EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

GATAKULLi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SAGLIK HABERLERi
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Şub 19, 2009 9:33 pm    Mesaj konusu: GATAKULLi Alıntıyla Cevap Gönder

“Meselâ savcı yazı yazmış... Sen kimsin lan bana yazıyorsun? Sen kimsin?”
Murad Salih

Normal bir devlette...

Yani hukukun üstün ve egemen olduğu bir devlette...

Başlıktaki sözleri o devletteki makamı, mevkii, rütbesi, statüsü, konumu, durumu, işi, gücü her ne olursa olsun hiç kimse söyleyemez...

Söylerse?..

Hukuk sistemi, o kişiye, bu sözü asla söylememesi gerektiğini öğretecek ve bir daha unutmamasını sağlayacak şekilde derhal harakete geçer...

Ve adalet en kısa zamanda tecelli eder...

***

Başlıktaki sözler Türkiye’de söylenirse ne olur?

Ne olacağını bilmek için o sözleri söyleyenin makamına, mevkiine, rütbesine, statüsüne, konumuna, durumuna, işine gücüne, soyuna sopuna bakmak gerekir...

Bu sözleri söyleyen sıradan bir insan, yani rütbesiz, makamsız mevkisiz, statüsüz, arkasız bir kimse ise; savcının emriyle derhal harakete geçen polisler, gecenin en karanlık vaktinde o kimsenin evinin kapısını -iliştirilmiş medya kameraları eşliğinde- kırarak içeriye girer, evde kim var kim yoksa hepsini don gömlek, pijama gecelik üstlerinde ne varsa onlarla derdest ederek kelepçeleyip polis otosuna tıkarak götürürler merkeze...

Sonra?

Götürülenlerin eşi dostu, hısımı akrabası beklerler ki; gidenler geri gele...

Gelirler rmi?

Gelirler de...

Ne zaman; o belli değil...

Ölü mü diri mi; o hiç belli değil...

Misâl: Gözaltında işkence görenler... İşkence sonucu ölenler... Gardiyana esas duruş göstermedi diye cezaevi hücresinde öldürülenler... F tipi cezaevlerindeki insanlık dışı tecrite direnirken ölenler... Yıllarca tutuklu kaldıktan sonra beraat edenler... Uyduruk delillerle ağır cezalar kesilenler...

Hangi birini yazayım?

Zaten hepsini herkes biliyor ama bir şekilde vicdanını bastırıp susmayı tercih etmiyor mu?..

***

Ya ötekiler?

Makamı, mevkii, rütbesi, statüsü, konumu, durumu, işi, gücü kıyak olanlar mı?

Onlar başka...

Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, muvazzaf veya emekli general , milletvekili, yüksek yargıç, yüksek savcı üst düzeyde bürokrat, TÜSİAD üyesi işadamı, Sabataycı/dönme, mason locası üyesi, roteryan, lions, yargıç, savcı, polis, asker, istihbaratçı, korucu, itirafçı veya muhbir iseniz ve buradaki makam, mevki rütbeniz ne kadar yükseksee veya bu yükseklikten himaye gören şanslılardansanız hukukun size ulaşması için çok uzun, çok çetrefilli ve hukuku oralara uzatmak isteyen görevililer için çok tehlikeli bir süreçten geçilmesi gerekmektedir....

Çoğu zaman da bu süreç hiç tamamlanamamaktadır...

Balık hafızalılardan değilseniz durup sakin kafayla biraz düşündüğünüzde, onlarca bu türden tamamlanamamış veya tersine döndürülmüş yargı sürecini hatırlayabilirsiniz...

Sizlere hafıza egzersizi olsun diye ben herhangi bir misâl vermeyeceğim...

Bunları unuttuysanız acilen hatırlamalısınız...

Ve asla unutmamalısınız...

Çünkü; varolan hukukun herkes için acil ve eşit şartlarda adaleti sağlayamadığı bir ülke, o ülkede yaşayan sıradan/arkasız/normal insanlar için mayın tarlası kadar tehlikelidir...

Böyle bir ülkede başınıza her an her şey gelebilir...

Her an kim vurduya gidebilirsiniz... Bir adli skandal sonucu inanamayacağınız kadar ağır cezalar alabilir veya size bir şekilde zarar vermiş ve çok ağır cezalar alması gereken kişilerin ertesi gün ellerini kolarını sallaya sallaya serbestçe dolaşarak size sırıttıklarına şahit olabilirsiniz...

Bu size pek de inandırıcı gelmedi mi?

Peki...

Başlığa geri dönelim...

***

İnternete düşen ses kaydında Ergenekon Davası’nın tutuklu sanığıyken “gatakulli” ile kendini tahliye ettiren emekli Orgeneral Hurşit Tolon anlatıyor:

“Meselâ savcı yazı yazmış... Ne savcısı, kim oluyor lan? Sen kim oluyorsun, sen kimsin? Sen kimsin lan bana yazıyorsun. Sen kimsin?”

Tolon’un “Sen kimsin lan bana yazıyorsun. Sen kimsin?” dediği savcı da, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin...

Aynı komuşmada Tolon, cezaevinde düzenli spor yaparak hızla kilo düştüğünü de söylüyor...

Tolon GATA’ya niye sevkedilmişti?

Sivil hastahanelerin”hızlı kilo kaybı”na bir hastalık teşhisi koymaması sebebiyle...

O yaşta zayıflamak kastıyla düzenli olarak egzersiz yaparsanız kilo kaybınız kaçınılmaz olur...

Gerekli muayene ve testleri yapan sivil hastahane hekimleri de bunu kolaylıkla anlarlar...

Nitekim anladılar da...

Sonra ne oldu?

“Aman, paşam elden gidiyo bir de GATA baksın..”. dediler...

Bakış o bakış...

GATA sanki hastahane değil... Sivil mahkemelerin tutukladığı sanık generaller için “mor çatı sığınma evi”...

Oraya kapağı atan elinde kapı gibi bir raporla cezaevinden pırrr...

Peki bu durum, Tolon açısından “hile yoluyla firar”; onun tahliye olmasını sağlayan kurum görevlileri açısındansa hem “adaleti yanıltmak ve firara yardım etmek için yalan içerikli resmî evrak tanzimi”, hem de “firarîye yataklık” suçlarının bütün unsurlarıyla gerçekleşmiş olduğunu göstermiyor mu?

Gösteriyor...

Eeee?

Bunu kim soruşturcak?

Savcı...

Savcı, kendisine “sen kimsin lan” diye gürleyen firarî sanık emekli general karşısında pısmış kalmış...

Tık yok...

Üstelik de kendi hakkını ve makamının haysiyetini korumak için harekete geçemeyen bu savcı, daha önce aynı sanığın göstere göstere firarı karşısında da aynı tavrı sergilemedi mi?

Böyle hukuk olur mu?

Böyle hukuktan adalet çıkar mı?

***

Son olarak: Ergenekon Davası’yla topyekûn derin devletin ve bilumum darbecilerin tasfiye edildiğini/edileceğini zannederek sevinç içinde el çırpan gaza getirilmiş gariban/safoş takımı için minik bir tüyo verelim: Aykut Cengiz Engin,. 28 Şubat döneminin İstanbul DGM savcılarındandı. O dönemde jet hızıyla önce DGM Başsavcı Vekili, daha sonra da DGM Başsavcısı oldu. Susurluk Davası ve bir takım banka hortumlcularını da o soruşturmuştu. Hafızam beni yanıltmıyorsa İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’na delilsiz mesnetsiz idam cezası verilen davanın da savcılarındandı... 28 Şubat dönemindeki “üstün başarılarından” dolayı da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yapılmıştı... Şimdi de İstanbul Başsavcısı olarak Ergenekon Davası’nda son kararları o veriyor... Kendisi İstanbul Başsavcısı olduğu halde, nedense ikinci adresiymişcesine; çok sık olarak Ankara’da görülüyor...

Kaynak: Baran

Erkam Tufan AYTAV
Haber 7
Derin devletin röntgeni GATA da çekildi
12 Şubat 2009

Derin devletin röntgeni çekildi üstelik Gülhane Askeri Tıp Akademisinde.

Gerçi Jandarma eski komutanı Orgeneral Şener Eruygur'un GATA’da yatması sırasında tedavi amaçlı her hangi bir filmi çekilmedi ama derin devletin röntgeni çekilmiş oldu.

Bu çekimde emeği geçen herkese buradan teşekkür etmek istiyorum.

Başta bu güzel diyaloga sebebiyet veren

Orgeneral Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur’a,

Tabip Albay Nusret Demircan'a,

Bayan Eruygur’a olayı doğrulatan Hürriyet Gazetesi'nden Saygı Öztürk'e

Ve buradan isimleri sayamadığım, bilemediğim emeği geçen herkese teşekkür ediyor, şükranlarımı arz ediyorum.

Meğerse ne dümenler dönüyormuş da haberimiz yokmuş.

Orgeneral Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur ile GATA’da görevli Beyin Cerrahisi Servis Şefi Tabip Albay Nusret Demircan'a ait bir ses kaydından bahsediyorum.

Bence bu kayıt son zamanların Ergenekon kapsamında ortaya çıkan en önemli ses kaydıydı. Bayan Eruygur’un Hürriyet gazetesine olayı doğrulaması da ayrı bir güzellik oldu.

Aralarında geçen diyalogdan şunları öğrenmiş bulunuyoruz;

Madde 1. 12. ve 14. Ağır Ceza mahkemelerinin kendilerinden olduğunu.

Mukaddes hanımın `bizden` dediği 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Org. Hurşit Tolon`u tahliye eden mahkemedir. 12. Ağır Ceza, Org. Tolon hakkındaki delilleri ve hazırlanacak iddianameyi beklemeden tahliye kararı vermiş ve bunu da `delil yetersizliğine` dayandırmıştı. Oysa daha önce Org. Tolon hakkında yapılan tahliye talepleri aynı deliller nedeniyle defalarca reddedilmişti.

İşin daha ilginç tarafı Tolon'un tahliyesine itirazın görüşüleceği mahkeme de bu mahkeme. Şimdi gel de bu mahkemenin tarafsızlığına inan.

Madde 2. 'Kolunu dahi oynatamıyor' denilen Eruygur'un gayet sağlıklı olduğu.

Hâlbuki biz Orgeneral Şener Eruygur kaldığı cezaevinde merdivenden düşüp felç olduğunu ve yerinden kalkamadığını ve bu sebeple GATA’da yattığını biliyorduk.

Doktor, Eruygur`a hiçbir tedavi yapılmadığını, hatta ne bir kan testi, ne de bir filminin çekildiğini, arzu ederlerse hemen taburcu edebileceğini söylüyor. Taburcu edilirse tutuklanabilir endişesi ile de bu durumu avukatlara sormak gerektiğini ifade ediyor.

Yani olay tıbbı değilmiş. Böylelikle neden taburcu edilmediğini de en yetkin kişiden öğrenmiş bulunuyoruz.

Şu cümle de çok ilginç; ‘şimdi biz bu işin yatarak şeyini tam olarak çözemedik, o yüzden hasta şu anda yatıyor gözükecek, gene canı istediği zaman gidecek, yatış yapılacak, şimdi yavaş yavaş alışmaya da başladı eve. Ne güzel değil mi? Âlem onu GATA da ağır hasta olarak yattığını bilecek o ise istediği zaman eve gidecek, istediği zaman hastanede yatacak. Ses kaydını içeren videoda yer verilen fotoğraflarda Şener Eruygur`un gayet sağlıklı bir şekilde hastane koridorlarında gezdiği de net bir şekilde görülüyor. Yani yoğun bakım hikâye.

Aslında bu ses kaydı ile Türkiye’deki derin devletin derin ilişkilerinin en azından bir kısmının röntgeni çekilmiş oluyor. Bizden diye ifade edilen mahkemeler ile istedikleri gibi rapor aldırdıkları hastane ilişkileri ortaya dökülmüş oluyor.

Kendimi kurtlar vadisini izliyor gibi hissetmeye başladım. İskender Büyük’ü herkes cezaevinde bilirdi ama o mahkemeden mahkemeye hapishaneye gelir görüntü verirdi.

Sizde de bu duygu var mı?


Erkam Tufan AYTAV / Haber 7
e.aytav@gyv.org.tr


Ergenekon'da Bir Hasta Daha(!)
20 Şubat 2009 11:53

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi.

Silivri Cezaevi'nde geçtiğimiz temmuz ayından beri tutuklu bulunan eski Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Teknik Takip Daire Başkanı emekli Albay Atilla Uğur'un kalp rahatsızlığı olduğu iddia edildi.

Atilla Uğur, cezaevi nakil aracılığıyla jandarma erlerinin kontrolü altında hastanenin poliklinikler bölümünü getirildi. Polis ve jandarma basın mensuplarının görüntü almaması için önlem aldı. Araç poliklinik önünde bir süre bekleyince yoğun trafik oluştu. Uğur içeri alındıktan sonra vatandaşlar bir süre polikliniğe alınmadı. Uğur'un burada EKG'sinin çekileceği, kan testlerine tabi tutulacağı öğrenildi.

Atilal Uğur, 1 Temmuz 2008'de yapılan operasyonda Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Sinan Aygün gibi isimlerle birlikte gözaltına alınmış, 5 Temmuz'da tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne nakledilmişti.

aktifhaber

Veli Küçük Hastaneye Kaldırıldı
20 Şubat 2009 13:01

Bugün hastane sırası Tuğgeneral Veli Küçük ve Albay Atilla Uğur'daydı... İkisi de hastaneye kaldırıldı. İşte ayrıntılar...


Ergenekon Terör Örgütü Davası'ndan tutuklu bulunan Emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve Albay Atilla Uğur hastaneye kaldırıldı.

İkilinin GATA'ya sevkedilip edilmeyecekleri merak konusu...
aktifhaber

GATAKULLİ'YE ÜÇLÜ KISKAÇ
19 Şubat 2009

Sağlık ve Adalet Bakanlıkları ile Tabipler Odası, GATAKULLİ'yi üçlü kıskaca aldı.

1 - SAĞLIK BAKANLIĞI DEVREDE

Ergenekon Terör Örgütü sanığı Levent Ersöz’ün GATA Haydarpaşa Hastanesi’ne sevki ile ilgili Sağlık Bakanlığı’nca soruşturma başlatıldı.

2 müfettiş İstanbul’da Levent Ersöz’ün devlet hastanelerinde tedavi imkanı varken neden GATA’ya sevkedildiğini soruşturuyor.

Levent Ersöz’ün avukatı Ali Rıza Dizdar’ın kamuoyuna açıkladığı soruşturma bilgisinin ayrıntıları belli oldu. 9 Şubat günü taburcu edildiği Koşuyolu Hastanesi’nden Silivri Cezaevi’ne gönderilen Levent Ersöz, buraya girmesinden 1 saat sonra Silivri Devlet Hastanesi’ne sevkedilmişti. Buradan Haseki Hastanesi’ne gönderilen Ersöz acil servis önünde onlarca asker, polis ve avukatları nezaretinde yapılan 1,5 saatlik muayenesi sonucunda noroloji, üroloji ve kardiyoloji uzmanlarının sevkini imzalaması sonrası GATA Haydarpaşa Hastanesi’ne gönderilmişti.

Sağlık Bakanlığı, Ersöz’ü kabul etmedikleri iddia edilen hastanelerle ilgili soruşturma başlattı. Koşuyolu Hastanesi, Haseki Hastanesi ve Silivri Devlet Hastanesi hakkında soruşturma açan bakanlık, konuyu soruşturması için Ankara’dan iki müfettiş gönderdi. Geçtiğimiz hafta 3 hastanede inceleme yapan müfettişler henüz raporlarını tamamlamadı. Müfettişler, ‘Niye yatırmadınız, niçin GATA’ya sevkettiniz?’ sorusunun cevabını arıyor.

2- ADALET BAKANLIĞI DEVREDE
Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanan emekli paşaların, sağlık sorunları gerekçe gösterilerek İstanbul Haydarpaşa Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Hastanesi'ne sevk kararları ile tahliye olmalarını sağlayan raporlar, Adalet Bakanlığı tarafından büyüteç altına alınıyor. Bakanlık özel olarak görevlendirdiği müfettişler aracılığıyla, gerek tutukluyken tahliye edilen zanlılar gerekse doktorlarla görüşmeler yaparak tespitlerini rapora bağlayacak. Sağlık raporlarına yönelik soruşturma sinyali Emekli Tuğg. Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar'ın önceki günkü açıklaması ile gündeme geldi. Dizdar, müvekkili Ersöz'ün ifadesinin hastanede alınmasını isterken aynı zamanda, "Adalet Bakanlığı, Ergenekon zanlılarına verilen sağlık raporlarını soruşturacak" dedi.

NEDEN GATA?
Adalet Bakanlığı'nın, müfettiş görevlendirmesinde iki gelişmenin etkili olduğu iddia ediliyor. İlki emekli Org. Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur'un sahiplenmediği telefon görüşmesinin, paşanın GATA'da aynı zamanda yeniden tutuklanma ihtimaline karşı korunduğu izlenimini vermesi. İkincisi ise emekli Tuğg. Levent Ersöz'ün, Koşuyolu Araştırma Hastanesi'nde başlayıp, Silivri, Haseki ile son olarak GATA arasında mekik dokumasına varan sevk zinciri. Edinilen bilgiye göre, Adalet Bakanlığı müfettişleri, Ergenekon tutuklularının sağlık sorunlarını belgeleyen raporları inceleyerek işe başlayacak. İlk aşamada cezaevi doktorlarınca verilen "ileri tetkik ve tedavi için hastaneye sevki uygundur" yazılarını ele alacak. Ardından, hastanelerde konulan teşhisler ve önerilen tedaviler, sağlık kurullarının, düzenlediği raporlar değerlendirilecek. Tahliye şartlarının oluşup oluşmadığına ilişkin ise gerekirse bilirkişi görüşlerine başvurulabilecek. Müfettişler ayrıca, Ergenekon tutuklusu iken sağlık sorunları nedeni ile tahliye edilen emekli komutanların mutlaka GATA'ya sevkinin gerekip gerekmediğini de değerlendirecek. Bu incelemeler sırasında, hastaları tedavi eden doktorlarla da görüşülecek.

3 - TABİPLER ODASI DEVREDE

Org. Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur'un GATA Beyin Cerrahisi Albay Nusret Demircan'la yaptığı konuşmalar hakkında sonunda inceleme başlatıldı

Tabipler Odası, Şener Eruygur'un eşinin telefonda konuştuğu Albay Demircan hakkında inceleme başlattı.

Bilindiği gibi Mukaddes Eruygur'un GATA Beyin Cerrahi Servis Şefi Kd.Albay Nusret Demircan ile yaptığı görüşmeye ait bir ses kaydı Eruygur'un hastaneye giriş çıkış resimleriyle birlikte internette yayınlanmıştı. Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur'un ses kaydında 12 ve 14. mahkemelere yönelik "bizden" demesi kamuoyunun büyük tepkisini çekmişti.

KİMLER GATAKULLİ YAPMIŞTI?

* Geçen yıl cezaevinde düşerek beyin kanaması geçiren ve tahliye edilen eski Jandarma Genel Komutanı Emekli Org. Şener Eruygur'un tedavisi halen GATA'da sürüyor.

* 24 Eylül 2008'de Kocaeli Devlet Hastanesi'ne kaldırılan 1. Ordu Komutanı Emekli Org. Hurşit Tolon, GATA'ya sevkinden sonra 6 Şubat 2009'da tahliye edildi.

* Hem prostat rahatsızlığı olan nem de kalp krizi geçiren eski Jandarma İstihbarat Başkanı Emekli Tuğg. Levent Ersöz GATA'ya kaldırıldı.

* Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, 13 Nisan 2008'de hastaneye kaldırılarak stent takıldı.
aktifhaber

TSK GATAKULLİ'yi Savundu
20 Şubat 2009
Paşaların, birer birer GATA'ya sevkedilmeri, GATA komutanlarının internete düşen ses kayıtları, kamuoyu vicdanında rahatsızlık yaratırken, TSK ilginç cevap verdi.

Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, Haftalık basını bilgilendirme toplantısında konuyla ilgili soruya şöyle cevap verdi:

"Ergenekon" soruşturması kapsamında gözaltına alınan emekli generallerin sağlık durumlarına ilişkin haberler hakkında, "Yapılan bütün işlemlerin ilgili kanun ve mevzuat içinde Adalet Bakanlığının gözetiminde yürütülmesine rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir kurumu olan GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesine ilişkin ortaya atılan çirkin iddialar hiçbir mesnede dayanmadığı gibi, bu iddiaları ifade edenler de iyi niyetten uzak kişi ve kurumlardır. Şu anda ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya olan söz konusu emekli generallere karşı yürütülen bu kampanyalar da her şeyden önce etik ve insani değerlerle bağdaşmayan davranışlardır"
aktifhaber

Ersöz ve Şahin Hakkında İnceme
20 Şubat 2009
Ersöz ve Şahin hakkındaki soruşturma 1-2 haftada sonuçlanacak

Sağlık Bakanlığı, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve eski Özel Harekât Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in sağlık raporları hakkında inceleme başlattı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, soruşturmanın bir iki hafta içinde tamamlanacağını söyledi.


Sağlık Bakanı Akdağ, Dünya Sağlık Örgütü'nün Tütünle Mücadele Birimi İkinci Başkanı Armando Peruga ile Türkiye'de tütünle mücadelede gelinen aşamayla ilgili açıklama öncesi basın mensuplarının sorularını cevapladı. Sağlık raporlarıyla ilgili inceleme hakkında bilgi veren Akdağ, "Teftiş Kurulu Başkanlığımıza talimat verdim, söz konusu iki kişinin sevk ve raporlarıyla ilgili olarak bakanlığımız bir soruşturma yapıyor. Şu an soruşturmanın detaylarıyla ilgili bir şey söyleyecek ayrıntı bende yok. Zannediyorum şöyle bir iki hafta içinde soruşturmayla ilgili sonuçlar ortaya çıkacak. Kamuoyunu Teftiş Kurulu'nun raporu doğrultusunda bilgilendireceğiz." dedi.

