EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Sürgün Sonrası Osmanoğulları

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Eyl 24, 2009 12:06 am    Mesaj konusu: Sürgün Sonrası Osmanoğulları Alıntıyla Cevap Gönder

Ertuğrul Osman Efendi’yi Ebedî Aleme Uğurlarken

Murad Salih

“23:45 - Hayattaki en yaşlı erkek mensubu olması sebebiyle 1994'den beri Osmanlı Hanedanı reisi olan Osman Ertuğrul Efendi, İstanbul'da 97 yaşında vefat etti. Şehzade, bugün ağırlaşarak Amerikan Hastanesi'ne kaldırıldı. 31 Ağustos 2009 günü 97. yaş gününü idrak eden Osman Ertuğrul Efendi bütün çabalara rağmen bu akşam saat 20.19'da hayata gözlerini yumdu.Şehzade'nin, alınacak Bakanlar Kurulu kararının akabinde dedesi Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın kabrinin de bulunduğu Çemberlitaş'taki Sultan Mahmud Türbesine defnedilmesi bekleniyor. 23.09.2009”

Cennetmekân Ulu hakan Sultan 2.Abdülhamîd Han’ın torunu Ertuğrul Osman Efendi’nin vefat haberi haber bültenlerine böyle düştüğünde...

Utandım...

Bizlerde bu asil insanların, yüzüne bakacacaktık hâl mi vardı?

Dedeleri bu millet/ümmet’in selameti için 600 yıl boyunca bıkmadan usanmadan çalışmış, didinmiş evlatlarını, canlarını mallarını feda etmekden çekinmemişlerdi.

Onların dedeleri başımızın tacı iken doğruluktan ve adaletten ayrılmamaya titizlikle çalıştıklarını düşmanları bile inkâr edemiyorlardı:

[Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Suat Bey’in “Vahideddin’in füc’eten vefat ettiği şimdi haber alınmıştır” yazan telgrafı Ankara’ya geldiği sırada, Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal, Adana’daydı...Telgraf hemen Adana’ya ulaştırıldı.Reisicumhur dostlarıyla yemeğe oturmuştu... Haberi işitince, “Çok namuslu bir adam öldü” dedi... “İsteseydi Topkapı’nın bütün cevâhirini götürür ve öyle bir ordu kurup geri dönerdi ki...”] ( *)

***

Onlar kadınları kızları ve kundaktaki bebekleriyle birlikte bir gün içinde hiç tanımadıkları diyarlara parasız pulsuz sürgünlere gönderilirken...

Bir insaf sahibi yiğit çıkıp da “ne oluyor? Bu insanlar bize hizmet dışında hangi cürmü işlediler de, böyle mücrimlere bile reva görmediğiniz muameleyi bu hayırlı hanedanın mensuplarına reva görüyorsunuz?”

Demedi.....

Diyemedi...

Onlarsa, o iç yakıcı sürgün hayatlarında, vakarlarını bozup da bize “Nankörler” demeye bile tenezzül etmediler...

Kan tükürdükleri halde “kızılcık şerbeti içtik de onun kırmızısıdır” diye meseleyi örtmeyi tercih ettiler...

Nereden bakarsanız bakın biz suçluyduk onlarsa haklıydı...

Bu haklıklarını bile yüzümüze vurmamak kibarlarığını gösterdiler ve onların torunları da onlardan aldıkları terbiye ile aynı asil/vakur tavrı sürdürüyorlar...

***

Minnettardık... Suçluyduk... Borçluyduk... Bizlere haklarını helal etmeslerse öte dünyada da işimiz çok zordu...

Ertuğrul Osman Efendi’nin cenaze merasimine iştirak etmek her açıdan elzem/gerekliydi...

Bunu oğluma söylediğimde aramızda şöyle bir konuşma oldu:

-Baba ya, cenazeye namazına başlamadan imam “ey cemaat merhum Ertuğrul Osman Efendi’ye haklarınızı helal ediyormusunuz?” diye soracak!

- Evet...

-Olur mu baba, aslında imamın o soruyu: “Ey merhum... Sen bu cemaate hakkını helal ediyor musun?” diye Ertuğrul Osman Efendi’ye sorması gerekmez miydi?

-Haklısın...

Oğlum haklıydı... Aslında İmam efendi o klasik soruyu şöyle sormalıydı:

- “Ey Ertuğrul Osman Efendi bilmemki bana, bu cemaaate, bu millete, bu ümmete olan haklarını helal eder misin? Lütfen et yoksa biz yandık ki, ne yandık...”

Ama var mı DİB’de bu incelikleriden haberdar bir imam?

Varmış!

Sultanahmet Camii Başimamı Emrullah Hatipoğlu...

Hatipoğlu, cenaze töreninde yaptığı konuşmada, her doğanın bir gün öleceğini belirterek, ''Dünyada bulunuş gayemiz Allah'ın rızasına nail olabilmektir. Onun razı olduğu şekilde yine ona dönmek, en büyük mutluluktur'' dedi.

''Sen rabbinden razı olduğun, rabbin de senden razı olduğu halde rabbine dön'' fermanına herkesin boyun eğeceğini, teslim olacağını dile getiren Hatipoğlu, ''Kur'an-ı Kerim, Muhammed Mustafa'nın ümmetini şahit ümmet olarak tanıtıyor. Biz de bu topluluğun mensubuyuz. Caminin bahçesini dolduran kardeşlerimizin ortaya koyduğu manzarada, şehadeti makbul bir müminler topluluğu manzarasıdır'' diye konuştu.

Hatipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Mensup olduğu Osmanlı Hanedanı, yaptıklarıyla tarih önünde, insanlık önünde onlar hakkında gerekli şehadeti yapıyor ve yapacaktır. Şu içinde bulunduğumuz Sultanahmet Camisi gibi eserleri bize bırakanlara o eserler şahitlik ediyor. Çünkü onlar toprakların büyüklükleriyle değil, o topraklar üzerindeki hak, adalet ve insanlık değerlerinin zirve seviyesine çıkarıldıklarına şahitlik edeceklerdir.'' Dedikten sonra sözü hellalik mevzuuna getirerek. “Bizim onlarda ne hakkımız olabilir ki? Onlarınsa bizler üzerinde çok hakkı var...” dedi ve “Merhum üzerinde varsa haklarınızı helal eder misiniz?” demek inceliğini gösterdi.

İstanbul Nizamı-ı Alem ocakları önceden planladıkları anlaşılan bir düzen içinde merhumun tabunu omuzladılar... Tabut altında Nizam-ı Alemci gençlerle polisler arasında itişlip kakışma yaşandığı tabutun zaman zaman yalpalamasından anlaşılıyordu...

Bu manzara bana merhum Üstad Necip Fazıl’ın tabutunun altında yaşananları hatırlattı...

Günün Sürprizi ise İsmailağa Cermaati Lideri Mahmud (Ustaosmanoğlu) Efendi’nin kadınlı erkekli kalabalık bir bağlılar topluluğuyla birlikte ve tekerlekli sandalye üzerinde merasime iştirak etmesiydi ki... Anlayana bu merasime derunî bir manâ katarken, merasiminin manâsını hecelemede kolaylık da sağlıyordu...

Mahmud Efend’inin binlerce kişiyle birlikte, cenazeyi tekerlekli sandalye üzerinde defin yeri olan Sultan 2. Abdulhamid Han’ın türbesine kadar takip etmesi... Türbeye girerken polisler tarafından engellenmek istemesi ve bu engellemenin bağlıları tarafından aşılarak kabir başına kadar götürülmesi... Mahmud Efendi’nin kabir başında Yasin ve dualar okuması... Çok kıymetli işaretler olarak hafızamızda kaldı...

Ömer Tuğrul İnançer Hoca,.. İlber Ortaylı Hoca... Bakanlar... Vali, bürokratlar ve binlerce kadın-erkek, çocuk, genç-yaşlı müslüman, bütün milleti/ümmeti temsilen oradaydı...

Da...

Merasimde bir tek üniformalı asker yoktu...

GKB, TC’yi kuranların hepsinin Osmanlı’nın asker ve sivil bürokratları olduğunu unutmuşmuydu ne?

Camideki törende göze çarpan tek olumsuzluksa... Bir densizin tabut üzerindeki Kâbe örtüsünün üzerine bir TC bayrağı iliştirmeseydi ki...

Bunu yapanın ne Kâbe’nin, ne Osmanlı’nın, ne de TC’nin anlamından habersiz bir işgüzar olduğu açıktı...

* Şahbaba/Murat Bardakçı

'Son Osmanlı' Osman Ertuğrul Efendi vefat etti
Hayattaki en yaşlı erkek mensubu olması sebebiyle 1994'den beri Osmanlı Hanedanı reisi olan Osman Ertuğrul Efendi, İstanbul'da 97 yaşında vefat etti. Şehzade, bugün ağırlaşarak Amerikan Hastanesi'ne kaldırıldı. 31 Ağustos 2009 günü 97. yaş gününü idrak eden Osman Ertuğrul Efendi bütün çabalara rağmen bu akşam saat 20.19'da hayata gözlerini yumdu.Şehzade'nin, alınacak Bakanlar Kurulu kararının akabinde dedesi Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın kabrinin de bulunduğu Çemberlitaş'taki Sultan Mahmud Türbesine defnedilmesi bekleniyor. 23.09.2009 İSTANBUL netgazete

"Son Osmanlı" Ebediyete Uğurlandı
26.09.2009
2. Abdülhamid'in torunu Ertuğrul Osman Osmanoğlu, Çemberlitaş'taki Sultan 2. Mahmud türbesine defnedildi.

Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamid'in torunu Ertuğrul Osman Osmanoğlu İstanbul'da toprağa verildi.
Osmanoğlu, 1924 yılında Hilafetin kaldırılmasıyla Türk vatandaşlığından çıkarılmıştı. Pasaportunda "vatansız" yazıyordu.
Sarayda doğan Ertuğrul Osman Osmanoğlu da 80 yıl "vatanına hasret" yaşadı. 2004 yılında yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul edildi.
Hanedanın en yaşlı erkek mensubu olması nedeniyle "Osmanlı Hanedanının Reisi" ve "Son Osmanlı" olarak da anılan Ertuğrul Osman Osmanoğlu, 97 yaşında hasretini çektiği vatan topraklarında vefat etti.
Ertuğrul Osman Osmanoğlu'nun, Sultanahmet Camii'nde düzenlenen cenaze törenine binlerce kişi katıldı.
Osmanoğlu'nun cenazesi öğleyin kılınan cenaze namazını mütakip, Çemberlitaş'taki Sultan 2. Mahmud türbesine defnedildi.
Osmanoğlu'nun, dedesi Sultan 2. Abdülhamid'in mezarının bulunduğu aile kabristanına gömülmesi Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla alınan Bakanlar Kurulu kararı ile gerçekleştirildi.
Cenazeye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak katılan Osmanlı Hanedanı mensupları da buruk bir sevinç yaşadı.
TRT

Son Osmanlı'yı böyle uğurladık
26 Eylül 2009
Ziyaret için geldiği Türkiye'de hayatını kaybeden Osmanlı hanedanının son veliahdı Osman Ertuğrul Osmanoğlu, Sultanahmet Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı.

Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamit'in İstanbul'da vefat eden torunu Osman Ertuğrul Osmanoğlu (97), Sultanahmet Camii'nde kılınan namazın ardından son yolculuğuna uğurlandı.

Osmanoğlu, dedesi II. Abdülhamit'in mezarının da bulunduğu II. Mahmut Türbesi Haziresi'nde toprağa verildi.

Sultanahmet Camii'nde düzenlenen cenaze töreni öncesinde hanedan üyeleri, II. Mahmut Türbesi Haziresi'nde biraraya geldi. Osman Ertuğrul Efendi'nin torunları, Osmanoğlu'nun ölümünden duydukları üzüntüyü dile getirerek, II. Mahmut Türbesi Haziresi'nde dua etti.

CENAZE NAMAZI SULTANAHMET'TE KILINDI

''Osmanlı Hanedanının Reisi'' ve ''Son Osmanlı'' olarak da anılan Ertuğrul Osman için Sultanahmet Camisi'nde tören düzenlendi.

Cenazeye katılanlar, giriş kapılarında polisin yaptığı aramalardan sonra avluya alındı. Kabe'nin eski örtülerinden bir parçasıyla örtülen tabuta, bir vatandaş tarafından Türk Bayrağı serilmek istendi. Türk Bayrağı, çevredeki vatandaşların da yardımıyla toplu iğneyle tabuta tutturuldu.

Törende, Ertuğrul Osman'ın eşi Zeynep Osman, Harun, Bülent, Kayıhan, Orhan ve Selim Osmanoğlu'nun da aralarında bulunduğu Osmanlı hanedanı mensupları ile taziyeleri kabul etti.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen de törene katılarak hanedan mensuplarına başsağlığı diledi.

Ertuğrul Osman için öğle namazının ardından cenaze namazı kılındı. Sultanahmet Camisi Başimamı Emrullah Hatipoğlu tarafından kıldırılan namaza, çok sayıda vatandaş katıldı.

Hatipoğlu, cenaze töreninde yaptığı konuşmada, her doğanın bir gün öleceğini belirterek, ''Dünyada bulunuş gayemiz Allah'ın rızasına nail olabilmektir. Onun razı olduğu şekilde yine ona dönmek, en büyük mutluluktur'' dedi.

''Sen rabbinden razı olduğun, rabbin de senden razı olduğu halde rabbine dön'' fermanına herkesin boyun eğeceğini, teslim olacağını dile getiren Hatipoğlu, ''Kur'an-ı Kerim, Muhammed Mustafa'nın ümmetini şahit ümmet olarak tanıtıyor. Biz de bu topluluğun mensubuyuz. Caminin bahçesini dolduran kardeşlerimizin ortaya koyduğu manzarada, şehadeti makbul bir müminler topluluğu manzarasıdır'' diye konuştu.

Hatipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Mensup olduğu Osmanlı Hanedanı, yaptıklarıyla tarih önünde, insanlık önünde onlar hakkında gerekli şehadeti yapıyor ve yapacaktır. Şu içinde bulunduğumuz Sultanahmet Camisi gibi eserleri bize bırakanlara o eserler şahitlik ediyor. Çünkü onlar toprakların büyüklükleriyle değil, o topraklar üzerindeki hak, adalet ve insanlık değerlerinin zirve seviyesine çıkarıldıklarına şahitlik edeceklerdir.''

Ertuğrul Osman'ın cenazesi, burada kılınan namazın ardından vatandaşlar tarafından omuzlara alınarak cami avlusundan çıkartıldı ve cenaze aracına konuldu. Bu sırada Atalay, Çiçek, Yazıcı ve Günay da tabuta omuz verdi.

ÇİÇEK: TÜRK MİLLETİNİN BİR FERDİ OLARAK, OSMANLI AİLESİNE HEPİMİZİN BİR MİNNET VE ŞÜKRAN BORCU VAR. BU ŞÜKRAN İFADEMİZİN BİR GEREĞİ OLARAK BUGÜNKÜ CENAZE MERASİMİNE KATILMIŞ OLUYORUZ'

İstanbul'da, böbrek ve solunum yetmezliği nedeniyle vefat eden, Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamit'in torunu Ertuğrul Osman'ın cenazesi, II. Mahmut Türbesi Haziresi'nde toprağa verildi.

Sultanahmet Camisi'ndeki namazın ardından cenaze aracına konulan Ertuğrul Osman'ın naaşının II. Mahmut Türbesi'ne getirilişine yaklaşık 10 bin kişi eşlik etti. Türbe önünde omuzlara alınan cenaze, defnin yapılacağı haziredeki alana götürüldü.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Ayasofya Müzesi Müdürü Doç. Dr. Haluk Dursun ile Osmanlı hanedanı üyeleri ve diğer yetkililer türbeye girdi.

Ertuğrul Osman'ın naaşı türbe haziresinde daha önceden hazırlanan mezara defnedildikten sonra üzerine çiçekler ekildi.

Zincirlikuyu Mezarlıklar Müdürlüğünde görevli Fatih Savaş ve Halil İbrahim Kurşun tarafından Kur'an-ı Kerim okunmasının ardından cenaze töreni sona erdi.

Bu arada, defni izlemek isteyen bazı vatandaşlar türbe çevresindeki duvarlara çıktı.

Öte yandan, cenazenin cami avlusundan çıkarılışı sırasında, tekerlekli sandalyede bulunan Mahmut Usta Osmanoğlu ezilme tehlikesi geçirince, yanındakiler ile basın mensupları arasında kısa süreli arbede yaşandı.

Mahmut Usta Osmanoğlu ile yanında bulunanlar, daha sonra polisler tarafından çevrilen II. Mahmut Türbesi'ne girmek istedi. Polisin engellemeye çalışmasına rağmen kapıyı zorlayan bu kişiler, Mahmut Usta Osmanoğlu ve Mahmut Ünlü'nün defnin yapılacağı türbe haziresine girmesini sağladı.

Türbe çevresinde yoğun güvenlik önlemi alan polis ekipleri, Anadolu Ajansı foto muhabiri dışında hiçbir basın mensubunu içeri sokmadı. Gazetecilerin içeri girme isteğini geri çeviren bazı polis memurları ile basın mensupları arasında tartışma yaşandı.

-''OSMANLI AİLESİ ÇOK ASİL BİR AİLE''-

Sultanahmet Camisi'ndeki cenaze törenine katılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, bugün buraya insani bir görevi yapmak üzere geldiklerini belirterek, ''Türk milletinin bir ferdi olarak, Osmanlı ailesine hepimizin bir minnet ve şükran borcu var. Bu şükran ifademizin bir gereği olarak bugünkü cenaze merasimine katılmış oluyoruz''' dedi.

Osmanlı'nın, Türk tarihinin çok önemli bir dönemini ifade ettiğini hatırlatan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İftihar ettiğimiz bir dönem. Bugün sahip olduğumuz birçok şeyi Osmanlılara borçluyuz. Dolayısıyla, bu ailenin bir ferdinin bugün cenazesini birlikte kaldırmış olacağız. Aileye, Hükümetimiz adına baş sağlığı ve sabır, merhuma da rahmet diliyoruz. Mekanı cennet olsun. Osmanlı ailesi çok asil bir aile. Tarihte kendi ülkelerinden ayrılmak durumunda olan birçok hanedan olmuştur. Bunlar içerisinde Osmanlı hanedanı her türlü takdirin üzerinde bir tavır sergilemiştir. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti aleyhine hiçbir çaba içerisinde yer almamışlardır. Tarihi kayıtlara, yazılan kitaplara baktığımızda, Osmanlı hanedanı vatana, millete ait olan hiçbir şeyi götürmeden büyük bir sıkıntı ve fedakarlıkla hayatlarını idame ettirmişlerdir. Bunlardan hepimizin alacağı dersler vardır.''

-KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI GÜNAY-

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise Ertuğrul Osman'ın, Osmanlı'nın şehzade sıfatını taşıyan son üyesi olduğunu ifade ederek, ''Sarayda doğmuş, doğumunda yüz tane top atılmış. Türkiye'ye gelmeyi istemiş. Cumhuriyet ile ilgili olumlu değerlendirmeleri var. Atatürk'le ilgili saygılı ifadeleri var. Bir vatansever olduğunu düşünüyorum. Türkiye'ye hizmet etmiş bir ailenin mensubuydu. Allah rahmet eylesin'' diye konuştu.

Ertuğrul Osman'ın, II. Mahmut Türbesi'ne defni için gerekli prosedürlerin tamamlanıp tamamlanmadığıyla ilgili soruya Bakan Günay, ''Dün akşam Bakanlar Kurulu kararı çıktı. Bugün Resmi Gazete'de yayımlandı'' yanıtını verdi.

-EŞİ ZEYNEP OSMAN-

Eşi Zeynep Osman ise Ertuğrul Osman'ın büyükbabasının yanına defnedilmek istediğini ve bunun da gerçekleşmiş olmasından dolayı mutlu olduğunu söyledi.

Eşinin Türkiye'ye dönmekten mutluluk duyduğunu kaydeden Zeynep Osman, çok fedakar, fevkalade bir insan olan eşini herkesin sevip saydığını belirtti.

Gazetecilerin, ''Soyadınız Osman mı yoksa Osmanoğlu mu?'' sorusu üzerine Zeynep Osman, ''Eşim Osmanoğlu soyadını almadı. Kendisinin asıl adı Osman Ertuğrul'dur. İmparatorluk ailelerinin soyadları olmaz. Ama yabancı yerlerde daha çok yaşadığı için Ertuğrul soyadının zor olacağı düşüncesiyle ilk ismini, yani Osman'ı soyisim yaptı. Kimliğinde de böyledir'' şeklinde konuştu.

2 AY ÖNCE TÜRKİYE'YE GELMİŞTİ

Osmanlı'nın sarayda doğan son veliahdı Ertuğrul Efendi, iki ay önce ziyaret için Türkiye'ye gelmişti. Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi'ndeki 39 numaradaki Erel Apartmanı'ndan bir daire kiralamıştı. Çok istemesine rağmen 70 yıl boyunca ülkesine dönemeyen Osmanoğlu, 1912'de dünyaya geldiği Nişantaşı'nda vefat etti.

