EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Domuz Gribi Dünyayı Gerçekten Tehdit Ediyor mu?

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Hzr 17, 2009 10:08 pm    Mesaj konusu: Domuz Gribi Dünyayı Gerçekten Tehdit Ediyor mu? Alıntıyla Cevap Gönder

04 Ocak 2010
Domuz Gribinin Sırrı Ortaya Çıktı: “Panik abartıldı. Hastalığın çok tehlikeli olmadığı açık”

ABD'de Nisan-Kasım 2009 arasında domuz gribi ölümlerini inceleyen Harvard Üniversitesi, 'virüs'le ilgili gerçeği ortaya çıkardı.

Bilim adamları, “Panik abartıldı. Hastalığın çok tehlikeli olmadığı açık” görüşünde.

Dünyada 2009 ilkbaharından itibaren büyük tartışmalara yol açan domuz gribi konusunda yapılan araştırmaların sonuncusu bilim dünyasındaki grip tartışmasını zirveye taşıdı. Dünyanın en prestijli eğitim kurumlarından Harvard Üniversitesi ve İngiliz Medical Research Council tarafından yapılan araştırma domuz gribinin her yıl milyonlarca insanın yakalandığı mevsimsel gripten çok önemli farkı olmadığı, hatta virüsün öldürücü etkisinin mevsimsel gripten daha düşük olduğu belirlendi. Bu yeni verileri gören bilim dünyası, “Bu sonuçları öngörebilmiş olsaydık dünya genelinde aşılama kampanyaları düzenlenmesi gibi önlemler alınması söz konusu olmayacaktı” yorumunu yaparken Amerikan ABC televizyonu da, “Domuz gribi abartıldı mı?” başlıklı haberiyle araştırmanın bilim adamları arasında yarattığı etkiyi inceledi.

“Elimizde veri yoktu”

ABD'de şu ana kadar 9 bin 820 can alan domuz gribi virüsünün ilk görülmeye başlandığı Nisan ayından Kasım'a kadar sürecini detaylı bir şekilde inceleyen Harvard Üniversitesi uzmanları domuz gribinin en fazla mevsimsel grip kadar tehlikeli bir hastalık olduğu kanaatine vardı. Harvard uzmanlarına göre domuz gribi hemen hemen normal grip kadar can aldı, en büyük farkı ise akciğerlere çok daha derinlemesine nüfuz etmesi oldu. Araştırmanın başındaki isim olan Harvard Profesörü Marc Lipsitch, “İlk başlarda virüsün etkisinin ne şekilde olacağını tahmin etmek zordu, ama şimdi elimizdeki verilere baktığımızda bunun normal grip virüsünden çok da farklı etkilere sahip olmadığını görüyoruz” ifadesini kullandı. Lipsitch buna rağmen domuz gribinin hala “ciddi bir hastalık olduğunu” ve aynı her yıl grip aşısı olmanın tavsiye edildiği gibi domuz gribi aşısı olmayı da tavsiye ettiklerininin altını çizdi.

Bu sonuçları ABC televizyonuna değerlendiren Hunter College Profesörü Philip Alcabes, “Grip ciddi bir hastalıktır. İnsanları öldürür. Ama dünyayı saracağını iddia ettiğiniz bir grip salgınına karşı küresel bir önlem faaliyetine girişiyorsanız elinizde felaketi ve krizi gösterecek somut verileriniz olması gerekir. Çok az veriyle çok aşırı önlemler alındı. Şimdi herkes bu hastalığın abartıldığının farkına vardı” dedi.

Alcabes, “Bu araştırmanın sonuçlarını Haziran ayında görmüş olsaydık her şey farklı olabilirdi. İnsanların domuz gribine aşırı tepki verdikleri ortada olan bir gerçekti. Ama bunu kanıtlamak için bilimsel verilere ihtiyacımız vardı. Şimdi bu veri elimizde var” yorumunu yaptı.

Buna da şükredelim

Yine ABC'ye araştırmayı yorumlayan İngiliz uzman Anne Presanis, “İlk başlarda bunun ne kadar ciddi bir tehdit olduğu konusunda çok bilgimiz yoktu ve elimizde ne veri varsa ona göre hareket ettik” dedi.

Vanderbildt Üniversitesi Önleyici Tıp Bölüm Başkanı Dr. William Schaffner ise “Abartıldığını düşünmüyorum. En kötüsüne insanları hazırlamak zorunda olduğumuzu ve tahmin ettiğimizden daha kötü olmadığı ortaya çıktığı için şükretmemiz gerektiğine inanıyorum” dedi.

Uzmanlar ne dedi?

‘Pardondan iyidir'

- Kanadalı mikrobiyoloji uzmanı Dr. Neil Rau: Bu yaşadığımız salgınların en hafifiydi ama en güçlüsüymüş imajı yaratıldı. Hâlâ salgının Dünya Sağlık Örgütü tarafından “orta derece” (moderate) olarak derecelendirilmesine anlam veremiyorum. Artık ortada çok hafif geçen bir salgın var.

- Güney Carolina Üniversitesi bilim adamı ve ABD'nin ünlü sağlık yazarlarından Dr. Russell Blaylock: Bilim dünyası bu sonuçları daha önceden öngörebilmiş olsaydı tüm dünya genelinde toplu aşılama faaliyetleri gibi önlemler alınması söz konusu olmayacaktı.

- Drexel Üniversitesi profesörü Robert Field: Kamu sağlığını ilgilendiren konularda tüm güvenlik önlemlerini almak sonradan “pardon” demekten iyidir. Eğer bu kadar çok önlem alınmamış olsaydı ve büyük bir salgın patlasaydı o zaman insanlar buna karşı hazırlıksız yakalandıkları için eleştiri oklarının hedefi olacaklardı.

- Sağlık kitaplarıyla bestseller olan Dr. Joseph Mercola: Bu salgının gerçekleşmeyeceği başından beri belliydi. 2009 yılı hükümetlerin ve ilaç endüstrisinin karıştığı en büyük sağlık skandallarından birinin yaşandığı yıl olarak hatırlanacak. Tüm dünyaya korku salıp domuz gribini çok tehlikeli bir hastalıkmış olarak gösterenler ceplerini doldurdu.

RAKAMLARLA YANIT

Harvard'ın araştırmasına göre;

- H1N1 belirtileri gösteren hastaların yüzde 1.44'ü hastanede tedavi edildi.

- Yüzde 0.239'u yoğun bakıma alındı.

- Yüzde 0.048'i yani yaklaşık 10 bin kişi hayatını kaybetti.

Buna göre domuz gribinin ölümcülüğü, her yıl düzenlenen grip aşısı kampanyalarına rağmen mevsimsel grip virüsüne 36 bin kurban veren Amerika için çok daha düşük kaldı.

Fransa aşılara müşteri arıyor

Fransa Sağlık Bakanlığı vatandaşların yüzde 76'sının domuz gribi aşısı olmayı düşünmediğinin belirlenmesinin ardından elinde kalan milyonlarca doz domuz gribi aşısını satma kararını aldı. 94 milyon doz aşı satın alarak 1.25 milyar dolar ödeme yaptıklarını belirten bakanlık, doz başına 6.25 ile 10 euro arasında fiyattan isteyen ülkelere bu aşıları satabileceklerini belirtti. Fransa'dan Katar 300 bin doz, Mısır ise 2 milyon doz aşı alacağını duyurdu. Sağlık Bakanlığı hastalığın ilk evresinde iki doz aşı yapılması gerektiğini düşündüklerini ancak daha sonra tek dozun yeterli olacağının anlaşılmasının ardından ellerinde fazla aşı kaldığını belirtti.
aktifhaber

Domuz Gribi Dünyayı Gerçekten Tehdit Ediyor mu?

Ender Erdemil - Sol Birlik
15.06.2009

WHO, Dünya Sağlık Örgütü domuz gribi tehdit seviyesini 6’ya çıkardı. Bu A(H1N1) virüsünün küresel bir tehdit haline geldiği anlamı taşıyor. Dünya Sağlık Örgütünün açıklamalarına göre, 74 ülkede 27,737 domuz gribi vakası tespit edildi. Bu rakama hastalıktan ölen 141 kişi de dahil.

Bu rakamlar hastalığı küresel bir tehdit haline getirir mi, getirmez mi? Bu konuda bir yargıya varmak bizim boyumuzu aşar. Buna karar vermek uzmanların işi. Biz sadece yaptığımız küçük araştırmada ulaştığımız bilgileri okurlarımızla paylaşmakla yetinebiliriz.

Domuz gribini neden sınır tanımıyor?

Öğrendiklerimiz pek iç açıcı değil:

Domuz yetiştirilen çitlikler, 1950 yılından bu yana çitlikten öte bir Nazi toplama kampı gibi işletiliyormuş. Domuzlar, kilo almaları amacıyla kımıldayamayacakları kadar dar yerlerde tutuluyorlarmış. Bazı işletmelerde de öyle yerlere konuluyorlarmış ki, birbirlerini ezerek öldürdükleri oluyormuş. Tümü suni tohumlamayla dölleniyor, doğar doğmaz da en önemli hastalıkları olan solunum yolları enfeksiyonuna karşı aşılanıyorlarmış. Ayrıca kilo almaları için antibiyotik veriliyormuş.

Ancak tutuldukları sağlıksız ortamlarda yine de hastalanıyorlar, ancak tedavi edilmiyorlar, sağ kalanlar kesimhaneye hasta bir vaziyette gönderiliyormuş. Yani bu işletmeler aslında birer virüs yuvasıymış.

Ayrıca, dışkı idrar ve kesimhane artıklarıyla çevre kirliliğine ve A(H1N1) virüsünün üremesine yaptıkları katkı da caba.

