EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Çağdaş cahiliye ve tapınma sendromu

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Oca 23, 2011 7:53 pm    Mesaj konusu: Çağdaş cahiliye ve tapınma sendromu Alıntıyla Cevap Gönder

Afşin Selim
Çağdaş cahiliye ve tapınma sendromu
23 Ocak 2011



Hz. Ali halife iken, Habeşistanlı bir bilgin kendisini ziyaret eder ve...

- “Ya Ali, Müslümanlar Lât, Menat, Uzza gibi üç büyük putu kırdılar, ama bu üç büyük putun evlatları kıyamete kadar insanları haktan ayırmaya çalışacaktır” der.

Hz. Ali:

- “O nasıl söz öyle” deyince...

Habeşistanlı bilgin sükûnetle:

- “Serveti, devleti, şöhreti putlaştıranlarla, bazı insanların bazılarını, birçoğunun da kendilerine taptıklarını söylemek istedim” der.

Hz. Ali kat’i ve sert bir sesle:

- “Şüphesiz ki serveti, devleti, şöhreti ve fani olan her şeyi putlaştıranlar, bizden değildirler” cevabını verir.

Nasıl’ı ve niçin’i kurcalanmayan bir mesele muhatabına yalnızca görüldüğü üzere yansır. Suret olarak. Put mevzuu da öyle... Dönemin cahiliye putperestliği sıkça dillendiriledursun; kurabiyelerden putlar yapar, yol boyunca onlara tapınır, sonra da acıkınca o putları yerlermiş ya hani... Ne gam, mesut ve bahtiyarız, çünkü onlar eskide ve geride kaldı(!) artık.

Besbelli ki yaratılmışların en üst mertebesinde ikamet eden insan, varoluşunu, çeşitli gereksinimleri olan bir varlık olarak muhafaza etmekte... Yaşayarak yahut yaşadığını zannederek; zanlarıyla! “İnanmış” gibi yaparak. Kutsadıklarının kuşatılmışlığına maruz kalarak. Yaratılış gayesine yabancılaşarak. Oluş fıtratını zedeleyerek. Hattâ gökleri ötelerin ötesindeki “Tanrı”ya, yeryüzünü de kendisine parselleyerek!

Esasen erdem vasfından yoksun çağdaş cahiliye canlısı, vasıtalaştırılması gereken gereksinimlerini gayeleştirmesi neticesinde, fani olan her şeye karşı tapınırcasına bir bağımlılığa sürüklenmekte... Sahip olduklarının zamanla sana sahip olması meselesi! İdrakin aczini idrak etmeyi idrakin ta kendisi olduğunu idrak edemeden. Dolayısıyla erdem denilen ruhî olgunluğa erişemeden...

Her şey akıl aracılığıyla izah edilemez, fakat akılsız da olmaz. Kalbin ve aklın kesiştiği makul bir yer var, işte oradan mahrum kalmak dengesizleştiriyor insanı...

Yıkılan putların yerine yenisini koyuvermek, akıllıca olmayacağına göre?

İnsanı insanlığından çıkaran ve her şeye karşı onu kullaştıran her türlü bağımlılığı sorgulamadıkça, yaşanmaya değer bir hayata kavuşulamıyor. Hele ki beşere karşı sevgi âdeta ibadetleştirilmişse... Bu arızalı yaklaşımın güya “akılcılık” adı altında icra edilişi ise hayli trajikomik: Yanlışın dahi doğrulaştırılması... “Bir bildiği vardır” muamması! Ne bekliyorsun, kalbî ve aklî bir kazanım edinmiş kuvvetli şahsiyetler pek tabii ki yetişmiyor. İnsan, iyi ayaklı bir canlı çünkü, yiyor, içiyor, zıbarıyor, çiftleşiyor falan...

Konu çerçevesinde, “toplum dini” denilen algılayış ihmal edilmemeli diye düşünüyorum. Kemikleşmiş kurallar manzumesi... “Bizden başka biri mi var, aman etraf ne der, herkes böyle ama” gibi gibi... Zira toplum denilen beşerî kalabalığın beklentileri nispetinde biçimlenen bir tarz bu...

Hepimizin bir şekilde birine yahut birilerine “bağımlı” olduğu yadsınamaz. Bir başkasına… Fakat iyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla kişileri düşünerek sevmek ve değerlendirmek kaydıyla!

Putperestliğin tarihin tozlu sayfalarında kaldığı kanısında olanların yanılgısı aşikâr: Canlı ve cansız varlıklara tapınma eğilimi, gelişmişlik(!) iddiasındaki modern insan soyunda da, görülebilmekte çünkü… Ölümün bir“son” olduğu yanılgısına kapılarak!

Keza üretilenin esiri olmak varken, ne diye özgürlük dert edinilsin? Muhtemelen telef olmakla neticelenebilecek ürkütücü bir böbürleniş bu...