Ergenekon tutuklusu emekli Orgeneral Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur ile GATA Beyin Cerrahisi Servis Şefi Kd. Albay Nusret Demircan arasında geçen konuşma, tutuklulara verilen raporları tartışmalı hale getirmiş, kişilerin sağlık durumlarına göre değil, hukukî şartlara göre belge düzenlendiği iddiası ortaya atılmıştı.
aktifhaber

'Dostlar Meclisi'nin üssü neresi?
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
20 Şubat 2009
Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklama bu yazıyı kaleme alırken geldi. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nde olan olaylar ve GATA’nın Ergenekon sanıklarının ‘Mutlu sığınağı’ olması ve olan olayların etik dışı ve insani değerlere uymaması gibi bir durum vardır.

Sayın Mukaddes Eruygur’un yaşananları onaylarken koskoca Genelkurmay’ın önyargılı ve mesnetsiz açıklama yapması TSK’yı yıpratmaktadır. Bir kurmay bütün verileri dikkate almadan karar veremez, lehte ve aleyhte bilgilere ulaşmadan hükme veremez.

Onurlu kurumlar doğuracağı sonuçlar ne olursa olsun gerçeklerden kaçmazlar. Bu davranışı Genelkurmay’dan beklememiz iyi niyet göstergesidir ve kurmay ahlakının gereğini beklemektir.

Aslında Genelkurmay’ın lehte aleyhte delil toplamak için hiç bir inceleme ve soruşturma yapmaması ve yapmayacağını deklare etmesi etik dışıdır. Bu açıklama çok düşündürücüdür.

Hatayı kabul edip özür dilemek yerine direnmek ve kamuoyu önünde olanları örtbas etmeye çalışmak ilginçtir ve belki de suçluluk psikolojisinin bir sonucudur!

Genelkurmayın Ergenekon soruşturmasında gösterdiği ‘gönüllü bir körlük’ mü bunu kamuoyu takdir edecektir?

Adalet Bakanlığı müfettişleri Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’ni büyüteç altına almışlar. Savcılarımız GATA’ya ‘haki’ büyüteçle bakarlarsa göremezler. Kirli işlerin faturasını birkaç doktora yıkarak kurtulma taktiği dikkat çekiyor.

GATA Komutanı Tabip Tümgeneral Fahrettin Alpaslan 1996 Kasım’ında evinde intihar sonucu ölü bulunmuştu. Onuruna düşkün ve fedakar kişiliği ile tanıdığımız Fahrettin Paşamız sağ olsaydı olanları anlatırdı.

Hatta GATA’nın vadi inşaatında yolsuzluk nedeniyle şahsına yapılan suçlamaları hiç hazmedemediği biliniyordu. O yolsuzluk işinde Ergenekon çetesinin kirli işlerinin olduğunu iddiası hiç yabana atılmamalıdır.

Kullanılmanın vicdan azabı çok acıtıcıdır.

28 Şubat 1997 sürecinin ilk Psikolojik Savaş operasyonu GATA’da başlatılmıştı. 1994 yazında Cumhuriyet gazetesi bir manşet attı. GATA’da irtica almış başını gidiyor diye...

Hemen bu ihbarı değerlendiren ‘Komutanlarımız’ bir denetleme kurulu oluşturup sözde bir rapor hazırlıyorlar. Bu kurul imzasız ihbar mektuplarına ve şimdi anladığımıza göre Ergenekon çetesinin sunduğu malzemelere ve yazdığı senaryolara göre hareket etmiş.

Böylece 1995 yılında 35 öğretim üyesinin tayini çıktı. Çoğunluğu mahkemeyi kazandı geri döndü ancak istifa etmek zorunda kaldı. Böylece çürük yumurtalar(!) temizlenmiş oldu.

Bu Ergenekoncular çok ileri görüşlü imişler GATA’yı dikensiz gül bahçesi yapmak istemişler (!).

Bugün bakıyoruz Ergenekon davasında tutuklu Generaller GATA’nın ‘şefkatli’ kollarına kavuşmak için çırpınıyorlar.

Fenerbahçe Orduevi ‘Dostlar Meclisi’nin yüksek üyelerince işgal edilmiş durumdadır. Şu kesin ki Fenerbahçe Orduevi'ni kapatırsanız darbe ihtimalini yüzde elli azaltırsınız.

Encümen-i Daniş’in bir üstü konumundaki ‘Dostlar Meclisi’nin bir gongla başladığını ve özel ritüelinin olduğunu tahmin etmek zor değil.

GATA’nın bazı hekimleri Emekli generallerin askerlik hatıralarını dinleyerek başlarını sallamaktan mutlularsa onlara bir diyeceğimiz yoktur.

Bazı kibirli emekli generallere ‘gönüllü kölelik’ yapmak hiç bir hekime yakışmaz.

Bir bilim adamı verileri dikkate almadan karara varmaz.
Bir bilim adamı doğuracağı sonuçlar ne olursa olsun gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmaz.
Bir bilim adamı konunun lehine ve aleyhine deliller üzerinde ciddi bir biçimde düşünmeden kanaat oluşturmaz.

Yalancılık, zalimlik, ikiyüzlülüğün çirkin yüzünü görenler dürüstlük, tarafsızlık ve âdil olmanın gereğini daha çok hissederler.

İçimizde ‘doğru şeyi yapmanın sıcaklığı’nı hisseden hekim ve hakim ahlakına o kadar çok ihtiyacımız var ki?

Gönüllü körlük gönüllü köleliğe gider. Prof. Dr. E.Diş Tabip Albay Hüseyin Haskan hocamız birçok şeyi biliyor diye düşünüyorum.

GATA’da satışa gelen ve hapis yatan bu ağabeyimizin konuşması ne iyi olurdu ki!

Evet bu derece zan altında kalan bir kuruma adli vaka göndermek Maltepe Cezaevi’nden Ağca’nın kaçırılmasına göz yummakla aynı anlama geldiğine dair kamuoyu algısını hatırlatmak isterim.

GATA’nın Ergenekon’un gizli hazinelerinden birine misafirlik yapıp yapmadığını çok merak ediyorum.

Terör savcılarımız GATA’yı iyi incelemeliler. Bu arada da GATA’ya hasta sevkini durdurmalılar. Kamu vicdanı çok rahatsızdır.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan – Haber 7
ntarhan@gmail.com

Ergenekon tutuklusu Atilla Uğur, GATA'ya yatırıldı
Ergenekon operasyonunun tutuklu sanıklarından emekli Albay Atilla Uğur hastaneye kaldırıldı. Silivri'de askeri araçla İstanbul'a getirilen Atilla Uğur ilk olarak Haseki Hastanesi'ne, buradan da Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildi. Ancak görevliler hastaneye girip bir müddet sonra dışarı çıkarak, emekli Albay Atilla Uğur'u GATA'ya götürdü. 20.02.2009 İSTANBUL netgazete

Genelkurmay: GATA'daki emekli generaller

20 Şubat 2009 Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, "Ergenekon" soruşturması kapsamında gözaltına alınan emekli generallerin sağlık durumlarına ilişkin haberler hakkında, "Yapılan bütün işlemlerin ilgili kanun ve mevzuat içinde Adalet Bakanlığının gözetiminde yürütülmesine rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir kurumu olan GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesine ilişkin ortaya atılan çirkin iddialar hiçbir mesnede dayanmadığı gibi, bu iddiaları ifade edenler de iyi niyetten uzak kişi ve kurumlardır. Şu anda ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya olan söz konusu emekli generallere karşı yürütülen bu kampanyalar da her şeyden önce etik ve insani değerlerle bağdaşmayan davranışlardır" dedi.
Tuğgeneral Gürak, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan emekli generallere yapılan işlemler hakkında da ceza ve infaz kurumlarından hastanelere nasıl hasta gönderileceğinin, hastaların hangi özelliklere sahip hastanelere sevk edileceğinin 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'da açıkça belirtildiğini, bu kanunun uygulanmasının tamamen adli yargının kontrol ve sorumluluğunda yürütüldüğünü söyledi.
Emekli Orgeneral Şener Eruygur'un, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde 2008 yılı Eylül ayında ağır bir ameliyat geçirdiğini hatırlatan Tuğgeneral Gürak, Eruygur'un ilgili mahkemece aynı ay içerisinde tutukluluk halinin kaldırılmasının ardından 2008 yılı Ekim ayı içerisinde GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi'ne geldiğini belirtti.
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu'nun 29 Aralık 2008 tarihli kararı ile tedavisine tam teşekküllü bir hastanede yapılmasına karar verildiğini ifade ederek, 5275 sayılı kanuna uygun şekilde yapılan sevk işlemi ile GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi'nde tedavisine başlanıldığını, tedavisi devam ederken ilgili mahkemenin kararı ile de tutukluluk halinin kaldırıldığını söyledi.
Tuğgeneral Gürak, Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün ise rahatsızlığı nedeniyle hastaneye sevk edildiğini, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin sağlık kurulu raporu ile tam teşekküllü bir hastanede tedavi edilmesi kararı ile bir süre sonra Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi'ne sevk edildiğini anlattı.
Tuğgeneral Gürak, şöyle devam etti:
"Hal böyle iken, yapılan bütün işlemlerin ilgili kanun ve mevzuat içinde, Adalet Bakanlığının gözetiminde yürütülmesine rağmen TSK'nın bir kurumu olan GATA Haydarpaşa Eğitim Hastahanesi'ne ilişkin olarak ortaya atılan çirkin iddialar, hiçbir mesnede dayanmadığı gibi bu iddiaları ifade edenler de iyi niyetten uzak kişi ve kurumlardır.
Ayrıca, şu anda ciddi sağlık sorunları ile karşı karşı ya olan söz konusu emekli generallere karşı yürütülen bu kampanyalar da her şeyden önce etik ve insani değerlerle bağdaşmayan davranışlardır.

netgazete

SAVCI ÖZ GATA'YI SALLADI
27 Şubat 2009
Mukaddes Eruygur'la ses kaydı çıkan Albay'ı Savcı Öz çağırıp sorguladı, GATA'da deprem oldu.

GATA’da görevli Albay Demircan, Şener Eruygur’un eşi ile yaptığı konuşmayı ‘hasta yakınını rahatlatmak için yaptım’ diyerek doğruladı. Öz, GATA iddialarını da sordu.

Ergenekon terör örgütü soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün, Mukaddes Eruygur'la yaptığı görüşmenin ses kayıtları internete düşen GATA Beyin Cerrahisi Servis Şefi Albay Nusret Demircan'ı konuşmanın içeriğiyle ilgili sorguladığı öğrenildi.

Savcı Öz'ün, 23 Şubat günü Levent Adliyesi'ne çağırdığı Albay Demircan'a, Mukaddes Eruygur tarafından da doğrulanan konuşmalarla ilgili sorular yönelttiği öğrenildi. Savcı Öz'ün, Demircan’a internetteki konuşmanın içeriğinin yanında ETÖ sanıklarının GATA'ya gidiş süreciyle ilgili iddialar hakkında da sorular da sorduğu ifade edildi.

GATA'DA görevli Albay Nusret Demircan, Mukaddes Eruygur'la yaptığı ve internete düşen konuşmayı hastanenin 'Rehabilitasyon Odası'nda yaptıklarını ve görüşmenin yarım saat sürdüğünü anlattığı ifade edildi. KOnuşmanın içeriğini de kabul eden Albay Nusret Demircan'ın, Mukaddes Eruygur'a söylediklerinin amacının "hasta yakınını rahatlatmak" olduğunu söylediği belirtildi. Şener Eruygur'un film ve kan tahlili gibi hiçbir evrakının GATA'da neden olmadığına ilişkin sorulara Albay Demircan’ın "hasta evrakları şifreli olduğu için kayıtlarda gözükmediği" şeklinde cevap verdiği öğrenildi.

İnternet'e düşen Mukaddes Eruygur ile Albay Nusret Demircan arasında geçen konuşmada Demircan "Eruygur'un taburcu edilmesi halinde tekrar tutuklanabileceğinden endişe ettiği için taburcu işlemini iptal ettiğini" anlatıyordu. Demircan başka bir konuşmasında da "Eruygur'la ilgili GATA'da ne bir kan testi ne bir film olduğunu bunun Emekli Sandığı'na fatura edilirken sıkıntıya neden olacağını, bunun halledilmesi gerektiğini" anlatıyordu.

Mukaddes Eruygur ise "13. Ağır Ceza Mahkemesi Zekeriya Öz`ün istekleri doğrultusunda karar veriyor. 12 ve 14. Ağır Ceza mahkemeleri ise bizdenmiş" diyordu.
Kaynak: Star Gazetesi

GATAKULLİ 3 Maymunu Oynuyor
01 Mart 2009

Ergenekoncu generallere tahliye yolunu açan raporlarla gündeme gelen GATA, Sağlık Bakanlığı ve Tabipler Odası'nın bilgi talebine cevap vermiyor..

Sağlık Bakanlığı ve Tabipler Odası, Ergenekoncu paşaların GATA'ya sevkedilişinde yaşananlar ile tahliye getiren raporları mercek altına aldıklarını açıklamalarından sonra, GATA'nın, ilgili kurumlara hala bir bilgi vermediği ortaya çıktı. Tabipler Odası Genel Sekreteri Hüseyin Demirdizen, Şener Eruygur'un eşi ile bir GATA doktoru arasında gerçekleşen ses kaydının ortaya çıkması ardından, 20 Şubat'ta konuyla ilgili GATA'dan bilgi istemelerine rağmen, henüz GATA tarafından bir açıklama yapılmadığını belirtti.

Demirdizen, GATA'dan bilgi verilmediği takdirde GATA'da sorgu yaptığı basına yansıyan Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Özden'den yardım talep edeceklerini, asker olsun veya olmasın, ihmali ya da suîistimali olan GATA görevlilerine meslekten geçici men, uyarı ve kınama cezası dahil birçok yasal yaptırımda bulunabileceklerini kaydetti. Demirdizen, “Gerekli gördüğümüz takdirde meslekten uzaklaştırma, kınama, men, uyarı dahili birçok yaptırımı uygulamaya sokacağız” dedi.

GATA'da çalışan askeri hekimlerin Tabipler Odası'na bağlı olup olmamasının kendileri için herhangi bir önem taşımadığına değinen Hüseyin Demirdizen, ihmali tesbit ettikleri takdirde gerekli meslekten uzaklaştırma cezası dahil, birçok yaptırımı uygulamaya sokacaklarını kaydetti.

Demirdizen, “Askeri hekim olup olmaması da bizim için pek önemli değil. GATA'da görevli Albay Nusret Demircan, Tabipler Odası'na üye olsa da, olmasa da bizim inceleme ve cezai yaptırım hakkımız vardır. Ayrıca savunma hakkını kullanmayabilirler de; eğer kullanmazlarsa durum değişmez, bizim yaptırım hakkımız mevcuttur ve gerekli cezayı uygulamaya sokabiliriz. Bu ceza ise saptadığımız suçun boyutuna göre değişkenlik gösterecektir. Meslekten uzaklaştırma, kınama, uyarı, para cezası dahil birçok yaptırımı devreye sokma hakkımız mevcuttur” dedi.

“ZEKERİYA ÖZ'DEN BİLGİ İSTEYEBİLİRİZ”

GATA'dan bilgi beklediklerini kaydeden Tabipler Odası Genel Sekreteri Hüseyin Demirdizen, kendilerine bilgi vermemesi halinde Zekeriya Öz'ün hafta içinde GATA'da yaptığı sorgulamada elde ettiği bilgilerin kendileri ile ilgili kısmını talep edebileceklerini söyledi.

BAKANLIĞA DAHİ BİLGİ VERMEDİLER

Öte yandan GATA ve GATA'da görevli tabip Albay Nusret Demircan, üstünde yoğunlaşan şaibeli durum hakkında Gülhane Askeri Tıp Akademileri sessizliğini korumaya devam ederken, kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Sağlık Bakanlığı'nın inceleme için talep ettiği belge ve bilgilerin de henüz gönderilmediği belirtildi.
aktifhaber

GATAKULLİ Aracılarına Ceza
15 Mart 2009
Prosedürleri çiğneyerek Ergenekon sanığı Levent Ersöz'ü GATA'ya sevk eden doktorlara ceza verildi. İşte verilen cezalar...

Sağlık Bakanlığı, Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ü prosedürleri çiğneyerek GATA'ya sevk eden doktorlara kınama ve uyarı cezaları verdi. Cezalar, GATA'ya sevk edilmeyi planlayan Ergenekon zanlıları için 'kötü haber' anlamı taşıyor.

Aksiyon Dergisi, bakanlığın başlattığı soruşturmanın neticesine ulaştı. Buna göre, 5 doktor 'uyarı' veya 'kınama' cezası aldı. Ersöz'ü Silivri Devlet Hastanesi'nden Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne herhangi bir gerekçe olmamasına rağmen sevk eden Doktor C.T. 'kınama', aynı hastaneden Doktor N.G. ise 'uyarı' cezası aldı. Haseki Hastanesi'nin teknik yetersizlikleri olduğunu öne sürüp Levent Ersöz'ün GATA'ya sevkini isteyen nöroloji uzmanı S.G. ile Operatör Doktor H.T. de 'kınama' cezası aldı. Tedaviyi kabul etmeyip, hayatının tehlikede olduğunu iddia eden Ersöz'ün sevkini onaylayan doktorlardan M.U. ise 'uyarı' cezası aldı. İddia edilen Ergenekon Terör Örgütü'nün yöneticisi olmakla suçlanan Ersöz'den tehdit alan doktorların korktukları için sevki imzalamak zorunda kaldıkları belirtiliyor. Cezalarının daha ağır olmamasında doktorların pişman olmalarının etkili olduğu vurgulanıyor.

Doktorların 'kınama' ve 'uyarı' ile cezalandırılması bu tür hataların bundan sonra da görmezden gelinmeyeceği anlamına geliyor. Bu sebeple artık doktorların benzer kararları alamayacağı, bu tür usulsüzlüklerin önüne geçileceği tahmin ediliyor.

Hükümlüler, yasal olarak öncelikle cezaevi revirlerinde, mümkün değilse devlet ya da üniversite hastanelerinin tutuklu koğuşlarında tedavi görüyor. Mahkûmların bir başka hastaneye sevki ise sağlık kurulu raporuyla gerçekleşiyor. Eğer hayati risk varsa bu süreç hızlandırılabiliyor. Prosedüre göre, mahkûmlar emekli asker de olsa Millî Savunma Bakanlığı'na bağlı askerî hastane GATA'ya sevk edilemiyor.

Aksiyon'un haberinde, Ersöz'ün hastanelerce tespit edilen hastalıkları ve bunların tedavi yöntemleriyle ilgili ayrıntılı bilgilere de yer veriliyor.
aktifhaber

General Levent Ersöz, sapasağlam gittiği GATA'da komaya girdi.
04 Nisan 2009
GATA'da yatan Ergenekon sanığı emekli General Levent Ersöz, komaya girmesi şüphe ile karşılandı.
Ergenekon'un tutuklu sanığı Jİ- TEM eski Başkanı Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün GATA'da komaya girdiği ve yoğun bakıma alındığı iddia edildi.

Levent Paşa'nın yakınlarının verdiği bilgiye göre, 28 Mart'ta yapılan tahlillerde tamamen iyi olduğu halde, 30 Mart'ta uyluk (femur) kemiğinin üstündeki kas ve kasları kuşatan zarda morluk ve foksiyonsuzluk tespit edildi. "Nekrotizan fasiit" adı verilen enfeksiyon belirtileri teşhis edildi. İlerleyen dört gün içerisinde buradaki "şişkinliğin" tüm vücuda yayıldığı ve Ersöz'ün yoğun bakıma alındığı kaydedildi.

VÜCUDUNDA ET YİYEN BAKTERİ VAR

Uzmanlar "nekrotizan fasiit" rahatsızlığının "ölümcül" olabileceğini, hastayı komaya soktuktan sonra yaşamını yitirmesi ile sonuçlanabileceğini söyledi. Halk arasında bu bakteriye "et yiyen bakteri" deniyor. Bu şekilde beş gün içinde hızla yayılabilecek bir bakterinin, bir iğne ucu ile bile herhangi bir insana enjekte edilebileceği belirtildi.

Enjeksiyon şüphesi

Uyluk kemiği bölgesi ile teması gerektiren herhangi bir rahatsızlığı olmayan Levent Paşa'nın ani rahatsızlığı yakın çevresinde şüphe ile karşılandı. Paşa'nın yakınları, GATA gibi hijyenik ortamın yüksek olduğu bir hastanede enfeksiyon ihtimali olmadığını ama dışardan bir "bakteri" enjekte edilmiş olmasından endişe duyduklarını vurguladı.

"Sağlam gitti, komaya girdi" diye tepkilerini dile getiren yakınları, Levent Paşa'nın son dönemlerde büyük depresyon yaşadığını ve cezaevine geri dönmemek için büyük gayret gösterdiğini hatırlattılar.

PAŞA KONTROLÜNÜ KAYBETTİ

Paşa'nın cezaevine geri dönmemek için bazı ilaçları kontrolsüz aldığı, bu nedenle mide kanaması geçirdiği de ileri sürülüyor. Paşanın geri gönderilmemesi için “tehditler" savuracak kadar kontrolünü kaybettiği iddia edildi. Bu tehditler arasında "konuşurum" tehtidinin de olduğu belirtiliyor.

VELİ KÜÇÜK BU NEDENLE Mİ GATA'YA GİTMEK İSTEMEDİ?

Ergenekon'dan yargılanan tüm Paşa seviyesindeki zanlılar bir şekilde GATA'ya sevkedilirken, Veli Küçük'ün bu yönde çaba sarfetmemesi ilginç bulunmuştu.

Veli Küçük'ün GATA'da başına bir iş gelmesinden şüphelendiği belirtilirken, geçtiğimiz günlerde Silivri'de de ilginç bir olay gerçekleşmiş ve zanlılardan Abdullah Arapoğulları'nın üzerinde esans görünümüne "civa" bulunmuştu. Civa yemeğe katıldığında beyni sulandırıp, geri dönülmez biçimde fonksiyonlarını yok ediyor. Konuyla ilgili Adalet Bakanlığı'nın soruşturması sürüyor.

