EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Hamas: İsrail mezhebi kamplaşma yaratmaya çalışıyor

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS!
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Sal Şub 26, 2008 11:45 pm    Mesaj konusu: Hamas: İsrail mezhebi kamplaşma yaratmaya çalışıyor Alıntıyla Cevap Gönder

Hamas'tan Abbas'a istifa tepkisi
24.08.2015



Hamas, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yönetim Kurulu Başkanlığı'ndan istifasını 'ulusal ittifaklara sırt çevirmek' olarak değerlendirdi.

Hamas'tan yapılan yazılı açıklamada, "Abbas'ın bu kararı, Filistin ulusal mutabakatının gerçekleşmesi yönünde isteği olmadığını göstermektedir" denildi.
Abbas'ın yönetim kurulunu yeniden yapılandırma çalışmasının, tek taraflı olarak siyasi kararlar alma politikası olduğu savunulan açıklamada, Abbas, muhaliflerin olmadığı yeni bir yönetim kurulu oluşturmakla suçlandı.

FKÖ Yönetim Kurulu üyesi Gassan Şeka, dün yaptığı açıklamada, Abbas ve 9 üyenin, Ramallah'taki Filistin Devlet Başkanlığı binasında düzenlenen toplantıda istifalarını Ulusal Konsey Başkanlığı'na sunduğunu söylemişti.

http://tr.sputniknews.com/ortadogu/20150824/1017287689.html#ixzz3jhVa3Efj

Hamas: İsrail mezhebi kamplaşma yaratmaya çalışıyor
06/08/2015



Hamas, İsrail'i İran'a karşı 'mezhep kışkırtıcılığı yaparak Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmeye çalışmakla' suçladı.

Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk, İsrail ’in bazı Arap ülkeleriyle ilişkilerini yeniden düzenleyebilmek için İran ’la yapılan nükleer anlaşmayı bir korkutma aracı olarak kullandığını söyledi. Merzuk, bugün yaptığı konuşmada “Tel Aviv, kendi çıkarları için bölgede yeni bir mezhebi kamplaşma yaratmaya çalışıyor. İsrail, sanki kendisi Sünni bir devletmiş gibi İran’a karşı bir Sünni ittifak kurulması çağrısı yapıyor. Bu, iğrençliğin en son noktasıdır; çünkü bu nefret verici mezhebi çatışmalara dönüşüyor.”
İsrail’in 50’li yıllarda bölgenin etnik temelde bölünmesi için plan yaptığını ve konudan uzak olanları kendi yanına çekmek için çatışmalar üzerine yoğunlaştığını belirten Ebu Merzuk, Araplara karşı olan Afrikalılar olarak Güney Sudanlıları beslediğini, doğuda ve batıda Kürtleri ve Amaziğleri Araplara karşı beslediğini söyledi. İsrail’in kitaplar ve çeşitli araçlarla yaptığı bu beslemelerin amacının çatışmaları yaygınlaştırarak sürdürmek olduğunu ifade etti.
Kaynak: Radikal

Gazze'de Hamas karargahı önünde patlama
04.05.2015



Gazze'de Hamas hareketinin güvenlik güçleri karargahı önünde patlamanın meydana geldiği bildirildi.
AFP'nin haberine göre, patlama sonucu karargahın hisarı zarar görürken ölü veya yaralı hakkında henüz hiçbir bilgi yok.

Kendilerini IŞİD taraftarı olarak adlandıran Selefiye örgütü, Hamas'a hitaben yayınladıkları bildiride, gözaltına alınan üyelerinin serbest bırakılmasını talep etmişti. Bildiride, ültimatom süresi dolduktan sonra örgütün aktif eyleme geçmeye hazır olduğu belirtilmişti.

Hamas güvenlik güçleri, IŞİD'e destek verdiği gerekçesiyle geçen ay Gazze'de Selefi grubunun liderini gözaltına almıştı.

Ancak Selefilerin yayınladığı ültimatom ile patlama arasında bağın olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yok.

http://tr.sputniknews.com/ortadogu/20150504/1015316962.html#ixzz3ZCy4x0hv

Hamas, ‘direniş ekseni’ne bir adım daha yaklaştı
15 Şubat 2015



Hamas Lideri Halid Meşal henüz Tahran’ı ziyaret etmemiş olsa da İran ve Hamas ilişkilerini neredeyse tamir etti. Taraflar geçtiğimiz günlerde uzun görüşmeler yaptı ve Hamas delegasyonu örgütün askeri kanadı Kassam Tugayları’nın taleplerini neticelendirdi. Bu talepler yakın zamanda gerçekleşebilecek bir çatışmaya hazırlık amacıyla İran’dan silah yardımını da içeriyor.
Qassem QASSEM

Hamas’ın sözde “ılımlı Araplar” ve Müslüman Kardeşler’e yakın öznelerle yaşadığı siyasi deneyim, Filistin mücadelesi ve İsrail kuşatmasına karşı İran desteğinin daha istikrarlı olduğunu gösterdi. Hamas liderlerine göre Gazze’ye yönelik son İsrail saldırısı –6 yıldaki 3.- örgütün yakın ilişkiler kurmaya çalıştığı ancak savaş sırasında Hamas’a karşı duran ılımlı Arapların pozisyonunu da gösterdi.

Savaş sonrası Beyrut ve Tahran’da Hamas liderleriyle Filistin sorununa dair görüşmelerde bulunanların toplantıları yoğunlaştı. Tahran’da İran’la Hamas arasında bir uzlaşma protokolüne varıldı. Bu konudaki en önemli nokta Suriye sorununun Hamas’la direniş ekseni arasındaki ilişkiyi, özellikle de Kassam Tugayları başta olmak üzere Filistin direnişini silahlandırmayı ve mali yardımı etkilememesiydi. Son günlerde İsrail medyasında İslam Cumhuriyetinin iki yıllık bir aksamanın ardından Hamas’a yeniden para gönderdiği duyuruldu.

Filistinlilere göre bu uzlaşma protokolü, Hamas tarafından yapılan uzun bir iç değerlendirmenin sonucunda Arap ülkelerinin çoğunluğunun savaş sırasında Gazze’ye karşı tutum almasının sonucuydu. Bu yüzden Hamas lideri, “Çıkarlarımız bize silah desteğinde bulunanlarla birlikte hareket etmemizi gerektiriyor” dedi. Öyle ki Hamas delegasyonu İran’dan Kassam Tugayları’nı uçaksavar füzeleri ve yüksek hassasiyette karadan karaya roket sistemleriyle donatmasını istedi.

Görüşmenin detaylarına vakıf olan bir kaynak “İranlılar talebimizi, savaş tecrübemiz ve durum değerlendirmemizin İsrail içerisinde hedefleri vurabilecek ve daha fazla zarara neden olacak füzeler gerektirdiğini kabul ederek onayladı. Rasgele füzeler artık iş görmüyor” dedi.

Bu füzeler artık yarın savaş başlayacakmış gibi silahlanan ve eğitim gören Kassam savaşçıları için bir gereklilik durumunda. Hamas yetkilileri “Gazze üzerindeki baskılar sebebiyle düşmanla savaşın yakın gelecekte başlamasını” bekliyor. Örgütün sözcüsü Sami ebu Zuhri, “Kuşatmanın sürdürülmesi Hamas’ı delice görülebilecek eylemlere sürükleyebilir” demişti.

Silah ihtiyacının yanı sıra tartışma, Arap ülkelerinin Hamas’a karşı tavrı ve uzatmalı Gazze savaşında oynadıkları role odaklandı. Bunun da ötesinde Doha’nın Hamas liderlerine verdiği karşılıklı ilişkilerinin etkilenmeyeceği güvencesine rağmen Suudilerin Katar’a Müslüman Kardeşlerle ilişkilerini kesmesi baskısı da tartışıldı. Tüm bunlar Hamas’ın kendisini yeniden konumlandırmasını gerektirdi ve grup İran ve Hizbullah’la ilişkilerinde ilerleme kaydetti. Şimdi atılacak son adım politbüronun lideri Halid Meşal’ın Tahran’ı ziyaret etmesi.

İÇ VE DIŞ PÜRÜZLER

Aynı kaynaklar “Ziyaretin neredeyse gerçekleşeceğini ancak Tahran’la Hamas arasında görüşmenin gündemine dair oluşan bir anlaşmazlık sebebiyle ertelendiğini” aktardı. Hamas, Meşal’in adabınca karşılanmasını istiyordu. İranlılar delegasyona Meşal’in statüsüne denk bir şekilde ağırlanacağı konusunda güvence verdi. Ancak Hamas’ın böylesi bir toplantının gerçekleşemeyeceğine dair endişesi görüşmenin Meşal, Hamaney’le görüşebilene kadar ertelenmesine neden oldu. Aynı kaynak şöyle devam ediyor: “Biz bunu Meşal için değil onun temsil ettiği hareketin saygınlığı için istiyoruz.”

Beyrut’taki İran kaynakları “Tahran’la Hamas’ın ilişkisinin çok iyi olduğunu” doğrularken İsrail’in Suriye/Kunaytra’da 6 Hizbullah savaşçısını katletmesi de örgütle direniş ekseni arasındaki ilişki için yeni bir sınav oldu. Kassam lideri Muhammed Deyf, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’a başsağlığı mektubu gönderdi. Ancak bu olay Hamas dışından ve hatta içinden o kadar büyük bir siyasi fırtınaya neden oldu ki mektubun varlığını inkar noktasına gelindi.

Mektubun dili Lübnan ve Filistin direniş hareketleri arasındaki ilişkinin sıcaklığını yansıtmayı hedefliyordu bunun yanı sıra İsrail’e karşı ortak mücadele stratejisi bağlamındaydı. Deyf mektubunda, “Ülkedeki tüm direniş güçleri bir sonraki savaşı birlikte vermeli ve işgal altındaki topraklarımızda herkesin ateşi birbirininkini kesmeli” yazdı. Bunlar sadece şairane sözler değil aynı zamanda bir askeri liderden diğerine gönderilmiş mesajlar. Mektuptaki her kelimenin üzerinde iyice düşünülmüş özellikle de İsrail’in son suikast denemesinden bu yana Deyf’in durumunu takip ettiğini düşünürsek... Bu nedenle kaynak şunu da vurguluyor: “Deyf ‘işgal altındaki topraklarımızda herkesin ateşi birbirininkini kesmeli’ derken ciddi. Tıpkı Nasrallah’ın direniş ekseninin İran’dan Filistin’e, tek olduğunu söylerken ciddi olması gibi.”

Beyrut’ta iki parti ilişkilerini güçlendirerek taraftarları arasındaki gerilimi azaltmaya çalışıyor. Bu yüzden bir parti yetkilisine göre Hamas önümüzdeki günlerde çekirdek kadrosuyla bir araya gelerek onları “taraftar kitlesi arasındaki gerilimi azaltmak üzere rehabilite edecek.” Hamas liderleriyle çekirdek kadrosu arasındaki bu toplantılar Lübnan’la sınırlı değil. Niyet, Hamas’ın olduğu her yerde “rehabilitasyon”a gitmek.

Hamas içerisindeki kaynaklar “İran ziyaretinin örgütle ilişkileri birlikte iyileştirmeye çalışan Nasrallah ve İslami Cihad Genel Sekreteri Ramadan Şallah tarafından kolaylaştırıldığını” söylüyor. Bir gözlemci “İran liderliğinin rasyonel yaklaşımı ve uzun vadeli stratejisi, İran’ın Hamas’a olan desteğinin Suriye’deki anlaşmazlık sebebiyle sona ermeyeceği anlamına geliyor” diyor ve ekliyor: “Tahran’la örgütün politbürosu anlaşmazlığa düşse de İslam Cumhuriyeti, Kassam Tugayları’nı yüz üstü bırakamaz.”

Yine de Hamas kendi içerisinde, özellikle de Suriye’deki taraftarları ve Gazze’deki Selefi hareket tarafından direniş eksenine dönmesini zorlaştıran engellerle karşılaşıyor. Suriye’deki taraftarları girdiği rota sebebiyle Hamas’ı kınayan Facebook sayfaları açıyor ve “örgütün Suriye halkının iradesine ihanet ettiğini” öne sürüyor. Hamas kaynakları tüm bu görüşlerin, örgütün direniş ekseniyle olan ilişkisini sağlamlaştırmak için bedeli neyse ödemeyi oybirliğiyle kararlaştırmış olan hareketin liderliğiyle uyuşmadığını vurguluyor. Bunlara karşı “disiplin önlemlerinin alınacağı ve resmi olarak sorumlu tutulacakları” belirtiliyor. Selefi hareketten gelen eleştiriler içinse “Biz onlardan sorumlu değiliz ve ilişkilerin geliştirilmesinde onların bir etkisi yok” deniyor.

El Ahbar’dan çeviren
Mithat Fabian SÖZMEN
Kaynak: Evrensel

Geciken Hamas-İran yakınlaşması
Abdulbari ATVAN
26-05-2014

Londra’da yayımlanan Reyu’l- Yovm gazetesi Genel yayın Yönetmeni Abdülbari Atwan, Hamas’ın Direniş eksenine dönüşün arka planını yazdı.

