EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

SİYAHÎ MÜSLÜMANLARIN ŞEHİD LİDERİ: MALCOLM X

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İZ BIRAKANLAR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Şub 21, 2010 10:14 pm    Mesaj konusu: SİYAHÎ MÜSLÜMANLARIN ŞEHİD LİDERİ: MALCOLM X Alıntıyla Cevap Gönder

Babam Malcolm X
İlyasa Şabaz



Elli yıl önce bugün, babam Malcolm X, New York’ta Audubon Balo Salonu’nda konuştuğu esnada suikasta uğradı. Her gün aklıma düşüyor, ama son bir yıl içerisinde Staten Adası’nda, Ferguson’da ve ülkenin daha birçok yerinde yaşanan trajik olaylardan sonra, insan hakları aktivizmi ruhunun yenilendiği koşullarda, onu daha fazla hatırlıyorum. Bu yaşananlara o ne derdi acaba?
Üslubu sert bir aktivizm için o hâlâ bir model olarak görülüyor. İnsanlar, ırka dair modern bir diyalog dâhilinde, onun gibi önemli, sesi güçlü bir insanın yokluğunun acısını çekiyorlar hâlâ. Ama belki de bu insanlar, bugünün eylemcilerinin stratejileri hakkında dile getireceği eleştirel sözlerden pek hoşlanmayacaklardı.

Elbette kurumsal zorbalığa cevaben ülke genelinde ve ülke dışında gençliğin öncülüğünde yürütülen hareket babama can katacaktı. O, göstericilerin coşkusunu ve hızla örgütlenme, derhal harekete geçme ve eğitim amacıyla sosyal medyayı ehil bir biçimde kullanmalarını da takdir edecekti muhtemelen. Bu anlamda acı gerçekleri güçlü ifadeler dâhilinde özetleme ve akılda kalıcı ifadeler kullanma becerisi bugünkü etiket (hashtag) eylemciliğimizi önceden haber verir nitelikte.

Ancak belki de o, sloganların eylemin ta kendisi olmadığını söyleyen ilk kişidir. Sloganlar onları hiç mi hiç umursamayan bir sisteme karşı sunulmuş şikâyet dilekçelerinden başka bir şey değildir. Konuşmalarında o sadece “eşitsizlik var!” diye bağırmakla yetinmez, adalet talep eder ve onu elde etmek için gerekli adımları ortaya koyar.

Malcolm, sistemsel adaletsizliğin kaçınılmaz sonuçlarının üstesinden gelmek için gerekli olan, zekice geliştirilmiş eylemlerde bulunulmasını öğütler. O, “oy pusulası mı yoksa mermi mi?” dediğinde, Amerika doğrulup insanı yakan bu gerçekliği dile döken o adamı dinler. Burada eğer siyah yurttaşlara sisteme katılım hakkı verilmezse, onların hiçbir yere başvurmadan savaşma kararlılığında olduğuna dair bir anlam yatmaktadır. Uzun süredir siyah toplulukları içerisinde kaynayan öfke bu uyarıyı destekleyecek bir gerçekliktir. Oy kullanma hakları ve uygulamaları değiştiğinde bu katılımı gerçekleştirmedikleri takdirde beyaz Amerikalıları bir korku kaplamasının nedeni budur.

Malcolm, ayrıca eylemcilerin başvurdukları retoriği de eleştirir. Tahminim şu ki, eğer yaşasaydı muhtemelen bugün kullanılan “Eller Yukarı” hareketini alkışlardı ama aynı zamanda polis zulmünün güttüğü amaca ironik bir biçimde uyum sağlayan bir teslimiyet biçimi olduğu için de bu hareketi şiddetle eleştirirdi. Zira polis siyahlara “hayatta kalmak istiyorsanız, savunmasız bir durumda olun” diyor, onları yıldırıyor ve felç etmek istiyor. “Siyahların Hayatı Önemlidir” sloganına hayırhah bir tutum sergileyebilirdi ama buna ek olarak üniformalı polis memurlarının da bir hashtag’le ikna edilemeyeceğini de söylerdi.

Her şeyin ötesinde o sürdürülebilir, hedefi olan bir eylemciliğin eksikliğinden yakınırdı. Evet, Ferguson’dan sonra başlamış olan o zor işi sürdüren birçok insan mevcut ama daha gidilecek çok yolun olduğu belli. Bugün insanlar, ırkçılıkla nasıl mücadele etmemiz gerektiğinden bahsediyorlar, “tehditler” süreç içerisinde boşa düşüyor. Ama gene de öylesine yumuşadık ki belirli bir kayıtsızlık noktasına gelip dayandık, pop kültürü ve ileri teknoloji tüketimi aklımızı başımızdan aldı. Büyük jüriler ve bölge savcıları dâhil kimseden adaletin sağlanması konusunda hesap sorulamadığı koşullarda herhangi bir değişim yaşanabileceğini ummak mümkün mü?

Babam bir çözüm sunmaksızın eleştirilerde bulunan bir insan değildi. İlkin o, bugünün genç göstericilerine itiraz eder, onlardan ülkenin eylemcilik tarihini öğrenmelerini ve kendilerinden önce gelenlerin yaptıkları katkıları takdir etmelerini isterdi. Selma’da, Şikago’da, Watts’ta işe yarayan bugün neden işe yaramıyor? Bugün göstericiler sanki sıfırdan başlıyorlarmış gibi hareket ediyorlar. Bu bağlantısızlık gençliğin kibridir diye kenara atılamaz; bu, siyahların tarihini bu kuşağa öğretememiş olmamızın, ekonomik ve sosyal sistemlerin nasıl işlediğini anlatamamış olmamızın bir dışavurumu.

Aynı şekilde Malcolm, muhtemelen bugünün eylemcilerinden, eylemciliğin akıldışı, geçici ve amaçsız bir biçimde şiddete meyilli bir şey olmadığını beyaz Amerika’ya izah etmeleri ve haber kanallarındaki bu türden argümanlara karşılık vermeleri noktasında kendi irfanlarına başvurmalarını isterdi. Onun gününde Malcolm mikrofona yaklaşır ve tüm ırksal ayaklanmaların, başkaldırının ve şiddetin beyaz dünyada nefretle karşılandığını, bu olaylarınsa “tavukların eve gelip tünemesi” anlamına geldiğini söylerdi. Ferguson’dan sonra da birçok haber kanalı isyanları kınayan bir dizi tavır içerisine girdi, isyanın itici gücünün nereden kaynaklandığını izah etmek isteyen insanların sayısı ise çok azdı.

Ayrıca Malcolm, polis şiddeti gibi birçok şeyin elli yıl içerisinde değişmediğini kabul ederdi ama öte yandan birçok konunun da değiştiğini söylerdi. Azınlıkların bugün sisteme giriş imkânı daha fazla. Bizim savcı ya da hâkim olmamız mümkün. Kütüğe kaydolabiliyoruz, oy da kullanabiliyoruz. Muhtemelen o, eylemcileri bu giriş imkânlarından istifade etme, sistem içerisinde ve de dışında güç sahibi olma konusunda yüreklendirirdi.
Örneğin oy kullanmak hem bir eylem hem de hitap şekli. Bu sebeple eğitim alma imkânı, ekonomik fırsatlar ve politik katılıma vurgu yapan bir yerel örgütlenme zemini mevcut. Halk içerisinde yürütülen çalışma, ulusal medya düzeyinde pek bir karşılık bulmuyor ama gene de değişimin başlayacağı yer de orası.

Son olarak Malcolm, muhtemelen tek başına hareket eden birisi olmadığına vurgu yapardı. Malcolm, konuşmalarıyla siyahlar arasında öfkeyi yaratan kişi değildi; o söz konusu öfkeyi örgütleyip ona yön verendi. Tek başına bir modern kahraman bize sihirli çözümü getirmeyecek. Değişimi koşullamada önemli olan, haberlerin akışı ile azalıp geçmeyen bir tutkuya sahip hazır ve öfkeli bir halk kitlesinin olmasıdır.

Eric Garner, Michael Brown, Trayvon Martin ve Tamir Rice’ın ölümleri bizi çok sarstı ama bizde çözümsüzlük hissi de uyandırmadı. Onların kayıplarını belirli bir bağlam içerisine oturtmak, sistemi değiştirme konusunda ilham veren bu insanlar karşısında etrafımızdaki insanların derinlemesine rahatsız olmasını sağlamak zorundayız.

Eğer babam bugün yaşıyor olsaydı, ortaya çıkan bu yeni kuşakla onur duyardı ama kendi hayatı ve kelimeleriyle gene o coşku ve heyecana dâhil olurdu. Onları savunur, ama onları asgari direniş yolunu almamaları konusunda uyarır, kendi yürüdüğü yolu takip etmeleri hususunda bu kuşağa cesaret verirdi.
Kaynak: İştiraki


Şehahadetinin 50. yıl dönümünde siyahî lider Malcolm X'e rahmet diliyoruz



Alan Fisher: 50. ölüm yıl dönümünde Malcolm X'i anarken
21 Şub 2015



Afro-Amerikan Müslüman aktivist Malcolm X, çoğu kişiye göre hâlâ kazanılamamış olan insan hakları mücadelesinin unutulmaz ismi olarak hafızalardaki yerini koruyor.

