşim, Zaza, Arap, Laz, Gürcü, Roman tüm kardeşlerim, 74 milyon kazanmıştır’’ dedi. TRT

CHP 31 İlde Sıfır Çekti
12.06.2011
Cumhuriyet Halk Partisi'nin milletvekili çıkaramadığı iller şunlar...



CHP Milletvekili Genel Seçimlerinde 31 ilde milletvekili çıkaramadı.

İşte o iller:
Düzce, Osmaniye, Kilis, Ağrı, Karabük, Şırnak, Iğdır, Batman, Bilecik. Bingöl, Kırıkkale, Bitlis, Karaman, Bayburt, Çankırı, Diyarbakır, Aksaray, Elazığ, Şanlıurfa, Erzurum, Siirt, Gümüşhane, Rize, Hakkari, Nevşehir, Kars, Muş, Kastamonu, Mardin, Kırşehir ve Kütahya... TRT

Prof.Dr.Numan Kurtulmuş'un seçim sonrası mesajı:


13.062011
"Önümüze bakmalıyız; ufka, gelecek on yıllara, merhamet bekleyen mazlumlara, adalet bekleyen mağdurlara... Dönüp dönüp geriye bakan mesafe alamaz. Her olumsuz sözle dünyası yıkılan kimse zafer düşünemez. Allah yeter; dostlarımızı çoğaltacağız, eksiklerimizi gidereceğiz. Her gün çoğalacağız, umutlarımızı her gün çoğaltacağız."
haber1001

Antalya'dan seçim faciası: 4 ölü
12 Haziran 2011
Antalya-Konya sınırında Seydişehir yakınlarında Ak Partililerin bulunduğu otobüsün kaza yaptı. Meydana gelen kazada 4 partili öld, 10 kişi de yaralandı. haber7

Silivri cezaevlerinde AK Parti sürprizi!

Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları sanıklarının da yattığı Silivri cezaevlerinden AK Parti'ye sürpriz
12 Haziran 2011

Ergenekon ve Balyoz Davaları'nın tutuklu sanıklarının da yattığı Silivri Cezaevi Yerleşkesi içerisinde bulunan 8 ayrı cezaevinde toplam 4 bin 923 seçmen 46 sandıkta oy kullandı. Cezevinde CHP 1635 oyla birinci parti oldu. AK Parti'nin 1410 ile ikinci parti olduğu Silivri'den MHP 341 oy alabildi. BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekili adayı tutuklu sanık Ahmet Levent Tüzel ise 1150 oy aldı.

MHP'ye oy verdiğini açıklayan emekli Orgeneral Çetin Doğan ile birlikte emekli Tümamiral Deniz Kutluk ve emekli Tümamiral Mustafa Aydın Gürül'ün oy kullandığı 9926 numaralı sandıktan AK Parti'ye 48, CHP'ye 43, MHP'ye 5, BBP'ye 2, DSP'ye 3, BDP'nin desteklediği bağımsız aday EMEP Genel Başkanı Abdullah Levent Tüzel'e 2 oy çıktı.

İP Lideri Doğu Perinçek ile gazeteci Mustafa Balbay'ın oy kullandığı 9903 numaralı sandıktan ise CHP'ye 10, AK Parti'ye 6, MHP'ye 10, bağımsız aday Ümit Ülgen'e 6 ve Abdullah Levent Tüzel'e 1 oy çıktı.

Ergenekon tutuklusu gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in oy kullandığı 9905 numaralı sandıkta ise CHP 60, bağımsız aday Abdullah Levent Tüzel 42, AK Parti 24, MHP 6, BBP 2, TKP 2, SP 1 oy aldı. Aynı sandıktan, seçimlerden çekilmiş olmasına rağmen Hanefi Avcı'ya 1, diğer bağımsızlara da 3 oy çıktı.

ADAYLIKTAN ÇEKİLEN AVCI'YI 12 OY ÇIKTI
Toplam 4923 oyun kullanıldığı cezaevinde CHP'ye 1635, AK Parti'ye 1410, MHP'ye 341, Bağımsız Aday Abdullah Levent Tüzel'e ise 1150 oy çıktı. Silivri Cezaevi Yerleşkesi'nde, daha çok Ergenekon sanıklarının kaldığı 1 ve 2 numaralı cezaevlerinde, CHP'ye 293, AK Parti'ye toplam 236, bağımsız aday Abdullah Levent Tüzel'e 288, MHP'ye ise 63 oy kullanıldı. Balyoz sanıklarının ağırlıklı olarak kaldığı 4 ve 5 numaralı cezaevlerinde ise CHP'ye 348, AK Parti'ye 330, Abdullah Levent Tüzel'e 198, MHP'ye ise 90 oy çıktı. Bu arada seçimlerden çekildiği halde oy pusulasında adı yer alan Hanefi Avcı, Silivri Cezaevi'nden toplam 12 oy aldı. habertürk

Seçimin ikinci galibi!

12 Haziran seçimlerinin ikinci galibi 36 vekille Meclis'e gidecek olan BDP destekli bağımsızlar oldu
13 Haziran 2011
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yüzde 10'luk seçim barajından kurtulmak için bağımsız aday formülüyle girdiği seçimlerden önemli bir başarıyla ayrıldı. BDP destekli bağımsızlar 36 vekille Meclis'e girmeyi başardı.

2007 seçimlerine Bin Umut Adayları adı altında katılan BDP'liler 22 adayı Meclis'e taşımayı başarmıştı. Bu seçimlere ise Emek Özgürlük ve Demokrasi Bloğu adı altında katılan BDP 36 vekille Meclis'te kuvvetli bir grup oluşturdu. Bu sonuçlar BDP destekli bağımsız adayları, AK Parti'den sonra en başarılı parti konumuna getirdi.

KCK DAVASI'NDAN MECLİS'E

Meclise giren bağımsız adaylar arasında KCK davasından tutuklu olan Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, Gülseren Yıldırım, İbrahim Ayhan, Kemal Aktaş gibi isimler de bulunuyor.

Selma Irmak: ŞIRNAK
Faysal Sarıyıldız: ŞIRNAK
Gülseren Yıldırım: MARDİN
İbrahim Ayhan: ŞANLIURFA
Kemal Aktaş: VAN

Ayrıca Diyarbakır'da en fazla oyu alarak Meclis'e giden Hatip Dicle de örgüt propagandasından halen tutuklu olarak cezaevinde bulunuyor.

BAĞIMSIZLARIN "İLK"LERİ

BDP destekli bağımsızlar bu seçimde 'ilk'leri de Meclis'e göndermeyi başardı. BDP'nin Kars'ta desteklediği Mülkiye Birtane, Kars'ın tarihindeki ilk kadın vekil olurken Mardin'den desteklediği Erol Dora da Meclis'e giren ilk Süryani vekil oldu.

İşte "bağımsızların" sonuçları:
Ağrı
HALİL AKSOY - 82.996

Bitlis
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU - 37.955

Diyarbakır
LEYLA ZANA - 71.522
EMİNE AYNA - 71.483
ALTAN TAN - 57.073
HATİP DİCLE - 85.945
NURSEL AYDOĞAN - 76.182
ŞERAFETTİN ELÇİ - 74.851

Hakkari
SELAHATTİN DEMİRTAŞ - 31.927
ADİL KURT - 31.756
ESAT CANAN - 30.977

İstanbul
SEBAHAT TUNCEL (1. bölge) - 92.485
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (2. bölge) - 119.912
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (3. bölge) - 136.746

Mardin
AHMET TÜRK - 60.023
GÜLSEREN YILDIRIM - 56.129
EROL DORA - 52.582

Muş
DEMİR ÇELİK - 39.318
SIRRI SAKIK - 36.657

Siirt
GÜLTAN KIŞANAK - 51.577

Şanlıurfa
İBRAHİM AYHAN - 77.416
İBRAHİM BİNİCİ - 42.463

Van
AYSEL TUĞLUK - 65.245
KEMAL AKTAŞ - 51.288
ÖZDAL ÜÇER - 45.981
NAZMİ GÜR - 40.806

Batman
AYLA AKAT ATA - 57.302
BENGİ YILDIZ - 56.691

Şırnak
FAYSAL SARIYILDIZ - 45.763
SELMA IRMAK - 39.563
HASİP KAPLAN - 39.417

Iğdır
PERVİN BULDAN - 31.049

Mersin
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ - 96.017

ADANA
Murat Bozlak - 86.768

KARS
Mülkiye Birtane - 27.620
habertürk

Şırnak'ta patlama
12 Haziran 2011
Şırnak kent merkezinde bombadan kaynaklandığı tahmin edilen patlamada, 6'sı ağır 10 kişinin yaralandığı bildirildi. Edinilen bilgiye göre, BDP'li bir grubun seçim sonuçlarını kutladığı sırada bomba olduğu tahmin edilen patlamada, 10 kişi yaralandı. haber1001

Meclis'te Başörtülü kadın Vekil yok!

AK Parti'den 45, CHP'den 19, MHP'den 3, BDP destekli bağımsızlardan ise 11 kadın milletvekili Meclis'e girdi. Bu neticeye göre TBMM'nin 24. döneminde kadın milletvekili sayısı, dünkü seçimlerle 50'den 78'e ulaştı. Ancak başörtülü milletvekili yine yok.

13 Haziran 2011
Anadolu Haber

Yeni Meclise seçilen başıörtüsüz kadın milletvekilleri şöyle:

AKP: Fatoş Gürkan (Adana), Fatma Salman Kotan (Ağrı), İlknur İnceöz (Aksaray), Tülay Selamoğlu (Ankara), Ülker Güzel (Ankara), Nurdan Şanlı (Ankara), Gökçen Özdoğan Enç (Antalya), Semiha Öyüş (Aydın), Tülay Babuşçu (Balıkesir), Canan Candemir Çelik (Bursa), Tülin Erkal Kara (Bursa), Nurcan Dalbudak (Denizli), Mine Lök Beyaz (Diyarbakır), Sermin Balık (Elazığ), Fazilet Dağcı Çığlık (Erzurum), Ülker Can (Eskişehir), Fatma Şahin (Gaziantep), Derya Bakbak (Gaziantep), Mihrimah Belma Satır (İstanbul), Alev Dedegil (İstanbul), Nimet Çubukçu (İstanbul), Ayşe Nur Bapçekapılı (İstanbul), Türkan Dağoğlu (İstanbul), Sevim Savaşer (İstanbul), Halide İncekara (İstanbul), Tülay Kaynarca (İstanbul), Gülay Dalyan (İstanbul), İlknur Denizli (İzmir), Nesrin Ulema (İzmir), Sevde Bayazıt Kaçar (Kahramanmaraş), Gülşen Orhan (Van), Safiye Seymenoğlu (Trabzon), Dilek Yüksel (Tokat), Özlem Yemişçi (Tekirdağ), Zeynep Armağan Uslu (Şanlıurfa), Nursuna Memecan (Sivas), Tülay Bakır (Samsun), Ayşenur İsla(Sakarya), Çiğdem Münevver Ökten (Mersin), Gönül Beki Şahkulubey (Mardin), Öznur Çalık (Malatya), Ayşe Türkmenoğlu (Konya), Gülay Samancı (Konya), Azize Sibel Gönül (Kocaeli), Pelin Gündeş Bakır (Kayseri)

CHP: Emine Ülker Tarhan (Ankara), Aylin Nazlı Aka (Ankara), Gülsün Bilgehan (Ankara), Ayşe Nedret Akova (Balıkesir), Sena Kaleli (Bursa), Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul), Şafak Pavey (İstanbul), Fatma Nur Serter (İstanbul), Bihlun Tamaylıgil (İstanbul), Sedef Küçük (İstanbul), Melda Onur (İstanbul), Binnaz Toprak (İstanbul), Sebahat Akkiraz (İstanbul), Güldal Mumcu (İzmir), Hülya Güven (İzmir), Birgül Güler (İzmir), Dilek Akagün Yılmaz (Uşak), Sakine Öz (Manisa), Candan Yüceer (Tekirdağ)

MHP: Zühal Topçu (Ankara), Ruhsar Demiral (Eskişehir), Meral Akşener (İstanbul)

Bağımsızlar: Ayla Akat Ata (Batman), Leyla Zana (Diyarbakır), Emine Ayna (Diyarbakır), Nursel Aydoğan (Diyarbakır), Pervin Buldan (Iğdır), Sebahat Tuncel (İstanbul), Mülkiye Birtane (Kars), Gülser Yıldırım (Mardin), Gültan Kışanak (Siirt), Selma Irmak (Şırnak), Aysel Tuğluk (Van)

İstifa mı edecek teneke mi takacak?

Seçim sürecinin etkin isimlerinden olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in, verdiği bir söz ve anket şirketlerini hedef alan çıkışı unutulmadı.

13 Haziran 2011
Anadolu Haber

CHP’nin oylarını artırmasına rağmen koyduğu yüzde 40’lık hedefin çok gerisinde kalmasının ardından gözler Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’e çevrildi.

Seçim sürecinin etkin isimlerinden olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in, verdiği bir söz ve anket şirketlerini hedef alan çıkışı unutulmadı.

Gürsel Tekin, bir televizyon programında CHP’nin oylarını yüzde 25’lerde gösteren anket şirketlerinin yanlı olduğunu söyleyerek “Buradan ilan ediyorum. 2011 seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu anketleri tarihe gömecek, kamuoyu araştırma şirketlerinin kıçına da teneke bağlayacaktır. Bunu burada öz güven içinde söylüyorum"” demiş ve araştırmacıların tepkisini çekmişti.

Tekin’e cevap veren Andy-Ar Şirketi’nin Başkanı Faruk Acar, CHP yüzde 25’lerde bir oy alırsa biz tenekeyi kimin neresine bağlayacağız?” diye konuşmuştu.

Gürsel Tekin’in akıllarda kalan bir de iddiası var. Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı ile siyasi kariyeri üzerine iddialaşan Gürsel Tekin, CHP yüzde 30’un altında kalırsa istifa edeceğini iddia etmişti. Gürsel Tekin’in Beyaz TV’deki programda “yüzde 30’un altını başarısız sayarım” demesi üzerine Rasim Ozan Kütahyalı, Tekin’e “CHP yüzde 30’un altında kalırsa istifa eder misiniz” diye sordu. Gürsel Tekin “gereğini yaparım neden istifa etmeyeyim” şeklinde cevap vermişti.

Gürsel Tekin Mayıs ayında HaberTürk'te katıldığı programda ise yüzde 40'ın üzerinde oy beklediğini söylemişti.









Cemil Topuzlu'da olay
15 Temmuz 2011

Bu akşam Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda Javier Limon'un bir albüm projesi olarak hayata geçirdiği "Mujeres de Agua" da Buika, Rita ve Glykeria ile sahneye çıkan sanatçı Aynur'un söylediği Kürtçe şarkı yüzünden olaylar çıktı.

Bir grup, sanatçının ikinci şarkısını seslendirdiği sırada Diyarbakır'da 13 askerin şehit olması nedeniyle 'Şehitlerin daha kanı kurumadı' diyerek protesto etmeye başladı. Bazı gruplar İstiklal Marşı okumaya başlarken açık hava tiyatrosunda gerginlik yükseldi. Tepkilerin artması üzerine gruplar arasında kavgalar yaşanmaya başladı. Sanatçı yaşanan olaylar üzerine sahneyi terk etti.
hürriyet
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Tem 11, 2017 1:07 am tarihinde değiştirildi, toplam 52 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Nis 23, 2011 9:37 pm    Mesaj konusu: Sayıştay Üyesi Hanım Başörtülü diye TBMM'den çıkarıldı! Alıntıyla Cevap Gönder



"83 kadını aday yaptık, 33’ü başörtülü"
Sevgi-Numan Kurtulmuş çifti ekranlarda ilk kez Söz Sende’de Balçiçek İlter’in sorularını yanıtladı
25 Nisan 2011



Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un eşi Sevgi Kurtulmuş 28 Şubat günlerini anlattı. “Başımı Amerika’dayken örtmüştüm. Oranın en iyi okullarından birindeydik ve rahattık. Türkiye’ye döndüğümüzde bir sorun olacağını düşünmemiştim. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde doçenttim.

28 Şubat'la birlikte her şey tepetaklak oldu. Öğrencilerle ilişkim benim hep çok iyiydi. Hiçbir problemimiz yoktu. Olağanüstü bir dönemdi. Ben o dönemin maalesef ilk mağduruyum, onların ilk icraatı benim. Kemal Alemdaroğlu rektör seçildiği gün 1 numaralı kararı Nur Serter'i rektör yardımcısı yapmak oldu. İki numaralı karar olarak da beni açığa aldı. 6 ay gibi kısa bir süre içinde bütün soruşturmalar aleyhime sonuçlandı ve haziran ayında kendimi kapının önünde buldum..Karar yazlı bildirildi. Gayet hukuk dışı yaptırımlarla aleyhime sonuçlandı. Siyasi bir süreç yaşadık. İkna odaları tam benim uzaklaştırılmamdan sonra başladı. Beraber akademik hayata başladığımız birçok kişi şimdi iyi yerlerde. Bu çok acıtıcı-incitici birşey. Ben çok kırıldım. İnsan Türkiye'ye dair ümidini kaybediyor. Numan Bey'in siyasete girmesi de o döneme rastlar.

Numan Kurtulmuş:
Hakikaten kötü bir dönemdi. O zaman bizim Emir çok ufaktı 1 yaşında... Biz okulda düzeni kurmuştuk. 1996 yılı. Gece geç vakte kadar çalışıyorduk ki çocukların önünde çalışmayalım diye. Emir annesini görünce yerlere yatardı gitme işe diye… 28 şubat döneminde Sevgi hanım’ın kararı benim elime geçti önce, yazılı olarak. Ben biraz sakinleştireyim diye, otur istersen dedim. Oysa o benden çok daha sabırla sükunetle karşıladı olan bitenleri. Ben daha tepkiliydim. Benim siyasete giriş sürecim eşimin yaşadıklarından sonra olmuştur. O zamana kadar siyasetin hep bir şekilde içindeydim ama asıl kararı vermem 28 Şubat’a denk gelir.
Sevgi Kurtulmuş Balçiçek İlter’in bir sorusu üzerine muhafazakar kesimin kendi zenginini yaratma çabasını da eleştirdi: “Bugünkü uçurumların toplumu iyi bir noktaya götürmediğinin farkındayım. Birdenbire sınıf atlama psikolojisiyle gösterişe yer veriyorlar. Ama sadece tüketim kalıplarını benimseyerek onlar gibi olamazsınız. Sizin hep ait olduğunuz farklı bir sınıf olacak… Unutmamak lazım. Ülkede korkunç bir gelir dağılımın adaletsizliği var.”

Söz Sende’de Numan-Sevgi Kurtulmuş’un özel hayatlarına yer verildi.
Numan Kurtulmuş: Annem çok iyi yemek yapar. Ben evlenirken nasılsa annem kadar iyi yemek yapanı bulamam, herhalde zayıflarım diye düşünürdüm, Sevgi Hanım çok iyi yemek yapıyor. Sadece Türk mutfağı değil, Çin ve Arap mutfağını da çok iyi yapıyor. Çin işi bir tavuk yapıyor, müthiş lezzetli. Ben ise makarna bile yapamam!
Habertürk

Anahtar Kelimeler
Söz Sende, Numan Kurtulmuş, balçiçek ilter, has parti, sevgi kurtulmuş

Sayıştay Üyesi Hanım Başörtülü diye TBMM'den çıkarıldı!



23 Nisan 2011

Loca'da bir çift dışarı çıkarıldı. Nedeni başörtüsü!

TBMM'de 23 Nisan dolayısıyla düzenlenen oturumda Erdoğan'ın konuşması sırasında bir hareketlilik yaşandı. Loca'da bir çift dışarı çıkarıldı.

Nedeni başörtüsü!

Başörtülü bir kadın ile eşi, Genel kurulda resmi erkana ayrılan locaya gelerek oturdu. Çift, Başbakan Erdoğan'ın konuşması sırasında görevlilerin uyarısıyla locadan çıkarıldı. Bu hanımın Sayıştay Üyesi Necla Eroğlu, eşinin de Antalya'da bir hastanenin başhekimi olduğu öğrenildi.

Çiftin locadan çıkarılması sırasında görevlilerle kısa bir tartışma yaşamaları, Genel Kurul salonundakilerin de dikkatini çekti. Parti yöneticileri, liderlerin yanına giderek konuyla ilgili bilgi verdi.

"TBMM başörtülüyü içine alamayacak kadar küçük mü?"
23 Nisan 2011

http://basortuluadayyoksaoydayok.wordpress.com/

Ankara 2. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Aynur Bayram TBMM 23 Nisan oturumunda bir başörtülünün dışarı çıkarılması üzerine tepki gösterdi:

[img]TBMM başörtülüyü içine alamayacak kadar küçük mü?

Bugün 23 Nisan yani “Ulusal Egemenliğin” ilan edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı gün.

Meclis açılana kadar verilen mücadelenin aktörleri, başında örtüsüyle Erzurum’da mücadele eden Nene Hatun, Maraş’ta Fransızların bir kadının başörtüsünü açmalarından dolayı işgalcilere karşı halkı ayaklandıran Sütçü İmam gibileridir.

O gün inançlarına sahip çıkan halkın mücadelesinin sonucu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Fakat bu meclis’te sesini duyuramayanlar yine aynı insanların torunları, aynı inancın müntesipleri oldu.

Bugün, 28 Şubat’tan 13 yıl sonra, Başbakan’ın Olağan Üstü Genel Kurul Toplantısı konuşması esnasında, tam da Egemenliğimizi ilan ettiğimiz meclisimizin açıldığı günde Necla Eroğlu isimli Sayıştay Üyesi genel kurul salonundan adeta bir çocuğun ilkokul sıralarından kaldırılıp dışarı çıkarılması gibi çıkarıldı.

28 Şubat sürecinin sona erdiğini söyleyen zihniyet bugün gözlerini bir kez daha kapattı gerçeğe. Bir kez daha “başörtüsüne haddini bildirdiler”, bir kez daha yasakların hala devam ettiği Türkiye’nin meclisinden kovuldu başörtüsü.

Bir kez daha sistem bizim durmamızı, beklememizi, kapıların ardında sessizce itaat etmemizi istiyor.

Milletvekili, gazeteci, Sayıştay Üyesi, akademisyen… kovulanların hepsinin ortak özelliği başörtülü oluşları.

Necla Eroğlu Sayıştay Üyesi, eşi başhekim. Genel Kurul’dan kovulmalarının sebebi Necla Eroğlu’nun başörtülü olması.

Bu olay bugün başörtülülerin oylarına talip olanların, onlara adalet ve eşitlik vaat edenlerin gözlerinin önünde yaşandı.

Seslerini çıkarmadan herkes kanıksadı bu olayı.

Necla Eroğlu’na hangi ikna edici açıklama yapıldı?

Bunun ikna edici bir açıklaması var mıdır?

Sadece başörtülü olduğu için Genel Kurul’dan, Meclis’ten, hastanelerden, okullardan kovulmanın kabul edilebilir ve ikna edici bir açıklaması var mıdır?

28 Şubat’ta ve öncesindeki karanlık günlerin zihniyetinden kurtulduğu düşünülen bir ülkede bu uygulamanın sebebi nasıl açıklanır?

28 Şubat’ta ikna odaları vardı, yerleri biliniyordu. Şimdi ikna odaları nerede?

Meclis koridorlarına kadar mı genişledi bu odalar?

Başbakanın konuşma yaptığı kürsünün önüne kadar, herkesin gözünün önüne kadar mı uzadı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi başörtülüyü içine alamayacak kadar küçük mü?

Tüm vicdan sahiplerinin vicdanlarını kanatan bu saldırıyı esefle ve şiddetle kınıyorum.

Ankara 2. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Aynur Bayram

Haber5/haber1001

Yurt Partisi "evrak eksikliği" nedeniyle seçimlerden veto edildi
24 Nisan 2011

Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan ise zehir zemberek bir açıklama yaptı ve "Bu bir siyasi operasyondur" dedi.

- BDP'liler eksik evrak verdi, tamamlamalarına izin verdiler...

- Yurt Partisi 71 ilde aday listesini tamamladı ve Anayasa'nın 76. maddesinin milletvekilliği seçimiyle ilgli bölümündeki şartları yerine getirdi.

- BDP'liler, Türk bayrağını yere indirdi, molotof attı, kaos yarattı...

- Yurt Partisi ise ayrımcılığa karşı birlik çağrısı yaptı...

Yurt Partisi Genel Başkanı Saadettin Tantan, konuyla ilgili şu basın açıklamasını yaptı:

“Yurt Partisi seçimlere neden sokulmadı?”

Yurt Partisi, Yüksek Seçim Kurulu’nun “evrak eksikliği” gerekçesiyle verdiği karar üzerine 12 Haziran seçimlerine giremiyor! Bu bir siyasi operasyondur!

Terör örgütü ve aynı zamanda organize suç örgütü PKK’nın siyasi ayağı olduğu açıkça bilinen ve özellikle son bir haftadır Türkiye’yi Batı’dan Doğu’ya karıştıran, Türk bayrağını yerlerde sürükleyen, cam çerçeve kıran, molotoflarla cana kasteden bir taşeron partinin bağımsız adaylarının önü YSK tarafından açılmış, tek terdi ülkesininin bölünmez bütünlüğü olan, Batı’dan Doğu’ya bağımsız bir Türk devletini savunan, her türlü kışkırtcılığa ve ayrımcılığa karşı duran vatanseverlerin kurduğu YURT Partisi veto edilmiştir. Neden veto edilmiştir? “Evrak eksikliği”nden! Yani kırtasiye eksikliğinden! Ki hukukçularımız YSK’ya verdikleri itiraz dilekçemizde, “Kırtasiye eksikliğinin” de gerçek olmadığını kanıtlamışlardır!

71 ilde adaylarımızın isminin tamamını teslim ettik!

Yurt Partisi, 71 ilde aday listesini TC Kimlik Numaraları’yla tamamlamış ve Anayasa’nın 76. maddesinin milletvekilliğiyle ilgili bölümünde yer alan “İllerin en az yarısında o seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısı kadar aday göstermeleri gerektiği” hükmüne uymuş ve evraklarını teslim etmiştir. (Anayasa 76/ 2839 Sayılı Yasa 13 Madde)

Bize verilen yanıtsa “veto” olmuştur, “eksik evrak” olmuştur! 21. yüzyılda, bir bilgisayar tuşuna bakarak öğrenilen bilgilere YSK’nın ulaşamaması da hazindir. Eski adli kültür, eski anlayışlar karşımıza çıkmış ve siyaset yapma hakkımız engellenmiştir.

Neden veto yedik?

Gelelim esas konuya:

Yurt Partisi ve ben Sadettin Tantan olarak biliyorum ki, son dönemde alınan hukuki kararların birçoğu siyasi. Bizim de 12 Haziran öncesi veto yememizn altında bu yatıyor! Özellikle son bir yıldır Yurt Partisi hangi konulara dikkat çekiyordu? İşte sorununun yanıtı, Yurt Partisi’nin seçimlerde neden olmadığının kanıtıdır:

Devletin tepesinde “iyi şeyler olacak” diyen bir Cumhurbaşkanı, “Açılım” diyen ama ne dediğini kendisi de bilmeyen Başbakan ve devletin kurumlarının görüşmeler yaptığı İmralı!

Peki Sadettin Tantan ve Yurt Partisi ne demiş?

Sözlerimiz açık ve ortada:

Emperyal güçlerin taşeronu olan terör örgütünün İmralı’da yatan başı, Türk siyasetini dizayn ediyor. Kabul edilemez! Malum örgütle masaya oturulamaz! İktidar ve parlamento kendine gel! Terörün finansmanına el koy!

İşte bu sözlerimizden rahatsız olanlar, Yurt Partisi’nin medyada yer almasını engellemiş, açıklamalarımıza ambargo konmuş ve bugün gelinen nokta da “kağıt parçaları” bahane edilerek, en demokratik hakkımız, seçime girme hakkımız elinden alınmıştır!

Önü açılanlar!

Peki seçime girmeleri için kimlerin önü açılmıştır?

Cumhurbaşkanı’nın davetini iptal edenlerin,

Türk bayraklarını yerlerde sürükleyenlerin,

İmralı’dan emir alarak karar verenlerin,

Kendi halkı olduğunu iddia ettiği Kürt halkını dahi öldürenlerin,

önü açılmıştır!

Tarih bir kez daha ibret alınacak kararlara imza atmıştır!

Peki Yurt Partisi ve Sadettin Tantan ne yapacaktır?

Bugüne kadar ne yaptıysa, yani milleti için ne yaptıysa onu yapacaktır! Adaletsizliğe karşı mücadelesini sürdürecek, terörü ve perde arkasındakileri deşifre etmeye devam edecek ve Türk milletinin gerçeklerle buluşması için her şeyi yapacaktır!

Her yerde söyledim, bir kez daha söylüyorum:

Amerika’nın ve kirli paranın ipine sarılanlar kaybedecek,

Allah’ın ipine sarılanlar, alın teri sermayesi kazanacak!

haber365

MHP'den şok kasete ilk yorum!
27 Nisan 2011
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, gündeme damgasını vuran kaset skandalına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, internette yer alan ve MHP'nin üst düzey yöneticilerine ait olduğu iddia edilen görüntülerin partilerine yönelik bir komplo ve tuzak olduğu belirtti. Söz konusu kişilerin saygın isimler olduğunu ifade eden Şandır, "Ancak yanlış yapan bedelini öder" dedi.

Şandır Mersin Gazeteciler Cemiyetine yaptığı ziyarette basın mensuplarının MHP'li üst düzey iki yöneticiye ait olduğu iddia edilen görüntülerle ilgili sorularını cevaplandırdı.

Her partide yanlış yapanın olabileceğini ve yanlışın cezalandırılabileceğini ifade eden Şandır, görüntülerin servise konulduğu tarihe dikkat çekti.

25 Nisan tarihinin listelerin kesinleştiği tarih olduğunu ifade eden Şandır, "25 Nisan'ın akşamına kadar bu kasetler servise konulmuyor. Saat 18.00'den sonra servise konuluyor. Belli ki bu bir komplodur. Belli ki MHP'ye karşı bir takım çevrelerin güçlerin bir tuzağıdır" diye konuştu.

İsmi geçen insanların saygın ve değerli arkadaşları olduğunu vurgulayan Şandır şöyle devam etti: "Ama insandır bir yanlış yapmışsa yaptığı yanlışın hem hesabını verir. Eğer gerçekten yanlışta yapmışsa bedelini de öder. Ama bu bedeli MHP'ye ödetmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Hiç kimsenin haddi değildir.MHParı duru tertemiz bir partidir. Hiçbir yanlışa yer verilmez. Hiçbir yanlışa imkan, zemin, fırsat vermez. Ama bunun bir komplo olduğu açıktır." haber10

Türkeş'in Oğlu Bahçeli'yi Topa Tuttu
30 Nisan 2011

Alparslan Türkeş'in manevi evladı olarak bilinen İbrahim Ersöz, MHP'deki kaset olayını değerlendirdi. Ersöz: "Bunlar 1995'te Başbuğ'u sandığa gömmek isteyen zihniyet" dedi.
İşadamı İbrahim Ersöz, MHP'nin kurucu lideri Alparslan Türkeş'in manevi evladı olarak bilindi ve uzun yıllar yakın çalışma arkadaşı oldu.

Yurt dışında olduğunda İsviçre'de de işleri bulunan İbrahim Ersöz'ün evinde konuk oldu.

Genç yaşta İbrahim Ersöz'ü partinin MYK'sına alan Türkeş, 1995 yılında Samsun'dan liste başı aday gösterdi. Ersöz, yaptığı değerlendirmede MHP'de yaşanan seks skandalına farklı bir açıdan yaklaştı.

İşte Ersöz'ün açıkaması:

YAKININA SAHİP OLMAYAN ÜLKE YÖNETİMİNE NASIL TALİP OLUR?

"Son günlerde gündemi meşgul eden Başbuğumun kurduğu partiye layık olmayan ahlak yoksunu MHP'li 3 genel başkan yardımcısı, 1 MYK üyesi ile ilgili görüşlerimi Ülkücü Hareketin gerçek sahipleriyle paylaşmak istiyor ve soruyorum.

Bilge Lider!!! aralıksız yıllardır beraber çalıştığınız ekibinizdekilerin ne işler yaptığından hiç haberiniz olmaz mı? Kendi divanında yer alanların ne yaptığından ve kalitesinden haberi olmayan bir genel başkan nasıl ülke yönetimine talip olur?

Cenevrelerden getirmenizede gerek yoktu. Mazallah divan heyetinizi alın birini vurun ötekisine.

Bu son gelişme Allah'ın adaletidir çünki;

1995 seçimlerinde Samsun'da 32 yaşında Başbuğumun liste başıydım ve MYK üyesiydim. MHP'li geçinen, Başbuğumu genel başkanlıktan indirmek ve ne acıdır öleceği yok sandığa gömelim diyen hainlerle uğraşmaktan seçmene partimizi anlatmaya vakit bulamadık.

Sonuç malum yüzde 8,2 baraj altı kendilerine gün doğduğunu zanneden gafiller 78 yaşındaki koca çınarı devireceklerini düşünürken Başbuğumun yılmaz çelik iradesiyle ve idealizmiyle karşılaştıklarında ne hallere girdiğine şahit olma mutluluğunu yaşadım hainlerin.

BUNLAR 1995'TE BAŞBUĞ'U SANDIĞA GÖMMEK İSTEYEN ZİHNİYET

12 Eylülcülerin bile üzerlerinde 'ot bitmez artık' dediği Ülkücü hareketi Başbuğumun nereden nereye getirdiğini unutmuştu hainler. Allahım ona partisinin başında son ana kadar milletine hizmet etmeyi nasip etti ve Başbuğumu çakallara hiç bir zaman boğdurtmadı.

1995'de rahmetli Başbuğumu sandığa gömme ekibinde olanlar ne hikmetse 1997'de siyasi ödüllerini aldı. Şimdi...Cenab-ı Hakkın adaleti tecelli etmeye başladı. Başbuğuma ihanet eden esas hainler (size göre yanlışınızı söyleyen bizler otomatik potansiyel hainleriz ya) işte şimdi tek tek deşifre oluyorlar.

Evet.. davaya layık olmayanların yol arkadaşlarınızın siyasi sonu geldi. Gerçek sahipleriyle inşaallah bu dava küllerinden zümrüd ü anka gibi yeniden doğup gerçek sahipleriyle iktidara yürüyecektir. Başbuğumun idealleri ve Türk İslam Ülküsüyle.

Bilge lider!!! 'istifa ettirdim' demekle bu işten sıyrılmak yok...Bu ekip günah ve sevabıyla sizin kendinize sadık tiplerden oluşturduğunuz ekibiniz bunlar yol arkadaşlarınız davaya sadakat esaslı seçilmiş değiller.

Rahmetli Başbuğumun kendi elleriyle üye yaptığı partimden üyeliğim silinse de gönlümden 3 hilali Bozkurt u nasıl söküp alacaksınız?

MHP bizim ata ocağımız sayenizde parti dışında olabiliriz ait olma üyelik vasfımız elimizden alınmış olabilir ama bizler ne parti kurup dönenlerden nede parti parti dolaşan siyasi ikbal arayan fırıldaklardan olmadık olmayacağız emaneti alacağımız günü bekliyoruz."

rotahaber



İzmir Büyükşehir Belediyesi'ndeki Aramalar Sürüyor
02 Mayıs 2011
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan aramalar sürüyor.

Operasyonda, şu ana kadar 40 kişi gözaltına alındı, 2 kişi ise aranıyor.

Özel yetkili cumhuriyet savcılarının talimatıyla, İzmir Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne bağlı mali büro ekipleri tarafından, İzmir Büyükşehir Belediyesi birimleri ve bazı şirketleri merkezli yapılan aramalarda, aralarında İzmir Büyükşehir Belediyesi, Karabağlar ve Kuşadası Belediyesi bürokratlarının da bulunduğu 40 kişi gözaltına alındı, 2 kişi ise aranıyor. aktifhaber

O kasette ABD`nin parmağı var!.

Gazetecilerle özel hayatına ve gündeme ilişkin sohbet eden MHP Lideri Bahçeli, 2 genel başkan yardımcısının istifasına neden olan gizli görüntülerin yayınlandığı web sayfalarının kaynağının ABD olduğunu açıkladı.

02 Mays 2011
Anadolu Haber

Gazetecilerle özel hayatına ve gündeme ilişkin sohbet eden MHP Lideri Bahçeli, 2 genel başkan yardımcısının istifasına neden olan gizli görüntülerin yayınlandığı web sayfalarının kaynağının ABD olduğunu açıkladı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin aleyhine yayın yapan 126 internet sitesi belirlediklerini kaydederek, 2 genel başkan yardımcısının istifasına neden olan gizli görüntülerin yayınlandığı www.ulkucugazete.com ve www.farkliulkuculuk.com web sayfalarının kaynağının ABD olduğunu açıkladı.

Anayasa daha çılgın

Bir grup gazeteci ile özel hayatı ve gündeme ilişkin sohbet eden MHP Lideri, ilginç anekdotlarını paylaştı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da yapmayı planladığı “çılgın kanal projesi” ile ilgili olarak “İyi bir etüt yapıldığı zaman gerçekleşebilir. Bence anayasa değişikliği daha çılgın” diyen Bahçeli, YSK’nın Resmi Gazete’de yayımladığı milletvekilleri aday listesinde istifa eden eski genel başkan yardımcıları Metin Çobanoğlu ile Recai Yıldırım’ın isimlerinin yer almasını da şöyle eleştirdi:

İsimleri yazılmamalıydı

“YSK ile görüşmeler oldu. Aday listesi kesinleşmediği için aday listelerine istifa eden adaylar yazılmayacaktı. Toplandılar, Danıştay’dan gelen bir üye itiraz etmiş, yazılması gerektiğini söylemiş. Bir de bir örnek bulmuş geçmişten bununla ilgili. Aslında aday listesine yazılmamaları gerekir. Şimdi listelerde bulunmaları kafa karışıklığı yaratabilir mi diye bir durum var. Diyecekler ki; ‘genel başkan istifalarını istedi, istifa ettikleri açıklandı; ama isimleri listede, acaba farklı bir durum mu var’ diye teşkilatların kafasını karıştıracaklar. Tabii bu isimlerin orada olması, adaylıktan çekilmelerini ortadan kaldırmıyor.”

Partilileri kabul etmedim

Koalisyon hükümeti dönemindeki ilginç anılarını da paylaşan Bahçeli, “Hiçbir partiliyi Başbakanlıkta makamda kabul etmedim. Akşam 17.00’den sonra partide gece yarısına kadar yapardım o tür görüşmeleri” diyerek şunları aktardı:

“Başbakanlıktan çıkışta da ayaküstü hiç açıklama yapmadım. Başbakanın açıklama yapması daha doğru olur diye düşündüm. Bana gelen mektupları imzasız da olsa tek tek inceler ilgili bakanlara gönderirdim. Bir gün imzasız bir mektup geldi. ‘Türk Dil Kurumu’nda (TDK) memurlardan biri kazancının üstünde harcıyor’ diye. Araştırdılar ve 2 eğlence yerinin ortağı çıktı. Takibat yapıldı, bu memur sonradan hapse de girmiş. O zaman TDK’nın Başkanı Ahmet Bican Ercilasun idi. Bu olaydan ötürü kurumun başında olan kişi olarak, onun hakkında da soruşturma izni verdim. Asistanlığından beri tanırım, alanında en iyilerdendir. Buna rağmen ayrım yapmadım soruşturma izni verdim. Belki bana kırgındır.

Milletvekili olduğumuzda bize bir dosya veriyorlar. İçinde bir çok kart var ve imkan var. Sağlık kartı gibi. Bunların hiçbirini kullanmadım. Önemli imkanlar, ama ben dosyanın kapağını kapattım bir kenara koydum. Sağlık harcamalarımı kendim yaptım.”

Ülkücülük serap gibi

“Ülkücülük serap gibidir yaklaştıkça uzaklaşır” diyen Bahçeli şöyle devam etti:
“Biz de insanız hata yaparız ama asgari düzeyde tutmaya çalışıyoruz. Tabii 1400 yıllık din tarihi üzerinde iddialı olamayız, ama ümera olmaya çalışıyoruz. Osmanlı’da din adamlarına ‘ulema’ devlet adamlarına ‘ümera’ denirdi. Türkiye’de ‘ulema’ çok.”

Gençler hareketli

Bahçeli şöyle devam etti: Gençlerde bir hareketlenme var. Kendi aralarında sosyal paylaşım siteleri üzerinden örgütlenmişler. Sabaha kadar siyasetçilerden daha çok siyaset yapıyorlar. Bambaşka bir nesil geliyor. Bu neslin bilgisini, birikimini, internet kullanım kabiliyetini iyi şekillendirirseniz Türkiye’nin 5 sene sonrasını kimse tahmin edemez. Ben de ona uydum, twitter hesabı açtım, gecenin bir yarısı girsem bile hazır bekliyorlar, anında cevap veriyorlar. Bedelli askerlikle ilgili bizi çok sıkıştırıyorlar.

Kahve içince sigara aklıma geliyor

2004’ten beri hiç sigara içmediğini kaydeden MHP Lideri, özlemini “Bazen bir kahve içtikten sonra aklıma geliyor” diye anlattı. Bahçeli, seçim çalışmaları süresince enerjik yapısıyla da dikkat çekiyor. Gittiği kentte 8 ile 10 arasında değişen belde ve belediyeyi ziyaret edip hepsinde yarım saati aşkın konuşma yapan Bahçeli, öğle yemeklerini de çoğu zaman es geçiyor. Bahçeli, sabah kahvaltısında bir kibrit kutusu büyüklüğünde peynir, 3 zeytin yediğini belirterek, “Bulduğum yerde yemek yiyorum. Vitamin almıyorum, ben işi Allah’a bıraktım” diyor.


Gürsel Tekin, Birinci Bölge Seçim Merkezinde partililer tarafından protesto edildi ve arabası tahrip edildi

01 Mays 2011
Anadolu Haber

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Kadıköy Kozyatağı'nda bulunan Birinci Bölge Seçim Koordinasyon merkezine gelişinde partililer tarafından protesto edildi.

Saat 19.00 sıralarında Kadıköy Kozyatağı'ndaki Seçim Koordinasyon Merkezi'ne gelen Gürsel Tekin'i, Ümraniye'den gelen öfkeli partililer karşıladı.

"Gürsel Tekin istifa", "Gürsel şaşırma, sabrımızı taşırma" sloganları atan öfkeli partililer, Gürsel Tekin'e saldırmak istedi. Bu sırada çevresindekilerin koruması arasında Kozyatağı'ndaki Carrefour'un yanında bulunan binaya güçlükle girebilen Tekin'e yönelik protestolar bitmek bilmedi.

Bu sırada CHP Seçim Koordinasyon merkezinin bulunduğu bina önüne güvenlik kuvvetleri geldi. Saat 20.00 sıralarında binadan çıkmak isteyen Gürsel Tekin'e protestolar yeniden yöneldi.

Bazı öfkeli partililer, Gürsel'e saldırmak istedi. Gürsel Tekin kendi aracı yerine bir başka araçla bina önünden uzaklaştırıldı. Tekin'in siyah Audi marka arabasının ise camları kırıldı.

PARTİLİLERİN ÖFKESİ NİYE?

CHP Ümraniye İlçe Başkanı Alparslan Çabuk ve yönetim kadrosu önceki gün görevden alındı. CHP Ümraniye Örgütü, Alparslan Çabuk ve ekibinin Gürsel Tekin tarafından görevden alındığı görüşünü savunuyor.

Rotahaber'e bilgi veren görevden alınan CHP yöneticileri, göreve getirilen Nurkal Dedetaş'ın Gürsel Tekin'le menfaat ilişkisi içinde olduğunu öne sürdü.

ROTAHABER

Kurtulmuş: "Türkiye'nin yüzde 25'i işsiz!"
Numan Kurtulmuş, Kilis'te halka seslendi
05 Mayıs 2011

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin yorulmuş bir hükümetle karşı karşıya kaldığını öne sürerek, ''Dokuz yıldır iktidarda olan hükümet maalesef Türkiye'nin temel meselelerini hala çözebilmiş değildir. Hükümet ile muhalefet arasında neredeyse hakaret, küfür, karşı tarafın ayağına çelme takma dışında hiçbir şey yoktur'' dedi.

HAS Parti Kilis İl Başkanlığının açılışı için kente gelen Kurtulmuş, Cumhuriyet caddesinde esnafı ziyaret etti.

Güvenlik güçlerinin Kurtulmuş'un çevresinde ve yol güzergahında geniş güvenlik önlemi alması dikkat çekerken, esnaf ziyaretini tamamlayan Numan Kurtulmuş, partisinin İl Başkanı Kadir Çirtikoğlu ve milletvekili adaylarıyla geldiği parti binasının önünde, burada toplanan kalabalığa seslendi.

Kurtulmuş, partisinin 18 günde kurulduğunu, genel kurulunu yaptığını ve Türkiye'nin dört bir tarafında teşkilatlarını tamamladığını söyledi. ''HAS Parti'nin böyle hızla kurulması bizin marifetinden kaynaklanmıyor'' diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti: ''HAS Parti'ye olan güvenden, böyle bir partiye duyulan ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Çünkü yorulmuş bir hükümetle karşı karşıyayız. Dokuz yıldır iktidarda olan hükümet maalesef Türkiye'nin temel meselelerini hala çözebilmiş değildir. Hükümet ile muhalefet arasında neredeyse hakaret, küfür, karşı tarafın ayağına çelme takma dışında hiçbir şey yoktur. Biri diyor ki, 'Kemal efendi', diğeri, 'Recep bey' diyor. Biri diyor, 'merdivene çıkmayı bilmiyorsun', öteki, 'beygire binmeyi bilmiyorsun' diye konuşuyor.''

Halkın yüzde 25'inin işsiz olduğunu söyleyen Kurtulmuş, üniversite sınavlarında 38 bin öğrencinin sıfır aldığına işaret ederek, ''Adı ve soyadından başka hiçbir şey bilmiyor. Eğitim sistemi çökmüş, Türkiye'de herkes borçlu hale gelmiş, 20 milyon vatandaşımız başkasının yardımı olmadan ayakta duramayacak kadar fakir, yoksul hale getirilmiştir. HAS Parti temelde iki şeyi vadediyor. Birincisi, herkesin eşit ve özgür olduğu bir Türkiye'yi kuracağız'' dedi.

İnsanların inancından, tercihlerinden dolayı horlanmayacağını belirten Kurtulmuş, ''Birinci vaadimiz bu. İkinci vadimiz ise Türkiye'de biri yer biri bakar ekonomisine son vereceğiz'' diye konuştu.
habertürk

Aysel Tuğluk: "Kötü şeyler olacak"
DTK eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Diyarbakır'da sert konuştu...
05 Mayıs 2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim mitinglerinde "Kürt sorunu yoktur" sözlerine, DTK Eşbaşkan Aysel Tuğluk: "İnkar isyanı büyütür. Kürt sorunu kör noktadadır. Çözüm AKP'ye rağmen gelişecektir. Mısır gibi mi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Cennet olsa birlikte yaşayacağız, cehennem olsa birlikte yanacağız; araftayız. Dilim varmıyor demeye ancak 'Kötü şeyler olacak' ifadesini bir his olarak dillendirmek durumundayım"
habertürk

BAKSAK GÖRECEĞİZ
EREN EĞİLMEZ
07 Mayıs 2011



Borç yiğidin tutuşan paçasıdır. Devletler gibi insanlar da borçlandırılarak ele geçirilmektedir. Sistemin istikrar talebi ile borçlu bir halkın istikrar talebi üst üste gelip örtüşmüştür. Nasıl borçlu bir devlete istikrarsızlık tehdidi söküyorsa aynı tehdit borçlu insanlara da aynı şekilde sökmektedir.

“Herşey daha kötü olur” şantajı halkın başına dayanmış bir namlu gibi dururken halk da bu şartlarda kılını kıpırdatmamayı çıkarına uygun bulmaktadır.

Elinde hep küçük rakamlar toplanan vatandaş, oyunu lehime çevirecek kozlara sahip değilim diyerek el almaz oynamakta ve sürekli altına girmeye mecbur kalmaktadır.

Olağanlaşan çaresizlik

Vatandaş ensesinden tutulmuş bir kedi misali etkisizleştirilirken sistemin menfaatle yağlanmış çarkları da hızla dönmektedir.

Toplum istikrar tsunamisinin yarattığı girdabın içine düşmüş, koşulları insani olmaktan iyice çıkmış bir bataklığın dibine doğru sürüklenmektedir.

Her türlü rüşvet toplumsallaşırken her türlü dilencilik de olağanlaşıp meşrulaşmıştır.

Halkın çaresizliği ve muhtaçlığı öylesine olağanlaşmıştır ki; halkın oylarına talip partiler seçim meydanlarında ve TV reklamlarında, açılan avuçları nasıl dolduracaklarını anlatmaktadır.

Açlıktan ölen çocuklar, sedye bulunamadığı için hastane koridorlarında yerde sürünen yaşlı hastalar, güvenlik kamerası kayıtlarından derlenmiş soygun haberleri ve daha nicesi…

Hepsi yoksul bir halkın kendi başına kalışının ve kendi göbeğini kendi kesişinin dramatik örnekleridir.

Halkın bazı kesimlerinin geçim kaynaklarıyla kurdukları eşitsiz ilişki, toplumun dünya yıkılsa umursamayacağı bir yaşam biçimini benimsemesine neden olmaktadır.

Eğitim sisteminden rahatsız olan bir öğretmen, çalıştığı okulun vakıf yöneticilerini ya da dershanenin sahiplerini ürkütmemek adına susar.

Haberden habere koşarken gerçekte neler olduğuna tanık olan muhabir, medya patronunu karşısına almamak için oto sansür uygular.

Hayati tehlikesi olan ama parası olmayan insanları acil servisin kapısından çeviren doktor, hastane yönetimini kızdırmamak için yalnızca Hipokrat yeminini değil insani vasıflarını da bir kenara bırakır.

Kimisi asgari ücretle kimisi kayıt dışı bir şekilde çalıştırılan 21. yüzyılın kölelerini ve köle bile olma hakkı elinden alınmış işsizlerini ise anlatmaya gerek yok. Onlar tepelerine çoktan yıkılmış olan dünyalarının enkazında hayatta kalmaya çalışıyorken dünya yıkılsa umursamazlar tabi…

Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Herkes kendine ya da çevresine baksa göreceği manzara aşağı yukarı böyledir.

Nefes alıp verdiği her günü mutsuzluk içinde yaşayan, hayatta önüne koyduğu birçok hedefe ulaşma umudunu yitiren, kaliteli ve zevk alınarak yaşanmış bir ömür geçiremeden son nefesine doğru hızla ilerleyen milyonlarca insandan söz ediyoruz.

Bu insanların büyük bir kısmı akıl ve ruh sağlığını korumak için bilerek ya da bilmeyerek her türlü savunma mekanizmasını işletmektedir.

Gururu kırılan insanlık sıkıntılarıyla yüzleşmemek için hem sorunlarıyla hem de sorunları yaratan sorumlularla bilinçli bir şekilde karşı karşıya gelmemeye çalışmaktadır.

Toplumun hali, canı yanan bir çocuğun gözünden akan yaşa rağmen “acımadı ki” demesi gibidir.

Onlar kurda kuzu, kuzuya kurt olurlar

Halkın bazı kesimleri, kendisi gibi mutsuz olan ama kendisinden farklı olarak son bir gayretle bu mutsuzluğa sebep olanlarla hesaplaşmaya kalkan her kişiye ve örgüte nefretle bakmaktadır.

Hakkının peşine düşenlerin yanında olarak alacağı risk ile hakkını çalanın yanında olarak bertaraf edeceği risk arasında çıkarcı bir muhasebe yapıp o gün için “yırtabilmenin” yollarını aramaktadır.

Bu tipoloji küçük hesaplara itibar eden ezik bir kişiliktir.

Bu kişilik yeri geldiğinde güçlünün yanında durur, yeri geldiğinde de sanki yaşamıyormuşçasına kendi kuytusuna saklanır. Ne kadar “kurnaz” olduğunu kendince böyle gösterir.

Kendisi gibi olmayıp itiraz edenlere ise büyük bir kibirle hakaret eder.

Onları kandırılmış ve kendini kullandıran insanlar olarak yaftalar ve itiraz edenler itirazlarının bedellerini öderken hem “yırtmış” olmanın hem de haklı çıkmanın “gururunu” yaşar.

Haber bültenlerinin “öfkeli kalabalık linç etmek istedi” cümlesindeki kalabalığın içinde yer alır ve orada yiğitleşir çünkü sindiği köşelerden ancak ardına gizlenebilecek bir sırt bulduğunda çıkabilir.

Yerdekini tekmeleyecek kadar cesur, ayaktakine diklenemeyecek kadar korkaktır.

“Orada ben olacaktım ki…”

Siyasetle hiç ilgilenmez ama her sorulduğunda da bir siyaset bilimci gibi konusunun uzmanı kesiliverir. Ülkeyi O’na verseler iki günde herşeyi halleder.

Parti bayrağı ve kaşkolünü seçimden seçime sandıktan çıkarır. Örgütlenmez ama parti tutar, liderini sever. Siyasete tribünden bakar ve kuponunu sandıkta iddialı görünen 3 büyüklerden birine oynar.

Bazen “Türkiye seninle gurur duyuyor” bazen de “sandığa gömdük” diyerek gururlanır ve kendinin de oyunun içinde olduğunu sanır. Oysa katılmayı değil seyretmeyi sever.

“Orada ben olacaktım ki…” cümlesi hayatını özetler. Hiç orada olmadığını kendi ağzıyla itiraf eder.

Değişmeyen tek şey statüko

Türkiye demokrasisinde seçim oltası işte bu çaresizlik deryasına atılmakta ve oylar seçim vaadi denilen yemlerle avlanmaktadır.

Oysa ülkenin en statükocu kesimi aslında ne herhangi bir devlet kurumu ne de siyasi bir adrestir; Türkiye’nin en statükocu kesimi toplumun tam da kendisidir.

Toplumun değişmez statükosu, “biz bilmeyiz büyüklerimiz bilir” klişesidir. Peki ya büyükler de bilmiyorsa? O zaman da Allah bilir…

İçlerinden biri de çıkıp “biliriz ama korkarız” demez, o derece de “onur”una düşkündür herkes…

Sorunları dile getirenler, sıkıntılara çözüm isteyenler fitne ve fesat çıkarıp birlik ve beraberliğimize kastedenlerdir. Eğer değişim lazımsa bir lider gelir ve kimseye gerek kalmadan memleket için lazım geleni yapıverir.

Gelen becerirse Allah razı olur, beceremezse belasını verir, içeri atılırsa kurtarır, ipe çekilirse de rahmet eyler ve hayat devam eder.

Türkiye’de adına değişim denilen şey aslında en başa dönüştür.

Ağızlara sakız olan “değişim” söyleminin de siyasetinin de içi boştur.

Biz de gündemde olan “değişim” gerçek bir değişim değil, eskinin “zamanın ruhu”na uygun olarak yeniden canlandırılmasıdır. Kısacası değişim denilen şey statükonun restorasyonudur.

Bu restorasyonunun “değişim” adı altında pazarlanıyor olması hem satıcıların hem de alıcıların işine gelmektedir. Toplum “değişim”in hazzını yaşarken kolektif iktidar da statükonun yeni formunu oturtmaya çalışmaktadır.

Halkın önemli çoğunluğu ülkesinde gerçekte neler olduğunu takip edemeyecek kadar yorgun düşürülmüştür. Toplum yıllar evvel sürülüp atıldığı bir hayattan göç edip kendisine yeni bir düzen kurmuştur.

O nedenle milletin bugünkü halinin sebebi ne “bidon kafalı” olması ne de “göbeğini kaşıyan adam olması” ile ilgilidir ve hiçbir halk asla aptal değildir.

Ne zaman “sosyal gelişme ekonomik gelişmeyi aşsa” ayağa kalkmış olan halk karşısında şiddet, baskı ve tehdit bulmuştur.

Toplum radyoda okunan bildiriler ve gece yarısı baskınlarıyla defalarca kez darp edilmiştir. Halk bunca şiddetin karşısında tek başına dayanamayacağını görmüş ve sinmeyi en “akıllı” çözüm olarak bellemiştir.

Asıl aptallık yalnız ve örgütsüz kalmış bir halkın sistemin örgütlediği parti, vakıf, dernek ve cemaatlerin kucağına düşmesine şaşırmaktır.

Türkiye’de toplumun yararına her ne olacaksa bu halkla olacaktır ve halk ancak sistemle arasındaki “suni denge” kırıldığında kendini bulacak, var olduğunun farkına varacaktır.

Evet, Türkiye’de gerçekten de küresel çarka uyumlu bir değişim olmaktadır. Konunun asıl sorunlu boyutu ise, bu küresel çarka uyum için toplumun rızası sağlanmıştır.

Oysa bir önceki yazının sonunda belirttiğim nokta hayatidir.

“Küresel kontrgerilla savaşı başlatıldı” cümlesi, adına değişim denilen geçişin yönüne işaret etmektedir ve asıl hedefte olan ise rızası alınmış olan bu halkın ta kendisidir.

Toplum ateşin ortasında kalmış bir akrep gibidir ve bir kuşak daha kendini sokmak üzeredir…

Bir sonraki yazı aslında neye razı edildiğimiz üzerinedir. Belki ne gördüklerimiz ne de bildiklerimiz gerçektir …

Oysa dikkatli baksak hem göreceğiz hem de bileceğiz.

Eren Eğilmez

Bu yazının 1. Bölümü için:

www.mizikacilar.com/Makale.aspx

Mitingde Tehlikeli Pankartlar!

BDP’nin desteklediği Hakkari Bağımsız Miletvekili adayı Selahattin Demirtaş ve BDP Genel Başkan Vekili Hamit Geylani, Yüksekova İlçesi’nin ardından Hakkari’ye geçti...

Dağgöl Mahallesi’nde bulunan Medeni Sancar Kavşağı’nda toplanan kalabalık, Demirtaş ve Geylani’yi ’Colemerg (Hakkari) Gençliği Kastamonu’daki eylemi selamlıyoruz’ pankartı ve ’En büyük başkan bizim başkan’ sloganlarıyla karşılandı. Demirtaş, yoğun kalabalık arasında görevlilerin yardımıyla güçlükle seçim otobüsüne binebildi. Hakkari’de Belediye önünde toplanan kalabalığa seçim otobüsü üzerinde seslenen Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın ’Sivil Cuma namazını kılan Kürtlerin Öcalan’ı peygamber ilan ettiği’ yönündeki sözlerini hatırlatarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğana yüklendi. Demirtaş, "Bize de diyor ki, bunlar Apo’yu Peygamber ilan ettiler. Sen ise kendini haşa Allah’la aynı tutuyorsun. Senin bir İl Başkanın seni ikinci Peygamber ilan etti.Allah var Erdoğan iyi bir tüccar. Bir ülkenin imam Hatip mesunları arasında yetişmiş en iyi tüccardır" dedi.
Hakkari'deki mitingde tehlikeli pankart

"SAYIN ÖCALAN’IN BEDENİYLE BURADA OLMASINI İSTİYORUZ"

Demirtaş, bugüne kadar dünyada hiç bir mazlum ve ezilen halkın, zalimlere teslim olmadığını belirtirken, şöyle dedi:
"Şimdi 4 ana talebimizle alanlardayız; Siyasi ve askeri operasyonlar duracak, bütün siyasi tutsaklar özgür kalacak, Sayın Öcalan’ın fotoğrafıyla değil, bedeniyle burada olmasını istiyoruz ve özgürce kendimizi yöneteceğiz. Kendi topraklarımızda Demokratik özerklikle kendimizi yöneteceğiz.Asla bu taleplerden vazgeçmeyeceğiz. Halkın bu kadar direnişine karşı hükümet niye bu kadar acımasız. Bu talepleri isteyenlere karşı panzer, gaz, cop, tank, top, uçakla savaşmanın nasıl bir haklı izahı olabilir? Bu hükümet nasıl bu kadar küçülebilir? Bakın mazlumun, haklının attığı bir taş, zalimin mermisini tozla buz eder. İşte bu halkın direnişi bunun örneğidir. Bu nedenle kazanacağız."

"Sivil Cuma namazlarının" Başbakan Erdoğan’ın "paçalarını tutuşturduğunu" ileri süren Demirtaş şöyle konuştu:
"Çünkü haksızlar, çünkü zalimler. Sayın Başbakan eğer sen Adnan Menderes’sen, biz Musa Anteriz, eğer sen İsmet İnöü’ysen biz Şeyh Sait ve Seyyit Rızayız, sen Recep Tayyip Erdoğan’san biz halkız. Direnişe devam. Müslüman bir ülkenin Müslaman Başbakanı kimin namazı kabul olacak, kimin namazı kabul olmayacak kendisi karar veriyor haşa. Bir ülkenin imam Hatip mensupları arasında yetişmiş en iyi tüccardır. 1 trilyonluk serveti kazanmak kolay değil tabii. Biz dedik ki; dinimiz ırkçılık, milliyetçilik dini değildir. Bunları söyleyen imamlar AKP’nin özel görevlendiği imamlardır. Bu devletten özel maaş alan imamlar böyledir demedik. Hangi imam; imam Tayyip Erdoğan. İşte onun gibi imamların arkasında namaz kılınmaz. Bir imam tek dil, tek millet diyecek o imamın arkasında namaz kılınacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu nedenle ne söylerse söylesin sadece ve sadece kendi iftirafalarında çırpınıp duracak. Bu topraklarda AKP’nin hükmü artık tükenmiştir. O nedenle gaz kaçırıyor. Biz kendi özgür irademizle kendimizi yöneteceğiz. Bizim çılgın projelerimiz yok. Boğazı ikiye bölebilir, zenginlere para akıtacak, paraları biz akıtmayız. Ama biz tam buradan Ankara’ya kadar dişimiz, tırnağımızla tünel kazıyoruz."

HAKKARİ’DE ÜRETİLEN MAKARNAYI DIŞARIYA SATACAĞIZ

Hakkarili esnaflara da seslenen Demirtaş, bugüne kadar kendi memleketlerine yatırım yapmayan bütün işadamlarını buraya getireceklerini, burada çeşitli hizmetler yaparak, Hakkari’yi üretim yeri haline getireceklerini anlattı. Demirtaş, "Böylece Hakkari’de üretilen makarnayı dışarıya satacağız. Berçelan Yaylası’nı turizme açağız. Hakkari Kalesi’ni halkımıza kazandıracağız. Bunları hepsini ’Demokratik özerklikle’ yapacağız. Buradaki kaderi değiştirmek bununla olacak. Biz Hakkari’nin kaderini değiştirdikçe buraya barış gelecek. Bütün annelerin anneler gününü kutluyoruz. 12 Haziran’da 3’de 3 yapacağız. 12 Hazirandan sonra AKP’nin tabelası dahi bu topraklarda kalmayacak" diye konuştu.
aktifhaber



Topçu: Ha ahlaki terör ha bölücü terör.
10-05-2011

FacebookTwitterDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooBBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, MHP`li bazı parti yöneticilerinin internette yayınlanan görüntülerine ilişkin, ``Ahlaki terör bölücü terör kadar tehlikelidir`` değerlendirmesinde bulundu.
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, bazı MHP`lilerle ilgili internetle yayımlanan görüntülere ilişkin bir soru üzerine, ailenin kutsal bir kavram olduğunu belirterek, ``Aile hayatının çökme tehlikesiyle karşı karşıya olması, ahlaki terör bizim için bölücülük kadar, bölücü terör kadar tehlikeli bir olaydır`` dedi.

``Ülkücü imanlı ve ahlaklı olmalıdır`` diyen Topçu, şunları kaydetti:

``Merhum Alpaslan Türkeş`in etrafına topladığı ülkücülere ilk sözü; `ülkücü imanlı ve ahlaklı olmalıdır` şeklindeydi. Geçmişten bugüne Türlük gurur ve şuuru; İslam ahlak ve fazileti geçmişten günümüze bizim en önemli şiarımız olmalıdır. Ülkücüyüm diyenin de buna dikkat etmesi gerekir. Siyasetin ahlakı bitti.

Bunları eleştirince röntgenci diyorlar. Bu işi yapanlar `Ben hanıma hesap veririm, kimseye vermem, benim özelime karışmayın` diyorlar. Bu tür olaylar vakai adiye haline geldi, sıradanlaştı. Aile bizim kutsalımızdır. Bunları demesek bu tür vakıaları meşrulaştırmış oluruz. Benim en büyük korkum, bu tür hadiselerin toplumda normal algılanır hale gelmesi olur.``

BBP lideri, partisinin önceliğinin ahlak ve maneviyat olduğunu söyledi. Avrupa Birliği uyum yasalarını da eleştiren Topçu, ``Bu yasalarla birlikte Türkiye`de zina suç olmaktan çıkmıştır. Birileri zinayı suç olmaktan çıkardı, birileri ise bunun şu anda görüyoruz ne yazık ki uygulayanı oldu. Biri suç olmaktan çıkardı, diğeri uyguladı`` şeklinde konuştu.

http://www.gazeteboyut.com/

AK Parti`ye molotof
10-05-2011

Adana, Kozan Caddesi üzerindeki AK Parti seçim bürosuna, kimliği belirlenemeyen kişi veya kişiler tarafından iki adet molotofkokteyli atıldı.
http://www.gazeteboyut.com/

Kılıçdaroğlu’nun korumaları kadın işçiyi dövdü
12.05.2011
CHP il binası önünde direnen Buca Belediyesi işçisi Batıgül Tunç, Kılıçdaroğlu ile görüşmek isterken, korumaların saldırısına uğradı.

İZMİR- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret ettikten sonra dün akşam Konak’ta toplanan partililere hitap etti.

CHP il binası önünde “sendikalı iş” talebiyle direnen Buca Belediyesi işçisi Batıgül Tunç, Kılıçdaroğlu ile konuşmak için platforma doğru yöneldi. Kılıçdaroğlu’nun korumaları Tunç’u platformun basamaklarından aşağıya doğru attı. Araca çarpan kadın işçi, ayrıca CHP’liler tarafından da darp edildi.

