EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

İşte TC'nin 'millî eğitim'i bu!
Sayfaya git 1, 2  Sonraki
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Pts Hzr 02, 2008 12:31 am    Mesaj konusu: İşte TC'nin 'millî eğitim'i bu! Alıntıyla Cevap Gönder

"Danışmanlar Cumhurbaşkanı'nı eğitim konusunda yanlış yönlendiriyor; önce atlıyoruz, sonra paraşüt arıyoruz"
02 Ekim 2017



Dekan Hasan Şimşek: İnanılmaz bir kaos geliyor

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, "TEOG'u istemiyorum" sözünün ardından, 1 milyon 250 bin öğrencinin geleceğini şekillendirmek için girdiği sınav kaldırıldı. Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Hasan Şimşek, Cumhurbaşkanı'nın yanlış yönlendirildiğini belirterek, "Uçaktan atladık yere çakılırken paraşüt arıyoruz" dedi.

"TEOG kaldırıldı, şimdi ne olacak?" sorusu, sınavın kaldırılmasının ardından en çok gündemde olan soruydu. Sınavın kaldırılmasının ardından Başbakan Binali Yıldırım yeni sistemin ipuçlarını verdi. Yıldırım, yeni sınav sisteminin açık uçlu soruları içereceğini ve yeni sistemin tek başına belirleyici olmayacağını duyurdu.

"İddiaya girerim yerine başka bir sınav gelecek"

Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Hasan Şimşek ise, okullar arasında kalite farkı olduğuna vurgu yaparak, "İddiaya girerim yerine başka bir sınav gelecek çünkü okullar arasında kalite farkı olan bir sistemde, insanlar belli okulları tercih edeceklerse bunu bir şekilde sıralamanız ve ayıklamanız lazım" dedi.

RS FM'de Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle programında konuşan Şimşek, sınav sisteminin alternatifinin geliştirilmeden kaldırılmasını şu sözlerle değerlendirdi:

"Önce atladık, sonra paraşüt arıyoruz. Bu, değişik bir eğitim politikası. Türkiye'de, üniversiteye de, liseyede girişte bir sınav sistemi gereklidir."

Şimşek, Cumhurbaşkanı'nın ve hükümet yetkililerinin danışmanları tarafından yanlış yönlendirildiğini savunarak, "Hükümet yetkililerinin ve sayın Cumhurbaşkanı'nın kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. Ama acaba bu yönlendirmeleri yapan danışmanlar kim acaba? Çok yanlış yönlendirmeler yapılıyor" diye konuştu.

Başbakan Yıldırım'ın yeni sisteme ilişkin verdiği bilgileri değerlendiren Şimşek, öğrencilerin 4 yıl içindeki aldığı notların ortalamalarının alınmasına değinerek, "Başbakan'ın anlattığı sistemde inanılmaz suiistimaller olacaktır" ifadesini kullandı.

"Açık uçlu sorular fantezi haline geldi"

Şimşek, "Açık uçlu sorular son yıllarda eğitimde bir fantezi haline geldi. Bu sorularla bir standardı yakalamak oldukça zordur. Bu yol, yol değil" diye konuştu.

"İnanılmaz bir kaos geliyor" diyen Şimşek, "Öğretmen kalitesini artırmaya, kırsal kesimdeki okullarla büyük şehirlerdeki başarılı okulları eşitlemeye yatırım yapılsaydı, bugün Türkiye bir sonuç alınabilirdi. Sınavı ikiye çıkarıp tekrar bire indirmekle, TEOG'la uğraşmakla bu ülke eğitim sorunlarını çözemez. Bundan sonra gelecek hükümetlere de tek tavsiyemiz budur" ifadelerini kullandı.

T24
ETİKETLER
teog meb binali yıldırım tayyip erdoğan açık uçlu soru sınav

Atanmayan öğretmenler günü!
Nihal Kemaloğlu

İnandırıcılığını, içtenliğini ve tarihini 12 Eylül dönemine borçlu Öğretmenler Günü, mutat klişelerle kutlandı.
Kutlamaların kutsiyetli, hamasetli, göstermelik törenleri yapıldı ama geçmişe yapılan göndermeler bugünü kucaklamadı.
Öpülen ellere, verilen çiçeklere karşılık, yoksulluk sınırının altında kalan öğretmenlerin çalışma koşullarından kimse bahsetmedi.
Toplumsal bir hizmet olarak yükselen 'öğretmenlik' hanidir bütün ideallerinden mahirce sökülüyor.
Kutsal kamusal bir meslek olarak ağır bir krizin içinde.
Eğitimdeki neoliberal yapısal uyum reformlarının getirdiği esnek istihdamla öğretmenlik fazlasıyla aşındırıldı...
Öğretmenlik ya işsizlikle özdeşti ya da günlük saat başına alınan parçalanmış sigortasız ücretler ve kadrosuz sözleşmelerle yevmiyeli işçiliğe döndü.
300-500 milyon aylık kazanç ve ayda 12 gün sigorta primine mahkum edildi.
Özveri ve fedakarlıkla taçlanan öğretmenlik kamusal vasıflarından uzaklaştırılıyor.
Piyasalaşmanın ve paralı eğitimin pençelerine düşen eğitim sistemi ve öğretmenler, büyük hasar gördü.
Yeni bir öğretmenlik kategorisi olan 'Ataması yapılamayan öğretmenler grubu' tam 327 bin öğretmenden oluşuyor...
Yıllardır atanmalarını bekleyen 'ataması yapılmayan öğretmen' grubu piyasaya terk edildi.
327 bin genç, umutsuzca bu tüketici süreci yaşıyor.
327 bin kişinin mağduriyeti, aileleriyle milyonları bularak büyüyen sosyal bir yara...
Mezun olan öğretmenler, karanlık ve belirsiz bir sürece adım atıyor.
Genç öğretmenler önce, karşısına engel olarak çıkarılan KPSS ile birkaç yılını harcıyor.
KPSS'den yeterlilik almanın hatta dereceye girmenin atama için hiçbir gücü yok...
Niteliksiz sorularla KPSS'in bürokratik barajı aşılsa da ikinci aşamada beklenen branşlarda açılması gereken kadro için 3-5 yıl geçmesi gerekiyor.
Bazı branş kadrolarının ne zaman açılacağını ise kimse bilemiyor.
Oldu da kadro açılsa dahi Milli Eğitim Bakanlığı sözleşmeli kadroda diretiyor.
Bu uzun caydırıcı ve zorlu süreç içinde 11 atamasını bekleyen öğretmen intihar etti.
Genç ve mağdur öğretmenler, geleceksiz ve umutsuz.
Vasıfsız işçiliğe indirgenen öğretmenlik neredeyse istenmeyen mesleklerin başına yerleşiyor.
Diğer yandan liselerdeki öğretmen eksikliği, eğitim açığı telafi edilmez boyutlara ulaştı.
Üniversite sınavında fen bilimlerinde tek soru bile çözemeyen öğrenci sayısı 704 bin, matematikte ise 251 bin. 30 bin öğrenci ise sıfır puan aldı...
400 bin öğretmen açığı olduğu söylenirken Devlet Planlama Teşkilatı bu açığı 100 bin olarak belirtiyor.
Ayrıca eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenler 'pedagojik formasyon' alabilmek için üniversitelere 3-10 bin lira vermek zorunda kalıyor.
Aralık ayında MEB'in 10 bin atama yapması bekleniyor.
Böylelikle 10 bin sözleşmeli çalışan öğretmenin kadroya geçirileceği ve ataması yapılamayan yüz binlerin dışarıda bırakılacağı anlamında değerlendiriliyor.
Çalışma hakkından mahrum 327 bin gencimizin öğretmenler günü kutlamalarına katılması beklenemezdi herhalde.
Öğretmen olarak toplumsal idealleri canlandırmaya çalışan gençlerimiz çok acılı bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Akşam

Merkezi Sınavlar ve İşlevsiz Elemeler
Prof. Dr. Hacı Duran

Türkiye'de merkezi olarak düzenlenen üniversiteye giriş sınavlarının bir zorunluluktan kaynaklandığına dair yaygın bir kanaat vardır. Bu kanaatin temel gerekçesi, üniversite kontenjanlarının sınırlı olması ve üniversite okumak isteyenlerin belirlenen kontenjanlardan çok fazla olmasıdır. Üniversiteler mecburen üniversite okumak isteyen ortaöğretim mezunları arasından en iyilerini, en başarılılarını seçecektir. Bu seçimin en objektif ölçüm aracı ise, üniversiteye giriş sınavıdır. Bundan dolayı sınavın alternatifi yoktur. Denilmektedir.

Bu görüşler mevcut yapılanmaya, hiyerarşik eğitim örgütlenmelerine ve eğitim kurumlarının konumuna bakıldığında kısmen de olsa doğrudur. Ancak merkezi olarak düzenlenen bu sınavlar, sadece üniversiteye girme sürecinde yapılmıyor. İlköğretimin ikinci kademesinden itibaren her yıl yapılıyor. Üniversiteye giriş sınavları, bilindiği gibi, bu sınavların en sonuncusudur. Merkezi sınavlar mevcut işlevleriyle eğitim sisteminin en önemli ölçme ve değerlendirme aracı konumuna gelmiştir. Eğitim ortamlarında yapılan ölçme ve değerlendirmenin öğrencilerin statüleri ve pedagojik başarıları üzerindeki etkisi de bu sınavlardan dolayı neredeyse ortadan kalkmış bulunmaktadır.

Merkezi sınavların eğitimin anlamını, işlevini ve içeriğini değiştirdiğini, eğitimi tamamen araçsal bir değere indirgediğini bir önceki yazıda belirtmiştim. Eğitim süreci ile merkezi sınav sürecini biribirinden ayrı düşünmek durumunda kaldığımızı ve bunun ciddi bir sorun olduğu da ortadadır. Çünkü okul eğitiminin amaçlarından sadece bir tanesi, öğrenciyi bir üst eğitime hazırlamaktır. Diğer amaçları bilindiği gibi, beceri, bilgi, ahlak, vatandaşlık, insan hakları, demokratik değerler ve milli birlik ve beraberliğe dair kamusal bilinçlerin edinimini sağlamaktır. Ancak mevcut merkezi sınav sisteminin sonuçlarına baktığımızda, sanki her eğitim kademesi sadece bir sonraki kademeye öğrenci hazırlamaktadır.

Bilindiği gibi, merkezi olarak düzenlenen eleme sınavları, -her ne kadar bu sınavlara seviye belirleme sınavları denirse densin fark etmez- Türk eğitim sisteminin en önemli ölçme ve değerlendirme araçları olmuştur. Sınav sonuçları öğrencilerin hangi sınıflarda okuyacağını etkilemekte, hangi orta öğretim okullarına kayıt yapabileceğini belirlemekte ve hangi yüksek öğretim kurumuna girebileceğini sınırlamaktadır. Üstelik ilköğretim düzeyinde yapılan bu sınavların, mesleki yönlendirme ile de bir ilişkisi yoktur. Sınavlar genel yetenek, bilgi birikimi ve bilgilerin zihinsel bulmaca ve problemlerde kullanılma becerisini ölçmektedir.

Merkezi sınavlar bu görüntüleri ile aslında öğrencileri altıncı sınıftan itibaren, elemeye tabi tutmaktadır. Eleme sonuçlarına göre öğrenciler gruplanmaktadır, hiyerarşik bir düzenin parçası haline gelmektedir. Merkezi sınavlarda alınan puanlara göre yapılan elemeler ve oluşturulan sınıfların eğitimsel değerinin iyice düşünülmesi ve tartışılması gerekir. Çünkü resmi eğitim sürecinde verilen eğitim bu haliyle şekilsel bir kıymete dönüşmüş olmaktadır. Bu da eğitimi kendi bağlamından koparmaktadır. Onu kendine özgü bir değer ve kıymet olmaktan çıkartmaktadır.

Hatırlanacağı gibi, daha önce orta öğretim düzeyinde öğrencilerin merkezi sınav sonuçlarına göre sınıflandırılması ve ayrıştırılması uygulaması Türkiye'de yaygın değildi. Bu ayrıştırma ve eleme, Fen liseleri ve Anadolu liselerinin yaygınlaşmasından sonra bir kural haline geldi. Bazı meslek liseleri ve Askeri liseler öğrencilerini her zaman kendilerine özgü sınavlarla seçerlerdi. Ankara fen lisesi ve Maarif kollejleri' de kendilerine özgü sınavlar yapardı. Ancak mesleki gereklilikten dolayı yapılan bu özel sınavlar, bütün eğitim sistemini etkileyecek çapta yaygın değildi. Önce Anadolu liselerinin özel bir lise türü olarak açılması ve yaygınlaşması, ardından bütün illere Fen liselerinin açılması, merkezi sınavları bir zorunluluk haline getirdi. Böylece eğitim sistemi merkezi sınavlara göre işlemeye başladı.

Genel eğitim veren bir okul türünün merkezi sınavla öğrenci seçmesinin anlamı nedir? Mesela Askeri liseler, Polis kollejleri ve meslek liseleri mesleğin gerektirdiği özellikleri taşıyan öğrencileri seçmek durumundadır. Çünkü mesleki beceriler özel becerilerdir. Bu özel mecerilerin varlığını ölçen giriş sınavlarının mantıksal bir anlamı da bilindiği gibi vardır. Ancak Fen liselerinin ve Anadolu liselerinin hangi mesleklere öğrenci yetiştirdiğine dair somut bir kanıt mevcut değildir. Mevcut uygulamaya göre bu liselerin mezunları şu, ya da bu mesleğin gerektirdiği formasyonla yetişmiyorlar. Onlar merkezi sınavdan sonra, sınav sonucundaki sıralamaya bakarlar, kaçıncı olduklarını göz önünde bulundurarak, sayısal veya sözel puanla öğrenci alan bir bölümü seçerler. Böylece mesleki seçim yapma hakkı, sınav sonucundaki sıralamaya göre belirlenmiş olmaktadır.

Merkezi sınavla öğrenci alan Fen ve Anadolu liseleri ile Genel lise diyebileceğimiz okulların öğretim programı arasında bilindiği gibi fazla ciddi bir fark yoktur. Genel lisenin fen bölümlerinden mezun olan öğrencilerle Fen lisesi mezunu öğrencilerin aldıkları dersler içerik bakımından benzerdir. Üniversiteye giriş sınavlarındaki şekli haklar da eşittir. Aynı durum Anadolu lisesinde Türkçe-Matematik okuyan öğrencilerle Genel lisede Türkçe-Matematik okuyan öğrenciler için de geçerlidir. Dolayısıyla Genel liselerin eğitim ğrogramlarını ve öğretim alanlarını Fen ve Anadolu liseleri ile karşılaştırdığımızda aynı içerikleri aşağı yukarı görebilmekteyiz.

Eğitim programları, amaçları, öğretim alanları ve yönlendirme süreçleri aynı olan bu liselerin farklı olmalarını sağlayan temel faktör, Fen ve Anadolu liselerinin merkezi sınavlarda en yüksek puanları alan öğrencileri almaları ve buna karşın Genel liselerin sözü edilen liselere girme başarısı gösteremeyen öğrencilere eğitim vermeleridir. Bu durumda merkezi sınavlar imtiyazlı özel gruplar, okullar ve sınıflar oluşturmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Mesleki bilgi ve beceri bakımdan işlevsel olmayan bir ayrımcılık, ilköğretim ikinci kademesinden itibaren devreye girmektedir. Üstelik bu ayırımcı politika, sözü edilen okullarda verilen eğitimle desteklenmiyor. Çünkü merkezi sınavlar hem imtiyazlıların hem de imtiyazsızların eğitim ortamlarındaki eğitim programlarını işlevsiz hale getirmektedir.

Öğrencilerin mesleki yönlendirmelerini ve alacakları eğitimleri doğrudan doğruya etkilemeyen ve bilhassa ilköğretim ikinci kademesinden itibaren uygulamaya konan bu merkezi sınavlar; mevcut işlevleri ile pedagojik olmayan bir eğitim ekonomisini beslemekten, öğrencilerin sinirlerini bozmaktan, öğretmenleri ve resmi eğitim programlarını işlevsiz kılmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Bir önceki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, üniversiteye giriş sınavı gibi, merkezi sınavların öğrencileri katlettiğini itiraf etmişti. Ancak maalesef sözü edilen bu sınavlar O'nun döneminde daha da arttırıldı, yaygınlaştırıldı.

Anadolu ve Fen liselerinin kuruluş amaçlarına göre bir eğitim verdikleri tartışılır duruma gelmiştir. Zaten bu okullar mesleki eğitim de vermiyorlar. Çünkü bu okullar, mevcut işleyişleriyle sadece Üniversite sınavlarına öğrenci hazırlamaktadır. Bu durumda yapılması gereken şey; bir an evvel ilköğretim düzeyinde ve orta öğretim kurumlarına geçişte yapılan merkezi sınavları kaldırmak için, gerekli arayışları başlatmaktır. İlgili okullara adrese dayalı olarak öğrenci almak için gerekli araştırmaların ve planlamaların yapılması gerekmektedir. Böylece en azından erken yaşlarda çocuklarımızı, merkezi sınavların baskısından kurtarmış oluruz.

İkinci olarak ortaöğretim kurumlarının kurumsal kültürlerini, eğitsel işlevlerini etkin ve kalıcı kılmak için gerekli çalışmaları başlatmaktır. Çünkü merkezi sınavlar, okullara ait örgütsel kültürlerin oluşmasını ciddi manada engellemektedir. Hatta örgütsel kimlikleri oturmuş olan bir çok lisenin konumu, bu merkezi sınavların yaygınlaşmasından sonra ciddi manada sarsıldı. Osmanlı devletinin son yıllarında kurulan bir çok Sultani, cumhuriyet döneminde de başarılarını sürdürmüştü. Benim mezun olduğum Sivas lisesi böyle bir okuldu. Ancak merkezi sınavların yaygınlaşması ve bu lisenin merkezi sınavla öğrenci alan bir okul olmaması, okulun imajını zamanla ciddi manada etkiledi. Okul yönetimi ve mezunları okullarının imajını korumak amacıyla, okullarını Anadolu lisesi statüsüne çıkartmak için müracaatta bulunmak zorunda kalmışlardı. Bu durum klasik manada etkili eğitim yapan bir çok okulu etkiledi. Merkezi sınavlar, eskiye ait değerleri ve tanınmış eğitim mekanlarını etkisiz kılmakla kalmıyor. Onların yerine yeni bir eğitim kurumu da yerleştiremiyor. Dershaneciliği ve çarpık bir sınav ekonomisini şişirmeye devam ediyor.
duranhaci@gmail.com
haber10

Çocuklar, matematikten soru çözemez hale geldi
Ankara Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Selamet, 2009 SBS sonuçlarına göre matematikte 6. sınıflarda Türkiye ortalamasının 16 soruda 2.35, yedinci sınıflarda 18 soru içinde 2.4, sekizinci sınıflarda 20 soruda 2.35, 2008 ÖSS'de ise 30 soruda 12.57 olduğunu belirterek, "Bu başarısızlığın sebebi, öğrencilerdeki matematik korkusu, matematik derslerinde başarısız olmayı kabullenme ve yapamamadır" dedi. 15.11.2009 ANKARA netgazete

Üniversite öğrencisinin açlık sınırı: 3 TL
Nihal Kemaloğlu

Yeni kapitalizmin mantığına göre 'faydalanan' bedelini ödemelidir.
Eğitim, satılan paralı bir hizmet olarak 'müşteri öğrencilere' sunulur!
Çünkü eğitim birey için 'karlı' bir yatırımdır ve bunun karşılığını yüklenmelidir.
Parası olmayanlar da bu yatırımı yapmazlar kaderlerine razı olurlar.
Bu kışkırtıcı, derin eşitsizlik mantığı, devlet üniversitelerine yerleştirilmeye çalışılıyor.
Dünya Bankası'nın bizzat takip ettiği takvimin 'harçlara zam' uygulaması sürüyor.
Üniversite öğrencilerinin yoğun ve yaygın protestolarıyla %500 oranındaki ikinci öğretim zamları geri çekildi.
Ama harçlara yapılan %8'lik zam kabul edilerek Resmi Gazete'de yayınlandı.
Yüksek öğretimi, 'özel bir mala' dönüştürecek 'reformlar' şimdilik askıda bekletiliyor.
Üniversitelerin küresel piyasalaşma sürecine katılımına tuzu kuru olmayan ailelerin çocukları katılmıyor.
Öğrenciler, etkili olan protestolarında anayasal vatandaşlık hakları olan 'parasız eğitimi' savunuyorlar.
Üstelik henüz gerekli kamuoyu desteğini de arkalarına alamadan gösteriler sürüyor.
Vatandaşlık hakkı olan parasız eğitimin piyasalaşması ülkeyi, sosyal olarak ikiye bölüyor şimdiden.
Üst gelir grubunun çocukları özel üniversitelere davetle kabul edilirken, babalarının maaşına %1,3 ve % 4 zam yapılan çocuklara hiçbir kolaylık sunulmuyor, üstelik gösterilerde şiddete maruz kalıyorlar.
Üniversite öğrencisi olmak 'bir başka sosyal dışlanmışlıkla' mücadele etmekle eşdeğer.
Yüksek öğretime gelene kadar dershane sektörüne kaptırılan büyük paralarla iş bitmiyor.
Şu anda üniversite öğrencilerinin büyük kısmı açlık sınırında besleniyor.
Üniversite öğrencilerinin % 75'i yani her 4 öğrenciden 3'ü beslenebilmek için günde 3 TL ile en fazla 10 TL arasında harcama yapabiliyor.
TMMOB İzmir İl Koordinasyonu Kurulu'nun 1667 öğrenci üzerinde yaptığı çalışmada, öğrencilerin % 65'inin haftada 30 TL'den daha az parayı beslenmeye ayırabildikleri ortaya çıktı.
Öğrencilerin % 62'si kısıtlı bütçelerinden dolayı günde üç öğün yemek yiyemiyorlar!
% 57'si 3-4 kişilik kiralık evlerde kalıyorlar.
Öğrencilerin yarısından fazlası hiçbir sosyal etkinliğe katılamadıklarını beyan etmiş.
Üniversite öğrencilerine barınma ve beslenmeye bile yetmeyen bütçelerine eklenen harç giderleriyle adeta 'okumayın' deniliyor.
Oysa devlet, özel vakıf üniversitelerine kamu üniversitelerinden daha fazla yatırımla destekliyor.
Özel üniversitelerde devlet öğrenci başına kamu üniversitesinden fazla harcama yapıyor.
Üniversiteleri piyasalaştırma gerekçesi de 'eğitimin kaliteli olması için devlet eğitim hizmetinden uzaklaşmalıdır' oluyor.
Çünkü bilim ve bilgi, ortak kamusal yararlanımdan çıkıp yüksek karlılığa açılmalıdır.
ABD'deki özel üniversitelerin piyasa/pazar ekonomisine uyarlanması sonucu her üniversite birer patent merkezi olurken, saklanan bilgi de patent sektörü ve tekeli tarafından pazarlanan mal oldu.
Patent tekellerinin telif haklarına ödenen miktarlar milyar dolarları buluyor.
Üniversiteler sadece profesyonel yetiştiriyor.
Üniversite öğrencilerinin toplumsal sorunlara olan duyarlılık ve ilgisinin de kırılarak küresel sermayeye biat etmiş profesyoneller olması bu uygulamaların arka planını teşkil ediyor.
Kamusal hakların engellenmesiyle gençlerin 'kamusal bilincinin de' yok olacağı sanılıyor.
Akşam

Eğitim, Baraj ve Meslek Seçme Hürriyeti
Prof. Dr. Hacı Duran

Yüksek Öğretim Kurumu, Üniversitelere giriş sınavında 10 yılı aşkın bir zamandır, bir çok itiraza rağmen, daha önce yine kendisi tarafından uygulamaya konmuş olan katsayı uygulamasını, nihayet yürürlükten kaldırdı. Üniversiteye giriş sistemi, bu katsayı uygulamasından dolayı, belirtilen süre boyunca, İmam-Hatip Meslek lisesi mezunlarına ve buna bağlı olarak laiklik tartışmalarına kilitlendi. Katsayı sisteminin getirilmesi de götürülmesi gibi, laiklikle ilgili tartışmaları beraberinde getirdi. Kısaca belirtmek gerekirse, üniversiteye giriş sınavlarında katsayı uygulamasının ateşli savunucuları, laikliği korumak için böyle davrandıklarını ifade ediyorlar. Katsayı uygulamasına karşı olanlar ise, laiklik karşıtı olarak damgalanıyorlar.

Eğitim alma hakkının, eğitimde fırsat eşitliğinin ve pedagojik bir konunun, laiklikle ilişkilendirilmesi ve bu amaçla meslek lisesi öğrencilerine üniversite sınavlarında katsayı barajının konması, kendi başına garip bir tartışmadır. Tartışmanın bu alana kayması; ilmi, pedagojik, teknik ve fırsat eşitliği gibi bir hakkın ideolojik olarak şematize edilmesi ve kalıplaştırılması demektir. Konu bu bakımdan ilginç bir biçimde karartılmış bulunmaktadır. Bilimsel bir konunun laiklik idolü maskesi altında demegojiye boğdurulmuş olması, üzerinde durulması gereken önemli bir tartışmadır. Ben bu makalede bunun üstünde durmayacağım. Çünkü konunun özü laiklikle alakalı değildir. Laiklik ilginç bir yanılsamadan dolayı bu tartışmaya kapak olmuştur, manşet olmuştur.

Bundan dolayı, üniversite sınavlarındaki katsayı uygulamasını eğitimde yönlendirme ilkesi çerçevesinde değerlendireceğim. Eğitimde yönlendirme, özü itibarıyla, öğretimin piyasa ekonomisi, üretim süreçlerindeki yenilikler, iş ve meslek piyasalarına göre şekillenmesi ve biçimlenmesi anlamına gelmektedir. Yani erken yaşlardan itibaren bireylerin iş piyasalarının ihtiyaçlarına göre yetiştirilmesi demektir. Yönlendirme, bu özelliği ile eğitim sisteminin ve politikalarının liberal ve kapitalist zihniyetin amaçları doğrultusunda araçsal bir değere dönüşmesi anlamına gelmektedir. Mesleki yönlendirmenin arkasında yatan esas zihniyet budur.

Öte taraftan kişilerin büyüme ve yetişme çağlarında, sadece bir meslek adamı olma ilkesine bağlı olarak yetiştirilmesi, insan doğasına/fıtratına, cemiyetin aidiyet bilincine ve temel vatandaşlık değerlerine ne kadar uygundur? Konuya bu şekilde bakıldığında, çok daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktayız. Kısaca şunu belirtelim, insanların iş piyasalarının bir aktörü, bir elemanı ve parçası olarak yönlendirilip yetiştirilmesi, davranışçı liberal eğitimcilerin modernist dönemin başından bu yana uygulamaya koydukları bir süreçtir. Sadece Türkiye'de değil, modern değerlere göre yapılanan bütün ülkelerde eğitim, iş çevrelerinin isteği doğrultusunda, sadece iş ve meslek becerisi edinimi gibi, dar bir alana kapatılmış bulunmaktadır. Veliler de çocukları kişilik ve karekter sahibi olsun, manevi ve ailevi bir olgunluk edinsin, insani ve ahlaki bir değer edinsin, diye değil; iş güç ve meslek sahibi olsun diye okula göndermektedirler. Söylem ve kurgu böyle işlemektedir. Ancak fiili duruma, reel alana yani sonuçlara baktığımızda bu kurguya bağlı olarak eğitim gören mezunlar, eğitimde edindikleri mesleki becerilerle ilgili işlerde ve alanlarda çalışmıyorlar. Çok daha farklı alanlarda çalışabiliyorlar.

Bu durum, toplum mühendisliğinin eğitimdeki uzantılarının iddialarının, gerçeği ifade etmediğini göstermektedir. Bundan dolayı modern eğitim kurumlarının yetiştirdikleri elemanlar, yetişme amaçları ile bağlantılı işlerde ve mesleklerde çoğu kere çalışmıyorlar. Başka mesleklerde ve işlerde çalışıyorlar, maişetlerini temin ediyorlar. Yönlendirmenin erken yaşlarda yapıldığı bütün eğitim sistemlerinde benzer örnekler çok fazladır. Çünkü iş ve meslek piyasaları sanıldığı gibi standarlara bağlı olarak şekillenmiyor. Bu piyasalar her zaman yeniden yapılanıyor, yenileniyor. Erken yaşlarda belli bir mesleğe bağlı olarak yetiştirilen ve yönlendirilen bir eleman, eğitimini tamamladığı zaman edindiği mesleki bilgi ve yetenek birikiminin, iş piyasalarında artık geçerli olmadığını görmektedir. İş ve meslek piyasalarının istikrarsızlığı konunun bir yönünü oluşturmaktadır.

Konunun asıl önemli yanı böyle bir yönlendirme, insan fıtratına ve tabiatına ne kadar uygun düşer? Biraz da bunun üstünde duralım.

İslam kültüründe, insanların islam fıtratına göre doğdukları inancı vardır. Bu inanca bağlı olarak müslümanlar ilmihal kitapları yazmışlardır. Çocuklarını bu değerlere göre yetiştirmeyi temel ilke edinmişlerdir. Günümüzde ilmihal kitaplarından sadece dini ibadetlerle ilgili bilgiler ve yeterlilikler anlaşılmaktadır. Ancak hatırlatmakta yarar var. Bilindiği gibi, “ilmihal” kelime anlamı bakımından, “davranış ilmi” anlamına gelmektedir. İslam tarihinde en önemli ilmihal türü eser verenlerin başında malum olduğu üzere, İmam-ı Gazzali gelmektedir. Gazzali eğitim ve öğretim, yani talim/terbiye ve tedrisat konusunda; bilgiden, mesleki yönlendirmeden ve mantıksal bilgi yığınlarından ziyade, karakter, yani mizaj ve şahsiyet eğitimi üstünde durmaktadır. Kişilerin öğrenme ve bilgi edinme becerilerinin geliştirilmesi, yaşamdaki duruşlarını islam ahlakı çerçevesinde muhafaza etmesi için de riyazet, tefekkür ve talim üstünde durmaktadır. Yunus Emre'nin: “İlim, ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir/ Sen kendin bilmezsen/ Ya nice okumaktır?” şeklindeki özdeyişi de, bunu ifade etmektir. Yani eğitim, kişinin kendini keşf etmesi, öğrenmesi ve bu yeterliliği edinmesiyle başlamalıdır. Bu bakımdan kişilerin kendilerini keşf etmeden, öğrenmeden ilim öğrenmesi, faydasız ilim olarak mütalaa edilmiştir. Aynı durumu, İlkçağ filozoflarından Sokrat ve Eflatun, inşa ettikleri felsefi tarzlarının temel rüknü ve usulü olarak ortaya koymuşlardır. Bundan dolayı Eflatun'un okulunun kapısında “kendini bil” özdeyişi yazılı bulunmaktaydı.

Konuya bu çerçevede bakıldığında, liberal kapitalist değerlere göre, erken yaşlarda başlatılan bir mesleki yönlendirme hiç de beklenen sağlıklı sonuçları vermediği gibi, vermeyecektir de. Ancak her nedense, erken yaşlarda yapılacak olan mesleki yönlendirme eğitimi, Türkiye'de muhafazakar ve liberal gruplarca savunulmaya devam etmektedir. Liberal gruplar kendi felsefelerine mütenasip bir görüşle davranıyorlar. Ancak muhafazakar ve dindar kesimlerin erken yaşlarda mesleki yönlendirmenin yapılmasını savunmalarına anlam vermek zordur. Bu insanların kendi değerleri ile çelişmesinin tipik bir örneğini oluşturmaktadır.

Şimdi de konunun mevcut katsayı tartışması ile olan ilgisini kurmaya çalışalım. Üniversite giriş sınavlarındaki katsayı barajı, erken yaşlarda yapılan yönlendirmeye, insanları ömür boyu mahküm etme anlamına gelmektedir. Çünkü meslek lisesine giden her öğrenci, zaman içinde başka bir alanda eğitim almaya kalkıştığında katsayı barajı ile doğrudan doğruya engellenmektedir.

Öte taraftan üniversite giriş sınavları, mesleki bilgi ve yeterlilikleri hiçbir zaman ölçmedi. Yeni düzenlemede de mesleki bilgi ve beceriler yine ölçülmeyecek. Ancak ortaöğretimin ilk ve ikinci yılından itibaren öğrenciler meslek liselerine, sayısal, dilsel ve sözel yeteneklere göre yönlendirilmektedirler. Meslek liselerine göre yapılan yönlendirmenin yukarıda belirtildiği gibi bir mantığı vardır. Ancak meslek lisesi dışındaki liselerde, öğrencilerin sayısal ve sözel bilgi becerilerine göre yönlendirilmiş olmasının arkasında, hangi zeka kuramının olduğunu, tesbit etmek çok zordur. Sanırım bir teamül olarak devam etmektedir. Pratik uygulamaya baktığımızda, fen ve matematik derslerindeki konuları öğrenemeyenlerin tümü, bir şekilde sözel alana kaydırılmaktadır. Üniversite sınavlarındaki sonuçlara baktığımızda sayısal bölüm mezunlarının, sözel testlerde de sözel bölüm mezunlarından daha başarılı olduğu anlaşılmaktadır. O zaman şunu söylemek mümkündür: Sözel ve sayısal ayırımı gerçekçi bir ayırım değildir. Bu durum sözel testlerin, sözel yetenekleri tam olarak ölçmediğini de göstermektedir. Bu ayırımın pedegojik yönü hakkında anlaşılan ayrıntılı incelemelerin yapılması gerekiyor. Şimdilik ortaöğretimdeki yönlendirmenin “sayısal” ve “sözel” mantık çerçevesine oturtulmuş olmasının ciddi sorunları beraberinde çağrıştırdığını belirtelim.

Belirtildiği gibi, üniversiteye giriş sınavları, gerek tek aşamalı olsun, gerekse çift aşamalı olsun, fark etmiyor. Her ikiside sadece matematik, fen, sosyal ve türkçe derslerinden edinilen bilgi seviyesini, bilgi kullanma becerisini ve genel yeteneği ölçüyor. Fen ve matematik derslerinin içeriklerine göre hazırlanan testlerde bilgi ve zeka kabiliyeti ölçümleri yapılıyor. Çünkü, ilginç zeka oyunları ile ilgili becerileri ölçen çok sayıda soru öğrencilere sorulmaktadır. Şunu söyleyebiliriz, bu sınavlar öğrencilerin edindikleri bilgileri genel zeka yetenekleri çerçevesinde kullanabilme kapasitelerini ölçmektedir. Dolayısıyla sınavlarda katsayı uygulaması, sınavın içeriği ile zaten bağdaşmıyor. Çünkü sonuçta sınavlar genel yeteneği ölçmekte, kurgusal olarak zeka kabiliyetini ölçmektedir. Sınavda yüksek puan alan birisinin her türlü yüksek öğretim kurumunda okuyabileceği bu bağlamda ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Kat sayı uygulaması ile, meslek okulu mezunu öğrencilerinin başarılarının, okudukları okuldan dolayı gölgelenmesi, bu bakımdan pedagojik değildir. Kat sayı barajının varlığı, aynı zamanda liberal kapitalist çevrelerin erken yönlendirme ile ilgili beklentilerine göre, sistemde sürekli baraj oluşturma anlamına gelmektedir. İnsanlar erken yaşlarda yönlendirildikleri gibi kalsın, başka arayışlara girmesin denmek istenmektedir. Kat sayı barajının kaldırılmış olması, meslek seçme özgürlüğünün önünü kısmen de olsa açmış bulunmaktadır.

haber10

Katsayı mağduru gazetecinin hazin hikâyesi! Taraf muhabiri Alper Budak, okurken yaşadıklarını kaleme aldı

24 Temmuz 2009 - Bir sınav mağduru gazetecinin hazin hikâyesi! Katsayı mağdurlarından Taraf muhabiri Alper Budak, yaşadıklarını şöyle kaleme aldı:

13 yaşındaydım. Aklım laik olmaya ermiyordu. Şeriat devleti kurmaya yaşım tutmuyordu. Şubat 28’leri, Çevik 1’leri bilmezdim. Gün geldi... Göz açıp kapanıncaya kadar kurtarıldı cumhuriyet. Kaşla göz arasında verdiler 1000 yıllık hükmümüzü. Ortaokulu bitirdiğim yıl bütün hayatımı değiştirdiler.

13 yaşındaydım. Babamın verdiği kararla meslek lisesine yazıldım. Babamın o yazın temmuz ayında getirilen katsayı uygulamasından haberi yoktu. Meslek lisesine girdiniz mi, tasdiknamenizi alıp, başka bir okula gitmenize izin verilmiyor. Mafya gibi, giren çıkamıyor.

Şimdi istemediğim bir okulu bitirmek zorundaydım. Onun istemediğim üniversitesini kazanmak zorundaydım. İstemediğim mesleğini yaparak yaşamalıydım. Her şey çok tazeydi, derneğim yoktu, devletim yoktu, cemaatim yoktu. Yedi defa üniversite sınavına girdim. Yedi defa kaybettim...

Taşrada yaşıyorsanız, dünya size dar gelir. Gençseniz üniversite kapısı, büyük kentlerin, büyük olanakların kapısıdır. Start-Finiş düzlüğünde kalakaldım. Arkadaşlarımın vızır vızır hayata atıldıklarını gördüm. Ağlaya ağlaya bana tur bindirenleri seyrettim.

AKP, elma şekerli umutlarla geldi. Acil eylem planı yaparak milyonlarca mağduru gaza getirdi. Her sene binbir umut, sınav sonuna ertelenmiş binbir hayal. İdari yoldan yapılan değişiklikleri Danıştay, yargı yoluyla yapılan değişiklikleri Anayasa Mahkemesi engelliyor. Gürüz gidiyor, Teziç geliyor. Askerler hassas, Sezer’den bir şey çıkmaz. Dersanelere para dökerek başladım yağmalanmaya.

Yedi senede saçlarım beyazladı, kız arkadaşımdan ayrıldım, ailemle aramda sorunlar baş gösterdi. Devamlı ÖSS’ye hazırlandığım için bir işte çalışamadım. Ne oldu bir üniversiteye girebildin mi diyenlerin yüzüne bakamadım.

Bu arada beni üniversitesine kabul etmeyen asker, askerlik yapmaya kışlasına çağırdı. Ben bir Kemalisttim. Duvarımda Atatürk’ün resmi vardı. Şimdi yanında bir de Hrant’ın resmi var. Yanında da kaybettiğim sınavların bilgi notları.

“Serbest miyim şimdi?”

Şimdi karmakarışık duygular içindeyim. Kendimi; suçsuzluğu yedi yıl sonra anlaşılmış ve serbest bırakılmış bir mahkûm gibi hissediyorum. Serbest bırakıldığıma mı sevineyim, kaybettiğim yedi yıla mı yanayım? Katsayının kaldırılmasıyla kıyametin kopmayacağı bu kadar geç anlaşılmamalıydı.
netgazete

Utanç Tablosu
Mümtaz SOYSAL
15 Temmuz 2009

HERKES üzgün.

Çünkü, üniversiteye giriş sınavlarında sıfır puan alan aday sayısı 30 bini bulmuş. Başarı barajı düşürüldüğü halde, aşanların sayısı artacağına azalmış.

Çünkü, devlet liselerini bitirip de sınav kazananların oranı özel okuldan mezun olup da başarılı olanlarınkinden düşükmüş. Derecelere girenlerin büyük çoğunluğunu da özellerden gelenler oluşturuyormuş.

Çünkü, yabancı dilde eğitime ağırlık veren ortaöğretim kurumlarına ve kolejlere giriş sınavlarını kazanmada da özel ilköğretimden gelenler öndeymiş.

Böyle bir tablo karşısında hep birlikte karalar bağlamaktayız. Suçlanan suçlanana. Herkes bir yerleri suçluyor. Üniversite giriş sınavlarının tarzı eleştirilirken YÖK suçlanmakta, nitelikli liselere giriş seçmelerinde de Milli Eğitim Bakanlığı.

Sistemin bütünündeki tuhaflıkları hedef alanlar pek az.

Hatta artık işbaşında olmayan bakanlardan ya da YÖK sorumlularından, “Girilecek yerler sayıca sınırlı kaldıkça öğrencileri sınavlara hazırlayan özel dersaneler hep olacaktır” türünden sözleri sıkılmadan söyleyebilenler bile var.

Dersane furyası gibi yüz karası bir sistemi doğal sayarak, hatta övülmeye değer bularak.

Yahut özel okulların çoğalmasına ya da vakıf üniversitelerinin artmasına şimdiki yetersizliklerden kurtulmak için can simidi gibi sarılarak.

Benzer düşünceler aynen sağlık konularında da ileri sürülmüyor mu? Aynı utanç tabloları ve hüzün verici düşünceler orada da var.

O zaman, geçici ya da köksüz çözümleri bir yana iterek bütün bunların yarattığı genel görüntü üzerinde biraz daha derinliğine düşünmek gerekir.

Şurası galiba korkunç bir gerçeklik olmak üzeredir: Türkiye Cumhuriyeti en önemli, en temel, en vazgeçilmez iki görevi konusunda, yani eğitimde ve sağlıkta, havlu atma ve bu görevleri piyasa ekonomisinin çalkantısına bırakma yoluna girmiş gibi.