Afro-Amerikan Müslüman toplumun en önemli savunucularından Malcom X, 1965'te suikast sonucu hayatını kaybettiğinde 40 yaşındaydı.

Salonda bir heyecan havası vardı. Dışarıdaki şubat soğuğunu tersyüz eden, umudun çevrelediği bir sıcaklık hissediliyordu.

Manhattan’daki Audubon Balo Salonu'nda tam tekmil hazırlanan dört yüz ahşap sandalyenin hepsi doluydu.

Afro-Amerikan Birliği Örgütü’nün haftalık toplantıları böylesi bir kalabalıkla yapılıyordu ve aslında en büyük amaç grubun kurucusunu dinlemekti. “Ateşleyici” ve “ilham veren”... Onu böyle tanımlıyorlardı.

Tanıtıldığı gibi, uzun ve ince, kırmızımsı saçlı adam öne doğru yürüdü ve geleneksel Arap selamıyla topluluğu selamladı: “Selamün Aleyküm”. Kalabalık, “Aleyküm Selam” diye yanıtladı.

Konuşmaya hazırlanırken çoğunluğu siyahilerden oluşan kalabalıkta bir rahatsızlık vardı, öfkeyle bağırıyorlardı. Konuşmacı onları teskin etmeye çalıştı: “Sakin olun, galeyana gelmeyin!”

İşte tam o anda bir silah patladı. Silahlı bir adam, sahneye doğru koşturuyordu. İki kişi daha tabancalarını ateşledi. Hedefteki kişi, sandalyesinden arkaya düştü. Elleri ise hâlâ havadaydı.

Etrafı çığlıklar kapladı. Kadın-erkek, çoluk-çocuk herkes kendisini yere atarak masaların altına saklandı. Kendilerini korumak için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar.

Konuşmacı, alelacele hastaneye götürüldü. Acil servis bir sokak ötedeydi fakat yan kapıda olsa bile kâr etmezdi.

Doktorlar ellerinden geleni yaptı ama çok geç olduğunu biliyorlardı.

Karizmatik lider

İlk müdahaleden on beş dakika sonra öldüğü duyuruldu. Amerika’daki yurttaşlık hakları hareketinin karizmatik sözcüsü Malcolm X suikasta kurban gitmişti.

O Pazar akşamından beri 50 yıl geçti.

Alex Haley'in ölümünden sonra yayınlanan otobiyografisi "Kökler", birçok uzman ve yayıncı tarafından son yüzyılın en önemli kurgusal olmayan kitapları arasında gösteriliyor.



Malcolm X’i öfkeli bir genç adam olarak yansıtmak kolaya kaçmak olurdu. Erken dönem konuşmaları, siyahi toplumdaki öfkeyi ve gerilimi yansıtıyordu.
“Vaziyet itibarıyla sinirliydi fakat hakikati söylerdi” diyor City College of New York'ta Malcolm X’in yaşamı ve mirası üzerine ders veren Zahir Ali.

"İslam Ümmeti" hareketinin bir üyesi olarak o, birleşmekten değil ayrılıktan, şeytanlaşmış beyazlardan bahsederdi. "Siyah Gücü" hareketini böyle hazırlıyordu. Kullandığı dil, korku ve endişeyi harmanlıyordu.

Martin Luther King’in pasif direniş felsefesine karşı olarak Malcolm X, “Eğer Amerikalı siyah adamın sorunlarının çözümünü ertelemek pasif direnişse, ben şiddet adamıyım” diyordu.

Amerika’nın Vietnam’a müdahalesine karşı ilk sesini yükseltenlerden biriydi. Başkan John F. Kennedy suikastı sonrası "ne ekersen onu biçersin" dediğinde birçok kişi öfkeden deliye dönmüştü.

1964’ün başlarında -bir zamanlar idolü olan- Elijah Muhammed ile olan anlaşmazlığı sonucu İslam Ümmeti ile yollarını ayırdı.
Mekke’ye hacca gitmeye karar verdi ve orada dünya görüşünü değiştirerek Sünnî oldu.

El Hac Malik El-Şabaz ismini sıkça kullanmaya başladı; "köle ismi” olarak addettiği Little soyadını zaten daha önce bırakmıştı.

Renkli gözlü sarışınlardan siyah tenli Afrikalılara kadar tüm Müslümanların eşit olduğu düşüncesinin etkisiyle, gerçek İslam’ın ırkçılık sorununu çözebileceğine inandı.

İki büyük partiyi de siyahi topluluk ile fakirler lehine yeterince çalışmadıkları için açıkça suçladı ve daha politik bir tarafta durdu.

Güçlü miras

Malcolm X öldükten sonra adı okullara, yollara ve kütüphanelere verildi ama onun mirası bunun ötesindeydi.

Harlem’deki Malcolm X Bulvarı’nda konuştuğum herkes onun hakkında bir şeyler biliyordu.

Genç bir kadın şunları söyledi: “O, sadece öfkeli biri değildi. Onun görüşleri değişikti çünkü tek-boyutlu değildi, tıpkı bizim gibi.”

Malcolm X'in zirveye çıktığı dönemde bir çocuk olan ihtiyar bir adam, “Başlangıçta radikal olduğu doğru, fakat sonraları farklı insanlar ve sıkıntıları hakkında bilgi sahibi oldu ve şefkatli birine dönüştü” dedi.

Silahsız siyahi vatandaşların polis tarafından vurulduğu ABD'nin Ferguson, New York ve diğer başka yerlerinde Malcolm X’in fikirlerinin ve sözlerinin hâlâ geçerli olduğuna inanan pek çok kişi var.

Her şey değişmiş gibi görünse de aslında hiçbir şeyin değişmediğine inanıyorlar. Zahir Ali, şunları söylüyor:

“Mevcut ortama bakacak olursak, Malcolm’un parmak bastığı bu sıkıntıların üstesinden gelmek, başarısız okullar, hapishanelerin endüstriyel kompleksleri, siyahilerin suçlu farz edilmesi, adaletsiz yargılama, tüm bunlar Malcolm’un görüp yaşadığı şeylerdi. Sanırım bu jenerasyonun en büyük meselesi de Malcolm’ın dile getirdiği ulus-devlet suçlamalarıydı. Siyahilerin yaşam hakkını, özgürlüklerini ve mallarını korumak konusunda devletliğinden ileri gelen sosyal anlaşmaya aykırı hareketiydi.”

Ali, bugün Malcolm X gibi kişilere daha çok ihtiyaç olduğuna inanıyor. Söz ettiği, "mesihi bir karakterden ziyade siyahi toplum içinden yükselen çoğul sesler ve bütün insanların sosyal adaletle ilgilenmesi."

Amerika’daki insan hakları ve bu yöndeki zorlu mücadele söz konusu edildiğinde belki Martin Luther King’in ismi çok daha kolay akla gelebilir ve yer bulabilir. Fakat Malcolm X, bir simge, birçoklarına göre hâlâ kazanılamamış olan bu mücadelenin ebedî bir hatırlatıcısı olarak varlığını sürdürüyor.
Kaynak: Al Jazeera

SİYAHÎ MÜSLÜMANLARIN ŞEHİD LİDERİ: MALCOLM X
21 Şubat 2010



Denklemde X'in Karşılığı Şehadet!

İnanamayacaksın ama; tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim, ve aynı tabaktan yemek yedim.

Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır.

Amerika da Kuzey- Güney savaşından sonra en önemli olay, şüphesiz Müslümanlıktır. Müslümanlık denilince akla ilk gelen MALCOLM X ve ELİJAH MUHAMMED"dir. Malcolm X sadece bir Müslüman değil; mensubu bulunduğu toplumun, yani Amerikalı siyahların sorunlarının bir nevi tercümanı olarak kalacaktır hafızalarımızda.

Kuşatma ve baskı altındaki bu talihsiz fakat gururlu toplumun mensubuydu Malcolm X. Amerikalı siyahların büyük kısmı Hıristiyan"dı ve çoğu da köle olarak yaşıyordu. Bahsettiğimiz kölelik sosyal hakları elinden alınan, derisinin rengiyle aşağılanan ve Amerikalı beyazların sömürgesi haline gelen kölelikti.

Malcolm X bunu şöyle anlatıyordu:

“Tam dört yüz yıl Amerikalı siyahlar olarak şiddete maruz kaldık, sadık millet olarak yaşadık, tarla kölesi ve ev kölesi olarak... tarla kölesi tarlalarda yaşadı çalıştı, efendisinin verdiği kadar yedi, izin verdiği kadar dinlendi...ev kölesi ise, efendisinin artıklarını yedi ve eski elbiselerini giyindi, evleri yandığında yangına ilk koşan oydu, efendisi hasta olduğunda patron hasta mıyız? dedi...”