Bugün ÇHD’ye giden Batıgül Tunç, hukuki destek istedi. TİHV da Tunç’un muayenesini yaparak rapor hazırlayacak. Tunç ayrıca yarın saat 13.00’de Konak eski Sümerbank önünde açıklama yapacak /
kaynak: etha haber

Ak Parti İlçe Binasına Ses Bombası Atıldı
12 Mayıs 2011
Mersin’in merkez Toroslar ilçesindeki AK Parti ilçe binasına ses bombası atıldı. Patlama sonrası apartmanın giriş kapısının camları kırıldı.
Zeki Ayan Mahallesi Kuva-i Milliye Caddesi üzerindeki AK Parti Toroslar İlçe binasına kimliği belirsiz 3 kişi tarafından ses bombası atıldı. Büyük bir gürültüyle patlayan ses bombası, seçim çalışması için binada bulunan partililere büyük korku yaşattı. Patlama sonrası parti binasının bulunduğu apartmanın giriş kapısının camları kırıldı. Olay yerine gelen polisler ses bombasının parçalarını topladı. aktifhaber

Adana'da Ak Parti Seçim Bürosuna Saldırı Düzenlendi
12 Mayıs 2011
Adana Yüreğirde Ak Parti Miletvekili Adayı Ömer Çelik'in Seçim Bürosuna Saldırı düzenlendi
PTT Evleri Mahallesi, Kozan Yolu Bulvarı üzerinde yer alan Çelik'in seçim bürosuna, saat 22.00 sıralarında saldırı düzenlendi.

Büronun önüne arabayla yaklaşan kimliği belirsiz saldırganlar, soda şişesiyle hazırlanmış iki adet molotofkokteyli atıp camları taşladıktan sonra hızlıca uzaklaştılar. Büronun içinde bulunan partililer masaların altına saklanarak kendilerni korurken, kısa sürede olay yerine gelen polis ekipleri, bölgede geniş çaplı araştırma başlattı. haber01

Bu maili bugüne kadar tam 7 milyon kişi gördü...

AKP Genel Merkezi' nin canını oldukça sıkan bu maili bugüne kadar tam 7 milyon kişi gördü...

* İşte AK Parti' nin canını çok sıkan o mail:

Türkiye' deki icraatlarının unutulmaması ve bakar körlerin gak guk etmemesi için Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP' nin Türk siyaset tarihindeki bazı ilklerini hatırlatmakta yarar görüyorum.
* 1- İlk defa bir Başbakan " Tezkere geçmezse memura maaş ödeyemeyiz " dedi
*2- İlk defa ekonomi büyürken işsizlik arttı.
*3- İlk defa cari açık verilirken döviz kuru arttı.
*4- İlk defa bir Başbakan zam isteyen memura " İMF' yi ikna edin " dedi.
*5- İlk kez ithalat 100 milyar doları aştı.
*6- İlk kez cari a çığın üstünde borçlanma yapıldı
*7- İlk kez Yunan kilise bankası Türkiye' de banka satın aldı.
*8- İlk defa domuz, kesimlik hayvanlar arasına alındı
*9- İlk defa düşük faizli dış borç, yüksek faizli iç borç ile ödendi.
*10- İlk defa bir Başbakan ve Dışişleri Bakanı, islâmiyeti yok etmeye yemin eden bir Papa' nın heykeli önünde fotoğraf çektirdi.
*11- İlk defa bir Başbakan " Toprak satılıyorsa alıp götürmüyorlar ya " dedi.
*12- İlk defa bir cami kiliseye çevrildi.
*13- İlk defa kilise ve havralar imar planında yer aldı.
*14- İlk defa bir Başbakan Yahudi düşünce kuruluşundan " Üstün Cesaret Ödülü " aldı.
*15- İlk defa Türk askerinin başına ABD güçlerince çuval geçirildi.
*16- İlk defa bir Başbakan " bir dönem dini kullandık " dedi.
*17- İlk defa petrol kanunu ile yabancılara 50 yıllık imtiyaz verildi.
*18- İlk defa yabancı rantiyecilere vergi muafiyeti tanındı.
*19- İlk defa iletişim sektörünün tamamı yabancıların eline geçti.
*20- İlk defa tezkere ret edilmesine rağmen Dış İşleri Bakanlığı genelgesi ile silahlar Türkiye üzerinden geçti.
*21- İlk defa bir Başbakan İslâm dünyasının sınırlarını değiştirecek BOP' un eş başkanı oldu.
*22- İlk defa bir Başbakan Müslüman topraklarını işgal eden ABD askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ettiğini açıkladı.
*23- İlk kez İsrailli bir işadamına çok gizli bir şekilde 800 milyon dolar kaynak aktarıldı.
*24- İlk defa bir Başbakan yapılan ihalede önce uçak istedi ama sonra Mercedes' e razı oldu.
*25- İlk defa fındık üreticileri en büyük mitingi yaptı.
*26- İlk defa bir Başbakan Türkiye' yi pazarladığını açıkça itiraf etti.
*27- İlk defa tarımsal üretimde dış ticaret açığı ortaya çıktı.
*28- İlk defa bir Başbakan çiftçilere " Gözünü to p rak doyursun " dedi.
*29- İlk defa kap kaç diye bir sektör ortaya çıktı.
*30- İlk defa zina suç olmaktan çıktı.

*31- İlk defa bir Başbakan en fazla yurt dışı gezisi yaptı.

*32- İlk defa bir Başbakan " Borç yiğidin kamçısıdır " diyerek borçlanmayı bir başarı olarak gösterdi.

*33- İlk defa enflasyon % 10 artarken pancar fiyatları 99 kuruştan 88 kuruşa indi. *34- İlk defa çiftçi ve emekliden vergi alınması sözü verildi.

* 35- İlk defa bir Başbakan Danışmanı Amerikalılara Başbakan için " Bu adamı kullanın, onu rogara süpürmeyin " dedi.

*36- İlk defa GSMH artarken KDV tahsilâtı yerinde saydı.

*37- İlk defa bir Başbakan TMSF katkısıyla bu kadar çok TV ve gazete yönlendirdi. *38- İlk defa Türkiye Cumhuriyeti' nin Cumhurbaşkanı misafir olarak gelen bir kralın ayağına gitti.

. *39- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ÇİFTÇİYE " ANANIDA AL GİT " DEDİ...

*40- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN ŞEHİD ZİYARETTİNDE " ASKERLİK YAN GELİP YATMA YERİ DEĞİLDİR " DEDİ

*41- İLK DEFA BİR BAŞBAKAN 300 METRELİK GEMİYE GEMİCİK DEDİ.

Bu hızla Tayyip Erdoğan bu dönemde ülkemizde ki her şeyi özelleştirmiş olacak...

*- Türk Telekom, Arap' ın.
*- Telsim İngiliz' in.
*- Kuşadası Limanı İsrailli' nin.
*- İzmir Limanı Hong Konglu' nun...
*- Araç muayene işi Alman' ın.
*- Başak Sigorta Fransız' ın.
*- Adabank Kuveytli' nin.
*- İETT Garajı Dubaili' nin.
*- Avea Lübnanlı' nın.
*- Petkim? Ermeni' nin. ( Kazak'a sattık, dediler. Kazağı bir çıkardık Ermeni...) *- Rakı, Amerikalı' nın.
*- Finansbank Yunanlı' nın...
*- Oyakbank Hollandalı' nın.
*- Denizbank Belçikalı' nın.
*- Türkiye Finans Kuveytli' nin.
*- TEB Fransız'ın.
*- Cbank İsrailli' nin.
*- MNG Bank Lübnanlı' nın.
*- Alternatif Bank Yunanlı' nın.
*- Dışbank Hollandalı' nın.
*- Şekerbank Kazak' ın.
*- Yapı Kredi' nin yarısı İtalyan' ın.
*- Turkcell' in yarısı Finli' nin Rus' un.
*- Beymen' in yarısı Amerikalı' nın.
*- Enerjisa' nın yarısı Avusturyalı' nın.
*- Garanti' nin yarısı Amerikalı' nın.
*- Eczacıbaşı İlaç, Çek' in.
*- İzocam, Fransız' ın.
*- TGRT ( Fox ) Amerikalı' nın.
*- Demirdöküm Alman' ın.
*- Döktaş Fransız' ın.
*- Süper FM Kanadalı' nın. Hepsi TÜRK' tü bir zamanlar... sadece 8.5 yıl önce. ( yani AKP hükümetinden önce

UYAN EY TÜRK KENDİNE DÖNMEYİ DENE
Ekleyen: Aydın Kılınç
http://www.facebook.com/

Erdoğan'ın mitinginde bebeğe kurşun
13 Mayıs 2011
Erdoğan'ın Denizli mitinginde bir bebek başından kurşunla yaralandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Denizli'de düzenlediği mitingin bitiminde bir bebek nereden geldiği tespit edilemeyen bir kurşunla yaralandığı iddia edildi.

Anne ve babasıyla birlikte çocuk arabasında mitingi gelen bir 1,5 - 2 yaşlarındaki bir bebeğe mitingi bitiminde nereden geldiği tespit edilemeyen bir kurşun isabet etti. Bebek arabasındaki çocuğun başının arkasına isabet eden kurşun ile bir anda kanlar içerisinde kalan çocuk miting alanındaki ambulansla hastaneye kaldırıldı. haber10

Nabi Avcı Hastaneye Kaldırıldı
13.05.2011
Başbakan Erdoğan'ın eski başdanışmanı Nabi Avcı'ya Vertigo teşhisi konuldu.

Başbakan Erdoğan’ın eski başdanışmanı ve AK Parti Eskişehir milletvekili adayı Nabi Avcı hastaneye kaldırıldı.
Eskişehir’deki evinde rahatsızlanan Avcı, rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı.

Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınan Avcı’ya Vertigo teşhisi konuldu.

Ömer Çelik hastanelik oldu
15-05-2011
FacebookTwitterDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooCeyhan`da partisince düzenlenen mitingde konuşan Ömer Çelik, Adana`ya dönüş yolunda rahatsızlandı.

Akşam saatlerinde Adana`da seçim bürosu açılışı yapacak olan Ömer Çelik`e ilk müdahaleyi yanında bulunan Adana Milletvekili Dr. Necdet Ünüvar yaptı.

Dr. Ünüvar, Adana Numune Hastanesi başhekimini de arayarak, Çelik`in rahatsızlığını bildirdi. Seyhan Uygulama Merkezi`ne götürülen Çelik`e burada müdahale edildi. Çelik`in kalp spazmı geçirdiği öne sürülürken, hastaneden sağlık durumu hakkında açıklama yapılmadı. gazeteboyut

AK Parti binasına saldırı!
16 Mayıs 2011
AK Parti İlçe Binası'na molotof kokteylli saldırı düzenlendi.



Bingöl'ün Genç İlçesi'nde kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce saat 23.30 sıralarında Cumhuriyet Caddesi'ndeki AK Parti İlçe Binası'na molotof kokteylli saldırı düzenlendi. Saldırıda camları kırılan ilçe binasında maddi hasar meydana geldi. Saldırganlar, olay yerinden kaçarken binanın bitişiğinde bulunan MHP İlçe Binası'na da molotof kokteyli attı. haber10

Erdoğan, Yozgat mitinginde CHP'nin geçmişte 'camileri ahır yaptığını" açıkladı
17 Mayıs 2011
Tayyip Erdoğan, Yozgat mitinginde CHP'nin geçmişte 'camileri ahır yaptığını" açıkladı:

"CHP ile ilgili bir belge daha yayınlayacağım ondan sonra diğer boyutlara geçeceğiz. 4 Mart 1949 tarihli bir Bakanlar Kurulukararı CHP'nin; Bolu'da ki karakadı camisinin bakım ve onarım giderleri devlet bütçesinden ödenmek ve kitaplık olarak kullanılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığına tahsisi kararlaştırılmıştır. Altında imzalar var, belgeler konuşuyor. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, CHP Başbakanı ve Bakanların imzaları, CHP'nin cami kapattığının, camileri ahır olarak kullandığının ispatıdır bu.Atatürksağlığı zamanında cami restorasyonları ile ilgili İnönü'ye restore edilmesi ile ilgili talimat veriyor süratle yapılsın diye ama ömrü yetmiyor, kime kalıyor onları restore edilmesi, bize kalıyor bize." haber1001

'Türkiye istikametini de seçecek'
17 Mayıs 2011

Partisinin seçim çalışmaları hakkında bilgi veren Saadet Partisi Genel Başkanı, yeni anayasa hakkında da partisinin görüşlerini açıkladı.

Seçime sayılı günler kaldı, partiler çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor.

Seçime katılan 15 partiden biri de Saadet Partisi...

Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak bir basın toplantısı düzenledi, partisinin seçim çalışmaları hakkında bilgi verdi.

"Bu seçim bizim açımızdan, Türkiye bakımından sadece 550 milletvekilinin seçilip parlamentoya gönderilmesinden ibaret değildir..." diyen Kamalak, seçimin Türkiye’nin gideceği yönü belirlemesi, istikametini de seçmesi anlamına geldiğini dile getirdi.

Kamalak, yeni anayasanın nasıl olması gerektiği konusundaki görüşlerini de açıkladı:

"Burada önemli olan ülkenin menfaatleridir... Cumhuriyet kavramı hariç diğerleriyle ilgili değiştirilemez hükmü anayasadan çıkartılmalıdır."

trt.net



Belediye Başkan Yardımcısı`na Silahlı Saldırı
24-05-2011
Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı ve Şanlıurfaspor Kulübü Başkanı Habib Arslan uğradığı silahlı saldırı sonucu yaralandı.
Alınan ilk bilgiye göre, Habib Arslan kimliği henüz belirlenemeyen kişilerin silahlı saldırısına uğradı.

Ayağına isabet eden kurşunla yaralanan Arslan, hastaneye kaldırıldı.
gazeteboyut

AK Parti seçim bürosuna bombalı saldırı
24-05-2011 Hakkari`nin Yüksekova ilçesinde AK Parti seçim bürosuna bombalı saldırı yapıldı.
Yüksekova Belediyesinin yakınında bulunan AK Parti İlçe seçim bürosunun kapsına bırakılan bir patlayıcı büyük bir gürültü ile infilak etti.Edinilen bilgiye göre Yüksekova`nın Hakkari yolu üzerindeki İpekyolu Caddesi`nde bulunan AK Parti ilçe seçim bürosu önünde akşam saatlerinde büyük bir gürültü ile patlama meydana geldi. Olay yerine gelen emniyet güçleri çevrede geniş güvenlik önlemleri aldı.
Patlama sonrasında AK Parti İlçe seçim bürosunda maddi hasar meydana geldi. gazeteboyut
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cmt May 28, 2011 9:50 pm tarihinde değiştirildi, toplam 18 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt May 07, 2011 9:28 pm    Mesaj konusu: CHP’yi YAKAN RÜŞVET İTİRAFI! Alıntıyla Cevap Gönder

SİZCE DE BİR GARİPLİK YOK MU?
EREN EĞİLMEZ
09 Mayıs 2011



Türkiye 12 Haziran’da bir kez daha sandığa gidiyor. Milyonlarca seçmen önümüzdeki dönemin Türkiye’yi yönetecek siyasal kadrolarına ve meclisine kendi oylarıyla meşruiyet kazandıracak.

Yaşanan süreç bir seçim süreci değil, zaten seçilmiş bir yapının topluma tasdik ettirilip meşrulaştırılması sürecidir.

Halk yüzde onluk seçim barajını geçmesi muhtemel olan partilerin ne siyasal programının ne de adaylarının belirlenmesine -her zaman olduğu gibi- bu sefer de katılamamıştır.

Siyasal programları ve adayları belirleyen iradeler, kendi tercihlerinin toplum tarafından sorgulanmadan onaylanması için oluşturulan“demokrasi” biçimi üzerindeki sessiz ittifakını kararlılıkla sürdürmüşlerdir.

12 Haziran’da sandığa gidip oy verecek milyonlarca yurttaş kendisi için hayati sayılabilecek gelişmelerin ve gerçeklerin neredeyse tümünden habersiz bir şekilde tercih yapmaya zorlanmaktadır.

Toplum ne kendine ne de oyuna talip olan siyasi partilere, “ülkemde yaşanmış ve yaşanmakta olan olayların hangisinden tüm şeffaflığı ile haberdarım” diye sormamaktadır.

Türkiye siyasal düzeni toplum açısından içi bilinmezlerle dolu bir kutuya dönüşmüştür. Bu kutuyu açmayı bırakın aralamaya bile çalışmak toplumun gündeminden düşürülmüştür.

Yanıtsız sorular ülkesi Türkiye’de doğru soruların doğru yanıtlarını bulmaya kalkışmak, entelektüel bir faaliyet veya komplo teorisyeni olarak yaftalanan insanların kişisel hobileriymiş gibi algılanmakta ve algılatılmaktadır.

Adına seçmen denilen büyük kalabalıklar kendi ülkesinde yaşanmış ve yaşanmakta olan gerçeklerden haberdar olması bilinçli bir şekilde engellenen bir tasdik topluluğuna dönüştürülmüştür.

Seçimlerin adil ve seçim sonrası oluşacak meclisin halkın çıkar ve taleplerini temsil edecek bir yapıda olabilmesi ancak siyasal gerçekler konusunda fikir sahibi olması engellenmemiş bir seçmen profiliyle mümkündür.

Bu şartlarda, “toplum ülkesiyle ilgili hangi konudan doğru bir şekilde haberdar edildi ki, kendisi ve ülkesi için doğru tercihler yapabilsin?” sorusu hem haklı bir soru hem de ciddi bir kaygıdır.

Vurgulamaya çalıştığım nokta, “toplum cahildir neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemez” cümlesindeki halka üstten bakan seçkinci tutumla karıştırılmamalıdır.

Sorun toplumun “cehaleti” değil, ülkesiyle ilgili siyasal gerçeklerden tecrit edilmişliği sorunudur. Halka üstten bakan, onu hiçbir şeyden anlamaz bir cahil topluluğu olarak gören asıl irade Türkiye toplumundan her türlü gerçeği özenle gizleyen devasa mekanizmadır.

Toplum gerçekten hiçbir şeyden anlamaz; kendisine, ülkesine ve sorunlarına dair cehalet içinde olan bir kalabalık olsaydı emin olun hiçbir gerçek ondan bu derece özenle saklanmazdı.

Gerçeklerin toplumdan özenle saklanması yalnızca kimi belgelerin halktan uzakta arşiv ve kasalarda saklanması değildir.

Arşiv ve kasalarda halktan saklanan belgelerin yanı sıra yönlendirilmiş, farklı işlenmiş ya da bilinçli bir şekilde asıl bağlamlarından koparılmış onlarca bilgi, belge ve haber açık kaynak olarak gözler önünde durmaktadır.

Bu açıkta duran haber, bilgi ve belgelerin toplumun doğru bilgilenmesine imkan verecek biçimde ayıklanarak derlenmesi, insanlarla paylaşılması önünde bile yasal ve hatta gayr-i yasal onlarca engel vardır.

Bu engelleri zor bela aşabilen çabaların ürünü olan kaynaklar ise, toplumu kuşatmış bir sistemin görülmez barikatlarına takılıp duvar diplerinde öylece durmaktadır. İnsanlar ancak etrafını saran barikatı fark edip aşar ve duvar diplerine inerse, kendisine ulaşamamış bu kaynaklara da ulaşabilmektedir.

O nedenle halkın gerçeklerden yalıtılmışlık sorunu bir “eğitimsizlik, cehalet” sorunu olarak tarif edilemez ve ayrıca toplumun eğitim düzeyi ile hak ve çıkarlarının bilincinde olma düzeyi paralel olmak zorunda da değildir

Toplumun gerçekleri algılayıp o gerçeklere referansla siyasal tutum belirleyebilmesi için ne akademik uzmanlıklara ne de mesleki diplomalara ihtiyacı vardır. Toplumun yegane ihtiyacı gerçeklere ulaşmak konusunda engellerle karşılaşmamasıdır.

Gerçeğe ulaşabilmiş her eğitim düzeyinden insan, hakikatle kendi yaşamı arasındaki bağı doğru kurma potansiyeline sahiptir. Gerçekler gizlendikçe yok edilen aslında toplumun bu potansiyelidir.

Bir toplum gerçeklerle bağını sorunsuzca kurabilmesine rağmen çıkarlarına uygun bir tutum sergileyemiyorsa bundan o toplumun cahil ya da bilgisiz olduğu sonucu değil, çıkarlarını savunamayacak bir darboğaza sokulduğu gerçeği ortaya çıkar.

12 Haziran’da sandığa gidecek milyonların siyasal fikrini oluşturan objektif koşullar, yüzlerce subjektif süzgeçten geçmektedir.

Toplum gerçeklere en fazla seçime giren partilerin kendileriyle paylaştığı bilgiler, çevresini kuşatan sosyal ağın izin verdiği ölçüler ve hakim medya araçlarının kendi eleklerinde eleyip tezgahlarında dokuduğu haberler kadar yakındır.

Bu genelleme tabi ki gerçeğe ulaşmak için tüm bu koşulları aşmayı zorlayan, özel çaba sahibi birey ve kimi oluşumlar dışarıda tutularak doğru kabul edilebilir.

“Kontrol altındaki süzgeçler” ifadesinin ise; eğitim sisteminden medya yapısına, toplumu çevreleyen her türlü feodal örgütlenme biçiminden modern örgütlenme biçimlerine kadar geniş bir alanı kapsadığının altını çizmek gerekir.

Halk yaşadığı hayatın kendisine dayattığı sıkıntılar ile bu kontrol altındaki süzgeçlerden sızanları harmanlayarak kişisel fikirlerini oluşturmaktadır.

Halkın bilgilenme kanalları ne kadar sağlıklı ise, oluşturduğu fikir ve tercihler de o kadar sağlıklıdır.

Ülkemizde gerçeklere ulaşma kanallarının ne derece açık ne derece tıkalı olduğu bellidir. Bırakın yıllar içinde cevapsız kalmış ve artık sorulmaktan bile vazgeçilmiş onlarca sorunun akıbetini; TBMM çatısı altında bile doğru bilgisine ulaşılamamış, tutanaklar da mahpus binlerce soru vardır.

Bu sağlıksız tablodan halkın kendi lehine sağlıklı sonuçlar üretebilmesi ne derece mümkündür kararı sizler verin.

Bu yazıdan önceki, “baksak göreceğiz” başlıklı yazımda toplumun çaresizliğinin olağanlaşması ve halkın toplumsal alandan bireysel dünyasına sürgün edilişinin yarattığı yurttaş tipolojisini yazmıştım.

Bir sonraki yazı da ise yıllardır kendime sorduğum ve yanıtlarını bulmakta zorlandığım kimi soruları sizlerle paylaşacağım.

Merak ettiğim ve sizlerle de paylaşarak anlamaya çalıştığım mesele şudur:

Hem onca cevapsız soruya hem de bunca kesinleşmiş fikre ve yargıya nasıl aynı anda sahip olabiliyoruz?

Daha da önemlisi bu yargılar ışığında oluşan tercihlerimizle sandığa gidip de kendi kaderimizi tayin edenin yine kendimiz olduğu hissine -hiç şüphe duymaksızın- nasıl kapılabiliyoruz?

Bu işte sizce de bir gariplik yok mu?

12 Haziran’da bir amblemin altına “Evet” mührünü basacak olanlar: Evet de neye evet?

Asıl sorularımsa bir sonraki yazıda...

www.mizikacilar.com/

CHP’yi YAKAN RÜŞVET İTİRAFI!

07 Mayıs 2011
İzmir Büyükşehir’deki yolsuzluk operasyonunda tutuklanan işadamı Hakan Say, ihale alabilmek için CHP’ye 300 bin lira verdiğini itiraf etti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 2006’dan 2010’a, belediyenin 31 ihalesinden 24’ü 8 milyon 369 bin TL bedelle İşadamı Hakan Say’ın yetkilisi olduğu Smyrna firmasına verildi. Aynı işadamının Maestro ve Esmira firmaları da Büyükşehir’e ait 3 ihaleyi alırken, 31 ihaleden 27’si aynı kişiye verildi. Tutuklanan Say’la ilgili “ihalelere karşılık İzmir CHP’ye 300 bin TL ödediği” iddiası üzerine, teknik takip yürütüldüğü ortaya çıktı. Tutuklu Genel Sekreter Vekili Pervin Şenel Genç ile Hakan Say arasında belediyedeki makamında geçen görüşme İzmir’de ihalelerin nasıl dağıtıldığını da ortaya koydu.

‘Pazarlık’ görüntülendi

Görüntülenen görüşmede Genç, “Herkes 300 bini konuşuyor. Teftiş edilirse ortaya çıkar. Bu karşılıklı iş. CHP’yi karıştırma. Siyasi işleri ayrı tut” derken, Hakan Say da, “Başkanım unuttum gitti” karşılığını veriyor. Say, şirketini arayarak eskiye dönük evrak ve 300 bin TL’lik alışveriş gösterilmesini istiyor.

Bu arada Karabağlar Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Hulusi Gülşen’in evinde yapılan aramada, bütün kaymakamlar ve valilerle ilgili fişlemeler bulundu. Gülşen “İrticacı, AK Partili, MHP’li” gibi bilgilerin yer aldığı “fişleme” belgelerinin kendisine postayla geldiğini söyledi.



Öte yandan Çankaya Katlı Otoparkı ihalesi 4.4 milyon teklif veren özel bir şirkete verilmedi. İhale iptal edilerek belediye şirketi İzelman’ın sözleşmesi uzatıldı.

TOTO oynasa bu kadar olur

İhale Kanunu'na göre, hizmet lalım ihalelerinde 'yaklaşık maliyet'e en yakın teklifi verenin ihaleyi alacağı belirtilirken, İzmir Büyükşehir Belediyesi ihalelerindeki yolsuzluk savcının gözünden kaçmadı.




Soruşturma Yüksel’e uzandı

İzmİr Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyona sert tepki gösteren CHP Genel Başkan Yardımcısı Alaaddin Yüksel’in, belediye ile ticari ilişkileri olduğu ortaya çıktı. Büyükşehir Belediyesi’nin itfaiye araçlarının bakım işini, CHP’li Yüksel’in şirketi olan Yükseliş A.Ş.’nin gerçekleştirdiği belirlendi.

‘İddialar doğru değil’ savunması

Müfettişler, bilgi ve belgeler doğrultusunda, İzmir Belediyesi’nin CHP’li Yüksel’in şirketi arasındaki ilişkiyi de mercek altına aldı. Belediyenin, bakım ve tamir hizmet işlemleri nedeniyle Yükseliş şirketine ne kadar para ödendiği bilinmiyor. Yüksel ise konuyla ilgili iddiaların doğru olmadığını söyledi.

İZMİR’DEKİ SİYASİ SKANDAL ABD Watergate’ini akıllara getirdi

KARABAĞLAR Belediye Başkan Yardımcısı Gülşen’in evinde yapılan aramada kaymakam ve valilerle ilgili fişlemeler bulunması ABD’deki Watergate skandalını hatırlattı. 1972’de 5 hırsız Watergate iş merkezindeki ana muhalefet partisinin bürosuna girerken yakalandı. Soruşturma hırsızların Başkan Nixon’un partisi ile bağlantılı olduklarını, görevlerinin telefonları dinlemek için mikrofon yerleştirmek olduğunu ortaya koydu.




Başkan Kocaoğlu’nun adamları tutuklandı

İzmİr’de özel yetkili cumhuriyet savcılarının talimatıyla Büyükşehir Belediyesi’nde başlatılan operasyon kapsamında 17 kişi tutuklandı. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Vekili Pervin Şenel Genç ile Karabağlar Belediye Başkan Yardımcısı ve Büyükşehir eski teftiş kurulu başkanı Mehmet Hulusi Gülşen’in “suç örgütü yöneticileri”, diğer 15 kişinin ise “örgüt üyeleri” oldukları gerekçesiyle tutuklandıkları bildirildi. Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı görevinde bulunan Serpil Keskin, Protokol Müdürü ve İzfaş Genel Müdür Yardımcısı Zeki Karatay, Hizmet Alımları Şube Müdürü Mehmet Sayar, Adnan Saygun Kültür Merkezi Müdürü Nagihan Genç, Belediye şirketleri Genel Koordinatörü Hilmi Özen, Belediye Grand Plaza A.Ş. Genel Müdürü Reha Pekerten, Kuşadası Belediyesi Kültür Sosyal İşleri Müdürü Erdoğan Uyan ile belediyeye iş yapan firma yetkilileri, Ata Karataş, Hakan Say, Ömer Devrim Ergin, Harun Aslan, Mustafa Çakar, Candan Genceroğlu, Erdem Erdenler, Alaattin Eraslan da “suç örgütü üyesi olmak, ve ihaleye fesat karıştırmak, nitelikli dolandırıcılık, tehdit, şantaj, görevi kötüye kullanmak, rüşvet”ten tutuklandı. Öte yandan soruşturmada gizli tanıkların da bulunduğu öğrenildi.

Başkan da adamlarını hiç yalnız bırakmadı

İzmİr Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise açıklama yapmadan sabaha kadar mahkeme sonucunu beklediği adliyeden ayrıldı. Sorgulama sürerken, bürokratlarını yalnız bırakmamak için adliyeye gelen Kocaoğlu, mahkeme sürecini adım adım takip etti. 20 kişinin sorgulamasının bitip mahkeme kararının açıklanmasından sonra yıkılan Başkan Kocaoğlu, haklarında tutukluluk kararı verilen personeliyle kucaklaşıp onlara ‘metin olmaları, suçsuzluklarının mutlaka anlaşılacağı” telkininde bulundu. Kocaoğlu, bürokratlarının yanından ayrıldıktan sonra ise gözyaşlarına hakim olamadı. Kocaoğlu, dün öğle saatlerinde de bir açıklama yaparak şunları söyledi: “Hukuk mücadelemizi veriyoruz. Avukatlarımız, mahkeme kararından ve neyle suçlandığı bilinmeyen arkadaşlarımıza yapılan sorgu tutanaklarından başka hiçbir belge alamamışlardır. Mahkeme kararında kısıtlılık vardır” dedi. Kocaoğlu, “enteresan” diye nitelediği bir konuya dikkat çekerek, “Operasyon kararını veren, karara bilgilere ulaşılmaması için kısıtlılık kararını ekleyen, 7 arkadaşımıza da tutuklama kararı veren hakim, tesadüfen 2 gecede de, yani hem Pazar hem de Perşembe günü nöbetçi hakim olmuştur. Her koşulda çalışma arkadaşlarımın yanlarındayım. Onların masum olduğuna inanıyorum.”

Star/ Bugün

2.1 milyon kişi icralık



7 Mayıs 2011

29 Nisan 2011 tarihi itibariyle kredi kartı ve tüketici kredisi tutarı 185,4 milyar liraya (119 milyar dolar) ulaştı.

Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkan Yardımcısı Ali Çetin, artan tüketici borçlarına dikkati çekerek, 29 Nisan 2011 tarihi itibariyle kredi kartı ve tüketici kredisi tutarının 185,4 milyar liraya (119 milyar dolar) ulaştığını belirtti.

2011 Mart sonu itibariyle kredi kartı ve tüketici kredisi nedeniyle icraya düşen tüketici sayısı da 2 milyon 100 bin 658 kişiye ulaştı.Çetin yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin 2010 yılı milli gelirinin 735 milyar dolar olduğunu anımsatarak, milli gelirin yüzde 6′sı oranında tüketici borcu oluştuğuna işaret etti.

Merkez Bankası verilerine göre, takibe düşmüş bankaya bildirilen tüketici sayısının 2006 yılında 78 bin 989 kişi olduğunu, rakamın 2008′de 406 bin 686, 2009′da 691 bin 727, 2010′da 629 bin 60 kişiyi bulduğunu belirten Çetin, 2011 yılının ilk üç ayında ise 225 bin 768 kişinin takibe düştüğünü ifade etti.

Çetin, 2011 Mart sonu itibariyle kredi kartı ve tüketici kredisi nedeniyle icraya düşen tüketici sayısının toplam 2 milyon 100 bin 658 kişi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Merkez Bankası verileri, son derece çarpıcı ve dramatiktir. AKP hükümetinin bütün ‘zenginleştik’ söylemlerine rağmen zenginleşen kesimin tüketiciler olmadığını rakamlar ortaya koymaktadır. Tersine tüketicilerin borcu artmakta, icraya düşen tüketici sayısı artmaktadır.

Türkiye kamuoyu rakamların dilini anlamalıdır. Tüketicilerimiz, iktidar ve yandaşları Karunlar kadar zenginleşirken 2 kilo mercimek, 2 torba kömür ile ‘sadaka ekonomisi’ yapanları, tüketicilerin sırtında köşeyi dönenleri, daha doğmamış çocukları bile binlerce dolar borçlandıranları iyi tanımalıdır. Tüketicilerimiz, 12 Haziran seçimlerini iyi değerlendirmelidir. Bilinçli bir tüketici olarak kim hangi politikalar kendilerini eziyor, kendileri dolaysız zenginleşirken dolaylı vergilerle kendilerini kimler soyuyor iyi görmeli, değerlendirmeli ve ona göre tercihini kullanmalıdır.”

Kaynak: Haber10

Bahçeli İkinci Kaset Olayına Ne Dedi?

08 Mayıs 2011
İstanbul'da seçim çalışmalarını sürdüren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ikinci kaset olayına kürsüden yanıt verdi.
Bahçeli, şunları söyledi: "Burayı iyi dinleyin! İbrahim Faruk Bayındır kimdir? Bu şahıs Küçükçekmece Belediyesi'nde AK Parti meclis üyeliği yapmış mıdır? Arkasından istifa ederek İstanbul 3. bölgeden milletvekili adaylığına müracaat etmiş midir? Bu kişinin partimizi zan ve töhmet altına alan ve yayınlara ev sahipliği yapan kirli internet siteleriyle ne tür bir bağlantısı vardır? 'Ülkücügazete' isimli fitne yuvasının değişik ülkeler üzerinden yaptığı alçak yayınları bu şahıs ve yüzleri karanlıkta kalan ortakları mı gerçekleştirmektedir? Sayın Başbakan, bunları açıkla. Şerefiniz ve siyasi namusunuz hala biraz varsa bunlara karşılık ver.

Odalar kamera koydurup özel hayatları gözetleyen aşağılık röntgencileri sen de deşifre et ve bize yönelik oyunları tezgahlayanları ortaya çıkar. Aksi takdirde, gökkubbeyi başına yıkmaya kararlıyız.

Pisliklerinizi, tuzaklarınızı, kumpaslarınızı yok etmek için sabırsızız. Elbette her dava arkadaşımın davranış ve yaşayışından son derece dikkatli ve özenli olması gerekmektedir. Özel hayatın sınırları içerisinde yer alsa da değerlerimizle, ilkelerimizle, inançlarımızla, ülkülerimizle bağdaşmayan tavır ve hareketleri tasvip etmemiz imkansızdır. Ahlaki zaafları bulanlar, nefislerine teslim olanlar, akıllarını başlarına almalıdırlar. Ve aramızda yer bulamayacaklarını kesinlikle bilmelidirler. Ülkücülüğün değerleriyle ve kabulleriyle bağdaşmayan kim varsa yanımızda asla duramayacaktır.

Ahlaktan, erdemden, edepten, terbiyeden, doğru ve insan iyi olmaktan zerre kadar taviz vermeden Allah'ın izniyle yolumuza devam edeceğiz. Aksi davranışları gösterenleri mutlaka ayıklayacağız. Bütün gözler üzerimizdedir, şaibelere katlanmamız mümkün değildir. Görmezden gelmemiz, hoşgörmemiz ahlakçılık ilkemizle asla uyuşmayacaktır.

Başta iktidar olmak üzere malum odaklar, bölünmeye ve kardeş kavgasına engel olarak gördükleri milliyetçi hareketi çözmek ve işten çökertmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Okyanus ötesi fetva makamlarının ve içerideki uzantılarının da tahrik ve provakosyanlarının menzilinde emin olunuz ki siz de varsınız. Evet onlara göre, tehdit olan milliyetçiliktir. Artan tehlike, çığ gibi büyüyen tehlike sizsiniz."
aktifhaber

AK Parti Seçim Bürosuna Ses Bombası
08.05.2011
İzmir’in Buca ilçesinde kimliği belirsiz kişi ya da kişiler AK Parti seçim bürosuna ses bombası atıp kaçtı.
TRT

O MHP'liler Seçmenin Karşısına Çıkamadı
09 Mayıs 2011
Kadınlarla uygunsuz görüntüleri internet sitelerine düşen Didinmez ve Barutçu'nun istifalarını sözlü olarak Bahçeli'ye sunduğu öğrenildi.
MHP’nin İstanbul’daki aday tanıtım toplantısına, ikinci kaset skandalına adı karışan Genel Başkan Yardımcısı Didinmez ile İstanbul eski İl Başkanı Barutçu’yla ilgili tepki damgasını vurdu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İstanbul’daki 3 günlük ziyareti ve İstanbul’daki aday tanıtım toplantısına ikinci kaset skandalı damgasını vurdu. İlk skandal videoların yayınlanması üzerine zor günler geçiren MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, İstanbul’da yapacağı miting öncesi yayınlanan yeni görüntüler nedeniyle iyice moralinin bozuk olduğu görüldü.

İmam nikahıyla savundular

Kasetleri internet sitesinde ‘Pislik 3 ve 4’ olarak yayınlanan Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez ile MHP İstanbul eski il başkanı İhsan Barutçu’nun evli olmalarına karşın kasetlerdeki kadınlarla ilgili olarak “imam nikahlı eşlerimiz, yıllardır bu hanımlarla birlikteyiz” diyerek savunma verdikleri öğrenildi. İki aday, İstanbul’da yapılan aday tanıtım toplantısına da katılmadı.

İki isim ‘istifa ederiz’ dedi

Üniversiteli genç kızlarla cinsel ilişki görüntüleri internete düşen Didinmez ve Barutçu’nun “Seçim öncesinde bizim üzerimizden parti yıpratılmak isteniyor. Bu kadar aşağılık bir yöntemle MHP’nin yıpratılmasına razı olamayız” diyerek Bahçeli’ye “istifaya ve milletvekilliği adaylığından çekilmeye hazırız” mesajı ilettiği öğrenildi. Bahçeli’nin bugün Ankara’ya gelerek durum değerlendirmesi yapacağı ve büyük olasılıkla “istifa talimatı” vereceği belirtildi. Bülent Didinmez ve İhsan Barutçu’nun adaylıktan çekilmesi halinde İstanbul birinci bölgede Engin Alan’dan sonra ikinci sırada yeralan Bülent Didinmez’in yerine alt sıradaki Ali Torlak gelecek. Yine İstanbul 3.bölgede Meral Akşener, Atilla Kaya, Mehmet Taytak’tan sonra dördüncü sırada yeralan İhsan Barutçu’nun yerine ise Ahmet Mucip Gökçen’in gelmesi sözkonusu.

‘Didinmez tartaklandı’ iddiası

İkinci kaset skandalıyla ilgili Bahçeli’nin kararı merakla beklenirken, daha önceki kaset skandalıyla ilgili parti müfettişi görevlendirmiş, skandala adı karışanların partiden ayrılmalarını istemişti. Bahçeli Ülkücü grupların taleplerine rağmen, İhsan Barutçu’yu desteklemiş, sağ kolu olarak görülen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Kaya bu nedenle görevinden istifa etmişti. Bu arada aday tanıtım toplantısı öncesinde Bülent Didinmez’in bir grup ülkücü genç tarafından dövüldüğü iddia edildi. Kasetleri yayınlayan site ise diğer parti yöneticileriyle ilgili kasetler olduğunu da öne sürdü.

Bahçeli: Aramızda yer bulamazlar

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, skandala adı karışan isimlerin istifa etmesi gerektiğini ima ederek şöyle konuştu: “Ahlaki zaafları olanlar ve nefislerine teslim olanlar akıllarını başlarına almalıdırlar, aramızda yer bulamayacaklarını kesinlikle bilmelidirler. Ülkücülüğün değerleriyle ve kabulleriyle bağdaşmayan, kim varsa yanımızda asla duramayacaktır. Ahlaktan, erdemden edepten terbiyeden doğru ve iyi insan olmaktan zerre kadar taviz vermeden, Allah’ın izni ile yolumuza devam edeceğiz. Aksi davranışları gösterenleri mutlaka aramızdan ayıklayacağız. Bütün gözler üzerimizdedir. Bütün dikkatler bize yönelikti, şaibelere katlanmamız mümkün değildir, görmezden gelmemiz, hoş görmemiz ilkelerimizle asla uyuşmayacaktır.” Bahçeli, internet sitesini isim vererek suçlarken, “İbrahim Faruk Bayındır kimdir? AK Parti’ye milletvekili adaylığına müracaat etmiş midir? Sayın Başbakan bunları açıkla. Aşağılık röntgencileri deşifre et aksi takdirde gökkubbeyi başına yıkmaya kararlıyız” dedi.

MHP ilkesiz parti haline geldi

Antalya’da ismi MHP ile özdeşleşen, ömrünün 41 yılını ülkücü harekete adayan eski Kepez Belediye Başkanı Mehmet Atay, istifasının gerekçesini, “Tepe yönetimi değişmedikçe MHP’yle hiçbir yere gidilmez. Çünkü ilkesi olmayan bir parti” sözüyle açıkladı. Atay, “Benim gibi birçok samimi ülkücü buruk. Ankara’dan birileri ‘Ben seçerim sen oyunu kullanırsın’’ mantığından uzaklaşması lazım. Teşkilatların içinin kan ağladığını ben biliyorum. ”diye konuştu.

SKANDAL DAMGA VURDU

İstanbul’da Abdi İpekçi Spor Salonu’nda gerçekleştirilen aday tanıtım toplantısına, kaset skandalına adı karışan 1. Bölge Adayı MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez ile 3. Bölge Adayı İstanbul eski İl Başkanı İhsan Barutçu katılmadı. Bahçeli’nin konuşmasına skandal kaset damgasını vurdu.

star

Ak Parti Otobüsüne Saldırı

09 Mayıs 2011
Van’da seçim çalışması yapan Ak Parti seçim otobüsleri mahalle arasında bir grubun taşlı, sopalı saldırısına uğradı.
Olay yerine gelen Ak Parti Ankara Milletvekili ve Van Millitvekili adayı Burhan Kayatürk, "Saldırıyı otobüsümüze yapanlar araçtaki mikrofon ve ses cihazlarını utanmadan götürmüşler." dedi.

Van’da seçim çalışması yapan Ak Parti birinci sıra milletvekili Burhan Kayatürk’ün Van’a getirdiği 4 seçim otobüsünden ikisi İstasyon Mahallesi’nde bir grup tarafından taşlı sopalı saldırıya uğradı. Otobosün camları kırılırken, içersinde bulunan şoför ve partililer zor anlar yaşadı. Saldırgan ise olay yerinden kaçarak kayıplara karıştı. aktifhaber

MHP'de iki kaset istifası daaha
10 Mayıs 2011
Kaset iddialarıyla gündeme gelen 2 MHP'li daha istifa etti. İsimler şöyle;

MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez ile İstanbul eski İl Başkanı İhsan Barutçu, istifa etti.

Edinilen bilgiye göre, bazı internet sitelerinde yer alan görüntülerinin ardından, partisinin İstanbul 1. Bölge 2. sıradan milletvekili adayı olan Didinmez, hem partideki görevinden hem de milletvekilliğinden, İstanbul 3. Bölge 4. sıra adayı İhsan Barutçu da milletvekilliği adaylığından istifa etti.
haber10

MHP Seçimden Çekilsin Teklifi

11 Mayıs 2011

'Böyle çamura batmış bir ekip devlet yönetimine talip olamaz. MHP yönetimi kokuşmuştur. MHP, bütünüyle seçimden çekilmelidir.
MHP kurucularından ve eski Ülkü-Tek Genel Başkanı Sabri Öğe, MHP'deki kaset olayları için "Bu olay, küpün içindeki kokuşmanın dışarı vurmuş olmasıdır.MHPyönetimi kokuşmuştur. MHP, bütünüyle seçimden çekilmelidir." dedi.

"Ahlak ve fazilet temeli üzerine kurulmuş, uğrunda binlerce şehit verilmiş olan bir davayı temsilen, böyle ne idüğü belli adaylarla milletin karşısına çıkmaya, bu kutlu davayı çamura bulamaya hakları yoktur." diyen Öğe, şöyle devam etti: "Biz gerçek ülkücüler, önde gelen diğer adayların ne olduklarını da çok iyi biliyoruz. Bu hareketi başlatan merhum Türkeş'in çağrısı, kendi ağzından şöyledir: 'Ben Türk Milletini; …Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adaletle yarışa, birliğe kardeşliğe; kısacası Hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum. Çağlar üzerinden sıçramaya çağırıyorum. Hareketin adını açıkça ilan ediyorum: yeniden maneviyata dönüş…Buluşma noktamız, imanlı Türk insanının kalbi ve cevheri aslisidir.'Devlet Bahçelive ekibinin, bu inanç ve anlayışla, ülkücülükle en küçük bir ilgisi yoktur."

MHP kurucularından ve eski Ülkü-Tek Genel Başkanı Sabri Öğe, ülkücülüğün lafla olmayacağını, dürüstlükle, maneviyatla, yüksek ahlakla olacağının altını çizdi. Öğe, MHP'deki kaset olaylarının baş sorumlusunun Devlet Bahçeli olduğunu iddia etti. Bu 4 kişiyi istifa ettirmekle Bahçeli'nin bu işten sıyrılamayacağını dile getiren Öğe, "Sayın Bahçeli 'Hiç ummadığın keşfeder esrar-ı derunun / Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?' Kaseti çıkmayanlar ne olacak? MHP'de sadece bu 4 kişi mi var böyle? 'En önde gelenleri bunlar ise, acaba diğerleri nasıldır' denmeyecek midir? Pisliklerin temizlenmesi için mutlaka bir kasetin çıkması mı lazımdır? Şimdi Bahçeli, iktidarı suçluyor, hayat kadınlarını suçluyor. Bu kadar pişkinlik olmaz, insanda bir utanma duygusu olur. Ülkücü Hareket'in bu yönetimden kurtulması şarttır. Ülkücüler elbette, davalarına bu lekeleri sürenlerden bunun hesabını soracaktır. Bir de, 'herkesin özel hayatı…' lafıdır gidiyor. Bunu söyleyenler hangi toplumda yaşıyorlar? Kendilerinin hiçbir ahlak telakkileri yok mudur? İçinde yaşadıkları toplumun değerlerine karşı hiç mi saygıları yoktur?" diye konuştu.
aktifhaber

Kübra öldü, siyasi ahlak sınıfta kaldı
Merve Bildirici
12 Mayıs 2011
Mitinglerde liderlerin değindiği konuların başında, kaset skandalının yanı sıra, Samsun Tekkeköy’de beslenme yetersizliği nedeniyle yaşamını yitiren Kübra da vardı.

12 Haziran Genel Seçimlerine bir ay kala siyasi atmosferde yaşananlar ve seçim meydanlarında sarf edilen sert ve bir o kadar da alaycı sözler, “siyaset-ahlak” ilişkisini yerle bir etti; etmeye de devam ediyor. Düelloya çıkar gibi seçim meydanlarına çıkan iktidar ve muhalefet partisi liderlerinden en talihsiz olanı, sanırım kaset skandalı ile derinden sarsılan MHP.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu; Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda yaşanan ve ÖSYM’nin kabul ettiği şifre skandalından İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nde “yolsuzluk yapıldığı” iddiaları ile 7’si bürokrat 17 kişinin tutuklanmasına, bir çok gazetecinin cezaevinde tutuklu bulunmasından 22 Ağustos tarihinde Türkiye’nin tanışacağı yasaklı internete kadar pek çok konuyu mitinglerine taşıyadursun; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yasadışı kaset kayıtlarından ve başrol oyuncularından partisini kurtarmaya çalışıyor! Bunu yaparken kullandığı kaba üslup ise içler acısı. Gerçi; kasette bulunan kadınların “imam nikahlı eşleri” olduğunu söyleyerek Cumhuriyet Savcılığının suç duyurusunda bulunduğu konular arasında yerlerini alan, özürleri kabahatlerinden büyük Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez ve eski İstanbul İl Başkanı İhsan Barutçu milletvekilliği adaylığından istifa etti. Bu istifalar MHP’yi kurtarır mı; bilinmez. Çünkü kasetlerde, başörtülü kadınlardan muhafazakarlara, Alevilerden toplumun değişik kesimlerine kadar ağza alınmayacak bir sürü çirkin diyalog MHP’nin bu yöneticileri ile ilgili genel bir fikir de veriyor. Halifelerin dahi içki masasına meze yapıldığı görülen kasetlerde öne çıkan bir diğer ayrıntı ise ihale pazarlıkları. Kimin nereden ne kadar rant sağlayacağı. Kasette gerek kadınlarla gerekse kendi aralarında yapılan konuşmalara bakılacak olursa bir partinin geldiği noktaya “yazık” demekten başka söyleyecek bir şey kalmıyor. Bütün bunların yakın şahidi Bahçeli’nin ise şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor. Ama O bunu yapacağı yerde hırsız-polis oyunu ile kaset skandalının altına imzası olanların peşine düşüyor.

Çok değil, yakın bir zamanda, Deniz Baykal’ın CHP Genel Başkanı olduğu dönemlerde yaşananları hatırlayacak olursak, hedefin sadece MHP’yi seçim öncesi yıpratmak olmadığını anlarız. CHP’deki kaset skandalı, Genel Başkan değişikliğine kadar gitmişti. O dönemde CHP, kasetlerin kimler tarafından medyaya servis edildiği konusunda farklı kesimleri hedef göstermişti ve işin aslı hiç de öyle çıkmamıştı.

Bugün de MHP ve Genel Başkanı Bahçeli, CHP’nin yolundan ilerliyor. Kaset skandalı ile zor günler geçiren Bahçeli, kendisine gösterilen ilk hedefe – hükümete ve Fethullah Gülen hareketine- peş peşe suçlamalar yöneltmeye devam ediyor. Karşı taraftan suçlamalara yanıt ise gecikmiyor. İlk yanıt suçlamaların hedefindeki Faruk Bayındır’dan geldi. Önceden AK Parti Küçükçekmece Meclis Üyeliği yapan ve milletvekili aday adayı olan Bayındır, Bahçeli’nin suçlamalarına karşı soluğu savcılıkta aldı. Gülen ise suçlamalara internet sitesi ve Zaman Gazetesi aracılığı ile yanıt verdi ve yapılanı “insafsızca iftira ve saldırı” olarak niteledi.

Ve sonuç… Gülen’e, Bahçeli’nin suçlamaları karşısında CHP’li Muhammet Çakmak sahip çıktı. Parti Meclisi üyesi din sosyoloğu Dr. Muhammed Çakmak, Fethullah Gülen’e yönelik iftiraları “büyük saygısızlık” olarak değerlendirdi. Böylece CHP’den okyanus ötesine bir gül atılmış oldu.

Burada iyi analiz edilmesi gereken konu, toplumun belli bir kesiminin oy attığı bir siyasi partinin varacağı nokta… Seçim sonuçlarının az çok tahmin edildiği – AK Parti yine birinci parti olarak çıkacak, anketler bunu gösteriyor, kavganın nedeni ise hala muğlak - Türkiye’de kaset skandalları ile MHP’ye ne yapılmak istendiği. Baykal dönemi CHP’sinde olduğu gibi parti içinde tartışmalara zemin hazırlamak olabilir mesela. Ya da yıpranan bir MHP’den gitgide eriyen bir MHP’ye doğru çözülmenin ilk adımları atılabilir, sonuçta da 12 Haziran’da parti barajın altında kalabilir. Herhangi bir siyasi partinin barajın altına kalması ise Türk siyaseti açısından olumlu bir gelişme olmasa gerek.

Ortada bir başka gerçek daha var ki, o da AK Parti’yi yakından ilgilendiriyor. Kulislerde yeni kaset skandallarına ilişkin spekülasyonlar yapıladursun, en çarpıcı açıklama BDP’nin bağımsız milletvekili adaylarından Altan Tan’dan geldi. MHP’deki kaset skandalını değerlendiren Tan, “Sayın Başbakan dikkat etsin, kendi adamlarının hatta eski birkaç bakanın kasetleri piyasaya düşerse 66 dizilik, Hürrem Sultan dizisi çıkacak ortaya" sözleriyle yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi. Dedikodu kazanı o dakikadan sonra kaynamaya başladı tabii. “Kim?”, “Hangi eski bakan?”, “Hangi siyasetçi?” soruları kafaları kemirmeye başladı. Bu gidişle siyasetin başı kaset skandalları ile daha çok ağrıyacağa benziyor.

Düşüncesine kilit unsur olarak ahlakı seçen ve “Politikayı ahlaktan yükseltmeyi” doğru bulan Çinli filozof Konfüçyus’un kuramı da son yaşananlarla boyut değiştirmiş oldu. Ahlakın politikayı ve politikacıları beslemesi şöyle dursun, siyasetin yanından bile geçmediği kanıtlandı. Tüm değerler ahlaksızlığa teslim edilerek, yıpratma, yok etme ve silme aracı olarak kullanılmaya başlandı. 2.5 aylık bebeği açlıktan ölen bir annenin duyguları bile iç edilerek acımasızca kullanıldı. Mitinglerde liderlerin değindiği konuların başında, kaset skandalının yanı sıra, Samsun Tekkeköy’de beslenme yetersizliği nedeniyle yaşamını yitiren Kübra da vardı. Bebeğin ölümü şüpheli bulundu ve “açlıktan ölüp ölmediğine ilişkin somut delil için” gözler Adli Tıp Kurumu’na çevrildi. Bebeğin ölüm sebebinden daha acı olan, bir annenin; her gün seçim meydanlarında “açlıktan öldüğünü iddia ettiği” bebeğinin adının zikredilmesiydi. Yoksulluğunun hatırlatılması, bu yoksulluğa bir kurban vermiş olduğunun kafasına defalarca kazınmasıydı.

Kübra, siyasi tartışmaların odağına oturtulan ne ilk ne de son bebek olacak. “Seçim zaferini doğru gidilen yolda her şey mubahtır!” düsturundan hareket eden siyasetçilerin karşısına daha çok “Kübra”lar çıkacak, “Kübra”lar ölecek ve Türkiye’de siyasi ahlak sınıfta kalmaya devam edecek.
habe10


Neden biz yokuz?
13 Mayıs 2011



“Biz bu yola çıktığımızda devasa bir başörtülüler ordusuyduk ve ezilenlerin yanında durmayı erdem sayan başı açık hemcinslerimiz de yanımızdaydı. Bugün bizimle kol kola yürüyerek ve her seçimde sayıları biraz daha katlanarak meclise taşınan kadınların arasında olmadığımızı görünce, “Neden?” diye soruyoruz.

Neden biz yokuz?

Neden çocuklarımızın rızkından keserek topladığımız paralarla kurulan televizyonların karanlık montaj odalarına yollanır, sayfalarında hala alnımızın teri parlayan gazetelerde horlanır, taşlanır ve aşağılanırız?

Örtümüzü ve davamızın ateşini rant aracı yaparak kasasını dolduranların şirketlerindeki iş anlaşmaları neden ikinci kuma olma kaydıyla sürülür önümüze?

Neden hep biz sabrederiz? Asırlık tabular ‘açılım’ paketi yapılıp kördüğüme dönmüş kurdeleleri kesilirken, bizim başörtümüz neden tozlu raflardan indirilmez?

Sonra “sarışınlar başbakanla görüşecekler” haberi düşüyor önümüze...

Kullanma tarihi geçen konserveler gibi kenara köşeye kışkışlanırken, boşalan yerlerimize yerleştirilen yeni imaj aparatlarına sarışın kumaşlar giydirildiğini ve böylece endişeli ahalinin oylarına göz dikildiğini fark ediyoruz.

Alınacak tepkiyi önceden kestirerek gösteri başlamadan perdeyi kapatan cin fikirli siyasileri, başörtüsü eylemlerinde ellerimize karanfil tutuşturan parmaklarından ve bir on yıl daha sabır telkin eden hastalıklı üsluplarından tanıyoruz.

Ve ardı arkası kesilmeyen sorular yeni soruları doğurarak, sarı yazmalar gibi dolanıyorlar aklımıza;

Sarı eşarp takarsak başımıza bizi de alır mısınız yanınıza?

Sarışın ve gürbüz üç çocuk doğurursak teslim eder misiniz işgal ettiğiniz emeklerimizi?

On yedi yıl önce avucunuza bırakılan bileziğin sahibini hatırlar gibi yapmayıp hatırlar mısınız sahi?

Ya da devam eder misiniz “evinin karısı, çocuklarının anası ol” siyasetine ve sarışın afetlerle çevirip etrafınızı, gömülür müsünüz kırmızı koltuklu köşklerinize?

Hanımlarınıza biçtiğiniz vazifelerin, mücadeleyle bilenmiş sarı solgun ama eğitimli beyinlerimize dar geldiğini ve haklarımızı gerekirse söke söke alacağımızı geçirir misiniz aklınızdan?

Siz bu deveyi gütmezsiniz ama biz de bu diyarlardan gitmeyiz! Biz Anadolu kadınlarıyız!

Ninelerimizle aynı isimleri taşır ve altın başak ipliklerle danteller örmeyi biliriz. Erlerimizle omuz omuza tarlada başak dererek, halay çekerek büyüdük.

Hanedanlar deviren saray kadınlarına benzetemezsiniz bizi. Sırça köşklerde oturup size nasıl yeni şehzadeler doğuracağımızı düşünemeyecek ve fitne fesat üretemeyecek kadar gelişmiş bir karakterimiz var bizim.

Genlerimizden aldığımız güçle ve bir Nene Hatun öfkesiyle, “Sarışın 35 Kadın” kampanyası ekseninde ortaya dökülen şuuraltınızı kınıyor ve sizi derin bir muhasebeye davet ediyoruz.”

Sarı Eylem

BAHÇELİ'YE ÜLTİMATOM!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin A takımından 4 ismin istifa etmesine neden olan site, Devlet Bahçeli'ye 18 Mayıs'a kadar süre verdi. Eğer Bahçeli istifa etmezse...

MHP'de 3'ü Genel Başkan Yardımcısı 4 önemli ismin seks görüntülerini internette yayına koyan ve kendilerini "Başbuğ Ülkücüleri" olarak tanımlayanlar şimdi Devlet Bahçeli'ye öldürücü darbeye hazırlanıyor.

Görüntüleri Olanlar Bahçeli'ye Tek Tek İletilmiş

Devlet Bahçeli'ye 18 Mayıs'a kadar süre veren ve istifaya çağıranlar, http://farkliulkuculuk.weebly.com sitesinde yaptıkları açıklamada Bahçeli'yi uyardıklarını, ahlaksız görüntüleri olanları Bahçeli'ye tek tek ilettiklerini iddia ediyorlar.

İŞTE O SİTEDE YER ALAN AÇIKLAMA

SN. DEVLET BAHÇELİYE AÇIK MEKTUP

YAYINLARIMIZ SÜREKLİ KAPATILDIĞINDAN, YENİ YAYINLARIMIZI TWİTTER'DAN VERECEĞİMİZ İNTERNET ADRESLERİNDEN TAKİP EDEBİLİRSİNİZ.

http://farkliulkuculuk.weebly.com

http://www.twitter.com/farkliulkuculuk

“Mücadelemiz her ne pahasına olursa olsun, siyasi kazanç mücadelesi değil; ahlâk ve fazilet mücadelesidir.” BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ

SN. DEVLET BAHÇELİYE AÇIK MEKTUP,

SİZİ İYİ NİYETLE, DEFAATLE VE ISRARLA ZUHAL HANIM, MERAL HANIM, MANSUR BEY, CELAL BEY, SEMİH BEY VE BİRÇOK ARKADAŞIMIZ UYARMADILAR MI? BU ÜLKÜSÜZ, LİYAKATSİZ, MENFAATÇİ VE AHLAKSIZ TAKIMLA BİR YERE VARILAMAYACAĞINI SÖYLEMEDİLER Mİ? TEK TEK, İSİM İSİM BU AHLAKSIZLAR VE KARIŞTIRDIKLARI HALTLAR SİZE SÖYLENMEDİ Mİ? “ÜLKÜCÜ, BAYRAK GİBİ TERTEMİZ OLMALI” DENİLMEDİ Mİ? AMA MAALESEF BU İYİ NİYETLİ İKAZLARA KULAK ASMADIĞINIZ GİBİ, TAM TERSİNE BU TAKIMA DAHA DA YAPIŞTINIZ.

SAĞ SEÇMENE HAKARET EDEN, BAŞÖRTÜSÜNE HAKARET EDEN, HZ. OSMANA HAKARET EDEN, MANEVİ DEĞERLERİMİZE HAKARET EDEN RECAİ YILDIRIM GİBİ BİRİSİ HİÇ ÜLKÜCÜ OLABİLİR Mİ? BU AŞAĞILIK ADAM TAM 4 DÖNEMDİR SİZİN A TAKIMINIZDA VE HER SEÇİMDE ADANA 1. SIRA ADAYINIZ DEĞİL Mİ? BU KASETLERİ ÇIKANLAR VE ÇIKACAK OLANLARIN HEPSİ SİZİN A TAKIMINIZDAN DEĞİL Mİ?

ÇEVRENİZDEKİ BU DAR KAFALI ADAMLARLA BİRLİKTE KENDİNİZE DAR BİR DÜNYA KURDUNUZ. HİÇBİR ÜLKÜDAŞIMIZ SİZLERE ULAŞAMADIĞI GİBİ, SİZ DE DAVA ARKADAŞLARIMIZI YUKARIDAN BÖCEK GİBİ GÖRÜYORSUNUZ. HİÇ KİMSEDEN GELEN TEKLİFE VE GAYRETE KIYMET VERMİYORSUNUZ. SİZ BAŞTA OLDUKÇA TÜRK-İSLAM DAVASININ AYAKTA DURMA ŞANSI KALMAMIŞTIR. SİZİNLE PARTİMİZİN İKTİDAR OLMA İHTİMALİ HİÇBİR ZAMAN YOKTUR. ÜLKÜCÜ DAVAYI HER GEÇEN GÜN BİR ADIM DAHA UÇURUMA SÜRÜKLÜYORSUNUZ.

BEKİR AKSOYUN SEKİZ AY ÖNCE KASETİ ÇIKTIĞINDA İHRAÇ ETMEYİP SİZ KORUMAYA DEVAM ETMEDİNİZ Mİ? ÇEVRENİZDEKİLERİN BENZER HALTLARI KARIŞTIRDIKLARINI BİLDİĞİNİZ HALDE LİSTELERİ BİLE BİLE ONLARIN ELİNE TESLİM ETMEDİNİZ Mİ? ADAY LİSTELERİ VERİLDİĞİNDE GÖRDÜK Kİ, SİZİN AMACINIZ, ÜLKÜCÜ HAREKETİ İKTİDARA GETİRMEK DEĞİL, ÇEVRENİZDE ÇÖREKLENEN MUTLU AZINLIĞIN SALTANATINI KORUMAKTIR. BİZE BAŞKA ÇIKAR YOL BIRAKMADINIZ. İNANIYORUZ Kİ, ÜLKÜCÜ HAREKET SİZDEN VE KORUDUĞUNUZ PİSLİKLERDEN KURTULUNCA DAHA GÜÇLÜ, ALNI AÇIK VE BAŞI DİK OLARAK YOLUNA DEVAM EDECEKTİR.

PARTİMİZİN BU ÖNEMLİ SÜREÇTE BARAJ ALTINDA KALMASINI İSTEMİYORUZ. BU SEBEPLE SİZİ SON KEZ UYARIYORUZ, ELİMİZDEKİ BİLGİ VE KASETLERİ YAYINLAMAK İSTEMİYORUZ. YAYINLANAN ÜÇ BEŞ KASET, AYSBERGİN HENÜZ GÖRÜNEN YÜZÜDÜR. AHLAKSIZLIKLARI BİR TARAFA BIRAKIN, SADECE A TAKIMINIZIN DÖRTLÜ YAPILAN TOPLANTISINDAKİ KONUŞMALARINI YAYINLASAK, YER YERİNDEN OYNAR. ASIL O ZAMAN KASET NEYMİŞ GÖRÜRSÜNÜZ. BİZİ BUNLARA MECBUR ETMEYİN.

RAHMETLİ BAŞBUĞUMUZUN EMANETİNİN DAHA FAZLA LEKELENMEMESİ İÇİN, GELİN ÖNERECEĞİMİZ YOL HARİTASINA BİRLİKTE UYALIM. AKSİ TAKTİRDE BAŞIMIZA GELECEK TÜM SIKINTILARIN VEBALİ SİZE AİTTİR. BARAJIN ALTINDA KALMANIN VEBALİ DE SİZE AİT OLACAKTIR.

18 MAYIS 2011 SAAT 10.00'A KADAR,

1. SN. BAHÇELİ DERHAL GENEL BAŞKANLIKTAN VE MİLLETVEKİLLİĞİ ADAYLIĞINDAN İSTİFA EDİN.

2. BAŞKANLIK DİVANI ÜYELERİNDEN GERİYE KALANLAR İÇİNDE AHLAKSIZLIĞI VE FİKRİ İHANETİ OLANLAR, DERHAL PARTİDEKİ GÖREVLERİNDEN VE MİLLETVEKİLLİĞİ ADAYLIKLARINDAN İSTİFA ETSİNLER. HERKES KENDİSİNİ VE BİRBİRİNİ ÇOK İYİ BİLİYOR. KİMSE KAFASINI KUMA SOKMASIN.

3. SN. OKTAY VURAL GEÇİCİ GENEL BAŞKAN SIFATIYLA PARTİYİ DERHAL TOPARLASIN VE KURULTAYA HAZIRLASIN. BÖYLECE 12 HAZİRAN SEÇİMLERİNE “TERTEMİZ VE GÜÇLÜ BİR MHP” OLARAK GİRELİM.

4. SEÇİMLERDEN SONRA VAKİT GEÇİRMEDEN KURULTAY TOPLANSIN, ÜLKÜCÜLER KENDİLERİNE YARAŞAN LİDERİNİ VE YÖNETİM KADROSUNU SEÇSİN.

İNANIYORUZ Kİ, ÜLKÜDAŞLAR KURULTAYDA EN DOĞRU LİDERİ SEÇECEK VE LİYAKATLİ BİR EKİP OLUŞTURACAKLARDIR. AKSİ TAKTİRDE TÜM VEBAL SN. BAHÇELİ SİZE AİT OLACAKTIR.