Hayatının önemli bir kısmını Amerika'da geçiren son Osmanlı'nın en büyük hayali Türkiye'ye gömülmekti.

Vasiyetine uygun olarak Sultan II. Mahmud Türbesi Haziresi'nde bir yer ayarlandı. Osmanoğlu'nun yakınları, cenaze merasimi için öncelikle Hamidiye Camii'ni düşündü. Ancak İstanbul Müftülüğü ve valiliğin girişimiyle cenaze namazının Sultanahmet'te kılınması kararlaştırıldı.

AKŞAM HATİM İNDİRİLECEK

Akşam 19.00 ile 20.00 arasında Yıldız Çadır Köşkü'nde Osmanoğlu için hatim indirilecek ve dua yapılacak. Ailesi, pazar ve pazartesi 14.00 ile 16.00 arasında taziyeleri kabul edecek.

Bu arada, Ertuğrul Efendi'nin cenaze törenine, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül adına Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen'in katılacağı öğrenildi. Yurtdışında olduğu için cenazeye katılamayacak olan Başbakan Tayyip Erdoğan, aileyi arayarak taziyelerini iletti.

1840'ta yaptırılan Cağaloğlu'ndaki II. Mahmud Türbesi'nde Osmanlı padişahları II. Mahmud, Abdülaziz ve II. Abdülhamid'in mezarları bulunuyor. Bu türbenin de içinde bulunduğu II. Mahmud Türbesi Haziresi'nde ise dönemin önemli paşa, sadrazam, kaptan-ı derya ve Osmanlı hanedanından bazı kişiler yatıyor

OSMAN ERTUĞRUL OSMANOĞLU'NUN ÖZGEÇMİŞİ

II. Abdülhamit'in oğlu şehzade Burhaneddin Efendi'nin oğlu olan Osman Ertuğrul Osmanoğlu, 18 Ağustos 1912 tarihinde Yıldız Sarayı'nda doğdu.

Halifeliğin kaldırılması ve Osmanlı hanedanının bütün fertlerinin Türkiye'den sürgün edilmesi nedeniyle babası ve kardeşiyle birlikte Viyana'ya yerleşen Osmanoğlu, 1933 yılında babasıyla birlikte ABD'ye gitti.

Babasının 1949 yılında vefatından sonra 1952 yılında Kanada merkezli bir madencilik şirketi kuran Osmanoğlu, 1991 yılında Osmanlı hanedanı ile benzer bir akıbeti paylaşan Afgan kraliyet ailesinden Prens Abdulfettah Tarzi ve Dr. Pakize Tarzi'nin kızı Zeynep Tarzi ile evlendi.

Akıcı bir şekilde Türkçe, İngilizce, Almanca ve Fransızca konuşan, İtalyanca ve İspanyolca'yı anlayan Osmanoğlu, 1974 yılında yürürlüğe konulan af kapsamında ailenin diğer üyelerini takiben 1992 yılında Türkiye'ye geldi ve 2004 yılı içinde de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını aldı.

Daha ziyade New York Manhattan'da yaşamını sürdüren Osmanoğlu, ''Osmanlı Hanedanının Reisi'' ve ''Son Osmanlı'' olarak anılıyordu.
haber7

"Son Osmanlı", dedesinin yanına defnedilecek!
38. Osmanlı Padişahı Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın oğlu Mehmed Burhaneddin Efendi’nin; dün akşam İstanbul'da vefat eden oğlu "Son Osmanlı" Orhan Osmanoğlu, Cumartesi günü defnedilecek. 97 yaşında vefat eden merhum şehzadenin cenaze namazı, öğle vaktini müteakip Sultanahmet Camii'nde kılınacak. Orhan Osmanoğlu, Bakanlar Kurulu'nun özel olarak aldığı karar doğrultusunda, dedesi 2. Abdülhamid Han'ın kabrinin de bulunduğu Çemberlitaş’taki Sultan 2. Mahmud türbesine defnedilecek. 24.09.2009 İSTANBUL netgazete

Nedendir acaba bu milletin Osmanoğulları'na bu kadar hürmeti
Erkam Tufan AYTAV
25 Eylül 2009

Rivayete göre; Osman Gazi bir gece Şeyh Edebâlî’nin ziyaretine gider. Vakit ilerleyince şeyhinin evinde misafir kalır.

Istirahat etmek için bir odaya çekilir. Tam yatmak üzereyken rafta gözüne Kuran-ı Kerim ilişir. Saygısından yatamaz. Kuran’ı alır okumaya başlar, sabaha kadar tam 6 saat Kuran okur.
Sabah ezanına doğru elinde Kuran uykuya dalar. O esnada bir rüya görür. Rüyasında kendisi Şeyh Edibali’nin yanında yattığını görür, Edibali’nin göğsünden bir hilal doğar, hilal yükseldikçe büyür ve dolunay haline gelir ve sonra kendi göğsüne girer. Daha sonra göğsünden bir çınar ağaçı büyümeye, yükselmeye başlar. Çınar ağacı o kadar büyür ki dallarının gölgesi bütün dünyaya kaplar.
Osman Bey rüyasını Şeyh Edibali’ye anlatır. Edibali de şöyle yorumlar; ‘oğul Osman Hak Taala sana ve soyuna hükümranlık verdi mubarek olsun. Kızım Malhun Hatun senin helalin olsun der.’ Allah o gece uyumayıp Kuran okuduğu 6 saate bedel soyuna 6 asır hükümranlık vermiştir.
Bu rüyayı neden yazdığımı anlamışsınızdır. Sarayda doğan son şehzade Ertuğrul Efendi böbrek ve solunum yetersizliğinden önceki gün vefat etti. 7 asır önce görülen bir rüya ile başlayan bir hanedanın son temsilcisiydi.
Naaşı dedelerinden Sultan Ahmet’in yaptırdığı Sultanhmet camiinden kaldırılacak. Ardından da gene dedeleri Sultan İkinci Mahmud, Sultan Abdülaziz, ve 2. Abdülhamit’in yanına defnedilecek.

Osmanoğulları hanedanı bu milletin gönlünde silinmez bir iz bırakmıştır. Hem de eğitim sistemimizde o kadar kötülenmesine rağmen. Eskiyi unut yeni yolu tut denmesine karşılık bu millet Osmanoğullarını unutmamıştır. Siyasetin ve ideolojinin eli milletin kalbine uzanamamıştır.
Medyamız bu sefer milletimizin hissiyatı ile paralel yayın yaptı ve Ertuğrul Efendi’nin vefat haberini birinci sayfalarından verdi.
(..)
Bu ramazanda gördüğüm en güzel şeylerden biri de Kültür Bakanlığının İstanbul’da bulunan Osmanlı hanedanına ait türbelerin onarımını bitirip ziyarete açması oldu.
Ben de fırsatı kaçırmadım tabii ki. Tek tek ziyaret ettim, dualar okudum. Ziyaretim esnasında dikkatimi çeken halkın hanedan türbelerine olan ilgisi oldu. Türbelerin içi tıklım tıklımdı.
Bir Evliyaullah türbesine girer gibi büyük bir edep ve hürmetle insanlar içeriye giriyor, dualarını ediyor ve saygı ile huzurdan ayrılıyorlardı. Sadece sultanın sandukasına değil, eşlerinin ve çocuklarının sandukalarına da o saygıyı gösteriyorlardı.
Türbeden çıkarken birden aklıma geldi, Atatürk’ü ve Özal’ı saymazsak Cumhuriyet dönemi cumhurbaşkanlarımızın kabirleri de böyle ziyaret ediliyor muydu acaba?
Mesela 1984 gibi çok eski olmayan bir tarihte vefat etmiş 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün kabrini ziyaret eden var mıdır? Peki, kabrinin yerini bilen, hatırlayan?
Nedendir acaba bu milletin Osmanoğullarına bu kadar hürmeti? Üstelik aradan geçen bunca asırlara rağmen.

Erkam Tufan AYTAV / Haber 7
erkamaytav@hotmail.com

Güneri Civaoğlu
Milliyet Gazetesi
Osman Efendi notlarım
25 Eylül 2009


SON Osmanlı da göçtü. Osman Efendi’den sonra ailenin başına geçmesi gereken en yaşlı Osmanlı, ABD silahlı kuvvetlerinden emekli bir çavuş olan Cem Efendi’ydi, aile üzerinde otoritesi olamazdı. Kimse bu statü için onu kabullenmiyordu. Geçen yıl öldü.
Osman Efendi’nin ölümüyle birlikte saltanat geleneklerindeki son kale düşmüş oluyor.
Osman Efendi’yle Milliyet ve Kanal D için 2 kez söyleşme şansım oldu.
Çok zarif, yakışıklı, hoş sohbet, rint meşrep, nüktesi bol, gülen ve güldüren, görgülü bu son Osmanlı’yla sohbet keyifliydi.
Saatler eriyordu.
Daha önce yayımlanan bu söyleşilerden bazı satırları yansıtayım...

Parasız kalmadık
DEDESİ Abdülhamit tahttan indirildiği sırada çocukmuş. Viyana’da yaşıyorlarmış.
Zaten yeterince varlığa sahiplermiş.
Ayrıca...
Sultan Abdülhamit’ten de diğer Osmanlılara olduğu gibi babası Burhanettin Efendi’ye de bir büyük kutu dolusu pırlanta gönderilmiş.
Babası da kültürlü bir adam olduğu için diğer aile bireyleri ellerinde avuçlarındakileri savururken onlar düzenli bir yaşam sürdürmüşler.
Osman Efendi de daha sonraki yıllarında Güney Amerika’da madencilik yapmış. Kısacası hiç para sıkıntısı çekmemişler.
İş hayatından elini çektikten sonra da New York’a yerleşmiş.
Manhattan’daki geniş sayılabilecek şık dairesinde konuğu olmuştuk.
Eşi de Afgan kraliyet ailesinden Zeynep Tarzi...