“Bir problem olduğunda yine efendilerimizin çomağını ensemizde hissettik, biz buraya Chiristof Colombo"nun gemileriyle falan gelmedik; Tanrı küçük günahları kendi gazabından olan ateşle pakladı! Siyah Halkımızın tam yüz milyonu; sizin atalarınız! Benimkiler! Bu beyazlar tarafından katledildiler. Kendilerine köle yapmak amacıyla on-beş milyonumuza kıydı beyazlar! Böylesi bir günde denizlerin dibini size gösterebilmek elimde olsaydı keşke. Kara kara bedenleri, kıpkızıl kanları, tepiklerle, çomaklarla paramparça edilmiş kemikleri! Hasta düştüklerinde kollarından tutulup denize fırlatılan o hamile siyah kadınlar! kolayına yaşayıp gitmek için en iyi yolun, önlerindeki köle gemisinin ardını bırakmamak olduğunu anlamış köpekbalıklarına yem olsun diye denizin göbeğine atılıveren o zavallı kadınlar!”

Siyah ırkın namusuna,özgürlüğüne daha o günden göz dilmişti beyazlar. Medenileşmiş insanoğlu böylesine kudurgan bir hırsı, bir cinayeti, bir şehveti asla duymamıştır...

Dirilişler dünyadaki bütün toplumlarda ancak çöküntüyü hissetmekle başlar. Tabi bu çöküntüyü de en iyi hisseden kimseden. Bundan dolayı uykuları kaçan ve kafasında en iyi analizleri yapanlar tarafından başlatılır...yani yıkıldığını hissetmeden insanoğlu kendini yenilemeyi, kendini geliştirmeyi pek düşünme ihtiyacı hissetmez. Eğer bir yokuştan bahsediyorsanız, inişin varlığından şüphe yoktur. Dirilmek hiçbir zaman kolay olmamıştır. Ahlaki çöküntü olmadan, sosyal hakların düzgün olduğu, adaletli bir toplumu uyarma gereği hissetmeyiz; ancak rütüşler yaparız oraya. Tarihte de ibret verici hadiselere baktığımızda.peygamberler hep bu toplumlara gelmiştir: Salih peygamberin kavmi, Hz Musa (as)nin kavmi...gerçeği kabullenmeyince ALLAH"IN gazabına uğramışlardır...Bir de Sokrat"ın yaşadığı toplumu düşünün....

Böyle bir yıkım ortamında dünyaya gelen ve Müslüman olan El-Hac Malik El-Şahbaz (Malcolm X)"ın hayatını sunuyoruz.

DOĞUMU VE AİLE ORTAMI

MALCOLM, 19 Mayıs 1925"te Omaha"da dünyaya geldi. Babası bir Baptist Hıristiyan vaizdi. Malcolm “korkak bir zenci değildi babam, o bir doksan boyunda, iriyarı ve kapkara bir adamdı...” der. Babası da, Marcus Garvey gibi Amerikalı siyahların hiçbir zaman gerçek özgürlüğe, bağımsızlığa ve itibara kavuşmayacağına inanmaktaydı. Bu yüzden de Amerika"yı bırakıp, kendi vatanlarına, Afrika"ya dönmeliydi siyahlar.

Babası vaazlarında bunu hep belirtiyordu, beyazlar bundan rahatsız olmalıydılar. ki; Malcolm"un doğumuna yakın bir zamanda, babası yokken bir gece evin yanına bir gurup insan gelmiş ve annesine kocasının nerede olduğunu sormuşlar. Annesi de:kocasının evde olmadığını, üç çocuğuyla evde yalnız olduğunu söyleyince, adamlar evin bütün camlarını tuz buz ettikten sonra, Rahip Earl Little"nin, Marcus Garvey"in görüşlerini vaazlarında işleyen, ve gerisin geri Afrika"ya dönüş projesi olan, Omaha"nın zencileri arasında hızla yayılan ve başlarına dert olan vaazlarına daha fazla tahammül edemeyeceklerini hatırlatıp ortadan kaybolmuşlar.

Malcolm orada dünyaya geldikten sonra Babası evi Milwauke"ye taşıdı. Burada fazla durmadan Lansing"e taşınıp bir ev aldılar. Babası adeti olduğu üzere orada da Baptist kiliselerini dolaşıp, Hıristiyanlığın esaslarını anlatmaktaydı...

ÇOCUKLUĞU

1929 yılında Malcolm 4 yaşındayken hayatının ilk canlı hatırasını şöyle anlatıyor: “Bir gece yarısı kendimizi tabanca seslerinin, çığlıkların, duman ve alevlerin ortasında bulduk kendimizi. Korkumuzdan neye uğradığımızı şaşırmıştık. Babam evimizi kundakladıktan sonra kaçmaya çalışan beyazların arkasından ateş açmaya çalışıyordu...Alevler içinde yanan ev üstümüze çökecekti,Annem kucağında yeni doğmuş bebeğiyle kendisini henüz dışarı atmıştı ki;ev etrafa kıvılcımlar saçarak,büyük bir gürültüyle çöktü. Gecenin yarısında don-gömlek dışarıda kalışımızı, feryatlar içinde dövünmemizi hiç unutamıyorum. Olay yerine gelen Polis ve İtfaiyeciler de etrafımıza dizilip evimizin sonuna kadar yanıp kül olmasını bizimle birlikte seyrettiler.”

Hayat uçurumda başlar, bütün insanlar için; ancak bu uçurumun boyutları Malcolm için herkesinkinden daha engin ve daha engebeliydi zannedersem....

Bu olaydan sonra doğu Lansing"de kenar mahallelerden birine taşındılar, burada da rahat olamadılar.Bir gece babası ve annesi tartıştıktan sonra, babası evi terk edip gitti, Annesi arkasından seslenmiş ancak babası onu dinlememişti. Babası o gece bir suikasta uğramış, adamlar ölünceye kadar dövdükten sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye yolun ortasına atmışlar, polisler gece yarısı evden gelip annesini almışlar ve babasının vücudunu yarısı ezik, bazı kemikleri kırılmış, ölü vaziyette bulmuşlardı.

Artık sekiz kardeşle ortada kalmışlardı. Babasının hayat sigortasından kalan parayı aldılar ki, bu beş yüz dolar civarındaydı ve cenaze masraflarıyla bu da tükenmişti. Böylece Ailede maddi çöküntüyle birlikte psikolojik çöküntü de meydana geliyordu.

Malcolm"un Annesi batı Indiana"da dünyaya geldiğinden renk olarak beyaz kadınlarla hiç farkı yoktu. Kasabaya gidip ne iş bulursa yapıyordu, bir gün kardeşlerinden biri Annesine bir şey söylemek için çalıştığı eve gitmiş, işveren çocuğun siyah olduğunu görünce annesini işten kovmuştu. Sekiz çocuğun hayatını devam ettirmekle yükümlü bir annenin duygularını hissetmek için, bu duyguyu yaşamak lazım...

Kardeşlerinin en büyüğü geçimlerine yardım için çalışıyordu, annesi de temizlik v.s... gibi işlerde çalışıyordu...Hayat şartları hiç de kolay değildi, bazen beş kuruşlarını olmadığı zamanlar olurdu hiç bir şey alamazlardı, annesi bir tencere dolusu hindiba ağacı yaprağı kaynatırdı onu yerlerdi, Malcolm"un dediğine göre, bunu duyan arkadaşları: “pişmiş ot yiyorlar” diye onları kızdırırlardı...

Bazen de çocuklardan birkaçı Lansing"e bir fırına gidip, beş sente bir çuval dolusu bayat ekmek ve çörekleri aldıktan sonra çuvalı omuzlayıp, iki mil yol teptikten sonra evlerine dönerlerdi. Malcolm bu günlerini şöyle anlatıyor: “Annemiz bu bayat ekmeklerle çok değişik şeyler yapabiliyordu. Domatesle ekmek karıştırılıp kaynatılınca bize yemek oluyordu örneğin.Yumurtamız varsa pide balığı gibi şeyler yapardı bize annem. Ekmek tatlısı yapardı sonra, içine kuru üzüm de koyardı bazen. Ekmeği etinden kat kat fazla olsa da hamburger yediğimiz bile olurdu.Zaten çoğu ekmekten yapılmış olan bu yemekleri bir solukta silip süpürürdük”

Yardım kurumundan çeşitli paketler de gelirdi, bunların üzerinde parayla satılmaz ibaresi vardı. Malcolm ve kardeşleri bunu marka zannedecek değildi elbet, bunu yardım alanlar aldığını satmasın diye yazıyorlardı.

Bir ara annesi siyah bir adamla evlenmeye kalkışmış; ancak adam bundan vazgeçmişti. nedeni kendisini evde bekleyen sekiz boğazın yükümlülüğünü üstlenmekten korkmuş olmasıydı şüphesiz.! Annesi bu olaydan sonra daha da çöküntüye uğramış, artık kendi kendine konuşmaya bile başlamıştı. Bu arada Malcolm artık 10 yaşındaydı. Kardeşleriyle babasında kalma 22"lik kalibrelik tüfekle tavşan avlayıp yoldan gelip geçenlere satıyorlardı, Bazıları bunu sırf yardım olsun diye alıyordu.