"BAŞBUĞ” ÜLKÜCÜLERİ

Kaynak: Aktifhaber

"Hakkımı yediler 7. sıraya koydular"
MHP'li aday televizyonda gözyaşlarına boğuldu
13 Mayıs 2011

MHP Adana Milletvekili ve 7. sıra milletvekili adayı Kürşat Atılgan, katıldığı bir yerel televizyon programında adaylık konusunda kendisine haksızlık yapıldığını söyleyerek gözyaşlarına boğuldu. Adana Büyükşehir Belediyesi'nin MHP'nin elinden gitmesinden sorumlu tutulduğu için seçimlerde 7'inci sıradan aday gösterilerek kendisine bedel ödettirildiğini iddia eden Atılgan, "Bu parti benim babamın partisi" dedi. habertürk

AK Parti İzmir Milletvekili Erdal Kalkan kalp krizi geçirdi.
Kalkan'ın kalbine stent takıldı.
14 Mayıs 2011
Edinilen bilgiye göre, AK Parti 2. Bölge 3. sıra milletvekili adayı olan, halen AK Parti İzmir milletvekilliğini sürdüren Kalkan, bu sabah evinden ayrılırken ağrı şikayetiyle Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Kalp krizi teşhisi konulan Kalkan'ın kalbine stent takıldı.
Kalkan'ın hastanenin yoğun bakım ünitesinde kontrol altında tutulduğu öğrenildi. haber50

40 milyar $`lık yolsuzluğu ispatlamazsam... .
11-05-2011

FacebookTwitterDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooCHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, AK Parti`nin 40 milyar dolarlık yolsuzluğunu ispatlayabileceğini iddia etti...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, "Üsküdar`da sadece imar rantında elde edilen para 40 milyar dolar. Bir tanesi gelsin `Arkadaş 40 milyar dolar yolsuzluk diyorsun, yok böyle bir şey` desin. Gözlerinin içine baka baka ispatlayacağım. İspatlamazsam siyaseti bırakırım" dedi.


Tekin, Türkiye`de 2010 yılında yoksul sayısının bir milyona yakın arttığını belirterek, "Üsküdar`da sadece imar rantında elde edilen para 40 milyar dolar. Siz yandaşlara 40 milyar dolar imar rantı elde edeceksiniz. `14 milyon yoksula 7 milyarı nereden bulacaksın?` diye çıkıp meydanlarda söyleyeceksiniz. Bir tanesi gelsin, `Arkadaş 40 milyar dolar yolsuzluk diyorsun, yok böyle bir şey` desin. Gözlerinin içine baka baka ispatlayacağım. İspatlamazsam siyaseti bırakırım" dedi. gazeteboyut

Güncelİlhan Cihaner`den çarpıcı iddialar
14-05-2011


Erzincan eski Cumhuriyet Başsavcısı, CHP Denizli 2. sıra milletvekili adayı İlhan Cihaner, kendisinin de tutuksuz sanık olarak yargılandığı Ergenekon Davası`nın dosyasının kamuoyuna açıklanmak istenmediğini ileri sürerek, `Eğer açıklanırsa, bir gölde bulunan ve davaya konu edilen 6 el bombasının, benim yaptığım bir soruşturmada ele geçen bombalar olduğu anlaşılacak. İhaleye fesat karıştırmış bakanlar, yoksul insanlardan Filistin`e yardım, Kuran kursuna yardım adı altında toplanan paraların kimlerin villalarına gittiği, hangi bakanların vergi kaçırdığı, belediye imar olanaklarının kimlere peşkeş çekildiği ortaya çıkacak` dedi.

CHP Denizli 2. sıra milletvekili adayı İlhan Cihaner, partisinin gençlik kollarının Esnaf Sarayı`nda düzenlediği söyleşiye katıldı, kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Bir gencin, `Hakkınızdaki iddialardan aklanmadan milletvekili adayı olmanız doğru mu" sorusu üzerine Cihaner, hakim ve savcıların haklarındaki iddiaları 4 ay içinde sonuçlandırmaları gerektiğini söyledi.

`Hakim ve Savcılar Yasası`na göre, bu basit bir gerekçeyle ön görülüyor` diyen Cihpaner, `İnsanlar hakkında karar veren kişilerin bu tarz şaibelerle görevlerine devam etmelerinin önüne geçmek için bir an önce bitirilsin iddiası yapılıyor. Medyadan takip etmişsinizdir. Birincisi, dava dosyam nerdeyse bir yıl boyunca hukuka aykırı bir şekilde gezdirildi. Hala, dava dosyasıyla ilgili yazışmaları, yargılamayı yapacak mahkemeye göndermiyorlar. İkincisi ise, bahsettiğiniz iddialar dokunulmazlık kapsamında olan iddialar değil. Yani yargılama süreci devam edecek. Anayasaya göre bu tarz suçlamalarla ilgili olarak yapılan soruşturmalar dokunulmazlıktan önce başlamışsa, o süreç devam eder. Hatırlayın, Ahmet Türk ve BDP`nin birkaç milletvekilinin davaları bitti ve dokunulmazlıkları kaldırıldı. Tek amacım yargılanmak ve bundan da hiç kaçmadım. Ancak, hukuksuz kararları veren ve ideolojik bir bakış açısıyla yargılamayı yürüttükleri çok açık olan, uygulamalarıyla bunu ispatlamış olan ve Türkiye`nin DGM geçmişinden gelen özel yetkili yapılanmalar tarafından bu engelleniyor. Adalet Bakanlığı, benim hakkımda iddialara iki yıl geçtiği halde savunma istemedi. Önce HSYK`nın yeni yapısının oluşması beklendi. Oysa hakim ve savcılar hakkındaki çok basit iddialarda hemen müfettiş gönderiliyor, raporlar düzenleniyor, gereği yapılıyor. Adalet Bakanlığı yargılanmamızı istemiyor. Çünkü yaşantımıza bu şaibeyle devam etmemizi istiyorlar` dedi.

`AYNI SORUYU BAŞBAKAN`A DA SORUN`

Bu süreçteki en önemli unsurun dosyanın kamuoyunun bilgisine sunulmasını istememeleri olduğunu savunan Cihaner, `Eğer sunulursa, ihaleye fesat karıştırmış bakanlar, yoksul insanlardan Filistin`e yardım, Kuran kursuna yardım adı altında toplanan paraların kimlerin villalarına gittiği, hangi bakanların vergi kaçırdığı, belediye imar olanaklarının kimlere peşkeş çekildiği ortaya çıkacak. `Hakkınızda iddia var, aklanın öyle gelin diyorsanız`, katılırım ancak bu sorunun Başbakan`a da sorulmasını isterim` dedi.

BAŞBAKAN`A YANIT

Başbakan Erdoğan`ın Denizli mitinginde kendisine yönelik eleştirilerine de yanıt veren Cihaner, `Daha dün Başbakan, Denizli mitinginde açılan `Ergenekonculara oy moy yok` pankartını göstererek, beni ima etti. Ben de buradan söylüyorum, Ergenekonculara bizden de oy moy yok. Eğer söz konusu olan Türkiye`yi 12 Eylül`e getiren Ergenekoncularsa bizden de oy yok. Faili meçhul cinayet işleyenler Ergenekoncularsa bizden oy yok. Ülkeyi iç savaşın eşiğine getiren Ergenekoncularsa bizden de oy yok. Ama biliyoruz ki, Maraş olayları olduğunda, İçişleri bakanı olan Abdülkadir Aksu, o dönemin vali vekiliydi. Biz biliyoruz ki, 12 Eylül faşist cuntasının müsteşarı, sonraların değişmez bakanı Vecdi Gönül`dü. Bu mekanizmaların içinde olanlar, şimdi de iktidarda. Yani, Deniz Gezmiş`in pankartı altında yürüyüş yapıp, referandumda devrimci sol değerleri olabildiğince sömürüp, onda sonra parasız eğitim diyen öğrencilerin kafasını patlatan bir yaklaşımdasınız. 12 Eylül liderinin altına zıhlı araçlar verip, güncel darbelerin sorumlularının altına zırhlı araçlar verip, maaşlarına zam yapan bir siyasi iktidar, herhalde onların deyimiyle 12 Eylülcü ya da Ergenekoncu sıfatını daha çok hak ediyordur` dedi.
gazeteboyut

'Partimize karşı gayri nizami harp başlatıldı'
15 Mayıs 2011
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, partilerine karşı gayri nizami harp başlatıldığını iddia etti. Yalçın, marjinallik eleştirilerine de sert yanıt verdi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, partilerine yönelik saldırıların, belirgin şekilde artış gösterdiğini belirterek, partiye ve camiaya yönelik saldırıların arkasında, seçimler sonrasında ortaya çıkacak parlamento aritmetiğini tayin etme hesaplarının yattığını savundu.
Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, ''Türk milliyetçilerinin, Türkiye'nin varlık sigortası olduğunu ve ona karşı gayri nizami bir harp başlatıldığını'' belirtti.

Semih Yalçın, şunları kaydetti:

''Türkiye, tarihinin en önemli seçimlerinden birine adım adım yaklaşırken, Milliyetçi Hareket Partisi'ne yönelik saldırılar, belirgin şekilde artış göstermiştir. Partimize ve camiamıza yönelik aşağılık saldırıların arkasında, seçimler sonrasında ortaya çıkacak parlamento aritmetiğini tayin etme hesapları yatmaktadır.

MHP'nin yolunu kesmek isteyen kırk haramiler, ellerinde ne kadar silah varsa kuşanıp meydana çıkmıştır. Siyaset meydanında at izi it izine karışmış durumdadır. Türkiye'nin varlık sigortası olan Türk milliyetçilerine karşı gayri nizamî bir harp başlatılmıştır. Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP yöneticileri, ellerindeki devlet imkanlarını ve kaynaklarını Türk milliyetçilerinin ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin aleyhinde kullanmaktadır.

Şer odakları, uluslararası güçlerin desteğini de arkalarına almışlardır, hedef MHP'dir. Çünkü MHP, milletin teveccühüne mazhar olarak 12 Haziran sonrasında en güçlü şekilde TBMM'ye girecektir. İşte AKP, oluşacak bu tablodan endişe duymaktadır. Çünkü MHP, ihanet şebekelerinin seçim sonrası karanlık hesapları önündeki en büyük engeldir. O yüzden AKP'li yöneticiler ve işbirlikçileri, işi gücü bırakmış, MHP ve onun mensuplarıyla uğraşmaktadır.''

Açıklamasında, ''Partimizi yıpratmaya çalışanlar, ısrarla belden aşağı vurmakta, gayri ahlaki metotları ahlaksızca kullanmaya devam etmektedir'' görüşünü dile getiren Yalçın, açıklamasını şöyle sürdürdü:

''Bilhassa Başbakan Erdoğan, 'Bizim kasetlerle filan işimiz olmaz' demekle birlikte, sözü döndürüp dolaştırıp aynı meseleye getirmekte, MHP'ye saldırmaktadır. Utanmadan, sıkılmadan bir yandan meydanlarda kutsal değerlere bağlılıktan söz ederken, diğer yandan da en rezilce üslubu tercih ederek kutsal değerleri oy avcılığı için kullanmaktadır. Tayyip Erdoğan, bu konudaki şovmenliğini iğrençlik derecesine vardırmıştır. Meydanları direkler arasına çeviren Erdoğan'ın komik ortaoyunu, meddahları bile gölgede bırakmaktadır. Başbakan Erdoğan'ın sözleri, vurdukça yankılanan içi boş tenekenin kulakları tırmalamasına benzemektedir. Millet, bu madeni ortaoyununu gülümseyerek takip etmektedir. 12 Haziran'da bu teneke, AKP iktidarının kuyruğuna bağlanacaktır.

Şurası iyi bilinmelidir ki AKP'nin bu kokuşmuş siyasi taktiği tutmayacak, bilakis ters tepecektir. Başkalarının eksik ve kusurlarını ortaya sereyim derken ifrat derecesindeki ahlaksızlığı bile masum bırakacak yöntemlere başvuranların sonu hüsran olacaktır. Millet, Erdoğan'ın seçim meydanlarında sergilediği çakma milliyetçiliğe ve sahte külhanbeyliğe cevabını 12 Haziran'da verecektir.''

''TEHDİT ETMEK KİMSENİNİ HADDİNE DEĞİLDİR''

MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın, son günlerde internet üzerinden ''Ülkücü olduğunu iddia ederek partimizin içinde fikir ayrılıkları ve çekişme varmış gibi gösterenlerin'' camiayla uzaktan yakından alakası olmadığını iddia etti.

Yalçın, şunları kaydetti:

''Hele hele sütre gerisine saklanıp Milliyetçi Hareketi ve Liderini tehdit etmek kimsenin haddi değildir. Bu tehdit, hangi mahfiden (gizliden) gelirse gelsin hesabı sorulur. Bunlar, MHP'yi seçimlere girerken karıştırabileceğini, zayıf düşüreceğini sanan Ülkücü düşmanlarının tezgahıdır. Bu kirli oyunlarla Milliyetçi Hareketi tuzağa düşürebileceğini zanneden aklıevveller, hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Partimiz, iktidar yürüyüşüne her zamankinden daha kuvvetli bir inanç, kararlılık ve azimle devam edecektir.

Bazı zavallı siyasetçilerin ve kiralık kalem erbabının iddia ettiği gibi MHP, marjinal bir parti değildir. MHP bugün parlamentoda yüzde 14 gibi büyük bir oranla temsil edilmektedir. Partimiz, Türk siyasi hayatında dünya durdukça var olacaktır. Ayrıca Türk milliyetçilerinin bulunmadığı bir Mecliste neler olabileceği, hangi ihanet yasaların çıkarılabileceği iyi bilinmektedir. Türk milliyetçileri, Türkiye'nin geleceğinin kendi varlıklarıyla doğru orantılı olduğunun bilincindedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milletimizin son kalesidir. Bu kaleyi düşürmek için bütün işbirlikçilerin başlattığı topyekûn saldırı, boşa çıkarılacaktır.'' haber10

Bahçeli Seks Kasetlerinin İzini Buldu

Baykuş'tan Al Haberi - Yeni Tan
16.05.2011


“Genel seçimlere kasetler damgasını vurdu” diyenler pek de haksız sayılmazlar. Bu saptama vatandaş açısından bakıldığında da doğru.
Bizim yandaş basın, yandaş kalem ve hatta eski MHP’li - Ülkücü sonradan da AKP’ye eklemlenen kalemşör ve silahşörler de işin pek de güzel tadını çıkarıyorlar.


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Fethullah Gülen’i kastederek sonra da AKP’li bir ismi ifşa ederek kasetlerin servis yerini Okyanus Ötesi olarak gösterince, vay anam vay!..

Hop oturup hop kalktılar.

Baykuş’un yazılarını takip edenler iyi bilirler bu sütunda yeri geldiğinde Devlet Bahçeli’nin yanlışları da hatta onun hiç de hoşuna gitmeyecek haberler de yazıldı. Bizim işimiz yalnızca ve yalnızca hak ve doğru bildiğimizi yazmak.

****

Şimdi, bu kaset tezgahlarının ardındaki siyasi oyunlar hakkında ki somut haberleri vermeden önce kısa bir bilgi verelim.

Devlet Bahçeli hem sevenleri hem de sevmeyenleri tarafından ciddi, seviyeli ve terbiyeli bir devlet adamı ve siyasetçi olarak kabullenilir. Bahçeli’nin dedikodulara ve özellikle belden aşağı konuşmalara hiç taviz vermeyen bir yapısı vardır. Arkadaşları onun yanında malum “Temel fıkralarını” bile anlatmaktan çekinirler.

Milletvekilleri listeleri yapılmadan önce malum kaset skandallarına karışanlardan daha fazla isim Bahçeli’ye bildirilmişti. Bahçeli bu isimleri kendisine bildirenlere ve “haklarında seks kasetleri var, seçim sathı mahallinde servis edecekler” diyenlere pirim vermemiş ve “bana dedikodu ile gelmeyin” deyip, pek çoğu parti kurmayı olan bu isimleri garanti seçilecek yerlere koymuştu.

Bu, Devlet Bahçeli’nin büyük hatası olabilir. Tartışmaya açık.

****

Devlet Bahçeli’nin bir temel özelliği de kendiside dedikodu ile siyaset yapmaz. Fethullah Gülen’i adres gösterdi diye eleştiri getirenler bu satırları iyi okusunlar.

MHP lideri, kaset skandalları patlayınca pisliğe bulaşan milletvekillerinin istifalarını birer birer aldı. Arkasından da kendine gelen duyumları kamuoyuna aktarmadan önce çok özel dostluğu bulunan MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun ile geçtiğimiz hafta içinde 4 saat süren özel bir görüşme yaptı.

Görüşme sırasında Atasagun’dan aldığı bilgiler doğrultusunda çok özel bir telefon üstünden yaklaşık 40 özel görüşme daha yapıldı.

Görüşmenin içeriği konusunda kaynağımın koyduğu ambargoya sadık kalacağımdan daha fazla detay vermiyorum.

Bahçeli bu görüşmenin ardından çıkıp Okyanus ötesini hatta bir AKP’li ismi açıktan ifşa etti. Devlet Bahçeli’nin elinde bu kasetlerin teknik montajlarının nerede yapıldığı, basında gizli ve açık tetik görevlerinin kime verildiği söz konusu milletvekillerinin ünlü bir siyasetçi ve çocukları ile yakın ilişkisi olan bir mafya babası tarafından nasıl tuzağa düşürüldüğü ve bunun Çankaya‘ya kadar olan ilişkilerine kadar bilgiler var.

Devlet Bahçeli bunları açıklar mı? Açıklarsa ne zaman açıklar ?

Bilemeyiz.

Ama bildiğimiz net bir şey var. Bahçeli kendi aleyhinde çok şeye katlanır ve bazı isimleri oturdukları makamlar ve devleti temsil hassasiyetlerini düşünerek hareket eder.

Gelelim bu çirkin Amerikanvari siyasi tezgahların perde arkasını aralamaya …

****

Önce flash - back yapalım…

Hatırlarsınız milletvekili listeleri daha yapılmadan (aday adaylarının başvuruları alındığı sırada) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ABD’ye gitmişti. Ziyaretin ardından AKP Genel Merkezi’nde yönetici dostum bana aynen şöyle demişti:

“Tayyip bey Arınç’ı niye ABD’ye gönderdi biliyor musun? Gülen cemaati ile büyük sıkıntımız var. Tayyip Bey onlara kesin seçilecek yerlerden 10 kontenjan verdi. Adamlar memnun olmadı. Bülent beyi gönül almak için gönderdi. Arınç da bir aracı vasıtasıyla Fethullah Gülen ile görüştü. Aldığı bilgiler ve oradan telefonla aktardıkları çok canını sıktı ki Tayyip Bey, Arınç’ın ABD gezisini planlanandan 2 gün önce bitirdi ve hemen Türkiye’ye döndürdü.”

Aynı kaynak bana milletvekili listelerinin YSK’ya verilmesinin ardında Gülen cemaatinden kontejan dışı 22 ismin daha bir şekilde listelere sızdırıldığını ve bunu Erdoğan’ın bile fark edemediğini söyledi ve ardından ekledi:

“Bundan sonra cemaat operasyonlarına hazır olmalıyız”…

AKP’li yönetici arkadaşım benim de iyi bildiğimi bildiği Abdullah Gül – Tayyip Erdoğan çekişmesi hakkında da çok şey anlattı ama bunlara gerek yok çünkü tabloyu güncel bilgilerle birazdan daha da netleştireceğim.

****

Bir flash-back daha .

Görgü şahidinin ağzından;

“2009 yılı, New York da düzenlenen ve gözlerden kaçırılan bir Dışişleri etkinliğine ben de katılmıştım. Hava hafif yağmurluydu ve etkinliğin düzenlendiği park da dolu sayılırdı. Adını hatırlayamadığım bir siyahi senatör geldi ve aynen konuşmaya şöyle başladı:

Burada yalnızca Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı’nı değil geleceğin Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nu selamlıyorum.

Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Senatör konuşmasını tamamladı. Kürsüden indi ve doğruca Davutoğlu’nun yanına gidip bir daha ‘Hoş geldiniz sayın Başbakan’ dedi. Ahmet Davutoğlu ise sadece gülümsemekle yetindi.”

Ahmet Davutoğlu’nun cemaate ve Abdullah Gül’e olan sıkı bağlılığının altını çizdikten sonra tekrar günümüze dönelim…

****

AKP’de üst yönetim kadrosu hep bir ağızdan 12 Haziran’ın hemen ardından bir erken genel seçimin geleceğini mahalli seçimler ile milletvekili seçimlerinin birlikte yapılacağını söylüyorlar. Gerekçe olarak da Cumhurbaşkanlığı seçimi dahil üç seçimi peş peşe ülkenin kaldıramayacağını gösteriyorlar.

Haklılarda…

Onların bile bilmediği Tayyip Erdoğan da kendi planı için nasıl gizlice çalıştığı.

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi’nden büyük gürültü ile koptuktan sonra adeta geri vitesine taktı. Saadet Partisin başında iken bile kendi anketlerinde oy oranı yüzde 6.5’lere ulaşırken HAS partide beklenen aksine öyle iddiasız bir kadro kurdu ki yakın çevresi bile sükutu hayale uğradı.

Yakınları “Numan Kurtulmuş neden böyle yaptı?” diye hala kafa yorsunlar. Geçtiğimiz günlerde HAS parti liderine Tayyip Erdoğan’dan net bir mesaj geldi.

“Numan bey hazır olsun…”

Numan Kurtulmuş’a aktarılan mesajın önemli detayı:

“12 Haziran seçimlerinden sonra milletvekillerinin memnu haklarının kazandırılması için kanun değişikliği yapılacak ve 1 sene sonra erken genel seçim.”

Tayyip Erdoğan kendisinden sonra AKP’yi Numan Kurtulmuş’a teslim edip Çankaya Köşkü’ne çıkmak istiyor.

Abdullah Gül ise bir dönem daha Köşk’te oturup AKP’nin başına Ahmet Davutoğlu’nun gelmesini gönlünden geçiriyor.

****

Bir de MHP cephesi var. Biliyorsunuz kaset skandallarını ardından “yeni CHP” gibi “yeni MHP “ söylemi atıldı ortaya.

Seçim öncesi Devlet Bahçeli’ye rest çekip ayrılan Mansur Yavaş’ın kulağına güçlü yerlerden hazırlıklara nasıl başlayacağı yönünde sufleler yapılıyor.

Anlayacağınız 12 Haziran’da klasik bir seçim yarışı olmayacak. Oy pusuların üzerindeki parti amblemlerine ve isimlerine kanmayın.

Artık yaklaşık 10 yıldır tekrar tekrar seyretmeye doyamadığınız şu cambaza bak oyunundan gözlerinizi bir zahmet çeviriniz.

****

Siyasetin omurgası çöktü. Artık bu siyasi yapı Türkiye’yi taşımıyor.

Okyanusun ötesi - berisinin, Gül’ün, Erdoğan’ın, Baykal’ın, Kılıçdaroğlu’nun, Bahçeli’nin-Yavaş’ın, Numan Kurtulmuş’un herkesin bir hesabı var.

Ama tabii ki mutlak olan Yüce Yaradan’ın hiç şaşmayan hesabı.

Bakalım Mevlam ne eyler. Ne eylerse güzel eyler…..

Açık İstihbarat

Muhalif Sitelere Sanal Saldırı
Muhalif internet haber sitelerine yönelik saldırılar sistematik bir hal aldı.

17 Mays 2011
Anadolu Haber

Dünden beri BirGün, Bianet ve sendika.org kaynağı belirsiz sanal ataklara maruz kaldı.
Evrensel'in haberine göre dün en az 200 farklı IP üzerinden yürütülen ve ‘zombi atak’ adı verilen saldırılardan sonra neredeyse kullanılamaz hale gelen BirGün Gazetesi’nin internet portalı Birgun.net teknik servisin yoğun çabaları sonucunda yeniden kullanılabilir hale geldi.

Bugünse Bağımsız İletişim Ağı, Bianet.org’a saldırı düzenlendi. Saniyede 14 milyon veri paket gönderen DDoS(okuyucularının erişmesini imkansız hale getiren sahte bir yoğunluk yaratan saldırı) saldırısına maruz kalan Bianet.org’a halen erişilemiyor.

Akşam saatlerinde sendika.org’a da bir saldırı düzenlendi. Siteye girilemiyor.

cnn türk

Demirtaş: "Halkın öfkesi taşmıştır"
18 Mayıs 2011
12 PKK'lının öldürülmesinin ardından eski BDP lideri Selahattin Demirtaş, askeri operasyonları ve Başbakan Erdoğan'ı çok sert sözlerle eleştirdi.



"Biz aradan çıkarsak; Başbakan öfkeyle karşılaşır" diyen Demirtaş, "Bunlar, 'Ne kadar çok PKK'lı öldürürsem o kadar çok oy alırım' hesabı yapıyor. Kim ki kan üzerinden oy hesabı yapıyorsa Allah onun bin defa belasını versin" dedi.

Şırnak Uludere'de sınırı geçmek isterken öldürülen 12 PKK'lıdan biri olan Abdulkadir Ay'ın cenazesi, memleketi Bingöl'ün Karlıova ilçesine bağlı Yiğitler Köyü Çatak Mezrası'nda toprağa verildi.

Cenaze törenine Selahattin Demirtaş, Bingöl Bağımsız milletvekili adayı Dr. İdris Baluken, Karlıova Belediye Başkanı Ferit Çelik, BDP İl Başkanı ve parti yöneticileri katıldı.

Yaşanan olayları değerlendiren Demirtaş, hükümeti eleştirerek, askerlerin operasyonlarını sona ermesi çağrısında bulundu.

Askeri operasyonların hükümetten bağımsız ve Başbakan'ın bilgisi dışında olamayacağını belirten Demirtaş, "Ölümler hükümetten bağımsızdır veya Başbakan'ın bilgisi dışındadır diyemeyiz. Varsa böyle bir şey, Başbakan'ın çıkıp açıklaması lazım. 'Ben bu ülkede Başbakanım ama ordu benim talimatımı emrimi dinlemiyor' desin. Ama bunu yapmıyorsa da Milli Güvenlik Kurulu'nun son toplantısında ne plan, program yaptılar, bu operasyonları orda planladılar mı planlamadılar mı? onu açıklasınlar. Gençlerin kanını dökecek ve hemde meydanlarda çıkıp BDP'yi suçlayacak, 'bunlar kandan besleniyor' diyecek. Bu iki yüzlülüktür" dedi.

Halkın öfkesi taşmıştır

"Halkın öfkesininin artık kontrol edilemediğini ifade eden Demirtaş, Başbakan Erdoğan'a da artık kimsenin inanmadığını savundu.

AK Parti hükümetinin kendi cephesinde Kürt sorununu çözdüğünü ifade eden Demirtaş, "Halkın öfkesi taşmıştır. Kimse başbakanın tek bir sözüne inanmıyor. Başbakan, kendi cephesinden Kürt sorununu çözmüştür. Bu halkın AKP'ye de ihtiyacı yoktur. AKP'nin de herhalde bu halka ihtiyacı yoktur ki, halkı gözden çıkarmıştır. Halkın öfkesiyle kendisi arasında demokratik siyaset olarak biz duruyoruz. Bizi de aradan çıkarırsa, Başbakan halkın öfkesiyle karşı karşıya kalacak, bunu da bilmesinde fayda var. Dökülen kanlardan kim ki bir tek oy nasipleniyorsa, haram olsun diyorum. Elli bin defa burnundan gelsin, hangi partinin çıkarınaysa bu dökülen kanlar, o partiye haram olsun, parti yetkililerinin de burnundan gelsin. Başbakan da bunu anlıyordur. Bu Kürt gençlerinin kanını dökerek Türkler'in oyunu almayı hesaplıyorsa, başbakanın hesabı buysa bunun siyasi olarak altında kalacaktır" diye konuştu.

Acının Türkiye'nin acısı olduğunu, kimsenin terörist cenazesi veya taziyesi diyemeyeceğini kaydeden Demirtaş, cenazeye terörist demenin ne dinde, ne vicdanda ne de hukukta yeri olmadığını söyledi.

Demirtaş, "Dinimizde, cenaze cenazedir, bunu söyleyenler, İslam dininin kardeşi olamazlar. Böyle bir şey yoktur. Bu yüzden cenazelere karşı saygı bekliyoruz. Bu cenazelere karşı yapılan işkenceleri, cenazeleri ailelere vermemeyi, arazide bırakmayı, toplumun değerlerine, dinine, inancına, örfüne, adetine, hemde kanunlara açıkça aykırıdır" dedi.

"Orada çatışma falan olmadı"

Demirtaş, Şırnak'ın Uludere ilçesinde yaşananların çatışma sonucu olmadığını, doğrudan öldürmeye yönelik bir plan olduğunu öne sürdü.

Selahattin Demirtaş, "Ortada çatışma falan yok. Tunceli, Uludere ve Şırnak'ta yaşananlar, doğrudan nokta operasyonlarıdır. Yani öldürmeye dönük, imha etmeye dönük, nokta operasyonlarıdır. 40 günde 42 kişi yaşamını yitirdi. Ama başbakan sadece dikkat edin sadece kendi konvoyuna yönelik saldırıyla ilgili kıyameti koparıyor. Silopi'de de iki polis yaşamını yitirdi. Kıyameti koparıyorsan derdin cansa, canlara kıymet veriyorsan, Silopi'de yaşamını yitiren polisler can değil mi? Onlar için niye kıyameti koparmıyorsun?" diye konuştu.

Ölen 12 PKK'lının Kürt gençleri olduğunu, bunların da yüreklerde acı yarattığını dile getiren Demirtaş, "Bu 12 insan, Kürt gencidir. Bu yurttaşlar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı değil mi? Bunların acısı yok mu? Dağa çıktı diye ailesiyle bütün toplumu halkla birlikte cenazesine mi saldıracaksın, taziyesine mi saldıracaksın? Hakaret mi edeceksin acılarına, ondan sonra da, 'din kardeşiyiz' bilmem neyim diyeceksiniz. 'Ne kadar çok PKK'lı öldürürsem o kadar çok oy alırım' hesabı yapıyorlar. Ben böylesi bir siyaseti, açıkça ret ediyorum. Kim ki kan üzerinden oy hesabı yapıyorsa Allah onun bin defa belasını versin diyorum" dedi.

Hürriyet

Ekrem Eraslan
Sıkıcı bir seçim yazısı
18 Mayıs 2011

Yaklaşık iki aydan bu yana yazı yazmayı bir öteki güne erteliyorum. Hergün yeni bir gündem, yeni bir başlık dikkatimi çekerken ertesi gün bunun eskidiğini ve önemsizleştiğini görerek yeni bir günd
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş May 18, 2011 10:29 pm    Mesaj konusu: MHP'de 6 isme daha kaset tehdidi Alıntıyla Cevap Gönder

MHP` nin genel başkanı Oktay Vural olacak.
Talat Atilla
24-05-2011



FacebookTwitterDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooMHP`de bugün yaşanan depremi bir yıl önceden haber veren siyasetçi… Başbakan Erdoğan İhsan Arslan`ı neden sildi? Hürriyet`in devrik kaptanı Özkök Milliyet`e mi gidiyor?
Genel Başkan: Oktay Vural Lider Olacak!

MHP’ye yönelik kaset harekâtı bu seçimlerin en sürpriz gelişmesi oldu. MHP’ye kurulan tuzak, kasetlerin çok kötü olan içeriğini bile gölgede bıraktı. MHP, tuzağa düşürülen, siyaset sahnesinden indirilmek istenen parti konumuna getirilerek önemli ölçüde mağdur pozisyonuna itildi. Kasetlerle MHP duruşuna zarar vermek isteyen iradenin somut hedeflerinden birisinin Devlet Bahçeli olduğu anlaşılıyor.

Tam da bu nokta da tarihe not düşmek istediğim ilginç bir anım var…

Yaklaşık 10 ay önce bir partinin genel başkanı ziyaretime geldi. TV 8 Ankara Temsilcisi usta gazeteci Erkan Tan da tesadüfen aynı dakikalarda Turktime’daydı.

Genel başkan, ben ve Erkan Tan her telden sohbete başladık. Konu MHP’ye gelince, misafirim olan genel başkan, çok ilginç bir tahminde bulunarak, “Kısa bir süre sonra Oktay Vural MHP’ye genel başkan olacak!” dedi.

Erkan Tan’la birbirimize baktık. Şaşırmıştık… Çünkü bu sözlerin söylendiği zamanda ne Devlet Bahçeli’nin liderliği tartışılıyordu, ne de kasetlerle ilgili bir dedikodu vardı.

Dolayısıyla kasetle şantaj yapan grubun “Tüm yönetim istifa etsin, Genel Başkanlığa Oktay Vural geçsin” resti de o zaman söz konusu değildi.

Ben ve Erkan aynı görüşte olmadığımızı söyleyince, genel başkan sözünü bir adım ileriye taşıyarak, bana, “MHP yüzde 8’in üstünde oy alamayacak. Benimle iddiaya var mısınız Talat Bey?” deyince, “Evet, varım” yanıtını verdim.

Ve bugüne geldiğimizde en azından belli çevrelerde MHP ve Devlet Bahçeli’nin konumu tartışılıyor. Bana göre hala MHP’nin baraj sorunu yok ama o genel başkanın uzak görüşü (!) ilgimi çektiği için tarihe not düşmek istedim. Kendisinden izin almadığım için ismini yazmıyorum ama bu seçimlerin en çok para harcayan 5 liderinden birisi olduğunu söylemeliyim!

Akşener

Konu MHP’den açılmışken küçük bir not daha düşmek isterim. Bir süredir Devlet Bahçeli’nin yerine Meral Akşener’i MHP liderliğine taşımak isteyen diri bir grubun varlığın ile ilgili bilgiler geliyor. Bahçeli’nin geri çekilme durumu söz konusu olursa, Akşener ismini çok sık duyacağız!

Başbakan’ın İhsan Arslan’ı sildiği an!

Başbakan’ın en yakın çalışma arkadaşlarından Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın yeniden aday yapılmaması kulislerde büyük sürpriz olarak gösterilmişti. İhsan Arslan sıradan bir milletvekili değildi. Başbakan danışmanlığının yanında, AK Parti’nin güneydoğu politikalarına yön veren bir siyasetçiydi. Peki ne oldu da, Erdoğan en yakın çalışma arkadaşlarından İhsan Arslan’ı liste dışı bıraktı.

AKP’li bir yöneticinin bana aktardığı bilgiye göre süreç şöyle gelişti.

Yaklaşık 3 ay önce Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan Başbakan Erdoğan’ı genel merkezdeki makamında ziyarete gitti. Arslan, Başbakan’a Güneydoğu’yla ilgili teşkilat

bilgilerini sunduktan sonra, “Sayın Başbakanım, Diyarbakır’da bazı isimlerin aday olmasına sıcak bakılmıyor!” dedi.

Gözlerini İhsan Arslan’ın üzerine diken Erdoğan, “Mesela kime?” deyince, Arslan, “Galip Ensarioğlu’na… Efendim ben Galip Ensarioğlu’nun adaylığı ihtimalinden ciddi anlamda rahatsızım. Benim gibi düşünen başka arkadaşlarımız da var. ”

Bu sözler üzerine birkaç saniye Arslan’ın gözlerine bakan Başbakan, özel kalem müdürüne, “Bana Galip Ensarioğlu’nu bağlayın” talimatı verdi.

Başbakan sakin, Arslan endişeliydi.

Az sonra bağlanan telefonun diğer ucunda Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu vardı. Erdoğan, “Galip bey adayımız olur musunuz?” sözüyle başlayan kısa bir konuşma yaptıktan sonra telefonu kapattı.

Arslan’ın sözlerini tehditkâr bulan Başbakan, İhsan Arslan’ın talebini yerine getirmediği gibi kendisini de listeye almadı.

Dip not; İhsan Arslan’ı listeye almayan Başbakan Erdoğan, İhsan Arslan’ın oğlu Mücahid Arslan’ı Bakanlar üstü danışman konumunda muhafaza ediyor.

Özkök’e Milliyet’i önerdi!

Vatan ve Milliyet’ten 60 gazetecinin çıkarılmasını isteyen Erdoğan Demirören, diğer yandan genel yayın yönetmeni arayışına girdi. Yaklaşık 10 gün önce Ertuğrul Özkök’le yemekte bir araya gelen Demirören, Özkök’e, “Milliyet’in başına geç” teklifinde bulundu. Özkök’ün net bir cevap vermediği görüşmeyi öğrenen Aydın Doğan, Özkök’ü arayarak, “Hayırdır, Milliyet’e mi gidiyorsun?” dedi.

Özkök, “Yemek yedik. Erdoğan Bey bir teklifte bulundu ama olgunlaşmadı” şeklinde biraz da ucu açık bir mesaj verdi.

Aydın Doğan’ın yanıtı ilginçti;

“Hayırlısı olsun!”

GÜNEŞ











MHP'de 6 isme daha kaset tehdidi
Bahçeli'ye "18 Mayıs saat 10.00'a kadar istifa etmezsen elimizdeki kasetleri açıklayacağız" diye tehdit eden grup, o saati beklemedi ve bazı isimlerle ilgili iddialarda bulundu

18 Mays 2011
Anadolu Haber

Bu grup tarafından mektup şeklinde kaleme alınarak, internette yayına konulan yazıda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yakın 6 isimle ilgili bazı iddialarda bulunuluyor.

Bu iddialara göre, örneğin, ellerinde Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ekici'nin de kaseti var.

Aynı şekilde, Osman Çakır, Cihan Paçacı, Ümit Şafak, Mehmet Taytak gibi isimlerle ilgili de ellerinde kasetler olduğunu ileri süren grup, bu isimleri ve Bahçeli'yi istifaya çağırıyor.

Aksi halde bu kasetleri yayınlayacaklarını söylüyor.

Yapılan açıklamada ayrıca, Deniz Bölükbaşı ile ilgili de ellerinde bir kaset olduğu ileri sürülüyor.

İŞTE O YAZI

"Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur."
BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ

TÜRK MİLLETİNİN GELECEĞİNİN TEMİNATI OLAN PARTİMİZ, YÖNETİMİNE ÇÖREKLENMİŞ MANEVİYATSIZ VE LİYAKATSIZ İHANET ŞEBEKESİNDEN DOLAYI MAALESEF CAN ÇEKİŞMEKTEDİR. HERKES BİLİR Kİ, RUH KOPUP AYRILDIKTAN SONRA CESEDİN TEKRAR DİRİLMESİ İMKÂNSIZDIR!

PARTİMİZİN ÜST YÖNETİMİ; KİMİ DEVŞİRMELER, ULUSALCILAR, AYYAŞLAR VE AHLAKSIZLARDAN OLUŞAN BİR EKİP TARAFINDAN ELE GEÇİRİLMİŞTİR. HAREKETİN VE PARTİNİN SAHİBİ ÇİLEKEŞ ÜLKÜCÜLER TASFİYE EDİLMİŞ; ÜLKÜSÜZ VE ÜLKÜCÜSÜZ SAHTE BİR MİLLİYETÇİLİK MİLLETİMİZE DAYATILMIŞTIR.

BAHÇELİ ÇEVRESİNİ SARAN BU LİYAKATSIZ PİSLİKLERİ YILLARDIR EL ÜSTÜNDE TUTMUŞTUR. BU PİSLİKLER VE YEDİKLERİ HALTLAR DEFALARCA KENDİSİNE İLETİLDİĞİ HALDE, BİLEREK VE İSTEYEREK BUNLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞINDA TUTMUŞTUR. 15 GENEL BAŞKAN YARDIMCISINDAN OLUŞAN BAŞKANLIK DİVANININ 10'UNUN AHLAKSIZ – AYYAŞ KİŞİLERDEN OLUŞMASI VE BUNLARIN HER DÖNEM BAHÇELİ'NİN A TAKIMINDA OLMASI TESADÜF MÜDÜR? KESİNLİKLE BU BAHÇELİ'NİN PARTİMİZİ VE DAVAMIZI BİTİRMEK ADINA ORTAYA KOYDUĞU PROJENİN TEZAHÜRÜDÜR. BİR DE SANKİ YILLARDIR BU PİSLİKLERİ KENDİSİ TANIMIYORMUŞ GİBİ, ŞİMDİ DE UTANMADAN "BUNLAR GİDERSE ARINIRIZ" DİYEREK, KENDİSİNİ AKLAMAYA ÇALIŞMAKTADIR. BUNUN SİYASİ BİR VEBALİ VARDIR VE BU VEBALDE BAHÇELİ BAŞROLDEDİR.

BAHÇELİ VE A TAKIMININ MASKELERİ DÜŞTÜĞÜ HALDE, YÜZLERİ HİÇ KIZARMAMIŞ VE YÜZSÜZCE MAĞDUR ROLÜ OYNAMAYA BAŞLAMIŞLARDIR. KİRLİ EMELLERİNE VE ŞAHSİ İHTİRASLARINA TERTEMİZ ÜLKÜDAŞLARIMIZI ALET ETME VE KOLTUKLARINI KORUMA DERDİNDEDİRLER. BÜTÜN TEŞKİLAT BİLİYOR Kİ, BU TAKIMIN GERÇEK FİKRİYATI, RECAİ YILDIRIM'IN BASINA YANSIYAN SÖZLERİNİ MUMLA ARATACAK KADAR KİRLİDİR; FAZLASI VARDIR, EKSİĞİ YOKTUR. BAHÇELİ VE EKİBİ YÖNETİMİ İŞGAL ETTİKÇE, PİSLİĞİN BİRİ GİDER, DİĞERİ GELİR.

MAALESEF HIRSLARI GÖZLERİNİ KÖR ETMİŞTİR. İYİ NİYETLİ ÇAĞRIMIZI ANLAMAMIŞLAR VE BİZİ BU GÖRÜNTÜ VE TOPLANTILARI YAYINLARAK –HAREKETİMİZ VE PARTİMİZ ADINA- RİSKE GİRMEYE MECBUR BIRAKMIŞLARDIR. ŞAHSİ EMELLERİ İÇİN PARTİMİZİ UÇURUMA SÜRÜKLEMEKTEN HİÇ ÇEKİNMEMİŞLERDİR. AMA UNUTMASINLAR! AHLAK VE VİCDAN SAHİBİ ÜLKÜCÜLER KENDİLERİNİN KOLTUK SEVDASINA ALET OLMAYACAKLAR, TAM TERSİNE O KOLTUĞU BAŞLARINA YIKACAKLARDIR.

"TEMİZ TOPLUM" VE "TEMİZ SİYASET" İÇİN "TEMİZ BİR YÖNETİM"E İHTİYAÇ VARDIR. "TEMİZ BİR YÖNETİM" İÇİN İSE, EN BAŞTA PARTİMİZİN ÜST YÖNETİMİNDEKİ TÜM PİSLİKLERDEN TEMİZLENMESİ GEREKİR. İÇERDEKİ HAİNLER VE PİSLİKLER TEMİZLENMEDİKÇE, DIŞARDAKİ HAİNLER VE PİSLİKLER TEMİZLENEMEZ.

BURADA İSMİ GEÇEN DİVAN ÜYELERİNE SESLENİYORUZ. BU ASLA BİR TEHDİT VE ŞANTAJ DEĞİLDİR; TEHDİT VE ŞANTAJ BİR MENFAAT KARŞILIĞI OLUR. BİZİM TEK AMACIMIZ HAREKET VE TEŞKİLATIMIZI PİSLİKLERDEN VE LİYAKATSIZLARDAN TEMİZLEMEKTİR. ARTIK GÖRÜNTÜ YAYINLAMAK İSTEMİYORUZ. BU İSMİ GEÇENLER, EĞER KENDİ İRADELERİ İLE HEM PARTİMİZDEN, HEM MİLLETVEKİLLİĞİ ADAYLIĞINDAN İSTİFA EDERLERSE ONLARLA İLGİLİ GÖRÜNTÜLERİ YAYINLAMAMAYA SÖZ VERİYORUZ. AMA İSTİFA ETMEMELERİ DURUMUNDA, HERBİRİ İLE İLGİLİ GÖRÜNTÜLERİ, SIRASIYLA YAYINLAYACAĞIMIZI KENDİLERİNE VE KAMUOYUNA DUYURURUZ.

"BAŞBUĞ ÜLKÜCÜLERİ"

MHP'de Peş Peşe "Kaset" İstifaları
21.05.2011
Osman Çakır, Mehmet Ekici, Ümit Şafak, Cihan Paçacı, Mehmet Taytak ve Deniz Bölükbaşı görevlerinden istifa etti. 6 İsim vekil adaylığından da çekildi.



MHP’deki kaset iddiaları 6 istifa daha getirdi. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcıları Osman Çakır, Mehmet Ekici, Ümit Şafak, Deniz Bölükbaşı ve Başkanlık divanı üyesi Mehmet Taytak ile Genel Sekreter Cihan Paçacı, partideki görevlerinden ve parti üyeliğinden istifa etti. 6 isim milletvekilliği adaylıklarından da çekildi.
Günün ilk istifası Genel Başkan Yardımcısı Osman Çakır’dan geldi. Çakır, yaptığı yazılı açıklamada, ’’Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcılığı, Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinden, Parti üyeliğinden ve Samsun Milletvekili Adaylığından istifa ettim’’ ifadesini kullandı.

Bu açıklamanın ardından Genel Başkanı Yardımcısı Mehmet Ekici de istifasını açıkladı, adaylıktan çekildiğini duyurdu.

Daha sonra Genel Sekreter Cihan Paçacı, Genel Başkan Yardımcıları Deniz Bölükbaşı ve Ümit Şafak ile Başkanlık Divanı Üyesi Mehmet Taytak da istifa ettiklerini ve milletvekilliği adaylığından da çekildiklerini açıkladılar.

MHP’deki kaset iddiaları ile ilgili olarak daha önce partinin 4 yöneticisi de görevlerinden istifa etmiş ve milletvekili adaylıklarından çekilmişlerdi.
TRT

MHP'nin İstifa Eden Adayları Listede
18 Mayıs 2011
Kaset skandalı nedeniyle MHP’den ve milletvekilliği adaylıklarından istifa eden 4 kişinin, YSK’nın kesin listesindeki isimleri hala duruyor.
MHP’deki kaset skandalları, 4 milletvekili adayının istifasına neden olmuş, kasedi olduğu iddia edilen 6 kurmaya ise Devlet Bahçeli sahip çıkmıştı.

Bahçeli ‘bu isimler istifa etse dahi kabul etmeyeceğim” derken, partiden ve milletvekilliği adaylıklarından istifa eden 4 kişinin YSK’nın kesin listesindeki isimlerinin durduğu görüldü.

MHP, adaylıktan çekilen isimlerin yerine yeni aday bildirilmemiş, alt sıralardaki isimlerin öne kaydırılacağı açıklanmıştı.

Yüksek Seçim Kurulu'nun internet sitesinde yayınlanan kesinleşmiş aday listelerinde, adaylıktan çekildiği söylenen isimlerin halen silinmeden durduğu görülüyor.

Akıllara da, Yüksek Seçim Kurulu istifalardan sonra listeyi güncellemeyi ihmal mi etti, 4 MHP'linin ‘adaylıktan çekildik’ dilekçesi sadece kamuoyuna dönük bir mesaj mıydı ya da istifalar YSK'ya ulaşmadı mı? soruları geliyor.

İSİMLERİ LİSTEDE DURAN ADAYLAR:
Adana 1. sıra Milletvekili adayı Recai Yıldırım
Kırşehir 1. sıra milletvekili adayı Metin Çobanoğlu
İstanbul 1. Bölge ikinci sıradan Bülent Didinmez
İstanbul 3. Bölge dördüncü sıradan İhsan Barutçu

Ntvmsnbc

Bakana yumruklu saldırı girişimi
18 Mayıs 2011
Türkiye, bugün yine bir bakana yumruklu saldırı haberi ile sarsıldı...

Bakan Çağlayan, partisinin Erdemli ilçe teşkilatına gelişi sırasında kalabalık partili grup tarafından karşılandı. Bu sırada kalabalık arasında yer alan Şuayip Gündüz (45), Çağlayan'a saldırı girişiminde bulundu.

Bakana yumruk atmak isteyen Gündüz, korumaların müdahalesi ile etkisiz hale getirildi. Daha sonra polis ekiplerine teslim edilen Gündüz, ifadesi alınmak üzere İlçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.
Bugün


Kılıçdaroğlu'na yumurta atıldı
19 Mayıs 2011

Kılıçdaroğlu, Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde parti otobüsünün üzerinden vatandaşlara hitap etti. Kılıçdaroğlu'nun konuşması sırasında, kalabalığın arasında bulunan bir kişi, parti otobüsüne doğru yumurta fırlattı. haber10

Tunceli'de CHP'ye Zazaca tepkisi
19 Mayıs 2011
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Tunceli'deki mitingi öncesinde bilboardlara asılan Zazaca afişlerin genel merkezin isteği üzerine kaldırılmasına Tunceliler pankart ile tepki gösterdi.

Bugün saat 14.00'da memleketi Tunceli'de miting düzenleyecek olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun gelişi nedeniyle CHP İl Örgütü tarafından bilboardlara Zazaca olarak "Kırmanc, Zaza, Türk, Kürt, Alevi, Sünni'yi kendine kardeş biliyorsun seni bu yüzden seviyoruz, Peygamber evladı kutsal topraklara hoş geldin, Genel Başkanımız hoş geldin Mameki'yeye, Genel Başkanımız çocuklarımızın günahı senin boynuna" yazan afişler asıldı.

Genel merkezden gelen tepkiler üzerine İl Teşkilatı, kendileri tarafından asılmadığını gerekçe göstererek afişleri kaldırdı. Kırmanc ve Zazaca afişlerin kaldırılmasına tepki gösteren bir grup Tuncelili, "Dilimize 12 saat dahi tahammüll edemediler" yazılı pankartı, CHP'nin miting yapacağı alanın hemen yanında bulunan binaya astılar. haber10


MHP'DE TOPLU İSTİFA
20 Mayıs 2011 Cuma, 10:36
MHP teşkilatı toplu olarak partisinden istifa etti...

Çorum'un merkeze bağlı Büyük Düvenci Beldesi MHP teşkilatı toplu olarak partisinden istifa etti.

Seçim çalışmaları kapsamında Çorum'a gelen Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu'nun programına katılan Büyük Düvenci Beldesi teşkilatı başkanlığından 15 kişi MHP'den istifa ederek BBP'ne geçtiklerini açıkladı.
Bugün

AKP'NIN BITIŞI, MHP VE KIRLI "KASET" SAVAŞI
SALIH SELÇUK
22 MAYIS 2011

Türkiye'de Tayyip Erdpğan ve Bülent Arınç'ta ifadesini bulan, "Erbakan'ın pis versiyonu" diye özetlenebilecek politika yapma tarzı, AKP'nin ve onun yalaka basınının altını fena halde oyuyor....

Ortada ne döndüğünü henüz tam anlayamadıkları için, "ne pahasına olursa olsun iktidar" anlayışıyla, Türkiye tarihinde "eşisiz" bir seçim kampanyası yürütüyorlar...

İnsanların Ermeni kökenliliğini, Aleviliğini, yatak odasını falan gündeme getirerek, "İmam Hatip" seviyesinde farzettikleri "Milletim" denen şeyin, yani onlara oy atanlardan ibaret saydıkları "Milletin iradesi"nin -bu yolla- arkalarında olacağını varsaymaktadırlar...

Bu varsayımlar hızla değişiyor...

Devran çoğunluğa falan bakmaz...
(Türkiye Cumhuriyeti de çoğunluğun oylarıyla kurulmamıştı yanılmıyorsam!..)

Şimdi dünya, AKP'nin aleyhine işliyor

MHP'lilere yapılan, tarihe geçen bir olaydır ve ileride AKP, Erdoğan, Arınç gibi şeylerin birdaha bu dünyada varolmaması için herkese öğretilecek ibretlik olaylardandır...

İnsanların doğrudan yatak odalarına kamera yerleştirilmesi ve hükümetin bunu yapanları derhal bulup içeri tıkmak yerine, kriminal malzemeyi seçim malzemesi yapması... İşte bu, AKP'nin 2011 başından itibaren girdiği hızlı çözülme ve bitiş trendinin bir parçasıdır...

AKP'nin bitiş dinamiği, değiştirmesi mümkün olmayan, -dönüşümün istikametine ters- kendi dinamiklerinde yatmaktadır...
(Bu konuda burada yeni bir yazı çıkabilir -hazırlık aşamasında)

MHP, ilginç bir değişim geçiriyor...

Bu değişim, bazılarının sandığı gibi MHP'nin yokoluşu değil, değişerek ve kendine yeni anlamlar belirleyerek varolmaya devam edeceğini gösteriyor...

Bu anlam, gelecekte dünyada merkezi önem arzedecek olan Anadolu/İstanbul merkezinin Türk bileşenini temsil etmek olabilir...
(Ama oraya daha çok mesafe var elbette...)

MHP'nin gelecekte de var olacak olmasının garantisi, tüm yıpratma çabalarına rağmen yüksek değerlere sadık kalmasıdır...
Ve bunun mutlaka olumlu bir karşılığı olacaktır...

AKP'nin, Erdoğan ve Arınç'ın düşüşü de, yüksek değerlere ihanet etmeleri ve onları kullanmaya kalkmaları nedeniyle olacaktır...

AKP'nin yaptığı herşey, artık AKP'nin aleyhine işlemektedir ve işleyecektir.

"Ballı" diye şişirilen Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği metal yorgunluğu ve bitiş trendi, ortamın gidişatıyla birleştirildiğinde şu sonuç çıkar:

AKP, ANAP'ın kaderini paylaşabilir. Hem de şaşırtıcı bir hızla...

http://konstantiniye.blogspot.com/

Kamalak, Erdoğan'ı Erbakan'la vurdu
22 Mayıs 2011
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, "AK Parti iktidarı ile kısa süren rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan dönemini kıyaslayın, kimin usta kimin çırak olduğunu görürsünüz" dedi.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, seçim mitingleri kapsamında Antalya'da partililerine seslendi. Eski Lunapark alanında konuşan Kamalak, AK Parti hükümetini eleştirdi.

Saadet Partisi'nin iktidara gelmesiyle işçiye, memura ve emekliye yüzde 50 zam geleceğini belirten genel başkan Kamalak, "Bakın bunlar iktidara gelirken ne dediler? Başörtüsü namusumuzdur dediler. Yasak kalktı mı, kalkmadı. Bunlar namuslarına böyle mi sahip çıkıyorlar? Diyorlar ya ustalık dönemindeyiz diye. Bunlar ustalık dönemlerinde bile sorunları çözemediler. 8,5 Yıllık AK Parti iktidarı ile kısa süren rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan dönemini kıyaslayın, kimin usta kimin çırak olduğunu görürsünüz. Daha önce hangi partiye oy vermiş olursan ol, İster MHP, ister CHP, ister AK Partili ol, biz bir şey demedik ama bizden ayrılan HAS Partili oldu. Bu sefer Saadet diyelim. Yasakların kalması için Saadet diyelim, Saadet olsun. Ne kadar namaz kıldığımız imam hatibimiz varsa, vaazını dinlediğimiz vaizimiz varsa ne kadarmüftülerimiz varsa o görevlerini merhum hocamıza, Erbakan hocamıza borçludurlar. Türkiye duysun, bu milletin inancı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız. Hanım kardeşlerimize taahhüdümüz, kamusal alanda da başörtüsü serbest kalacaktır. Bu milletin önünde hiçbir güç durmaz geliyoruz" dedi.

Şu anki iktidar döneminde sorunların çözülmediğini, zaman geçtikçe de arttığını söyleyen Kamalak, "Terör durumuna bakalım. 10 yıl önce mi daha şiddetliydi şimdi mi? Terör gelip Başbakana kadar dayanmıştır. Hem de hiç beklenmedik bir yerde. Soruyorum ülkenin hangi problemlerini çözdünüz. Sanki bu ülkenin işsizlik problemi çözülmüş, gelir dağılımı çözülmüş mü? Bu millete verecek mesajları da yok. Daha sonra çılgın projelerden bahsediyorlar.

Bu ülkenin çılgın projelere değil aklı başında, makul projelere ihtiyacı var. Bu ülkenin işsizliğini, terörü çözecek aklı başında projelere ihtiyacı vardır. Bundan 10 yıl önce Türkiye'de işsizlik oranı yüzde 6'ydı. Şimdi yüzde 12 olmuş. Yeni anayasa insan merkezli olacaktır" diye konuştu.
haber10

"MHP'de 3 Kaset Daha Var"

Bir internet sitesinde yayınlanan görüntülerle zor günler yaşayan MHP ile ilgili üç yeni kasetin daha bulunduğunu iddia edildi. Üstelik bu kasetlerden Bahçeli haberdar...
Eski DYP Milletvekili Tevfik Diker, zor günler yaşayan MHP ile ilgili iddialarda bulundu.

Eski DYP Milletvekili Tevfik Diker, bir internet sitesinde yayınlanan görüntülerle zor günler yaşayan MHP ile ilgili üç yeni kasetin daha bulunduğunu iddia etti.

Diker, MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin partide kimlerin kasetinin bulunduğunu bildiğini öne sürdü. Diker, yaptığı yazılı açıklamada, MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ekici'nin bir kadınla uygunsuz görüntülerinin partide adeta bir bomba etkisi yaptığını belirterek, "İlk kasetin yayınlandığı 27 Nisan'dan itibaren katıldığım her TV programında ve yazdığım her yazıda 'yeni kasetler varmış ve 8'i sırasıyla yayınlanacak' demiştim. Dediklerim bir bir çıktı. Keşke çıkmasaydı. Son yayınlanan kasetlerden sonra 'elde 3 kaset daha hazır bekliyor' demek için 8'den 5'i çıkarmak yeterlidir." dedi.
aktifhaber

Cihaner'e Tepki Olarak CHP’den İstifa Etti
22 Mayıs 2011
Denizli Belediye Meclisi'nin CHP'li üyesi Kemal Dağ, eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Egenekon sanığı Denizli'den CHP 2. sıra kontenjan adayı İlhan...
Denizli Belediye Meclisi'nin CHP'li üyesi Kemal Dağ, eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Egenekon sanığı Denizli'den CHP 2. sıra kontenjan adayı İlhan Cihaner'in milletvekili adaylığına tepki olarak partisinden istifa etti. aktifhaber

Arınç: Benim kasetlere çok sevinmişlerdi
24 Mayıs 2011
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçmişte kendisiyle ilgili çıkan kasetler için medyanın nerede ise bayram yaptığını söylerken yeni kasetlerle o kasetlerin farkını anlattı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Yayınlanan her kaset, dünyayı seksten ibaret gören, gayri ahlaki ilişkilere giren, kendi eşini aldatırken herkesi aldatabileceğini herkese ilan eden, kötü görüntülerdir'' dedi.

Arınç, Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma ve Tedavi Merkezi'nin (AMATEM) açılışında yaptığı konuşmada, kendisinin ''Her şey alkolden ibaret değildir'' derken yanına bir başka şeyi daha ilave ettiğini hatırlattı.

''Her şey seksten de ibaret değildir'' dediğini anımsatan Arınç, bu sözlerine karşılık da garip eleştiriler olduğunu dile getirerek şöyle konuştu:

''Televizyonlarda zaman zaman talk showlara çıkan birisi 'Ben mitoz bölünmeyle dünyaya geldim' dedi. Yani bana bir mesaj gönderdi. Şimdi o değerli talk showcuya veya şovmene son kaset olaylarını hatırlatmak istiyorum. Bunların üzerinde konuşacak değiliz. Ama yayınlanan her kaset, dünyayı seksten ibaret gören, gayri ahlaki ilişkilere giren, kendi eşini aldatırken herkesi aldatabileceğini herkese ilan eden kötü görüntülerdir. Evet aile hayatı, birlik, bütünlük, yeni nesillerin meydana gelmesi, sağlıklı bir şekilde, ahlaki bir şekilde olmalıdır.

Yayınlanan her kaset, bir konuşma kaseti değil, bir şiir kaseti değil son zamanlarda. Ben eski bir siyasetçiyim. Medya benim eski kasetlerimi bulduğu zaman çok sevinirdi ama o kasetlerin hepsi benim konferanslarımdı.'' haber10

CHP otobüsüne yumurtalı saldırı
25 Mayıs 2011
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun otobüsüne Rize mitingi sonrası yumurta atıldı...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da içinde bulunduğu seçim otobüsüne, Rize mitinginin ardından Çayeli ilçesine doğru giderken bir grup tarafından yumurta atıldı. haber10

Türk Siyasetinde Bir İlk Yaşandı

24-05-2011 Dün Türkiye siyaset tarihinde bir ilk yaşandı. Van`ın Başkale ilçesindeki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ilçe teşkilatı, toplu halde istifa ederek Barış ve Demokrasi Partisi`ne (BDP) katıldı.

Van Başkale’de MHP İlçe Başkanı Ömer Bozkurt ve 30 kişilik ilçe yönetimi, istifa ederek BDP saflarına katıldı. Bölgenin en etkili korucu aşiretlerinden Ertuşi aşiretine mensup olan ve Başkale’nin bir önceki AKP’li belediye başkanı Ejder Yağızer’in de yeğeni olan Bozkurt, BDP’ye geçiş kararı almalarında son operasyonların ve MHP’deki kaset skandallarının etkisi olduğunu söyledi.

Tüm yönetim BDP’ye geçti

MHP Başkale İlçe Başkanı Ömer Bozkurt, ilçe yönetimindeki 30 kişi ile birlikte dün İlçe Seçim Kurulu’na giderek istifa dilekçelerini sundu. Bozkurt, daha sonra BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekili adayı Kemal Aktaş için açılan seçim bürosuna giderek BDP’ye katıldıklarını açıkladı. Başkale BDP İlçe Başkanı Derviş Polat, MHP’den istifa edip partilerine geçen Ömer Bozkurt’a rozet taktı. Bozkurt, rozeti takıldıktan sonra seçim bürosunda partililerle tokalaştı.

Eski MHP’li yeni BDP’li Bozkurt, Radikal’e yaptığı açıklamada, 5 yıldır Başkale’de MHP İlçe Başkanı olarak görev yaptığını belirterek, “Uludere ve Şırnak’ta yapılan operasyonlar ve halkımızın ölülerini almak için sınırı geçmesi bizi vicdanen çok etkiledi. Bugüne kadar zaten Başkale gibi bir yerde MHP’li olmanın bütün zorluklarını yaşadım. Bundan sonra halkımın yanında olmak istiyorum” diye konuştu.

‘Sokağa çıkamaz haldeydik’
Bugüne kadar MHP yönetiminin kendilerine hiçbir konuda destek olmadığını savunan Bozkurt MHP yönetiminde patlak veren kaset skandallarının da bölgedeki operasyonlar nedeniyle oluşan gerilimli ortamın üstüne tuz biber ektiğini dile getirdi. Bozkurt, şunları söyledi: “MHP’deki kaset skandalını kınıyoruz. Bizde büyük hayal kırıklığı yarattı. Kaset meselesi olmasa belki bir süre daha MHP’de kalırdık. Ama ortaya çıkan şeylerden sonra eşimizin, çocuğumuzun yüzüne bakamaz, sokağa çıkamaz hale geldik. Artık kendimizden utanıyoruz.”
gazeteboyut

AK Parti İl Başkanlığına Bombalı Saldırı
25 Mayıs 2011
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Diyarbakır İl Başkanlığına bombalı saldırı yapıldı.
El yapımı ses bombası atıldığı öğrenilen saldırıda ölen ya da yaralanan olmazken, partinin camları kırıldı. aktifhaber

Emine Erdoğan Şarkı Söyledi

25 Mayıs 2011
Emine Erdoğan, Muazzez Ersoy'un söylediği 'Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda' şarkısına eşlik etti.. aktifhaber

İstanbul'da Akmerkez önünde patlama: 8 yaralı

26 MAYIS 2011
İstanbul Etiler'deki Akmerkez Alışveriş Merkezi önünde bu sabah meydana gelen patlama sonucu biri polis sekiz kişi yaralandı.

İstanbul'daki saldırıyı şu ana kadar üstlenen olmadı
Yaralılardan iki kişinin durumları ağır, bu kişilerden birinin ise patlamanın ardından bacağı koptu.

Bombanın, Etiler Polis Meslek Yüksekokulu yakınlarındaki Koç Köprüsü'nün altında bir bisiklet üzerinde patlatıldığı tespit edildi.
TSİ 08.58'de meydana gelen patlama sonucu bir İETT otobüsü de dahil beş araç hasar gördü.
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, patlamanın mahiyetine ilişkin olarak güvenlik birimlerinin çalışmalarını sürdüğünü bildirdi.
BBC

Bir Grup MHP'li Star Gazetesi'ni Bastı

Star Gazetesi'nde çıkan bir yazıya tepki gösteren bir grup MHP'li bu gazeteye baskın yaptı.

26.05.2011

Köşe yazarı Ergün Babahan’ın MHP’deki kaset iddialarıyla ilgili yazısına tepki gösteren bir grup, gazete binasına zarar verdi.
Olayda 7 kişi göz altına alındı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Medya Derneği’de bir açıklama yaparak saldırıyı kınadı.

Kaset İddialarıyla İlgili Tartışmalar Sürüyor
Milliyetçi Hareket Partisi’nde yaşanan kaset iddialarıyla ilgili tartışmalar sürüyor.

Star Gazetesi yazarı Ergün Babahan’ın konuyla ilgisi yazısına tepki gösteren bir grup MHP’li, İkitelli’deki bina önünde toplandı.

Parti minibüsleriyle gazete binasına gelen grup eylem yaptı.

İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Gökmen Kantarcı’nın aralarında bulunduğu topluluk, protestoya başladı.

MHP ve Ülkü Ocağı bayrağı taşıyan grup, daha sonra binaya yumurta attı. Ardından bina önüne siyah çelenk bırakıldı.

Bu sırada toplanan gruptan bazıları gazete binasına saldırdı. Camları kıran ve eşyalara zarar veren grupla, güvenlik görevlileri arasında arbede yaşandı.

Çevik kuvvet ekibi olaya müdahale etti. Grubu binadan uzaklaştıran polis, direnen 7 kişiyi gözaltına aldı.
TRT

Askeri Lojmana Ses Bombası
27.05.2011
Diyarbakır'da ses bombası patladı, patlamada 2 kişi yaralandı.
TRT

15 HAZİRAN'IN KODLARI
SERDAR AKİNAN
25 Mayıs 2011



Kandil'den geldikten sonra farklı kesimlerden temas ettiğim hemen herkesin bana sorduğu birkaç temel soru var:

'15 Haziran'dan sonra ne olacak?'', 'Tam olarak ne istiyorlar?'', 'Kandil'in içinde bir derin PKK var mı?''

Bu sorulara gözlemlerimden yola çıkarak yanıt vermeye çalıştığımda aldığım tepkiler gerçekten çok düşündürücü.

Öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki Türkiye'nin doğusu ve batısı arasında muazzam bir iletişim sorunu var. Buradaki 'doğu' ve 'batı'yı salt coğrafi bir terim olarak da almayın. Siyasetin temel aktörleri ve medya iki ayrı dil bulutu oluşturmuş. Gelinen noktada Kürtler adına siyaset yapanlar hedeflerini çok açık ve net ortaya koymuş vaziyetteler. 2011'i, her ne pahasına olursa olsun, çözüm yılı olarak görüyorlar.

Çözüme ortak olan yönetime de ortak olacağından orta ve uzun vadede kendisine 'tekçi' bir yönetim tablosu çizen AKP, bu müstakbel ortağı kabul etmiyor.