Hitler’i tanıdım
OSMAN Efendi anlatıyor... Babası Burhanettin Efendi, klasik batı müziği tutkunudur.
Çok iyi piyano çalar.
O kadar ki, Osmanlı parçalanırken Burhanettin Efendi’ye başta Fransa olmak üzere galip Avrupa devletlerinden önce Arnavutluk, sonra da Suriye Kralı olması için öneriler gelir.
Burhanettin Efendi “ben müzik yapacağım” diyerek her iki öneriyi de reddeder.
O zamanlar Viyana’daki konağa babasının birlikte piyano çaldığı Viyanalı bir kadın sanatçı gelirmiş.
Beraberinde de orta boylu zayıf bir erkek.
Babası onu yukarı almaz, aşağıda bekletirmiş.
“O bekleyiş sürecinde de bize çok enteresan savaş hatıralarını anlatırdı. Böyle ellerini kollarını sallayarak, zaman zaman tepinerek konuşurdu” diye anlatıyor Osman Efendi...
Ardından bir kahkaha atıyor...
Sürprizi patlatıyor.
“Meğer o adam Hitler’miş.”
Osman Efendi onu severmiş ama babası “o iyi bir adam değil” dermiş.
O yüzden yukarı almazmış.



ATATÜRKSÜZ TÜRKİYE OLMAZDI
YÜZYILLARCA halifelerin ailesi olan Osmanlı’nın sonuncusu acaba Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik için ne düşünüyor?
Televizyon kameraları önünde gözünü kırpmadan mesajını veriyor:
“Osmanlı’yı Atatürk devirdi.
Ama... Atatürk olmasaydı Türkiye olmazdı. Türkiye’yi yeniden o kurdu.
Ben de ona teşekkür borçluyum.”
Bunu söylerken samimi olduğunu hissediyorum.
Eşi Zeynep Osman’ın (Tarzi) da gözlerinin içi gülüyor. Bu da doğal.
Annesi, Atatürk Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk kadın doktorlarından biri ve Pakize Tarzi Kliniği’ni kuran ilk iş kadınlarından Pakize Tarzi.



PADİŞAH OLMAZDIM
OSMAN Efendi’ye açıkça soruyorum:
“Farz edin ki, Cumhuriyet sisteminden saltanat yönetimine dönüş oldu... Son Osmanlı olarak size tahtı teklif ediyorlar. Gelenek de bunu gerektiriyor, kabul eder miydiniz?”
Cevabı, “Kesinlikle hayır” oluyor. Ya tam tersi... “Eski Bulgar Prensi’nin seçimlere girdiği ve kazanarak başbakan olduğunu” hatırlatıyorum. “Aynı şeyi yapar mısınız?” diye soruyorum.
“Kamboçya Kralı da öyle... Tacı bıraktı, seçimlere girdi, Cumhurbaşkanı seçildi” söylemiyle güncel siyaseti iyi izlediğinin işaretini veriyor. Ama... “Taçlı ya da taçsız siyasete hayır” tavrı kesin.
Daha yazabilecek başka ilginç anılar da var.
Allah’tan rahmet diliyorum.

Son saraylının ölümü evlilik yıldönümüne denk geldi
17:20 - Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamit'in torunu olan Osman Ertuğrul Osmanoğlu'nun ölümünün ardından, eşi ve torunları taziyeleri kabul etmeye devam etti. Yıldız Sarayı Çadır Köşkü'nde taziyeleri kabul eden Osman Ertuğrul Osmanoğlu'nun eşi Zeynep Tarzi, bugünün evliliklerinin 20. yıl dönümü olduğunu belirterek, "Maalesef tek başıma kutlamak nasip oldu. Eskiden birlikte kutlardık. Ama bu sene tek başıma kutlamak nasip oldu. Hayat böyle. Dün çok sayıda kişi cenazemize katıldı. Beşiktaş Müftüsü çok güzel bir dua okudu. Herkese teşekkür ediyorum" dedi. 27.09.2009 İSTANBUL netgazete

Yorum Yap
Editöre e-posta
Yazıyı Gönder
Çıktı Al


Neslişah Sultan son yolculuğuna uğurlandı
03.04.2012



Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesi Neslişah Sultan, Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi.



Geçirdiği rahatsızlık sonucu vefat eden Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesi ''Neslişah Sultan''' için Yıldız Hamidiye Camisi'nde tören düzenlendi.
Osmanlı Haneden defterine kaydı yapılan son kişi olarak bilinen ve son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin ve son halife Abdülmecit'in torunu olan Neslişah Osmanoğlu'nun cenazesi, öğle namazına doğru camiye getirildi.
''Neslişah Sultan''ın tabutu üzerine, Osmanlı geleneği olarak, Kabe örtüsü konuldu ve burada öğle ezanından önce Yasin-i Şerif okundu.



İkinci Abdülhamit tarafından 1885-1886 yıllarında yaptırılan Yıldız Hamidiye Camisi'ndeki törende, öğle namazının ardından ''Neslişah Sultan'' için cenaze namazı kılındı.

''Neslişah Sultan''ın naaşı, törene katılan kadınların da en arka sırada saf tuttuğu cenaze namazının ardından eller üzerinde cenaze aracına kadar takbir getirilerek taşındı. Neslişah Sultan'ın cenazesi daha sonra, toprağa verilmek üzere Aşiyan Mezarlığına doğru yola çıkarıldı.

Törene katılan Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu da, Sultan 2. Abdülhamit'in 4. kuşak torunu olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

''Sürgünden sonra Türkiye'de doğan ilk şehzade benim. 1979 İstanbul Fatih doğumluyum. Halamızın son yolculuğu için buradayız. Babamız 1974'te af kanunu çıkınca gelmişti. Çok üzgünüz bir büyüğümüzü daha kaybettik. Sarayda doğan son haneden üyesiydi. Herkesin başı sağ olsun."

SON SULTAN SON YOLCULUĞUNDA

Tarihçi İlber Ortaylı da ''Neslişah Sultan''ın ölümüyle resmi hanedanlık üyeliğinin sona erdiğini ifade ederek, ''O statü bitti artık. Mısır'ın son nahidesiydi. Uzun bir ömür sürdü, buna rağmen kendisini çok özleyeceğiz. Son dakikaya kadar aydınlattı bizi'' dedi.

Camideki cenaze törenine ''Neslişah Sultan''ın Mısır'da yaşayan oğlu Abbas Hilmi, Kızı İkbak Saviç, torunu Davut Hilmi, yeğeni Fazile Bernar, kuzeni Osman Selahattin Osmanoğlu ile Kayıhan Osmanoğlu, Harun Osmanoğlu, Osman Mayatepek, Kenize Murad, Ömer Reda, Salih Reda, Ömer Eroğan ve Arzu Enver Eroğan da katıldı.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu ile Fenerbahçe Kulübü Asbaşkanı İşadamı Ali Koç ile Nevzat Yalçındaş ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesi ''Neslişah Sultan'' Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Osmanlı Haneden defterine kaydı yapılan son kişi olarak bilinen ve son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin ve son halife Abdülmecit'in torunu olan Neslişah Osmanoğlu'nun naaşı, Aşiyan Mezarlığı'nın girişinde cenaze aracından indirilerek aile yakınlarının omuzlarında defnedileceği yere getirildi.

Mezarlıkta yapılan törene, ''Neslişah Sultan''ın Mısır'da yaşayan oğlu Abbas Hilmi, Kızı İkbal Saviç, torunu Davut Hilmi, yeğeni Fazile Bernar, kuzeni Osman Selahattin Osmanoğlu ile Kayıhan Osmanoğlu, Harun Osmanoğlu, Osman Mayatepek, Kenize Murad, Ömer Reda, Salih Reda, Ömer Eroğan ve Arzu Enver Eroğan, Tarihçi İlber Ortaylı ve Murat Bardakçı da katıldı.

Neslişah Sultan'ın naaşı, burada okunan dualar eşliğinde toprağa verildi. ''Neslişah Sultan''ın torunu Davut Hilmi'nin defin sırasında mezara toprak attığı görülürken, yurt dışından gelen yakınları da çiçek bıraktı.

Kaynak: sabah gazetesi

Etiketler : Neslişah Sultan, Yıldız Hamidiye Camisi, cenaze, son dakika, Haber


En son Ekim tarafından Pzr Ekm 04, 2009 8:34 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Eyl 26, 2009 8:52 pm    Mesaj konusu: Vatandaş ne dedi: Alıntıyla Cevap Gönder

Vatandaş ne dedi:


hasan türkmen
Bilmedik Kıymaetinizi
2009-09-26 22:25:35 Ahh atam ahh ülkem üzerinde dönen oyunlar yüzünden bilemedik kıymetinizi...

ThE_DoCToRpehh
2009-09-26 22:25:12
Osmanlıyla Türkiyeyi kıyaslıyanlarda varya!!Türkiye Osmanlının kılı olamaz kılı!!Osmanlı kaç kıtaya hükmetmiş imparatorluk..kaç farklı ırka adaletle davranmış impartorluk..iman vardı inanç vardı Yüce Allah a hakkıyla kulluk vardı be!!!Türkiye dediğin neki!!Evet Türkiyede Osmanlının devamı ama kıyas bile yapılamaz!!Ah atalarım ah size layık olamadık Ah..Allahın ve sizlerin huzurunda ne cvp vereceğiz???

EsRaReNGiZ
mekani cennet olsun
2009-09-26 21:33:00
Allah mekanını cennet eylesin. hepimiz osmanlı torunuyuz

yeninesilosmanlı
içim sızlıyor...
2009-09-26 21:25:34
Hakkını helal et Ertuğrul Osman Bey..sen bize Büyük hanedandan emanettin..biz sana sahip çıkamadık...

cigdem aydin
Osmanlı Affedilemez !!
2009-09-26 21:10:21
Çünkü affedilecek iş yapmamışlardır. Zamanın şartlarında görevlerini alınlarının akıyla yerine getirmişlerdir. Son dönem ittihatçı çetenin yaptıkları Hanedana mal edilemez. Zaten Sultan Vahdeddin bile Sultanlığı zorla kabul etmiştir. Sebep ise çetenin yönetime hakim olmasıdır.Allah rahmet eylesin. Eminim ki o çok sevdiğin ve asaletine hayran kaldığın deden II.Abdülhamid Han emanetine kavuşmaktan dolayı mesuddur..

atilla ışık
ANLAYIN ARTIK.
2009-09-26 20:27:19
Osmanlı ecdaddır,Osmanlı temeldir.T.cumhuriyeti ise binadır.Temelsiz bina olmaz.Osmanlıyı ancak temelsizler yok sayar.

İSLAMOĞOLU
her şey aslına döner 2
009-09-26 19:06:50
AH ah çekiyorum biz nasıl bir millettik ne hale geldik öyle bir hale geldik ki gayri müslim olanlar üzerimize güldüler gülmeyede devam edeceklerdir son osmanlı sultanı cennet mekan sultan Vahtettin hz hakkın rahmetine kuvuştuğu zaman cenazesine bile sahip çıkamadık şimdi suriyede süleyman dem,relin bir deyimi var bu millet 50 yıl daha vahtettini halin olarak bilecekler bizi öyle hale getirdilerki ecdadına sahip çıkmakdan uzak tuttular tutmayada devam ediyorlar Allah\\\'ın izniyle HER ŞEY ASLINA DÖNER kelime
anayurt

ana vatan milyonlarca osmanlı
2009-09-26 19:00:22
hepimiz osmanlıyız

Hamza Döne
Sultan Abdulhamit Han karşılayacaktır onu.
2009-09-26 18:48:23
Allah gani gani rahmet eylesin. Bu güzel aileye çektirenler de tarumar olsun her iki alemde.