Bir devlet, vatandaşlarının eğitim ve sağlık gereksinimlerini kendi sorumluluğu olarak yüklenmeyecek de neyi yüklenecek? Devlet, polisi ve jandarması var diye vicdansız ve sorumsuz koskoca bir bostan korkuluğuna indirgenebilir midir ki, çaresi kıt vatandaşlarının sağlıksız ve yarı cahil kalışını kılı kıpırdamadan seyretsin?

Özellikle bu alanlarda amansız bir sosyal muhalefetle mutlaka durdurulması gereken bir gidiştir bu. Belki herhangi bir muhalefetin başarılı olması da, tam bu iki alandaki gidişi durdurabilmesine bağlıdır.
Cumhuriyet

Emperyalizmin En Sinsi Yüzü...
Serdar ANT

Milliyet gazetesinin her gün verdiği EGE ekinde, 4 Mayıs 2009 tarihinde bir reklam yayınlandı. İzmir Özel Türk Koleji'nin tanıtımının yapıldığı bu reklamda 6 yaş öğrencilerini kapsayan Hazırlık sınıfında nasıl bir eğitim verildiği özetlenmeye çalışılıyor.
04 Mayıs 2009 Pazartesi

Reklamda aynen şunlar yazıyor:

«İlköğretime hazırlık sınıflarında 14 saat İngilizce dil eğitimi! İspanyolca, Almanca ya da Fransızca seçmeli 2. yabancı dil eğitimi!»

İzmir Özel Türk Koleji'nin yabancı dil eğitimi konusundaki bu «duyarlılığı», beni Kolej'in internetteki sayfasına yönlendirdi. Burada Kolej'in yabancı dil eğitimi ile ilgili olarak şu bilgilere ulaştım:

« İzmir Özel Türk Kolejinde, İngilizce eğitimi anaokulundan başlamaktadır. 4. sınıftan itibaren etkinlikler arasından seçilebilen Almanca ve Fransızca derslerine, 6. sınıfta İspanyolca eklenmektedir. Bu çerçevede 3. sınıftan başlayarak öğrencilerimiz için ULUSLARARASI DİL SINAVLARINA girecek biçimde bir program yürütülmektedir.»

Gerçekten de çarpıcı! Daha doğrusu insanın kanını dondurucu…

«İzmir Özel Türk Kolejinde, İngilizce eğitimi anaokulundan başlamaktadır.» Yani çocuklar henüz 6 yaşındayken… Daha kendi anadilini bile doğru düzgün konuşamayan, neyin ne olduğundan ve dünyadan habersiz 6 yaşındaki bebelere haftada 14 saat İngilizce dil eğitimi verilmektedir! «Ağaç yaşken eğilir» çünkü…

4. sınıftan, yani çocuk 10 yaşına geldikten sonra da Almanca ya da Fransızca öğretilebilmekte, bunlara 6. sınıfta (çocuklar 12 yaşındayken) İspanyolca eklenmektedir.

İzmir Özel Türk Koleji, bu yaklaşımını, «Kültürlerin kaynaşmasını hedefleyen yeni Avrupa anlayışında ve küreselleşen dünyamızda gençlerimizi yeni kültürlerle tanıştırmak ve onları çok dilli olarak hayata hazırlamak en önemli hedeflerimizden birisidir» diyerek meşru kılmaya çalışmaktadır. Aslında «meşru kılmak» demeyelim, çünkü toplumumuz daha kendi anadilini konuşmayan çocukların başka bir dili öğrenmelerini, o dille eğitilmelerini ve o kültürün kavramları ile düşünmelerini «çağdaşlık» olarak çoktan benimseniş ve içselleştirmiştir!

Yani bu rezalet çoktan meşruiyet kazanmıştır!

Daha kendi anadilini konuşamayan 6 yaşındaki bebelere haftada 14 saat İngilizce öğretmek, çocuklarımızı «yeni kültürlerle tanıştırmak ve onları çok dilli olarak hayata hazırlamak» olmaktadır! Türkiye'nin geleceğini bu şekilde ipotek altına alması da millete böyle yutturulmaya çalışılmaktadır!

Bütün bunlara rağmen anlaşılmayan nokta, bu okulun adının neden İzmir Özel TÜRK Koleji olduğudur!

Emperyalizmin en sinsi yüzü eğitim alanında sırıtmaktadır!

http://www.heddam.com/#Icerik


En son admin tarafından Pzr Hzr 07, 2009 11:00 pm tarihinde değiştirildi, toplam 12 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Pts Hzr 30, 2008 5:49 pm    Mesaj konusu: Genç Subaylara Şantaj Çetesi Alıntıyla Cevap Gönder

İngiliz Avcılar Ankara'da Ne Arıyor?
Hasan Demir
Yeniçağ Gazetesi
18.01.2010

Avcı ne arar, tabii ki av arıyor!

Bu sefer hedefte Türk çocukları var, “üstün zekâlı Türk çocukları”.

İnkâr edilemez bir gerçek ki, Türk Milli Eğitimi, milli olmadığı gibi, “eğitim-öğretim” bakımından da, kelimenin tam anlamıyla, bir “felâket” !

Amerika böyle istedi, böyle oldu.

Siz deyin çocuklar yarış atı, ben diyeyim dolap beygiri. Cümlesi iyi bir üniversite kazanmak için sınav sistemine kilitlenmiş, dönüp durmakta.

“Tarih” yok, “muhakeme” yok, hep “artı” - “eksi” hep “ezber”. Algıları “bozulmuş” hatta “gece” ile “gündüzü” bile fark edemez hale gelmişler; daha bunlar “iyi çocuklar”.

Yani kendini okul ve dershane demirbaşı haline getirmiş olanları. Bir de elden avuçtan kaymış, internet, uyuşturucu ve misyonerlere paçayı kaptırmış olanlar var ki, Rabbim akıbetlerini ve akıbetimizi hayreylesin.

Bu sisteme bir çocuk acemi “er” gibi ancak “teslim olarak” tahammül edebilir. Oysa eğitim ve öğretimin amacı bir yandan disipline ederek bilgi emzirmekken diğer yandan da “sorgulatmak” değil midir?

Tarihin başlangıcından bu yana öğrenciler yalnızca öğretmenlerinin öğrettiğini tekrarlasalardı bugün insanlık cilalı taş devrinden öteye geçebilir miydi?

Amerika’nın Türk Milli Eğitimi’ne dayattığı işte bu, gayeleri Türk çocuğunun elinden “mucit olma” hakkını gasp etmek.

Sistem “yaratıcı zekâları” katlediyor.

Derdimizi daha iyi anlatabilmek için Taha Aslanlı’nın Sabah’taki haberini birlikte okuyalım isterseniz:

“Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde bir genç tren yoluna yatarak intihar etti. İki yıl önce Uludağ Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun olan 22 yaşındaki Yakup Bilmedi, Veliköy beldesinde tren yoluna yatıp trenin gelişini bekledi. Edirne-İstanbul seferini yapan tren gencin üzerinden geçti. Talihsiz genç feci şekilde can verirken bir süre sonra durabilen makinist durumu jandarmaya bildirdi.”

Peki derdi neydi Yakup’un?

Bilmiyoruz, ancak Yakup’un bir “süper zekâ” olduğunu haberin devamından anlıyoruz:

“Bilmedi’nin çok başarılı bir genç olduğu, çevresinde ’süper zekâ’ olarak anıldığı öğrenildi. Tekirdağ Fen Lisesi’nde okurken TÜBİTAK’ın açtığı Fizik Olimpiyatları’na seçilen gencin, fizik alanında kendine ait iki teorisi de bulunuyordu.”

Yazık değil mi Yakup’a?

Türk Milli Eğitimi ve Devlet niye Yakup’u fark etmedi?

Baktı ki Yakup, anlaşılamayacak..
Hadi bana eyvallah dedi..

Size bir de Arran Fernandez’den bahsedeyim isterseniz. 1995 doğumlu Arran Fernandez, 2003 yılında, ortaokulu dışardan bitirme sınavında ileri matematikte üstün başarı gösterince İngilizler ne yaptı, biliyor musunuz?

Tuttular 14 yaşındaki Fernandez’in elinden, Cambridge Üniversitesine götürüp, “Senin yerin burası, sağda solda heder olma!” dediler..

“Çünkü sen İngiltere’nin geleceğisin”

Biz, boynunu tren raylarına uzatıp kendine ait fizik teorileri ile birlikte ahirete giden Yakup’a ağlar, ağzında süt kokarken Cambridge Üniversitesinde krallar gibi karşılanan İngiliz Fernandez’e imrenirken, Anadolu Ajansı’ndan şu haber düştü gazete sayfalarına:

“Merkezi İngiltere’de olan uluslararası üstün zekâlılar ve yetenekliler kuruluşu ’Meensa”nın Türkiye ofisi ülkedeki ’üstün zekâlı yeteneklileri’belirlemek amacıyla ilk kez sınav yapacak."

Yani İngiltere Türkiye’de “üstün zekâlı Türk” avına çıkmış bulunuyor.

Söyleyecek o kadar çok şey var ki..

Belki daha tesirli olur diye en iyisi susmak mı dersiniz!

08 Ocak 2010
'Başörtüsü Bir Haktır'

Başörtüsü takmanın demokratik bir hak olduğunu söyleyen Marmara Üniversitesi Rektörü Necla Pur, özgürlükler için adımların atılacağını ifade etti.

Bir dönem fakülte kapılarına başörtülü öğrencilerin kampüse alınmayacağı yazıları asılan Marmara Üniversitesi'nde, şimdilerde özgürlükler konuşuluyor. Rektör Prof. Dr. Necla Pur, başörtüsünün ülkenin bütünlüğüne ve Cumhuriyet'in temel değerlerine bir sekte vuracağını düşünmediğini, örtü takmanın demokratik bir hak olduğunu söylüyor.

Marmara Üniversitesi, bir dönem fakülte kapılarına yazı asarak 'başörtülü öğrencilerin kampüse alınmayacağını' duyurmasıyla gündeme geldi. Üniversite senatosu, 'hukukun üstünlüğüne duydukları saygı ve toplumsal barış için' yasakçı uygulamaya devam edeceklerini belirtti. Ancak şimdi üniversitede özgürlükler konuşuluyor. Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necla Pur, başörtüsünün ülkenin bölünmez bütünlüğüne ve Cumhuriyet'in temel değerlerine bir sekte vuracağını düşünmediğini, örtü takmanın demokratik bir hak olduğunu söylüyor. Zaman'a konuşan Pur, 1980 öncesinde örtülü öğrencilerin üniversiteye girebildiğini hatırlatıyor. Kendisinin de başörtülü öğrencilerinin olduğunu ve örtülü ya da değil diye öğrencileri ayırmadığını belirtiyor. Pur, "Şimdi hepsi de iyi yerlerdeler. Bu, beni hiç rahatsız etmedi. Olaylar çeşitli nedenlerle çarpıtılınca bu mecrada aktı ama keşke böyle olmasaydı." diye konuşuyor. Rektör, okul girişlerine başörtülü öğrenciler için kurdurduğu kabinlere giderek zaman zaman kız öğrencileri teselli ettiğini ifade ediyor. Bu durumun da geçeceği konusunda telkinler verdiğini anlatıyor. Pur, ayrıca kurallara uyarak kendisini zor durumda bırakmayan başörtülü öğrencilerine teşekkür ediyor.

TOPLUM OLARAK BİRLİKTE YAŞAMANIN BİLİNCİNE VARMALIYIZ

23 Aralık'ta Marmara Üniversitesi Nişantaşı kampüsünde meydana gelen karşıt görüşteki öğrencilerin kavgasından sonra güvenlik önlemlerini artırdıklarını kaydeden Necla Pur, "Önceden polis akşam beşte okuldan ayrılıyordu. Artık tüm kampüslerimizde akşam dokuza kadar polisler bekliyor." diyor. Üniversite gibi bir ortamda polislerin sürekli durmasının da hoş olmadığını belirten Pur, ancak öğrencilerin canı söz konusu olduğu için başka çarelerinin olmadığını dile getiriyor. Öğrencilerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın gururu ve onuru içinde kardeşçe yaşamalarını önerdiğini ifade eden Pur, "Birlik, beraberlik ve ülkemizin bölünmez bütünlüğü konusunda gençlerimizden hassasiyet göstermelerini istiyorum. Toplum olarak birlikte yaşamanın bilincine varmalıyız." şeklinde konuşuyor.

Necla Pur, maddi durumu iyi olmayan öğrenciler için de yeni uygulamaları hayata geçirdiklerini anlatıyor. Zor durumda olan öğrenciler için burs komisyonunu harekete geçirdiklerini, artık kampüslerde 50 kuruşa çorba ve kıtır ekmek dağıtıldığını aktarıyor. Günde bir öğün yemekle idare eden öğrenciler olduğuna değinen Pur, çocukların derslere aç girmesini istemediklerini ve bin öğrenciye de gizli yemek fişi verdiklerini belirtiyor. Öğrencilerin kıyafet sorununa da okulda açtıkları butikle çözüm bulduklarını dile getiren Pur, fiyatları 1 lira ile 5 lira arasında değişen kıyafetleri tekstil öğrencilerinin onardığını, temizlediğini anlatıyor. İkinci el temiz ve kaliteli ürün sağlamak amacıyla kurulan öğrenci butiğinden öğrenciler de oldukça memnun. Butikte şapkadan ayakkabıya, kazaktan pantolona her çeşit giysi bulunuyor.

Üniversitedeki öğretmen adayı öğrenciler de boş durmuyor ve maddi imkânsızlıklardan dolayı dershaneye gidemeyen çocukları üniversiteye giriş sınavına hazırlıyor. 15 öğretmen adayı, hafta sonu kampüste gerçekleştirdikleri ücretsiz kurslar sayesinde geçen yıl 95 öğrenciyi üniversiteye yerleştirmiş. Öğrenci istihdamına da önem verdiklerini kaydeden Prof. Dr. Pur, üniversitede iş imkânı sağlayarak öğrencilere para kazanma fırsatı sunduklarını aktarıyor. Yurtların yetersiz olduğuna da değinen Necla Pur, özel yurtlarla anlaşma yoluna giderek, maddi durumu kötü olan öğrencilerin barınma sorununa çözüm bulmaya çalıştıklarını anlatıyor.
aktifhaber

'Düşerek' ölen profesör, intihar notu bırakmış
10:15 - Fırat Üniversitesi (FÜ) Hastanesinde 6. kat penceresinden atlayarak intihar ettiği ileri sürülen Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Rahman (46) için hastanede tören düzenlendi. Öte yandan, Prof. Dr. Rahman'ın odasında eşi ve çocuklarına "intihar" düşüncesini dile getiren bir not bıraktığı öğrenildi. 17.01.2010 ELAZIĞ
netgazete

26 Kasım 2009
Mengi Meslek Liselilere Akıl Verdi
Vatan gazetesinden Güngör Mengi Danıştay'ın katsayı kararını alkışlayan yazısında öyle bir hata yaptı ki bütün meselek liseliler ne yapmaları gerektiğini öğrendi....

Danıştay'ın son katsayı kararı yanlızca İmam Hatip Liselerine karşı bir karar mıydı, kanımca hayır. Mesele yalnızca İmam Hatip meselesi değil, mesele ilköğretimde gerekli eğitimi alamayan, hazırlık kurslarına gidemeyen ve bu nedenle orta öğretimde iyi bir yer tutturamadığı için, kısa yoldan meslek sahibi olsun diye yönlendirilen, bütün meslek liseliler meselesi.

Meslek liselilerin katsayı tırpanıyla engellenmesiyle Anadolu insanının önemli bir kesimin önü kesilmiş oldu.

Meslek liselilere sahip çıkıyor(!) kampanyaları yapanların, seslerinin hiç çıkmaması ise meslek liseliler konusundaki samimiyetsiz kampanyaları deşifre etti.

Bütün yönlendirmeler Anadolu insanı sanayide ara eleman olsun kampanyasıydı.

Danıştay kararına alkış tutan Vatan gezetesinden Güngör Mengi, sehven büyük bir çarpıklığı gündeme getirdi.

Mengi yazısında, ”Danıştay YÖK’ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini durdurdu.İktidar sözcülerinin gürültüsüne bakmayın kanunları bilen, eğitim sisteminin dayandığı ilke ve kurallara yabancı olmayan herkes bu işin böyle biteceğini baştan tahmin etmişti” diyor.
Mengi ve cemaati, kararın iptal edileceğini baştan nasıl bildi? Bir açıklasa da bilsek. Aynı konuda daha önce karşı yönde karar veren başka bir ülkenin Danıştay'ı mıydı? Yoksa meşhur ‘bizim mahkeme’ oyunları mı var işin içinde?

Hızını alamayan Mengi müthiş bir yanlışla karşı tarafı uyarmış oluyor; "Bu değişiklik yargıdan döner” diyenlere kulak asmayanlar, şimdi yeni uygulamadan yararlanarak üniversiteye giren binlerce gencin vebalini nasıl taşıyacak bakalım?”
Mengi'nin dersine iyi çalışmadığı belli, çünkü bu güne kadar YÖK’ün teklif ettiği yani Danıştay’ın reddettiği katsayıdan ilk kez bu yıl yararlanılacaktı. Yani meslek liseliler henüz yararlanmadı.
Yanlışının farkında olmadan yüklenemeye devam ediyor Mengi: ”Durduk yerde karmaşa yaratılmıştır.Bu gençler girdikleri fakültelerden çıkarılacak mı şimdi? Harcanan paralar emekler, o hayaller ne olacak? Mağdur olanlar sorumlular aleyhine tazminat davaları açmalıdır.Din sömürüsüne dayalı siyaset rantları uğruna gençlerin kaderi ile oynayanlar belki ceza görürler de ibret olur!”

Mengi katsayı eşitliğinden yararlanan olmadığını bilmeden tahrikkar yönlendirmelerle hem üniversiteleri, hem birilerini bu katsayıdan dolayı dışarıda kalmış yerlerine meslek liseliler girmiş ise, onlar okullardan atılmalı ve maddi kayıplar yetkililerden tahsil edilmeli şeklinde yol gösteriyor. Oysa Güngör Mengi'nin katsayı dünyasından haberi yok, ver gazı.....

Ama Mengi’nin bu akıl vermesi meslek liselileri uyandırmalı. Bu uygulama Türkiye’nin diğer kangren bölücü yaralayıcı eşitlikten uzak uygulamalarının eğitim versiyonu. Bir gün bu sakat uygulama değişirse yeni düzenden istifade edemeyen mağdur edilmiş meslek liseliler toptan dava açsın bu mağduriyeti yaşatanlardan.
Bakın karşı mağduriyette Mengi giller ne yapacağını açıkladı. Siz de aynısını yapın……
AY/Aktifhaber.com

Tıp Birincisinden Acı İtiraf
20 Haziran 2009 13:28

Tıp Fakültesinden birincilikle mezun olan Dr. Tuğba Akın, kürsüden yaptığı konuşmada acı itiraflarda bulundu. Çiçeği burnunda doktorun konuşmasından çarpıcı bölümler:

Dr. Tuğba Akın, mezuniyet töreninde acı konuştu. İnternlerin (stajyer hekim) sadece yüzde 2.8’inin gelecekten umutlu olduğunu söyleyen Akın, sağlık ve eğitim sistemini kıyasıya eleştirdi

Dün, Türkiye’nin sayılı okullarından olan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin mezuniyet töreni çok sarsıcı bir konuşmaya sahne oldu. Fakülteden birincilikle mezun olan Dr. Tuğba Akın, kürsüden yaptığı konuşmada acı itiraflarda bulundu. İşte çiçeği burnunda doktorun eğitim sisteminin eksikliklerini gözler önüne seren konuşmasından çarpıcı bölümler:

Hekime değer verilmiyor

“İnternler arasında yaptığımız ankete göre arkadaşlarımızın sadece yüzde 2.8’i gelecekten umutlu. Geri kalan kısım ise meslek yaşantısı ile ilgili beklentilerinin gerçekleşmesi konusunda umutsuz ve karamsar. Hekimlik gibi prestijli bir mesleğe birkaç adım kala hekimlerin karamsar olmasının nedeni çok açık. Çünkü bizler siyasi dengeleri hâlâ oturmamış, sağlık politikalarının sürekli değişiyor olduğu ve hekimine gereken değer ve imkanın verilmediği bir ülkede yaşıyoruz. Anket sorularından biri de şuydu: ’Kendi döneminizden bir hekim arkadaşınıza anne babanızı emanet eder misiniz?’ Çıkan sonuç aslında çok vahim. Sadece yüzde birimiz ailemizi tam güvenerek, aynı dönemde mezun olduğumuz hekim arkadaşına emanet ediyor. Burada hem kendi, hem de fakülte eğitimimiz adına ciddi bir öz eleştiri yapmalıyız. Aslında bu sorunun cevabı bir başka anket sorusunda saklı. ’İnternlük döneminizde eğitiminizi kimlerden aldınız?’ İntern arkadaşlarımız bu soruya, iş yükü zaten ağır, vakti kısıtlı olan ve zaten kendisinin burada bulunuş amacı eğitim almak olan asistan hekimler olarak cevap vermişler. Oysa ki tıp fakültesinde sadece bir sene sonra tek başına hasta bakacak olan hekim adaylarına eğitim vermesi gereken kişilerin öğretim üyeleri olması gerekli değil midir?”

’Hoca yüzü görmüyoruz’

“Bu fakültenin öncelikli amacı hekim yetiştirmek değil midir? O zaman neden bazı polikliniklerde hiç hoca görmeden, sabahtan akşama kadar sadece asistan hekimlerle hasta bakıyoruz? Neden bazı bölümlerde öğrenci pratiklerini öğretim üyeleri yerine asistanlar yaptırıyor? Bizler burada hastanenin iş yükünü azaltmak için mi varız? Bedava iş gücü olarak mı görülüyoruz? İnternlerin yüzde 74’ü öğretim üyelerinin tekrarlayan eğitici eğitimi almaları gerektiğini düşünüyor. Yine anket sonuçlarına göre, intern hekimlerin bir çoğu kendini birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışmak için yetersiz hissediyor. Birincil amacın pratisyen hekim yetiştirmek olduğu fakültemizde bu durumda amaç ile sonuç birbirine uymamaktadır. Öğrenciler internlük dönemlerinde, izin hakkı dahi olmadan çalıştırılıyor. Hastalanmaları yasak. Yakınlarının nişan, düğün törenleri gibi önemli olaylarda dahi izin alamıyorlar. Bu ankette amacımız birilerini üzmek değildir. Bunların hepsi düzeltilebilir.”

REKTÖR’DEN ÖVGÜ

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. İsrafil Kurtcephe dönem birincisi Akın’a övgü yağdırdı: “Gençlerimiz, Atatürk’ün onlardan beklediği görevi yapabileceklerine inandıklarını, genç hekimlerin Atatürk’ün sevdasıyla yüreklerinin çarptığını, demokrasinin gereklerini yapabildiğini, bu kürsüye çıkan Dr. Tuğba Akın’ın konuşmasıyla gösterdi. Özeleştiri yapabilen, kendi kusurunu, eksiğini ortaya koyabilme cesaretini gösteren, kurumunun daha mükemmel hale gelmesi için şahsi hesaplarını bir kenara bırakıp, kamu yararına her türlü cesareti ve beraberinde riski göz önüne alarak kurumu adına söz söyleyebilen insan sadece takdir edilir, alnından öpülür. Ben de Akın’ı alnından öpüyorum.”
aktifhaber

Genç Subaylara Şantaj Çetesi
30 Haziran 2008 09:15

Kara Harp Okulu öğrencilerinin uyuşturucu tuzağına düşürülüp, "ileride kullanılmak üzere" uygunsuz fotoğraflarını çeken şebeke çökertildi.

Gazi Üniversitesi'nde okuyan Mustafa D. adlı bir öğrencinin modoratörlüğünde çalışan şebeke çok sayıda Kara Harp Okulu öğrencisini tuzağa düşürdü.

UYGUNSUZ FOTOĞRAFLAR TEK TEK ARŞİVLENMİŞ

Ankara Adliyesi 4. Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülen uyuşturucu davası son yılların en ilginç skandalını da ortaya çıkardı. Gazi Üniversitesi öğrencisi Mustafa D.'nin, Kara Harp Okulu öğrencilerine evinde uyuşturucu partileri verip bir takım bayanlarla uygunsuz görüntülerini kaydettiği belirlendi. Skandala karışan askeri okul öğrencilerinin okulla ilişiği kesilirken, bayanların kimlikleri tespit edilmeye çalışılıyor. Mustafa D. ise uyuşturucu bulundurmak ve kullandırmaktan yargılanıyor.

ESRAR TUZAĞI

Önümüzdeki günlerde görülmeye başlayacak olan davaya konu skandal, bir ihbar üzerine başlayan narkotik operasyonu ile ortaya çıkarıldı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Narkotik Bürosu ekipleri Bahçelievler 7. Cadde üzerinde bir öğrenci evine baskın yaptı. Baskında ev sahibi Gazi Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisi Mustafa D. ile Kara Harb Okulu öğrencisi E. M. ve Gazi Üniversitesi öğrencisi Ö.S.Y göz altına alındı. Evde arama yapan polisler içime hazır uyuşturucu ve bir miktar esrar ele geçirirken, zanlı Mustafa D.'nin esrar üretmek üzere hint keneviri yetiştirdiği de tespit edildi.

UYGUNSUZ FOTOĞRAFLAR ARŞİVLENMİŞ

Zanlının evinde, çok sayıda CD de bulundu. CD'lerde, askeri öğrenciler ve bazı kız öğrencilerin sızdıktan sonra alınmış "porno" gizli kayıt görüntüleri yer alıyor. Ev sahibi Mustafa D. birçok arkadaşı ile evde esrar partileri verirken 10 kadar Kara Harp Okulu öğrencisinin de hafta sonları eve gelip uyuşturucu partileri yaptıkları ortaya çıktı. Yapılan baskında, askeri öğrencilerle birlikte, uyuşturucu alemi neticesinde eve gelen bayan öğrencilerin uygunsuz görüntülerinin çekilerek arşivlendiği tespit edildi. Arşivlenen fotoğrafların ileride kullanılmak üzere arşivlendiği belirtiliyor. Sözkonusu öğrenciler komuta kademesine geldiklerinde karşılarına bu fotoğrafların çıkartılacağı da iddialar arasında.

Skandal üzerine Kara Harp Okulu Komutanlığı'nca da soruşturma başlatıldı. Uyuşturucu partilerine katılan Harp Okulu öğrencileri O.E, E.E ve C.M'nin okulla ilişiği kesildi. Kara Harp Okulu'nda daha önce de bazı öğrencilerin üzerinde esrar yakalandığını tespit edilirken, bu uyuşturucuların da söz konusu şahıs tarafından verildiği belirlendi.

YAŞ'TA İHRAÇLAR

Uyuşturucu bulundurmak, dağıtmak suçundan hakkında işlem yapılan sivil öğrencilerle ilgili Ankara Adliyesi Sulh Ceza Mahkemesi'nde dava açılırken soruşturma iki yönlü olarak sürdürülüyor. Askeri öğrenciler ve subaylar arasında uyuşturucu kullanımı son dönemlerde TSK’yı en çok meşgul eden sorunlardan birisi. Geçtiğimiz yıl YAŞ sonrası TSK ile ilişiği kesilen 38 subaydan 35'i uyuşturucu kullanmak veya bulundurmaktan ihraç edilmişti.
aktifhaber

ÖSS'ye hazırlanan polisin oğlu intihar etti

İzmir'de, ÖSS'ye hazırlanan 18 yaşındaki genç, emekli polis memuru babasına ait beylik tabancasıyla intihar etti.
12 Haziran 2008
Gaziemir ilçesi 59 sokak numara 7 daire 20'de meydana gelen olayda, Görkem Ceylan (18), evde kimsenin bulunmadığı bir sırada babasına ait beylik tabancasıyla intihar etti.

Üniversiteli genç kız, ''Size daha fazla yük olmak istemiyorum' yazılı not bırakıp intihar etti
14:20 - Edirne'nin Keşan ilçesinde ikamet eden Salih ve Hatice S. çiftinin küçük kızları N.S. (18) Uludağ Üniversitesi Gıda Teknolojileri bölümünü kazanınca ablası Ayşe S. ve ağabeyi Hakan S. ile birlikte Bursa'ya taşındı. Merkez Yıldırım ilçesi Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Bilgiç Sokak'ta akşam saatlerinde meydana gelen olayda, 1 senedir fabrikada işçi olarak çalışan abla ve ağabeyine yük olduğunu düşünüp bunalıma giren 1. sınıf öğrencisi N.S., "Sizlere daha fazla yük olmak istemiyorum" . 21.10.2008 BURSA
netgazete

11 yaşındaki kız öğrencisine tecavüz ettiği iddia edilen vekil öğretmen gözaltına alındı

21 Haziran 2008
Sivas'ın Suşehri ilçesinde, ilköğretim öğrencisi 11 yaşındaki H.Y. isimli kıza tecavüz ettiği iddia edilen vekil öğretmen E.Y., gözaltına alındı.
netgqazete

İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE İŞKENCE YAPAN MÜDÜR GÖZALTINDA


13 Mayıs 2008 22:58
Mersin'in Silifke ilçesinde, ilköğretim okuluna giden 12 kız öğrencinin ellerine pergelle vurarak eziyet eden okul müdürü gözaltına alındı
B>YENİ ŞAFAK İNTERNET - AJANSLAR

Mersin'in Silifke ilçesinde bir ilköğretim okulu müdürünün, çevre temizliğine katılmayan kız öğrencileri ucu sivri pergelle sıra dayağından geçirdiği iddia edildi. Kanlar içinde kalan öğrencilerin ellerine hastanede dikiş atıldı. Okul müdürü velilerin şikayeti üzerine gözaltına alındı.

Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nun Görsel Sanatlar Dersi öğretmeni hasta olduğu için bu sabah okula gelmedi. Bunun üzerine Müdür Yusuf K., ilk dersleri boş geçen 12'si kız 34 mevcutlu 6/A sınıfın öğrencilerinin bahçeye çıkıp çevre temizliği yapmalarını istedi.

Daha sonra sınıfa giderek temizliğe katılmayan öğrencileri gören Müdür, kızları büyükçe bir pergelle sıra dayağından geçirdi. Müdür K., elleri kanayan kız öğrencileri kendi arabasıyla Silifke Devlet Hastanesi'ne götürdü. Kız öğrencilerin parçalanan ellerine hastanede dikiş atıldı.

Çivili pergelle ellerine vurulan ve avuç içleri yarılan Havva Nasuhoğlu, Muhise Topkafa, Özge Çelebi, Emine Özer, Gurbet Beyaz, Ayşegül Susam, Gülşah Ölmezoğlu, Ayşe Rümeysa Koçak, Mediha Yıldırım, Esma Nur Karaçivi, Saadet Yılmazcan ve Pınar Çiftçi isimli öğrencilerin ellerini acil serviste dikiş atıldı.

Taburcu edilen öğrenciler velileriyle birlikte Silifke Emniyet Müdürlüğü'ne giderek okul Müdürü Yusuf K.'yi şikayet etti. Öğrenciler, ilk dersleri boş olduğu için Müdür K.'nin kendilerini çevre temizliğine gönderdiğini, bir süre sonra temizliğin bittiğini düşünerek sınıflarına dönerken yolda çevirip sıra dayağından geçirdiğini söyledi.

Olay öğrenci ailelerinin şikayeti üzerine ortaya çıktı. Okul müdürünün çocuklarını pergelle dövüp, sivri ucuyla ellerini yaraladığı bilgisi üzerine inceleme başlatıldı.

Kaymakam Ahmet Beyoğlu, "Bu üzücü olay intikal eder etmez çocuklarımızın doktor muayenesinden geçmesi sağlanmış ve durum raporlarla tespit edilmiştir. Cinnet hali yaşayan okul müdürünün soruşturmanın selameti açısından görevinden kalması sakıncalı görülmüş ve görevinden uzaklaştırılmıştır. Bu üzücü olayın bir daha gerçekleşmemesini diliyoruz" dedi.

Öğrenci ve velilerinin şikayeti üzerine Müdür K., polis tarafından gözaltına alındı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de olayla ilgili idari soruşturma başlattı.

haber10

Öğretmenleri feci şekilde dövdüler

Mersin'de okul basıp müdür yardımcısı ve öğretmeni tekme tokat dövdüler. Öğrencilerin gözü önündeki kavga sırasında müdür yardımcısının başında sandalye parçalandı.
13 Mayıs 2008 00:16

Abdullah Biçerin haberi

Mersin'de, bir ilköğretim okulu müdür yardımcısı okulda saldırıya uğradı. Müdür yardımcısı, öğrenci velisi olduğu ileri sürülen saldırganlar tarafından feci şekilde dövülerek hastanelik oldu.

Edinilen bilgiye göre, olay, İhsaniye Mahallesi'nde bulunan Sabiha Çiftçi İlköğretim Okulu'nda meydana geldi. İddiaya göre, 7-A sınıfı öğrencisi K.A.'nın ağabeyi ve yakınları olduğu ileri sürülen 4 kişi, okula gelerek Müdür Yardımcısı S.S ve öğretmen C.Y ile tartışmaya başladı. Şahıslar, çocuklarının okulda öğretmenleri tarafından dövüldüğünü ileri sürerek, öğretmenlerle görüşmek istedi. Okulun 2. katındaki koridorda yaşanan tartışma sırasında öğrenci velisi olduğu ileri sürülen şahıslar, Müdür Yardımcısı S.S ile öğretmen C.Y'yi dövdü. Saldırganlar, daha sonra ellerine geçirdikleri masa ve öğrenci sıralarıyla müdür yardımcısının kafasına vurarak olay yerinden kaçtı.

Olayın ardından kanlar içinde yere yığılan Müdür Yardımcısı S.S, çağrılan ambulansla ilk müdahalesi okulda yapıldıktan sonra Mersin Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Olayda kolundan hafif yaralanan C.Y ile kavgaya müdahale eden diğer öğretmenler D.İ ve S.Ö ise ayakta tedavi gördü.

Öğretmenleri gözlerinin önünde feci şekilde dövülen öğrenciler ise panik halinde okulun bahçesine çıkarak gözyaşlarına boğuldu.

Diğer yandan, aynı şahısların daha öncede okuldaki öğretmenleri aynı konu yüzenden taciz ettikleri öğrenilirken, öğretmenleri bu konuda polis merkezine müracaatlarının olduğu öğrenildi. Polis ekipleri, kaçan saldırganların yakalanması için çalışma başlattı.
HABER 7

KİLİS'te öğretmenlik için atama bekleyen 23 yaşındaki Eğitim Fakültesi mezunu; ev sahibi kadın ile 4 yaşındaki kızını çığlıklarına aldırmadan boğup öldürdü
25 Şubat 2008 12:55
Reşit ÇELEBİOĞLU

KİLİS'te Eğitim Fakültesi mezunu olan ve öğretmenlik için atama bekleyen 23 yaşındaki Yasemin Mülhim, 3 ay önce evlerine kiracı olarak girdiği 2 çocuk annesi 32 yaşındaki Remziye Serdengeçti ile kızı 4 yaşındaki Hande Nur'u kemerle boğarak öldürüp, altınlarını çaldı.

Eşinden gizli borçlandığı ve bunları ödemek için cinayet işlediği belirtilen 1 çocuk annesi Yasemin Mülhim, evinde öldürdüğü kadının altınları bulununca tutuklandı.

Yasemin Mülhim, motosiklet tamircisi eşiyle birlikte 3 ay önce Canpolat Mahallesi Tekye Sokak'ta oturan Remziye Serdengeçti'nin evinin üst katını kiralayıp taşındı. İddiaya göre Mülhim, geçen cumartesi günü evsahibi Remziye Serdengeçti'nin evine oturmaya gitti. Mülhim, Remziye Serdengeçti'ye küçük Hande Nur'u sevmek istediğini söyleyerek odasına geçti.

HANDE NUR'UN ÇIĞLIKLARI

Zanlı bu sırada eline geçirdiği bir kemerle, küçük kızı boğmaya kalkıştı. Hande Nur'un çığlıkları üzerine odaya koşan Remziye Serdengeçti, gördükleri karşısında şoke oldu. Yasemin Mülhim, bu kez olayı gören Remziye Serdengeçti'ye saldırdı. Dengesini kaybeden ev sahibi yere düştü. Mülhim, Remziye Serdengeçti'yi aynı kemerle boğarak öldürdü, daha sonra annesi gözleri önünde öldürülen ve gözyaşlarına boğulan küçük Hande Nur'u banyoya götürüp burada boğdu. Yasemin Mülhim, öldürdüğü evsahibinin kolunda bulunan 6 bileziği, parmağındaki yüzük ve kulağındaki küpeyi, ardındandan geçtiği yatak odasından altın setini alarak bir şey olmamış gibi evine çıktı.

Bir süre sonra Remziye Serdengeçti'nin kız kardeşi Melek Deniz, ziyarete gittiğinde ablasının uzun süre ses vermemesi üzerine kapıyı zorlayarak içeriye girdi. Kız kardeşini yerde hareketsiz yatarken bulan ve ağzından kan geldiğini gören Melek Deniz, hemen komşulara haber vererek ambulans çağırdı. Kilis Devlet Hastanesi'ne götürülen Remziye Serdengeçti'nin öldüğü saptandı. Serdengeçti'nin küçük kızının da kendisiyle birlikte olduğunun bildirilmesinin ardından yapılan aramalarda Hande Nur Serdengeçti'nin de evin banyosunda cesedi bulundu. Annenin kolundaki bileziklerinin ve altınlarının olmadığını fark eden yakınları durumu polise bildirdi.

ALTINLAR KİRACININ EVİNDE

Cumhuriyet Savcısı Nedim Özkan soruşturmayı polis ile koordineli bir şekilde yürüterek, üst katta oturan kiracı Yasemin Mülhim ile motosiklet tamircisi eşi Selahattin Mülhim'i gözaltına aldırdı. Evde yapılan aramada, öldürülen Remziye Serdengeçti'ye ait altınlar bulundu.

İfadesi alınan ve psikolojik durumunun bozuk olduğu belirtilen Yasemin Mülhim'in, eşinden gizli borç yaptığı ve bunları ödemek için cinayeti işlediğini itiraf ettiği belirtildi. Olayla ilgisi olmadığı ve cinayet sırasında işte oldu belirtilen zanlının eşi Selahattin Mülhim ise serbest bırakıldı. Zanlı Yasemin Mülhim, çıkarıldığı mahkemece, ‘kasten adam öldürmek’ ve ‘yağma’ suçlarından tutuklandı.
hürriyet

İzmir'de lise öğrencisi katil oldu

İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde 17 yaşındaki bir lise öğrencisi, ruhsatsız tabancayla aralarında husumet olduğu bildirilen aynı yaştaki bir genci öldürdü.
23 Şubat 2008 21:08

Alınan bilgiye göre, Soğukpınar Mahallesi yakınlarındaki kırsal bölgede Kemalpaşa Lisesi öğrencisi Emrah Gürdağ (17) ile öğrenci olmadığı belirtilen Uğur Açık (17) arasında henüz belirlenemeyen bir nedenle tartışma yaşandı. Tartışma sonucu Gürdağ, yanındaki ruhsatsız tabanca ile Uğur Açık'a ateş etti.

Kemalpaşa 1 nolu Sağlık Ocağı'na getirilen Açık, burada yaşamını yitirdi. Olayın ardından kaçan Gürdağ, jandarma ekipleri tarafından yakalanarak, rapor için sağlık ocağına getirildi. Bu sırada, ölen gencin yakınları sağlık ocağına girmek istedi. Polis, çıkan arbedeyi dağıtabilmek amacıyla havaya ateş etti. Kalabalık olaysız dağılırken, Açık'ın cenazesi Adli Tıp'a gönderildi.
haber7

Polisin Oğlu, zayıf karne yüzünden, babasının beylik tabancasıyla intihar etti
26 Ocak 2008 Cumartesi 14:15

HATAY -İHA- Hatay'ın İskenderun ilçesinde, karnesindeki kırık notlar yüzünden bunalıma giren lise öğrencisi, polis memuru babasının beylik tabancasıyla intihar etti.
Alınan bilgiye göre olay, sabah saatlerinde, Modern Evler Mahallesi'nde bulunan polis lojmanlarında meydana geldi. Karnesindeki zayıf notlar yüzünden bunalıma giren İskenderun Anadolu Lisesi 2. sınıf öğrencisi Süleyman Kılıç (17), Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli babası Ahmet Kılıç'ın istirahatlı olarak evde bulunduğu sırada, babasının beylik tabancasını gizlice alarak göğsüne 1 el ateş etti. Silah sesiyle neye uğradıklarını şaşıran aile fertleri, hemen ambulans çağırdı. Ambulansla İskenderun Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Kılıç, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Anne Fatma Kılıç, ambulansa eşlik eden ekip otosuyla geldiği hastanede sinir krizi geçirerek, ambulansın geç gelmesine tepki gösterdi.
İntihar olayı İskenderun Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memurlarını da yasa boğarken, 4 kardeşin en büyüğü olan Süleyman'ın yaklaşık 6 ay önce de hap içerek intihara kalkıştığı ve içine kapanık bir genç olduğu öğrenildi.
Polis memuru baba sakinleştirici iğne vurularak hastanede gözlem altına alınırken, meslektaşları olayla ilgili tahkikat başlattı.
AHMET SEHER
netgazete

zayıflı karne getirdi, hap içip intihar etti
26 Ocak 2008 Cumartesi 15:00

MERSİN -İHA- Mersin'in Erdemli ilçesinde, karnesinde 9 zayıf olduğu öğrenilen bir lise öğrencisi, girdiği bunalım sonucu intihar etti.
Edinilen bilgiye göre olay, dün akşam saatlerinde meydana geldi. Erdemli Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi (METEM) öğrencisi Sinan Akgün (16), karnesini aldıktan sonra Alata Mahallesi Zekeriya Sokak Bulut Apartmanı'nda bulunan evine gitti. Karnesinde bulunan 9 zayıftan dolayı bunalıma giren genç, çok sayıda hap içerek intihar etti.
Akşam işten eve dönen Emine-Murat Akgün çifti, koltukta baygın halde buldukları çocuklarını Erdemli Devlet Hastanesi'ne kaldırdı. Genç, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Öğrencinin cesedi, otopsi yapılmak üzere Adana Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
Olayla ilgili tahkikatın sürdürüldüğü bildirildi.
OKTAY İNCE
netgazete

İlköğretim müfettişi intihar etti

26 Ocak 2008 Ankara'da bir kişi tabancayla intihar etti.
Alınan bilgiye göre, Öveçler 7. Cadde'deki bir apartman dairesinde meydana gelen olayda, Kemal Issı (51) evinin yatak odasında tabancayla kendini vurdu. Şakağından giren kurşunla ağır yaralanan Kemal Issı, kaldırıldığı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yaşamını yitirdi.
Olayın gerçekleştiği eve giden polisler konuyla ilgili incelemelerde bulunurken, Cumhuriyet Savcılığı da soruşturma başlattı.
İlköğretim müfettişi olduğu belirtilen Kemal Issı'nın Ağustos 2007'de Elazığ'dan Ankara'ya tayin olduğu, intihar etme nedeninin araştırıldığı belirtildi.