AKP'nin bu süreçte mahcup bir edayla örtmeye çabaladığı muhatabı sadece İmralı değil. Kandil burada çok güçlü bir aktör. KCK yapılanmasının tepesindeki isim Karayılan, saatler süren söyleşimizde bu tabloyu çok net izah etti; 'İmralı, devlet adına bir heyetle AKP'nin bilgisi dahilinde bir pazarlık yürütüyor ve bunu stratejik olarak çok önemsiyoruz. Çözüme hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Ancak, tüm bu görüşmeler olurken Erdoğan anlaşılamaz ve kabul edilemez bir şekilde polisi demokratik tepkisini gösteren sivillerin üzerine yönlendiriyor. Operasyonlar durmuyor. 40'tan fazla kaybımız var. Yüzlerce gözaltı var. Ağır tahrik var. Kandil, HPG'ye hakimdir. Ancak üzerine ateş açılan insana da kendini savunma diyemeyiz. Misilleme hakkımızı hak ettiği gibi de kullanmıyoruz.'' Ve kimsenin görmediği şu: 15 Haziran tarihinden sonra tahmin dahi edilemeyecek şiddette bir saldırı başlatmanın hazırlığındalar. Kandil, 'Bugüne kadar alışıldık yönetmelerin dışında bir saldırı olacak' diyor. Bundan ne anlarsınız?

Şimdilik özenle kısık sesle söylemeye çalıştıkları bu vurgu beni gerçekten endişelendiriyor. Başbakan'ın 12 Haziran gecesi 2. Balkon konuşmasına umut bağlayanların umudunu yürekten paylaşanlardanım. Fakat gerçeklik inanın bu değil.

'Kandil içinde derin bir PKK var ve bunlar Ergenekon'la temas halinde...' iddiasını tedavüle sokanlara ne söylenebilir bilemiyorum.

PKK'nın sicili ortada... Bu çapta bir örgütün böylesi bir ittifaka muhtaç olduğunu düşünmek sadece gündem kaynatmaya yarar diye düşünüyorum.

Kürt siyasal hareketi çözüme inanmış vaziyette. Öylesine inanmış ve adanmış ki ya bunu anayasa tartışmaları içinde aktif olarak yer alarak ve o metni ısrarcı oldukları çerçevede değiştirerek yapacaklar. Ya da yapacaklar.
''Peki ne?'' sorusunun yanıtı ise aslında çok kısa.

1921 Anayasası. Sahi o neydi?

http://www.mizikacilar.com/Makale.aspx?ID=204

Başörtülü aday notere gitti ve bakın ne yaptı!

Ankara'dan Bağımsız Milletvekili Adayı olan Aynur Bayram, seçimlemi durumunda milletvekilliği maaşından feratgat ettiğini açıkladı. Bayram, ayrıca adaylık ücretinin yükseltilmesi ile ilgil olarak da ŞOK bir iddiada bulundu.

Başörtülü adaydan çarpıcı iddia
27 Mayıs 2011

Bayram, adaylık ücretinin başörtülü kadınların milletvekili seçilmelerinin engellenmesi amacıyla yükseltildiğini savundu.

12 Haziran'da yapılacak olan genel seçimlere bağımsız girmek isteyen adayların geçen seçimlerde 270 TL olan başvuru ücreti 7. 734 TL'ye yükseltilmişti.

Ankara'dan Bağımsız Milletvekili Adayı olan Aynur Bayram, Arifan Radyo'da katıldığı bir programda, bu konuda şunları söyledi: “Barajı aşarak Meclis'e girme ihtimali en yüksek olan partiler listelerinde başörtülü adaylara yer vermediler. Bu başörtülü kadınların yine Meclis'te temsil edilmemeleri anlamına geliyor. Başörtülü kadınların bağımsız milletvekili seçilerek Meclis'e girmeleri de adaylık ücretinin yükseltilmesi ile engellenmek istenmektedir. Bu ücretin yükseltilmesi tüm bağımsız adaylar için olumsuz bir durum. Ancak başı açık bir bayan tüm partilerde yer bulabiliyor. Erkekler de öyle. Sadece başörtülü bayanlar bu partilerin listelerinde yer bulamadı. Bana öyle geliyor ki, bağımsız milletvekili adaylığı ücretinin yükseltilmesi başörtülü adayları engellemek için yapıldı.”

MAAŞINI BAĞIŞLAYACAK

'Yasaksız Türkiye' sloganıyla 11 Nisan'da Ankara 2. Bölge Bağımsız Milletvekili adayı olan Aynur Bayram, hiç bir maddi beklenti içinde olmadığını belirterek, milletvekili seçilmesi durumunda alacağı geliri, bağışlayacağını ifade etti.

"Türkiye Büyük Millet Meclisi rant yeri değil, hizmet yeridir" diyen türbanlı aday Aynur Bayram sözlerini şöyle sürdürdü;

"Ben milletvekilliği nimetlerinden nemalanmak amacıyla yola çıkmadım. Kadın nüfusunun % 60'ının başörtülü olduğu ülkemde eğitim ve çalışma hakkımızı almak için savaşıyorum. Bu bir var olma, hak ve hürriyet mücadelesidir. Bu nedenle milletvekilliğinin maddi getirisinden feragat ediyorum."

Eğer vekil seçilirse alacağı maaşın asgari ücret dışında kalanını bağışlayacağını belirten Bayram, "Her ay kadınlarımıza, çocuklarımıza, engelli vatandaşlarımıza ve öğrencilerimize hizmet eden kurum ve kuruluşlara sırasıyla olmak üzere bağışta bulunacağımı kabul ve taahhüt ederim" dedi.

Aynur Bayram, taahhüdünü Ankara 32. Noterliği'nin 24.05.2011 (A). 14576 yevmiye numaralı senediyle belgeledi.

haber365



PKK AKP'li Başkanın Oğlunu Kaçırdı
27 Mayıs 2011
Diyarbakır'ın Hazro ilçesi'nin AKP'li belediye başkanının oğlu Fuat Mehmetoğlu'nun PKK'lılar tarafından kaçırıldığı bildirildi. aktifhaber

Kasetleri Bilen Yazardan ŞOK İddia: 'Bir parti lideri öldürülebilir.'
28 Mayıs 2011
Ulusalcı Anayurt Gazetesi yazarı Muhsin Akıl, MHP'de yaşanan kaset skandallarını önceden bilen isim olarak tanınıyor. Akıl'ın yeni iddiası ise oldukça çarpıcı: 'Bir parti lideri öldürülebilir.'
Yaptığı tahminlerin yüzde 90 gerçekleştiğini savunan Ulusalcı Anayurt gazetesinin yazarı Muhsin Akıl, 12 Haziran'a kadar bir parti genel başkanına suikast düzenlenebileceği iddiası ile yeni bir tartışma başlattı. Akıl, seçimden sonra Türk-Kürt çatışmasının çıkartılabileceğini de iddia etti.

Tiraj raporlarında ismi görünmeyen Anayurt gazetesinin merkezi Ankara'da bulunuyor. 81 ile dağılan gazete 5 ülkeye de gidiyor. Daha çok Ulusalcı gazete olarak bilinen gazete Muhsin Akıl'ın yazdıkları ile gündemde. Köşe yazarı Muhsin Akıl, 22-23 ve 24 Mart 2010'da yazdığı yazılarda, "CHP'de büyük bir deprem yaşanacağını, bu deprem sonrasında CHP genel başkanı Deniz Baykal'ın istifa ederek yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olacağını" ifade etmişti. İddiaya konu kaset 6-7 Mayıs'ta yayınladı. CHP Kurultayı ise 22 - 23 Mayıs'ta yapıldı.

Muhsin Akıl daha sonra köşesinden yeni iddiaları olduğunu söyleyerek MHP'de yaşanacak skandalı gündeme getirdi: "Şimdi ise yeni iddialarımı sıralayabilirim: CHP'nin başına gelen MHP'nin de başına gelecek! MHP de kendi içinde kaynıyor! Görün-bakın önümüzdeki günlerde büyük bir deprem de MHP'de yaşanacak! Devlet Bahçeli gidecek yerine Oktay Vural gelecek! Tabi ki MHP'de yaşanacak deprem CHP'ninkine benzemeyecek! MHP'nin ki çok daha farklı olacak!"

Cihan Haber Ajansı'na konuşan Akıl, olayları önceden yazmasını "Araştırma ve istihbaratlarım, hislerim bana böyle yazdırtıyor! Ben sadece uyarıyorum! Bütün partilere eşit mesafedeyim." sözleri ile açıklıyor. Akıl, kehanette bulunmadığını mesleğini profesyonelce yaptığını da belirtiyor.

Bu bilgilere nasıl sahip olduğuna ilişkin bir soru üzerine akıl şu cevabı veriyor: "35 yıldır gazetecilik yapıyorum. CHP'de deprem yaşanacağını söyledim. Etik açıdan kaset ifadesini kullanmadım. Çok küçük gelen nokta kadar bir bilgiyi derinlemesine araştırıyorum. Karşı istihbarat ne kadar doğru ne kadar değil diye eğer bir gerçekleşme ihtimali varsa kendi doğrularımı yazıyorum. Ama yazdıklarım yüzde 90 tutuyor. Derinlemesine istihbarat yapıyorum ve parçaları birleştiriyorum. Bana kimse şunu yaz demez. Bazen askerin, Genelkurmay'ın MİT'in adamı, JİTEM diyorlar ama böyle bir şeyim yok. Ben kendi ağımla, gücümle alıyorum. Psikolojik harp, derin devleti çok iyi bilen birisiyim. Dünyadaki rejimleri de iyi biliyorum. Yani parçaları birleştirerek üzerinden gidiyorum. Ortaya bilgi çıkıyor. Bir bilgiye ulaşırım, araştırtırın şunu bana araştırın diyorum arkadaşlarıma."

Muhsin Akıl, "Kimdir bu arkadaşlarınız?" sorusuna ise "Sevdiğim, saydığım, yetiştirdiğim arkadaşlarım her kurumda olabilir. Gazeteci arkadaşlarım da var. Güvenilir biri olduğum için bana yardımcı oluyorlar. Benim yaptığım sınır ötesi gazeteciliktir. Sınır ötesinden kastım her türlü riske giriyorum. Sınırı aşıyorum. Bir bilgiyi öğrenmek için her türlü şeyi deniyorum." cevabını veriyor.

"PARTİLERİ DİZAYN EDİYORLAR"
Akıl, elde edilen görüntülerle birilerinin siyaseti dizayn etmeye çalıştığını da ileri sürdü. Akıl, "Baykal olayı çok farklıydı. Baykal ile birlikte partinin kaderi yavaş yavaş değişmeye başladı. Baykal biraz İslam'i söylemler kullanmaya başladı. Bunun üzerine bazı çevreler 'Ne oluyor?' dediler. MHP olayında ise şuan bir güç partileri dizayn etmek istiyor. Çaresiz kaldılar, onun için bu iğrenç yöntemlere başvuruyorlar."

Akıl, partilerin bu konuda asıl bu güçlerin üzerine gitmek yerine birbirlerine saldırdıklarını söyledi. Bu durumda yapılmak istenene ulaşılamayacağını kaydeden Akıl, "Parti liderlerine kızıyorum. Birbirinizi neden suçluyorsunuz? Bu işin peşine düşün. Dün ona yapılan bugün başkasına yarın AKP'ye yapılacaktır. MHP'de de olacağını tahmin ediyordum. İstedikleri adamları getireceklerdir. Partilerin içinde taşeronlar var. CHP de MHP deAKPde hata yapıyor."

Kaset operasyonları ile başkasına değil parti içindekilerine bakılması gerektiğini iddia eden Akıl, "Kasetler küresel gücün uzantıları. 'AKP ve cemaat' diyorlar ama bu doğru değil. Burada amaç yapacakları başka iş kalmadığı için belden aşağı vuruyorlar. Bir de her partinin içinde mutlaka işbirliği yapan insanlar vardır. Bunlar olmasa bu işler olmaz. Bu kasetler parti içindeki hizipleşmeden olabilir ama bu çok düşük bir ihtimal… Önce zaaflarını tespit ediyorlar. Onun üzerinden gidiyorlar bu küresel güçler." diye konuştu.

Akıl, 12 Haziran seçimlerine kadar büyük olaylar beklediğini de söyledi. "Seçime kadar bir kaos olabilir" uyarısında bulunan Akıl, bu konudaki iddialarını ise şöyle sürdürdü: "Mesela parti lideri öldürülebilir. Bunlar benim hissettiğim, öngördüğüm şeyler. Seçimden sonra bir Türk-Kürt çatışması planı hazır. Bunu başlatacaklar. Ben bunu yıllar önce yazdım. Önsezilerim çok iyidir. Ergenekon'u da 7 ay öncesinden bildim. Ben sadece mesleğimi profesyonelce sınır ötesi yapıyorum. Sınır ötesi dediğim geçmişim yok geleceğim de yok. Kefenimle geziyorum."
aktifhaber

Belediye Araçlarıyla CHP'li Partililer Taşındı
28 Mayıs 2011
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İzmir Gündoğdu Meydanı'nda düzenlediği mitinge, CHP'li Dikili Belediyesi otobüsleriyle partili taşındı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İzmir Gündoğdu Meydanı'nda düzenlediği mitinge, CHP'li Dikili Belediyesi otobüsleriyle partili taşındı. Dikili Belediyesi'ne ait 35 H 2602 ve 35 H 4793 resmi plakalı üzerinde CHP bayraklarının bulunduğu midibüsün Gündoğdu Meydanı'na partilileri getirdiği görüldü. aktifhaber

Kurtulmuş: Kaç Kişinin Daha Kaseti Var?



28 Mayıs 2011
HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, MHP bazı yöneticileri hakkında çıkan kasetlerle ilgili, "Acaba kaç kişinin daha kaseti var?" sorusunu yöneltti.

Kaset olayının milli güvenliği ilgilendiren boyutunun da bulunduğuna dikkat çeken Kurtulmuş, "Milletvekilleri, bürokratlar, Türkiye'yi yöneten üst düzey yetkililer gibi kişilerin kasetleri yabancı güçlerin istihbarat birinin elindeyse, bunu şantaj olarak kullanım bizim hangi yetkilimiz üzerinde baskı aracı olarak kullanmıştır? Bunların tespit edilmesi gerekiyor." dedi.

HAS Parti Genel Başkanı Kurtulmuş, milletvekili adaylarıyla birlikte Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda esnafı ziyaret etti. Bir kafede çay içerek esnafla sohbet eden Kurtulmuş, MHP yöneticileri hakkında çıkan kaset olayını değerlendirdi.

Kaset skandalının iki yönü bulunduğunu belirten Kurtulmuş, birincisinin kasete muhatap olan insanların bireysel ahlaksızlıklarıyla ilgili olduğunu, ikincisinin ise siyasal ahlaksızlık olduğunu belirtti.

Artık siyasetin kasetler dosyalar üzerinde yapılmaması gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, "Siyasi partiler projelerini, programlarını ortaya koymalıdır. Rekabet dili üzerinden siyaset yapılmalıdır. Kasetler üzerinde yapılan siyaset düşmanlık siyasetidir. Bunu çok yanlış bulduğumuzu ifade etmek istiyorum." diye konuştu.

Meselenin hiç konuşulmayan bir başka yönü daha olduğuna dikkat çeken Kurtulmuş, "Belki bazı kişiler hakkında kasetler yapılmış. Acaba kaç kişinin daha kaseti var? Bunun devletin güvenlik birimleri tarafından ortaya çıkarılması gerekiyor. Deniz Baykal'a yapılan kaset olayıyla ilgili tüm sorumluların ortaya çıkarılması gerekirdi, üzerinden bir yıl geçti.

Bir kaset olayı varsa milletvekilleri, etkili bürokratlar, Türkiye'yi yöneten üst düzey yetkililer gibi kişilerin kasetleri yabancı güçlerin istihbarat birinin elindeyse, şantaj olarak kullanım bizim hangi yetkilimiz üzerinde baskı aracı olarak kullanmıştır.

Bunların tespit edilmesi gerekiyor. Kaset meselesini magazinsel olayı olarak ele alıyoruz. Olayın çok ciddi boyutları vardır. Bizim insanımızın uluslararası bir takım güçlerin şantajlarına muhatap olup olmadığını bilmiyoruz." ifadesini kullandı.
aktifhaber

"CHP İsrail'e Selam Çakıyor"
28 Mayıs 2011
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hatay mitinginde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na yüklendi. Erdoğan, CHP'nin dış politika anlayışını da sert bir dille eleştirdi.
Hatay mitinginde halka hitap eden Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na yüklendi. Erdoğan, ''Bir yıldır Genel Başkan. Şu ana kadar, İsrail'e selam çakmak dışında dış politika adına hiçbir girişimi, hiçbir adımı yok" dedi. aktifhaber

AK Parti Seçim Minübüsüne Saldırı

İstanbul Kağıthane'de, AK Parti milletvekili adayı Türkan Dağoğlu'na ait seçim minibüsü bir grubun taşlı saldırısına uğradı.

28.05.2011

İstanbul Kağıthane’de, AK Parti milletvekili adayı Türkan Dağoğlu’na ait seçim minibüsü, seçim çalışmalarını tamamladıktan sonra Nurtepe TEM bağlantı yolundayken, köprü altında toplanan bir grubun taşlı saldırısıyla karşılaştı.

Grup, beraberinde getirdikleri taşlarla minibüse büyük çapta hasar verdi.

CİN ALİ'NİN MACERALARI
SERDAR AKİNAN
28 Mayıs 2011

Sözün bittiği yer' adlı ülkenin varlığını hep duyardım. Puslar arasında uzaktan bir kabus gibi hissederdim. Maalesef, doğruymuş. Varmış...

20 yılı aşkın bir süredir gazetecilik yapıyorum. Bu meslekte öğrendiğim ilk şey şudur. Bir haber mi var? Git, ulaş, çek, sor, sorgula, tanık ol ve şahitliğini insanlara ulaştır. İnsanlık tarihinin bir başka yüzkara evresi olan bu vahşi kölelik çağında dolaş. Haymatlos vicdanına olan imanla yürürken koca bir ayna taşı. Kelimelerin çektiğin fotoğraflar kadar net, içten ve taraflı olsun. Hiçbir fotoğraf tarafsız değildir. Beni bu kadar bunaltan şey ne? Tahmin edebileceğiniz şey...
Türkiye, tarihinin en kritik seçimine gidiyor. Kader seçimidir. Bu seçimde belli başlı aktörler var. Yarışanlar ve yarışmayanlar... Bu seçimlerin öznesi belli: Kürt meselesi. Bana göre çökmüş olan Cumhuriyet projesinin iki temel sorunlu payandası vardı. Biri laisite öteki Kürt meselesi... İçinde bulunduğu coğrafya; çıkar ve ilişki hesapları sebebiyle her iki sorun da habisleşti. Bu habisleşmenin birinci elden sorumlusu hukuksuzluk, ikinci elden sorumluları ise askeri idari bürokratik elit; sermaye ile mafyavari simbiyotik ilişkisiyle siyaset ve medyadır. Kürt meselesi merkezli sorunun iki tarafı var. Biri ABD destekli malum ittifak. Bu ittifakın karşısında ise TSK ve PKK duruyordu... TSK paralize... Diğeri de, 'Dördüncü aktör ben olacağım' diyor. O nedenle 'Öcalan iyi çevresi kötü' imajını pompalamaya çalışanlar sorunu Öcalan'la sessiz sedasız çözmeye çabalıyor. İran meselesindeki takvim netleşinceye kadar kesin bir yorum yapmak mümkün değil ama Türkiye Kürt meselesini çözüyor. Çözmek zorunda...
Sorun, Kürtler adına siyaset yapanların ne oranda ve kudrette temsil edileceğinden ibarettir.
Bu fotoğrafta yer alan tüm temel aktörler ve olgularla ilgili olan biteni tarihe not düşmek vicdani ve mesleki sorunluluğum gereğidir. Bu uğurda hayatımı ve sağlığımı defalarca riske ettim. Ediyorum... Gazetecinin tarihe not düşmek için aldığı risklerin bedelini hak etmedikleri halde ailesi öder. Gördüğünüz gibi iç dökebileceğim merci olarak sizi yani okurları muhatap alıyorum. Lafı fazla uzatmak değil muradım.
Fakat Kandil röportajımın yarattığı etki ve ardından açığa çıkan tablo, tesadüf olmadığına inandığım yayın ve tepkiler beni dehşete düşürdü.
Gazetecilik yaşamımda adlarını duymadığım ve tanımadığım ama şimdiki yeni medya düzeninde tedavüle sokulan kerameti kendinden menkul bazı misyonerler akılalmayacak şeyler söylüyor. Bu güç ve iktidar ajanları insaf, izan gibi kadim insanlık değerlerini bu kadar acımasızca ayaklar altına alırken, iftira ve komploları ceplerinde deste deste beklerken, benim gazetecilik yapma arzum cılız ve mahzun kalıyor. Haddimi bildirmeye azimli bu kudret sahiplerinden sakınmak için hiçbir imkanım yok. Allah'a, insanlık ülküsüne ve vicdana değil kudretli olana tapınan bu insan müsvetteleri açıkça saldırıyor. Vahimi şu ki, ilişki içinde oldukları çevreler bunu salt bir itibarsızlaştırma kampanyası olarak tasarlamıyor. Hak idrakinin göçüp gittiği ülkede hakikat yazılamaz.
Bu olan biteni anlamak ve aktarmak, daha doğrusu bunu bugünün şartlarında böylesi art niyetli muhataplarla yapmak safdillikmiş.
Sözün bittiği yerdeyiz.
Bundan sonra size Cin Ali'nin maceralarını yazarım. Marifet istemez, iltifatı bol...
Neylersin sebep!...

http://www.mizikacilar.com/Makale.aspx?ID=205

Vural saldırıyı kınamadı: Herkes haddini bilmeli!.
29-05-2011

MHP`li Oktay Vural`dan STAR`a yapılan saldırıyı kınamak yerine, “Herkes haddini bilmeli” açıklaması geldi. Saldırının arkasında duran Vural: "Bazen insanların tepki duyması kaçınılmaz oluyor." dedi

Ülkü Ocaklarına bağlı bir grubun Star Gazetesi`ne yaptığı saldırıyı değerlendiren MHPGrup Başkanvekili Oktay Vural, saldırının arkasında durarak, “MHP olarak herşeyi not alıyoruz. İnsanlar derin bir infial içinde. Sonucun böyle olması beklenen birşey” dedi. haber1001

AK Partili Kadınlara Baltalı Saldırı
30 Mayıs 2011
Sinop'un Gerze ilçesinde AK Parti seçim aracına ve broşür dağıtan kadınlara baltayla saldıran kişi yakalandı.
Edinilen bilgiye göre, Hamidiye Mahallesi'nde AK Parti İlçe teşkilatında görevli kadınların seçim çalışması yaptığı sırada A.G. adlı kişi, elinde baltayla seçim aracına ve partili kadınlara saldırıda bulundu. Saldırgan çevredekiler tarafından etkisiz hale getirilirken, polis söz konusu kişiyi gözaltına aldı.

Olayla ilgili açıklama yapan AK Parti Gerze İlçe Başkanı Kadir Gündoğdu, saldırı sonrasında olayı emniyete bildirdiklerini, gözaltına alınan A.G'nin ifadesinin alındıktan sonra serbest bırakıldığını söyledi. aktifhaber

AKP'nin Seçim Aracına Saldırı

02 Haziran 2011
Zonguldak’ta eylemci grup, yoldan geçen AK Parti’nin seçim aracına tekme ve yumruklarla saldırdı.
Bu sırada eylemcilerin bu davranışına öfkelenen vatandaşlar da göstericilere tepki gösterdi. Olay, polisin müdahalesiyle büyümeden önlendi. aktifhaber

KESK'in Protestosuna MHP'den Alkışlı Destek
02 Haziran 2011

Metin Lokumcu'nun hayatını kaybetmesi Gaziantep’te sivil toplum örgütü ve bazı siyasi partiler tarafından protesto edildi.
Artvin’in Hopa ilçesinde göstericilerle polis arasında çıkan çatışma sonucu emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun hayatını kaybetkesi Gaziantep’te sivil toplum örgütü ve bazı siyasi partiler tarafından protesto edildi. STK ve parti üyeleri, yürüyüş gerçekleştirerek, AK Parti İl Başkanlığı önüne siyah çelenk bıraktı. Protestocu grubun, MHP’nin Şahinbey Seçim Yönetim Merkezi’nin önünden geçerken partililer tarafından alkışlanması da dikkat çekti. Grup içerisinde zafer işareti yapanlara MHP’liler de bozkurt işareti yaparak karşılık verdi. aktifhaber

Ak Parti Seçim Bürosuna Yumurtalı Saldırı
02 Haziran 2011
Kütahya'da üniversite öğrencisi bir grubun basın açıklamasının ardından AK Parti seçim bürosuna atılan yumurta sonrasında olaylar çıktı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde Trabzon'un Hopa ilçesindeki mitingi sonrasında çıkan olaylarda emekli öğretmen Metin Lokmacı'nın kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesinin ardından bugün Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) öğrencileri olduğu öğrenilen bir grubun yaptıkları basın açıklamasının ardından AK Parti Kütahya seçim bürosuna yumurta atması gerginliğe neden oldu. Çıkan olaylarda 1 öğrenci yaralandı. aktifhaber

TAYYİP kaset olayında böyle suç üstü oldu!
Sabahattin ÖNKİBAR
sonkibar@gmail.com
03 Haziran 2011

Derler ya işimiz Allaha kaldı, aynen öyle! Ama iyi ki Allahımız var! Yaradan ilahi adaletini ne güzel tecelli ettiriyor!
AKP iktidarı istese bir saat içinde bulabileceği ama bulmadığı kaset komplocularının ardında kimlerin olduğuna dair işaretleri önceki gün verdi.
Yer Diyarbakır Meydanı.
Tayyip Erdoğan kürsüde şunları söylüyor:
- “BDP’nin ilgililerinden biri açıklama yapıyor. Ses kayıtları öyle zannediyorum ki bugün yarın yayınlanabilir. Ne diyor biliyor musunuz. Elazığ’da biz güçlü değiliz, dolayısı ile biz MHP’yi destekliyelim.”
Bu konuşmadan tam yarım saat sonra Başbakanın sözünü ettiği o dinleme kaydı internete düşüyor.
Hangi sitelere mi?
Habervaktim, Haber 7 ve Samanyolu Haber ki bu üç haber portalı AKP’nin militanı haber siteleridir.
Durun bitmedi...
Başbakanın basın danışmanı Lütfullah Göktaş baktı ki bu tablo Başbakanın suçüstü olması yani dinleme ve sızdırma gibi belden aşağı vuruşlardan haberdar olduğunu ispatlıyor, hemen telefona sarılıp o dinleme kasetlerinin yayınını durduruyor.
Söyleyin bana nedir bu tablo?
Bir Başbakan seçim meydanında gizli elde edilmiş ses kayıtları bugün yarın yayınlanır diyorsa nedir bunun anlamı?..
Bu tablodan sonra birileri çıksa ve eyy Tayyip Erdoğan MHP için servis edilen malum kasetlerden de tıpkı bu telefon dinlemesi misali haberin var mıydı sorusunu sorsa ne cevap verecek?
Ey görmeyen gözler, duymayan kulaklar işte her şey ortada değil mi?
Allah söyletti deyişine bu kadar yakışan bir durum tasavvur edilemez!
Devlet Bey, bırak Hilal Kartı şunu bunu, işte sana müthiş pas; ki veren Tayyip Erdoğan’dır; at artık şu golleri...
Yeni Çağ

İskenderpaşa cemaati, “AKP-ABD İslamına” dur dedi!
Sabahattin ÖNKİBAR
sonkibar@gmail.com
03 Haziran 2011



Mânâ dünyamızın sembol isimlerinden Mehmet Zahit Kotku Hazretlerinin izinde olan sevenleri, önceki gün tarihe not düşecek bir adım attı ve daha önce destek olduğu AKP’ye hayır diyerek bu seçimde MHP’yi adres gösterdi.
Grup ya da cemaatin resmi internet sitesi olan( http://www.iskenderpasa.com ) sitesinden yapılan duyuruda açıktan AKP’ye tavır alınıp MHP’ye oy çağrısı yapılırken aynen şu ifadeler kullanıldı:
“Maneviyat bahçemize dadanmış domuz sürülerini, sırtlanları, hain köpekleri, kurnaz tilkileri, leş kargalarını, kanımızı, canımızı, değerlerimizi, zenginliklerimizi emmeye yeltenen sülükleri, asalakları silkeleyin.”
Bazıları bilmez, İskender Paşa Cemaati büyük bir camiadır ve etki alanı çok geniştir.
Bu cemaatin en önemli; özelliği Allah yolunda yürümeleri ve de milli olmaları yani dış dinamikler tarafından kontrol altında tutulmamalarıdır.
Genç kuşaklar bilmez; Zahit Kotku Hazretleri, Turgut ve Korkut Özal’dan Necmettin Erbakan’a kadar pek çok devlet büyüğünün önünde hürmetle eğildiği bir iman abidesiydi.
Bu cemaatin, bazıları gibi devleti içerden ele geçirmek şeklinde sinsi hedefleri hiç olmadı ve Yaradanın ismini kullanarak para-pul toplama işlerine de girmedi.
Zahit Kotku Hazretlerinden sonra damat Esat Coşan Bey bayrağı devraldı ve o da yıllarca bunu şerefle taşıdı.. Esat Bey’in Avustralya’da bir trafik kazası sonucu rahmete kavuşması sonrasında ise her şeyi ile babasının oğlu ve dedesinin torunu olan Nurettin Coşan Bey onların adına yola devam ediyor.
Çok büyük bir etki sahası olan bu cemaatin AKP’yi defterden silmesi, ve MHP’yi işaret etmesi şu bakımlardan çok önemlidir:
Birincisi, pek çok milli cemaat gibi İskender Paşa Grubu da AKP’nin Muhammed Aleyhisselamın Müslümanlığı yerine USA islamını kabul ettiğini gördü ve buna başkaldırdı. (USA ya da Amerikan islamı Kelime-i Tevhitten Muhammedun Resulullahı kaldıran ve İslamla beraber Hıristıyanlıkla Museviliği birleştiren yeni islam anlayışıdır)
İkinci husus, İskender Paşa Cemaati ülkemizin tıpkı Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi vatanın bölünme noktasına dolu dizgin gitmekte olduğunu gördü ve bölünmeme adına risk alarak iktidara meydan okudu.
Bazılarına abartılı gelebilir ama bu gelişme fevkalade önemli, zira bu olay AKP’nin maskesini düşüren önemli bir hadisedir.
İyi ki bu ülkede Zahit Kotku’nun izinde yürüyen Nurettin Coşan ve benzeri mânâ önderleri var.
Sadece onlar değil, Süleymancı diye bilinen kardeşlerimiz de aynı çizgidedir, keza onlar gibi daha çok camia var...
Evet mübarek dinimizi USA islamı olmaktan ve de Tayyib’in onu istismarından kurtardığımız gün hem ülkemiz hem de inancımız kurtulacaktır... Bunun için de bu cemaatler ve önderleri çok önemlidir... Görmeyen gözlere, duymayan kulaklara duyurulur!
Yeni Çağ

Arıtman: Yeni CHP ABD projesidir



İngiliz The Economist dergisinin, son sayısındaki CHP ile ilgili yazı partide de derin çatlaklara neden oldu.

05 Haziran 2011
Anadolu Haber

Şimdiye kadar hiçbir partinin yapmadığı yapılarak, seçim beyannamesine halktaki Amerikan karşıtlığını giderme vaadi koyulduğunu hatırlatan CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, yeni CHP'nin bir ABD projesi olduğunu söyledi.

ECONOMİST'İN ÇAĞRISI ÜZDÜ

ABD'den destek alındığını iddia eden Arıtman, "CHP'yi Atatürk kurdu, ilk genel başkanı da Atatürk'tür. 'Benim iki önemli eserim vardır. Biri cumhuriyet, öteki Cumhuriyet Halk Partisi'dir.' demiştir. 'Bağımsızlık benim karakterimdir.' demiştir, yani CHP'nin en önemli ve vazgeçilmez özelliği, bağımsızlık ülküsüdür. Bugün bunu yitirdiğimiz görüyoruz. Yeni CHP söylemi, bir anlamda Atatürk'ü ve onun ilkelerini, devrimlerini reddetme olarak da karşımıza çıkmaktadır." şeklinde konuştu. Arıtman, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sena Kaleli'nin, Atatürk ilke ve devrimlerinin savunucusu ve bekçisi olmayacağını, olmak istemediğini söylediğini de hatırlatarak, "Bu bir parti suçudur. CHP'li olmakla da bağdaşmaz ama yeni CHP başka bir şeydir." dedi. Canan Arıtman, gazetelerden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, The Economist'in çağrısından rahatsız olmadığını, aksine gurur duyduğunu okumanın kendisini çok üzdüğünü de söyledi: "Bundan dolayı hiçbir rahatsızlık duymamıştır, bu da işbirliğini gösterir. Yoksa bir CHP genel başkanının, Atatürk'ün koltuğunda oturan birinin, emperyalizmin ve kapitalizmin böyle bir desteğinden üzüntü ve utanç duyması, reddetmesi gerekirdi." Arıtman, yeni CHP ile Atatürk'ün kurduğu arasında çok büyük bir fark ve derin bir uçurum olduğunu sözlerine ekledi.

'BUNUN CHP'YE HİÇBİR KATKISI OLMAZ'

CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü de The Economist'in desteğini, "Bu lehimize olmaz. Benim gibi CHP'li de buna soğuk bakar. Onun işi mi benim neye oy vereceğimi söylemek? Ben bunu, içişlerime müdahele gibi kabul ederim." şeklinde değerlendirdi. Söz konusu sebebiyle Türk seçmenin oyunu CHP'ye vermeyeceğine de dikkat çeken Mengü, "Bunun bize hiçbir katkısı olmaz." dedi. Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun yazıyı olumlu karşılamasına da değinen Mengü, her liderin kendisi ve partisinin lehine yazılanları olumlu karşılayacağını ifade etti. Aynı derginin 2007'de AK Parti'yi, 2011'de ise CHP'yi desteklemesini de, "Bizim basın gibi çok kalıplaşmamışlar demek ki. Batıda basın yandaşlar, merkez medya ya da candaşlar diye bölünmemiş. Günden güne fikrini değiştiriyor. Böyle köşe yazarları yok mu dün başka, bugün başka şey söşleyen?" sözleriyle yorumladı. Yazıyı çok önemsemediğini ancak üstünde kıyamet koptuğunu kaydeden Milletvekili Mengü, CHP içinde de bu açıklamadan hoşlananlar olabileceğini, herkesin kendisi gibi düşünmek zorunda olmadığını vurguladı: "Herkes benim gibi düşünmek zorunda olsa ben listenin başında olurdum ya da bana kontenjandan bir yer verirlerdi."

Bir Grup Partili Deniz Baykal'ı Protesto Etti
05 Haziran 2011
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a, Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Taşağıl beldesinde bir grup partili tepki gösterdi.
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, 12 Haziran seçimleri çerçevesinde Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Taşağıl ve Çolaklı beldelerinde belde örgütünün açılışlarını yaptı.

Deniz Baykal'ın belde örgütü açılışlarına Antalya İl Başkanı Özer Ülgen, İlçe Başkanı Abbas Tarakçı, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Antalya milletvekili adayı veteriner hekim Hakan Şimşek, Antalya İl Genel Meclis Başkanı Cavit Arı ve partililer katıldı.

Bir grup partili, Deniz Baykal'ın Taşağıl beldesinde bir mevlüt programı sonrası konuşmasını belde örgütü yerine bir kahvehane önünde mikrofon sistemiyle konuşma yapmasına tepki gösterdi. Bazı partililer, İl Başkanı Özer Ülgen'den, Baykal'ın konuşmasını, kahvehane önü yerine, açılışı yapılacak belde örgütünde yapması isteğinde bulundu. Partililerin isteği yerine gelmeyince belde örgütü önünde bekleyen bir grup 'Başkanım bu ne iş, biz konuşmayı belde örgütü önünde bekliyoruz' diye sitemde bulundu.

Bazı partililer, İl Başkanı Özer Ülgen'le karşılıklı laf atışmasında bulundu. Baykal, öğle ezanının okumasıyla birlikte konuşmasını keserek CHP belde örgütünün açılışını yaptı. Partililer, açılış sonrası Baykal'dan konuşma yapma isteğinde bulundu. Baykal, partililere yeni belde örgütünüz hayırlı olsun diyerek, konuşma yapmadan partililerle birlikte Çolaklı beldesine geçti. aktifhaber

AK Partili Adaylara Taşlı Sopalı Saldırı
06 Haziran 2011
Van'ın Başkale ilçesinde AK Parti Milletvekili adayları ile partililer, seçim bürosunu açılışı sırasında bir grup tarafından protesto edilip, taş yağmuruna tutuldu.
Van'ın Başkale ilçesine seçim gezisi için giden AK Parti milletvekili adayları Burhan Kayatürk, Fatih Çiftçi, Mustafa Bilici, Gülşen Orhan, Zahir Soğanda, Abdulahat Arvas, Necat Görentaş ile İl Başkanı Abdullah Arvas ve yaklaşık 60 kişilik partili Çarşı mahallesinde seçim bürosunun açılışını yaptıktan sonra esnafı gezmek istedi.

Bu sırada toplanan yaklaşık bin kişilik grup, AK Partilileri yuhalayarak, taş yağmuruna tuttu.

Zor durumda kalan milletvekili adayları araçlarını bırakıp, çareyi kaymakamlık binasına sığınmakta buldu.

Göstericeler bu sırada "Kahrolsun AKP" sloganları attı. Polis kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı bomba kullandı. aktifhaber

Saadet Partisi Seçim Bürosuna Taşlı Saldırı Yapıldı
06 Haziran 201
Batman'ın Balpınar beldesinde bulunan Saadet Partisi seçim bürosuna taşlı saldırı yapıldı...
Olay sonrası Saadet Partisi Batman İl Başkanı Mehmet Fırat ve bir grup partili Balpınar’a giderek geçmiş olsun dileğinde bulunup olay hakkında bilgi aldı.

Yapılan saldırıyı kınayan Saadet Partisi Batman İl Başkanı Mehmet Fırat, seçim lokalleri ve seçim araçlarına daha önce de saldırı yapıldığını söyledi.
aktifhaber

BBP Diyarbakır İl Teşkilatına Saldırı...
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, BBP Diyarbakır İl Başkanlığı'na ateşe verilmesi ve yakılması olayını şiddetle kınadıklarını belirterek, faillerin bir an önce bulunmasını istedi.
07 Haziran 2011
Anadolu Haber

İşte Mason Locası'nı aratmayan Yeni CHP'nin Mason ve Rotaryen milletvekili adayları:
09 Haziran 2011
Deniz Baykal'ın partisinin milletvekili ve sekreteri 2 çocuk sahibi Nesrin Baytok ile skandal kasetinin yayınlanmasının ardından Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte, CHP'deki hızlı değişim dikkat çekiyor.

LİSTELERDE ROTARYENLER ÇOĞUNLUKTA

1. Antalya Adayı Levent Kıldır Antalya Kaleiçi Rotary Kulübü Üyesi,

2. Bursa Adayı Semih Özsaraç İnegöl Rotary Kulübü Üyesi,

3. İstanbul Adayı Kadir Gökmen Öğüt Fındıklı Rotary Kulübü Üyesi,

4. İstanbul Adayı İrfan Hüseyin Yıldız Karaköy Rotary Kulübü Yöneticisi,

5. İstanbul Adayı Özge Çağrı Toraman Fındıklı Rotary Kulübü Üyesi,

6. Balıkesir Adayı Ahmet Akın bir dönem yöneticilik de yaptığı Gönen Rotary Kulübü Üyesi,

7. Manisa Adayı Abdullah Saka Soma Rotary Kulübü Üyesi,

8. Afyon Adayı Hatice Gök bir dönem başkanlığını da yaptığı Afyon Rotary Kulübü Üyesi,

9. Aydın Adayı Bülent Tezcan bir dönem yöneticilik de yaptığı Kuşadası Rotary Kulübü Üyesi,

10. Düzce Adayı Basri Karslıoğlu Düzce Rotary Kulübü Üyesi.

11. Çanakkale Adayı Serdar Soydan Çanakkale Lions Kulübü Üyesi,

12. Ordu Adayı Emine Yücetürk Fatsa Lions Kulübü Üyesi,

13. Şanlıurfa Adayı Güler Yılmaz Ankara İlker Lions Derneği Üyesi,

14. İstanbul Adayı Selami Özdemir Özgür Masonlar Büyük Locası Üyesi,

15. İstanbul Adayı Hüseyin Akın Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Üyesi,

16. Samsun Adayı Osman Zümrüt Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Üyesi.

Yeni Akit

CHP'de İkinci DERSİM Depremi
09 Haziran 2011

Dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in geçen yıl "Dersim'de analar ağlamadı mı?" sözleriyle oluşan infial, şimdi de Kamer Genç üzerinden yaşanıyor.
CHP'nin Tunceli adayı Genç'in, "Kürt mürt değiliz kardeşim! Kürtler Şafii olur. Biz Şafii miyiz?" şeklindeki sözleri şehri ayağa kaldırdı. Alevî temsilcileri, inançlarına göre Genç'i
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Hzr 09, 2011 10:56 pm tarihinde değiştirildi, toplam 7 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Hzr 04, 2011 9:04 pm    Mesaj konusu: AKP İKTİDARI BAŞARISIZDIR ÇÜNKÜ.. Alıntıyla Cevap Gönder

AKP İKTİDARI BAŞARISIZDIR ÇÜNKÜ...
31 Mayıs 2011
Prof. Dr. Cihan Dura
www.cihandura.com

Seçim anketleri çoğunlukla AKP’yi önde gösteriyor, hem de hayli önde; pek azı ise daha az şans tanıyor. Bu durum bir yandan da anlamlı bir özellikle paralel gitmekte. Şöyle ki halk arasında, AKP’ye olan destek eğitim düzeyi düştükçe artıyor, eğitim düzeyi yükseldikçe azalıyor. Bu neden böyle? Çünkü düşük eğitimin de bir sonucu olarak sokaktaki adam makro olaylardan habersiz yaşıyor... Bu ciddî handikapımızı önceki bir yazımda şöyle ifade etmiştim: “İnsan, esas itibariyle “mikro” boyutlu bir varlıktır. Kendi küçük dünyasında yaşar genelde. O dünyada olanı görür, duyar, ona göre düşünüp davranır, tepki verir. “Makro” dünyada olanı ise doğrudan göremez, duyamaz, fark edemez, o dünyaya göre düşünüp davranamaz, tepki veremez. Tutum ve davranışları bu şartlar altında şekillenir. Ancak insan eğer isterse, o vasi dünyada olup biteni de görüp değerlendirebilir. Şu şartla ki onunla ilgilenmeli, eğitimli olmalı, o dünya hakkında bilgi birikimi olmalı, bilgisini kullanarak muhakeme etmeli, doğru sonuçlar çıkarabilmelidir.” Eğitim düzeyine bağlı olarak mikro dünyamızda kaldıkça hep bu durumdayız. O dünyayı anlamak için makro düzeyde bilgiye ihtiyacımız var, makro düzeyde gözlem yapmamız, bilgi sahibi olmamız, akıl yürütmemiz gerekiyor. Çünkü orada olup biten, bizim küçük dünyamızı, onunla ilgili bilgilerimizi aşıyor! Çünkü yeteri kadar eğitim-öğretim görmemişiz.
Sokaktaki adam kendi küçük dünyasında AKP’den, onun icraatından memnun görünüyor. Çünkü AKP iktidarının çoğu başarısı onun zorunlu ihtiyaçlarıyla ilgili: Sağlık hizmetleri, konut sahibi olma, ısınma kolaylığı, aşevleri, seçim yaklaşınca gıda paketleri… Bunlar somut şeyler, sade vatandaş bunları görüyor, kolayca algılıyor, yaşıyor, kolayca anlatıyor. Siyasal tercihini de buna göre yapıyor. Oysa siyasetin bir de makro boyutu var, o halde AKP’nin performansının[1] da: Ülkenin ekonomik bağımsızlığı, dış borçlanma derecesi, sanayileşme düzeyi, ülkenin uluslararası başarısı… Halkımız işte bunları çoğunlukla göremiyor. Oysa bir iktidar partisine oy verirken, bu açılardan da değerlendirme yapmak lazım. Şimdi saymış olduğum bu alanlardan birini seçelim, örneğin ülkemizin uluslararası başarı durumu… Sorumuz şu: AKP iktidarı bireyin mikro dünyasında başarılı diyelim, peki makro ölçütler bakımından da başarılı mıdır? AKP iktidarının başarılı olup olmadığını bu sorunun yanıtına göre vereceğiz.
Yanıt için Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın (OECD) yeni yayımladığı "Bir Bakışta Toplum" adlı raporun verilerini[2] kullanacağım.
a) Bir ülkede insanlar aşırı zengin ve aşırı yoksul olmamalıdır, gelirler dengeli dağılmalıdır. Aksi durum o ülkede gelir eşitsizliği olduğunu gösterir. Gelir eşitsizliği" Gini Katsayısı" adı verilen bir gösterge ile ölçülür. Bu katsayıda "1" rakamı gelirin tam eşitsiz dağıldığını, "0" tam eşit dağıldığını gösterir. OECD ülkelerinde Gini katsayısı ortalama olarak 0.31’dir. Bu ülkelerden Şili’de 0.50, Meksika'da 0.48, Türkiye'de ise 0.41’dir. Bunlar "1" değerine en yakın rakamlar olup sayılan ülkelerde gelirin en adaletsiz şekilde dağıldığını ifade eder. Türkiye 33 ülke arasında gelirin en dengesiz dağıtıldığı üçüncü ülke oluyor. AKP hükümeti için bu eksi puandır, büyük bir başarısızlıktır.
b) İkinci olarak, aynı ülkelere kıyasla AKP yönetimindeki Türkiye’nin istihdam başarısına bakalım. OECD ülkelerinde 2009 itibariyle istihdam oranı ortalama yüzde 66.1’dir. Türkiye'de ise sadece yüzde 44.3 olup en düşük düzeydir, bütün diğer üye ülkeler bu açıdan Türkiye’den daha başarılıdır. Şunu anlatır bu oran: Türkiye’de her yüz kişiden ancak 44'ü iş sahibi olup çalışmaktadır veya iş aramaktadır. Geri kalan 56 kişi ise çalışmamakta, geçimini çalışan 44 kişinin sırtından, onların gelirine ortak olarak sağlamaktadır. Türkiye'ye en yakın ülke yüzde 55.4 oranı ile Macaristan…, görüldüğü üzere aradaki fark hayli büyük. İstihdam oranının en yüksek olduğu ülke ise yüzde 79.2 ile İsviçre'’dir. Şimdi AKP hükümetine bir soru daha yöneltmeliyiz: 10 yıldır neden istihdam oranımızı en azından Macaristan’ın performansına yaklaştırma başarısını gösteremedin?
c) Ülkelerin can alıcı sorunlarından biri de işsizliktir. Bir ekonominin, bir hükümetin başarısını ölçmek için, ülke insanlarına iş alanı açma derecesine, örneğin “işsizlik oranı”na bakmak gerekir. İşsizlik basit bir tanımla “çalışabilecek ve çalışmak isteyen insanların, iş bulamaması olgusu”dur. İşsizlik oranı “işsiz olanların sayısı, toplam işgücü sayısına bölünerek” bulunur. Eğer işsizlik oranı yüksekse, artıyorsa, o ekonomi, o hükümet başarısızdır. Çünkü yoksulluk kaynağıdır işsizlik!... Yoksulluk da cehaletin, sosyal çatışmanın, dışa bağımlılığın kaynağıdır. Bu sebeple dünyada Millî İrade’ye saygılı her ülkenin ilk hedeflerinden biri, işsizliği azaltmaktır.
Türkiye’de işsizlik oranı 2009 itibariyle yüzde 14.3’dür. Bu demektir ki Türkiye’de çalışabilir durumda olan her 100 kişiden 14’ü iş bulamamıştır. Boştadır, çalışmamakta, kendisinin veya ailesinin geçimi için gerekli gelirden yoksun, başkasına muhtaç durumdadır. Türkiye bu yüksek işsizlik düzeyi ile, 33 ülke içinde sadece İspanya’nın ( %18.1) önündedir. Buna karşılık Güney Kore'de aynı oran yüzde 3.2, Hollanda'da yüzde 3.9’dur. Aradaki fark “muazzam” sayılacak ölçüde...
OECD'nin "Bilim, Teknoloji ve Endüstri 2007" raporuna göre üye ülkeler arasında Türkiye, yüzde 12.5 oranı ile üniversite mezunu işsizler açısından da birinci sırada bulunuyor. İşsiz üniversite mezunu kadın sıralamasında da AKP yönetimindeki Türkiye birinciliği hiçbir ülkeye bırakmıyor.
Bir ülkede işsizlik oranı ne kadar düşük olursa o kadar iyidir. Yüzde 3’lerden vazgeçtik, AKP iktidarı işsizliği hiç olmazsa yüzde 10’ların altına neden indiremedi? Kaldı ki 2002’de iktidara geldiğinde Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10 civarında idi.
d) Türkiye yoksulluk derecesi bakımından da içler acısı bir konumda. Şöyle ki OECD ülkelerinde ortalama yoksul nüfus oranı yüzde 11.1. En iyi durumda olan ülke yüzde 5.4 ile Çek Cumhuriyeti… ABD'de yüzde 17.3, Meksika'da yüzde 21. Türkiye 33 üye ülke arasında sadece bu iki ülkenin önünde: Yüzde 17…
Ülkemizde, çalışanların yüzde 49′u mevcut gelirleriyle geçinmenin ”zor” ya da ”çok zor” olduğunu ifade ediyor. Bu açıdan ilk sırada olan ülke yüzde 73 ile Macaristan… Onu yüzde 63 ile Yunanistan takip ediyor, bunun ardından Türkiye geliyor. OECD ortalaması yüzde 24, en düşük oran yüzde 6 ile Norveç ve Danimarka, yüzde 7 ile İsveç’e ait. Bu ülkelerde her 100 çalışandan sadece 6-7’si gelirinin yetersiz olduğunu düşünüyor. Artık AKP’nin Türkiye’de yoksulluğu azaltma performansının ne halde olduğuna siz karar verin.
e) Türkiye, her başarının temel koşulu olan eğitime para ayıramıyor: Zorunlu eğitim için çocuk başına yıllık eğitim harcaması 2007 itibariyle sadece 1250 dolar. Ya OECD ortalaması? Tam 8070 dolar!... Lüksemburg 16 630 dolarla birinci ülke, bu ülkenin insan yetiştirmeye ayırdığı kaynak Türkiye’ninkinin 13 katı!... Öyleyse soralım on yıldır başımızda olan AKP hükümetine: Neden eğitim harcamasını en azından OECD ortalamasına yaklaştırmadın?
f) Bebek ölümlerinde ise, durum tam bir felaket: Türkiye'de (2008) bebek ölümü oranı binde 17. Çok yüksektir ve binde 4.6 olan OECD ortalamasının neredeyse 4 katıdır. OECD ülkeleri arasında Türkiye’yi -ne yazık ki- şampiyon yapmıştır. Oran Lüksemburg'da sadece binde 1.8’dir.Binde 17 nerede, binde 1.8 nerede!... Gerçekten utanılacak, kahrolunacak bir durum. Beklenirdi ki AKP bebek ölüm oranını hiç olmazsa binde 10’un altına düşürseydi ve -dandik açılımlarla, çılgın projelerle değil - asıl bu başarısıyla öğünseydi!
g) Son olarak belirteyim ki en kısa ömür de bizde… OECD ülkeleri arasında insanı en az yaşayan ülke konumundayız: Türk insanının ortalama yaşam süresi 73.6 yıl. Tüm OECD bölgesinde en sondayız. En önde olan ise Japonya: Ortalama ömür Japonya’da 82.7 yıl. Bir Japon bir Türk’ten 9 yıl daha fazla yaşıyor. Diğer bütün ülkeler de bu açıdan Türkiye’nin önünde. AKP lideri başarılarını anlatırken neden bu tür göstergelerin semtine asla uğramıyor?
Özetle Türkiye 33 OECD üyesi ülke arasında gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden biri. İşsizlik ve yoksullukta da ilk sıralarda... Kadın doğurganlık oranının en yüksek olduğu, çocuk eğitimine en az para harcayan ülkelerden biri. Bebek ölümlerinde facia yaşanıyor. Ortalama ömür tüm OECD ülkelerinde olduğundan daha kısa.
***
Sonuç olarak diyebilirim ki AKP iktidarı başarısızdır, çünkü:
-Gelir eşitsizliğini, yoksulluk derecesini azaltamamıştır. İşsizlik oranını, bebek ölüm oranını düşürememiştir. İstihdam oranını yükseltememiş, çocuk başına eğitim harcamasını, ortalama yaşam süresini artıramamıştır. Bütün bu hizmetler bakımından, Türkiye’yi 33 OECD ülkesi içinde en başarısız ya da en başarısızlar arasında olan bir ülke konumundan kurtaramamıştır.
Yurttaşlarımız mikro alanda -kendi küçük dünyaları bakımından- bu partiyi başarılı görebilir, ancak makro alandaki başarısızlıkları yakın gelecekte mikro alandaki başarıları da engelleyebilecek, silip süpürecektir. Bundan da asıl darbeyi yiyecek olanlar gençler olacaktır; AKP’ye oy verenlerin, hepimizin çocukları, torunları olacaktır.


[1] Performans: Birinin, bir kuruluşun belli bir çalışma alanında yapabildiği veya yapabileceği en iyi derece.

[2]“ İşsizlik ve yoksullukta dünya lideri”, Birgün, 15.4.2011.

Alan'dan Sonra MHP'deki 2. Balyozcu
06 Haziran 2011
MHP’li emekli general Atılgan’ın Balyoz tutuklusu Org. Balanlı’ya yasadışı havadan izleme sonuçlarını rapor ettiği ıslak imzalı belge ortaya çıktı. Atılgan da Engin Alan’dan sonra Balyoz dosyasına girdi.
Balyoz Davası’ndan tutuklanan Orgeneral Bilgin Balanlı’nın Adıyaman Menzil Grubu’na yönelik hava harekatlarını MHP Adana Milletvekili emekli General Kürşat Atılgan’a icra ettirdiği ortaya çıktı. Atılgan’ın emrindeki uçaklarla Adıyaman Menzil Grubu’nun faaliyetlerini havadan izlediği ıslak imzalı belgeleriyle Balyoz dosyasına girdi. Atılgan, MHP adayı emekli korgeneral Engin Alan’dan sonra Balyoz dosyasına giren ikinci MHP’li oldu.

Islak imzalı belge de dosyaya girdi

Balyoz Darbe Planı sanıkları arasında yer alan Albay Hakan Büyük’ün evinde ele geçen belgelerde, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 9 yıldır Eskişehir’deki bir çiftliği tarikat yapılanması iddiasıyla havadan ve karadan izlediği ortaya çıkmıştı. Albay Büyük’ten çıkan belgelerde MHP Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın da savaş uçaklarına tarikat takibi yaptırdığı görüldü. “Kişiye Özel” ibareli belge, “keşif isteği” konusunu taşıyor. 28 Mart 2005 tarih ve “3500-149-05/İSTH. Hareket numaralı belgenin altında “Kürşat Atılgan-Hava Pilot Tuğgeneral 1’inci Ana Jet Komutanı” diye ıslak imzası bulunuyor.

Atılgan aylarca süren keşif yaptırdı

“1 inci HV.Kv.K.lığının 271500B MAR 05 gün ve İSTH:3590-80-05/İKK.Ş.111 sayılı mesaj emri” ilgi başlığı bulunan belgede şu ifadeler yer alıyor: “İlgi emir ile Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi Aşağı Kepen köyü Veletler mevkiinde bulunan Adıyaman Menzil grubuna ait ‘Bilvanis’ isimli çiftlikte meydana gelen gelişmelerin takip edilmesi amacıyla istenen hava fotoğrafları 03 Ekim 2003 ve 22 Temmuz 2004 tarihli hava fotoğraflarıyla mukayese edilerek EK’te gönderilmiştir. Arz ederim.” Belgenin ek kısmında ise 5 adet 51X61 cm ve 5 adet 25X25 cm hava fotoğrafı ile “HAVİST-27 Kıymetlendirme Raporu” bilgisi yer alıyor. Böylece Engin Alan’dan sonra MHP’den ikinci bir isim daha Balyoz Davası’na girdi.

Atılgan: Emir yerine getirildi

Kürşat Atılgan, sorular üzerine “Ana Jet Üs Komutanlığı’nın hukuki olarak bir sorumluluğu yoktur. Komutanlık, yukarıdan gelen emri yerine getirmiştir” dedi. Atılgan, “O filonun bütün planlaması, istekleri yukarıdan gelir. 1.Üst Komutanlığı’nın sorumluluğu yoktur, bizim bir sorumluluğumuz yoktur” diye konuştu. Atılgan, olayı çok hatırlamadığını da ifade ederek, “Üst komutanlık örneğin Ermenistan’ı çekin gönderin der, onlar çekilir ve gönderilir. Üst komutanlığın istekleridir bunlar. Bunu isteyen makama sormanız gerekiyor, bunun gibi yüzlerce emir geliyor çünkü” dedi. Atılgan’ın daha önce de evine türbanlı misafir gelen bir astsubayı üç ay izlettirdiği belgelenmişti.
aktifhaber

İki Güneş tutulması arası, Türkiye'de genel seçimler
Selçuk Salih Caydi
06 HAZIRAN 2011



2011 yılında sadece altı Güneş ve Ay tutulması yaşanıyor. Bunlardan üçü, bir Haziran ve bir Temmuz günleri arasında... Bu durum, ülkeler astrolojisiyle ilgilenenler için de dikkat çekicidir -çünkü tam da bu iki tarihin arasında Türkiye'de seçimler olacak.

1 Haziran günü parçalı Güneş tutulması. 15 Haziran günü tam Ay tutulması. 1 Temmuz günü gene parçalı Güneş tutulması.

Ay tutulması, bir tür son ve yeni başlangıç sayılabilir. Bu nedenle seçimlerin hemen ardından yaşanacak 15 Haziranda Yay burcundaki Ay tutulmasını, Türkiye'de yeni bir tarihin (dönemin değil, -tarihin) başlangıç noktası sayabiliriz.

Neyin başlangıç noktasıdır?

Türkiye'nin yeni kaderinin, yeni görev ve sorumluluğunun, yeni konumunun başlangıç tarihidir. Bu tarihten sonra Türkiye'nin, adım adım yeni bir yöne doğru yürüyeceği anlaşılmaktadır.

Bu istikamet, seçim sonuçlarından bağımsızdır ve bellidir...

Türkiye, Avrupa'nın bir ucundan Çin'e kadar olan bölgenin (Tek Tanrılı dinler bilgesinin) kültürel/siyasi ortak rezonansını sağlamak görev ve sorumluluğuna hazırlanmaya başlayabilir...

Ay tutulması ile ilgili, çeşitli yorumcuların ve dostların yazdıkları ve söylediklerine bakarak, "Ay tutulmasından sonra Kemal Kılıçdaroğlu'nun çok daha önemli biri olacağını, halkın üzüleceğini, devletin sevineceğini" söyleyebiliriz.
(Bunun ne demek olduğunu çözen beri gelsin!..)

Benim bu tip yorumlardançıkardığım sonuç, önce kimin kim olduğuyla ilgili. Son seçimlerde astrolog dostlar tarafından kullanılan 'Halk' terimiyle çoğunluğu temsil eden AKP seçmeninin kasdedildiğini görmüştüm. 'Devlet' terimi ise havada kalmıştı. (Kimin devleti?!)

Bunları seçimden sonra göreceğiz.

Kısacası, bir rahatlama yaşanacağı anlaşılıyor.

Tabii dünya Türkiye'den ibaret değil. Asıl önemli olan, dünyadaki değişim.
Bu üç olayın tetikleyeceği konuların başında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki devrimler var. Mısır'ın yeniden karıştığını zaten gördük. Libya'da iç savaş sürüyor.

Burada hemen dikkat çekmemiz gereken durum şudur:
İnsanoğlu herşeye çok çabuk alışıyor...

Bu yılın başından beri çok önemli şeyler oluyor ve hiçkimse bunların üzerinde birkaç günden fazla durmuyor Türkiye'de (ve dünyada).
Arap Baharı'nı söylemeye gerek yok. Japonya depremi ve Fukushima reaktöründeki kaza, Yunanistan'ın iflasın eşiğine gelmesi, Çin'de çökme belirtileri, IMF Başkanının ve Fransız solunun, acaip bir skandalla vurulması, şimdi aklıma gelenler.

Bir ucunun Portekiz, İspanya, Yunanistan'a kadar uzandığı Arap devrimlerinin, Ağustosa kadar hızlanarak süreceğine işaret ediliyor. İkinci, daha büyük bir devrim dalgası, gelecek yıl bekleniyor. Ay tutulmasının en çok etkidiği dört yer bulunuyor. Bunlar, Japonya/Fukushima, Mısır/Kahire, İngiltere/Londra ve Brezilya. Listenin sonundaki Brezilya sahiden karışabilir, çünkü orada neoliberal Hükümetin çevre talanına karşı çok büyük bir direnişin hazırlandığını ve Brezilya'nın önümüzdeki dönemde patlayabileceğini, ben şahsen biliyorum!
Seçimlerden sonra Türkiye, kapısına kadar gelen devrimlerle (Suriye) ve tabii "Kürt olayı" ile uğraşmakla işe başlıyor. Hiç kolay olmayacak.
(Kolay işi seven kim?!)

http://konstantiniye.blogspot.com/

AK Parti seçim bürosuna bomba
8 Haziran 2011
AK Parti Sultanbeyli Seçim İrtibat Bürosu'na ses bombalı saldırı düzenlendi.

Alınan bilgiye göre, Battal Gazi mahallesi Selçuk Han caddesi Gülen sokak üzerinde yer alan AK Parti Sultanbeyli Seçim İrtibat Bürosu'na, kimliği belirsiz kişilerce ses bombası atıldı.

3 kişi oldukları tespit edilen saldırganlar, beyaz renkli bir otomobil ile olay yerinden kaçtı. Saldırı sonucu seçim bürosunun ön camları kırılırken, büroda ufak çapta maddi hasar oluştu.haber10

Dr. Hayati Bice
Seçim ve Cemaatler : ‘Tarikat Oyları’nın Sonuçlara Etkisi
8 Haziran 2011

İskenderpaşa Cemaati lideri Coşan, tarikat çevrelerinde bugüne kadar görülmemiş bir açıklıkla, cemaat müntesiblerini seçimlerde MHP’li bozkurtları oylarıyla desteklemeğe davet etti.

Gündem öylesine hızla değişiyor ki yazmayı düşündüğüm bazı konuları ertelemek veya öne almak zorunda kalıyorum. Tasavvuf-siyaset ilişkisini “tarikat yasağı” çerçevesinde ele almayı düşünürken gündeme düşen Avustralya kaynaklı bir haber konuyu bir başka açıdan ve seçim öncesinde ele almamı gerektirdi. “Muhsin Başkan’ı Anarken” başlıklı yazımda Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşadığı siyasî deneyimler sonucunda vardığı hükmün “Siyaset-Tarikat İlişkisi ‘Laik’ Olmalıdır” olduğunu yazmıştım. Yazının 2011 Seçimlerinde Çevrelerinin Tavrı ara başlığını taşıyan son paragrafı ise ‘cemaat ve tarikat çevreleri ile ilintili oylar’ın ne kadar etkin olacağı nerede ise tamamen meçhul olan 12 Haziran 2011 seçimlerinde, cemaat ve tarikat yapılanmalarının ne yönde tavır alarak oy kullanacaklarının merak edildiğini içeriyordu.(1)

Bu konudaki son değerlendirmemi seçim sonrasında bırakmışken Avustralya’dan “İskenderpaşa Cemaati” adına cemaatin önderi Muharrem Nureddin Coşan’dan gelen 1 Haziran 2011 tarihli açıklama ortalığı allak bullak etti. Bu açıklamasında Coşan, tarikat çevrelerinde bugüne kadar görülmemiş bir açıklıkla, cemaat müntesiblerini seçimlerde MHP’li bozkurtları oylarıyla desteklemeğe davet ediyordu.(2) Aslına tarikat jargonuna vâkıf olanlar, bu açıklamanın çağrı, davet, tavsiye bağlamı ötesinde emir vezninden bir açıklama olduğunu bilir.

Türkiye tasavvufunun son asrına damgasını vurmuş bir Nakşbendi geleneğinin vârisi olan İskenderpaşa Cemaati önderinin bu açıklaması gündeme düşer düşmez önce yol açtığı kısa süreli bir şaşkınlık sonrasında tartışılmağa başlandı. Bu konudaki haberler ana akım medyada yer bulamasa da artık başlı başına bir medya ortamı oluşturan internet sitelerinde büyük bir gürültü koptu. İlgili haberler binlerce kez tıklanırken her bir habere yazılan yorumların sayısı da yüzleri buldu.

İskenderpaşa Geleneği : “Tarikat Siyaseti Yönlendirmelidir.”

Ülkemizin manevi dünyasında ismi iyi bilinen bir Nakşî mürşidi olan M. Zahid Kotku’nun (vefatı: 1980) “Milli Görüş” partilerinin oluşum sürecinden itibaren siyaset ve seçim süreçleri ile ilgili olduğu bilinir. M. Zahid Kotku’nun vefatı sonrasında postnişîn olan damadı ve halefi Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan (vefatı: 2001), akademik formasyonunun da katkısı ile bu ilişkiyi daha etkin bir mecrada yeniden tanımlamıştır. Bugün her ikisi de ahirete irtihal etmiş olan Necmeddin Erbakan ile Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan ilişkisi 1990’lı yıllarda neredeyse bir husumete varan ayrılık ile noktalandı. Bu konuda yeterince veriyi ilgili okur hemen hatırlayabileceği gibi konu basın-yayın organlarında da enine boyuna tartışılmıştır. (Bu konunun tartışıldığı yıllarda siyasi algısı doğal olarak olgunlaşmamış olan gençler, internet üzerinde yapacakları kısa bir araştırma ile bu konuda yüzlerce siteye yayılmış verilere ulaşabilir.)

“Muhsin Başkan’ı Anarken” başlıklı yazımda ömrünün son yıllarında Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan’ın Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’si ile yakınlaştığını ve Muhsin Başkan ile -kalite düzeyi her anlamda yüksek- bir işbirliği geliştirdiklerini de kaydetmiştim. Muhsin Yazıcıoğlu, Nakşbendi mürşidi Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan’ı hep rahmet ile anması ve vefa duyguları ile gözleri dolarak, gizlemek ihtiyacını hissetmediği güzel duygularla yâd etmesi hep hatırlanır. BBP ile yakınlaşmanın ötesinde “bir siyasî vasiyeti” olarak lanse edilen Sağduyu Partisi kuruluşu da İskenderpaşa Cemaati’nin siyasete müdahil olma tavrının nihaî sonucudur.(3)

‘Oğul Coşan’ın Açıklaması Ne Anlama Geliyor?