Malcolm okuldan sonra doğru eve gideceğine, iki mil yürüdükten sonra Lansing"e gidiyordu dolaşmadık dükkan bırakmıyordu ve aşırdığı şeylerle kendisine güzel bir ziyafet(!) çekiyordu. Kendi deyimleriyle buna “Tilkilik” diyorlardı. Bunun yanında, geceleri bostanlıklara girip bir sepet çilek toplayıp satıyordu. Sıkı çalışırsa günde bir dolar kazanabiliyordu. O günlerinden şöyle bahsediyordu Malcolm “Hızla büyüyüp gelişiyordum; ama bu gelişme kafaca değildi, bedenceydi daha çok. Ben böyle evden uzak kala kala, konu komşunun eşiğini aşındıra aşındıra, dükkanlardan ufak tefek şeyler yürüte yürüte, büyüdükçe, isteklerimi elde etmekte daha da bir saldırgan, daha da bir sabırsız oluyordum giderek.”

AİLENİN DAĞILMASI

Aile Refah kurumu Malcolm"un ailesine her geldiğinde annesinin çocuklarına bakamayacağını iyice anladılar ve aileyi dağıtma kararı aldılar. Çocuklar ya çocuk esirgeme kurumuna ya da evlatlık isteyen aile varsa oralara gideceklerdi. Malcolm"u durumu iyi bir aile aldı. Malcolm bu aileyi seviyordu ve bu ailenin oğluyla kardeş gibiydiler. Burada çok iyiydi, fırsatını bulduğunda annesi ve kardeşlerinin ziyaretine gidiyordu. Çok geçmeden devlet, kardeşlerinin hepsini evlatlık olarak dağıtmaya karar verdi. Annesi artık iyice çökmüştü, sonunda bütün kardeşlerini bir yere verdiler. Annesini de Kalamazoo "daki akıl hastanesine yatırdılar.

Malcolm evlatlık olarak verildiği evde çok iyiydi, bu sırada okulu terk etmeyi kafasına koymuştu. Kendine göre bir iş bulup çalışacaktı; en azından elinde parası olacaktı. Bir gün okulda sınıfa girerken bilinçli olarak şapkasını çıkartmadı. Öğretmeni de ceza olarak sınıfın içinde kendisi dur deyinceye kadar dolaşma cezası verdi. Malcolm da öğretmeni tahtada bir şeyler yazarken, öğretmenin sandalyesine gizlice bir raptiye koydu, öğretmenin sandalyeye oturması ve çığlıklarıyla Malcolm dışarıya fırladı. Bu olayla birlikte Malcolm okuldan atıldı. Ancak olaylar Malcolm"un tasarladığı gibi olmadı. Mahkeme artık bir ıslah evinde kalmasına karar verdi, ıslah evinden önce bir gözetim evinde kalması gerekiyordu.

Malcolm Lansing"den on iki mil uzaktaki Mason"a gitti. Burada orta okul ikinci sınıftan okuluna devam etmeye başladı. Islah evi Malcolm"a çalışması için bir iş bulmuştu; bir lokantada bulaşıkçılık yapacaktı. Bu onun için fevkalade bir şeydi. Kendi parası olacaktı, bir şey ısmarladıklarında o da arkadaşlarına artık bir şeyler ısmarlayabilecekti. Artık yavaş yavaş hayattan zevk almaya başlamıştı. En azından kendi kendine bir şeyler yapabiliyor, aldığı haftalığıyla kendine bir iki çift ayakkabı almış ve bir de yeşil elbise diktirmişti.

Okulda ise çok başarılıydı, sınıftaki çalışkan öğrencilerdendi. İngilizce öğretmenini çok seviyordu; bu öğretmen hayatta başarılı olmanın yollarını ve kendi tecrübelerinden bahsederdi, bu Malcolm"un çok hoşuna giderdi. Malcolm sömestrinden sonra sınıf başkanı seçildi, bu onu çok mutlu etmişti. Sınıf arkadaşları onu çok seviyor, problem olursa Malcolm"la konuşuyorlardı.

Malcolm sınıfta tek siyah öğrenciydi. Bir gün baş başa kaldığında çok sevdiği İngilizce öğretmeni sormuştu: “Artık büyüyorsun, ne olmak istersin?” demişti. Malcolm bunu daha önce hiç düşünmemişti. Birden “Avukat olmak istiyorum” deyince İngilizce öğretmeni iyice şaşırmıştı. Malcolm"a: “Biraz gerçekçi olmalısın, sen bir zencisin. Bunun için doğru düşünmen lazım. Niçin bir marangoz olmayı düşünmüyorsun? demişti.

Malcolm kaldığı ıslah evinde de çok seviliyordu; çünkü burada yerleri temizler, ortalıkta yapılması gereken işlerde görevlilere yardımcı olurdu. Sekizinci sınıftayken ıslah evi memurlarının aldığı karar gereği ıslah evinden ayrılması gerekiyordu. Yine bir ailenin yanında kalacaktı. Sene sonu geldiğinde Boston"daki ablası onu yanına davet etti. Malcolm için Boston hayatında değişikliklerin başlangıcıydı.

Boston"a geldiği ilk ay içerisinde şehirde dolanıp durdu. Ablası ona bir iş bulmaya çalışırken kendisi ablasına sürpriz yapmak için iş bulmaya çıkmıştı. Bir bilardo salonuna girdi,orda Shorty diye biriyle tanıştı. Shorty Lasingliydi, “hemşehrim” diye Malcolm"a sahip çıktı. Sonra Devlet Bale Salonunda ayakkabı boyacısının işini bıraktığını, Malcolm"un da onun yerine çalışabileceğini söyledi. Malcolm hemen kabul edip işe başladı. İşin bütün sırrını öğrenmiş, çok para kazanmaya başlamıştı. Artık Shortyle ve onun arkadaşlarıyla birlikte takılıyordu. Malcolm işte her şeye burada başladı:esrara, eroini çekmeye, alkol kullanmaya... Bu işte çalışmasını ablası hiç istemiyordu, Malcolm"a bir pastahanede garsonluk işi buldu, o da ayakkabı boyacılığını bırakıp bu işe girmişti. Bir süre burada çalıştıktan sonra buradan da ayrıldı. Ablası Ella"nın gittiği kilise cemaatinden birisi Boston-Newyork arasında çalışan trende iş buldu. Malcolm burada da servis işi yapacaktı. Amerika"da yaşayan zenciler genelde ayak işlerini yapıyorlardı, bundan dolayı işlerini devamlı değiştirirler, özellikle devlette çalışmak büyük bir gayret gerektirirdi.

GENÇLİĞİ

Malcolm X"in gençliği hiç birimizin düşünemediği bir gençlikti. Demir yollarında çalışırken trenle Newyork"a gidip geliyordu. Newyork"u özellikle de Harlem"i çok sevmişti. Harlem Newyork"un bizim deyimimizle bir mahallesiydi, burası zencilerin mekanıydı. Malcolm artık hayatını burada sürdürmeye içten içe karar vermişti. Malcolm"un hayallerinin şehriydi Harlem..! Güzel giyimli, gösterişsiz, medeni zencileri hayatında hiçbir zaman bir arada görememişti.

1942 yılında 17 yaşındayken şikayetler üzerine demir yollarındaki işinden atıldı. Sonra Harlem"de hayran kaldığı bir barda işe başladı. İşini çok seviyordu, hiçbir zaman işine geç kalmadı. Bu bar onun deyimiyle bir mektepti(!). Burası; dümencilerin, hırsızların, esrar satıcılarının ve fahişe pazarlayanların takıldığı, Harlem"in birkaç barından birisiydi.

Burada çalışırken bir çok şeyi öğrenmişti, kendisi de esrarlı sigara satmaya başladı. Esrarlı sigara işinden iyi para kazanmaya başlamıştı. Artık paraya para demiyordu. Gün geçtikçe stoklarını daha da arttırıyor, çok tanındığı için müşteri bulmakta hiç zorluk çekmiyordu. Narkotik polisleri artık onun da esrar sattığının farkına varmışlardı. Kanun gereği üzerinizde esrar bulamazlarsa suçlayıp kimseyi içeri almıyorlardı. Malcolm da, içi boşaltılmış ayakkabı topuklarında, şapka astarlarının arasında esrar taşımanın arık modası geçtiğinden, esrarı bir paket yapıp koltuğunun altına sıkıştırıp, geceleri çalıştığı için takip edildiğini anladığında hemen bir köşeye çekilip paketi koltuğunun altından çaktırmadan bırakıyordu. Karanlıkta yaptığı bu numarayı kimse çakmıyordu tabi. Polis daha fazla takip etmeye başlayınca boş bir sigara paketine, ya da Kızıl Haç"ın boş yara bandı paketlerine koyuyor, parasını aldıktan sonra müşteriye bıraktığı yeri tarif ediyordu.

Polis onun peşini bırakmamakta kararlıydı, böyle insanlar için polisin çok yöntemleri vardı. Kalabalık arasında ceplerine esrar koyup delil göstermek, evini belirleyip gizli bir yere esrarı saklamak...Malcolm bunu bildiği için devamlı ev değiştirmek zorunda kalıyordu. Polisin kendisini listeye aldığını haber alınca, Malcolm"un bir arkadaş: ortalık sakinleşinceye kadar biraz seyahat etmesini önerdi. Malcolm daha önce demir yollarında çalıştığından bedava seyahat etme kartına sahipti. Aklına yeni bir fikir geldi: Orkestra guruplarının peşinden gitmek. Orkestra guruplarının çoğunu tanıyordu ve hemen hepsi Malcolm"un müşterisiydi.Artık seyyar eroin satıcısı olmuştu. Bu şekilde bütün doğu sahillerini dolaşarak orkestrayla turneye çıkan guruplara esrarlı sigara satıyordu.O güne kadar kimse seyyar esrar satıcısına rast gelmemişti Amerika"da!.. Sonra ani bir kararla esrar satma işini de bıraktı.