Meksika’daki Granjas Carroll de Mexico adlı “domuz fabrikası” böyle bir toplama kampıymış. 2008 yılında 1 milyondan fazla domuzu bu işkence yöntemleriyle üretmişler. Ayrıca GCM şirketi, dünya domuz eti ürünlerinin yüzde 50 sini kontrol ediyormuş.

ABD’de; sadece McDonalds'ın 13.5 milyar Dolar tutarında domuz eti ürünü satıyor olduğunu da not olarak düşelim.

Özetlersek, Fabrika haline getirilmiş domuz çiftliklerinde bir yandan domuzlara işkence edilirken, diğer yandan da domuz gribi virüsünün üremesi ve dünyaya yayılması için uygun ortam yaratılıyor.

Donald Rumsfeld’e kıyak mı yapılıyor?

2005 yılında ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, askeri personelin H5N1 (kuş gribi virüsü) virüsüne karşı aşılanmasını buyuruyor.

Ardından Savunma Bakanı Rumsfeld, Tamiflu alımı için 1 milyar dolar bütçe ayırdığını açıklıyor. Bu da yetmiyor, Başkan Bush Kongreden Oseltamivir, (Tamiflunun etkin maddesi) alımı için 2 Milyar Dolar daha ödenek istiyor.

Tamiflu, kuş gribinin olduğu gibi domuz gribinin de ilacı. Patent hakları Californiya’da bulunan Gilead Sciences şirketine ait. Satış Hakları da ünlü Roch Şirketinin. Gilead Sciences, Tamiflu satışlarından yüzde 10 alıyor.

Rastlantı o ki, Donald Rumsfeld 2001 yılında Gilead Sciences Şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı oluyor. Aynı zamanda da en büyük hissedarı. Savunma Bakanı olunca yönetim kurulu başkanlığından ayrılıyor. Ama hisseleri tutmaya devam ediyor. Kuş gribi salgınında hisseleri bir günde yüzde 700 değer kazanıyor.

Domuz gribi dünyayı gerçekten tehdit mi ediyor?

Domuz gribi dünyayı az veya çok tehdit ediyor. Hastalığı ciddiye almak gerek.

Kuş gribinin tavuk çiftliklerinin fabrikalaşması sonucu yarattıkları kirlik sonucu tehdit haline geldiği söyleniyor. Domuz gribinin yayılmasının başlıca nedeni de bu.

Görüyoruz ki, küresel sermaye, hastalıkların yayılmasına yol açan faaliyetleriyle para kazanırken, yayılmasına neden olduğu hastalığı da paraya çevirmesini beceriyor.

www.acikistihbarat.com

'SALGIN OLMADAN ATLATTIK'

29 Kasım 2009 22:35
Suudi Arabistan Sağlık Bakanı, domuz gribi salgını olmadan hac farizasının atlatıldığını söyledi.
Suudi Arabistan Sağlık Bakanı Abdullah El Rabia, Hac farizasının domuz gribi hastalığı yayılmadan sona ermekte olduğunu bildirdi.

Suudi Arabistan'ın resmi ajansı SPA'daki habere göre Bakan El Rabia, Hac farizasını yerine getirmek üzere ülkede bulunan Müslümanlardan sadece 73'ünde H1N1 vakası saptandığını, bunlardan 5'inin hayatını kaybettiğini söyledi.

Bakan El Rabia, ''2009 Hac döneminin hastalık ya da salgın olmadan geçtiğini söylemekten memnuniyet duymaktayım'' dedi. Haberde, hacıların kara, hava ve deniz yoluyla yavaş yavaş Mekke'den ve ülkeden ayrılmaya başladığı da belirtildi.
haber10

Domuz gribi aşısında kanser tehlikesi

Alman milletvekili Dr. Wolfgang Wodarg, domuz gribi pandemisi korkusunun bir mizansen olduğunu savunarak, deneme aşamasındaki aşı 'kanser nedeni' olabilir dedi.

07 Ağustos 2009 15:38

Alman Bild gazetesinin haberine göre, Avrupa Konseyi Sağlık Komitesi Başkanı ve Alman Meclisi Sağlık Komisyonu üyesi, dahiliye uzmanı Dr. Wodarg, Almanya'da deneme aşamasında olan domuz gribi aşısının tehlikeli olabileceğine işaret ederek, aşıda hayvansal kanserli hücrelerin kullanıldığını kaydetti.

Alerji riskinin olup olmadığının bilinmediğini ifade eden Wodarg, bundan daha da önemli olarak, bu kanserli hücrelerin kullanımındaki en ufak bir hatada, aşılanan kişinin kanser olma ihtimali bulunabileceğini belirtti.

Pandemi korkusunun bir mizansen olduğu görüşünü savunan Wodarg, "Bu, ilaç endüstrisinin dev bir işi" ifadesini kullandı.

Domuz gribinin diğer grip salgınlarından farklı olmadığını öne süren Wodarg, aksine domuz gribindeki vaka sayısı diğer grip dalgalarındaki vaka sayısıyla kıyaslanırsa bunun "devede kulak" kalacağı görüşünü dile getirdi.

Wodarg, domuz gribi konusuna dikkatlice, ancak "fazla heyecan yaratmadan" yaklaşmak gerektiğini belirtti.

Wolfgang Wodarg ayrıca, bugüne kadar aşı üreticilerinin, sonbaharda kaç aşı satacaklarını bilmediklerini, ancak şimdi Alman hükümetinin ilaç sanayisine satın alma garantisi verdiğini kaydetti.

Bu arada Almanya'da demene aşamasında bulunan domuz gribi aşısının uygulanmasından sorumlu olan Paul Ehrlich Enstitüsünün Başkanı Johannes Löwer de domuz gribi aşısının yan etkilerinin normal grip aşılarının yan etkilerinden daha ağır olabileceğini kaydetti.

haber7

İbrahim Karagül
Yeni Şafak Gazetesi
Panik başladı! Domuz gribi aşı satışını mı bekliyordu!

Evet, panik başladı!.. İstanbul'da, Ankara'-da, Diyarbakır'da okullar tatil ediliyor, öğrenciler evlerine gönderiliyor, tedavi altına alınıyor, dersler televizyondan takip ediliyor. Domuz Gribi Türkiye genelinde yayılıyor. Beklenen salgın başladı! Panik her geçen gün büyüyor. Daha çok bölgede, daha çok okulda ama genelde öğrenciler arasında Domuz gribi artıyor. Salgınla paralel biçimde aşı kampanyası hız kazanıyor. Türkiye'deki salgın ve aşı kampanyasıyla aynı zamanda, aynı şekilde dünyanın bir çok bölgesinde de hastalık ve kampanyalar beraber yürüyor. Ama nedense her ülkede hastalık da, aşı kampanyası da çocukları ve okulları hedef alıyor!

Doğru, salgın havaların soğumasıyla başlayacaktı. Yazın sıcakta mikrop yaşayamazdı. Bu yüzden yaz aylarında bir tehlike söz konusu değildi. Öyle de oldu. Sonbahar gelince salgın kendini gösterdi.

Ne tuhaf, bazıları salgının zamanlamasını sadece havaların soğumasına bağlamıyor. "Salgın, dev ilaç şirketlerinin aşı üretimini tamamlamasını bekledi" diyor. Fabrikalar üretime geçtiler, stoklarını tamamladılar, ülkelerden sipariş almaya başladılar, aşı dağıtımına start verdiler o an domuz gribi harekete geçti, hızla yayılmaya başladı, bütün ülkelerde salgın paniği başlatıldı, aşı kampanyalarına hız verildi! Süreci dikkatle izleyenlerden biri olarak kafamın iyice karıştığını söylemeliyim.

Aslında kafam daha önce karışmıştı. 21 Ağustos'ta "Domuz gribi salgınında bir şeyler mi gizleniyor" diye sorarak, endişelerimi paylaşmıştım.

13 Nisan'da Meksika'da ortaya çıkan, çok hızlı şekilde dünyaya yayılan, ilk çıktığında olağanüstü endişeyle izlenen, önlemler alınan, Dünya Sağlık Örgütü ve diğer yetkili kuruluşlardan uyarılarla sıkı önlemler alınan Domuz gribiyle ilgili garip bir sessizlik yaşanıyordu o günlerde. Sanki tehlike geçmiş, yayıldığı bölgelerdeki vakalar sona ermiş gibiydi. Türkiye'de bile ilk haftalardaki önemini kaybetmişti. Bu sessizlik, küresel salgın uyarılarının yapılmasından, virüsün mutasyona uğradığının öğrenilmesinden, kontrolünün artık çok zor olduğunun ilan edilmesinden, aynı salgının 1918'lerde milyonlarca insanı öldürdüğünün hatırlatılmasından sonra yaşanıyordu. Türkiye'de, sadece yurtdışından gelenlerde hastalık tespit ediliyor, münferit vakalar olarak bildiriliyor, önemsizleştiriliyordu.

Peki bu ülkede hiç mi domuz gribine yakalanan olmuyordu? O günlerde; "Acaba Sağlık Bakanlığı Domuz Giribi vakalarına dair istatistikleri gizliyor mu" sorusu geldi. İnsanlar bu hastalığa yakalanıp hastanelere gidiyor, tedavi ediliyor da, kamuoyunda infiale neden olmamak için bu durum gizleniyor muydu? Sadece Türkiye'de değil, Avrupa ve Amerika'da da, oralardan gelenler hastalığı taşımalarına rağmen, istatistikler gizleniyor gibiydi? Belki de gerçekten bütün ülkeler havaların soğumasını değil, ilaç firmalarının aşı üretimini tamamlamasını bekliyordu. Ayrıca, İlkbahardan beri varolan hastalık için aşı üretim zamanı neden Sonbahar olarak, daha o tarihlerde, verilmişti? Erken üretilemez miydi? Şimdi çok sayıda ilaç şirketi gayet kolay bir şekilde aşı üretiyor.