M. Nureddin Coşan’ın şiirsel bir üslub ile kaleme alınan MHP’ye destek verilmesi hakkındaki açıklaması, cemaatin bağlıları arasında bile sürpriz olarak karşılanırken, çağrıda ima edilen bazı hususlar tartışmaların sertleşmesine yol açtı. Açıklamadaki ifadelerle cemaat mensublarının “sırtlarından silkeleyip atması” istenen “maneviyat bahçemize dadanmış domuz sürüleri, sırtlanlar, hain köpekler, kurnaz tilkiler, leş kargaları, kanımızı, canımızı, değerlerimizi, zenginliklerimizi emmeğe yeltenen sülükler, asalaklar” kimlerdi? Bu ağır soru izaha muhtaç halde bekliyor. Coşan’a bu açıklaması ile yönletilen eleştirilerin en önemli kaynağı olan bu ibârelerin çağrışımları, eskilerin veciz tanımı ile “atlıyı atından indirecek kadar ağır”dır.

Coşan’ın AKP’ye “ilk genel seçimlerinde (2002) tek başına iktidar olmasıyla sonuçlanan verdiği şartlı destek” ve “maalesef insanlık için, inananlar için beklenenleri gerçekleştiremeyen Sayın Başbakan” ifadeleri ise izah gerektirmeyen açıklıkta ve bir o kadar manidârdır. Çağrının “Şimdi silkin, şimdi uyan, dengeleri boz. "Bozkurtlara" fırsat ver, yol ver, oy ver.” kısmı ise cemaat mensublarına yönelik net bir emir olmasının ötesinde ülkemizdeki İslâmî hassasiyet sahibi herkesi uyarıcı bir nitelik arz etmektedir.

Coşan’ın Çağrısının Arkaplanı

Seçim için son düzlüğe girilirken gelen M. Nureddin Coşan’ın AKP’ye tavır koyma ve MHP’ye destek verme çağrısının köklerini “1 Mart 2003 Tezkere Oylaması”na kadar götürebilmek mümkündür. Ancak asıl dikkat çekici olan 2007 seçimlerinden 3 gün önce yine cemaat adına yapılan açıklama ile AKP’nin desteklenemeyeceğinin deklare edilmesidir. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce yapılan çağrının bugünkü açıklama kadar yankı bulmayışının nedeni ise o günkü açıklamada AKP’den çekilen desteğin hangi siyasi partiye yöneltilmesi gerektiğine dair bir işaret içermeyişi olmalıdır. (4) 2007’de cemaat oylarına açıkça bir adres gösterilmediği için her müridin kendi gönlünce oyunu kullanmış olduğu düşünülebilir.

Aynı seçimlerde İsmailağa Cemaati içerisinde de mürşidleri Mahmud Ustaosmanoğlu’nun Saadet Partisi’ni desteklemesi, bazı hocalar tarafından görmezden gelinerek oyların AKP’ye yönlendirilmesi basına yansıyan bir tartışmaya konu olmuştu. Çağrının İlginç Yankıları

M. Nureddin Coşan’ın bu ilginç çağrısının somut sonuçlarının ne olacağını, sandıktaki oy dağılımını nasıl etkilediğini “gizli oy-açık tasnif” kuralı gereği hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ancak sanal âleme yansıyan yankılardan izleyebildiğim kadarı ile toplam sayıları ne olursa olsun MHP’ye oy vermeyi hiç düşünmeyen bir kesimin oylarını etkileyeceği açıkça görülmektedir.

Fakat sayısal bir sonuçtan daha önemli olan, bu açıklama ile MHP kitlesinin kazandığı moral motivasyondur. Son bir aydır “kaset operasyonu” ile sarsılan İslâmî eğilimli MHP seçmenleri için bir “maneviyat önderi”nden gelen bu açık çağrı, alnı secdeli MHP seçmeninin rahat bir nefes almasını sağlamış görünüyor. Ülkücü camianın kalemi keskin isimlerinden Şükrü Alnıaçık’ın birçok örneği olan bu ferahlamayı yansıtan şu satırları bunu çok net olarak göstermektedir: “Nakşibendîliğin “Gümüşhanevî” kolu yani İskenderpaşa Cemaati mürşidi Nurettin Coşan, 1 Haziran 2011 tarihli tebligatla kendilerine bağlı olup, sözlerine itibar edenlerin MHP’yi desteklemeleri çağrısını yaptı. Son derecede beliğ bir Türkçeyle yapılan bu çağrı, duyarlı bir üslupla kaleme alınmıştı.” (5)

Coşan’ın açıklaması ile hayâl kırıklığına uğrayan bir kısım iktidar yanlısı medya mensubunun İskenderpaşa Cemaati’nin kemiyet olarak çok gerilediği; Coşan’ın çağrısı yönünde MHP’ye oy vereceklerin sayısının seçimlerdeki seçmen kitlesi içerisindeki payının %0,1 (binde bir) bile olamayacağı şeklindeki küçümseyici iddiaları ise gariptir. Burada sözkonusu olan konu, MHP’ye oy verecek cemaat mensublarının seçmen kitlesi içerisinde ne kadarlık bir oran oluşturduğu değil birer “kanaat önderi” olarak çevrelerindeki insanların ve bilhassa cami cemaati oyları üzerinde oynadıkları yönlendirici roldür.

Ülkücü camianın bunun bilincinde olduğu da yine Şükrü Alnıaçık’ın aynı yazısında yer alan şu satırlarından hemen anlaşılabilir: “İnançlar konusundaki sessizliği tamamen “hürriyete saygı”yla izah edilebilecek, samimi bir iman çizgisinde, Başbuğ’un ifadesiyle “Allah yolunda” yürüyen Ülkücünün, din bezirganlarının suratına inmek üzere havaya kalkan kolu, sayın M. Nurettin Coşan’ın yaptığı MHP’ye destek çağrısıyla bir kat daha kuvvetlenmiştir. Bu çağrıyla MHP’nin sadece bir cemaatlik oy kazandığını düşünenler, fena halde yanılırlar. Çünkü bütün eski Ülkücülerin, BBP’nin, akkurtların, bekkurtların… savunduğu tez, MHP’nin dini hassasiyetlerinin Başbuğ’dan sonra azaldığı iddiasıydı. Güçlü bir dergâhın MHP’ye ittiba etmesi, aslında bu iddianın, “dönekliğe biçilmiş iftira nakışlı bir kılıf” olduğunu fiilen kanıtlamıştır.“

Kıvrandıran Bir Hazımsızlık

Üzücü olan bu çağrı sonrasında ezberi bozulan bazı kişilerin M. Nureddin Coşan’ın manevî yetkinliği ve hatta kişisel tercihleri gibi konularda bir yıpratma kampanyası başlatmaları olmuştur. Bu yıpratma kampanyasının bir yansıması olarak bazı websitelerinde yer alan İskenderpaşa Tarikat Silsilesi’nden dedesi M. Zahid Kotku ve babası M. Esad Coşan ile birlikte yer aşan biyografik bilgilerinin ve resimlerinin apar-topar kaldırılmasını siyasi tarafgirlikten başka bir şey ile izah mümkün değildir. Bazı siyasî holiganların konuyu M. Esad Coşan’ın dahi gerçek bir mürşid olarak kabul edilmediği ve bazı önde gelen M. Zahid Kotku müridlerinin kendisine biat etmedikleri gibi 1980’lerde kalmış çekişmelere kadar uzattıkları bile –maalesef- görülmektedir. Bu çürütme tavırlarının tasavvufî edebe nasıl da mugayir olduğunu işaret ederek geçiyorum. (6)

Konuyu büyük bir gençlik kitlesini kontrol eden MHP geleneğinin, S. Ahmed Arvasî, Prof. Dr. Erol Güngör -ve hattâ Necip Fazıl Kısakürek-’ vefat ettikten sonra boşlukta kalan ‘manevî önderlik postu’na M. Nureddin Coşan’ın talip olduğu şeklindeki yorumlar biraz zorlama olur.(7) Daha doğrusu bir yakıştırma ötesine geçmez. İskenderpaşa Geleneği’nin Samsun’daki temsilcisi Mustafa Bağıslayıcı’nın, Kastamonulu Nur camiası büyüğü Mehmed Feyzî (Pamukçu) Efendi’nin Türkeş’in MHP’si ile gönül bağını hatırlayan ülkücü sayısının çok-çok azaldığı günümüz MHP’sinin bir tarikat önderi ile böylesine bir ilişki oluşturma niyetinde olabileceğini kurumsal bağlamda hayâl etmek dahi mümkün değildir.(8)

Ancak ülkücü gençler arasında bu çarpıcı açıklaması ile M. Nureddin Coşan’ın önderlik ettiği tasavvufî akım hakkında bir ilginin oluştuğu söylenebilir. Bu ilginin sağlıklı bir mecrada gelişerek MHP ülkücü hareketin manevî derinliğinin artmasında etkili olup olamayacağını bugünden söyleyebilmek mümkün değildir. “Görelim âyine-i devrân ne gösterecek…” ---------------------------------------------------------

İletişim : atahayati@gmail.com

(1) Bice, Hayati; ‘Muhsin Başkan’ı Anarken… , 23 Mart 2011; http://www.haber10.com/makale/23532/

(2) M. Nureddin Coşan’ın “Aklını Kullan” başlıklı açıklamasının tam metni için bkz: http://www.iskenderpasa.com/secim/default.asp

(3) 2006 yılında oluşturulan Sağduyu Partisi hakkında bilgi kaynağı olarak websitesinde yer alan bilgilere bkz. http://www.sagduyu.org/

(4) 2007 seçimlerinin hemen öncesinde yapılan ve AKP’ye verilen desteğin çekildiği içerikli açıklama için bkz: İskenderpaşa AKP'yi desteklemiyor: “Nakşibendi tarikatının önemli kollarından İskenderpaşa cemaatinin lideri Nurettin Coşan, 22 Temmuz seçimlerinde AKP'ye olan desteklerini geri çektiklerini açıkladı. Coşan, açıklamasında hangi partiye destek vereceklerini ise belirtmedi. Coşan, şu açıklamayı yaptı: "22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde AKP'yi desteklemiyoruz. 2002 yılında AKP'ye inanç özgürlüğü ve ilgili hedefleri itibari ile şartlı destek vermiştik. Ancak, bu şartlı desteği geri çekiyoruz. Mevcut AKP hükümetini, bünyesinde yakın hissettiğimiz, dost bildiğimiz, bazı şahsiyetleri barındırmasına rağmen, özellikle vaat ettikleri özgürlükler ile ilgili olarak, son beş yıl içinde somut bir gelişme kaydetmemeleri sebebiyle yapılacak genel seçimlerde desteklemiyoruz..." (Ömer Erbil, Milliyet, 20 Temmuz 2007) ; http://www.milliyet.com.tr/2007/07/20/siyaset/asiy.html

(5) Şükrü Alnıaçık’ın Ferasetin Efendisi ve Kasetlerin Önderi başlıklı yazısının tamamı için bkz: http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi33001-Ferasetin_Efendisi_ve_Kasetlerin_Onderi.html

(6) Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan’ın RP lideri Necmeddin Erbakan ile ilişkisinin bozulmasında ve giderek kopmasında mürşidi olan M. Zahid Kotku’nun vefatı sonrasında kendisine biatı reddetmesi olduğu söylenir. Bu dramatik kopuşu yansıtan “Bir Parti ve Biz”,başlığı ile cemaatin ünlü yayın organı İslam Dergisi’nin, Temmuz-1990 sayısında Başyazı olarak yer alan bu yazı için bkz: http://www.iskenderpasa.com/A25FF411-8956-4C62-B528-8824B72EB7DE.aspx

(7) 12 Eylül öncesinde ülkücü zihniyet yapılanmasında ve bilhassa ehli sünnet duyarlılığının yaygınlaşmasında S. Ahmed Arvasi’nin iki cild halinde yayınladığı Türk-İslam Ülküsü kitabı silinmez bir yer tutmuştur. Yeri doldurulamayan ülkücü akademisyen Prof. Dr. Erol Güngör’ün “Türk Kültürü ve Milliyetçilik”, “İslamın Bugünkü Meseleleri” ve “İslam Tasavvufunun Meseleleri” gibi entellektüel düzeyi yüksek eserleri ise üniversiteli ülkücüler arasında etkili olmuştur. 1977 seçimlerinde MHP’yi destekleme kararını açıklayan Necip Fazıl Kısakürek’in Çile, Başbuğ Velilerden-33, Çöle İnen Nur gibi eserleri, ülkücüler arasında tasavvufa sempatinin yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Bugünkü ülkücü gençlerin fikrî yetersizliklerinin giderilmesi için 12 Eylül öncesinin imkânları ile kıyaslanamayacak bir zenginlik ellerinin altında olmasına rağmen genel manzarada gözlemlenen ideolojik fukaralığın izahı zordur.

(8) Alparslan Türkeş’in siyaseten bile olsa maneviyat dünyasının önde gelen isimleri ile saygı ve muhabbet ekseninde bir ilişki oluşturup, hassasiyetle koruduğunun birçok kanıtı vardır. Türkeş daha öğrencilik yıllarından itibaren ilgi duyduğu İskenderpaşa Cemaati ile de bu ilişkiyi sürdürmeğe özen göstermiştir. Türkeş’in vefatına yakın günlerde M. Zahid Kotku’yu birkaç kez ziyaret edip helalleştiği söylenir. Dergâhın önde gelen isimlerinden Samsun yetkilisi Hacı Mustafa Bağışlayıcı ‘tepeden tırnağa beyaz giysileri ile’ Türkeş dönemi MHP kongrelerinin protokol tribününün vazgeçilmez bir konuğu idi. Bu satırların yazarı da bu tablonun onbinlerce canlı tanığından birisidir.
haber10

Hackerların hedefinde 'seçim' mi var
09/06/2011

İnternette filtre uygulamasının temel hak ve özgürlükleri ihlal edeceğini savunan 'Anonymous' (Anonim) adlı hacker grubunun, 12 Haziran'da yapılacak genel seçimde Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) sistemini hedef alarak siber saldırı düzenleyeceği belirtiliyor.

Siber Güvenlik Uzmanı Huzeyfe Önal, Wikileaks'e yönelik ambargo uygulayan ülkelerin en önemli finans şirketlerine yönelik saldırılarıyla adından söz ettiren Anonymous grubunun, son 48 saat içinde Türkiye'deki çok sayıda internet sitesine siber saldırı başlattığını söyledi. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden örgütlenen grup üyelerinin “IRC” isimli anlık mesajlaşma kanalı üzerinden haberleştiğini ve saldırıya yönelik direktifler verdiğini kaydeden Önal, tüm hareketlerini yakından takip ettiklerini aktardı.

Söz konusu grubun saldırı tehdidinden sonra karşı atağa geçen Türkiye'deki bazı hackerların, Anonymous'un “www.anonnews.org” isimli internet sitesini etkisiz hale getirdiğini ve IRC kanalını ele geçirdiğini vurgulayan Önal, “Bu karşı saldırının ardından Anonymous'un web sitesine erişim saatlerce kesildi. Ancak bir süre sonra farklı ağlar üzerinden tekrar ortaya çıktılar” dedi.

Gece boyunca kamuya ve özel şirketlere ait çok sayıda siteye saldırı düzenlendiği bilgisini veren Önal, “Saldırılarda kullanılan 'zombi' bilgisayar sayısının 90 binin üzerinde olduğunu belirledik. Bu rakam gerçekten ürkütücü. Organize saldırılarda sayının 1 milyonun üzerinde olacağı kaçınılmaz. Böylesi bir durum internet altyapısı için felaket olur” diye konuştu.

“SİBER SALDIRININ YENİ HEDEFİ YSK OLACAK”
Türkiye'deki önemli internet sitelerine karşı yeniden saldırıya geçen grubun, “DDoS” adı verilen siber atak yöntemi ile ciddi bir tehdit oluşturmaya başladığını kaydeden Önal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anonymous'un anlık mesajlaşma kanalında gruba destek veren çok sayıda Türk ile karşılaştık. İdeolojik söylemleri ile yurt dışındaki binlerce Anonymous taraftarını Türkiye'ye karşı kışkırtan bu kişiler, bazı önemli hedeflere saldırılması önerisinde bulundu. İlk büyük saldırılarını bugün saat 18.00'de gerçekleştirmeyi planlayan grup, 12 Haziran akşamı da YSK'nın sistemini etkisiz hale getirmeye çalışacak. Bu sayede büyük yankı uyandırmayı ve seçime şaibe düşürerek devlet kurumlarını yıpratmayı amaçlayan hackerlar, saatlerce sisteme veri girişini engellemeyi hedefliyor.”

YSK SİBER SALDIRI TEHDİDİNİ CİDDİYE ALMALI
Seçim sonuçların YSK'nın il ve ilçe merkezlerindeki internete bağlı binlerce bilgisayar aracılığıyla ana sisteme kaydedileceğini belirten Önal, böylesi bir saldırı karşısında saatlerce veri girişi yapılamayacağını ve ortaya ciddi bir kriz çıkacağını kaydetti. YSK'nın söz konusu tehdidi ciddiye alması ve tüm güvenlik donanımlarını en üst seviyeye çıkarmasını öneren Önal, seçim gecesi başta TÜBİTAK olmak üzere devletin ilgili tüm birimlerinin de teyakkuzda bulunmalarını istedi.

BUGÜN SAAT 18.00'DE NEFESLER TUTULACAK
Siber Güvenlik Uzmanı Huzeyfe Önal, Anonymous'un Türkiye'ye yönelik ilk en etkili saldırısının bu akşam saat 18.00'de beklendiğini bildirirken, “Başta tüm devlet kurumları olmak üzere bankalar, özel şirketler ve hedef alınan bazı medya grupları saldırıyı engellemek için güvenlik tedbirlerini artırdı” dedi. Akşam saatlerinde bilişim güvenliği alanında görev yapan herkesin nefeslerini tutarak gelişmeleri takip edeceğini anlatan Önal, sözlerini şöyle tamamladı:

“Saldırının büyüklüğü ve ne kadar etkili olacağını kimse bilemiyor. Ancak saldırıya katılanların sayısı yüz binleri bulursa bu ciddi bir tehlikedir. Bu kişilerin aynı anda internet servis sağlayıcılarını hedef alması durumunda Türkiye'deki internet ağları saatlerce devre dışı kalır.”

SİBER TERÖR “KIRMIZI KİTAP”A GİRMİŞTİ
“Siber Terör” tehdidi bir süre önce yenilenen ve kamuoyunda “Kırmızı Kitap” olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne de girmişti. Genelkurmay Başkanlığının önerisiyle belgeye eklenen siber terörizm konusunda, “Teröristlerin herhangi bir bilgisayar merkezine yapacakları küçük bir elektronik saldırının, klasik bir terör eyleminden daha büyük zararlar verebileceği” görüşü aktarılmıştı.

İran'ın ilk nükleer santralı Buşehr'i vuran “Stuxnet” virüsünün gündeme damgasını vurduğu dönemde ele alınan siber tehdit, Wikileaks sitesi üzerinden yayınlanan belgeler ve son olarak Sony Play Station'ı hedef alan saldırılarla zirveye çıkmıştı.

ABD “SAVAŞ NEDENİ” SAYMAYA HAZIRLANIYOR
Son olarak ABD Ordusu'na doğrudan hizmet veren Lockheed Martin şirketinin enformasyon ağına yönelik siber saldırı da ABD hükümetini harekete geçirmişti.
ABD Savunma Bakanlığı, kendilerine yönelik siber saldırıda bulunan kişi ve gruplara karşı gerektiğinde doğrudan “askeri operasyon” dahil her türlü karşılığı verme konusunda ciddi adımlar atmıştı.

Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, “Eğer ortaya haklı bir neden çıkarsa, ABD siber ortamdan gelecek saldırılara karşı, ülkeyi tehdit eden tüm diğer unsurlarda olduğu gibi her türlü yönteme başvurabilir” denilmişti.
ANONYMOUS İDDİAYI YALANLIYOR

"Hepinizin bildiği üzere Perşembe günü saat 18.00 itibariyle, Türkiye'de uygulanan sansüre karşı tepki koymak için bu sansürden sorumlu olan ve dolaylı da olsa destekleyen sitelere karşı operasyon düzenleyeceğiz. Saatin mesai bitimine denk gelmesi, devlet kurumlarıyla ilgili işleri olan vatandaşlarımın mağdur duruma düşmemesini istememizdendir. Bu operasyon Türk halkına değil, Türk halkının bilgi alma ve verme özgürlüğünü elinden almak isteyen sansür kurumlarınadır.

"Ancak halk arasında oluşan dedikodular ve medyada yer alan asılsız iddiaları endişe ile izlemekteyiz. Anonymous'un #operationturkey kod isimli operasyonu, Türkiye'nin internetini hedef almamaktadır.

"Bu yüzden interneti çökertmek gibi bir durum söz konusu değildir.

YKS SALDIRISI YALAN
"Ancak bu durum, sitelerini koruyamayan kuruluşların uydurduğu bir bahane olup, operasyon anında kendilerini koruyamayacaklarının farkında oldukları için, interneti temelli sekteye uğratmaya hazırlıktır. Bu bahaneyle 22 Ağustos'taki genel filtreyi de topyekün denemiş olacaklar. Bu yalan iddia, Anonymous'a karşı "bakın, Anonymous size yardım etmiyor zarar veriyor, internetinizi elinizden alıyor" şeklinde kullanılacaktır. Öte yandan Anonymous Türkiye'nin demokratik seçimlerini bozmak gibi bir hedefe sahip olmadığından, pazar günü YSK sunucularına da saldırmayacaktır. Bu gibi oyunlara ve asılsız komplo teorilerine kanmayınız.

"#operationturkey'in tek bir amacı vardır, o da internetin temel ilkesi olan bilgi alma ve bilgi verme özgürlüğüne sahip çıkmaktır.

"Bu operasyon partilerle ilgili değildir, bu operasyon medyaya karşı değildir, bu operasyon Türk halkına karşı değildir, aksine Türk halkının yanındadır. Bu operasyon, Türkiye'de uygulanmakta olan internet sansürüne artık bir dur demek için yapılmaktadır. Bu operasyon, Türkiye'yi sansür ayıbından kurtarmak ve Türk halkının haber alma özgürlüklerini savunmak için yapılmaktadır. Ve bu sansür zihniyeti devam ettiği sürece, bu sansüre sebep verenler, uygulayanlar ve yardım edenlere karşı operasyonlar sürecektir. İlk operasyon sadece bir uyarıdır.

"Türk medyasında yer aldığı üzre, Anonymous yabancı bir hacker örgütü değildir. Anonymous'un kimliği yoktur, ulusu yoktur.

"Anonymous, dünyanın her yerinde bilgi ve ifade özgürlüğüne destek veren bir oluşumdur. Anonymous'un hiç bir devletle veya örgütle ilgisi yoktur. Anonymous, yaklaşık 2003 yılında kendi kendine oluşmuş ve evrimleşmiştir.

"Herkes Anonymous olabilir. Patronunuz, işyerindeki temizlikçiniz, ilkokul öğretmeniniz, nişanlınız, sevgiliniz, hatta kendi çocuğunuz. Anonymous'un liderleri yoktur. Anonymous'un resmi mesajları yoktur. Anonymous'un resmi videoları yoktur. Anonymous'un resmi temsilcileri yoktur. Anonymous'un resmi buluşmaları yoktur.

"Anonymous'un resmi bir amacı yoktur. Anonymous kişisel ordunuz değildir. Herkesin katkısı eşittir. Anonymous bütüne güvenir, Anonymous bütünün bir parçasıdır. Anonymous, anonimdir.

"Kamuoyunun dikkatine arz ederiz.
Radikal

Öcalan'a göre Erdoğan savaş ilan etti
09/06/2011

İmralı'dan dönen Tuğluk, PKK lideri Öcalan'ın Başbakan Erdoğan'ın sözlerini savaş ilanı olarak değerlendirdiğini söyledi


BURSA - PKK lideri Abdullah Öcalan'ı, İmralı Adası'nda ziyaret eden Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, beraberindeki diğer avukatlar Cemal Demir, Cemo Tüysüz ve Cengiz Çiçek ile adadan döndü. Ziyarete ilişkin konuşan Tuğluk, Öcalan'ın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son günlerdeki dilinin Kürtlere yönelik bir savaş ilanı olarak değerlendirdiğini söyledi.

Tuğluk, Gemlik İlçe Jandarma Komutanlığındaki işlemlerin ardından çıkışta gazetecilere yaptığı açıklamada, Öcalan'la le bir görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi. Tuğluk, bir gazetecinin ''15 Haziran ile ilgili yeni bir değerlendirmesi oldu mu?'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Henüz bir görüşme gerçekleşmemiş. 'Görüşmenin içeriğinin, bu konuda önem taşıdığını' ifade etti. Fakat, 'AK Parti'nin uyguladığı, son dönemlerde Başbakan'ın kullandığı dilin, uygulamaların, pratiklerin Kürtlere karşı bir savaş ilanı olarak değerlendirdiğini ve Türkiye'yi bir kaosa, kriz sürükleyen bir politika izlendiğini' ifade etti. Bu konuda çok şey değil, AKP'nin politikalarının çok çözümleyici olmadığını, özellikle Sayın Başbakan'ın son dönemlerde kullandığı dilin Kürtleri hedef alan, siyasilerini hedef alan yoğun tutuklamaların da bu anlamda bunun işaretleri olduğunu, burada bir çözüm iradesini ve niyetini göremediğini' ifade etti.''
Radikal

Erdoğan'dan Öcalan'a yaylım ateşi
09/06/2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Öcalan'ın 'Kürtlere savaş açtı' yorumlarına ilişkin olarak, 'çok adi, çok alçakça bir tespit' değerlendirmesini yaptı. Erdoğan 'Öcalan yakalandığında hükümet olsak ceza infaz edilirdi' diye konuştu Radikal

Wall Street Journal 'AK Parti' dedi
9 Haziran 2011
ABD'nin önemli gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), 12 Haziran'da yapılacak seçimleri AK Parti'nin kazanmasının beklendiğini yazdı.

Gazetenin internet sitesinde çıkan haberde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin seçimlerde galip gelecek olmasının nedeninin asıl olarak ekonomi olduğu belirtilerek, ekonomik büyümenin şu anda Başbakan Erdoğan'ın seçimlerdeki ''kozu'' olduğu vurgulandı.

Erdoğan'ın eski danışmanlarından Cüneyt Zapsu'nun da görüşlerine yer verilen haberde, Zapsu'nun ''Ekonomi anahtar. Biz İslami gündemi olan bir hükümet değiliz, biz tamamen ekonomik gündemi olan bir hükümetiz. Erdoğan bir iş adamı gibi düşünüyor'' dediği belirtildi. haber10

Milletvekili adayı öldürüldü!
DSP Bitlis 2'nci sıra milletvekili adayı Bedri Aydın, Bitlis'in Hizan ilçesinin Kolludere beldesi yakınındaki kırsal alanda ölü bulundu.
10 Haziran 2011 Cuma, 20:15:23

Hizan ilçe merkezinde ikamet eden ve iki gündür kendisinden haber alınamayan, DSP Bitlis 2'nci sıra milletvekili adayı, 33 yaşındaki Bedri Aydın'ın cesedi, dağda koyunlarını otlatan bir çoban tarafından bulundu.
habertürk

İsmailağa Cemaati Hangi partiye oy verecek?,

İsmailağa Dergahı'ndan AKP'ye Net Tavır: "4 yıldır Hıristiyan ve Yahudilerle oturup kalkanlar, onları mekânlarında ziyaret edenler seçim yaklaştığında İslami cemaatleri hatırlamışlar, yüz çevirmeleri ile de büyük bir endişe ve korkuya kapılmışlardır"

10 Haziran 2011



İsmailağa Dergâhı’nın resmi internet sitesinde, İsmailağa Cemaati Hangi partiye oy verecek? şeklinde bir açıklama yapıldı. Açıklamanın tam metni aşağıdadır.

Sitemizin iletişim kısmından gelen yoğun baskı üzerine bu açıklamayı yapmak zorunda kaldık.

Bazı yoldaşlarımızın, kardeşlerimizin oy vereceği partiyi açıkça ilan etmeleri değerli vatandaşlarımızı, cemaatimizin hangi partiye oy vereceği hususunda meraka yöneltmiş, tam ve kesin bir bilgi arayışına itmiştir.

4 yıldır Hıristiyan ve Yahudilerle oturup kalkanlar, onları mekânlarında ziyaret edenler seçim yaklaştığında İslami cemaatleri hatırlamışlar, yüz çevirmeleri ile de büyük bir endişe ve korkuya kapılmışlardır.

Müslümanların Ramazan ayında verdikleri iftar yemeğine (dinimizce) cenabet gezen gayri müslim, haham, papaz ve rahipler davet ederken, ülkemizde milyonlarca destekçisi bulunan İslami cemaatlerin bir üyesini, o cemaati temsilen davet etmemişler, besmele ile kilise açarken, camide ayine izin vermişlerdir.
Dinler arası diyalogda en büyük felaket olan Hıristiyan ve Yahudilere cennetten parsel dağıtımının resmi ayağını kurarken (en azından diyanetin sessiz kalması bile bunların ekmeğine yağ sürmektir), medeniyetler ittifakı deyip İslam’ı diğer muharref dinlerle bir tutmuş, aynı bahçeye koymuşlardır.

Üçüncü dönemlerinde casus yetiştiren “ruhban okulu” açılacak ve faaliyete geçecektir. İddialara göre bu sebeple Sayın Bartholomeos il il gezip Hıristiyanlardan hükümet lehine oy toplamaya çalışmaktadır.

Her yerde kiliseler devletin bütçesi ile mamur edilip, ihya edilip ayin yaptırılırken, milletimizin hayrı ile yaptırdığı Fetih Külliyesi iade edilmemiş, temelindeki maksada kavuşturulmamış, banilerinin ruhu sızlatılmaya devam edilmektedir.

Diğer taraftan Kuran Kurslarının kapısına kilit vurulmasını zorunlu kılan yaş sınırı yükseltilmiş, “bu da yetmez” denilerek zorunlu eğitim süresi uzatılmıştır.

Camilerde merkezi ezan ve vaaz sistemleriyle İmamlar pasifize edilerek bekçi haline getirilmiş, imam ve cemaat arasındaki bağ koparılmıştır. Her ne kadar bu uygulama 28 Şubatın bir eseri olsa da bu gün gelişerek devam etmektedir.

Zina suç sayılmaktan çıkmış, fuhuş evlerinin devlet eliyle işletilmesine son verilecek yerde “getirisi çok olduğu için” fuhuş evi açılımı devam etmektedir.

Kürt açılımı, alevi açılımı, roman açılımı, ermeni açılımı, Hıristiyan açılımı, şarkıcı açılımı şu alçımı, bu açılımı yapılırken Müslümanlar lehine tek bir şey dahi yapılmamış, azınlık dediğimiz gayri müslimler abad edilirken çoğunluk olan Müslümanlar (ne de olsa elimizde denilerek) itilmiş ve yok sayılmıştır.

Bunlar ve niceleri bizi gelecek adına kaygılandırmaktadır.

Şimdi, Diyalogcuların yurt dışından uçak uçak adam taşıyıp hükümet için oy kullandırması, televizyon dizilerinde, haber programlarında hükümet propagandası yapmasına kimsenin sesi çıkmıyor, onlar yandaş ve yalaka olmuyorlar ama biri kalkıp bunları söyleyince ya Ergenekoncu ya statükocu veya Ak Parti düşmanı koyu bir Saadet partili damgası yiyor.

Ne yapalım? Müftü olmak isteyen ilahiyatçıların yaptığı gibi evimizin etrafını hükümet bayrakları ile mi donatalım?

“Bu parti gelmesinde din düşmanı parti mi gelsin?” diyorlar. Bunu söyleyenlerinde dinle alakası yok zaten. Olsaydı bu gerçekleri görürlerdi.

“Bir 28 Şubat mı istiyorsunuz, siz bunu hak ediyorsunuz” diyerek hemen tehdit ediyorlar. Bizde “Senin duanla mı yaşıyorum ki, senin bedduanla öleyim” tabiri ile cevap veriyoruz. Çünkü bu yol sıkıntı yolu, bu yol dert yolu, bu yol çile yolu. Yüzyıllardır asmışlar, kesmişler ama Allah’ın izniyle bitirememişler, siz mi bitireceksiniz? Ergenekon mu bitirecek?

Bunları, sitemizin iletişim kısmından cemaatimize yöneltilen suçlamalar ve tenkitler sebebiyle yazdık.

Bizler Sultanımızın emri gereği bir yönlendirme yapmayacağız. Kesin bir ifade ile “şu” partiye verin demeyeceğiz. Çünkü bu bir tefrika sebebi oluyor.

Feraset sahibi her mümin nereye oy vereceğini bilir. Feraseti körelmişse ona Efendi hazretlerinin nasihati, Peygamberimizin hadisi değil ayet bile tesir etmez.

Çünkü duymak istemeyenden daha sağır yoktur. Adam olunca sağır, ona istediğin kadar bağır…

www.ismailaga.info

AK Parti'li başkana yumruklu saldırı
Dudağı patlayan başkan da karşılık verdi!
10 Haziran 2011

Kocaeli'nin Kandıra İlçesi Belediye Başkanı AK Partili Cengiz Kan, partisinin seçim çalışması sırasında Fahri Aydın adlı vatandaş tarafından yumruklandı. Dudağı patlayan ve neye uğradığını şaşıran Başkan Kan da Aydın'a karşılık verdi. Karşılıklı yumruklaşmanın ardından Kan ve Aydın, vatandaşların araya girmesi ile güçlükle ayrıldı.

AK Parti Kocaeli 10. Sıra Milletvekili Adayı Serkan Seyhan ve partililer, seçim çalışmaları için Akçaova Köyü'nde bir toplantı düzenledi. Makam aracıyla seçim çalışmalarına katılan Kandıra Belediye Başkanı Cengiz Kan'a, toplantı esnasında Fahri Aydın tepki gösterdi. habertürk

"Seni o listeye yazanın..."
CHP İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile CHP İzmir milletvekili Mehmet Ali Susam arasında gerginlik
10 Haziran 2011

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam'la körfezin pis kokusu yüzünden kavga etti.

Başkan Kocaoğlu, Susam'a "Utanmıyor musun? Sen bana hesap soracak adam mısın be, manyak. Delirtinceye kadar uğraşıyorsunuz. Sen bana hesap soracak adam mısın lan? Adam mısın? Terbiyesize bak ya" diyerek tepki gösterdi. Çiğli Belediye Başkanı Solak, Kocaoğlu'nu sakinleştirerek dışarı çıkarmaya çalıştı ama Başkan Kocaoğlu çıkarken elinin tutulmasına tepki göstererek itti.

Aziz Kocaoğlu'nun gergin anlarını izlemek için: http://video.haberturk.com/video/index/51509

Tarihi Havagazı Fabrikası'nda CHP İzmir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen, tüm milletvekili adayları ve belediye başkanlarının katıldığı son değerlendirme toplantısı öncesinde Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Milletvekili Mehmet Ali Susam arasındaki gerginlik damgasını vurdu. Toplantı öncesi bir araya gelen Susam ve Kocaoğlu arasında Körfez'in pis kokusu nedeniyle tartışma çıktı.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'yla birlikte yapılan basın toplantısında bir muhabirin körfezin pis kokusunu sorması üzerine Başkan Kocaoğlu'nun çevresine bu soruyu sorduran kişinin Susam olduğunu söylediği öne sürüldü. Bu iddialar kulağına giden İzmir Milletvekili Susam konuyu toplantıda gündeme getirdi. Susam neden bu soruyla ilgili kendisinin adres gösterildiğini sordu. Bunun üzerine Başkan Kocaoğlu sinirlenerek, "Beni adım Kocaoğlu sen benden hesap soramazsın, senin ne mal olduğunu hepimiz biliyoruz. Sen kimsin ki benden hesap sormaya kalkıyorsun. Partiyi ve İzmir'i ne hale getirdiğiniz ortada. Seni listeye yazanın...hakkındaki dosyalarını biliyoruz. İkimizin hakkında da dosyalar, bunların ne olduğnu ortaya koyalım" dediği öğrenildi.
habertürk

AK Parti seçim aracına silahlı saldırı yapıldı
GİRESUN'un Çanakçı İlçesi'nde seçim çalışmasından dönen AK Partinin seçim aracına silahlı saldırı yapıldı
10 Haziran 2011
Edinilen bilgiye göre ilçenin Düzköy Köyü'nden seçim çalışmasından dönen AK Partinin seçim aracına saat 22.00 sıralarında kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce ateş açıldı. Tabanca ile 3 el ateş edildiği belirlenen araçta ölen ve yaralanan olmadı. Milliyet

Bahçeli: O ancak YSK’nın milletvekili olur
11 Haziran 2011
MHP’nin, İhsan Barutçu’nun kendi listesinden milletvekili seçilmesini önlemek için YSK’ya yaptığı ikinci başvuru da reddedildi.

MHP’nin, İhsan Barutçu’nun kendi listesinden milletvekili seçilmesini önlemek için YSK’ya yaptığı ikinci başvuru da reddedildi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, yakın çevresine, “MHP’nin ne üyesi ne de milletvekili adayıdır. Bağımsız aday da olamaz. Olsa olsa YSK’nın adayıdır” diyerek kızgınlığını ifade ettiği bildirildi. Dün, bazı internet sitelerine Barutçu’nun istifa ettiği yönünde haberler yansıdı. Ancak Barutçu, “Tümüyle spekülasyon. Benim istifa etmemle MHP’nin oyu artacaksa istifa ederim. Ancak şu anda böyle bir kararım yok” dedi. Barutçu, son dakikaya kadar değerlendirmelerini sürdüreceğini söyledi.

MHP’nin avukatı de Hamit Kocabey, kaset komplosunu MHP’ye yıkmak üzere birtakım operasyonlar yapılacağını daha önce açıkladıklarını hatırlatarak, “Tam da dediğimiz gibi İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşımız Yüksel Aydın’ın evine işyerine baskın yapılarak sanki komplonun içindeymiş gibi yalan haber yayıldı. Ancak bunun yalan olduğu netleşti ve kalem kamera ile bilgisayarlar dahil el konulan tüm malzemeleri kendisine iade edildi” dedi. haber10

AKP'li Vekil Adayına Sahte Dilekçe Tuzağı
11 Haziran 2011
AKP Düzce 3. sıra milletvekili adayı Osman Çakır adına, adaylıktan istifa ettiğini dair Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) sahte dilekçe verildiği ortaya çıktı.
Alınan bilgiye göre, 3 Haziran tarihinde kendi adına, adaylıktan çekildiğine dair YSK'ya bir dilekçe verildiğini öğrenen Çakır, AK Parti İl Başkanı Mustafa Yılmaz ile birlikte İl Seçim Kuruluna başvurarak bilgi istedi.

YSK'ya böyle bir dilekçenin kendisi tarafından verilmediği ve adaylıktan çekilmesinin söz konusu olmadığını ileten Çakır, adaylığının devam ettiğine dair bir dilekçeyi de İl Seçim Kuruluna sundu.
aktifhaber

MHP'li Adayın 'Ezan Rahatsızlığı'na Tepki
11 Haziran 2011

MHP Çorum birinci sıra milletvekili adayı Hidayet Vahapoğlu'nun Osmancık'ta yaptığı açıklamalara tepki yağıyor.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Çorum birinci sıra milletvekili adayı Hidayet Vahapoğlu'nun Osmancık'ta yaptığı bir açıklamada “Gittiğimiz yerlerde vakitsiz olarak ya sela ya da ezan okutuyorlar” sözüne sendikalar tepki gösterdi. Çorum Diyanet-Sen ve Memur-Sen Çorum şubesi teşkilatları Vahapoğlu'nu sert bir dille eleştirdi. Diyanet-Sen Çorum Şube Başkanı Muammer Özcan, “Ezan ve sela ile ilgili olarak bu şekilde konuşan biri nasıl bu milletin vekili olacaktır?” diye sordu. Memur-Sen binasında yapılan basın açıklamasında Özcan, MHP milletvekili adayı Vahapoğlu’nu “Sözlerinden dolayı kınıyor, milletvekili adaylarını, siyasi partileri dini konularda daha hassas davranmaya, dini konuları siyasete alet etmemeye ve sağduyulu davranmaya davet ediyoruz.” diye konuştu.

Özcan, Vahapoğlu’nun ezan, sela konularında çirkin ve yakışıksız açıklamalar yaptığını kaydederek, milletin vekili olmaya aday birinin milletin değerlerinden bihaber, milletin imam ve müezzinlerini töhmet ve bühtan altında bırakacak bir açıklama yapmış olmasını şiddetle ve esefle kınadıklarını bildirdi.

Ezan ve selanın kaç vakit, nerede ve ne zaman okunacağının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen kriterlere göre belirlendiğini hatırlatan Özcan, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

"Bunun dışında hiçbir surette imam veya müezzinlerimizin belirlenen vakitler dışında ezan veya sela okuması mümkün değildir. Yoksa birilerinin Arapça ezandan rahatsız olduğu gibi Vahaboğlu da miting yaparken, konuşma yaparken okunan ezan ve seladan rahatsız mı olmaktadır? Yoksa Vahaboğlu Meclis'e gittiğinde ezan ve selanın kendi istediği zamanda okunması için önerge mi verecektir? Tüm imam ve müezzinlerimizi, diyanet camiasını kimse böylesi bir konuda töhmet ve bühtan altında bırakamaz. Dinimizin direği olan namaz ve onun daveti ezan hakkında bu şekilde konuşma yetkisini sayın Vahaboğlu kimden ve neraden almaktadır. Bu bir gaf değil Diyanet camiasına ve toplum önderi olan din görevlilerine karşı büyük bir iftiradır. Vahaboğlu’nun söylediklerini ispata davet ediyoruz. Hangi imam, hangi müezzin, nerede ve ne zaman vakitsiz olarak ezan ve sela okumuştur. Buna kimler şahit olmuştur. Bu konuda Vahapoğlu derhal ve vakit geçirmeden bilgi ve belgeleri ortaya koymalıdır. Aksi takdirde toplumdan ve diyanet camiasından özür dilemeli ve milletvekilliği adaylığından çekilmelidir. Bu toplumun inanç ve değerlerine yabancı, insanımızın kutsal değerlerinden habersiz ve bu kadar cahilane yapılan açıklamaları kabul etmemiz mümkün değildir. Milletvekili adayı Vahaboğlu’nun kınıyor, milletvekili adaylarını, siyasi partileri dini konularda daha hassas davranmaya, dini konuları siyasete alet etmemeye ve sağduyulu davranmaya davet ediyoruz.”

Diyanet Mensupları Derneği Başkanı Mehmet Güner de yapılan bu açıklamayı Diyanet Mensupları Derneği olarak kınadıklarını ifade etti.
aktifhaber






_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Hzr 12, 2011 7:20 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Hzr 12, 2011 7:17 pm    Mesaj konusu: "MHP'de 8 Kaset Daha Var" İddiası Alıntıyla Cevap Gönder

MHP Genel Başkan Yardımcısı Metin Çobanoğlu, parti genel merkezinde saldırıya uğradı

27 Nisan 2011
Anadolu Haber

Kaset skandalının ardından görevinden istifa eden MHP Genel Başkan Yardımcısı Metin Çobanoğlu parti genel merkezinde saldırıya uğradı.
Dilekçesini sunmak ve eşyalarını toplamak için aracıyla MHP Genel Merkez binasına gelen Çobanoğlu'na dışarıdaki bir grup partilinin 'İsmimizi lekeledin' diyerek sözlü tacizde bulunduğu öğrenildi. Grup, bununla da yetinmeyerek Metin Çobanoğlu'nun aracına saldırdı.

Aracın lastiklerinin yanısıra camları ve içerisinde de maddi hasar oluştu. Çobanoğlu'nun, otomobilini Mevlana Bulvarı üzerinde bıraktığı belirlendi. Araç, Çobanoğlu'nun şoförü ve yardımcıları eşliğinde çekici aracılığıyla bölgeden çekildi.

İNTERNET SİTELERİNE ERİŞİM YASAĞI

Bu arada Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Recai Yıldırım ile Metin Çobanoğlu'na ait olduğu iddia edilen görüntülerin yayımlandığı internet sitelerine erişimin engellenmesine karar verdi.

Yıldırım'ın Avukatı Halil Öztürk, söz konusu görüntülerin yayımlandığı internet sitelerine erişimin engellenmesi talebiyle mahkemeye başvurdu.

Başvuruyu değerlendiren Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi, söz konusu internet sitelerindeki görüntülerle ilgili linklere erişimin engellenmesine karar verdi.

"MHP'de 8 Kaset Daha Var" İddiası

Kaset skandalı ile çalkanan MHP ile ilgili bir şok iddia daha ortaya atıldı. Esk DYP milletvekili Tevfik Diker'in Bahçeli'ye yakın bir MHP'liye dayandırdığı iddiaya göre 8 kaset daha varmış..
Eski Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Sekreteri, 19-20. dönem Manisa Milletvekili Tevfik Diker, "Sırada sekiz kaset daha varmış. Kasetler kimlerle ilgili ve bu iddialar kimlere ait bunu ancak Bahçeli isterse yüz yüze anlatabilirim" dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin işi uzatmadan istifaları istemesinin doğru bir yol olduğunu anlatan Diker, yaptığı yazılı açıklamada sözlerini şöyle sürdürdü: "Buna rağmen bazı sorular hâla cevap bekliyor. Örneğin 'Genel Başkan olarak bu iki ismi yardımcı seçen siz değil misiniz?', 'Bu güne kadar yapılan ihbarları ve uyarıları neden ciddiye almadınız?' Dün bazı MHP'li eski milletvekili ve hatta Bahçeli'ye akrabalık derecesinde çok yakın bir ismin de aralarında olduğu bir grupla beraber oldum. Ağızlarını neredeyse bıçak açmıyordu.

8 KASET DAHA VAR

Renkleri kap karaydı. Bana ve benimle beraber olan parlamenterlere söylediklerini aynen iletiyorum. Sırada sekiz kaset daha varmış! Kasetler kimlerle ilgili ve bu iddialar kimlere ait bunu ancak Bahçeli isterse yüz yüze anlatabilirim."

Kaset skandalının MHP'yi zor durumda bıraktığına dikkat çeken Diker, sözlerine şöyle devam etti: "(Kaset olayı MHP'den en az iki veya üç puan götürür) diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Bu da MHP'yi baraja takar. Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı telefonla aradı. 'Şu an elimizde yapılmış ve noter tasdikli beş kamuoyu anketi var 4'ünde MHP baraj altı birinde ise yüzde 10'u aşıyor. Mayıs'ın ilk haftasında açıklayacağız' dedi." aktifhaber

CHP adayına silahlı saldırı
Hatay'ın Samandağ ilçesine bağlı Tekebaşı beldesinde CHP milletvekili adayı Refik Eryılmaz'ın toplantı yaptığı kahvehaneye av tüfeği ile açılan ateş sonucu17 kişinin hafif şekilde yaralandığı bildirildi.
28 Nisan 2011
Hatay İl Jandarma Komutanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, CHP Milletvekili Fuat Çay ile aday Refik Eryılmaz'ın Tekebaşı beldesinde seçim çalışması kapsamında toplantı yaptığı kahvehaneye, sabıkalı olduğu belirtilen E.A. tarafından av tüfeğiyle ateş açıldı.

Açılan ateş sonucu, aralarında Eryılmaz'ın da bulunduğu 17 kişi, çeşitli yerlerinden yaralandı. Yaralananlardan ikisinin durumunun ağır olduğu bildirildi.
gazeteturka.com/

Kurtulmuş: Hedefleri milleti meşgul etmek
29 Nisan 2011
HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, ''Kanal İstanbul'' projesine ilişkin, ''Sadece bir hayal olan bu proje, milletin vaktini meşgul etmek için ortaya atılmıştır'' dedi.

Kurtulmuş, partisinin Eyüp İlçe Başkanlığının açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'de 8 yıldır iktidar ile anamuhalefet arasında çekişme yaşandığını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun söz dalaşı yaptıklarını ifade eden Kurtulmuş, ancak Türkiye'nin işsizlik ve fakirlik gibi sorunlarından nasıl kurtulacağını kimsenin tartışmadığını öne sürdü.

HAS Parti'nin Türkiye'nin siyasetini yeniden formatlayacağını belirten Kurtulmuş, ''Bu seçimlerin şimdiden belli olan mutlak bir sonucu var. Eski Türkiye'nin eski siyaseti, üslubu tarihe karışacaktır. Eski Türkiye'nin çatışmaya, kamplaşmaya dayanan, karşı taraftakini ötekileştiren siyaset tarzı tarihe karışacaktır. Siyasetteki zarafeti ve nezaketiyle milletin derdini çok açık bir şekilde söyleyen HAS Parti, hızla büyümektedir'' diye konuştu.

Kurtulmuş, YGS ile ilgili tartışmalara da işaret ederek, milletin kurumlara güveninin kalmadığını söyledi.

Sınav sonuçlarının da madalyonun öbür yüzü olduğunu dile getiren Kurtulmuş, 38 bin öğrencinin hiç soru cevaplayamayarak, sadece adını ve soyadını yazabildiğini ifade etti.

Kurtulmuş, ''Ezber üzerine, çocukları dershanelere mahkum etmek üzerine ve hiçbir yönlendirmesi olmayan test çözmeye yönelik bu sistemi değiştireceğiz. Gençlerimize iş verecek, meslek verecek, eğitecek bir eğitim sistemi kuracağız'' dedi.

AK Parti'nin, 9 yıldır sürdürdüğü neoliberal politikalara devam edeceğini söylediğini ifade eden Kurtulmuş, bunun, zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olmasına yol açan bir politika olduğunu ileri sürdü. Kurtulmuş, ''Bir hükümet, 'Şu kadar yeşil kart dağıttık' diye övünür mü? Bu, Türkiye'de yoksulluğun arttığı anlamına gelmektedir. Bu sorunu nasıl çözeceklerini söylemeyenlerin arkasından gidilip oy verilmemelidir'' diye konuştu.

-''KANAL İSTANBUL''-

Kurtulmuş, Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'yi ilgilendirmesi gereken bir projenin yerine, büyükşehir belediye başkanı gibi sadece İstanbul'u ilgilendiren bir projeyi Türkiye'nin gündemine soktuğunu öne sürerek, ''Başbakan Erdoğan, sanki büyükşehir belediye başkan adayı gibi konuşuyor. Bu bir devlet projesi ise etüdü yapılmamış bir projedir. Zemin, deprem ve çevre etüdü yok. Sadece bir hayal olan bu proje, milletin vaktini meşgul etmek için ortaya atılmıştır. dedi. haber10

Deniz Baykal'a Antalya'da yumurtalı saldırı
29.04.2011
CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a, Antalya'nın Serik ilçesinde esnaf ziyareti sırasında, ''Serik'ten defol git Baykal'' diye bağıran birkaç kişi yumurta attı.

Bu arada partililer Baykal'ın etrafını çevirerek koruma altına aldı. Baykal'a tepki gösteren kişiler, partililer tarafından kovalandı, ancak saldırganlar ara sokaklara kaçtı.

CHP İl Başkanı Özer Ülken, AA muhabirine, Baykal'a tepki gösterenler arasındaki bir gencin, CHP'den milletvekili aday adayı olanlardan birinin oğlu olduğunu, babası listeye giremediği için tepki göstermiş olabileceğini belirterek, ''Yumurta atmaya kalktı ama atamadı. Kayda değer bir şey değil'' dedi.

Deniz Baykal'a, Antalya'nın Serik ilçesindeki seçim çalışmaları sırasında taş ve yumurta attıkları bildirilen dört kişi yakalandı.
Zaman

AK Parti seçim irtibat bürosuna ses bombası ve molotofkokteyli
29.04.2011
AK Parti Sancaktepe seçim irtibat bürosuna ses bombası ve molotofkokteyli atıldı.
Alınan bilgiye göre, partinin, Sarıgazi Kemal Türker Mahallesi Atatürk Caddesindeki seçim irtibat bürosuna ses bombası ve molotofkokteyli atan kişiler, olay yerinden kaçtı.

Saldırı sonucu binada yangın çıkarken ihbar üzerine olay yerine polis ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Yangın, Kurtköy itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle kısa sürede söndürüldü. Zaman

NTV Ekibine Canlı Yayında Protesto
29 Nisan 2011
Hak ve Eşitlik Partili (HEPAR) gençler, bu kez de Adapazarı'nda NTV televizyon ekibinin canlı yayını sırasında protesto gösterisi yaptı.
Ellerinde parti bayraklarıyla canlı yayının yapıldığı Kent meydanına gelen 20 kişiden oluşan partili gençler slogan atınca polis tarafından uzaklaştırıldı.

Adapazarı Kent Meydanında bugün saat 11.00'de NTV haber kanalında yayınlanan "Seçime Doğru" adlı programın canlı yayınlandığı sırada yayının yapıldığı alana gelen yaklaşık 20 kişilik Hak ve Eşitlik Partisi üyelerinden oluşan gençler, "Yandaş basın bunu da yazın", "Başbakan Pamukoğlu olsun" sloganları attı.

NTV'‘deki canlı yayın sürerken, protestocu gençler ekrana yansıtılmadı. Sloganlar üzerine polis ekipleri partili gençleri uzaklaştırmak isterlerken; Barış ve Demokrasi Partili (BDP) bir genç cevap vermek isteyince, grup bu sefer kendilerine laf atan gencin üzerine yürüdü. Polislerin müdahelesiyle protestocu gençler uzaklaştırıldı. aktifhaber

Mersin'de MHP Meclis üyesi öldürüldü
01 Mayıs 2011
Mersin İl Genel Meclisinin MHP'li üyesi Durmuş Ali Gölgeli, Silifke'de pompalı tüfekle vurularak öldürüldü.

Durmuş Ali Gölgeli (51), ilçeye 30 kilometre mesafedeki Gökbelen köyünde, arkadaşı İbrahim Akduman ile otururken, yanlarına Mustafa B. geldi.

Bir süre sohbet eden bu kişiler arasında, henüz belirlenemeyen bir sebeple çıkan tartışma kavgaya dönüştü.

Mustafa B, aracından aldığı pompalı tüfekle Gölgeli ve Akduman'a ateş açtı. İki bacağından ve kollarından yaralanan Gölgeli, ambulansla Silifke Devlet Hastanesine kaldırılırken, yolda yaşamını yitirdi.

Durumu ağır olan Akduman ise Silifke Devlet Hastanesinde yapılan ilk müdahalenin ardından, Mersin'e sevk edildi.

Mustafa B, olayın ardından jandarma tarafından Gökbelen köyünde yakalandı. Mustafa B'nin, İl Genel Meclisi üyeliği görevinden önce Gökbelen köyü muhtarı olan Gölgeli'nin karşısında muhtarlığa aday olup, seçimi kaybettiği öğrenildi. haber5

Alperenler CHP'ye Siyah Çelenk Bıraktı

Balıkesir'de Alperen Ocakları'na mensup bir grup, Eskişehir'de CHP'li Tepebaşı Belediyesi'nin galerisinde açılan 'ucube sergisi'ni protesto ederek, CHP binası önüne siyah çelenk bıraktı.

CHP'li Tepebaşı Belediyesi'nin galerisinde açılan ve cami ile başörtüsüne ağır hakaretler edilen resimler, Balırkesir'de protesto edildi. Balıkesir Alperen Ocakları İl Başkanlığı üyesi bir grup, CHP İl Başkanlığı'na yürüdü.

Sloganlar atarak parti binası önüne gelen grup, burada basın açıklaması yaptı. BBP İl Başkanı Zekai Çakır, Memur-Sen İl Temsilcisi Mustafa Erol, Alperen Ocakları Güney Marmara Bölge Başkanı Saim Saim Ulutaş, Organgazi Alperen Ocakları İlçe Başkanı Ahmet Şahin ve bazı vatandaşlar da destek verdi.

Alperen Ocakları İl Başkanı Süleyman Atak, tarafından okunan basın açıklamasında, sanat adına manevi değerlere yapılan saldırının kabul edilemeyeceğini belirtildi. Yapılan adına ne sanat ne de protesto denemeyeceğini belirten Atak, yapılanın inançlara saygısızlık ve hakaret olduğunu söyledi. Protestonun da bir sınırının olması gerektiğine dikkat çeken Süleyman Atak, "Siz Kars'taki İnsanlık Anıtı'na karşı çıkabilirsiniz. İktidarın uygulamalarını eleştirebilirsiniz. Bunda bizim milli ve manevi değerlerimizin, camilerimizin, tesettürlü bayanların ne suçu var? Manevi değerlerimiz, siyasetçilerin, sanatçı geçinen tuzu kuru entel-dantel takımının oyuncağı değildir. Eleştiri yapacaksanız adam gibi yapın. Her fırsatta siyasi kininizi, manevi değerlerimize olan nefretinizi kusmayın." dedi. aktifhaber



CHP milletvekili adayına dayak
Seyfettin Çelik'in CHP eski MYKY üyesi Savcı Sayan'ın akrabalarının saldırısına uğradığı iddia edildi.
05 Mayıs 2011

CHP'nin Ağrı 1. sıra milletvekili adayı Seyfettin Çelik'in Tutak İlçesi'nde seçim çalışmalarını sürdürdüğü sırada, CHP eski MYKY üyesi Savcı Sayan'ın akrabalarının saldırısına uğradığı iddia edildi. Saldırıyı hafif yaralarla atlattığını belirten Çelik, ''CHP'lileri oyuna gelmemeleri konusunda uyarıyorum" dedi. habertürk

Belediyeye silahlı saldırı!
Çanakkale'nin Bayramiç Belediyesine av tüfeğiyle ateş açıldı
06 Mayıs 2011
Alınan bilgiye göre, çalışanların öğle tatilinde olduğu sırada belediye binasının önüne gelen kimliği belirlenemeyen kişi, burada park halinde bulunan kamyonet ile binaya av tüfeğiyle birer el ateş ettikten sonra kaçtı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. habertürk

MHP’li Atılgan Başörtülü Avına Çıkmış!!!

06 Mayıs 2011
MHP Milletvekili Atılgan, evine başörtülü misafir gelen Astsubay’ı, ‘alkol’den ‘el sıkışma’ya kadar geçirdiği testlerle, 3 ay askeri istihbarata adım adım izlettirmiş.
MHP Milletvekili Kürşat Atılgan’ın Tuğgeneral olduğu dönemde, Renault Flash marka bir otomobilin arka koltuğundaki “türbanlı”nın peşine düştüğü ortaya çıktı. Teröristbaşı Abdullah Öcalan’la Şam’da aynı binada oturduğu ve MİT’in Öcalan’a yönelik operasyonunu deşifre eden telefon konuşmasını yaptığı iddiaları ile gündemde olan MHP’li emekli Tuğgeneral Kürşat Atılgan’la ilgili şok bir belge daha ortaya çıktı.

Eskişehir’deki Albay’da yakalandı

MHP’li Atılgan’ın başörtü tahammülsüzlüğünü ortaya koyan belge bir ihbar sonucu Eskişehir’deki evinden Balyoz Darbe Planı ile ilgili yeni belgeler çıkan ve tutuklanan emekli Albay Hakan Büyük’ün evinden çıktı. 22 Kasım 2004 tarihli ve Kürşat Atılgan imzalı belge, MHP Milletvekili Atılgan’ın, evine başörtülü misafir gelen TSK personelini bile aylarca takip ettirdiğini ortaya koyuyor.

Askeri İstihbarat 3 ay ‘türban’ çalıştı

Olay, 25 Temmuz 2004 Pazar günü Yıldıztepe Alarm İskan Tesisleri Nizamiyesi’nden içeri Renault Flash marka bir otomobilin girmesiyle başlıyor. Otomobilin arka koltuğunda türbanlı bir bayanın oturduğunun tespit edilmesi üzerine 3 ay sürecek geniş kapsamlı operasyona start veriliyor. Türbanlı bayanın araçtan indikten sonra girdiği lojmanın Başçavuş Mehmet İffet Töre’ye ait olduğu tespit edildikten sonra türbanlı bir bayanın içinde oturduğu aracın da plakasından (05 DV 638) sahibinin kim olduğu araştırılıyor. Aracın Başçavuşun kardeşi Ferhat Töre’ye ait olduğunu tespit eden askeri istihbarat, aracı “türbanlıyı taşıma anında” diğer erkek kardeş Rafet Töre’nin kullandığını büyük bir başarıyla tespit ediyor.

‘Eşi türbanlı mı’ - ‘tokalaşıyor mu’

3 ay süren takibin belgesinde, izlemenin “personelin durumunun netleştirilmesi” amacıyla yapıldığı iddia ediliyor. Bu çerçevede Başçavuş Töre’nin birlik içi yaşantısı, arkadaş ilişkileri ve davranışlarının yakın takibe alındığı belirtiliyor. İlk inceleme Töre’nin eşi üzerine yoğunlaştırılıyor ve “başının açık, giyim kuşamıyla modern” biri olduğu tespit ediliyor. Daha sonra el sıkıp sıkmadığına bakılıyor. Başçavuş’un eşi bu testten geçince, evinde “dini içerikli süs eşyası” aranıyor.

Yetmedi ‘alkol’ ve ‘isim’ testi yap

Bu tip bir süs eşyası da tespit edilemeyince en zor aşamaya geçiliyor: Alkol Testi... Bunun için geriye dönük araştırma yapılıyor ve Başçavuş’un 2004 Şubat’ına ait görüntüleri bulunuyor. Üniteler Komutanlığı’nın gecesinde Başçavuş Töre’nin eşiyle dans ettiği ve alkol kullandığı kamera görüntülerinden tespit ediliyor. Bu görüntülerden 13 adet fotoğraf karesi çıkartılıp dosyaya konuyor. Başçavuş ve ailesi alkol testinden geçtikten sonra sıra çocuklarına geliyor. Çocuklarının isimleri ve okulları “tespit” edilerek belgeye ekleniyor.

MHP’nin yeni paşası Alan da türban fişçisi

MHP’nin tartışmalı biçimde aday yaptığı Balyoz Davası tutuklu sanığı emekli Korgeneral Engin Alan’ın da benzer bir çalışması ortaya çıkmıştı. Engin Alan’ın Kolordu Komutanı olarak imzaladığı 24 Aralık 2002 tarihli ‘Kişiye Özel’ damgalı ‘Kategorili Personel İşlemleri ve İrticai Faaliyetler’ başlıklı yazıda, 2002 seçimleri sonrasında irticai faaliyetlerde artış olduğunu savunularak “Resmi bayram, bayramlaşma ve yemekli toplantılara eşleri ile birlikte katılmaktan kaçınan personel üzerindeki takip ve kontrolün yoğunlaştırılması”, “TSK personelinin takip edilmesi ve ev ziyaretleri adı altında fişleme ziyaretleri yapılması”, “Milli Güvenlik Dersi hocaları aracılığıyla İmam Hatip Liselerinde okuyan kız çocuklarının türban takıp takmadıklarının takip edilmesi” emri veriliyordu. Belgede, Alan, kesinlikle müsamaha gösterilmemesini emrediyordu.

1. Ana Jet Üs Komutanı olarak imzalamış

ARKA koltuktaki türbanlı misafir nedeniyle başlayan 3 aylık araştırma sonucu üç maddede özetleniyor; Personelin eşinin başının açık olması, alkol kullanması ve sicil amirlerinin olumsuz görüş beyan etmemesi. Bu üç madde nedeniyle personelin takibinin bırakılmasına, kontrol altında bulundurulmasına gerek olmadığına karar veriliyor. Kürşat Atılgan, hazırladığı belgeyi 1’inci Ana Jet Üs Komutanı Hava Pilot Tuğgeneral sıfatıyla imzalıyor ve personelin alkol aldığını gösterir 13 fotoğrafla birlikte, 1’inci Hava Kuvveti Komutanlığı’na gönderiyor.

Korgeneral Saner’le Albay Atılgan konuştu

ABDULLAH Öcalan’a 1997 yılında MİT tarafından düzenlenen operasyonun deşifre edilmesiyle ilgili tartışmalar yeniden alevlendi. Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Saner’in telefonda, Şam Askeri Ateşe’ye operasyonu telefonda anlatması üzerine Suriye İstihbaratı El Muhaberat’ın operasyonu deşifre ettiği ortaya çıkmıştı. O dönem Askeri Ateşe’nin MHP’li Kürşat Atılgan olduğu ortaya çıktı. Atılgan “konuşmadım” demişti.

Öcalan’la aynı caddede oturmuş olabiliriz

MHP’li Atılgan’ın Şam’da Öcalan’la komşu olduğu iddia edildi. İlk gün “Öcalan’la aynı binada oturmadığını, belki kendisinden önceki Askeri Ateşe’nin oturmuş olabileceğini” açıklayan Atılgan bir gün sonra geri adım atıp “Şam’da 3 katlı villanın ilk katında oturdum. O bölgede apartman ve villalar vardı. Sanıyorum o (Öcalan) apartmanların birinde kalmıştır’’ dedi.
Cevheri Güven/ Star


MHP'de bir kaset skandalı daha patladı
07 Mayıs 2011
MHP'de şok bir kaset skandalı daha patladı.

Kaset iddiaları ile sarsılan MHP'de şok bir kaset skandalı daha patladı. İşte şok eden görüntüler...

Ülkücüler bu işin peşini bırakmıyor! MHP'lilerin ŞOK videolarını birbiri ardına patlatıyor.

MHP Genel Başkan Yardımcıları Recai YILDIRIM ve Metin ÇOBANOĞLU’nun görüntülerinin yayınlanmasından sonra istifalarına ve milletvekilliğinden çekilmelerine neden olan yayınlar internet sitesinden sürüyor.