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal’le Katar’ın başkenti Doha’daki otellerden birinde gerçekleşen buluşma, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın Muhammed Cevat Zarif’i ülkesine davet etmesi ve önümüzdeki Cumartesi Kuveyt Emiri’nin yapmayı planladığı ziyaret başta olmak üzere bir çok konuda önemli başarılar kaydeden İran diplomasisinin yeni bir başarısı olarak kayıtlara geçti.
Arap Baharı ve devrimleri, özellikle İhvan’ın ana örgütünün başta Mısır olmak üzere Tunus, Libya gibi ülkelerde Amerikan direnişiyle karşılamaksızın iktidara gelmesi, bölgedeki birçok gücü etkilediği gibi Hamas’ı da ciddi bir şekilde etkiledi. Ve bunun üzerine hareket, en önemli unsurlarından biri olduğu Direniş Ekseni’ndeki müttefiklerine beklenmedik bir şekilde sırtını döndü, kısa bir süre içerisinde yerle yeksan olacağını düşünerek Esad Suriye’siyle bütün gemileri yaktı.
Bu gereğinden hızlı tahmininde tek başına değildi. Recep Tayyip Erdoğan, Barack Obama, Suud Yönetimi, Halid Meşal’e Kuveyt savaşında Arafat’ın işlediği hatanın aynısını işlemeyeceği garantisini veren ve onu Doha’da aziz bir konuk olarak ağırlayan eski Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife Al Sani gibi siyasi “dehalar” da aynı düşüncedeydiler. Ve onlar, Hizbullah, İran ve Şam yönetimine bel bağlamanın topal bir ata bel bağlamaktan farksız olduğunu düşünüyorlardı.
***
Birçoklarına göre Hamas’ın yaptığı en kötü iş ise bazı Körfez ülkelerinin körüklediği, köpürterek abarttığı bölgedeki mezhebi kutuplaşma tuzağına düşmesidir.
Direniş hareketi olması hasebiyle bütün mezhep ve meşreplere eşit mesafede durması gerekirken bunu yapmadı ve mezhebi ve ideolojik aidiyetini kapsamlı İslami kimliğinin önüne geçirdi. Sonuç, hem İsrail hem de Mareşal Sisi tarafından kuşatılmak, maddi ve askeri kaynaklarının kurutulması oldu.
Önce hareketin içinde, siyasi büroda ve örgütsel yapıda ardından da askeri kanat ve siyasi önderlik içerisinde bölünme yaşadı. Bütün çabalarına rağmen bu bölünmeyi gizleyemediler.
İnsaflı olmak gerekirse Halid Meşal, Direniş ekseninden kopma ve Hamas’ın en önemli şahsiyeti olarak Esad yönetimine sırtını dönme eyleminden, Mısır ve Tunus’taki İhvan tarafından Şam yönetiminin Körfez ülkelerindeki düşmanlarının hizmetine sunacak şekilde ani ve medyatik bir kararla Şam’ı terk etme kararından da tek başına sorumlu değildi.
Hareketin siyasi büro üyelerinin birçoğu da aynı tavrı gösterdi. Ancak hareketin lideri ve önderi olması ve bir çok Arap başkenti, direniş seçeneğinin yükünü üzerine alarak ABD ve İsrail’in öfkesini üzerine çekmek istemedikleri için yüzlerine kapıları kapatırken kendilerine kucak açan Şam’da yıllarca kurduğu imparatorluk üzerinde oturması nedeniyle eleştiri okları kendisine yöneldi ve sorumluluğu üslenmek zorunda kaldı.
Sadece hatırlatmak için söylüyorum, Tel Aviv’i sarsan füzeleri Hamas’a veren Şam’dan, onu ayrılmaya teşvik eden öteki kamptaki ülkeler bütün bu yardımları ondan esirgediği bir dönemde ona finansal ve manevi destek sunan da İran’dı.
O (yeni) “müttefikleri” yüzünden Hamas, kendisi için en uygun alternatif olan Tahran’la ilişkilerini kesmek zorunda kaldı.
Bundan da fazlası, söz konusu ülkeler, Hamas’ı kuşattı ve yok edilmesine yardım ettiler. Mısır’ın fiili hakimi olan Sisi’nin kuşatmayı kaldırmak bir yana azaltması ya da hafifletmesi için onunla olan iyi ilişkilerini kullanmaya bile yanaşmadılar.
Bizzat kendileri göndermeseler de en azından toplanan yardımları yerine ulaştırarak Gazze’de hükümetin ödeyemediği 40 bin memurun maaşını ödemesini sağlayacak kadar miktarı ödemesini sağlayabilirlerdi.
Bütün bunları yapmadıkları gibi tersine Hamas’ın İhvan mensubiyeti ve Mursi’ye sempatileri dolayısıyla ona yönelik kuşatmayı tahkim ettiler.
Ancak ne çelişkili bir durumdur ki bazı Körfez ülkelerinin bu tutumu, tam tersi bir sonuç doğurarak hareket içerisindeki daha Sünni kanadı zayıflatırken İran’ı destekleyen sertlik yanlılarının elini güçlendirdi.
Peki neden bu bazı Körfez ülkeleri (S. Arabistan ve Katar) Suriye muhalefetine milyarlarca dolar harcar ve gerek Arap Birliği gerekse ‘Suriye Dostları’ gibi uluslararası platformlarda milyarlarca doları onlardan esirgemezken Hamas’ı yok sayıp ona tek kurşun bile vermediler?
Neden liderlerine bir kez olsun bir çağrıda dahi bulunmadılar?
En büyük çelişki ise Hamas’ın İran’ın en yakın müttefiki Suriye’yle olan kopukluğuna ve onun Suriye muhalefetine olan moral ve mali desteğine rağmen Tahran’ın Hamas’la iletişim kanallarını açık tutmasıdır.
İran bu tuzağa düşmemiştir. Aynı şeyi Hizbullah da yapmıştır. Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah ima yollu dahi olsa Hamas’a yönelik en küçük bir eleştiride dahi bulunmamıştır. İşte uzak görüşlülük, öfkesine hakim olma ve sabırlı tutumla diğeri arasındaki fark budur.
Sayın Meşal’in Sayın Abdüllahiyan’la görüşmesi sırasında Başkan Esad’a yönelik övgüler düzmesi ve açıkça “Hamas olarak, Başkan Esad’ın ve Suriye halkının Filistin direnişine yönelik desteğini unutmamız mümkün değildir” şeklindeki açıklaması, krizin siyasi çözümle aşılması gerektiği yönündeki tespiti, muhalefetle Suriye ordusunun terörizme karşı güçlerini birleştirmeleri gerektiğini belirten İran’ı selamlaması, Şam yönetiminin Hamas’ın önündeki kapıları yeniden açmasını sağlayacak olan anahtar sözlerdir.
Beşşar Esad’ın Hamas’ın ve özellikle de Halid Meşal’in Şam’a dönmesine veto koyduğunu söylersek sırrı ifşa etmiş olmayacağız.
O nedenle bu sözcüklerin özenle seçilmiş olması ve İran’a yakın gazete ve Meyadin gibi TV kanallarına sızdırılmış olması bunun bilinçli bir şekilde yapıldığını ve tesadüf olmadığını gösteriyor. Bu tutum yakında meyvelerini verirse de hiç şaşırmayız.
***
Direniş hattıyla ve özellikle de İran’la Hamas arasındaki ilişkilerin yeniden eski mecrasına dönmesinin Hamas’ın bütün yumurtalarını “Arap-Sünni Kampı” sepetine koyduğu bir dönemde gerçekleştiğini kabul etmek gerekir.
Bu terimi kullandığımız için özür diliyoruz; ancak bunu dillendiren kişi Hizbullah’ın himayesinde olup bir dönem Beyrut’un güneyindeki Dahiye’de yaşamakta olan biriydi.
Gazze’deki hükümetin Başkanı Sayın İsmail Heniyye, yakında ilişkileri yoluna koymak için Tahran’a doğru yollara düşecek.
Belki en başından beri, Hamas’ın Suriye, İran ve direniş hattıyla olan ilişkisini kesmesine karşı çıkması nedeniyle siyasi büro üyeliğini kaybeden Mahmud Zahhar da kendisine sonradan katılabilir. Bu muhtemel ziyaretin önünü açmak, iki sene süren kopukluğu gidermek ve gerekli hazırlıkları yapmak üzere Hamas heyetinin şu an Tahran’da temaslarda bulunduğuna dair haberler geliyor.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Suud Faysal’ın İranlı meslektaşına Riyad’ı ziyaret davetinin ve bölgesel meseleleri masaya yatırma teklifinin ardından, Kuveyt Emiri’nin İran’ı ziyaret edeceğini ilan etmesinden sonra ve Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi’nin Mısır yönetiminin seçimlerle birlikte Suriye yönetimi ve Beşşar Esad’a arasını düzelteceği yönündeki haberlerin geldiği bir sırada Heysem Menna başkanlığındaki bir heyeti kabul edeceğinin kesinleşmesinin akabinde kimsenin İran’la yakınlaşma kararı aldı diye Hamas’ı kınamaya hakkı yoktur.
Zira bu yakınlaşma oldukça gecikmiş bir yakınlaşmadır ve herkesten sonra gelmiştir. Keşke herkesten önce olsaydı ve Hamas bu yakınlaşanların sonuncusu olmasaydı.
Silahlı bir direniş hareketi olarak Hamas’ın buradan alması gereken ders, örgütün bütün etnik ve mezhebi aidiyetlerin üzerinde kendini konumlaması ve daima direniş hattından yana tavır alması gerektiğidir.
Hamas, hayal kırıklığı, Filistin davasının yıkımla karşı karşıya kalması, Mescid-i Aksa’nın baskına uğraması (belki yakında bölünebilir de) ve İsrail işgalinin daha da katmerleşmesine yol açan bir zamanlar Arafat’ın düştüğü yanılgının bir benzerine düşmemelidir.
Reyu'l Yovm gazetesinden çeviren: Hüseyin Şahin

Kaynak: http://www.ydh.com.tr/HD12862_geciken-hamas-iran-yakinlasmasi-.html

Meşal: Beşşar Esad’ın Filistin’e desteğini asla unutmuyoruz
21-05-2014

Hamas Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan’la görüşmesinde Tahran’ın direnişe verdiği desteğe teşekkür etti.

YDH- Fars haber ajansının bildirdiğine göre Hamas Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal, Doha’da ikincisi düzenlenen Katar-İran Ortak Siyasi Komite toplantısına katılmak için Katar’a giden İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Emir Hüseyin Abdullahiyan’la görüştü.

Görüşmede İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei’ye ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye selamlarını ileten Halid Meşal, Direniş ekseni ve Filistin’e yaptığı yardımlardan dolayı teşekkür etti.

Suriye’nin Filistin’e yardım konusundaki değerli rolünü takdirle andıklarını belirten Meşal, direnişin Filistin halkının haklarını alabilmesinin en önemli yolu olduğunu belirtti ve Filistin’de sağlanan ulusal uzlaşmanın önemine dikkat çekti.

İsrail’in bölgede yaşanan gelişmelerden yararlandığını belirten Halid Meşal, Suriye’deki sorunun tek çözüm yolunun siyasi çözüm yolu olduğunu vurguladı ve İran’ın Suriye’de siyasi çözüme ulaşılması için yapıcı bir rol oynadığını söyledi.

Halid Meşal, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın bölgesel işbirliğinin bölgesel sorunların siyasi çözümü için en önemli yol olduğunu belirterek “Biz, Beşşar Esad’ın ve Suriye halkının Filistin’e desteğini hiçbir zaman unutmuyoruz. Hizbullah’ın gücüyle ve Direniş Ekseni’yle onur duyuyoruz” dedi.

http://www.ydh.com.tr/HD12852_mesal--bessar-esedin-filistine-destegini-asla-unutmuyoruz.html

Heniye: Arap ülkelerine askeri müdahaleye karşıyız
19-10-2013

Gazze’deki Filistin yönetiminin Başbakanı İsmail Heniye, herhangi bir Arap ülkesine askeri müdahalede bulunulmasına karşı olduklarını açıkladı.

YDH-El Meyadin televizyonunun haberine göre Başbakan İsmail Heniye, İsrail’le yapılan esir takasının ikinci yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada Filistinli esirler sorununun, ancak tüm esirlerin özgürlüğe kavuşmasıyla çözülebileceğini söyledi.

“Özgürlere Vefa” adıyla düzenlenen törende konuşan Başbakan Heniye, esirlerin kurtarılmasını başta İzzeddin el-Kassam Tugayları olmak üzere Filistin direnişine borçlu olduklarını belirterek Mısır’ın da bu süreçte arabuluculuk rolü oynadığına dikkat çekti.

Hamas’ın stratejik bir seçenek olarak direnişe bağlı olduğunu belirten Başbakan Heniye, İsrail’in Mescid-i Aksa’yı yıkmaya hazırlandığını ve müzakereleri bunu kamufle etmek için bir araç olarak kullandığını söyledi.

Başbakan İsmail Heniye, Kudüs için birlik olunmasını ve silahların birleştirilmesini isteyerek “Kudüs’e yönelik saldırılara karşı Arap çabasına şahit olmayı umuyorum. Mescid-i Aksa tehlikede oldukça güvenlik ve istikrar olmayacaktır. Arap halklarını büyük intifadaya hazırlanmaya davet ediyoruz” dedi.

Filistin Özerk Yönetimi ile İsrail arasındaki müzakerelerin Filistin’den daha fazla taviz koparmaya yönelik olduğunu ve derhal durdurulması gerektiğini belirten Heniye, “Kudüs’ün geri alınmasından ve Filistin devletinin kurulmasından daha azına asla razı olmayacağız. Filistin bizim ülkemizdi ve öyle kalacak” dedi.

Başbakan İsmail Heniye, Suriye ismini açıkça anmamakla birlikte dışarıdan yapılacak bir askeri müdahaleye karşı olduklarını belirterek “Biz herhangi bir Arap ülkesine dışarıdan bir askeri müdahalede bulunulmasına karşıyız” dedi.

Msır konusuna da değinen Başbakan Heniye, Hamas'ın hiçbir Arap ülkesinin iç işlerine karışmadığını belirtti ve bölgedeki gelişmelerle ilgili olarak takındığı tutumdan dolayı da hiçkimseden özür dilemeyeceğini söyledi.

Hamas: Batı Şeria’nın “Temerrud”e ihtiyacı var
18-08-2013

Hamas: Batı Şeria’nın “Temerrud”e ihtiyacı varHamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk, Gazze’ye yönelik müdahale taleplerine tepki gösterdi.

YDH-Musa Ebu Merzuk, bir sosyal paylaşım sitesindeki kişisel hesabı üzerinden yaptığı açıklamada Batı Şeria’nın “temerrud” (isyan) hareketine ihtiyacı olduğunu söyledi.

Filistin el-Yovm’un haberine göre Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk, Gazze için temerrud çağrılarının yapıldığına dikkat çekerek, “Gazze için temerrudden ve Filistin Özerk Yönetimi, Mısır ve İsrail arasında imzalanan anlaşma çerçevesinde Mahmud Abbas’ın Rafah sınır kapısına muhafız birlikleri göndermesi gerektiğinden söz edenler var. Onlara şunu söyleyeyim: Mısır, başarılı olmayacak bu düşünceyi asla desteklemeyecektir. Siyonistler de daha önce bunu denediler, siz de bu işin üstesinden gelemezsiniz” dedi.

Ebu Merzuk, mesajında ayrıca “Batı Şeria’daki Filistinlilerin işgalci rejimi kovmak, ördüğü duvarı yıkmak ve yerleşke inşaatlarına son vermek için bir temerrüde ihtiyacı var” ifadesini kullandı.

Hamas Siyasi Büro Üyesi Musa Ebu Merzuk, Filistin ve İsrail arasında yapılan müzakereleri de tek taraflı olarak gördüklerini belirterek diğer Filistinli direniş gruplarıyla birlikte bu müzakerelere karşı olduklarını söyledi.
http://www.ydh.com.tr/

“Hamas yeniden İran’a dönüyor”
30-07-2013

“Hamas yeniden İran’a dönüyor”Suudi sermayeli Şarku’l Avsat gazetesi, Hamas’ın İran’la ilişkilerini tamir etmek için girişim başlattığını bildirdi.

YDH- Londra’da yayımlanan Şarku’l Avsat gazetesi, Hamas liderlerinin geçtiğimiz ay Beyrut’ta İran ve Hizbullah yetkilileriyle görüşmeler yaptığını açıkladı.

Şarku’l Avsat gazetesi, Hamas’ın başlattığı temasların Suriye meselesinden dolayı İran ve Hizbullah’la bozulan ilişkileri tamir etmeye yönelik olduğunu yazdı.

İran ve Hizbullah yetkilileriyle temasların Hamas’ın üst düzey liderlerinden Musa Ebu Merzuk tarafından yürütüldüğünü belirten gazete, Hamas’ın İran’dan mali yardım talep ettiğini bildirdi.