Gerçekten birileri bir şeyler mi gizliyordu? Bu çok önemli bir soruydu? Ben hala bu sorunun önemli olduğunu düşünüyorum. Dünya Salık Örgütü Direktörü Margaret Chan, 11 Haziran'da; 2009 yılını salgının başlama yılı ilan etti. Örgüte göre iki yılda iki milyar insanın salgından etkilenme ihtimali var. Ondan sonraki iki yılda ise ABD nüfusunun yüzde kırkı hastalıktan etkilenebilecek. Bu yüzden ABD yönetimi, Ekim ayına kadar 160 milyon doz aşı stoklayacağını açıkladı.

Öyle de oldu.

ABD yönetimi, 195 milyon doz için 2 milyar dolar ayırdı. Bu rakamın 5 milyar dolara çıkacağı söyleniyor. Sadece aşı kampanyası için 4,8 milyon dolar harcandı. İnsanlık tarihinin en büyük sağlık kampanyasının bütün dünyada yürütüldüğü söyleniyor. Ülkeler, daha kampanya başlatmamışken, ilaç sektörüne akacak dev bütçeler hazırlamakla meşguldü. Tamiflu ve Relenza gibi ilaçları üreten ilaç şirketlerinin hisselerindeki hareketlilik dikkat çekiyordu, olağanüstü kazanıyorlardı. Domuz gribi on milyarlarca dolarlık bir piyasa yaratıyordu! Şirketler şimdiden on milyar dolar civarında bağlantı yaptılar bile. Sadece İngiliz GlaxoSmithKline şirketi 16 ülkeyle anlaşma yaptı, bu sayı yakında 50 ülkeye çıkacak!

Aşı üzerine yürütülen tartışmalar Türkiye'de hiç önemsenmedi. Almanya'da, ABD'de kıyamet kopuyordu ama bizim ülkemizin umurunda bile değildi. Alman sağlık uzmanları aşının kanser yaptığını söylerken ABD'de avukatlar kampanyanın durdurulması için dava açıyordu. Özellikle beyin üzerindeki etkilerine, felce ve muhtemel ölümlere işaret ediliyor. Aşının özellikle çocuklarda ciddi nörolojik sonuçlara yol açacağı, astım hastası edeceği, aşılarda kanserli hücreler kullanıldığı, katkı maddelerinin ölümlere bile yol açabileceği, yeterli testlerin yapılmadığı gibi itirazlar ciddiye alınmadı. Bazı çevreler, aşının Domuz Giribi'nden daha ölümcül olduğunu bile söylüyordu.

Salgın paniği ve aşı kampanyası başlamadan önce, "Domuz gribi salgını 'aşı'yı bekliyor" başlıklı yazılar okuduğumu hatırlıyorum. Yazılanlar oluyor. Dünya genelinde belki milyarlarca insan aşılanacak. Sanki biraz kampanyanın başarılı olması için korku pazarlanıyor görüntüsü var.

Gerçekten salgın şimdi mi başladı? Ya da bugüne kadar olanlar gizlendi mi? İlaç firmaları mı beklendi? Bu iş gerçekten kafa karıştırıcı!

Domuz gribi aşısında yıllık rant dudak uçuklatıyor
22 Ekim 2009 Domuz gribi aşısının pazarı iştah kabartıyor. Gripten şu ana kadar 1,5 milyar dolarlık aşı sattıklarını belirten ilaç şirketi yetkilileri; bu sektörden elde edecekleri yıllık kazancın dudak uçuklatacak boyutunu böyle açıkladı.
İmalatçı şirketlerin, domuz gribi aşısından, yıllık 49 milyar dolarlık kar edebilecekleri belirtiliyor.

Büyük ilaç şirketlerinin, şimdiye kadar 1,5 milyar dolarlık aşı sattıkları ve milyarlarca dolarlık aşı bağlantısı yaptıkları, salgınların bu miktarı misliyle artıracağı belirtiliyor.

İlaç şirketlerinin, domuz gribi aşısı yanı sıra, 1 milyar doların üstünde de, mevsimsel grip aşısı sattıkları kaydediliyor.
haber7

Amerikalı, domuz gribi aşısı istemiyor
18:45 - Amerikalılarin önemli bir bölümü, domuz gribi aşısına hala şüpheyle bakıyor. Araştırmaya göre, halkın önemli bir bölümünün hastalığa yakalanmaktan endişe etmesine rağmen, yarısından fazlası aşı olmayı düşünmüyor. 23.10.2009 WASHINGTON netgazete

Domuz Gribi Aşısı ve Üret(e)meyen Türkiye
Ceyhun Balcı
İlk Kurşun

Yaşadığımız çağa gündelik yaşamımıza yansıyan teknolojik kolaylıkların da etkisiyle cilalı sözlerle adlandırmalar yapıldığını duyar dururuz.”İletişim”, “bilgi”, “uzay” gibi adlar kulaklarımıza sık çalınanlardan birkaçıdır.

Kuşkusuz bu bağlamdaki kimi yanlışlar tarih yapılırken değil de yazılırken anlaşılacaktır.Günün birinde tarih yazanların şu günlerde yapılmakta olan tarihi “korku çağı” olarak adlandırmaları şaşırtıcı olmayabilecektir.

Bilginin sıradan ayrıntı sayıldığı, bilgiden çok korkuyla kamuoyu oluşturmanın kolaylaştığı bu dönemde aklınıza gelebilecek hemen her olgu ya da gelişme “korku” öğesine dönüş(türül)ebiliyor.

Gündemden ve gerçeklerden kopartılmış toplumların güncel “domuz gribi” gerekçesiyle konuya odaklanması ve bu odaklanışın da korku üzerinden yönlendirilişi tüm çıplaklığıyla gözlerimizin önündedir bu günlerde.

Hastalık biçim değiştirip daha hastalandırıcı ve öldürücü olur mu yoksa bu gidişini koruyarak zamanla etkisini yitirir mi?

Aşı kitlesel olarak mı yapılmalı , yoksa yalnızca risk gruplarına mı uygulanmalı?

Aşılar güvenli midir yoksa bilinen ya da bilinmeyen yan etkileri var mıdır?

Beklenen olumsuz gelişme gerçekleşirse Türkiye’de öteden beri yetersiz olduğu bilinen yoğun bakım koşul ve olanakları yeterince geliştirilmiş durumda mıdır?

Sayıları çoğaltılabilecek bu türden soruların ortak özelliği “belirsizlikler” ve “bilinmezlikler” içeriyor oluşlarıdır.

Geçtiğimiz günlerde (20.10.2009) bir televizyon kanalında (Habertürk) konuyla ilgili sağlıklı ve kapsamlı bilgi veren, gösteriden çok toplumu aydınlatmayı hedefleyen bir meslekdaşımı izlerken başka bilgiler de edinme olanağı bulmuş oldum.

Son çeyrek yüzyılda hemen her alanı etkileyen bazı gelişmeler doğal olarak sağlık ortamını da etkisi altına almış durumdadır.

Aşı üretimi gibi son derece önemli ve duyarlı bir alan da başka birçoğu gibi çok uluslu şirketlerin etkisi altındadır.

Geçmişte bağımsız ve böylelikle daha nesnel olduğu tartışmasız olan kurullarca verilen aşı üretim onayları artık üretici şirketlerin egemen olduğu kurullarca verilmektedir. Doğaldır ki; üreten ürettiğini satacaktır ve elbette bu yolla parasal kazanç sağlamış olacaktır. Bu durum gözönüne alındığında aşı üretim onaylarının ve kullanıma sokuluş işlemlerinin kolaylaştırılmış olması, üzerinde durulması gereken çok önemli bir nokta sayılmalıdır.

Özellikle, son dönemde öne çıkan domuz gribi durumun göreceli olarak ivedilik içermesi nedeniyle de ; söz konusu hastalığa korunma sağlayacak aşının kolayca onay almasına şaşırılmamalıdır.

Ülkemizde son günlerde “korku toplumu” yaratma doğrultusunda önemli adımlar atılmaktadır. Bu korku ortamında aşı konusunun konuşulması ve bu bağlamda yönlendirme yapılması da kolaylaşmaktadır.

Böylelikle, bir yandan toplumun aşıyı kabullenmesi kolaylaştırılırken, diğer yandan da söylentiler, kaygılar ve kuşkular korku yaratması pahasına dile getirilebilmektedir.

Öğrenildiğine göre, ülkemize gelecek aşılar üç üretici kaynaktan sağlanacaktır. Yine bilindiği kadarı ile bu üreticilerden birisi çok daha güvenilir bir konumda diğer ikisi son dönemdeki acelenin de etkisi ile hızla onay almış üreticilerdir.

Belirsizlik ve bilinmezlikler denince, H1N1 virüsünün bugünkü doğasını değiştirip daha hastalandırıcı ve öldürücü dönüşüm geçirmesi olasıdır. Bugün geliştirilen ve kullanıma sunulan aşıların bu dönüşüm durumundaki koruyuculukları da bir başka bilinmez olarak ortaya çıkmış olacaktır.

Dolayısı ile, bugün alımından söz edilen 40 milyon doz aşının böylesi bir soydeğişim (mutasyon) sonrası koruyuculuğu tartışmalı olacaktır. Diğer bir deyişle bunca harcamanın boşa gitmesi söz konusu olabilir. Diğer yandan, olumlu senaryonun söz konusu olması durumunda, mevcut aşı mutasyona uğramış virüse karşı da koruyucu olabilir. Bu durumda da, dışalım yoluyla edinilen aşıların üeticilerce kendi toplumlarını önceleyen bir kullanıma yönlendrilmesi ise aşısız kalınması anlamına gelebilir.