ÖLDÜRMEK ÇOK NORMAL

Ergenekon İddianamesi'nde konuşması muhtemel kişilerin kendilerine en yakın adamlar olsa bile öldürülmelerinin normal olduğu yönünde çarpıcı bilgiler vardı. Yine iddianameye göre Ergenekon ayrıca, işinin bittiğini düşündüğü ve pekçok derin olayı bilen ve yapan kişileri risk oluşmasın diye infaz ediyor..
aktifhaber

GATA'DA TAHLİYE BAKTERİSİ
08 Nisan 2009
Levent Ersöz'e GATA'da bulaşan ölümcül bakteri "TAHLİYE BAKTERİSİ" çıktı

Hastane mikrobu olmayan ölümcül bakterinin bulaşması için ETÖ sanığı Levent Ersöz'ün ya bıçak altında ameliyat olması ya da birisi tarafından enjekte edilmesi gerekiyor. Ersöz'ün bıçak altında ameliyat olmadığı için bütün şüpheler ölümcül bakterilerin enjekte edildiği yönde...

Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Ersöz'ün Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA)'nde kaptığı enfeksiyondan iyileşmeye başladığı öğrenildi.

Önceki gün ölümcül bir bakteriyle karşı karşıya olduğu gerekçesiyle Avukatı Ali Rıza Dizdar tarafından tahliyesi istenen Ersöz'ün 'nekrotizan fasiit' isimli ölümcül bateriye karşı tedavisinin sürdüğü belirtildi.

Dün itibariyle iyileşmeye başlayan Ersöz'ün açılan kas dokularının ozon tedavisiyle ölümcül bakteriden temizlendiği, yoğun bakımdan çıkarılarak, Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Tolon'un da bulunduğu 'general katı'na gönderildiği ifade edildi.

BAKTERİLER TEMİZLENMİŞ

Normal şartlarda 5-6 günde sağlığına kavuşması beklenen Ersöz için GATA dışından iki sivil doktor getirilerek kontrolden geçirildiği de öğrenildi.

ÇAPA'dan Prof.Dr. Orhan Taviloğlu ve Marmara Üniversitesi’nden Doç.Dr. Bahadır Güçlüoğlu'nun GATA'da görevli doktorlarla birlikte Ersöz'ü muayene ettikleri belirtildi. İki sivil doktorun kontrolleri sonunda Ersöz'ün geçirdiği komplikasyonun vücudu tehdit eder hale geldiği kayıtlara geçirildi. Ersöz'ün askeri hastane ortamında ölümcül bakteriyi nasıl kaptığı ise kafaları karıştırdı.

Hastane mikrobu olmayan ölümcül bakterinin bulaşması için Ersöz'ün ya bıçak altında ameliyat olması ya da birisi tarafından enjekte edilmesi gerektiği belirtildi. 10 Mart'ta 'Green Light' tekniği kullanılarak kapalı ameliyat yöntemiyle prostat operasyonu geçiren Ersöz'ün, tam 18 gün sonra böyle bir mikrobu kapmış olması akla başkası tarafından zerk edilme ihtimalini getirdi.

‘SUSTURULMAK İSTENİYOR’ İDDİASI'

Hastalığı ilk kaptığı öğrenildiğinde hakkında "Susturulmak mı isteniyor?" iddiası ortaya atılan Levent Ersöz'ün son durumu tahliye talebi için gerekçe oluşturdu.
Kaynak: Bugün

LEVENT ERSÖZ OLAYI İLE İLGİLİ 10 SORU
7 Nisan 2009
Gülhane Askeri Tıp Hastanesi'ne (GATA) sağlam olarak giden Ergenekon Silahlı Terör örgütü sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün 'nekrotizan faziit' (halk dilinde et yiyen bakteri) hastalığına yakalanarak, komaya girmesi kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu.
Generallerin suni sağlık problemleri oluşturularak tahliye edilmelerinin sağlanması için bazı tıp dışı uygulamalar yapıldığı yönündeki söylentiler hızla artıyor.
İşte basında yer alan iddialar ve kamuoyunun kafasını karıştıran sorular?
1- Öncelikle GATA hasta kabul ederken ne gibi kriterler kullanıyor? Bakanlık incelemelerinde Ersöz'ün Haseki Hastanesi'nden sevkinin usulsüz olduğu raporlandı. Gata, Ersöz'ü usulsüz gelmesine rağmen nasıl kabul edebiliyor. Sevk usulsüz, peki Gata'nın kabulü usulsüz olmuyor mu?
2- İdrar sorunu nedeniyle hastaneye yatırılan Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz neden bir süre kardiyoloji kliniğinde tutuldu? Bu klinikte kendisine yapılan pek çok ilgisiz tetkik yapılmasının amacı, hastanede kalma süresinin uzatılması mıydı?
3- Levent Ersöz GATA'da iken 'sara hastası' raporu almak istedi mi? Bu amaçla kendini yerlere atarak bayılma numaraları yaptığı ve nörologlarca epilepsi (sara hastalığı) tanısı konulması için uzun süre EEG ve bazı tetkikler yapıldığı ancak bu tetkiklerin normal çıktığı iddiaları doğru mudur?
4- Ersöz, bilinçli olarak sağlığını bozmak mı istedi? Doktorlar Ersöz'ün aniden Gastrointestinal kanama (barsak kanaması) geçirmesine anlam veremedi. Ersöz kendini hastanede tutacak bir hastalığa sebep olmak üzere bir kısım ilaçlar kullanmış olabilir mi?
5- Prostat büyümesi ile ilgili biyopsinin yapılması için neden yaklaşık bir ay beklendi? Kapalı prostat ameliyatı yapılan hastalar en fazla 2 gün içinde taburcu edilirken, Ersöz anatomik veya patolojik bir neden olmadığı halde neden taburcu edilmemiştir?
6- 28 Mart tarihinde tüm tetkik ve muayeneleri normal olan bir hasta nasıl oldu da aniden sağ uyluğunda nekrotizan fasiit (kası ve zarını kalıcı olarak tahrip eden mikrobik iltihap) tablosu ile tekrar tedaviye alındı. Sıradan bir sağlık ocağında bu tip ani hastalıklar normal görülebilir. Ancak GATA gibi son derece konforlu ve yakın takip yapılan bir hastanede, tüm tetkikler 1 hafta önce normalken aniden böyle bir hastalığın ortaya çıkması dikkat çekici. Öyleyse GATA'da Generaller katında tedavi gören diğer paşalarımız da 'hastane mikrobu' riski altında değil mi?
7- Bu hastalığın normalde dışardan bir mikrop verilmeksizin bu tarz bir hastada oluşması mümkün olmadığına göre (Zaten yapılan tetkiklerde de "bu bölgeye dışarıdan verildiği anlaşılan mikrop türleri tespit edilmiştir" deniliyor.) hastaya verilen bu mikrobu kimlerin temin ettiği veya hastaya enjekte ettiği incelenmesi gereken bir konu.
8- Bu tür müdahaleler Levent Ersöz'ü tahliye ettirmek için sağlığını bozacak bir müdahale yapıldığı yönündeki iddiaları güçlendirmiyor mu? Kontrolden çıkmış enfeksiyon halinin hasta tarafından gizlenmiş olması ve geç müdahale edilmiş olması da bunun göstergesi olarak kabul edilebilir mi?
9- Bu olay, Şener Eruygur'un yaşadığı kaza ile birlikte düşünüldüğünde, ortaya farklı sorular ortaya çıkmıyor mu? Acaba Veli Küçük akla gelebilecek bu tür endişelerle mi Gata'ya sevkini istemedi?
10- Son olarak bu durum GATA'nın ve orada dürüstçe işini yapan çalışanların imajına zarar vermiyor mu? Gata'nın onurlu tıp mirasının Ergenekon sanıkları uğruna berhava edilmesi GATA yönetimini üzmüyor mu? GATA, Yarsav Başkanı Eminağaoğlu'nun çürük raporundaki suskunluğunu bu olayda da sürdürecek mi?
Bütün bu soruların cevaplanması için hastaya bugüne kadar konulan teşhisler ve uygulanan tedavilerin şeffaf biçimde kamuoyu ile paylaşılmasından başka yol bulunmamaktadır.
aktifhaber

GATA'yı Bilen Albay Anlatıyor
09 Nisan 2009
GATA’dan Albay rütbesiyle emekli olan Prof . Dr. Nevzat Tarhan, Levent Ersöz'e GATA'da bulaşan "bakteri"yle ilgili bir bilen olarak çarpıcı bilgiler verdi.

Prof. Dr. Tarhan ‘Ersöz’e bakteri bulaştı iddiasının kanıtlanması gerekir. Et yiyen bakteri iddiası Ersöz’ün tahliyesi için bir yanıltmaca olabilir’ dedi.

Ergenekon terör örgütünün ‘derin kulağı’ olarak gösterilen emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün, GATA Haydarpaşa Hastanesi’nde ‘et yiyen bakteri’ olarak da bilinen ‘Nekrotizan fasiit’ kaparak yoğun bakıma girdiği yolundaki haberlerle ilgili tartışma giderek büyüyor.

Kapalı olarak, bıçaksız, lazer yöntemiyle gerçekleştirilen prostat ameliyatında, Ersöz'e baldırından bakteri bulaşması tıp çevrelerinde hayretle karşılanıyor.

GATA’dan Albay rütbesiyle emekli olan Prof . Dr. Nevzat Tarhan, GATA gibi son teknolojiyle donatılmış bir hastanede Ersöz’ün bu tür bir mikrobu kapma ihtimalinin yok denecek kadar az olduğunu söyledi. Tarhan, ameliyathanede bulaşan bu mikrobu sadece Ersöz’ün kapmış olmasının da inandırıcı olmadığını ifade etti.

‘TIBBİ BİR KAZA’ OLABİLİR

Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar’ın ‘müvekkilinin GATA’da ameliyat sırasında ölümcül ‘Nekrotizan fasiit’ mikrobunu kaptığı’ gerekçesiyle tahliye talebinde bulunmasını star’a değerlendiren Prof. Dr. Tarhan, daha önce gündeme getirdiği ‘tıbbi kaza’ iddiasını da yeniledi. Prof. Tarhan ‘Çok özel bilgilere sahip olanlar hastanede bazı tıbbi kazalara kurban gidebilirler demiştim. Ersöz’ün durumu tıbbı bir kaza mıdır? Olabilir... O kadar kimyasalın ve bakterinin olduğu bir hastanede bu ‘tıbbı kazayı’ bekleyebilirsiniz’ diye konuştu.

BEŞ KAT FAZLA KORUNMALIYDI

Levent Ersöz’ün sıradan bir hasta olmadığını, sanık olduğu dava nedeniyle çok önem verilmesi gereken bir hasta olduğunu ifade eden Tarhan ‘Özen gösterilmesi gereken birinin tesadüfle açıklanmayacak kadar ciddi bir mikrop aldığını öğreniyoruz. Kuralları çiğneyerek hastaneye yatırılan bu kişiye kötü niyetli kişilerin bazı ekipmanlarla, bazı tıbbı imkanlarla zarar vermesi mümkün. Bu mikrop GATA’nın son beş yılında kaç kez hastaya bulaşmış? Eğer Ersöz bu mikroba yakalan ilk kişi ise bu ‘tıbbi bir kaza’ olduğuna ilişkin çok ciddi bir işarettir’ diye konuştu.

VELİ KÜÇÜK KORKUYOR

ETÖ yöneticisi olarak yargılanan Veli Küçük’ün GATA’ya sevk istememesini değerlendiren Prof. Nevzat Tarhan ‘Veli Küçük, üzerinin çizildiğini düşünüyor. GATA’ya güvenmediği; başına bir iş gelebileceğini düşündüğünden bence GATA’ya gitmiyor’ dedi.

Kendini aklamalı

GATA’nın Ersöz’ün durumuna ilişkin olarak zan altında kaldığını sözlerine ekleyen Tarhan ‘GATA, Tabip Odası ve Adli Tıp’ı çağırıp, inceleme istemeli ve bir anlamda kendini aklamalı. Türk halkının 100 yılı aşkındır güvendiği bu kurumun bazı kişilerin emelleri yüzünden böyle imajının sarsılması doğru değil’ dedi.

GATA’da daha önce böyle birşey duymadık

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Demirdizen, Levent Ersöz’ün Nekrotizan fasiit isimli hastane mikrobunu kapmasına ilişkin oda olarak bir inceleme yapmaları için şikayet gelmesi ya da söz konusu mikrobun halk sağlığını tehdit edecek şekilde yaygın olması gerektiğini söyledi.
Kaynak: Star

Bir GATAKULLİ Skandalı Daha
04 Eylül 2009
Ergenekonculara kaçış yolunu açan GATA'nın yeni bir skandalı daha ortaya çıktı. İşte belgeleriyle yeni GATAkulli...



Ergenekonculara tahliye yolunu açan ve çürük raporlarıyla gündeme gelen GATA'dan bir skandal daha. Habervaktim'in ulaştığı belgelere göre GATA Dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar, GATA Tıp Fakültesine talimatla ve yasalara aykırı bir şekilde öğrenci kaydı yaptırdığı, skandalın anlaşılması üzerine ise usulsüzlüğü örtbas etmek için içtihat kararı aldırdığı ortaya çıktı.

Gülhane Askeri Tıp Akademisinde bir skandal daha yaşandı. Daha önce Ergenekon sanıklarına tahliye yolu açmakla ve yine sahte çürük raporları düzenlemekle eleştirilen GATA'nın bu seferde, yasadışı yolla GATA Tıp Akademisine öğrenci kaydı yaptığı ortaya çıktı.

Yasalara göre GATA Tıp Akademisine bir öğrencinin kayıt yapabilmesi için ‘asker olur' sağlık raporu alması gerekir. Ancak GATA Dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar'ın talimatıyla bu yasa ihlal edilerek hem de sağlık kurulu raporunda ‘askeri öğrenci olamaz' denilen Kaan Yeldan isimli öğrenciyi kaydettirdiği iddia ediliyor. Söz konusu öğrencinin usulsüz kaydedildiği anlaşıldığı, skandalı örtbas etmek isteyen Bayraktar'ın bu seferde GATA Sağlık kuruluna içtihat kararı alınması talimatı verdiği iddia ediliyor.

ÖNCE ÖĞRENCİ OLAMAZ KARARI VERİLDİ

GATA Tıp Fakültesine kayıt için gerekli sağlık kurulu raporunu almak üzere başvuran Kaan Yeldan, GATA Göğüs hastalıkları uzmanınca gerekli görülen bilgisayarlı tomografi tetkikini yaptırdı ve sonuçta akciğerde patolojik bulgular saptandığından “askeri öğrenci olamaz” kararı verildi. Bunun üzerine GATA dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar devreye girerek yardımcıları Prof. Tbp. Tuğg. Tahir Ünal ve Doç. Dz. Tbp. Alb. Müjdat Balkan'a talimat vererek söz konusu öğrencinin kaydının yapılmasını istediği iddia edildi.

HASTANE KAYITLARINDA GERÇEK RAPOR DURUYOR

Ancak Kaan Yeldan'ın askeri öğrenci olamayacağını ortaya çıkaran tomografi raporu hastane bilgi sistemine kaydedilmişti ve silinemiyordu. Rapor sağlık kurulunda nihai karar için görüşülürken bazı sağlık kurulu üyeleri Kaan Yeldan'ın evraklarının kaybedilip yeniden düzenlenmesinden kuşkulanarak hastane bilgisayar sisteminde mevcut olan tomografi raporunu incelediler ve akciğerlerdeki patolojik bulgular ortaya çıktı. Sonuçta Sağlık Kurulu, bilgisayar sistemindeki tomografi raporunun evraklara dahil edilmesini isteyerek işlemi geri çevirdi.

YASALARA AYKIRI KAYIT YAPILDI VE İÇTİHAT KARARI ALINDI
Kaan Yeldan bir daha sağlık kuruluna başvurmadı yani ‘'askeri öğrenci olur'' raporu alamadı ancak yinede dekan yardımcısı Prof. Tbp. Tuğa. Okan Özcan tarafından GATA Tıp Fakültesine kaydı yapıldı. Aradan yaklaşık bir ay geçtikten sonra sağlık kurulu üyeleri durumdan şüphelenerek Tıp Fakültesi personel subayını aradılar ve tüm yasal mevzuata aykırı bir şekilde Kaan Yeldan'ın Tıp Fakültesine kaydının raporsuz olarak yapıldığını öğrendiler.

Söz konusu skandalın ortaya çıkması üzerine Dekan başkanlığında yapılan toplantıda Prof. Dz. Tbp. Alb. Hayati Bilgiç'in fikri ile profesörler sağlık kurulundan “tomografide patolojik bulguların olması askeri öğrenciliğe engel olmaz'' şeklinde içtihat kararı çıkarılmasına karar verildi ve böylece skandalın üstü örtülmek istendiği iddia ediliyor.
aktifhaber

Mehmetçik İle General Farkı!
Heron skandalının yaşandığı baskından yaralı kurtulan askerler görev yerlerine geri gönderiliyor.

Iğsız ve Çubuklu'ya var Hantepe gazilerine yok

Heron skandalının yaşandığı baskından yaralı kurtulan askerler görev yerlerine geri gönderiliyor. Hava değişimleri biten askerlerden bazıları ise izinlerini uzatmak için GATA'dan rapor talebinde bulundu. Ancak ifadeye gitmeyen Org. Iğsız ve Tümg. Çubuklu'ya sağlıklı olmalarına rağmen rapor veren GATA, gazilerin bu isteğini geri çevirdi. Psikiyatristlere göre askerlerin eski yerlerine gitmesi yanlış.

Heronların kare kare görüntülediği Hantepe baskınında 6 arkadaşlarını şehit veren 17 askerden fiziksel durumu iyi olanlar, görev yerlerine geri gönderiliyor. Kendilerini ruhsal olarak iyi hissetmeyen gazilerin 20 günlük hava değişimi süresini uzatmak için GATA'ya yaptığı başvuruların ise reddedildiği öğrenildi. Oysaki, aynı GATA, 'internet andıcı' soruşturması kapsamında ifadeye çağrılmasına rağmen adliyeye gitmeyen 1'inci Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ile Tümgeneral Hıfzı Çubuklu'ya anında sağlık raporu vermişti. İlk raporun günü dolunca da 10 günlük ek rapor düzenlemişti. Evlatlarını tekrar aynı bölgeye göndermekten endişe duyan aileler, askerî hastanelerin tutumuna bir anlam veremezken, psikiyatristler de gazilerin 'çivi çiviyi söker' mantığıyla tekrar çatıştıkları yere yollanmasını doğru bulmuyor. aktifhaber

GATA'da Kansere Yol Açan İhmal
17 Temmuz 2011
TAEK, son iki yılda 3 kişinin kanser olduğu ve bir hemşirenin de düşük yaptığı GATA’da radyasyon sızıntısı belirledi.
Gülhane Askeri Tıp Hastanesi’nde (GATA) 3 görevlinin kansere yakalanması ve bir hemşirenin de düşük yapmasından sonra Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) yaptığı denetimde radyasyon sızıntısı belirlendi. Radyoloji Bölümü’nün anjiyografi odasında bulunması gereken kurşun kaplamaların yaptırılmadığı rapor edildi. Sızıntıyı akciğer kanserinden ölen Radyoloji Baş Teknisyeni Fehmi Çolak’ın kendisinde ölçüm yaparak belirlediği öğrenildi. Radyasyon içeren bölümlerde duvarlarının kalınlıkları ve kurşun kaplamaların standarda uygun olmadığı belirtildi.

TAEK, GATA’yı yazıyla uyardı

TAEK’in GATA Radyoloji bölümünde yaptığı denetimde bazı bölümlerde radyasyon güvenliğinin olmadığı belgelendi. TAEK Radyasyon Sağlığı ve Güvenliği Dairesi Başkanı Dr. İsmail Hakkı Arıkan tarafından, Ankara GATA’ya gönderilen denetim yazısında duruma dikkat çekildi. TAEK’in yazısında radyoloji kliniğinin bir çok bölümünde radyasyon güvenliğinin standartlara uygun olmadığı belirtiliyor.

İki yılda 3 kanser vakası

Son 2 yılda radyoloji kliniğinde toplam 3 personelin kansere yakalandığı, bir hemşirenin de düşük yaptığı öğrenildi. Ocak ayında Radyoloji Kliniği Baş Teknisyeni Fehmi Çolak akciğer kanserinden hayatını kaybetti. Başteknisyen Çolak’ın hastalıktan vefat etmeden önce röntgen odalarında ölçüm yaparak radyasyon kaçağı olduğunu, odaların duvar kalınlıklarının ve kurşun kaplamalarının standartlara uygun olmadığını saptadığı ifade edildi.

Duvarlar ince ve kurşun yok

Radyasyon Güvenliği Tüzüğü ve Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği hükümleri gereğince 8 ve 22 Nisan tarihinde TAEK tarafından yapılan denetimlerde vahim nitelikte radyasyon kaçağı belirlendi. Durum rapor haline dönüştürülerek bir yazıyla 4 Mayıs’ta GATA’ya bildirildi. Anjiografi odasındaki Anjiyo cihazı için alınan çevresel ölçüm sonucunda anjiyo cihazına ait hasta giriş kapısı kapalı konumdayken kapı kanatlarının birleşim yerlerinin 2 mm kalınlığında kurşun ile kaplanması gerekirken bunun yapılmadığı belirlendi. Ayrıca anjiyo odasının karşısındaki rapor değerlendirme odasının kapısının ise kullanıma kapatılması talep edildi. Atom Enerjisi Kurumu ayrıca kurum personelinin radyasyon konusundaki bilgisizliğinden hareketle ilgili yerlerde çalışan personele radyasyon ve radyasyondan korunma konularında hizmetiçi eğitim verilmesi ve bunun kayıt altına alınmasını istedi.

22 Temmuz’a kadar düzeltin

Radyasyonla çalışan personelin uyması gereken yerel kuralların tek tek hazırlanarak, her bir cihazın bulundurulduğu veya kullanıldığı laboratuarlarda çalışanların göreceği biçimde asılı bulundurulması uyarısı yapıldı. Radyasyon sızıntısı belirlenen bölgelere işaret eden TAEK, eksikliklerin giderilmesi için GATA’ya 22 Temmuz 2011 tarihine kadar süre verdi.