Bu arada askere çağrılıyordu. Ancak bütün zenciler gibi o da askerlik yapmamak için her yolu deneyecekti. Akli dengesinin yerinde olmadığını ispatlamak, çeşitli haplar kullanarak kalbi ya da ciğerleri tahrip edip kendisini çürüğe çıkarmak. Ancak devlet bu oyunları bildiği için askere gideceklerin yerlerini tespit eder, ajanlar onları takibe alırdı.Malcolm artık gittiği kalabalık yerlerde askere gitmek istediğini sağa sola bağıra bağıra söyler oldu. Bunu akli dengesinin yerinde olmadığını göstermek için yapıyordu tabi.

Askerden gelen cep pusulasını alıp, en acayip zoot elbisesini giyip, saçlarını kırmızıya boyayıp, bir çalılık gibi kıvırdıktan sonra askeri şubeye gitmiş içeri dalıp, sıraya falan bakmadan; herkesin önüne geçip: “hadi koçum bitir şu işi de, ben gidip general olmak istiyorum, kafasının ortasından varacağım o düşmanları..” demiş sonra onu da sıraya aldılar. Malcolm bu arada yine sayıklıyordu: gidip en büyük general olacaktı, savaşacaktı!. Adamlar bu halini görünce Askeri psikiyatri kliniğine sevk ettiler Malcolm"u. Burada psikologa çeşitli numaralar yaptı: psikolog onu dinlerken, Malcolm ikide bir arkaya bakıyor, sanki kendisini dinleyen biri varmış gibi, kapıları aralayıp duruyordu. Sonra psikologun kulağına eğilerek “bak babalık! ben güneye gideceğim, zencileri örgütleyip, ne kadar beyaz fellah varsa öldüreceğim” demişti. Doktor bunları duyunca elindeki kalemi düşürmüş, kalemi aldıktan sonra Malcolm hakkındaki nihai kararını vermiş. Malcolm böylece askerden de yırtmış oluyordu...

Amerika"da yaşayan zenciler üniversite mezunu ise ancak bir hademe ya da hastanelerde ve devlette ayak işlerini yapıyorlardı. Hal böyle olunca zencilerin çoğu kolayından yaşamak, çalışmadan kazanmak, dümen çevirmek işleriyle meşguldü.

Amerika"da yaşayan bir zencinin yıllık geliri beş bin dolar iken, bir beyazın geliri en az yirmi beş –otuz bin dolar arasında değişiyordu. Hal böyle olunca büyük kentlerin zenci mahallelerinde mektep yüzü görmemiş, gitmişse de bitirememiş on binlerce kişinin aklı fikri bir dümen çevirip de hayatını sürdürmektedir.Bu ahlaksızlık batağına düşmüş kimselerin ne yaptığını, nereye gittiğini, bu işin sonunun nereye varacağını düşünmeleri için, bir vicdan muhasebesi yapabilmeleri için hiç vakitleri yoktu.

Şimdiye kadar dümencilerin esrarcıların, kumarbazların, piyangocuların arasında büyümüştü Malcolm. Amerika da yaşayan, hele Harlem"de yaşayan zenciler için erdem ya bir çete kurmak, ya en iyi hırsız olabilmek, ya da bir düzen kurup öylece kendine göre hayatı geçirip gitmekti... Malcolm da artık çetesini kurmuş,hırsızlıklara başlamıştı. Bir ara işler kesat gidince piyango biletleri satmaya başladı. Piyango bileti aldığı kişi ile sorun yaşayınca Boston"a gitti. Burada hırsızlık çetesi kurdu. Kurduğu bu hırsızlık çetesi üç erkek ve birkaç tane beyaz kızdan ibaretti. Malcolm özellikle beyazlardan seçmişti ki bu kızları. Onlar Boston"da oturan zenginlerin evlerine gidiyor, evin planını çıkarıyor, gösterişe düşkün kadınlar neleri varsa belli ettikleri için, işleri çok kolay oluyordu. Sonra yaptıkları planı getiriyorlardı, kıymetli eşyaların yerlerini bile belirtiyordu bu planlar. Geriye eve girip yapılan planın uygulanması kalıyordu. İşleri çok iyiydi; ancak bu yolun sonunu tahmin etmek herkes için çok kolay olsa gerek...

YAKALANIŞI

Aşırdıkları şeylerden çok hoşlarına giden olursa kendilerine ayırıyordu çete üyeleri, Malcolm da hoşuna giden bir saati kendisi için ayırmıştı. Saatin küçük bir tamiri gerekiyordu. Ancak bu saatten Boston"da birkaç tane vardı, saatin sahibi nasıl bir tamir gerektiğini polise bildirmişti. Malcolm kırık bir taşını değiştirmek üzere saati tamirciye verdi. Götürdüğü saatçi iki gün sonra gelip almasını söyledi, iki gün sonra Malcolm saatçiye uğradığında saatçi ilk önce parayı istedi, Malcolm parayı uzattı, ancak saati alamadan dedektifler Malcolm"u kelepçeleyip götürdüler karakola. Daha sonra çete üyelerinin dairelerinde bir sürü delil ele geçirdiler: kürk mantolar, mücevherler, mesleki aletler ve Malcolm"a ait silahlar.

1946 yılının Şubat ayında arkadaşı Shorty ile birlikte,mahkeme kararıyla, bileklerine kelepçe vurulduktan sonra, Charlestown eyalet hapishanesine havale edildiler. Malcolm o zamanlar daha yirmi bir yaşını bile doldurmamıştı. Hapishaneye girdiği ilk günlerde bedensel olarak çok acı çekiyordu; çünkü içeriye girer girmez uyuşturucularla birden ilişkisi kesilince, yılan gibi kıvranacak hallere düşmüştü. Hapishanenin psikiyatrisi ilgilenmeye kalkınca, Malcolm"dan bütün bildiği küfürleri duymuştu, aynı gazaba bir süre sonra hapishanenin papazı da uğramıştı.

Hapishanedeki ilk yılı çok zor geçmişti. Buraya alışmak bütün insanlar için çok zordu, ancak alıştıktan sonra oranın bir parçası oluverirdiniz. Malcolm ilk yılında yemek sırasında elinden tepsiyi düşürmek, numarası okunduğunda cevap vermemek, uyuşturucu krizine girdiğinde hücresindeki her şeyi dışarı fırlatmasından dolayı devamlı katıksız hücre hapsi yiyordu. Hücreye girdiğinde avazının çıktığı kadar bağırıp devamlı İncil"e ve Tanrıya küfürler yağdırıyordu. Bundan dolayı Malcolm"a hapishanedekiler “İblis”demişlerdi.

Hapishanede de Bimbi diye birisi vardı. Çok güzel konuşan ve devamlı kitap okuyan birisiydi. Malcolm bu sıralarda kendisini sıradan bir dinsizden çok ileri görüyordu. Bir gün Bimbi"nin dinsizliğe karşı konuşmasından sonra, Malcolm artık dine, kitaba falan rast gele küfretmez olmuştu.


İSLAM"LA TANIŞMASI ve MÜSLÜMAN OLUŞU

1948 yılında Malcolm Concord Hapishanesine nakledilmişti. Burası eski yerine göre daha güzeldi. İşte bu günlerde küçük ağabeyi Philibert"ten bir mektup aldı. Mektupta: “Siyah adamın doğal dinini keşfettiğini” ve İslam cemaati diye bir şeye katıldığını yazıyordu kardeşi. Ayrıca kurtuluşa ermesi için Allah"a dua etmesini istiyordu. Sonra kardeşi Reginald"dan da bir mektup aldı. Bir sürü havadisle birlikte “Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. Hapisten nasıl kurtulacağını anlatırım sonra sana” diyordu kardeşi...Malcolm bu cümleyi okuduktan sonra aklına bin bir türlü şeyler geliyordu: domuz eti yemeyince ve sigara içmeyince insanda hapisten çıkaracak bir hastalık mı beliriyordu, ya da Newyork askerlik şubesine yaptığı psikolojik numaranın bir benzerimiydi bu...

Kardeşinin dediklerini aynen uygulamaya koydu. Bir gün öyle yemeğinde domuz eti vardı. Tabağına koymadan karavanayı yanındakine verdi. Sigarayı bırakmak çok zor değildi onun için, katıksız hücre cezasında günlerce sigarasız kalmaya alışmıştı. Sabırsızlıkla kardeşi Reginald"ın geleceği günü bekliyor ve bu numaranın ne anlama geldiğini bir an evvel öğrenmek istiyordu. Sonunda bir gün çıktı geldi kardeşi Reginald. Ancak, Malcolm"un merak ettiği konuya hemen girmedi, öylesine sıradan biraz konuştuktan sonra, tasarlanmamış bir konu gibi Malcolm"a sordu: “Malcolm,bil bakalım akla hayale gelebilecek her şeyi, bilinebilecek her şeyi bilen insan kim olabilir?” “Herhalde tanrı gibi birisidir” bu dedi Malcolm. “Her şeyi bilen bir insan var, Tanrı bir insandır,adı da ALLAH"tır” dedi kardeşi. Reginald anlatmaya devam ediyordu: “Allah"ın 360 derece ilmi olduğunu, bu ilmin bütün ilimleri kuşattığını, şeytanın ise sadece 33 derece ilmi olduğunu ve buna da masonluk dendiğini söyledi. Sonra Tanrının Amerika"ya indiğini, Elijah adındaki bir zata siyah adam suretinde göründüğünden söz etti.Ayrıca şeytanın da bir insan olduğunu ve bütün beyazların şeytan olduğunu söyledi.