İşte, tam bunlar konuşulurken aynı kanalda geçen bir altyazı bilgisi “domuz gribi” ve “aşısı” çevresinde yoğunlaşan tartışmalara da ışık tutacak türdendi : “Ege bölgesinde geçtiğimiz yıl pamuk ekim alanları % 29 oranında daraldı.”

Yine, geçen haftanın bir gazete köşe yazısına(Cumhuriyet, Şükran SONER, 17.10.2009) göre Türkiye’de buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek ve nohut gibi tarım ürünlerinin üretimi de hatırı sayılır düzeyde azalmıştı. Belli ki; bu geleneksel ve en iyi bildiğimizi sandığımız alanda bile dışa bağımlı duruma gelmiştik. Çok değil, 15-20 yıl önce bile dünyanın gıda üretim bakımından kendine yeten yedi ülkesinden biri olmakla övünç duymaz mıydık?

“Aşıyla bu konunun ilintisi var mıdır?” diye sorulabilir!

İlgisiz gibi görünen bu iki konudaki yetersizlikler bir ortak payda oluşturuyor. “Üret(e)meyen Türkiye!” “Üretmekten vazgeçen Türkiye!” de denilebilir.

Türkiye üreten, kendi aşısını yapabilen ve gereğinde başkalarını da üretme potansiyeli olan bir ülke olabilseydi domuz gribi üzerinden de bir korku toplumu yaratmaya gerek kalır mıydı?

Bu noktada yöneten olmak da oldukça güçtür. Başkalarının etkisi ve güdümü altındasınız. Diğer yandan da toplum önlem ve koruma beklentisi içinde. Önlem almadı, koruma yapmadı dedirtmek istemezsiniz doğal olarak!

Son günlerde domuz gribi ve aşısı çevresinde odaklanan her türden akıl yürütme, yorum yapma ve bir şeyler yapıyor görünmenin önemli nedenlerinden biridir bu toplumsal baskı.

Her nedense pek çok konuya vurgu yapan kişi ya da kurumlar işin bu yanına neredeyse hiç değinmemekteler.

Domuz gribi ve aşısı çevresinde yoğunlaşan sorunlar sakın “üretemeyen Türkiye” kaynaklı olmasın!

“Nedensellik” bağı kurma alışkanlığı hekimliğin olmazsa olmazıdır. Dolayısı ile, hekimler yalnızca hastalıklarla uğraşırken değil yaşamın başka alanlarında da bu yararlı alışkanlıktan yararlanmalıdırlar.

Ancak, her nedense domuz gribi ve aşısına ilişkin tartışmalarda bir çok dernek konuya ilişkin açıklama yapma yarışına girmişken aynı çevrelerin işin bu yanına kayıtsız kalıyor olmaları nasıl açıklanmalı?

Not : Bu yazıda 20.10.2009 tarihinde Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın sunduğu “Teketek” izlencesine konuk olan Prof.Dr. Osman Şadi YENEN hocanın sözlerinden esinlenilmiştir.

Domuz gribi aşısı olan dört İsveçli öldü

26 Ekim 2009, 21:35 Anadolu Haber

Domuz gribi aşısı tartışmaları yeniden tetiklendi. İsveç'te aşı olan dört kişi öldü, ABD'de bir kişi yürüme yeteneğini kaybetti.


Bir yanda ABD başkanı Obama ülkesinde domuz gribinden dolayı olağanüstü hal ilan ederken, diğer tarafta İsveç'te, aşı olan dört kişi, yan etkilerinden dolayı hayatını kaybetti.

Yapılan resmi açıklamaya göre, hayatını kaybeden dört kişinin ölüm nedeninin domuz gribi aşısı ile doğrudan alakalı olduğu tahmin ediliyor. İsveç'te iki hafta önce domuz gribi aşısı başladı ve bu dört vatandaş da aşı olanlar arasındaydı. Dört kişinin aşı olduktan sonra ölmeleri, Avrupa'nın diğer birçok ülkesinde olduğu gibi, domuz gribi aşısına olan güvensizliği İsveç'te de daha çok artırdı. İsveç'te şimdiye kadar domuz gribi virüsünden dolayı ölen sayısı ise sadece ikiydi.

İsveç'te domuz gribi aşısı sonrası ölen dört kişi, 50 ila 90 yaşları arasında ve ikisi erkek ikisi de kadın. İki hafta önce aşıları yapılan bu dört kişi kalp, yüksek tansiyon ve kas hastalıkları olan riziko gruplarındandı.

Yaz mevsimi başında İsveç, GlaxoSmithKline şirketinden katkı maddesi içeren Pandemrix domuz gribi aşısından, ülke nüfusunun iki misli, yani 19 milyon doz satın aldı. 500 bin dozu mahalli hastahanelere gönderildi. Şimdiye kadar kaç kişiye aşının yapıldığı resmen açıklanmadı. Ancak geçen hafta Perşembe gününe kadar 200 kişinin yan etkilerden dolayı doktor ve hastahanelere başvurduğu belirtildi. Bu kişilerden beşinde çok şiddetli allerjik reaksiyonların olduğu ve uzun bir hastahane tedavisi gerektiği tesbit edildi.

Domuz gribi aşısıyla ilgili tartışmalar sürerken, dün de ABD'de ilginç bir vaka ortaya çıkmış, genç bir kızın grip aşısı yüzünden yürüme yeteneğini kaybettiği duyurulmuştu.

The Sun gazetesi'nin haberine göre, 25 yaşındaki Jennings, aşı yapıldıktan sonra, yürümeye çalışırken kasılıyor ve birkaç saniye sendeledikten sonra yere düşüyor. Aynı kız, geriye doğru yürürken ya da koşarken ise hiç zorluk çekmiyor. Doktorlar milyonda bir görülen bu nörolojik hastalığın H1N1 aşısıyla tetiklendiği iddiasında.
Dün de ABD'de çok ünlü bir dansçı kız, domuz gribi aşısı olduktan sonra yürüme yeteneğini kaybetmişti. Genç kız, aşıyı olduktan sonra geri geri yürümeye başlamıştı.

DÜNYA BÜLTENİ

Güngör Uras
Domuz gribi pazarlanıyor (Koyun can derdinde,kasap mal derdinde)
27 Ekim Salı 2009

Domuz gribi korkusu var. Şu kriz döneminde belli kesimler de kamunun kaynaklarını ve halkın parasını sömürme arayışına girdi. Şimdilik 500 milyon TL’lik aşı ithal edildi. Bu aşı kampanyasının Sağlık Bakanlığı’na maliyeti şimdilik 1 milyar TL. Bakanlık bütçesinin yüzde 10’u aşı kampanyalarında harcanacak.
Dezenfekte, koruyucu maske, bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için yapılan harcamalar yepyeni ve kârlı bir pazar ortaya çıkarıyor.
Bu konuda halkın kafası karıştı. Saf ve bakir bir Anadolu çocuğu olarak benim de kafam karıştı. Ben işin tıp yönüyle değil, ekonomik yönüyle ilgileniyorum. Geliniz görünüz ki, ekonomik yönü tetikleyen de gribin tıp yönü. Dr. Sualp Tansan, “Bu konuyu en iyi Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Recep Akdur bilir” dedi.

Normal gripten korkun
Prof. Dr. Recep Akdur’un domuz gribi konusunda bugüne kadar yaptığı açıklamaları, yazdıklarını internetten okudum. Sonra Prof. Dr. Recep Akdur’u aradım. Ayşe Hanım Teyze’min merakını giderebilmem için bana anlattıklarını özetliyorum:
- Doktor Bey, “Ayşe Teyze’nize söyleyiniz ki“ dedi, “Normal grip mikrobu, domuz gribi mikrobundan 7-10 kat daha öldürücüdür.”
- Domuz gribi, domuzdan insana bulaştığında öldürücüdür. Fakat şimdilerde ortalıkta dolaşan mikrop, insandan insana bulaşan mikroptur. Gerçek anlamda “domuz gribi virüsü” değildir, gücü zayıftır. Günümüzde görülen domuz gribi hafif seyreden bir hastalıktır. Kuş gribi, İspanyol gribi, mevsimsel grip gibi öldürücü değildir.
- Gripten korunmak için hijyen şartlarına dikkat etmek, gıdaya dikkat etmek, sağlığa dikkat etmek, vücudu güçlü tutmak önemlidir.
- Grip olmaları halinde büyük sarsıntı geçirecek kişiler (risk grubundakiler) normal grip aşısı olurlarsa iyi yaparlar. Bu aşı eczanelerde 18-20 TL’ye satılmaktadır.
- Bağışıklık sistemini güçlendirici ilaçlar konusunda da dikkatli olmak gerekir. Bunların da satışı insanlar korkutularak yapılıyor.
- Grip mikrobu (virüsü) insan vücudu dışında 2-4 saat yaşayabilir. Bu nedenle okulları dezenfekte etmek, bir hafta kapamak gibi abartılı tedbirlerin domuz gribiyle ilgisi yoktur.
- Okulları kapatmak gribi sona erdiremez. Önemli olan gribe yakalanan çocukların okula gönderilmemesi, okula gönderilenlerin ise sınıfa alınmamasıdır.

