EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

OSMANLI DIŞ SİYASETİ: 'LEHİSTAN ELÇİSİ YOLDADIR'

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> OSMANLI TARİHİ
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Ekm 29, 2010 1:27 am    Mesaj konusu: OSMANLI DIŞ SİYASETİ: 'LEHİSTAN ELÇİSİ YOLDADIR' Alıntıyla Cevap Gönder

POLONYA DIŞİŞLERİ BAKANI RADOSLAW SİKORSKİ: ‘LEHİSTAN ELÇİSİ GELDİ...'
28 EKIM 2010

BÜYÜK ECDADIN MİRASI DA BÜYÜK OLUR HERHALDE!

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski ile Ortak Basın Toplantısı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Değerli basın mensupları, çok değerli bir dostumu, çalışma arkadaşım Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski’yi bugün Türkiye’de ve evimde misafir etmekten büyük bir şeref duyuyorum, Daha önce AB, NATO ve birçok uluslararası forumda bir arada olmuştuk, ama bu ikili düzeyde ilk defa bir araya gelişimiz ve çok kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdik. Kendisi bütün bu uluslararası forumlarda çok ciddi katkılar yapan, benim çok saygı duyduğum, entelektüel arka planıyla da gerçekten hem ilişkilerimize hem uluslararası ilişkilerimize çok katkıda bulunabilecek bir Dışişleri Bakanı arkadaşım. Biz bugün ikili ilişkilerimizi bütün veçhesiyle ele aldık ve dört düzlemde Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesi konusunda mutabakata vardık. İkili ilişkiler düzlemi birincisi, ikincisi AB ve NATO’da, Transatlantik bağlamındaki kurumlarda işbirliğimiz, üçüncüsü Avrasya ölçeğinde birçok konuda, enerji güvenliği gibi konulardaki işbirliğimiz ve dördüncüsü de uluslararası örgütlerde işbirliğimizdir.

İkili ilişkilerde çok köklü, çok tarihi bir arka plana sahibiz. Türkiye ve Polonya birçok açıdan birbirine benzeyen, coğrafi ve nüfus özelliklerine sahip… Her şeyden önce bayraklarımıza bile baktığınızda ikisi de kırmızı beyaz. Coğrafi olarak da bütün Avrasya geçişlerinde en önemli iki koridorda merkezi ülkeler konumundayız. Ekonomik krize tepkimiz bağlamında bile. Türkiye ve Polonya Avrupa’da ekonomik krize rağmen kalkınma hızını sürdürebilen iki ülke oldu. Tarihi olarak ise ilişkimiz tamamıyla özel ve çok kendine has bir özelliğe sahip, çünkü 2014 yılında Türkiye ile Polonya’nın diplomatik ilişkilerinin 600’ncü yılını kutlayacağız. İlişkilerimizi daha da güçlendirmek için önemli kararlar aldık bugün. Polonya Başbakanı Sayın Tusk’un Aralık ayında Türkiye’ye ziyaretine kadar birçok konuda önemli adımlar atmayı ve Başbakanlarımızın ziyaretinde bunları yeni bir çerçeveye oturtmayı düşünüyoruz. Stratejik işbirliğimizi ve istişare mekanizmalarımızı daha kapsamlı bir çerçeveye oturtacağız ve daha üst düzey bir noktada gerçekleştireceğiz. Türkiye ile Polonya arasında Sayın Başbakan’ın ziyaretinde bir iş forumu, bir de entelektüel forum-sivil toplum forumu toplantısı gerçekleştireceğiz. Liderlik düzeyinde, siyasi düzeydeki üst düzey işbirliği anlayışı böylece toplumun her katmanına yaymaya çalışacağız. İki Dışişleri Bakanlığı olarak diplomat değişimi de dâhil olmak üzere karşılıklı olarak diplomatlarımızın Bakanlıklarımızda tecrübelerini geliştirmeleri amacıyla çalışma imkânları da dâhil olmak üzere, özellikle Diplomasi Akademilerinde, iki ülke diplomasi akademisinin birlikte çalışmalarına karar verdik.