Star

İşte son GATAKULLİ vakası
01-08-2011

FacebookTwitterDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooGülhane Askeri Tıp Akademisi`nde 3 kadro hariç diğer kadrolar için terfi ettirilmiş generallerin hiçbirinin hukuki zemininin olmadığı belirlendi
16 tabip generalin böyle terfi ettirildiği öne sürüldü. Yüksek Askeri Şûra bugün Başbakan Erdoğan başkanlığında toplanıyor. YAŞ, son istifa ve emeklilikler nedeniyle eksik kadroyla toplanacak ve TSK’nın yeni komuta kademesini belirleyecek. Fakat YAŞ’tan bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken başka konular da var. Günlerdir TSK’daki yanlış yapılanma ve general sayısındaki fazlalıkları analiz ediyorum. Bu aşamada GATA’yı dışarıda bırakmak olmazdı. Ergenekon operasyonu başladığı günden bu yana GATA farklı şekillerde gündemimize girdi ama açıkçası personel yapılanmasına hiç dikkat etmemiştik. Meğerse GATA’daki general yapısı ve atamaları da oldukça garipmiş.

GENERAL ATAMALARININ HUKUKİ KAYNAĞI YOK

GATA’da tabipler neye göre general yapılır? Sorunun cevabı için GATA Kanunu’na ve TSK Personel Kanunu’na bakalım. TSK Personel Kanunu 49. Madde kaç general kontenjanı olduğunu, bunların kuvvetlere dağılımını ve uzatılma şartlarını belirliyor. Tabiplerde ise GATA Kanunu referans alınıyor. Hangi kadroya general atanacağı kanunlara göre iki şekilde belirleniyor; ya ilgili kanunda sadece general yapılacak miktar belirtiliyor, general olacak kadroları TSK kendisi belirliyor (TSK PersonelKanunu’nda böyle) ya da ilgili kanunda şu kadro korgeneraldir, tümgeneraldir veya sadece generaldir diye belirtiliyor, belirtilen o kadrolar için generalliğe terfi ettirilenler atanıyor. (Gata veAskeri Hakimler Kanunu’nda böyle.) Ancak GATA Kanunu’nu incelediğiniz zaman, GATA’daki 3 kadro hariç diğer kadrolar için terfi ettirilmiş generallerin hiçbirinin hukuki zemininin olmadığını görüyorsunuz.

Neden mi? GATA Kanunu generallerle ilgili diyor ki, “GATA Komutanı Harp Akademisi mezunu korgeneral, GATA Bilimsel Komutan Yardımcısı tabip tümgeneral, GATA İdari Komutan Yardımcısı generaldir.” Fakat şu anda general olan Ana Bilim Dalı ve Bilim Dalı Başkanları’nın kadroları için kanunda ‘generaldir’ ibaresi yok. Sadece şu ifade var: “Ana Bilim Dalı/ Bilim Dalı Başkanlığı görev süresi 4 yıldır. General ve amiraller hariç bu süre YAŞ kararıyla her yıl yeniden değerlendirilmek kaydıyla uzatılabilir. General ve amiral rütbesindeki Ana Bilim Dalı/ BilimDalı Başkanları rütbe bekleme süresini tamamladıktan sonra Genelkurmay Başkanı’nın teklifi, YAŞ’ın üçte iki çoğunluğunun kararı ile her yıl değerlendirilmek kaydıyla rütbesinin yaş haddine kadar hizmete devam ettirilebilirler .”

Bugüne kadar sadece bu maddelere dayanılarak tabipler general yapılmış. Bir bakıma GATA’nın 16 tabip generalinin tamamı muğlak bir maddeye dayandırılarak terfi ettirilmiş. Şu anda GATA’da 56 adet ana bilim ve bilim dalı başkanı var. Yarın bir Genelkurmay Başkanı “56’sını birden general yapacağım” derse sorusunun cevabı yok. Zaten hukuki karmaşa mevcut generallerin terfi ettirildiği yıllardaki dağılıma bakarsanız net olarak görülüyor. 2007’de 1, 2008’de 3, 2009’da 1, 2010’da 5 kişi terfi ettirilmiş.

1, 2, 3 ve Ege Ordusu’ndan daha fazla generali olan yapı

GATA çevrelerinde anlatılanlara göre dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ “GATA bizim için çok önemli” diyerek kendine yakın 5 albayı generalliğe terfi ettirdi. Böylece tek başına GATA 1, 2, 3 ve Ege Ordusu’ndan daha fazla generali olan bir yapıya dönüştü. Tuhaf olan bu sürede GATA’ da ne hasta sayısında artış oldu ne de ihdas edilen yeni bilim dallarında. Üstelik Assos’un hayata geçirilmesiyle Ankara GATA’da hasta sayısı azaldı.

OTEL OLARAK KULLANDILAR

Bu neyle izah edilebilir? Ergenekon operasyonları sürecinde hastaneyi otel olarak kullandıranlara gösterilen bir vefa örneği mi? Yoksa dünyada denenmemiş teknikler ve en yeni teknolojilerle inanılmaz ameliyatlar yapılıyor da bizim haberimiz mi yok? Daha önce de detaylı bir şekilde ele almıştık. TSK’daki yapılanmada hatalar var. Fazlasıyla hantal ve general yoğunluklu bir model. GATA da bu yanlışlığa dahil.

Bugün


En son Ekim tarafından Cum Ağu 23, 2013 11:51 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Nis 10, 2009 8:53 pm    Mesaj konusu: GATA DOKTORLARINDAN MEKTUP Alıntıyla Cevap Gönder

GATA DOKTORLARINDAN MEKTUP
10 Nisan 2009
GATA'da yaşananlara GATA'daki doktorlar isyan edip dehşet bir mektup yazdılar...

Prostat tedavisi için gittiği Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) Hastanesi'nde ölümcül bir enfeksiyon kaptığı söylenen Ergenekon sanığı Levent Ersöz, komadan çıktı.

Sanık Hurşit Tolon'un bulunduğu kata alındığı öğrenilen Ersöz'ün, hastalığa nasıl yakalandığı konusunda ise önemli iddialar dile getiriliyor. Ersöz'ün cezaevine dönmemek için kendini hasta etmeye çalıştığı ve bazı şahısların da ona yardımda bulunduğu ileri sürülüyor.

Ersöz'le ilgili süreç, GATA çalışanlarını da rahatsız etmiş. Bir grup doktor ortak bir yazı kaleme alıp, GATA'nın sevkle gönderilen bazı generaller hakkında yürüttüğü uygulamaları eleştirdi. İnternet sitelerine düşen imzasız mektupta, Ergenekon sanıklarıyla ilgili yaşananların, kurumun 180 yıllık tarihine yakıştırılamadığı aktarılıyor. Özellikle Levent Ersöz'ün tedavi süreçlerinin skandallarla dolu olduğunu belirten çalışanlar, "Son aylarda üst üste yaşadığımız ve yaşayacağımız bazı olaylar askerî tıp tarihine kara bir leke olarak girecektir." diyor.

KAFASINI DUVARA VURDU, BACAĞINI KIRMAYA ÇALIŞTI

Metinde Ersöz'ün kafasını duvara vurma, bacağını kırmaya çalışma ve idrar yapmama gibi yöntemlerle kendini sakatlamaya; bazı GATA çalışanlarının ise siyasi istikbal için Ersöz'e kalıcı hastalık bulmaya çalıştıkları iddia ediliyor.

İşte söz konusu mektuptan satır başları:

Baştabibimiz kişisel hırsları ve terfi edeceği ümidiyle hekimlik ahlakını, öğretim üyeliği onurunu ve insanlığını bir kenara bırakmıştır. Tamamen T.. isimli bir paşanın zihniyetine kendini teslim etmiş ve karşılığında tüm kurumu satmaktadır.

Emekli General Levent Ersöz üzerinde etik ve hekimlik kuralları dışında bazı işlemler yapılmaktadır. Bu şahıs hastanede kalabilmek için, kendisini sakatlamaya çalışmaktadır. Bu konuda yaptığı faaliyetler başarısız olduğu için (kafasını duvara vurma, bacağını kırmaya çalışma, idrar yapmama) hastane yönetimi ve hekimlerden yardım almaya başlamıştır.

T. Paşa ve Y.Z. Hoca başkanlığında öğretim üyesi doktorlardan oluşan bir ekip kurularak tutuklu üzerinde illegal ve sağlığı kalıcı olarak hasarlayabilecek bazı uygulamalar yapılmaktadır. Bu ekip ilk olarak M.S.'nin önerisiyle CAFERGOT ilacı vererek kalp krizi geçirtmeye çalışmış ancak sadece GJS kanaması geçiren hasta ölümden dönmüş ve kalıcı bir hasar bırakılmamıştır.

Bunun üzerine hastanede kalma suresini uzatabilmek için, tedavi protokollerine aykırı olmasına rağmen prostat ameliyatının açık olarak yapılması hususunda Üroloji Servis Şefi K.B.'ye bu ekipçe telkinde bulunulmuştur. Ancak K.B. cesaret edemeyip kapalı ameliyatla durumu idare etmiştir. Ayrıca hiçbir tıbbi neden yokken hastanın idrar yapamadığı iddiası ile haftalarca sonda takılarak yatış halinin devam etmesi sağlanmıştır.

Tamamen ürolojik nedenlerle hastanemize kabul edilen Levent Ersöz, B.C.'nin gelecek beklentisi yüzünden, geldiğinden beri Kardiyoloji Kliniği adına suit bir odada ağırlanmaktadır.

İlerleyen günlerde Levent Ersöz'ün felç geçirtilmesi, kalp krizi geçirmesi, intihar girişimi gibi yeni senaryolar gündeme gelecek ve belki bu süreç Levent Ersöz'ün ölümüyle bile sonlanabilecektir.

Çocuklarımıza ve ailemize onursuz ve sahtekâr bir askerî hekim olduğumuz mirasını bırakmayı hiçbirimiz hak etmiyoruz.
aktifhaber

İLKER PAŞA'YA AÇIK MEKTUP
10 Nisan 2009

Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ,

Ergenekon soruşturması süresince hukukun üstünlüğüne göstermiş olduğunuz saygıyı birçok defa bu köşede dile getirdim.

Hukukun dışına taşan uygulamalara koruma refleksi göstermemenizi ve soruşturmayı önleme gayreti içerisine girmemenizi takdir ettim.

Bu demokratik tavrınızı selefleriniz Orgeneral Hilmi Özkök ve Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile başlayan demokratik yaklaşımın devamı olarak niteledim.

Yaşar Paşa, Şemdinli Soruşturması sanıkları için "Tanırım, iyi çocuklar" diyerek ne kadar büyük hata ettiyse, Ergenekon soruşturmasının önünü açarak aydınlık bir Türkiye için o kadar doğru bir adım attı.

Hilmi Paşa, ilk defa bir Kuvvet Komutanı'nın yolsuzluk iddiaları nedeniyle yargılanmasına izin vererek aynı şekilde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin halkın nazarındaki saygınlığını ve itibarını yüceltti.

Sizin döneminizde, Ergenekon soruşturması kapsamında muvazzaf ya da emekli asker sanıkların gözaltı ve tutuklamalarında sergilenen yaklaşım, Kopenhag Siyasi Kriterleri kapsamında ulaşılması hedeflenen asker-sivil ilişkileri ve hukuka saygı adına umut verici olmuştur.

Bu tavrınız, seleflerinizden Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın, Tuğgeneral Veli Küçük'ün Susurluk Komisyonu'nda ifade vermesine izin vermeyerek düştüğü hatadan sizi ayrıştırmıştır.

Şüphe yok ki, laik demokrasimiz, hukukun üstünlüğü ilkesi ile güçlü olacaktır.

Güçlü Türkiye'nin vazgeçilmez kurumu Türk Silahlı Kuvvetleri de aynı şekilde hukukun üstünlüğüne gösterdiği saygı ile halkın gönlündeki müstesna yerini pekiştirecektir.

Sayın Başbuğ,

Ne var ki son günlerde art arda yaşanan bazı "skandallar" sizin kâmil tavrınız hakkında şüphelere neden olmaktadır.

Aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kamuoyundaki itibarını zedelemekte ve saygınlığına gölge düşürmektedir.

Tutuklu Ergenekon sanığı 3 emekli generalin Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde generaller katında görmeye devam ettikleri ileri sürülen tedavi eleştirilere sebep olmaktadır.

Birincisi, GATA askeri tutuklu sanıkların sağlık sorunlarının ortaya çıkması halinde sevk edilmeleri gereken sağlık zinciri içerisinde yer almamaktadır. O halde bu insanların GATA'ya geliş ve kabul edilme nedeni nedir?

İkincisi, GATA'da halihazırda yatmakta bulunan emekli Orgeneral Şener Eruygur ve emekli Orgeneral Hurşit Tolon kendileri veya yakınları tarafından sarf edilen ve internet sitelerine düşen ifadelere göre sağlık durumları tamamen yerindedir.

Üçüncüsü, yine "generaller" katında yatmakta olan tutuklu Ergenekon sanığı Tuğgeneral Levent Ersöz'ün GATA'ya sevk ediliş şekli ve "nekrotizan faziit" isimli bakteri kapması ile ilgili yoğun endişeler söz konusudur. Nitekim, tahliyesi talebine verilen ret cevabında bu kaygılar dile getirilmiş ve tam teşekküllü sivil bir hastaneden alınacak raporun geçerlilik arz edeceği kaydedilmiştir.

Sayın Başbuğ,

Bütün bu olumsuz gelişmeler maalesef TSK ile birlikte onun saygın bir parçası olan GATA'nın da itibar kaybına neden olmaktadır.

Görevli doktorlar yaşadıkları baskıdan kurtulmanın yolu olarak, kış ortasında izin almayı tercih etmekteler.

Yine "yardım ve yataklık" yaptıkları kovuşturmasına uğrama endişesi onlarda mesleki hataya dönüşebilecek bir baskı unsuru olarak öne çıkmaktadır.

Bütün bunları daha da vahim kılan, bazı doktorların Ergenekon sanıklarına yardım ve yataklık yaptıkları için ifade vermeye çağrılacakları ve araya giren "çok üst düzey" bazı kişilerin girişimleri ile askıya alındığı gibi söylentilerin ayyuka çıkmasıdır.

GATA'ya zarar veren bir diğer uygulama da emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün enfeksiyon raporunun teyidi amacıyla iki sivil akademisyene ihtiyaç duyulmasıdır.

Oysa GATA, "nekrotizan faziit" de dahil enfeksiyon hastalıklar konusunda uzman doktorlara sahiptir. Hatta üç hafta kadar önce GATA'da bu hastalığın da konu edildiği enfeksiyon hastalıkları üzerine bir konferans düzenlenmiştir.

Sayın Başbuğ,

Tahmin edeceğiniz gibi, söz konusu uygulamalar konusunda Genelkurmay Başkanı olmanız nedeniyle kamuoyu şahsınızı sorumlu görmektedir.

Hukukun üstünlüğüne olan saygınız ve demokratik tavrınız konusunda GATA yaklaşımınız giderek bir samimiyet testi haline gelmektedir.

Kamuoyunun şahsınıza olan güveninin zedelenmesi halinde hiç şüphe yoktur ki bu Türk Silahlı Kuvvetleri'ne olan güveni de zedeleyecek ve itibar kaybına neden olacaktır.

Son olarak, yakın zamana kadar devlet başkanlarının bile tedavi için tercih ettikleri GATA, Ergenekon sanıklarının tedavileriyle ilgili söylentiler nedeniyle oluşmaya başlayan bu kötü şöhreti hak etmemektedir.

Sayın Başbuğ,

Güçlü ve geleceği aydın bir Türkiye için gereğini yapacağınıza olan inancım tamdır.

Saygılarımla...

Erhan Başyurt / Bugün Gazetesi Yayın Yönetmeni

Savcı Öz'den GATA Operasyonu
15 Nisan 2009 09:37

Levent Paşa'ya enjekte edilen bakteri, kalp krizi geçirten ilaç... Savcı Öz el attı...

GATA'nın 'generaller katı'nda tedavi gören Ergenekon'un kilit ismi emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'e 'Her şeyi anlatacağım. Konuşursam ışığı göremezler' tehdidinden sonra 'et yiyen bakteri' enjekte edildiği belirtildi. Ersöz, yoğun bakımda ölümden döndü...

Ersöz'ün kanında, 'et yiyen virüs'ün tespit edilmesini önleyen ve kalp krizine neden olan ilaç kalıntıları bulunduğu belirtildi. GATA personelinin ihbarı ile soruşturma başlatan Ergenekon savcıları, Ersöz'e ölüm enjekte eden doktorun peşinde...

Haydarpaşa GATA Hastanesi'nde tedavi gören Ergenekon'un 'derin kulağı' emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün komaya girmesinin arkasındaki sır perdesi alaralanıyor. Çevresine 'her şeyi anlatacağım' diyen Ersöz'e 'et yiyen bakteri' enjekte edildiği belirtildi. Ergenekon savcıları Ersöz'e ölüm mikrobunu ve kalp krizi geçirten ilaç enjekte eden doktoru bulmak için soruşturma başlattı.

ÖZEL ODADA OPERASYON

Ergenekon soruşturmasının 6. dalga operasyonunda gözaltına alınacağını öğrenince Rusya'ya kaçan ve ameliyat için geldiği Ankara'da yakalanan örgütün 'derin kulağı', emekli Orgeneral Şener Eruygur'un sağ kolu Ersöz'ün evinde 2 bin 500 telefon dinleme kaydı ele geçirildi. Tutuklanmasının ardından şaibeli bir şekilde Haseki Hastanesi'nden Haydarpaşa GATA'ya sevkedilen Ersöz, bir süre önce komaya girdi ve yoğun bakımda tedavi altına alındı. Ersöz'ün geçirdiği prostat ameliyatı sonrası ölümcül bir virüs kaptığı ve bu virüsün bütün vücudunu sardığı açıklandı. Ancak Yeni Şafak 'Generaller katı'ndaki yüksek güvenlikli bir odada tedavi gören Ersöz'ü ortadan kaldırmak için operasyon yapıldığını gösteren bilgilere ulaştı:

MİKROBU GİZLEMEK İÇİN KALP KRİZİ

GATA'da kendisini ziyarete gelenlere 'Beni çıkarmazlarsa, her şeyi mahkemede anlatacağım' diyen Jandarma İstihbarat Eski Başkanı Ersöz'e halk arasında 'et yiyen bakteri' olarak bilinen ölümcül 'Nekrotizan fasiit' adlı mikrobun enjekte edildiği iddia edildi. Ersöz'e kan tahlillerinde 'ölüm mikrobu'nun ortaya çıkmasını önlemek amacıyla da 'CAFERGOT' adlı ilacın verildiği belirtildi. Ersöz'ün bu nedenle iç kanama geçirdiği ve yoğun bakımda ölümden döndüğü iddia edildi.

GATA'DA SORGU PANİĞİ

Ergenekon'un kilit ismi Ersöz'ün 'beni çıkarmazlarsa, her şeyi mahkemede anlatırım' tehdidinden sonra birileri tarafından ortadan kaldırılmak istenmesi Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıları da harekete geçirdi. GATA'da görev yapan bazı doktorların Ersöz'ü ortadan kaldırmak için kanına mikrop enjekte edildiği yönünde Ergenekon savcılarına ihbarda bulunduğu öğrenildi. Savcıların, soruşturma açtığı ve bazı doktorların ifadesini aldığı belirtildi. Ergenekon savcılarının, sadece birkaç personelin girme yetkisinin bulunduğu 'generaller katı'nda Ersöz'e mikrobu enjekte eden doktoru tespit etmeye çalıştığı, bunun GATA personeli arasında paniğe neden olduğu öğrenildi.

KONUŞMAMAK İÇİN DİRENİYORUM

GATA'da ortadan kaldırılmak istenen Levent Ersöz'ün sağlık sorunularıyla ilgili Ergenekon savcılarının başlattığı soruşturma sürerken dün internet sitelerine düşen bir ses kaydı şüpheleri iyice artırdı. Levent Ersöz'e ait olduğu ileri sürülen ses kaydındaki kişi, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili konuşmaması için çok çaba sarfedildiğini ima ediyor. Ersöz olduğu ileri sürülen kişi, “Çaba sarf ediyorum ama bazen dayanamıyorum. Ben kendim de bazen ışık göremiyorum. Ben eğer ışık görürsem onlar da ışık görecekler ben ışık göremezsem onlar ışık göremezler” mesajı veriyor.

BENİ KARANLIĞA GÖMECEKLER

Kendisinin konuşmamasını isteyen kişilerin bunu böyle algılamaları gerektiğini söyleyen ses, “Bunu şantaj veya tehdit manasında söylemiyorum. Beni alıp sözüm ona karanlığa gömmek istiyorlar. Gömdükten sonra her şey, onurumla direnmeye çalışıyorum. Onurumla direniyorum. Hesaplaşmak ve yüzleşmek dahi istiyorum” diyor.

Kim bu T... PaŞa

Bir grup GATA doktorunun, Ersöz'le ilgili basına gönderdiği imzasız mektuplar da soru işaretlerine neden oldu. Mektuplarda, doktorlar bazı GATA çalışanlarının Ersöz'e kalıcı hastalık bulaştırmaya çalıştıklarını ileri sürmüştü. Bir mektupta, T... adlı paşanın Ersöz'ün tedavisinde etkin olduğu belirtiliyordu. Başka bir mektupta ise Ersöz'e M.S.'nin önerisiyle kalp krizine neden olan 'CAFERGOT' adlı ilacın verildiği iddia edilmişti.

Buradan artık ölüm çıkar

Levent Ersöz komaya girdikten sonra açıklama yapan Kızı Fulya Ersöz şöyle konuşmuştu: “Babamla 10 gün önce görüştüm. İyi görün-meye çalışsa da son derece bitkindi. Yanından ayrılırken, 'Kızım, ben bunları hak edecek insan değilim. Artık dayanacak gücüm kalmadı. Anlaşılıyor ki artık benim buradan ölüm çıkar. Yapılanlar çok ama çok ağrıma gidiyor. O yüzden bensiz yaşamaya alışın' dedi”

aktifhaber

Haberalın Sevkinde KAtakulli
22 Nisan 2009 06:54

Ergenekoncu paşaların GATA'ya sevkinde yapılan usulsüzlüklerden sonra Haberal'ın sevkinin de usule aykırı yapıldığı ortaya çıktı..

