EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Can Yücel

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> EDEBÎYAT
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Ağu 27, 2010 11:49 pm    Mesaj konusu: Can Yücel Alıntıyla Cevap Gönder

Can Yücel
Farkında Olmalı İnsan…

Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen…

Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli.

Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
Fark Etmeli.

Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
Fark Etmeli.

Henüz Bebekken ‘Dünya Benim!’ Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların ‘Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum
İşte!’ Dercesine Apaçık Kaldığını
Fark Etmeli.

Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını Fark Etmeli.

Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra.

Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan

Ve Ölmeden E vvel Ölebilmeli.

Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
Fark Etmeli.

Eşref-İ Mahlukat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı.

Gülün Hemen Dibindeki Dikeni, Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
Fark Etmeli.

Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
Fark Etmeli.

Eşine ‘Seni Çok Seviyorum!’ Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
Fark Etmeli.

Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini, Ama Arka
Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
Fark Etmeli.

Zenginliğin Ve Bereketin, Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini
Fark Etmeli.

FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür.

"Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın"



Ne olmasını bekliyorsun? Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun? Dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?
Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!
Sistem böyle çalışmıyor! Düşünce gücü, parapsikoloji, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır!

Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın! Her şeyden önce farkına varacaksın! Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın. Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir. Kendini kandırmayacaksın!
Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin. Bazen bildiklerin, öğrendiklerin acı verir. Onu da yaşayacaksın. Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.
Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın. Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin. Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin. Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.

.......................
Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın. Ne olmasını bekliyorsan, sen öyle oturdukça, olmayacak. Boşuna hayal kurmayacaksın!
(Can Yücel)

O GÖMÜLÜRKEN YER SARSILDI
Ahmet Yıldız

27.08.2010
Uzun süredir dilinin altında bir şey vardı sanki. Konuşurken sözcükleri yuvarlıyarak konuşuyordu.

İçkisiz tek bir dakika geçirmediği için sarhoşluğa veriyordu herkes.
Rutin muayenelerinde de doktorlar bunun için aldırmıyorlardı.
Kendisi bile bunun böyle olduğuna inanıyordu.

Kalın, bariton sesiyle okuduğu şiirlerin sözcükleri kaydıkça hain bir gülümseme beliriyordu dinleyenlerin dudaklarında: Baba yine içmişti!

Hatta kendisi de içmemiş olduğunu bildiği halde içkidendir diye yorumluyordu bu durumu.

Tek parti döneminin yedi yıl bakanlığını yapmış “adamın” oğluydu.

Gazi Yaşargil’le sınava girip burs kazandığı halde babası, “Bakan kendi oğluna torpil yaptı derler!” diyerek yurt dışına göndermedi.

Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi’nde Alman hocaların elinde Latince’nin yanında İngilizce, Fransızca ve Almanca’yı öğrendi.

BBC’de Türkçe yayınlar servisinde spiker olarak çalışarak kendi parasıyla Cambridge’de okudu.

1953 yılında 39 yaşında alkolden ölen, en sevdiği şairlerden, Dylan Thomas’ın müze yapılmış evini ziyaret ederken cebinde taşıdığı bir şişe viski şerbet gibi bitti.

Kore savaşına katıldı. Bakan çocuğuyum diye torpil ve sahte sağlık raporları peşinde koşmadı; üstelik gönüllü gitti.

1956 altında Güler Yücel’le evlendi.

Baba evi Mevlevi tarikatı yuvası gibiydi. Eski bakan baba mevlit okuyor, evin müdavimlerinden Abdülbaki Gölpınarlı şarap kırmızısı yüzüyle dinliyordu.

Mao ve Che Guevara’dan şiirler çevirdi. Gizli örgüt üyeliğinden on beş yıl ceza yedi. İki buçuk yıl sonra 74 affıyla çıktı.

Mülkiyet, -bugünkü bakan çocuklarının tersine- var olanı da bir an önce elden çıkarmak anlamına gelirken Eski Datça’da bir ev aldı.



*

Ona Garip şiirinin yaşayan ve inatçı tek temsilcisi dediler.

Şiirlerinde Türkçenin ses olanaklarıyla sonuna kadar oynadı.

Bir Siyasinin Şiirleri'nde, “Bunlar ki hıyaneti battaniyeden yatan” diye yazdı.

En zor durumları alaya, yaşamı “ti”ye aldı.

Peşinde “More Nostrum”, “Sekiz”, “Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim” gibi yüzlerce şiir bıraktı.



*



En sonu Prof. Leziz Onaran bir sohbette konuşmasından şüphelendi. Teşhisi koydu.

Dilinin altında fındık büyüklüğünde kocaman bir tümor vardı.

Hiç ölmeyecekmiş bir adam dağ gibi sarsıldı.
9 Eylül Üniversitesi oda verdi, gözbebeği gibi baktı. Ama tümor boğaza çoktan ulaşmıştı.

Geç kalınmıştı.

21 Ağustos’ta doğmuştu.

12 Ağustos’ta öldü!

Gömüleceği Datça’ya Ahmet Priştina’nın özel ve güzel töreniyle uğurlandı. Yollara günebakanlar (Ayçiçekleri) serpildi.

Bodrum’dan Feribot’a bindirildi, günebakanlarla donanmış tabutu Eski Datça’ya getirildi.

Toprağa defnedileceği gün toprak sarsıldı!

17 Ağustos’tu!

O korkunç 1999 depreminin olduğu gün!

*

Güler Yücel, eşinin Dylan Thomas’ı çok sevdiğini biliyordu.

Can Yücel’in evini, olduğu gibi müze yaptı!

Odatv.com

Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır.
Bir lokma ekmek için şererefini çiğnetmeye;
Bir anlık eğlence için servetini tüketmeye,
Bir zamanlık mevkii için el ayak öpmeye,
İnsanları ezip geçmeye,
Günlük menfaatler için onurunu terk etmeye,
bir kısım insanlara kızıp tüm insanlara düşman olmaya değmez bu hayat!
CAN YÜCEL

HER ŞEY SENDE GİZLİ
Can YÜCEL

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

***********************************************

"Fil dişinden bir kuleydim yıktım kendimi / belkilerin kol gezdiği saatta / belkim belki bile değildim -"
Can Yücel



Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda!
Benden dürüst,
En ufak dalgada,
Arkasını dönmeyecek kadar olgun.
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir.
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
İşine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı!
Can Yücel

Eskiden Öyle Güzel Cahildik ki..
Can Yücel

Eskiden Öyle Güzel Cahildik ki... Televizyon yoktu.. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Dışarıda kar... Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu... Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi... Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım... Dışarıda kar... İçeride kanaat... İçeride huzur... Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar... Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası... Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı... Domates de... Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu. Dışarıda kar... İçeride huzur... Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi... Kimin umurunda... Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk .
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> EDEBÎYAT Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com