MHP’nin işgal altında olduğunu, Bahçeli’yi ise ‘ÜLKÜCÜLÜĞÜ ve MHP’Yİ TASFİYE’ etmekle itham eden bu yüzden yayınlara devam ettiklerini söyleyen site yazısına şu şekilde devam ediyor:

BOZKURT MASKELİ ÇAKALLARIN PARTİMİZİ İŞGALİ BİTMEDİKÇE KANIMIZIN SON DAMLASINA KADAR MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ…

MHP İŞGAL ALTINDADIR …

Partiyi bizlere emanet eden Rahmetli BAŞBUĞ’umuz, muvaffakiyet için Türk – İslam Ülküsünü de rehber tutmamızı bizlere vasiyet etmiştir. Ancak Parti yönetiminin bugün Bahçeli tarafından maalesef ulusalcı – ahlaksız - maneviyatsız bir anlayışa, bir çizgiye kaydırıldığı

BASIN AÇIKLAMASI – ANKARA
01 Mayıs 2011



Başörtülü Milletvekili İstiyoruz İnisiyatifi aktivistleri, siyasi partilere 12 Haziran seçimlerinde seçilebilecek yerlere başörtülü adaylar koyma çağrısında bulundu.
Başörtülü Milletvekili İstiyoruz İnisiyatifi aktivistleri, başlattıkları “Başörtülü aday yoksa oy da yok” kampanyası kapsamında TBMM Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, kampanyanın sloganı olun “Başörtülü aday yoksa oy da yok” dövizleri taşındı. Başörtülü Milletvekili İstiyoruz İnisiyatifi aktivisti Nesrin Semiz yaptığı açıklamada, siyasi partilerin milletvekili adaylarını YSK’ya bildirmelerine az bir zaman kaldığını hatırlatarak, taleplerinde ısrarcı olduklarını vurguladı. 12 Haziran genel seçimlerinde tüm siyasi partileri seçilebilir sıralardan başörtülü adaylar göstermeye davet eden Semiz, “Çoğulcu, katılımcı demokrasinin gereği olarak parlamento, halkın tümünü yansıtmalı. Kadınların az olduğu bir parlamento eksiktir. Başörtülü kadınlar yoksa milli irade mecliste tecelli etmiş olmaz. Şu haliyle siyaset hayatımız ve demokrasimiz yarımdır. Çünkü toplumun kadın yarısı karar mekanizmalarında yok” dedi.

Semiz, yeni anayasayı hazırlayacak parlamentonun eksik ve yarım olamaması gerektiğini vurgulayarak, toplumun bütün kesimlerinin parlamento bünyesinde buluşması gerektiğini söyledi.

http://basortuluadayyoksaoydayok.wordpress.com/basintoplantisi/

Başörtülü Aday Yoksa Oy da Yok!

Mart 18, 2011
2 Mayıs 1999’da seçim kazanarak milletvekili olan Merve Kavakçı’ya başörtülü bir kadın olduğu için had bildirilmesinin üzerinden tam 12 yıl geçti. Bu 12 yıl içinde başörtülü kadınlar, 28 Şubat darbesinin de etkisiyle, eğitim, çalışma ve seçilme haklarının ellerinden alındığı, kamusal alan ilan edilen tüm mekanlardan, hastahane ve mahkemelerden bile dışlandıkları uzun, acı ve sıkıntılarla dolu bir dönem yaşadılar. 12 yıl sonra artık, 28 Şubat sürecinin ülke barışına ve demokratikleşme sürecine verdiği zarar ortadadır ve bu süreç geniş kesimler tarafından kınanmaktadır.

Gelinen bu noktada, Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da, “28 Şubat’ın artık esamesi okunmuyor, 28 Şubat bitmiştir” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Doğrudur, Türkiye sivilleşme yolunda önemli adımlar atmıştır, askeri vesayet endişesi azalmıştır ancak kamuoyu önünde başörtülü kadınlara sosyal ve siyasal hakları ve itibarları iade edilmedikçe 28 Şubat süreci bitmiş olmayacaktır. Bu sebeple, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, 28 Şubat’ın son kalıntısı olan başörtüsü ayrımcılığına karşı çıkmaya ve AK Parti saflarında siyaset yapmak üzere başvuruda bulunan başörtülü kadın milletvekili aday adaylarına seçilebilecek sıralardan listelerde yer vermeye davet ediyoruz.

Her fırsatta meydanlarda başörtüsü sorununu çözeceğini beyan eden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Sayın Devlet Bahçeli’yi, Sayın Selahattin Demirtaş’ı, Sayın Numan Kurtulmuş’u , Sayın Mustafa Kamalak’ı, Sayın Yalçın Topçu’yu ve tüm siyasi parti liderlerini, bu sözlerinin taahhüdü olarak parti örgütlerindeki başörtülü milletvekili aday adaylarını listelerinde seçilebilecek sıralardan aday göstermeye çağırıyoruz.

Başörtülü kadınların aday adaylıklarını listelerin üst sıralarından adaylıklara çevirmeyen, temsiliyet haklarını talep etmek için bu seçim döneminde de beklemelerini salık veren tüm siyasi girişim ve partiler, bizlerin gözünde samimiyet ve güvenilirliklerini kaybetmiş olacaklardır. Geçen seçim dönemlerinde, sivilleşme ve demokratikleşme konusundaki öncelikli hassasiyetimiz sebebiyle kayıtsız şartsız desteklediğimiz tüm siyasi partilere, bu seçim döneminde bir şart koşuyor ve uyarıyoruz:

Başörtülü aday yoksa oy da yok!

Başörtülü Milletvekili İstiyoruz İnisiyatifi
http://basortuluadayyoksaoydayok.wordpress.com/

Nuray Mert .
mertnuray@superonline.com
05 Nisan 2011
‘Başörtülü aday’ tartışması

Kadınların ‘başörtülü aday’ kampanyasından haberdar edilmediğim için çok üzüldüm
Kadınların ‘başörtülü aday’ kampanyasından haberdar edilmediğim için çok üzüldüm. Bu kampanya içinde olan bazı arkadaşlarıma ciddi sitemde bulundum. Yıllarca başörtülü kadınların kamu hayatında özgürce yer alması için söylemedik şey bırakmadım, başörtüsü eylemlerine katıldım, kısaca elimden geleni yaptım. Dahası, 2007 seçimleri öncesi, KADER’in kadın aday kampanyasında başörtüsü meselesi es geçildiği için isyan etmiştim. KADER’in ‘bıyıklı kadınlar’ fotoğraflarına karşı, birkaç başı açık kadın başımızı bağlayıp Yeni Şafak gazetesine poz vermiş, başörtülü kadınları dışlayan bir kadın aday kampanyasını hakkaniyetsizliğine dikkat çekmeye çalışmıştık. Hal böyle iken, bu kez düpedüz ‘dışlanmış’ olmayı Türkiye’de siyasetin geldiği yer açısından çok üzücü bir durum olarak gördüm.

Gölge düşürülebilirdi
Tam ‘İlla kampanyaya dahil olmak gerekmiyor, ben ayrıca zaten yazarım’ diye düşünürken, birdenbire, bunun da yanlış anlaşılmaya müsait olduğunu akıl ettim. Üzerimde bunca karalama kampanyası yürütülürken, kalkıp başörtülü aday konusunda yazsam, bu kez de birileri ‘bize tuzak kuruyorlar’ deyip, bu girişime gölge düşürmeye kalkar diye vazgeçtim. Zira, AKP’nin ‘başörtülü aday’ konusuna sıcak bakmadığı belli oldu, iktidarın sıcak bakmadığı herhangi bir konuda bir şey söylemek de, ‘zan’ altında kalmak için yeterli sebep. Şahsım adına böyle bir kaygım yok, ama ‘bari bu konu gölgelenmesin’ diye düşündüm.
Ancak, iktidar hırsı o denli büyümüş, gözler o denli kararmış ki, kabak kampanyayı düzenleyen veya destekleyen başörtülü kadınların başına patladı. İktidar mevzusu bir yana, kadın konusundaki düşüncelerinin seviyesini en son ‘Organizmanın tepkisi’ başlıklı yazısında bir kez daha tescillemiş bulunan Ali Bulaç, 2 Nisan tarihli yazısında (Zaman) açmış ağzını yummuş gözünü. Kadınlardan çok tepki alınca, dünkü yazısında tavrını izah etme gereği duymuş.

İddiayı kabul ediyor
İlk yazısında, aday kampanyasının nasıl bir ‘fitne’ olabileceğini anlatırken, ‘bazı başörtülü kadınlar’ın ‘başörtüsü’nü nasıl ‘ticaret ve statü aracı haline getirdikleri’nden, ‘kurum ve kuruluşlarda mevki kapmanın vasıtası olarak kullandıklarından’ söz ediyor. Demek ki, AKP iktidarında başörtüsünün kadrolaşmanın bir unsuru sayıldığı iddiasını kabul ediyor. Bu doğru ise de, bu çarkın içinden mevki ve ticaret fırsatları artanlar bugün ‘başörtülü kadın aday’ kampanyası yürütenler olmadı. Başörtülü eşlerini evlerine tıkıp, konuyu da rafa kaldırıp, iktidar, para ve bunların getirdiği imkânların peşinde koşmaktan yorulmayan başörtülü eşli erkekler oldu.
Bu kampanyayı başlatan kadınların geldikleri yer belli, yazar çizer oldularsa, sadece başörtüsü düşmanlarının değil, Ali Bulaç gibi muhafazakâr erkeklerin dirençleri ile bıkıp usanmadan mücadele ederek oldular. Başörtülü eş olarak, jip sürmekle yetinip susup oturmaya gönül indirmedikleri için oldular. Şimdi, susup oturma karşılığı kocalarının edindiği iktidar nimetleriyle oyalanmayı reddettikleri için topa tutuluyorlar.
Bu çirkin tabloda, benim gibi onları destekleyenler de, onlar tarafından bile dışlanmaya, bir şekilde dışlamadıkları da Ali Bulaç gibiler tarafından ‘beyaz casus’ olarak damgalanmaya maruz kalıyor. Demokrasimizin geldiği yere bakar mısınız? Özgürlükleri baskılamaya çalışanların her zaman bahanesi vardır. Şimdiki bahane, bu seçimde AKP’nin yüzde elli civarında oy almasını sağlayarak, yeni Anayasa yapmasına imkân vermek ve böylece demokrasinin selamete çıkması formülü. Bazı demokrat aydınların da aklının yattığı bu tuhaf hesap gerçekleşirse, bu zihniyetin nasıl bir Anayasa yapacağını sormaya başlamakta fayda var. Başında, referandum sonrasında Başbakan’ın yeni Anayasa çalışmalarına başla dediği, her daim idam cezasını savunmakla övünen Burhan Kuzu’nun, erkekleri ‘organizma’ kadınları ‘organizmayı tetikleyen diğer organizma’ olarak gören Ali Bulaç gibilerin özgürlük taleplerini ‘fitne’, bunları destekleyenleri ‘beyaz casus’ olarak düşünenlerin olduğu yeni bir Anayasa nasıl bir şey olacak tahmin etmek zor değil.

Partinin oylarında düşüş olmaz

Diğer taraftan, Ali Bulaç’ın, ‘başörtülü aday’ kampanyası karşısında bunca paniğe kapılmasını ve ‘aşırı ihtiyatlı’ tavrını anlamak zor değil. O hep böyleydi. 28 Şubat sonrasında, Kanal 7’de, kuzu kuzu ‘İslamcılığın evrimi’nden dem vurmasını da, 27 Nisan muhtıra teşebbüsünden sonra, aynı gece geç saatlerde, kendisine bağlanan TV kanallarında yaptığı ihtiyatlı yorumları da gayet iyi hatırlıyorum. Müsterih olsun, belli ki, ortada AKP’ye tuzak kuran, bu tuzağa düşmüş iyi niyetli ama eksik akıl kadınlar, beyaz casuslar falan yok, sadece kendisi kadar ‘ihtiyatlı’ olmayan, cesur bazı kadınlar var. Ayrıca o ve onun gibi düşünenler korkmasınlar, belli ki, ‘Başörtülü aday yoksa oy da yok’ sadece sembolik bir slogan, bu kampanya yüzünden partinin oylarında düşüş olmaz.

http://gundem.milliyet.com.tr/-basortulu-aday-tartismasi/gundem/gundemyazardetay/05.04.2011/1373285/default.htm

Dr. Hayati Bice
Siyasette ‘Kadın’ Faktörü
5 Nisan 2011

TBMM’de daha fazla kadın milletvekili istenmesinde ülkemizde kadın hakları bilincinin artması yanında eğitimli kadın sayısının da toplum içerisinde daha ağırlıklı hale gelmesinin mutlaka etkisi var.

12 Haziran 2011 seçimlerinde ‘kadın’ seçmenlerin şimdiye kadar yapılan tüm seçimlerden daha etkin bir katılım ile oy kullanmaları bekleniyor. Bir yandan “Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER)” bir yandan da “Başörtülü Aday Yoksa Oy da Yok” platformu siyaseti zorlamağa aday görünüyor. TBMM’de siyasi temsil anlamında kadın milletvekili sayısının yetersizliği herkesin kabul ettiği bir gerçeklik. Kadın seçmenlerin TBMM’de daha fazla kadın milletvekili istemelerinde ülkemizde kadın hakları bilincinin artması yanında eğitimli kadın sayısının da her seçimde daha ağırlıklı hale gelmesinin mutlaka etkisi var.

Kadın seçmen kitlesinin TBMM’de eksik temsilinin çok tipik bir örneğini veren MHP’nin seçmenleri arasında kadın seçmen oranı %31 iken sadece iki kadın milletvekili bulunan MHP grubunda kadın milletvekili oranının % 3 oluşu çok dikkat çekicidir. (1) Kadın seçmenler arasında kabul görme oranının düşüklüğü nedeniyle ülke genelindeki oy oranı aşağıya düşen MHP’nin yapılacak seçimde kadın adaylara seçilebilecek yerlerde bir sıralama ile aday listelerinde yer vermesi gereği açıkça görülmektedir.

Kadın seçmenler de MHP’ye erkek seçmenler kadar oy verseler MHP’nin ülke genelindeki oy oranının en az %5 puan yükselmesi aritmetik bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. (Bkz. Grafik) Bu durumun farkında olan bazı MHP yöneticilerinin çözümden uzak söylemleri medyada da yer buldu.(2) Bir Genel Başkan Yardımcısı “En son oy sayımız 6 milyon 375 bindi. Bunların 3 milyonu kadın, 3 milyonu erkek değil. Nasıl biliyor musunuz? Bunların 4 milyon 200 bini erkek, 1 milyon 800 bini kadın. Bu ne demek; bizim erkekler hep bekâr ya da eşleri oy vermemiş, ikisinden biri.” sözlerinden sonra bu durumu “erkeklerin evde hanımlarına efelenmeleri” ile izah ediyordu.

Kadın Seçmen Kitlesinin Eğitim Düzeyi

TÜİK verilerine göre toplam seçmen kitlesi içinde 25.541.365 kişilik bir grup oluşturması gereken kadın seçmenlerin ortalama eğitim düzeyinin genel seçmen kitlesine ve erkek seçmenlere göre daha az olduğu bilinir. Bunda geleneksel toplum anlayışının olduğu kadar sosyoekonomik şartların da etkili olduğu ortadadır. Lise ve üniversite düzeyinde eğitim alan kadın sayısının giderek artması kadın seçmen kitlesinin eğitim kalitesini de yükselttiği görülüyor. Lise ve üzerinde eğitimli kadın seçmen sayısı bu seçimler için 6.862.380 olarak önemli bir orana ulaşmış durumdadır. Bu oran kadın seçmenler arasında %26,7 iken genel seçmen kitlesi içerisinde yaklaşık %13 oranına karşılık gelmektedir. (3)

Kadın Seçmenin Oyunu ‘Özgür’leştirmesi

Geleneksel olarak eşinin veya aile büyüklerinin yönlendirmesi ile siyasi tercihte bulunduğu söylenegelen kadın seçmenlerin tercihinde bu seçimlerde şahsi değerlendirmelerinin ön plana çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu oy kullanma bilincinde iletişim kanallarının herklesin erişimine imkân sağlayacak şekilde yaygınlaşması yanında genel eğitim düzeyindeki yükselişe paralel olarak kadın seçmen eğitim düzeyinin de yükselmiş olması etkin olmaktadır.

“Başörtülü Aday Yoksa Oy da Yok” sloganıyla gündeme gelen İslâmî eğilimlere sahip eğitimli kadın seçmen kitlesinin milletvekili aday listelerinden kaç başörtülü kadının seçilerek TBMM’de temsilini sağlayabileceği konusu bir meçhul durumunda ise de geleneksel olarak başörtülü kadın oylarını ‘çantada keklik görme’ anlayışının da sarsılmakta olduğunun bir göstergesi olarak okunabilir. Her türlü engellemeye rağmen öğrenimlerini sürdürerek hayata atılan tesettürlü kadınların bu protestolarının yersiz olduğunu hiç kimse iddia edemez.

Kadın Seçmene Yönelik Kampanyalar Nasıl Seyreder?

Milletvekili aday listelerinde diğer partilerden daha fazla sayıda kadın adaya; daha iyi sıralarda yer veren partilerin seçim kampanyaları sırasında bu farklılığı vurgulamaları beklenen bir durumdur. Aday listeleri kesinleştikten sonra hiçbir karşı propaganda ile göğüslenemeyecek bu propagandadan etkilenecek kadın seçmen sayısını hiçbir iddialı parti göz ardı edemez.

Bu nedenle istisnasız tüm parti kurmayları, milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na vermeden önce kadın adaylarının durumunu da değerlendirilmesi gereken faktörler arasında hesaba katmak zorundadır.

Türk siyasetinin yakın geleceğinde kadın ağırlığının artması kaçınılmaz bir durum olarak görülürken siyasi partilerin organizasyonlarında yeni bir yapılanmaya gitmeleri de kaçınılmaz olacaktır.

------------------------------

İletişim: atahayati@gmail.com

(1) Bekir Ağırdır, MHP seçmeni kimlerden oluşuyor? T24.com.tr, 21.03.2011.

http://www.t24.com.tr/content/authors.aspx?article=3406&author=42

(2) MHP Genel Başkan Yardımcısı Çakır'dan ilginç sözler, 16 Ocak 2011.

http://www.haberturk.com/polemik/haber/592194-kocasina-kizan-mhpye-oy-vermiyormus

(3) Kadın seçmenlerin oranı hususunda TÜİK’in nüfus verilerinden yararlanılmıştır.

Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Yıl Ortası Nüfus Projeksiyonları:

http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=244

Kaynak: Haber10

'BAŞÖRTÜLÜ aday YOKSA OY da YOK'
14 Nisan 2011
Nihal Bengisu Karaca: Başörtülü aday yok oy da yok



TBMM’ye türbanlı aday girmesi kampanyasına destek veren Habertük’ün türbanlı yazarı Nihal Bengisu Karaca, kendisine sıkça sorulan “Ak Parti başörtülü aday göstermedi. Bu durumda tercihiniz ne olacak?” sorusuna verdiği yanıtı “Cevabım, altına imza attığım sloganın içinde var. Aday yoksa oy da yok” sözleri ile ifade etti

Dünkü yazısında kendisini en çok Ak Parti’nin listesinin hayal kırıklığına uğrattığını belirten Karaca “..Bir yandan halkın karşısına yeni Anayasa vaadiyle çıkacaksınız. Öte yandan yeni Anayasa konusunda pek fazla beklenti içinde olan kitlelere, değişime dair hiçbir şey sunmayacaksınız” dedi. haber5

YSK'NIN SEÇIMI...
SALIH SELÇUK
19 NISAN 2011

İnanılır gibi değil!..

YSK'nın çoğu BDP'li 12 milletvekili adayını "veto" etmesi...

Bu "veto" lafı bile faul!..

Başvurular olmuş, 'Sorun var mı?' diye sorulmuş, 'Yok' diye yanıt alınmış, sonra birden, -milletvekilliği yapmakta olanlar dahil- birçok aday "veto" ediliyor!..

Bu durumlarda beni acı acı en çok güldüren, "Hukuk karar vermiş, hukuka saygı gösterin" lafları oluyor!..
(Sanki Yahudileri Nazi toplama kamplarına gönderen, Rusya'da onca muhalifi Gulaglara ve idama gönderenler Bakan falanmışlar gibi... Eskiden de bu işler, "Hukuki" kararlarla oluyordu)

Şimdi milletvekili adaylarına da bu boyutta karışıldığına göre, seçime saygı falan da kalmamış demek ki...

Demek ki, millete "Demokrasi" diye satılmaya çalışılan ve İran'da bile yapılan "seçimler" de, iktidarların elinde oyuncak olabiliyor -İran'da da öyle olmuştu...
(Ama Türkiye İran değil!..)

YSK'nın yaptığı bu büyük haksızlık konusunda en demokratik ve doğrudan tavrı, CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu gösterdi. Deniz Baykal da tepkiliydi. Ama İktidar sıralarından itirazlar pek cılız. Demek ki, böyle haksızlıkların hesabını yapanlar var!..

Ama bu işleri böyle tersine makyajlarla kotarmak artık hiç mümkün değil. Değişimi/dönüşümü durdurmayı oy sayısıyla kotaracağını sananlar, dünyadaki son gelişmelerden hiçbirşey öğrenmemişler!..

Mesele şudur:

AKP iki ay sonra yapılacak seçimlerde -değil yüzde 40, yüzde 70 oy bile alsa, gidicidir...
(Neden gidici olduğunu anlamak istemeyenler, Mısırlılara sorabilir. Mısırlılar Hüsnü Mübarek'i 2010'da, oyların yüzde 87'siyle Başkan seçmişti)

Bu işler sanal hesaplarla, rakamlarla, irili/ufaklı katakullilerle önlenemeyecek boyutlardadır artık...

Devran dönmüştür...

AKP'nin gidişi kesindir...

İktidar, haysiyetli bir gidişe hazırlansa iyi olur...
(Haysiyetsiz bir gidiş, çok acı olur...)

http://konstantiniye.blogspot.com/

Cumhuriyet Güçbirliği'nden 20 aday
9 Nisan 2011

Cumhuriyet Güçbirliği hareketi 12 Haziran için bağımsız adaylarını belirledi. Ergenekon Sanığı Çetin Doğan İstanbul 2. bölgeden aday olurken diğer adaylar ve seçim bölgeleri şöyle:

Çetin Doğan İstanbul 2. Bölge’den Cumhuriyet Güçbirliği’nin İstanbul Bağımsız Milletvekili adayı oldu.

Cumhuriyet Güçbirliği’nin İstanbul Bağımsız Milletvekili Adayları açıklandı. Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği (USİAD) Genel Başkanı Fevzi Durgun tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre Cumhuriyet Güçbirliği İstanbul 1. Bölgede, Türkiye Gençlik Birliği Önceki Başkanı Osman Yılmaz’ı, İstanbul 2. Bölgede Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ı, İstanbul 3. Bölgede ise Cumhuriyet Güçbirliği Sözcüsü Ümit Ülgen’i destekleyecek.

-DİĞER ADAYLAR-

Cumhuriyet Güçbirliği’nin diğer bağımsız adayları ise şöyle olacak:

-İzmir 2 Bölge: Doğu Perinçek (İşçi Partisi Genel Başkanı)

-İzmir 1. Bölge: Yaşar Müjdeci (Emekli Korgeneral)

-Ankara 1. Bölge: Ceyhan Mumcu (Avukat)

-Ankara 2. Bölge: Erdoğan Karakuş (Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcısı, Emekli Korgeneral)

-Antalya: Hasan Atilla Uğur (Emekli Albay)

-Kırklareli: Halil Nebiler (Gazeteci, Yazar)

-Aydın: Orhan Özkaya (Tapu ve Kadastro Eski Genel Müdür Yardımcısı)

-Gaziantep: A.Sabri Kocaman (Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Başkanı)

-Çorum: Murat Burhanoğlu (Doktor)

-Diyarbakır: Mehmet Tanrıkulu (Bismil Cumhuriyet Köyü Muhtarı)

-Manisa: Zihni Hoşkar (Diş Hekimleri Odası Önceki Başkanı)

-Mersin: Şükran Akal (Eğitimci)

-Denizli: Mustafa Güleç (Eğitimci)

-Edirne: Mehmet Saygın Turan (Emekli Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı)

-Gümüşhane: Vecdet Ertek Gürpınar (Emekli Kurmay Albay)

-Balıkesir: Cemil Kartal Demir (Emekli Burhaniye Ticaret Odası Başkanı)

-Adana: Hayrettin Çavuşoğlu (Mali Müşavir)
haber10

Çetin Doğan İstanbul'dan aday oldu
Emekli orgeneral Çetin Doğan, Cumhuriyet Güçbirliği'nden İstanbul 2. Bölge Bağımsız Milletvekili adayı oldu. Cumhuriyet Güçbirliği adına Ümit Ülgen tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Balyoz Davası 1 No'lu sanığı emekli orgeneral Çetin Doğan, 12 Haziran 2011'de yapılacak Genel Seçimlere, Cumhuriyet Güçbirliği listelerinden, İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı olarak katılacaktır" denildi. 06.04.2011 İSTANBUL netgazete

Perinçek İzmir'den aday

03 Nisan 2011
Ergenekon'dan tutuklu bulanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İzmir'den bağımsız milletvekili adayı olacak.

İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, yaptığı yazılı açıklamada, partisinin 85 seçim çevresinde ve 550 milletvekili adayıyla seçimlere katılmak konusunda bütün hazırlıklarını tamamladığını söyledi.

CUMHURİYET GÜÇBİRLİĞİ İLE SEÇİME GİRME KARARI

Gültekin, bununla birlikte partisinin Merkez Karar Kurulu'nun, vatana ve millete duyduğu sorumlulukla hareket ettiğini, ''çeşitli demokratik kitle örgütlerinden, sendikalardan, değişik siyasi partilerden ve yurdun dört bir yanındaki yurtsever aydınlardan oluşan Cumhuriyet Güçbirliği ile seçimlere girmenin daha doğru olacağına karar verdiğini'' bildirdi.

Çok sayıda arkadaşlarının bağımsız aday olarak seçimde görev almaya hazır olduğunu partilerine bildirdiğini ifade eden Gültekin, partilerinin, Cumhuriyet Güçbirliği içinde yer alan yurtseverlerle birlikte, kimlerin aday olacağını ve bu adayların hangi seçim çevrelerinden gösterileceğini belirleyeceğini bildirdi.

Gültekin, ''Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek, 12 Haziran seçimlerine İzmir 2. Bölge'den Cumhuriyet Güçbirliği'nin bağımsız adayı olarak katılacaktır'' dedi. haber1001

YSK'nın Vetosuna Karşı Protestoları Yayılıyor



YSK'nın vetosu, Van, Diyarbakır ve İstanbul başta olmak üzere bir çok kentte protestolara neden oldu. Van'da bir grup, polise ve iş yerlerine taş ile molotofkokteyli attı. Diyarbakır'da KCK duruşması için planan protesto, veto protestosuna dönüştü. Bazı göstericiler yaralandı, polisler otele sığındı.

19 Nisan 2011

Taksim'deki oturma eyleminin ardından Aksaray'a doğru yürüşe geçen grup, bazı iş yerilerine taş ve molofkokteyli attı.

VAN - Alınan bilgiye göre, aralarında BDP'nin desteklediği Hatip Dicle, Leyla Zana, Sabahat Tuncel ve Gültan Kışanak'ın da bulunduğu 12 bağımsız milletvekili adayının adaylığının YSK tarafından iptal edilmesine tepki gösteren grup, BDP il binasının önünde toplandı.

Cumhuriyet Caddesi'nden Beşyol mevkisindeki İl Seçim Kuruluna doğru yürüyüşe geçen grupta bulunan maskeli kişiler, vitrinlerinde Türk bayrağı asılı bazı iş yerlerine ve banka şubelerine molotofkokteyli attı.

Molotofkokteyli atılan iş yerleri ile banka şubelerinde yangın çıktı. Caddede güvenlik önlemi alan polislere taş, havai fişek ve molotofkokteyli atan gruba polis biber gazı ve basınçlı suyla müdahale etti. Bazı polisler, vatandaşlar ve göstericiler yaralandı.

Göstericilerin Hz. Ömer Camisi'ne saklandığı bilgisine ulaşan polis, camiden çıkan kişilerin kıyafetlerini ve ellerini kontrol etti. Polis, 10 kişiyi gözaltına aldı. Ara sokaklara dağılan gruptan bazı kişilerin eylemlerini sürdürdüğü, bazılarının ise Van Belediyesinin önünde oturma eylemi yaptığı bildirildi.

DİYARBAKIR'DA YARALILAR VAR

Diyarbakır'da PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK ile ilgili davanın duruşması nedeniyle toplanan grup ile polis arasında arbede yaşandı. Eski BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK ile ilgili davanın duruşmasını izledikten sonra Diyarbakır Adliyesi bitişiğindeki Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan gruba hitaben konuşma yaptı.

Konuşmanın ardından Demirtaş ve beraberindekiler alandan ayrılır ayrılmaz grupta yer alan yüzleri maskeli bazı kişiler, çevrede önlem alan güvenlik güçlerine taşlı, molotofkokteyli ve havai fişekli saldırıda bulundu. Polis, gruba biber gazı ve basınçlı suyla müdahale etti. Dağılan göstericilerin bir kısmı Büyükşehir Belediyesi binasına girdi. Belediye binasının katlarındaki pencerelerinden taş atmaya devam edilmesi üzerine polis bina önüne kadar gelerek, buradaki bazı göstericileri gözaltına aldı.

Olaylarda polislerin de aralarında bulunduğu bazı kişiler yaralandı. Yaralılar, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Büyükşehir Belediye binası başta olmak üzere çevredeki çok sayıda iş yeri ve otomobilin camı kırıldı. Olaylar sırasında polis, bir sırt çantası içerisinde çok sayıda molotofkokteyli ele geçirdi.

TRAFİK POLİSLERİNE SALDIRI

Bu arada, olay yerinden Dağkapı Meydanı'na doğru kaçan göstericilerden bazıları buradaki yapımı süren bir otelin önünde görev yapan 2 trafik polisine saldırdı. Bunun üzerine polisler havaya ateş açtıktan sonra, otele sığındı. Göstericilerin attığı taşlar nedeniyle otelin camları kırıldı. Trafik polisleri olay yerine destek polis ekibinin gelmesi üzerine binadan çıktı.

BELEDİYE OTOBÜSÜ YAKILDI

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine ait otobüsü durdurup yolcularını indiren bir grup gösterici, araca molotofkokteyli attı. Edinilen bilgiye göre, Sur ilçesi Melikahmet Caddesi'nde bir grup gösterici, barikat kurup yolu ulaşıma kapattıktan sonra Büyükşehir Belediyesine ait Kenan Polat yönetimindeki 21 AK 055 plakalı otobüsü durdurdu.

Sürücü ve yolcuları otobüsten indiren göstericiler, araca molotofkokteyli attı. Otobüste çıkan yangın, Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ekiplerince söndürüldü.

İSTANBUL'DA OTURMA EYLEMİ

Milletvekili adaylığı iptal edilen Sebahat Tuncel'in de aralarında bulunduğu, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesi bir grup, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), 12 bağımsız milletvekili adayının adaylığını iptal etmesi kararını protesto amacıyla Taksim'de oturma eylemi düzenledi.

Taksim Meydanı'nda toplanan ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan lehine çeşitli sloganlar atan grup, oturma eylemi başlattı. Gruptan bazılarının Öcalan'ın posterini açtığı görüldü. Burada grup adına açıklama yapan Sebahat Tuncel, Kürt sorunun çözümünü istenmediğini ve Kürtlerin baskı altında tutulduğunu ileri sürerek, şunları kaydetti:

''Bugün Türkiye'nin siyasi tarihi açısından önemli bir dava görülüyor. Bugün KCK davasını protesto etmek için burada toplanmayı planlamıştık. Ancak dün böyle bir karar alındı. Bu, Türkiye'de Kürt siyasetine yönelik yaklaşımın göstergesidir. Diyarbakır'da direnen, ana dilde eğitim için Kürt halkının özgürlüğü için, Kürtlerin kimliği için, Diyarbakır zindanında olan arkadaşlarımıza buradan selam gönderiyoruz.''

Halkların, Kürt sorununun çözümünden yana olduğunu, ancak iktidarın bunu istemediğini savunan Tuncel, yerel seçimlerde büyük başarı elde eden bir partinin yerel yöneticilerinin tutuklandığını, 2 yıldır cezaevinde tutulduklarını kaydetti.

Tuncel, ''Kürtlerin, siyaset yapma özgürlüğünü ellerinden almaya çalıştılar. En son da YSK aldığı bu kararla aslında devletin bütün kurumlarının, aynı düşündüğünü ortaya koydu. Kürt halkına siyaset yapma hakkını tanımadıklarını ortaya koydu. Türkiye'de 20 milyon Kürt var. 20 milyonu da tutuklayacak mısınız? Siyaset yapma hakkı verilmezse bu iş nasıl olacak?'' şeklinde konuştu.

Grup, yaklaşık 1,5 saatlik oturma eyleminin ardından Aksaray'a doğru yürüyüşe geçti. Eyleme, BDP İstanbul Milletvikili Ufuk Uras ve bağımsız milletvekili adayı Sırrı Süreyya Önder de destek veriyor.

AKSARAY SAVAŞ ALANINA DÖNDÜ

Aksaray'a doğru yürüyüşe geçen ve bazı iş yerlerine taş ve molotofkokteyli atan BDP üyesi gruba polis müdahale etti. Yaklaşık 1,5 saat süren eylemin ardından Aksaray Metro Durağı'na doğru başlatılan yürüyüş sırasında gruptan taşlar atılması sonucu çevredeki bazı araçların, dükkanların ve evlerin camları kırıldı.

Yürüyüş yapan grup, Atatürk (Unkapanı) Köprüsü'nden geçerken, Fatih İtfaiyesine bağlı itfaiye araçları ile bir ambulansa, bir noter ve PTT Kargo binasına da molotofkokteyli atıldı.Molotofkokteyli atılması sonucu, PTT Kargo binasının camları kırıldı ve girişinde küçük çaplı yangın çıktı.Bu arada, Fatih itfaiyesi ekiplerinin, Tarlabaşı'ndaki bir çocuk yuvasındaki yangın ihbarına müdahale etmek üzere gittikleri sırada molotofkokteylli saldırıya uğradıkları öğrenildi.

Grup Aksaray Metrosu önüne vardığı sırada burada güvenlik önlemleri alan polis ekiplerine molotofkokteyli atıldı. Bunun üzerine polis gruba müdahale etti.

YSK'nın kararının ardından kepenklerin kapalı olduğu Hakkari'nin Yüksekova ilçesi ile Van kent merkezinde olaylar çıktı.

Dükkânların öğle saatlerine doğru kısmen kapalı olduğu Van'da aralarında BDP'nin desteklediği milletvekili adayları Aysel Tuğluk, BDP'li Van Belediye Başkanı Bekir Kaya'nın da bulunduğu yaklaşık 2 bin kişi AKP aleyhine sloganlar attı.

Gün boyu devam eden eylemler sırasında çatışma çıktı. Polis göstericilere tazyikli su ve gözyaşartıcı gazla müdahalede bulundu.

Olaylarda 12'si polis 20 kişi yaralandı, 102 gösterici gözaltına alındı.
Yüksekova'da ise, dükkânlar kepenk kapatırken, kalabalık bir grup da ateşler yakıp yürüyüşe geçti.

Anadoluhaber/BBC/TRT

Oylarımız başörtülü vekil adaylarına

Başörtülü Vekil İstiyoruz İnisiyatifi çağrısını sürdürüyor...

20 Nisan 2011
Anadolu Haber

Başörtülü Vekil İstiyoruz İnisiyatifi ”Başörtülü Aday Yoksa Oy da Yok” diyerek başlattığı kampanyayı “Oylarımız Başörtülü Vekil Adaylarına” diyerek sürdürüyor.
Başörtülü Vekil İstiyoruz İnisiyatifi'nin basın açıklaması:
”Başörtülü Aday Yoksa Oy da Yok” diyerek başlattığımız çağrımızı “Oylarımız Başörtülü Vekil Adaylarına” diyerek sürdürüyoruz.
Öncelikli olarak kendi seçim bölgelerimizde başörtülü bağımsız adayları ya da başörtülü kadın aday gösteren partileri desteklemek yönündeki siyasi tavrımız kesindir. Çağrımıza duyarsız kalmayıp haklı talebimiz doğrultusunda başörtülü aday gösteren partilere teşekkür ederek desteklerimizi ihsası rey ile ilan ediyoruz. Bir hak mücadelesinin temel şartı olan ilke savunuculuğumuz gereği mevcut seçim barajları, kesinlikle seçme hakkımızı kullanım şeklimizi belirleyecek birincil unsur olmayacaktır. İlkemiz başörtülü vekil seçilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasıydı ve biz de bu doğrultuda oy kullanma kararımızı yineliyoruz.

Başka hiçbir hesaba, plana veya takvime dayanmadan, gücümüzü sadece haklılığımızdan alarak mücadelemize devam etmeye kararlı olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz. Bu vesile ile listelere sığmayan arkadaşlarımız başta olmak üzere, gerek bağımsız aday olan, gerek parti listelerinde yer alan tüm başörtülü arkadaşlarımıza da teşekkür ediyoruz.

12 yıl içinde gelinen süreçte “bu kadına haddini bildirin” dayatmasıyla kaybettiğimiz haklarımızı talep etmekten geri durmayacağız. Çok açık ve hukuksuz bir hak ihlaline karşı mücadele etmek dünyanın her yerinde onurlu fakat zor bir iştir. Biz de, sürecin başından beri olumlu tepkiler kadar, türlü çevrelerden farklı saiklerle sayısız yakışıksız tepki aldık. Bizim için en çarpıcı olanı aklının, vicdanının haktan, hukuktan yana olduğu iddiasında olup da, konuşunca geride sadece hayal kırıklığı bırakanlar oldu. Onları zamanın strateji bilmez, konjonktürü umursamaz ama ille de adaleti teslim eden vicdanına havale ediyoruz.

Yasakları kaldırmak yönünde irade kullanamayanlar, başörtülü kadınların ve başörtüsü yasağı karşıtlarının iradelerini bundan sonraki tüm seçimlerde hissedeceklerdir.

Başörtülü Vekil İstiyoruz İnisiyatifi

http://basortuluadayyoksaoydayok.wordpress.com/


21 Nisan 2011
YSK 12 bağımsız aday hakkındaki itirazları inceledi 3 adayın itirazı reddedildi, 7 adayın ise adaylığı önünde engel kalmadı

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), bağımsız milletvekili adaylığı iptal edilen BDP'nin desteklediği 7 milletvekili adayının adaylığını kabul etti.

Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), bazı bağımsız milletvekili adaylarının adaylıklarının iptaline ilişkin değerlendirme toplantısı sona erdi.

8 saat süren toplantı sonrası yazılı açıklama yapıldı..

BDP'nin bağımsız adayları, Leyla Zana, Sebahat Tuncel, Hatip Dicle, Gülten Kışanak, Salih Yıldız, Harun Özcan ve Ertuğrul Kürkçü'nün önündeki engel kalkmış oldu.

Açıklamada, İsa Gürbüz, Çiçek Otlu ve Şeraffetin Efe'nin itirazlarının reddedine, diğer adayların ise adaylıklarının önünde engel kalmadığı açıklaması yapıldı.

Abdullah Kızılay ve Nezir Sincan'ın ise durumunlarının incelenmeye devam edildiği açıklandı.. haber10

BBP yasağın kalkmasına ne dedi?
21 Nisan 2011
BBP Genel Sekreteri Mustafa Destici, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), bağımsız milletvekili adaylığı iptal edilen 7 milletvekili adayının adaylığını kabul etme kararıyla, hukukun hiçe sayıldığını ileri sürdü.

Destici, YSK'nın kararını değerlendirdiği yazılı açıklamasında, ''baskılar ve hukuk dışı eylemler sonucu YSK'nın, bu süreçte hiçbir kişi ve siyasi partiye göstermediği ayrıcalığı; hükümetin, ana muhalefet partisinin, bazı basın yayın organlarının kamuoyu oluşturmasıyla PKK'nın siyasi sözcülerine gösterdiğini'' iddia etti.

YSK'nın bu kararıyla hukukun hiçe sayıldığını, seçim takviminin yok farz edildiğini ve büyük Türk milletinin devlete olan adalet duygusunun tamamen ortadan kaldırıldığını iddia eden Destici, şunları kaydetti:

''YSK hukuki olarak verdiği haklı karardan dönerek, bölücülerin, iktidar partisinin, ana muhalefet partisinin ve onların kamuoyundaki temsilcilerinin baskısıyla asıl şimdi bir siyasi karar vermiştir. Madem böyle bir karar verilecekse, bir hafta boyunca Türkiye'nin bu kadar huzursuz edilip bölücülerin meydanlara inmesine ve buradan güç kazanıp oy devşirmelerine neden müsaade edilmiştir.

YSK acaba adaylığı kabul edilmeyen diğer siyasi parti adaylarına ve bağımsız adaylara da hukuku yok sayarak aynı kolaylığı gösterecek midir? Yoksa bunun için onların da sokağa inip milletin canına ve malına kast etmesini mi bekleyecektir? Bu karardan sonra haziran ayındaki seçim, milletin gözünde şaibeli hale gelmiştir.'' haber10

Cenaze Töreni Sonrasında Gerginlik Tırmandı

21 Nisan 2011
Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde dün yaşanan olaylarda hayatını kaybeden Halil İbrahim Oruç isimli göstericinin toprağa verilmesinden sonra ilçede gerginlik tırmandı.
Bismil'in birçok noktasında protestocular, polisle çatıştı.

Diyarbakır’dan alınan cenaze konvoy işliğinde getirildiği ilçede kalabalık bir grup tarafından karşılandı. Oruç’un cenazesi sloganlar eşliğinde Aslantepe Mezarlığına getirildi. Mezarlıkta oğlunun tabutuna sarılan anne Sevim Oruç, baygınlık geçirdi. Oruç’un bazı arkadaşları göz yaşlarına hakim olamadı. Oruç’un babası Ömer Oruç ise oğlunun toprağa verilişini gözyaşı içinde seyretti. Oruç’un toprağa verildiği sırada yüzü poşuyla kapalı bir grup ellerinde terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan ile Oruç’un posterlerini taşıdı. Oruç’un mezar taşına terör örgütü KCK'nın bayrağını asan göstericiler saygı duruşunda bulundu.

Defin işleminden sonra Bismil’in birçok yerinde polis ile gösteriler arasında olaylar yaşandı. İlçedeki operasyonları Diyarbakır Emniyet Müdür Yardımcısı İlyas Burunak yönetti. Batman yolundan yürüyerek ilçe merkezine gelen binlerce kişiyi polis barikat kurarak ilçeye çarşı merkezine sokmamaya çalıştı. Polise taşlı saldırıda bulunan göstericilere polis gaz ve tazyikli suyla müdahale ederek dağıtmaya çalıştı. İlçe merkezinin bir çok yerinde aynı anda başlayan olaylara polis helikopterlerin yönlendirmesiyle müdahale etti. İl Emniyet Müdür Yardımcısı İlyas Burunak, sokak olaylarını kendisi yönetti. Buranak polis grubundan ayrılarak ferdi davranmaya çalışan polis memurlarına tepki gösterdi. Burunak, birlikte hareket etmelerini istedi.

DEMİRTAŞ:

Bu arada Cenaze defnedildikten sonra bir konuşma yapan BDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, önlerine konulan bütün engelleri aşarak halkın iradesini demokratik zeminde temsil ettiklerini söyledi. Demirtaş, "Aslında söz söylenecek zaman değil. Ben buradan ülkenin sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na sesleniyorum. 18 yaşındaki bir genç göz göre göre sizin güvenlik güçleriniz tarafından katledildi. Bu ülkenin hükumet yetkilisi 'bu acı bizim acımızdır' diyemedi. Başsağılığı dileyemedi, Oruç’un adını ağzına alamadı. İşte bunun adı Kürt sorunudur. Kürdün acısı ve derdi Kürdedir. Bu dertten anlayan herkes kardeşimizdir." diye konuştu.
aktifhaber

YSK önünde yumurtalı eylem
22 Nisan 2011
Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'nun, eksik evrakları tamamlamadıkları gerekçesiyle 12 Haziran'da yapılacak genel seçimlerden ihraç ettiği ÖDP, YSK önünde eylem yaptı. haber10

habertürk

Gönül alma yemeğine hangi vekiller gelmedi?.
23-04-2011

FacebookTwitterDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, 12 Haziran`da yapılacak milletvekili seçimleri için aday listesinde yer alamayan AK Parti milletvekilleriyle akşam yemeğinde bir araya geldi. Aday gösterilmeyen vekillerden Dengir Mir Mehmet Fırat da dahil 15 milletvekili yemeğe katılmadı. http://www.gazeteboyut.com/

Batman'da göstericiler polise ateş açtı
21 Nisan 2011
YSK kararını protesto eden eylemciler polise ateş açtı.

Batman'da YSK kararını protesto eden eylemciler polise ateş açtı. Açılan ateş sonucu 1 polis memuru ve 1 vatandaş yaralandı. Polis memurunun durumu ağır...http://www.haber5.com/


CHP'nin Ankara aday tanıtım toplantısına 31 milletvekili adayından 12'si katıldı
23 Nisan 2011

CHP'nin Ankara İl Başkanlığı'nın düzenlediği 'aday tanıtım toplantısına' toplam 31 başkent adayından sadece 12'si katıldı. CHP Ankara İl Başkanı Tarık Şengül, CHP'nin Ankara 1. bölge ve 2. bölge adaylarını ODTÜ Mezunları Derneği'ne ait tesislerde bir araya getirdi. Kahvaltılı toplantıya 31 milletvekili adayından 12'si katıldı. habertürk

Bahçeli: "senin etrafında eşrefi mahluk olarak gördüklerin aslında esfeli safilindir"
24 Nisan 2011

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Evet Recep Tayyip Erdoğan, ben bir Bozkurt olarak elbette Bozkurtlarla dolaşıyorum. Ama senin etrafında eşrefi mahluk olarak gördüklerin aslında esfeli safilindir. Sen onları iyi bilirsin'' dedi.

Bahçeli, partisinin İzmir milletvekili adaylarının tanıtımı amacıyla Halkapınar Spor Salonu'nda düzenlenen toplantıda, YGS sınavındaki şifre iddialarıyla ilgili gösteri yapan öğrencileri eleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu öğrencilerin karşısına 5-10 bin kişi çıkaracağını söylediğini, kendisinin de bunun üzerine Başbakan Erdoğan'a ''10 bin milisinle Taksim'e gel, ben de bin Bozkurtumla oraya geleyim. İnanıyorum ki Kasımpaşa'ya kadar ardına bakmadan kaçacaksın'' dediğini hatırlatan Bahçeli, bu sözlerini tekrarladığını ifade etti.

Bahçeli, şöyle konuştu.

''Buradan bir kez daha meydan okuyorum. Başbakana ve yanaşmalarına bir defa daha sesleniyorum: Madem gençlerin karşılarına çıkacak kadar 10 bin kişilik milis gücün ve kara gömleklilerin vardır, o zaman ben de seni Taksim'de bin Bozkurtlumla karşılamaya hazırım. Titreye titreye Kasımpaşa'ya arkana bakmadan kaçacağından eminim. Eğer cesaretin varsa, yüreğin yetiyorsa, önce İstanbul'u yaşanmaz hale getiren çetelerden, bölücülerden temizle. Madem milislerine bu kadar güveniyorsun, gençlerin karşılarına çıkaracak kadar besledin, o halde bu zamana kadar İstanbul'u yakıp yıkanlarla neden mücadele etmelerine rıza göstermedin? Türk gençliğinin hakkını savunmak için varız, ayaktayız ve Recep Tayyip Erdoğan'a asla fırsat verdirmeyiz. Kuru sıkı atmasına, palavralarla korku yaymasına biz aldırmayız.

Bozkurtun sesini duyan bu zihniyet, birden bire asıl yüzünü de ele vermiş ve aziz dava arkadaşlarıma hayvan imasında bulunarak, alçakça ve rezilce bir ifade kullanmıştır. Başbakan Erdoğan şahsıma hitaben Bozkurtlarla dolaştığımı sormuş ve kendisininse eşrefi mahlukatla dolaştığını söyleyerek, bizi küçümseyici ve hakaret dolu ifadelerle saldırmıştır. Evet Recep Tayyip Erdoğan, ben bir Bozkurt olarak elbette Bozkurtlarla dolaşıyorum. Ama senin etrafında eşrefi mahluk olarak gördüklerin aslında esfeli safilindir. Sen onları iyi bilirsin. Emir aldıkların ve taşeronluğunu yaptıkların da esfeli safilindir. Müslümanları katleden, eşrefi mahlukata kıyan da yanında hizaya girdiklerindir. Başbakan Erdoğan sen asil Bozkurtlarımı yanındaki çakallarla mı karıştırıyorsun? Etrafında bulunan insan suretinde ahlaksızlarla aziz dava arkadaşlarımı bir tutmaya nasıl cüret edersin.

İzmir'den diyorum ki: Bozkurt bilmeyen, hakaret eden ve dava arkadaşlarıma küfür eden Recep Tayyip Erdoğan'a en büyük dersi büyük Türk milleti verecektir. Başbakan Erdoğan varsın hıyanette el birliği etsin, varsın okyanus ötesinden güç ve destek alsın, varsın tüm menfaat grupları safında toplansın. Biz tüm oyunları bozarız. Her tehdidi aşarız. Her saldırıyı önleriz.''

Kendilerinin ecdadın arkasında hürmetle yürüme yolunu seçtiklerini, bin yıllık kardeşliği yaşatmaya çalıştıklarını, milli değerleri sahiplendiklerini, milli birliği sahiplendiklerini ifade eden Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın bundan rahatsız olduğunu, bunu sorun olarak bellediğini ileri sürdü.

Bahçeli kendisinin bir Bozkurt olarak şartlar ne olursa olsun Bozkurtlarla birlikte yürümeye devam edeceğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Kendisi de aile fotoğrafında arkasına okyanus ötesini alsın, önüne peşmergeyi koysun, sağına Kandil ve İmralı'yı yerleştirsin, soluna ise Ermeni ve Rumları oturtsun, biz ise milletimizin desteği, cenabı Allah'ın himmeti, Bozkurtun cesareti ve dava arkadaşlarımın fedakarlığıyla yolumuza devam edeceğiz. İnandıklarımızdan dönmeyeceğiz.'' haber10

Pamukoğlu'na büyük hayal kırıklığı
24 Nisan 2011
Mersin'de miting alanına gelen HEPAR Başkanı Osman Pamukoğlu hayal kırıklığına uğradı.

Partisi tarafından düzenlenen mitinge katılak üzere Mersin'e gelen Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Osman Pamukoğlu hayal kırıklığı yaşadı.

Parti otobüsüyle geldiği miting alanında az sayıda kişiyi gören Pamukoğlu, katılımcılarla tek tek tokalaştı ve alandan konuşma yapmadan ayrıldı. HEPAR'ın Tevfik Sırrı Gür Stadyumu önündeki 'Milli Uyanış' mitinginin saat 13.00'de başlaması planlanmıştı. Ancak miting öncesi parti otobüsüyle şehir turu atan Genel Başkan Osman Pamukoğlu, belirtilen saatte alana geldiğinde yaklaşık 50 kişi tarafından karşılandı.

KARŞILAYAN BİLE OLMADI

Pamukoğlu'nu otobüsten ineceği sırada karşılayan da olmadı. Otobüs alana yaklaştığında araçtan inerek polis güvenlik şeridinin üzerinden atlayan ve mitingi dinlemeye gelenlerin yanına yürüyen Pamukoğlu'nun yalnız yürüdüğünü gören bir partili koşarak kucakladı. Alandaki taraftarlarıyla tek tek tokalaşan Pamukoğlu, onlarla kısa süre sohbet etti ve anahtarlık, şapka gibi promosyon ürünlerden imzalayarak dağıttı.

200 VATANDAŞ 400 POLİS

Bu sırada çevre sakinlerinin de müzik ve miting merakı ile alana gelmesiyle sayı 150-200 kişiye ulaştı. Yaklaşık 400 polisin görev yaptığı mitingde gazetecilere kısa bir açıklama yapan Pamukoğlu, birkaç gündür bu bölgeyi gezdiğini ve dün de Mersin'e geldiğini belirterek, "Amacım şu; bu vilayetlerde HEPAR teşkilatlarının ve milletvekili adaylarının çalışmalarını görmek. Birazdan Adana'ya geçeceğim, oradan Ankara'ya sonra da İstanbul'a geçeceğim. Zaman daraldı, ortalama 6 hafta var. O bakımdan çok hızlı hareket ediyorum" dedi. haber10

Skandal Kasete Savcı El Koydu
27 Nisan 2011
MHP'li iki Genel Başkan Yardımcısı'nın internete düşen skadal görüntüler ile ilgili soruşturma başlatıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, MHP Genel Başkan Yardımcıları Recai Yıldırım ile Metin Çobanoğlu'na ait olduğu iddia edilen görüntülerle ilgili olarak, ''Özel hayatın gizliliğini ihlal'' gerekçesiyle soruşturma başlattı.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Yıldırım ve Çobanoğlu'nun avukatları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak, söz konusu görüntülerin elde edilmesi ve yayınlanmasıyla ilgili sorumluların cezalandırılmasını talep etti. Avukatlar ayrıca, görüntülerin yayınlanmasının engellenmesi isteminde de bulundu.

Suç duyurusu üzerine harekete geçen Başsavcılık, konuya ilişkin soruşturma başlattı.

Bilişim Suçları Bürosu Savcısı Mehmet Odabaşı tarafından yürütülecek soruşturma, ''özel hayatın gizliliğini ihlal'' iddiası kapsamında gerçekleştirilecek.

Kesat iddialarının ortaya çıkmasının ardından, MHP Genel Başkan Yardımcıları Recai Yıldırım ile Metin Çobanoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin talimatı üzerine, genel başkan yardımcılığı ve milletvekili adaylığından istifa etmişlerdi. aktifhaber

_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Hzr 30, 2011 8:20 pm tarihinde değiştirildi, toplam 9 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Hzr 14, 2011 11:12 pm    Mesaj konusu: SEÇİM SONUÇLARI ÜZERİNE KISA BİR NOT Alıntıyla Cevap Gönder

Liderler Demokrasisi ve Siyasi Partiler Kanunu
Nurullah Aydın
Ha-Ber
16.06.2011

Devlet ve düzen birbirinden ayırt edilmedikçe müzmin krizi çözmek mümkün olmayacaktır.

Türkiye'de kötü olan, halkına zulmeden, ülkeyi sömürge gibi idare eden devlet değil, düzendir.

Seçim sürecinde parti liderlerinin halka söylediklerine vaatlerine, programlarına bakın. Düzen bozukluğuna ilişkin köklü çözüm önerileri var mı?

Yok. Ya ne var?

Sadece bozuk düzen içinde sorunlara çözüm bulmayı öneriyorlar.

Mümkün mü? Değil elbet.

Devleti bir şişeye benzetin. Bu şişenin içine su konabilir, süt konabilir, şarap konabilir, idrar konabilir, zehir konabilir. Devlet şişedir, içine konulan sıvı düzendir.

Zaman zaman partilerce hazırlanan, ancak daha sonra buzdolabına kaldırılan Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunları`nda değişiklik öngören düzenlemeleri gündeme alınıyor ancak öylece rafta kalıyor.

Anayasanın yarıdan fazlası değiştirildi ancak Siyasi Partiler Kanununu değiştirilmedi. 12 Haziran 2011 seçimleri için yine lider sultasına dayanan merkez yoklaması ile adayları kendileri belirlediler.

Bu listeler akrabalar, cemaat, iş ortaklıklarına dayanan kadrolardan oluştu. Göstermelik seçimlere oy kullanan halkımız, yine 12 Haziran 2011 ve bundan sonraki seçimlerde de kendilerinden olmayan, tanımadıkları adaylara oy vermeye devam edeceklerdir.

Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesi yönünde çaba YOKTUR. Nedeni ise açıktır. Çünkü bu yasayı değiştiremeyeceklerini, çünkü partinin çizgisinin bozulabileceğini söylüyorlar.

Yeni Anayasa’da Siyasi Partiler Kanunu’nun değiştirilmeyeceğini, parti’lerin kurumlaşmadan bunun mümkün olmadığını söylüyorlar.

Oysa; bunun demokrasi sorunu olduğu da açıktır. Konu partilerin şahsi bir sorunu değildir. Partilerin demokratikleşme isteği samimi değildir.

Bugün Siyasi Partiler Kanunu’nda ön seçim sistemi zorunlu kılınıp da, listeler parti seçmenleri tarafından hazırlanırsa, Türkiye’deki oligarşinin siyasi ayağı ağır darbe alacaktır. Partiler kanunu eğer değişirse Milletvekili listelerine parti başkanının adamları, iş ortakları, cemaatin adamları değil, halkın desteklediği halkın içinden çıkan temsil edilen adaylar girecektir. Bu süreçte partiler oligarşik yapılarının gitmesini istemedikleri için Siyasi partiler Kanunu’nu değiştirmemektedirler.

Türk siyasetinde; bunun partilerce benimsenmemesinin sebebi demokratik kültürün bu partiler tarafından anlaşılamaması, kavranılamaması ve demokrasiye olan inançlarının samimi olmamasındandır. Çağdaş demokratlarca savunulan şey oligarşinin hegemonyasının bitmesidir. Türkiye’de siyasi oligarşinin en büyük korkusu demokrasinin kurallarıyla işlemesi korkusudur.

Siyasi sistem; derin bir temsil ve meşruiyet krizi içindedir. Mevcut Siyasi Partiler Kanunu ile lider sultasının ortaya çıkmıştır. Buna karşı demokratik bir açılım sağlanması gerekir. Siyasetin içine düştüğü bunalımın, toplumu ve toplumsal talepleri ne kadar temsil ettiğiyle yakından ilişkilidir.

Mevcut kanunun, parti içi işleyişi lider sultasına, toplumla etkileşimi ise popülizme mahkum etmektedir. Anti-demokratik parti tüzüklerinin de değişmesi gerekir.

Yapılması gereken; bir kişi en çok iki seçim dönemi genel başkanlık yapması, büyük kongre için seçilen delege sayısının 2 bin 200 kişiden az olmaması, Milletvekili adayları, ön seçimle belirlenmesidir.

Önemli olan;Siyasi Partiler Kanununu değiştirmek ve kimin milletvekili olacağı hususunda gerçekten milleti söz sahibi yapmaktır. Milletin söz sahibi olması durumunda seçilmiş milletvekillerinin ve parti içinde mücadele edebilir milletvekillerinin istifa etmesine de gerek kalmayacaktır.

Siyasi partiler kanunun değişmediği sürece bu ülkede adaletten söz etmek imkansız olacaktır.

Günün Sözü: Vaadlere aldananın şikayet etmeye hakkı yoktur.

Türkiyedeki seçimler üzerine gözlemler ve öneriler
Selim Muradoğlu
15.06.2011

Türkiye’deki seçim süreciyle ile ilgili şu beş gözlemi yapmak mümkün:

1) İki dönemdir iktidar olan AKP Barajı kaldırmadı. Darbe döneminden kalma seçim kanunu ve siyasi partiler yasasının ardına sığınmaya devam etti. Baraj seçim sonuçlarını büyük ölçüde etkileyen kriter oldu.

2) MHP, CHP ve AKP seçim yardımı ve medya desteği ile seçim yarışını sürdürürken rakip partileri ne yeterli medya desteği ne de seçim yardımı alabildi. Dolaysıyla, ahlaksız ve haksız bir yarış süreci yaşandı.

3) MHP kaset operasyonuyla meclis dışına itilmeye çalışıldı son anda İskender Paşa Dergahı’nın desteği ile bu operasyon başarısızlıkla uğratıldfı.

4) CHP Libya tezkeresine evet dedi. Irak tezkeresine hayır diyen eski CHP başkanı kasetlerleri ile cezalandırılarak düşürüldü. Bu da ana muhalefet partisi yeni CHP’nin de ehlileştiridiğini bize kanıtladı.

5) Sonuç olarak “Seçim barajı” olmasaydı sonuçların daha farklı çıkacağı aşik3ar. Bununla birlikte “seçim barajı” partilerin kirli propagandalarına alet de edildi ve haksız bir şekilde barajı aşma ihtimali olmayan partiler aleyhine oylar çalındı. Medya da bu kirli oyunun sinsi aktörü olarak tarihe adını yazmayı başardı!..

Adil olmayan rekabet şartlarında dış müdahaleye açık ve sermayeye bağımlı olarak yapılan genel seçimler sonucunda Türkiye’nin yeni anayası belirlenecek. Bu konudaki yedi önerimiz şu şekilde...

1) Türkiye’de küresel sermayenin sözcülüğünü yapan işbirlikçi medya tekel,i bir an önce tasfiye edilmeldir.

2 ) Milli iradeyi kısıtlayan %10 barajı derhal kaldırılmalıdır.

3)Bütün baraj mağduru partiler ortak hareket ederek,ortak bir cephe oluşturarak haklarını aramalıdır.

4) 1980 NATO Darbesi yasalarıyla yapılan seçimler sonucunda oluşan Meclisle sivil anayasa oluşturulacağı yalanı kesinlikle kabul edilmemeli. 1980 NATO Darbesi anayası ne kadar meşru ise, bu darbenin yasalarıyla kurulacak meclis tarafından yapılacak yeni anayasa da o kadar meşrudur.

5) Milli iradeyi haksız bir şekilde kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışan bütün çıkar çevreleleri etkisiz hale getirilmelidir.

6) Satılık gazeticiler deşifre edilip teşhir edilmelidir.

7) Acilen, NATO’cu, AB-D’ci, Batı’cı, kapitalist/Liberal, Postpozitivist/pozitivist mazlumun değil güçlünün yanında duran, kötü karşısında susmayı öneren, çıkarcı ve ahlaksız bütün düşünce biçimlerinin kurtuluş yolu olmadığını kabul eden ve Anadolu insanının değerler sistemine göre şekillenmiş yeni bir anlayış yükseltilmelidir.

SEÇİM SONUÇLARI ÜZERİNE KISA BİR NOT

13.06.2011
Sosyal bilimin konuyla ilgili hiç bir dalında, "Yıpranan siyasi partiler, yıprandıkça daha çok siyasi seçim kazanırlar" şeklinde tersine bir prensip mevcut değil. Siyaset sosyolojisini bir karşı-devrimle alt-üst etmedikçe, 12 Haziran genel seçim sonuçlarında beliren durumun "o kadar da kendiliğinden" beliremeyeceğine şüphe yok. Bir başka ifadeyle, 2000 yılında yapılan ABD Başkanlık seçimlerini aslında kazanan, ancak yarıştığı rakibi Bush'un ağabeyinin valilik yaptığı Florida eyaletinde çevrilen bir tezgahla oyları eksiltilen Demokrat Parti adayı Al Gore'a, münasip bir lisanla;

"Başkanlık seçiminden zaferle çıktınız, sizi tebrik ederiz; fakat bu zaferinizin duyulmasında, inanın Amerikan halkının menfaatine olan hiç bir yan bulunmamakta. 1991'den beri uğraşıyoruz, Saddam Hüseyin ve yönetimi hala ayakta. Bize karşı zafer kazanıp, bölgenin en güçlü lideri olmasına müsaade edemeyiz. Engelleyemezsek, enerji coğrafyasındaki menfaatlerimiz bakımından bunun ne demek olacağını düşünebiliyorsunuz değil mi sir? Pre-emptive strike döneminde yaşıyoruz. Siz çevre sorunlarına hassassınız, bir parça demokratsınız, oysa bizim vaktimiz yok sir! Bir üzüntüye sebeb olmayacağınıza inancımız tamdır"...diye sorumluluğunu hatırlatarak, Demokrat Parti'nin başkanlık seçimleri sonucuna yaptığı itirazdan vazgeçmesini sağlayan ABD içindeki belireyici güç odağının, 11 yıl sonra, tam da Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da başarısızlığa uğradığı ve taşeron güç olarak daha rahat kullanabilmek için siyasi-idari-etnik parçalara ayrılmış bir Türkiye'ye her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu bir sırada, tezgah alışkanlığından vazgeçip, seçimleri kenardan öyle seyretmiş olması düşünülemez.

Tezgah boyutu bırakılırsa, seçim sonuçlarının böyle tezahür etmesinin esas sebebi, birbirini tamamlayan hususlar halinde kısaca şu;

1- 2002 yılından bugüne izlediği iç ve politikalar dikkate alındığında, yönetimi itibarıyla esasen AB-D idaresine bağlı, Etnikçi Blok'a dahil bir siyasi yapılanma olan Akp'nin, uzun bir dönem boyunca, zaman zaman hem AB-D iradesine, hem de etnik bozgunculuğa "adeta karşı çıkıyormuş" izlenimi uyandıran, dolayısıyla, adını koymasa bile, neredeyse millici/ulusalcı/milliyetçi/İslamcı hassasiyete hitap eden bir siyasi dil kullanmış olması.

İsrail devlet başkanına Davos'ta yapılan çıkıştan itibaren, bir buçuk yıl boyunca, siyaseti bu dille yürüttüğüne ve seçimlerden oy oranını arttırarak çıktığına göre, liberal çapulcuların seçim öncesinde duydukları kaygıların aksine, bu dili konuşmanın, bu hassasiyete hitap etmenin Akp'ye hiç bir zararı olmadığı, aksine oy oranını, aslında "başkalarının" konuşması gereken bu dil sayesinde arttırdığı apaçık.

2- Chp'nin Baykal'ın tasfiye edilmesinden sonra etnikçi/küreselci dile sarılması.

Hem başörtüsünün mesele olarak görülmekten büyük ölçüde vazgeçildiği, hem de "Türkiye işgal altındadır!" tespitinin bizatihi Genel Başkan tarafından yapıldığı Baykal döneminin sonlarına doğru oy oranının yüzde yirmi sekizlere çıkmış olduğu hatırlanırsa, bu seçimlerde etnikçi/küreselci dille sağlanan yüzde yirmi altılık oy oranının, bir önceki genel seçime kıyasla, görünüşte her ne kadar bir artışa işaret etse de, artabileceği kadar artması engellenmiş olduğu için, aslında bir gerilemenin örtüsü olduğu anlaşılır.

3- Sorulacak soru, basitçe, millici/ulusalcı hassasiyetin nasıl olupta esasta etnikçi/küreselci Akp'nin kullandığı dile yönelmiş olduğu sorusudur ki, cevabı ne "milletin anlayışsızlığı"dır, ne de sadece propaganda makinesinin içten ve dıştan sunduğu destekle açıklanabilir. Hassasiyetin, olması gereken yere değilde, onu köreltecek yere yönelmesinin asıl sorumlusu, güya İstiklal Savaşı geçmişine bağlı olduğunu söyleyerek Akp ve Chp çizgilerine muhalefet eden, ama ne 20 yıldır Irak'ta devam eden ne de bugün Libya'da, Suriye'de yönetimlerce verilen mücadelelerin sömürgeciliğe karşı birer istiklal mücadelesi olduğu hakikatini göremeyip, sırtlarını dönenlerdir.

OrduMillet



Yanlış... Turuncu devrim'in üçüncü aşaması...


Çetin Paşa 9.000 oy alarak Silivri'de kaldı...


Kemal dede ve Çıtası yüzde 40...



Vaaay... Çıkmadık candan ümit kesilmez diye herhalde buna diyorlar...