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra Metris Cezaevi'nde rahatsızlanması üzerine İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'ne kaldırılan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın sevkinin de usule aykırı yapıldığı öğrenildi.

İddialara göre, normalde cezaevinden Bayrampaşa Devlet Hastanesi'ne götürülen Haberal'ın buradan alanında uzman ve Sağlık Bakanlığı'na bağlı bir eğitim ve araştırma hastanesine götürülmesi gerekiyordu. Fakat bu basamaklar atlandı, İstanbul Üniversitesi'ne bağlı Kardiyoloji Enstitüsü'ne götürüldü.

Konunun uzmanları, Haberal'ın sevk zincirine göre gitmesi gereken yerler arasında Sağlık Bakanlığı'na bağlı Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma hastanelerini ilk yer olarak gösterdi. Bu yerlerin uzak olması ve Haberal'ın ağrılarının ciddiyet taşıması ihtimaline karşı da kardiyoloji yoğun bakımı bulunan Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi de sevk zinciri içinde Haberal'ın götürülebileceği yerler arasında sayıldı.

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün 'sağlık gerekçesiyle' Gülhane Askerî Tıp Akademisi'ne (GATA) sevkinin usullere aykırı olduğu da tespit edilmişti.

Uzun süre hastanede kalacak

Öte yandan Mehmet Haberal dün İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nde anjiyo oldu. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Kardiyoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erhan Kansız, Haberal'a koroner anjiyografi yapıldığını söyledi. Haberal'ın 17 Nisan 2009'da göğüs ağrısı ve presenkop nedeniyle acil ünitesine sevk edildiğini ve akut koroner sendrom ön tanısı ile yoğun bakım ünitesine yatırıldığını belirten Kansız, "Koroner anjiyografisinde girişimsel tedavi yapılmasını gerektirmeyecek ölçülerde darlıklar saptanmıştır. Göğüs ağrılarının vazospazm nedeniyle oluştuğuna karar verilerek bu yönde medikal tedavisi düzenlenmiştir. Bu tedavi altında durumu stabil olana kadar yoğun bakım ünitesinde ve kliniğimizde gözlemde tutulmasına karar verilmiştir.'' diye konuştu.

Bu arada, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne gelen Haberal'ın avukatı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne "Haberal'ın tutukluluğunun kaldırılarak serbest bırakılması'' yönünde itiraz dilekçesi sundu.
aktifhaber

ERUYGUR KAFEDE HAFIZASINI TAZELİYOR
03 Mayıs 2009 09:16

Ergenekon sanığı Eruygur'un bu görüntüleri çok konuşulacak.

ERGENEKON terör örgütü iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında tutuklandıktan sonra Kandıra Cezaevi’nde merdivenlerden düşerek beyin kanaması geçirdiği gerekçesiyle ‘sağlık’tan tahliye edilen Jandarma eski Genel Komutanı Şener Eruygur’un GATA’dan tahliye olduğu ve zaman zaman dışarı çıkarak kahve içtiği ortaya çıktı. Ergenekon üst düzey yöneticisi olmak suçlamasıyla 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 300 yılın üzerinde hapis cezası istenen Şener Eruygur, önceki gün Kadıköy Caddebostan’da kahve içerken görüntülendi. Eşi Mukaddes Eruygur ile birlikte saat 15.00 sularında kendi araçlarıyla Caddebostan CafeCrown’a gelen Eruygur’un fiziksel olarak iyi göründüğü gözlendi. Eruygur çifti kafede bir süre oturduktan sonra yine kendi araçlarıyla evine doğru yola çıktı.

DOKTORLAR ‘SOKAĞA ÇIK’ DEMİŞ

ERGENEKON sanığı Şener Eruygur’un yakınları, hastanedeki tedavisinin ardından Eruygur’un fiziksel olarak hızlı bir şekilde iyileşme kaydettiğini ancak okuma ve yazma yeteneğini kaybettiğini belirttiler. Eruygur’un okuma, yazma ve geçmişi hatırlama konularında sorun yaşadığını belirten yakınları, doktorların Eruygur’un sık sık sokağa çıkarak sosyalleşmesinin, iyileşmesine yardımcı olacağını söylediklerini anlattılar. Eruygur’un geçmiş yaşantısına dair hiçbir şey hatırlamadığını öne süren yakınları, kendisini sokağa çıkmak için ikna etmekte güçlük çekildiğini, Eruygur’un otomobil gürültüsü ve insan kalabalığından büyük sıkıntı duyduğu için sokağa çıkmakta direndiğini de anlattılar.

TAHLİYEYE GÖRE RAPOR İDDİASI

1 Temmuz 2008 günü 6. dalga operasyonda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Şener Eruygur, koğuşunda düşmesı sonrası Kocaeli Tıp Fakültesi’nde tedavi görürken Ergenekon savcılarının talebi ile İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 21 Eylül 2008 günü ‘sağlık sorunları’ nedeniyle tahliye edilmişti. GATA’daki tedavisiyle ilgili internete çıkan ses kayıtları nedeniyle Ergenekon savcıları, Eruygur’un Kocaeli Tıp ve GATA’da düzenlenen raporlarını istemişti. Uzman doktorların inceledikleri raporlarda, Eruygur için tedavi altındayken ve tutukluluk hali devam ederken ‘’Ağır hasta’’ denildiği ancak tahliye kararı verildikten sonra ‘’Durumu iyi’’ şeklinde raporlar verildiği belirlenmişti. Bu durumda, savcıların Eruygur hakkında yeni bir işlem başlatıp başlatmayacaklarının ise henüz netleşmediği bildirildi.

Ses kaydı şüphe yarattı

ŞENER Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur ile Eruygur’u GATA’da tedavi eden Albay Mehmet Nusret Demircan arasındaki konuşmasın ses kayıtları internete düşmüştü. Albay Demircan’ın ‘Taburcu olmasına mani yok. Ancak taburce edersek yeniden tutuklanır endişesiyle taburcu etmiyoruz’ ve ‘bombaş yatıyor, ne bir kan testi var ne de bir film çekilmiş’ sözleri tartışma yaratmıştı. Ergenekon savcıları, bu ses kayıtları üzerine hem Mukaddes Eruygur’u hem de Albay Demircan’ı sorgulamıştı.

Kaynak: Bünyamin Demirkan/Star

Eruygur Koyu Sohbete Dalmış
04 Mayıs 2009 12:30

Komalık denilerek tahliye edilen Eruygur'un kafedeki görüntüleri tartışılıyor. Eruygur'la aynı kafede bulunanlar Şener Paşa'nın durumunu anlattı..
İlgili Haberler
ERUYGUR CADDEDE GÖRÜNTÜLENDİ

Şener Eruygur'u kafede, yakından görenler anlattı: Hasta hali yoktu, sohbet edip gülüyordu

Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında Kandıra Cezaevi'nde tutukluyken düşüp başını vurarak hastalandığı iddia edilen, ardından komalık olduğu için mahkemece tahliye edilen Jandarma eski Genel Komutanı Şener Eruygur'un görüntülendiği kafede bulunan ve Eruygur'u yakından gören kişiler, Şener Eruygur'un gayet sağlıklı olduğunu bildirdiler.

Eruygur ile aynı kafede bulunan ve ismi bizde mahfuz olan bir vatandaş Vakit'e şunları anlattı: “Eşimle beraber 1 Mayıs günü öğlen saatlerinde Bağdat Caddesi üzerindeki Cafe Crown'a girdik. Girerken gözüm sol tarafta oturan beyaz saçlı gözlüklü ve bordo kazaklı bir beye takıldı. Sürekli televizyon ve gazetelerde gördüğüm bir kişi olduğunu anladım. Konuyu hanıma açtım. Jestlerine mimiklerine dikkatlice bakınca Şener Eruygur olduğunu anladım. Dışarıya göz atınca makam arabasını da gördüm. İçerisinde subay tıraşlı iki kişi oturuyordu. Bir bahaneyle kalkıp yakından bakınca emin oldu. Yaklaşık yarım saat aynı ortamda kaldık. Komada olduğu söylenen ve çok hasta olduğunu bildiğim Şener Eruygur karşımda oturuyordu ve hiçbir şekilde hasta hali yoktu. Eşiyle konuşuyor, kahve içiyor, gülüyordu. Kafe bayağı kalabalıktı. Kalabalık olduğu için sıkılgan bir hali de yoktu. Benim başıma bu kadar olay gelse ve her gün televizyonlarda çıksam bu kadar insan içine çıkamazdım. Siyah bir şapkası vardı. Onu da masanın üstüne bırakmıştı. Biz onlardan sonra geldiğimiz için bir süre sonra eşiyle beraber kalktı. Siyah şapkasını başına takıp gayet hızlı ve çevik bir şekilde eşini koluna takarak kafeden çıktı. Eşiyle aynı boydaydı. Çıkarken göz attım, makam aracındaki korumalar hemen inip kapıları açtı. Eruygur arabaya binip gitti.”

Bilindiği gibi, 17 Eylül 2008 günü Kandıra Cezaevi'nde düşerek başını koğuşun merdivenlerine vurduğu iddia edilen Şener Eruygur, Kocaeli Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılmış, buradan GATA'ya sevkedilmişti. Eruygur sağlık sorunları gerekçe gösterilerek 22 Eylül 2008'de tahliye edilmişti.
Kaynak: Hakan Gündüz/Vakit

İşte GATAKULLİ Kıyağını Yapan
04 Mayıs 2009 09:14

Ergenekon Terör Örgütü sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'e GATA kıyağını yapan kişi belli oldu... Üstelik bir hukukçu!!!

Ergenekon yapılanmasının 'koca kulağı' emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün GATA'ya sevkinde İstanbul Barosu'ndan da yardım gördüğü ve savcılığa gönderilen bir yazıyla sürecin hızlandırıldığı ortaya çıktı.
Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne (GATA) sevk edilme süreci, ikinci iddianamenin ekleriyle birlikte aydınlanmaya başladı.

İDDİANAMEDE YER VERİLİYOR

Emekli Orgeneral Şener Eruygur'un talimatları doğrultusunda bir dönem herkesi dinlediği ortaya çıkan Levent Ersöz'ün hastalığı nedeniyle kaldırıldığı Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırmaları Hastanesi'nden GATA'ya sevk edilmesi süreci, beraberinde tartışmaları da gündeme gelmişti. Bu süreçte, örgüt hakkında çok şey bilen birçok kuvvet komutanının özel sırlarını hafızasında barındıran Ersöz'ün, GATA'da tedavi gördüğü esnada, kendisine iğneyle enjekte edilen bir virüsle zehirlendiği iddiaları da ortaya atılmıştı.

BAŞKAN'IN İMZASI VAR

İkinci iddianamenin eklerinde yer alan bir yazı ise Ersöz'ün GATA'ya sevkinin nasıl gerçekleştiğini gözler önüne serdi.

04.02.2009 tarihinde İstanbul Barosu Başkanlığı'ndan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen ve İstanbul Baro Başkanı Avukat Muammer Aydın'ın imzasını taşıyan yazıda, Levent Ersöz'ün görevi gereği birçok örgütün hedefinde bulunduğu belirtildi. Yazıda, Ersöz'ün tedavisinin yapılması ve güvenliğinin sağlanmasının önemine işaret edilerek, sağlık ve güvenlik hakkı çerçevesinde derhal GATA'ya sevk edilmesi talep edildi.

İşte savcılığa gönderilen yazı:

Barodan savcılığa gönderilen yazıda özetle şunlar talep edildi: “Başsavcılığınızca yürütülmekte olan 2008/1756 no'lu soruşturmada, şüphelilerden tutuklu Levent Ersöz'ün müdafii Av. Ali Rıza Dizdar'ın başkanlığımıza vermiş olduğu 24.01.2009 ve 30.01.2009 tarihli dilekçelerinde, müvekkilinin prostat kanseri ve kalp rahatsızlığının olduğunu, cezaevinden Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırmaları Hastanesine sevk edildiğini, yoğun bakımda bekletildiğini, cerrahi müdahale yapılmadığını, görevi gereği birçok örgütün hedefinde bulunduğunu, tedavisinin yapılması ve güvenliğinin sağlanması için GATA'ya sevkinin sevkinin yapılmasının istenildiği belirtilerek, Başkanlığımızca da ilgi ve yardımları talep edilmiştir. Şüpheli Ersöz'ün kroner anter hastalığı ve prostat kanseri teşhisleri bulunması ve şüphelinin görevi icabı birçok örgütün hedefi olduğunun belirtilmesi nedeni ile sağlık ve güvenlik hakkı çerçevesinde derhal GATA'ya sevki talebinin yeniden değerlendirilmesini talep ediyoruz.'

Eruygur ayaklandı

Ergenekon davasında tutuklandıktan sonra Kandıra Cezaevi'nde merdivenlerden düşerek beyin kanaması geçirdiği gerekçesiyle 'sağlık' gerekçesiyle tahliye edilen Jandarma eski Genel Komutanı Şener Eruygur'un GATA'dan tahliye olduğu ve zaman zaman dışarı çıkarak kahve içtiği ortaya çıktı. Şener Eruygur, Kadıköy Caddebostan'da kahve içerken görüntülendi. Eşi Mukaddes Eruygur ile birlikte Caddebostan CafeCrown'a gelen Eruygur'un fiziksel olarak iyi göründüğü gözlendi. Eruygur çifti kafede bir süre oturduktan sonra yine kendi araçlarıyla evine doğru yola çıktı.

Kaynak: Yenişafak

CUMHURİYET'İN GATAKULLİ İSYANI

11 Mayıs 2009 12:28
Cumhuriyet'in ağır topu GATAKULLİ'ye isyan etti.

CNNTürk'teki Medya Mahallesi programı bugün Cumhuriyet Gazetesi'nin yazı işleri toplantısından canlı olarak yayınlandı.

Programda, beklendiği gibi ana gündem olarak Ergenekon konuşuldu.

Ergenekon "geyikleri" gibi sohbetler uzun uzun sürdükten sonra programın sonunda gazetenin ağır topu Hikmet Çetinkaya konuşmaya başladı.

Çetinkaya, kamuoyunda büyük tartışma yaratan Ergenekon tutuklusu Paşaların çeşitli yöntemlerle cezaevi dışına çıkartılmasına isyanını dile getirdi.

Çetinkaya; "Ben bir gazeteci olarak, birey olarak televizyonlarda ve köşelerimizde devlet içinde örgütlü silahlı gücün, çetelerin, derin devletin açığa çıkması için şeyapıyoruz. Şimdi Mustafa Balbay içerde, darbe iddiasında bulunulan paşalar ya GATA'da ya da Bağdat Caddesi'nde kafede..."

Hatırlanacağı üzere çok ağır hasta olduğu iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü zanlısı Org. Şener Eruygur, önce GATA'ya sevkedilmiş geçtiğimiz günlerde de bir cafede görüntülenmişti.

Aynı şekilde ağır hasta diye GATA'ya sevkedilen Org. Hurşit Tolon'un da sağlık durumunun iyi olduğu ses kayıtlarına yansımıştı. Benzer ses kayıtlraı Tuğgeneral Levent Ersöz için de ortaya çıkmıştı.


Şimdi Mustafa Balbay içerde, darbe iddiasında bulunulan Paşalar ya GATA'da ya da Bağdat Caddesi'nde kafede...

GATA'DA KISKANÇLIK İNTİHARI
19 Mayıs 2009 07:59

GATA'daki Ergenekon Sanığı Levent Ersöz'ün karısı Azeri aşkı yüzünden kutu kutu ilaç içti.

Ergenekon davası sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün bu kez eşi Muzaffer Ersöz intihara kalkıştı.

Muzaffer Ersöz, Metris Cezaevi'nde kalp krizi geçirdikten sonra GATA'da tedavi altında bulunan Levent Ersöz'e refakat ediyordu.

Dün GATA'da Ersöz çifti arasında şiddetli bir tartışma çıktığı belirtiliyor. Tartışma'nın Levent Ersöz'ün eşine boşanma davası açması için avukatına yetki vermesi üzerine meydana geldiği belirtiliyor.

Alınan bilgiye göre Muzaffer Ersöz gece aşırı miktarda ilaç almış halde bulundu. Bayan Ersöz'ün çok sayıda değişik ilaç içtiği belirlendi.

Midesi yıkanarak yoğun bakıma alınan Muzaffer Ersöz'ün durumunun ciddi olduğu bildirildi.

Levent Ersöz, Ankara'da Yüzüncü Yıl Hastanesi'nde yakalandığında Ulviye Selamova isimli sevgilisi de yanında bulunuyordu. Ersöz'ün avukatına boşanma davası için yetki vermesinin Selamova aşkı nedeniyle olduğu belirtiliyor.

Ersöz ailesinin kızı Fulya Ersöz de daha önce iki kere intihara teşebbüs etmişti.

Levent Ersöz, GATA Generaller katında Paşalara özel bir suitte kalıyor.
aktifhaber

Ersöz'ün 'Uydurukçu' Doktorları
22 Mayıs 2009 07:16

GATA'ya usulsüz sevk edildiği ortaya çıkan Levent Ersöz'ün tanısı da 'uydurma' çıktı. Sağlık Bakanlığı müfettişleri doktorlar için işlem istedi...

GATA'ya usulsüz sevk edildiği ortaya çıkan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'le ilgili Sağlık Bakanlığı'nın başlattığı soruşturma kapsamında hazırlanan rapor tamamlandı. Levent Ersöz'e konulan TİA (beyne geçici süre kan gitmemesi) tanısının 'uydurma' olduğu aktarılan raporda, sorumluluğu bulunan doktorlara 'kınama ve uyarı' cezaları verilmesi isteniyor.

'Ergenekon'da yönetici olmakla' suçlanan emekli generalin, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden GATA'ya sevki uzun süre tartışılmıştı. Sağlık Bakanlığı, Silivri Devlet Hastanesi ve Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi görevlileriyle ilgili yaptığı araştırmada sevkin usulsüz olduğunu ortaya çıkarmıştı. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın konuyla ilgili raporunu hazırladı. Personel Genel Müdürlüğü, yapılan teftiş sonucu hazırlanan rapor doğrultusunda doktorlara verilecek cezaları içeren yazıyı uygulanmak üzeri İstanbul Sağlık Müdürlüğü'ne gönderdi.

Today's Zaman Gazetesi'nin haberine göre, doktorların savunmalarının alınmasının ardından kendilerine verilen disiplin cezalarının uygulanacağı belirtildi. Sağlık Bakanlığı'nın raporunda 6 saat ambulansla gezdirilen Levent Ersöz'e refakat eden doktor M.A.'nın TİA tanısını hiçbir inceleme yapmadan koyduğu aktarılıyor. Disiplin cezası verilmesi isteniyor. Yapılan incelemede, Ersöz'le ilgili TİA tanısı konulmasına ilişkin hiçbir bulgu olmamasına rağmen Silivri Devlet Hastanesi nöbetçi uzman doktoru N.G. tarafından da bu teşhisin konulmasının 'anlamlı' olduğu ifade ediliyor. Raporda, Silivri Hastanesi'nde nöbetçi uzman doktor N.G.'nin de Ersöz'ün anemnezinde TİA tanısına yönelik yakınması olmamasına, Kartal Koşuyolu'nun düzenlediği sağlık kurulu raporunda TİA tanısının bulunmamasına rağmen deftere bu şekilde (TİA tanısı) not düştüğü' ifade ediliyor. N.G.'ye ise 'uyarı' cezası isteniyor.

Ersöz'ün, Haseki Hastanesi'ne getirilmesinden sonra da doktorlardan S.G.'nin buradaki imkanların yeterli olmasına rağmen, teknik yetersizlikleri gerekçe göstererek hastayı GATA'ya sevk ettiği aktarılıyor. Kınama cezası teklif ediliyor. Haseki'de görevli üroloji doktoru A.T.'ye 'kınama', M.U.'ya ise 'uyarma' cezası verilmesi isteniyor.
aktifhaber

GATA'DA VAHİM İDDİA!

13 Temmuz 2009 20:39

'GATA'lananın kurtuduğu' ortamda GATA ile ilgili şoke edici mikrop iddası ortaya atıldı. İddia doğru ise GATA'da tıbbı cinayet işleniyor. İşte Levent Ersöz'le ilgili şok iddialar... Ergenekon'un arşivi" olarak bilinen emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün 5 aydır GATA'dan taburcu olamamasının sırrı çözüldü. Tüm kliniklerin 'sağlam raporu' verdiği Ersöz'ün farklı dönemlerde bacağına iki kez dışarıdan mikrop enjekte ettiği ortaya çıktı.

İddia edilen Ergenekon Terör Örgütü'nün kilit ismi emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün 10 Şubat'ta sevk edildiği GATA'da yaşadıklarıyla ilgili internette şok bir e-posta dolaşıyor. GATA içinden gönderildiği sanılan ihbar niteliğindeki mektuba göre, Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetlerle birlikte adı sıkça anılan Levent Ersöz hakkında haziran ayının başında 8 klinikten sağlık raporu istendi. Başta ortopedi, dahiliye ve üroloji klinikleri olmak üzere tüm klinikler Ersöz için 'sağlamdır' raporu verdi.

İKİNCİ KEZ AYNI BAKTERİ

Rapor, GATA komutanı ve Genelkurmay 2. Başkanı'na gönderilerek Ersöz'ün taburcu edilmesi için Ankara'dan haber beklenmeye başladı. Taburcu edilmesi beklenen Ersöz'ün 15 haziranda ateşi yükselmeye başladı ve iki gün sonra sağ bacağında kızarıklık görüldü. Ersöz, bir süre önce de aynı şikayet nedeniyle tedavi görmüştü.