Malcolm"un kafası allak bullak olmuştu, gözlerinin önünden tanıdığı bütün beyazlar bir şerit gibi geçti evet kardeşi haklıydı; Newyork"taki Beyazlar,Polisler, ilk okulda kendisi Avukat olmak istediğin söylediğinde “niçin Marangoz olmuyorsun?”diyen öğretmeni, hele Masonlar!..

Malcolm bu arada Norlfok hapishanesine gelmişti. Burası diğer hapishanelere nazaran çok daha güzeldi. Bu hapishanede çirkin dedikodular, sapıklıklar, rüşvet gibi şeyler olmadığı gibi, herkesin kendine ait bir odası vardı. Nefret kusan gardiyanların yerine eğitimci gardiyanlar vardı. Buranın en güzel yönlerinden bir tanesi de kütüphanesinin olmasıydı. Zengin bir milyoner bağışlamıştı kütüphaneyi ve mahkumlar istediği gibi kitap okuyabiliyorlardı.

Aradan birkaç gün geçtikten sonra kardeşi Reginald tekrar geldi ve Malcolm"un kafasında ilk kez yer bulan ciddi düşünceler bırakarak gitmişti. “Düşünebiliyor musun kim olduğunu bile bilmiyorsun” demişti Reginald. “Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, kralları medeniyetleri olan bir ırktan geldiğin halde bunu bilmiyorsun ne yazık ki. Şeytan beyazlar senden bunu gizliyorlar. Asıl soyadının ne olduğunu bile bilmiyorsun, bir zamanlar kendi ana dilin olan dilini duysan bir kelimesini bile anlamazsın. Beyaz şeytan aslınla ilgili bütün bilgileri çekip almış elinden. Seni katlederek, sana tecavüz ederek, seni atalarının tohumundan, anayurdunun bağrından koparıp getirdikleri günden bu yana sen bu beyaz şeytanın bitmek bilmeyen şeytanlıklarının kurbanı durumundasın.”....

Amerikalı beyazlar; Zenci dedikleri bu insanlara kendi anavatanları olan Afrika"yı maymunlar gibi daldan dala atlayan vahşi siyahların, putperestlerin bulunduğu yer diye tanıttılar. Zencileri kendi öz vatanlarına ve ırklarına düşman ettiler, kendi dinlerini aşıladılar. Bu din Zenciye siyah olan her şeyin lanetli olduğunu, siyah olan her şeyden, hatta kendi kişiliğinden nefret ettiriyordu. Hıristiyan din adamları bu zencilere bir yanağına vurulduğunda diğer yanağını da çevirmeyi, acı çekerken gülmeyi, acıları sineye çekmeyi, boyun bükmeyi, alçak gönüllü olmayı öğretmişti. Onlara dualar edip ilahi okumayı, beyaz şeytanların elinin artığı şeylerle idare etmeyi, gerçek nimetleri öbür dünyadan beklemeyi, öbür dünya için yalvarıp, ama bu dünya nimetleri için fazla bir şey istememeyi öğretmişti! Köleci efendi bu dünyada kendi cennetinin tadını çıkarırken, Zenciye öbür dünya nimetine razı olmayı öğretmişti.


Malcolm, Norlfolk hapishanesinde öğrendi her şeyi... Burada günde sadece beş saat uyur ve saatlerce kitap okurdu. Gece “ışıklar kapansın” sesi onun kabusu olurdu, ancak dışarıdan sızan ışıkla kitap okuyabilirdi. Böyle kitap okuya okuya gözlerinin görme gücü iyice azalmış ve astigmat olmuştu. Ayrıca hapishanelerde mahkumlar arasında bir çok münazaralar yapılıyordu, Malcolm bunlara katılıyordu. Bu münazaralar onu ileride Vekil olduğunda yapacağı konuşmalara hazırlıyordu.

Kendi deyimiyle: “O sıralar, bir insan için en zor şeyi, fakat en büyük şeyi yapmak üzereydim; insanın zaten içinde var olan gerçeği, insanı çepeçevre kuşatan gerçeği kabul etmek üzereydim.” Onun İslamı seçmesi aynı en azından Amerikalı beyazlara bir tepkiydi; Çünkü Elijah Muhammed daha çok ırkçıydı. Müslümanlığı tam anlamıyla bilmiyordu ya da açıklamak istemiyordu. Irkçılık söz konusu olunca, zenciler tabi ki daha kolay Müslüman oluveriyorlardı.

Hapishanede çok okuma imkanı buluyordu. Bütün doğu ve batı felsefesini okudu. Bir sözlüğü baştan sona kopya etti, yaklaşık bir milyon kelime...burada beyazlarla ilgili çeşitli gerçekleri öğrenecekti: Beyaz tüccarların koloniler kurarak Afrika Asya ülkelerine saldırışını, Haç"a hiçbir zaman İsa dininin ruhuna uygun olarak, içten pazarlıksız olarak el atmadıklarını;alçakgönüllüce, azizce insanca sarılmadıklarını... “Şeytan beyaz adam Şeytani mizacının gereği olarak siyah olan her şeyden nefret etmeyi öğretti bizlere. Beyaz olmayan bütün toplumları sömürdü. Ayrıca yeryüzündeki bütün dinler kendi mensuplarına tanıyabilecekleri, hiç değilse kendi ırklarına benzer bir Tanrı düşüncesi getirirken, beyaz köleci efendiler Zencilere kendi Hıristiyanlıklarını aşılamışlardı. Bu Hıristiyanlık ise "Zenciye tıpkı köleci efendisi gibi sarı saçlı, soluk benizli, mavi gözlü adeta ecnebi tanrıya tapmasını salık veriyordu tabi ki.”

Eljah Muhammed siyahtı. Georgia"daki bir çiftlik evinde doğmuştu, ailesiyle birlikte Detroit"e taşınmıştı. İnsan suretine girmiş tanrı olduğunu iddia eden birisiyle tanışmıştı. Mr. Wallece D. Fard, Eljah Muhammet"e Allah"ın mesajını bildirmişti ve bu mesajı "Kuzey Amerika da yaşayan, Yitik buluntu İslam cemaati durumundaki siyah halka iletmesini istemişti Eljah Muhammed"den. Buna dayanarak kurmuştu Eljah Muhammed İslam cemaatini. İçerdeyken kardeşleriyle ve Eljah Muhammet"le devamlı mektuplaşıyordu. Eljah Muhammet ona bir mektup göndermiş içine de bir miktar para koymuştu.

Malcolm hapis cezasının son yılını ilk gittiği Charlestown Hapishanesinde geçirdi. Norlfolk"taki görevliler, iğne vurulmak istemeyişini ve yer değiştirmesine itirazını neden olarak gösterdiler!. Charlestown"da eskisi gibi kitap okuyamasa da, çeşitli tartışmalara katılıyordu. Hafta sonu bir ilahiyatçı İncil dersi vermeye geliyordu, buna katılmaya karar verdi Malcolm. İlahiyatçı konuşması bittikten sonra soruları alıyordu. Sonunda bir gün Malcolm da el kaldırdı ve sordu: “Pavlusun rengi neydi? Siyahtı elbet; çünkü o bir İbrani"ydi ve esas İbranilerse siyahtı...Öyle değil mi?” İlahiyatçı “evet” dedi. Malcolm tekrar sordu: “Ya İsa"nın rengi....o da İbrani"ydi değil mi?” Adam neye dayanarak diretebilirdi ki? “evet İsa esmerdi” dedi. Malcolm “peki kiliselerde çizilen resimlerde İsa hep beyaz çizilmiş, öyleyse bu resimler gerçeği yansıtıyor mu sizce?” deyince, İlahiyatçı “Bak bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim” deyip çekip gitmişti.