Aşı zararlı olabilir
Prof. Akdur uyarıyor: “Bu gribin ölümcüllüğü artacak. Ondan dolayı aşı gerekli” diyorlar. Böyle bir şeyin olabilmesi için bilinen virüsün değişikliğe uğraması gerekir. O zaman da ithal edilen ve eski virüse göre hazırlanan aşı zaten işe yaramayacak. Domuz gribi bahanesiyle aşı pazarlaması yapılıyor. Fırsat bu fırsat, herkes halka bir şeyler satmaya çalışıyor. Bu aşılar milyonlara yapıldığında zararları, beklenen faydadan çok fazla olabilir.”
Öğrendiklerimi Ayşe Hanım Teyze’me aktardım. Başını salladı. “Her zaman olduğu gibi kurtlar piyasaya çıkmış durumda. Koyun can derdinde, kasap mal derdinde” dedi.

Milliyet

A/H1N1'e Karşı Aşılanan 2 Kişi Öldü
Çin'de A/H1N1 virüsüne karşı aşılanan iki kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Şinhua ajansının haberine göre, Çin Sağlık Bakanlığı sözcüsü Dıng Hayhua aşılamanın ardından iki kişinin öldüğünü doğruladı.

Sağlık Bakanlığının internet sayfasında, ölenlerden birine otopsi yapıldığı ve kalp krizi nedeniyle hayatını kaybettiğinin belirlendiği belirtildi.

Uzmanlar, domuz gribi aşısı vurulan hastanın ani ölümünün, hastanın bu aşıya gösterdiği alerjik bir reaksiyon olup olmadığının kesinlik kazanmadığını ve ihtimal dahilinde olduğunu, ancak konuyla ilgili testlerin devam ettiğini açıkladılar
aktifhaber

06 Aralık 2009 11:01
CIA Uçağındaki Korkunç Şüphe
Çin'de düşen ve CIA ajanlarını taşıyan bir uçağın havadan serpilmek üzere mutasyona uğramış A gribi virüsü taşıdığı iddiaları ortalğı karıştırdı.

Dünya genelinde hızla yayılarak 9 bini aşkın can alan ve büyük paniğe neden olan A gribi salgını ile ilgili ortaya atılan bir iddia kafaları karıştırdı. Çeşitli internet sitelerinde yer alan bir haberde Çin'in Şangay Pudong havaalanında 28 Kasım tarihinde düşen ve 3 ABD vatandaşına mezar olan bir kargo uçağının, havadan serpilmek üzere mutasyona uğramış A gribi virüsü taşıdığı belirtildi. Olayla ilgili ortaya atılan bir diğer korkunç iddia ise, uçağın Çin'den havalandıktan sonra gideceği Kırgızistan'daki gizli İsrail üssünü hedef aldığı ve sanıldığı gibi bir kaza sonucu değil, İsrail gizli servisi Mossad'ın ajanları tarafından düşürüldüğü oldu.

GİZLİ OPERASYON ŞÜPHESİ
Diğer yandan uçaktan yaralı olarak kurtulan 4 kişiden biri olan ismi belirtilmeyen bir Endonezya vatandaşının, Endonezya Savunma Bakanı Juwono Sudarsono'nın gizli operasyonlar yürüttüğü gerekçesiyle bir süre önce kapatılması istediği ABD Deniz Üssü'nün Tıbbi Araştırma Bölümü'nde görev yaptığı belirtiliyor. Endonezya Sağlık Bakanı Siti Fadilah Supari, geçmişte A gribinin Batılı ülkeler tarafından üretilen biyolojik bir silah olduğunu ileri sürmüştü. Geçtiğimiz haftalarda Çin'in yanı sıra Hindistan ve Nijerya'da da şüpheli biyolojik maddeler taşıdıkları gerekçesiyle ABD uçaklarının durdurulduğu ve zorunlu iniş yapmaya zorlandığı belirtiliyor. Bir diğer korkunç iddia ise virüsün farklı ve akciğerleri ciddi oranda tahrip eden daha ölümcül bir türünün görüldüğü Ukrayna'nın başkenti Kiev'de kasım ayı başında şüpheli uçaklardan halkın üzerine gaz püskürttüğü oldu. Ukraynalı yetkililer, yüzlerce görgü tanığına rağmen olayı yalanlamayı tercih etmişti.
aktifhaber

11 Aralık 2009
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) danışma kurulunda yer alan 4 profösörün aşı firmalarının danışmanı olduğu ortaya çıktı

Vatan gazetesinin haberine göre dünyayı ayağa kaldıran domuz gribi salgınıyla ilgili korkunç bir şüphe ortaya atıldı. H1N1 virüsünün aslında abartıldığı kadar ölümcül, salgının da şiddetli olmadığı; grip konusunda dünyanın bir numaralı otoritesi olan bir profesör ile 3 arkadaşının, danışmanlık yaptıkları ilaç şirketlerine para kazandırmak için panik yarattığı iddia edildi!

Rotterdam Üniversitesi'nde görev yapan Profesör Albert Osterhaus, dünyada grip konu olduğunda akla gelen tek isim. Hatta bu nedenle kendisine bilim dünyasında takılan ad: Doktor Grip. SARS ve kuş gribi paniklerinde hep Dünya Sağlık Örgütü'nün krizi önlemek için başvurduğu ilk isim o oldu. Şimdi Hollandalı "Doktor Grip" ile ilgili bir iddia tüm dünyayı kasıp kavuruyor.

İddiayı Hollanda basını yazdı

İlk kez saygın bilim dergisi Science'da kısa bir makale ile dile getirilen, ardından Hollanda'da yayınlanan De Telegraaf gazetesi tarafından yayınlanan iddia, grip salgınının Doktor Grip'in servetinde dramatik bir artışa sebep olduğu yönünde. Profesör Osterhaus Avrupa İnfluenza Bilimsel Araştırma Grubu'nun Başkanı. Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) danışma kurulu olan SAGE'nin de üyesi. Hatta WHO, domuz gribiyle ilgili olarak "küresel pandemi" kararı aldığında Osterhaus SAGE'ye başkanlık ediyordu. Ancak bunun yanında Osterhaus'un bir de aşı geliştirip üreten bir şirketi var. Profesör aynı zamanda da Roche, Novartis, Baxter, Mediimmune, Glaxo, Sanofi Pasteur gibi ilaç şirketlerine de maaşlı danışmanlık yapıyor. Yani küresel bir domuz gribi salgının fayda sağladığı tek bir isim varsa o da Osterhaus. Hem şirketinin değeri bu süreçte oldukça artmış durumda hem de danışmanlık ücreti.

DSÖ'yü de yönlendirdi

Ama daha vahim olan ise Danimarka'nın Information ve İsveç'in SVG gazetelerinde çıkan iddialar. Bu da SAGE'deki 8 kişilik heyette yer alan Osterhaus ve 3 arkadaşının "danışmanlık yaptıkları ilaç şirketlerinin baskısıyla DSÖ'yü yönlendirerek aslında var olmayan bir paniği tüm dünyaya yutturduğu" iddiası. SAGE'de yer alan Osterhaus'un yakın arkadaşı Profesör Frederick Hayden, Roche ve Glaxo'nun maaşlı danışmanı. Profesör Arnold Monto, "40 yıldır küresel salgını bekleyen adam" olarak biliniyor ve burundan verilen domuz gribi ilacını üreten Medimmune, Glaxo ve Viro Pharma şirketlerine danışmanlık yapıyor. Yine aynı heyette yer alan David Salisbury, İngiltere'deki imunizasyon programının başkanı ve ilaç şirketleriyle danışmanlık ilişkisi içinde... Yani 8 kişilik heyetin en etkili 4 ismi ilaç şirketleriyle organik bağ içinde. Domuz gribini JP Morgan'ın tahminlerine göre ilaç şirketlerine 7.5-10 milyar euro para kazandıracak bir hastalık konumuna yükselten süreçte de bu bilim adamlarının yönlendirmesinin hayati önem taşıdığı biliniyor. Bu uzmanların desteğiyle hazırlanan raporlarda WHO domuz gribine karşı aşılamayı 24 kez, ilaçlı tedaviyi de 18 kez önerirken, sık el yıkamanın önemine ise sadece 2 kez değinildi.

'Salgın' tanımını değiştirdi

Bu konudaki en önemli kanıtlardan biri Der Spiegel dergisine konuşan ve grip konusundaki araştırmaları değerlendiren Cochrane Teşkilatı'nın başkanı Epidemolog Tom Jefferson'un altını çizdiği gerçek. Buna göre DSÖ, Nisan 2009'da yine bu bilim adamlarının tavsiyesiyle tüm dünyada hükümetlerin referans aldığı "pandemi" (salgın) tanımını değiştirdi. Eski tanımda WHO'nun bir hastalığı pandemi olarak ilan edebilmesi için yeni bir virüsün ortaya çıkması, hızla yayılması, insanların bu hastalığa bağışıklığının bulunmaması, yüksek ölüm oranına sahip olması ve bulaşma oranının yüksek olması gerekiyordu. Ancak Nisan ayında alınan kararla WHO, bu son iki şarttan vazgeçti ve ölüm oranı yüksek olmayan domuz gribi hastalığı bir anda pandemi tanımının içinde kendine yer bulmuş oldu. Ardından 11 Haziran'da WHO "küresel salgın" kararı aldı. Tüm dünyada hükümetler milyonlarca doz aşı siparişi verdi, ilaçlar stok edilmeye başlandı. Yani ilaç sektörüne milyarlarca dolarlık bir gelirin kapısı aralandı. İddiaya göre WHO'nun bu kritik kararları aldığı toplantılara profesörlerin taşvikiyle Glaxo, Novartis ve Baxter'in temsilcileri de gözlemci sıfatıyla ilk kez katıldı.