GATA tarihinde hiç rastlanılmamasına rağmen Ersöz'de ikinci defa, dışarıdan mikrop enjekte edilmek suretiyle "Nekrotizan fasiit" oluştu. GATA'daki bazı doktorların tetkiki sonucu, hastalığa Ersöz veya başkası tarafından mikrop enjekte edilmesinin neden olduğu anlaşılırken mikrobun enjekte edildiği iğne giriş deliği de fotoğrafla belirlendi. Şok e-postada, en basit bir poliklinikte bile bulaşmayan bu mikrobun GATA'da ikinci kez aynı hastaya bulaşmasının düşündürücü olduğu vurgulandı. GATA'nın otomasyon sistemine göre, hastalığın Ersöz'ün taburcu olmasına 2 gün kala bulaşması dikkat çekti. Ersöz'ün hastalığına neden olan mikrobun sadece 'Mikrobiyoloji' kliniğinde olduğunun da altı çizildi.

TABURCU OLMAMAK İÇİN ÖLEBİLİR

E-postada Levent Ersöz'ün hastanede kalış sürecini uzatmak istemesi ve bazı doktorların buna yardım ettiğinin asistanlar tarafından bile bilindiği öne sürüldü. Ersöz'ün GATA'ya sevk edilirken kardiyolojik problemlerinin öne sürüldüğü, buna rağmen 10 Şubat'tan beri geçen sürede kardiyoloji kliniği dışında pek çok klinikte işlem gördüğü ve yatışının uzatıldığı vurgulandı. E-postada şu ifadelere dikkat çekildi: "Bu olaylar, hastanın cezaevine gidişini engellemek amacıyla yapıldığı bilinmektedir. Ancak yapılan işlemlere bakıldığında aslında tıbbi bir cinayetin işlendiği ortadadır. Hasta 15 defa ameliyat edilmiştir. Bu olay kasten adam öldürmekle eşdeğerdir."

SAVUNMAYI BİRLİKTE HAZIRLIYORLAR

Ersöz'ün GATA'daki odasına girmek yasak olmasına rağmen isteyen herkes tarafından rahatlıkla ziyaret edildiği kaydedildi. Ersöz'ün, yine GATA'da yatan Ergenekon davasının diğer tutuklu sanığı emekli Albay Atilla Uğur ile birlikte savunmasını hazırlaması için tüm imkanlarının seferber edildiği de öne sürüldü.

KIZI ÖFKE KUSTU

Ergenekon sanığı Levent Ersöz'ün eşi Muzaffer Ersöz, mayıs ayında intihara kalkışmıştı. Muzaffer Ersöz, GATA'da tedavi altına alınan Levent Ersöz'e refakat ettiği sırada aşırı miktarda ilaç almıştı. Ersöz, midesi yıkanarak kurtarılmıştı. Olayın Levent Ersöz'ün Azeri sevgilisi Ulvia Salamova nedeniyle eşine boşanma davası açacağını söylemesi üzerine meydana geldiği öne sürülmüştü. Ersöz'ün kızı Fulya Ersöz de daha önce intihara teşebbüs etmişti. Fulya Ersöz, babası yoğun bakımdan çıktıktan sonra Azeri asıllı sevgilisiyle evlenebilmek için boşanacağını söylemesi üzerine annesinin ölmek istediğini anlattı. Fulya Ersöz, "Bundan sonra babamla görüşmeyeceğim. Soyadımı bile değiştireceğim. Annemi alıp gideceğim” demişti.

GENELKURMAY BAŞKANI'NI BİLE DİNLETTİ

Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Ankara'da yakalandığı hastaneye Mehmet Orhan Gülcü sahte kimliği ile yattığı ortaya çıktı. Ersöz'ün yakalanma sırasında yapılan aramada üzerinde şifreli belgeler de bulundu. Ersöz'ün evindeki aramada akıllara durgunluk verecek belgelere ulaşıldı. Bunlardan en önemlisi eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e ait telefon dinleme kayıtlarıydı.

TELEFON KAYITLARI

Ergenekon davasının delil klasörlerine de giren belgelerdeki yasa dışı kayıtlar arasında, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eski başdanışmanı Cüneyd Zapsu, gazeteci Nuray Başaran ve Hürriyet gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever'in çok sayıda telefon görüşmesi yer alıyor.

BUGÜN

MEHMET HABERAL HASTANEDE UNUTULDU
22 Temmuz 2009

17 Nisan'da tutuklanan ve aynı gün kalbindeki ritim bozukluğu gerekçesiyle tedavi altına alınan Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal, 96 gündür hastanede.İşte ilginç detaylar.. İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nde anjiyosu temiz çıkan Haberal için 15 Mayıs'ta verilen 8 haftalık sağlık kurulu raporunun süresi de sona erdi. Buna rağmen Haberal'ın taburcu olup olmayacağı belirsizliğini koruyor. Enstitü Müdürü Prof. Dr. Erhan Kansız, izinde olduğu için Haberal'ın sağlık durumu konusunda bilgisinin bulunmadığını söylerken, diğer yetkililer de rektörle ilgili soruları cevapsız bırakıyor. Haberal'a 21 Nisan 2009'da anjiyo yapılmış, damarlarındaki darlığın cerrahî müdahale gerektirmeyecek seviyede olduğu tespit edilmişti.

Bundan sonraki tedavilerine kalp ritim bozukluğunu düzenleyecek ilaçlarla devam edilmesi uygun görülmüştü. Uzmanlar Haberal'ın yaşadığı rahatsızlığı herhangi birinin yaşaması halinde bir haftada taburcu olacağını ve ilaçla tedavisine dışarıda devam edebileceğini dile getiriyor. Haberal'ın hastaneye yatmasından sonra anjiyo olan Ergenekon davası hakimi Köksal Şengün'ün 10 gün içinde görevine dönmesi de dikkat çekmişti.

Ayrıca Mehmet Haberal, Kardiyoloji Enstitüsü'nde normal odada kalırken, hastanenin aciline gelen bazı hastalar yer yokluğundan geri gönderildi. 19 Mayıs 2000'de kalp krizi geçiren 63 yaşındaki İhsan Alper, enstitünün acil servisinde belli bir süre ilaç, iğne ve oksijenle tedavi edildi. Ağrıları azalınca da 'yoğun bakımımızda yerimiz yok' denilerek, hastaneye kabul edilmedi. Daha sonra gittiği hastanede üç damarının yüzde 98'e varan oranlarda tıkalı olduğunu öğrendi. Yapılan operasyonda İhsan Alper'in iki damarına stent takıldı, bir damarına balon anjiyo yapıldı. İki önemli operasyon geçirmesine rağmen İhsan Alper, bir gün sonra taburcu oldu.
cafesiyaset

Bir ETÖ Sanığı Daha GATA'da
24 Temmuz 2009 15:53

Ailesinin isteği ile Haydarpaşa'daki GATA'da tedavi altına alınan Ergenekon sanığının yoğun bakımda tutulduğu açıklandı...

Ergenekon sanığı Arif Doğan, tahliye kararı verilmesinin ardından GATA'ya kaldırıldı. Ailesinin isteği ile Haydarpaşa'daki GATA'da tedavi altına alınan Doğan'ın yoğun bakımda tutulduğu açıklandı.

Sağlık sorunları nedeniyle tahliyesine karar verilen Arif Doğan Ergenekon davasında tutuksuz yargılanacak. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi görürken hakkında tahliye kararı verilen Doğan geçtiğimiz salı günü GATA'ya nakledildi. Ailesinin isteği üzerine Haydarpaşa'da bulunan GATA'ya yatırılan Doğan'ın avukatı Coşkun Atılgan, müvekkilinin yoğun bakımda tutulduğunu söyledi. Atılgan yaptığı açıklamada, "Ailesi beni salı günü aradı. Arif Doğan'ı GATA'ya kaldırdıklarını, yoğun bakıma alındığını söylediler. Ben henüz kendisiyle görüşmedim. Normal odaya çıktığı zaman müvekkilimle görüşeceğim." dedi.

Arif Doğan'ın kalp rahatsızlığı bulunduğunu anlatan Atılgan, müvekkilinin kardiyoloji yoğun bakımda tutulduğunu, tıbbı açıdan son durumu hakkında kendisinin de tam bir bilgi sahibi olmadığını söyledi.
aktifhaber

Askeri Hastanede Sahtecilik Operasyonu
28 Temmuz 2009 15:36
Bursa Askeri Hastanesi'nde sahte rapor verildiği iddiaları üzerine 10 kişi gözaltına alındı.

Bursa Askeri Hastanesi'nde sahte rapor verdiği iddia edilen doktor, sağlık görevlisi ve erlerin de aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı.

Alınan bilgiye göre, Bursa Askeri Hastanesi'nde askeri personele askeri hastaneden onaylı sahte rapor verdiği öne sürülen bazı kişilerin olduğu yönündeki ihbarı değerlendiren İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, hastaneye operasyon düzenledi. Aralarında doktor, sağlık görevlisi ve erlerin de bulunduğu 10 kişi gözaltına alınırken, olayla ilgili geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü bildirildi. Gözaltına alınan zanlıların, devlet ve özel hastanelerden verilen raporları askeri hastaneden onaylı gibi gösterip haksız kazanç elde ettikleri öne sürülüyor.
aktifhaber

ERSÖZ'LE GATAKULLİ'CİNİN İLGİNÇ BAĞI
03 Ağustos 2009 09:05

Levent Ersöz'ün sevki için çırpınan doktorun Ersöz'le ilginç bağlantısı...

Ergenekon davasının kilit isimlerinden emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ü usule aykırı bir şekilde GATA'ya sevk eden ve ikinci sevk için de uğraş veren Doç. Dr. Ahmet Tefekli ile Ersöz'ün avukatının aynı isim olduğu ortaya çıktı. Gözler şimdi Haseki’den çıkacak raporda...

Haseki Hastanesi'nden Levent Ersöz'ün sevk zincirinde olmamasına rağmen GATA'ya sevkini sağlayan Doç. Dr. Ahmet Tefekli'yle ilginç bir bağlantısının olduğu ortaya çıktı. 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı öğrenilen Tefekli'nin avukatlığını GATA'ya sevk ettiği Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar'ın yaptığı belirlendi.

Nöbetçi değildi ama...

Ergenekon firarisi olarak Ankara'da özel bir tıp merkezinde yakalanan Ersöz, tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne konuldu. Cezaevinde rahatsızlandığı gerekçesiyle İstanbul Haseki Hastanesi'ne getirilen Ersöz, GATA'ya sevkini istedi. Hastanedeki nöbetçi doktorların bu isteğe karşı çıkması üzerine devreye üroloji uzmanı Doç. Dr. Ahmet Tefekli girdi. Nöbetçi olmamasına rağmen gece saat 24.00'te hastaneye gelen Tefekli, sevk zincirine aykırı bir şekilde Ersöz'ü GATA'ya sevk etti.

Ersöz ve başka Ergenekon sanıklarının da benzer yöntemle GATA'ya usulsüz şekilde sevk edilmeleri üzerine Sağlık Bakanlığı soruşturma başlattı. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü sevk zincirine aykırı bir şekilde işlem yaptığı gerekçesiyle Doçent Tefekli'ye "kınama"' cezası verdi.

Gözler ortopedi servisinde

Geçtiğimiz hafta GATA'da tedavisi tamamlanarak Silivri Cezaevi’ne sevk edilen Ersöz rahatsızlandığı gerekçesiyle cuma günü tekrar Haseki Hastanesi'ne getirildi. Servislerde tek tek muayene edilen Ersöz'e tüm servisler tarafından sağlam raporu verildi. Ancak ortopedi servisi sonuç için 3 gün sonrasına randevu verdi. Ortopedi vereceği raporun olumsuz olması için servise baskı yapıldığı iddia edilirken Ersöz'ün hastanede kendisini tekrar GATA'ya sevk ettirmek istediği bu talebine karşı çıkan doktorları 'Siz benim arkamda kimlerin olduğunu bilmiyor musunuz?" diyerek tehdit ettiği iddia edildi.

Ayrıca Çeşme'de tatilde bulunan Doçent Tefekli'nin Ersöz'ün hastanede bulunduğu sırada sürekli bir şekilde servisleri arayarak taciz ettiği iddia edildi. Tefekli'nin Ersöz'ün GATA'ya sevkini sağlamak için yoğun çaba sarf ettiği öne sürüldü.

Tefekli ve Ersöz’ün ortak noktası

Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar da, üroloji servisinde bekletilen müvekkilinin kalbinde ve bacaklarında rahatsızlığının bulunduğu belirterek, “Müvekkilim ya GATA Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi ya da Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edilmeli. Durumu çok kötü. İntihar ederse şaşmam. Çünkü müvekkilim çok perişan” sözleriyle tepkisini ortaya koydu. Bu arada Tefekli'nin Ersöz'e gösterdiği yakın ilginin nedeni de ortaya çıktı.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı öğrenilen Tefekli'nin avukatlığını, usulsüz bir şekilde GATA'ya sevkini gerçekleştirdiği Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar'ın yaptığı belirlendi. Tefekli'nin 6-9 Aralık 2007 tarihlerinde GATA'da gerçekleştirilen "4. Uygulamalı LAPAROSKOPİK Cerrahi Kursu ve Sempoyumu'na eğitimci olarak katıldığı dikkat çekerken, eczacılık yapan kardeşinin de daha önce karıştığı bir olaydan dolayı eczacılık ruhsatının iptal edildiği bildirildi.

Kaynak: Güngör Ergün/Bugün

ETÖ Hastasının Cezaevi Günleri
05 Eylül 2009 11:12

Levent Ersöz, 8 ayda sadece 6 gün cezaevinde kaldı

Ergenekon terör örgütü davasının önemli isimlerinden emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, yakalandığı 15 Ocak'tan bu yana sadece 6 gün cezaevinde kaldı. Levent Ersöz, Ankara'da gözaltına alındı. 16 Ocak'ta tutuklanarak Metris'e gönderildi.

Bir gün sonra kalp rahatsızlığı gerekçesiyle Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Ardından sevk edildiği Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yoğun bakıma alındı. 19 Ocak'ta aynı hastanede anjiyo yapıldı. 9 Şubat'ta yeniden cezaevine gönderildi. Avukatı, müvekkilinin 'sağlık ve güvenlik hakkı' gerekçesiyle acilen GATA'ya sevk edilmesi gerektiğini savundu. Taraf Gazetesi, 2 Mart'ta Ersöz'ün sağlık raporlarını yayınladı. Buna göre, hipertansiyon, kalp rahatsızlığı, prostat ve böbrek şikâyetiyle hastaneye kaldırılan Ersöz'e hastanede geniş çaplı bir muayene yapılmıştı.

SORUNU YOK, DURUMU NORMAL

Yapılan test sonuçlarında da hastane, durumunun 'normal' olduğuna karar vererek Ersöz'ün yeniden cezaevine gönderilmesini uygun görmüştü. Cezaevine girdikten sadece bir gün sonra önce Silivri Devlet Hastanesi, ardından da Haseki'ye sevk edildi. Acil servisi önünde ambulansın içinde doktorlarca muayene edildi. Yaklaşık 1,5 saat süren muayenenin ardından aynı ambulansla GATA'ya gönderildi. Ersöz'ün sevk için doktorları tehdit ettiği ileri sürüldü. Sağlık Bakanlığı 'usulsüzlük' iddiaları üzerine soruşturma başlattı.

SEVKİ USULSÜZ, HASTALIĞI UYDURMA

GATA'ya sevkinin usullere aykırı olduğu tespit edildi. Bakanlık, sevk sırasında Ersöz'e konulan TİA (beyne geçici süre kan gitmemesi) tanısının 'uydurma' olduğunu açıkladı. GATA'da düşerek başını çarptığı iddia edildi. Avukatı, müvekkilinin ciddi biçimde yaralandığını, bu nedenle savcıların müvekkilinin ifadesini hastanede alması için dilekçe verdiklerini açıkladı.

Nisan ayının başında Levent Ersöz'ün ölümcül bir hastane mikrobu kaptığı ileri sürüldü. Mikrobun, GATA'da prostat ameliyatı sırasında bulaştığı iddia edildi. Avukatı Ali Rıza Dizdar da müvekkilinin ameliyat sonrasında kötüleştiğini açıkladı. Vücudunda nekrotizan faziit (et yiyen bakteri) isimli ciddi bir bakteriye rastlandı.

SON CEZAEVİ ZİYARETİ 3 GÜN SÜRDÜ

Yaklaşık 6 ay GATA'da yattı. Temmuz ayının sonunda yeniden cezaevine gönderildi. Ancak 30 Temmuz'da tekrar Silivri Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Oradan Haseki'ye sevk edildi. 31 Temmuz'da cezaevine gönderilmişti ki, 3 gün sonra tekrar Haseki'ye yatırıldı. Bacağından ameliyat oldu. Son olarak 17 Ağustos'ta İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gönderildi.

Biz Ergenekon hastasıyız

Tarihler 11 Haziran'ı gösterdiğinde internet sitelerine Levent Ersöz ve eşi Muzaffer Hanım'ın ses kayıtları düştü. Kaydın, Ersöz hastaneye kaldırıldıktan sonra yapıldığı anlaşılıyor. Konuşmalara bakıldığında Ersöz'ün GATA'da yatmasını gerektirecek bir sağlık sorunu yok. Muzaffer Ersöz, üroloji doktoru Bülent Bey'e, "Bizim zamana ihtiyacımız var." diyor. Kayıtta, Levent Ersöz ve eşinin oldukça keyifli oldukları görülüyor. Muzaffer Hanım, bir ara yanındakilere gülerek şöyle diyor: "Biz normal hasta değiliz. Biz Ergenekon hastasıyız."
aktifhaber

GATA Çağın Gerisinde
Ergenekoncu paşalara 'kurtuluş' raporu vermesiyle gündeme gelen GATA, Erdoğan'ın açıklamasından sonra yine gündemde. GATA'da ilginç yasaklar var...
03 Şubat 2010
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisiyle gündeme gelen GATA’daki çağ dışı yasaklar TSK’yı yıpratıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın TRT-1’de katıldığı “Enine Boyuna” programında açıkladığı ‘GATA’daki başörtüsü skandalı, askeri hastanedeki yasakçı bir başka uygulamayı yeniden gündeme getirdi. GATA Haydarpaşa Hastanesi’nde başörtülü hasta ve hasta yakınlarına başörtüsünün altına takılan bone için yasak uygulanıyor.

BAŞÖRTÜNÜZÜ ÇIKARIN!

Akıllara ziyan yasağın talimatı ise GATA Haydarpaşa Komutanı Tümgeneral Tuncay Çakan tarafından verildi. Yasak kapsamında GATA’nın nizamiyesinde “Bone Teslim Defteri’ tutuluyor. Hasta, hasta ve personel yakınları girişte başörtülerindeki iğneleri ve bonelerini çıkarmaya zorlanıyor. Başörtülerindeki iğneleri ve bonelerini çıkarmaya zorlanan hasta, hasta ve personel yakınları aksi halde hastaneye alınmıyor.

İÇERİ GİREN FİŞLENİYOR

Bu dayatma karşısında çaresiz bonelerini çıkararak içeri girenler de resmen fişleniyor. Tüm nizamiyelerde tutulan Bone Teslim Defteri’ne, kişinin adı soyadı, niçin geldiği, kiminle görüşeceğine kadar tüm bilgileri kalem kalem işleniyor. ‘Bone Teslim Defteri’ tutulmasına tepki gösteren hasta ve hasta yakınları “bonelerin geri verilmesinde karışıklık çıkmaması” gerekçesiyle yapılan uygulamaya karşı çıkıyor. Amacın fişleme olduğunu belirten hasta yakınları sorunun bir kimlikle çözülebileceği halde deftere tek tek kayıt tutulmasının maksatlı olduğunu belirtiyor. Hasta ve yakınlarının kaydedildiği Bone Teslim Defteri için bir üsteğmen tarafından hazırlanan kullanma talimatı daha önce medyada yer almıştı.

İşte belgede yer alan talimatlar:

** Defter mavi kapla kaplanmış olarak temiz ve bakımlı bulundurulacaktır.

** Defterin sayfaları ortadan mühürlenecek ve her sayfaya numara verilecektir.

** Deftere siyah mürekkepli kalemle yazılacaktır.

** Defterde silinti, kazıntı yapılmayacaktır.

** Yanlış yazılan bilgiler karalanmayacak, silinmeyecek, üzeri tek çizgi ile çizilerek düzeltme yapılacak ve düzeltmeyi yapan parafını atacaktır.

** Defter günü gününe sorumlusu tarafından tutulacaktır.

** Her gün sorumlu komutana imzaya çıkarılacaktır.

** Defterden sayfa kopartılmayacaktır.

** Defter 151 sahifeden ibarettir.

Bunu Emine Hanım’a nasıl iletirim?

Emine Erdoğan’ın Nejat Uygur’u GATA’da ziyaret edememesinin perde arkasını ünlü tiyatrocunun eşi Necla Uygur anlattı. Emine Erdoğan’ın ziyaret talebinde bulunması üzerine “Şeref duyarım’” karşılığını veren Necla Uygur, protokolle karşılanması gerekir diye düşündüğü ziyareti GATA doktorlarına bildirdi. Uygur, daha sonra yaşananları şöyle anlattı: “Başbakanlıktan protokolle ilgili bir telefon gelmediğini bu nedenle protokolle karşılanmayacağını söylediler. Başbakanın eşini, türbanlı olması nedeniyle kabul edemeyeceklerini bildirdiler. Bu durumu da Emine Hanım’a benim iletmemi rica ettiler. Doktorlara ‘Hastaneye eşarplı kadınlar giriyor’ dedim. ‘Onlar girebilir’ yanıtını verdiler. ‘Emine Hanım’a bunu nasıl iletirim’ dedim. Benim düştüğüm durum, Emine Hanım’ın durumundan çok daha zordu.” Erdoğan ile Ankara Kalesi’nde görüştüklerini dile getiren Uygur, “Oturduk. Sohbet ettik. Yan yana gelince el ele tutuştuk. Torunlarımızdan konuştuk. Sarıldık ve öpüştük. Hoşgörülü. Ben yakından tanıdım. Emine Hanım bizden biri. Biz neysek Emine Hanım da o” dedi.