Teomete Hansarayli
Allah Rahmet Eylesin 2009-09-26 18:48:09
Şaşmıyorum onları sevmeyenlere. Zamanında Vatan hayinliği yaparak Osmanlıyı yıkanlarda onlar gibilerdi.Abdülhamit\'in torunu diyoruz ya; Abdülhamit dirilse de bir anlatsa döneminde neler yaşadığını, nelere muhatap olduğunu. Biz ne yapsak onların haklarının bin de birini ödeyemeyiz. Şu onları değersiz görenler var. Değer vermesinler zaten. Değerli olan herşeyin değerini kaybettiği şu dünyada en değersiz varlıkların Osmanlı ailesi olmasını isterim. Zaten bu günki değerliler aynen çizgi filmdeki değerlilerdir

ömer faruk yılmaz
Hiç değilse cenazelerini duyduk.
2009-09-26 18:38:50
600 yıl hak ve adaletle 7 kıtayı yöneten ecdadın torunlarını bu halde görünce üzülüyorum.Bu cenaze töreni devlet töreni olmalıydı.

Hamza Döne
son Osmanlı
2009-09-26 18:01:39 Son Osmanlı tabiri dor+ğru kullanılmış, çünkü Ertuğrul Efendi Saltanat zamanı doğan ve hayatta olan son Osmanlı Hanedanı mensubu idi. Vafatı ile artık son Osmanlı kalmadı, diğerleri sürgünde doğan aile mensuplarıdır.Allah Gani gani rahmet eylesin.

Mustafa Karaca
batının hedefi neydi ?
2009-09-26 17:57:42 imparatorluğu yıkıp hilafeti yok etmek..peki kurtuluş savaşından sonra ne oldu osmanlı yıkıldı hilafet kaldırıldı.. dünya üzerinde bu kadar şaibeli bir kurtuluş savaşı daha varmıdır ?? kaldıkı atatürkü savaşa gönderende bizzat osmanlıydı ? bu insanlar hain olsaydı atatürke görev verip anadoluya yollamazlardı.. bütün karadeniz boğazlar iingiliz donanması tarafından tutulmuş atatürk elini kolunu sallayarak gitmiş gülerim buna acaba burda kocaman bir acaba var

Hamza Döne
Allah rahmet eylesin ecdadıma...
2009-09-26 17:53:07 Kimin gelip, kimin gelmediği umrumda değil, Mahmut Efendi Hz. başında Yasin okunup toprağa verilirken dualar etti yaa o bana da ecdadıma da yeter Elhamdülillah...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Tem 17, 2010 9:47 pm    Mesaj konusu: Sürgün Sonrası Osmanoğulları Alıntıyla Cevap Gönder

OSMANLI HANEDANI YENİDEN TOPLANIYOR

14 Temmuz 2010 12:08
Şehzade Osman Selaheddin Osmanoğlu, Osmanlı Hanedanı üyelerini bir çatı altında toplayacak bir vakıf kurmak istediklerini söyledi.
Padişah 5. Murad'ın torunun torunu Şehzade Osman Selaheddin Osmanoğlu, Osmanlı Hanedanı üyelerini bir çatı altında toplayacak bir vakıf kurmak istediklerini dile getirerek, ''Bu vakıf bizi daha birleştirsin. Gençleri Türkiye'ye daha yakınlaştırmak için. Türkiye'de olan biteni bilsinler, Türk kültürüyle bağdaşlaşsınlar'' dedi.

Osmanoğlu, Beylerbeyi'ndeki evinde AA muhabirinin sorularını cevaplayarak, babası Şehzade Ali Vasıb Efendi ile annesi Mukbile Sultan'ın sürgüne gidişlerini ve hayatlarını anlattı.

Babası Şehzade Ali Vasıb Efendi'nin 1903 yılında Çırağan Sarayı'nda doğduğunu ve 5. Murad'ın torunu Ahmet Nihat Efendi'nin oğlu olduğunu dile getiren Osmanoğlu, annesinin ise Sultan 5. Mehmed Reşad'ın torunu Mukbile Sultan olduğunu kaydetti.

Babası Ali Vasıb Efendi'nin Galatasaray Lisesi (Mekteb-i Sultani) ve Harp Okulu'nda (Harbiye Mektebi) okuduğunu anlatan Osmanoğlu, şunları dile getirdi:

''Ama ne yazık ki 1924'te, 21 yaşında iken sürgüne gitmeye mecbur oldular. Annem o zaman 12 yaşındaymış. Hepsi Sirkeci'den Budapeşte'ye gittiler. Budapeşte'de bir süre kaldılar. Viyana'ya uğradılar, oradan da Nice'e gittiler. Orada 11 yıl yaşadılar. O zaman evli değillerdi, 1931 yılında evlendiler. 1935'de Nice'den Mısır'a gittiler ve son senelerini Mısır'da geçirdiler.

Ben 1940 yılında İskenderiye'de doğdum. Orada İngiliz okuluna gittim. Orası çok kozmopolit bir yerdi. Biz İngilizce, Fransızca, Türkçe, Arapça konuşurduk. 18 yaşına kadar Mısır'da yaşadım. Liseyi bitirdikten sonra yüksek tahsilim için İngiltere'ye gittim. Orada finans ve muhasebe okudum. Kariyerim İngiltere'de geçti. Orada evlendim. 4 çocuğum vardı, biri vefat etti. 3 çocuğum, 8 torunum var. Hepsi İngiltere'de yaşıyor. Büyük oğlum Orhan Murad, küçük oğlum Selim Süleyman kızım ise Ayşe Gülnev.''

Çocuklarının ve torunlarının her yaz Türkiye'ye gelerek Bodrum civarında hep birlikte tatil yaptıklarını da ifade eden Osmanoğlu, böylelikle onların da Türkiye ile bir irtibatlarının bulunduğunu söyledi.

Osmanoğlu, Mısır'da yaşadıkları dönemde Osmanlı Hanedanı üyesi olmalarının her zaman bilindiğini ve dönemin kraliyet ailesinin de Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın sülalesinden olduğu için orada kendilerine büyük bir itibar gösterildiğini de anlattı.

-ÜÇ BEŞ SENE İÇİNDE DÖNECEKLERİNİ DÜŞÜNDÜLER-

Babasının sürgüne gönderildikleri dönemine ilişkin de Osmanoğlu, ''Babamlar ilk seneler, '3-5 sene içinde döneriz' diye düşündüler. Uzadıkça uzadı. 1924'ten sonra 1952'de Sultan ve sultanların çocuklarına izin çıktı. Şehzadelere 1974'e kadar izin çıkmadı. Tam 50 sene geçmişti ve babam 71 yaşına varmıştı. 50 yıl içinde İstanbul çok büyük değişiklere uğramıştı. Ben de ilk geldiğimde 34 yaşındaydım. Geldiğimde de turist olarak gelirdim. Sonra İngiltere'de emekli oldum ve buraya yerleştim'' diye konuştu.

Beylerbeyi Sarayı'nın yakınında ve babasının doğduğu Çırağan Sarayı manzaralı evini satın aldığını da ifade eden Osmanoğlu, ''Boğaz'da olmak istedim ve Beylerbeyi nasip oldu'' dedi.

Babasının sürgündeki yılları boyunca özlemlerini dile getirdiğini, özellikle okulundan ve arkadaşlarından bahsettiğini de belirten Osmanoğlu, ''Babam döndüğünde arkadaşları ona yakınlık gösterdiler'' şeklinde konuştu.

Osman Selaheddin Osmanoğlu, atalarının yaşadığı ve devleti idare ettikleri saraylara gittiğinde yaşadığı hisleri de ifade ederek, ''İlk geldiğimde çok etkilendim. Artık çok gidiyorum. Arkadaşlarımı götürüyorum gezdiriyorum, adeta bir rehber gibi oldum'' dedi.

-HAYATTAKİ OSMANLI HANEDANI ÜYELERİ-

Hayattaki Osmanlı hanedanı üyeleri hakkında da bilgi veren Osmanoğlu, hayatta 25 şehzadenin var olduğunu, yani babadan oğula Osman Gazi soyundan gelenlerin bulunduğunu, bunların 6'sının da kendisi, 2 oğlu, 3 torunu olduğunu anlattı.

Ailenin en yaşlı üyesi olan aile reisi Osman Bayezid Osmanoğlu'nun New York'ta yaşadığını kaydeden Osmanoğlu, ayrıca hayatta 16 sultan, 23 sultanzade, 13 de hanım sultan bulunduğunu, dolayısıyla 77 hanedan üyesinin var olduğunu vurguladı.

Osmanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bizim aile dağıldığında bazıları Orta Doğu'ya gittiler ve Arapça bilirler, Türkçe bilirler, doğu mantalitesi vardır. Bazıları da batıya gitmişler. Oraya gidenler arasında bir çok Türkçe bilmeyen kişiler var. Ailede 2 değişik kitle var. Birbirleriyle tanışıyorlar ama bazılarının aralarında konuşabildikleri ortak bir dil yok. Bu çok hazin bir şey. Ben çok şanslıydım. Mısır'da doğdum evde Türkçe konuşurduk, şark usulü büyüdüm, batıda kariyerimi yaptım. İkisine de uyuyorum. Belki diğer kişilerden daha çok aileye hakimim ve yakın irtibatım var.

Bir vakıf kurmak istiyoruz. Bu vakıf bizi daha birleştirsin. Gençleri Türkiye'ye daha yakınlaştırmak için. Türkiye'de olan biteni bilsinler, Türk kültürüyle bağdaşlaşsınlar. Vakıf inşallah bu sene kurulacak. Aile reisimizle konuştum ve Osman Bayezid Efendi Başkan olmayı kabul etti.''

-5. MURAD'IN BESTELERİNİ YAPTIĞI PİYANOSU-

Osman Selaheddin Osmanoğlu, evinin salonunda bulunan piyanoya dikkati çekerek, piyanonun büyük dedesi Sultan 5. Murad'ın olduğunu söyledi.

5. Murad'ın 550 bestesi olduğunu hatırlatan Osmanoğlu, piyanonun sürgüne gittikleri dönemde büyük babası tarafından bir arkadaşına verildiğini ifade etti.