Hakkında soruşturma başlatıldı

Tüm bu iddiaların gazetelerde yer bulmasının ardından Hollanda parlamentosu Doktor Grip hakkında soruşturma başlatılmasına karar verdi. Düzenlenen özel oturumda Osterhaus'un bağlantıları didik didik edildi. Ancak meclis ülkedeki bir numaralı sağlık otoritesi olarak gördükleri profesör ile bağları koparmamayı kararlaştırdı. Şimdi ise Rus meclisinde (Duma) bir hazırlık yapılıyor. Duma'nın Sağlık Komisyonu Cenevre'deki WHO temsilcilerine iddiaların detaylı bir şekilde incelenmesi talimatı verdi.

Profesör David Salisbury

- SAGE'nin üyesi

- İngiltere'deki imunizasyon programının başkanı İlaç şirketlerine danışmanlık yapıyor.

Prof. Albert Osterhaus

- Avrupa İnfluenza Bilimsel Araştırma Grubu'nun Başkanı.

- Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) danışma kurulu olan SAGE'nin üyesi. Hatta WHO, domuz gribiyle ilgili olarak "küresel salgın" kararı aldığında SAGE'ye başkanlık ediyordu.

- Aşı geliştirip üreten Viros Cope adlı bir şirketi var.

- Aynı zamanda Roche, Novartis, Baxter, Medimmune, Glaxo, Sanofi Pasteur gibi ilaç şirketlerine maaşlı danışmanlık yapıyor.

Profesör Arnold Monto

- SAGE'nin üyesi

- Burundan verilen domuz gribi ilacını üreten Medimmune, Glaxo ve Viro Pharma şirketlerine danışmanlık yapıyor

Profesör Frederick Hayden

- SAGE'nin üyesi

- Bir numaralı aşı üreticileri Roche ve Glaxo'nun maaşlı danışmanı.

DOKTOR GRİP'İN İŞİ Mİ?

Rotterdam Üniversitesi Profesör Albert Osterhaus, dünyada grip konu olduğunda akla gelen tek isim. Hatta bu nedenle kendisine bilim dünyasında takılan ad: Doktor Grip. SARS ve kuş gribi paniklerinde hep Dünya Sağlık Örgütü'nün krizi önlemek için başvurduğu ilk isim o oldu.

Harvard Üniversitesi: Salgın çok şiddetli değil

ABD'li ve İngiliz bilim adamları domuz gribi salgının dünyayı tahmin edildiği kadar şiddetli vurmadığını öne sürdü. Amerika'daki Harvard Üniversitesi ve İngiliz Tıbbi Araştırma Konseyi tarafından yürütülen araştırmalarda ABD'deki domuz gribinden ölüm oranları ve önceki grip sezonlarındaki ölüm oranları incelendi. Buna göre domuz gribinden ölüm oranı her yıl grip yüzünden ortalama 36 bin kişinin yaşamını yitirdiği ülkede, ortalamanın biraz altında kalabilir ya da en kötü ihtimalle bunun çok az üzerine çıkabilir. Ağustos ayında ABD Başkanı'nı bilgilendiren Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi tarafından hazırlanan bir raporda domuz gribinden ölü sayısının 30 bin ile 90 bin arasında olacağı hesaplanmıştı. Harvard Üniversitesi profesörü Marc Lipsitch, hatalı olduğunu öne sürdüğü bu tahminin sınırlı verilerle yapıldığını söylüyor.

WHO açıklama yaptı: İddialar kesinlikle asılsız

İDDİALAR üzerine WHO sözcüsü Gregory Hartl, bir açıklama yaptı. WHO toplantılarına ilaç sektöründen temsilcilerin bulunmasının doğal olduğunu söyleyen sözcü, toplantıda bulunan temsilcilerin hiç söz hakkı olmadığını ve toplantının gidişatını etkilemediğini sözlerine ekledi ve "Aşı yapıyoruz ve bu yüzden aşının içinde olanları bilmemiz gerek" dedi. WHO'da çalışan herkesin geçmişlerinin çok sıkı bir biçimde incelendiğini açıklayan Hartl, adı skandala karışan Frederick Hayden'in Dünya'daki en iyi virolog olduğunu ve grip hakkında birşey sorulması halinde cevap verecek ilk kişinin Hayden olması gerektiğini belirtti. WHO'nun çalışanlarının finansal geçmişlerini kamuoyuyla paylaşmalarının şimdilik mümkün olmadığını söyleyen Hartl WHO'nun özgür bir kurum olduğunu açıkladı.
aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Oca 06, 2010 12:23 am    Mesaj konusu: İlaç Mafyasının Doktorlarını Tanımadan Grip Olmayın Alıntıyla Cevap Gönder

Domuz gribi alarmı sona erdi
06 Şubat 2010
Tüm dünyayı salgın alarmına geçiren ve Türkiye'de de ekim ayından ocak başına kadar 600'den fazla kişinin ölümüne neden olan A gribi kış bitmeden sezonu kapattı.
Dünya Sağlık Örgütü'nün son olarak A gribi salgınıyla ilgili "İlaç firmalarının başlattığı sahte salgındı" açıklaması yapmasının ardından Sağlık Bakanlığı, A gribi için bünyesinde oluşturduğu kriz merkezini kapattı. Bakanlık, A gribi kriz merk e z i için görevlendirdiği personeli yeniden eski görevlerine gönderdi. Salgın tehdidi ile birçok kişinin ölümüne yol açabileceği ihtimaliyle korunma önlemleri alan ve bu çerçevede hastalıktan korunmak için üretilen A gribi aşısı alan bir çok ülke, hastalığın artık tehdit oluşturmadığı düşüncesiyle aşıları iade etmek için girişimlerini sürdürüyor.

35 MİLYON AŞI

Hastalıktan korunmak için 43 milyon doz aşı sipariş eden ancak bu aşıların sadece 8.4 milyon dozunu teslim alan ve bunun da 4 milyonunu kullanan Türkiye'de bu yönde girişimlerini sürdürüyor. Türkiye henüz teslim almadığı 35 milyon doz aşıyı iade etmek için sipariş verdiği 3 aşı firmasıyla görüşüyor. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü'nden Prof. Dr. Levent Akın ise bir süre önce SABAH'a Sağlık Bakanlığı'nın ilaç firmalarıyla yaptığı sözleşmeye göre elde kalan aşılar için takas formülünü işletebileceğini açıklamıştı. Prof. Akın, "A Gribi aşısı 2 parçadan oluşuyor. Aktif madde ve sulandırılacak madde var. Sözleşmeye göre aktif madde, Türkiye'de en çok kullanılan aşıyla değiştirebilecek. Örneğin, grip aşısı, karma aşı gibi" demişti.

AŞI OLMUŞTU

Sağlık Bakanı Recep Akdağ güvenilirliği konusunda tartışmalar yaşanan A gribi aşısını kameraların önünde yaptırmıştı.

DÜNYADA 14 BİN 286 İNSANI ÖLDÜRDÜ

Avrupa Birliği Üyesi ülkeler .... 2290

Avrupa ülkeleri ve O. Asya . . . 457

Akdeniz ve Ortadoğu. . . . . . . 1450

Afrika . . . . . . .,,,,,,,,,,,,,, . . . . . 116

Kuzey Amerika. . . . . . . ,,,,,,. . 3642

Orta Amerika ve Karayipler. . . 237

Güney Amerika . . . . . . . . . 3190

Kuzey Doğu ve Güney Asya . 2294

Güney Doğu Asya . . . . . . . . . . 393

Avustralya ve Pasifikler . . . . . . 217

SABAH


04 Şubat 2010 10:30
DOMUZ GRİBİ İTİRAFI
Tüm dünyada büyük önce panik, sonra korku ve son olarak kuşkuyla karşılanan domuz gribi hastalığı giderek daha büyük bir skandala dönüşüyor.

Tüm dünyada büyük önce panik, sonra korku ve son olarak kuşkuyla karşılanan domuz gribi hastalığı giderek daha büyük bir skandala dönüşüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün direktifleri doğrultusunda tüm dünyada gerçekleşen aşı kampanyaları ve milyarlarca dolara varan aşı ve ilaç stoklarına rağmen “Yanlış yapıyorsunuz” diyen bazı bilim adamları ilk aylarda tepkiyle karşılanıyordu. Ancak son dönemde hastalığın neredeyse tamamen ortadan kaybolması ve ölüm vakalarının normal gripten ölümlerin bile kat kat altında kalması saygın bilim adamlarının da yavaş yavaş “domuz gribi abartıydı” diyen bu uzmanların yanına katılmasına sebep oldu.

İlk olarak Harvard Üniversitesi uzmanlarının araştırması, domuz gribinin mevsimsel gripten farkının bulunmadığını, öldürme riskinin daha düşük olduğunu ve aşılama kampanyalarının gereksiz olduğunu ortaya çıkardı. İddialar üzerine domuz gribini “yüzyılın en büyük tıp skandalı” olarak tanımlayan Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg, geçen ay AK Parti İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ile Karabük Milletvekili Mustafa Ünal’ın da yer aldığı 14 Avrupa milletvekiliyle birlikte Avrupa Konseyi’ne “Domuz gribi sahte bir salgın mıydı, araştırılsın” başlıklı bir araştırma önergesi verdi.