Öğretmen Kız Öğrencisini Kaçırdı
14 Aralık 2007

Karabük'te bir öğretmen, kız öğrencisini kaçırdığı iddiasıyla gözaltına alındı.
İddiaya göre, Ovacık ilçesindeki bir okulda, geçen yıl geçici olarak göreve başlayan resim öğretmeni A.Y. (31), öğrencisi E.K. ile okul dışında da görüşmeye başladı.

Daha sonra Karabük merkezde bir okula atan öğretmen, ilişkisi olduğu iddia edilen lise 1. sınıf öğrencisi E.K'yi doğum gününe çağırarak, birlikte samimi fotoğraflar çektirdi.

Fotoğrafları görerek durumdan şüphelenen öğrencinin ailesi, tartıştıkları kızlarının öğretmenle buluşmaya gideceğini öğrendi. Aile bunun üzerine, kızlarının kaçırılacağı şüphesiyle jandarmaya ihbarda bulundu.

Öğretmenle öğrencisini Keklik Deresi mevkisinde otomobille giderken yakalayan jandarma, A.Y'yi gözaltına aldı. Öğretmen, ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı.

İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Beşler, yaptığı açıklamada, konunun adli makamlara intikal ettiğini belirterek, “Biz de idari yönden inceleme başlatacağız. Öğretmenle öğrencinin birlikteliğinde ileri boyutta bir şey yok. Aile ile öğretmenin; çocuklarıyla ileriki zamanda evlenmek üzere anlaştığı yönünde bilgiler geldi. Ama biz üzerimize düşen disiplin işlemlerini başlatacağız” dedi.
aktifhaber

Öğrenci dolu otobüs kamyonla çarpıştı: 33 ölü


14 Nisan 2007 Cumartesi
İlköğretim öğrencilerini İzmir'den Kapadokya'ya götüren otobüsün Aksaray'da kamyonla çarpışması sonucu, 33 çoğu öğrenci kişi öldü, 35 kişi de yaralandı.

İlk belirlemelere göre, İzmir Zafer İlköğretim Okulu öğrencilerini Kapadokya gezisine götüren, sürücüsü henüz belirlenemeyen 45 HA 158 plakalı yolcu otobüsü, Aksaray'ın Eskil ilçesi Bozcamahmut köyü yakınlarında, Adnan Ölmez yönetimindeki 42 AFM 32 plakalı kamyonla çarpıştı.
Çoğunluğunu İzmir Zafer İlköğretim Okulu 2-A sınıfı öğrencilerinin oluşturduğu otobüste 33 kişi öldü. Fazladan 20 yolcu alan otobüste çocukların koridorda yatırıldığı belirtiliyor.

Aksaray-Konya karayolu Eskil ilçesi yakınlarında İzmir Zafer İlköğretim Okulu öğrencilerini Kapadokya'ya geziye götüren yolcu otobüsü ile kum yüklü bir kamyon çarpıştı. Saat 06.00 sularında meydana gelen kazada 33 kişi hayatını kaybetti. Yaralanan 35 kişiden 5'inin durumunun ağır olduğu bildirildi. Aksaray Valisi Sebati Buyuran, kazaya otobüs şoförünün şerit ihlali yapmasının yol açtığını açıklarken, Aksaray Cumhuriyet Başsavcısı Durmuş Akif Özbek, kazayla ilgili soruşturmanın sürdüğünü aktardı. İzmir Ulaştırma Bölge Müdürlüğü ise yetki belgesi bulunmayan otobüsün korsan olarak çalıştığını, firma hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Kazada ayağı kırılan okul aile birliği başkanı Okşan Güler, yavaş gitmesi için şoförü 3 kez uyarmasına rağmen dinletemediğini söyledi. 46 kişilik araçta 3 öğretmen ve çoğu 2. sınıf öğrencisi olmak üzere toplam 66 kişinin bulunduğu öğrenildi. Koltuk sayısından fazla olan çocukların koridorda yatırıldığı ifade edildi. Okul yönetiminin Aylin Travel Agency şirketiyle 09 DE 555 plakalı otobüs için anlaşma yaptığı; ancak otobüsün son anda değiştirildiği ortaya çıktı.
İzmir Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan, geziye bazı velilerin ve başka sınıflardan öğrencilerin de katıldığını ifade etti. Kazada ayağı kırılan ve Aksaray Devlet Hastanesi'nde tedavi gören Zafer İlköğretim Okulu Okul Aile Birliği Başkanı Okşan Güler, otobüs şoförünü yavaş gitmesi konusunda uyarmasına rağmen söz geçiremediğini söyledi. Güler, "Tüm uyarılara rağmen hız kesmedi." diye konuştu. Okşan Güler, kişi başı 65 YTL alarak bu geziyi organize ettiklerini belirterek, bazı velilerin okula gitmeyen küçük çocuklarıyla birlikte geldikleri için geziye katılanların sayısının arttığını söyledi. Okşan Güler, fazla olan çocukları koridorda yatırdıklarını ifade etti. Geziye, başka okullardan da katılan öğrencilerin olduğu açıklandı.

Öğrencilere Porno İzlettirip Taciz Etti

08 Kasım 2007 09:43Bir ilköğretim okulunda hizmetli olarak çalışan 25 yaşındaki R.K., ilköğretim okulu öğrencilerine porno film izlettiği ve tacizde bulunduğu iddiasıyla gözaltına alındı.
Honaz İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kadrosunda hizmetli olarak çalışan R.K.'nin ilköğretim okulu öğrencileri 11 yaşındaki A.K. ve kardeş olan 9 yaşındaki M.Y. ile 10 yaşındaki F.Y.'ye porno film izlettiği, daha sonra elle tacizde bulunduğu iddia edildi. Çocukların dün akşam evlerine geç dönmesi üzerine A.K.'nin babası 38 yaşındaki S.K. (38) ve diğer çocukların babası 42 yaşındaki R.Y.'nin “Nerede kaldınız? Nerede zaman geçirdiniz?” diye sormasıyla skandal ortaya çıktı.
Çocuklar, hizmetli R.K.'nin kendilerine Cumhuriyet Mahallesi'ndeki bekar evinde porno film izlettirdiğini anlattı. Ailelerin şikayeti üzerine polis, R.K.'yi gözaltına aldı. Olayın duyulmasından sonra dün akşam saatlerinde Honaz İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde 50 kişi toplandı. Polis kalabalığı dağıtırken, R.K.'nin ifadesinde “Çocuklarla porno film izledik ama taciz etmedim” dediği belirtildi. R.K.'nin 18 yaşına kadar Yetiştirme Yurdu'nda kaldığı, daha sonra hizmetli olarak kamuda çalışmaya başladığı ortaya çıktı. Honaz Kaymakamı Kamuran Taşbilek, olayın duyulmasından sonra hizmetli R.K.'nın görevden alınarak, hakkında adli ve idare soruşturma başlatıldığını söyledi. Kaymakam Taşbilek, “Olay yargıya intikal etti. Yargılamanın sonucunu bekleyeceğiz. İddialar kapsamlı olarak araştırılıyor” dedi. R.K., ifadesinin ardından, bugün adliyeye sevk edildi.
aktifhaber

Tokat'ta 213 öğrenci hastanelik oldu

Tokat'ta bir ilköğretim okulunda öğrenim gören 213 öğrenci, gıda zehirlenmesi kuşkusuyla hastaneye kaldırıldı.
13.04.2007 21:45
haber10

Arabalarını Öğrencilere Yıkattılar
27 Şubat 2008 08:22

Atatürk Lisesi'nde görevli iki öğretmen, öğle tatilinde otomobillerini öğrencilere temizletti. İşte fotoğraflar...

Bolu Atatürk Lisesi'nde görevli iki öğretmen, öğle tatilinde okulun bahçesinde otomobillerini öğrencilere temizletti.

Öğrenciler, otomobilleri yıkadı, elektrikli süpürgeyle paspaslardaki tozu aldı ve camları sildi. Bolu'nun en eski liselerinden Atatürk Lisesi'nde, önceki gün havanın güneşli olmasını fırsat bilen iki öğretmen, otomobillerini okulun bahçesine çekti. Öğretmenler, öğle tatilinde öğrencilerle birlikte otomobillerini temizledi.

4 öğrenci kendi aralarında işbölümü yaptı. Biri camları silerken, diğeri hortumla otomobili yıkadı, diğerleri de elektrikli süpürgeyle toz aldı. Öğretmenlerin zaman zaman yardım ettiği öğrenciler, ders zilinin çalması üzerine yeniden sınıflarına döndü.
aktifhaber

Lise'de Porno CD Skandalı
13.04.2007 21:22
Kayseri'de bir lise öğrencisi, kız arkadaşıyla ilişkisini cep telefonuyla kaydetti, ona seks şantajı yaptı ve 3 arkadaşıyla daha ilişkiye zorlayıp bunlarıda kaydetti.

KAYSERİ’de bir meslek Lisesi’nde okuyan 16 yaşındaki İ.Ç., aynı okuldan tastiknameyle uzaklaştırılan 16 yaşındaki kız arkadaşı E.M. ile girdiği ilişkiyi cep telefonuna kaydetti. Daha sonra İ.Ç., genç kızı tehdit ederek 3 ögrenci arkadaşıyla da ilişkiye girmesini sağladı ve bu ilişkileride kaydetti. Ardından bu görüntüler CD’lerle çoğaltılarak diğer öğrencilere satılmak istendi. Yakalanan 4 ögrenciden 3’ü tutuklanarak, İncesu İlçesi Çocuk Islah ve Tutukevi’ne gönderildi.

Meslek Lisesinde okuyan İ.Ç., devamsızlık nedeniyle okuldan tasdiknameyle uzaklaştırılan E.K.'yle, bir evde 2 ay önce ilişkiye girdi. İlişkiyi cep telefonu kamerasıyla kaydeden İ.Ç., kız öğrenciyi tehdit ederek 3 arkadaşıyla daha ilişkiye girmesini sağladı. Daha sonra ilişki görüntülerini CD'lerle çoğaltan 4 arkadaş, diğer öğrencilere satmak istedi.

Olay ortaya çıkınca 4 öğrenci gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube’de ifadeleri alınan ögrenciler İ.Ç., 16 yaşındaki H.Ö.Ş., 14 yaşındaki M.Ş. ve 17 yaşındaki A.D., adliye’ye sevkedilldi. Zanlılardan M.Ş. savcılıkça serbest bırakılırken, İ.Ç., H.Ö.Ş. ve A.D. tutuklanarak, İncesu İlçesi Cocuk Islah ve Tutukevi'ne konuldu.

Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri olayla ilgili olarak, “Ne yazık ki bir meslek lisemizde, şu anda devamsızlık nedeniyle tasdikname almış olan bir kız ögrenci ile 4 erkek ögrenci arasında ilişki ve ardından da şantaja dönüşen olaylar meydana gelmiş. Olay çok üzücü. Adli açıdan yapılan işlemlerin yanı sıra, idari soruşturma da yapılmaktadır'' dedi.
aktifhaber

36 ÖĞRETMENE HAPİS İSTEMİ
Sosyal, ekonomik koşullarının düzeltilmesi için vizite eylemi yapan 36 öğretmen hakkında üç ile bir yıl arasında hapis cezası isteniyor..
21.10.2007 09:29

Geçen yıl 14 Aralık'ta KESK'in çağrısı doğrultusunda tüm Türkiye'de Eğitim Emekçileri Sendikası'na (Eğitim-Sen) üye 80 bin öğretmen ile yaklaşık 200 bine yakın diğer kamu çalışanları birlikte vizite eylemi yaptı. Bu eyleme Balıkesir'in Gönen ilçesinde görevli 36 öğretmen ile bir memur da katıldı. Öğretmenler için önce "görevi ihmal"den idari soruşturma açıldı ancak takipsizlik kararı verildi. Bunun ardından ise, öğretmenleri şok eden gelişme Gönen Cumhuriyet Savcılığı'ndan geldi. Savcılık 36 öğretmen ve bir memur için Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Kamu görevinin terki veya yapılmaması" eylemini düzenlenen 260. Maddenin 1. ve 2. fıkralarına dayanarak, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası istemi ile 27 Ağustos'ta iddianeme hazırladı ve dava açtı. İddianamede, öğretmenlerin yargılandığı bir başka madde ise TCK'nın 53. maddesi. Buna göre, mahkûmiyet verilmesi durumunda infazdan sonra da verilen cezanın yarısından bir katına kadar hak ve yetkilerinin kullanılmasının yasaklanması öngörülüyor. 16 Ekim Pazartesi günü hakim karşısına çıkan ve ikinci duruşmaları 28 Aralık tarihine ertelenen öğretmenler sendikal haklarını kullandıklarını ve yaşananların sadece bir hukuk komedisi olduğunu söylüyor.

GÖZDAĞI VERMEYE ÇALIŞIYORLAR

Eğitim-Sen Gönen Temsilcisi ve 27 yıllık meslek lisesi öğretmeni Ali Gözübüyük, bu eyleme Türkiye'den yüz binlerce memurun katılmasına rağmen yalnızca Gönen'deki 36 öğretmen ile bir memurun yargılanmasını "hukuk komedisi" olarak tanımlıyor. Gözübüyük, "Bu katıldığımız ilk eylem değil. Ama öğretmenlerin böyle bir eyleme katıldığı için hapis istemi ile yargı karşısına çıkarılması ilk olay" diyor ve ekliyor: "Yasalarla koruma altına alınan hakkımızı kullandığımız için açılan bu dava sendikalı olmak isteyenlere karşı bir gözdağı verme isteğidir."
sabah

Kırık notun kaynağı bulundu: Televizyon ve internet!
21 Ekim 2008

Öğrenci velileri, çocukların okuldaki başarısızlığında en önemli faktörün internet ve televizyon olduğunu söylüyor. Öğrenciler de ders notlarının düşüklüğünü yine internet ve TV ekranı başında geçirdikleri zamana bağlıyor. Öğretmenler ise velilerin çocuklarıyla yeterince ilgilenmediğini, öğrencilerin de sınavlara hazırlıksız girdiğini öne sürüyor. Zaman gazetesinin haberine göre, İzmir'deki ilköğretim ve liselerde son üç yılda disiplin cezası alan öğrenci sayısı 3 bin 750'den 5 bine çıktı. Bu artış aynı zamanda ilin Öğrenci Seçme Sınavı ile Ortaöğretim Kurumları Sınavı'ndaki başarısını da düşürdü. Tabloyu değerlendirmek için bir araştırma yapan İl Milli Eğitim Müdürlüğü, 30 bin veli, öğrenci ve öğretmene sıkıntının sebebini sordu. Velilerin yüzde 52,6'sı çocuklarının televizyon ve internet yüzünden derslerine yeterince önem vermediğini söylerken öğrenciler de verdiği cevaplarla ailelerini doğruladı. 503 okulda gerçekleştirilen anket çalışmasında velilerin büyük bir bölümü 'Çocuğum internet ve TV karşısında uzun süre vakit geçiriyor. Bu nedenle başarısız.' derken öğrenciler de "İnternet ve TV karşısında geçirdiğim uzun zaman beni başarısız yapıyor." itirafında bulundu. Öğretmenler ise öğrenci başarısızlığının yüzde 71,7 oranında aile içi huzursuzluktan kaynaklandığı yönünde görüş bildirdi. Öğretmenler, boşanmaların öğrencilerin başarısızlığında önemli bir etken olduğunu kaydetti. Durum tespiti yapan Milli Eğitim Müdürlüğü, okul idaresiyle aileler arasında işbirliği ve diyaloğun artırılması için çalışma başlattı. Sorunları, okul, veli ve öğrenci üçgeni oluşturarak çözmek isteyen müdürlük, rehber öğretmenlerin bu süreçte aktif rol almasını istedi.
nwtgazete

OKULDA GİZLİ KAMERA ŞÜPHESİ

28 Ekim 2008 19:22
Adana'da bir lisenin öğretmenler odasına gizli kamera ve ses kayıt cihazı yerleştirildiği iddiası üzerine, Milli Eğitim Müdürlüğü inceleme başlattı. Bazı öğretmenler tarafından durum, dilekçe ile Yüreğir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildirildi.
Adana'da bir lisenin öğretmenler odasına eski okul müdürü tarafından gizli kamera ve ses kayıt cihazı yerleştirildiği iddia edildi.

Merkez Yüreğir ilçesindeki bir lisede, geçen eğitim-öğretim sezonunda müdür olarak atanan S.F.A'nın talimatıyla hırsızlık ve kavga olaylarını önleyebilmek için okul koridorlarını, bahçesini ve laboratuvarları gösteren güvenlik kameraları yerleştirildi.

Danıştay kararıyla atamaların iptal edilmesinin ardından S.F.A, okul müdürlüğünden alınarak bir başka lisede öğretmenlik görevine geri döndü.

Okulda görevli bazı öğretmenler, öğretmenler odasında yangın sensörü olarak yerleştirilen cihazın içinde kamera olduğundan şüphelenerek, durumu diğer idarecilere bildirdiler.

İddiaya göre, yangın sensörünün içinde, kamera ve ses kayıt cihazı bulundu.

Bunun üzerine, bazı öğretmenler tarafından durum, dilekçe ile Yüreğir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirildi.
haber10

ÖĞRETMENE COPLU BİBERLİ DAYAK

6 Haziran 2009 08:32
Toplu sözleşme taleplerini iletmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına yürümek isteyen Eğitim-Sen grubuna polis izin vermedi. Polis barikatını aşarak Atatürk Bulvarı'na geçmek isteyen gruba, güvenlik güçleri müdahale etti.
Eğitim-Sen üyeleri Danıştay'ın ön tarafında bulunan Zafer Parkı'nda toplandı. Yürüyüş yapan birkaç grubun birleşmesinin ardından sendikacılar, istek ve tepkilerini dile getiren sloganlar attı. Daha sonra topluluk Atatürk Bulvarı üzerinden Milli Eğitim Bakanlığı'na yürümek istedi.

Burada polis tarafından barikat kurularak, gruba İzmir Caddesi'nden bakanlığa yürüyebilecekleri iletildi. Ancak grup alkışlı protestolar ve sloganlarla polis anonsuna karşılık verdi.

Bir süre burada bekleyen sendika üyeleri daha sonra polis barikatını geçmek istedi. Bir grup da Atatürk Bulvarı'ndan yola çıkarak ilerlemeye çalıştı. Bu sırada polis tarafından önce su sıkılan grup, ardından biber gazı ve gaz bombasıyla engellendi.

Sendika üyelerinden bazıları gazdan etkilenerek fenalık geçirirken, rahatsızlananlar ambulansla hastaneye kaldırıldı.

Gruba müdahaleyi cep telefonuyla görüntülemek Star TV muhabiri Fatma Çözen'i bazı polisler engellemek istedi. Bu sırada yaşanan arbedede Çözen, cop darbeleri aldı.

Bir süre bekledikten sonra sloganlar atmaya başlayan Eğitim Sen'liler, gruplar halinde Atatürk Bulvarı ve İzmir Caddesi'ni kullanarak Milli Eğitim Bakanlığı'na doğru yürüyüşe geçti.

akşam

Prof.Dr. Enis İğci, sahte içkiden zehirlenmiş
22:20 - 47 yaşındaki Prof. Dr. Enis İğci, evinde rahatsızlanması üzerine görev yaptığı Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ni arayarak yardım istedi. Eve gelen görevliler tarafından kendinden geçmiş halde bulunan ve Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan İğci, yoğun bakıma alındı. ''Çoklu organ hasarı'' teşhisiyle tedavi altına alınan Prof. Dr. Enis İğci'ye yapılan testlerde kanında metil alkol tespit edildi. Evinde votka içtiği belirlenen İğci'nin, aşırı alkol alımı ya da sahte içkiden zehirlendiği ihtimaline karşı araştırma başlatıldığı öğrenildi. 18.06.2009 İZMİR netgazete

17'sindeki kız ile aşığı, okulda başlarına kurşun sıktı

25 Mayıs 2009 Burdur'un Karamanlı ilçesinde Mesleki Eğitim Merkezi'nde öğrenim gören genç kız ile erkek arkadaşı olduğu bildirilen kişi, okulun bahçesinde silahla intihar girişiminde bulundu. Başlarından ağır yaralanan iki genç, ambulansla Burdur'a gönderildi. Ağır yaralanan gençlerden 26 yaşındaki Coşkun Korkmaz, tedavi gördüğü Burdur Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti
Karamanlı Mesleki Eğitim Merkezi üçüncü sınıf öğrencisi H.B'nin (17), Antalya'da bir otelde staj yaparken tanıştığı elektrikçi Coşkun Korkmaz (26) okula geldi. Okulun bahçesinde H.B. ile buluşan C.Ş, bir süre sonra, yanında getirdiği tabancayla başına ateş etti. Ardından H.B. silahı aldı ve o da başına ateş etti.
Silah sesleri üzerine dışarı çıkan okul yetkilileri, iki gencin yerde yattığını gördü. Başlarından ağır yaralanan iki genç ambulansla Burdur Devlet Hastanesine gönderildi. Ağır yaralanan gençlerden 26 yaşındaki Coşkun Korkmaz, tedavi gördüğü Burdur Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti
17 yaşındaki H.B'nin babası Şit B. ile annesi Yadigar B. ve akrabalarının hastane önündeki bekleyişi sürüyor.
Baba Şit B, çok üzgün olduğunu belirterek, olay hakkında fazla bilgisi bulunmadığını söyledi.
Kızını, arkadaşıCoşkun Korkmaz'ın öldürdüğünü ileri süren Şit B, Coşkun Korkmaz'ı tanımadığını ifade ederek, "Okumak için gönderiyoruz, acı haberini alıyoruz. Şimdi elimizden tek gelen şey ise dua etmek" dedi. Çobanlık yaptığını anlatan Şit B, kızının bir an önce iyileşmesi için dua ettiklerini dile getirdi.
Anne Yadigar B'nin ise sinir krizi geçirmesi nedeniyle müşahede altında tutulduğunu söyleyen Şit B, "Daha 17 yaşında. Hayatının baharında. Hayatı nı kurtarması için okutuyoruz ama ummadığımız bir haberle yıkılıyoruz" diye konuştu.
Olay yeri ve çevresinde yapılan incelemede, intihara kalkışan Coşkun Korkmaz'ın bir iş için gittiği İstanbul'dan dönerken Karamanlı'ya geldiği, Eğitim Merkezi'nin arkasında park ettiği otomobilinin camında ise "Seni sevdim. ölüm bile ayıramadı. Sen olmazken hayatım çok anlamsızdı. Anladım ki sensiz yaşanm ıyor. Sensiz ölünmüyor..." yazısının bulunduğu görüldü.

RED CEVABINI ALINCA
Yetkililerden edinilen bilgiye göre de amcasının çalıştığı Antalya'nın Kemer ilçesindeki bir otelde staj yapan H.B'nin staj sırasında tanıştığı elektrikçi Coşkun Korkmaz. ile bir süre arkadaşlık yaptığı ve daha sonra ayrıldığı kaydedildi.
netgazete

İstanbul'da bir öğretmen domuz gribine yakalandı
23:50 - ABD'nin New York şehrine görevli olarak giden 3 kişiden 1'inin Türkiye'ye döndükten sonra rahatsızlanması üzerine yapılan tetkiklerde domuz gribi virüsü taşıdığı belirlendi. Sağlık Bakanlığı öğretmen olan hastanın 1 Haziran 2009 tarihinde çalıştığı kurumdan sevk aldığını herhangi bir öğrenci ile teması olmadığını açıkladı. Ancak görevlendirilen sağlık ekiplerince hastanın temasta bulunduğu 14 kişiye koruyucu amaçlı antiviral tedavisi uygulandığı bildirildi. 04.06.2009 ANKARA netgazete

14 yaşındaki öğrenci, evine girdiği 25 yaşındaki öğretmene tecavüz etti
17 AĞUSTOS 2009
SAKARYA'nın Kaynarca İlçesi'nde görev yaparken, yüzünü tülle kapatarak evinee giren 14 yaşındaki 8'inci sınıf öğrencisi A.G. nin bıçak tehditiyle tecavüzüne uğrayan 25 yaşındaki müzik öğretmeni E.Y., mahkemedeki ifadesinde korku dolu dakikaları anlattı. Tecavüz sonrası başka ile tayine edilen genç öğretmen, talimatla alınan ifadesinde öğrencisinin kendisine döverek bıçak zoruyla tecavüz ettiğini, kredi kartlarını ve parasını da aldığını belirtti.
Akşam

Tuvalet cezası veren öğretmene soruşturma
13 Ekim 2009 Bursa'nın Orhangazi ilçesinde, bir öğretmenin kendisine ''lan'' dediğini ileri sürdüğü ilköğretim okulu 2. sınıf öğrencisini, dövüp tuvalete kapattığı iddia edildi.
İddiaya göre, Alitekin İlköğretim Okulu'nda görevli öğretmen M.S.A, kendisine ''lan'' dediği gerekçesiyle öğrencisi D.K'yi (8) darbetti. M.S.A, dersten çıkardığı öğrencisi D.K'yi, tuvalette bekletti.

Okul çıkışında durumu öğrenen D.K'nin velisi Sami K, oğlunun öğretmeniyle görüştü. Öğretmenin kendisine ''Evet, oğlunuz bana 'lan' dediği için onu dövdüm. Yine aynı şey olsa yine döverim'' dediğini ileri süren Sami K, Orhangazi İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Kaymakamlığa şikayette bulunduğunu bildirdi.
haber7

23 Aralık 2009 16:45
MÜ'de Sopalı Kavga
Marmara Üniversitesi'nde karşıt görüşlü öğrenciler arasında kavga çıktı...

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan sopalı kavgada, 3 öğrenci yaralandı. Yaralı öğrenciler arkadaşları tarafından hastaneye kaldırıldı. Polis, fakülte çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldı.
aktifhaber

23 Aralık 2009
Batman'da İki Öğretmen Zehirlendi
Batman'da aynı evde kalan iki öğretmen soba gazından zehirlendi.

Batman'a bağlı Kozluk ilçesinde ilköğretim okulunda görevli ve aynı evde kalan iki öğretmen, sobadan sızan gazdan zehirlendi. Genç öğretmenlerin durumu ciddiyetini koruyor. aktifhaber

28 Aralık 2009
Üniversitesi öğrencisi Karayel, kız arkadaşıyla tartıştıktan sonra Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden atladı.

Taksim’de bir arkadaşının doğum gününde, sevgilisi Tuğba Dışpınar ile tartışmaya başlayan Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Ali Hikmet Karayel gecenin ilerleyen saatlerinde evine gitmek için taksiye bindi. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Kavacık yönünde midesinin bulandığını söyleyen Ali Hikmet Karayel, aracı köprü üzerinde durdurduktan sonra hızla koşarak korkuluklardan atladı.
aktifhaber

Hakkari'de 68 köy okulunun tuvaleti yok
02 Ocak 2010 - Hakkari genelinde 68 köy okulunda tuvalet bulunmadığı bildirildi. netgazete

15 Ocak 2010
Eskişehir Öğretmenevi Müdürü Tutuklandı
Eskişehir'de, ''ihaleye fesat karıştırmak, kuruma alınan malzemelerde usulsüzlük yapmak suçlamasıyla öğretmenevi müdürü tutuklandı.
Eskişehir'de, ''ihaleye fesat karıştırmak, kuruma alınan malzemelerde usulsüzlük yapmak, rüşvet ve zimmet'' suçlamasıyla gözaltına 14 kişiden öğretmenevi müdürü tutuklandı, diğerleri tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı aktifhaber

Müdürden dayak yedi, canına kıydı

29 Ocak 2010 Nevşehir'de kız arkadaşıyla sık sık görüştüğü gerekçesiyle okul müdüründen odasında dayak yediği ileri sürülen lise öğrencisi, canına kıydı. NEVŞEHİR netgazete

09 Şubat 2010
SP : Katsayı Kararı Haksızlık
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, katsayı kararının siyasi ve ideolojik kaygılarla verildiğini, kararın büyük bir adaletsizlik yaratacağını savundu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, YÖK’ün yeni katsayı uygulaması konusunda Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararına tepki göstererek, “Milletimizin engelleri kaldırsın diye işbaşına getirdiği Ak Parti hükümeti, anayasa değişikliğini göze alamamakta ve geçici, sonuç almayan, oyalayıcı taktiklere başvurmaya devam etmektedir” dedi. Sorunun yeni bir Anayasa’yla çözüleceğini ifade eden Kurtulmuş, Anayasa değişikliği için her türlü desteği vermeye hazır olduklarını bildirdi.
Kurtulmuş, yaptığı yazılı açıklamada Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesinin vahim bir yanlış ve büyük bir adaletsizlik olduğunu savunarak, “Bu karar ne hukuka ne de hakkaniyete uygun değildir. Daha önce olduğu gibi yine siyasi ve ideolojik kaygılarla hareket eden Danıştay’ın bu kararları hukuk açısından son derece sakıncalıdır. Daha önce, benzer bir durumda yetkisizlik kararı veren Danıştay’ın ikinci kez yürütmeyi durdurmasını hukuken anlamak mümkün değildir” dedi. Kararın, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal ve toplumsal gerginliği daha da artıracağını öne süren Kurtulmuş, “Danıştay’ın bu kararı ile Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen ‘Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir’ hükmü ve 42. maddesinde belirtilen ‘Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir’ hükmü hiçe sayılmıştır. Anayasada düzenlenen bir hakkın mahkeme kararı ile kısıtlanması veya ortadan kaldırılması mümkün değildir. Anayasa’da belirtilen hakların geniş anlamda ve bilakis hakların genişletilmesi yönünde yorumlanması gerekmektedir. Çünkü özgürlükler esas, yasaklar ise istisnadır” görüşüne yer verdi.
Danıştay’ın kararı sonucu bu yıl 1 milyonu aşkın öğrencinin adaletsizliğe ve haksızlığa uğrayacağını kaydeden Kurtulmuş, “Bu iş yap-boz oyunu değildir. Milletimizin engelleri kaldırsın diye işbaşına getirdiği Ak Parti hükümeti, anayasa değişikliğini göze alamamakta ve geçici, sonuç almayan, oyalayıcı taktiklere başvurmaya devam etmektedir” dedi.
Yaşanan sürecin Anayasa değişikliği yönündeki taleplerinin ne kadar haklı ve ivedi bir konu olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Çünkü darbe ürünü olan 1982 Anayasası ve buna dayanarak yapılan çarpık kanunlar, özgürlüklerin önündeki en büyük engeldir. Derhal yeni bir Anayasa yapılmalı ve referanduma götürülerek millet idaresine sunulmalıdır. Aksi halde yaşanan kaos artarak devam edecektir.
12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK’ün, 28 Şubat darbesi sürecinde aldığı karar hala yürürlükten kaldırılamamıştır. Üniversiteye girişte meslek liseleri de dâhil olmak üzere tüm lise mezunlarının mağdur olmadan eşitliğini sağlayacak yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Hükümet daha fazla kararsız kalmamalı kalıcı ve köklü bir çözüm için adım atmalıdır.”
aktifhaber

13 ŞUBAT 2010
Git-gel okul 5 kilometre


HAKKARİ'nin Yüksekova İlçesi'ne bağlı Mor Dağı eteklerinde bulunan Kısıklı Köyü çocukları, okula gitmek için her gün 5 kilometre tepiyor. Çünkü yıl başında, 'mesafe kısa' diye Kısırlı Köyü taşımalı eğitimden çıkarıldı. Köylüler, 'Mesafe kuşbakışı 2 kilometre, ama yol daha uzun' diyor.
Senar YILDIZ / HAKKARİ
Akşam

Erkeklerin biber gazı şakası 7 kızı hastanelik etti
15:40 - Çorum'da bir ilköğretim okulunda bir öğrencinin okul koridoruna sıktığı biber gazı hareketli saatlerin yaşanmasına neden oldu. Biber gazından etkilenen 7 kız öğrenci Çorum Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. 26.02.2010 ÇORUM netgazete

18 Mart 2010
Rektörün Ailesine İki Satırlık İntihar Notu
Erzincan Valisi Abdülkadir Demir, Rektör Erdoğan Büyükkasap'ın intihar sebebiyle ilgili herhangi bir tespitte bulunulamadığını açıkladı.

Büyükkasap'ın intihar etmeden önce bir not bıraktığı öğrenildi.

Erzincan Valisi Abdülkadir Demir, ''İntihar sebebiyle ilgili herhangi bir tespitimiz yoktur. Bir not bırakmış. Notta sadece ailesine ve çocuklarına selam söylemiş'' dedi. aktifhaber

Kamyonun Çarptığı Genç Öğretim Görevlisi Hayatını Kaybetti

Muş Alparslan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu İnşaat Teknolojileri Bölüm Başkan Yardımcısı Öğretim Görevlisi Mehmet Aykan (28), karşıdan karşıya geçerken kamyon çarpması sonucu hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre, kaza, Muş-Bingöl karayolu Hınıs Mahallesi mevkiinde meydana geldi. aktifhaber


En son admin tarafından Sal Ekm 21, 2008 10:16 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Sal Eyl 02, 2008 8:34 pm    Mesaj konusu: Yök'ün küresel eğitim siyasetine açılımı Alıntıyla Cevap Gönder

Prof. Dr. Hacı Duran
Karakter boyutu :
Yök'ün küresel eğitim siyasetine açılımı

Eğitim kurumları uzun zamandan beri, sinema, moda, sanayi ürünleri ve iletişim teknolojileri gibi küresel piyasalara açılmaktadırlar. Bu amaçla yeni stratejiler geliştirmektedirler. Sanal ortamda paket eğitim programları hazırlamaktadırlar. Bir çok ülkede yeni şubeler açmaktadırlar. Ülke dışından öğrencileri eğitim programlarına katmaktadırlar. Yüksek öğrenim sadece bir kültürlenme ve eğitim öğretim değildir. Aynı zamanda önemli bir ekonomik varlıktır. Bu bakımdan gelişmiş ülkelerin en önemli rekabet alanlarından birisi, ülkelerine yabancı öğrenci çekmektir. Türkiye bu yarışta geri kaldı. Ancak YÖK yeni politikaları ile bu açığı kapatacak adımları atabilir.

Yüksek Öğretim Kurumu, son yıllarda üniversite öğreniminin yaygınlaştırılması alanında önemli adımlar atmaktadır. Bunlardan birincisi, Yüksek Öğrenim Kurumlarının sayısının arttırılması, ikincisi, özel Yüksek Öğrenim kurumlarının önünün açılması, üçüncüsü, bu iki faktöre bağlı olarak Yüksek Öğrenimde okullaşma oranında Türkiye'de önemli bir sıçramanın başlaması, dördüncüsü, Yüksek Öğrenim standartlarının AB uyum yasaları çerçevesinde Avrupa Birliği standartlarına yükseltilmeye çalışılması, beşincisi, yurt dışına öğretim üyesi olarak yetiştirilmek üzere çok sayıda öğrencinin gönderilmesi, altıncısı, açık öğretim kanallarını yaygınlaştırması, coğrafik olarak Türkiye'nin her bölgesine aktarması ve bir çok bilimsel alanı da kapsayacak şekilde yaygınlaştırması, yedincisi ise, Erzurum'da açıklanan strateji doğrultusunda Türk Üniversiteleri'nde okuyacak yabancı öğrenci sayısının arttırılması için gerekli adımların atılması. Bu yazıda sadece altıncı maddede belirttiğim, yabancı öğrenci sayısının arttırılması amacıyla açıklanan strateji üzerinde duracağım.

Son yıllarda bütün dünyada yüksek öğrenimde okullaşma oranı gittikçe artmaktadır. Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu oran çok daha hızlı artmaktadır. Bilhassa Çin ve Hindistan’da yüksek öğrenim alanında okullaşma oranı alanında önemli artışlar yaşanmaktadır. Çin'de bu oran 1998-2003 yılları arasında %20, Hindistan'da ise %8 oranında artmıştır. Küresel öğrenci dolaşımı alanında da önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Mesela OECD ülkelerinde okuyan yabancı öğrenci sayısı son yirmi yılda iki katına çıkmıştır. 2003 yılı verilerine göre, ABD'de yabancı öğrenci oranı %30, İngiltere'de %14, Almanya'da %13, Fransa'da %9 düzeyindedir. Beklentiler gelişmiş ülkelerdeki yabancı öğrenci sayısının gittikçe artacağına işaret etmektedir.

Türkiye'de küreselleşme daha çok ideolojik ve etnik çatışma bağlamlarıyla gündeme gelmektedir. Kamuoyu bu söyleme bağlı kalarak, küreselleşmenin eğitim alanındaki etkileri üzerinde yeterince durmuyor. Aslında küreselleşme eğitim, üretim, tüketim, teknoloji ve popüler kültür kalıplarının dolaşımı alanında çok daha etkili bir tarzda yaşanmaktadır. Üstelik etnik ve ideolojik çatışmalara rağmen, karşı duruşlara rağmen bu süreç kendiliğinden işlemektedir. Kendilerini çatışmalara kaptırmış olan kitleler alttan alta dönüştüklerini çoğu kere fark etmiyorlar.

Eğitim alanında küresel dalga etkisini gittikçe hissettirmektedir. Birçok üniversite, ülkenin milli sınırları dışında, çok uzak ülkelerde yüksek öğretim vermektedir. Bu öğretimi başka ülkelerden öğrenci transferi yaparak yapabildiği gibi, uzaktan eğitim veya şube açma şeklinde de verebilmektedir. Bu dalga yüksek öğrenim yaşındaki öğrencilerin, kendi ülkelerinde değil, bir yabancı ülkede öğrenim görmeleri şeklinde de yaşanmaktadır. Mesela ABD'de 475 bin, İngiltere'de 225 bin, Almanya'da yaklaşık 200 bin, Fransa'da 147 bin ve Avusturya'da 110 bin yabancı öğrenci yüksek öğrenim görmektedir. Türkiye'de ise 16 bin yabancı öğrenci yüksek öğrenim görmektedir. Buna karşılık Türkiye'nin yurt dışına yüksek öğrenim için gönderdiği öğrenci sayısı ise 44 bin civarındadır. Yani gönderdiğimizin üçte biri kadar öğrenci çekebilmekteyiz.

Bu durumu, ihracatın ithalatı karşılama oranı gibi düşünmek mümkündür. Eğitim maliyetleri ve yurt dışına eğitim için döviz transferi olarak konuyu ele aldığımızda, Türkiye'de eğitimle ilgili göstergeler, ekonomik göstergelerden daha da kötüdür. Kaldı ki eğitim sadece konjonktürel bir mali değer olarak işlev görmez. Aynı zamanda uzun vadeli ve etkisi yıllar sonra hissedilen bir sosyal sermayedir. Ayrıca eğitim aynı zamanda kültür transferi işlevini de görmektedir. Hangi kültür ve hangi ülke yurt dışından daha çok öğrenci transfer ederse, o kültür daha baskındır, daha etkindir. Bu bakımdan yabancı öğrenci transferi bir ülkenin kültürel, ekonomik, siyasi ve toplumsal duruşunun önemli göstergelerinden birisidir. Zaten yukarıda verilen rakamlara baktığımızda bu durum açıkça görülmektedir. Yani gelişmiş ülkeler aynı zamanda yurt dışından daha çok öğrenci alan ve yabancı öğrenci eğiten ülkelerdir.

Türkiye son yıllarda ekonomik anlamda gelişme endeksleri bağlamında konuya bakıldığında önemli adımlar attı. Bölgesinde en çok büyüyen ve gelişen ülke oldu. Küresel ekonominin büyük aktörlerini sarsan 2008-2009 yıllarındaki ekonomik krizden ciddi manada etkilenmedi. Dünya'nın birçok ülkesine sanayi ürünleri ihraç etmektedir. İnşaat sektörü alanında küresel düzeyde adından söz ettirecek bir duruma geldi. Bu ekonomik sıçramaya paralel olarak, uluslar arası alanda da önemli bir aktör oldu. Osmanlı coğrafyasının bakiyesi konumunda olan Balkan, Arap ve Kafkasya ülkeleri arasındaki husumetleri, birliktelikleri ve çekişmeleri biçimlendiren bir bölgesel güç oldu. Türkiye'nin bu ekonomik ve politik imajları kendi bölgesindeki ülkelerde popüler kültür alanında da canlanmalara neden oldu. Türk müziği ve sineması Osmanlı bakiyesi ülkelerde ilgiyle karşılandı. Bütün bu olumlu gelişmeleri vizelerin kaldırılması takip etti.