KEMAL KILIÇDAROĞLU İSTİFA ETMESİN; CHP BETONLAŞMIŞ, HAYATIN / ZAMANIN / ASRIN / KONJONKTÜRÜN OYUN DIŞINA İTTİĞİ ANAKRONİK İDEOLOJİSİNDEN İSTİFA ETSİN!



Ki ederse de etmezse de fark etmez esasen. Ederse kırılır, burulur, geriler, bölünür de yok olur. Etmezse kırılır, burulur, geriler, bölünür de yok olur...

Milleti öpmek için devleti -fason bir şavaşla- kurtarmayacak, Lozan Antlaşması'nı imzalamayacaktın Şef!

http://odatvninatladigihaberler.blogspot.com/

DSP'de Olağanüstü Kurultay
15.06.2011
Kurultay 10 Temmuz Pazar günü toplanacak...

Demokratik Sol parti olağanüstü Kurultaya gidiyor.

Kurultay 10 Temmuzda toplanacak.

Demokratik Sol Parti Genel başkanı Masum Türker, Başkanlık Divanı Toplantısı sonrası yazılı bir açıklama yaptı.

Masum Türker, açıklamasında, "Partimizin Başkanlık Divanı üyeleriyle seçim sonuçlarını değerlendirdik. DSP tüzüğününün verdiği yetkiye dayanarak 10 Temmuz 2011 Pazar günü DSP olağanüstü Kurultayını toplantıya çağırıyorum" dedi. TRT

Lübnan'da RTE Çatışması

Lübnan'nın Traplus şehrinde Cuma namazı sonrasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden seçilmesini kutlayan halka ateş açıldı. En az 3 kişinin hayatını kaybettiği bildiriliyor.

17 Haziran 2011
Anadolu Haber

Bugün Lübnan'nın Traplus şehrinde Cuma namazı sonrasında bir grup Erdoğan'ın seçimleri kazanmasını kutlamak istedi.

Elinde Erdoğan posteri ve Türk Bayrağı ile Türkiye ve Erdoğan leyhinde sloğanlar atan gruba Nusayri olduğu iddia edilen silahlı başka bir grubun saldırdığı ve çıkan olaylarda en az 3 kişinin hayatını kaybettiği ve çok sayıda kişininde yaralandığı gelen bilgiler arasında.

BTP`den Şevket Kazan`a şok suçlama
17-06-2011
www.gazeteboyut

BTP Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Berk, SP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan`la ilgili şok bir iddia da bulundu.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Berk, merkez sağda güçlü bir muhalif duruşa hem Türkiye’nin, hem de AKP iktidarının ihtiyacı olduğunu ifade etti. Seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan İbrahim Berk, "AKP pusulasını ve kıblesini şaşırmış, Türkiye’nin yürüyüşünü değiştirmeye çalışıyor, böyle bir tablo içerisindeyiz" dedi. Berk, iktidarın ’istikrar sürsün’ sloganı ile toplumu efsunlandığını belirterek, şunları söyledi: "Bununla ilgili çarpıcı bir kare var seçimlerden önce muhabir bir gence soruyor: ’Ne diyorsunuz?’ ’İstikrar sürsün Türkiye büyüsün’. Öyle içten diyor ki o genç! Muhabir, ’Siz ne iş yapıyorsunuz?’ diye soruyor. Genç, ’Ben işsizim’ diyor. İşsiz bir insan ’işsizliğim sürsün’ diyor aslında."

İttifak konusunda Kazan da, Şener de sorumludur

Böyle bir manzarada toplumun bilinçli, sağduyusunu yitirmemiş kesimlerinin bir ittifak arzusu olduğuna işaret eden Berk, şöyle devam etti: "Güçlü bir muhalefet olsun diye bir düşünce vardı. Bu süreç de öyle başladı. BTP’nin ittifak arayışına girmesinin birinci nedeni budur. Kamuoyundan gelen bu yöndeki talepler itici olmuştur. İkincisi de AKP iki dönemdir iktidarda olmanın getirdiği imkanları seferber etmiştir. Seçim çalışmalarında böylesine haksız bir yarışın içerisinde varolabilmek için çok iyi bir fikrinizin, çok iyi tezinizin, çok iyi bir liderinizin olması tek başına yetmiyor. Bu süreci de okuduk. Çok ciddi bir finansman ve maddi kaynak da gerekiyor. Böyle bir kaynağımız olasaydı, zaten biz fikrimize, tezimize, liderimize güveniyoruz; tarihimize, mücadelemize güveniyoruz, ittifak kurmaya gerek görmeyebilirdik. Ve bu ittifak süreci içinde de -açıkça isimini veriyorum, hepsini de ekranda tartışmaya davet ediyorum- Saadet Partisi’nin ittifak müzakerelerini yürüten Sayın Şevket Kazan tarihin önünde sorumludur. Sayın Abdüllatif Şener tarihin önünde sorumludur. Sayın Namık Kemal Zeybek de iki nedenden dolayı milletin önünde sorumludur.
Abdüllatif Şener sorumludur çünkü bu ittifak süreci içinde varmış gibi davranarak, kimi zaman şu çatı olsun, kimi zaman bu çatı olsun diyerek sonunda da "Ben bu işin içerisinde yokum, ben Sivas’a gideceğim" diyerek bu süreci baltalamıştır. Hasan Ekinci Bey, Şevket Kazan’a rahmetli Erbakan’ın vasiyetini hatırlatıyor, buna rağmen Şevket Kazan diyor ki, "Biz Pensilvanya’yı rahatsız edecek bir oluşun içinde olmayız." Birinci madde bu. İkinci madde, "AKP’yi rahatsız edemeyiz." Hasan Ekinci, "Tamam o zaman siz AKP’ye çalışıyorsunuz. Peki niye bizi oyalıyorsunuz" diyor. İttifak niyetleri olmadığı halde iki ay bu süreci sabote ederek, meşgul ederek bizimle ayrı görüşmeler, diğerleriyle ayrı görüşmeler gerçekleştirerek aslında onların Türkiye diye bir dertlerinin olmadığı net olarak anlaşılmıştır."

Zeybek ittifakı sabote etti
Namık Kemal Zeybek’in de iki nedenden dolayı sorumlu olduğunu hatırlatan Berk, şunları söyledi: "O da Saadet Partisi’yle olmayacak bir ittifak sürecini aynı Şevket Kazan gibi iki ay boyunca yürüterek Demokrat Parti kurumunu boş bir gündemle meşgul etmiştir. Ama daha sonra tabanın baskısıyla, partinin Genel İdare Kurulu’ndaki (GİK) sağduyulu isimlerin ’Siz ne yapıyorsunuz, bu gidişle biz seçime gidemeyeceğiz, siz DP’yi seçime sokmayacak mısınız?’ şeklinde baskısı gelmiştir. Ve yine Süleyman Demirel’in müdahalesiyle, "Siz bu partiyi seçime sokmazsanız vebal altında kalırsınız, 50 yıl Türkiye’yi yönetmiş DP’yi seçime sokmazsanız milletin önüne çıkamazsınız." Bu Süleyman Demirel’in sözüdür. Bütün bu sürecin içerisinde olan Osman Çilsal Bey bunun da şahididir. Dolayısıyla son dakikaya bilinçli bir şekilde ’aman ittifak olmasın’ diyerek hesaplanan hem MHP’yi bitirip, hem de Demokrak Parti’yi barajı aşamayacak bir oranda dondurmak, bir operasyonmuş! Bunu işin içerisine girince öğreniyoruz. Dolayısıyla bu açıdan sorumludur Sayın Zeybek. Ama daha büyük bir sorumluluğu var. İttifaka kendi parti tabanının baskısıyla, Gelen İdare Kurulu’ndaki tecrübeli, merkez sağın tarihini bilen, DP’nin tarihini yaşayan eski yöneticilerin baskısıyla bu ittifaka evet dedikten sonra, "Siz gökten mi indiniz ne kadar düzgün insanlarsınız, Milli Ekonomi Modeli ne kadar da güzel şeyler bunlar. Biz bunu topluma anlattık mı bu bize yeter, topuna bedel ittifak" diyerek, yola çıktıktan bir hafta sonra birden bir baston ortaya çıkartarak MHP’nin üstüne saldırmaya başlaması ondan sonra ittifakı fiilen sabote edecek bir davranışı ve kendi idaresine de iftira ederek ikili oynayarak sabote etmiştir.
Nasıl sabote etmiştir? İttifakın bir protokolü vardır. Bu protokolü biz Sayın Osman Çilsal ile birlikte oturduk kaleme aldık. Buna göre 17 milyon TL’yi seçim propagandalarını yürütmek için taahhüt etmiştir. Bu 17 milyonun nasıl harcanacağıyla ilgili bir ortak kurul oluşturularak bu rakamın ne kadarı TV reklamlarına gidecek, ne kadarı teşkilatlara gidecek, ne kadarı mitinglere harcanacak gibi bir çalışma yapıldı. DP kendi istekleri doğrultusunda "çatı parti olarak bütün bu harcamaları biz yapalım, yüzde 7’yi geçersek Hazine yardımını da biz alalım" dediler. Biz de uygun gördük. Sonra protokol gereği birlikte aldığımız kararlarda 15 ilde miting yapılacaktı. Seçime üç hafta kala kendi teşkilatlarına bayraklar göndermediler, el ilanları göndermediler. Ne oldu dediğimizde basıldı, basılacak diyorlardı. Namık Kemal Zeybek’in hemen altındaki ikinci sıradaki milletvekili adayı diyor ki, "5 bin tane el ilanı yeter". İstanbul gibi bir ilde partinin eski il başkanı ve milletvekili adayı. Ne seçim otobüsü, ne seçim minibüsü, ne el ilanı, ne bayrak. Biz Sayın Genel Başkanımız Haydar Baş ile birlikte kaç kere oturduk konuştuk. "Sayın Zeybek bilinçli olarak seçimi yönetmiyor" dedik. Haydar Baş Bey’in ifadesi "Evladım biz bu partide misafiriz, bana bu yetki verilmiş olsa ben bu seçimi son derece güzel yönetirim, bunu çalışmasını yaparım" şeklindeydi.
Sayın Haydar Baş Bey Bursa’da ilk seçim kampanyasını başlattığı zaman müthiş bir dalgalanma oldu. Eski bakanlık yapmış DP’nin ileri gelenleri Haydar Baş Bey’i ziyaret etmek, görüşmeler yapmak istediler. "Her ailede bir demokrat var, 17 milyon DP’li vardır" söyleminden sonra hemen ertesi günü gazete manşetlerinde "Haydar Baş genel başkanlığa oynuyor" iftira kampanyaları başlatıldı. Fakat biz hem kavga gürültü olmasın, hem de verdiğimiz bir söz var diye süreci durdurmadık.
Biz ilk ittifak görüşmelerinde DP Gelen Başkan Yarıdımcısı Osman Çilsal’a şunu ifade ettik: "Bakın DP bundan önce bir sürü cerrahi operasyona tabi tutuldu. Daha önceki başkanlar ittifak görüşmelerini yaptılar, son dakikada ortalıktan kayboldular. Kapalı kapılar ardında iktidarla pazarlık yaptılar. Bu ittifakın millet adına bir fayda yürütebilmesi için ikinci bir hesabı düşünüyorsanız, lütfen bizi meşgul etmeyin. Birbirimizi samimi olarak kucaklayacaksak bu ittifakın içerisinde olalım". Ama onların verdiği sözler maalesef bizzat genel başkanın müdahalesiyle sabote edildi.

TARİHİ GÖRÜŞME

En son BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş seçime 15 - 20 gün kala bariz bir biçimde genel merkezde çöreklenmiş üç beş kişinin sabotajıyla seçim sürecinin baltalanmak istendiğini, DP’nin yürüyüşünün DP Genel Merkezi tarafından engellenmek istendiğini görünce Namık Kemal Zeybek Beyle telefon görüşmesi yaptı. Dedi ki; "Bir enerj var, bir sinerji var, verdiğimiz sözler var, karşılıklı mutabakat var. Siz bunlara uymuyorsunuz, bize sormadan bir geceyarısı seçim bildirgesini değiştiriyorsunuz. Bize sormadan miting programını değiştiriyorsunuz, kendi memleketiniz Bayburt’ta miting yapıyorsunuz. Nezaket icabı bizi davet etmiyorsunuz. Bu nasıl beraberliktir? Yoksa siz başka güçlerle mi ittifak yaptınız?" Bunu açıkca ifade ediyor ve karşı taraf bir suçlu psikolojisi içerisinde olayı geçiştiriyor.
Demokrat Parti’de pırıl pırıl teşkilatlar var onaları tenzih ediyoruz, çilekeş kadrolar vardır onları tenzih ediyoruz ama üzülerek ve içinde de yaşayarak şunu ifade etmek durumundayız ki, DP yine üçüncü kez genel başkanları ve onların dar kadrosu tarafından maalesef içeriden de sabote edilerek bu süreç iktidar lehine oluşturulmuştur. Genel Başkanımız bu oyunu görünce; tabi ahde vefa var, yapıyı bozmanız mümkün değil ama çatı partı çalışmıyorsa genel merkez çalışmıyorsa sizin çalışmanızın bir kıymeti ve sonucu da olmayacağından Bursa mitinginde tarihe bir not düştü. Oynanan oyunu iki partili bir Meclis’in kurulmak istendiğini bunun için en kirli oyunlara baş vurulduğunu, MHP’nin belden aşağı vurularak, onların özel hayatına müdahale edilerek, bütün değerlerin ayaklar altına alınarak bir operasyon yürütüldüğünü ve oynanan bu çirkin oyunu bozmak gerektiğini ifade ederek aslında DP’nin ve bu yapının iktidara değil hiç değilse Meclis’te bir muhalif duruşa katkı sağlayacak bir süreci de işaret etmiştir. Bu boyutuyla da biz tarihe bir not düşmüş olduk. Bunu da milletimiz takdir edecektir."

Yeni Mesaj

MHP'de yeni kaset paniği var
19 Haziran 2011
Bahçeli, kurultay planları yapan isimleri ihraç edecek ve...

3 Hilal'in 3 Kurban'ı kim olacak?

Devlet Bahçeli, kurultay planları yapan isimleri ihraç edecek. MHP lideri ilk olarak da Koray Aydın, Mansur Yavaş ve Ümit Özdağ'ı partiden gönderecek.

Seçimler öncesinde en büyük şoku MHP yaşadı. Art arda patlayan kaset skandalları MHP'de deprem etkisi yarattı.

"Farklıülkücülük" adlı siteden yayınlanan görüntüler partinin beyin takımını dağıtırken Genel Başkan Devlet Bahçeli'ye "İstifa et" çağrısı yapıldı. Bu hengamenin arasında seçime giden MHP, sandıktan 3'üncü parti olarak çıktı. Ancak 2007 seçimlerine oranla oylarını ve milletvekili sayısını düşüren MHP'de muhalifler kurultay baskısı yapmaya başladı. İşte o baskıyı yapanlar Bahçeli engeliyle karşılaştı. MHP lideri ilk olarak da Koray Aydın, Mansur Yavaş ve Ümit Özdağ'ı hedef seçti. Bahçeli'nin çevresine bu 3 ismi ihraç edeceğini söylediği öğrenildi. İşte hedefteki 3 isim:

KORAY AYDIN:
Üçlü koalisyon döneminde MHP'nin Bayındırlık Bakanı olan Koray Aydın, Bahçeli'nin yerine genel başkanlığa aday oldu ancak kaybetti. Daha sonra Yüce Divan'da yargılandı. Aydın, Yüce Divan'da aklandıktan sonra Bahçeli'ye yeniden bayrak açtı. Ancak Bahçeli seçimler öncesinde aralarında Aydın'ın da bulunduğu küskünleri partiye çağırdı. Trabzon'dan aday gösterilen Aydın, Meclis'e girdi. Ancak Aydın, 12 Haziran gecesi "Yeniden yapılanalım" deyince MHP liderinin tepkisini çekti.

ÜMİT ÖZDAĞ:
Özdağ da tıpkı Koray Aydın gibi Bahçeli'nin yerine aday oldu. Bu süreçte Bahçeli tarafından "ajan" ilan edildi. Ancak Bahçeli seçim öncesinde Koray Aydın'la beraber Ümit Özdağ'ı da partiye davet etti. MHP lideri bununla da kalmadı. Önce kovup sonra ajanlıkla suçladığı Özdağ'ı İstanbul'dan milletvekili adayı yaptı. Ancak Özdağ, 4. sırada olması nedeniyle milletvekili seçilemedi. Seçim sürecinde ekranlardan inmeyen ve sürekli Bahçeli'yi eleştiren Özdağ, bu nedenle ihraç listesinin ilk sırasında yer aldı.

MANSUR YAVAŞ:
MHP'nin iki dönem üst üste Beypazarı Belediye Başkanlığı'nı yaptı. Genel Başkan Devlet Bahçeli tarafından 2009'daki yerel seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterildi. Ankara'dan yüzde 27 oy alınca Bahçeli tarafından partinin MYK'sına getirildi. Ancak partinin Başkanlık Divanı üyeleri tarafından dışlanan Mansur Yavaş, duyduğu rahatsızlığı bir mektupla Devlet Bahçeli'ye anlattı. Balyoz sanığı Engin Alan'ın adaylığına tepki gösteren Yavaş, Bahçeli'nin tepkisini çekti. MHP lideri bu nedenle Yavaş'ın ihraç edilmesi için düğmeye bastı. Ancak MHP tüzüğüne göre partide MYK üyeliği yapmış isimleri partiden ihraç edebilmek için MYK'nın karar alması gerekiyor.

VEKİL SEÇTİRDİ AMA...
Koalisyon hükümeti zamanında Bayındırlık Bakanı olan Aydın, yolsuzlukla suçlandı. Hakkında 216 yıl hapis istenen Aydın, Yüce Divan'da 45 ayrı suç dosyasının tümünden aklandı.

YENİ KASET PANİĞİ...
Seçimlerden bir süre önce "farklıülkücülük" adlı internet sitesi tarafından yayınlanan kasetler, MHP'de dengeleri değiştirdi. "Yasak görüntüler" partinin önde gelen isimlerini koltuklarından etti. İşte şimdi o siteyle ilgili yeni bir iddia geldi. MHP tabanına göre "farklıülkücülük" adlı internet sitesi yeniden harekete geçecek ve yeni kasetler yayınlayacak. Sitenin, partinin üst düzey yöneticileri ve hatta Bahçeli hakkında da kasetler ortaya çıkaracağı öne sürüldü. haber5

Altan Tan: Meclisteki yeminle benim sorunum var



Bağımsız Milletvekili Altan Tan, "Meclisteki yeminle benim sorunum var. Bu yemin yanlış. Dinen de yanlış. Eğer yemin edersem daha sonra da Allah'tan özür talep edeceğim" dedi.

18 Haziran 2011
Anadolu Haber

BDP`nin desteklediği Bağımsız Milletvekili Altan Tan, Meclis`te yapılan yemini doğru bulmadığını belirterek, "Anayasal zorunluluk olursa ederim. Allah`tan özür talep edeceğim`` dedi.

TÜRKİYE BİR YOL AYRIMINDA
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünün düzenlediği ``İsyanlar ve Seçimler: Ortadoğu`nun Türkiye`si`` konulu panele telefonla bağlanan Bağımsız Milletvekili Altan Tan, Türkiye`nin bir yol ayrımında olduğunu savundu.

Tan, Türkiye`nin önünde dil ve başörtüsü sorunu, tarikatlar ve cemaatler, Kürt sorunu, Alevilerin cemevi talepleri gibi önemli sorunlar bulunduğunu belirterek, bunların halledilmesi için yeni bir toplumsal uzlaşmanın senedi olarak yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.

Türkiye`nin en önemli ve cevabı merakla beklenen sorusunun bütün bu toplumsal taleplerin ciddi bir uzlaşmayla çözüp çözemeyeceği olduğunu dile getiren Tan, bu seçimlerinden sonra en önemli konunun bu olduğunu vurguladı.

Tan, AK Parti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın ``doğru düzgün bir anayasa mı, yoksa mevcut olanı restore ederek mi bir netice çıkaracağı``nın merak edildiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

``Şu an başörtülüler, Müslüman dindar çevreler, kendi kimlikleriyle sadece üniversitede okumak değil, kamusal alanda da var olmak istiyor. Dini eğitimin sivil topluma bırakılmasını istiyorlar. Kendi inançlarına göre toplumsal yaşantılarını da düzenlemek istiyorlar. Aynı şekilde Kürtler de Kürtçe anadilde eğitim, yerinden yönetim istiyor. Alevi vatandaşlarımız da Diyanet İşleri`nin kaldırılmasını ya da din derslerin mecburi olmamasını, cemevlerinin açılmasını istiyor. Gayrimüslimler ise hem etnik hem de dini taleplerinin karşılanmasını istiyor. Şimdi önümüzdeki soru şu; yeni anayasa bunlara cevap verebilecek mi, vermeyecek mi? Eğer birileri çıkıp da `cemevlerinin açılması Diyanete aykırı, cemevleri ibadethane değil` derse, birileri `başörtüsü üniversitede olsun, ama kamusal alanda olmasın` derse, birileri -ki başbakan bunu söylüyor- `Kürtçe anadilde eğitim ülkeyi böler, demokratik özerklik ülkeyi parçalama projesidir` derse o zaman bu yeni anayasa nasıl yapılacak ya da kısmı değişiklikler neye yarayacak?``

Yeni anayasanın bütün talepleri karşılayacak yeni bir sözleşme olması gerektiğini vurgulayan Tan, ``Yoksa kemalizmi, totaliter laikçi ulus devleti allayıp pullayıp 3-5 tane maddeyi değiştirerek bunun adına da yeni anayasa dersek, toplumdaki çatışma, gerginlik, muhalefet devam edecek. Hele hele Kürtler hiçbir şekilde bu kandırmaca ve oyalamayı kabul etmeyecek, biz 36 milletvekili kabul etsek bile... İnşallah aklı selim galip gelir. Bunda da bir standart koyalım diyoruz, ne benim ne Tayyip Erdoğan`ın ne de Kılıçdaroğlu`nun. Bir pazarlık şeklinde değil, önce bir kriter koyalım ortaya ve buna hepimiz uyalım`` diye konuştu.

YEMİN EDİP ALLAH`TAN ÖZÜR İSTERİM
Altan Tan, ``ideolojilerine ters ifadeler içerdiği gerekçesiyle bağımsız seçilen bazı milletvekillerinin milletvekili yeminini etmek istemedikleri`` yönündeki bir soruya da şu cevabı verdi:

``Kürtçe yemin edecekler mi etmeyecekler mi? Bu çok merak ediliyor. Bugün toplanıyor grubumuz, bunların hepsini konuşacağız. Ancak yeminle benim sorunum var. Yani Kemalizme bağlılık yemini olan bu yemin, itikaden yanlış, İslam hukukuna göre yanlış. Bir anayasal zorunluluk olursa yemin edersem edeceğim, bunun ötesinde de Allah`tan özür talep edeceğim.``

ÖNDER: GELECEKSİZLEŞTİRME OPERASYONU VAR
İstanbul`dan bağımsız milletvekili seçilen Sırrı Süreyya Önder de panele telefonla bağlanarak, Diyarbakır`dan Adıyaman`a gittiğini, bu nedenle de panele katılamadığını söyledi.

Önder, Ortadoğu`da yaşananların birçok açıdan okunabileceğini belirterek, ``Ortadoğu`da insanları geleceksizleştirdiler. Artık kimse mevcut sistemler içinde kendisi için gelecek tahayyülünde bulunamaz duruma geldi. Bu, Türkiye`nin tümü için de şamil olabilecek bir olgu. Bugün Türkiye`de Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, yoksulu, genci, herkes için bir geleceksizleştirme operasyonu aldı başını gidiyor`` diye konuştu.

Bir geleceksizleştirme dalgasının bütün dünyayı kasıp kavurduğunu savunan Önder, şunları kaydetti:

``İnsanlar da farklı kesim, sınıf, katman hep birlikte buna itiraz ediyor. Ülkemizde olan bundan biraz daha farklı. Birinci ve ikinci dünya savaşlarından daha uzun süren bir Kürt savaşı var, bir iç savaş hali var. Bunun artık sürdürülebilir olmaktan çıkma hali söz konusu. Bu hal, olumsuz bir anlam içeriyor. Bu hal ancak bütün zalimce, gayri insani, hukuk dışı yüzlerce yol denendikten sonra varılan bir nokta.``

'Biz Bu Yemini Etmeyiz!'
Mehmet Şevket Eygi
Milli Gazete
20 Haziran 2011

Yeni seçilen bazı sosyalist Kürt milletvekilleri "Biz bu yemini yapmayız, bu yemin bizim ideolojimize aykırı" demişler. İdeolojik inançlarını paylaşmamakla beraber onları tebrik ediyorum. Bravo, mertçe ve samimi hareket etmişler.

M. Kemal'in ölümünden sonra çıkartılmış Kemalist ideolojiye veya dine inanmayanlar, mensup olmayanlar böyle bir yemini yapamaz.

Müslümanlar hiç yapamaz.

Son doksan yıl boyunca hep aynı yemin metni olagelmiş değildir. İlk Meclis'te mebuslar (milletvekilleri) Halifeye ve Padişaha sadık kalacaklarına dair "Vallahi Billahi Tallahi" kelimeleriyle yemin etmişlerdi.

Bugünkü yemin darbecilerin yeminidir.

Bu yemin ilk fırsatta kaldırılmalı, yerine Türkiye kimliğine, kültürüne, tarihine uygun, halkın yüzde doksanının münasip bulacağı ortak bir metin getirilmelidir.

Cumhuriyetimiz ideolojik bir cumhuriyet olmaktan çıkartılmalı, fazilet esası üzerine oturan gerçek ve milli bir cumhuriyet haline getirilmelidir.

İslam dininin yeminlerle ilgili hükümleri ve kuralları vardır. Din ilimlerine vakıf olanlar bunları bilir.

Bendeniz Diyanet İşleri Başkanlığına bir dilekçe ile müracaat etsem ve "Bir Müslüman böyle bir yemini edebilir mi?" diye sorsam, cevap veremeyeceklerdir. Yukarıya tükürsen bıyık, aşağıya tükürsen sakal.

Meclis'e giren bütün dindar milletvekilleri bu yemini yapageldiler ve şimdikiler de yapacaktır.

Samimi olarak yapamazlar.

O halde taqiyye yapıyorlar.

Taqiyye, fetvasız ve ruhsatsız yapılmaz.

Böyle bir fetva ve ruhsatı vermeye icazeti ve ehliyeti olan muttaqi bir müftüden fetva almışlar mıdır?

Dikkat buyurunuz icazetli, ehliyetli ve taqvalı bir müftü. Biz böyle bir yemin edemeyiz, bu bizim ideolojimize aykırıdır diyen Kürt milletvekillerini tekrar tebrik ediyorum. Müslümanları da düşünmeye, muhasebeye çağırıyorum.
Millî Gazete

YSK, Dicle'nin vekilliğini düşürdü
22.06.2011
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yapılan açıklamada, KCK davasından tutuklu bulunan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin oybirliğiyle düşürüldüğü belirtildi.

Yüksek Seçim Kurulu, KCK tutuklusu Diyarbakır bağımsız milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürdü. YSK'nın daha önceki açıklaması, Dicle hakkındaki kararın savunma yaptıktan sonra verileceği yönündeydi. Tutuklu olan Dicle de, bugün Diyarbakır İl Seçim Kurulu'na savunma için gitmiş ve ek süre istemişti. YSK'nın Dicle ile ilgili kararını gece saatlerinde YSK Başkanvekili Turan Karakaya açıkladı. YSK Başkanvekili Karakaya, hakkında ''terör örgütü propagandası'' yapmaktan hapis cezası kesinleşen, Diyarbakır'dan bağımsız milletvekili seçilen KCK davası tutuklusu Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin oy birliğiyle düşürülmesine karar verildiğini açıkladı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Dicle'nin söz konusu hapis cezasıyla ilgili kararını geçen hafta vermişti. Mahkeme, Dicle' nin KCK Davası kapsamında tutuklu kaldığı 453 günlük sürenin, 1 yıl 8 aylık cezasından mahsup edilmesine karar vermişti.

'MECLİSE GİTMEYİZ'

BDP'den KCK davasından tutuklu bulunan 6 milletvekilinin hepsinin serbest bırakılması yönünde bir açıklama gelmiş ve aksi bir durumda Meclis'e girilmeyeceği belirtilmişti. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun Diyarbakır'dan aday gösterdiği Hatip Dicle, 12 Haziran seçimlerinde Diyarbakır bağımsızlar arasında en yüksek oy oranı ile (85 bin 945) seçilmişti. (Ankara/DİHA)

KOÇALİ: KARAR ADİL VE HUKUKİ OLMADIĞI GİBİ PROVOKATİF DE

YSK'nın Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürmesini sert bir dille eleştiren BDP Eş Genel Başkanı Filiz Koçali, "Bizim kararımız çok nettir. Biz ya 36 milletvekilimiz ile o Meclis'e gideceğiz ya da gitmeyeceğiz. YSK'nın kararını ne Diyarbakır halkı ne bölge halkı ne de vicdanı olan kabul edebilir. Biz haklı tepkimizi ortaya koyacağız. Artık çözüm bulmak YSK ve Başbakan Erdoğan'ın işidir" dedi.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesine BDP Eş Genel Başkanı Koçali, sert tepki gösterdi. Dicle hakkında verilen kararın başta hukuki olmadığını belirten Koçali, "Hukuk dışı bir karar. Dicle'nin adaylığı kesinleşti. Yargıtay'ın daha önce aldığı karar Yüksek Seçim Kurulu'na sunulmuştu ve YSK Dicle'nin milletvekili adaylığı YSK tarafından iptal edilmemişti. Bu 12 gün içerisinde hukuki olarak değişen bir durum yok" dedi.

Kararın siyasi yanına ilişkin değerlendirme yapan Koçali, şunları söyledi: "Dicle Diyarbakır'da en yüksek oyla seçilmiş bir vekildir. Halkın iradesi yok sayıldığı için bu karar kabul edilebilir değildir. Bu karar adil ve hukuki olmadığı gibi provakatif bir karardır. Söz konusu karara ilişkin gerekli başvurular yapılacaktır ama bizim net bir kararımız var. Biz Meclis'e ya 36 milletvekilimiz ile gideceğiz ya da gitmeyeceğiz. Demokratik siyasetten yana olduğumuzu defalarca açıkladık. Her kesimin buna uygun davranması gerekiyor. Bu olmazsa, biz o Meclis'e gitmeyeceğiz. Bunu ne Diyarbakır halkı, ne bölge halkı ne de vicdanı olan bir kişi kabul eder. Bizim yapacak bir şeyimiz yok, bu çözümü bulmak onların işidir. Çözüm bulmak artık YSK ve Başbakan'ın görevidir. Biz karar karşısında haklı tepkimizi göstereceğiz."

TÜZEL: AKP DENETİMİNDE POLİTİK BİR MÜDAHALE

Roj TV'ye konuşan İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, kararın AKP denetiminde yapılmış politik bir müdahale olduğunu belirtti ve halkın iradesinin hiçe sayılarak ülkenin karıştırılmak istendiğini dile getirdi. Ülkedeki demokrasi güçlerinin halkın temsilcisi Hatip Dicle'ye sahip çıkacağını, çıkması gerektiğini belirten Tüzel, YSK'nın kararının Blok'un ve Kürt halkının ortak barış yürüyüşüne yönelik de bir müdahale olduğunu açıkladı ve buna karşı ortak bir tutum sergileneceğini vurguladı.

HASİP KAPLAN: PLANLI, PROGRAMLI BİR KARAR

Roj TV'ye konuşan Şırnak Bağımsız Milletvekili Hasip Kaplan, YSK'nın böylesi skandal kararları alabileceklerini tahmin ettiklerini belirterek, yine de mazbatalar alındıktan sonra alınan bu kararın zorlama, tartışmalı ve kamu vicdanını yaralayan bir karar olduğunu belirtti. Kararın "yok hükmünde" olduğunu belirten Kaplan, YSK'nın daha önce onay verdiği bir adayı şimdi veto etmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Planlı, programlı bir kararla karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Kaplan, sürecin sağlıklı ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi ve bu müdahalenin kamu vicdanında mahkum edilerek boşa çıkartılması gerektiğini belirtti.

DİCLE'NİN AVUKATI: SİYASİ VE KEYFİ BİR KARAR

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK tarafından düşürülmesini değerlendiren avukatı Fethi Gümüş, kararın geri alınması amacıyla YSK'ya şikayet dilekçesi vereceklerini belirterek, "Hatip Dicle hukuken vekilliği kazanmıştır. YSK'nın aldığı karar, tamamen siyasi ve keyfi bir karardır. Buna karşı itiraz etme hakkı usulen olmamak ile birlikte, söz konusu kararın geri alınması amacıyla yarın YSK'ya bir dilekçe sunacağız. YSK'nın da düzeltme ve kararını geri alma yolu mevcuttur. Seçimlerden öncede aynı şekilde karar verilmişti ve yaptığımız şikayet üzerine YSK kararını geri aldı. Aynı yöntem ve usül bu kez de söz konusu olabilir" dedi.

Blokun Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK tarafından 'kesinleşmiş cezası bulunduğu' gerekçesiyle düşürülmesine ilişkin Dicle'nin avukatı Fethi Gümüş, ajansımıza değerlendirmede bulundu. Kararın geri alınması amacıyla yarın YSK'ya şikayet dilekçesi vereceklerini belirten Gümüş, "YSK'nın verdiği karar hukuka aykırıdır ve tamamen yanlış bir karardır. Hatip Dicle hukuken vekilliği kazanmıştır. YSK'nın aldığı karar, tamamen siyasi ve keyfi bir karardır. Buna karşı itiraz, etme hakkı usulen olmamak ile birlikte, söz konusu kararı geri alma amacıyla yarın YSK'ya bir dilekçe sunacağız. Bunun düzeltilmemesi halinde AİHS'e (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) aykırı bir karar olması nedeniyle konuyu AİHM'e taşıyacağız" dedi.

'DİCLE YERİNE BAŞKASININ GEÇMESİ MÜMKÜN DEĞİL'

Bazı televizyon kanallarında Dicle yerine başka bir milletvekili geçeceği yönünde yorumlar yapıldığına dikkat çeken Gümüş, "Bu durum tamamen yasaya aykırı bir durumdur. Dicle 12 Haziran 2011 tarihinde halkın iradesiyle milletvekili seçilmiştir ve seçildiğine dair İl Seçim Kurulu'nca verilmiş mazbatasını da almış bulunmaktayız. Süreç itibariyle Dicle yerine başkasının geçmesi mümkün değildir. Bu durum Milletvekili Yasası ve Anayasa'ya tamamen aykırıdır" diye konuştu. YSK kararına ilişkin itiraz hakkı olmamak ile birlikte kararın geri alınması ve düzeltilmesi yönünde talep haklarının olduğunu belirten Gümüş, "YSK'nın da düzeltme ve kararını geri alma yolu mevcuttur. Seçimlerden öncede aynı şekilde karar verilmişti ve yaptığımız şikayet üzerine YSK kararını geri aldı. Aynı yöntem ve usül bu kez de söz konusu olabilir. 5237 sayılı yasanın 53. maddesine göre verilmiş olan ceza infaz edildikten sonra kişi kamu haklarından yararlanabilir. Bu bakımdan söz konusu ceza Hatip Dicle'nin milletvekili olmasına engel değildir" değerlendirmesini yaptı.
SOSYALIST TARTISMA PLATFORMU

KCK Tutuklusu Vekillere Şok!
22.06.2011
KCK tutuklusu 5 milletvekilinin tahliye talebi konusunda Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları, talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirdi.

BDP’nin desteğiyle bağımsız milletvekili seçilen KCK tutuklusu 5 milletvekilinin tahliye talebini inceleyen Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları, talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirdi.
KCK tutuklusu 5 sanığın avukatları, bir süre önce Diyarbakır Seçim Kurulu Başkanlığı’ndan aldıkları mazbataları, 5’inci ve 6’nci Ağır Ceza Mahkemelerine sunarak tahliye talebinde bulunmuştu.

Mahkeme, söz konusu talep üzerine savcılıktan görüş istemişti.

Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları, Ağır Ceza Mahkemelerine sundukları mütalaada, bağımsız milletvekili seçilen Selma Irmak, Kemal Aktaş, Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan ve Gülser Yıldırım ile YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle’nin talebinin reddine karar verilmesini istedi.

Sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunun 314. maddesi uyarınca ’’örgüt üyesi olma’’ suçlamasıyla 7 buçuk ile 15 yıl arasında değişen hapis cezası isteniyor. TRT

Tunceli'de Mayın: 2 Polis öldü
22.06.2011
Polis aracının geçişi sırasında uzaktan kumandalı bomba patladı. Saldırıda,
Gökhan Büyükarslan ve Hakan Yavuz isimli iki polis öldü. haber1001

''Türkiye ara seçime gidebilir''
22-06-2011
Hatip Dicle'nin vekilliğinin düşürülmesinin ardından, 'BDP Meclis'i boykot ederse ara seçim olabilir' iddiası gündeme bomba gibi düştü. ...
[img]http://www.haberalemi.net/image300_--Turkiye-ara-secime-gidebilir---iddiasi_263003.jpg [/img]
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), hakkında 1 yıl 8 ay hapis cezası verilen KCK tutuklusu Hatip Dicle'nin milletvekilliğini oybirliğiyle düşürmesi siyasette deprem etkisi yarattı.

Türkiye'deki siyasi gündemi yakından takip eden yabancı haber ajanslarından Reuters'ta yayımlanan bir analizde, Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından, BDP'lilerin Meclis'i boykot etmesi halinde ara seçimin gündeme gelebileceği öne sürüldü.

HATİP DİCLE'NİN VEKİLLİĞİ DÜŞÜRÜLDÜ

"Türkiye 'Kürt milletvekillerinin' Meclis boykotuyla karşı karşıya" ifadesinin kullanıldığı Reuters analizinde, 28'den fazla milletvekilinin ya da 550 sandalyeli Meclis'in yüzde 5'inin toplu olarak istifa etmesi halinde ara seçimlerin gündeme gelebileceği belirtildi.
haberalemi.net



Bahçeli: YSK'nın aldığı karar çok tehlikeli
23/06/2011
MHP Lideri Devlet Bahçeli, YSK'nın Hatip Dicle kararını değerlendirdi, kararın çok tehlikeli olduğunu söyledi.

ANKARA-MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçimlerinde Diyarbakır'dan bağımsız olarak katılan ve seçilen bir milletvekiliyle ilgili olarak YSK'nın aldığı son kararın, çok tehlikeli bir siyasi gerginliğe yol açtığını belirterek, "Hakkında milletvekili seçilmeye mani mahkumiyet hükmü olan bir kişinin adaylığını seçim öncesi iptal etmeyen YSK bu konuda sorumlu ve basiretli davranmamıştır" dedi.

Bahçeli, YSK ve yargı kararları tartışmaları hakkında yazılı açıklama yaptı.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları kaydetti:

"Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim sürecinde parlak bir sınav veremediği bir vakıadır. Bazı bağımsızların adaylıklarını önce kabul etmemesi, arkasından tehdit ve baskıların etkisiyle bundan rücu etmesi YSK’nın tasarruflarının meşruiyetini tartışmalı hale getirmiştir. Adaylıkları veto edilenlerin kitleleri tahrik ederek şiddet ortamı yaratması ve AKP hükümetinin bunları himayesi altına alarak siyasi baskı yapması sonucu “eksik evrak tamamlandı" gerekçesiyle YSK geri adım atmak durumunda kalmıştır. Yaşanan bu gelişmelerin en tehlikeli sonucu, şiddeti siyasi araç olarak kullananların bu yöntemle sonuç alınacağını görmüş olmaları ve bundan ilerisi için cüret ve cesaret kazanmalarıdır.

Yüksek Seçim Kurulu’nun vicdanları yaralayan, bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşüren diğer bir icraatı, Başbakan Erdoğan’ın seçim sürecinde MHP aleyhine hayasızca yürüttüğü kampanya karşısında sessiz kalması olmuştur. Bu konudaki başvurumuzu reddederek işlem yapmayan YSK itibar kaybetmiştir. Partimizle ilişkisi kesilen bir şahsın adaylığını düşürmemesi de bu güven ve itibar aşınmasını derinleştirmiştir."

"YSK SORUMLU VE BASİRETLİ DAVRANMAMIŞTIR" Açıklamasında "12 Haziran 2011 seçimlerinde Diyarbakır’dan bağımsız olarak katılan ve seçilen bir milletvekiliyle ilgili olarak YSK'nın aldığı son karar, çok tehlikeli bir siyasi gerginliğe yol açmıştır" diyen Bahçeli, şöyle devam etti:

"YSK’nın Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerine dayanarak aldığı bu karar üzerine başlayan milli iradenin üstünlüğü ve siyasi temsil tartışmaları siyasi gündemin merkezine oturmuştur. Hakkında milletvekili seçilmeye mani mahkumiyet hükmü olan bir kişinin adaylığını seçim öncesi iptal etmeyen YSK bu konuda sorumlu ve basiretli davranmamıştır. Zamanında görev ve sorumluluğun gereğini yapmayan YSK bugünkü tartışmaların yolunu açmış, bunu şiddet ve kaos ortamı yaratmak için kullanmak isteyen çevrelere malzeme vermiştir."
Radikal

Radikal

Osman Pamukoğlu HEPAR'ı kapatıyor

Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, Büyük fedakarlıklarla yaşamını sürdüren, bağımsız bir halk örgütlenmesi olan partiyi şu kör zamanda ve ağır şartlarda, siyaset alanında tutmak gücü yıpratmaktan öte bir işe yaramayacaktır.

23 Haziran 2011
Anadolu Haber

Aslanı kediye boğdurtmam” diyerek, 10 Temmuz 2011 tarihinde yapılacak olan “Olağanüstü Kurultay”la HEPAR’ı kapatacağını bildirdi. HEPAR, 22 Haziran milletvekili seçimlerinde 124,082 oy almıştı.

Pamukoğlu yaptığı yazılı açıklamada, adını bu memlekette hiçbir zaman kıymeti olmayan “Hak” ve “Eşitlik” sözcüklerinden alan Hak ve Eşitlik Partisi’nin 2007 genel seçimlerinden bir yıl sonra, ülkenin hal ve gidişatı parlak görülmediğinden, yaptığı bir çağrı üzerine 36 günde kurularak siyaset alanına çıktığını, büyük çoğunluğu daha önce hiç siyaset yapmamış ve bugüne dek yapılan siyasetten nefret etmiş genç insanlardan oluşan partinin, finansını ise tamamen üye aidat ve bağışlarıyla karşılanmasına rağmen, 60 il, 500 ilçede şaşırtan hızda örgütlenmesini bitirdiğini kaydetti.

HEPAR’ın 12 Haziran 2011 Milletvekili genel seçimlerine girmeye hak kazanarak, birleşik oy pusulasında 8. sırada seçimlere katıldığını belirten Pamukoğlu, şöyle devam etti:

“Büyük fedakarlıklarla yaşamını sürdüren, bağımsız bir halk örgütlenmesi olan partiyi şu kör zamanda ve ağır şartlarda, siyaset alanında tutmak gücü yıpratmaktan öte bir işe yaramayacaktır. Aslanı kediye boğdurtmam. Hatları geri çekip, tepelerden boşalttığımız alanı izlemeye devam edeceğiz. Geleceği insanlar değil, olaylar ve koşullar tayin eder; özenle gözlemleyeceğiz. Hak ve Eşitlik Partisi’nin her il ve ilçede en azimli, en inançlı ve en iddialı yapısı gençlik örgütündedir. Başı dik devlet, onurlu millet, ilkesi onların yüreklerinde yer etmiştir. Gençlik örgütte değil, ruhta yaşar. Partiyi açmak kadar, kapatmakta bir stratejik karardır. Partiyi kapatıyorum. 10 Temmuz 2011 tarihinde yapılacak olan Olağanüstü Kurultay’la da yasal işlem sonuçlandırılacaktır.”

Bağımsızlar Meclis'e girmiyor

BDP'nin desteğiyle Diyarbakır'dan bağımsız milletvekili seçilen Hatip Dicle'nin vekilliğinin YSK tarafından düşürülmesi üzerine BDP'nin desteğiyle bağımsız milletvekili seçilenler bugün Diyarbakır'da olağanüstü toplandı. Toplantıdan TBMM'ye gitmeme kararı çıktı.

23 Haziran 2011
Anadolu Haber

.Basına kapalı yapılan toplantıda bağımsız vekiller, dün Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) yaptığı "Meclis’e gitmeme" tavsiyesini değerlendirdi.

BDP’nin desteklediği KCK/TM davasında tutuklu bulunan Hatip dicle ile birlikte 6 vekil adayı dışında aralarında Ahmet Türk, Leyla Zana, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Gültan Kışanak, Altan Tan’ın da bulunduğu 30 milletvekili Diyarbakır’ın merkez Kayapınar İlçesi’nde bulunan Cegerxwin Kültür Merkezi’nde bir araya geldi. Toplantı öncesi kültür merkezinin kafeteryasında bir araya gelerek bol bol sohbet eden bağımsız milletvekilleri Ahmet Türk’ün gelişinden sonra toplantıya başladı.

Bağımsız milletvekilleri, DTK’nın dün yaptığı "Siyasi parti olarak en büyük bileşenimiz olan BDP’nin, MYK’sını ve meclis grubunu toplayarak, daha önce verdikleri, ’bir tek eksik olsa bile Meclis’e gitmeyeceğiz’ kararı doğrultusunda, tüm halkımıza, Türkiye ve dünya kamuoyuna açık ve net bir şekilde iradesini deklare etmeyi acil olarak tavsiye eder" önerisini değerlendirdi.

Bağımsız adaylar toplantıda DTK’nın bu tavsiyesine uyarak TBMM'ye girmeme yönünde karar aldı.

Toplantının ardından bağımsız vekillerin Kayapınar BDP ilçe binasına kadar vatandaşlarla yürüyeceği öğrenildi.Bu arada, öğleden sonra gerçekleşecek yürüyüş güzergahının yanısıra kentin bir çok kritik noktasında çevik kuvvet ekipleri tarafından çıkabilecek olaylara karşı önlemler alındı.

MECLİS’E GİTMEME KARARINI ŞERAFETTİN ELÇİ AÇIKLADI

BDP’nin desteğiyle bağımsız milletvekili seçilenlerin yaptığı toplantı yaklaşık 4 saat sürdü. Toplantı alınan kararların sonuç bildirgesini Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Şerafettin Elçi okudu. Meclise gitemeyeceklerin ifade eden Elçi, şöyle dedi:

"Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, Türkiye halklarının barış içerisinde ve özgürce bir arada yaşaması amacıyla yan yana geldiği günden beri bir çok operasyonun hedefi haline gelmiştir. YSK vetosuyla başlayan süreç, keyfi tutuklama ve gözaltılar, askeri ve siyasi operasyonlarla hiç durmadan devam etmiştir. Bu engelleme ve barış sürecinini önünü tıkama operasyonlarının son halkası Diyarbakır Milletvekili sayın Hatip Dicle’nin yasal hakkının yetkisiz bir kurum tarafından gasp edilmesiyle sonuçlanmıştır. Dün, bu tarz operasyonlardan mağdur olduklarını iddia edenler, bugün bu operasyonun bizzat mimarlığını üstlenmiş durumdadır. Halklarımıza barış ve özgürlük sözü vermiş olan blokumuzun bu şartlar altında benzeri operasyonlara sürekli muhatap olacağı anlaşılmıştır. Parlamento ve iktidar bu haksızlığı giderme ve demokratik siyasetin önünü açarak çözüm olanaklarını geliştirme yolunda somut bir adım atıncaya kadar parlamentoya gitmeyeceğiz. Ak Parti yönetimi, çalınmış milletvekilliğini hakkı olana derhal iade etmelidir. Tüm demokrasi güçlerini, barış ve özgürlük sürecini baltalayan bu operasyonlara karşı, demokrasiden taraf olmaya davet ediyoruz."

HATİP DİCLE İÇİN 10 BİN KİŞİ YÜRÜDÜ

YSK tarafından Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi üzerine Diyarbakır’da yaklaşık 10 bin kişi yürüdü. BDP il binası önünde bir araya gelen partililer alınan yoğun güvenlik önlemleri altında Hatip Dicle’nin seçim bölgesi olan Merkez Kayapınar ilçesindeki BDP ilçe binası önüne kadar 2 kilometrelik yolu PKK ve Öcalan lehine, Ak Parti’nin ise aleyhinde sloganlar atarak yürüdü.

Bir panzerin adeta eskortluk yaptığı yürüş sırasında göstericiler, ’Ölüm taciri AKP’yi lanetliyoruz’, ’irade onurdur bu halk onuruna sahip çıkar’, ’beleşçi karbonat oya’, ’ya cennette birlikte yaşayacağız, ya da cehennemde birlikte yanacağız’ pankartları taşıdı. Kalabalık caddelerden geçerken, kaldırımlardaki bazı kişiler de zafer işaretleri yaparak onları destekledi.

Balbay ve Haberal'ın Tahliyesi Reddedildi
23 Haziran 2011
Ergenekon sanıkları Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ın tahliye talepleri mahkemece oy çokluğu ile reddedildi.
CHP'den milletvekili seçilen tutuklu Ergenekon sanıkları Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ın tahliye talepleri, Ergnekon Davası'na bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi.

Haberal ve Balbay'ın tahliye talepleri oy çokluğuyla reddedildi...

Karara, mahkeme başkanı Köksal Şengün'ün muhalefet şerhi koyduğu öğrenildi.

Haberal ve Balbay'a ret kararının gerekçeleri; "delillerin tamamen toplanmamış olması, dosyadaki belge ve raporlar, kuvvetli suç şüphesinin devam etmesi, sanıkları isnat olunan suçlar, bir kısım sanıkların savunmalarının halen alınmamış olması, CMK 103. maddesindeki katalog suçlardan olması" aktifhaber

Kılıçdaroğlu : "Halkın iradesine vurulan bir darbedir"
24.06.2011
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kılıçdaroğlu başkanlığında yaptığı toplantıda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, "İkinci 'Ergenekon' davası kapsamında tutuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci-yazar Mustafa Balbay'ın tahliye taleplerinin reddi" kararını değerlendirdi.

Kılıçdaroğlu, MYK toplantısından sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Haberal ve Balbay'ın hiçbir zaman dokunulmazlık istemediğini, 'bizi yargılamayın' demediğini, kimsenin dokunulmazlıkların arkasına saklanmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Eğer siz bunların gelip yemin etmelerine engel koyarsanız halkın iradesini yok sayarsınız. Bu yargı kararı halkın iradesine vurulan bir darbedir" dedi.

Kılıçdaroğlu, sükunetle karara yapılan itirazın sonucunu bekleyeceklerini belirterek, parlamento zemininde sonuç alıncaya kadar mücadelelerini sürdüreceklerini kaydetti.

'Karar siyasi'
Kararı değerlendiren CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ise, "Özel Yetkili Mahkemeler büyüklerine karşı rüştünü ispat etti" ifadelerini kullandı.

Tarhan "Karar hukuki değil siyasi" dedi. haber5

Engin Alan'a da Ret
24.06.2011
Milletvekili seçilen Balyoz Davası sanığı Engin Alan'ın tahliyesi reddedildi.
haber1001

Öcalan Meclis'i boykotu destekledi
24 Haziran 2011
Terör ögütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla, BDP destekli bağımsız adayların, Meclis'e girmeme kararlarına destek verdi.

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ı, İmralı Adası'nda ziyaret eden avukatlar Ömer Güneş, Şakir Demir ve Mizgin Irgat, adadan döndü.

Avukatlardan Ömer Güneş, Gemlik İlçe Jandarma Komutanlığındaki işlemlerin ardından çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin ''BDP destekli bağımsız milletvekillerinin, YSK'nın Hatip Dicle kararına tepki olarak Meclis'e girmeme kararı almasına ilişkin Öcalan bir şey söyledi mi?'' sorusuna, ''Bu konuda Öcalan, milletvekillerinin kararlarını doğru buluyor'' dedi.

akşam

Zafer ne bekler?
Serdar Akinan
15 Haziran 2011

Türkiye seçimini yaptı. Bu seçim ekonomik istikrar ve umuttan yanadır.
Halkımızın çok büyük bir kesimi Başbakan Erdoğan'a açık, net ve muazzam bir destek verdi: 'Durmak yok yola devam...' Bir diğer önemli kesimi de 'çözüm için demokratik siyaset'i adres gösterdi.
Yakın çevrem aslında tam bir Türkiye fotoğrafıdır. Bazıları son dönemde fazlasıyla huzursuzdu ve AKP'nin yüzde 40 bandında bir oy alacağını tahmin ediyor, CHP'yi ise gözlerinde abartıyorlardı.
Sonuçlar açıklandığı saatlerde ilk olarak büyük bir hezimet duygusu yaşadılar. Bir süre sonra hasar tespiti yaptılar ve yavaş yavaş 'Neyse canım istikrar sürecek... İşlerimiz bozulmayacak... İnşallah 330'un altında kalmalarını da bir uyarı olarak alırlar... İnşallah bunu tiranlık vizesi olarak görmezler... Ege sahillerinden ev bakıyorum...' mealinde yarı şaka yarı ciddi yorumlar yükselmeye başladı. Özetle, 'Aman canım napalım hizmet devam etsin... İstikrar sürsün...' olarak özetleyebileceğim bir tepki yumağı belirdi.
Açıkçası ben ne CHP'nin hezimetine ne MHP'nin mağduriyetine verilen tepkiye ne de AKP'nin bu zaferine odaklıyım. Odaklandığım tek bir şey var bu fotoğrafta: Meclis'teki 36 bağımsız vekil. Ne temsil ettikleri ve önümüzdeki süreçteki müthiş fırsat.
Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku, bu seçimlere çok net taleplerle girdi...
İlk talepleri nedir?
Kürt sorunun çözümünde Öcalan'ın aktif rol alması...
İkinci talep nedir?
Yeni bir anayasanın tüm kesimlerin katılımıyla hazırlanması...
Üçüncü talep nedir?
Kürt sorununun demokratik özerklik projesiyle çözüme kavuşturulması.
Önümüzdeki süreçte bu taleplere yanıt verecek iradenin başaktörü kimdir?
Hiç şüpheniz olmasın Başbakan Erdoğan...
Balkon konuşmasındaki yumuşaklık beni gerçekten umutlandırdı.
Bu konuşmadaki 'helalleşme vurgusu'nu onun zafer sarhoşluğuna verenlerden değilim. Gerçekten helalleşmenin tam zamanı. Uzatılan eli iten kaybeder. Bu eşikte tek önemli mesele Kürt meselesinin hallidir.
Kürtler, çözümsüzlük ve tasfiyeyi reddedecek iradeyi yüzde 10 baraja rağmen Meclis'e yansıtma başarısı göstermişlerdir.
36 çok çok yüksek bir sayıdır. Bu insanların talepleri ortada... Ve en mühimi bu insanlar demokratik siyaset içinde bu mücadeleyi vermek isteyenlerin simge ve araçlarıdırlar.
Kürt meselesi 'barış ve kardeşlik' söylemiyle geçiştirilemeyecek bir düzeydedir. BDP oylarını yüzde 70'e yakın bir oranda arttırdı. İddialı olduğu tüm illerde birinci parti olarak çıktı.
Başbakan Erdoğan'a yüklenen misyon dünden kat kat daha büyüktür. Bu muazzam halk gücünü son derece hassas bir virtüöziteyle modere edip yukarıdaki talepleri karşılayacak zemini kaybetmeden Türkiye'yi 2023'e süper güç olarak taşıyabilir. Veya...
Veyasını şimdi boşverin... Keyifleri bozmanın sırası bugün değil.

http://www.aksam.com.tr/zafer-ne-bekler-2581y.html

BDP'den CHP'ye boykot çağrısı!
24 Haziran 2011

HABERTÜRK'te Türkiye'nin Nabzı programına katılan Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, CHP'li Süheyl Batum'a "Siz de boykot edin" önerisinde bulundu. Türk, "Meclis'i AKP'ye bırakalım" dedi.

Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından BDP Meclis'i boykot etme kararı almıştı. Haberal ve Balbay'ın tahliye taleplerinin reddedilmesinin ardından CHP'nin tavrı merak ediliyor.
habertürk

"YSK yetki, Eronat hak gaspı yaptı"
Hatip Dicle'den YSK ve Eronat'a tepki...
24 Haziran 2011
Yüksek Seçim Kurulu'nca (YSK) milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle'nin avukatı Mehmet Emin Aktar, beraberinde 3 avukatla birlikte Diyarbakır Barosu Toplantı Salonu'nda bir basın toplantısı düzenledi. Avukatları, Dicle'nin mesajında, "YSK yetki gaspı yaptı, AK Partili Oya Eronat hak gaspı yaptı" görüşünü savunduğunu iletti.

Diyarbakır'dan bağımsız milletvekili seçilen ve hakkında kesinleşmiş 1 yıl 8 aylık hapis cezası nedeniyle YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle'nin avukatları son gelişmelere ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Dicle'nin hukuki durumunun kamuoyundan saklandığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını dile getirdi. Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesine neden olan mahkumiyet kararının, Diyarbakır D Tipi Cezaevi kayıtları ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasına göre 11 Haziran 2011'de müvekkile tebliğ edildiğini belirten Aktar, Dicle'nin durumdan haberdar olduğu yönündeki bilgilerin doğruları yansıtmadığını öne sürdü. Mahkumiyet kararının onaylanmasının müvekkiline tebliğden önce basın yayın organlarında yayınlandığını bunun üzerine 9 Haziran 2011 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunarak müvekkilin kamuoyunda DEP davası olarak bilinen davada 4.5 yıla yakın fazla hapis cezasının bulunduğunu, söz konusu 1 yıl 8 aylık hapis cezasının mahsup edilmesi talebinde bulunduklarını belirterek, bu taleplerinin hukuka aykırı olarak reddedildiğini iddia etti. Dicle'nin mahkumiyetiyle sonuçlanan söz konusu temyiz başvurusunun 27 Mayıs 2009 tarihinde Yargıtay'ın kayıtlarına girdiğini belirten Aktar, halen 2006 yıllarına ait dosyalarının Yargıtay incelemesinden dönmediğini kaydederek, "Bu nedenle müvekkilimizin dosyasının ele alınarak onanmasını son derece manidar bulmaktayız" dedi.

"AŞANER'İN İMZASI YSK KARARININ ALTIDA VAR"

YSK üyesi Halim Aşaner'in Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde üye olarak görev yaptığını ve Dicle'ye verilen cezanın onanması kararının altında imzası bulunduğunu dile getiren Aktar, "Daha ilginç olanı ise aynı yargıcın, milletvekilliği kesinleşme listesinin altında ve Dicle'nin vekilliğinin düşürülmesi ile sonuçlanan YSK kararının altında da imzasının bulunmasıdır. YSK üyesi olan biri, kendisinin imzasının bulunduğu Yargıtay kararını unutması mümkün değildir. Bizce kriz bekletildi ve sonradan yaratıldı" iddiasında bulundu.

"YSK YETKİ, ERONAT HAK GASPI YAPTI"

Aktar'ın yaptığı açıklamanın ardından basın mensuplarının "Hatip Dicle ile görüştünüz mü?" şeklindeki sorusuna Avukat Fuat Coşacak müvekkili ile yaklaşık 1 saat görüştüklerini belirterek, "Dicle bu süreçte hukukun üstün geleceğine inanıyor. YSK yetki gaspı yaptı. AK Partili Oya Eronat ise hak gaspı yaptı. Alelacele verilen bu karar ile hakkım gaspa uğradı. Bundan sonra görev Meclis'e ait. Meclis bu konuyu çözebilir" görüşünü savunduğunu iletti. habertürk
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Hzr 11, 2017 10:03 pm tarihinde değiştirildi, toplam 3 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Hzr 26, 2011 8:54 pm    Mesaj konusu: 12 Haziran 2011 seçimlerinin resmî sonuçları belli oldu Alıntıyla Cevap Gönder

Seçimlerin Aynasında TSK: Ordu Milletin Aynı -1-
Oğuz Gürses
27.062011



Batı demokrasisi halka “kendi kendini yönetiyormuş hissi”ni veren bir madrabazlık düzeneğidir...

Bush’a, bakın, Sarkozy’ye bakın, Berlusconi’ye bakın, İsrail’in başındaki yamyaymlara bakın, Blair’e bakın...

Bunlar “yönetimde adalet”in hakim olduğu toplumlarda ancak cezaevlerinde, idam sehpalarında, çalışma kapmlarında görebileceğiniz kriminal(suçlu/suça eğilimli/suçu hayat tarzı yapmış) ipten kazıktan kurtulma tipler değil midir?

Bunların Batı sınırlarıdışındaki karikatür taşeronlarından (Karzailerden, Zerdailerden, Malikilerden, Barzanilerden, Sarkaşvililerden ve benzerlerinden) hiç söz etmeyelim... Zira mal meydanda “ben her yönümle hırsız/uğursuz/şerefsizin biriyim” diye basbas bağırmıyorlar mı?...

Bu insanlar toptan kafayı mı yemiştir, balataları mı sıyırmıştır ki, gidip gidip bunlara oy vermektedirler?

Tabii ki öyle değil...

Ama bu iktidar oyununda öyle oyunlar oynanmakta insanların zihinleri öyle yöntemlerle kontrol edilmekte ve algılarıyla öyle insafsızca oynanmaktadır ki... Örgütlü iktidar sahipleri (muktedirler) karşısında, örgütsüz seçmen o kadar yalnız, o kadar güçsüz ve o kadar çaresizdir ki...

Gidip falan veya filan muktedirlerin partisine oy vermeyi vatandaşlık görevi saymakta/sanmaktadır...

Küresel çetenin borazanı medya tekelleri her türlü yayın aracıyla ve tam bir savaş düzeni içinde bu tek insanların zihinlerini kontrol ederek, iradelerini istedikleri gibi yönlendirebilmektedirler...

Batı demokrasilerinde seçimler muhteşem bir medya gösterisi/oyunu haline dönüşmüştür.

O kadar ki; daha sandıklar açılmadan seçmenlerin kime oy verdikleri, medya uzmanları tarafından yüzde yüze yakın bir doğrulukta tespit ve ilan edilmektedir...

Seçimlerin sonucu önceden belirlenip bilinebiliyorsa, bu seçim kargaşasına, propaganda kirliliğine ve bunlar için harcanan muazzam paralara ne lüzum var?

Zavallı seçmenin muktedirler (Küresel oligarşi ve onun yerli taşeronları) tarafından değil de, kendi özgür iradesiyle seçtiği temsilcileri tarafından yönetildiğine inandırılabilmesi için en gerekli şey böyle bir seçim kurgusu/gösterisi olduğu için...

Bu uzun girişi niye yaptık?

Batı demokrasilerinde durum buysa, onun en kaba taklitlerinden biri olan TC demokrasisinde vaziyeti izaha gerek kalmadan doğrudan mevzuya girebilelim diye...

Demokrasi isimli baştan aşağıya hile, hurda, alavere dalavere sisteminde seçimlerin de, seçmenlerin de zerre kadar bir değerleri/kıymetiharbiyeleri yoktur...

Batı demokrasilerinde seçimlerden siyasî iktidarın niteliğini değiştirmeye yönelik bir sonuç beklemek abesle iştigaldir/boş iştir...

Batı demokrasilerinde seçimler, küresel diktatörlüğün belirlediği “güvenilir adamlar” arasında -niteliği önceden belirlenmiş ve bu niteliğin değiştirilemezliği her türlü legal ve illegal yol ve yöntemlerle garantiye alınmış -“siyasî iktidar”ın kimlere teslim edileceğine dair bir merasim/tören/gösteriden ibarettir.

Bu gösteride halkın yeri ve rolü, 2 saatlik bir filmde bir saniye görünüp kaybolan bir garson, bir çöpçü, bir dilenci kadar kısa bir figüranlıktan ibarettir.

Ama...

Bu seçimlerin önemli bir yanı da var...

O da, hiçbir kamuoyu araştırma şirketinin asla başaramayacağı çapta devasa bir anket özelliği taşıyor olmasıdır...

Okumasını bilene bu dev anket çok şeyler söyler...

Biz de ucundan kenarından da olsa ,seçimlerin bu yönüyle ilgilenmek istiyoruz...

***

DİYARBAKIR’da İkinci Taktik Hava Üssü’nde görevli subay ve astsubayların oturdukları lojmanlardaki toplam 2814 kayıtlı seçmenin bulunduğu on adet seçim sandığı’ndaki sonuçlardan yola çıkarak TSK’nın bugünkü yapısı hakkında siyasî ve sosyal ipuçlarına bakacağız...

Ama önce seçimlerin genel tablosuna gözatmamız gerekiyor...

***

Türkiye genelinin gümrükler dahil durumu ise şöyle:

TOPLAM KAYITLI SEÇMEN SAYISI: 52.806.322

TOPLAM OY KULLANAN SEÇMEN SAYISI: 43.914.948
SANDIK BAŞINA GİTMEYENLER SEÇMEN SAYISI: 8.891.374

SEÇİME KATILMA ORANI: %83,16

SEÇİME KATILMAMA ORANI: %16.84

TOPLAM GEÇERLİ OY SAYISI: 42.941.763

TOPLAM SEÇMEN SAYISINA GÖRE TOPLAM GEÇERLİ OY YÜZDESİ: %81.31

TOPLAM GEÇERSİZ OY SAYISI 973.185

SANDIK BAŞINA GİTMEYENLER+GEÇERSİZ OY KULLANANLAR: 9.864.559

SANDIK BAŞINA GİTMEYENLER+GEÇERSİZ OY KULLANAN SEÇMENLERİN TOPLAM SEÇMEN SAYISINA YÜZDE OLARAK ORANI: %18.68

Geçerli oyların seçime katılan siyasi partilere dağılımı ve bu dağılımın oranları:

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ 21.399.082 %49,83

CUMHURİYET HALK PARTİSİ 11.155.972 %25,98

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 5.585.513 %13,01

BAĞIMSIZLAR 2.819.917 %6,57

Bağımsızların oylarının %1 civarındaki oy BDP dışındaki bağımsızlara aittir. Buna göre yüzde on barajı sebebiyle toplam geçerli oyların yaklaşık yüzde 6’sı boşa/çöpe gitmiştir.

Barajı geçen partilerin yukarıdaki oy oranları geçerli oylara göre yapılan oranlama olduğu için aldatıcıdır. Bu aldatıcı oranlar bütün parti yönetimlerinin işine geldiği için, kimse bu gözboyayan yüzdelere itiraz etmemektedir.

Asıl tabloyu görebilmek için partilerin aldıkları geçerli oy sayısının toplam seçmen sayısına oranına bakmak gerekir.