WHO da çark etti

Önergenin kabul edilmesinin ardından önceki gün domuz gribi oturumunda ifade veren Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) hastalıkların sıklık ve yayılma düzenini inceleyen epidemioloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” diye konuştu. WHO grip direktörü Keiji Fukuda ise “Domuz gribi konusunda karar alan bilim adamlarımızın ilaç şirketleriyle herhangi bir çıkar anlaşmaları bulunmamaktadır” diye örgütü savundu. WHO’da kalp hastalıkları konusunda bir numaralı uzman olarak kabul edilen Profesör Keil, Avrupa Konseyi’ndeki ifadesinde şu sözleri kullandı: “WHO, SARS ve kuş giribi konusunda da tüm tahminlerinde yanıldı. Kamu sağlığını ilgilendiren onca şey varken domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk ve bu tamamen abartılmış bir korkuydu. WHO’nun kararları ülkelerin sağlık bütçelerine çok büyük yük getirdi. İnsanların ölümüne sebep olan en önemli etkenlerin hipertansiyon, sigara, yüksek kolesterol, obezite, egzersiz yapmama, sebze ve meyve tüketiminin azlığı olduğunu çok iyi biliyoruz. Hükümetler, WHO’nun tavsiyesi doğrultusunda bu alanlara yatırım yapmaları gerekirken küresel bir salgın yaşanması yönündeki deliller çok zayıf olmasına rağmen domuz gribine yatırım yapmak zorunda bırakıldı.”

WHO Başkanı yine savundu

Avrupa Konseyi’ne WHO’nun savunmasını gönderen Dünya Sağlık Örgütü Grip direktörü Fukuda, “Domuz gribi konusunda karar alan bilim adamlarımızın ilaç şirketleriyle herhangi bir çıkar anlaşmaları bulunmamaktadır. Aldığımız kararlarda hiçbir ilaç şirketinin etkisinin olmadığını bir kez daha çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum” dedi.

DÜNYADA 14 BİN 286 TÜRKİYE’DE 627 KURBAN

WHO verilerine göre dünya genelinde domuz gribinden ölenlerin sayısı 14 bin 286. Bu rakam sadece ABD’de bir yıl içinde normal gripten ölenlerin sayısının 3’te biri. Domuz gribine en çok kurban veren ülkelerin başında ABD, Brezilya, Hindistan, Meksika ve Çin geliyor. Türkiye’de ise 627 kişi hayatını kaybetti.

“Domuz gribi abartıldı” diyen Harvard uzmanlarının ardından Dünya Sağlık Örgütü’nden de bu yönde bir itiraf geldi. Prof. Keil, “Domuz gribi abartılmış bir korku kampanyasından başka bir şey değildi” dedi.

‘Salgın’ tanımı değiştirildi

WHO, Nisan 2009’da bilim adamlarının tavsiyesiyle tüm dünyada hükümetlerin referans aldığı “pandemi” (salgın) tanımını değiştirdi. Eski tanımda WHO’nun bir hastalığı pandemi olarak ilan edebilmesi için yeni bir virüsün ortaya çıkması, hızla yayılması, insanların bu hastalığa bağışıklığının bulunmaması, yüksek ölüm oranına sahip olması ve bulaşma oranının yüksek olması gerekiyordu. Ancak Nisan ayında alınan kararla WHO, bu son iki şarttan vazgeçti ve ölüm oranı yüksek olmayan domuz gribi hastalığı bir anda pandemi tanımının içinde kendine yer bulmuş oldu. İlk domuz gribi vakası 14 Mart 2009 tarihinde Meksika’da belirlenmişti.

Kaynak: Vatan


İlaç Mafyasının Doktorlarını Tanımadan Grip Olmayın
Açık İstihbarat
06.01.2010

Son günlerde gazetelerde Domuz Gribi korkusunun abartıldığı yönünde haberler okuyorsunuz. Avrupa'daki hükümetler , yaratılan histeri içinde nüfuslarının iki katı oranında alım yaptıkları aşılardan kurtulmanın yollarını arıyorlar.

Milletler, ülkelerinin stratejik köşelerine yerleştirilmiş küstah cahillerin dezenformasyonu sayesinde bir hastalık histerisine sürüklenirken; ülkemizde bu histeri şovundan bizzat Bakan ağzı ile yaratılan panik havası ile payını aldı. Aşının kim tarafından ithal edildiği, bu işten kimlerin ne kadar pay aldığı soruları havada kalırken; Tayyip Erdoğan'ın kendi bakanına karşı çıkışı bu rant paylaşımında sorunlar yaşandığının göstergesi olarak algılandı.

Bu konu ile ilgili haberlerimizi daha önce okudunuz.

Domuz gribi histerisinin arka planındaki küresel güçleri daha iyi deşifre etmek adına Küresel İlaç Mafyası'nın nasıl çalıştığını ayrıntılandırmak gerekiyor.

Domuz Gribi konusunda küresel ilaç mafyasının nasıl çalıştığı konusunu deştiğinizde karşınıza kilit bir kaç doktorun ismi çıkıyor.

Tanıştıralım...

En önemlilerinden biri, Profesör Albert Osterhaus

2009 yılının başlarında Hollanda Parlamentosu; Dünya Sağlık Örgütü'nün kilit danışmanlarından olmakla kalmayıp, aynı zamanda bu ilaç histerisi üzerinden kar eden büyük ilaç şirketlerinin de danışmanlığını yapan bu şaibeli doktor hakkında finansal yolsuzlukları ve çıkar çatışması nedeniyle soruşturma yaptı. Bu soruşturma konusunda uluslararası basında kayda değer hiç bir haber yapılmadı.

Osterhaus ilk olarak 2003 yılında Hong Kong'da başgösteren SARS salgını sırasında küresel pandemik furyasının merkezinde yeralmıştı. Bugün Dünya Sağlık Örgütü Başkanı olan ve kendisinin domuz gribi aşısı olmadığını geçenlerde itiraf eden Margaret Chan'da o sırada Hong Kong'da yerel bir sağlık görevlisiydi.

Osterhaus; 1997 yılında Hong Kong'da kuşlarla direk teması olan bir kızın ölmesi üzerine, H5N1 kuş virüsünün ölümcül bir versiyonunun sahneye çıktığı yolunda Avrupa'da lobi çalışmalarına başladı ve kuş virüsünün hayvandan insana bulaşabildiğini kanıtladığını iddia etti.

Osterhaus yaydığı bu korku senaryolarını bilimsel bir temele oturtmak için Rotterdam'daki Erasmus üniversitesinde laboratuvarında kuş dışkısı biriktirmeye ve üzerinde çalışmaya başladı. Senenin belli dönemlerinde Avrupa'daki kuşların %30'unun bu virüsün taşıyıcı olduğunu iddia ettiği ve Asya'dan Avrupa'ya göçen kuşların bu hastalığı taşıyabileceğini öne sürdü.

Bütün bu paranoyayı yayarken Osterhaus'un bir bilim adamı olarak unuttuğu temel bir gerçek vardı :

Kuşlar doğudan batıya değil, kuzeyden güneye göçer.

2003 yılında Hollanda'da bir veteriner virüsten hastalanıp ölünce Osterhaus istediği fırsatı yakaladı ve Hollanda hükümetini milyonlarca tavuğu telef etmeye ikna etti. Halbuki Hollanda'da bu veteriner dışında kimse hayatını kaybetmemişti ve Osterhaus bu temel gerçeği bile yürüttüğü propagandanın merkezine yerleştirdi : Ona göre başka kimsenin ölmemesinin sebebi önlem olarak o kadar tavuğun katledilmesiydi.

O dönemlerde bizde yaşanan sahneleri ve telef edilen onbinlerce kümes hayvanını hatırlayın.

Osterhaus 100.000 kuş boku örneği üzerinde yaptığı inceleme sonrasında , tek bir örnekte bile H5N1 virüsüne rastlanmadığı gerçeğini ise 2006 Mayıs ayında gerçekleştirilen Hayvan Sağlığı için Dünya Organizasyonu Kongresi'nde itiraf etmek zorunda kaldı.
(http://polskaweb.eu/vater-der-neuen-grippen-wahrscheinlich-wahnsinnig-673756422645.html)

Öngörüldüğü üzere kuş gribi ile alakalı dünyada hiç bir kitlesel ölüm vakası yaşanmamıştı fakat dünya hükümetlerinin aşı stoklamaları sonrasında milyarlarca doları cebe indiren Roche ve GlaxoSmithKline gibi firmalar ve danışmanları yeni ufuklara yelken açtılar.

Osterhaus ve mensubu olduğu ilaç mafyasının bir sonraki furya için imdadına Meksika'da küçük bir köy olan La Gloria yetişti. Bu küçük köy, ABD'li Smithfield Farms tarafından işletilen dünyanın en büyük domuz çiftliklerinden birine ev sahipliği yapıyordu ve buranın köylüleri bu işletmeyi yaşadıkları solunum yolları problemleri nedeni ile defalarca protesto etmişlerdi.

Nisan 2009'da, bu köyde bir küçük çocuğun domuz gribi olarak adlandırılan H1N1 virüsü ile hastalandığı haberi üzerine, Dünya Sağlık Örgütü bizim bakanları aratmayan bir açıklama yaparak,
uluslarası düzeyde kamusal sağlık acil durumundan sözetti.

Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Margaret Chan 11 Haziran 2009'da meşhur açıklamasını yaptı ve pandemik alarmı açısından en yüksek seviye sayılan 6. derecede alarm açıklaması yaptı. İlginç olan Chan'ın aynı açıklama bünyesinde, bu virüsü kapanların çoğunluğunun, bir ilaca ihtiyaç duymadan, az bir belirti göstererek hızla iyileştiklerini belirtmesi idi.

Dünya Sağlık Örgütü Başkanı'nın 6. derecede alarm ilan etmesinden hemen önce, örgütünün 6. derece alarm verilmesi için gerekli olan şartlarda yumuşatmaya gittiğinin ortaya çıkması bu açıklama üzerindeki şaibeleri arttırdı. Dünya Sağlık Örgütü , yeni pandemik tanımını 2009 Nisan ayında açıkladı. Eski tanıma göre bir virüsün pandemik olarak tanımlanabilmesi için ; hızla yayılan, bağışıklık kazanılmamış ve yüksek hastalanma ve öldürme oranlarına sahip bir virüs olması gerekiyordu. Yapılan yeni tanımla birlikte, yüksek hastalanma ve öldürme oranları şartı kaldırıldı.