BU AYRIMCILIK TCK’DA SUÇTUR

Emine Erdoğan’ın GATA’ya alınmaması herkesimin tepkisini çekti. Uygulamanın anayasaya aykırı olduğu belirtildi. Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır: Özgürlüğü kısıtlanıyor, herhangi bir yere girmekten alıkoyuluyor. GATA veya başka bir yerle ilgili hiçbir sınırlama yoktur. Bu ayrımcılık da TCK’da bir suç oluşturuyor. İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan: Aslolan özgürlüklerdir. Özgürlükler geliştikçe insanların tavırları davranışları ve giyinişler değişir. Maalesef Türkiye’de bu kabul edilmek istenmiyor. Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci: Hasta ziyaretinde önemli olan hastanın sağlığıdır. Her insanın hastanede yatan yakınını ziyaret etme hakkı vardır ve bu temel bir insan hakkıdır.
aktifhaber

Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Şub 08, 2010 8:45 pm    Mesaj konusu: GATA ile cami arasındaki farklar Alıntıyla Cevap Gönder

GATA'da öyle skandallar yaşanmış ki...

Uzun yıllar GATA'da görev yapan ve 'Paşaların doktoru' olarak anılan Prof. Dr. Ahmet Alper gözyaşları içinde "GATAKULLİ"leri anlattı...

Ergenekon ve Balyoz sanığı komutanların tedavi süreçleri yüzünden tüm dikkatlerin üzerinde toplandığı GATA'da uzun yıllar görev yapan Prof. Dr. Alper, çarpıcı bir açıklamada bulundu: "Doktor da olsanız komutanın emrine uymak zorundasınız. Önce asker sonra doktorduk"

Prof. Dr. Ahmet Alper, 17 yaşından 50 yaşına kadar 33 yıl Silahlı Kuvvetler'de kalmış. İstanbul Askeri Fakülte Yüksekokulları birincisi olarak mezun olmuş Tıp Fakültesi'nden. Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) 1980'de İç Hastalıkları ve Gastroentoloji İhtisası'nı tamamlamış, Erzurum Mareşal Çakmak Hastanesi'ne binbaşı rütbesiyle, gastroentoloji uzmanı olarak tayin edilmiş. 1982 yılı sonunda GATA Gastroentoloji Kliniği'ne müşavir uzmanlık kadrosunda görevli olarak çağrılmış, 1986'da doçent, 1990 yılı sonunda da profesör olmuş.

TSK'nın "kudretli" generalleri, Kenan Evren, Doğan Güreş, Güven Erkaya, Fevzi Türkeri, Vural Beyazıt, Necip Torumtay gibi isimlerin doktorluğunu yapmış. GATA'yı yakından tanıyor diye kapısını çaldık, bir doktor olarak tanık olduğu YAŞ mağdurlarının tüyler ürperten dramlarını ondan dinledik. Özellikle Ergenekon Soruşturması'nda ismi gündeme gelen komutanların tercihine mazhar olan GATA'nın "sihrini" anlamaya çalıştık. Prof. Dr. Ahmet Alper GATA ile ilgili bugüne kadar hiç yapılmamış tespitleri, açık yüreklilikle yaptı, yıllarca yaşadığını tek cümle ile özetledi: Önce askerdik, sonra doktor....

GATA'da nasıl bir yapılanma var, askeri hiyerarşinin etkileri nasıl hissediliyor?

GATA'daki yapılanma 1998 yılından sonra çok daha farklı hale gelmiştir. GATA'da 1998 yılına kadar sadece tümgeneral rütbesinde doktorlar komutandı. 1998 yılından sonra "doktorlar komuta işleriyle uğraşmasın, onlar doktorluk yapsınlar, komuta işlerini korgeneral rütbesinde bir general yürütsün" diye ayrı bir kadro açıldı. GATA komutanı korgeneral sınıfında, doktor olmayan bir generale devredildi. Askerliğin genel yapısı itibariyle, hiyerarşik sistem içinde bağlı olduğumuz komutanın emrine "emredersiniz" diye uymak zorundasınız. Askerlik de kuraldır, komutanın verdiği emir yapılır, itiraz da edilirse ondan sonra gerekli yerlere müracaat edilir ama komutanın emri yerine getirilir.

Bu doktor olsa da böyle mi?

Komutan emir verince doktor da olsa yerine getirecek, başka çaresi yok.

KADROLAŞMA VAR

GATA'da hizipleşmeler, gruplaşmalar var mı?

GATA'da sağ-sol gibi bir hizipleşme yoktur. Bu Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin kuruluşundan itibaren belli bir kadrolaşma söz konusudur.

GATA'da görev yaparken kendinizi daha çok bir doktor gibi mi bir asker gibi mi hissediyordunuz?

Bütün komutanların orada bize her zaman için söyledikleri bir şey var, "Önce asker, sonra doktor" derlerdi.

Siz nasıl hissediyordunuz?

Önce askeriz, önce askerdik.

KOMUTAN MUAMELESİ

Ergenekon sürecinde GATA çok sık gündeme geldi. Sizce tutuklanan askerler neden özellikle GATA'ya sevk olmak istiyor?

GATA'da yatmak isteyen sanıkların en düşük rütbelisi albay, komuta kademesi yani. GATA'da daha önce komutan olarak kendilerine hizmet edilmiş, değer verilmiş, saygı görmüş kimseler, elbette GATA'yı tercih ederler. Sanık, tutuklu bir kimsenin sağlık sistemi içerisinde hangi yöntemle, hangi şekilde, nerede, hangi sağlık kuruluşlarında ne şekilde muayene edileceklerine dair kurallar vardır. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletiyse bu kurallar, herkese aynı şekilde işletilmelidir.

Sizce GATA'nın diğer sağlık kuruluşlarından daha fazla tercih edilmesini sağlayan özelliği nedir?

GATA'nın tercih edilmesi çok normal, gidecek orada komutan gibi karşılanacak. Mesela, Çetin Doğan 1. Ordu Komutanı olarak GATA'da her zaman özel bir ilgi, muamele görmüş. Şimdi orada general odasında yatmaktadır, tutuklu odasında değil. Bir orgenerale yapılması gereken muamele ile işlem görmektedir, başka türlü bir işlem görmesi mümkün değildir.

GATA'da asker, subay herkes için tutuklu odaları vardır. En azından kapısında nöbetçi olur, pencereleri demirlidir, herkes girip çıkamaz. Ama, tabii ki GATA'da bunlardan uzak oluyorlar. Daha önce ast-üst ilişkisi içinde olduğu kimselerle, yani dostlukları olan kimselerle irtibat halindeler, bir aradalar. Böyle bir şey olmaz.

YEMİNİ BİR TARAFA BIRAKIP...

Bir askeri tabip için Hipokrat yemini mi önceliklidir, askeri emirler mi?

Öncelikle şunu kabul etmek lazım, bir tabip subay için her şeyden önce hasta hastadır. Hastaya ilgi, şefkat, teşhis koymak, tedavi etmek bir tabip subayın görevidir. Dinsel, ideolojik, ırkçı, herhangi bir şekilde ayırım yapması düşünülemez. Ama, yine de insanların çok farklı ruhsal yapılar içinde olduklarını kabul etmek lazım. Bu nedenle tabipler içinde de yemini bir tarafa bırakıp, ideolojisi peşinde koşan kimseler bulunabilir.

GATA'da ast-üst ilişkisi, hasta-doktor ilişkisine nasıl yansıyor?

Ast-üst ilişkisi, hasta-doktor ilişkisini etkilemez. Bilimsel eğitim ayrı, ast-üst ilişkisi ayrıdır. Teğmen üsteğmene uyacaktır, üsteğmen albayın emrini yerine getirecektir. Bunun yanında mesela, GATA'da şu anda asteğmen rütbesinde öğretim üyeleri de vardır, bilimsel yönden söylediklerine itibar edilecek kimselerdir. Asteğmen diye onun vereceği direktifi kabullenmeme diye bir şey söz konusu olmaz ama aslında bunlar öyle bir şekilde görevlendirilir ki, genelde yüzbaşıya bir asteğmenin direktif vermesi önlenecek şekilde ayarlamalar yapılabilir.

BİLGİME DE SAYGI DUYARLAR

Muayene olmak üzere gelen komutanlar sizi doktor olarak mı bir ast olarak mı değerlendiriyor?

Bizi ast olarak da doktor olarak da görürler ama doğal olarak ast olarak değerlendiriyor. Bana geldiği zaman beni ast olarak görür ama profesörlüğüme, bilgime de saygı duyarlar.

BÇG, iRTiCAi TEMiZLiK KALKANI ALTINDA KENDi KADROLARINI KURDU

GATA Komutanı Prof. Dr. Fahrettin Alparslan ile birlikte çalıştınız mı?

Fahrettin Alparslan ile yüzbaşılığından beri tanışırdık. O yüzbaşıyken ben teğmendim. Abi-kardeş gibi ilişkilerimiz vardı. Ama, bu abi-kardeş gibi ilişkiler İsmail Hakkı Karadayı'nın gönderdiği "İrticai personel hakkında yasal işlem yapmayan komutan hakkında yasal işlem yapılacak" emriyle ortadan kalktı. İrticai personel Batı Çalışma Grubu tarafından tespit ediliyordu.

Batı Çalışma Grubu bugünkü Ergenekon'un teşkilatlanmasının bence yapı taşıdır. Kendi düşüncelerinde olmayan kimselerin tespit edilip, ordudan uzaklaştırılması için kurulan bir kuruluştu. Böylece irticai temizlik kalkanı altında kendi kadrolaşmalarını yapmışlardır. Batı Çalışma Grubu bir birliğe "Falan şahıs irticai personel, onun dosyasını gönderin" dediği zaman, o birlik komutanı artık onu göndermeme durumunda değildir. Göndermeyen birlik komutanı kendi sonunu hazırlamıştır. Batı Çalışma Grubu'ndan "dosyasını gönderin" dediği zaman Fahrettin Alparslan'ın yapacağı tek şey, Ahmet Alper'in dosyasını hazırlamak. Hazırlamazsa kendi dosyasını hazırlar.

'HEPSİNİ AÇIKLAYACAĞIM' DEMİŞ

Niye intihar etti?

Tümgenerallik süresinin 1 yıl uzatılmasını istiyordu, 1 yıl uzatılmadığı ve emekli edildiği için psikolojik rahatsızlık yaşadı.

Bu dosyaları hazırladığı için büyük bir vicdan azabı yaşadığı söyleniyor.

Mümkündür. Ben kendisiyle görüşmedim, kendisiyle görüşseydim "Yukarıdan hazırlanıyor, bizim bir etkimiz yok" diyecekti. Mustafa Kahramanyol bizzat kendisiyle görüşmüş, Kahramanyol'a "Ben bu yapılanlardan çok üzgünüm. Benim bu işte bir dahlim yoktur. Ben bunların hepsini açıklayacağım" diye bir ifadede bulunmuş.

ŞU AN TSK'DA ERGENEKON GiBi BELKi 10 TANE CUNTA VARDIR

28 Şubat'ta ordu içinde büyük bir tasfiye yapıldığını hatırlatan Prof. Alper, "Bin 650 civarında subay ve astsubay ihraç edildi, 10 bin kişi ise istifaya zorlandı. Böylece TSK'da cuntalaşmaya karşı çıkacak kimse bırakılmadı" dedi...

Bir hekim olarak sizce GATA'da yatan bazı askerler gerçekten hasta mı yoksa numara mı yapıyorlar?

Hastayı görmeden bunu söyleyemem. Çetin Doğan mesela kroner by-pass ameliyatı yapılmış bir kimsedir. Çetin Doğan'ın kroner by-pass ameliyatı da tartışmalı olmuştu. İstanbul'da özel bir hastanede yapıldı, GATA'da yaptırabilirdi, ama özel bir yerde yapıldı, öyle hatırlıyorum, onun için de devlet ayrıca para ödedi. O zaman tercihi GATA olmamıştı. Çetin Doğan'a ben "hasta değil" diyemem, hastalığı hapis olmasına engel midir değil midir onu da ben söyleyemem.

GATAKULLİ'NİN OLDUĞU KESİN

Gatakulli var mı sizce?

İnternete konuşmaları dahi düştü, Gatakulli'nin olduğu kesin. Nereden kaynaklandığını bizim söylememiz mümkün değil ama bir yerlerden kaynaklanıyor yani.

Ergenekon soruşturma sürecinde, Balyoz soruşturma sürecinde irticai faaliyetlerden dolayı YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılan isimlere pek rastlanmadı, cunta mı tehlikeli bu kişiler mi?

Biz hep bu konu üzerinde durduk. Aslında 28 Şubat döneminde orduda yapılan tasfiye hareketi Türk Silahlı Kuvvetleri'nde son yüzyıl içinde yapılan 3. büyük tasfiye hareketidir. 28 Şubat tasfiye hareketi bunların içerisinde en haksız, en çok zulmün yapıldığı harekettir. Burada 1650 civarında subay ve astsubay disiplinsiz ve irticacı diye YAŞ kararıyla tasfiye edilmiştir fakat en az 10 bin civarında subay ve astsubay da "Ordudan ayrıl, yoksa tasfiye edileceksin" diye bir kısım baskılarla istifa etmek durumunda kalmıştır.

Böylece Silahlı Kuvvetler'de cuntalaşacak, ihtilal yapacak kimselere karşı koyacak kimse bırakılmamaya çalışılmıştır. Buna rağmen başarılamamıştır, çünkü bu ordu milletimizin ordusudur. Fakat, bir noktayı gözden kaçırmamak lazım, yaklaşık 1996 - 1997 yıllarından itibaren ailesinde İslami hassasiyetleri bulunan kimselerin kesinlikle Silahlı Kuvvetler'e alınmaması için gayret edilmiştir. Şu an Silahlı Kuvvetler'de Ergenekon gibi belki 10 tane cunta vardır, her biri ayrı kolda.

RÜŞVET DÜŞKÜNÜYSE...

GATA'da bir de çürük rapor skandalı yaşandı.

O her zaman olan bir şeydi. Her yerde her zaman oluyor bu çürük raporu skandalları. Yetki verdiğiniz kimse rüşvet düşkünüyse çürüğe gider.

HEP YAŞANDI AMA BASINA YANSIMADI

GATA'da çürük skandalı daha önce de yaşanıyor muydu?

Yaşanıyordu tabii, ama hepsi basına intikal etmezdi. Şimdi artık her şey, herkesin gözü önünde oluyor. Daha önce de yaşanırdı ama kamuoyu duymazdı. "Silahlı Kuvvetler'de disiplini sağlamak için bunları YAŞ kararları ile uzaklaştırmamız lazım, başka türlü uzaklaştıramıyoruz, hakimler bize engel oluyor" diyorlardı. Çünkü, yasal dayanağı yoktu. Ama, ben kesinlikle size şunu söylüyorum, YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılan kimselerin yüzde 98'i disiplin yönünden Silahlı Kuvvetler'in el üstünde tutulan personelleriydi.

Bunların ordudan uzaklaştırılması disiplinsizlere meydanı boş bıraktı. Bu tür olayların artık daha rahat yapılmasının önünü açtı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde disiplin bugün 1997'den çok daha kötü durumdadır. GATA'da ortaya çıkan çürük raporu olayları da bunun bir parçasıdır.

'Attılar 3 gün sonra öldü'

Paşaların doktoru Prof. Ahmet Alper, BUGÜN'e verdiği röportajın ikinci bölümünde, GATA ve TSK'dan neden ihraç edildiğini açıkladı.

YAŞ kararıyla uzaklaştırılmadan önce herhangi bir ceza aldınız mı?

1964'te Fakülte Yüksek Okullara girdiğim tarihten itibaren 1997'de YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılıncaya kadar hiçbir ceza almadım.

Nasıl ihraç edildiniz?

Disiplinsizlikten. YAŞ kararlarıyla ordudan uzaklaştırma işleri, tamamen gizli kapaklı, hiç kimsenin haberi olmadan birileri tarafından yapılan bir işlem. Disiplinsiz denilmesi için, bir kimsenin disiplinsizliği ile ilgili yer, zaman, şahit olmalı, savunması alınmalı, disiplinsizlikle ilgili bir uyarı gönderilmeli. Hiç kimse bana sözlü veya yazılı bir ikazda bulunmadı.

TEDAVİ ETMİŞTİM

Siz kimlerin doktorluğunu yaptınız?

Kenan Evren, Güven Erkaya, Fevzi Türkeri, Vural Beyazıt, Necip Torumtay, Doğan Beyazıt'ın eşi, Tahsin Şahinkaya, Doğan Güreş ve aklıma gelmeyen pek çok generalin tedavilerinde etkili oldum.

Güven Erkaya ile nasıl tanıştınız?

Güven Erkaya Başbakan Erbakan'ın verdiği yemekten sonra hastalanmış. Komutan izinde olmama rağmen bana "Ahmet, Güven Paşa rahatsızmış, Köşk'e git, onu gör" dedi. Gittim, muayene ettim, "Komutanım sizi yarın hastaneye bekliyoruz" dedim, "Hastane hoşuma gitmiyor" dedi. "Durumunuz ciddi" dedim. Bunun üzerine "Peki" dedi. Akut batım (karın zarı iltihabı) düşündüm. Tetkiklerini yaptık, edindiğim izlenim kolon kanseri olduğu yönündeydi. Kendisiyle irtibatta olan kişilere "kolon kanseri düşünüyorum, kolonoskopi yapmamız lazım" dediğimde hiçbiri Erkaya'ya bunu söyleyememiş, çekinmişler. Güven Paşa beni aradı, "Hakkımda ne düşünüyorsun" dedi. "Aksi ispat edilene kadar kolon kanseri düşünürüm" dedim. Bize itimat etti, geldi, tetkiki yapıldı, teşhisi konuldu.

EŞİMİN BAŞÖRTÜSÜ...

İhraç edildiğiniz 1997 Ağustos Şûrası'na Güven Erkaya da katılmıştı.

1996'da Erkaya'nın kolon kanseri teşhisini koydum. Erkaya ile belirli bir irtibatımız vardı ama şûradan önce de şûradan sonra da hiç görüşmedim.

Komutanlar size gelip canlarını emanet ediyorlar, diğer yandan da orada çalışmanızı istemiyorlar.

Güven Erkaya'ya bunu daha sonra amiral olan bir doktor arkadaşımız "Ahmet Bey için bir yardımınız olmaz mıydı" diye sormuş, "Hiçbir şey yapılacak gibi değildi, kesin irticacı delilleri olan bir kimseydi" demiş. Tabi, "kesin irticacı olduğumuzu gösteren deliller" hanımımızın başörtüsü, benim de namaz kılmamdı. Bunlar yeter, başka bir şeye gerek yok.

YAŞ'ta ordudan uzaklaştırılanlar şimdi nasıl yaşıyor?

Ben TSK'da 27 yıl subay olarak hizmet ettim, emeklilik hakkını kazanan bir kimse olarak, TSK'dan ayrıldım. Ama, TSK'da teğmen, üsteğmen, yüzbaşı rütbesinde veya astsubaylarda, 15 yıllık mecburi hizmetini tamamlamadan YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılanlar oldu. Mecburi hizmetini tamamlamayana "Sen TSK'dan ayrıldın, mecburi hizmetin üçte birini yaptın, üçte ikisini yapmadın. Sana okulda harcanan 15 milyar liranın 10 milyarının karşılığını bana vermedin, bu 10 milyar lirayı faiziyle borç ödeyeceksin" deyip bir de borç çıkardılar. Hem "irticacısın" diyor ordudan atıyor, hiçbir yere müracaat edemiyorsun hem de para ödemek durumunda kalıyorsun. YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılan kimseleri sürüm sürüm süründürmek ve kendilerine isyan ettirmek, bir kısım kötü işler yaptırmak istediler. Gitsin terörist olsun, banka soysun, hırsızlık yapsın istediler. Buna teşvik ettiler.

Hastaya "Gülhane'den hadi çık" dediler

Sizi en çok etkileyen olay ne oldu?

Güray Balatekin diye bir arkadaşımızın eşi mide kanseriydi, Gülhane'de tedavi olsun diye Ankara'ya tayin ettiler, iyi bir doktorum diye benim ismimi almış, eşini getirdi. Güray 3 ay sonra YAŞ kararıyla emekli edildi, hanımına Gülhane'den "hadi sen çık" dediler. Eşine anlatmamaya çalıştı, ama sezdi tabi, durumu kötüleşti, 1 ay sonra Güray, bir gün "Hocam eşime bakar mısın" dedi. Çayyolu'nda oturuyordu, beraber gittik. Evde annesi, babası, kayın pederi, yatak serili, kadıncağız sapsarı olmuş, karaciğer iflas etmiş, dudakları kanıyor, perişan vaziyette. 3 tane çocuk yatağın başında boynunu bükmüş duruyor, 7 yaşında, 3 yaşında (Ağlıyor). Ağlamamak mümkün değil. Ne yapacağımı şaşırdım. Oradan çıktığım an Allah'a şükrettim, "Şükürler olsun beni o zalimlere hizmet ettirmedin, beni bu mazlumun ayağına getirdin" dedim. 3 gün sonra da öldü, cenazesini beraber Konya'ya götürdük. Allah rahmet eylesin, tam bir şehittir. İhraç ettikleri Güray Balatekin'in Güneydoğu'da evine roket bir odadan girip bir odadan çıkmıştır.

Çörekçi GATA'da siyasi brifing verdi

Siz komutanların bizzat siyasetle ilgilendiğine hiç şahit oldunuz mu?

Evet, 1996'da Ahmet Çörekçi Paşa Genelkurmay 2. Başkanı'ydı. Refahyol Hükümeti iktidardaydı, bu hükümete karşı bir duruş vardı. Genelkurmay 2. Başkanı Ankara GATA'da bilim dalı başkanları, profesörler kurulunun üyesi öğretim üyelerine bir bilgilendirme toplantısı yaptı. Çörekçi, Refahyol'un Atatürkçülük'ten saptığını, irticaya prim verdiğini, irticanın iktidara geldiğini, böyle devam ederse 2006'da RP'nin yüzde 60 oyla iktidara geleceğini bir kısım istatistik verilerle bize izah etti. "Çiller RP ile iktidar kurarak onların güçlenmesine yardımcı oldu, bizimkilere gelince, (bizimkiler dediği CHP, SODEP, DSP) bunlar birbiriyle kavga etmekten muhalefet yapamıyorlar" dedi.