Şarku’l Evsat’a demeç veren İsmail Heniye’nin danışmanlarından Ahmed Yusuf, İran’ın hala Hamas’ı stratejik bir müttefiki olarak gördüğünü bu yüzden de iki taraf arasındaki uzun bir soğukluk döneminden sonra ilişkilerin yeniden normalleşeceğini söyledi.
http://www.ydh.com.tr/

HAMAS, Katar’dan taşınmayı düşünüyor
27-09-2013

Hamas’ın Katar’daki siyasi bürosunu, Tahran, Beyrut veya Hartum’a taşımayı düşündüğü bildirildi.

YDH-Lübnan’da yayımlanan el-Ahbar gazetesi, Hamas Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal’in Katar’da kendisini adeta zorunlu ikamette gibi hissettiğini ve aşırı güvenlik önlemlerinden dolayı hareket imkanının kısıtlandığını düşündüğünü bildirdi.

Meşal’in Doha’da açıklama yapamadığı, istediği kişilerle görüşemediği belirtilirken, Filistinlilerin yaşadığı sıkıntılı duruma rağmen kendisine tahsis edilen lüks villada büyük rahatsızlık duyduğu bildirildi.

Halid Meşal’in kendisinin bile villasından çıkamamasından dolayı bir Hamas liderinin “Ebu’l Velid, ev hapsine mi alındı?” sorusunu sorduğunun belirtildiği haberde, Halid Meşal’in Hamas siyasi bürosunu Katar’dan, Tahran’a, Beyrut’a veya Hartum’a taşımayı düşündüğü ifade edildi.
http://www.ydh.com.tr/


AB-D'nin emireri Katar, HAMAS'ı nasıl yoldan çıkarıp FKÖ'leştirdi
10-04-2013



YDH'nin haberi:

Katar, Hamas’ı nasıl böldü?

Katar, Hamas’ı nasıl böldü?- Londra’da yayımlanan el-Arab gazetesi, Katar’ın Hamas’ı bölünmenin eşiğine getiren müdahalesinin detaylarını yayımladı.

El Arab gazetesine açıklamada bulunan Hamas kaynakları, Hamas siyasi bürosunun Şam’dan ayrılarak Suriye karşıtı bir pozisyona sürüklenmesine ilişkin şu bilgileri verdi.

Katar Emiri Hamad bin Halife, Halid Meşal’den bir heyetle derhal Katar’a gelmesini istedi. Yapılan görüşmede, Katar Emiri Hamas’tan en kısa sürede “Suriye devrimi” diye adlandırdığı olayların yanında yer almasını istedi.

Beşşar Esed’in er ya da geç devrileceğini belirten Katar Emiri, Hamas’ın oluşan bu şartlarda kaybeden taraf olmaması gerektiğini söyledi.

Hamad bin Halife, Halid Meşal ve beraberindeki heyeti Arafat’ın kaderi konusunda uyararak “Beşşar Esed devrildiğinde onunla birlikte olan herkes devrilecek. Size ait olmayan bir savaşta yenileceksiniz. Bakın Arafat, Saddam’la müttefik oldu ve onunla birlikte devrildi, İsrail’in varlığı için yaptığı anlaşmaların ona hiçbir faydası dokunmadı” dedi.

“İran’a yönelik bir savaş yakın, İran’a yapılacak saldırı Tahran’ın zannettiği çerçevede olmayacak” diyen Katar Emiri, Hamas’a İran’a ihtiyaç duymayacakları ölçüde desteklemeye söz verdi. O dönemde Şeyh Yusuf el-Karadavi de Hamas’ı Şam’ı terk etmeye ve Beşşar Esed’den vazgeçmeye ikna etmek için Halid Meşal’le ve diğer Hamas liderleriyle yoğun temas halindeydi.

Halid Meşal, Karadavi’nin düşüncelerini Suriye, Lübnan ve Mısır’daki Hamas liderlerine aktardı. Fakat ona direnişi terk etme, müzakere oyunlarına girme ve Hamas’ın düşüncesini terk etme suçlamaları ve tepkileri yöneltildi.

Usame Hamdan, İmad el-İlmi, Mahmud Zahhar, Muhammed Nezzal ve Kassam Tugayları Komutanı Şehit Ahmed el-Caberi gibi önde gelen Hamas liderleri Halid Meşal ve beraberindekilere karşı çıktı. İsmail Heniye ve Musa Ebu Merzuk ise iki tarafın tutumunu uzlaştırmaya ve koordine etmeye çalıştı.

Halid Meşal, Hamas içerisindeki tüm bu ihtilaflara rağmen, Suriyeli muhalifleri destekleme seçeneğini uygulamaya koydu ve Suriyeli muhalifleri Hamas’ın Şam’daki önde gelen askeri komutanlarından Kemal Ganace ile koordinasyon içinde olmakla görevlendirdi.

Ama Ganace, bu teması Hizbullah’a ve Suriye istihbaratına bildirdi. Muhaliflere saptırıcı istihbaratlar verdi. Muhalifler aldatıldıklarını anlayınca kaldığı evi bombalayarak onu öldürme görevini üstlendiler.

Katar Emiri, Halid Meşal’in Hamas içerisinde etkisiz bir lider olduğunu fark edince Gazze ziyaretini gerçekleştirdi ve Gazze’yi yeniden yapılandırma sözü verdi. Ama Amerikalılar ve İsrailliler Katar’ın desteğinin Kassam Tugaylarına ulaşmamasını ve silah alımını içermemesini söz konusu ettiler.

Tüm şatafatına rağmen birkaç milyon dolara mal olan Katar Şeyhinin Gazze ziyaretinde verilen sözlerin onda biri bile yerine getirilmedi.

Katar Emiri’nin Gazze ziyaretiyle İsrail’in Kassam Tugayları Komutanı Ahmed Caberi’ye yönelik suikası eş zamanlı gerçekleşti.

Caberi, Meşal karşıtı bloğun güçlü liderlerinden biriydi, onun ortadan kaldırılması Meşal’in verdiği karara yeniden hakim olmasının yolunu açtı ve siyasi büro başkanı olarak yaptığı bu seçim hareketin genel pratiği haline geldi.
Haber1001

Haçlı-siyonist emperyalizmin safına geçen HAMAS Suriye'den kovuluyor
05.11.2012



Yaklaşık 10 yıldır Beşar Esad'ın kendilerine üs, lojistik ve maddi destek sağladığı ; HAMAS Grubuna bağlı militanlar, Suriye ordusunun sağladığı bina ve silahlara ihanet ederek geçen hafta 2 Suriye komutanına saldırı teşebbüsünde bulunmuş ve bulundukları yerde öldürülmüşlerdi.

Suriye ordusu bugün yaptığı açıklamada, Beşar Esad'ın bütün Hamas ofislerini Feshettiği ve Hamas'ın Suriye'den kovulacağını duyurdu.

Hamas'ın bina ve teçhizatlarının hepsi FİLİSTİN HALK KURTULUŞ CEPHESİNE verilecek. Ve Filistin davasına destek bu örgüt üzerinden devam edecek.
haber1001

Suriye, Hamas’ın bürosunu kapattı
06-11-2012



YDH-Hamas üyelerinin şiddet olaylarına katıldığını gerekçe gösteren Şam yönetimi, Hamas’ın bürosunu kapatarak mühürleyerek kapattı.

El Alem televizyonunun haberine göre son günlerde Yermuk Filistin mülteci kampında yaşanan çatışmaların ve buradan Tadamun mahallesine yapılan saldırıların ardından Suriye güvenlik güçleri, Hamas’ın Şam’daki bürosunu mühürleyerek kapattı.

Konuyla ilgili açıklama yapan Hamas liderlerinden Salah Berdavil, “Suriyeli yetkililerin bizim büromuzu kapatıp kapatmamasının bir önemi yok. Bizim için önemli olan Filistinlilerin Suriye’deki şiddet olaylarına karışmamasıdır” dedi.

Filistinlilerin Suriye’deki şiddet olaylarına karışıp karışmadığı konusunda kesin bir bilgisi olmamakla birlikte Filistinlilerden olaylara karışmamasını istediklerini belirten Berdavil, mülteci kampındaki ya da başka bölgelerdeki Filistinlilerin yaşanan şiddet olaylarında bir suçunun olmadığını söyledi.

Daha önce yaptığı bir açıklamada Suriye’deki isyancıları “özgürlük yolunun devrimcileri” diye niteleyerek destekleyen Berdavil, Hamas bürosunun kapatılmasından sonra yaptığı açıklamada “Filistinlilerin savaşın içine girmemesi iyi olur. Çünkü mültecilik onlar için yeterlidir. Filistinlilerin hedefi kendi ülkelerini kurtarmaktır. Suriye’de yaşananlar onları ilgilendirmez. Biz halkımızı bu savaş girdabından uzak tutmaya hazırız” dedi.

Hamas, Pazar günü Yermuk mülteci kampına yapılan ve onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olan saldırıları şiddetle kınamış ve Filistinlilerin Suriye’de yaşanan olaylar konusunda tarafsız kalması gerektiğini ifade etmişti.

1999’da Halid Meşal’e düzenlenen suikasttan sonra Ürdün’den ayrılan Hamas, başka hiçbir Arap ülkesinin kabul etmemesi üzerine Amman’daki bürosunu Şam’a taşımıştı.

Suriye’de isyanın başlamasından sonra uzun bir süre Şam yönetiminin Filistin direnişine verdiği destekten dolayı Şam’dan ayrılmayı düşünmedikleri yönünde açıklamalarda bulunan Hamas Siyasi Bürosu Başkanı Halid Meşal, Körfez ülkelerinden ve Türkiye’den gelen baskılara daha fazla dayanamayarak Katar’a gitmişti.
http://www.ydh.com.tr/

Hamas:Hedefimiz Bütün Esirleri Kurtarmaktır

İslamî Direniş Hareketi (Hamas), Siyonist işgal rejiminin zindanlardaki eli kolu bağlı esirlere baskı ve şiddeti sürdürmesinin esirlerin direniş azmini bileyeceğini, onlara karşı cellâtlığa soyunan canilerin yargı ve cezadan kurtulamayacağını ifade etti.

06 Ekim 2011

Esirlerin direnişiyle ilgili dün (5 Ekim Çarşamba) bir açıklama yapan Hamas, “Sabır ve direnişi kendilerinden öğrendiğimiz kahraman esirlerimizi selamlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada ayrıca şunlar ifade edildi: “Esirlerimize vefalı olacağımıza dair sözümüzü burada yineliyoruz. Onların sorunu bizim önceliklerimiz arasında yer alacaktır. Onların özgürlüğe kavuşması için çabalarımızı sürdüreceğiz. Hem onlara hem de bütün dünyaya, esirlerimiz gün yüzünü görmeden Gilat Şalit’in de görmeyeceğini duyurmak istiyoruz.”

Filistin içinde ve dışındaki Filistinlileri esirleri savunmaya ve onlara destek vermeye çağıran Hamas, hukuk merkezlerinden ve karar mercilerinden de esirleri Siyonistlerin barbar ve vahşi saldırılarından korumalarını istedi.

İsrail Askerleri, Hapishanedeki Esirlere Saldırdı

Ofer cezaevini basan işgal askerlerinin, altı günden beri açlık grevinde olan Filistinli esirlere saldırdıkları belirtildi.

Esirlerin yakınları yaptıkları açıklamada, yakınlarını ziyaret ederken işgal güçlerinin vahşi saldırılarına maruz kalan esirlerin yüzlerinde darp izleri gördüklerini belirttiler.

Siyonist işgal zindanlarında bulunan Filistinli esirlerin, keyfi aramalara son verilmesi, tecrit cezası verilen esirlerin tek kişilik hücrelerden çıkarılması, ziyaretlerin mutat şekilde gerçekleşmesine izin verilmesi, eğitim haklarının iade edilmesi ve esirlere yapılan baskı ve şiddete son verilmesi gibi haklar için yaklaşık bir haftadır başlattıkları açlık grevi dalga dalga yayılıyor.

Esir hareketi talepleri yerine gelinceye kadar grevi sürdüreceklerini belirtirken, Siyonist cezaevi idaresi ve işgal güçleri ise esirleri tehdit etmeyi sürdürüyor.

Siyonist işgal zindanlarında bulunan yedi bine yakın Filistinli esir insanlık dışı uygulamalara maruz kalıyor.
haber101

Türk Bayrağıyla Hutbe Verdi
04 Haziran 2010

Gazze'deki Ömeri Camii'nde cuma namazını kıldıran Hamas yönetiminin Başbakanı İsmail Haniye, cuma hutbesinde, 31 Mayıs tarihinin İsrail'in çöküşünün başlangıcı olduğunu ve yardım gemilerine düzenlenen kanlı operasyonun bölgede bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Haniye, Filistin halkına yardım ve desteklerinden dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İsrail ile ilişkilerin eskisi gibi olmayacağını belirttiğini de sözlerine ekleyen Haniye, bölgedeki en büyük problem olduğunu belirttiği Gazze'deki kuşatmayı kaldırmak için herkesi işbirliğine çağırdı. İsrail'in Gazze'yi işgal stratejisinin başarısızlığa uğradığını belirten İsmail Haniye, sabrın galip geldiğini sözlerine ekledi.
Kaynak:Timetürk

Gazzelilerden onurlu davranış

Geçtiğimiz saatlerde İsrail tarafından yapılan "Yardımları Gazze'ye sevkediyoruz" açıklaması havada kaldı. Hamas, İsrail'e "Kanlı ellerinizle getirdiğiniz hiçbir şeyi kabul etmeyeceğiz" dedi.
2 Haziran 2010
İsrail'in dünya kamuoyunda kendisine karşı oluşan tepkileri azaltmak maksadıyla, yardımları Gazze'ye ulaştırma manevrası Hamas'ın onurlu çıkışıyla fiyaskoya uğradı. İsrail'in dünyaya duyurduğu yardımların sevkedilmeye başladığına ilişkin haberler, Hamas'ın onurlu ve şerefli reddiyesiyle amacına ulaşamadı.

İsrail devleti, vahşice saldırdığı filoda bulunan yardım malzemelerinden seçtiklerini, Gazze'ye sevk etme kararı aldığını duyurmuştu. Hamas, İsrail'in bu sinsi planını bozdu. Hamas yetkilileri, "Kardeşlerimizin kanına bulanmış ellerinizle getireceğiniz hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. O yardımları bir tek şartla alırız; o da İHH yetkililerinin getirmesi koşuluyla açıklaması yaptı. Gazzelilerin bu onurlu duruşu tüm dünya Müslüman halkları tarafından takdir topladı. habertaraf

Hamas'tan İsrail'e yeni Şalit tehdidi
02 Ekim 2009
Hamas lideri Halid Meşal, İsrail hapishanelerindeki Filistinlileri kurtarmak için daha fazla İsrail askeri esir alabilecekleri tehdidindi bulundu.
Meşal sürgünde yaşadığı Suriye'nin başkenti Şam'da yaptığı konuşmada, ellerindeki İsrail askeri Gilad Şalit'in hayatta olduğunu gösteren bir video kaydının İsrail'e verilmesi karşılığında, İsrail'in elindeki 19 Filistinli kadın tutukluyu serbest bırakması dolayısıyla Filistin halkını kutladı.