Yukarıda belirtilen olumlu gelişmelerin eğitim ayağı şimdiye kadar yetersiz kaldı. Türkiye'nin mevcut imajı ile bağdaşmayan bir durum var, ortada. İşte Yüksek Öğretim Kurumu'nun Türk üniversitelerinin kapılarını yabancı öğrencilere daha etkili bir tarzda açma girişimi bu bakımdan çok önemlidir. Bulunduğu bölgede, kültürel, ekonomik ve siyasi manada önemli bir güç konumuna gelen Türkiye'nin, bu imajı, yüksek öğrenim alanında yabancı öğrenci transferiyle daha da canlandırması lazımdır.

Türkiye'nin yabancı öğrenciler için, bir cazibe merkezi olması için yeterli bir alt yapı vardır. Türk üniversitelerini bu bağlamda kendi içlerinde iki önemli gruba ayırmak gerekir. 2006 yılından önce kurulan bütün üniversiteler, yabancı öğrenci eğitimi için gerekli olan akademik altyapıya, sosyal ve teknolojik donanıma sahiptirler. Öncelikle bu üniversitelerin Arap, Balkan ve Türki ülkelerden yabancı öğrenci transferi için gerekli adımları atması gerekir. Her ülkede bürolar açmalılar, eğitimlerinin kalitesini belirten yayınlar yapmalılar ve çeşitli teşvikler geliştirmeliler.

Türkiye'nin geleneksel imajı da kendi bölgesinde önemli bir eğitim, öğretim ve bilim merkezi olması için etkili bir zemin oluşturmaktadır. Çünkü tarihsel olarak bölge ülkelerinin birçoğu hala Türkiye'den tarihsel ve coğrafik ağırlığına ve gücüne mütenasip düşen adımlar atmasını beklemektedir. Ülkeler ve devletler resmi olarak sınırlarını biri birine kapatsalar da paylaşılan ortak kültürel değerlerden vatandaşlarını kolay kolay vazgeçiremezler. Bugün Kuzey Irak dahil bütün Arap, Kafkas, Karadeniz ve Balkan ülkelerinin halkı, Türkiye'yi kendileri için bir umut kapısı ve referans noktası olarak görmektedir. Bundan dolayı, üniversiteler gerekli girişimde bulunursa kısa sürede çok sayıda yabancı öğrenciyi okullarına transfer edeceklerdir. Çünkü vize engeli de aşılmış bulunmaktadır.

Yabancı öğrenci çekmek için üniversitelerin ciddi ve etkili projeler hazırlaması gerekir. Bu noktada ihracatçılara verilen teşviklere benzer teşvikler üniversitelere verilmelidir. Üniversiteler de yabancı öğrenciler için özel ve etkili paketler ve programlar hazırlamalıdır. Ancak bu tür tedbirlerle yabancı öğrenciler için Türkiye cazip bir ülke olur.

Türkiye'de okuyan yabancı öğrenciler, daha çok sağlık ve teknik alanlarda öğrenim görmektedirler. Sosyal ve beşeri alanlarda eğitim görenlerin oranı çok azdır. Hâlbuki sosyal ve beşeri alanlar ülkelerarası sıcak ilişkilerin kurumsallaşması için daha işlevseldir. Bu bakımdan Arapça ve Balkan ülkeleri dillerini bilen öğretim üyelerinin sayılarının arttırılması gerekir. Bu öğretim üyelerinin yabancı öğrenci transferi için özel çabalar ve çalışmalar içine girmesi desteklenmelidir.

Yüksek Öğretim Kurulu'nun yabancı öğrenci transferi için daha önce yapılan sınavı kaldırması bu amaçla atılan önemli bir adımdır. Bu adımın üniversitelerin girişimleri ile desteklenmesi gerekir.

Üniversiteler, Türkiye’nin tarihi ortağı olan Arap, Balkan, Karadeniz ve Kafkas ülkelerinin önemli merkezlerinde bürolar açarak, kendi eğitimlerinin propagandasını yapmalıdırlar. Söz konusu ülkelerde alanında tanınan öğretim üyelerini stratejik bir adım olarak üniversitelerine transfer etmelidirler. Bu öğretim üyeleri, kendi başlarına Türk üniversitelerini cazip birer değer haline getireceklerdir. Benzer bir uygulamanın Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından daha önce gerçekleştirildiğini biliyoruz. Günümüzde ABD ve AB ülkelerinin birçok ülkeden bilim adamı transfer ettiği her kesin malumudur. Transfer edilen bilim adamları beraberlerinde birçok yabancı öğrenciyi de Türk üniversitelerine taşıyacaklardır.

duranhaci@gmail.com


Karısını 20 yerinden bıçakladı sonra intihar etti

01 Ocak 2010 Konya'da 4 ve 10 yaşındaki çocuklarını dışarı çıkarttıktan sonra kavga etmeye başlayan öğretmen koca, öğretmen eşini 20 yerinden bıçaklayıp intihar etti. Kapıya kadar sürüklenip gelen ağır yaralı kadın ambulansla hastaneye kaldırıldı.
Olay, merkez Karatay ilçesi Büyük Sinan Mahallesi Ankara Caddesi üzerinde bulunan Akderya Apartmanı'nda meydana geldi. Zihinsel engelliler öğretmeni Tufan(37) ile sınıf öğretmeni karısı Asuman Can(32), 4 ve 10 yaşındaki iki çocuğunun yanında tartışmaya başladı. Tartışmanın sürmesi üzerine karı-koca, çocukları dışarı çıkardı. Mutfakta devam eden tartışmada eline bıçağı geçiren Tufan Can, karısını 20 yerinden bıçaklayarak ağır yaraladı. Sinir krizi geçiren koca ise mutfak penceresinden kendini aşağı atarak intihar etti. Ağır yaralanan öğretmen Asuman Can, sürünerek dış kapıya kadar geldi. Bu sırada çocuklar, durumu yakınlarına haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri ağır yaralı kadını ambulansla Konya Numune Hastanesi'ne kaldırdı. Çocuklar ise yakınları tarafından başka bir eve götürüldü.
Polis ve savcının olay yerinde yaptığı incelemenin ardından intihar eden kocanın cesedi Konya Numune Hastanesi morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
netgazete

Sınıfın ortasında kız için başına ateş etti, öldü

20 Ekim 2008 - Sivas'ın Hafik ilçesinde bir lise öğrencisi sınıfta tabancayla intihar etti.
Hafik Lisesi 10. sınıf öğrencisi Muhammet Sefa İ. (15), öğle arasında sınıfında, yanında getirdiği tabancayla başına ateş etti. Ağır yaralanan öğrenci Muhammet Sefa İ, kaldırıldığı Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Öğrencinin cesedi otopsi yapılmak üzere hastanenin morguna kaldırıldı.
Babası Yahya ve ağabeyi Eyüp İ. ile bazı yakınları da hastane önünde gözyaşlarına boğuldu. Olayın ardından hastaneye gelen öğrencinin annesi Fadime İ'ye ise sakinleştirici iğne vuruldu.
Öğrencinin "kız meselesi" yüzünden intihar ettiğinin düşünüldüğünü belirten yetkililer, soruşturmanın sürdürüldüğü bildirdiler.

netgazete

İntihar eden kişi öğretmenmiş
22 Ekim 2008 21:02
Sakarya'nın Adapazarı ilçesinde bir televizyona ait verici direğine çıkarak intihar eden kişinin kimliği belirlendi. Şahsın 8 yıllık biyoloji öğretmeni olduğu öğrenildi.
Önceki gün Maltepe Mahallesi'nde bir ulusal kanala ait televizyon veriscisine çıkarak vatandaşların gözleri önünde 50 metre yükseklikten atlayarak intihar eden kişinin kimliği tespit edildi. Sakarya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü'nün yürüttüğü çalışma sonucu intihar eden kişinin Ferizli ilçesindeki meslek lisesinde biyoloji öğretmenliği yapan Musa Ali Mol'a (32) ait olduğu belirlendi.

Öğretmenin cesedi okul müdürü tarafından da teşhis edildi. Genç yaşta intihar eden öğretmenin bekar olduğu öğrenildi. 4 yıl önce Kars'tan Sakarya'ya tayin olduğu belirtilen 8 yıllık öğretmenmenin neden intihar ettiği araştırılıyor. Çorum'lu olduğu kaydedilen öğretmenin cenazesi yarın ailesine eslim edilecek.
atktifhaber

Kayıp liseli kızın cesedi, boğazı kesik halde gölet kenarında bulundu

05 Kasım 2008 Yozgat'ta iki gün önce kayıp başvurusu yapılan 15 yaşındaki lise öğrencisi kız, bir göletin kenarında, baygın, vücudunun yarısı suyun içinde, boğazı kesik bulundu.
Yozgat Çamlığı'nda görevli orman muhafaza memurları, çamlık girişinde bulunan Kent Ormanı bölgesindeki Cevdet Dündar Göleti kenarında, vücudunun yarısı suyun içinde baygın bir genç kız görünce, durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis ekibi, kızın boğazında 10 santimetre uzunluğunda kesik tespit etti.
Yozgat Devlet Hastanesine kaldırılan kızın, iki gün önce Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesinde ailesi tarafından kayıp başvurusu yapılan 15 yaşındaki lise öğrencisi E.B.P. olduğu ortaya çıktı.
Genç kızın sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu bildirildi

netgazate

Eve dönen öğrenci kızı kaçırıp, boğazını kestiler
11:05 - Samsun'daki olay, merkeze bağlı Sarıışık köyünde meydana geldi. OMÜ Eğitim Fakültesi gece bölümü öğrencisi Fatma M.(18), okul çıkışı evine giderken kimliği belirsiz kişi veya kişilerin saldırısına uğradı. Bıçakla boğazı kesilen genç kızın çığlıklarını duyan babası Ali M., yardımına koştu. Ali M., kanlar içinde bulunduğu kızını hastaneye kaldırmak isterken yolda trafik kazası geçirdi. Kazada Ali M. ile kardeşi hafif şekilde yaralanırken, Fatma M., ambulansla kaza yerinden alınarak kaldırıldığı Gazi Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Fatma M.'nin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu, hastanede psikolojik destek aldığı öğrenildi. 12.11.2008 SAMSUN netgazete

Tecavüz zanlsı öğretmen mahkemede

24 Ekim 2008 19:45
İzmir'in Aliağa ilçesinde öğrencisine tecavüz ettiği iddiasıyla hakim karşısına çıkan öğretmen, sevk edildiği mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

haber7

Okula giderken arabanın altında kaldı
10:45 - Erzincan'ın Refahiye ilçesinde Fatih Ayçiçek'in kullandığı otomobil, ilköğretim okulu öğrencisi Umut İnanoğlu'na çarptı. Otomobilin altında kalarak yaralanan İnanoğlu, çevredeki vatandaşlar tarafından uzun uğraşlar sonucunda kurtarılarak, hastaneye kaldırıldı.
netgazete

Emekli öğretmeni evine çağırdı, çıplak fotoğraflarını çekti, erkek arkadaşlarına dövdürdü

18 Ekim 2008 Maltepe'de, cinsel ilişki bahanesiyle evine çağırıp erkek arkadaşları ile döverek 5 bin dolarını aldığı emekli öğretmene, 15 bin YTL'lik de senet imzalattığı öne sürülen kadın yakalandı.
Emekli ilköğretim okulu öğretmeni olan F.K, Kartal Cumhuriyet Savcılığına verdiği şikayet dilekçesinde, İçerenköy'deki bir oto yıkamacıda E.D. ile tanışıp daha sonra birkaç kez buluşup cinsel ilişkiye girdiğini anlattı.
Dilekçesinde, daha sonra ilişki için kendisi çağıran E.D'nin isteğ i üzerine gittiği Maltepe'deki evde, E.D ve 3 erkek arkadaşı tarafından dövülüp zorla çıplak fotoğraflarının çekildiğini ve 5 bin dolarının alındığını ileri süren F.K, ayrıca kendisine 15 bin YTL'lik de senet imzalattıklarını iddia ederek, şüphelilerden şikayetçi oldu.

netgazete

'Öğretmen, öğrenciye tecavüz etti' iddiası
12 Ekim 2008 22:55
İzmir'in Aliağa ilçesinde, milli kareteci bir beden eğitimi öğretmeni hakkında, 17 yaşındaki kız öğrencisine tecavüz ettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunuldu.
Alınan bilgiye göre, 17 yaşındaki R.K.'nın ailesi, savcılığa başvurarak, Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi'nde müdür yardımcısı ve beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan milli karateci T.E.'nin (38), kızlarına tecavüz ettiğini öne sürdü.

Aliağa Cumhuriyet Savcılığı, iddiaları araştırmak için T.E.'nin kişisel bilgisayarına ve cep telefonuna el koydu. T.E. hakkında Aliağa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından işlem yapılmadığı ve savcılık tarafından gözaltına alınmadığı öğrenildi.

haber7

Çanta için genç kızı yerlerde sürüklediler! Kapkaççılar, üniversite öğrencisi çıktı

12 Ekim 2008 İzmir'in Balçova ilçesinde bir genç kızın çantasını zorla aldıktan sonra kaçmak isterken polisin yakaladığı 2 zanlının, üniversite öğrencisi olduğu ortaya çıktı.
Alınan bilgiye göre, İnciraltı semtinde 2 kişi, deniz kenarında bankta oturan Nazlıhan Özçakır'ın (24) çantasını ve cep telefonunu almak istedi. Kendilerine karşı koyan Özçakır'ı yerde sürükleyerek çantasını alan zanlılar, kaçmaya başladı.
Özçakır'ın bağırarak yardım istemesi üzerine, olay yerine yaklaşık 100 metre uzaklıkta bulunan Balçova Karakolu önünde nöbet tutan polisler zanlıların peşine düştü. Polisler, bir süre devam eden kovalamacının ardından Haydar Aliyev Bulvarı'nda 2 zanlıyı yakaladı.
Balçova İlçe Emniyet Müdürlüğüne getirilen zanlılar O.M. (19) ile M.K'nın (21), Dokuz Eylül Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü öğrencisi oldukları belirlendi.
Üniversite öğrencilerinin, maddi sıkıntıları nedeniyle kapkaç yapmaya çalıştıklarını söyledikleri öğrenildi.
netgazete

İzmir'de aynı gence âşık olan liseli kızlar kapıştı! Erkekler vur-vur diye bağırıp, telefona kaydetti


28 Ekim 2008 İzmir'de, iki liseli kızın erkek arkadaşlarını paylaşamaması üzerine okul önü ilginç bir kavgaya sahne oldu. Erkek öğrencilerin keyifle izlediği kavgada birbirlerinin saçlarını yolarak yerlerde sürükleyen kızları öğretmenleri güçlükle ayırdı.
İzmir'in Buca ilçesinde, birbirlerine tekme tokat atarak saç saça kavga eden liseli iki kızı görenler şaşırdı kaldı.
Kavganın E.N. ile S.P. adlı iki kız öğrencinin aynı erkek arkadaşlarını sevmesi üzerine yaşandığı iddia edildi. Kavga saniye saniye bir cep telefonu tarafından görüntülendi.
Buca Endüstri Meslek Lisesi 3'üncü sınıf öğrencisi kızlar arasında kavga önce teneffüste ardından ders çıkışında okul önünde devam etti. Okul duvarları ardında yaşanan kavgada E.N. ile S.P. onlarca öğrencinin arasında saç saça baş başa kavga etti. Kızların kavgasını erkek arkadaşları gülerek izlerken 'vur vur" diye tempo tuttular. Kız öğrenciler öğretmenleri tarafından güçlükle ayırıldı. E.N. ile S.P. isimli kız öğrencilerin aynı erkeğe aşık olduğu kavganın bu yüzden çıktığı ileri sürüldü.
FATİH HAYTA
netgazete


Miniklere Erotik Şiir Kitabı
29 Eylül 2008 20:49

Burdur Gölhisar'da ilköğretim öğrencilerine erotik ifadelerin yer aldığı şiir kitabı dağıtıldı. İlçe Milli Eğitim Müdürünün açıklaması ise ayrı bir skandal...

BURDUR'un Gölhisar İlçesi'nde, ilköğretim okullarındaki öğrencilere de satılan şiir kitabındaki bazı şiirlerde erotik ifadelerin yer alması tepkilere neden oldu. Gölhisar İlçe Milli Eğitim Müdürü Osman Candeğer, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki değerlendirme komisyonuna kitabı incelettirdiğini, bir sakınca görülmediğini söyleyerek, “Kitapta ufak tefek kelimeler var. Ama komisyon sakınca görmedi” dedi.

Gölhisarlı şair Osman Akkoç'un şiirlerinin bulunduğu, geçen Şubat ayında basılan ‘Bir Deste Gül’ adlı şiir kitabı, 2007- 2008 eğitim öğretim yılının ikinci yarısı içerisinde ilçedeki ilköğretim okulları ve liselerde öğrencilere satıldı. Osman Akkoç'un bastırıp gelirini Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bıraktığı ‘Bir Deste Gül’ adlı şiir kitabındaki bazı şiirlerde erotik ifadelerin yer alması ise velilerin ve eğitim camiasının tepkisine neden oldu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bandrolünün de bulunduğu şiir kitabının 105'inci sayfada bulunan ‘Böyle Güzel Görmedim’ şiirinde ‘Göğüslerinin üstünden, ne hoş olur içmesi’ ve ‘Göğüslerin uçları, bir tülle örtülenmiş’ ifadeleri yer alıyor. Velilerin tepkisini çeken kitabın 2'nci sayfasında ‘Kitabın tüm yasal hakları Gölhisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne aittir” ifadesi bulunuyor.

Ayrıca kitabın önsözünde de Gölhisar eski Kaymakamı Selami Kapankaya, İlçe Milli Eğitim Müdürü Osman Candeğer ve Gölhisar Belediye Başkanı Mehmet Yavuzer'in kitap ve yazar hakkında övgü dolu yazıları bulunuyor.


‘KİTAP TOPLATILSIN’

Burdur'un eğitimdeki başarısının en önemli ayağının ‘Burdur Okuyor’ projesi olduğunu belirten Türk Eğitim- Sen Burdur Şube Başkanı Orhan Akın, konuyla ilgili şunları söyledi:

“Bu kitapta, ‘Kitabın tüm hakkı Gölhisar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne aittir’ diye bir ibare de bulunuyor. Zannediyorum İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ndeki arkadaşlarımız, kitabın içindeki bir takım cümleleri ya okumadılar, ya görmediler, ya da bu kitabı incelemeden bu kararı aldılar. Biz Gölhisar'da yapmış olduğumuz incelemelerde ve velilerden gelen haberlerden sonra kitabı okuma fırsatı bulduk. Kitapta, ilköğretim öğrencisinin okumaması gereken cümlelerin geçtiğine şahit olduk. En kısa zamanda İlçe Milli Eğitim Müdürümüzün bu yanlıştan dönerek bu kitabın toplatılmasını ve kamuoyundan özür dilemesini bekliyoruz.”

‘KİTAP OKUNMAMIŞ’

Konuyla ilgili açıklama yapan Eğitim-İş Burdur Şube Başkanı Hasan Cengiz de “Şiir kitabından İlçe Milli Eğitim Müdürü Osman Candeğer, Belediye Başkanı Mehmet Yavuzer ve eski kaymakam tarafından övgüyle bahsediliyor. Kitabın 105'inci sayfasında ‘Böyle Güzel Görmedim’ şiirini acaba okumuşlar mı? Bu şiirde cinsellik ve erotizmi çağrıştıran ifadeler yer almaktadır. Yetkililer tarafından da referans gösterilen şiir kitabının gelirinin fakir öğrencilere dağıtılacağı biliniyor” diye konuştu.

KOMİSYON İNCELEMİŞ

Gölhisar İlçe Milli Eğitim Müdürü Osman Candeğer, geçen yıl, okul aile birliğine gelir olması için Osman Akkoç'un yazdığı ‘Bir Deste Gül’ adlı kitabını okullara satılmak üzere teslim ettiklerini belirterek, “İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde Özel Değerlendirme Komisyonu var. O komisyona kitabı 2 defa incelettirdim. Komisyonun tutanağını da Burdur Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gönderdim ve bir sakınca görülmedi. Kitapta ufak tefek kelimeler var. Ama komisyon sakınca görmedi. İncelettirdikten sonra Okul Aile Birliklerine satılmak üzere verdik” dedi.

İşte şiirlerdeki erotizm

GÖLHİSARLI halk şairi Osman Akkoç'un şiirlerinin bulunduğu, ilköğretim okullarındaki öğrencilere de satılan kitaptaki bazı şiirlerde yer alan erotik ifadeler şöyle:

105'inci sayfa

Böyle Güzel Görmedim

O yanaklar, dudaklar, bir yaylanın çeşmesi.

Göğüslerin üstünden, ne hoş olur içmesi.

Bir yiğidin bunlardan, mümkün mü vazgeçmesi?

Böyle yanak, bir dudak, ömür boyu görmedim.

O gerdan yaylasını, omuzlar çevrelemiş.

Her yiğit sevememiş, aşkını ertelemiş.

Göğüslerin uçları, bir tülle örtülenmiş.

Böyle göğüs ve omuz, ömrüm boyu görmedim.

125'inci sayfa

Dibek

Bir gecenin sonunda yaş gününü kutlarım.

Ne kadar bekletse de, mutludur umutlarım.

O gerdan yaylasında, gezinir de otlarım

Çözülmüş düğmeleri, göğüsleri dağ olmuş.

İki göğsün arası, sanki kahve dibeği.

Kıpır kıpır ediyor, mis kokuyor göbeği.

İki saat görüştük, sessiz kaldık epiyi.

İlk önce sakin idi, sevdikçe bir hal oldu.

Sarıldık alt üst olduk, seviştik ve sevindik.

Bunca yıllardan sonra, konulara değindik.

Elli yılın sonunda, bir damat, bir gelindik.

Yarım asırlık zaman, aşkımıza mal olmuş.

aktifhaber

’TEZE KARŞILIK BENİ İSTEDİ’

2 Eylül 2008 07:58
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Çankaya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tanel Demirel hakkında, doktora tezi hazırlayan Araştırma Görevlisi Diren Çakmak’a ’hakaret’ suçundan 3 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı
Şikayetçi Diren Çakmak, Demirel’in, cinsel birliktelik teklifini reddettiği için tez konuları hakkında aşağılayıcı dille rapor yazdığını iddia etti. Raporunda, "Sayın Çakmak’ın akademik hayatının, idare etme, uygun kişilerle ilişkiye girerek akademik ünvan ve kadro sağlama olarak görüldüğü kanaatindeyim" diyen Demirel hakkında, Ankara Cumhuriyet Savcısı Vahdet Polatkan dava açtı. Davanının iddianamesinde, olay şöyle anlatıldı: "Diren Çakmak, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Enstitüsü, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Siyaset Bilim Dalı’nda doktorasını tamamladıktan sonra, Çankaya Üniversitesi’nde çalışmakta olduğu bölümde öğretim görevlisi pozisyonuna atanmak için talepte bulundu. Talebinin sonucunu beklerken de, şüphelinin bu bölümde çalışmaya devam etmesini istemediğini ifade etmiştir. Bunun bir nedeni; şüpheli Demirel, Ocak 2006’da Prof. Dr. Yavuz Sabuncu’nun yerine Çakmak’ın tez danışmanı olmak istemiş ancak bu reddedilmiştir. İkinci neden olarak, 2007 yılı Ocak ayında kendisini odasına çağırıp cinsel birliktelik imasında bulunan şüphelinin teklifini kabul etmemesi gösterilmiştir.

’Cinselliğini kullanıyor’

Her iki olayın zamanlamasının da sözleşme yenileme dönemine denk geldiğini, şüphelinin cinsel birliktelik imalarını tekrarlamadığını, buna karşılık üniversitelerin kokteyl ve toplantılarında kendisi hakkında, ’Kemalist darbeci, demokrasi düşmanı, ceberut Cumhuriyetçi’ şeklinde sözler sarf ettiğini, ’cinselliğini kullanmak, kadınlık vasfıyla hareket etmek’ gibi ifadelere yer vererek kendisine hakaret ettiğini iddia etmiştir.

Entelektüel irdeleme değil

Demirel savunmasında, raporunun doğru, hakaret suçlamasının ise doğru olmadığını, raporunda sert eleştiri yaptığını söylemiştir. Tüm bu ifadeler değerlendirildiğinde Demirel’in, müştekiye karşı tezini değerlendirmenin ve eleştirmenin dışında tezi ve özellikle müştekiyi küçük düşürme, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek somut bir fiil isnat etme amacıyla hakaret ettiği kanaatine varılmıştır. Raporun bilimsel eleştiriden ziyade, müştekiyi aşağılamaya, küçük düşürmeye yönelik özel bir gayret taşıdığı, entelektüel bir irdelemeyle bağdaşmadığı değerlendirilmiştir. Bu nedenle şüphelinin eylemi müştekiye hakaret suçu olarak kabul edilmiştir."

hürriyet

Tacizci Öğretmen Suçüstü
10 Eylül 2008 07:33

Çocuklarına özel ders aldıran aile, cinsel tacizden şüphelendi. Kurulan gizli kamera sistemini yan odadan izlediler. 50 yaşındaki öğretmen fena yakalandı.

İzmir'in Buca İlçesi'nde, özel ders verdiği 8 yaşındaki kız öğrencisi C.S.'yi taciz ettiği ileri sürülen öğretmen 50 yaşındaki Mustafa B., olaydan haberdar olan ailenin eve kurduğu gizli kameraya yakalandı. Evlatlarına yapılan tacizin görüntülerini kaydeden ailenin ihbarıyla gözaltına alınan 31 yıllık öğretmen, evli, 1 çocuk babası Mustafa B., sevk edildiği nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de Mustafa B.'yi açığa aldı, hakkında idari soruşturma başlattı.

Şirinyer Semti'ndeki Tuğsavul İlköğretim Okulu 2'nci sınıfa geçen 8 yaşındaki C.S.'nin ailesi, yaz tatili dönüşü uyum sorunu çekmemesi için çocuklarına özel ders aldırmaya karar verdi. Ailenin büyük kızları B.S.'ye de önceden ders veren aynı okulun sınıf öğretmeni Mustafa B.'de karar kılındı. Anlaşma üzerine, 31 yıllık öğretmen Mustafa B. eve gelip kıza ders vermeye başladı. 3 gün boyunca Mustafa B.'den ders alan küçük kızın hareketlerinden şüphelenen ablası, durumu öğrenmeye çalıştı. Küçük kız da ablasının ısrarlı soruları üzerine öğretmeninin kendisine tacizde bulunduğunu anlattı. Abla B.S.'nin olayı anne ve babasına anlatması üzerine gerçeğin ortaya çıkarılması için odaya gizli kamera yerleştirildi.

TACİZİ YAN ODADAN İZLEDİLER

Öğretmen Mustafa B., geçen hafta özel ders için eve geldiğinde, komşuları, C.S.'nin anne ve babasının dışarı çıktığını, sadece küçük kızın içeride olduğunu söyledi. Komşularıyla önceden anlaşan C.S.'nin ailesi ise öğretmen Mustafa B.'nin tacizini yakalamak için yan odada, gizli kameranın kaydettiği görüntüleri bilgisayardan izlemeye başladı. Öğretmen Mustafa B.'nin, küçük kıza yine tacizde bulunmaya başlaması üzerine babası ve yakınları hemen odaya girdi. Mustafa B.'yi etkisiz hale getiren küçük kızın ailesi, polise haber verdi. İhbar üzerine olay yerine gelen polisler, öğretmen Mustafa B.'yi gözaltına aldı. Kamera görüntüleri de polise teslim edildi.

PORNO CD'LER BULUNDU

Emniyet'teki ifadesinde suçunu itiraf etmek zorunda kalan öğretmen Mustafa B.'nin evinde mahkeme kararıyla yapılan aramada da çok sayıda porno içerikli CD ele geçirildi. Anestezi teknisyeniyle evli, bir çocuk babası Mustafa B., işlemlerin tamamlanmasının ardından sevk edildiği Adliye'de çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

aktifhaber

İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ ÖĞRETMENİNİN ARACINA ATEŞ ETTİ

10 Eylül 2008 15:45
Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde, öğretmenin aracına silahla ateş ettiği iddia edilen ilköğretim öğrencisi gözaltına alındı

Alınan bilgiye göre, bir ilköğretim okulunun 6. sınıfında okuyan Ş.D. (13), okulun bahçesinde, yaşıtı olan öğrencilerle kavga etti.

Kavgayı gören öğretmenlerden H.A, öğrencilere müdahale ederek kavgayı sona erdirdi.

Daha sonra okuldan ayrılan Ş.D, okulun dağılma saatinde, henüz nereden temin ettiği belirlenemeyen ruhsatsız tabancayla, kavgaya müdahale eden öğretmen H.A'nın kullandığı otomobile iki el ateş etti.

Ş.D, ruhsatsız tabancayla yakalandı.

İki kişinin bulunduğu otomobile iki mermi isabet ettiği ve maddi hasar oluştuğu belirlendi.
haber10

500 BİN ÖĞRENCİYE SOĞUK ŞAKA

16 Eylül 2008 11:50
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Seviye Belirleme Sınavı’na (SBS) katılmayan 6. sınıf öğrenci sayısının 273 bin 291, 7. sınıf öğrenci sayısının ise 228 bin 504 olduğunu açıkladı
Sınava katılmayan 6. sınıf öğrencilerinden 15 bin 71’i teşekkür belgesi sahibi olurken, bin 153’ü takdir belgesi sahibi. 7. sınıf öğrencilerinden teşekkür belgesi alanların sayısı 12 bin 698, takdir belgesi alanların sayısı ise 926 oldu.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, CHP Yalova Milletvekili ve TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi Muharrem İnce’nin boru önergesine verdiği yanıt, SBS’nin ilk yılında 500 bin öğrencinin Anadolu Lisesi, Süper Lise ve Fen Lisesi umutlarının söndüğünü gözler önüne serdi.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “SBS’ye katılmayan 6'ncı sınıf öğrenci sayısı 273 bin 291 ve 7'nci sınıf öğrenci sayısı ise 228 bin 504’tür Söz konusu sınava katılmayan 6'ncı sınıf öğrencilerinden teşekkür belgesi alanların sayısı 15 bin 71 ve takdir belgesi alanların sayısı bin 153, 7’nci sınıf öğrencilerinden teşekkür belgesi alanların sayısı 12 bin 698 ve takdir belgesi alanların sayısı 926'dır” dedi. Bakan Çelik, bazı nedenlerle SBS’ye başvuramayan öğrencilerin SBS’nin yapılacağı güne kadar başvuruda bulunmaları için Valiliklere bir e-posta gönderildiğini anımsatarak, söz konusu e-posta’nın 20 Haziran 2008 tarihinde saat 16.54 itibarıyla gönderildiğini söyledi. Söz konusu e-posta kapsamında başvuran aday sayısının 6. sınıflarda 538, 7. sınıflarda ise 662 olduğunu bildiren Çelik, “Sözü edilen e-maile göre sınava katılımı sağlanan öğrencilerin tümü devlet okulu öğrencisidir. Bu elektronik posta son anda sınava girmek için gelen öğrencilere zorluk çıkartılmaması için gönderilmiş olup öncelikle sınavların yapılacağı okul yöneticileri, ile il yöneticilerine yönelik hazırlanmıştır. Bugüne kadar bu uyarıyı almadıkları için işlem yapamadığını bildiren yönetici ve veli başvurusu alınmamıştır. Sözü edilen elektronik posta ilgili tüm okullara ulaşmıştır. Bu uygulama, öğrencinin velisinin ilgisizliği veya bilgisizliği sebebiyle öğrencinin kendi iradesi dışındaki bir sebeple mağdur duruma düşmesini önlemek içindir. Dolayısıyla, planlaması eksiksiz yapılan bu uygulama iyi niyetli ve öğrenci odaklı bir düşüncenin sonucudur” açıklamasında bulundu.

-“MEB, 500 BİN ÖĞRENCİYE SOĞUK ŞAKA YAPTI”-

Konu ile ilgili olarak ANKA’ya açıklamada bulunan CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce ise, 500 bin öğrencinin SBS’ye girmemesi ve Anadolu Lisesi, Süper Lise ve Fen Liselerinde okuma şanslarının yok olmasının, Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki niteliksiz kadrolaşma nedeniyle olduğunu söyledi. İnce, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yanlış eğitim politikası uyguladığına işaret ederek, “Niteliksiz kadrolaşma, rehberlik hizmetinin olmaması ve Bakanlığın eğitim politikası nedeniyle 500 bin öğrenci Anadolu Lisesine gidemeyecek. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Batman ziyareti sırasında ‘sınav bire düşürülsün’ şeklindeki sözlerinin, bir şakadan ibaret olduğunu söylemişti. Asıl soğuk şakayı Milli Eğitim Bakanlığı 500 bin öğrenciye yaptı” dedi.

vatan

Ülkelere Göre Öğretmen Maaşları
05 Ekim 2008

Eğitim-sen'e göre Dünya öğretmenler gününde, Türkiye'deki bir öğretmen, bir buzdolabı alabilmek için 143 saat çalışıyor.

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde “OECD 2008 Bir Bakışta Eğitim Raporu” adlı bir çalışma yapan Eğitim-Sen, öğretmenlerin sosyo-ekonomik durumunu gözler önüne serdi.
OECD verilerine göre, Türkiye’de göreve yeni başlamış bir öğretmenin 1300 YTL tutarındaki bir buzdolabını satın alabilmesi için 143 saat, 150 YTL tutarında kışlık bir ayakkabı satın alabilmek içinse 16.5 saat çalışması gerekiyor.
OECD verileri ışığında hazırlanan rapora göre, Türkiye’de öğretmenler diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre daha çok çalışıyor, daha çok yoruluyor; ancak diğer ülkelerdeki meslektaşlarından daha az maaş almak zorunda kalıyor. İlköğretimde göreve yeni başlamış bir öğretmenin 1300 YTL ya da 1000 Dolar tutarındaki bir buzdolabını satın alabilmesi için Avusturya’da 64.5, İspanya’da 43, Yunanistan’da 67, Portekiz’de 71 saat çalışması gerekirken Türkiye’de 143 saat çalışması gerekiyor. Yine 150 YTL ya da 115 Dolar tutarında bir kışlık ayakkabı satın alabilmek için göreve yeni başlamış öğretmen İspanya ve İskoçya’da 5, Yunanistan’da 8, Portekiz’de 8, Türkiye’de ise 16.5 saat çalışmak zorunda kalıyor.


Yine aynı ürünler için en üst kademedeki ilköğretim okulu öğretmeninin kaç saat çalışması gerektiği de gözler önüne serildi. Buna göre, 1300 YTL tutarındaki bir buzdolabını satın alabilmesi için bu kademedeki bir öğretmenin Avusturya’da 32, İspanya’da 30, Yunanistan’da 45, Portekiz’de 28 saat çalışması gerekirken Türkiye’de 118 saat çalışması gerekiyor. Yine 150 YTL tutarında bir kışlık ayakkabı satın alabilmek için öğretmenin İspanya’da 3.5, İskoçya’da 3, Yunanistan’da 5, Portekiz’de 3, Türkiye’de ise 13.5 saat çalışması gerekiyor. 550 YTL ya da 420 Dolar fiyatındaki bir takım elbise için ise, Avusturya’da en üst derece ilköğretim okulu öğretmeninin 13.5, Çek Cumhuriyeti’nde 24, Yunanistan’da 19 saat çalışması gerekirken, bu Türkiye’de 49.5 saat, yani neredeyse 50 saati buluyor.
aktifhaber

Okulun duvarından düşen çocuk, kalpten öldü
14:10 - Konya'da, Ahmet Haşhaş ilköğretim Okulu 6. sınıf öğrencisi Yunus Emre Orhan (11), 2 gün önce okulun duvarından düştü. Hastanede tedavi olunan öğrenci, daha sonra taburcu edildi. Sabah saatlerinde rahatsızlanan Yunus Emre Orhan, ailesi tarafından kaldırıldığı sağlık ocağında tıbbi müdahaleye rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Yunus Emre Orhan'ın otopsisinde, akciğer ve kalbindeki sağlık problemlerinden dolayı hayatını kaybettiği belirlendi. Yunus Emre'nin annesi Hanife ile babası Harun Orhan ise Konya Numune Hastanesi morgu kapısında taziyeleri kabul etti. 21.10.2008 KONYA

Uşak'ta gözaltına alınan 10 kişiden 1'i de doçent çıktı


21 Ekim 2008 Uşak'ta sabah saatlerinde polis tarafından düzenlenen operasyonda 10 kişi gözaltına alındı.
Uşak'ta sabaha karşı polisin düzenlediği operasyonda, aralarında Uşakspor ve Uşak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı A.Y.'nin de bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı. Operasyonun Uşakspor Kulübü ile ilgili olduğu sanılırken, gözaltına alınanlar arasında Uşak Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. T.T.'nin de olduğu öğrenildi. Gözaltına alınan şahısların emniyetteki sorgusu devam ederken, polisin T.T.'nin evi, iş yeri ve üniversitedeki odasında yaklaşık 3 saat arama yaptığı öğrenildi.
Soruşturma kapsamında yeni gözaltıların olabileceği iddia edilirken, savcılık operasyonun selameti açısından dosyaya gizlilik kararı getirdi.

netgazete

İlkokulda kalorifer kazanı patladı, 8 yaralı

28 Ekim 2008 Erzurum'un Yakutiye ilçesine bağlı Gaziler Mahallesi'nde bulunan Halit Paşa İlköğretim Okulu'nda kalorifer kazanının patlaması sonucu 8 kişi yaralandı.

ÖĞRETMENE 'TOKAT' DAYAĞI

4 Kasım 2008 20:09
İZMİT'in Gültepe Mahallesi'nde aynı adla anılan Gültepe İlköğretim Okulu Fen Bilgisi Öğretmeni 28 yaşındaki Tuncay Narin, tokat attığı gerekçesiyle bir öğrencinin ağabeyinin saldırısına uğradı
Saldırgan Yener E., olaydan sonra kaçarken yüzü gözü kan içinde kalan öğretmen meslektaşlarının yardımıyla hastaneye götürüldü.

Olay saat 17.30 sıralarında Gültepe İlköğretim Okulu'nda meydana geldi. İddiaya göre bir gün önce sınıfta gürültü yaptıkları gerekçesiyle öğretmen Tuncay Narin, aralarında 7'nci sınıf öğrencisi S.E.'nin de bulunduğu birkaç öğrenciye tokat attı. S.E. de öğretmeninin kendisine tokat attağını evde ailesine anlattı.