Osmanoğlu, ''Türkiye'ye döndüğümde, 'Bu eşyalar sizindir' diye iade ettiler. Büyük babam demek ki arkadaşlarını iyi seçmiş'' dedi.

Salonda yer alan aile fotoğrafları dikkati çekerken, Osmanoğlu, oğullarıyla birlikte çekilmiş şehzade kıyafetli ve nişanlı fotoğraflar hakkında da bilgi verdi.

-HAYATTAKİ ŞEHZADELER-

İsim Doğum tarihi Kökü

-------- -------------- --------

Osman Bayezid 3 Kasım 1924 Burhaneddin Efendi

Dündar 20 Aralık 1930 Sultan Hamid

Harun 22 Ocak 1932 Sultan Hamid

Mehmet Cengiz 20 Kasım 1939 Sultan Reşad

Osman Selaheddin 7 Temmuz 1940 Sultan Murad

Ömer Abdülmecid 4 Haziran 1941 Sultan Reşad

Hasan Orhan 9 Eylül 1946 Sultan Reşad

Mehmed Ziyaeddin 17 Eylül 1947 Sultan Reşad

Roland Selim 5 Mayıs 1949 Sultan Hamid

Selim 5 Eylül 1955 Burhaneddin Efendi

Orhan İbrahim 16 Temmuz 1959 Sultan Aziz

Orhan 25 Ağustos 1963 Sultan Hamid

Eric Ziyaeddin 18 Haziran 1966 Sultan Reşad

Orhan Murad 26 Aralık 1972 Sultan Murad

Mahmud Francis 27 Nisan 1975 Sultan Reşad

Osman Rene 23 Ağustos 1975 Sultan Hamid

Daniel Abdülhamid 20 Eylül 1977 Sultan Hamid

Abdülhamid Kayıhan 4 Ağustos 1979 Sultan Hamid

Selim Süleyman 15 Aralık 1979 Sultan Murad

Nazım 24 Eylül 1985 Sultan Reşad

Yavuz Selim 22 Şubat 1989 Sultan Hamid

Turan Cem 7 Ocak 2004 Sultan Murad

Tamer Nihad 15 Nisan 2006 Sultan Murad

Harun 1 Aralık 2007 Sultan Hamid

Batu Bayezid 23 Nisan 2008 Sultan Murad

haber10

Sultan 2'nci Abdülhamid'in torunu vefat etti


16 Nisan 2009 - Osmanlı hükümdarı Sultan İkinci Abdülhamid'in soyundan gelen Mehmed Selim Ethem (70) tedavi görmekte olduğu Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde vefat etti.
Sultan II. Abdülhamid Han'ın dördüncü kuşaktan torunu olan Ethem'in cenazesi, ikindi vakti Yeşil Cami'de kılınan cenaze namazının ardından ilçe kabristanında toprağa verildi.
Sultan II. Abdülhamid Han'ın en büyük oğlu Mehmed Selim Efendi'nin kızı Emine Nemika Sultan'ın torunu olan Ethem, uzun müddet Suudi Arabistan'da çalıştıktan sonra Türkiye'ye yerleşti. İngiliz asıllı eşi Azize Ethem, eşinin Osmanlı terbiyesiyle büyüdüğünü belirterek, "Tam bir Osmanlı beyefendisiydi. Her zaman hoşgörüyü ön planda tutardı. Onu kaybettiğimiz için çok üzgünüz" dedi.
1924'teki sürgünden sonra ailesi Lübnan'a gittiği için orada doğan Ethem, 1952'de Türkiye'ye döndü. Sonra Suudi Arabistan'a giden ve burada 24 yıl kalan Ethem, haritacılık ve denizcilikle uğraştı. Ethem, Suudi Kraliyet ailesinden birinin filosuyla hemen hemen tüm dünya denizlerini dolaştı. Ethem bu sayede İngilizce, Fransızca, Arapça ve Endonezya dilini öğrendi. 3 yıl önce İngiliz asıllı Türk vatandaşı eşi Azize Hanım'la İznik'e yerleşen Ethem, yatçılık mesleğine merakı sebebiyle zaman zaman İznik Gölü'ne de açılıyordu.

netgazete

Osmanlı şehzadesi yokluk içinde öldü!
27 Mayıs 2010, 00:17Anadolu Haber
Osmanlı hanedanı dün bir üyesini daha kaybetti. Sultan 5. Mehmet Reşad'ın torunlarından Şehzade Hasan Efendi, son iki aydır mücadele ettiği kansere yenik düşerek yaşamını yitirdi..

Osmanlı padişahlarından Sultan 5. Mehmed Reşat'ın büyük oğlu Şehzade Mehmed Ziyaettin Efendi'nin torunu Şehzade Hasan Efendi, dün Mısır'ın başkenti Kahire'de hayatını kaybetti..

Osmanlı Hanedanı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Osmanoğlu, hanedanın bir üyesini daha kaybetmenin üzüntüsü içinde olduğunu söylerken, '64 yaşında olan Şehzade Hasan Efendi, Kahire'de dün (25 Mayıs) hayatını kaybetti. Kanser hastasıydı ve son iki ayı acılar içinde geçti.. Maddi imkanının olmaması nedeniyle tedavisi gerektiği gibi yapılamadı..

Devletimiz gerektiği ilgiyi göstermedi diyebilirim. Sayın Dışişleri Bakanımız daha önce de sağlık durumu hakkında bilgi almıştı ve bugün de başsağlığı için aradı' dedi..

Şehzade Hasan Efendi'nin Dubai'de bulunan kardeşinin talimatıyla vefat ettiği Kahire'de defnedildiğini söyleyen Osmanoğlu, 'Hasan Efendi daha önce de Ürdün Fahri Konsolosluğu da yapmıştı' dedi..

Haber 7

2. Abdülhamid'in torunu, Siyami Ersek'e yatırıldı
14:00 - Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamid Han'ın, Muğla'nın Marmaris ilçesinde yaşayan torunu Osman Nami Osmanoğlu (92), kalp yetmezliği şikayetiyle hastaneye kaldırıldı. Hastaneden ambulansla Marmaris Şehir Stadı'na getirilen Osmanoğlu, stada inen Sağlık Bakanlığı'na bağlı 112 Acil Ambulansına sedyeyle taşındı. Helikoptere konulan Osmanoğlu, İstanbul'a nakledildi, Kadıköy'deki Siyami Ersek Hastanesi'ne yatırıldı. 10.06.2010 MARMARİS netgazete

Perihan Sultan, dedesi Abdülaziz'in türbesinde

15:55 - Osmanlı Şehzadesi Süleyman Sadeddin Efendi'nin kızı Perihan Sultan, dedesi Sultan Abdülaziz'in İstanbul, Çemberlitaş'taki türbesini ziyaret etti. Türbe ziyareti sırasında duygulu anlar yaşayan Perihan Sultan, "İlk defa ziyaret ediyorum. Çok etkilendim, çok duygulandım. Fatiha okudum" dedi. Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'de yaşayan Perihan Sultan, İstanbul'da bulunan Osmanlı'dan kalma tarihi eserleri de ziyaret etti. 28.05.2009 İSTANBUL netgazete

II. Abdülhamit'in torunu vefat etti
15 Temmuz 2010
Sultan II. Abdülhamit'in hayatta iken doğan son torunu ve onla ilgili kitap yazan kızı Ayşe Sultan'ın oğlu Osman Nami Osmanoğlu 93 yaşında tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu.



Sultan II. Abdülhamit'in kızı Ayşe Sultan ve Suriye Eski Başbakanı Ahmet Nami Bey'in oğlu Osman Nami Osmanoğlu, rahatsızlanınca ilk müdahale uzun zamandır yaşadığı Marmaris'te Ahu- Hekman özel kliniğinde yapılmıştı.

Sağlık Bakanlığı'nın tahsis ettiği özel ambulans helikopteri ile İstanbul'a getirilen Osmanoğlu Dr. Siyami Ersek Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındı. 5 Haziran'dan beri bu hastanede tedavi gören Osmanoğlu'nun hayatını kaybettiği öğrenildi.

Sultanzade Osman Nami Osmanoğlu, Sultan II. Abdülhamit'in hayattayken doğan son torunu ve yaşayan en yaşlı hanedan üyesi. 1918 yılında İsviçre'nin Cenevre şehrinde doğan Osman Nami Osmanoğlu ,1924 yılında ailesi ile birlikte Sirkeci Garı'nda bindikleri Şark Ekspresi ile sürgüne gönderildi. Paris'te makine- radyoloji eğitimi görmüş ve radyoloji yüksek mühendisi olarak Fransa ve Tunus'ta görev yaptı. 1974 yılında ailesi ile birlikte, 50 yıllık sürgün hayatından sonra Türkiye'ye dönerek, 1975 yılında Türk vatandaşlığına kabul edildi. Yaşamını İstanbul ve Marmaris Hisarönü'nde sürdüren Oman Nami Osmanoğlu, ülkesinden bir daha hiç ayrılmadı. Emekli olduktan sonra zamanının büyük kısmını resim yapmaya adayan Osman Nami Osmanoğlu'nun ilk eşi Merhume Ayşe Adile Hanım'dan Mediha Şükriye, Fethiye Nimet ve Ayşe Adile adlarında üç kızı, Alman asıllı ikinci eşi Rotraud Müşfika Hanım'dan Gülnur Dorothe ve Ayten Sofia adlarında iki kızı, ayrıca yedi torunu ve bir de torun çocuğu var.
haber7

Son Osmanlılar Cenazede Buluştu

17 Temmuz 2010
Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamit'in torunu Osman Nami Osmanoğlu için Fatih Camisi'nde cenaze töreni düzenlendi.
Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı törene, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanıve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Devlet Bakanlarından Hayati Yazıcı, Faruk Çelik, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ak Parti Genel Başkan yardımcısı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın Osmanoğlu'nun kızlarından Meksika'da yaşayan Mediha Şükriye Nami Osmanoğlu Martinez, Fransa'da yaşayan Fethiye Nimet Nami Osmanoğlu Bory, Gülnur Dorothe Nami Osmanoğlu Ragot, Ayten Sofia Nami Osmanoğlu Kunter, Mersin'de yaşayan Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars ile eşi Rotraud Müşfika Nami Osmanoğlu, Fatih Camisi'nin avlusunda kendilerine ayrılan bir bölümde taziyeleri kabul etti.

