EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

ABD uçak gemisi SARATOGA'nın Vurduğu Muavenet

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Şub 14, 2010 9:01 pm    Mesaj konusu: ABD uçak gemisi SARATOGA'nın Vurduğu Muavenet Alıntıyla Cevap Gönder

‘İstiklâl-i tam/Tam bağımsızlık’ Bu mudur?
-2-
Ali Haydar Can



Tarih, 2 Ekim 1992...

TC DKK’na ait Muavenet Fırkateyni 2 Ekim 1992 günü, planlamasında “gerçek atışın bulunmadığı” NATO Kararlıloık/Display Determination Tatbikatı sırasında, Dinlenme anında, yani herkes uykudayken, tam gece yarısı Amerikan Uçak Gemisi Saratoga attığı 2 Sea Sparrow Füzesiyle vuruldu...

Birer saniye arayla atılan 2 füzenin biri komutanın bulunduğu kaptan köşkünü,diğeri kurmay ekibin bulunduğu savaş harekat merkezini vurdu.

Bu hadisede Muavenetin komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Tesis Astsubayı Serkan Haktepe, İkmal Cavuşu Mustafa Kılıç ve er Recep Atak öldü ve 22 asaker yaralandı... Muavenet Firkateyni kullanılamaz hale geldi.

ABD olaya “kaza” süsü verdi ama bütün askerî uzmanlar Sparrow Füzelerinin “kazaen” ateşlenmesinin mümkün olmadığında birleşti. Ayrıntılara internetten ulaşmak mümkün...

NATO’nun Display Determination Tatbikatı ise hiç bir şey olmamış gibi devam etti... Hiç bir sivil veya asker TC yetkilisinin aklına bu olayı protesto için tatbikattan çekilmek gelmedi... Geldiyse bile bunu söyleyecek ve yapacak cesaret asker veya sivil hiçbir TC yetkilisinde yoktu. Çünkü karşılarında her şeylerini borçlu oldukları ABD ve NATO vardı...

Yani ölen öldüğüyle yaralan ise yaralandığıyla kaldı....

Bu sadece tatbikat sırasında böyle olmadı, tatbikat sonrasında da böyle oldu..



Zamanın cumhurbaşkanı Turgut Özal, başbakanı Süleyman Demirel, hükûmeti DYP-SHP, GKB Orgeneral Doğan Güreş, DKK Oramiral Vural Beyazıt ve DK ise Oramiral Güven Erkaya(*)’dır... TC’nin bu siyasetçi,ve asker sivil bürokratları olayın “müeessif bir kaza” olduğunda birleşmişler, işi fazlaca kurcalamamayı seçmişlerdir.

Olayda bir kolunu ve bir bacağını yitiren Üsteğmen İlter Özdil, ciğerlerinde hala füze parçası taşıyan Teğmen Uluç Kılıç ve diğer personel olayın asla “kaza olmadığını” söylediler. “Sea Sparrow Füzeleri öyle omuzdan atılan bir tanksavar roketi değil.Bu başlı başına bir sistem. Bir kaç personelin, geminin radar ve bilgisayar sistemlerinin kombine olarak atışa karar vereceği bir silah sistemi. O sırada gemiler dost sularda, ortada tehdit yok.Şüpheli bir gemi yaklaşsa dost-düşman tanıma araçları (IFF) var. Dahası çağrı yapar kimlik sorarsın.Bunların hiç biri yapılmıyor.Gemimiz “düşman” olarak seçiliyor doğrudan ateş ediliyor.Dolayısıyle olayın kaza olmasına imkan ve ihtimal yok. Olay kaza olarak geçiştirilmeye ve unutturulmaya çalışılıyor.”

Olaydan sonra şehit yakınları ve gaziler, ABD’ye tazminat davası açıyor.

TC Hükumeti, GKB ve DKK’ndan en ufak bir yardım gelmediği gibi bir de yazı gönderiyorlar.Geminin 19 yaşındaki telsiz subayı şehit Serkan Aktepe’nin babası Ahmet Aktepe: “Bize Amerika’yı dava etmeyin diye yazı gönderdiler.Eşim oğlumuzun üzüntüsünden kanser olup öldü ona ilaç parası bile bulamadım.” yazıya rağmen Amerika’ya karşı dava açılıyor.. Dava 4 sene sürüyor...

Gerisini şehit ve gaziler adına davayı açan ve takibeden Avukat Erkan Pekçe şöyle anlatıyor:

“ Davanın iki senesi bu dava mağdurlarla Amerikan deniz Kuvvetleri arasındamıdır, yoksa iki hükumet arasında mıdır? Sorusuna cevap aramakla geçti.Sonuçta mahkeme olayın bir “political question” yani politik bir sorun olduğuna karar verdi!”