Bu akşam saatlerinde okula gelen S.E.’nin ağabeyi Yener E., “Sen kardeşime nasıl tokat atarsın” diyerek tartıştığı öğretmen Narin'e saldırdı. Aldığı darbelerle yüzü gözü kan içinde kalan ve başını da yere çarpan öğretmen Narin, meslekdaşları tarafından kurtarılırken, saldırgan Yener E. ise kaçtı.

haber10

Öğrenci servisi devrildi: 5'i ağır, 12 yaralı


06 Kasım 2008 Perşembe Antalya'da okul servisi ile kamyonetin çarpışması sonucu 5'i ağır 12 öğrenci yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, Kepezüstü mahallesinden Organize Sanayi Bölgesi Endüstri Meslek Lisesi ve Anadolu Teknik Lisesi'ne öğrenci taşıyan Namık Kemal Tezcan yönetimindeki 07 C 0676 plakalı minibüs ile Bayram Efeoğlu'nun kullandığı 07 AK 187 plakalı kamyonet, Duacı köyü kavşağında çarpıştı.
18 öğrencinin bulunduğu minibüs, çarpışmanın etkisiyle yan yattı. Kazada, Şeyma Kır, Veli Mutaf, Mustafa Bayır, Kadir Yıldız, Tugay Altınok ağır olmak üzere toplam 12 öğrenci yaralandı. Yaralılar, Antalya'daki hastanelere kaldırıldı.

netgazete

Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Ksm 13, 2008 11:01 pm    Mesaj konusu: Derste kalp krizi geçirdi öldü Alıntıyla Cevap Gönder

''Erkek arkadaşıma beni kötüledi'' diye
üniversiteli kız, oda arkadaşı kızı bıçakladı

14:45 - Elazığ'da, Feyzi Çakmak Mahallesi'nde Fırat Üniversitesi öğrencisi kız L.B. (26), aynı evde kalan kız arkadaşı H.B.'yi (22) ile erkek arkadaşına kendisi hakkında kötü sözler söylediği iddiasıyla karnından bıçakla yaralayıp evden ayrıldı. H.B, yaralı halde evinin yakınındaki Feyzi Çakmak Polis Merkezi'ne gitti. Buradan ambulansla Fırat Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan genç kızın durumunun ağır olduğu öğrenildi. Zanlı L.B, evin yakınındaki caddede polis ekiplerince gözaltına alındı. 16.12.2008 ELAZIĞ
netgazete

İlköğretim Öğrencisi Kalbinden Bıçaklandı

05 Kasım 2007 15:33İlköğretim okulu 7’nci sınıf öğrencisi 14 yaşındaki Uğur Akıncı, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce bıçaklanarak öldürüldü.
KONYA'nın Akşehir İlçesi'nde, ilköğretim okulu 7'nci sınıf öğrencisi 14 yaşındaki Uğur Akıncı, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce bıçaklanarak öldürüldü.
Seyran Mahallesi'nde saat 13.00 sıralarında meydana gelen olayda, Nihat Dayanık İlköğretim Okulu 7'nci sınıf öğrencisi Uğur Akıncı, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin saldırısına uğradı. Göğsünden ve kalbinden 3 kez bıçaklanan Uğur Akıncı'yı yerde kanlar içinde yatarken gören çevredekiler Akşehir Devlet Hastanesi'ne getirdi. Uğur Akıncı, hastanede yapılan tüm müdahalelelere rağmen kan kaybından yaşamını yitirdi.
Uğur Akıncı'nın bugün okuldan kaçtığını belirleyen polis, olayın ardından kaçan saldırgan ya da saldırganların bulunması için araştırma başlattı.
Bu arada Akşehir Kaymakamı Kenan Çiftçi ile İlçe Milli Eğitim Müdürü Salih Saltukoğlu da hastaneye gelerek yetkililerden bilgi aldı.
aktifhaber


İlkokul Öğrencisine Tecavüz Davası
31 Ekim 2007 15:4612 yaşındaki T.P.’ye tecavüz ettiği belirlenen 25 yaşındaki Mustafa Gökçe tutuklandı.
ADANA'nın Yumurtalık İlçesi'nde 12 yaşındaki T.P.'ye tecavüz ettiği belirlenen 25 yaşındaki Mustafa Gökçe tutuklandı. Geçen hafta Atatürk İlköğretim Okulu 7'ncı sınıf öğrencisi T.P. iddiaya göre okul çıkışında pazarlarda sebze meyve satan Mustafa Gökçe tarafından otomobille kaçırılarak Kemal Paşa Mahallesi'ndeki terk edilmiş bir eve götürüldü. Mustafa Gökçe, burada küçük kıza tecavüz etti. Çevredekiler tarafından bitkin halde bulunan küçük kız, olay yerine çağrılan polisler tarafından götürüldüğü Yumurtalık Devlet Hastanesi'nde tedaviye alındı. T.P.'ye birçok kez tecavüz edildiği belirlendi. T.P.'nin ifadesinde Mustafa Gökçe'nin okul çıkışında kendisini otomobille kaçırıp boş eve götürüp tecavüz ettiğini söyledi.
aktifhaber

Profesör Rüşvet Alırken Yakalandı
02 Kasım 2007 08:14Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Plastik Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Gürlek, odasında hastadan rüşvet alırken suçüstü yakalandı.
Yeşil kartlı bir hastanın savcılığa başvurması üzerine operasyon başlatıldı. Seri numaraları alınmış 900 YTL, hastaya verildi. Tekrar hastaneye giden hasta, bu parayı Prof. Gürlek'e verirken, jandarma suçüstü yaptı. Prof. Gürlek tutuklandı.
aktifhaber


150 Öğrenci Bozuk Çikolatadan Zehirlendi
03 Kasım 2007 09:40150 öğrenci, öğle yemeğinde kendilerine dağıtılan ve bozuk olduğu ileri sürülen çikolatalardan zehirlendi.
Kocaeli'nin Derince İlçesi'ne bağlı İshakçılar Köyü'ndeki ilköğretim Okulu'nda taşımalı sistemle öğrenim gören 150 öğrenci, öğle yemeğinde kendilerine dağıtılan ve bozuk olduğu ileri sürülen çikolatalardan zehirlendi.

Hastanelik olan çocukların yediği çikolatalardan numune alan meclis üyesi İbrahim Yıldız, konuyu il genel mecilisi toplantısına taşıdı.
Dün öğle yemeğinin ardından dağıtılan çikolatalardan yedikten sonra mide bulantısı, kusma ve baş dönmesinden şikayet eden öğrenci sayısı artınca çocukların zehirlendiği anlaşıldı. Öğrenciler araçlarla hastanelere sevkedildi. Zehirlenen 150 öğrenciden 6'sı dışında tamamı taburcu edildi. İl Genel Meclisi'nin Derince İlçesi üyesi AKP'li İbrahim Yıldız, çocukların yediği bozuk çikolatalardan doldurduğu poşeti meclis toplantısına getirdi. Yıldız, üzerinde son kullanma tarihi olarak Aralık 2007 yazısı bulunan çikolataların küflü olduğunu öne sürerek, “Kendi ödeneğimizle çocuklarımızı zehirliyoruz” diyerek diğer meclis üyelerinin dikkatini çekmeye çalıştı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
aktifhaber

8 Yaşındaki Öğrenciye Jöleli Saç Dayağı
07 Kasım 2007 08:32
8 yaşındaki ilköğretim öğrencisi S.Ç., saçları jöleli okula gittiği için okul müdürünün gözü önünde öğretmeninden dayak yediğini iddia etti.
Malatya'da saçlarına jöle sürerek okula giden 8 yaşındaki ilköğretim öğrencisi S.Ç., saçları jöleli okula gittiği için okul müdürünün gözü önünde öğretmeninden dayak yediğini iddia etti. S.Ç., "Ben sabah saçlarıma jöle sürerek okula gittim. Kadın sınıf öğretmenimiz M.E., okul müdürümüz N.Y.'nin yanında beni tartakladı. Bende olayı babama söyledim. Babam da polis karakoluna giderek şikayetçi oldu" dedi.
aktifhaber

Öğrencisine Sınıf Mevcudu Kadar Tokat
02 Kasım 2007 14:50

Milas Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi öğretmeni öğrencisine attığı tokat yüzünden mahkemelik oldu.
MİLAS Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Bilgisayar Bölümü ikinci sınıf öğrencisi 17 yaşındaki G.C.G.'yi, boş derste gürültü yapan arkadaşlarının isimlerini vermediği gerekçesiyle, tokatladığı ileri sürülen Türk Dili ve Edebiyat Öğretmeni V.K. hakkında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldı.
Milas Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni V.K., geçen çarşamba günü, nöbeti sırasında, Milli Güvenlik dersi boş olan 10/A sınıfından çok gürültü gelmesi üzerine kontrol etmeye gitti. İddiaya göre V.K., sınıf başkanı G.C.G.'den, gürültü yapan öğrencilerin isimlerini istedi. G.C.G., gürültü yapanların isminin yazılı olduğu listeyi arkadaşlarının yırttığını, isimlerini hatırlamadığını söyledi. Bunun üzerine sinirlenen V.K., G.'ye, 26'sı sınıf mevcudu, 4'ü de sınıf başkanı olduğu için 30 tokat attı. Arkadaşlarının önünde tokat yemeyi kendine yediremeyen G., olayı babası Cemal G.'ye anlattı. Cemal G., Milas Kaymakamlığı'na ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçeyle başvurarak, oğluna tokat atan öğretmen V.K., hakkında şikayetçi oldu. Cemal G.'nin şikayeti üzerine V.K., hakkında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldı.

'TOKAT ATMAYA HAKKI YOK'
Çocuğunu dayak yemesi için okula göndermediğini ifade eden Cemal G., “Oğluma tokat atmaya kıyamazken, bir öğretmeni tarafından 30 tokat atılmasını içime sindiremiyorum. Bu olay, oğlumun ve bizlerin psikolojilerinin bozulmasına neden oldu. Bu yüzden işime bile gitmedim. Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz. Okullarda bu tür olayların bir daha meydana gelmemesi için, bir veli olarak olayın üzerine düşeceğim ve takipçisi olacağım. Sınıfta bulunan 26 öğrenci de tokat atılmasına şahittir. Öğrencilerle yapmış olduğum konuşmalarda, okulda dayak olaylarının sürekli olduğunu ancak dışarıya yansıtamadıklarını belirttiler. Oğluma tokat atıldığını okul yönetimi tarafından da doğrulandı. Kendileri de bu olayı utanç verici buldular'' dedi.
Milas İlçe Milli Eğitim Müdürü Arslan Ersoy da yaşanan olaydan ötürü üzüntü duyduğunu, gerekli soruşturmanın başlatıldığını söyledi.
aktifhaber

MİLLİ GÜVENLİK DERSİ ADLİYEDE BİTTİ

29 Nisan 2008 22:58
MARDİN’in Derik İlçesi’ndeki Derik Lisesi’nde işlenen Milli Güvenlik dersinine giren teğmen M.B.K. ile öğrenciler arasında başlayan terör örgütü PKK ile ile ilgili tartışma adliyede bitti
Okulda yapılan incelemede, duvar ve sıralarda terör örgütünü övücü yazılar bulununca okul müdürü, 3 yardımcısı ve 12 öğrenci dün öğleden sonra gözaltına alındı. Okul yöneticileri ve öğrenciler bugün Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edildi.
Derik Lisesi'nde 21 Nisan’da işlenen Milli Güvenlik dersinde başlayan ve adliyeye kadar uzanan olay, iddialar göre şöyle gelişti: Derse öğretmen olarak giren Teğmen M.B.K., öğrencilerle terör örgütü konusunda konuşurken, operasyondan geldiğini ve PKK’lılar ile çatışmalara girdiğini söyledi. Bunun üzerine, subay ve öğrenciler arasında tartışma çıktığı. Öğrencilerin hep birlikte, Teğmen M.B.K.'nın öğretmenlikten alıması için slogalar atarak dersten çıktı. Okul yönetimi olaya müdahale ederken, durum Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirildi.
Geçen cuma günü okula gelen Cumhuriyet Savcısı ve olay yeri inceleme ekibi, yaptıkları inceleme sıra ve masalar, okul duvarları ve tuvalet kapılarında terör örgütünü övücü yazılara rastlayarak bunların görüntüsünü aldı. Soruşturma kapsamında açığa alınan Okul Müdürü V.Y.
ile yardımcıları H.Y., B. Ç., M. C. ile 12 öğrenci savcılığın talimatı ile dün öğleden sonra polis tarafından gözaltına alındı. Poliste ifadeleri alınan okul idarecileri ile 12 öğrenci bugün Derik Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edildi.
Okul yöneticileri ‘görevini kötüye kullanmak’, lise 2’nci sınıfından 12 öğrenci ‘terör örgütü üyesi olmak’ suçlamasıyla savcıya ifade verdiği belirtildi.
haber10
Heyelan Geldi Öğrenciler Çoban Oldu

05 Kasım 2007 17:21

Öğrenciler güzel güzel okuyordu. Ama heyelan geldi, okul kapatıldı. Mutkili 25 çocuk şimdi okula gitmek yerine çobanlık yapıyor.
Türkiye genelinde çocukların okullaşması için yoğun bir çalışma sürdürülürken, Bitlis'in Mutki ilçesine bağlı Kovanlı köyünde okulun kapalı olması nedeniyle 25 kız ve erkek çocuk okumak yerine çobanlık yapıyor.

Kovanlı köyünde ilköğretim ve lise çağındaki 50 çocuk, köyde okulun kapalı olması sebebi ile okula gidemiyor. Okula gönderilmedikleri için çobanlık eden Murat (13) ve Hazal İlter (12), çok istemelerine rağmen eğitimlerini sürdüremediklerini belirtti. Okula gidemedikleri için dağlarda çobanlık yapmak zorunda kaldıklarını belirten Murat ve Hazal, "Bizim köyde okul vardı. Biz 3. sınıfa kadar okuduk. Ancak şu anda okulumuz hasarlı diye kapatıldı. Yakında da okul yok. Bize 'Mutki Yatılı İlköğretim Bölge
Okulu'na (YİBO) gelin' dediler ancak çok uzak ve oraya gidemiyoruz. Birkaç arkadaşımız gitti fakat ailelerinden uzak kaldıkları için okuldan kaçıp geldiler. Köyümüzdeki okulun bir an önce onarılmasını istiyoruz" dedi.

Abdurrahman Dağdagez adlı köy sakini de köydeki okul duvarında küçük bir çatlak olduğunu ve bunun da onarılabilecek bir sorun olduğunu iddia etti.

Dağdagez, "Okulumuz 15 yıl önce yapıldı. Ardından 6 yıl önce kapatıldı ve 5 yıl kapalı kaldı. Sonra yeniden açıldı ve 1 yıl eğitim verdikten sonra geçen yıl yine kapattılar. Gerekçe olarak da duvardaki çatlak gösterildi. Bunu onarması çok da zor olmasa gerek. Sonra çocuklarımızı 45 kilometre uzaktaki Mutki YİBO'ya göndermemizi istediler.
Gönderdiğimiz çocuklar kaçıp geldi. Bu yüzden bir daha göndermedik. Köyde okul çağında olan 50'ye yakın çocuk var. Kimi hiç başlamadı kimisi de birkaç sınıf okudu. Şimdi 7 yaşındaki çocuğu nasıl YİBO'ya göndereceğiz? Annesiz durur mu? Okula gidemeyen çocuklar köyde çobanlık yapıyor. Bu çocukların eğitimlerine devam etmeleri için köydeki okulu bir an önce onarmalarını istiyoruz" ifadelerini kullandı.

aktifhaber

Tamirat Bitmeyince Ders Dükkanda Yapıldı
06 Kasım 2007 10:39Deprem güçlendirme çalışması bir türlü bitmeyince ilköğretim öğrencileri mağdur oldu. 4'üncü sınıflara caminin altındaki dükkânda eğitim veriliyor..
Marmara depreminin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen okullarda "güçlendirme" çalışmaları bir türlü bitmiyor. Avcılar'daki Necdet Semker İlköğretim Okulu da, bu çalışmaların sürdüğü 4 ilköğretim okulundan biri. 2 bin 800 öğrencisi olan okulda çalışmalar tamamlanmayınca, öğrenciler Şerifebacı Lisesi'ne taşındı. Ancak, okulun öğrenci sayısı 3 bin 200'e ulaşınca anaokulu ve 4. sınıf öğrencilerine yer kalmadı. 63 öğrenci şimdi Zeyneb- i Kübra Camisi Kuran Kursu ve Yardımlaşma Derneği'nin mescit olarak kullandığı binanın alt katında 40 metrekarelik dükkândan bozma derslikte öğrenim görüyor. Aynı binanın bir kısmı ise, derneğin lokali olarak kullanılıyor ve gün boyunca erkekler bu lokalde vakit geçiriyor. Cenazelerin tutulduğu ve yıkandığı gasilhanenin yan tarafındaki bir başka oda ise, 5-6 yaşlarındaki 15 çocuk için anasınıfı olarak düzenlendi. Ancak, öğrenciler "sağlıklı ortam oluşuncaya kadar" tatil edildi.

TESLİM TARİHİ GEÇTİ
Okulun onarım çalışmaları 120 günde tamamlanmak üzere 557 bin YTL ihale bedelle İspanyol Euroesudios firması ile TÜ- MAŞ adlı şirkete verildi. Yüklenici firması Gizem İnşaat olan okulun güçlendirme çalışmasının tamamlanarak, 26 Ekim'de teslim edilmesi gerekiyordu. Ancak, okulun belirtilen tarihe kadar inşaatı tamamlanamayınca fatura öğrencilere çıktı. İlçe Eğitim Müdürü Muhammet Öztürk, müteahhit inşaatı zamanında tamamlayamadığı için öğrencilerin mağdur olduğunu belirtti. Avcılar Kaymakamı Hasan Duruer, "Firmaya yeniden süre verilmiş. Biz durum tespiti yapıp, ihaleyi veren İl Özel İdare'ye ve vilayete durumu bildirdik. Bu çocuklar bir an önce okuluna dönmeli" diye konuştu. Caminin Kuran Kursu ve Yardımlaşma Derneği'nin Başkanı Paşa Akbaş daha önce de poliklinik olarak kullanılan bölümün milli eğitim yetkililerinin isteği üzerine aylık bin YTL'ye kiralandığını söyledi.

aktifhaber

İzmir'de okul önünde cinayet

İzmir'in Buca ilçesinde, iki grup arasında okul önünde çıkan kavgada yaralanan 16 ile 18 yaşları arasındaki 3 kişiden biri öldü.
25 Kasım 2008 21:52

EVKA-1 semtindeki Betontaş Lisesi'nin akşam dağılışı sırasında, lise öğrencisi E.Y. (16) ve arkadaşı U.Y'nin bulunduğu grup ile Barış Tural (18) ve A.Ö'nün (18) yer aldığı grup arasında kavga çıktı.

Kavgada, Barış Tural göğsünden, A.Ö. ayağından, E.Y. ise sırtından bıçakla yaralandı.

Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesine kaldırılan Barış Tural kurtarılamadı. A.Ö. ise tedavi altına alındı.

Olay yerinde bıçaklar ve molotofkokteyli ele geçiren ekipler, lise öğrencisi E.Y.'yi (16) de yakaladı.

Sırtında bıçak yarası bulunan E.Y, tedavisi için Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldü.

Olaya karıştığı tespit edilen U.Y'nin arandığı bildirildi.
haber7


Bilecik'te fuhuş skandalı! 12 yaşındaki kızla ilişkiye giren 6 ilköğretim okulu öğrencisi tutuklandı

15:30 - Bilecik'te meydana gelen ilk olayda, 13 yaşındaki ilköğretim öğrencisi ile ilişkiye girdiği öne sürülen aynı yaşlardaki bir çocuk, bu ilişkiyi cep telefonu kamerasına çekti. Bu zanlı görüntüleri arkadaşlarına gösterip kızı arkadaşları ile ilişkiye girmeye zorladı. Kızın verdiği ifade doğrultusunda gözaltına alınan 8 genç tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu olayın ardından, alınan ifadeler doğrultusunda, Gölpazarı ilçesinde de bir kız çocuğunun çok sayıda ilköğretim öğrencisi ile ilişkiye girdiği iddia edildi. Harekete geçen güvenlik güçleri olayı aydınlatırken, 12 yaşında olduğu belirtilen kızla ilişkiye giren ilköğretim öğrencilerinden 6'sı tutuklanarak cezaevine konuldu. 17.11.2008 BİLECİK
netgazete

BEDEN ÖĞRETMENİ OKULDA TERÖR ESTİRDİ

19 Kasım 2008
Önce öğrenciyi tartakladı, hızını alamayınca da edebiyat öğretmenini dövdü.
Lise öğrencisi, beden eğitimi öğretmeni tarafından tartaklandığını edebiyat öğretmenine söyledi. Hesap sormaya giden edebiyat öğretmeni, meslektaşı tarafından tekme tokat dövüldü...

Bu kez öğrenciler değil, öğretmenler kavga etti. Niğde'de Hacı Zekiye Arslan Lisesi'nde eğitim gören 11-C sınıfı öğrencisi İ.K, önceki sabah İstiklal Marşı'na geç kaldığı gerekçesiyle nöbetçi Beden Eğitimi Öğretmeni N.Ö. tarafından darp edildiğini iddia ederek, durumu Edebiyat Öğretmeni K.B'ye anlattı.

KAŞI GÖZÜ YARILDI

Bunun üzerine K.B. ile meslektaşı N.Ö, öğrenci dövme meselesi yüzünden tartışmaya başladı. Tartışmanın kısa sürede büyüyerek kavgaya dönüşmesi üzerine Beden Eğitimi Öğretmeni N.Ö, Edebiyat Öğretmeni K.B'yi yumruklayarak darp etti. Kaşı gözü kanlar içinde kalan K.B, Niğde Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. N.Ö. ise gözaltına alındı.


bugün

'Öğretmen dayağı burnunu kırdı'

Denizli'nin Çal ilçesinde bir öğrenmenin, lise son sınıf öğrencisini döverek burnunu kırdığı iddia edildi.01 Aralık 2008 18:13

Alınan bilgiye göre, Çal Lisesi son sınıf öğrencisi Ö.D, Denizli Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Muayene sırasında, öğrencinin burnunun kırıldığı belirlendi.

Burnunun öğretmeni tarafından kırıldığını ileri süren öğrenci, dersi takip etmediği gerekçesiyle öğretmenin kendisini okul müdür yardımcısının odasına götürülerek dövdüğünü iddia etti.

Öğrencinin, hastaneden 10 gün rapor aldığı belirlendi. Öğrencinin ailesinin, savcılığa öğretmen hakkında suç duyurusunda bulunduğu bildirildi.

haber7

16 yaşındaki liseli, derste kalp krizi geçirdi öldü

13 Kasım 2008 Mardin'in Derik ilçesinde, derste fenalaşan bir öğrenci hayatını kaybetti.
Derik Lisesi 10 Sosyal A sınıfında okuyan Yunus Dağlı (16) adlı öğrenci, İngilizce dersi sırasında aniden fenalaşarak yere yığıldı. Öğrenci, öğretmenler tarafından Derik Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Hastanedeki tıbbî müdahalelere rağmen Yunus Dağlı kurtarılamadı.
netgazete

İlahiyat Kitabında Evrim Teorisi
27 Kasım 2008 20:18

İlahiyat Fakültesi için hazırlanan kitapta öyle bir yanlış yapıldı ki Kur'an bile hiçe sayıldı.

Anadolu Üniversitesi’nin Açık öğretim İlahiyat Fakültesi ön lisans programında birinci sınıfta öğrencilere verilen Din Hizmetlerinde İletişim ve Halka İlişkiler kitabında, evrim teorisine destek veren ifadeler skandal niteliğinde…

Kitapta din hizmetinde bulunacak kişinin iletişimi üzerinde duruluyor. Konuya girmeden önce insanların konuşmayı nasıl öğrendiğini anlatan kitap, bir yerde öyle bir cümle kullanıyor ki “bir ilahiyat kitabında bu nasıl olur” dedirtiyor.

EVRİM TEORİSİNE DESTEK GİBİ AÇIKLAMA

Kitaba göre insan ilk yaratıldığında konuşmayı bilmiyordu ve “evrim süreci”nde bağırtılarını sözcük seslerine dönüştürerek konuşmasını öğrenmişti.

Kitabın 33’üncü sayfasında geçen şu cümleler çok tartışılacak:
“Araştırmalardan öğrenildiğine göre ilk insan vücudunda var olan ses aletini kullanmasını bilmeseydi onu sindirim aygıtının bir parçası gibi doğal olarak da yaşayabilmesi için soluk alma, yemek yeme aracı yerine kullanmaktaydı. Uzun yıllar geçtikten sonra insanlar yalın sesler çıkarmaya ve o seslerle bir çok kavramı anlatmaya başlamıştı.”

Aynı kitabın 35’inci sayfasında telaffuz tarif edilirken insanın insanlaşması sürecinden söz ediliyor:
“İnsanın insanlaşmasında baş etmen olan el beyin ilişkisi doğrultusunda, doğal hayvansal sesleri bağırtılarla çığlıkları, evrim süreci içinde sözcük seslerine dönüşmesine telaffuz deniz.

Oysa Kur'an'ı Kerim’de Bakara suresi 31, 32, ve 33’üncü ayetlerde Allah’ın Hazreti Adem’e konuşmayı öğrettiği açıkca belirtilmektedir.

Bakara Suresi 31. Ayet: “Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi. “
Bakara Suresi 32. Ayet: “Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin, dediler. “
Bakara Suresi 33. Ayet. “(Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semavat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.”

Kitabın editörlüğünü profesör bir ilahiyatçının, Prof. Dr. Cemal Tosun’un yapmış olması da ayrıca düşündürüyor.

EVRİM TEORİSİ SKANDALINA SERT ELEŞTİRİ

İslâm Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman, Anadolu Üniversitesi’nin Açıköğretim İlahiyat Fakültesi ön lisans programında birinci sınıfta öğrencilere verilen Din Hizmetlerinde İletişim ve Halka İlişkiler kitabında yer alan '“İnsanın insanlaşmasında baş etmen olan el beyin ilişkisi doğrultusunda, doğal hayvansal sesleri, bağırtılarla, çığlıkları, evrim süreci içinde, sözcük seslerine dönüşmesine telaffuz deniz.' ifadesi için 'Everim teorisini esas alarak dilin nasıl oluştuğunu açıklamak münasebetsiz olmuştur' dedi.

'Dilin nasıl oluştuğu konusunda çeşitli teoriler var' diyen İslâm Hukuku Profesörü Karaman, 'Bunların hepsi birer teoriden ibaret. Bilimsel olarakta ispatı mümkül değil. Ve bugüne kadar da ispat edilememiştir.' vurgusu yaparak şunları kaydetti:

''Açıköğretim İlahiyat ders kitabında evrim teorisini esas alarak dilin nasıl oluştuğunu açıklamak münasebetsiz olmuştur' Kur'an'ı Kerim'de Bakara Suresi'nin 31. Ayetinde “Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi. “ mealini örnek göstererek şunları aktardı: ''Bakara Suresi'nin 31. Ayeti bu örneklerden birisidir. Bu dini açıklamaya göre Allah dili ilk insan olan Adem'e öğretmiştir. Ondan da en azından konuşma kabiliyeti olarak Adem'in evlatlarına intikal etmiştir.'
aktifhaber

Can DÜNDAR
Milliyet
Ankara İlahiyat, dünya dinlerini öğretmeye başladı
(..)

Prof. Selçuk aradı ve ilköğretimde yapılmadığından yakındığımız şeyi, kendilerinin Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yaptıklarını haber verdi.
Meğer İlahiyat’ta geçen yıl bir “Dünya Dinleri” bölümü açmışlar ve Hıristiyanlık, Yahudilik, Hint ve Uzakdoğu dinleri üzerine araştırmalar için ana bilim dalları oluşturmuşlar.
(..)
Geçen yıl alınan 25 öğrenci, İngilizce hazırlık okuduktan sonra geçen aydan itibaren dünya dinleri eğitimine başlamışlar.
Ders programında “Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, “Katoliklik”, “Protestanlık”, “Budist ekoller”, “Çağdaş Hıristiyan Ekolleri” gibi başlıklar var. Ayrıca öğrenciler Latince, İbranice, Süryanice, Japonca, Sanskritçe gibi seçmeli dersler alabiliyorlar.
(..)
Can Dündar - Milliyet

can.dundar@e-kolay.net


Öğretmene Dayak Soruşturması
27 Kasım 2008 07:49

Ders sırasında gürültü yapan iki öğrenciyi dövdüğü iddia edilen öğretmen hakkında soruşturma başlatıldı...

TEKİRDAĞ Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni A.Ü.’nün ders sırasında gürültü yapan öğrenciler 15 yaşındaki O.E. ve aynı yaştaki H.T.K.’yı tokatladıktan sonra tekme attığı iddia edildi.

Rektörlerin Maaşı Korkunç Maaşı
17 Mayıs 2008 08:00

Rektör maaşlarını kamuoyu sadece çıplak maaş olarak biliyor. Ama döner sermayeler ve diğer eklemelerle korkunç bir rakam ortaya çıkıyor.

Sır gibi saklanan maaşlar 50 bin YTL'ye çıkıyor.

Kamuda görev yapan herkesin maaşı şeffaf şekilde açıklanırken, rektörlerin kazancı gizli tutuluyor. Hangi rektörün üniversiteden ne kadar para aldığını YÖK bile bilmiyor. Sır gibi saklanan döner sermaye payları sayesinde bazı rektörlerin kazancı 50 bin YTL'yi buluyor.

Cumhurbaşkanı, başbakan, Genelkurmay başkanı, milletvekilleri ve üst düzey bürokratların maaşları şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılırken, rektörlerin aylık kazancı sır gibi saklanıyor. Üniversite yöneticilerinin gelirleri arasında, 3 bin 680 yeni liralık maaşın yanı sıra, döner sermaye, geliştirme ödeneği, makam, temsil ve görev tazminatları yer alıyor. Ancak hangi rektörün döner sermayeden ne kadar pay aldığını YÖK ve Maliye Bakanlığı bile bilmiyor. Çünkü trilyonlarla ifade edilen döner sermayenin bölüşümünü üniversite yönetimleri kendisi yapıyor ve bu oran gizli tutuluyor. Kanuna göre rektörlerin, üniversitenin kazandığı gelirden (döner sermaye) maaşlarının 10 katına kadar para alması mümkün. Geliştirme ödeneği gibi diğer unsurlar da eklenince aylık kazanç 50 bin YTL'yi bulabiliyor. Alınan paranın üniversitenin büyüklüğüne göre değiştiğini belirten Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kor Yereli, "Biz küçük üniversiteyiz, rektörümüz ortalama 7 bin 500 YTL alıyor. Büyük üniversitelerde bu rakam 40 bin YTL'yi aşıyor." diyor. Miktarın gizli tutulmasını ise şöyle yorumluyor: "Çok aldıkları için göze batmasından çekiniyorlar."


Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzge Günal, "Rektörün 70 bin YTL döner sermaye payı aldığını duydum." diyor. Oysa cumhurbaşkanı 15, başbakan 9, milletvekilleri 8, müsteşar ise 4 bin yeni lira maaş alıyor. Rektörlerin yüklü miktarda döner sermaye almasına tepki gösteren eğitim çevreleri ise yeni bir düzenleme yapılmasını istiyor. 2007 yılında 54 kamu üniversitesinde toplam 528 milyon YTL, 2008'in ilk üç ayında 134,9 milyon YTL döner sermaye dağıtıldı.

Maliye Bakanlığı, 2005 yılında yayımladığı Yükseköğretim Kanunu ve Yükseköğretim Personel Kanunu Genel Tebliği ile rektörlere ödenecek döner sermaye oranlarını tekrar belirledi. Üniversiteler, kanuni sınıra göre döner sermayeden aldıkları payı artırabiliyor. Rektörler, döner sermaye gelirine saat 14.00'ten sonra katkı koymaları halinde, bir ayda alacakları aylık (ek gösterge dahil), ödenek (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü tazminat (makam, temsil ve görev tazminatları hariç) toplamının on katına kadar tazminat alabiliyor. Döner sermayeye katkı koymayan rektörler ise 4 kat döner sermaye alma hakkına sahip. Bu haklardan rektör yardımcıları ile gelirin elde edildiği fakültelerin dekan ve dekan yardımcıları ile başhekim ve başhekim yardımcıları da yararlanabiliyor. Üniversitelerde döner sermayeden kimin ne kadar pay alacağını ise üniversite yönetim kurulları belirliyor. YÖK Kanunu'na göre rektörler hiç çalışmadan maaşlarının 5 katına kadar döner sermaye alabiliyor. Hükümet bu konuda bir kanun tasarısı hazırladı ve rektörlerin aldıkları payı 'maaşının iki katı artı yüzde 10' ile sınırlıyor.

Geçen yıl dağıtılan toplam 528 milyon 109,5 bin YTL'lik döner sermayeden en fazla payı 46,8 milyon YTL ile İstanbul Üniversitesi aldı. 2007'de Harran Üniversitesi 9, Düzce Üniversitesi 8, Niğde Üniversitesi 6, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile Balıkesir Üniversitesi 4'er ay döner sermaye dağıtmadı. Bu yılın ilk üç ayında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Niğde ve Harran üniversiteleri 2'şer ay döner sermaye dağıtmadı.

Zaman'ın yaptığı araştırmaya göre, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Semra Öncü, maaşı dışında her ay 7 bin 500 YTL döner sermaye alıyor. Maaş ve diğer ek gelirlerle birlikte bu rakam daha da büyüyor. Celal Bayar'ın küçük bir üniversite olduğunu belirten üniversiteden bir yetkili, iki yıl önce Dokuz Eylül Üniversitesi rektörünün 52 bin YTL döner sermaye aldığına dikkat çekiyor. 2005'te çıkan mevzuatla rektörlere döner sermayeden yüksek pay alma hakkı verildiğine işaret eden Celal Bayar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kor Yereli ise şunları aktarıyor: "Üniversitenin döner sermayesi, büyüklüğüne göre değişiyor. Biz küçük üniversiteyiz. O yüzden bizde dağıtılan kısım az. Rektörümüz aylık ortalama 7 bin 500 YTL alıyor." Büyük üniversitelerde bu rakamın 30-40 bin YTL'leri bulduğunu söyleyen Yereli, rektörlerin aldığı döner sermayenin gizli tutulmasını ise şöyle yorumladı: "Çok aldıkları için göze batmasından çekiniliyor ve bu yüzden saklıyor olabilirler." Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzge Günal da öğretim üyelerinin ne aldığını bildiklerini ifade etti. DEÜ'de bazı basit bilgileri almak için bilgi edinme hakkını kullanmak gerektiğine dikkat çeken Günal, rektörün yakın çevresindeki üç kişiden başkasının rakamları bilmesinin mümkün olmadığını vurguladı. Rektörün 70 bin YTL döner sermaye aldığını duyduğunu anlatan Günal, şöyle konuştu: "Döner sermaye gelirleri üniversitenin misyonuna uygun dağıtılmalı. Öyle bir dal vardır, para kazandırmıyordur. Ama üniversitenin işi para kazanmak değil. Adam anatomisttir, fizikçidir, hasta bakmadığı için bu bire bir paraya dönüşmüyordur. Öyle bir buluşun peşindedir ki, bunun sayesinde Türkiye'ye itibar kazandıracaktır. Döner sermaye dağıtımının bundan dolayı yeniden düzenlenmesi lazım. Piyasa ağırlıklı değil, eğitim, bilim ağırlıklı dağıtılmalı."

'Herkes eşit faydalanmalı'

Rektörlerin yüklü miktarda döner sermaye alması eğitim çevrelerinin tepkisini çekiyor. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, döner sermaye dağıtımında keyfi uygulamalardan vazgeçilmesini ve sendikaların görüşleri de alınarak yeni bir düzenleme yapılmasını önerdi. "Ülkemizde bilimsel çalışmaların ve rasyonelliğin beslendiği ana damar olan üniversitelerde şeffaflığın her zaman hüküm sürmesi gerektiğini düşünmekteyim." diyen Türkiye Teknik Elemanlar Vakfı Başkanı Mehmet Emrah Nalçacı da cumhurbaşkanının, başbakanın ve üst düzey bürokratların aldıkları maaşlar bilinirken sadece bilimsel çalışmalar ve öğretim konusunda özerk olması gereken üniversitelerin bu konudaki gizliliğini anlamadıklarının altını çizdi. Dokuz Eylül Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyüp Akpınar ise rektörün ne kadar döner sermaye aldığını bilmediğini ifade etti. ABD'de bütün öğretim üyelerinin maaşlarının internet sitesinde yayınlandığını da kaydetti.

Döner sermaye nedir?

Genel bütçe içinde idare olunan hastane, mesleki okullar, darphane gibi kuruluşların faaliyetlerinde etkinlik sağlamak için bunlara döner sermaye veriliyor. Bunların mal ve hizmet üretimleri sonucunda sağladıkları paralar, döner sermayeye gelir olarak kaydediliyor. Harcamaları da yine döner sermayeden yapılıyor. Buraya başlangıçta tahsis olunan ödenek, diğer normal ödeneklerde olduğu gibi yok olmamakta, gelir-gider akımı içinde devamlı olarak kullanılabiliyor. Faaliyetleri sonucunda elde ettikleri gelirleri de genel bütçeye değil döner sermayeye gelir kaydediliyor, böylece ilgili kamu kurulunca sermayenin tekrar tekrar kullanılması imkânı doğuyor.

2007'de en fazla döner sermaye dağıtan üniversiteler

Üniversite D.Sermaye*

1- İstanbul 46,8

2- Hacettepe 33,9

3- Ege 29,1

4- Dokuz Eylül 26,2

5- Ankara 25,3

6- Gazi 24,8

7- Anadolu 21,8

8- Akdeniz 19,3

9- Çukurova 19,3

10- Uludağ 18,0

Ocak-Mart 2008'de en fazla döner sermaye dağıtan üniversiteler

Üniversite D.Sermaye*

1- Hacettepe 9,4

2- İstanbul 9,2

3- Ankara 7,9

4- Dokuz Eylül 7,7

5- Gazi 7,4

6- Anadolu 5,8

7- Akdeniz 5,6

8- Selçuk 5,7

9- 19 Mayıs 5,6

10- Ege 5,5

aktifhaber

Vakit'ten İkinci Önder Sav Vakası
19 Ocak 2009 18:59

Vakit muhabirinin kendisine sorduğu sorulara kızan İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Mesut Parlak, telefonu kapatmayı unutunca bakın neler söyledi...

İşte Vakit Gazetesi'nde yer alan haber...

İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü görevini bugün Prof. Yunus Söylet'e devreden Mesut Parlak'ın, rektörlüğü döneminde verdiği yemeklerle “derin” olarak bilinen birçok kişiyle görüşmeler yaptığı belirlendi. Rektör Parlak'ın, derin kişilerle yemekli görüşmeleri İstanbul Üniversitesi'ne ait, Boğaz'a nazır sayılı mekanlardan Baltalimanı Sosyal Tesisleri'nde yaptığı tespit edildi.

AYDIN DOĞAN'LA NE KONUŞTU?

Prof. Dr. Mesut Parlak'ın, 28 Mart 2006 tarihinde medya patronu Aydın Doğan, Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Hürriyet gazetesi köşe yazarı Rahmi Turan ve yanındaki 4 kişiyle beraber İÜ Baltalimanı Sosyal Tesisleri'nin deniz kenarı bölümünde yemek yediği ortaya çıktı. Prof. Dr. Parlak, bir sene sonra yine aynı tarihte yani, 28 Mart günü medya patronu Aydın Doğan ve beraberindeki 5 kişiyle tekrar bir araya geldi. Hürriyet gazetesi köşe yazarı Rahmi Turan'ın, görüşmenin yapıldığı tarihten sonraki günlerde köşe yazılarında Mesut Parlak'ın başörtüsü yasağını sürdürmesini öven yazılar kaleme aldığı tespit edildi. Rahmi Turan, 16 Eylül 2007 tarihli “Mesut Hoca ile gurur duydum” başlıklı köşe yazısında rektör Parlak'ı öve öve bitirememişti.

EMEKLİ PAŞALAR, HAKİM VE SAVCILARLA DA GÖRÜŞMÜŞ

Prof. Dr. Mesut Parlak'ın, medya patronu Aydın Doğan'la görüştüğü gibi, toplum mühendisliğine soyunan emekli paşalarla da görüşmeler yaptığı belirlendi. Rektör Mesut Parlak'ın 16 Mayıs 2005 tarihinde yine aynı yerde (İÜ Baltalimanı Sosyal Tesisleri Köşk bölümünün üst katında) 13 emekli paşa ile bir araya geldiği tespit edildi. Emekli paşalarla görüşmelerini aksatmadığı görülen Mesut Parlak'ın 8 Şubat 2007 tarihinde ise Ataman Bey ve yanındaki 14 emekli paşa ile özel bir görüşme yaptığı da ortaya çıktı.
Mesut Parlak'ın, medya patronu Aydın Doğan ve emekli paşalar haricinde, yargı camiasından birçok kişiyle de sık sık görüştüğü belirlendi. Baltalimanı Sosyal Tesisleri'nde 11 Temmuz 2006 tarihinde 10 kişilik Fatih Adliyesi mensupları ile görüşüp yemek yiyen Prof. Dr. Mesut Parlak, 14 Haziran 2007 tarihinde ise 6 savcıyla aynı mekanda yemekli görüşme yaptı. Rektörlük görevini devretmeye hazırlanan Mesut Parlak'ın medya patronu, emekli paşalar, savcılar ve adliye mensuplarıyla yaptığı toplantılarda neler konuştuğu merak ediliyor.

PARLAK MUHABİRİMİZE HAKARET ETTİ

Muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlu'nun “derin görüşme”lerini sorduğu İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak, bahsedilen kişilerle öteden beri görüştüğünü ve davetleri kendisinin yaptığını söyledi. Aydın Doğan ile uzun süreden beri tanıştığını belirten Parlak, “25-30 yıldır Aydın Doğan ile tanışıyorum. Medya patronu olmadan önce de tanıyordum” dedi. Parlak, emekli paşalarla yemekli toplantılarda bir araya gelmesi konusuyla ilgili sorularımız üzerine kızdığını gizleyemedi. Gazetemizin bu konularla ilgilenmesini eleştiren Parlak, İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesisleri'nde üniversite işleriyle ilgili olmayan toplantılarda verilen yemeklerin parasının kimin tarafından ödendiğini sormamıza ise adeta çıldırdı.

MESUT'UN PEZEVENK SKANDALI

Kızgınlık ve öfkesi yüksek ses tonundan anlaşılan Prof. Dr. Mesut Parlak, adeta ikinci bir Önder Sav vakasına imza attı. Telefonu kapattığını sanan rektör Parlak, yanındaki kişiyle konuşurken telefonunu açık unuttuğunun farkında olmadan muhabirimize ağza alınmayacak hakaretler etti.

Yaklaşık 2 dakika boyunca muhabirimizin sorduğu sorularla ilgili yanındaki bayana yorum ve izahlarda bulunduğu duyulan Parlak, “Paşalarla da görüşmüşüm. Herkesle görüşürüm ben. Yasak mı lan pezevenk? Adama bak! Yediğim yemeğin hesabını soruyor bana” şeklinde konuştu. Yanındaki bayanın, muhabirin niçin aradığını sorması üzerine Parlak, şunları söyledi: “Yediğim yemeklerin parasını soruyor. Ben de ‘Sen kimsin lan pezevenk! Yediğim yemeklerin parasını hep ben vermişim' dedim.” Aynı ortamda bulunan başka seslerin de araya girmesinin ardından Mesut Parlak, telefonunu tam olarak kapattı. Telefonun kesilmesi üzerine tekrar tekrar aradığımız Mesut Parlak, telefonunu açmaktan kaçındı.
aktifhaber

05 Ocak 2010 17:26
Okul Yolu Dondurucu Nehirden Geçiyor
Ağrı'nın Tutak ilçesi Adakent köyünde erkek öğrenciler, köprü bulunmaması nedeniyle Elmalı Nehri'ni yürüyerek aşıp ilçedeki okula ulaşıyor.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Adakent Köyü İlköğretim Okulunda 5. sınıfa kadar eğitim alan öğrenciler, ikinci kademe eğitim için Tutak Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna devam ediyor.