1952 baharında tahliye kurulunun salıverilme kararıyla hapisten çıktı. Hapisten çıkınca Harlem ya da Boston yerine doğru Detroit"teki kardeşinin yanına gitti. Buraya gitmesinin nedeni Eljah Muhammet"in öğretisini daha iyi kavramak içindi. Hapisten çıkışı için kardeşinin çalıştığı mağazanın sahibi kefil olmuştu. Hemen burada tezgahtar olarak işe başlamıştı. Kardeşi Wifred yanında kalmasını istemişti, o da seve seve kabul etti bunu. Kardeşinin evinde tam bir Müslüman evi havası vardı. Kardeşi ona gusül almayı ve namaz kılmayı öğretti. Mağazada da namazlarını hiç aksatmadan kılıyorlardı, diğer çalışanlardan habersiz olarak yapıyorlardı bunu. Malcolm namaz kılmayı çok sevmişti, bütün din kardeşleriyle birlikte ALLAH"a yöneliyorlardı. Detroitteki Müslümanların toplandığı bir yer vardı. Burada hafta sonları İmam Lamuel Hasan konferanslar veriyordu. Buradaki Müslümanları o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatında ilk kez görüyordu. Birbirleriyle karşılaştığında herkes selamlaşıyordu,ve birbirlerine son derece samimi davranıyordu herkes: "Kardeşim", "Bacım..", Hanımefendi...", "Efendim..." bu fevkalade bir şeydi...Malcolm tüm bunlar için diz üstü çöküp ALLAH"a şükür ediyor ve Eljah Muhammet"i göreceği günü iple çekiyordu.

Bir gün Chicago"daki iki numaralı mabedi ziyarete gitme kararı aldılar. Eljah Muhammet"in burada bir konuşması vardı. Chicago"da iki numaralı Mabed"de herkes aynı tip elbiseler giyinmişti. Malcolm bu kadar Müslüman"ı disiplinli temiz bir şekilde ilk kez görüyordu. Elçi içeri girince selam verdi, herkes "ve aleyküm selam" diye yanıt verdi. Elçinin başında altın nakışlarla süslenmiş bir de taç vardı. Malcolm bu sırada dalıp gitmişti: kendisi içerdeyken hiç tanımadığı halde zaman ayırıp mektup yazan, Zencilere liderlik yapabilmek için nice acılara katlanmış, hiç özveriden kaçınmamış, zencilere kol kanat gerebilmek için gözünü budaktan sakınmayan lider...

Eljah Muhammed o gün çektikleri sıkıntılardan ve geçmişinden bahsetti. Konuşmanın sonuna doğru ismiyle hitap ederek Malcolm"a seslendi: “yıllardandır hiç ara vermeksizin bana mektup yazmıştır Malcolm kardeş. Elim değdikçe ben de kendisine yazmışımdır. "Zindandayken şeytandan kurtulmuştu Malcolm kardeş; ama şimdi onun tekrar içkime, kumarıma, esrarıma ve günahıma çekeceğim diyecektir beyaz şeytan. İşte şimdi temiz kardeşimizin perdesi kalkmıştır, göreceğiz nasıl bir insan olacağını, inanıyorum ki hep bağlı kalacaktır Malcolm kardeş imanına” diyordu Eljah Muhammed.

Akşam yemeğini Eljah Muhammet"le birlikte yediler. Bu sırada Malcolm Detroitteki Mabedi nasıl tıka basa doldurabileceğini düşünüyordu kendi kendine. Bir ara sordu: Detroitteki mabede kaç kişi toplanabileceğini sordu. Eljah Muhammet “binlercesini”dedi ve gençlere çok önem verilmesini istedi. Malcolm üye sayısını arttırmak için İmam Lamuel Hasan"a yardımcı olmaya karar verdi Zenci mahallelerine gidiyor: “Adamım sana şöyle biraz fıs geçeyim mi?”diyerek başlıyordu konuşmasına, böylece bir çok kişiyi yanında getirmişti .

Malcolm bu ara soyadı değişikliği için başvuruda bulunmuş ve başvurusu kabul edilmişti. Eljah Muhammed “X”soyadını kullanmalarını öğütlemişti onlara..Afrika"dayken ailelerin sahip oldukları soyadlarını simgelemektedir "X". Şimdiki soyadları: köleler, efendilerinin soyadlarını kullandığından, kendilerine ait değildi. "X" Matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip ALLAH"a dönünceye değin ve kendi ağzından bize kutsal isim verinceye kadar bu "X"i kullanacaklardı. Artık onun ismi Malcolm X"ti.

Malcolm X bu arada bol bol çalışıyordu. Hafta sonu sohbetlerini hiç bırakmadan takip ediyordu. Cemaate katılmayı hiç aksatmıyordu. Artık geceleri rahat uyuyabiliyordu. Bu hale onu ALLAH"tan başka kim getirebilirdi ki. Gün geçtikçe Eljah Muhammet"e daha çok bağlanıyordu.

Eljah Muhammed, yeterlilik kazandığına inanınca, Malcolm"u Boston"a yolladı, burada Llyod X adında bir Müslüman oturuyordu. İslam"a az çok ilgisi olanları evinde topladı. Malcolm onlara bir konuşma yaptı. Malcolm konuşmalarında daha çok siyahlara yapılan işkencelerden bahsediyordu. Böylece, bir tepki olarak Malcolm"un konuşmalarına katılım çoğalıyordu. Ancak konuşmalar sonucunda “kim Eljah Muhammet"in hareketine katılmak ister?” dediğinde sadece bir kaç el kalkıyordu. Aradan üç aya geçtikten sonra bir teşkilat için yeterli sayıya ulaştığını anlayınca on bir numaralı Mabedi açtılar Boston"a. Eljah Muhammet onu 1954 yılının martında Philedelphia"ya gönderdi. Malcolm"un burada da beyazlara ilişkin gerçekler hakkında yaptığı konuşmalar sonucunda Philadellphia"daki zenciler daha büyük tepki verdiler ve Mayıs ayının sonunda On iki numaralı Mabet açıldı. Ertesi yıl başarılarından dolayı Eljah Muhammet Malcolm X"i Newyork"u teşkilatlandırması için görevlendirdi.

Malcolm X eskiden dümenler çevirdiği, esrar sattığı bu yere, yani buradaki sokaklara pek yabancı değildi. Eski arkadaşlarını ziyaret etti. Hiç birisi onun bu denli değiştiğine pek mana veremiyorlardı. Malcolm X bu arada Müslüman bir hemşire olan ve yine Müslüman teşkilat için çalışan Betty X adında birisiyle, Eljah Muhammet"ten onay aldıktan sonra evlendi.

Büyük bir kentte, imkanları büsbütün sınırlı bir örgüt, kamuoyunun dikkatlerini üstüne tam anlamıyla çekebilecek bir olayla karşı karşıya kalmazsa, pratik hayatta tanınmamaya mahkumdur. İşte bir gün Harlem"de öyle bir olay meydana geldi. İki beyaz polis zenciler arasında çıkan kavgayı önlemeye çalışırken Johnson Hinton adındaki bir Müslüman"a coplarla saldırdılar. Kafasından yaralanıp derisi epeyce soyulan Hinton, bir polis arabasıyla en yakın karakola götürüldü.



Malcolm X olaydan haberdar edilince 50 kadar Müslüman"la birlikte karakola gitti. İlk önce Malcolm"a onu göremeyeceklerini söylediler. Malcolm da nöbetçi amire pencereden dışarı bakmasını söylemiş, adam dışarıdaki Müslümanları görünce şaşırmıştı. Malcolm kardeşlerini görmeyince orayı terk etmeyeceklerini söyledi. Nöbetçi amiri göstermeye razı olmuş: Johnson Hinton"u kafası, yüzü, omuzları kana bulanmış bir vaziyette buldular. Malcolm: “bu adamın yeri karakol değil hastanedir”diye bağırdı. Hemen bir can kurtaranla onu hastaneye yolladılar. Hastanede yol boyunca elli Müslüman"la birlikte arabayı takip ettiler. Harlem"in en büyük caddesinde o güne kadar böyle kalabalık görmeyen zenciler dükkanlardan, kafelerden fırlayıp, kalabalığın peşine takıldılar.

İslam cemaati Johnson Hinton"un davacı olması için çok çalıştı, davanın sonunda Johnson Hinton 70 bin dolar tazminat kazandı. Bu olay Amerika da Müslüman cemaatinin gündeme gelmesine vesile oldu. Artık Amerika"daki televizyonlar Müslümanların mescitlerini gösteriyorlar, çeşitli belgeseller düzenliyorlardı .Malcolm X televizyon programlarına katılıyordu. Siyah Müslümanlar iyice Amerika gündemini meşgul etmeye başladılar...

Eljah Muhammed, Malcolm X" e. “senin daha çok ünlü olmanı istiyorum. Çünkü sen ünlendikçe ben daha çok tanınıyorum ve cemaatimize katılım çoğalıyor.”demişti. Eljah Muhammet"in vekili olarak Malcolm X radyo ve televizyonlarda, Üniversite kampüslerinde bir çok konuşmalar yaptı. Eljah Muhammet"in vekili olarak konuştukça, diğer İmamlar onu kıskanmaya başladılar. Onunla arasını bozmak isteyenlere karşın 1963 yılında bir konuşmasında Eljah Muhammed: “İşte benim en sadık, en yılmaz vekilim. Ölünceye dek ayrılmayacaktır izimden” diyordu Malcolm için...