İsrail'in elindeki binlerce Filistinliyi kurtarma çalışmalarına devam edecekleri sözü veren Meşal, Şalit'i yakalayıp onu 3 yıldan fazla güvenli biçimde elinde tutma gücünü gösterenlerin "düşman hapishanelerinde tek bir mahpus bile kalmayıncaya kadar bir çok Şalit yakalama" gücünde olduklarını söyledi.
haber7


İSRAİL'İN HAMAS'I DEVİRME PROJESİ ÇÖKTÜ
[img][/img]
28 Haziran 2010
ABD'de yayımlanan Time Dergisi'nin İnternet sitesinde Tony Karon imzasıyla yer alan haberde İsrail'in Gazze ambargosunu hafifletme kararının 'Hamas'ı devirme projesi çöktüğün işaret' denilyor
İsrail'in Gazze'ye giren çok çeşitli sivil malzemeye uyguladığı yasağı kaldıracağı açıklaması, bölgenin Hamaslı yöneticilerini "ekonomik savaş" ile devirme stratejisinin çöktüğüne işaret ediyor. Küçük kıyı şeridini yöneten İslamcılar bu açıklamayı bir zafer sayacak çünkü kuşatmadan sağ kurtuldular. Keza ablukayı delme çabası kanlı bir şekilde biten eylemci filosunu destekleyen ve İsrail'in geri adım atmasını hızlandıran diplomatik fırtınayı başlatan Türkiye de bunu zafer sayacak. Söz konusu girişim, İsrail'in Gazze stratejisinin hedefine ulaşamadığını kabul ettiğine işaret ediyor.

Ablukanın baskı altında çökmesi Obama yönetimi için de bir utanç çünkü bölgede Türkiye'nin daha kuvvetli meydan okumasının İsrail'i davranışını değiştirmeye zorladığı, Obama'nın kibar ricalarının bunu başaramadığı düşünülecek. Utanılacak duruma düşen diğerleri arasında ise ikisi de Hamas'ın devrilmesi umuduyla zımnen ama kesin olarak ablukayı destekleyen ve bölgedeki olaylarla azalan ilgisi abluka fiyaskosuyla belirginlik kazanan Filistin yönetimi Başkanı Mahmut Abbas ve Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek bulunuyor.

ABD ve Avrupalılar İsrail'in açıklamasını Gazze'de ekonomik yaşamın normalleşmesine doğru bir ilk adım olarak memnuniyetle karşıladı ancak değişimi İsrail'in sözlerinin değil, eylemlerinin göstereceğini belirttiler. İsraillilerin politika değişikliğini ABD ve Orta Doğu Dörtlüsünün temsilcisi, eski Britanya Başbakanı Tony Blair ile istişare etmiş olduğu gerçeği, aslında ablukanın Batılı güçlerce paylaşılan Hamas karşıtı stratejinin bir bölümü olduğunu anımsatıyor. Obama yönetimi toplu cezalandırma stratejisi konusunda kaygılarını ifade etmiş olsa da İsrail'in yerleşim inşasını durdurmasını istediği şekilde Gazze ablukasının kaldırılmasını hiç talep etmedi.

Kamuoyu araştırmalarında Obama'nın Orta Doğu politikalarına Arap kamuoyunun verdiği destekte keskin bir düşüş gözlemlenmesi hiç de şaşırtıcı değil. Bu noktada, hükûmeti ABD'nin "ya bizimle ya bize karşı" yaklaşımını reddeden Türkiye devreye girdi ve Batı ile İsrail ve İran, Suriye ve Hamas benzerleri de dâhil müttefikleri arasında köprüler kurmaya çalıştı.

Türkiye ayrıca Müslüman dünyada öfkeye neden olan meselelerde İsrail ile yüzleşme ve Washington tarafından belirlenen koşullardan bağımsız diplomasi yürütme -hem Hamas ve Gazze hem de İran'ın nükleer programı konusunda- istekliliğini de gösteriyor. Bu bazılarının Türkiye'nin radikallerin safına kaydığını ileri sürmelerine yol açıyor ancak görünüşe göre Ankara'nın odak noktası şu ki bölgeyi bu şekilde bölerek ABD hiçbir yere varamadı ve ilerleme sağlanması için İran ve Hamas benzerlerini, bölgenin geleceğinde pay sahibi oldukları gerçeğini kabul eden güvenlik ve istikrar sistemlerine dâhil etmek gerekiyor. Obama yönetimi bu fikirden hoşlanmayabilir ama şimdiye kadar desteklediği alternatifler pek de işe yaramadı. Hatta her şeyden çok İsrail'in filo fiyaskosu sonrasında ablukayı kaldırması, ABD ve müttefiklerinin artık bölgenin stratejik gündemini belirlemediklerini gösteriyor.
Tımeturk

Hamas'tan İsrail'e Çağrı


Örgütün siyasi büro şefi Meşal, "Taleplerimiz karşılanırsa Gilad Şalit için görüşmelere hazırız" açıklamasında bulundu.
28.06.2010

Gazze Şeridi’ni elinde tutan Hamas’ın siyasi büro şefi Halid Meşal, İsrail askeri Gilad Şalit’in serbest bırakılması amacıyla İsrail ile dolaylı görüşmelere yeniden başlamaya hazır olduklarını açıkladı.
Meşal açıklamasında, "Müzakerelere yeniden başlamaya hazırız, ancak taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz. İsrail Başbakanı Netenyahu haklı taleplerimize cevap vermeyi kabul ederse, Şalit özgür olacak" ifadesini kullandı.

Hamas, İsrail’in elindeki binlerce Filistinlinin serbest bırakılmasını istiyor.

İsrail ordusu Gilad Şalit bahanesiyle Gazze Şeridi’ne katliam boyutunda saldırı düzenlemişti.

Öte yandan İsrail’in Gazze’ye düzenlediği yeni hava saldırısında bir Filistinli hayatını kaybetti, 2 Filistinli yaralandı.

Kudüs’te ise, Filistinlilere ait 22 evin yıkılması planına karşı çıkan göstericiler polisle çatıştı. Çatışmada çok sayıda Filistinli gösterici yaralandı. TRT
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Arl 15, 2009 12:15 am    Mesaj konusu: İntifada Ve Hamas Alıntıyla Cevap Gönder

Hamas Türkiye'nin İsrail kararından memnun

Gazze Şeridi'nde yönetimi elinde bulunduran Hamas Hareketi, Türkiye'nin İsrail'le diplomatik ilişkilerin düzeyini indirme kararını memnunlukla karşıladı.
02 Eyll 2011
Gazze Şeridi'nde yönetimi elinde bulunduran Hamas Hareketi, Türkiye'nin İsrail'le diplomatik ilişkilerin düzeyini indirme kararını memnunlukla karşıladı.

Hamas sözcülerinden Sami Ebu Zühri, yaptığı açıklamada, bu kararın "İsrail'in filoya karşı işlediği suç ve Gazze Şeridi'nde uyguladığı ablukayı kaldırmamadaki ısrarı karşısında normal bir karşılık olduğunu" belirtti.
haber101

İntifada Ve Hamas
14 Aralık 2009

Aralık 1987de başlayan Birinci İntifadanın üzerinden tam 22 yıl geçti. . Filistinlilerin 22 yıl önce işgal askerlerini taşlamasıyla patlak veren olaylar sıradan olaylar değildi.

7 Aralık 1987'de Gazze'de bir Yahudi'nin kamyonetiyle kasıtlı olarak Filistinli işçileri taşıyan bir araca çarparak 4 Filistinlinin ölümüne ve 9 Filistinlinin yaralanmasına neden olması “intifâda”yı ateşleyen ilk kıvılcım olmuştu. Yaralılar Gazze'deki Şifa Hastanesi'ne götürülmüştü. Ertesi gün, yani 8 Aralık 1987 tarihinde üyelerinin tamamı İslami hareket mensubu olan Gazze İslam Üniversitesi Öğrenci Meclisi, üniversite öğrencilerini üniversite kampüsünde topladı. Öğrenciler şehit edilen ve yaralanan Filistinlilerle ilgilenmek üzere Şifa Hastanesi'ne gitmeye karar verdiler. Bu arada hoparlörlerle halkı da adı geçen hastanenin etrafında toplanmaya çağırdılar. Bu çağrı üzerine kalabalık bir kitle Şifa Hastanesi'nin etrafında toplandı. İşgalci askerler de hastanenin etrafına toplandılar ve kalabalığı dağıtmak için insanların üzerine ateş açtılar. Ancak halk dağılmayı değil direnmeyi tercih etti ve işgalci askerleri taş yağmuruna tuttu. İşte bu olay intifâdanın ilk ateşi oldu. Daha sonra olaylar ve taşlı, sopalı mücadele bütün Filistin topraklarına yayıldı.

Bu olay intifâda ateşinin ilk kıvılcımı olsa da, Filistin'de halk ayaklanmasını hazırlayan başka sebepler de vardı. Zulüm ve baskının artık çekilemez dereceye ulaşması, İsrail rejiminin ekonomik baskısı, Siyonist Yahudilerin saldırıları ve Arap rejimlerinin Filistin halkını yalnızlığa itmesinin ve vaad ettikleri siyasi çözümlerden bir sonuç çıkmamasının Filistinlileri ümitsizliğe sevk etmesi bu sebeplerden bazılarıdır.

Bütün bu sebeplere Filistin'de İslami şuurun artması da eklenmelidir. Camilerde, üniversitelerde ve değişik sosyal kurumlarda yürütülen eğitim ve tebliğ çalışmalarıyla yayılan İslami şuurlanma halktaki cihad ve mücadele ruhunun, işgalden kurtulmanın tek yolunun cihad olduğu anlayışının güç kazanmasına yol açmıştır.

İntifâda ateşini yakan Gazze İslam Üniversitesi Öğrenci Meclisi üyelerinin tamamının Filistin İslami Direniş Hareketi (HAMAS) üyesi olması intifâdayı hazırlayan sebepler arasında İslami şuurlanmanın ayrı bir yeri olduğuna işaret etmektedir.

İntifâda'nın Gerçekleştirdikleri

Aralık 1987'de başlayan Birinci İntifâda'nın üzerinden tam 22 yıl geçti. Filistinlilerin 22 yıl önce işgal askerlerini taşlamasıyla patlak veren olaylar sıradan olaylar değildi. Bilakis Filistin'de ve Ortadoğu'nun çehresinde köklü değişikliklere yol açacak büyük bir halk ayaklanmasıydı.

İntifâdanın 22. yıldönümünde Filistinliler bölünmüşlük haline rağmen Batı'nın ve Siyonist işgal devletinin Filistin topraklarından vazgeçmelerini sağlayamayacağını ve Filistinli mültecilerin vatanlarına dönme hakkını ilga edemeyeceğini vurgulamaktalar.

ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin çoğunun desteğine sahip olan İsrail, 1967 Haziran Savaşı'nda Suriye, Ürdün ve Mısır'a karşı gerçekleştirdiği askeri başarının da vermiş olduğu gururla kendisini Ortadoğu'nun yenilemeyen ülkesi olarak görüyordu. Bu gurur dolayısıyla 1982 yılında başkent Beyrut da dahil olmak üzere Lübnan topraklarının önemli bir kısmını işgal etme, 1985 yılında da ABD 6. filosunun sağladığı destekle Tunus'taki FKÖ karargahını bombalama cesareti gösterebildi. Yine değişik zamanlarda Irak'a ve Güney Lübnan'a karşı askeri harekatlar düzenleyebildi. İntifada ise İsrail'in sanıldığı kadar güçlü olmadığını, aslında Arap ülkeleri karşısında bu derece rahat hareket edebilmesinin Filistin'in satılmasıyla başlayan oyunun devamı olduğunu dünyaya gösterdi. HAMAS da bu gerçeği bir bildirisinde şu şekilde dile getirdi: "Arap alemi barışa gönül bağlayacak kadar zayıf değildir. Yahudiler de istediklerini yaptıracak kadar kuvvetli değildirler. Fakat yöneticiler her zamanki gibi kendilerine verilen görevi yerine getiriyorlar."

İsrail kendisine karşı olan Filistinli grupların içerden değil dışardan tehlike oluşturacaklarını bunu savmak için de askeri gücünün yeterli olacağını sanıyordu. Ama intifada ona kendi geleceğini tehdit eden asıl tehlikenin içerde olduğunu ve sadece askeri gücünün buna karşı yeterli olmadığını gösterdi. Bunun yanı sıra intifada Siyonist rejime "Büyük İsrail" hayalini gerçekleştirmesinin kolay olmayacağını da gösterdi.

Siyonist rejim Filistin halkını mücadele ve savaş ruhundan uzaklaştırabilmek için öncelikle kendi kültüründen ve inancından uzaklaştırmaya çalışıyordu. İntifada, halkın yeniden toparlanmasını, kendi inancına bağlı kalmasını ve yeniden mücadele ruhu kazanmasını sağladı. Özellikle intifadanın İslami hareketin öncülüğünde başlatılıp organize edilmesi İslami anlayışın halk nezdinde daha etkili ve güçlü olmasını sağladı.

İntifada, Filistin meselesini yeniden dünya kamuoyunun gündemine getirdi. Siyonist rejimin hizmetindeki yayın kuruluşlarının çabaları sonucu unutulmaya yüz tutmuş olan Filistin meselesi böylece yeniden dünya kamuoyunun gündeminde ilk sıralarda yerini aldı.

İntifada karşısındaki başarısızlığı Siyonist İsrail ordusunu moral yönünden sarstı. O zamana kadar "yenilemeyen ordu" olarak adlandırılan bu ordu intifada karşısındaki acziyeti yüzünden psikolojik çöküşe maruz kaldı. Bu husus bizzat ordunun ileri gelenlerince de dile getirilmiştir.

İntifadanın önemli bir başarısı da İsrail ekonomisinde çöküşe ve zayıflamaya yol açmasıdır. ABD, İsrail ekonomisini kurtarabilmek için intifadanın başlamasından sonra bu ülkeye yaptığı ekonomik yardımı artırdı. Ancak bu da İsrail ekonomisini düzlüğe çıkarmak için yeterli olmadı.

İntifadanın bir diğer başarısı da bazı Yahudilerin kendilerini güven ve huzur içinde göremediklerinden işgal altındaki Filistin topraklarını terk etmelerine yol açmasıdır. İsrail rejimi bu göçten kaynaklanan Yahudi nüfus oranındaki düşüşü telafi etmek amacıyla Etiyopya'da yaşayan ve Falaşalar olarak adlandırılan siyahi Yahudilerin tümünü, eski Sovyet cumhuriyetlerindeki ve daha başka bazı ülkelerdeki Yahudileri Filistin topraklarına nakletti. Ancak bunların da bazıları daha sonra İsrail'i terk ederek Avrupa ülkelerine göç ettiler.