Üç milyar dolar civarındaki dış ticaretimizi beş milyar dolara çıkarma kararındayız. Enerji güvenliği konusunda da özel bir çalışma ekibi oluşturacağız. Kültürel ilişkilerde her iki ülke üniversiteleri arasında daha yakın bir işbirliği olacak. Türkiye’de, bunu özellikle vurgulamak istiyorum, Türkiye’de Lehçe eğitim yapan ya da Polonya tarihi ve dili üzerine çalışan üniversite bölümlerini destekleyeceğiz, buraya akademisyenlerin gelişini teşvik edeceğiz, daha çok sayıda Polonyalı öğrencinin Türkiye’de öğrenim görmesi için her türlü kolaylığı sağlayacağız, bu konudaki bütün bürokratik engelleri kaldıracağız. Bu çerçevede karşılıklı vize kolaylıkları konularında da gereken adımları atacağız.
.
İkinci alanda, Transatlantik ilişkilerde ve AB ilişkilerinde, AB’de Polonya’nın bize verdiği destek dolayısıyla müteşekkiriz. Ayrıca Polonya gelecek sene, 2011 Temmuz’undan itibaren AB Dönem Başkanlığını üstlenecek. Biz Polonya Dönem Başkanlığı süresinde yapacağımız ortak çalışmaları da ele aldık ve Polonya Dönem Başkanlığı’nda Türkiye-AB ilişkilerinin büyük bir ivme kazanacağından eminiz. NATO içinde çok yakın bir işbirliği içerisindeyiz. NATO, Avrupa Birliği işbirliği konularını da kendisiyle istişare ettik. Ayrıca diğer bölgesel ve uluslararası konuları ele aldık, biraz sonra yemekte de ele almaya devam edeceğiz. Ben aramızdaki bu istişarelerin bu derece verimli ve son derece açık yüreklilikle seyretmiş olmasından çok memnunum, kendisine de ziyaretleri dolayısıyla bir kez daha teşekkür ediyorum ve hoş geldiniz diyorum.

Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski: Sayın Bakan nazik davetiniz için çok teşekkür ediyorum. Bugün artık rahatlıkla söyleyebilirim ki ‘Lehistan Elçisi geldi’...