Üretilenin esiri olmak meselesi bir yana; makul ve müspet olmayan itaat, kişiyi Allah’tan başka her şeye kul haline getirebiliyor aslında. Çağdaşlaşmış bir efendi ve köle ilişkisi... Putperestliğin farklı görünümler altında varlığını sürdüren çağdaş bir şirk türü olduğunu göremiyor ve bunu yalnızca cahiliye dönemine mahsus bir“alışkanlık” olarak addediyorsanız, o ayrı mesele...

İdeoloji ve ideolojisizlik ideolojisi vasıtasıyla vasıtalaştırılan insanın, eleştirel yaklaşıma ve özeleştiriye yabancılaşmasını hatırlayınız! Hakikatin ne idüğü bir yana; idrakimizde eşya ve hâdise, görmek ve işitmek istediğimiz gibi arzı endam etmekte... Öyle idrake böyle hayat!
Kaynak: Haber10

Sistemin Görünmez Tanrısı
Kaan Yiğenoğlu



Batı'nın ürünü olan tekniğin sistemi tanrısal özellikler ile kontrol altına aldığı ve bunun her geçen gün daha fazla olarak insanı kuşattığı söylenebilir. Modern insanın televizyon, otomobil, bilgisayar ve cep telefonu gibi araçlardan vazgeçmeden yaşamını sürdüremez noktasına gelmesi yaşam kaynağının adeta teknik/bilim tarafından belirlendiği anlamına gelmektedir. Bu bir yandan geleneksel yapıların bozularak (cemaatik oluşumlar, yardımlaşma ve dayanışma duygusu vs.) insanı fıtratından uzaklaştırırken diğer yandan sistemin tanrısı olarak ortaya çıkan güçlerin oluşturdukları boşluğu kendi güçleri ile doldurması ile sonuçlanmaktadır. Sistemin tanrısı tarafından sunulan imkanların sistemin köleleri tarafından gönüllü olarak ve hem de üzerine para ödenerek satın alma rekabetine girmeleri de modern dünyanın traji komedisidir.

İnanılan Allah'ın her şeyi işiten, gören, bilen, kayıt altına alan sıfatlarının sistemin tanrısı tarafından ele geçirilmeye çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Artık insanın kullandığı tüm teknik araçlar insanı görüyor, duyuyor, parmak izini alıyor ve tüm konuşmalarını, gittiği yerleri kayıt altına alabiliyor. Kimsenin yanından ayıramadığı bir cep telefonu ve bilgisayar gibi araçlar yoluyla insanın konuşmaları, görüntüsü, harcamaları, ziyaret ettiği yerler, ilgi alanları, yakın çevresi çok rahatlıkla gözlemlenip o insan hakkında istenildiği anda istenildiği kadar bilgiye ulaşma imkanı vardır. Üstelik buna bu ürünleri satın alan insanın kendisi izin vermektedir. Tüm bu teknik araçlar ile kuşatılan insan hem kendisini yaratan Allah'a inanmak zorunda bırakılıyor hem de kendisini içinde bulduğu dünyanın Tanrısı tarafından belirlenmiş kurallar çerçevesinde ve onun istediği araçlar ile yaşamak zorunda bırakılıyor.

Modern ile geleneğin çatışması da bu noktada başlamaktadır. Yaşamını devam ettiren insan geleneğin belirlediği ölçüler ile bu dünyada yaşamanın, ilerlemenin, kalkınmanın ve refahın mümkün olmadığını düşünerek modern olana gün geçtikçe daha fazla tapmaya başlıyor ve taptıkça buradan haz elde ettiğinin farkına varmaktadır. Böylece olabildiğinde geleneksel olanı yeniden yorumlayarak modern dünyada yaşamanın zevkine varmaktadır. Bu ise yaratıcı olan Allah'tan sistemin tanrısına doğru bir yürüyüşü mecbur kılmaktadır. İnsan zamanla görüyor ki kendisini yaratan Allah'ın bazı sıfatları çok rahat şekilde sistemin tanrısı tarafından insanlara bahşedilmektedir. Tekniğin bu nimetlerinden faydalanmanın hiçbir yan etkisi olmadığını düşünmektedir. Bu aynı zamanda insanda ahiret bilincinin zayıflamasına ve dünyevileşmenin artmasına da neden olmaktadır. O artık sistemin tanrısı için çalışan, borca giren, sistemin belirlediğine göre giyinen, konuşan, yürüyen ve onun belirlediği araçları kullanmaksızın evden işe işten eve gidemeyen bir varlık haline gelmiştir.