1963 yılında Eljah Muhammet"le ilgili çeşitli haberler çıkmıştı. Malcolm X bu haberlerden dolayı çok üzülüyordu, böyle bir şeyi düşünmek bile ona çok edepsizce geliyordu. Gazeteler Eljah Muhammet"in sekreterleriyle çeşitli ilişkileri olduğunu yazıyordu. Malcolm dayanamayıp hemen Eljah Muhammet"le Phoenix"te bir araya geldi. İşte burada Eljah Muhammet"in İslam dinini nasıl bildiğine ve nasıl çarpıttığına şahit olacağız. Malcolm X"e aynen şunları söylüyordu: “Davud"u okurken, bir başkasının karısına nasıl göz diktiğini öğrenmişsindir, işte o Davudum ben. Nuh"u okumuşsundur; şu sarhoşu, işte ben onun ta kendisiyim. Lut"un serüvenini okumuşsundur: şu kendi kızlarıyla aynı yatağı paylaşanı...bana da bunları yapmak caiz oluyor herhalde” demişti Eljah Muhammet.(Not: Bunlar tahrif edilmiş Tevrat"ın ayetleri idi ve diğerleri gibi Malcolm da o zamanlar Kur"an"dan uzaktı.)

22 kasım 1963 yılında Dallas"ta Amerikan başbakanı John F. Kennedy bir suikast sonucu öldürülmüştü. Eljah Muhammet ne olursa olsun hiçbir vekilin bu suikast hakkında konuşma yapmaması için bir buyruk göndermişti. Malcolm bu olaydan sonra Eljah Muhammet"in vekili olarak bir konuşma yaptı. Konuşma bittikten sonra, sorulu cevaplı bölüme geçildiğinde birisi ona şu soruyu yöneltti: “Başkan Kennedy"nin ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?” Malcolm da bir temsille kendi görüşünü açıkladı: “Siz sabah tavuklarınızı bahçeye gönderdiğinizde akşam komşunuzun kümesine değil de tekrar sizin kümesine gelecektir. Evet şeytan onu tekrar yanına aldı.”

Bu konuşması üzerine Malcolm X 90 gün hiç konuşmama cezası aldı Eljah Muhammet"ten. Manşetler“Malcolm X susturuldu” diyordu. MalcolmX, 90 gün sonra konuşabileceğini düşünüyordu fakat, artık ders verdiği yedi numaralı mabette de ders vermesi yasaklanmıştı. Biraz kafa dinlemek ve tatil yapmak için Malcolm X ve eşi o zamanlar yeni yeni İslam cemaatine katılan ve boksör olan Muhammed Ali"nin evine gittiler. Bu, eşi Bety"nin evlendikten sonra ilk tatili olacaktı.

HİDAYETİ
Malcolm X artık Eljah Muhammet"in adamları tarafından tehdit edilmeye başlamıştı, tetiği çekmesi için yedi numaralı Mabedin imamına emir verilmişti Eljah Muhammet tarafından. Malcolm X bu sırada Hac görevini yerine getirmek için Mekke"ye gitmeyi düşünüyordu..Bunun için kardeşi Ella"dan borç aldı. İlk önce Mısır"a gitti. Hacca gitmesi Malcolm X için çok kavramın değişmesinin başlangıcıydı. Mekke"den hanımına aynen şunları yazıyordu: “İnanamayacaksın ama; tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim, ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır.”

Burada ismini de bir Müslüman ismiyle değiştirdi. El-hac Malik El-Şahbaz, dı artık o...

Malcolm X Mekke"de gerçek Müslümanlığı öğrendi. Kral Faysal"la görüştü. Beyrut"ta bir üniversitede Amerikalı siyahlarla ilgili konferans verdi. Amerika"ya geri döndüğünde basına ırkçılığı bıraktığını, kendisinin yeni bir örgüt kuracağını, beyazların bu örgüte katılabileceklerini açıkladı.

Malcolm X"in ırkçılığı bırakması ve artık yeni kurduğu örgüte beyazların da üye olabileceğini açıklaması, Amerika kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti. İslam dini, belki de ilk olarak, Amerikan basınında evrensel ve geniş boyutlarda yer buldu. Irkçılığı bırakması Eljah Muhammed ve çeşitli siyah kuruluşlar tarafından doğru bulunmadı. Malcolm X artık bir çok tehditler almaya başlamıştı. Yaşadığı her günü ödünç alıyor gibiydi. Nereye gitse takip ediliyordu. Etrafındaki kişilere artık kendi sonunun geldiğini söylemekten çekinmiyordu. Ailesi bir yerde, kendisi de güvenliği için değişik otellerde kalıyordu.

“NASIL YAŞARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ”

Malcolm X hayatını mensubu bulunduğu toplumun haklarını elde etmek, bundan daha da ötesi bu toplumu gerçek kimliğine kavuşturmaya adamıştı. Belki siyah toplum olarak bütün eşyalarını, tekrar bir gemiye yükleyip Afrika"ya dönemezlerdi ama kültürleriyle, dinleriyle, dilleriyle bir de özgürlükleriyle Afrikalı olabilirlerdi. Tahrip edilmiş Hıristiyanlık dini onlara iki dünyayı da cehennem yapmıştı ne yazık ki ...En son ve en mükemmel din olan İslamiyet ancak bu toplumun her iki dünyada saadetini sağlayabilirdi. Malcolm X bu gerçekleri anlatabilmek için çalıştı. Gece yarısı evine Monoton kokteyli atıp evini ateşe vermişlerdi ama o saat 4 uçağıyla Chicago"ya gidip Detroit"teki konferansa yetişmişti.

21 Şubat 1965 Pazar günü bir eğlence salonunda bir konferans vardı,400 sandalye kurulmuş, salon hazır hale getirilmiş, herkes yerini almıştı. Malcolm X"in eşi de dört çocuğuyla birlikte en önde yerini almıştı.

Malcolm X takdim edildikten sonra kürsüye doğru yürüdü ve "Esselamu aleyküm" dedi; salondakiler hep birlikte: "ve aleyküm selam" dedikten sonra salonun bir yerinde bir karışıklık çıktı. Herkes dikkatini tam oraya çevirmişken birkaç kişi Malcolm"a ateş açtılar. Herkes dışarı kaçmaya çalıştı. Kendisine isabet eden on altı kurşundan ilkini yer yemez Malcolm X"in dinleyicileri sakinleştirmek için kalkmış olan sağ eli derhal göğsüne düştü, öteki eli havaya kaktı orta parmağını bir kurşun uçurup gitti, sakalının arasından kanlar sızıyordu, ve vücudu arkaya iki sandalyeyi devirerek düştü. Tetikçiler yere düşmüş vücudunu iyice kurşunladıktan sonra kaçtılar. Dört çocuğunun üzerine kapanan eşi ve dinleyicilerden bazıları hemen sahneye koştular; ancak kurşunlar tam can alıcı noktalara isabet etmişti, yakındaki bir hastaneye götürülürken yolda vefat etti. Hayatını adamış olduğu bu toplum için konferans verirken...

Malcolm"un naaşı cenaze evinde yirmi iki bin kişi ziyaret ettikten sonra, Amerika"da yaşayan Arabistanlı birisi tarafından İslami şartlarda toprağa verildi.

-MALCOLM METELİKSİZ ÖLDÜ! Başlığını atıyordu gazeteler. 12 yıl boyunca sadece karın tokluğuna, hiçbir maaş talep etmeden durmak bilmeyen bir enerjiyle çalıştı Malcolm.

MALCOLM X SONRASI İSLAM

MalcolmX, Eljah Muhammed tarafından ihraç edildikten sonra Suudi Arabistan olmak üzere çeşitli Orta doğu ülkelerine geziler düzenledi. Buralardan döndükten sonra Eljah Muhammed"in oğlu Wallace D. Muhammet"le birlikte Amerikan İslam Misyonu adlı örgütü kurdular. Malcolm X" in ölümünden sonra W.D.Muhammed liderliğindeki örgüt daha sonraları diğer İslam ülkelerindeki örgütlerle birleştiler. Kısa sürede Amerika"daki en büyük İslam cemaati haline geldi. Diplomaları devlet tarafından tanınan okullar açtılar, Kur"an ve Arapça eğitimi sağladılar. 1985 yılından sonra dünya üzerindeki Müslümanlarla sağlanması amaçlanan entegrasyonun son aşamasını da yerine getirip Amerikan İslam Misyonunun kapatıldığını ilan ettiler.

Diğer taraftan Nation of İslam örgütünün başına Eljah Muhammet"in yerine Louis Farrakhan geçti. Örgüt Milliyetçi çizgisini günümüze dek sürdürmektedir. Amerika"da bu gün yaklaşık 8 milyon Müslüman yaşamaktadır. 11 Eylül saldırılarından sonra 2 ay gibi kısa bir sürede 50.000 Amerikan vatandaşı Müslüman oldu. Daha önceleri ise yılda 25 bin Amerikalı Müslüman oluyordu. Yapılan araştırmalarda öyle gözüküyor ki bir çok Amerikalı Müslüman olacak; çünkü Amerikalılar daha gerçek İslamla yüz yüze gelmediler. İslam gündeme geldikçe ilgi artıyor. Amerikalı Müslümanların çoğunu Orta Doğulu ve Afrikalı Müslümanlar oluşturmaktadır.

Kaynak
Malcolm X- Alex Halley- İnsan Yayınları

“İnsan, İster mermi kullansın, ister oy pusulası; iyi nişan almalı, kuklayı değil, kuklacıyı vurmalı!”
Malkolm X - Hacı Malik el-Şahbaz
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İZ BIRAKANLAR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com