HAMAS'ın Kuruluşu ve İlkeleri

HAMAS'ın ilk temelleri Mısır'daki Müslüman Kardeşler cemaatinin kurucusu İmam Hasan el-Benna'nın Filistin'e gönderdiği mücahitler tarafından atılmıştır. Bu mücahitler ve onların etrafına toplananlar aynı zamanda 1948'de işgalcilere karşı başlatılan direnişe fiilen katılarak cihad etmişlerdi. Onların yetiştirdiği kişiler ise 1948 savaşından sonra eğitim ve tebliğ çalışmalarına ağırlık verdiler. Bütün bu çalışmalar sonunda güçlü bir taban oluştu. İşte bu taban zamanla belli bir disiplin içerisinde örgütsel yapıya kavuştu ve 1987 sonunda da geniş bir halk kitlesinin direnişine öncülük etti.

İntifada öncesinde ismi çok fazla duyulmayan HAMAS, intifadanın ilk organizasyonuna öncülük yaptığı gibi, bu direnişin ikinci ayından itibaren periyodik bir şekilde halk kitlelerine hitap eden ve halk direnişini yönlendiren, direnişi sürdürenler için belirli programlar ortaya koyan bildiriler yayınlamaya başladı. HAMAS, bir yandan da Siyonist düşman karşısında sürdürülmesi gereken mücadelenin mahiyetiyle ilgili görüşlerini ve Filistin'in çeşitli ulusal meseleleriyle ilgili siyasetlerini ve tutumlarını ortaya koyan bildiriler yayınlamaya başladı. Kutsal direnişin belli bir hız kazanmasından sonra da Şehit İzzeddin Kassam Tugayları adında askeri bir kanat oluşturarak fiili eylemlerini bu kanat vasıtasıyla gerçekleştirmeye başladı.

Bütün direniş hareketlerinde ve bağımsızlık mücadelelerinde mutlaka motor rolü üstlenen şahsiyetler bulunur. Bunların içinde arkalarındaki kitleleri zafere ulaştırabilenler kararlı tutumlarıyla temayüz edenlerdir. İşte Ahmed Yasin de Filistin intifadasında bir motor rolü üstlenmiş ve halkını davalarında asla taviz vermemeye teşvik edebilmek için sürekli kararlı bir tutum sergilemiştir. Bundan dolayıdır ki, kafasından başka bütün vücudunun felçli olmasına rağmen işgal yönetimini endişeye soktu. Allah yolunda mücadeleden, direnişten geri kalmayan büyük insan, büyük lider, HAMAS'ın manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin, Siyonistlerin düzenledikleri bir suikast neticesi 22 Mart 2004 tarihinde hayatını kaybetti. Şeyh Yasin, evinin yakınındaki camide sabah namazını kılmasının ardından işgalci Siyonistlerin helikopterleri tarafından fırlatılan füzelere hedef olarak şehit oldu.

Aslında HAMAS'ın kök salmasının ve Filistin'deki mücadele sahasında yerini almasının geçmişi çok daha öncelere dayanır. Birçokları buradaki ince farkı bilemediklerinden HAMAS'ın 1987'de biri birden ortaya çıktığını sanmaktadır. Gerçekte HAMAS'ın teşkilatlanma alanında temeli 1948'de atılmıştır. Potansiyel kökleri ise çok daha gerilere gitmektedir. Ancak HAMAS adıyla ortaya çıkıp da mücadele sahasına girmesi 1987 Aralık ayında Birinci İntifâda'nın başlamasıyla birlikte gerçekleşmiştir ki zaten Birinci İntifâda'nın başlamasını organize eden ve uzun bir süre yönlendiren HAMAS'tır.

HAMAS'ın gerek tüzüğünde ve gerekse muhtelif açıklamalarında gündeme getirdiği birtakım temel ilkeleri vardır ki bu ilkelerinden şimdiye kadar asla taviz vermemiştir. Zaman zaman gerek İsrail işgal devletinin maksatlı birtakım saptırmaları ve gerekse HAMAS adı kullanılarak yayınlanan bildiriler yoluyla insanların yanıltılmasına çalışılmaktadır. Bu yanıltma faaliyetlerinde HAMAS adına onun temel ilkelerine ters ifadeler içeren bildiriler yayınlandığı veya onun bu ilkelere ters düşecek birtakım adımlar attığına dair haberlerin piyasaya sürüldüğü olmaktadır. Ancak HAMAS yaptığı resmi açıklamalarda gerek kendisiyle ilgisi olmayan bildirilerin, gerekse maksatlı yalan haberlerin asılsızlığını ortaya koymak suretiyle ilkelerinden taviz vermediğini kamuoyuna tekrar tekrar bildirmiştir.

HAMAS'ın temel ilkelerinin başında, meselelerin çözümünü İslam'da aramak gelmektedir. Bu yöndeki ilkesini "Çözüm İslam'dır" sloganıyla sık sık vurgulamaktadır.

HAMAS'ın ikinci temel ilkesi de Filistin topraklarının bir bütün halinde İslam toprağı olduğu ve bu topraklardan hiçbir şekilde taviz verilmesinin söz konusu olamayacağı ilkesidir. Bu temel ilkesinden dolayı Filistin topraklarının bir bölümünü İsrail işgal devletine bırakmayı kabul eden anlaşmalara hiçbir şekilde sıcak bakmamış, bu anlaşmaların kabul edilemez olduğunu vurgulamıştır. HAMAS'ın bu ilkesine göre siyonistlerin 1948'de işgal etmiş oldukları topraklar üzerindeki hakimiyetleri de gayri meşrudur, hiçbir şekilde meşru bir hakimiyet olarak kabul edilemez.

HAMAS'ın üçüncü temel ilkesi ise Filistin toprakları üzerindeki gayri meşru siyonist işgal sona erinceye kadar mücadele ve direnişin Filistin halkının meşru bir hakkı olduğu prensibidir. Ayrıca HAMAS, siyonist işgalcilerin şimdiye kadar izledikleri politikalarında, "barış" kavramını sadece dünya kamuoyunu yanıltma amacıyla kullandıklarını ve kendi hakimiyetlerini sürdürmek için sürekli kuvvet metoduna başvurduklarını, dolayısıyla onların anladıkları tek dilin kuvvet dili olduğunu vurgulamaktadır.

HAMAS'ın bu temel ilkelerinin yanı sıra stratejiye dayanan birtakım prensipleri bulunmaktadır ki şimdiye kadar bu prensiplerine de bağlı kalmaya büyük özen göstermiştir.

Bu prensiplerinden biri Filistinliler arasında kavgaya, fitneye yol açacak her türlü faaliyetten, hareketten kaçınma prensibidir. HAMAS, Filistinliler arası fitnenin sadece Siyonist işgal devletinin hesaplarına yarayacağını ve Filistinlileri zayıf düşüreceğini her fırsatta vurgulamakta, bu yüzden Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin Özerk Yönetimi'ne bağlı milis güçleri kendisine karşı sık sık kuvvete başvurmasına rağmen kendisi bunun karşısında kuvvet kullanma yolunu tercih etmemektedir.

Stratejiyle ilgili ikinci bir prensibi de Filistin topraklarının işgalden kurtarılması ve Filistin halkının yeniden bağımsızlığına ve hürriyetine kavuşturulması için yürütülen fiili mücadeleyi Filistin topraklarının dışına taşımamaktır. Bunu da Filistin direnişinin çıkarları açısından gerekli görmektedir. Dolayısıyla şimdiye kadar Filistin dışında İsrail işgal devletinin veya onunla işbirliği içinde olanların çıkarlarını hedef alan herhangi bir fiili eyleme başvurmamıştır. Dışarıdaki faaliyetlerinde daha çok kültürel etkinlikleri, Filistin davasını tanıtma faaliyetlerini ve diplomatik girişimleri tercih etmektedir. HAMAS'ın bu stratejik prensibinden dolayı uluslararası emperyalizm onu yıpratma amaçlı ithamlarında, Filistin dışında gerçekleştirilen eylemlerle bu hareket arasında herhangi bir irtibat kuramamıştır. Fakat HAMAS'ın bu prensibi sadece kendisinin Filistin davası için verdiği mücadeleyle ilgilidir. Bu, Filistin toprakları dışında sürdürülen hak mücadelelerini onaylamadığı anlamına gelmez.

İslami Direniş Hareketi (HAMAS)'ın kuruluşunun ilanı Siyonist işgal devletini oldukça kaygılandırmıştı. İstihbarat örgütlerini bu hareketi ve liderlerini yakından takip etmekle görevlendirdi. Siyonistlerin hayalleri artık İslami Direniş Hareketi'nin tehdidi altındaydı. HAMAS'ın kuruluşundan bu güne yaşananlar Siyonist işgal devletinin korkularında haklı olduğunu gösterdi. Çünkü işgal güçlerinin karşısına sarsılmaz bir kaya gibi dikilen HAMAS, Siyonist işgalcinin ve işbirlikçilerinin türlü oyunlarına ve komplolarına karşı her geçen gün artan halk desteğiyle dimdik ayakta kalmayı başardı. Kurucusunu ve önde gelen liderlerini birbiri ardına şehit vermesine rağmen yolundan dönmedi.

Filistin halkı bugünlerde Birinci İntifâda ile birlikte HAMAS'ın yeşil sancağının yola çıkışını kutlamaya hazırlanıyor. Gazze'nin cadde ve sokakları bu büyük olay için bayraklarla süslendi. Bu yılki kutlamaların Filistinliler için ayrı bir anlamı var. Çünkü Siyonist işgal devletinin HAMAS Hükümeti'ni devirmek için Gazze'ye açtığı ve işgalcinin hezimetiyle sonuçlanan Furkan Savaşı'nın yıldönümüne denk geliyor. Dünyanın en acımasız işgaline karşı tüm gücüyle direnen Filistin halkı, yeşil sancaklar altında başta Kudüs olmak üzere işgal altındaki her karış Filistin toprağını özgürlüğüne kavuşturma ve gasbedilen haklarını geri alma yolunda yürümeye devam ediyor
fiem

İsmail Heniyye ile röportaj



Geçtiğimiz günlerdeHaksöz-Haber aracılığıyla Filistin Başbakanıİsmail Heniyye ile bir röportaj gerçekleştirdi. HAMAS'ın siyaseti, direniş gruplarıyla ilişkiler, FKÖ'yle ilişkiler, Gazze kuşatması ve Mavi Marmara, TC-İsrail ilişkileri ve Kürt sorunuyla ilgili soruların sorulduğu röportajı ilginize sunuyoruz:

HAMAS'ın şu anki siyasi programı nedir?

HAMAS, tüm Filistin'e şamil bir halk hareketidir. Filistinlilere sosyal alanlarda yardımı amaçlayan faaliyetler göstermektedir. Siyasi alanda ise HAMAS'ın ana hedefi Siyonist işgali bertaraf etmektir. Ve bunun için de Filistin'in özgürlüğüne, mültecilerin geri dönmesine önem vermektedir.
HAMAS'ın bütün Filistinliler adına kabul ettiği ve mücadelesini verdiği asgari taleplerden biri de 1967 topraklarında kurulacak ve başkenti Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletidir. Hakeza mültecilerin geri dönüşünün sağlanması ve bütün esirlerin serbest bırakılması da bu cümledendir.


HAMAS belirli koşullar altında İsrail devletinin varlığını tanır mı? 'İsrail'in haritadan silinmesi' ile kastedilen nedir?

İşgal devleti, Filistinlilerin haklarının hiçbirini tanımamaktadır. Ve yeni yerleşim birimlerini kurmaya aralıksız devam etmektedir. Üstelik bununla da kalmayarak kalkıp "İsrail'i tanıyın!" diye dayatabilmekte ve kendisini dünya kamuoyuna masum bir şekilde takdim edebilmektedir.
HAMAS ve Filistin halkı İsrail'i her gün uçaklarla bombalamıyor. Tersine İsrail'in neredeyse her gün Filistin halkına karşı yapmadığı savaş suçu kalmadı. Tankları, uçakları, beyaz fosforları, uranyum vb. bir kısmı uluslararası yasalarca yasaklanmış bütün gelişmiş silahlarıyla sivil halkı vurmakta, bunları Filistin halkına karşı pervasızca kullanmaktadır.
Soruyu "İşgal devleti, Filistinlilerin haklarını tanır mı?" diye tersinden alsak… HAMAS olarak bizim görüşlerimize gelecek olursak; biz asla ve asla Filistin toprakları üzerinde kurulan işgalci İsrail devletini tanımadık ve tanımayacağız!


Vaktiyle FKÖ tarafından gündeme getirilen, günümüzde de bazı Filistinli gruplar tarafından talep edilen 'Laik-Demokratik Filistin Devleti' karşısında pozisyonunuz nedir?

İşgal gücü halkımıza katliamlar yapıp onları oturdukları yerleri terk etmeye zorlamakta. Ve halkın günlük hayatını zorlaştırıp 1948 topraklarında yaşayan Filistinlilere karşı ırkçı politikalarla muamele etmektedir. İsrail bunu yasal bir gereklilik olarak öne çıkarmaktadır. Ve nihayetinde İsrail'de yaşayan Filistinliler, İsrail'i bir Yahudi devleti olarak kabul etmeye zorlanmakta ki bu dayatma yasal bir düzenlemeyle meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Biz daha evvel FKÖ'den böyle bir şey duymadık. Onlar iki devletli bir çözümden bahsediyorlar. Bazıları da iki toplumlu tek devletten bahsediyorlar. Bunların tümü teori olarak kalmaktadır. Gerçek ise şudur ki, İsrail bütün Filistin topraklarını her geçen gün giderek daha fazla gasp etmektedir.


Halid Meşal'in İsrail'in Batı Şeria ile Gazze'den çekilmesi durumunda 'direnişin sonu' ile ilgili yaptığı açıklamaları HAMAS'ın 'iki devletli çözüm'ü kabul etmeye hazır olduğu şeklinde okunabilir mi?

Bu konuda çok açık ve net beyanatlarımız var. Yine bununla ilgili Şeyh Ahmed Yasin'in bir demeci vardı. "Eğer İsrail 1967'deki işgal edilmiş topraklara çekilirse ve mültecilerin geri dönüşünü sağlarsa biz uzun bir ateşkesi ilan etmeye hazırız." deniliyordu bu beyanatta. Tabii ki bu ateşkes şartı direnişi tamamen ve sürekli olarak durdurmak anlamına gelmemektedir.

Filistin muhalefetinin Arafat/Abbas PNA'sına alternatif bir öncülük yaratamamasını hangi nedenlere bağlıyorsunuz?

Filistin muhalefeti FKÖ'nün alternatifi olmayı hedeflemiyordu. Biz tam tersine demokratik bir şekilde seçimlere girdik ve kazandık. Bu bizim artık muhalefet değil çoğunluk olduğumuzu göstermenin yanı sıra Filistin halkının iradesini yansıtmaktadır. Mevcut durumdan hoşnut değiliz. Filistin halkının tek düşmanı var ve ihtiyacı da birlik ve bütünlük içerisinde düşmana karşı mücadeledir.