Avukata göre; İşte tam bu nokta yapılan saldırının kaza olmadığı “siyaseten yapılmış”bir saldırı olduğunun hukuki belgesi oluyor. Bundan sonra Coninin biri tatbikatta silahını temizlerken bir mehmetçiği vursa... Olay “political question” yani “siyasi mesele” denip kapatılacak....

Olayı Araştıran Gazeteci Tuncay Baçivan (1) şunları yazıyor:

“ACIKLI VE DÜŞÜNDÜRÜCÜ

”Ege’de yaşanan bu olaydan sonra Amerika’nın Muavenet’e karşılık olarak Türk Deniz Kuvvetleri’ne Knox sınıfı 8 fırkateyni hibe ettiği açıklandı. Oysa durum hiç de öyle değil.
Avukat Erkan Pekçe konuşuyor: “Bu açıklama doğru değil gemilerden biri sembolik bir ücretle verildi. Ancak diğer yedisi her biri 171 milyon dolardan bize satıldı. İlgili internet sitelerinde herkes bunun kayıtlarını bulabilir!”...Gerçekten de FMS yani Foreign Military Sales (askeri satışlar) ile ilgili sayfalarda bunlar yazıyor.İşin en acıklı yanı bu gemilerin bir kısmı kısa süre sonra “hizmet dışı” olup hurdaya ayrıldı.

”SORUŞTURMA BİLE AÇILIRDI

”Bu olaydan son sora olay meclise intikal etmeli siyasi soruşturma açılmalıydı.Hatta Amerika’da ateşelik yapmış bir dostum “bizimkiler ısrar etseydi Amerikan Kongresi bile kendi personeli için soruşturma açardı.Orada prosedür böyledir ama bizimkiler ne içerde ne Amerika’da soruşturma açılmasını isetemediler” dedi.Maalesef 5 şehit 22 gazinin hesabı ne içerde ne dışarda sorulamadı.

”KOMUTAN NE DEDİ?

”Emekli Oramiral Vural Beyazıt yani dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı yapmayı düşündüğüm Muavenet Belgeselinde konuşmayı reddetti.”Tuncer’ciğim olay kazadır.
O fırkateyni ( yani Muavenet asıl adı Uss Gwyn) bize çok sembolik bir parayla hibe etmişlerdi. Bir kazadır oldu boş ver karıştırma. Bunu yaparsan seni alaya alırlar sen bu işin uzmanısın yapma...” dedi.

”Ben 2003 de TV8 de iken bu facianın belgeselini yaptım.Bir kez bu kanalda yayımlandı.Daha sonra hiç tekrar edilmedi.Program diye takla atan her magazin programını bile defalarca yayımlayan TV8 nedense bu belgeseli bir daha tekrar etmedi.

”Bu olaydan alınacak ders: ” Başkasından borç para ve silah alırsan olacaklara razı olursun.” şeklinde özetlenebilir.Ama kazın ayağı öyle değil.Önce dürüstlük, vatan sevgisi, şahsiyet ve cesaret lazım. İşte koca Türkiye bunların eksikliğini yaşıyor...”

Muavenetin Hikâyesi kısaca böyle...

Biz dönelim ‘İstiklâl-i tam/Tam bağımsızlık’ mevzuuna...