Ülkelerimiz arasında tarih boyunca çeşitli olaylar oldu. Genelde dosttuk, bazen de savaştık, ama birbirimize her zaman saygı duyduk ve her zaman ülkelerimizin bulundukları bölgelerde öneminin farkındaydık. Ülkelerimizin büyüme potansiyeli çok yüksektir ve iki ülke de uluslararası arenada kendi yerini almak üzereler diyebilirim. Onun için Başbakanlarımızın bize verdikleri görevi, yani Türkiye ve Polonya arasındaki ilişkileri güçlendirmede bana da pay düştüğüne çok seviniyorum. Birinden sonra söz almak o kadar zor ki, genelde akıllı konuşmacı her şeyi söylemiş oluyor. Onun için hem siyasi hem ticari hem kültürel konularda meslekdaşımın söylediği her şeyi sadece memnuniyetle teyit edebilirim. Polonya önümüzdeki sene yapacağı AB Dönem Başkanlığı’nı çok ciddiye alıyor. Özellikle genişleme konusundaki sorumluluğu çok iyi hissetmekte ve anlamaktadır. Tabii ki dönem başkanlığında Troyka denilen yapıda çalışacağız, Danimarka ve Kıbrıs ile birlikte, onun için bu da daha önem kazanıyor.
.
Polonya Birliğin güvenlik ve savunma konularında güçlendirilmesine çok önem vermektedir ve bu konuda Türkiye de çok büyük deneyimlere sahiptir. Bu anlamda Türkiye’nin AB yolunu kolaylaştırmak adına, AB ve NATO arasındaki anlaşmazlıkları gidermeye ve hafifletmeye çalışacağız. Tekrar Anayasa referandumunda alınan sonuçtan dolayı sizi kutlamak istiyorum, bu çok önemli bir adım, AB’ye size yakınlaştırmakta büyük bir önemi var. Aynı zamanda Türkiye’nin Balkanlar’da, Afganistan’da ve Irak’taki çabalarından dolayı kutlamak ve teşekkür etmek istiyorum. Aynı zamanda enerji hammaddelerinin nakli konusundaki çeşitlendirme konusunda da çabalarınızı destekliyoruz ve kutluyoruz. Polonya Başbakanı’nın Türkiye’yi ziyaretinden önceki birkaç hafta, çok yoğun çalışmalarla geçecek. Sayın Bakan sizi önümüzdeki dönem Polonya’da görme arzusundayız.
.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Ben de Polonya’ya gitmekten büyük bir memnuniyet duyacağım. Sayın dostum çok güzel bir jest yaptılar, onu belki izah etmekte fayda var. ‘Lehistan Sefiri geldi’ ne anlama geliyor, bunu bilmeyen arkadaşlarımız için açıklamak isterim. Geçmişte Polonya işgal altında iken, Osmanlı protokolünün resmi törenlerinde diğer Büyükelçilerin geçişi yapılırken, Polonya (Rus) işgal(i) altında olduğu için, Polonya Büyükelçisi olmazmış ve Osmanlı yani Türk protokol memuru, o zaman ‘Lehistan Büyükelçisi’ diye anons ettiğinde, bir başka protokol memuru önceden hazırlanmış bir şekilde “Lehistan Büyükelçisi yolda, geliyor Sultanım!” dermiş. Bu da Polonya’nın bağımsızlığının sağlanmasının yakın olduğunun işareti olurmuş ve Polonya bağımsızlığına verilen destek anlamda kullanılırmış. O günden bugüne, bizim için Polonya’nın bağımsızlığı, istikrarı, gücü Türkiye’nin gücü gibi görülür.
.
Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski: Polonya’daki okullarda, tarih derslerinde her Polonyalı çocuk bunu bilir ve öğrenir.

LEHİSTAN ELÇİSİ YOLDADIR.
.
9 Nisan 2010, Polonya tarihinin en kara günlerinden birisi. Polonya nın Devlet Başkanı da dahil devlet erkanından 88 kişiyi taşıyan uçak, Polonya nın İkinci Dünya Savaşı yıllarında Sovyetlerce vahşi bir kırıma uğratıldığı Katyn (Katin) Ormanlarına düştü.
Tarih, nazire yaparcasına kendini tekrarlıyor.

Bir milletin en seçme 26 bin insanının kafasına kurşun sıkılarak öldürüldüğü yerde bugün aynı milletin başbakanı dizleri üstüne çökmüş vaziyette dua ediyor.

Katyn Katliamı; Stalin in 5 Mart 1940 da verdiği emir üzerine tamamı “avukat, doktor, öğretim üyesi, öğretmen” gibi seçme mesleklere mensup 26 bin Polonyalının Smolensk şehrinin yakınlarındaki Katyn Ormanlarında kafalarına kurşun sıkılarak katledilmesi olayıdır.
Stalin sergilediği bu vahşet ile bir milleti neredeyse kökünden kurutmak istemiştir. Bir halkı yok etmek için onun beyni konumundaki seçme insanları yok etmek yeterlidir. Stalin de tam bunu yapmıştır.