Gazze'deki siyasal gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ramallah yönetimine alternatif bir siyasal temsilciliğin oluşumu için siyasi bir direniş cephesini kurma yönde eğilimler var mı? Gazze'de PFLP ve İslami Cihad gibi diğer direniş örgütleri ile ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bütün Filistinli grupları kapsayan bir antlaşma vardır. Bu antlaşmaya göre tüm direniş örgütleri birlikte hareket edip Filistin davasının yararına ve direnişi desteklemek için çalışacaklardır. Bizim direnişimiz sadece ve sadece işgalci güçlere karşıdır. Aramızdaki ihtilafları siyasi ihtilaflar olarak değerlendirmekteyiz. Biz HAMAS olarak seçimlere girdik, kazandık ve şimdi çoğunluğu temsil etmekteyiz.
İslami Cihad hareketiyle ilişkilerimiz çok güçlüdür. Sürekli bir diyalog halindeyiz. Filistin Kurtuluş Cephesi ile ilişkilerimiz ise karşılıklı saygı üzerine kurulmuş bir ilişkidir. Onlarla kurtuluş için direnişin tek yol olduğu ve Abbas ile İsrail arasındaki barış görüşmelerinin faydasız olduğu noktasında birleşmekteyiz.


İsrail televizyon kanalı 7'ye göre HAMAS, Batı Şeria'daki askerî kontrolü sağlamaya hazırlanıyor. HAMAS'ın burada artan askerî eylemleri nasıl değerlendirilmeli?

Belli ki düşman medyası Filistinliler arasında oluşan ihtilafları daha da derinleştirmek istiyor. Hep söyledik; aramızdaki ihtilafları ancak diyalog yoluyla çözebiliriz. Bu tabii ki direnişten ayrı bir konudur. Bizim direnişimiz işgalci İsrail güçlerine karşıdır. Nitekim bu şartlara göre çeşitli şekiller alsa da durmaksızın devam etmektedir. Ama İsrail ile FKÖ arasındaki güvenlik işbirliği arayışları sonucunda bazı direniş eylemleri engellenebilmektedir.

Gazze kuşatmasının hala devam ediyor olmasının asıl nedenleri nelerdir? Mısır rejiminin bundaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kuşatma Filistin halkı için yeni bir şey değildir. İsrail kendi görüşünü kabul ettirmek için böyle bir yola başvurmaktadır. İkinci intifada çeşitli şekiller alarak uygulanmaktadır. HAMAS, kazandığı 2006 seçimlerinden sonra kurduğu 10. Hükümete müteakip intifada da kazandığı yeni biçimiyle şiddetini artırdı. Kuşatmanın ana amacı HAMAS hükümetini düşürmek ve Filistin halkının istekleri doğrultusunda değil, ABD ve İsrail'in güvenliği doğrultusunda bir hükümetin kurulmasıdır.
Mısır'a gelince; tabii ki, Mısırlı kardeşlerimizin ayrı siyasi görüşleri var. Biz her zaman Mısır'la ilişkilerimizi güçlü ve Filistin halkının yararına tuttuk, tutmaya çalışmaktayız. Bazı konularda onlarla ihtilaf halindeyiz, bazı konularda da aynı görüşteyiz ama biz hiçbir zaman Mısır ve diğer Arap ülkeleriyle ilişkilerimizi bozma niyetinde olmadık, olmayacağız. Çünkü bu ülke halkları bize destek vermekte ve sahip çıkmaktadırlar.


İsrail devleti, ambargonun kaldırılması için HAMAS'tan nasıl bir siyasal bedel istiyor? HAMAS'ın talepleri nelerdir?

İsrail sadece HAMAS'ı kuşatmadığı gibi salt Gazze'yi de kuşatmıyor. İsrail, Batı Şeria'daki mülteci kamplarını, köyleri ve bütün Filistin'i kuşatmaktadır. Ama Batı Şeria'daki Abbas yönetimi bunu medyaya yansıtmamaktadır. Özetle, İsrail bütün Filistin halkına baskı ve kuşatma uygulamaktadır. Bunun amacı ise Filistin halkının teslimiyet bayrağını çekmesi ve İsrail isteklerine boyun eğmesidir.
FKÖ 18 yıl önce işgal devletini tanıdı. Ve onlarla güvenlik işbirliği yaptı. Bunun sonucunda da çok ağır bir siyasi bedel ödedi. Buna karşı İsrail ise Filistinlilere hiçbir şey vermedi, hiçbir vaadini gerçekleştirmedi.
Bu kuşatmanın diplomatik çabalarla sonlandırılabileceğine inanıyor musunuz?
Kuşatmayı bitirecek bütün yollara başvurmaktayız. Dışarıdan gelen yardım filoları, Gazze'ye gelen gönüllüler, medya mensupları, diplomatlar, uluslararası hukuk kurumları ve mahkemeler kullanıp bu kuşatmayı yarmayı hedefliyoruz.


Kuşatmanın devamı ateşkesi nasıl etkiler?

Ateşkes kararı bütün Filistinli direniş grupları tarafından alınmıştı. Biz bu karara saygı duyuyor ve Filistin halkının yararına olmasını diliyoruz.

İsrail'in özgürlük filosuna düzenlediği saldırıdan sonraki siyasal gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsrail'in özgürlük filosuna ve Mavi Marmara gemisine müdahalesi ve Türkiyeli gönüllüleri öldürmesi çok büyük bir hata ve kabul edilemez bir suçtur. Bu suçu görmek için fazla kanıta hacet yok. Uluslararası sulardaki gönüllülere saldırdı… Bu, kelimenin tam anlamıyla bir korsanlıktır. Bu durumdan dolayı tabii ki kızgınız ve dünyadaki diğer tüm duyarlı insanlar gibi bunu kabul etmedik. Avrupa ve dünyadaki bazı İsrail dostu ülkeler bile bunu kabul etmediler. Tabii ki bu İsrail'i çok olumsuz bir şekilde etkiledi. Ve Filistinlilerin mazlum olduklarını, İsrail'in ise zalim, saldırgan bir devlet olduğunu bir kez daha kanıtladı. Diyebiliriz ki, İsrail siyasi ve medyatik alanlarda bu suçtan sonra çok şey kaybetti. Ve uluslararası kamuoyuna gerçek yüzünü gösterdi.

İsrail'in 2008/09'da Gazze'ye saldırısı ve özgürlük filosuna saldırısından sonra, Türkiye devletinin başbakanı R. Tayyip Erdoğan tek NATO üyesi olarak İsrail'i kınadı. Bu tepkiler söz düzeyinde kaldı. İsrail, Türkiye açısından hala önemli bir askerî ve ticari ortaktır. Ancak Türkiye buna rağmen Arap dünyasında popülerlik kazandı. Türk hükümeti bir yandan Filistin'de barış için diplomatik çabalar gösterirken, diğer yandan Kürt sorununda kendisini herhangi bir siyasal çözüme kapatmaya devam ediyor ve Kürt hareketine karşı, İsrail'in HAMAS'a karşı kullandıklarına benzer argümanlar kullanıyor…
a) Türkiye'nin bölgesel rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
b) Kürt sorunu dikkate alındığında Türkiye'nin politikasında bir çelişki görüyor musunuz?

Biz Türkiye'nin savaştan önceki ve sonraki rolünü takdir ediyor ve Türkiye hükümetine Filistin halkının lehine takındığı tutumları dolayısıyla teşekkür ediyoruz. Akdeniz sularında akan kanları Filistin halkının lehine sergiledikleri tutumun bir kanıtıdır.
a) Mavi Marmara'da akan kanlar Türkiye'nin imajını daha da olumlu bir şekilde etkilemiştir. Ve Türkiye'nin tarihî mirasına döndüğünün, geçmişiyle ve değerleriyle uyumlu bir politika oluşturmaya başladığının sinyalini vermiştir.
b) Kürt sorunu çok karmaşık bir sorun olup bölgedeki birden fazla tarafı ilgilendirmektedir. Biz hiçbir zaman Kürt sorunu ile Filistin sorunu arasında bir karşılaştırmaya, mukayeseye gitmedik. Bunlar birbirinin alternatifi sorunlar değildir. Biz bütün Arap ve İslam âleminin Filistin davası etrafında birleşmelerini umut etmekteyiz. Ve ümmetin diğer sorunlarının da bu anlayış içerisinde ele alınmasından, çözülmesinden yanayız. Bu umut ve çaba ümmetin düşmanlarını, özellikle de Siyonist düşmanı demoralize edip hüsrana uğratmaktadır.


RÖPORTAJ: Mustafa İlhan / Welt Zeitung
Kaynak: Sütunhaber

HAMAS: "YA ÇEKİLECEKLER, YA ÖLECEKLER"
25 Aralık 2010
Hamas’ın askeri kanadı El Kassam Tugayları’nın sözcüsü, ateşkese rağmen İsrail’in herhangi bir işgaline çok sert yanıt vereceklerini söyledi.

AFP Sözcü, İsrail’le ateşkesi sürdürdüklerini hatırlatırken silahlı operasyonları yeniden başlatmaya hazır olduklarının da işaretini verdi.
El Kassam Tugayları’nın kendisini Ebu Ubeyde olarak tanıtan maskeli sözcüsü, “Şu an uygulanan bir ateşkes var. Eğer İsrail şiddet olaylarına son verir ve kuşatmayı kaldırırsa, ateşkes gerçek olur. Ancak İsrail Gazze Şeridi’ndeki saldırılarına devam ederse çok sert yanıt veririz” dedi.

Yanında maskeli ve silahlı üç muhafızla düzenlediği basın toplantısında konuşan sözcü, grubun İsrail’in gelecekte gerçekleştireceği herhangi bir şiddet girişimini püskürtmeye hazır olduğunu ifade ederek ellerinde gizli bir silah olduğunun ipucunu verdi.

Sözcü, “İsrail’in saldırısına yanıt vermeye tamamıyla hazırız. İşgalci İsraillilerinkine kıyasla silahlarımız az olabilir ancak elimizde işgalcileri endişelendirecek bir şey var” dedi ancak detay vermedi.

İsrail ordusundan bu hafta içinde yapılan açıklamada Gazze sınırında devriye gezen bir tankının Rus yapımı Kornet tank savar roketiyle vurulduğunu belirtmişti.

"YA ÇEKİLECEKLER, YA ÖLECEKLER"

El Kassam Tugayları’nın lideri Ahmed el Cabari’nin İsrail’i hedef alan mesajı çok daha sert oldu. Cabari, bir Hamas dergisine yazdığı mektupta, İsrailliler Filistin’e ait toprakların tamamından çekilmedikçe, Hamas’ın durmayacağını söyledi.

Cabari, İsrail’in önünde iki seçenek olduğunu da sözlerine ekledi: “Ya ölecekler ya da Filistin topraklarını terk edecekler.” Mektupta, “Siyonistler topraklarımızdaki varlığını sürdürdükçe direnişimiz de sürecek” denildi.

Cabari’nin yorumları Hamas’ın siyasi kanadının liderlerinden Mahmud Zahar’ın Hamas’ın Ocak 2009’dan bu yana uygulanmakta olan ateşkesi sürdürmeye kararlı olduğuyla ilgili açıklamalarının ardından geldi.

Öte yandan son dönemde İsrail ve Gazze Şeridi arasındaki tansiyon yükselmeye başladı. Dün gece İsrail savaş uçakları Gazze Şeridi’nden dört hedefi vurdu ve bölgenin büyük bir kısmında elektrik kesintisine neden oldu.

Dün de Gazze’den ateşlenen bir havan topu ve bir füze İsrail’i hedef aldı.
haber10

22 ÖLÜNÜN ARKASINDA EL-FETİH VAR
15 Ağustos 2009
Hamas dün Gazze'de yaşananlardan dolayı El Fetih'i sorumlu tuttu.
Hamas'a bağlı İçişleri Bakanlığı sözcüsü İhab el-Gasin, Gazze'deki meşru hükümeti tehdit eden, İslam Emirliği ilan eden ve Hamas Hareketi'ni savaşılması gereken laik bir hareket olarak tanıtan Abdüllatif Musa'nın liderlik ettiği gruba karşı yapılan operasyonun bittiğini duyurdu.

El-Gasin devamla şöyle dedi: "Önceleri takip ve sorgulamalar bireysel eylemler üzerine yapılıyordu. Fakat daha sonra bir lidere bağlı oldukları anlaşıldı. Yanlış ve aşırı düşüncelere sahip olmaları üzerine hem kendileriyle hem de aileleriyle görüşüldü. Asıl İslam'ın bu olmadığı ve İslam'ın bu tür aşırılıklarından uzak olduğu kendilerine anlatıldı, ikna olmaları için yoğun çaba harcandı. Fakat kendileri düşüncelerinde ısrar ettiler. Cuma günü liderleri durumundaki Abdüllatif Musa'nın İslam Emirliği ilan etmesiyle olaylar iyice kızıştı ve olayların büyümemesi için arabulucular devreye girdi. Fakat arabulucuları bile katleden bu insanlar, teslim olmayı kabul etmediler. Bunun üzerine başlayan çatışmalar bugün sabaha kadar devam etti."

Grubun lideri Abdüllatif Musa'nın Dahlan ile ilişkisinin olduğunu belirten el-Gasin, Ramallah'taki güçleriyle Gazze'ye giremeyen Dahlan'ın bu yolla Gazze'de kargaşa çıkarmak isteyebileceğine dikkat çekerek, olayların arkasında Ramallah takımın olma olasılığının yüksek olduğunu ifade etti.

Gruba liderlik eden Abdüllatif Musa'nın ölümünün kesinleştiğini belirten el-Gasin şimdiye kadar ölenlerin sayısının 22'ye yükseldiğini, bunlardan 6'ısının polis, 6'ısının sivil ve geri kalanların ise grup mensupları olduklarını ifade etti.
dunyabulteni

Zuhri'nin kardeşi işkence ile öldürüldü
14 Ekim 2009
İslamî Direniş Hareketi sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri bugün yaptığı açıklamada, geçen Nisan ayından beri Mısır zindanlarında tutulan kardeşi Yusuf’un (38) gördüğü ağır işkenceler nedeniyle şehit olduğunu duyurdu.

Ebu Zuhri, Filistin Enformasyon Merkezi’ne bugün (13 Ekim Salı) yaptığı özel açıklamada şunları ifade etti: “Kardeşim Yusuf tutuklu bulunduğu Mısır zindanlarında gördüğü ağır işkenceler sonucu hayatını kaybetti. Mısır güvenlik güçleri kardeşimin bulunduğu zindanı sürekli gözetim altında tuttukları gibi, kimsenin onunla görüşmesine de izin vermiyorlardı.

Kardeşim Mısır güvenlik güçlerinin insanlık dışı işkencelerine maruz kalıyordu. En son gördüğü ağır işkenceler neticesinde beyin kanaması geçirmeye başladı. Mısır güvenlik güçleri Yusuf’un durumu iyi ağırlaşıncaya kadar hastaneye kaldırılmasına izin vermedi. İzin verdiklerinde ise zaten iş işten geçmişti.”

Hamas sözcüsü Sami Ebu Zuhri, kardeşi Yusuf’un geçen Nisan ayında Mısır topraklarına giriş yaparken tutuklandığını, kendisine hiçbir resmi suçlamada bulunulmadan bugüne kadar ağır bir soruşturmaya tabi tutulduğunu ve soruşturmalar boyunca da en ağır işkencelerden geçirildiğini ifade etti.
Timetürk

MAZLUM-DER: MÜBAREK YÖNETİMİ SORUMLUDUR!