Köy ile Tutak ilçesi arasında kara yolu ya da köprü bulunmaması nedeniyle erkek öğrenciler, eğitimlerini sürdürebilmek için Elmalı Nehri'nden geçerek kendilerini yol kenarında bekleyen okul servislerine biniyor.

Yatılı eğitim alan öğrenciler, her pazartesi sabahı okula giderken ve cuma akşamı evlerine dönerken nehri yürüyerek geçmek zorunda kalıyor.

Köydeki büyüklerin yardımıyla nehri geçen çocuklar, kış aylarında soğukların, ilkbahar mevsiminde ise debisi yüksek sudan geçmenin sıkıntısını yaşıyor.

Adakent Köyü Muhtarı Abdulkerim Kutluay, köprü bulunmaması nedeniyle büyük sıkıntı yaşadıklarını, yıllardır bu nehirden geçerek ilçeye ulaştıklarını söyledi.

Köprü yapımına 13 yıl önce başlandığını ancak tamamlanmadığını ifade eden Kutluay, kendilerinin de ilçeye gitmek için nehirden geçmek zorunda kaldığını ancak en büyük sıkıntıyı öğrencilerin yaşadığını bildirdi.

Kutluay, özellikle kış mevsiminde öğrencilerin büyük güçlükle okula gittiğini kaydetti.

-ADAKENT KÖYÜNÜN KIZLARI NEHİR ENGELİNİ AŞAMADI-

Adakent köyündeki kızlar ise ilköğretim 5. sınıftan sonra okula gidemiyor.

Okula gitmek isteyen 9 kız adına konuşan Melek Saf, köylerinde sadece erkeklerin okula gidebildiğini, köprü yapılması durumunda kendilerinin de eğitimlerine devam edebileceğini söyledi.

Saf, köydeki birçok kızın okula gitmediği için erken yaşta evlendirildiğini belirtti.

Tutak Kaymakamı Gürbüz Saltaş ise çocukların mağduriyetinden haberdar olduklarını ifade ederek, ''Konuya vakıfız. Vali bey ile görüştük. Teknik çalışmalarımız tamamlandı. İklim şartları nedeniyle şu an müdahale edemiyoruz. Köprü yapımı 2010 programındaki önceliklerimiz arasında yer alıyor. 13 yıl önce atılan köprünün temeli kullanılmayacak. Yerine çelik modelli köprü yapacağız'' diye konuştu.

aktifhaber

02 Mart 2010
Öğretmen Öğretmeni Dolandırdı
Gaziantep'te bir ilköğretim okulunda ücretli öğretmen olarak çalışan bir kişi, kadro vaadiyle ücretli çalışan 2 kadın öğretmeni dolandırdığı iddiasıyla gözaltına alındı

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Vatan Mahallesi Kazım Karabekir İlköğretim okulunda görevli Serhat Ö, kendisi gibi ücretli sınıf öğretmeni olan Hatice Ş, Emine K. ve Nurhayat H'ye, ''Milli Eğitim Bakanlığı'nda tanıdıkları olduğunu ve kadro istemeleri halinde kendilerine aracı olabileceğini'' söyledi. 3 öğretmenin teklifi kabul etmesi üzerine, Serhat Ö, bu işlemin karşılığı olarak kişi başına 10 bin TL para vermeleri gerektiğini bildirdi.

Nurhayat H, para veremeyeceğini söyleyip kadro talebinden vazgeçerken, Hatice Ş, 8 bin 500, Emine K. ise 5 bin 500 TL'yi Serhat Ö'ye verdi.

Kadro işlemlerinin gecikmesi üzerine, Hatice Ş. ve Emine K, polise başvurarak dolandırıldıklarını bildirdi.
aktifhaber


En son Ekim tarafından Çrş Mar 03, 2010 1:28 am tarihinde değiştirildi, toplam 7 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Arl 09, 2008 8:21 pm    Mesaj konusu: Egitimde Afrika Ülkeleriyle YarI$Iyoruz Alıntıyla Cevap Gönder

Samsun'daki kazada 6 üniversiteli öldü
Samsun'da üniversite öğrencilerini taşıyan bir minibüsün kamyonla çarpışması sonucu meydana gelen kazada 6 öğrenci öldü.25 Aralık 2008 00:15
haber7

Öğretim görevlisine kadın infazı

Şanlıurfa'da Harran Üniversitesi (HRÜ) Feanlı infazn-Edebiyat Fakültesinde öğretim görevlisi olan bir kişi, bir kadın tarafından silahla vurularak öldürüldü.
23 Aralık 2008

Alınan bilgiye göre olay bu akşam saatlerinde Tılfındır Mahallesi'ndeki parkta meydana geldi. Aynı mahallede oturan 3 çocuk annesi Leyla Y., gittiği Abdülkadir Karahan Kütüphanesi'nde Harran Üniversitesi (HRÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Hasan Almaz (46) ile tanıştı. Leyla Y.'nin üniversite hocasıyla sık görüştüğü gerekçesiyle hakkında dedikoduların dolaşması üzerine kocasıyla tartıştı. Tartışma sonrasında Y., hakkında dedikodu yaptığını öğrendiği Almaz'ı konuşmak üzere Tılfındır Parkı'na çağırdı.

Parkta buluşan ikili arasında dedikodu nedeniyle tartışma yaşandı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Leyla Y., üzerindeki ruhsatsız tabancayı çıkarıp, çevredekilerin bakışları arasında Dr. Hasan Almaz'a 8 el ateş etti. Vücuduna isabet eden 6 kurşunla ağır yaralanan Almaz, çağrılan ambulansla götürüldüğü Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde öşdü.

Üniversiteli kızın ölümüne, 'ihmal' soruşturması


21 Ocak 2009 Erzurum'da kaldırıldığı hastanede 'Sınav stresinden' dolayı rahatsızlandığı belirtilip, sakinleştirici iğne yapılarak evine gönderildiği iddia edilen üniversite öğrencisinin ölümüyle ilgili soruşturma başlatıldı.
Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisi Emine Baki(22), mide bulantısı ve kusma şikayetiyle, aynı evde kaldığı öğrenci arkadaşları tarafından Atatürk Üniversitesi Aziziye Eğitim Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırıldı.
Rahatsızlığı sınav stresine bağlanarak sakinleştirici iğne yapılıp evine gönderildiği iddia edilen öğrencinin durumu ertesi sabah ağırlaştı. Emine Baki, arkadaşları tarafından götürüldüğü Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden, Atatürk Üniversitesi Aziziye Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Yoğun bakıma alınan genç kız, 3 gün sonra hayatını kaybetti.
Doktorun "Sınavlar nedeniyle psikolojik sıkıntı, sinir krizi geçirmiş olabileceğini" söylediğini iddia eden Baki'nin arkadaşları, "Doktor sakinleştirici iğne yaptıktan sonra bizi eve gönderdi" dedi.

AMBULANS GÖNDERİLMEDİ
Cumartesi sabahı Baki'nin durumunun ağırlaştığını ifade eden arkadaşları, "Emine'nin durumu ağırlaşınca ambulansla hastaneye götürmek istedik. 112 Acil Servis'i aradık. Arkadaşımızın durumunu telefona yetkiliye anlattık. Telefondakiler de bize Emine'nin psikolojik bir sorun yaşadığını ve pazartesi günü kendisini psikiyatra götürmemiz gerektiğini belirterek, ambulans göndermedi. Biz de bunun üzerine taksi tutarak arkadaşımızı Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdük. Oradan doğrudan ambulansla Atatürk Üniversitesi Aziziye Eğitim Hastanesi'ne sevk edilen Emine'nin bilinci hastaneye geldiğinde kapanmıştı. Yoğun bakıma alınan arkadaşımız üç gün sonra hayatını kaybetti" diye konuştu.
Baki'nin cenazesini almaya gelen yakınları da genç kızın ihmaller yüzünden öldüğünü iddia etti.
İhmali olanlar hakkında şikayetçi olacaklarını söyleyen yakınları, "Öğretmen olmak isteyen kızımız yoğun bakım ünitesinde üç gün süren yaşam mücadelesini ihmaller sonucu kaybetti. Kızımızı öğretmen yapmak istiyorduk şimdi ise cenazesini alıyoruz. İhmali olanlar bunun hesabını vermelidir. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı" şeklinde konuştular.
Erzurum Cumhuriyet Savcılığı'nca Baki'nin ölümü ile ilgili soruşturma başlatıldığı ve genç kızın cenazesinin otopsi için Trabzon'daki Adli Tıp Kurumu'na gönderildiği belirtildi. Okul arkadaşları da Baki'nin cenaze törenine katılmak için genç kızın memleketi Trabzon'un Tonya ilçesine gitti.

netgazete

Ailesiyle tartışan üniversite öğrencisi iş yerinde intihar etti

21 Aralık 2008
Ailesiyle yaşadığı tartışma sonrasında bunalıma girdiği belirtilen Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi son sınıf öğrencisi Veysi P. (22) Karaçulha Beldesi Çalıca Kavşağı'nda, çalıştığı iş yerinde kendini halatla astı.
Sabah iş yerini açmaya gelen dükkan sahibi gencin cesediyle karşılaşarak olayı jandarmaya bildirdi.

netgazete

Öğretmene cinsel istismardan 18 yıl ceza

İzmir'in Menderes ilçesinde, 4 öğrencisini cinsel yönden istismar ettiği ileri sürülen 52 yaşındaki ilköğretim okulu öğretmeni, 18 yıl 8 ay 28 gün hapis cezasına çarptırıldı.18 Aralık 2008 19:10


Beşiktaş'ta okul kantininde cinayet

Beşiktaş Anadolu Lisesi'nin kantincisi, okul içerisinde bıçaklanarak öldürüldü.15 Aralık 2008 11:20

Kantincinin işine son verdiği bir kadın çalışanın kocası tarafından öldürüldüğü iddia edildi.

Edinilen bilgilere göre olay, saat 08:30 sıralarında Beşiktaş Çırağan Caddesi üzerinde bulunan Beşiktaş Anadolu Lisesi'nin kantininde meydana geldi. Okulun kantinini işleten Erkan Uca (28), okula motosikletle gelen kimliği belirsiz bir kişiyle kantin içerisinde tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine kimliği henüz öğrenilemeyen zanlı, Uca'yı bıçakladı. Erkan Uca olay yerinde hayatını kaybetti. Katil zanlısının cinayeti işledikten sonra yine motosikletiyle olay yerinden hızla uzaklaştı.
haber7

LİSELİLER ARASINDA EROİN KULLANIMI YÜZDE YÜZ ARTTI
Türkiye'de madde kullanımı yaşı giderek düşüyor. Liselerdeki oranların hızla artışı da bunu gösteriyor. Bu konuda ailelerin dikkatli olması gerekiyor.
25.10.2007 08:51
En değerli varlığınız olan çocuğunuzun bir gün uyuşturucuya başladığını öğrenseniz ne yaparsınız? Ya da her gün okula yolladığınız çocuğunuzun kimlerle arkadaşlık ettiğini, boş zamanlarında neler yaptığını biliyor musunuz? Gazetelerin üçüncü sayfalarında görmeye alışık olduğumuz uyuşturucu sorunu her gün onlarca ailenin hayatını karartıyor. Türkiye'de lise öğrencileri arasında 2001-2004 yıllarında esrar kullanımı yüzde 75, uçucu madde kullanımı yüzde 40, eroin kullanımı yüzde 100, ecstasy kullanımı ise yüzde 287 oranında arttı. Bu çarpıcı veriler, uyuşturucunun hayatımızda ne kadar büyük bir problem olarak arttığının en iyi göstergesi. Satıcılar, özellikle küçük yaştaki çocukları tercih ederek bu sayıyı artırmayı planlıyor. Ailelerin çocuklarıyla ilişkilerine büyük önem vermesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, dikkatli ebeveynlerin madde kullanımını engelleyebileceğini belirtiyor.

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi Klinik Şef Yardımcısı Uzman Dr. Defne Gürol, uyuşturucu kullanımının ortaokul çağlarına kadar düştüğünü hatırlatıyor. Bütün dünyada uyuşturucu kullanımının ortaokul çağında başlayarak, lisede iyice arttığının bilindiğini anlatan Gürol, "Biz de bu noktaya hızla yaklaşıyoruz.'' diye konuşuyor.

Madde kullanımının önlenmesinde ailenin önemli bir rolü olduğunu anlatan Gürol sözlerini şöyle sürdürüyor: "Anne babalar çocuklarına doğru-yanlışı, sorumluluklarının gelişmesini, kendilerini zarar verici davranışlardan korumalarını öğretmeli. Bunu yaparken onlara güvenli bir ortam sağlamalı, ancak bazı sınırlamaları olduğunu da göstermeli. Anne-baba olarak madde ile ilişkili bilinçli bir tutum geliştirmesini sağlamada yapılabilecek en önemli şey, kendi davranışlarıyla ilgili çocuğa örnek olmaktır."

Kullanımı nasıl anlaşılır?

Duygulanmasında ani değişiklikler olması.

Olağanın dışında saldırganlaşması

Çocuğunuzun eşyaları arasında sigara kâğıdı, şaşal, enjektör gibi madde kullanımına yardımcı aletlerin olması.

Göz damlası kullanımı.

İştah kaybı

Oda kokulandırmaları

Giderek okula, spora, hobilerine karşı ilgisini kaybetmesi.

Sık sık durumla uyumlu olmayan uykulu ve sersem olması.

Gittikçe daha çok yalan söylemesi ve bunun gibi başka hareketlerinin olması.

Anne babalara ipuçları

İyi bir dinleyici olun.

Madde ve alkolün kullanılmaması ile ilgili açık net mesajlar verin

Çocuğunuzun madde kullanımı ile ilişkisi, akran baskısı ile başa çıkması için yardım edin.

Çocuğunuzun arkadaşları ve arkadaşlarının anne-babalarını tanıyın.

Çocuğunuzun gittiği yerlerden haberdar olun.

Gençlerin aktivitelerini denetleyin

Çocuğunuzla açık ve dürüst iletişim sürdürün.

zaman

Taşımalı öğrenci servisi devrildi: 1 ölü, 9 yaralı

Kırıkkale'nin Keskin ilçesinde öğrenci servis aracının devrilmesi sonucu 1 öğrenci hayatını kaybetti. Kazada servis sürücüsü ile 8 öğrenci de yaralandı.15 Aralık 2008 19:55
haber7

Vali konuştu öğrenciler dondu
02 Aralık 2007 Pazar 11:35

Bir okulun açılış töreni. Protokol gecikti. Vali uzun konuştu. Öğrenciler soğuktan bayıldı.
Kars'ın Esenyazı Köyü'nde yeni yaptırılan ilköğretim okulunun açılış törenine katılan anasınıfı öğrencileri, protokolün gecikmesi ve konuşmaların uzaması üzerine soğuktan üşüyüp ağladı.

Soğuk havada saatlerce bekleyen minikler arasındaki bir kız öğrenci de baygınlık geçirdi.


Merkeze 35 kilometre mesafedeki Esenyazı Köyü'nün ilköğretim okulu açılış törenine katılan 177 öğrenci, soğuk hava nedeniyle zor anlar yaşadı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yaptırılan ve 488 bin YTL'ye mal olan 8 derslikli ilköğretim okulunun açılışı için öğrenciler saat 09.00'dan itibaren okulda toplanmaya başladı.


Saat 12.00'de başlaması gereken tören için öğrenciler, 15 dakika önce alana getirildi. Protokolün 35 dakika gecikmesiyle tören saat 12.35'te başladı. Bu arada soğuk havada bekletilen öğrencilerden 30 anasınıfı öğrencisi üşümeye başladı.


Öğretmenler ve aileleri soğuktan üşüyen ve ağlamaya başlayan minik öğrencilerileri ısıtmak için atkı, kaban ve eldivenlerini verdi.

ÖĞRENCİ BAYILINCA VALİ KISA KESTİ

Eğitimin kalkınmanın temeli olduğunu belirten İl Milli Eğitim Müdürü Ekrem Ekici'nin konuşması sırasında başlayan kar yağışı, üşüyen öğrenciler için eziyete dönüştü.

Daha sonra kürsüye çıkan ve geçen hafta yerel bir gazetede `Kayıp Milletvekili' olarak tanımlanan AKP Kars Milletvekili Zeki Karabayır'ın konuşması sırasında üşüyen öğretmenler, birbirlerine montlarını vererek ısınmaya çalıştılar.

Vali Mehmet Ufuk Erden'in konuşma yapmak için kürsüye geldiği sırada 4'üncü sınıf öğrencisi Fatma İnalkaç soğuk havaya daha fazla dayanamayarak baygınlık geçirdi. Öğretmenlerinin kucağında sınıfa götürülen İnalkaç, uzun süre kendine gelemedi.

Soğuk havanın öğrencileri olumsuz yönde etkilediğini gören Vali Erden, konuşmasını uzatmayarak AKP Milletvekili Karabayır ve Belediye Başkanı Alibeyoğlu'yla birlikte okulun açılışını yaptı.
nternethaber


Eğitimde Afrika Ülkeleriyle Yarışıyoruz
28. Ağustos 2007

Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Sosyal İşler Sekreteri Gönül Oğuz, Türkiye eğitimle ilgili birçok sıralamada dünyanın en geri ülkeleri arasında yer alıyor. Dünyanın 21'inci büyük ekonomisi ve nüfus oranı açısından da 17'nci ülkesi olan Türkiye, eğitimle ilgili istatistikler açısından açlıkla boğuşan Afrika ülkeleriyle birlikte anılıyor, dedi.

EĞİTİMDE AFRİKA ÜLKELERİYLE YARIŞIYORUZ

Ülkelerin gelişmişliği ile eğitim sistemi arasında yakın bir ilişki olduğunu söyleyen Gönül Oğuz, “Türkiye gibi ülkelerde eğitim sisteminin niteliğine ilişkin olarak ortaya çıkan sorunlar, az gelişmişliğin hem nedeni hem sonucunu oluşturur. Türkiye’nin genelde olumsuz göstergelerde ön sıralarda, olumlu göstergelerde ise sonlarda yer almasına etki eden en önemli faktör, başta politik olmak üzere, ekonomik-toplumsal-kültürel yapısı çerçevesinde oluşturduğu baştan savma eğitim sistemidir, dedi.
Bugün temel bir insan hakkı olarak kabul edilen eğitimin parasız, bilimsel, laik, eşitlikçi ve demokratik bir içeriğe sahip olması gerektiğini fakat Türkiye’de gelinen durumun “Paran varsa oku, paran kadar oku” acı gerçeğinin yanında oldukça niteliksiz ve ezberci bir eğitim sistemiyle karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Oğuz, “Türkiye’de eğitimin durumuna baktığımızda, gelişmiş ülkelere kıyasla istenilen düzeyde olmadığı görülmektedir. Türkiye’de eğitim özetle şu şekildedir, diyerek Türk eğitim sisteminin dudak uçuklatan ve acınacak haldeki durumunu gösteren şu tabloyu çizdi:
Türkiye’de nüfusun ortalama eğitim süresi köylerde 4, şehirlerde 6 yıl,
Okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretimde 6 milyon çocuk ve gencimiz, çağ nüfusu içinde olmasına rağmen eğitim hakkından yararlanamıyor.
Okulöncesi eğitim çağ nüfusu 4 milyondan fazla olmasına karşın, okulöncesi eğitimden yararlanan öğrenci sayısı sadece yüzde 20,
737.614 çocuk, İlköğretimden yararlanamıyor. Bu çocukların yüzde 70’i kız,
Önceki eğitim-öğretim yılında 110.975 ilköğretim öğrencisi okulu terk etti.
Erkek öğrencilerin ilköğretimden ortaöğretime geçiş oranı yüzde 89,5, kız öğrencilerde bu oran 80,9.
8 bin 325 okulda ikili, 17 bin 636 okulda ise birleştirilmiş sınıflarda eğitim veriliyor.

İlköğretim okullarında köylerde; 3.733 okulda, 14.481 derslikte, 763.000; Şehirlerde 4.291 okulda, 73.066 derslikte 4.885.000 öğrenci ile ikili eğitim yapılıyor.
İkili eğitim yapan ilköğretim okulları ve derslik sayıları;
İstanbul’da 826 okul, 15 bin 335 derslik;
Ankara’da 313 okul, 5 bin 684 derslik;
İzmir’de 321 okul, 5 bin 179 derslik;
Diyarbakır’da 315 okul, 2 bin 794 derslik;
Van’da 422 okul 1992 derslik,
Mersin’de 137 okul, 2 bin 385 derslik,
G.Antep’te 228 okul, 2865 derslik;
Bursa’da 207 okul, 3 bin 460 derslik;
Ş. Urfa’da 684 okul, 3 bin 011 derslikte ve Siirt’te 67 okul, 459 derslikte ikili eğitim yapılıyor.

Yukarıda belirtilen illerde, 3 bin 297 okulda, 47 bin derslikte 3 milyon 122 bin öğrenci ikili eğitimde, öğrenim görmeye çalışıyor.
150 bin öğretmene, 20 bin memur, hizmetli ve yardımcı personele, 160 bin dersliğe ihtiyaç var.
Dünyadaki 3 bin 700 akademik aktivite, dünya çapında ünlü 30 üniversitenin en iyi araştırma laboratuvarlarında çalışan tecrübeli elemanlarla görüşme, 736 iş kurumu ile yapılan görüşme, uluslararası çalışmalar, uluslararası öğrenci oranının toplam öğrenciye göre durumu gibi kriterlerin değerlendirildiği Dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasında bir tek üniversitemiz yok
Çin'de yapılan bu araştırma yanında, İngiltere'deki başka bir araştırmada da sonuç değişmedi; Türk üniversiteleri ‘Dünyanın en iyi 500 üniversitesi' sıralamasında ‘sıfır' çekti.
Eğitimin sorunlarının çözümü eğitim hakkının toplumsal bir hak olduğu, bu hakkın eşitlikçi bir kamusal alan ve buna bağlı olarak benimsenecek kamusal kaynak kullanımıyla sağlanabileceğini söyleyen Oğuz, Ancak kamusal kaynakların, toplumsal gereksinmeler yerine diğer alanlara kaydırılması, hatta iş çevrelerine kaynak aktarımının, başta eğitim olmak üzere, kamu hizmeti alanlarından sağlanması, eğitim sistemimizin sorunların her geçen yıl daha da artmasına neden olmaktadır, diyerek sözlerine son verdi.

Üniversite öğrencisi fakültede intihar etti

Bir dönem televizyon kanalında yayınlanan bir dans yarışmasına da katılan Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi Alkan Alp, fakülte binasının 5'inci katından atlayarak intihar etti.
10 Ekim 2007 20:55

Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü son sınıf öğrencisi Alkan Alp (26), dersten çıktıktan sonra fakülte binasının 5'inci katındaki tuvalet penceresinden atladı.

Ağır yaralı olarak Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Acil Servisine kaldırılan Alp, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Yıllar önce babasını kaybettiği, annesinin de hasta olduğu öğrenilen Alkan Alp'in daha önce de intihar girişiminde bulunduğu, bir süre psikolojik tedavi gördüğü belirtildi.

Alkan Alp'in yaklaşık 2 yıl önce bir televizyon kanalında yayınlanan ''Dans Eder misin?'' adlı programa yarışmacı olarak katıldığı öğrenildi. Alp'in, intihar etmeden hemen önce tuvalette bir arkadaşına cep telefonundan ''Bu iş buraya kadar'' diye mesaj gönderdiği öne sürüldü.
haber7

Öğretmeninden dayak yedi, kulağı yırtıldı

27 Eylül 2007 Perşembe 11:15
KAYSERİ -İHA- Kayseri'de bir ilköğretim okulunda öğrenim gören 6. sınıf öğrencisi ve ailesi, okulda görev yapan bir öğretmenin, çocuklarının kulağını kıvırarak derisini yırttığı ve kulağına zarar verdiği iddiasıyla polise başvurdu.
Edinilen bilgiye göre, Kayseri'nin Melikgazi ilçesinde bulunan Hayriye Dabanoğlu İlköğretim Okulu'nda öğrenim gören 6. sınıf öğrencisi B.T.'nin ailesi, öğretmenin çocuklarının kulağını kıvırarak kulak arkasındaki derisini yırttığı ve kulağına zarar verdiği gerekçesiyle polise başvurdu. Daha sonra adli tabip raporunu almak için Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gelen baba ve kızı, burada gazetecilerin sorularını yanıtladı. 6. sınıf öğrencisi B.T., okulda matematik öğretmeni Y.Ş.'nin kendisine
konuştuğu gerekçesiyle kızdığını ve daha sonra kulağını çekerek kendisini yaraladığını söyledi. B.T., "Öğretmen beni çağırdı ve neden konuştuğumu sordu. 'Benim dersimde konuşmak yasak' dedi. 'Ben senin babanı okutmuş yaşta olabilecek bir adamım' dedi. Daha sonra kulağımı çekti ve beni dövdü" dedi.
Baba Rüstem T. ise, yaşanan olay nedeniyle yasal takip istediğini ve bu olayın peşini bırakmayacağını söyledi. Rüstem T., "Öğretmen çocuğu dövdükten sonra aynı sınıftaki kardeşi götürüp kulağını lavaboda yıkamış. Daha sonra okuldaki öğretmenleri çocuğu sağlık ocağına götürerek kulağına pansuman yaptırmışlar. Daha sonra ise 'eğer ailen sorarsa, ailene söyleme, okulda arkadaşlarının yaptığını söyle' şeklinde çocuğa söylemişler" diye konuştu.
Adli Tıp Kurumu'ndan çıkan anne Aysel T. ise, "Ben bu öğretmeni şiddetle kınıyorum. Ben çalışan bir anneyim. Çocuğumu çok zor şartlarda büyütüyorum. Bu öğretmen aynı şeyin kendi çocuğuna yapıldığını düşünsün" dedi.
B.T.'nin babası Rüstem T., daha sonra okul yönetimi ile görüşmek için okula gitti. Okul bahçesinde bulunan nöbetçi öğretmen ise yaşanan olayın isteyerek olmayacağını, yanlışlıkla olmuş olabileceğini söyledi. Rüstem T., yaşanan olayın peşini bırakmayacağını belirterek, adli tıp kurumu doktorunun çocuğun kulağının kıvrıldığını, hocanın güç denemesi yaptığını, hocanın tırnaklarının B.T.'nin kulak arkası derisine geçtiğini ve kulakta yırtılmalar meydana geldiğini söylediğini iddia etti.
Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
SİNAN ERDOĞAN - KUBİLAY ÖZBİNGÖL-İHA
netgazete

Milli Takım galibiyetini pompalı ile kutlamak isteyen emekli öğretmen, kendini vurdu

13 Eylül 2007 Perşembe 12:10
ADANA -İHA- Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde emekli bir öğretmen, dün akşam Milli Takım'ın galibiyet sevincini kutlamak isterken pompalı tüfekle kendini vurarak hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre olay, Kadirli ilçesine bağlı Yenigün Köyü Akarca Yaylası'nda meydana geldi. 2 çocuk babası olduğu öğrenilen emekli öğretmen Bayazıt Loğoğlu (52), dün akşam Teravih Namazı'nı kıldıktan sonra geldiği evinde çocuklarıyla birlikte Avrupa Şampiyonası elemelerinde Türkiye'nin Macaristan ile oynadığı maçını seyretti.
Türkiye'nin karşılaşmayı 3-0 kazanmasının ardından sevinç gösterisi yapmak isteyen Loğoğlu, pompalı tüfeğiyle sevinç gösterisinde bulunmak isterken, yanlışlıkla kendini vurdu.
Yakınları tarafından Kadirli Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Loğoğlu, yapılan ilk müdahalesinin ardından Adana Numune Hastanesi'ne sevk edildi. Burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayan Loğoğlu'nun cenazesi, otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı.
Cenazeyi teslim almaya gelen Yavuz Loğoğlu, kardeşinin çocuklarıyla birlikte maç sırasında sevinç çığlıkları attığını duyduğunu söyledi.
Emekli öğretmen Loğoğlu'nun cenazesi toprağa verilmek üzere Kadirli ilçesine götürüldü.
HASAN TOSUN-İHA
netgazete

Yıkıcı ihmal! Güçlendirilen ilkokul binasına tuğla ile kolon örülmüş, soruşturma başladı

13 Eylül 2007 Perşembe 11:55
MUŞ -İHA- Muş'ta güçlendirme çalışması yapılan Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu ek binasında dört tane taşıyıcı kolonun olmadığı tespit edildi.
2005 yılında yaptırılan depreme dayanıklılık testleri sonucunda güçlendirilme kararı alınan Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu'nda tespit edilen durum herkesi şaşırttı. Dört katlı binanın projesine göre taşıyıcı kolonlardan dört tanesinin eksik olduğu ortaya çıktı.
Konu ile ilgili açıklama yapan Muş Milli Eğitim Müdürü İlhami Bayraktar, karşılaştıkları manzara karşısında şaşkına döndüklerini söyleyerek gerekli soruşturmanın başlatıldığını açıkladı. Bayraktar "Okulun dört tane taşıyıcı kolonu yok. Çalışmalar esnasında kolon zannettiğimiz kısım kolon gibi gösterilmiş tuğla. Burada birinci derece sorumluluk müteahhit ve kontrolleri yapan kişilere düşüyor" dedi.

netgazete


Öğretmen, öğretmeni okulda böyle öldürdü

DARICA 03.04.2007 TSI 17:30
Darıca İlkokulu'nda meslektaşını öğrencilerin gözlerinin önünde öldüren Hüseyin Cebe teslim oldu. Dehşet ânı güvenlik kamerasına dakika dakika yansıdı
Darıca Süreyya Yalçın İlköğretim Okulu'nda dün saat 14.00 sıralarında meydana gelen olayda, teneffüs sırasında koridorda tartıştığı Hüseyin Cebe'ye sinirlenen Necati Kumaş, öğrencilerin gözü önünde meslektaşına tabancayla 6 el ateş ederek öldürmüş ve olayın ardından kaçmıştı.
Necati Kumaş'ın gece geç saatlerde polise giderek teslim olduğu ve verdiği ilk ifadelesinde kendisiyle sürekli alay edildiğini söylediği belirtildi.
Bu arada, Cumhuriyet Savcılığı'nın yanı sıra Milli Eğitim Müdürlüğü'nden okula giden müfettişler de olayla ilgili soruşturmayı sürdürüyor.
netgazete

"Ses getirsin" diye dershanede intihar etti

MERSİN-İHA 20.03.2007 TSI 13:15
Mersin'in Tarsus ilçesinde bir öğrenci, dershanede tabancayla kendisini vurarak intihar etti.
Edinilen bilgiye göre olay, Şehit Mustafa Mahallesi Atatürk Caddesi üzerindeki Halil Aslan İşhanı'nın 5. katında bulunan bir dershanede saat 11.45 sıralarında meydana geldi. İki arkadaşıyla birlikte 21 No'lu derslikte ders çalışan Musa Sarı (19), yanında getirdiği tabancayı çıkararak göğsüne bir el ateş etti. Sarı, olay yerinde hayatını kaybetti. Olayın ardından dershaneye gelen polis, gencin masasında 2 sayfalık veda mektubu ile ceketinin cebinde 1 adet mermi buldu. Mektupta ses getirmesi için dershanede intihar ettiğini yazan Sarı'nın, intihar nedeni öğrenilemedi. Tarsus Devlet Hastanesi morguna kaldırılan cesedin, otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na gönderileceği bildirildi. Olay sırasında sınıfta bulunan biri kız 2 öğrenci, ifadeleri alınmak üzere Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
Polis, olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğünü bildirdi.
ERSOY YALÇIN /IHA
netgazete

Annesiyle tartıştı, okulda intihara kalkıştı

HATAY-İHA 20.03.2007 TSI 12:25
Antakya'da bir lise öğrencisi, okula gelen annesiyle tartıştıktan sonra ilâç içerek intihar girişiminde bulundu.
Edinilen bilgiye göre, Antakya Anadolu Lisesi 2. sınıf öğrencisi N.İ. (16), kendisini görmek için okuluna gelen annesi S.İ. ile bilinmeyen bir nedenle tartıştı. Yaşanan tartışmanın ardından tuvalete giden kız öğrenci, yanında taşıdığı hapları içerek intihara teşebbüs etti. Durumun fark edilmesi üzerine, okula ambulans çağrıldı. Okula gelen sağlık ekibi tarafından ilk müdahalesi yapılan öğrenci, daha sonra ambulansla Antakya Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Hastanede midesi yıkanan N.İ.'nin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenilirken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
OSMAN KOÇAK /IHA
netgazete

Ankara'da sarhoş üniversiteli gençlerin otomobil yarışı kanlı bitti, 2'si kız 3 öğrenci öldü

ANKARA 03.03.2007 TSI 11:30
Başkent'te gece saatlerinde doğum günü partisinden çıktıkları öğrenilen Bilkent Üniversitesi öğrencisi gençlerin yarışı kanlı bitti. Eskişehir yolu üzerinde aşırı sürat nedeniyle meydana gelen kazada 3 kişi hayatını kaybederken, 4 kişi de yaralı olarak hastanelere sevk edildi.
Edinilen bilgiye göre Ankara-Eskişehir Karayolu Diyanet İşleri Başkanlığı önünde meydana gelen kazada, Burak Tüfekçi'nin kullandığı 55 FB 045 plakalı otomobil, Emre Elma yönetimindeki 06 YES 049 plakalı araçla çarpıştı. Çarpışmanın etkisiyle kontrolden çıkan araç daha sonra karşı şeride geçerek Serdar Bozkurt'un idaresindeki 06 S 9139 ve Ahmet Arda'nın kullandığı 06 JR 349 plakalı otomobillere çarptı.
Kaza sonucu İstanbul Üniversitesi öğrencisi olduğu öğrenilen Funda Serin (22) kaldırıldığı Gazi Üniversitesi Hastanesi'nde, Bilkent Üniversitesi öğrencileri olduğu öğrenilen Kağan Gürşen (21) ve Açelya Yumak (21) ise kaldırıldıkları Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hayatlarını kaybetti. Kazada yaralanan Burak Tüfekçi (21), Emre Elma (20) ve Çağlar Fırat (21) ise Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alınırken, yaralılardan Burak Tüfekçi'nin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu ve yoğun bakımda tedavisine devam edildiği öğrenildi.
Kaza esnasında aracın içinde sıkışan Serdar Bozkurt (29) ise Ankara Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ekipleri tarafından kurtarıldı. Gazi Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan Bozkurt'un tedavisinin sürdüğü bildirildi.
Kaza nedeniyle Ankara-Eskişehir Karayolu bir süre trafiğe kapandı. Kazaya karışan öğrencilerin bir doğum günü partisinden çıktıkları öğrenilirken Görgü tanıkları, 2 aracın süratli bir şekilde birbiriyle yarıştığını, ancak birinin direksiyon hakimiyetini kaybederek, orta refüjden yolun karşı tarafına geçtiğini ve araçlara çarptığını söylediler
netgazete

Müdür Vekillerin Önünde Diz Çöktü
[img]http://www.aktifhaber.com/images/news/60719.jpg [/img]
09 Eylül 2007 09:40Öğretmen sayısı yeterli olmayan okulun müdürü kendisine yardım etsinler diye milletvekillerinin önünde diz çöktü.
Yeterli sayıda öğretmeni bulunmayan okulların müdürleri, bu sorunu nasıl çözeceklerinin derdine düştü.

Sakarya’nın Kaynarca İlçesi’nde bu yıl eğitime girecek olan 258 öğrencili Kulaklı İlköğretim Okulu Müdürü de Abdulkadir Karaca da bunlardan sadece biri.

Müdür Karaca, Kaynarca’ya bir açılışa katılan Sakarya Milletvekilleri Hasan Ali Çelik ve Ayhan Sefer Üstün’e okulundaki personel eksikliğini anlatma fırsatı yakalayınca, bunu değerlendirdi.

Milletvekilleri ve AKP İl Yöneticisi Bünyamin Şaştı’nın önünde dizlerinin üzerine çöken Müdür Karaca, "Bu yıl ilk kez eğitime açılacak okulumda 3 öğretmen var. Öğretim olabilmesi için diğer öğretmen atamalarımızın yapılması gerekiyor. Ne olur yardım edin" dedi.
aktifhaber

Mersin'de iki öğrenci arasında çıkan kavgada, biri bıçaklandı
24 Nisan 2007 Salı
Mersin'in Tarsus İlçesi’nde bilinmeyen bir nedenle kavga eden öğrencilerden biri bıçakla yaralandı.
Olay, Tarsus İclal Ekenler Lisesi’nde saat 17.00 sıralarında meydana geldi. Lise son sınıf öğrencileri 17 yaşındaki F.K ile yaşıtı B.D. arasında henüz bilinmeyen bir nedenle tartışma çıktı. Tartışma kavgaya dönüşünce F.K. üzerinde taşıdığı bıçağı çıkararak B.D’yi alnından yaraladı. F.K. olaydan sonra kaçarken, B.D. ise çağrılan ambulansla Tarsus Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan D.’nin sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Acil Servis’te görüntü almak isteyen muhabirler, hastanenin güvenlik görevlileri tarafından engellenmeye çalışıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatan polis, kaçan F.K.’yı bulmak için çalışmalarını sürdürüyor.
netgazete


03.03.2007 19:37
Erkek arkadaşıyla ders çalışan 17 yaşındaki lise öğrencisi, arkadaşının kurusıkı tabancasını alt tarafı kurusısıkı deyip kafasına dayayıp ateşleyince ağır yaralandı

Mersin'de, evlerinde ders çalıştığı arkadaşına şaka yapmak istediği ileri sürülen genç kız, kaldırıldığı hastanede tedavi altına alındı.
Alınan bilgiye göre olay, Tozkoparan Mahallesi 87075 Sokak Numara 6'daki evde meydana geldi. İddiaya göre, 19 Mayıs Lisesi 3. sınıf öğrencisi S.A., evlerinde erkek arkadaşı A.A.U. (22) ile birlikte ders çalıştığı sırada, bir ara arkadaşına ait kurusıkı tabancayı eline alarak incelemeye başladı. Kurusıkı tabancayı alarak alttarafı kurusıkı deyip kafasının sağ tarafına tutarak tetiğe basan S.A., ağır yaralandı.

Kanlar içinde kalan genç kız, erkek arkadaşı tarafından Mersin Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Durumu ağır olduğu bildirilen S.A., Beyin Cerrahi Yoğun Bakım Ünitesi'ne alınarak tedavisine başlandı.
Olayın ardından gözaltına alınan A.A.U.'nun, polisteki ifadesinde, S.A. ile birlikte üniversite sınavına hazırlandıklarını, arkadaşının ders çalıştıkları sırada kendisine ait kurusıkı tabancayı alarak oynamaya başladığını ve tabancanın kazayla ateş aldığını söylediği öğrenildi.
aktifhaber

Öğrenciye Cep Dayağı
23.03.2007 09:08
Müdür yardımcısı, okula cep telefonuyla gelen lise öğrencisi B.Ö'yü döverek hastanelik ettiği iddia edildi.

Muğla Milas'taki bir lisenin 2. sınıf öğrencisi B.Ö (17), eğitim gördüğü okulun Müdür Yardımcısı H.S'nin kendisini dövdüğünü öne sürerek, Devlet Hastanesi'nden 5 gün iş göremez raporu aldı.

Savcılığa suç duyurusunda bulunan B.Ö, cep telefonuyla okula gittiği için dövüldüğünü iddia ederek “H.S, birkaç defa kafamı sıraya vurdu" dedi. Olayla ilgili soruşturma açıldı. Müdür Yardımcısı H.S. ise konuyla ilgili bir açıklama yapmadı.
aktifhaber

22.02.2007 17:53
Okulda Kalorifer Kazanı Patladı
Kilis'te ilköğretim okulundaki patlamada 2 öğrenci öldü.

Kilis'te bir ilköğretim okulunun kalorifer kazanı patladı.
Patlamada 2 öğrenci öldü, 3'ü ağır 7 öğrenci yaralandı.

Hüseyinoğlu Köyü'ndeki ilköğretim okulunun ek binasındaki kalorifer kazanı henüz belirlenemeyen bir sebeble patladı.

Patlama sırasında beden eğitimi dersi için dışarda bulunan öğrencilerden Hayriye Bozkurt ve Makbule Taşyuvarlar hayatını kaybetti.

Olayda 7 öğrenci yaralandı.

Yaralılar, Gaziantep ve Kilis'teki hastanelerde tedavi altına alındı.

Patlamada okulun ek binası kullanılamaz hale geldi.
TRT

Öğrenciye sarkıntılık eden müdür tutuklandı
20 Ocak 2007


Denizli'nin Tavas ilçesinde, kız öğrencilere sarkıntılık ettiği öne sürülen ilköğretim okulu müdürü tutuklandı.

Velilerin, kız öğrencilere sarkıntılık ettiği yönündeki şikayetleri üzerine gözaltına alınan Yorga Köyü İlköğretim Okulu Müdürü A.T, işlemlerin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi.

Mahkemede hakkındaki iddiaları reddeden A.T, tutuklandı.

Tutuklanan 2 çocuk babası A.T'nin bir süredir eşinden ayrı yaşadığı öğrenildi.