Tüm bu süreç ise bilginin tekelleşmesi ve bu tekelleşmenin her defasında gösterişli ambalajlar ile süslenerek insanlığın yararınaymış gibi sunulması ile devam etmektedir. Bilgiyi elinde tutan güç dünyanın kontrolünü de elinde tutmaktadır. Dünyayı kontrol ettikçe dünyanın efendisi gibi davranmaya başlamaktadır. Dünyanın geri kalanının ise kendisine hizmet için var olduğunu dünyaya kabul ettirmektedir. Sistemin tanrısı tarafından üretilip pazarlanan bir teknik ürün zamanını doldurunca bir başka ürün insanlığın hizmetine sunulmaktadır. Eski ürün ise zamanla gelişmekte olan ülkeler tarafından üretilmeye çalışılmaktadır. Bu ise her defasında sistemin tanrısı tarafından oluşturulan kurallar çerçevesinde ve onun belirlediği bir model ile üretim yapmaya kendilerini şart koşan ülkelerin amansız bir rekabet içine girmesini ve birbirlerini olabildiğince ezerek bu yarışı en önde bitirmelerini istemekle sonuçlanmaktadır. Bu ise zamanla Allahsızlığa neden olmaktadır. Hz. İsa'nın dediği gibi "Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı’ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.” [1]

Artık paranın, bilginin ve teknolojinin tanrı gibi hareket ettiği ve insanların da bunlara kul köle oldukları çağları yaşıyoruz. Barınmasından, yiyeceğinden, ulaşımından kıstırılan günümüz modern insanı kendisinin eskiye göre daha özgür olduğunu iddia etmektedir. Halbuki buna inandırılmıştır. Gerçek böyle değildir. Eline telefon, kucağına bilgisayar, önüne televizyon konulan insan her dışarı çıktığında ulaşım endüstrisine para vermek zorunda kalıyorsa bu onun özgür olmadığını gösterir. Burjuvaziye, patrona, sermayeye bağımlı bir emek hür değildir. Bu anlamda Batı'nın sömürgecilikten elde ederek kurduğu bu tekno endüstriyel düzenin oyunu kuranlara yaradığını ancak dünyanın geri kalanının ise sömürgeleştirildiğini söylemek mümkündür.

Yer tanrısı ile gök tanrısı şeklinde ikili bir tanrı anlayışı ve her iki tanrının da olduğu yerlere hapsedilmesinin bir zorunluluk olarak insanlara dayatıldığı dönemde gökteki tanrı olarak görülen Allah'ın kanunlarının yeryüzünden tasfiyesi ve yeryüzünde yaşamak için geçersiz kılınması gerekmektedir. Bu nedenle geleneksel İslam'ın değersizleştirilmesi gerekmekte ve ılımlı İslam tipi modern olana uyum sağlayabilen, esnek bir İslam anlayışı küresel düzenin kurucuları tarafından tercih edilmektedir. Küresel sistemin efendileri kendi çıkarları doğrultusunda Müslüman dünyadaki iktidarları kullanırken bu iktidar sahipleri de yeryüzünü daha yaşanabilir kılmak için bu düzene ayak uydurmaya çalıştıklarını iddia etmektedirler. Dolayısıyla insan Allah'ın kendisine şah damarından daha yakın olduğunu unutarak Allah'ı kendisinden uzaklaştırıp sistemin tanrısına iman etmiştir. Rızk ve rızk kaynaklarının Batı'nın üretim modeline bağlı olduğunu düşünerek bu çarkın devam etmesi için gerekli olan ne varsa sorgusuz sualsiz yerine getirme gibi bir sorumluluğu olduğunu kutsalmış gibi benimsemektedir. Hatta bu öyle bir noktaya gelmiştir ki teknik ve bilimi üretenler ve bu tekno-endüstriyel düzenin kurucularından daha fazla bir sisteme tapıcılık Batı dışında görülmektedir.

Sistemin tanrısı tarafından maneviyatın yerine pompalanan seküler planlar ve programlar toplumsal mühendislik uygulamaları ile adeta Müslümanların zihinlerini felce uğratmaktadır. İnsanı bedeni üzerinden kıstırarak duygularını teknik bilim aracılığıyla etkileyen ve ruhunu ele geçiren sistemin tanrısı bu noktadan sonra insanı istediği gibi yönlendirebilmektedir. Çünkü insanın bir kere Allah'tan kopması ve fıtratından uzaklaşması her türlü sisteme adapte olmasını mümkün kılmaktadır. Bu aşamada ise mikro düzeyde insan ve makro düzeyde ülkeler sosyo-ekonomik anlamda sisteme bağımlı ve bu bağımlılıktan kurtulmayı göremeyecek bir derin kuyunun içinde kendilerini bulmaktadır. İnsanın düşünme kabiliyetini olabildiğince azaltmak bir takım sihirbazlık faaliyetleri ile mümkündür ve sistem bunu insanların eline telefon, bilgisayar gibi oyuncakları tutuşturup dizi ve futbol izlettirerek yapmaktadır. Böylece hem kendi kurduğu sömürgeye dayalı düzenin sorgulanamaz olmasını hem de bu düzenin devamlılığını sağlayacak kaynağı sisteme gönüllü kulluk edenlere ürünlerini pazarlayarak temin etmektedir.

[1] http://incil.info/kitap/mat/6

Kaynak: http://kaanyigenoglu.blogspot.com.tr/2014/12/sistemin-gorunmez-tanrs.html
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com