MAZLUMDER İstanbul Şubesi, Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri’nin kardeşi Yusuf'un bugün Mısır'da tutulduğu hapishanede hayatını kaybetmesi üzerine bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi;

Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri’nin kardeşi Yusuf bugün Mısır’da tutulduğu hapishanede hayatını kaybetmiştir. Yusuf’un şüpheli ölümü, Mısır Hapishanelerini bir kez daha dünya gündemine taşımış bulunmaktadır. Bilindiği üzere, Hüsnü Mübarek yönetimi başta İhvan-ı Müslimin Hareketi mensupları üzerinde olmak üzere tüm muhaliflerine karşı şiddetli bir gözdağı ve korkutma siyaseti yürütmektedir. Çok sayıda muhalif, Mısır hapishanelerine atılmaktadır. Öyle ki, seçimler öncesi gerçekleşen tutuklama kampanyaları sonucu hapishanelerde yer kalmadığı İnsan Hakları kuruluşları tarafından rapor edilmiştir.

El Fetih idaresindeki Batı Yaka’da HAMAS mensuplarına reva görülen muamelenin bir benzerinin Mısır tarafından HAMAS mensuplarına yapıldığı uzun bir süredir gündemdeydi. Mısır yönetimi Gazze savaşı sırasında uyguladığı Refah kapısını kapatma politikasıyla Filistinlilere karşı olan tutumunun bir benzerini Sami Ebu Zuhri’nin kardeşine de göstermiştir.

İslamî Direniş Hareketi sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri bugün yaptığı açıklamada, geçen Nisan ayından beri Mısır zindanlarında tutulan 38 yaşındaki kardeşi Yusuf’un gördüğü ağır işkenceler nedeniyle şehit olduğunu duyurdu.

Kardeşi Yusuf’un geçen Nisan ayında Mısır topraklarına giriş yaparken tutuklandığını, kendisine hiçbir resmi suçlamada bulunulmadan bugüne kadar ağır bir soruşturmaya tabi tutulduğunu ve soruşturmalar boyunca da en ağır işkencelerden geçirildiğini ifade eden HAMAS sözcüsü Ebu Zuhri: “Kardeşim tutuklu bulunduğu Mısır zindanlarında gördüğü ağır işkenceler sonucu hayatını kaybetti. Mısır güvenlik güçleri kardeşimin bulunduğu zindanı sürekli gözetim altında tuttukları gibi, kimsenin onunla görüşmesine de izin vermiyorlardı.

Kardeşim Mısır güvenlik güçlerinin insanlık dışı işkencelerine maruz kalıyordu. En son gördüğü ağır işkenceler neticesinde beyin kanaması geçirmeye başladı. Mısır güvenlik güçleri Yusuf’un durumu ağırlaşıncaya kadar hastaneye kaldırılmasına izin vermedi. İzin verdiklerinde ise zaten iş işten geçmişti” şeklinde açıklama yaparak, Yusuf’un ölümünden Mısır Hükümetini sorumlu tutmuştur.

MAZLUMDER olarak, Mısır Hükümeti’ni, önce “din ve vicdan hürriyeti” ile “düşünce ve ifade özgürlüğü” kısıtlanan, daha sonra özgürlüğü elinden alınarak cezaevine atılan Yusuf’un işkence edilmek suretiyle öldürüldüğü iddialarını araştırmaya, sorumluların cezalandırılması için yargı önüne çıkarmaya ve tüm cezaevlerini kapsayacak şekilde şeffaflık sergilemeye çağırıyoruz.

MAZLUMDER İstanbul Şubesi olarak; “yaşam hakkı”nın kutsallığına inanan herkesi duyarlı olmaya ve Mısır Hükümeti’ne tepki göstermeye çağırıyoruz.
MAZLUMDER İstanbul Şubesi

Hamas 22.Yılını Kutladı
15 Aralık 2009

Hamas'ın 22. yıl kutlama törenlerine yüzbinlerce insan katıldı

Hamas'ın 22. kuruluş yıldönümü etkinlikleri için, Gazze kentinin batısındaki El Ketibe meydanını onbinlerce Hamas üyesi ve destekçisi doldurdu. Başlarında yeşil şapka ve bandanaları, yeşil bayrakları ile meydanı yeşile çeviren Hamas destekçilerinin sayısının 200 bin kişiyi aştığı söylenirken, Hamas'a bağlı El Aksa televizyonu katılanların sayısını milyon olarak ifade etti.

Yıldönümü kutlamaları nedeniyle Gazze Şeridi çapında resmi dairelerin ve okulların tatil edildiği bugün binlerce taraftar, öğle namazı sonrası El Ketibe meydanına geldi. Sokaklarda Hamaslılar motosikletlerle gösterilere katılırken, turlayan araçlarda da Hamas bayrakları sallandı; binalar da Hamas bayraklarıyla süslendi.

Hamaslı milletvekilleriyle birlikte gösteriye katılan fiili yönetimin Başbakanı İsmail Haniye de konuşmasına kalabalıklara Hamas ve Filistin bayraklarını sallayarak başladı. Haniye uzun konuşmasında Hamas'ın asla silah bırakmayacağını, İsrail'i de asla tanımayacağını söyledi. Haniye, Filistinli grupların yardımı ile Hamas hareketinin Gazze'yi bağımsızlığa kavuşturduğunu belirtip, "Hamas Gazze'de İslami bir emirlik kurmayacak. Hamas'ın asıl amacı, tüm Filistin topraklarını bağımsızlığa kavuşturmaktır" dedi. Haniye, Hamas'ın tüm Filistin toprakları geri alınıncaya kadar direnişi sürdüreceğini kaydetti.

Haniye, İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi'ne Dökme Kurşun olarak adlandırdığı operasyonun başarıya ulaşamadığını, Allah'ın Gazze halkına güç ve irade verdiğini ve bugünkü kutlama törenlerine eriştiklerini söyledi.

Haniye, Hamas'ın hem direnişte hem hükümette hem de adalet sağlamada çok güzel bir örnek oluşturduğunu da söyledi.

Gazze Şeridi'ne uygulanan ambargoya da değinen Haniye, bunun amacının Filistin halkının iradesini kırmak olduğunu, ancak bunun asla başarılamadığını anlattı.

Haniye ayrıca El Fetih'i ve diğer Filistinli grupları, Mısır'ın arabuluculuğunda sürdürülen diyalog görüşmelerini gerçekleştirmeye çağırdı.

BATI ŞERİA'DA YASAK VAR

Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın yönetimindeki Batı Şeria'da ise Hamas'ın 22. yıldönümü kutlamalarına izin verilmedi. Filistinli bir güvenlik yetkilisi, yasaklama kararının Filistin Yönetimince alındığını belirtirken, yasaklamaların yaklaşık son 4 yıldır geçerli olduğunu da kaydetti.

Hamas da yaptığı açıklamada, Batı Şeria'daki mensuplarının, kutlama etkinlikleri yapmasını engellemek için gözaltına alındığını, polis karakollarına çağrıldığını öne sürdü.

Açıklamada, Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin Hamas lider ve mensuplarından 150 kişiyi gözaltına aldığı, ayrıca bin dolayında kişinin de karakollara çağrıldığı kaydedildi.

Açıklamada, El Halil, Beytüllahim, Ramallah, Nablus, Tulkarem, Cenin ve Kalkilya gibi kentlerle bazı kasabalarda, Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin sokak sokak herhangi bir etkinliği önlemek için devriye gezdikleri kaydedildi.
Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin, Hamaslılara kamuya açık herhangi bir eylem, toplantı vs düzenlemeyeceklerine yönelik taahhütname imzalattıkları belirtildi
Dünya Bülteni


En son Ekim tarafından Cum Eyl 27, 2013 8:44 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Oca 01, 2011 10:24 pm    Mesaj konusu: Velâ Nizar Reyyan Alıntıyla Cevap Gönder

Velâ Nizar Reyyan
1 Ocak 2011
Reyyan ailesinden geriye üç erkek ve bir de kız çocuk kalmıştı. Bilal, Bera, Muhammed ve Velâ. Bugüne kadar Bilal ve Bera ile yapılan birçok röportaj yayınlandı. Fakat alim ve mücahit Nizar Reyyan'ın geride kalan tek kızı Velâ ilk kez HaBertaraf'a konuştu.

Sümeyye Haliç Yaşa'nın röportajı

İsrail'in bundan iki yıl önce 27 Aralık'ta Gazze Şeridi'ne açtığı savaşta şehit olan isimlerin şüphesiz en dikkat çekeni Hamas liderlerinden Prof. Dr. Nizar Reyyan idi.

İşgal ordusuna ait savaş uçağının 1 Ocak 2009'da Reyyan ailesinin dört katlı evinin üzerine bıraktığı yaklaşık bir tonluk bombayla Nizar Reyyan ile birlikle 11 çocuğu ve 4 eşi hayata veda etti.

Reyyan ailesinden geriye üç erkek ve bir de kız çocuk kalmıştı. Bilal, Bera, Muhammed ve Velâ. Bugüne kadar Bilal ve Bera ile yapılan birçok röportaj yayınlandı. Fakat alim ve mücahit Nizar Reyyan'ın geride kalan tek kızı Velâ ilk kez HaBertaraf'a konuştu.

Babanızın evi bombalandığında neredeydiniz?

Evimizdeydim. Evimiz babamların evinden yaklaşık 500 metre uzaklıkta...

Saldırıdan nasıl haberiniz oldu? İlk duyduğunuzda tepkiniz nasıldı?

Savaş nedeniyle evimizde misafir olarak kalan eltim eve geldi. Çocuklarına elbise getirmek için çıkmıştı ve iki saatten önce dönemezdi. Fakat on dakika sonra geri döndü. Yüz ifadesinden büyük bir şey olduğu anlaşılıyordu. Ne olduğunu sordum, cevap vermedi. Israr ettim. Babamın evinin bombardımana hedef olduğunu fakat evde kimse olmadığını söyledi. "Allah sana daha iyi bir ev versin babacığım" dedim.

Birkaç dakika sonra "Ama ailem, babam, annem, kardeşlerim hepsi evdelerdi" dedim. Çünkü iki saat önce telefonla konuşmuştum. O sırada televizyon açıktı ve televizyonda babamın evinin saldırıya uğradığı haberi vardı. Televizyonu kapattım. Birkaç dakika sonra eşim geldi ve babamın öldüğünü söyledi. "Mahmud! Yoksa hepsi mi öldü? Ailemden kimse kalmadı mı?" diye sordum. Allah'a hamdettim. Annemin ve babamın diğer eşi Ummu Alâ'nın bana öğrettiği duayı okudum. "Allah'ım! Ben senin kulunum. Erkek ve kadın kullarının çocuğuyum. Alnım (kontrolüm) senin elindedir. Benim hakkımda senin hükmün geçerlidir. Benim hakkımdaki takdirin adalettir. Kendini isimlendirdiğin, Kitabı'nda indirdiğin, kullarından birisine öğrettiğin veya katındaki gayb ilminde kendine has kıldığın sana ait her isimle Kur'an'ı kalbimin baharı, göğsümün nuru, hüznümün ortadan kalkması ve kederimin gitmesi için vesile kılmanı isterim." Annem, her üzüldüğümde bu duayı okumamı söylemişti. Daha sonra üç kardeşimin; Bilal, Bera ve Muhammed'in de hayatta kaldığını öğrendim. Ailerimden birilerini sağ bıraktığı için Allah'a daha çok hamdettim.

Ailenizi en son ne zaman gördünüz?

Şehit olmalarından iki gün önce görmüştüm. Savaşın ilk gününden itibaren çok etkilenmiştim. Annemin kucağında yüksek sesle ağladım. "Bizden birine birşey olmasından korkuyorum" dedim. Çünkü ilk kez katliamları televizyondan seyrediyordum.

Böyle bir olayı bekliyor muydunuz?

Hayır. Böyle bir olayı beklemiyordum. Çünkü bir aileden 16 kişinin aynı anda şehit olması hayal edilmesi zor bir şeydi. Babamın şehit olmasını ise bekliyordum. Fakat uzun bir ömrün sonunda şehit olmasını istiyordum. Çünkü şehit olmak onun en büyük isteğiydi.

Onları özlüyor musunuz?

Evet; hepsini çok özlüyorum ve onların arasına katılmak için şehit olmak istiyorum.

Gazze Savaşı'nın kadınlar üzerindeki etkisi nasıldı?

Savaş kadınlar için oldukça zordu. Fakat bununla birlikte onlara yeni bir güç ve direnme arzusu verdi. Güç kullanılarak elimizden alınanı ancak güç kullanarak alabileceğimizi anladık. En azından ben böyle hissettim.

Gazzeli kadınlar hakkında biraz bilgi verir misiniz? Başörtüsü zorunlu mu? Kadınların eğitim ve iş durumu nasıl?

Gazze tesettür konusunda duyarlı fakat zorunlu değil. Birinci İntifâda'dan sonra tesettür geniş bir şekilde yayıldı. Kadınların eğitimine gelince, okuma oranı çok yüksek. Birçok kadın üniversite okuyor. Lise okumayanı çok az görürsünüz. Kadınlar daha çok öğretmenlik, doktorluk ve benzeri mesleklerde çalışıyorlar.

Kadınların sosyal konumu çok iyi. Kadınlarla ilgili bir çok programlar var ve Filistinli kadınlar bu programlara özgürce katılabiliyorlar.

Kaç yaşında evlendiniz?

15 yaşında evlendim. Liseyi evlendikten sonra bitirdim. Şu an iki çocuğum var. Üniversitede İslam terbiyesi okuyorum. İnşaallah üniversiteyi bitirdikten sonra Kur'an-ı Kerim'in tamamını ezberleyeceğim ve çocuklarıma da ezberleteceğim. Onları annemin ve babamın beni yetiştirdiği gibi iyi bir terbiyeyle yetiştirmek istiyorum.

Her hangi bir hayaliniz var mı?

Hayalim, dünyaya Gazze'yi göstermek ve onlara Gazze'nin ne kadar uygar ve herkese açık olduğunu, fakat dünyanın Gazze'yi görebilmesi için ablukanın kalkması ve işgalin sona ermesi gerektiğini anlatmak.

Gazze'nin maddi destekten öte manevi desteğe çok ihtiyacı var. Manevi yardım çok daha değerli. Manevi yardımı daha çok arıyoruz. Gazze'ye maddi yardım yapılıyor fakat manevi destek az. Gazze için yapılan gösteriler ve benzeri etkinlikler Gazze'ye hayat veriyor ve Gazze'nin direnmesine yardımcı oluyor.

Son olarak Türkiye'ye ve Türk halkına bir mesajınız var mı?

Özellikle Özgürlük Filosu'na katılanlara ve Mavi Marmara şehitlerinin ailelerine selamlarımı sunuyorum. Türk halkının bizim yanımızda yer almasını ve Gazze'ye verdiği desteği hiç unutamam. Bizim için kendi hayatlarını tehlikeye atanları, ömrüm olursa, torunlarıma ve onların çocuklarına dahi anlatacağım.

Nizar Reyyan kimdir?