İtiraz eden olmadı mı?

İtiraz ettiğiniz zaman bizimki olmayan gruba girersiniz.

İlk fişleme Doğu Aktulga döneminde

İhraç edilebileceğinizi hiç düşünmediniz mi?

1989'da annem kendisini hacca götürmemi istedi, "Ben asker adamım, seni götüremem, göndereyim" dedim. Annem, "Ben seninle hacca gitmek istiyorum" deyince "Annemi hacca götürmek üzere iznimi yurtdışında geçirmek istiyorum" diye Genelkurmay'a müracaat ettim, 1990 yılı hac dönemi için Genelkurmay izni verdi. Annem, ben, hanımım hacca gittik. Hacdan döndükten sonra da herhangi bir sorunumuz olmadı.

Daha sonra mı oldu?

1994'te Doğu Aktulga Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı'na atandı. Kendisi irticaya karşı hassasiyeti ile bilinirdi. İlk olarak subay ve astsubaylardan eş ve çocuklarının fotoğraflarını istediler. Benim eşimin fotoğrafı başörtülüydü, sekretere verdim, sekreterim "Hocam hanımefendinin başı açık fotoğrafını verseniz" dedi, "Biz ikiyüzlü adam değiliz. Nasılsak öyle görünürüz, hanımefendinin başı açık değil ki" dedim. Öyle gönderdik, işte o gün fişlenmiştik. O fotoğraf Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na gittiğinde fişlenmiştik.
13 Nisan 2010
SEDA ŞİMŞEK-BUGÜN

AHMET HAKAN
GATA ile cami arasındaki farklar

ANTALYA Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Prof. Mustafa Akaydın şöyle demiş:

"Camiye ayakkabı ile giriliyor mu ki GATA'ya türbanla girilsin?"

Söyleyin şimdi hangisine yanalım?

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un bile sahip çıkmadığı uygulamaya bir CHP'linin sahip çıkmasına mı?

Yoksa...

Üniversite profesörü bir belediye başkanının "mantık" dersinden çakmasına mı?

Ya da...

Hiçbirine yanmayıp "GATA" ile "cami" arasındaki farkları anlatmaya mı çalışmalıyız?

Hadi bakalım...

"Gayret bizden / başarı Allah'tan"...

* * *

GATA: Kul yapısıdır...

CAMİ: İlahi yapı...

GATA: Burada "Hop! Hemşerim giremezsin" diyene, "Niye ki birader" diye çıkışılır...

CAMİ: Burada kural koyucuya çıkışmaya kalkarsan akıl sağlığından kuşku duyulur...

GATA: Buraya her dinden, her renkten, her sınıftan insan "vatandaş" kimliği ile girer...

CAMİ: Buraya her dinden, her renkten, her sınıftan insan, "kurala uyarak" girer...

GATA: Hastaya kimlik sorulmaz...

CAMİ: Mümine kıyafet sorulur...

GATA: Kuralları kullar koyar...

CAMİ: Kuralları yaratıcı koyar...

GATA:Bu kurum ile "inanç" arasında hiçbir bağlantı yoktur.

CAMİ: Bu kurum baştan sona "inanç" ile ilgilidir...

GATA: Hasta ziyaretine gelen bir insanın giysisine karışılmasının mantığı yoktur.

CAMİ: Ayakkabıyla girersen halıları kirletirsin...

GATA: Mabet değil hastanedir.

CAMİ: Devlet kurumu değil mabettir...

* * *
Son söz:

Eğer "ayakkabı" ile "başörtüsü" arasında hiçbir fark gözetmezsen sittin sene iktidara gelemezsin...
Hürriyet

3 Nisan 2010
Doğan GATAKULLİ Yapamadı
GATA’da çekilen MR, EMG sonuçları, kan ve idrar tahlili raporları Doğan’ın ‘Ciddi sağlık sorunu olmadığını’ gösteriyor.

Nöbetçi Hakim Oktay Kuban tarafından tahliye edildikten sonra GATA’ya yatan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın son raporlarına star ulaştı. Doğan’ın raporları sağlıklı olduğunu gösterirken kamuoyuna bel fıtığı ve ayakta uyuşma şeklinde açıklama yapılmasına rağmen, ilgili bölüm yerine nörolojiye yatırıldığı öğrenildi.

BEYİN CERRAHİSİNE DEĞİL NÖROLOJİYE

Bel fıtığı şikayetiyle 2 Nisan’da GATA’ya giriş yapan Çetin Doğan, beyin cerrahi servisinde muayene olması gerekirken, Tabip Albay Prof. Dr. Mehmet Saraçoğlu’nun telkiniyle nöroloji servisine yatırıldı. Bu durumun fıtık ameliyatı olmayı reddeden Çetin Doğan’ın nöroloji servisinde kalma süresinin uzatılmasını sağlamak olarak değerlendirildi.

TIBBİ BULGULAR YOK AMA ‘EMİR’ VAR

Nöroloji kliniğinin isteği üzerine çekilen MR ve EMG grafiğinin ardından hazırlanan 8 Nisan tarihli raporda ilginç ayrıntıya dikkat çekildi. Herhangi bir olumsuz bulgunun elde edilemediği belirtilen raporda “Nöroloji Servis Şefi Prof. Dr. M. Araçoğlu’ndan şifaen alınan sonuca göre, ‘Aktif denervasyon bulgusu belirtilmemesine rağmen kronik denervasyon bulgusu olduğu ifade edilmektedir’ denildi.

ÇEKİLEN MR’A GÖRE HERŞEY NORMAL

Çetin Doğan’ın tetkikler sonucu elde edilen kan değerlerinde ise herkeste görülebilecek düzeyde, kolesterol, trigliserid ve hayati tehlike arz etmeyen minimal üre yüksekliği dışında herhangi bir bulgu elde edilemediği öğrenildi. 2 Nisan 2010 tarih ve 2920 nolu lomber (bel) ve servikal (boyun) MR sonuçlarına göre her şeyin normal olduğu belirtildi.

EMG BULGULARI DA ‘NORMAL’ DEDİ

Uzmanlar, bulguları sağlıklı 100 insanın yüzde 70-80’inde görülebilecek bir durum olarak değerlendiriyor. Bu durumun en büyük işareti ise Çetin Doğan’ın ameliyat olmayı reddetmesi olarak gösteriliyor. 5 Nisan 2010 ve 770 protokol numarası ise çekilen Çetin Doğan’ın EMG’sinde ise “Elektrofizyolojik bulgular normal sınırlar içindedir” denilerek yatarak tedavi yapılacak bir durum olmadığı vurgulanıyor

Kaynak: Star

Paşalara GATA Cinayeti Davası

16 Kasım 2010
TSK'daki görevine geri dönmek için dava açan eski Yüzbaşı Güray Balatekin, o dönemki YAŞ üyeleri hakkında ikinci ve şok bir dava daha açmaya hazırlanıyor.
YAŞ kararları ile TSK'dan atılan ve özlük hakları için dava açan bin 665 subay ve astsubaydan biri olan eski Yüzbaşı Güray Balatekin işini kaybeden bir asker olmanın yanısıra, işini kaybettiği için eşini de kaybeden acılı bir koca aynı zamanda.

TSK'dan atılınca GATA'ya da giremeyen Balatekin'in, kanser hastası eşi Aliye Balatekin'in GATA'daki tedavisi de yarım kalmış ve hayatını kaybetmiş. Güray Balatekin, bir ihracın ardındaki acı hikayeyi anlattı:

KOMUTAN ÇAY BAHÇESİNDEN KOVDU

Ardahan'da görev yaparken, eşimin başörtülü olduğunu gören Garnizon Komutanı M.İ. başını açmasını istedi. Ben de eşimin başını kendi rızasıyla kapattığını ve karışamayacağımı söyledim. Bana ‘TSK'da böyle bir eş olamaz. Ağzınla kuş tutsan bu orduda kalamazsın' dedi.

E.İ. önce eşimin sosyal tesislere girmesini yasakladı. Arkadaşlarının davetiyle gittiği sosyal tesisin yanındaki çay bahçesinden de yine E.İ. tarafından kovduruldu.

REVİRE GİRMESİNİ BİLE YASAKLADI-

Eşim bu olaydan sonra mide rahatsızlığı çekmeye başladı. Revire gitmek istediğimiz zaman, rütbeli doktor “Garnizon Komutanı başörtülü olarak burada bakılmasını yasakladı” dedi. Eşime mide kanseri teşhisi konup sadece sadece GATA'daki onkoloji kliniğinde tedavi olabileceği kararı çıkınca Ankara'ya Kara Havcılık okuluna tayin edildim. 26 Kasım 1999'da midede ödem birikmesi oluştu. Acil müdahale edildi. 29 Kasım'da mesaiye gittim. Derse gidince Taktik Kurul Başkanı Albay, “Sen derse gitme. TSK ile ilişkin kesildi” dedi.

EŞİME ‘TEDAVİNİ ERTELEDİLER' DEDİM

O günden sonra bir anda bütün sosyal güvencem kesildi. Eşimi GATA'ya götürmem mümkün değildi, kapıdan bile geçemezdim. Çünkü ne askeri kimliğim vardı ne de sağlık karnem. Eşime önce ‘tedavini biraz ertelediler' dedim sonra rahatça başörtüsü takabileceğini söyledim. Tevekküle karşıladı. GATA'daki tedavisi yarım kalan eşim 15 Aralık 1999'da vefat etti.

TSK, gelse bakardık dedi ama!..

• Eşinin GATA'daki tedavisi yarım bırakıldığı için hayatını kaybettiğini medyaya açıklamasının ardından Genelkurmay'ın yazılı bir açıklama yapıp “PKK üyelerine bile bakıyoruz, bir yüzbaşının eşine niçin bakmayalım” dediğini hatırlatan Güray Balatekin, “Bana nasıl bakacaksınız? Kimliğim ve sağlık karnem yok. Zaten kapılara asmışlar ‘Bu personel giremez' diye. Nereye gideceksiniz? GATA'ya gitmek mümkün değildi. Ağır hasta olduğunu bilerek beni tayin ettiler.Beni ordudan atanlar yazın YAŞ kararını bekleyebilirlerdi.”

Kadın dernekleri de sustu!

• YAŞ kararlarına dava açanların birinci amacının özlük haklarını elde etmek olduğun belirten Güray Balatekin, kendisinin eşinin ölümünden ötürü ikinci bir hukuk mücadelesini de başlatacağını söyleyerek, “Tabii dava açmayı düşünüyorum Kendi özlük haklarımızı elde edeceğimiz zemine kavuşmamız lazım. Eşimin ölümü bir cinayettir. YAŞ üyelerine cinayetten dava açacağım. Resmen burada bir cinayet var. Bu cinayeti konuşmama rağmen, bu konuyu sahiplenip de benim kaybolmuş haklarımı arayan kadın derneği yok. Bir kadın başörtülü olması nedeniyle hastaneden atılıyor ve sosyal güvencesini kaybediyor. Kadın dernekleri bile buna sahip çıkmıyor. Artık yargı önünde hesap soracağım” diye konuştu.

Takdirleri sadece 10 ay sürdü

Eski Yüzbaşı Güray Balatekin'e 7 Ocak 1999 günü “genel askeri tavır ve davranışları, aldığı emerleri getirmektedi hızı ve kabiliyeti, görevi başarmadaki gayreti, mesleki sevgisi, mazbut aile yaşantısı ve sosyal faaliyetlere katkısı” nedeniyle komutanları tarafından takdir belgesi verilmiş. Aynı Balatekin, bundan yaklaşık 10 ay sonra 29 Kasım 2010'da disiplinsizlik iddiasıyla TSK'dan atılmış.

Kağıt toplama derdi bitti

YAŞ mağdurlarından biri de Denizci S.A.S Başçavuş Osman Aydın. 1996 YAŞ kararlarıyla eşini başörtülü olması nedeniyle disiplinsizlik iddiasıyla TSK'dan ihraç edilen Aydın, bu karara geçtiğimiz günlerde itiraz etti. Bir süre İBB Zabıta'da çalışan fakat 2006 yılında ilişiği kesilen Aydın, iş bulamaması nedeniyle son olarak kağıt toplayıcılık yaparak geçimini sağladı.

YAŞ kararları nedeniyle ASDER üyelerinin dava açma hazırlığında olduğunu duyan Aydın'ın “Nasıl hareket edeceğiz” diye ASDER'e uğraması sonucunda ise yaşamı dava açmadan değişti. Aydın, bir özel firmada uzun zaman sabit gelirli bir iş buldu. İş bulduğu için çok mutlu olduğunu ama askerlik görevini yapamadığı için üzgün olduğunu söyleyen Aydın “Tek suçum inançlı olmaktı. Atılmayı hak etmedim. Çok zor günler yaşadım ama hepsi geride kaldı. Şimdi özlük haklarımı geri istiyorum” diye konuştu.

Kaynak: Star

Balyozcu Paşalara Gatakulli Planı

İlgili belgelerin deşifre olması üzerine paniğe kapılan Balyozcu paşalar, yeniden gözaltına alınma tedirginliği yaşarken, Doğan'ın ‘Gata'kulli formülüne başvuracağı belirtiliyor.
Balyoz darbe planı ve plana ait yeni delilerin Donanma Komutanlığı'ndan çıkmasıyla panikleyen balyoz davası sanığı 1. Ordu eski Komutanı emekli Org. Çetin Doğan'ın tutuklanma korkusuyla hastalandığı ve her an GATA'ya tekrar yatırılabileceği iddia edildi. HSYK'nın görevden aldığı Hakim Oktay Kuban tarafından tahliye edildikten sonra bir anda sağlığına kavuşan, katıldığı balolarda çiftetelli dahi oynayan Doğan'ın, ek Balyoz delillerinin basına yansımasıyla birlikte sağlık durumunun iyice kötüleştiği öğrenildi.

TUTUKLANMA KORKUSU YİNE HASTA ETTİ

16 Aralık 2010'da Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampusu'nda görülmeye başlanan Balyoz darbe planı davasının 1. duruşmasında emekli Orgeneral Çetin Doğan ile muhabirimiz arasında geçen kısa sohbette, Doğan sağlığının gayet yerinde olduğunu belirtmişti.


Davanın 8. duruşmasında Gölcük Donanma Komutanlığı'nda çıkan belgelerin Balyoz davasıyla alakalı olduğu ve sanık avukatlarına dağıtılacağının söylenmesiyle birlikte emekli Org. Doğan bir anda rahatsızlanarak mahkemeden izin istemişti. O tarihten bu yana sessizliğe bürünen Doğan'ın tutuklanma korkusuyla tekrar hastalandığı, yataktan kalkamayacak kadar rahatsız olduğu iddia ediliyor. Doğan'ın önceki gün OdaTV'de yayınlanan mektubunda yer alan “Bir kaç gündür ağır bir gribal enfeksiyon geçiriyorum. Bu nedenle konuya ilişkin yapmak istediğim açıklamayı yapamadım. Yoksa paniklemiş falan değilim” şeklindeki sözleri, iddiaları haklı çıkarıyor.


İŞTE DOĞAN'IN BİR İYİ BİR KÖTÜ HALLERİ

Balyoz Darbe Planı'nın bir numaralı sanığı olan emekli Orgeneral Çetin Doğan, gözaltına alındığı tarihten itibaren “yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığını” gerekçe göstererek GATA'ya kapak atmaya çalışmıştı. Hakkında yakalama kararı çıkartıldıktan sonra soluğu GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığı'nda alan 1. Ordu eski Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın kalp duvarında rahatsızlık, sağ bacağında uyuşma ve ağrı yoğunlaşması bulunduğu iddia edilmişti. Doğan'ın avukatı Celal Ülgen, müvekkilinin fıtık ameliyatı olması gerektiğini söylemiş, ölüm ve felç ihtimalleri dahil yüzde 35 komplikasyon riski bulunduğunu iddia etmişti. GATA doktorlarının taburcu edilmesi yönünde verdiği rapora rağmen direnip cezaevine girmemek için yoğun bir uğraş içine giren Org. Doğan, HSYK'nın görevden aldığı hakim Oktay Kuban tarafından tahliye edildikten sonra bir anda iyileşti. Doğan'ın tahliye olduktan sonra GATA'ya bir daha uğramadığı belirtildi. Soluğu Bodrum'da alan Çetin Doğan, Bodrum'da düzenlenen 29 Ekim resepsiyonunda bol bol dans ederek ne kadar sağlıklı olduğunu cümle aleme gösterdi.


YAKALAMA KALKINCA İŞBAŞI YAPTI

“Balyoz darbe planı soruşturması kapsamında, 22 Şubat 2010 tarihinde Bursa'da polis tarafından gözaltına alınan eski Özel Kuvvetler Komutanı emekli Korgeneral Engin Alan da tutuklama kararının ardından aniden fenalaşmış ve Ankara GATA'ya kaldırılmıştı. Tansiyon problemi yaşadığı ve gözünde bir kitle olduğu belirtilen Alan'ın Silivri'ye gönderilmesinin sakıncalı olduğu iddia edilmişti. Avukatı ve aynı zamanda eniştesi olan Ayhan Nacak müvekkilinin hayati tehlikesi bulunduğunu belirterek tutuksuz yargılanmasını istemişti. Yatalak hasta olduğu gerekçesiyle cezaevine girmek istemeyen Engin Alan, tahliye olur olmaz Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı Genel Müdürlüğü (TSKGV) görevine geri döndü. Hastalığından eser kalmayan Korgeneral Engin Alan halen görevinin başında.


FİKİR ERGENEKONCULARDAN

Balyoz sanıklarının ilham kaynağı ise Ergenekoncular. Ergenekon soruşturmasında da benzeri bir yol izleyen sanıklar birbiri ardına hastalanmış, Silivri Cezaevi yerine GATA'ya götürülmüştü. İlk olarak eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, GATA'ya yatırılmıştı. Eruygur'un, 17 Eylül 2008'de cezaevinde düşerek ağır yaralandığı iddia edilmişti. Durumu çok ciddi olduğu iddia edilen Eruygur, 21 Eylül 2008'de tahliye edildi ve ardından GATA'ya sevk edildi. Eruygur, bir süre GATA'da kaldıktan sonra taburcu edildi. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ise 23 Ocak 2009'da rahatsızlığı gerekçesiyle GATA'ya sevk edilmişti. Tolon, hastaneye yattıktan 16 gün sonra da sağlık gerekçesiyle tahliye edilmişti. GATA'da misafir edilenlerden biri de emekli Tuğgeneral Levent Ersöz. Ersöz, ‘usulsüz' olarak sevk edildiği GATA'da 6 ay yattı. Cezaevine dönmemek için kendisine ölümcül mikrop enjekte ettirdiği ileri sürüldü. Ersöz, son olarak Silivri Devlet Hastanesi'ne yatırıldı. Bacağından ameliyat olacağı belirtilen Ersöz'ün burada ne kadar kalacağı belli değil. Yine Ergenekon sanıklarından Hasan Atilla Uğur da 4 ay GATA'da yattı. Emekli Albay Arif Doğan ise Eylül 2008'den beri üç hastane değiştirdi. Doğan, 16 Temmuz 2009'dan beri GATA'da yatıyor.

Kaynak: Akit

"Kobay Asker" Olayında GATAKULLİ Var
31 Mart 2011

Ülkenin gündemine bomba gibi düşen 'kobay mehmetçik' görüntülerin GATA'yı köşeye sıkıştırdı. Kurum, askerleri önce kobay olarak kullanıp, kurul iznini sonradan almış.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Nöroloji Anabilim Dalı'nda görevli 6 doktorun, hareket bozukluğu hastası 20 Mehmetçik'i kobay olarak kullanması Türkiye'nin gündemini sarsmaya devam ediyor.

Askerlerin denek olarak kullanıldığı araştırmanın GATA Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulu'nun izni ve kobayların rızası doğrultusunda yapıldığı iddia edilmişti. Edinilen bilgilere göre, GATA Nöroloji Anabilim Dalı'nda yapıldığı öğrenilen klinik ve laboratuvar araştırması 2007-2008 yılları arasında gerçekleşti. Kurul izninin ise bu çalışmanın uluslararası sempozyumun da sunumu yapılabilmesi için 2009'da alındığı ortaya çıktı.

2009 yılında GATA Etik Kurulu'na yapılan müracaatta 20 denek üzerinde çalışma yapılacağı belirtildiği fakat bunların kim olduğu yönünde bilgi verilmediği ileri sürülüyor. Deneklerin isim bilgileri verilmeden araştırmaya izin verilemeyeceği, bu nedenle iznin geçersiz olduğu ve yapılacak çalışmanın yok hükmünde sayılacağı iddia ediliyor. Uluslararası Helsinki bildirgesinde de kısıtlı olarak tanımlanan "erler, erbaşlar ve mahkûmlar" üzerinden klinik araştırmalar yapılamayacağı belirtiliyor.

Kobay olarak kullanıldığı iddia edilen askerlerin rızasının alınmadığı da iddialar arasında. Askerlerin araştırmaya katıldıkları yönündeki onay belgesinin içeriğinde, "tedavi için yapılan işlemleri kabul ediyorum" cümlesi yer alıyor. Ancak bu denekliğin kabulü anlamı taşımıyor. GATA' da yatan hastalardan alınan belgenin genel prosedür olduğu ve bu belge bu kadar kritik bir araştırma için değil hiçbir araştırma için kullanılamayacağı vurgulanıyor. Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasında yer alan "transkranyal manyetik sitimülasyon nörofizyoloji laboratuvarlarında oldukça yaygın kullanılan elektro fizyolojik bir yöntem olup uygulama günümüzde tanı ve tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Bu uygulamada kullanılan manyetik alan MR görüntülemede uygulanan manyetik alanla aynı şiddettedir." açıklamasının da çelişki içerdiği iddia ediliyor. Bu uygulamanın tedavi veya herhangi bir teşhis amacıyla kullanılmadığı, eğer kullanıldıysa neden etik kurul izni almaya gerek duyulduğu soruluyor. Yapılan çalışmanın rutin bir uygulama olmayıp klinik bir araştırmayı kapsamakta olduğu vurgulanıyor.
aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SAGLIK HABERLERi Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com