Buna göre barajı aşan 3 partinin ve Boykotçuların (sandık başına gitmeyen veya gidip de geçersiz oy kullananların) oranları şöyledir:

AKP: %40.52

CHP: %21.12

MHP: %10.57

BOYKOT: %18.68

Boykot oylarına baraj sebebiyle çöpe giden oylarıda ilave edersek bu seçimlerde toplam seçmen sayısının yaklaşık yüzde 25’inin (yani her dört seçmenden birinin) iradesi TBMM’de temsil dışı kalmış olmuyor mu?

Demokrasi, demokrasi diye yere göğe konulamaayan düzen bu mudur?

Evet budur!

Batı demokrasisi halkın iradesinin sandığa yansıması değil, halkın bunun böyle olduğuna inandırılması oyunudur....

Bakın şimdi...

İşin bir başka üçkağıdına geçelim:

AKP toplam seçmen sayısına göre yüzde kaç oy olmıştı?

Yüzde 40.52.

Peki aynı AKP TBMM’deki 550 Milletvekilliğinden kaçına sahip oldu?

327...

327, 550’nin yüzde kaçıdır?

Yüzde 59.45..

Bu yüzde +19 neyin kârı?

Aynı şey daha küçük oranda da olsa CHP’de de var:

CHP toplam seçmen sayısının yüzde 21.12’sinin oyunu almış, Milletvekili sayısının yüzde 24.54’dünü götürmüş...

CHP’da kısa günün kârı ne kadar?

Yüzde 3.42...

Bu ne güzel “demokraaasi” böyle yeme de yanında yat...

Kitaplardaki dmokrasi de “temsilde adalet” diye bir ilkeden sözedilir ya...

Pratikteki demokrasinin adaleti işte böyle bir şey: Rabbena hep bana!

Ama diyeceksiniz, kitaplardaki demokraside “yönetimde istikrar” diye de bir prensip var...

Doğrudur...

Adaletin olmadığı yerde sulh ve sükûn olur mu ki; yönetimde istikrar olsun?

Adalet olmazsa barış, barış olmazsa sadece yönetimde değil hiçbir şeyde istikrar olmaz...

Bunu seçim sonrası gelişen ve her gün dakha kaotik hale gelen hadiselerdende görmüyor muyuz?

(Devam edecek)

Kaynak ve bu yazı dizisinin devamı için: http://millibirlikruhu.blogspot.com/

12 Haziran 2011 seçimlerinin resmî sonuçları belli oldu
26.06.2011
Entellektuel Forum

12 HAZİRAN 2011 PAZAR GÜNÜ YAPILAN XXIV.DÖNEM MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİ SONUÇLARI İLE İLGİLİ
YÜKSEK SEÇİM KURULUNDAN DUYURU
OLARAK İL SEÇİM KURULLARI VE GÜMRÜK KAPILARI İLÇE SEÇİM KURULLARI TARAFINDAN DÜZENLENEREK
KURULUMUZA GÖNDERİLEN BİRLEŞTİRME TUTANAKLARINA GÖRE

A) GÜMRÜK KAPILARI HARİÇ SEÇİM ÇEVRELERİNDE :

KAYITLI SEÇMEN SAYISI (Cezaevi Dahil) 50.237.343

OY KULLANAN SEÇMEN SAYISI: 43.785.665

GEÇERLİ OY SAYISI: 42.813.896

GEÇERSİZ OY SAYISI: 971.769

SEÇİME KATILMA ORANI : %87,16

Geçerli oyların seçime katılan siyasi partilere dağılımı ve bu dağılımın oranları


PARTİ ADI OY ORAN (%)

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ 21.320.207 %49,80

DEMOKRAT PARTİ 278.775 %0,65

CUMHURİYET HALK PARTİSİ 11.122.420 %25,98

EMEK PARTİSİ 31.766 %0,07

MİLLET PARTİSİ 60.673 %0,14

LİBERAL DEMOKRAT PARTİ 15.166 %0,04

SAADET PARTİSİ 541.470 %1,26

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ 124.082 %0,29

HALKIN SESİ PARTİSİ 329.358 %0,77

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 5.575.010 %13,02

DOĞRU YOL PARTİSİ 64.453 %0,15

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ 63.786 %0,15

MİLLİYETÇİ VE MUHAFAZAKAR PARTİ 36.105 %0,08

BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ 322.819 %0,75

DEMOKRATİK SOL PARTİ 107.889 %0,25

BAĞIMSIZLAR 2.819.917 %6,59

GENEL TOPLAM 42.813.896 %100,0

22/06/2011
Kaynak: 22 Haziran 2011 tarih ve 1070 sayılı YSK Kararı
23 Haziran 2011 tarih ve 27973 sayılı Resmi Gazete

B) GÜMRÜK KAPILARI SEÇİM SONUCU

KAYITLI SEÇMEN SAYISI: 2.568.979

OY KULLANAN SEÇMEN SAYISI: 129.283

SEÇİME KATILMA ORANI (%): %5,03

GEÇERLİ OY SAYISI: 127.867

GEÇERSİZ OY SAYISI 1.416

Geçerli oyların seçime katılan siyasi partilere dağılımı ve bu dağılımın oranları:

PARTİ ADI OY ORAN (%)

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ 78.875 %61,69

DEMOKRAT PARTİ 705 %0,55

CUMHURİYET HALK PARTİSİ 33.552 %26,24

EMEK PARTİSİ 362 %0,28

MİLLET PARTİSİ 43 %0,03

LİBERAL DEMOKRAT PARTİ 56 %0,04

SAADET PARTİSİ 1.984 %1,55

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ 333 %0,26

HALKIN SESİ PARTİSİ 365 %0,29

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 10.503 %8,21

DOĞRU YOL PARTİSİ 154 %0,12

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ 220 %0,17

MİLLİYETÇİ VE MUHAFAZAKAR PARTİ 83 %0,06

BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ 432 %0,34

DEMOKRATİK SOL PARTİ 200 %0,16

GENEL TOPLAM 127.867 %100,0

22/06/2011 14:18

Kaynak: 22 Haziran 2011 tarih ve 1070 sayılı YSK Kararı
23 Haziran 2011 tarih ve 27973 sayılı Resmi Gazete

C) GÜMRÜK OYLARI DAHİL TÜRKİYE GENELİ SEÇİM SONUÇLARI

TOPLAM KAYITLI SEÇMEN SAYISI: 52.806.322

TOPLAM OY KULLANAN SEÇMEN SAYISI: 43.914.948

SEÇİME KATILMA ORANI: %83,16

TOPLAM GEÇERLİ OY SAYISI: 42.941.763

TOPLAM GEÇERSİZ OY SAYISI 973.185

Geçerli oyların seçime katılan siyasi partilere dağılımı ve bu dağılımın oranları:

PARTİ ADI OY ORAN (%)

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ 21.399.082 %49,83
DEMOKRAT PARTİ 279.480 %0,65

CUMHURİYET HALK PARTİSİ 11.155.972 %25,98

EMEK PARTİSİ 32.128 %0,07

MİLLET PARTİSİ 60.716 %0,14

LİBERAL DEMOKRAT PARTİ 15.222 %0,04

SAADET PARTİSİ 543.454 %1,27

HAK VE EŞİTLİK PARTİSİ 124.415 %0,29

HALKIN SESİ PARTİSİ 329.723 %0,77

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 5.585.513 %13,01

DOĞRU YOL PARTİSİ 64.607 %0,15

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ 64.006 %0,15

MİLLİYETÇİ VE MUHAFAZAKAR PARTİ 36.188 %0,08

BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ 323.251 %0,75

DEMOKRATİK SOL PARTİ 108.089 %0,25

BAĞIMSIZLAR 2.819.917 %6,57

GENEL TOPLAM 42.941.763 %100,0

22/06/2011 14:18

Kaynak: 22 Haziran 2011 tarih ve 1070 sayılı YSK Kararı
23 Haziran 2011 tarih ve 27973 sayılı Resmi Gazete


D) XXIV.DÖNEM MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİ SONUCU ;

SİYASİ PARTİLERİN ÇIKARDIKLARI MİLLETVEKİLİ İLE BAĞIMSIZLARIN SAYISI

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ 327

CUMHURİYET HALK PARTİSİ 135

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 53

BAĞIMSIZLAR 35

TÜRKİYE TOPLAMI : 550

22/06/2011 14:18

Kaynak: 22 Haziran 2011 tarih ve 1070 sayılı YSK Kararı
23 Haziran 2011 tarih ve 27973 sayılı Resmi Gazete

PİJAMALI DEMOKRASİ
Serdar Akinan
27 Haziran 201

Pijama nedir? Gayri resmidir. Rahattır. Sivildir... Çizgilisi popüler kültürümüzde karikatürdür. Göndermeleri sağlamdır.

Osman Bölükbaşı koğuşta pijamalarıyla yemin etmiş. Bilmiyordum. Öğrendim ve gülümsedim. Nasıl da hınzır bir mesaj!...
Şimdi bu, 'Milli irade' ayaklarına 'Milli idare'nin ansiklopedisini yazan amcalar, bir açmazla karşı karşıya. Derin kaos laflarını bir kalem geçelim ne olur? HSYK'sı MGK'sı emrinize amade... Olmayan ya Silivri'de ya Hasdal'da...
Yüzde 10 demokrasi barajını milletin oylarıyla aşan milletin vekilleri yemin etmezlerse yasama faaliyetlerine nasıl katılacak?
Bir ileri demokrasi meclisi düşünün... 40 tane vekil açılışta namevcut... Nerede babalar? Yarısı kodeste... Kalanı boykotta...
'Bu vekiller yok hadi biz yola devam edelim' de olmuyor. Olmaz...
Lafın özü şu: Bir ülkede bir arada yaşayan bir topluluk vardır... Bu topluluk bir arada yaşamanın kurallarını baştan koyar. Buna hukuk diyoruz. O hukuktan; oluşturulma biçimi, şartları veya uygulanmasından ötürü memnun olmayanlar değiştirilmesini her zaman talep edebilir. Şayet rejim dikta değilse ve itiraz edenlerin belli bir sayıları varsa; sistem içinde, sistemin tanımladığı şartlarla, itiraz edebilirler.
Ne yaparlar? Ya bir parti kurarlar ya da görüşlerini savunan bir partiye destek verirler... Değil mi?
Seçimlerde bir parti veya adayı desteklerler. Sağlam bir potansiyelleri de varsa o kimseleri sözcü olarak ötekilerin karşısına yollar ve mücadele edip hak talep ederler... Yasayı; hukuku değiştirirler.
Buraya kadar sorun var mı? Yok... Sen bu insanlara yokuş veya kolpa yaparsan o da memnuniyetsizse arıza çıkarır... Deniz Gezmiş gibi, Mahir Çayan gibi, gibi, gibi... Yakalarsan; eline kan bulaşmamışsa dahi demokratik bir şekilde sallandırırsın. Yaşını büyütür gene asarsın... Bunun adı da hukuk olur.
Sen yasalara dayanarak bunları 'illegal' ilan edip mücadele edersin. Bitirirsen ne ala... Ama on binlerce gencini öldürüp, milyar dolarlar harcadıktan sonra bile hala 'bir avuç' adam; hafif silahlarla direnmeye ve senin her anlamda başını ağrıtmaya devam ediyorsa şapkanı önüne alıp bir düşünürsün. Değil mi? 'Bu işte bir yanlış var' diye. Zira toplumsal tabanı olmayan aslında terördür ve halkın desteklemediği hiçbir silahlı direniş coğrafyasında yaşayamaz.
İşin gittiği yer pijamalı yemin... Bir kez daha...
Bu memleketi bu kadar yormaya gerek var mı? Sahiden...
Araba bozuk, kaporta yamuk... Eyvallah... Eyvallah da...
Bu işi yan sanayi ile çözmeyelim. Pijamalı demokrasi yan sanayi oluyor...

Kaynak: http://www.mizikacilar.com/HaberDetay.aspx?ID=797

MİLLİ İDARE
25 Haziran 2011
Serdar Akinan

Kürt meselesinde tarihi kavşağa fazla mı süratli girdik nedir? Savrulduk...Hizbullahçıları bir gecede salıveren bağımsız Türkiye'nin bağımsız yargısı milli iradenin meclise yansımasının önünü tıkadı. Yaşanan bir krizdir. Derin bir kriz...Olacak olan o ki bu tablo ile anayasa falan yapılamaz. Ama daha önemlisi bu haliyle toplumsal mutabakat da çıkmaz. 'Aman canım çıkmazsa çıkmasın...Ne var bunda?' diyen avanaklara bir çift lafımız var. Öncelikle Balbay'ı, Haberal'ı ve Alan'ı Silivri'de tutarsınız...PKK'yı ne yapacaksınız? İşte 90'lara dair bir hafıza yoklaması...O günler tekerrür ederse bedeli Türkiye öder.

MİLLİ İDARE ‘Bu yemin Türk ve Kürt halklarının kardeşliği içindir’. Leyla Zana 6 kasım 1991’de halkın oylarıyla çıktığı meclis kürsüsünden bu cümleyi Kürtçe söyledi ve Türkiye karıştı. O fotoğraf karesinden birkaç ay önce Talabani, Özal’ın kendisine ‘Kürtlere özerklik vereceğini’ söylediğini açıklamıştı. Bu açıklamadan kısa süre sonra Diyarbakır’da Vedat Aydın öldürüldü. Cenazesinde toplanan binlerce insanın üzerine polis ateş açtı. 1992 Nevruz’unda ben Cizre’deydim. Güvenlik güçleri gözümün önünde sivillerin üzerine yaylım ateşi açtı. O gün orada 25 kişi, tüm bölge genelinde yaklaşık 100 kişi öldürüldü. Turgut Özal, o sırada Adnan Kahveci’ye Kürt sorunun çözümü için talimat vermişti. Kahveci hazırladığı raporda, ‘’Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek Kürtlerin siyasal hakları verilmelidir.”dedi. Adnan Kahveci, bir yıl sonra şüpheli bir trafik kazasında öldü. O günlerde bölgede kan oluk gibi akmaya başladı. Kürt meselesiyle bir şekilde ilgili son derece kilit veya simge isimler suikaste kurban gitti. Uğur Mumcu, Musa Anter ve Eşref Bitlis aynı yıl öldürüldü. 17 Nisan 1993′te Özal şüpheli bir şekilde öldü. PKK, 23 Mart 1993′te tek taraflı ateşkes kararı aldı. Bingöl’de 33 asker şehit edilmeseydi, MGK, bir gün sonra PKK’ya yönelik genel af gündemiyle toplanacaktı. Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 22 Ekim 1993′te Lice Tugay Komutanlığı bahçesinde vurularak öldürüldü. Lice yakıldı. 30 kişi yaşamını yitirdi…Çiller, 3 Kasım 1993′te “Devlet, PKK ile olduğu gibi PKK’ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir.”dedi. Bu açıklamadan sonra ünlü Kürt iş adamları teker teker infaz edildi. 93 yılında Cem Ersever infaz edildi. O dönemin kara kutusu Ayhan Çarkın’dır… 1994′te DEP milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı. Leyla Zana, Hatip Dicle, Sırrı Sakık, Ahmet Türk, Orhan Doğan ve Mahmut Alınak enselerin tutulup hapse atıldı. Tam 15 yıl yediler. O günlerden bu günlere yaşanan nedir? Kan ve gözyaşı... Tarih tekerrür ediyor. Devlet, Kürt siyasetine adeta savaş ilan ediyor. 90’lı yılları herkesin hatırlamasında fayda var. Bugün yüzde 10 baraja rağmen üç milyon insanın oyuyla meclise girebilen ve sorunun çözümünü demokratik siyaset içinde arayan örgütlü bir irade var. Ahlaki ve hukuki olmayan bu siyasi karar karşısında soru aslında çok basit: Artık bir parti devleti halini alan siyasi koalisyon Kürt sorununda barışçıl ve demokratik yöntemleri mi esas alacak, yoksa baskıcı şiddet yöntemlerini mi? İnkar ve imha politikalarının ne denli ağır sonuçları olduğunu biliyoruz. Ve istikrara oy veren milyonlar bu sorunun çöümünü istiyor. Anayasal çözüm süreci hiç bu kadar yakın olmamıştı. Bu fırsatı heba edeceklerin 90’lı yıllardan sonra bu ülkenin ödediği bedelleri hatırlayarak meseleye samimiyet ve sorumlulukla yaklaşmasında büyük fayda var.

Kaynak: http://www.mizikacilar.com/HaberDetay.aspx?ID=796



'Yarın Meclis'e gitmeyeceğiz, Diyarbakır'dayız'
27-06-2011
İstanbul Bağımsız Milletvekili Sabahat Tuncel, yarın Meclise gitmeyeceklerini arkadaşlarıyla beraber Diyarbakır'da olacaklarını söyledi ...

Levent Tüzel'le birlikte BDP il binasında basın mensuplarının sorularını cevaplayan Tuncel, somut adımlar atıldığı takdirde gidip parlamentoda çalışmalara katılacaklarını, ancak bu somut adımları atmanın kendilerine değil hükümete bağlı olduğunu ifade etti.

Bağımsız Milletvekili seçilen Sabahat Tuncel, Levent Tüzel ve BDP yöneticileri dün Şişli'de yaşanan olaylarla ilgili BDP İl binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantı sonunda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Sabahat Tuncel, "Hatip Dicle ve tutuklu milletvekillilerinin durumuyla ilgili diğer partilerle görüşmeler yapılacak mı?" sorusuna, "Biz diğer partilerle görüşsek de bu iş yine çözülmeyecek. 'Mağdur partiler bir araya gelsin görüşsün' meselesi değil bu. Bu Türkiye siyasetinin yaşadığı bir krizdir. Bu krizi nasıl çözebiliriz, dünyada böyledir. Örneğin ekonomik kriz yaşandığında herkes bu sorunu nasıl çözeriz diye olağanüstü toplanır, etraflıca tartışılır. Siyasette de böyledir, böyle olması gerekir. Dolayısıyla bu konuda bir görüşme yapılıp 'bu sorunu nasıl aşacağız' şeklinde bir yaklaşım tarzı olmalıdır." diye cevap verdi.
http://www.haberalemi.net/





KRİZ VE OMLET
29 Haziran 2011

Fotoğraf iç açıcı değil. Muhtemeldir ki derinleşecek. Ama zaman içinde bir şelilde aşılacak...Yaşananlar siyaset tarihimize demokrasinin kepaze haline getirilmesi olarak geçecektir. Bu toz duman içinde asıl önemlisi ise Ankara'da olan biten değil Diyarbakır'daki tavırdır. O tavır aslında çok şey anlatıyor.

BDP boykot etti, CHP protesto…Siyaset tarihimizde bir ilki yaşıyoruz. Yargı hukuka ve vicdana aykırı bir şekilde siyaseti dizayn ediyor. Milli irade düpedüz hapiste. Fakat lafı uzatmadan kanaatimi söyleyeyim: Bu kriz aşılacak. Zira sürdürülemez. Dün, Tarhan Erdem, "AK Parti vekilleri bugün yemin eder. Hükümeti kurar ve hükümet kurulduktan sonra da haydi seçime der. O zaman ben CHP'lilerin ne diyeceklerini merak ediyorum" cümlesi önemsenmesi gereken bir açıdır. Erdem, "Üç vekil tutuklu, onları yargılayan mahkeme bir, KCK'lıları yargılayan mahmeke iki, YSK üç. Hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın bu kararlar orktadan kalkmaz. Nasıl ki, tahliye edilip edilmemelerine mevcut mahkeme karar verdi, yeni bir durum da olsa eski durumda seçilmiş olanın yeni duruma intibakını yine o yargı organları yapacaktır.’’diyor. 2007’den beri sürmekte olan meşruiyet krizinin derinleşerek çatışmacı bir karaktere büründüğünü söyleyen Prof. Ersin Kalaycıoğlu ise, ‘Halkın önüne oy pusulasını koyduğunuzda hukuki sorunların giderilmesi gerekiyordu. Demokraside son sözü halk söyler. Ne hükümet, ne yargı ne meclis…Mevzuatımız demokrasiye uygun değil. IRA ile ilgili Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin verdiği çok ciddi kararlar var. Halkın önüne getirdikten sonra müdahale demokrasi dışıdır. Bu konuda anlaşamıyorlarsa anayasada nasıl anlaşacaklar? Ufak anlaşmalar inşa edip asıl büyük mutabakata(anayasaya)yürünebilir…’’ Muhtemeldir ki AKP yol haritasından ötürü Hatip Dicle dışındaki tutuklulara bir çözüme yanaşacaktır. Ama asıl fotoğrafı ıskalamamak gerek. Demokrasi kepaze hale gelmiştir. Muazzam bir güvensizlik ve derin bir çatışma fotoğrafı bugün Türkiye’dir. Dün Türkiye Ankara’da meclise kiltlenmişti. Yüzde 10’luk ileri demokrasi barajını aşarak halkın oylarıyla seçilen bağımsızların ilk grup toplantısını Diyarbakır’da yaptığı gözlerden kaçtı. Bugünden sonra da grup toplantılarını Diyarbakır’da yapacaklar…Yani Ankara ‘Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan?’ diye meşruiyet tartışmasını köpürtürken Diyarbakır’da omlet yapılıyor.

http://www.mizikacilar.com/HaberDetay.aspx?ID=798

"İster gelir ister gelmezsiniz
30 Haziran 2011

Başbakan Erdoğan seçimin ardından ilk grup toplantısını yaptı. Erdoğan'ın eleştiri oklarının hedefinde ise yine CHP vardı. Başbakan, "Kılıçdaroğlu 'biz olmadan komisyonlar çalışmaz' diyor. Bakın nasıl çalışıyor. Bal gibi çalışır. Meclis'i çalıştıracağız. Gelirsiniz veya gelmezsiniz o sizin bileceğiniz iş" dedi.

Anadolu Haber






Hasip Kaplan: Terörist dediğiniz bizim kahramanımız!..

03 Temmuz 2011
Anadolu Haber

Yemin krizini değerlendiren BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, "Sizin terörist dediğiniz bizim için kahraman, vatanseverdir. Ya irademiz çıkar özgür olur Meclis'e gelir, ya da Meclis'in iradesi yok olur kelepçelenir" dedi.

ERDOĞAN'A REST
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, dün KESK Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada tutuklu vekiller nedeniyle yaşanan yemin krizi için, "Bu sorunu çözemezseniz ve Kürtler 'Bu Ankara meclisi, bizim meclisimiz değildir artık' duygusuna kapıldığı an, Tayyip Erdoğan iktidarı ve şurekası 6 ay ayakta kalamaz. O zaman halkın başkaldırı hakkı doğar, meşru hakkı doğar" dedi

"Bunu bu noktaya getirmeye kimsenin hakkı var mı? Bizim, siyasi partilerin, cumhurbaşkanının, başbakanın hakkı var mı" diye soran Kaplan şöyle konuştu:

'SİZİN TERÖRİST DEDİĞİNİZ BİZİM İÇİN KAHRAMAN'
"BM'nin 665 sayılı kararı da vardır. Diktatör, hak ve özgürlükleri tanımıyorsa, zulüm ediyorsa, operasyon yapılıyorsa, ezilen hakların başkaldırı hakkı vardır. Oysa biz gelip Meclis'te çözelim diyoruz. Halk bizi bunun için gönderdi. Gelin halkın iradesini tutuklamayın, kelepçelemeyin. Sizin terörist dediğiniz bizim için kahraman, vatanseverdir. Ya irademiz çıkar özgür olur Meclis'e gelir, ya da Meclis'in iradesi yok olur kelepçelenir."

TÜRKIYE "MECBUREN" BIR DÜNYA ÜLKESI OLMAK YOLUNDA...
SALIH SELÇUK
3 TEMMUZ 2011
Dünyada çok önemli şeyler oluyor...
Yunanistan'ın durumu, modern ulus-devletler sisteminin kurulması ve AB gibi birliklerin ortaya çıkmasından bu yana en önemli siyasi sorun sayılabilir -çünkü sıradan bir Afrika veya Asya ülkesi değil, sistemin merkezinin bir parçası...
Para sistemi çıldırmak üzere. Çin, dünyayı satın alabilecek kadar paraya sahip, ama her an çökebilir!..
ABD, sadece sistemin göbeği olması nedeniyle ayakta duruyor, aslında durumu Yunanistan'dan farksız...
Bunlar, tayin edici önemdeki bazı ekonomik ve tabii dolayısıyla siyasi, sosyal olaylar...
Hepsi bir yana, çok önemli yapısal ve "dilsel" sorunlar var. Mesela basın, artık sorun tartışmıyor -tüm dünyada böyle nedereyse!.. Anlık yaşıyoruz... "Flaş flaş flaş!.." diyerekten, hiçbirşeyin öncesini/sonrasını konuşmadan, günün haberlerine bakarak ve yorumlayarak (Türkiye'de daha da kötü, burada sadece Tayyip Erdoğan diye birinin kişisel inatları, kompleksleri ve nadanlığını seyrederek) büyük bir döneme doğru ilerliyoruz...
Basın, kullandığı steril dille, en önemli vahşetleri bile "ölü ele geçirildi" türünden, veya savaş bölgesini "operasyon alanı" diye adlandırarak, yaşananları sıradanlaştırıyor, insanları duyarsızlaştırıyor...
Bu kafayla devam edilirse, bu dünya kan gölüne döner -tabii Türkiye de...
Baş sorun:
Basını, ticari bir meta olmaktan mutlaka çıkarmak ve gazetecilerin de sorumlu davranması gerekiyor...
Yani böyle bir zamanda şarap reklamıyla gurmelikle aşkla meşkle yetinip gazetecilik yaptığını sananlar, hayatlarının sürprizine hazır olmalı...
Uzatmalı Özal devri kapandı...
"Hükümet yanlısı basın" olayına burada hiç girmiyorum bile...
(Bu dünyada "taraftar akredite basın" anlayışının mucidi iki Bush köpeğidir...)
Basının -hiç olmazsa basının bir kısmının- "anı yaşa" mantığından kurtulabilmesi ve sayısız önemli/kategorik sorunu ve güzelliği konuşması, tartışması ve bunlara kulak verecek bir halkı hazırlaması lazımdır...
(İhale peşinde koşmaya devam edenler gene Star'ını, Yeni Şafak'ını okumaya devam etsinler onlar sela!..)
Şimdi gazetelerde, "Türkiye yüzde 11 büyümeyle dünyada birinci oldu" haberlerini okuyanların bilmesi gereken, Türkiye'nin sadece o rakamlarla dünya devleti olamayacağıdır -hatta bölge devleti bile olamayacağıdır...
Elinize bu ülkenin hangi gazetesini alsanız, hangi televizyonunu açsanız, konuşulan tek şey Tayyip Erdoğan adında biri ve ona tapan etrafındaki ruhsuzlar takımı. Fikrin kırıntısı yok. Gazetecilik, "O ne dedi bu ne dedi"nin ötesine geçmiyor...
Bir kere herşeyden önce bu ülkede bir vicdan sorunu var...
AKP'deki onca milletvekli içinde, "Yahu ne oluyoruz, ben bu gidişata sessiz kalamam" diyen bir tek Allah'ın kulu yok. Bir ülkenin parlamentosunda muhalefet, sadece meclis sıralarında oturan seyirciye dönüştürüldükten sonra (verdikleri bilmemkaçbin meclis önerisinden bir teki bile kabul edilmemişken... Burada, halkın en azından yarısının iradesini temsil eden muhalefet sözkonusudur) şimdi de bu fiili yokluk halinin resmileşmesi sözkonusuyken, "demokrasi" artık şeklen bile iflas etmişken, Meclis'e seçilmiş bir parti Ankara'ya bile gitmiyorken, diğeri yemin etmiyorken... "Demokrat" AKP'nin ilaç için bir tek milletvekili bile, "yahu bu durum normal değil, dönyada örneği yok" demiyor. "Bizim tutumumuzun hiç mi eleştirilecek yanı yok, kendimize de bir bakalım, biz nihayetinde dokuz yıldır bu ülkeyi yönetiyoruz, bunların bir tek isteğini bile yerine getirmedik, hatta dinlemedik, üstelik bir milletvekilliklerini düşürdük, dokuzunun da içerden çıkarılmasını engelliyoruz, milletin iradesi esas değil midir? Dünyada nasılsa öyle yapalım, bu duruma bir son verelim" demiyor...
Tek adamın bu vefasız nadanlığına karşı sesini çıkaracak bir tek kişi yok mu o üçyüz küsür AKP milletvekilinin içinde?
(..)
Şu anda Kılıçdaroğlu ve BDP isteseler, hem AKP'yi hem hükümeti hem de devleti çökertebilirler -bilmem Ankara'daki çapsız Erdoğan danışmanları bunun farkında mı?!..
Üstelik buna destek olacak, inanamayacağınız kadar çok faktör var. Yani Amerikadaki özel askeri danışmanlık firmaları yalnız AKP'ye işlemez...
(..)
http://konstantiniye.blogspot.com/





CHP Neye İknâ Oldu, Anlayan Var mı?
Fatma Sibel Yüksek
12.07.2011

Aslında neden bir çıkmaz sokak olduğu baştan belli olan "yemin etmeme" kararı almışlardı onu da anlayamamıştık...

"Yemin Krizinin Gölegesinde Otonom Parlamento" başlıklı yazıda CHP'nin bu kararını eleştirmiştik. (Yemin etmeme kararını CHP'ye "Ergenekon"un empoze ettiğini savunan Dede Korkut'lar bu durumdan bizi nereye koydular hâlâ biliyor değiliz; "Ergenekon'un yaramaz çocuğu "muyuz yoksa?)

Yemin etmeme kararını anlayamadığımız gibi şimdi de bu kararlarından neden ricat ettiklerini anlamakta güçlük çekmekyeyiz..

CHP neden milletvekili yemini etmeme kararı almıştı?

Yemin AKP'ye mi ediliyordu ki?

Bizim bildiğimiz, Meclis'in açılışında yapılan milletvekili yemininin anlamı, "vekilin" kendisine temsil yetkisi vermiş olan "milletine" kendisine duyduğu güvenden dolayı teşekkür etmesi ve onun belirlediği ilkelere bağlı kalacağını resmi olarak bildirmesidir.

Hukuksuz ve uzun tutukluluklar da dahil olmak üzere AKP'nin bütün antidemokratik uygulamalarının millet ile vekili arasındaki bu "akitleşme" ile alakası neydi ki yemin etmemek gibi bir karara varılmıştı?

"Milletin iradesi ile seçilen arkadaşlarımızı AKP tahliye ettirmiyor" diyorsanız bunda haklısınız ama "Biz yargının işine karışmayız" diyerek önünüze hiç de uygulamadıkları o kuvvetler ayrılığı ilkesini koyduklarında ne yapacaktınız?

Nitekim koydular ve hiçbir şey yapamadınız!

2010 YAŞ'ında Genelkurmay'ı tutuklama tehdidiyle kımıldayamaz hale getirdiklerinde bu tehdidi Milllet'in gözüne sokabildiniz mi?

Ortada dönen büyük küresel oyunun bir satırını çözümleyip ifşa edebildiniz mi? Ordu'nun tamamen yalanlar veiftiralar üzerine kurulu tutuklamalarla nasıl etkisiz hale getirildiğini sanık yakınları kadar olsun belgeleyebildiniz mi?

Bırakın böyle bir fikri takibi, sizin yemin parodisinde son sahneleri oynadığınız saatlerde Balyoz davası görülüyordu ve orada sanık avukatları Mahkeme heyetine çok önemli bir belge sundular."Amirallere suikast" davasında yargılanan teğmenlerden Sinan Efe Noyan'ın avukatı, ev aramaları sırasında polis kamerası kayıtlarını mahkeme salonunda izletti. Polislerden birisi "Buzdolabının arkasında poşet mi var?" diyen arkadaşına, "Şşşşt!, çaktırma..." diyordu.

Yani, içinde silah ve mermi bulunan o poşet buzdolabının arkasına önceden bırakılmış ve bu poşet teğmenlerin tutuklanma sebebi olmuştu!

Sizin bu kadar önemli bir gelişmeden bile haberiniz olmadı. Muhtemelen gazete de okumadınız ve vekillerinizin tutuklululuk halinin haksız yere sürdürüldüğünü savunan sizler, bu kadar önemli bir belgeyi elinize alıp kıyameti koparmadınız...

Sonra, yemin etmeyerek nereye gidileceğini sanıyordunuz ki?

Sırf hakimler siyasi talimatla hareket ediyormuş gibi olmasın diye, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın böyle bir eylemeden sonra bırakılacakları varsa bile bırakılmayacaklarını düşünemediniz mi?

AKP "Ben yargıya müdahale edemem" dedikçe, bu yaklaşım teoride doğru oldukça ve sizin gibi beceriksizler tarafından pratikte tersi kanıtlanamadıkça (üstelik ortalık bilgi ve belge kaynıyorken, davalar hukuken defalarca çökertilmişken) istikametin Tayyip Erdoğan'ın söylediği yere, yani "tükürdüğünü yalamaya " varacağı belli değil miydi?

Bu ve yazıyı uzatacağından dolayı sayamayacağımız yüzlerce mantıksızlığın cevabını henüz alamamıştı ki bu kez da "Flaş! Yemin krizi çözüldü!" diye bir haber geldi...

Anladığımız kadarıyla partinizin yetkilileri, AKP yetkilileri ile bir araya gelmiş. Burada bir ortak mutabakat metni hazırlanmasına ve bunun karşılığında CHP'nin yemin etmeme kararından vazgeçmesine karar verilmiş..

"Belki mutabakat metninde AKP büyük tavizler vermiştir, belki de Balbay'la Haberal'ı salıvermeyi kabul etmişlerdir..İyisi mi metnin açıklanmasını bekleyelim, belki CHP'nin nasıl iknâ olduğunu anlarız" dedik ve meşhur "mutabakat metninin" içeriğini beklemeye başladık.

Akşam üzeri metin açıklandı veya basına sızdı, bunun fazla önemi yok netice itibarıyla metin gazetelerin internet portallarına ve haber sitelerine düştü.

Düştü ki ne görelim!

"Sonuna kadar gideceğiz, AKP'ye diz çöktüreceğiz" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun onayladığı metinde şöyle bir cümle var:

"Tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin, milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için TBMM’de olmaları gerektiğine inanıyoruz. 12 Haziran seçimleri sonrasında bazı milletvekillerinin yemin etmeyerek, yasama faaliyetlerine katılmamaları eksikliktir..."

"Milletvekilinin Meclis'te olması gerektiğine inanıyorsan, neden böyle bir eyleme kalkıştın" diye sormazlar mı insana?

Paragrafın ikinci cümlesi daha da ilginç; "12 Haziran seçimleri sonrasında bazı milletvekillerinin yemin etmeyerek, yasama faaliyetlerine katılmamaları eksiklik"mişmiş!

İyi de "bazı milletvekilleri" de nereden çıktı? Yemin etmeme kararı CHP'nin parti olarak resmi kararı değil mi? Başını da Genel Başkan Kılıçdaroğlu çekmedi mi?

Metni okumaya devam edelim:

"TBMM, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten ve olağanüstü koşullarda dahi toplanarak, bugün yaşanılanlarla kıyaslanamayacak, çok daha büyük sorunların üstesinden gelen bir Meclistir. Halkın egemenliği ve milletin iradesi, seçilmiş ve vekalet verilmiş milletvekilleri aracılığıyla TBMM’de hayata geçirilir.


Bu çerçevede tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin, milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için TBMM’de olmaları gerektiğine inanıyoruz...."

Yani, 10 Temmuz 2011 Pazar günü itibarıyla inanmıyordunuz; 11 Temmuz 2011 Pazartesi günü itibarıyla inanmaya başladınız, öyle mi?

Peki neden?

Nedeni şu, yine metinden okuyalım:

"Son seçimlerle birlikte yüzde 95 seviyelerinde yüksek bir temsil oranını yansıtan TBMM, milletimizin yeni bir anayasa yapılması talebiyle birlikte birleştirilerek değerlendirildiğinde, tüm siyasi partiler için uygun bir uzlaşma zemini oluşturmaktadır. Ortaya çıkan bu tarihi fırsat, toplumsal sözleşme tanımına uygun bir anayasa yapılması hedefi için kullanılmalıdır...

Bu inançla, anayasa dahil, tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak, özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması gerektiğine inanıyoruz."

****

Şimdi böyle bir rezalete imza atan CHP'lilere soracak olursak, "anayasa dahil tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesine ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak özgürlükleeti genişletici bir anlayışla uygulanması gerektiğine inanıyoruz' cümlesine dikkat edin" diyeceklerdir...

"Ne varmış bu cümlede?"

diye sorduğumuzda, krizi çözen sırrın bu cümlede yattığını, bu cümlenin AKP'nin tutukluluk süreleri de dahil yeni yasal düzenlemeleri kabul etmesi anlamına geldiğini savunmaya kalkışacaklardır.

Biz ne kadar "Hadi canım sen de!" desek da yarından itibaren CHP'nin gazete köşelerindeki resmi ağızları "İşte CHP'nin Başarısının sırrı", "Krizi çözen o paragraf", "AKP Pes Etti" gibi çanak yazılar yazacaklardır.

Oysa Tayyip Erdoğan ne demişti?

"Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır"

Sanki AKP, hukuksuzluklarını 8 yıldır yasalara dayandırıyordu?

Sanki, söz konusu olan Kaddafi'nin partisi bile olsa, bir siyasi partinin kamuoyuna "Anayasa dahil tüm mevzuatın hukukun çiğnenmesi çerçevesine ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, özgürlükleri daraltıcı bir anlayışla uygulanması gerektiğine inanıyoruz" şeklinde bir deklarasyonda bulunması söz konusu olabilirdi?

Bunlar zaten AKP'nin yıllardır laf olsun diye söylediği şeyler değildi...

Adına "mutabakat metni" denilen bu deklarasyon, CHP'nin cenaze namazından başka bir şey değildir. CHP, tutuklu milletvekillerini alamadığı gibi, Türkiye'yi federasyonlaşmaya götürecek Anayasaya ortak olacağın da baştan deklare etmiştir.

Biz herkesin ipininin birileri tarafından tutulduğunu ve bu iplerin uzunluklarının belli olduğunu zaten biliyorduk.

CHP'ye "Buraya kadar" denilmiştir...

Tarih, bütün bu detayların hiç birisini tabii ki kaydetmeyecek. Ama şunu kaydedecek:

"Yeminleri engellenen arkadaşlara yemin etme yolu açılmadıkça biz CHP vekilleri de yemin etmeyeceğiz. Bizim bu duruşumuz seçmene ve onun oyuna yani milli iradeye duyduğumuz saygının gereğidir." (Kemal Kılıçdaroğlu ,28.6.2011)

"Tükürdüklerini yalayacaklar, göreceksiniz..." (Recep Tayyip Erdoğan, 08.07.2011)

Kaynak: açık istihbarat

Altan Tan'dan İslami Kesime Çağrı

Milletvekili Altan Tan, Diyarbakır`da yayınlanan bölgesel Özgürhaber Gazetesi`ne çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte o açıklamalar:

11 Temmuz 2011
Anadolu Haber

Diyarbakır BDP milletvekili Altan Tan, Kürt siyasetini çözme stratejisinin başına getirilmek istendiğini, bunu kabul etmediği için de AKP`ye yakın medya tarafından kendisine yönelik saldırıların başladığını söyledi. Tan, Kürtleri tasfiye etme projesinin başına getirilmesi için uzun bir dönem tarikat, cemaat ve AKP bağlantılı sivil toplum örgütleri tarafından ikna edilmeye çalışıldığını belirterek, Kürtleri tasfiye projesi stratejisinin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ`un 2008 Diyarbakır gezisinde hayata geçirildiğini söyledi.

Diyarbakır`da yayınlanan bölgesel Özgürhaber Gazetesi`ne açıklamalarda bulunan milletvekili Altan Tan, cemaatlerin, tarikatların ve AKP`nin değil Kürtlerin yanında olduğu için bu kesimlerin tepkisini çektiğini söyledi.

SİYASAL AKTÖR OLARAK GETİRİLMEK İSTENDİM

"Kürtleri uyutma politikası ile ilgili stratejisinin başına siyasal aktör olarak getirilmek istendim" diyen Tan, buna inanmadığı, doğru bulmadığı ve vicdanının kabul etmediği için evet demediğini belirterek, "Evimde oturmadım. Kürt siyasal mücadelesinin tarafına geçtim. Kendi kimliğimi muhafaza ederek, bugünkü Kürt siyasetine olan bütün muhalefetimi de saklı tutarak. Kürtlerin meşru hak taleplerine de destek verdim. Bu, bana o teklifi yapanları çıldırttı. Onun için şu anda yaptıkları bir şekilde beni tasfiye etmektir" dedi.

ÖZETLE BUNLARIN PROJESİ ŞU

AKP hükümeti ve onun etrafında kümelenen bazı tarikat ve cemaatlerin Kürt meselesinin çözümünde devletle aynı noktaya geldiklerini belirten Tan şunları söyledi: "Özetle bunların projesi şu; Çok net olarak söyleyebilirim; Kürtlere şu ana kadar verdiklerimizin dışında vereceğimiz başka bir şey yok. Nedir bu; birey haklarına `Evet` grup haklarına `Hayır`. Bu tabii entelektüel bir cümle gibi kuruluyor. Fakat bunun anlamı şudur; Kürtler kendi aralarında çarşıda, pazarda, sokakta ve evde Kürtçe konuşabilirler, şalvar giyebilirler, puşi bağlayabilirler, folklor oynayabilirler, şarkı ve türkü de söyleyebilirler. Bununla birlikte bir iki radyo ve TV programı da izleyebilirler. Ama bunun ötesinde Kürtçe ana dilde eğitim yapamazlar. Kendi kendilerini yönetme ile ilgili demokratik özerklik, bölgesel yönetim, eyalet sistemi ve federasyona kalkışamazlar. Özetin, özeti budur."

STRATEJİNİN BEŞ AYAĞI

Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ`un Diyarbakır gezisinde STK temsilcileri ile biraraya gelerek toplantı yaptığını ve Kürtlerin birey haklarına `Evet`, grup haklarına `Hayır` projesinin hayata geçirildiğini belirten Tan, Başbuğ`un Diyarbakır`daki konuşması ardından yeni bir strateji belirlendiğini vurguladı. Tan, bu stratejinin 5 ayağını da şöyle açıkladı:

BİRİNCİSİ: BDP İLE PKK ARASINDAKİ BAĞIN KOPARILMASI

"Birincisi; önce legal Kürt siyaseti ile yani DTP ve sonrasında BDP ile PKK arasındaki bağın koparılması hedeflenmekteydi. Bunun içinde ilk etapta 3 bin, son seçim döneminde de 2 bine yakın insan gözaltına alındı ve tutuklandı. Yani şehirde bulunan sivil kadrolar, eline silah almamış ama Kürt siyaseti ile bağlantılı 5 bine yakın kalifiye eleman devre dışı bırakıldı. Bundan da anlaşılan şehirdeki Kürt siyasetçilerin ve seçimlere giren partilerin gücünün zayıflatılması birinci hedef budur.

İKİNCİSİ: MALİ KAYNAKLARIN KESİLMESİ VE İZOLASYON

İkincisi; Kürt siyasetinin yani dağ kısmı PKK, Kandil kesimi üzerine uluslar arası güçlerinde desteği ile yani Irak ve ABD`nin Avrupa`da Fransa ve Almanya'da mali kaynaklarının kesilmesinden tutun askeri olarak izole edilmesine kadar bütün tedbirler devreye sokuldu.

ÜÇÜN CÜSÜ: DİN FAKTÖRÜ

Üçün cüsü; Din faktörü devreye sokularak tarikat ve cemaatler fasılası ile PKK`nin, Kürt siyasal hareketinin terörist, dinsiz ve Zerdüşt olması ile ilgili yoğun bir propaganda başladı. Son seçim döneminde Başbakan`ın "Kürtçe ezan istiyorlar" polemiğiyle de doruğa ulaştı. Bu da dindar Kürtler nezdinde Kürt siyasi hareketinin ve partisinin itibarsız hale getirilmesi operasyonuydu.

DÖRDÜN CÜSÜ: EKONOMİK TEDBİRLER

Dördün cüsü: Yine aynı şekilde bütün devlet imkânları valilkler, tarikat ve cemaatlerin yardım fonları, bunların tamamı devreye sokularak, ekonomik yönden güçsüz halk kesimi elde edilmek istendi.

BEŞİNCİSİ: DEVŞİRME POLİTİKASI

Beşincisi: Bölgede etkili olabilecek bazı liberal, sosyal demokrat veya muhafazakâr kişiler devşirilmeye çalışıldı. Yani bunlar meşru taleplere sıcak bakan kişilerdir. Bunlarda siyaseten, mevkii makam, bürokratik değerlendirme gibi yollarla Kürt siyasal hareketine destek vermekten alıkonuldu.

BU BİR ÖZEL HARP STRATEJİSİDİR

Bu komple bir projedir. Bu komple projenin sonuç noktası Kürtlere verilenlerden başkası yoktur. `Alın Allah`a şükredin. Bize de teşekkür edin. Yaşamanıza da izin veriyoruz. Ama bir Arnavutluk gibi Kosova gibi. Bir Bosna Hersek gibi. Bir Çeçenistan gibi halk olma iddiasında bulunmayın ve Ortadoğu`da kadim bir millet olarak eşit ortaklık ve statü talebinde asla bulunmayın.` Özetin özeti budur. Bütün bu siyaset, Kürtlerin bir halk olma iddiasını çözme ve bir statü sahibi olmalarını engellemeye yönelik bir özel harp stratejisidir. Geldiğimiz nokta budur."

PROJENİN BAŞINA GETİRİLMEK İSTENDİM

Kürtleri uyutma ve tasfiye etme projesinin başına getirilmek istendiğini kaydeden Tan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütün tarikat ve cemaatler AKP bağlantılı sözde STK`lar tarafından uzunca bir dönem ikna edilmek istendim. Bu Kürtleri uyutma politikasının stratejisinin başına getirilmek istendim. İçine değil bu projenin başına getirilmek istendim. Siyasal aktör olarak getirilmek istendim. Fakat ben inanmadığım doğru bulmadığım vicdanımın kabul etmediği hiçbir projeye evet demediğim gibi, buna da evet demedim. Evet dememekle kalmadım. Evimde oturmadım. Kürt siyasal mücadelesinin tarafına geçtim. Kendi kimliğimi muhafaza ederek, bugünkü Kürt siyasetine olan bütün muhalefetimi de saklı tutarak. Kürtlerin meşru hak taleplerine de destek verdim. Bu onları çıldırttı. Onun için şu anda yaptıkları ve ettikleri ne olursa olsun, bir şekilde beni tasfiye etmektir."

BU KİRLİLİĞİ DEŞİFRE EDELİM, BİTİRELİM

Kürt siyasetinin içinde kavga olmasını isteyen kirli unsurların bulunduğunu ve bu kirli unsurların Türkiye`deki yıllardır devam eden kirli rejimin içindeki kirli unsurlarla kirli işler yapmaya devam edebileceklerini belirten Tan şöyle dedi: "En büyük tehlikelerden biriside budur. Buraya dikkat etmek lazım. Bunu nasıl önleyebiliriz. Kandil`den İmralı ya kadar feryat ediyorlar, hakikatleri araştırma komisyonu kuralım. Eğer varsa hem Kürt hem de Türk siyasetinin içinde ne kirlilikler olmuş, bunların hepsini deşifre edelim. Devlette elindeki tüm belge ve bilgileri sunsun. Devletin arşivinde, kasasında ne kadar bilgi varsa bunların hepsini göstersin. Bu kirliliği deşifre edelim ve bitirelim.”

İSLAMİ KESİME ÇAĞRI

Başbakan Erdoğan`ın `Kürtçe ana dilde eğitim ülkeyi böler` sözlerine İslami kesimin birkaç istisnası hariç yüzde 99`undan hiçbir eleştiri gelmediğini kaydeden Tan, "İslam hukukuna göre bu yanlış bir ifadedir diyen çıkmadı. İslami kesim iktidar ile iç içe girdi. Taktik olarak devleti kullanma veya istifade etme noktasında devletin düşündüğü noktaya geldi. O noktada Altan Tan'a ihtiyaç yok. O noktada avcı kekliklere ihtiyaç vardır. Yani Kürtleri kandıracak, oyalayacak ve siyasal taleplerini boşa çıkaracak aktörlere ihtiyaç var" dedi ve İslami kesime şu çağrıda bulundu:

"Şimdi burada da İslami kesime çağrım şudur; Önce doğru İslam hukuku ve akidesinin olduğu noktasına gelin. Ondan sonra devlete AKP`ye, BDP`ye ve PKK`ye olan mesafenizi belirleyin. Doğrulara doğru, yanlışlara yanlış deyin. Ne AKP`li, ne BDP`li, ne PKK`li, ne de devletçi olun. Kendiniz gibi olun. Bu mesafe belirlendiği zaman çözüm kendiliğinden çıkacaktır. Yani Kürtçe ana dilde eğitim bir halkın yani Kürtlerin veya Arapların veya Çeçenlerin hakkı değil midir? Bunu yapalım yönetim şekli ortaya çıkacaktır. Şu anda gelinen nokta iktidarın ve devletin yanında durmadır. Bu da çözüme değil çözümsüzlüğe hizmet eder. Bu günaha ortak olmadır.

DTK'dan demokratik özerklik kararı
14 Temmuz 2011
Anadolu Haber
Demokratik Toplum Kongresi Diyarbakır'daki çalıştayının sonunda Demokratik Özerklik İlan Belgesini açıklad DTK toplantısı sonrası yapılan açıklama gündeme bomba gibi düştü. Toplantı sonrası açıklama yapan DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Demokratik özerkliği ilan ettiklerini açıkladı.



Diyarbakır'da düzenlenen toplantıda sonuç bildirgesini okuyan Aysel Tuğluk şunları söyledi: Yaptığımız kapsamlı tartışmalar ve bu tartışmalar sonucunda ulaştığımız sonuçları paylaşmak istiyorum.
Demokratik Özerklik ilan belgesi:

Ulus devletçi anlayış diğer halklara büyük acılar yaşattığı gibi Kürt-Türk ilişkilerinde de Kürtleri yok oluş sürecine götüren bir dönemin başlamasının temeli olmuştur. Türkiye'nin kuruluşunda büyük rol oynayan ilk Meclis ve siyasetinde bırakalım Kürt inkarının olması, Kürtlerle birlikte kurulmuş yeni bir Türkiye vardır. Türkiye'nin kuruluş felsefesi, Kürtler bakımından da kendilerinin içinde yer aldığı bir oluşumdur.

ULUS DEVLETLERİ SOYKIRIM YAPIYOR

Bu inkar ve imha politikası bugüne kadar acımasızca yürütülürken, Ortadoğu statükosu ve uluslar arası güçlerden de destek almıştır. Türkiye'nin Kürtler üzerinde egemenlik kuran devletlerle kurduğu ittifak da bu politikanın ağır biçimde sürdürülmesini sağlamıştır.

Ulus devletlerin nasıl bir soykırımcılık taşıdığı görülmektedir. Güncelde biçimsel değişiklikler olsa da, özünde devam eden inkar devam ettirilmektedir

Kürt halkının varlığı tanındığı ifade edildiğinde bile, parçalamaya çalışmaya yönelik siyaset üretilmektedir.
"DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİMİZİ İLAN EDİYORUZ"

Ortak vatan anlayışı temelinde Kürt halkı olarak demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz. demokratik özerklik projesinin mimarı Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın daha fazla katkı sunması için gerekli koşulların yaratılmasını istiyoruz. Özgürlük yürüyüşünü sürdüren halkımıza çağrımızdır. Haklı davamızda, yitirdiğimiz yiğit evlatlarımıza bağlı kalarak, özerklik sürecine bağlı çıkmaya, güçlendirmeye davet ediyoruz.

Halkımızın vicdanı olan, aydın, yazar, STK temsilcileri, coğrafyalarımızda yaşayan herkesi, kendisini demokratik özerk Kürdistanlı olarak tanıtmaya davet ediyoruz.

Başta kardeş Türkiye halkları olmak üzere, tüm Ortadoğu halklarıyla tarihsel bağlarımızı kurmaya davet ediyoruz. kardeş Türkiye halkımıza çağrımızdır, yüzyıllardır birlikte yaşam yanında, kürt halkının özgürce yaşam özlemi temelinde ilan edilen demokratik özerkliğe karşı sorumluluğu gereği dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.

Kürt halkının tüm dostlarımıza çağrımızdır. Acılarına olduğu kadar sevinçlerine de ortak olan sosyalist demokrat liberal dindar feminist parti kurum ve şahsiyetleri bu gurur verici süreçte halkımızın yanında olmaya çağırıyoruz.

BDP, 'Demokratik Özerklik' çerçevesini şöyle ortaya koyuyor:

1-Türkiye siyasi ve idari yapısında demokratikleşmeyi sağlamak amacıyla köklü bir reformu öngörür.

2- Sadece devlet sistemini değiştirerek sorunların çözülemeyeceğinden hareketle, toplumun öz yeterliliğini esas alır.

3- Sorunların çözümünde geliştirilecek yöntemler için, yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesiyle hareket eder.

4- Halkın karar süreçlerine dâhil olması için demokratik katılımcılığı savunur ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini esas alır.

5- Salt “Etnik” ve “Toprak” temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanmayı savunur.

6- “Bayrak” ve “Resmi Dil” tüm “Türkiye Ulusu” için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturmasını öngörür.

7- Demokratik özerk yönetim, “bölge meclisi” olarak örgütlenir ve meclislerde görev alan kişiler de “bölge meclis temsilcisi” olarak tanımlanır. Meclis hem meclis başkanını hem de görevli olduğu alandaki işleri yürütecek yürütme kurulu üyelerini ayrı ayrı seçer. Başkan ve yürütme kurulu üyelerinin, meclisin aldığı kararların icrasından sorumlu olmaları öngörülür.

8- Bölgelerin her biri o bölgenin özel adı veya bölge meclisinin yetki sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılacaktır.

9- Demokratik özerklik modelinde il valileri, hem merkezi hükümetin hem de bölge yürütme kurulunun aldığı kararları uygulamakla görevlidir. Bakanlıkların taşra teşkilatları da aynı prosedüre tabi olacaklardır. İl Genel Meclisleri, Belediye ve Muhtarlıklar gibi diğer idari yapılar varlığını korumaya devam edeceklerdir.”



Kemal Kılıçdaroğlu'nun Şeftaliyi Şitil Ettiği Görüşmenin Tutanağı
Kıymet Nadir Bindebir
20.07.201

Herkeslerin 'Sayın Başbakan' yazdığı yıllarda bile, ego balonunu patlatmak için 'Recep Bey' iğnesi dürttüm. Bazılarından yıllardır 'Hamdullah' diye bahsediyorum. Dalga geçmediğim, isim takmadığım siyasi kalmadı gibi.

Bu konuda sadece Kılıçdaroğlu'na ayrıcalık tanıdım. Parantez içinde 'ben herkese Sayın demem ama...' yazıp, kendisinden 'Sayın Kılıçdaroğlu' diye bahsettim.

Kılıçdaroğlu'nun dürüstlüğüyle, hesap soruculuğuyla, açık yürekliliğiyle Türkiye'ye 3 numara büyük geldiğini düşündüm. Gerçek demokrasilerde varolan siyasetçi tipi olduğunu, dokuz yıldır yoğunlaşan karşıdevrim saldırılarına Atatürk devrimlerini, tam bağımsız Türkiye'yi savunarak, karşılık vereceğini sandım.

Yanılmışım!

Öyle 'kanaat önderi' reytingli köşe yazarlarından değilim. Şuraya 60-80 kişi gelir okur gider. Kılıçdaroğlu hakkında yanılttığım okur varsa özür dilerim.

Kemal Kılıçdaroğlu-Hillary Clinton görüşmesinin haberini okurken, 'vah yazık' dedim... 'vah benim güzel ve sahipsiz ülkem...'

--

Clinton, "Yemin krizinin çözülmesinde CHP'nin duruşunu takdir ettik" diyor,

Kılıçdaroğlu, "Sayenizde, hapistekilerin durumu dünyaya yansıtıldı" diye cevap veriyor.

Burada Kemal Bey Clinton'a;

"Senaryoyu siz yazdınız, Ergenekon, Balyoz vs. gibi uydurma davalarla ABD'ye ve AKP'ye direnebilecek tüm aydınları, askerleri tutuklattınız. Her tutuklunun savunmasında, bu davalar defalarca çöktü. Ankara'ya yerleştirdiğiniz CIA ajanlarıyla F tipi polis arasında yaşanan tercüme hataları yüzünden çok açık verdiniz. Türkiye'de adalete, hukuka AKP marifetiyle darbe yapmaktan, vazgeçin."

diyebilirdi. Demeliydi! Kadın ayağına gelmiş, versene ayarı!

--

Clinton, "BDP'lilerin yemin etmeme sorunu yeni Anayasa'yla çözülür, yeni Anayasa'yı geniş katılımla yapın" talimatı verip, Kılıçdaroğlu'na "Nasıl bir Anayasa bekliyorsunuz?" diye soruyor.

Kılıçdaroğlu da, "Hukukun üstünlüğünü temel alan, güçler ayrılığını pekiştiren, temel hak ve özgürlükleri, kadın-erkek eşitliğini öne çıkaran bir Anayasa istiyoruz" diyor.

Yahu kadın turkuaz tayyörü giyip gelmiş. Hafiften morartsana suratının rengini tayyöre uyum sağlasın (blue baby diyoruz, kan dolaşımı durmuş, baby morarmış). Sorsana "Türkiye'nin yapacağı Anayasa seni, ABD'yi neden ilgilendiriyor? Bağımsız bir devletin yapacağı Anayasa'dan ne gibi bir beklentiniz olabilir?"diye...

--

Clinton-Kılıçdaroğlu görüşmesi 13 askerimizi ABD destekli, bölücü narko terör örgütüyle çatışmada kaybettiğimizin hemen ertesi günü gerçekleşiyor.

Kılıçdaroğlu Clinton'a diyor ki; "ABD terörle mücadelemize destek vermeyi sürdürmeli."

Yahu kadın dünyanın 1 numaralı terörist devletinin Dışişleri Bakanı! Kendi ayağınla düşmüş kapına. Desene orada

"PKK'ya destek vermeyi bırakın. Türkiye'nin haberleşmesi (Telekom) özelleştirilip yabancılara satılmadan, başına İngiliz istihbaratıyla irtibatlı bir genel müdür getirilmeden önce terörle daha sıkı mücadele edebiliyorduk. Pentagon'un sırf siber güvenlikle ilgili yeni daireler kurduğunu, haberleşme/sinyal güvenliğinin ihlal edilmesini savaş sebebi sayacak yeni düzenlemeler yaptığını biliyoruz. Biz haberleşme (sinyal) güvenliğimizi sağlayamadığımız sürece can kaybı devam edecektir. Kürtleri iyiliğini gerçekten istiyorsanız kendilerini ikaz edin. Bizim güvenlik güçlerimizden 1 kaybımıza karşılık onların kaybı 4'tür. Son bir ayda biz 13 askerimizi kaybettik, PKK 46 teröristi."

Ama tabii Clinton'la konuşan Kıymet Nadir değil Kılıçdaroğlu. KNB de zaten bu yüzden politikacı değil emekli ev kadını (Bağkur'dan şekerim! Evde hasır sepet, dantel falan örüp satıyordum).

Kılıçdaroğlu demiş ki;

"ABD, öncelikle Kandil'i durdurmalı. Terörle mücadele Türkiye'nin çok önemli bir konusudur. Bu mücadeleye herkes destek vermeli. ABD'nin Kandil'in durdurulması konusunda daha aktif olmasını bekliyoruz. Halkımızdaki algılama, ABD yönetiminin Kandil'i durdurmak için hiçbirşey yapmadığı yönünde.."

Tam bir denize düşen usturaya sarılır durumu. Teröristin ağababası-hanımağası lepiska saçlarını savurarak karşısında oturuyor ve

Kılıçdaroğlu "ABD ve NATO engellemediği takdirde Türk Silahlı Kuvvetleri Kandil'i ve diğer tüm kampları 24 saatte yerle bir etmeye muktedirdir. Türk halkı Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin Güneydoğusunun işgaline ilişkin Amerikan planlarının farkında. 91 yıl önce bize yutturamadığınız Sevr'i bugün yutturabileceğinizi aklınızdan bile geçirmeyin (don't even think about it)." deyip kadının tansiyonunu 22'ye fırlatma fırsatını kaçırıp 'bize yardım edin' diyor.

Şeftaliyi şitil ettiniz halk partilileri fitil ettiniz Kemal Bey!

--

Clinton, Ermenistan'la imzalanan protokollerin neden bir türlü Parlamento'ya getirilmediğini soruyor, 'AKP, CHP karşı çıkıyor, o nedenle getirmiyoruz dedi' diyor,

Kılıçdaroğlu da "Hükümet protokoller konusunda bize hiç bilgi vermiyor. Üstelik sadece Ermeni protokolleri de değil; hükümet, iç ya da dış, pek çok konuda bize herhangi bir bilgi vermemeyi tercih ediyor..." diyerek, Amerika'nın kurdurduğu, beslediği AKP'yi Amerikan Dışişleri Bakanı'na şikayet ediyor.

Eline tutulan konuşma notuna boşverip desene;

"Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail (Kürtlerin Kürdistan sandığı) projeleriniz için Türkiye'den toprak talep edeceğinizin, bu projeler için AKP'yi kurdurup Türkiye'nin başına musallat ettiğinizin farkındayız. AKP bize bilgi vermeyip size sürekli hesap verdiğine göre, Ermeni protokollerinin akıbetini siz bizden daha iyi biliyor olmalısınız."

--

Clinton 'Arap Baharı' adını verdikleri Ortadoğu'yu karıştırma projelerini soruyor,

Kılıçdaroğlu diyor ki; "Haritaların değişmesinden korkarız, ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması çok önemli. Bir ülkenin başındaki kişiyi değiştirmeniz yeterli değil; devamını da getirip, onun tüm ekibini değiştirmek, ülkedeki anlayışı değiştirmek gerekir..."

Yani, eskinin 'Sayın Kılıçdaroğlu' şimdinin Kemal Bey'i Clinton'a diyor ki; "1 numarayı devirmen yetmeyebilir, tüm kadroyu da değiştirmen gerekir. İktidar diye tepeme diktiğin adamların yolu yol değil. Türkiye'yi böleceksiniz korkumuz var.."

Clinton da "Yeni Anayasa'yla bu sıkıntılar giderilir şekerim" diyor. Tercümesi: "Size öyle -vazelinli- bir Anayasa yazdıracağız ki, bölündüğünüzü farketmeyeceksiniz."

--

Sonra Türkiye'ye iltifat etmeye (!) başlıyor Clinton. "Ekonominiz ilerliyor gibi sanki..." diyor,

Kılıçdaroğlu da "Suudi Arabistan'dan, Amerika'dan pompalanan, AKP'nin yurtdışından getirip Türkiye'de akladığı kaynağı belirsiz karaparayla, gizlilik yemini ettirilmiş TÜİK personeli vasıtasıyla üzerinde oynanmış rakamlarla iyileşme varmış gibi gösteriliyor. AKP bile bu balonun yakında patlamasından korkuyor" demiyor da,

"Büyüme tüketime bağlı büyümedir, işssizlik yüksek" gibi açıklamalarda bulunuyor.

Yahu sende işsizlik yüksek olacak ki cerrahın, doktorun, mühendisin, kalifiye elemanın Amerika'da iş bulup oralara yerleşsin!..

Sende işsizlik yüksek olacak ki, Türkiye'de kalanın da Amerikan işgalcisine şoför olsun, kapıcı olsun, manikürcü, bakıcı olsun!..

Üçüncü dünya ülkeleri bu heriflerin alabalık çiftliği değil mi!..

TÜİK'in, YSK'nın üzerinde hopur hopur oynadığı rakamlarla ülkenin kaderini çizen sonuçları veren bilgisayar programlarını kim yazdı?

Sen o programları, yazılımı Türkiye'ye verilmeyen F16'ları hangi ülkeden satın aldın?

Kusura bakmasın Kemal Kılıçdaroğlu. Bundan böyle adının başına 'sayın' koyamayacağım. Bundan böyle Kemal Bey'dir. Bende 'makama saygı' adı altında boş mobilyaya saygı olamıyor.

Saygım ulusal düzeydeki hassasiyetlerle kazanılıyor veya kaybediliyor.

Fekat neden Kemal Bey neden?

Neden Hillary'nin kaşısına çıktığınızda 3 derin nefes alıp size verilen metnin dışına çıkamadınız?

Neden anti-emperyalist, anti-faşist cephenin neredeyse tüm oyunu alırken, bu insanların sesini meclise, ülke gündemine yansıtamadınız bir türlü?

Neden vatanseverleri küstürüp CHP'den uzaklaştırdınız?

Neden?

--

Son yıllarda bir Kılıçdaroğlu hakkında yanıldım, bir de İlker Başbuğ.

Bundan sonra Amerikan Büyükelçisinin (Ricciardone) işaret edeceği liderleri takip etmeye karar verdim.

Mr. Ricciardone geçende bir hediyelik eşyacıda halıya resmi dokunmuş Atatürk, İnönü, Fatih Sultan Mehmet gibi Türk büyüklerinin arasında Doğu Perinçek'in resmini göremeyince, satıcıya "Perinçek resimli halı yok mu?" diye sormuş. Satıcı "Yok!" deyince de çok şaşırmış.

Neden acaba? Neden Erbakan'ı, Kanuni Sultan Süleyman'ı ne bileyim Devlet Bahçeli'yi falan değil de Perinçek'i sormuş olmalı?

Perinçek'ten başka resmi halıya dokunması gereken, yaşayan Türk büyüğü olmadığından mı?

Bizim farkında olmadığımız kurtuluş reçetemizin Amerikalıların farkında oluşundan mı?

Ha! Geçende Amerikan Büyükelçisi'nden bir tiyö daha almıştım:

Recep Bey'le konuşurken 'Mistır Erdoğan' yerine yanlışlıkla 'Mistır Erbakan' demişti. Sultan I. Recep'ten sonra Sultan Bilemkaçıncı Fatih olarak Fatih Erbakan'ın tahta çıkması da mukarrer midir(*) acaba?

Kaynak: Baki Selamlar

[img]http://www.medyafaresi.com/i.php?p=f1/333_361ac.jpg[/img]

AK Parti Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin, bir süre önce Ankara'ya gelip kendilerini ziyaret eden partililere teşekkür yemeği verdi.
20.07.11 19:12
Partililerin ziyaretinden dolayı büyük mutluluk duyduğunu söyleyen Şahin, "Gelen arkadaşlarla birlikte sayın Başbakanımızla 5 dakikalığına bile olsa sohbet etmek imkanı bulduk. Arkadaşlarım sayın Başbakanımıza yakınen sorular sordular, elini sıktılar. Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir. Ben bunu söylüyorum" dedi.
medyafaresi.com/
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com