Nizar bin Abdülkadir bin Muhammed bin Abdüllatif bin Hasan bin İbrahim bin Reyyan El-Askalani, Gazze kenti yakınlarındaki Cibaliye Mülteci Kampı'nda 6 Mart 1959 tarihinde hicri 1378 yılı Şaban ayının 26. günü Cuma sabahı dünyaya geldi.

Ailesi, 1948 yılında Siyonist işgal çeteleri tarafından kovuldukları Askalan'a bağlı köylerden "Ni'ılya"dan gelmişti.

Filistin topraklarında İslami davet ortamında yetişen Nizar Reyyan, İsrail ve Filistin Özerk Yönetimi tarafından birçok kez tutuklandı.

1982 yılında Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'daki İmam Muhammed bin Suud İslam Üniversitesi Usulu'd-Din Fakültesi'nden mezun oldu.

1990 yılında Ürdün Üniversitesi Şeriat Fakültesi'nden master eğitimini tamamladı. İlim talebi yolculuğunu sürdürerek doktora için Sudan'a gitti ve Kur'an-ı Kerim Üniversitesi'nde hadis-i şerif alanında doktora yaptı.

1994 yılında doktorasını tamamladıktan sonra Gazze'ye döndü ve Gazze'deki İslam Üniversitesi Usulu'd-Din Fakültesi'nde hadis hocası olarak göreve başladı.

Alimler ve mücahitler yetiştiren topraklarda bir eliyle Kur'an'ı ve hadis kitaplarını, diğer eliyle de silahını taşıdı.

1990 yılında tamamladığı ve pekiyi derecesiyle kabul edilen "Şehit ve Şehitlik" konulu master tezinin mukaddimesinde şöyle yazmıştı: "Allah'ım! Ben, eşim ve çocuklarım senin yolunda şehit olmayı istiyoruz."

19 yıl sonra bu duanın kabul olduğu görüldü ve Şeyh Nizar Reyyan dört eşi ve çocuklarıyla birlikte şehadet şerbetini içti.

HaBertaraf - ÖZEL

Hamaslı bir milletvekili gözaltına alındı
31 Mart 2011
El Halil'de, Hamaslı bir milletvekili gözaltına alındı.

İsrail askerleri, Batı Şeria'daki Filistin kentlerinden El Halil'de, Hamaslı bir milletvekilini gözaltına aldı. Filistin basını, bu sabah askerlerin Muhammed Mahir Bedir'in evine baskın düzenlediğini ve kendisini götürdüğünü bildirdi.

Bedir, İsrailli asker Gilad Şalit'in 2006'da kaçırılmasından sonra da tutuklanarak 2,5 yıldan fazla cezaevinde kalmış ve geçen yıl salıverilmişti. Bu arada, İsrail askerlerinin El Halil yakınlarındaki Filistin köyü Beyt Ummar'da aralarında iki kardeşin de bulunduğu 3 Filistinliyi daha gözaltına aldıkları kaydedildi. haber10

Filistin gerildi! Hamas: 'Batı Şeria'yı Gazze yaparız'
Filistin'in Kalkilya kentinde çatışmada 2 Hamas liderinin öldürülmesinin ardından Gazze'de açıklama yapan Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları'nın sözcüsü Ebu Ubeyde, Gazze'de olduğu gibi Batı Şeria'da da kontrolü ele geçirebilecekleri imasında bulundu. Batı Şeria'daki Kalkilya kentinde bu sabah yaşanan çatışmada 2 İzzeddin El Kassam Tugayları lideri ile birlikte 1 sivil ve 3 Filistin polisi hayatını kaybetmişti. Hamas, 2007 yazında Gazze Şeridi'nde kontrolü ele geçirmişti. 31.05.2009 GAZZE netgazete

İşbirlikçi Abbas Gazze'deki İsrail ablukasını destekliyor
21 Ağustos 2008
Hamas Hükümeti'ni zor durumda bırakmak isteyen Abbas, Gazze'ye pasaport belgelerini göndermeyi aniden durdurdu

Filistin'in Batı Şeria bölümünde bulunan Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve yönetimi, Gazze Şeridi'nde bulunan Hamas Hükümeti'ne yönelik yaptırımlarından birine daha imza attı. Abbas, Gazzelileri şimdi de resmi evraklardan yoksun bırakarak cezalandırmaya çalışıyor.

Batı Şeria'daki Filistin Yönetimi, Hamas'ın kontrolu altındaki Gazze Şeridi'ne pasaportlar için gerekli belgeleri birden durdurunca Gazze'de yaşayan Filistinlilerin sıkıntılarına bir de pasaport sıkıntısı eklendi. Gazzeli Filistinliler pasaport yokluğunda bir yere hareket edemiyor.

Gazze'den giriş ve çıkışlarda Mısır ve İsrail, Filistinliler'in çok azına sınırdan geçiş izni veriyorlardı, şimdi pasaport sıkıntısı ile bu da engellenmek isteniyor. Filistinli Yönetimi'nin pasaport belgelerini Gazze'ye göndermeme kararının, Gazze'yi yönetiminde bulunduran Hamas'ı cezalandırmak maksadıyla aldığı ileri sürüldü.

Pasaport sıkıntısını yaşayanlardan 44 yaşındaki Yakup Salman, Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki sayfiye yeri müdürlüğü işine gidebilmek için Gazze'de bekleyenlerden. Yakup Salman, "Bizim geleceğimizle kumar oynuyorlar." dedi.

Salman'ın pasaport süresi Kasım'da dolmuş. Birleşik Arap Emirlikleri, çalışma vizesi için yabancılardan en az 1 yıllık pasaport istiyor. Salman pasaportunu yenilemek amacıyla Gazze'ye geldi fakat şimdi gidemiyor.

Ayrıca, yurdışında okuyan yüzlerce Filistinli öğrenci de pasaport sorunu yaşadığı için Gazze'den çıkış yapamıyor.

Öğrencilerin Mahmut Abbas'tan pasaport göndermesini istemeleri ise cevapsız kaldı.
haber10

İsrail ablukasına protesto
25 Şubat, 2008

Binlerce Filistinli, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik ablukasını protesto etmek için bölgede gösteri yapıyor.

Gazze'deki protesto eyleminde kadınlar da yer aldı

İsrail sınırında insan zinciri oluşturan Gazzeliler, geçen Haziran ayında Hamas'ın bölgenin kontrolünü ele geçirmesi ardından sıkılaştırılan yaptırımların kaldırılmasını talep ediyor.

Okullar bir günlüğüne tatil edildi ve öğrenciler otobüslerle sınıra taşındı.

Gösteriyi düzenleyen Hamas yanlısı Kuşatma ile Mücadele Halk Komitesi adlı kuruluş, 50 bin kadın ve çocuğun, Refah'tan Beyt Hanun'a uzanan 40 kilometrelik bir zincir oluşturmasının hedeflendiğini belirtiyor.

İsrail ise sınır boyundaki güçlerini takviye ederek, gösterinin şiddet olaylarına neden olması durumunda bundan Hamas'ı sorumlu tutacaklarını açıkladı.

Geçen ay Gazze Mısır sınırındaki bariyerler militanlar tarafından yıkılmış ve yüz binlerce Filistinli acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere Mısır'a geçmişti.

Gösterinin organizatörlerinden Cemal Kudari, bu kez sınır bariyerine yönelme gibi bir niyetlerinin olmadığını, gösterinin şiddet içermemesini umduğunu dile getirdi.

Hamas yetkilileri ise bu kez benzer bir durumun İsrail sınırı için geçerli olabileceğinin sinyallerini veriyor.

'Siviller cezalandırılıyor'

Pazar günü iki Hamas militanı, sınırın Han Yunus yakınlarındaki bölümüne yönelik İsrail hava saldırısında, biride Gazze'nin kuzeyinde öldürülmüştü.



İsrail güçleri ayrıca 40 Filistinliyi gözaltına aldıklarını ve sınır yakınlarında silah kaçakçılığı için kullanılan 5 tünel bulduklarını açıkladı.

Filistinliler ve bazı uluslararası yardım kuruluşları ise, ablukanın Gazze'de yaşayan bir buçuk milyon sivilin de cezalandırılması anlamına geldiğinin altını çiziyor.
BBC

HAMAS 23. yılını kutluyor
14 Aralık 2010

Filistinli örgüt binlerce kişinin katıldığı bir törenle kuruluş yıldönümünü kutlarken, "direnişe devam" mesajı verdi

Filistinli direniş örgütü Hamas kuruluşunun 23. yıl dönümünü törenlerle kutluyor.
Aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu binlerce kişi, kutlamaların yapılacağı Gazze'de El Rimal mahallesindeki Yeşil Ketibe alanını, kutlamaların resmen başlamasından saatler önce doldururken, alanı Hamas bayrakları, flamalar ve şapkalarla yeşile boyadı. Halihazırda yüzlerce otobüsün Gazze'ye doğru yolda oldukları ifade edildi.

Hamas polisi, kutlamalarla ilgili güvenlik önlemleri için bu sabahtan itibaren bölge çapında tüm illerde yoğun şekilde konuşlandı. Polis, diğer kentlerden kutlamaların yapılacağı Gazze'ye yönelen trafiği düzenlemek amacıyla ana caddeleri de açık tutmaya çalışıyor.

Bu arada, Hamas örgütünün cep telefonları aracılığıyla, Kudüs ve Batı Şeria'ya yarım milyondan fazla kutlama mesajı gönderdiği bildirildi.

DİRENİŞE DEVAM MESAJI

İslamî Direniş Hareketi, kuruluş yıl dönümü nedeniyle yayımladığı açıklamalarda, zafer ve özgürlük için direnişten başka yol olmadığını belirtti.

Hamas, İsrail'i tanımayı kabul etmeyeceğini bir kez daha yinelerken, "denizden nehre" tüm toprakların, Filistinlilerin toprakları olduğunu vurguladı.

Hamas, "Bu toprakların bir santiminden bile vazgeçmeyecek ve İsrail denilen devleti tanımayacağız" ifadelerini kullandı.

Hamas ayrıca, işgal altındaki tüm Filistin topraklarının kurtuluşu ve geri dönüş haklarının sağlanması, Kudüs'ün başkent olduğu Filistin devletinin kurulmasının amaçlandığını belirtirken, Filistin topraklarında "Siyonist düşman tarafından uygulanan Yahudileştirme çabalarını da engelleyeceklerini" bildirdi.

Açıklamalarda, ulusal birliğin sağlanması, Filistin halkı arasındaki bölünmelerin sona ermesi için çaba harcanacağı da kaydedildi.

BİN OPERASYON; 11 BİN FÜZE

Bu arada, Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları tarafından yayımlanan bildiride de son 23 yılda, 87'si "cihat ve şehitlik operasyonu" olmak üzere 1.106 eylem düzenlendiği; tugay militanlarından direniş yolunda 1808 kişinin öldüğü belirtildi.

Açıklamada, düşman hedef ve mevzilerine 11 bine yakın füze ve roket atıldığı kaydedilirken, 1349 İsrail askerinin öldürüldüğü, 6357'sinin de yaralandığı iddia edildi.

Kassam Tugayları'nın açıklamasında, bugüne dek İsrailli askerleri kaçırmak amacıyla 24 operasyon yapıldığı ve Filistinli tutukluların serbest kalmasını sağlamak amacıyla İsrailli asker Gilad Şalit'i de ellerinde tuttukları ifade edildi.

Öte yandan, Mısır'ın, kutlama etkinliklerine katılmak isteyen Lübnanlı El-Va'd ilahi grubunun Mısır toprakları üzerinden Gazze'ye giriş yapmasına izin vermediği öne sürüldü.

Hamas'la bağlantılı internet sitesinde, bu konuda yapılan bütün girişimlerin sonuçsuz kaldığı ifade edildi.

GANNUŞİ: HAMAS FİLİSTİN DAVASINI KURTARDI

Hamas'ın kuruluş yıldönümünde bir açıklama yapan Tunus En-Nahda Hareketi Başkanı Şeyh Raşid Gannuşi,"Hamas, FKÖ'nün mezara gömdüğü Filistin davasını yok olmaktan kurtardı." dedi.

Hamas hareketi, FKÖ'nün siyasi çözümler adı altında inişin en dip noktasında seyrettiği bir zamanda doğdu diyen Gannuşi, "FKÖ'nün projesi artık bitmiştir. FKÖ düşmanın elinde bir aygıt haline gelmiş ve meşruluğunu düşman adına direnişe karşı durmaktan alıyor. Bu gerçek bir trajedidir. FKÖ'nün savunduğu projenin bu noktaya gelmesi gerçekten üzüntü vericidir" şeklinde konuştu.
Dünya Bülteni

LAVROV: HAMAS DAHA GERÇEKÇİ...
25 Mayıs 2009
Rusya Dışişleri Bakanı, Gazze'de geçen yıl sonunda İsrail'le yaşanan savaşın ardından Hamas'ın daha gerçekçi bir yol izlediğini savundu.
Sergei Lavrov, Hamas'ın yalnızca Gazze değil, tüm Filistinlilerin kaderiyle ilgili olarak sorumluluk hissettiğini söyledi.

Lavrov dün Şam'da Hamas'ın sürgündeki siyasi lideri Halid Meşal'le görüştü. Sergei Lavrov, Meşal'in Hamas'ı İsrail'le ateşkese uymaya zorladığını ve şimdi de barışa ikna etmeye çalıştığını belirtti.

Lavrov, gelecek ay İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'la Moskova'da yapacağı görüşmede, Gazze ablukasını kaldırmaları yönünde Hamas'ın isteğini kendisine ileteceğini kaydetti.
voa

HAMAS 24. kuruluş yıldönümünü kutladı
15 Aralık 2011



2007'den beri Gazze Şeridi'nin kontrolünü elinde bulunduran HAMAS'ın . kuruluş yıldönümünde onbinlerce taraftarı hareketin yeşil bayraklarını sallayarak ve arabalarının klaksonlarını çalarak Gazze kentinde gösteriler yaptı.
haber1001

Hamas, Filistin’in sınırlarını açıkladı
01-01-2013



YDH-Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Musa Ebu Merzuk, Filistin’in sınırları konusunda Hamas’ın bilinen tutumunda bir değişiklik olmadığını belirtti.

SAMA haber ajansının bildirdiğine göre Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Musa Ebu Merzuk, Facebook’taki kişisel sayfasında yaptığı açıklamada “Hamas açısından Filistin’in sınırları Akdeniz’den Ürdün nehrine kadardır” dedi.

Halid Meşal’in görevden ayrılmasından sonra Hamas’ın siyasi bürosunun başkanlığına seçilmesi beklenen Ebu Merzuk, ulusal uzlaşma çerçevesinde Batı Şeria, Gazze ve Kudüs’te başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmasını Filistin’in diğer bölgelerinin kurtarılması aşamasına kadar kabul ettiklerini söyledi.

Ebu Merzuk’un bu açıklamayı, Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın Hamas’ın Filistin devleti kurulmasını kabul ettiği ve 1948 topraklarından vazgeçtiği yönündeki iddiası üzerine yaptığı bildirildi.

http://www.ydh.com.tr/
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS! Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com