CENAZESİ OMUZLARDA TAŞINDI



Törene katılan Başbakan Erdoğan ve protokol, Osman Nami Osmanoğlu'nun ailesine taziye ziyaretinde bulunduktan sonra,İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, öğle namazını müteakip cenaze namazı kıldırıldı. Çağrıcı, cenaze namazı öncesinde yaptığı konuşmada,
büyük bir tarih bırakan ecdadın aile üyelerinden birine karşı son görevlerini ifa ettiklerini, onlara hep dua edeceklerini söyledi.






Osman Nami Osmanoğlu'nun cenazesi, namazın ardından omuzlarda cenaze arabasına taşındı. Cenazenin araca taşınması sırasında Başbakan Erdoğan ve bakanlar da omuz verdi. Osman Nami Osmanoğlu'nun cenazesi daha sonra toprağa verilmek üzere Çemberlitaş'ta bulunan II. Mahmut Türbesi Haziresi'ne doğru yola çıkarıldı. Osman Nami Osmanoğlu dedesi 2. Mahmut'un yanına defnedildi.


BEŞ KIZ BABASIYDI



Osman Nami Osmanoğlu, uzun zamandır yaşadığı Marmaris'te kalp yetmezliği şikayetiyle hastaneye kaldırılmış, yapılan ilk müdahalenin ardından özel ambulans helikopteriyle 10 Haziranda İstanbul'a getirilmişti. Osman Nami Osmanoğlu'nun tedavisi, o tarihten bu yana, Dr. Siyami Ersek Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, yoğun bakımda sürüyordu. 1918 İsviçre doğumlu olan, 4'ü yurt dışında yaşayan 5 kızı bulunan Osman Nami Osmanoğlu, tedavi gördüğü Dr. Siyami Ersek Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde vefat etmişti.
aktifhaber

Osmanlı Kendini Kullandırmaz!!!
29 Temmuz 2010

Son günlerde 'Mütareke Basını'nın Osmanlı hanedanıyla ilgili haberlerinin perde arkası... Bu milletin gönlünde taht kuran ailenin, kaldıysa üyelerine düşen misyon....

Mevlüt Avşar-Analiz/Aktifhaber

Son günlerde medyada Osmanoğulları ile ilgili yer alan haberler çoğalmaya başladı. Bu haberler arasında ölüm haberleri var, sosyete haberleri var, miras haberleri var. Haberlerin kendisi kadar, hangi haberlere hangi basının nasıl ilgi gösterdiği de anlamlı gözüküyor. Yakın zamana kadar Osmanlı Ailesine hakaret içeren haberler ile bazı aile üyelerine ait magazin haberleri üzerinden Türk Milletinin Osmanlı’ya duyduğu sempatiyi zedelemeye yönelik haberlere zaten oldukça alışmıştık. Örneğin türbanın gündem olduğu dönemlerde, bazı başı açık Aile üyelerine soru yöneltmek veya onların başı açık hatta kimi dekolte resimlerini yayınlamak, bizim mütareke basınımızın 1900’lerden kalma alışkanlıkları arasında yer alıyordu.

Ancak yakın zamanda bazı haberler yayınlanmaya başladı ki, bu haberler alışık olduğumuz tarzdan oldukça farklıydı. Osmanlı’ya ve Osmanlılık ruhuna cibilli düşmanlığı kendisine vazife edinmiş pek çok yayın organında okuduğumuz övgü içerikli bazı haberler bizi işkillendirdi. Yıllarca görülmeyen ve gösterilmeyen Osmanoğullarından bazılarının ve çocuklarının reklam kokulu tanıtımları insanı ister istemez şüphe duymaya sevk ediyordu.

Sarayda doğmuş ve sürgün edilmiş SON OSMANLI ŞEHZADESİ Ertuğrul Osman Osmanoğlu’nun vefatı ile aslında “Osmanoğulları Hanedanlığı” resmen sona erdi. Nitekim, Neslişah Sultan'ın "artık hanedan bitti biz bir aileyiz" şeklindeki açıklaması hatırlatılan Ertuğrul Osman Osmanoğlu'nun eşi Zeynep Tarzi Osman, "Neslişah Sultan dedesi tahttayken doğan tek sultan. Onun her söylediği doğrudur, herkesin de kabulüdür. Ben de kendisinin fikrine iştirak ediyorum. Artık hanedan ananesini, o görgüyü yaşamış ve bilen kendisinden başka kimse kalmadı. Osman Efendi ile de bir dönem kapandı. Yapacak bir şey yok. İnsanlar artık doğruyu kabul etmeli. Bu anane bitmiştir. Bundan sonraki ailenin en büyüğü Neslişah Sultan'ın da buyurduğu gibi artık hanedan reisi diye bir şey yok. Zaten sembolikti. Son halifeden sonra sembolikti. Ama o sembol de kalmadı artık Osman Efendiyle." diye konuşmuştur.

Eşi, rahmetli Ertuğrul Osman Osmanoğlu için şunları söylemişti: “Kim olduğunu çok iyi bilir, ama kim olduğunu kimseye söylemez”. SON ŞEHZADE Ertuğrul Osman Osmanoğlu gerçek bir şehzade idi. Osmanlı Hanedanlığının asil bir üyesi olarak kendisini hiçbir yabancı devlete ve servise sunmadı, kullandırmadı. Bugün basında yer alan diğer isimler sadece neseben “Osmanlı Ailesi” üyesidirler; ama hiçbiri ne “Osmanlı Hanedanlığı” üyesidir, ne “Şehzade”dirler, ne de “Sultan”dırlar.

Siyasi tarih, sürgün edilen hanedanlık üyelerinin ve çocuklarının, düşman devletlerce birer siyasi piyon ve fitne unsuru kullanılmasının ibret verici örnekleriyle doludur. Buna uzak tarihten örnekler verilebileceği gibi, yakın tarihten de örnekler verilebilir; Pehlevi Ailesi, Butto Ailesi vs. Emperyalist devletler genel olarak bizzat yıktıkları hanedanlıkların üyelerini bile daha sonraki dönemlerde siyasi koz olarak kullanmak üzere beslerler ve hazırlarlar.

Osmanoğullarınnın Türk Milletinin nezdinde aziz bir hatırası vardır. Bizzat saray görmüş Hanedanlık üyeleri de bu aziz hatıraya uygun olarak asil bir hayat sürmüşlerdir. Ancak son dönemde basında, özellikle mütareke basınında yer alan bazı haberler, bazı Aile üyelerinin, bölgede ve dünyada güç olma arayışına giren Türkiye’nin siyasi hayatına dış müdahale için yumuşak karın olmak üzere tasarlandıkları intibaı uyandırmaktadır. Üstelik bu reklam kokulu haberlerin SON ŞEHZADE’nin vefatından sonra ortaya çıkması da ayrıca dikkat çekicidir.

Osmanlı’nın son döneminde, Sultan 1.Abdülaziz'i tahttan indiren İngiliz yandaşı mason ekibin siyasi oyunlarında piyon olarak kullanılmış, Osmanlı padişahı 5. Murad’ın torunu Osman Selaheddin Osmanoğlu ve onun bir İngilizle evli torunu Ayşe Gülnev’la ilgili haberler bu çerçevede daha dikkatle okunmalıdır. Osman Selaheddin Osmanoğlu her ne kadar "Lütfen bana Osman Bey değil, Osman Efendi diye hitap edin" dese de, kendisi sadece Osman Bey’dir. Birilerinin, onun isminin başına konulan eklediği “şehzade”lakabı ile kızının isminin başında “sultan” lakabı da ancak gerçekdışı bir “yakıştırma”dır.

Yakın zamanda Süleyman Demirel, yakın dostu Hüsamettin Cindoruk’a “Osmanlı Cumhuriyeti” adı altında kitap çalışması yaptırmıştı. Taşıdığı inanç ve kültürel kodlarıyla Osmanlı mirası/adeti denilebilecek başörtüsünü kullanan Anadolu insanını Arabistan’a kovabilen Demirel’in, bu şaşırtıcı girişimi oldukça dikkat çekmişti. Vaktiyle derin yapının bir başka temsilcisi, sol heveslere kapılan gençlere, Demirel’inkine benzer şekilde “Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz, siz necisiniz?” dememiş miydi? Tamamı açıklanmayan teze göre, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin devamı idi ve halifelik dahil her şey istense geri getirilebilirdi. Yani toplumsal talep, Osmanlı gibi bir büyük devlet arayışına ve hilafet türü bir yapının tesisine yönelirse, milletin bu eğilimleri kontrol altında tutulmalı ve derin yapı buna uygun çözümler üretmeliydi. Yeni halifemiz uluslararası bağlantılı derin yapının servise sunacağı biri, ABD veya İngiltere’de uzun yıllar servis kontrolünde yaşamış ve yetiştirilmiş bir Osmanlı Ailesi üyesi hatta kim bilir belki Süleyman Demirel’in kendisi bile olabilirdi. Bakarsınız, emperyalist tasarımlı yeni halifemizi de ilk tanıyan, yine emperyalist tasarımlı kurulup pek çok İslam ülkesinde halifeliği getireceği propagandası yapan Londra merkezli Hizbuttahrir Örgütü olabilirdi. Böylece bir derin prangadan kurtulan milletin boynuna, üzeri yaldızlanmış bir başka pranga “altın gerdanlık” diye geçirilirdi. Yani bu tür karanlık senaryoların hem dışarıda, hem de içeride odak ve taşeronlarının olması mümkündür.

Uzun lafın kısası, burada yapılması gereken kanaatimizce şudur:

Osmanlı’nın aziz hatırasına herkes saygılı olmalıdır. Büyük devlet olmanın gereği, hem bu aziz hatıra, hem de emperyalist devletlerin suiistimalini önlemek için Aile üyeleri korunup kollanmalıdır. Ancak bu hatıraya saygımız, emperyalistlerin bazı Aile üyelerini kullanarak kurgulayacağı siyasi oyunlara karşısında bir zaafa dönüşmemelidir. Bu tür suiistimallerin ecnebiler ve içerideki işbirlikçileri tarafından Osmanlı’nın en güçlü dönemlerinde bile sahnelenmeye çalışıldığı unutulmamalıdır. Cem Sultan’ın din değiştirmek yerine ölümü tercihindeki acı hatırası bunun bariz örneğidir. MİT konuya ilgi göstermeli; Osmanlı Ailesini ilgilendiren vakıf yapılanmalarının doğru üyeler eliyle yürütülmesini ve faaliyetlerin kültürel ve eğitsel sınırlar içinde kalmasını sağlamalı; vakıf üzerinden sağlanacak maddi ve eğitsel destek ile zorda kalan Aile üyelerinin suiistimalini önlemeli ve dış servislerin Aile üyelerini yönlendirmesini / kullanmasını engellemelidir.