A.T, Yorga köyünden 21 ailenin şikayeti üzerine dün gözaltına alınmıştı.

Hürriyet

Servisten düşen 8 yaşındaki Can öldü

ALANYA 23.01.2007 TSI 19:00
Antalya'nın Alanya İlçesi'nde, hareket halindeki okul servisinde arkadaşları şakalaşırken kapının bir anda açılmasıyla yola düşen 8 yaşındaki çocuk, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre, Alanya'nın Oba Beldesi'ndeki Hacı Kadiroğlu İlköğretim Okulu 2. sınıfında okuyan Alican Kaplaner (8), dün öğle arasında evine geldi. Küçük çocuk, yemeğini yedikten sonra saat 13.00 sıralarında okula dönmek için İ.S.'nin kullandığı servis aracına bindi. Hareket halindeki araçta şakalaşan öğrencilerinden birinin diğerini itmesiyle dengesini kaybeden çocuğun kolu kapı kilidine takılınca, araç kapısı açıldı. Bu sırada araç kapısının önünde bulunan A.K., hızla giden araçtan asfalt zemine düştü. Yerde birkaç metre sürüklenerek ağır yaralanan öğrenci, Alanya Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Kalça kemiğinde ve vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar bulunan ve iç kanama geçiren A.K., bugün saat 10.00 sıralarında hayatını kaybetti. Küçük çocuğun cesedinin, kesin ölüm nedeninin belirlenebilmesi için Antalya Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesine karar verildi. Bir otelde güvenlik görevlisi olarak çalışan baba Sebahattin Kaplaner (35), Belediye Mezarlığı'nda bulunan ön otopsi merkezinde oğlunun cesedini görünce gözyaşlarına boğuldu.
Kazanın ardından polis merkezine giderek ifade veren servis şoförü İ.S., A.K.'nın ölümünden sonra bugün gözaltına alındı. Minik A.K'nın ölümü, 2/C sınıfındaki arkadaşlarını da yasa boğdu. Minik öğrenciler, karnelerin alınmasına kısa bir süre kala hayatını kaybeden arkadaşları için gözyaşı döktü. Hazır olan karnesini göremeden hayatını kaybeden küçük A.K'nın notlarının yüksek olduğu öğrenilirken, veliler okul servisindeki kapının içerden açılmasına tepki gösterdi. Serviste bulunan öğrenciler, bir gün önce kapının içerden açıldığını, ancak bugün kapı kolunun söküldüğünü öne sürdü.
Sebahattin Kaplaner, oğlunun ihmal kurbanı olduğunu söyleyerek, "Servis kapısının içerden açılmaması gerekirken, içerden açılıyordu. Oğlum hastaneye yattı, orda da ihmal vardı. Sabah oğlum yemek istemiş. Biz gittiğimizde konuşuyordu. Bir süre sonra titremeye başladı. Eşim hemşirenin yanına gitti durumu söylemeye. Hemşire 'Çocuğun durumu iyi, bir şeyi yok' diyerek eşimi azarlamış. Daha sonra da oğlum öldü" dedi.
Hacıkadiroğlu İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Fatih Görüş ise yaptığı açıklamada, servis araçlarının çoğunun şartlara uygun olmadığını söyleyerek, "Bu konuda sık sık hem sözle hem de yazılı olarak servis şoförlerini uyardık. Özellikle yazılı olarak gönderdiğimiz uyarılarda, kapıların içten açıldığını, bunların iptal edilerek otomatik kapı yapılmasını istedik. Maalesef uyulmadı ve bir can kaybettik" diye konuştu.
Alican'ın cenazesinin, memleketi Diyarbakır'da toprağa verileceği bildirildi.

netgazete

Okul servisi altında kalan öğrenci öldü

ADANA 21.03.2007 TSI 23:10
Adana'da, okul servisinin altında kalan bir öğrenci öldü.
Merkez Yüreğir ilçesine bağlı İncirlik beldesi Cumhuriyet Mahallesinde, ilköğretim okulu 1. sınıf öğrencisi Harun Aslan (7), Abdurrahim G. yönetimindeki 01 S 1103 plakalı okul servisine binmek isterken, hareket halindeki aracın altında kaldı.
Adana Devlet Hastanesine kaldırılan öğrenci, kurtarılamadı.
netgazete

Tacizci müdür, şantajla istifaya zorladı

Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü, aynı okulda çalışan bir bayan görevliyi taciz ettiği ve amacına ulaşamayınca elindeki şantajla istifaya zorladı.19 Ocak 2009 18:22

Antalya'da, bir Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü Y.D.'nin, aynı okulda çalışan bir bayan görevliyi taciz ettiği ve amacına ulaşamayınca elindeki CD'leri şantaj malzemesi olarak kullanıp görevliyi istifa ettirdiği öne sürüldü.

Görevli bayan istifa ettikten sonra durumu savcılığa bildirdi ve Y.D. hakkında suç duyurusunda bulundu.

Olay, 2008 yılı Haziran ayında bir Mesleki Eğitim Merkezi'nde meydana geldi. Çalışmaya başlayan görevli bayan, bir süre sonra Y.D.'nin aşk teklifleri ve tacizleri ile karşılaştı. Çalıştığı süre içinde Y.D.'nin kendisine defalarca cep telefonundan SMS ile aşk mesajları çektiğini ileri süren bayan görevli, Y.D.'nin isteklerini kabul etmedi. Y.D. ise elinde daha önce çekilmiş seks CD'leri olduğunu ileri sürerek bayanın görevinden istifa etmesini aksi takdirde bu görüntüleri internette yayınlayacağını söyledi. Ağlayarak istifa etmek zorunda kalan bayan görevli, daha sonra tehditlerin sürdüğünü belirterek savcılığa şikayette bulundu.

GÖRÜNTÜLERDE YÜZLER BELLİ DEĞİL

Şikayet dilekçesini Milli Eğitim Müdürlüğü ve kaymakamlığa veren bayan görevli, hakkını sonuna kadar arayacağını belirterek şöyle konuştu: "Telefonuma sürekli aşk mesajları gönderiyordu, evli ve iki çocuklu olmasına rağmen beni sevdiğini, benimle birlikte olmak istediğini söylüyordu. Ben kabul etmeyince bana iftira attı. Ellerinde CD olduğunu söyledi ve bu CD'yi izlettirdi. Görüntülerde yüzler belli değil."

haber7

Öğretmene öğrencileri taciz suçlaması

Yalova'nın Çınarcık ilçesinde bir lisede bazı öğrencileri taciz ettiği öne sürülen öğretmenin, açığa alındığı bildirildi.
20 Ocak 2009 17:08


Yalova Valisi Mehmet Ersoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeterli kadro olmadığı için okulda din ve sağlık derslerine girdiği belirtilen biyoloji öğretmeni M.Ç. (45) hakkında, bazı öğrencileri taciz ettiği iddiasıyla Çınarcık Kaymakamlığına bazı şikayetlerin geldiğini belirtti
haber7

Derste civa tüpü kırıldı, 24 öğrenci zehirlendi
10:00 - Kayseri'de, Taşhan İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrencileri fen bilgisi dersinde deney yaparken, civa tüpü düşerek kırıldı. Çevreye yayılan gazdan zehirlenen 24 öğrenci, Yahyalı Devlet Hastanesine kaldırıldı. Buradaki ilk müdahalenin ardından Erciyes Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edilen öğrenciler, bir süre müşahede altında tutulduktan sonra taburcu edildi. Yahyalı Kaymakamı İdris Akbıyık, öğrencilerin hayati tehlikelerinin bulunmadığını ve köylerine döndüklerini bildirdi. 20.01.2009 KAYSERİ
netgazete


En son Ekim tarafından Prş Oca 22, 2009 10:14 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Arl 25, 2008 10:45 pm    Mesaj konusu: ANADOLU iHL’LER NiYE KALDIRILIYOR? Alıntıyla Cevap Gönder

Horladığı için yalnız yattığı odada canına kıydı

11 Mayıs 2009 Bursa'da horladığı için ailesinden ayrı yatan emekli öğretmen, tabancayla başına ateş etti. Şahsın ölümünü şüpheli bulan savcılık soruşturma başlattı.
Edinilen bilgiye göre olay, sabah saatlerinde merkez Yıldırım ilçesi Zümrütevler Mahallesi Kurtbasan Caddesi Menekşe Sokak'ta meydana geldi. 4 çocuk babası emekli öğretmen Şevket Çalışkan (60), ailesinin horlamasından rahatsız olmaması için tek başına yattığı odada dedesinden kalma tabancayla kendisini başından vurarak intihar etti. Yaşlı adamın cesedi sabah saatlerinde kendisini kahvaltıya kaldırmak isteyen polis memuru oğlu E.M.Ç. tarafından bulunurken, silah sesini kimsenin duymaması dikkat çekti. netgazete

Öğretmen evinde ölü bulundu

Adıyaman'da bir öğretmen evinde ölü bulundu. Genç öğretmenin kredi kartı borcu nedeni ile intihar ettiği düşünülüyor.21 Ocak 2009 18:23

Edinilen bilgiye göre, Turgut Reis Mahallesi Haydar Efendi Caddesi'nde oturan İsmail E'ye telefonla ulaşamayan Mersin'deki ailesi, çocuklarının Adıyaman Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndaki öğretmen arkadaşlarını aradı.

İsmail E'yi (25) evinin merdiven boşluğunda iple asılı bulan arkadaşları, olayı polise bildirdi.

haber7

O sefalet içinde parası ise Prof.'ta

23 yıllık öğretmenlikten sonra inzivaya çekilen ve 25 yıldır kulubüde komşularının yardımı ile yaşayan yaşlı kadının emeklilik parasını bir Prof. çekiyormuş.
20 Ocak 2009 00:50


Milli Eğitim Bakanlığı'nda 23 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra haksızlığa uğradığını düşünerek inzivaya çekilen ve çeyrek asırdır küçük bir kulübede komşularının yardımıyla geçinen Naciye Kantarcıoğlu (70), 18 yıldır emekli ama bundan haberi yok. Elektrik, su ve ekmek bulunmayan kulübesinde aç susuz yaşam mücadelesi veren emekli öğretmenin maaşını ise 2004 yerel seçimlerinde CHP'nin Yalova Belediye Başkan adayı olan Prof. Dr. Gültekin Rodoplu çekiyor.

Rodoplu, yaşlı kadının vasisi olduğunu ve kendisinin emekli ettirdiğini doğruluyor. Rodoplu, açlık ve sefalet içinde yaşayan Kantarcıoğlu'nun üç ayda bir çektiği 2 bin liradan fazla parayı 18 yıldır nasıl değerlendirdi konusunda ise bilgi vermekten kaçınıyor. Prof. Dr. Rodoplu, Naciye öğretmenin yaptığı yardımları kabul etmediğini savunuyor. Naciye Kantarcıoğlu'nun en son üç aylık emekli maaşı 2 bin 300 lira olarak bankadan 5 ocakta çekilmiş. Kantarcıoğlu ise kimseye vasilik yetkisi vermediğini savunuyor.

Karanlık kulübesinde yıllarca tek başına yaşam mücadelesi veren ve hayata küsen Naciye Kantarcıoğlu, 18 yıl önce emekli edilerek maaşa bağlanmış. Emekli ikramiyesi de yine 18 yıl önce bankadan tahsil edilmiş. Ancak emekli öğretmenin ne ikramiyesinden, ne de her üç ayda bir düzenli olarak çekilen maaşı ile ilgili en ufak bir bilgisi yok.

Cihan Haber Ajansı muhabirinin yaptığı araştırmaya göre Kantarcıoğlu'nun hem emekli ikramiyesini, hem de maaşını düzenli olarak alan isim, Yalova'nın tanınmış isimlerinden Prof. Dr. Gültekin Rodaplu. Rodoplu, 'arkadaşım' dediği Kantarcıoğlu'nun vasisi olduğu söylüyor. Ancak yaptığı yardımları kabul etmediğini belirtiyor. Ancak düzenli olarak bankadan çektiği arkadaşının emekli maaşını ne yaptığı konusunda ise bilgi vermekten kaçınıyor.

Naciye Kantarcıoğlu, 25 yıldır Yalova'da ailesinden kalma küçük bir kulübede yaşıyor. Komşularının verdiği cüzi yardımlarla geçinen Kantarcıoğlu, çoğu zaman da verilen yemekleri kabul etmiyor. Açlıktan ölmemek için bir marketten ekmek çalmak zorunda kalan yaşlı kadın, kimseyle konuşmuyor ve evine hiç kimseyi almıyor. Müfettiş Hamdi Gilgin İlkokulu'nda 23 sene görev yaptıktan sonra okul müdürü Adil Alay'ın hademelere kendisini okuldan attırması sonucu kapısını çaldığı milli eğitim müdürü ve kaymakam tarafından da kovulunca, hayata küserek kulübesine çekilmiş.

'PAKETLEYİP DENİZE ATMADIKLARI KALDI'

Mektepten 1983'de ayrıldığını belirten Kantarcıoğlu, emekli olduğuna inanmıyor ve bunun yalan olduğunu düşünüyor. "Beni bir paketleyip denize atmadıkları kaldı" diyen yaşlı kadın, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Komşularım bir şeyler veriyor. İster veriyor, ister vermiyor. Kimsenin de kapısına gitmiyorum. İnsana değer veren var mı ki öğretmene değer veren olsun. İlim yuvasıdır diye girdim. Kız çocuğudur diye babam okuttu. Türlü türlü dolaplar çıktı. Benim hayatım serüven. Vermesinler, konu komşu veriyor bir lokma ekmek. İsterse vermesinler. Kırıntı, ineklere atıyorlar. Kendi gücümle yapabildiğimi yaparım. Talebeler görsünler hayat nasılmış. 40'tan sonra akılları başlarına gelir. Bu saatten sonra emekli olsam ne olur. Verilse bile almaya niyetim yok. O kadar soğudum ki. Benim yapabileceğim bir iş bulsunlar. Ekmeğimi çıkartayım yeter. 100 milyon (lira) alsam bana 3 ay yeter."

Emekli maaşını alan Prof. Gültekin Rodoplu'nun arkadaşı olduğunu belirten Kantarcıoğlu, "Gültekin Rodoplu benim arkadaşım. O da nasıl arkadaş bilmem. Bazen geliyor, çerez-merez bir şeyler getiriyor. Ama onu da istemedim. O da kendi maaşını çekiyor, benim maaşımı çekemez. Ben kimseye vasilik yetkisi vermedim ki, kim alabilir benim yerime para. Alamaz. Geçti artık. Alsınlar başlarına çalsınlar. Haram olsun inşallah." şeklinde konuşuyor.

İlkokul arkadaşı Mehmet Emin Er, Kantarcıoğlu'nun hayata küstüğü dönemde malulen emekli olması için çok uğraştıklarını, ancak ikna edemediklerini belirterek şunları anlattı: "Ben imza attığımda emekli paramı siz alacaksınız, yiyeceksiniz, bana bir şey vermeyeceksiniz' diyordu, korkuyordu. Aradan yıllar geçti. Geçenlerde, Naciye hanımın çok acıktığını, üşüdüğünü, bir bakkala giderek bir ekmek kaptığını ve 'ister kız ister kızma ben bu ekmeği alıyorum. karnım çok aç, ölemem açlıktan.' demiş. Bakkal 'dur biraz peynir de vereyim' deyince, 'yok bana ekmek yeter' deyip gitmiş. Bunu hanım bana anlatınca çok üzüldüm, ağladım, hala da ağlıyorum. Milli Eğitim'e haber verdim. Araştırmışlar, 22 senedir emekli olduğunu ve bankadan 3 aylık maaşının yeni çekildiğini öğrenmişler. Kim alıyor, nasıl alıyor, niye alıyor bilemiyorum. 5 Ocak'ta 2 milyar 330 TL'lik maaşı çekilmiş. Bir komşusu 'Bana belediye müsaade etsin, ben evimden kablo çekip elektrik vereceğim, ben ödeyeceğim parasını. Yeter ki bu karanlıkta kalmasın' demişti. Çok kötü durumda yani."

15 yıllık komşusu Zehra Dereci ise yaşlı kadına zaman zaman kahvaltı, su, mum, sabun gibi şeyler verdiğini belirtiyor. Gültekin Roduplu'nun kimi zaman gıda ve odun bıraktığını doğrulayan Dereci, "Gültekin Rodoplu arkadaşıymış, uğruyor, erzak bırakıyor bazen. Ama bir kısmını çöpe atıyor. Bir şey kabul etmiyor. Kabul etse Gültekin Rodoplu kuş sütüyle besler buna inanın. Komşularımız ekmek filan veriyor."

2004 yerel seçimlerinde CHP'nin Yalova Belediye Başkan adayı olan Prof. Dr. Gültekin Rodoplu ise Naciye Kantarcı'nın vasisi olduğunu ve maaşını çektiğini kabul ediyor. Rodoplu, Kırgızistan Cumhuriyeti Celalabad İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi Türk Dünyası Kırgız-Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dünyası İşletme Fakültesi Dekanlığı ile Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak görev yapıyor.

Yaşlı kadının, emekli parasını ve götürdüğü yardımları kabul etmediğini savunan Rodoplu şöyle konuştu: "Şu anda yurt dışındayım. Yeni geldim zaten. Bu sabah yanına gidecektim. Birkaç işim nedeniyle gidemedim. Ben burada olduğum zaman, haftada bir, 10 günde bir yanına giderim. Odunu vardır herhalde. Odun götürüyorum, erzak götürüyorum. O dönemde emekliliği kabul etmediği için hastaneden sağlık raporu alıp emekli yaptırdık. Ben de savcılık kanalıyla vasisi oldum. Emekli ikramiyesini aldık. O günlerde miydi, o günlerden sonramıydı şimdi hatırlamıyorum annesi rahmetli oldu. Emekli ikramiyesini verdim ben annesine. Onu buradan koparıp da başka bir yere götürmeniz mümkün değildir. Yaptığımız yardımları bile kabul etmiyor."

RODOPLU EMEKLİ MAAŞINI NEREYE HARCADIĞINI SÖYLEMİYOR

Yaşlı kadının şimdiye kadar çektiği maaşını nereye harcadığının sorulması üzerine ise Rodoplu, "Onlar beni ilgilendiren hususlar. Siz ne yapabilecekseniz, kaç liraya kadar ne yapabilirseniz masraflarını ben tekafül ediyorum. Ne yapmak istiyorsanız buyurun yapalım parasını ben vereceğim. Bende sonsuz kredisi var. Daire almak istiyorsanız, daireye getirebilirseniz geçirelim. Ben de size teşekkür ederim. 3 aylık maaşı 1800 lira ile 2 bin lira arasında bir rakam."
haber7

Genç öğretmenden sobadan zehirlendi

Sivas'ın Divriği ilçesinde sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenen öğretmen hayatını kaybetti.
06 Ocak 2009 22:33

Edinilen bilgiye göre, Mustafa Necati İlköğretim Okulu'nda sınıfı öğretmeni Sultan Çetin'den (25) haber alamayan arkadaşları, durumu polise bildirdi.

Kocapaşa Mahallesi 7. Sokak üzerindeki 6 numaralı ikamete giden polis ekipleri, kapıyı kırarak içeri girdi. Yerde hareketsiz şekilde yatan ve Divriği Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Sultan Çetin'in öldüğü belirlendi.


2 öğretmen, buzlu yolda dereye uçan arabada öldü


02 Ocak 2009 Ordu'nun Aybastı ilçesinde görev yapan biri bayan iki öğretmen, geçirdikleri trafik kazasında uçtukları derede boğularak hayatını kaybetti.
Aybastı ilçesine bağlı Pelitözü beldesi ilköğretim okulunda görevli Ender Baştürk (24) ile Çakırlı beldesi ilköğretim okulunda görevli altı yıllık sınıf öğretmeni Suzan Ebru Yılmaz (26), 52 DR 384 plakalı otomobille dün akşam Aybastı'dan Ordu'ya giderken Fatsa'ya bağlı Kulak köyü yakınlarındaki köprüden yolun buzlu olması nedeniyle dereye uçtu. Otomobilde bulunan öğretmenlere Göller Belediyesi işçileri müdahale etti, ancak öğretmenlerden Ender Baştürk boğularak hayatını kaybetti. Sağlık durumu ağır olan Suzan Ebru Yılmaz ise 112 ambulansı ile kaldırıldığı Fatsa Devlet Hastanesi'nde kurtarılamadı.

netgazete

Minibüs şarampole yuvarlandı: 11 öğretmen yaralandı

Giriş Saati : 06.01.2009 16:25


Denizli'de öğretmenlerin bulunduğu minibüsün şarampole yuvarlanması sonucu 2'si ağır 11 öğretmen yaralandı.

Denizli'nin Acıpayam ilçesi Suludere mevkinde, Yolaçtı İlköğretim Okulu Müdürü Bülent Özoğlu'nun kullandığı belirtilen 20 DK 577 plakalı, öğretmenlerin bulunduğu minibüs, şarampole yuvarlandı.

Kazada okul müdürü Bülent Özoğlu, öğretmenler Fatma Kaygın, Faruk Mengi, İsmet Yüksel, Gülşen Aslan, Ayfer Bağdatlı, Kadriye Orhan, Burcu Tan, Nursen Özdemir, Faruk Ongun ve Elvan Çelik, yaralandı. Yaralılar, Acıpayam Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralılardan Bülent Özoğlu ve Elvan Çelik'in durumunun ağır olduğu bildirildi.
Sabah
Çatıdan düşen öğretmen öldü
04.01.2009 - 21:43

ZONGULDAK - Alınan bilgiye göre, Pırlanta Sokak'ta oturan Kozlu Lisesi edebiyat öğretmeni Yusuf Durgut (56), 2 katlı evlerinin çatısındaki su deposuna bakmaya çıkarken tahta merdivenin kayması sonucu düştü.

Ağır yaralı olarak Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılan Durgut, müdahaleye rağmen hayatını kaybetti.
gazeteport

Öğretmen minibüsü, otomobille çarpıştı: 13 yaralı
14:35 - Elazığ'da öğretmenleri taşıyan Mehmet Cemal Kaya idaresindeki otomobil, Elazığ-Diyarbakır kara yolunun 38. kilometresinde Ali Kılıç'ın kullandığı öğretmenleri taşıyan minibüsle çarpıştı. Kazada, araç sürücüleri ile 11 öğretmen yaralandı. 05.01.2009 MADEN - netgazete


Üniversiteli anne bebeğini ormana attı
04.01.2009 - 18:03

AMASYA - İzmir'de tecavüz sonucu dünyaya getirdiği bebeğini ormana terk ederek ölümüne neden olduğu öne sürülen üniversite öğrencisi kadın, Amasya'da gözaltına alındı.

Edinilen bilgiye göre, 25 Ağustosta İzmir'in Buca ilçesi Belenbaşı köyündeki ormanlık alanda 2 günlük erkek bebeğin cesedinin bulunmasıyla ilgili soruşturma kapsamında, bebeği üniversite öğrencisi 27 yaşındaki S.Ç'nin terk ettiği belirlendi.
gazeteport

AKILSIZ İDARECİLERİN MARİFETİ..

28 Aralık 2008 22:37
Bolu’da düzenlen Atatürk Anma Kros Müsabakaları çocuklar için cehenneme dönüştü. Baygınlık geçiren, ağlayan çocukları aileleri teselli etti
Bolu'da, eksi 1 derecede düzenlenen Büyük Önder Atatürk'ü Anma Kros Müsabakaları'nda çocuklar yarışın sonunda baygınlık geçirdiler. Bitiş çizgisinde bekleyen anne ve babaları, soğuktan elleri, yüzleri moraran çocuklarına sarıldılar.

Her yerin karla kaplı olduğu Bolu'da, eksi 1 derecede 38 okuldan 127 öğrencinin katılımı ile Büyük Önder Atatürk'ü Anma Kros Müsabakaları düzenlendi. Paşaköy ile Bolu Adliyesi'nin önündeki güzergahta düzenlenen koşuda, soğuktan korunmaya çalışan bazı öğrenciler şapka ve eldiven takarken, bazıları ise eşofmanları ile koştu. Küçük kızlar 1000 metre, küçük erkekler 1200 metre, yıldız kızlar 1500 metre, yıldız erkekler 2000 metre, genç kızlar 2000 metre ve genç erkekler 3000 metrelik parkurlarda yarıştılar. Elleri, yüzleri soğuktan moraran öğrenciler yarışın sonunda fenalık geçirdiler. Bitiş çizgisinde bekleyen anneler, babalar ve öğretmenler, güçlükle ayakta duran çocuklara sarıldılar. Baygınlık geçiren bazı çocuklar yerlere düştü. Bazı kız öğrenciler birbirlerine sarılarak ağladılar.
haber10

Öğretmen öğrenciyi, veli de öğretmeni
Sivas'ta bir öğretmenin öğrencisini darp ettiği, öğrenci velisinin de öğretmen ile kavga ettiği öne sürüldü.26 Aralık 2008 18:18


İddiaya göre, bir lisede eğitim gören 10. sınıf öğrencisi O.G'nin masa tenisi sırasını diğer arkadaşlarına vermediği gerekçesiyle tartıştığı beden eğitimi öğretmeni E.T. tarafından darp edildiği öne sürüldü.

Halter dalında çeşitli dereceleri bulunan O.G'nin, durumu babasına bildirmesi üzerine okula gelen veli E.G. ile öğretmen E.T'nin tartıştığı, çıkan kavgada ikilinin birbirini darp ettiği ileri sürüldü.
haber7

Kadın öğretmene darp ve taciz iddiası

Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde, bir kişi, hırsızlık amacıyla evin sahibi ilköğretim okulu öğretmen kadını, darp ederek taciz girişiminde bulundu.27 Aralık 2008 16:50


Şüpheli, öğretmenin bağırarak yardım istemesi üzerine evdeki kredi ve bankamatik kartını alarak kaçtı.

Edinilen bilgiye göre, Kaynarca'da kimliği henüz belirlenemeyen bir kişi, Hatipler Mahallesi Lojmanlar Sokak'ta, kapısını çaldığı ilköğretim okulu öğretmeni E.Y'nin evine zorla girdi. E.Y'yi darp eden kişi, kredi ve bankamatik kartını ve bilgilerini zorla alarak, taciz girişiminde bulundu.

E.Y'nin bağırarak yardım istemesi üzerine kimliği belirsiz kişi, olay yerinden kaçtı.

Yüzünden yaralanan Toyotasa Travmatoloji Hastanesine kaldırılan E.Y, müdahalenin ardından taburcu edildi.

haber7

İnternette tanıştı tecavüze uğradı

Bursa'da, 14 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz ettikleri öne sürülen 3 kişi nöbetçi mahkemece tutuklandı.27 Aralık 2008 01:26


İlköğretim okulu 8. sınıf öğrencisi A.G, bir süre önce babasından ayrılan annesi Şebnem G'ye giderek, bir internet kafede tanıştığı S.S'nin kendisine Cumalıkızık Mahallesi'ndeki ormanlık alanda tecavüz ettiğini söyledi.

Şebnem G'nin durumu boşandığı eşi Gökhan G'ye bildirmesinin ardından, bu kişi kızıyla Bursa Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğüne başvurdu.

Küçük kız polise verdiği ifadesinde, S.S'nin dışında yine internette tanıştığı S.S. ve onun arkadaşı S.C'nin de kendisine tecavüz ettiklerini, olayı kimseye söylememesi için bu kişilerce tehdit edildiğini bildirdi.

A.G'nin ifadesi doğrultusunda harekete geçen güvenlik güçleri, S.S, S.C. ve S.S'yi gözaltına aldı.

haber7

Hasan KARAKAYA
Vakit MEB genelgeleri... Eğitimde fırsat eşitliği nerede?
25 Aralık 2008

(..)
ANADOLU İHL’LER NİYE KALDIRILIYOR?

Bu “girizgâh”tan sonra, gelelim, gündemdeki “iki genelge”ye... Genelgelerden biri “Anadolu İHL”ler ile ilgili... Ne hikmettir bilinmez, sayın Hüseyin Çelik, sırf “isimlerden tasarruf” etmek iddiasıyla “Anadolu İmam Hatip Lisesi” kavramını yürürlükten kaldırıyor... Bunu da, “kırtasiye masraflarından kurtulmak için” olarak izah etmeye çalışıyor ki, hiç de inandırıcı bir açıklama değil!..

Şahsen ben, tarihe “kara bir leke” olarak geçecek bu genelgenin bir an önce geri çekileceğine olan inancımı hâlâ muhafaza ediyorum...

Aksi halde, sayın Hüseyin Çelik, “kendi topuğuna sıktığı kurşun” ile yaşamak zorunda kalabilir ki; o kurşunun, bir gün “kangren”e yol açabileceğini ve ayağın “kesilmek” zorunda kalınabileceğini düşünüyorum.
Çünkü, “okul türünü 75’ten 15’e indiren” bu genelge, aynı zamanda “Anadolu İmam Hatip Liseleri”ni de ortadan kaldırmaktadır!..

Bu genelge, İHL’lerin önüne “yeni bir engel” getirmektedir!.. Bu genelgeden sonra “İHL’leri tercih” eden öğrenci sayısı daha da düşecek, meslek liselerinde yetişen “ara eleman” sıkıntısına yol açacak, kısacası “Milli Eğitim’in kalitesi”ni düşürecektir!..

İşte bu sebeplerle, sayın Hüseyin Çelik’e seslenmek ve bu “yanlış”tan dönmesini söylemek istiyorum.
Haa, hemen şunu da ekleyeyim:

Sayın Çelik’in, bu konularda ne kadar “duyarlı” olduğunu bilmesem, bunları hiç yazmazdım.
Yine de kendileri bilir!..

Ama ısrar ederlerse, “sonuçlarına” da katlanırlar!..

7 NİSAN 2005 TARİHLİ GENELGE

Gelelim, “ikinci genelge”ye... Bu genelgeye geçmeden önce, bizzat Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in imzasını taşıyan ve 7 Nisan 2005 tarihinde Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne gönderilen “2005-22” sayılı genelgeden söz etmek istiyorum.

Sayın Hüseyin Çelik; gönderdiği “Sınavlara Hazırlama ve Destek Programları” konulu genelgede özetle diyordu ki;
“Bakanlığımız Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı taşra birimleri olarak halk eğitim merkezleri; her yaş, eğitim, kültür ve gelir düzeyindeki vatandaşlarımıza yönelik olarak okul dışı eğitim programlarının da yer aldığı çeşitli kurs faaliyetleri düzenlemektedir.

Söz konusu kurslar, büyük oranda Bakanlığımızın gözetim ve denetimindeki Özel Eğitim Kurumları tarafından düzenlenmektedir. Ancak çeşitli sebeplerden dolayı birçok yerleşim biriminde özel öğretim kurumu bulunmamaktadır.

Özel Öğretim Kurumları’nın bulunduğu yerleşim birimlerinde de her vatandaşın bir ücret karşılığında bu kurumlardan yararlanması ekonomik olarak mümkün olmamaktadır. Bu durum, eğitimde imkan ve fırsat eşitsizliğine sebep olmaktadır.

Özel öğretim kurumlarının bulunmadığı yerleşim birimlerinde öncelikli olmak üzere, ekonomik durumu elverişli olmayan vatandaşlarımızın, devletin sunduğu eğitim ve öğretime destek programlarından azami ölçüde yararlanması anayasal bir haktır.

Halk eğitim merkezlerinin kuruluş amacı, bu tür hakların kullanılmasına imkân ve fırsat eşitliği sağlamaktır.
Bu nedenle;

1- Halk eğitim merkezleri, özel eğitim kurumlarının bulunmadığı yerler öncelikli olarak tüm ülke düzeyinde, ekonomik durumları... Ücret karşılığında sınavlara hazırlama, Fen Bilgisi, Türkçe, Matematik, Yabancı Dil ve benzeri eğitim ve öğretim destek programlarına devam etmeye elverişli olmayan vatandaşlarımıza yönelik kurs faaliyetleri yoğunlaştırılacaktır.

2- Bu kursların açılmasında çevredeki resmi ve özel kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapılacaktır.”

Ne kadar güzel, değil mi?..

Tam da, “eğitimde fırsat eşitliği”ni sağlamaya yönelik, yerinde bir genelge!..

3 yıldır da yürürlükte!..

Daha doğrusu, yürürlükte idi!..

BAKAN MI YETKİLİ, BÜROKRAT MI?

Ancaakkk... Geçenlerde yayınlanan bir genelge daha var ki, üzerinde düşünülmeye ve “asıl yetkili kim?” diye sormaya değer!..

Öyle bir “genelge” ki;

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in “anayasal bir hak” olarak nitelediği “önceki genelgedeki ifadeleri” yok sayıyor!..
Öyle bir “genelge” ki;

“Karar mercii kim?.. Bakan mı, bakana bağlı bürokrat mı?” sorusunun sorulmasına yol açıyor!..

Ne yalan söyleyeyim;

Konya Edebali Gönüllü Eğitimciler Derneği’nden (EDEBDER) ilgili arkadaşlar arayıp da, son genelge konusunda bilgi vermeselerdi, bu gelişmeden hiç haberim olmayacaktı...

Meğer, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik imzasıyla 7 Nisan 2005’te yayınlanan genelgeyi “yok” sayan yeni genelgenin altında MEB Çıraklık Yaygın Eğitim Genel Müdürü Mehmet Can’ın imzası varmış.
Kısaca ifade etmek gerekirse;

Mehmet Can imzalı 18 Aralık 2008 tarihli yazı, Hüseyin Çelik imzalı 17 Nisan 2008 tarihli genelgeyi ortadan kaldırıyor!..

Mehmet Can imzasıyla, bütün valiliklere gönderilen yazıda özetle deniliyor ki;

“Alınan duyumlara göre, bazı illerimizde sınavlara hazırlık kursları açıldığı, çok sayıda öğretmen görevlendirildiği ve bu öğretmenlere halk eğitim merkezlerince ek ders ücreti ödendiği bilgileri alınmıştır. Halk eğitim merkezleri, bundan böyle seviye belirleme sınavlarına hazırlık, örgün eğitimi destek, Türkçe, Matematik gibi kurslar açmayacak, açılmış olanlar ise 31 Aralık 2008 tarihine kadar kapatılacaktır.”

GARİBAN ÇOCUKLARI NE YAPSIN?

Peki, nedir bu genelgenin Türkçesi?..

EDEBDER tarafından Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e gönderilen bir mektupta; “Bakanlığın önceki genelgesi doğrultusunda Selçuklu Halk Eğitim Merkezi tarafından bölgedeki 22 okulda açılan ve yaklaşık 6 bin ihtiyaç sahibi öğrencinin istifade ettiği kursların, talimatname gereği bu ayın sonunda kapatılacağı” hatırlatılarak, deniliyor ki;
“Bu yönerge, 2005 yılında yayınlamış olduğunuz genelge ile tamamen tezat teşkil etmektedir. Şu anda Konya’da ve Türkiye’nin birçok yerinde bu kurslara başlayıp devam eden binlerce öğrenci bulunmaktadır.

Bu öğrencilerin birçoğu zaten herhangi bir dershaneye gidemediği için bu kurslara devam etmektedir. Şimdi bu çocuklara ‘Kursunuz iptal edildi’ demek ve kurslarını yarıda bırakmak ne kadar insaflıdır? Bu çocukların psikolojisinin ne kadar bozulacağını hiç düşünmediniz mi?

Bu eğitim hakkı, bu çocukların anayasal hakkı değil mi? Çocuklarımızın bu mağduriyetinin giderilmesini sizlerden rica ediyoruz.”

“Rica”lar ve “itiraz”lar, elbette bu kadarla sınırlı değil!.. Bir de; “fakir-fukara”dan, “garip-gureba”dan, “yok-yoksul”dan yükselen sesler var ki; sayın bakanın “Anadolu’nun sesi”ne kulak vereceğine inanıyorum.
“O ses” diyor ki;

“Herkes, oldukça pahalı olan dershanelere nasıl gitsin?.. Hem sonra; dershanelere gitme imkânı bulunmayan uzak köy ve beldelerdeki gariban çocukları ne yapsın?..

Bu mu sosyal adalet, bu mu eğitimde fırsat eşitliği, nerede kaldı garip-gureba sözleri?..

Dershanelere gidebilecek durumda olanlar zaten gidiyorlar!.. Peki, dağda-bayırda oturan, çocuğunu dershaneye gönderme imkânı bulunmayan gariban vatandaş ve onun çocuğu ne olacak?..

Bu karar; ek ders ücreti istismarını önlemek için mi alındı, yoksa dershanelerin baskısıyla mı?..
Ortada bir istismar varsa, bazı uyanıklar, bu işi de rant aracı yapmak istemişse; çözüm, kursları kapatmak olmamalıdır!.. Çözüm, tek tek tesbit edilerek, istismarcıların cezalandırılmasıdır!

Yazılan yazıda; OKS’nin kaldırıldığı, dolayısıyla bu kursların SBS mantığına ters düştüğü ileri sürülüyor!.. Madem öyledir, o halde dershanelerdeki SBS kursları niye devam ediyor?..

Bu kursların maddi külfet getirdiğinden söz ediliyor... O halde bütün okulları kaldıralım, bütün öğrencileri tatile çıkaralım, hiç külfet olmasın!..

Yapmayın Allah aşkına... Bu kurslarda öğretmenlere ödenen ek ders ücretinin tutarı; bir işadamının affedilen vergi borcu kadar bile tutmaz!..

Vazgeçin Allah aşkına... Bu genelgeden vazgeçin de, bu kurslara giden 250 bin civarındaki öğrencinin vebalini üstlenmeyin!..

Hem; madem uygulamaya son verecektiniz, 3 yıl önce niye başladınız?”

vakit

Lise öğrencisi okul müdürünü bıçakladı

Şanlıurfa'da bir lise öğrencisinin, sigara içtiğini babasına şikayet ettiği iddiasıyla okul müdürünü bıçakla yaraladığı öne sürüldü.06 Ocak 2009 20:49


İddiaya göre, Bağlarbaşı Mahallesi'ndeki bir lisenin 1. sınıf öğrencisi H.İ.A, sigara içtiğini öğrenip uyaran ve kendisini babasına şikayet ettiğini ileri sürdüğü okul müdürü Mahmut F'yi, akşam saatlerinde okul bahçesinde sırtından bıçakladı.

Balıklıgöl Devlet Hastanesine kaldırılan Mahmut F'nin sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi.
aktifhaber

Üniversiteli kıza silah zoruyla tecavüz

Denizli'de, bir üniversite öğrencisine tecavüz edilmesi olayıyla ilgili yakalanan 2 kişi tutuklandı.09 Ocak 2009 00:11


AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, önceki gün Denizli merkez Kınıklar beldesi Siteler mahallesinde evine gitmek için minibüse binen 21 yaşındaki Pamukkale Üniversitesi 2. sınıf öğrencisi Ç.A., Bursa Caddesi'nde minibüsten indi.

Bu sırada bir otomobildeki M.Y. (20) ve Ö.Y. (25), adres sorma bahanesiyle Ç.A.'ya yaklaştılar. Tabanca zoruyla otomobile bindirdikleri Ç.A.'yı Çardak ilçesindeki ormanlık alana götüren şüphelilerden Ö.Y., genç kıza tecavüz etti.

Saldırganlar tarafından 5 saat sonra Çınar Alanı'na bırakılan Ç.A., Kınıklı Polis Merkezi'ne giderek şikayetçi oldu.

Ç.A.'nın verdiği eşkal doğrultusunda bölgede arama başlatan polis, 2 zanlıyı Oto Santral Garajı'nda yakaladı.