Ne tesadüftür ki Polonya nın Devlet Başkanı ve yanındaki heyet bu katliamın anılması sebebiyle Rusya ya gitmişlerdir. Uçak tam da katliamın yaşandığı şehre inerken aynı ormana düştü. Uçakta Devlet Başkanı nın yanında "Genel Kurmay Başkanı, Merkez Bankası Başkanı, Dışişleri Bakan Yardımcısı, Polonya nın sürgündeki son Devlet Başkanı, Ulusal Güvenlik Bölümü Başkanı, Devlet Başkan Yardımcıları, Parlamento Başkan Yardımcısı, çok sayıda milletvekili ve daha pek çok devlet yetkilisi" yer almaktaydı. Kabaca "devletin tamamı" uçaktaydı. Katliam gibi kaza tarihin en önemli kazalarından birisi olarak kayda geçecek. Gerek içindeki kişilerden dolayı gerekse Ukrayna da çıkan ateşin Kırgızistan ı yaktığı şu günlerde Polonya üzerinde yürütülen tartışmalardan dolayı.

Polonya, AB deki Amerikan Truva Atı, komünizmi yıkan hareketin doğduğu Dayanışma nın ülkesi, son zamanlarda ise Füze Kalkanı ile gündeme oturan ülke. Ölen Devlet Başkanı ise Dayanışma geleneğinden geliyor. Bir çok görevleri üstlenmiş, ikiz kardeşiyle birlikte Polonya yı yönetmiş güçlü ve deneyimli devlet adamı. Bu kaza, bizim başbakanın ima ettiği gibi içinde bir çok soru işaretlerini barındırıyor. Daha çok tartışacağız. Hele de Ukrayna dan sonra Kırgızistan da da Turuncu Devrimin suya düşmesi Polonya yı dikkate değer bir ülke yapmaktadır. Bu konuyu ilerde tekrar ele almak ümidiyle Polonyalılar ile Türklerin tarihi dostluklarına biraz göz atalım.

Lehistan, Avrupa nın cengaver milletlerinden birinin talihsiz toprakları. Henryk Adam Aleksander Pius Sienkiewicz in uğruna Nobel ödüllü destansı Ateş ve Kılıç'ı yazdığı topraklar. Ve onun asil milleti.

Şöyle biraz tarihin geride kalan yıllarına yolculuk edecek olursak Lehistan karşımıza bugün olduğu gibi önemli ve kritik bir ülke olarak çıkar. Modern Avrupa tarihi içinde özel bir yeri olan Polonya; Osmanlı daki adıyla Lehistan, savaşçı ve bağımsızlığa düşkün bir millettir. Osmanlının müreffeh dönemlerinden beri Lehistan ile Türkler arasında derin askeri, siyasi ve sosyal bağlar vardır. Her ne kadar Türkleri Viyana kapısından çeviren Haçlı Ordularının başında Lehistan Kralı Jan Sobsieski olsa da bu dostluk derin ilişkilerle bugüne kadar devam etmiştir.

Türklerin bu ilişkiye bu denli önem vermesinin altında çeşitli sebeplerin yanında Lehistan ın Avrupa haritasındaki yerinin kuşkusuz önemi çok büyüktür. Çünkü Lehistan Almanya, İngiltere ve Fransa nın başını çektiği Merkezi Avrupa ile Rusya arasındaki bağı kuran ve koparan en güçlü köprüdür. Muhtemeldir ki Osmanlı bu köprüyü sürekli kontrol etmek istemiştir..
.
Lehistan 1699 Karlofça yı yaratan devlet olmasına karşın onu karşımıza çıkaran Avusturya, Rusya ve Prusya, Lehistan ı 1795 te üçe paylaştılar ve Lehistan devletini ortadan kaldırdılar. Osmanlı bu paylaşımı hiç bir zaman kabul etmemiştir. Her zaman için Polonyalıları bir dost ve müttefik olarak gören Osmanlı nın bu paylaşım karşısındaki tavrı da ilginçtir.

Rivayet odur ki;
Osmanlı Sultanı ne zaman yabancı elçileri kabul edecek olsa sesli bir şekilde "Lehistan Elçisi gelmedi mi" diye sorarmış. Sadrazam da herkesin duyacağı şekilde: "Lehistan elçisi yoldadır, ancak yollardaki müşkilat yüzünden gecikmiştir" dermiş.