M. Kemal, Haziran 1919’da Franklin Bouillon ile yaptığı görüşme sırasında aynen şöyle diyor: “ İstiklâl-ı tam denildiği zaman, bittabi, siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, harsî ve ilâ... her hususta istiklâl-i tanı ve serbesti-i tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklâlden mahrumiyet millet ve memleketin, mânâ-yı hakikiyesiyle bütün istiklâlinden mahrumiyeti demektir.”(2)
Gerçekten de ‘İstiklâl-i tam/Tam bağımsızlık’ tam olarak budur...
Peki ‘İstiklâl-i tam/Tam bağımsızlık’ tam olarak bu ise... Muavenet Olayında görevde bulunan yukarıda isimleri yazılı olanlar başta olamak üzre TC’nin bütün ‘sözde değil özde Atatürkçü’sivil ve asker yetkili personeli ile bu olay hiç olmamış gibi davrananarak, kılını bile kıpırdatmayan o günün TBMM’sinin bu vahim hadisenin üstünü alelacele örtüşünün adı nedir?
M. Kemal böyle bir iş için “Bu saydıklarımın herhangi birinde (siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, harsî ve ilâ...) istiklâlden mahrumiyet millet ve memleketin, mânâ-yı hakikiyesiyle bütün istiklâlinden mahrumiyeti demektir.” Diyor...
Yani bunun adına ‘ister açık işgal’, ister ‘örtülü’ işgal, ister ‘mandacılık’, ister ‘sömürge olmayı içselleştirme’ de... Ama kesinlikle ‘İstiklâl-i tam/Tam bağımsızlık’ deme...
Böyle bir hadise karşınında ‘gerçekten tam bağımsız’ bir devletin nasıl davranacağına dair bir misâl aşağıdaki 28 Temmuz 2007 tarihli haberde var:
“ABD'nin Sudan'ı, Yemen'de Ekim 2000'de Amerikan USS Coll destroyerine yapılan bombalı saldırıda ölen 17 Amerikalı bahriyeli için her aileye 7.9 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum etti.”
Üstelik de ABD destroyerini Sudan Deniz Kuvvetlerine ait bir gemi değil, El kaide vurmuştu. ABD Mahkemesi haklı olarak, ‘madem hadise Sudan’da gerçekleşti, öyleyse sorumlusu Sudan Devleti’dir ve tazminatı da o ödeyecektir’ diyor.
Peki TC mahkemeleri ‘Muavenet hadisesi’nde benzer bir kararı niçin veremedi... Kendi halkına “laikllik ve Atatürkçülük’ adına her vesile ile diş göstermek kolay iş... ABD’yi tazminata mahkûm etmek için ise mangal gibi bir yürek ve tam bağımsız bir vicdan gerekiyor... Olmayan şey bunlar...
Son sözü yine konuyu detaylı olarak araştıran gazeteci Tuncay Baçivan’a bırakalım:
”Hemen hemen ayni sıralarda yine bir Amerikan Gemisi ayni tip bir füzeyle bir İran yolcu uçağını vurmuştu.İran hükümeti yolcuların tazminatını Amerika’dan söke söke aldı.
O zaman Amerika İran’la iki düşman.Biz ise dost ve müttefikiz! İran hükümeti vatandaşının hakkını söke söke alıyor, bizimkiler ise “Amerika’yı rahatsız etmeyin” diyor. Zavallı şehit ve gazi yakınlarını koca Amerika’yla karşı karşıya bırakıyor.
Bir yanda hiç bir müdanaası olmayan İran.Diğer yanda Amerika’ya göbekten bağlı, ezik, şahsiyetsiz ve kompleksli bazı yöneticileriyle Türkiye...”
Sözün özü budur ve TC yöneticilerinden, “TC’nin tam bağımsızlığı”na dair atılan her nutuk, bana Ajda Pekkan’nın şu şarkısını hatırlatmaktadır: Palavvvrrra, palavvvrrra, hepsi palavvvrrra...

Dipnotlar:
(1) ‘Muavenet Faciası 2 Ekim 1992 Unutma başlıklı’ makale, Tuncay Bahçivan, Makalenin yayınlandığı internet adresi: http://www.kodadimedya.com/detay.php?id=4665
(2)Kemal Atatürk, Nutuk, 1919-1927, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 1989, s. 415-416
(*) O zaman donanma Komutanı olan Güven Erkaya’nın siciline bu vahim hadise en ufak bir leke düşürmemiş olmalı ki, kısa süre Sonra DKK oldu... DKK olarak 28 Şubat Darbesinin önde gelen aktörlerinden biriydi. Hafıza tazelemek babında şunu da ekleyelim: Bu Güven Erkaya, Başbakan Necmettin Erbakan’ın daveti üzerine misafir olarak bulunduğu Başbakanlık Konutu’nda “Bana çabuk rakı getirin” terbiyesizlik ve küstahlığını yapmasına rağmen, dönemin Başbakanı’ndan “Paşa sen yanlış yere geldin galiba, burası meyhane değil, Başbakanlık. Meyhaneye gitmek istiyorsan, kapı şu tarafta; ikile bakalım” cevabını almak yerine kendisine buzlu rakı servisi yapılan DDK’dır. Herhalde tarihe ”Rakıcı Güven Paşa” namıyla geçecektir.

Muavenet Şehitlerimiz Unutuldu

TC, 1992'de vurulan fırkateynini 5 şehidini ve 22 gazisini unuttu

Amerikan uçak gemisi SARATOGA 1992'de tatbikat sırasında, Türk Deniz Kuvvetleri'ne bağlı MUAVENET'i vurdu.

5 şehit 22 yaralı verdik, gemimiz hurdaya ayrıldı. Bugün(2 Ekim) yıldönümüydü.

Sivil-askeri hiç kimse bu olayı ve şehitlerimizi, gazilerimizi anmadı.

Çuvaldan daha büyük bu olayı anlamak istiyorsanız, aşağıda 2003'te Tuncer Bahçivan tarafından yapılmış MUAVENET belgeselini seyredin seyrettirin.

(Not: belgeselde 2 defa kısa reklam boşluğu var kesmeyin, bitiş anonsuna yazılar çıkıncaya kadar izlemeye devam edin!)

Muavenet'le ilgili belgeseli izlemek için tıklayın
http://video.google.com/videoplay?docid=-8884431478359456144&hl=tr#

Gazeteci.tv
acikistihbarat.
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com