Osmanlı Aile üyelerine düşen görevler de vardır. Bunların görevlerinin başında, Hanedanlık döneminin tamamen kapandığını kabullenmek ve “şehzade, sultan (bayanlar için) ve Efendilik” gibi unvanların peşine düşmemektir. Osmanlı oğullarından olmanın en asil vasfı, emperyalistlerin Müslüman Türk milletine karşı hazırladıkları siyaset projelerinde figür olmamaktır. Bu tür oyunlara alet olup, milletin her türlü dezenformasyona ve kara propagandaya rağmen gönlünde ayakta tuttuğu aziz hatırayı, ulaşılamayacak heveslerle bir daha ayağa kalkamayacak şekilde yıkmamaktır. Mütareke basınının Osmanlı Aile üyeleri üzerinden yapmaya çalıştığı magazin haberciliğine değil, kültürel içerikli girişimlere figür olmaktır. Tüm dünyaya, makam sevdası karşısında ezilmeyecekleri dersini bizzat yaşantısı ile vererek asalet timsali olmaktır.
aktifhaber

Sultanzadeler, Bodrum'da Türkçe öğreniyor

14:15 - Osmanlı padişahlarından Sultan Beşinci Murad'ın torunu Osman Selaheddin Osmanoğlu'nun, İngiltere'de yaşayan kızı Ayşe Gülnev Sultan'ın, tatilini geçirmek üzere geldiği Bodrum'un Yalıkavak beldesindeki yazlık evinde oğulları şehzadelerle ve torunları sultanzadelerle yakından ilgileniyor. 31.07.2010 MUĞLA netgazete

Gürkan Hacır
Osmanlılar Türkiye'yi nasıl terk etti?

(..)

İki tarih var. Birincisi Saltanatın ilga (*) edildiği 2 Kasım 1922. Diğeri ise Hilafet'in ilga edildiği 3 Mart 1924.

SALTANATSIZ HİLAFET

2 Kasım 1922'de Saltanat'ın kaldırılışı ilan edilince Sultan Vahideddin, Ankara Hükümeti'ni temsilen kendisini ziyarete gelen Refet Paşa'ya hükümetsiz bir hilafet makamının olamayacağını şu sözlerle anlattı:

'Saltanatsız bir hilafeti, hanedanımızın en aciz bir ferdinin bile kabul etmeyeceğinden emin olabilirsiniz paşa!'

İstanbul'dan ayrılmayı kararlaştırdı. İşgal Komutanı Harrington'a müracaat etti. İngiliz torpidosuyla Malta'ya gitti. Aslında nereye gideceğini bilmiyordu. Yanında kalabalık maiyetiyle beraber kendine tahsis edilen Pini Kışlası'na yerleşti. Oğlu Şehzade Ertuğrul Efendi, iki harem ağası, Sertabib Neş'et Paşa, Mabeynci Ömer Yaver Paşa, Sinop Mebusu Zühtü Bey ve hizmetliler vardı. Vahideddin burada kimseyle görüşmeyi kabul etmedi.

Sonraki durakları San Remo şehrindeki bir villa olacaktı.

3 Mart 1924'te Hilafet'in ilga edildiğine dair kanun aynı zamanda hanedan mensupları içinde bir dönüm noktası oldu. Hilafetin kaldırılmasıyla beraber hanedan mensuplarının da yurt dışına çıkartılmasına dair kanun kabul edildi.

Kanunun ilk iki maddesi şöyleydi.

1-Halife hal'edilmiştir. Hilafet, hükümet ve cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır.

2-Mahlu halife, Osmanlı Saltanat-ı Hanedanı'nın erkek, kadın bilcümle azası ve damadlar, Türkiye Cumhuriyeti memaliki dahilinde ikamet etmek hakkında ebediyen memnudur. Bu hanedana mensup kadınlardan mütevellit kimseler de bu madde hükmüne tabidirler.

Kanuna göre hanedan mensupları 10 gün içerisinde ülkeyi terk etmek zorundaydılar. Yanlarına sınırlı miktarda para alabileceklerdi. Bundan böyle mülk edinemeyecekleri gibi mevcut mülkleri de Türkiye Cumhuriyeti'ne devrolunalacaktı. Yanlarına sadece iki bavul eşya alabildiler. Koca Osmanlı mülkünden kala kala iki bavul eşya kalmıştı.

Son halife Abdülmecid Efendi ve hanedan ailesine mensup 155 kişi, yurtdışına çıkartılmasına karar verildi. Birçok üyesi zaten yurtdışında bulunan Osmanlı hanedanı için sürgün günleri resmen başlamıştı.

Peki son halife Abdülmecid Efendi'yle birlikte sürgüne gidenler kimlerdi?

Abdülhamid Han'ın büyük oğlu Mehmed Selim Efendi, Sultan Reşad'ın oğlu Mehmet Ziyaüddin Efendi, Sultan Abdülaziz'in oğlu Mehmet Seyfeddin Efendi, Abdülkadir Efendi, Ahmet Nuri Efendi Ömer Hilmi Efendi, Abdurrahim Efendi, Abdülhalim Efendi, Osman Fuad Efendi, Ömer Faruk Efendi bu isimlerden bazılarıydı. Tabi sultan efendiler de vardı. Yani hanedana mensup erkeklerden doğma kız çocukları. Şehzade Selahaddin Efendi'nin kızları Hatice, Fehime ve Fatma Sultan Efendiler, Abdülhamid'in kızları Zekiye, Fatma Naime, Hamide, Ayşe Sultan ve Naile Şadiye'de yurtdışına çıkması istenen hanedan mensuplarından bazılarıydılar.

'NEREYE GİDİYORUZ?'

Yasada 10 günlük süre tanınmıştı ama Ankara'nın beklemeye tahammülü yoktu. İstanbul Valisi Haydar Bey ve Emniyet Müdürü Saadettin Bey, kararı son halifeye tebliğ ettiler. Toparlanmasını teklif ettiler. Abdülmecid Efendi itiraz edecek gibi oldu. Çevresindekiler kalp krizi geçirmesinden çekiniyorlardı.

Valiye bakarak sordu:

- Gönderileceğimiz mahal tayin edilmiş midir Ankara'ca?

Hayır Halife Hazretleri...!

- O halde ne tarafa ve neyle hareket edeceğiz.

Trenle, Balkan sınırına.

Abdülmecid Efendi'yle beraber gidenler Çatalca'dan trene bindirildiler. Bir kısım şehzade ise ertesi gün kendilerine yakın buldukları ülkelere doğru deniz ve demiryoluyla yola çıktılar. Abdülmecid Efendi'ye son anda hazırlanan pasaportun üzerinde İsviçre vizesi vardı. Ancak İsviçre'ye vardığında sınırdan alınmak istenmedi. Kapıdaki görevli siyasi bir kriz olur endişesiyle son halifeyi bekletmişti. Kimi hanedan üyelerinin gittiği yer ise Beyrut olmuştu. Burada Avrupa'dakinin aksine törenle karşılanmışlardı. Ama bu törenlerin etkisi uzun sürmedi. Kısa sürede sefalet içine düştüler. Kimi intihar etti, kimi Manş Denizi'ne atıldı.

YOKLUK İÇİNDE ÖLÜM

Abdülkerim Efendi: Sultan Abdülhamid'in torunuydu. Askerdi. Vatandaşlıktan çıkartıldıktan sonra yeniden hilafeti canlandırabilmek için Doğu Türkistan'da mücadeleye girişti. Japonların onu kullandığını geç anladı. Beş parasız Amerika'ya döndü. Son ümidi Türkiye'deki miras haklarıydı. İşini takip etmesi için güvendiği kişi biraz ilginçti. Dişçi Sami. Ondan gelecek paranın umuduyla son günlerini ucuz bir otel odasında geçirdi. 1935 yılının sonbaharında aynı otel odasında canına kıydı. Öldüğünde cebinden 3 dolar çıktı.

Ömer Faruk Efendi: Son Halife Abdülmecid'in oğluydu. Sürgünden sonra Mısır'a yerleşti. Maddi zorluklar çekti. Ölmeden önceki vasiyetinde mezarına zarf içinde de olsa vatan toprağının getirilip serpilmesini istedi.

Abdürrahim Efendi: Sultan Abdülhamid'in oğluydu. Sürgüne gönderildiğinde albaydı. Paris'e yerleşti. Nişan, mücevher ne varsa sattı ama yine de tutunamadı. Kimi geceleri Nice plajında yatarak geçirdi. 20 Ocak 1952'de bir otel odasında canına kıydı.

İnşirah Sultan: Sultan Vahideddin'in eşiydi. Mısır'a yerleşti. Sıkıntılarla geçen hayatını Nil Nehri'nin sularında sonlandırdı.

Sultan Vahideddin: Son olarak yerleştiği San Remo'daki villada çevre esnafa dahi borçlanarak maiyetini idame ettirmeye çalıştı. Bir yandan kalabalık bir nüfus diğer yandan kayınbiraderi Zeki Bey'in bitmek tükenmek bilmeyen kumar merakı, sıfırı tükettirmişti. Ölümünden birkaç gün önce mutfak masrafını karşılayabilmek için Hanedan-ı Al-i Osman nişanının üzerindeki iri taşlı mücevherleri küçük tırnak makasıyla söktü. Osmanlı nişanı olduğunun anlaşılmasını istemiyordu. Yeğeni Prens Sami Bey'le 'Barkleys Bank'a yolladı. Sonuç hüsrandı. Padişaha takılan nişan da sahte taşlardan yapılmıştı. Daha tahta çıktığı gün ona oynanan oyunun farkına şimdi varmıştı. Ölümü fazla gecikmedi. 3 gün sonra hayata gözlerini yumdu. Bugün Osmanlı'nın torunları objektiflere ışıltılı yüzlerle gülümseyerek poz veriyorlar. Ama onların babalarından, dedelerinden dinledikleri hikayelerde saklı duran tarih, büyük bir acının izlerini taşıyor. Varlığın ve yokluğun. Hem güçlü ve mağrur olmanın hem de yoksun ve sığınmış. Kendi ülkende yabancı olmanın...

(*) İlga: (varlığını) ortadan kaldırmak.
Akşam

Hanedan üyeleri iftarda bir araya geldi
22:51 - Anadolu Prodüksiyon tarafından Yıldız Korusu'ndaki Çadır Köşkü'nde verilen iftar yemeğine, Sultan 5. Murad'ın torunu Şehzade Osman Vasıf Osmanoğlu, II. Abdülhamit'in torunu Şehzade Harun Osmanoğlu ile çocukları Orhan Osmanoğlu ve Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı. 21.08.2010 İSTANBUL netgazete
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com