Chan; dünya kamuoyunda endişe yaratan bu açıklamayı, Dünya Sağlık Örgütü'ne danışmanlık yapan ve aralarında Osterhaus'un da bulunduğu Stratejik Danışmanlık Uzmanlar Grubu'nun tavsiyesi üzerine yapmıştı.

Osterhaus'un bir diğer önemli özelliği, amacını epidemik ve pandemik grip salgınlarının etkilerine karşı savaşmak olarak açıklayan Grip Üzerine Avrupa Bilimsel Çalışma Grubu'nun başkanlığını yapması (European Scientific Working Group on Influenza - ESWI)

Kendisine bağımsız bir grup havası vermeye çalışan ESWI'nın finansörleri arasında ise, grip aşılarının satışından milyar dolarlar kazanan Novartis, Roche, Baxter, MedImmune, GlaxoSmithKline ve Pasteur gibi firmalar bulunuyor.

JP Morgan'ın tahminlerine göre bu firmaların ESWI'nın finansörleri arasında yeralan bu ilaç firmalarının yaşatılan grip paranoyası sonucu kazançlarının 7.5-10 milyar dolar arası olması bekleniyor.

Osterhaus'un da üyesi olduğu , WHO'ya danışmanlık yapan Uzmanlar Grubu'nun başkanlığını ise İngiltere'li bilim adamı Prof. David Salisbury yapıyor. Bu bilim adamı İngiltere'daki sağlıkla ilgili sivil toplum örgütleri tarafından aşılar ile çocuk otizmi arasındaki bağlantıyı saklamakla suçlanmıştı.

Salisbury 28 Eylül 2009 yılında yaptığı açıklamada, aşılarda kullanılan Thiomersal maddesinin kullanılması ile ilgili bir risk bulunmadığı yolunda bilim camiasında net bir görüş olduğunu beyan etmişti. İngiltere'de kullanılan H1N1 aşısı GlaxoSmithKline tarafından üretiliyor ve cıva tabanlı Thiomersal'ı içeriyor. Aşılardaki Thiomersal maddesinin çocuklarda otizm yarattığı yolunda artan deliller üzerine , 1999 yılında ABD Pediatrik Akademisi ve ABD Kamusal Sağlık Müdürlüğü bu maddenin aşılardan kaldırılması çağrısında bulunmuştu.
(Swine flu vaccine to contain axed additive, London Evening Standard, 28 Eylül 2009.)

WHO'ya danışmanlık yapan ve pandemik açıklamasının yapılmasını tavsiye eden Uzmanlar Grubu'nun bir diğer üyesi olan Dr. Arnold Monto ise aynı zamanda MedImmune, Glaxo ve ViroPharma şirketlerinin danışmanlığını yapıyor.

WHO'nun son on sene içinde özel şirketlerle girdiği özel sponsorluk anlaşmaları sonucunda; dünya milletleri için kamusal bir görev üstlenmesi gereken bu kurum bugün Birleşmiş Milletler'den sağlanan bütçesinin iki katını, yaptığı açıklamalardan kar eden ilaç şirketlerinden sağlıyor.

Grip üzerine çalışan bağımsız bilimadamlarından oluşan Cochrane İşbirliği grubu üyesi Dr. Tom Jefferson Der Spiegel dergisine verdiği demeçte bakın neler diyor :

"Dünya Sağlık Örgütü, virologlar ve büyük ilaç şirketleri...bunlar beklenen salgın üzerinden çalışan bir makina inşa ettiler. Çok para, güç, etki alanları ve koca kurumlar bu makinaya bağlı. Ve bu makinayı çalıştırmaya bu grip virüslerinden birinin bir mutasyonu yettti."

Dünya Sağlık Örgütü hakkındaki yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları ile, dünya milletleri üzerinden yaratılan salgın korkusunun merkezinde yeralıyor.

Bu örgütün ana finansörleri arasında yeralan ilaç mafyası üyelerinin Türkiye'deki etkisi de gözönüne alındığında domuz virüsünün, bazı domuzlardan insanlara yayılmaya çalışan bir korku virüsü olduğu netleşiyor.

Siz siz olun, bu doktorları ve patronlarını tanımadan grip virüsü kapmayın.

Açık İstihbarat

11 Ocak 2010 14:28
Domuz Gribinde Şok İddia: "Domuz gribi sahte salgın"
Avrupa Konseyi Sağlık Şefinin domuz gribi ile ilgili son açıklaması tüm dünyada büyük yankı uyandıracağa benziyor.

Domuz gribi salgınını 'sahte salgın' olarak nitelendiren Sağlık Şefi Wolfgang Wodarg, grip ilacı ve grip aşısı üreticilerinin Dünya Sağlık Örgütü'nün domuz gribini 'salgın' olarak ilan etmesine neden olduklarını belirtti.

İngiliz gazetesi Daily Mail'in haberine göre, DSÖ'den yapılan salgın alarmından sonra ülkeler sağlığa ayırdıkları bütçeyi arttırdılar; bu da ilaç firmalarının domuz gribi aşısı ve grip ilaçları satışlarından ciddi kar elde etmesine zemin hazırladı.

Domuz gribinin fazla ölümcül olmadığını iddia eden Sağlık Şefi'nin ilaç firmalarının salgın alarmı ilan edilmesinde etkisinin araştırılması için verdiği teklif, Avrupa Konseyi'nde kabul edildi.
aktifhaber

Neden Soğuk Soğuk Terliyor?
15 Ocak 2010 Cuma 17:59

Sağlık Bakanlığı, Domuz Gribi paniğinin bazı ilaç şirketlerinin spekülasyonu olduğu iddiaları nedeniyle zor durumda kaldı.

Domuz Gribi, bilmecesi Sağlık Bağlık Bakanı Recep Akdağ ve bürokratlarına soğuk terler döktürmeye başladı. Bakanlık, aşıya ödenen paraların kamuoyuna nasıl izah edeceğini kara kara düşünmeye başladı.

Bakanlık’ta son günlerde kapalı kapılar ardından yaşanan görüşmelerin ana konusu aşıya ödenen paralar oldu. Bürokratları, açıkça dillendirmeseler de “Aşılara ödenen paralar araştırma konusu olursa çok zor durumda kalırız. Nasıl hesap vereceğiz” kaygısı sardı.

Resmi rakamlara göre Türkiye, Domuz Gribi aşısına yaklaşık 240 milyon Euro ödedi. Ancak bu meblağın daha da yüksek olduğu iddia ediliyor.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, paniğin zirve yaptığı Aralık ayında 43 milyon doz aşı için sözleşme yapıldığını açıklamış, ancak bunların bir kısmının ithalatı daha sonra iptal etmişti.

Otopsi Hala Yapılmadı

Sağlık Bakanlığı’nda yaşanan ikinci sıkıntının nedeni ise domuz gribinden öldükleri iddia edilen kişilere otopsi yapılması istemi oldu. Vefat eden kişilerin yakınlarının otopsi yapılması isteklerine olumlu yanıt verilmesine rağmen bu konuda gerekli adım atılmadı.

Bakanlık, grip salgının başlangıcında, vefat eden kişilerin sayısını açıklamış ancak bu uygulamadan daha sonra vazgeçmişti.

Sağlık Bakanlığı, Domuz gribine bağlı ölümlerin sayısını 500 olarak açıklamıştı.
avazturk

03 Şubat 2010 17:01
İşte Domuz Gribinin Bilançosu
Medya temsilcilerine konuşan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Domuz gribinden kaç kişinin hayatını kaybettiğini ve aşı maliyetini açıkladı.
Türkiye'nin satın aldığı 8,4 milyon doz aşının yarısını kullanıldığını belirten Akdağ, aşı çalışmalarının devam ettiğini, elde kalan aşılarla ilgili sorunu ilgili firma ile görüşerek çözeceklerini kaydetti. Akdağ, domuz gribi aşısı konusunda Osman Durmuş ve birkaç hocanın haksızlık yaptığını ifade etti.

4 Şubat Dünya Kanser Günü münasebetiyle İstanbul'da düzenlenen toplantıda medya temsilcilerine konuşan Bakan Akdağ, gündemle ilgili soruları da cevapladı. Domuz gribinden dolayı şu ana kadar 36'sı hamile olmak üzere 600'den fazla vatandaşın hayatını kaybettiğini anlatan Akdağ, "Bunların yüzde 30-35'i tamamen sağlıklı kişiler, genç yaş grubundalar, 50 yaş altındalar." dedi. Akdağ, domuz gribinden sonra özellikle el yıkama konusunda farkındalıklar oluştuğunu, el yıkamanın önemini bilen insanların çoğaldığını, konuyla ilgili kampanyaları devam ettireceklerini dile getirdi.

Bakan Akdağ, domuz gribi aşılamaları konusunda şu bilgileri verdi: "8,4 milyon doz aşı aldık. Bunun yarıya yakınını harcandı, 4 milyon doz. Tam rakamını bilmiyorum ama birkaç yüz bin doz bağış yaptık. Çocuklara ikinci doz aşı yapılıyor. Dolayısıyla aşılanan kişi sayısı 2-2,5 milyon civarında. Ama harcanan doz 4 milyon civarında. İkinci defa aşılananlar olduğu ve kayıplardan dolayı böyle bir rakam ortaya çıkıyor.
aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com