Kısacası Osmanlı bu paylaşımı hiç bir zaman sineye çekmemiştir. Zaten sonraki yüzyıllarda da Lehistan milliyetçilerinin mücadelesine her türlü desteği vermekten çekinmemiştir. Öyle ki İstanbul, Leh kaçaklarının ve mültecilerinin ana duraklarından birisi olmuştur. Bu 19. yüzyılda da devam etmiş, Devlet-i Ali, Osmanlı ya sığınmak zorunda kalanlara kapısını her daim açık tutmuştur. Bugünkü Polonezköy de bu mültecilerden geriye kalan önemli tarihi miraslardan birisidir. Hatta Osmanlı, zayıfladığı zamanlarda bile güçlü Avrupa ülkelerinin mültecilerin iadesi talebini kesin bir dille geri çevirmiştir.

Yine bu isyanlardan birinin sonunda sığınmacı olarak Osmanlı da bulunan mültecileri isteyen güçlü Avrupa devletlerine Sultan Abdulmecit in verdiği cevap çok kesin bir tavır içermektedir: "Tahtımı veririm. Fakat devletime sığınanları asla geri veremem."

Osmanlı nın Lehlere açtığı kucağın sıcaklığı her daim korunmuştur. Polonyalılar da bu kadim dostluğu ve sevgiyi karşılıksız bırakmamışlardır. Birinci Dünya Savaşı sonunda 1918 de tekrar kurulan Polonya Devleti, yeni Türkiye devletini daha Lozan imzalanmadan (bir gün önce) tanımıştır.

Bu dostluk İkinci Dünya Savaşı yıllarında da devam etmiş, Türkiye de atalarının geleneğine uygun olarak Polonyalılara kapısını her daim açık tutmuştur. Osmanlı dönemindeki elçi hadisesine benzer bir olay da İkinci Dünya Savaşı yıllarında Ankara da meydana gelmiştir.
Almanların meşhur diplomatı Von Papen, Almanya, Çekoslovakya yı işgal edince Ankara'daki Çokslovakya Elçiliği binasının artık Alman malı olduğunu ileri sürerek binanın kendisine tahsisini ister. Durumun nezaketini gören İnönü bunu kabul eder ve binayı Almanlara tahsis eder. Papen binaya yerleşir. Almanya daha sonra Polonya'yı da işgal eder. Yine aynı şey. Papen hemen 150 metre ilerisindeyer alan -Ankara'daki- Polonya elçilik binasını da ister.

Ancak bu sefer iş başkadır. İnönü tıpkı Osmanlı Sultanının yüzyıldan fazla Lehistan işgalini kabul etmeyişi gibi bu işgali de kabul etmez ve "Biz geçmişte Polonya elçisini 150 bekledik. Bu kısa müddet için dostlarımı kıramam" diyerek Von Papen i Ankara da bulunduğu süre boyunca Polonya Bayrağı nı her gün görme eziyetinde bırakır. Yani yolda müşkilat olsa da "Lehistan elçisi yoldadır."

Sienkiewicz in asil milleti, başın sağolsun.
Merak etmeyin müşkilat büyük olsa da biz elçinizi hâlâ bekliyoruz.
.
Halil Dağ - Birinci Kuvvet

http://odatvninatladigihaberler.blogspot.com/

Osmanlı başkentinde elçi bulundurma hakkını verilen ilk Avrupa devleti: Venedik

Osmanlı başkentinde elçi bulundurma hakkını elde eden ilk Avrupa Devleti Venedik’tir.

Fatih Sultan Mehmed tarafınan Venedikle yapılan antlaşma mukabilinde, Fatih Mehmed'in verdiği bir imtiyaz olarak Venedik; Balyos adında daimi bir elçisini İstanbul'da bulunduracaktı.

Daha Sonra Kanuni Süleyman Döneminde Fransa bu hakkı elde edecektir. İngiltere ise daha III.Murat döneminde, Hollanda ise 1611 yılında bu şansa kavuşacaktır.
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> OSMANLI TARİHİ Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com