Zanlıların otomobilinde 2 ruhsatsız tabanca ele geçirildi. Gözaltına alınan ve sorgulanmak üzere Denizli Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen şüpheliler, burada Ç.A. tarafından teşhis edildi.

haber7

Öğrenci yurdunda çıkan kavgada, 1 üniversiteli genç bıçaklandı


11 Ocak 2009 Pazar Eskişehir'de öğrenci yurdunda çıkan kavgada, 1 üniversiteli genç bıçakla yaralandı.
Alınan bilgiye göre, Ertuğrulgazi Mahallesi'ndeki öğrenci yurdunda kalan Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi 2. sınıf öğrencisi A.B.S. (21) ile aynı üniversitenin Turizm Otelcilik 1. sınıf öğrencisi S.P. arasında gece henüz bilinmeyen nedenle tartışma çıktı.
Tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu S.P, bıçakla A.B.S'yi bacağından yaraladı.
S.P'nin gözaltına alındığı bildirildi.

netgazete

İlköğretim okulunda sarkıntılık mahkemelik oldu
Kız öğrencileri kucağına alan öğretmen, açığa alındı
13:00 - Antalya Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay, Varsak'taki bir ilköğretim okulunda 4. sınıf öğretmeni M.G'nin sınıfındaki kız öğrencileri taciz ettiği şikayetini aldıklarını, bunun üzerine hemen müfettiş görevlendirdiklerini, öğretmen M.G'nin açığa alındığını bildirdi. Tacize uğradığını iddia eden kız öğrencilerin avukatı Zeynep Zekiye Altıparmak da "Şikayetçi olan sadece 3 öğrenci var ama sınıftaki 14 kız öğrencinin tamamının taciz edildiğini söylüyorlar" dedi. Altıparmak, öğrencilerin, soru sormak isteyenleri kucağına aldığını, öptüğünü ve uygunsuz yerlerine eliyle dokunduğunu iddia ettiklerini de belirtti. 12.01.2009 ANTALYA
netgazete

Öğrenci servisi kaza yaptı: 27 yaralı

Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde, öğrencileri taşıyan minibüsün kum yığına çarpması sonucu 27 öğrenci yaralandı.
14 Ocak 2009 19:36

Alınan bilgiye göre, Aşağıçiyanlı köyü İlköğretim Okulu öğrencilerini taşıyan Muhammed Şahin (25) idaresindeki 80 KT 836 plakalı minibüs, Tozlu köyü yakınlarında yoldan çıktı. Kum yığınına çarparak duran minibüsteki 27 öğrenci çeşitli yerlerinden yaralandı.

haber7

Babası hapse giren kızın acı sonu! Kontör ve para ile kandırılıp, tecavüze uğradı, 9 sapık tutuklandı
12:00 - Bir ihbarı değerlendiren polis, Çorum'da 8'inci sınıfta okuyan F.Ş'yi (13) para karşılığında erkeklere pazarladığı ve cinsel ilişkiye girdiği iddia edilen Erol A'yı yakaladı. Erol A'nın, F.Ş. ile birlikte arkadaşları E.Ç. (12) ve G.K'yi (17) para karşılığında erkeklere pazarladığı tespit edildi. Yapılan araştırmada küçük yaştaki kızlarla cinsel ilişkiye girdikleri iddia edilen 10 kişi daha gözaltına alındı. Gözaltındaki zanlılar, emniyetteki sorgularının ardından geniş güvenlik tedbiri altında adliyeye sevk edildi. Zanlılardan Vahdet A. ile Adil A. adli makamlarca serbest bırakılırken, diğer 9 zanlı tutuklandı.
netgazete

Dersleri zayıf olan lise öğrencisi, canına kıydı
14:15 - Osmaniye'de Cevdetpaşa Anadolu Lisesi öğrencisi O.Ç. (16), akşam saatlerinde evlerinin damında bulunan haymanın direğine kendisini iple astı. Olayı gören komşularının uyarısı üzerine dama çıkan baba Ali Ç., oğlunun boğazındaki ipi keserek yere indirdi. Olay yerine çağrılan sağlık görevlilerinin müdahale ettiği O.Ç. kurtarılamadı. Bu arada, lise öğrencisi gencin derslerinin zayıf olduğu ve bu nedenle psikolojik sorunlar yaşadığı bildirildi. 15.01.2009 OSMANİYE

Liseli kızları uyuşturcu satıcısı yaptılar

Antalya'da, uyuşturucu bağımlısı haline getirilen 3 kızın fuhuşa ve uyuşturucu madde zorlandığı olayla ilgili 8 kişi tutuklandı.
17 Ocak 2009 00:39


Antalya Emniyet Müdürlüğü, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Narkotik Büro Amirliği ekiplerinin operasyonunda gözaltına alınan 24 kişiden Sami Ş, Şafak K, Özlem Y, Birol S, Eyüp Ş, Akın Ş, Sebat T. ve Hasan T. savcılığa sevk edildi.

Savcılıktaki ifadelerinin ardından mahkemeye çıkarılan söz konusu kişiler tutuklandı.

Polis, gizli kamera yerleştirdiği eve ''İzbe'' adı verilen operasyon düzenlemiş, uyuşturucu madde satıldığı ve kullanıldığı belirlenen evde alıkonulan ve uyuşturucu madde bağımlısı haline getirilen 3 kızın bulunduğunu tespit etmişti.
haber7

Öğretmenler Tuvaletinde Kamera
16 Ocak 2009 14:08Çorum'un Sungurlu ilçesinde bir ilköğretim okulunda kadın öğretmenler tuvaletine gizli kamera yerleştiği iddiası ile okulun hizmetlisi gözaltına alındı.

Edinilen bilgiye göre, Sungurlu ilçesi Aşağı Fındıklı Köyü İlköğretim Okulunda hizmetli olarak görev yapan Veli Ö. bir internet sitesinden kalem kamera satın aldı. Kamerayı okulun tatil olduğu bir gün kadın öğretmenler tuvaletinde duvardaki kırık bir fayansın arasına yerleştiren hizmetli, kaydettiği görüntüleri bilgisayarında sakladı.

Tuvaletteki kamerayı fark eden bir kadın öğretmen durumu okul idaresine bildirdi. Okul yöneticileri de daha önce internetten satın aldığı kamerayı öğretmenlere gösteren hizmetli Veli Ö. hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Jandarma tarafından gözaltına alınan Veli Ö, adli makamlarca tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

aktifhaber

Kayıp üniversiteli otelde ölü bulundu

Samsun'da 13 gün önce ortadan kaybolan üniversite öğrencisi, İstanbul'da bir otel odasında ölü bulundu.
20 Ocak 2009 22:21

Edinilen bilgiye göre, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Kurupelit Yerleşkesi'nde bulunan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Karadeniz Yurt Müdürlüğü'ne bağlı erkek yurdunda kalan Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Bölümü 1. sınıf öğrencisi Adil Dablan (25), 13 gün önce ortadan kayboldu.

Üniversite yetkilileri, Daplan'ın kaybolmasından 6 gün sonra polisten yardım istedi. Gencin bulunması için fotoğrafları Samsun sokaklarına asılırken, ailesi de Hatay'dan Samsun'a geldi. Samsun Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlüğü ekiplerinin köpekli timlerle üniversitenin ormanlık alanında yaptığı arama çalışmalarından sonuç alınamazken, yaklaşık 8 gün önce İstanbul'da bir otel odasında kendisini iple asmış bir erkek cesedi bulundu.
İstanbul polisi cesedin kimlik tespitine çalışırken, dün İstanbul'a giden üniversiteli gencin ailesi cesedi teşhis etti. Adil Daplan'a ait olduğu belirlenen cenaze, ailesi tarafından alınarak toprağa verilmek üzere Hatay'a götürüldü.
haber7

Bilkentli öğrenci, Uludağ'da kayarken kayboldu! Donmak üzereyken bulundu, hastane yolunda öldü
14:15 - Ankara'dan arkadaşlarıyla birlikte Uludağ'a gelen, Bilkent Üniversitesi öğrencisi olduğu öğrenilen Ümit Özgen (20), Maden pistinde snowboard yaparken kayboldu. Sisin etkisiyle yolunu kaybettiği bildirilen Özgen, cep telefonundan 156 Jandarma İmdat hattını arayarak yardım istedi. 4 ayrı timle 12 saat boyunca arama çalışmalarını sürdüren ekipler, önce snowboardunu bulduğu Ümit Özgen'e ulaşmayı başardı. Donmak üzereyken bulunan Ümit Özgen, 112 Acil servis ekibince Bursa Devlet Hastanesine götürülürken hayatını kaybetti. 20.01.2009 BURSA
netgazete

Okuldan atılan liseli, müdürünü sırtından bıçakladı
15:45 - Sivas Ticaret Meslek Lisesi'nde öğrenim gören T.Ö. adlı öğrenci, 1 ay önce okuldan atıldı. T.Ö'nün, bugün sabah saatlerinde okulun açılışında İstiklal Marşı töreni sırasında okula geldiği, tören alanında okul müdürü ve öğretmenlere küfür etmeye başladığı ileri sürüldü. Bu sırada, duruma müdahale eden okul müdürü Tuncay Baral'ın T. Ö tarafından sırtından bıçaklandığı iddia edildi. Olayda sol kolu da çıkan Baral, öğretmenler tarafından Sivas Numune Hastanesi'ne kaldırıldı. Baral'ın tedavisi hastanenin göğüs cerrahisi servisinde devam ediyor. T.Ö'nün de polis ekiplerince yakalandığı, soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. 06.04.2009 SİVAS netgazete

Yeni müdürü istemeyen öğrenciler eylem yaptı
15:45 - İstanbul'da, Zeytinburnu Saniye Sezgin Elmas İlköğretim Okulu öğrencileri, yeni atanan okul müdürünü istemediklerini belirterek velileri ile birlikte eylem yaptı. Okul önünde toplanan öğrenci ve velilerden oluşan 60 kişilik grup, tayini çıkan önceki müdür Osman Kısaoğlu'nun geri gelmesini istedi. Okula yeni atanan müdürün, kendilerini okula bile almadığını ve dinlemediğini iddia eden öğrenci velileri, "Yeni müdürü istemiyoruz" dedi. Öğrenci ve veliler daha sonra Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne giderek, şikayette bulundu. 11.05.2009 İSTANBUL
netgazete


En son Ekim tarafından Pts May 11, 2009 10:43 pm tarihinde değiştirildi, toplam 3 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Oca 22, 2009 11:13 pm    Mesaj konusu: Okul bahçesinde korku dolu anlar Alıntıyla Cevap Gönder

Önce üniversite kaydını sildirdi, sonra cinayet işledi
14:10 - Bursa'da Yenişehir İbrahim Orhan Meslek Yüksek Okulu öğrencisiyken, "Askere gideceğim" diyerek kaydını sildiren 21 yaşındaki Nuri B.(küçük fotoğrafta-sağda) aynı gün İstiklal Caddesi'nde kuaför salonu işleten Cüneyt Devecioğlu'nun (küçük fotoğrafta-solda) dükkanına gitti. Nuri B., kesme tüfekle Devecioğlu'na ateş etti. 37 yaşındaki evli ve 2 çocuk babası Devecioğlu, başından vurularak hayatını kaybetti. Şahıs daha sonra, aynı caddede konfeksiyon mağazası olan 37 yaşındaki Olcay Pestil'e de tüfekle bir el ateş etti. Pestil yara almadan kurtulurken, cinayet zanlısı olaydan sonra polise gidip teslim oldu. 17.03.2009 BURSA
netgazete

Annesiyle tartışan ilköğretim öğrencisi intihar etti
14:30 - Ankara'nın Çubuk ilçesinde mahallede arkadaşları ile top oynayan ve arkadaşları ile sigara içen ilköğretim 7. sınıf öğrencisi Ç.K. (12), saat 21.00 sıralarında evine geldi. Çocuk, sigara kokusunu fark eden annesiyle tartıştı. Tartışmanın ardından banyoya giren Ç.K, aradan 10-15 dakika geçmesine rağmen dışarı çıkmadı. Durumdan şüphelenen anne banyoya girdiğinde, oğlunu, yüksekteki kalorifere bağlanmış bornozun kemeriyle asılmış halde buldu. Amcası tarafından hastaneye kaldırılan çocuğun öldüğü belirlendi. 07.03.2009 ÇUBUK
netgazete

Gitar çalarken akıma kapılan 17 yaşındaki genç öldü
14:45 - Muğla'nın Fethiye ilçesinde, elektro gitar çalarken elektrik akımına kapılarak ölen Dalaman Anadolu Lisesi öğrencisi 17 yaşındaki Ozan Nail Erten (fotoğrafta) bugün toprağa verildi. Ozan Nail Erten'in cenazesine ailesinin yanı sıra arkadaşları da katılarak son yolculuğunda yalnız bırakmadılar. Ozan Nail Erten, Bayraklı Merkez Camii'nde Cuma namazını müteakiben kılınan cenaze namazı sonrası toprağa verildi. Erten'in cenaze törenine katılan arkadaşları, Ozan'ın müziğe olan bağlılığından bahsederek, "O'nu gördüğümüzde hep yüzümüz gülerdi. Öldüğüne hala inanamıyoruz" dediler. 06.03.2009 İZMİR netgazete

Üniversitede 'kampüs içi taciz' oranı % 87'yi buldu
13:00 - Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Serpil Aytaç, "591 kız öğrenci arasında bir araştırmada bulunduk. Öğrencilerin yüzde 86,9'u cinsel tacize uğradıklarını belirttiler. Kızların yüzde 5,6'sı kadınlardan, yüzde 91,9'u erkeklerden, yüzde 2,4'i ise her iki cinsten tacize uğramışlar. Araştırmada öğretim üyelerinin öğrencilere cinsel tacizde bulunduğunu tespit ettik. Öğrenciler sınıf geçememe korkusuyla bu tacizi söylemiyorlar. 'Evime gel ders çalıştırayım' demek de bir cinsel taciz, ama hocalar 'artniyetli demedik' deyip kurtuluyorlar." dedi. 06.03.2009 SAKARYA netgazete

Müdür yardımcısının masasına bıçak saplamış

16 Mart 2009 - Osmaniye'de 2 yıl önce eğitim gördüğü liseden uzaklaştırılan öğrenci, müdür yardımcısını tehdit ederek masasına bıçak sapladığı iddiasıyla gözaltına alındı.
Alınan bilgiye göre, bir lisenin 3. sınıf öğrencisi Eren K. (19), 2 yıl önce üst üste sınıfta kalması nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Kurumları Sınıf Geçme ve Sınav Yönetmeliği'nin 57. maddesi gereğince okuldan uzaklaştırıldı.
Okul Müdürü Ahmet Tayyar Toprak, okuldan uzaklaştırıldığı halde 2 yıldır lisenin çevresinde dolaşarak öğrencileri rahatsız ettiği öne sürülen Eren K. için Emniyet Müdürlüğü ekiplerinden yardım istedi.
Toprak'ın okulun halk oyunu ekibini yarışmalara götürdüğü sırada okula gelen Eren K'nin müdürü bulamayınca odasına girdiği Müdür Yardımcısı Ekrem Gök'ü tehdit ederek masasına bıçak sapladığı iddia edildi.
netgazete

İzmir'de kadın öğretmenle öğrencisinin aşkı, mahkemelik oldu

04 Mart 2009 ABD'de sık sık yaşanan kadın öğretmen erkek öğrenci aşkının bir benzeri bu kez de İzmir'de yaşandı. Kentin tanınmış liselerinden Atatürk Lisesi mezunu olan 29 yaşındaki mühendis Ç.Ö., bir süre önce avukatları aracılığıyla cumhuriyet savcılığına başvurarak, lisede okurken rehber öğretmenliğini yapan ve daha sonra emekli olan şair A.N.İ. ile 12 yıl önce kendisi lise 1'inci sınıf öğrencisiyken duygusal arkadaşlık yaşadığını anlattı. Daha sonra emekli olan öğretmeniyle cinsel ilişkiye de girdiklerini belirten genç mühendis, bu ilişkilerinin uzun süre devam ettiğini ifade etti.

'TEZİNE YARDIMCI OLDUM'
İlişkisini geçen yıl bitirmeye karar verdiğini ancak şu anda 50 yaşında olan öğretmeninin, kendisini, ailesini ve yakın arkadaşlarını telefon ve mail yoluyla rahatsız ederek huzurlarını kaçırdığını öne süren Ç,Ö., eski öğretmeninden şikâyetçi oldu. Sabah gazetesinin haberine göre; Cumhuriyet savcısına ifade veren şair öğretmen ise 2005'te emekli olduğunu ve eski öğrencisiyle aralarında okuldan sonra duygusal ve cinsel ilişki oluştuğunu öne sürerek, suçlamaları kabul etmedi. Ayrıldıktan sonra da Ç.Ö. ile mail yoluyla görüştüklerini ve tezine yardımcı olduğunu da öne süren eski öğretmen, asıl eski öğrencisinin ayrılma konusunda kendisini rahatsız ettiğini öne sürdü.

'BÜYÜ YAPIP BİZİ AYIRDINIZ'
Cumhuriyet savcısı her iki tarafı da dinledikten sonra, emekli öğretmen hakkında, eski öğrencisinin "huzur ve sükununu" bozduğu gerekçesiyle 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. İzmir Sulh Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın önceki günkü ilk duruşmasına katılan Ç.Ö. şikâyetini tekrar ederek, eski öğretmeni sanıkla aralarında 12 yıl öncesinden başlayan bir ilişkileri olduğunu, 2006 Ağustos ayında ayrılma kararı aldığında, eski öğretmenin kendisini, anne ve babasını arayıp, "Ben sizin gelininiz olacağım. Siz oğlunuza büyü yaparak benden ayırdınız" dediğini iddia etti. Yargıcın sorusu üzerine A.N.İ., uzlaşmak istediğini söyledi. Bunun üzerine dava, uzlaşma konusunda şikâyetçinin düşüncesinin alınması için ertelendi.

netgazete

Rektör Alem gitmek için bile harcırah almış
02 Mart 2009 11:58

Okyanus Operasyonu kapsamında tutuklanan Selçuk Üniversitesi Rektörü Okudan'ın yeni bir vukuatı ortaya çıktı..

31 yılla yargılanan Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Okudan'ın devletin arabası ve parasıyla Alanya'da bir Rus kadınla alem yaptığı belirlendi.

Son vukuat dinlemede

Konya'daki Okyanus Operasyonu kapsamında tutuklanan ve 31 yıla kadar hapsi istenen Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan'ın, yeni vukuatı telefon dinlemesine takıldı. Okudan'ın, devletin resmi aracıyla ve harcırahıyla Alanya'da bir Rus kadınla alem yaptığı belirlendi.

Otel sahibinin odası

Okudan'ın yaptığı telefon görüşmesinde her şey apaçık konuşuldu. Kendisi için ayarlanan 21 yaşındaki Rus kadının özelliklerini ve oda numarasını öğrenen Okudan, kadınla akşam girdiği odadan ertesi gün öğle saatlerinde çıktı. Rektör'ün, otel sahibine ait odada kaldığı ve ücret ödemediği öğrenildi.

İhaleye fesat karıştırdılar

Konya merkezli olarak başlatılan ve 21 ilde sürdürülen operasyonda gözaltına alınan Prof. Okudan hakkında 'Suç işlemek için oluşturulan örgüte üye olmak, ihaleye fesat karıştırma' gibi suçlardan 31 yıla kadar hapsi isteniyor. Savcılık, kaçamağı ise tesadüf eseri ortaya çıkardı.

Rektör 'resmi çapkın' çıktı

Tutuklanan Rektör Okudan'ın 'resmi aşk kaçamağı' yaptığı ortaya çıktı. Harcırah alıp, makam aracıyla gittiği Alanya'da Rus bir kadınla alem yapmış....

Konya'da 3 ay önce düzenlenen Okyanus Şirketler grubuna yönelik 'Final' operasyonunda tutuklanan Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan sakandalında ikinci perde... Polis ekipleri, rektörün resmi görev yazısıyla harcırah alıp, Alanya'da aşk kaçamağı yaptığını tespit etti.

Sivil plaka kurnazlığı

Skandal, polisin Okudan'ı operasyondan önce teknik ve fiziki takibe alması sonucu patlak verdi. Dava dosyasına da giren takibe göre, Prof. Dr. Süleyman Okudan, 8 Temmuz'da, Manavgat Belediyesi'nde görüşmelerde bulunacağını belirterek, üniversiteden görevlendirme belgesi aldı. Makam aracına sivil plaka taktı ve şoförüyle birlikte Alanya'ya gitti. Ancak Okudan'ın Alanya ziyaretinin amacı başkaydı. İşini şansa bırakmak istemeyen rektör, yolda bir arkadaşını arayarak birlikte olacağı kadının adını sorunca gerçek niyeti ortaya çıktı.

Skandal polis kayıtlarında

Okudan arkadaşına ait otelde kayıt yaptırmadan, kendisine ayrılan 1206 numaralı odada 21 yaşındaki Anasya adlı Rus kadınla alem yaptı. Bu arada müşteri gibi otele giden polis, rektörün attığı her adımı kayda geçirdi. Okudan 9 Temmuz'da hiçbir ücret ödemeden otelden ayrılırken, otel kayıtlarına odada yabancı uyruklu 2 kişinin kaldığı işlendi. 'Görevi kötüye kullanmak' suçundan 31 yıl hapsi istenen Okudan, devletin arabasını özel işinde kullanmak suçundan ayrıca yargılanacak.

(Takvim)

Profesöre, koridorda ıslık çaldın dâvâsı açıldı
15:00 - Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nden Prof. Dr. Orhan Kuruüzüm hakkında, "bölüm başkanına meydan okuduğu, fakülte içinde olumsuz davranışlarda bulunduğu ve fakülte koridorunda ıslık çaldığı" iddiasıyla soruşturma açıldı. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Şafak Aksoy da, Orhan Karaüzüm hakkında daha önce 3 kez soruşturma açıldığını bildirdi, bunların birinin, bir başka öğretim üyesini darp etmekten olduğunu kaydetti. 02.03.2009 ANTALYA
netgazete
Lise öğrencisi asansörde öldürüldü

Pendik'te 17 yaşındaki lise öğrencisi bir kız, evinin bulunduğu apartmanın asansöründe bıçaklanarak öldürüldü.20 Şubat 2009 19:30


Pendik Lisesi öğrencisi Esra Celepkulu (17), okul çıkışında Uydu Kent Yenişehir Mahallesi Temiz Işık Sitesi'ndeki evine geldi.

Celepkulu, apartmanın asansörüne bindiği sırada arkasından gelen bir kişinin bıçaklı saldırısına uğradı.

Komşuları tarafından sağlık ocağına götürülen Celepkulu, daha sonra Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi.

Aşırı kan kaybeden ve ameliyata alınan Celepkulu, ameliyatın ardından yoğun bakım ünitesinde hayatını kaybetti.

Olayla ilgili S.K'nın(18) göz altına alındığı öğrenildi.
haber7

Liseli kızların kavgası kanlı bitti, biri ağır yaralandı
22:25 - Manavgat Lisesinde okuyan 11. sınıf öğrencisi G.D. (17) ile 12. sınıf öğrencisi M.T. (18), öğle tatili sırasında okulun yanındaki Edip Salih Parkı'nda tartıştı. Tartışmanın büyümesi üzerine G.D, yanındaki bıçakla M.T'yi göğsünün alt kısmından yaraladı. Kavga anında yaralandığını fark etmeyen M.T, okula geri döndü. Ders sırasında öğretmenlerine karnının ağrıdığın ı söyleyerek izin isteyen M.T, ailesinin beklendiği sırada bayıldı. Hastaneye kaldırılan M.T'nin bıçakla vücuduna aldığı darbenin karaciğerine rastladığı, ancak okul kıyafetinin altında kanama olduğunu fark etmediği bildirildi. 02.03.2009 MANAVGAT netgazete


Bölüm Başkanı, profesörü darp etti

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Bölüm Başkanının, aynı bölümde görevli bir profesörü darp ettiği ileri sürüldü.02 Şubat 2009 11:57

Fakülte Dekanı Prof. Dr. Ahmet Özkağnıcı, olayla ilgili soruşturma açacaklarını bildirdi.

Alınan bilgiye göre, Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. M.G, daha önce aralarında anlaşmazlıklar bulunduğu iddia edilen Bölüm Başkanı Prof. Dr. İ.M'nin odasına gitti.

Prof. Dr. M.G, burada çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğünü, Bölüm Başkanı Prof. Dr. İ.M'nin kendisini yumruklaması sonucu gözünden yaralandığını öne sürerek Meram Tıp Fakültesi Dekanlığına şikayette bulundu.

Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İ.M, bölüm öğretim üyesi M.G'nin kendi odasına geldiğini ve aralarında bir tartışma yaşandığını belirterek, şunları söyledi:

''Tartışma oldu. Doğru ama yumruk ya da darp olayı yok. Yalan söylüyor. 'Gözüm morardı kaşım açıldı' diyor ama rapor bile alamadı. Sabahtan beri kendisini arıyorum ama bulamadım. Neden böyle yaptığını soracağım. Kendini mazlum göstermeye çalışıyor. Benimle uğraşmayı seviyor. Kesinlikle yumruk falan atmadım.''

Fakülte Dekanı Prof. Dr. Ahmet Özkağnıcı ise kendilerine kavga konusunda bazı bilgiler ulaştığını ifade ederek, ''Birisi 'dövdü', diğeri 'yapmadım' diyor. İdari soruşturma açacağız. Soruşturma sonucunda her şey daha net ortaya çıkacak'' dedi.
haber7

Okulda bıçaklandı

Adana’da 5 Ocak Lisesi son sınıf öğrencisi Mahmut D. (20), bir süre önce okuldan uzaklaştırılan Serdar isimli öğrenciyle henüz bilinmeyen bir sebepten dolayı okulun bahçe girişinde kavga etti.

Kavgada Serdar adlı öğrenci, Mahmut D.’yi önce başından darp etti, ardından da sağ kalçasından bıçakladı. Mahmut D. hastaneye kaldırıldı.

28/02/2009 11:00
yeni çağ

Sahte Facebook hesabına 5 ay hapis

Denizli'de Başkasının adını kullanıp Facebook'ta sayfa açtığı iddiasıyla yargılanan Pamukkale Üniversitesi öğretim üyesine 5 ay hapis cezası verildi.18 Şubat 2009 00:55


Denizli 8. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki karar duruşmasına PAÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Saadettin Sarı, adına açılan sayfa sebebiyle şikâyetçi olan Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Safi Avcı katıldı.

Suçlamaları kabul etmeyen Doç. Dr. Sarı, kablosuz internet bağlantısı kullandığını belirterek, ''Evimin çevresinde oturan ve kablosuz bağlantıyı görebilen bir bilgisayar kullanıcısı bunu yapmış olabilir. İftiradan başka bir şey değil.'' şeklinde kendini savundu.

Bu olayla gündeme gelmesinin üzüntü verici olduğunu söyleyen Sarı, basında yer alan haberlerin de yıpratıcı olduğunu ifade etti.

Yargılama sonunda sanığın, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu işlediği kanaatine varan mahkeme, Saadettin Sarı'yı önce 6 ay hapis cezasına çarptırdı, ardından iyi halini dikkate alarak 5 aya indirdi.

Duruşmadan sonra bir açıklama yapan Doç. Dr. Sarı, kendisine komplo kurulduğunu öne sürerek, kararı temyiz edeceğini bildirdi.

Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü Resim-İş Eğitimi Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Avcı, kendi adına internetteki paylaşım sitesi Facebook'ta sayfa açıldığı gerekçesiyle Denizli Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştu.

haber7

Karda kalan öğrenci servisi 5 saatte kurtarıldıMuş'ta, 21'i Taşoluk Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda eğitim gören toplam 25 kişinin bulunduğu minibüs, kar yağışı nedeniyle yolda kaldı. Minibüstekiler, cep telefonundan İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğini arayarak yardım istedi. ...
netgazete

36 ÖĞRENCİ KRİZE NEDEN OLDU:

5 Şubat 2009 09:35
Yeniler için sistem değişti, eskiler mahkemeye koştu.
Deniz Harp Okulu'nda fizik dersi sınavını veremeyen 36 öğrenci krize neden oldu. Sınavın yeniden yapılmasına karşın öğrencilerin başarısız olması okul komutanını kızdırdı. Sınav sistemi değiştirilerek öğrenciler dersi geçti. Daha önce okuldan atılan öğrencilerse Askeri Mahkeme’ye başvurdu...

Deniz Harp Okulu'nun Harp-1 diye tabir edilen birinci sınıfındaki yaklaşık 180 öğrenciden 36'sı fizik dersinden kaldı. Yapılan tek ders sınavında da hiçbir öğrenci geçer not alamadı. Bunun üzerine okul komutanının başkanlığında toplanan Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu'nun, sınav sorularının çok zor olduğu gerekçesiyle son sınavın iptal edilmesine karar verdiği ileri sürüldü. Yeniden yapılan sınavında ise sadece 5 öğrenci başarılı oldu. Başarısız öğrencilerin sayısının fazla olması Deniz Kuvvetleri Eğitim ve Öğretim Komutanı'nı kızdırdı.

PAŞADAN KOMUTANLARA TEHDİT

İddiaya göre, okul komutanlarını Beylerbeyi’ndeki karargahında toplayan paşa, “Ölümden başka her şeye çare var” diyerek çözüm yolu bulunmasını istedi. Bunun üzerine kurul yeniden bir araya geldi. Toplantıda, 3 sorunun iptal edilmesi ve 2 soru üzerinden değerlendirme yapılması istendi.

Ancak bu karar kuruldaki bazı komutanların tepkisini çekti. Şehir dışı gezisi nedeniyle toplantıya katılmayan Harp Okulu Komutanı tepkilere kızdı. "Oradaki ihtiraslı ve seviyesizlerin bütün kariyerlerine ve mesleklerine son vereceğim" dediği iddia edilen paşanın tehdidi işe yaradı ve son teklif kabul edildi.

Uygulamaya isyan edenler yargıya koştu

Başarılı oldukları soruların değerlendirilmesi sisteminde bile bazı öğrenciler yine düşük not aldı. Bunun üzerine yeni bir teklifin daha ortaya atıldığı ileri sürüldü. Buna göre, her öğrencinin en iyi yaptığı 2 sorunun 100 tam puan üzerinden değerlendirilmesi istedi. Yeni formül uygulanınca istenen sonuçlara ulaşıldı. Ancak, yeni uygulamayla zorla sınıf geçirtilen öğrenciler, sınıfını başarıyla geçen öğrencilerden bile yüksek not aldı. Bu tablo, hem sınıfı geçen hem de notları yetersiz kalınca ikinci kez sınıfta kalıp okuldan atılan öğrencileri isyan ettirdi.

ASKERİ MAHKEME DEVREDE

Mağdur öğrenciler, "Madem sınav sonuçlarına müdahale edilebiliyordu neden bizim sonuçlar değişmedi" diyerek okul yönetimine itiraz etti. Okul yönetiminden sonuç alamayan bazı öğrenciler keyfi uygulamayı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne taşıdı. Bazı aileler çocuklarının okuldan atıldığının duyulmaması için yaşananları sineye çekerken, öğrencilerden bazılarının subay çocuğu olduğu ve onların da başlarına iş açılmaması için olaya sessiz kaldığı iddia edildi.-BUGÜN
haber10

Öğrenci minibüsü devrildi: 2 ölü 9 yaralı
Antalya'da yapılacak hentbol şampiyonası için Bingöl'den yola çıkan ilköğretim ve lise öğrencilerinin bulunduğu minibüsün Kahramanmaraş'ta devrildi02 Şubat 2009 09:55


Antalya'da yapılacak hentbol şampiyonası için Bingöl'den yola çıkan ilköğretim ve lise öğrencilerinin bulunduğu minibüsün Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi yakınlarında devrilmesi sonucu 2 öğrenci öldü, 9 kişi yaralandı.

haber7

Karnesinde zayıf getirdi, intihar etti

Antakya'da bir lise öğrencisi, karnesindeki zayıf notlar nedeniyle kendisini ağaca asarak intihar etti.
23 Ocak 2009 19:35

Alınan bilgiye göre, Erol Bilecik Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi 1. sınıf öğrencisi Abdulkadir Ç. (15), okuldan karnesini aldıktan sonra merkeze bağlı Açıkdere köyündeki evlerine gitti.

Çiftçi, karnesindeki zayıf notlar nedeniyle girdiği bunalımdan kurtulamayarak kendisini evlerinin bahçesindeki ağaca asarak intihar etti.

haber7

Karne günü öğretmenler tuvaletinde cinayet

Adana’da, genç bir kadın, çocuğunun karnesini almak için gittiği okulda, kendisini bıçakla kovalayan eşi tarafından öğretmenler tuvaletinde boğazı kesilerek öldürüldü.
23 Ocak 2009 15:23


AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Bahçeşehir Mahallesi’ndeki Bahçeşehir İlköğretim Okulunun 8’inci sınıfında okuyan Mert D’nin karnesini almak için okula gelen annesi Firdevs D, okulun kapısında, 3 aydır ayrı yaşadığı kocası Bekir D. ile tartıştı.

Tartışmanın büyümesi üzerine Bekir D. elindeki bıçakla, eşini kovalamaya başladı. Bir süre kaçacak yer arayan genç kadın, son olarak öğretmenler tuvaletine sığındı.

Buraya giren öfkeli koca, eşini boğazından iki bıçak darbesiyle ağır şekilde yaraladı.

Bekir D. olayın ardından okuldan kaçarken, olay yerine çağrılan 112 Hızır Acil Servis ekibi, yaralı kadına ilk müdahaleyi tuvalette yaptı, ancak genç kadın kurtarılamadı.
haber7

Okul bahçesinde korku dolu anlar

Otomobil hırsızlığı şebekesinin liderinin, kız arkadaşına hava atmak için çalıntı araçla lise bahçesinde onlarca öğrencinin arasına dalarak yaptığı tehlikeli gösteri güvenlik kameralarına böyle yansıdı...

Pendik, Samandıra Sultanbeyli ve Kartal bölgelerinde meydana gelen hırsızlık olaylarına yönelik çalışmalarını sürdüren Asayiş Şube Müdürlüğü Oto Hırsızlığı Büro Amirliği Ekipleri, Pendik ve Sultanbeyli ve Kartal'da belirlenen adreslere yönelik eş zamanlı operasyonlar düzenledi.

Operasyonlarda, aralarında şebeke lideri konumunda bulunan Zühtü A., Recep D., Bekir Ş., Soner K. ve amcasının oğlu Doğan K. gözaltına alındı. Bu kişilerin gösterdikleri yerlerde yapılan aramalarda çeşitli marka ve motellerde çalıntı oldukları belirlenen 15 ayrı otomobilde ele geçirildi. Emniyet Müdürlüğünde sorgulanan zanlıların, seyir halindeki otomobillere arkadan çarpıp sürücüsü indikten sonrada otomobilini kaçırarak, otomobilde bulunan adres ile cep telefonu bilgilerinden sürücüye ulaşarak aracının teslim edilmesi karşılığında yüklü miktarlarda para istedikleri belirtildi. Benzeri suçlarda poliste çok sayıda kayıtları bulunan zanlılardan 24 yaşındaki Zühtü A.'nın 13 yıl içerisinde 900 ayrı oto hırsızlığı olayına karıştığı ve oto hırsızlığı suçlarından cezaevinde 10 yıl kaldığı, suç ortağı Recep D'nin de son 7 yılda 200 ayrı oto hırsızlığı olaya karıştığı belirlendi.

Şebeke lideri Zühtü A.'nın lisede okuyan kız arkadaşının yanına çalıntı otomobille geldiği sırada okulun güvenlik kameralarınca saniye saniye görüntülendi. Zühtü A. okul bahçesinde spin atarken onlarca öğrenci büyük tehlike atlatıyor. Asayiş Şube Müdürlüğü'ndeki işlemleri tamamlanan 5 zanlı, Pendik adliyesine sevk edildi.

Milliyet

İlkokul öğrencileri, kendilerine zayıf not veren öğretmenlerinin otomobilini çizip, 'inek' yazdı
15:45 - Erzurum'da, Aziziye İlköğretim Okulu'nda okuyan 7. sınıf öğrencisi M.K. ile 8. sınıf öğrencisi M.Ö. karnelerinde İngilizce dersinin zayıf olmasına tepki gösterdi. İki öğrencinin buldukları metal parçası ile okulun bahçesinde duran İngilizce öğretmeni Mustafa Karakoç'a ait otomobile 'İnek' yazdığı ileri sürüldü. Aracın kapılarını da çizdikleri iddia edilen öğrenciler, öğretmenin şikayeti üzerine polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Öğrenciler, ifadeleri alınmak üzere Çocuk Şubesi'ne gönderildi. 23.01.2009 ERZURUM
netgazete

Üniversite öğrencisine şantajla ililşki teklifi

Niğde'de ilişkiye girdiği üniversite öğrencisinin görüntülerini kaydedip şantaj yaptığı iddia edilen badminton antrenörü gözaltına alındı.
28 Ocak 2009 13:45

Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü badminton antrenörü ve bir ilköğretim okulunda ücretli beden eğitimi öğretmenliği yapan Çetin K, birlikte olduğu üniversite öğrencisine, gizli kamera görüntüleri ile şantaj yaparak yeniden birlikte olmaya zorladığı iddiası ile gözaltına alındı.

Yarın İstanbul'da başlayacak olan Avrupa Ranking Şampiyonası'na da Badminton Milli Takım Antrenörü olarak davet edilen Çetin K'nın evi, Cumhuriyet Savcılığından alınan izinle arandı.

İddiaya göre, Çetin K, bir S.E. isimli üniversite öğrencisiyle kendi evinde ilişkiye girdi. Bir süre sonra S.E. Çetin K'nın yeniden ilişkiye girme teklifini kabul etmedi. Bunun üzerine Çetin K. daha önce girdikleri ilişkinin gizli kamera kayıtlarının olduğunu ve bu görüntüleri çoğaltıp dağıtacağını söyleyerek S.E'ye şantaj yaptı. Bunun üzerine S.E. Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu.

Çetin K'nın evinde yapılan aramada, daha önce de bazı kadınlarla girdiği ilişkilerin gizli kamera görüntülerinin olduğu CD'ler ele geçirildi
haber7

Kocaeli'de bir kız öğrenciyi zorla arabaya bindirmek isteyen kişi ya da kişler, kız binmeyince boğazını kesti.
30 Ocak 2009 18:53

Alınan bilgiye göre; Kartepe ilçesinde yolda yürüyen K.Y. (12), yanında duran bir araçta bulunan kişiler önce adres sordu. Daha sonra araçta bulunan kişi ya da kişler, K.Y'yi zorla araca bindirmek istedi. Kız, araca binmeyince önce tehdit edildi. K.Y. buna da karşı çıkınca, zanlılar kesici aletle boğazını kesti.

Ağır yaralanan genç kız, çevredeki vatandaşlar tarafından Kocaeli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Burada yapılan ilk müdahalenin ardından K.Y Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Genç kızın durumunun ağır olduğu bildirildi
haber7

Çorum’da aralarında A.Ş isimli sınıf öğretmeninde bulunduğu 4 kişi cinsel ilişki ve şantaj suçlaması ile gözaltına alındı. Mahkemeye çıkarılan 4 kişi tutuklandı.
03 Şubat 2009 20:05


Yusuf Çınar'ın haberi

Önce ilişkiye girdiler sonra şantajla para istediler
Çorum'da bir öğretmenin de aralarında bulunduğu kişilerle cinsel ilişkiye girip, ilişkiyi gizlice kameraya kaydederek şantaj yaptığı iddia edilen 4 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Üniversitesi öğrencisi T. B. (18), bir süre önce M. A. (30), N E., (29) ve H F. (36) ile tanıştı.

Bu kişilerden bazıları ile cinsel ilişkiye giren T B, daha sonra bir internet sitesinden aralarında bir ilköğretim okulu öğretmeninin de bulunduğu 3 kişi ile tanıştı. Tanıştığı kişilerle bir evde cinsel ilişkiye giren T. B, ilişki görüntülerini gizlice bilgisayarın kamerası ile kaydetti. T. B, daha sonra gizlice çektiği görüntüleri M. A, N E. ve H F'ye verdi.

Üç kişi daha sonra T B. le ilişkiye giren üç kişiye görüntülerle şantaj yaptılar. T.B’ile ilişkiye giren kişilerden kendilerine para vermezse internette yayınlayacağını söyleyerek yaklaşık 8 bin YTL para aldıkları iddia edildi. Şahısların para miktarını arttırması üzerine T. B. ile ilişkiye giren şahıslardan birisi Cumhuriyet Savcılığına giderek şikâyetçi oldu.

Polis tarafından gözaltına alınan 4 kişi çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilirken öğretmen A. Ş’nin ise, açığa alındığı öğrenildi.

haber7

Ataşehir doğalgaz faciasından döndü!
22:45 - Yeditepe Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı bölümü öğrencisi Ahmet Gaydanoğlu idaresindeki lüks otomobil, Kayışdağı Caddesi'nde Kozyatağı yönüne seyir halindeyken, aynı üniversitenin İşletme Fakültesi bölümü öğrencisi Hüseyin Can Dalbudak yönetimindeki lüks araca çarparak kontrolden çıktı. Otomobilin, cadde üzerindeki Ali Cevat Yalçın'a ait marketin duvarına çarpması ve buradaki doğal gaz tesisatına zarar vermesi üzerine binada yangın çıktı. Bu arada, görgü tanıkları, üniversite öğrencilerinin lüks otomobilleriyle caddede yarış ettiklerini öne sürdü. 16.02.2009 İSTANBUL
netgazete

''Müdür yüzüme yumruklar attı, boğazımı sıktı''
20:00 - 19 yıldır Buca Anadolu Lisesi'nde görev yapan 22 yıllık öğretmen Funda Balabanuluğ (45), okul müdürü E.A. tarafından darp edildiği iddiasıyla şikayetçi oldu. Böyle bir durumla ilk kez karşılaştığını belirten Balabanuluğ, ''Okulun, beden eğitimi zümre başkanıyım. Okul müdürünün yanına spor koluyla ilgili görüşme yapmak için gittim. Odasına girdiğimde bana bağırmaya başladı. Benden önce bir şeye sinirlendiğini düşündüm. Herhangi bir neden yokken yüzüme yumruklar atmaya başladı. Sonra da boğazımı sıktı. Gürültüyü duyarak odaya gelen öğretmen arkadaşlar, beni müdürün elinden bir süre alamadılar. Müdürden şikayetçiyim.'' " dedi. 16.02.2009 İZMİR
netgazete

Okula kuyu suyu bağlandı, öğrenciler sarılık oldu
15:00 - Tekirdağ'ın Şarköy ilçesine bağlı Mürefte Beldesi'nde 585 öğrencinin eğitim gördüğü ilköğretim okulunda kuyu suyunun okul şebekesine bağlanması sonucu Hepatit A salgını tespit edildi. Şüpheli görülen 125 öğrenciden kan nümunesi alan yetkililer, bunların 19'unda sarılık mikrobu tespit etti. 14 öğrencinin tedavisi tamamlanırken, 5 öğrencinin ise tedavilerinin devam ettiği bildirildi. Araştırmalar, daha 10-15 gün devam edecek. 10.03.2009 TEKİRDAĞ netgazete

Minibüsler yarıştı, 9'u öğrenci, 12 yaralı
09:45 - Samsun'da Taner Özdemir yönetimindeki öğrenci servisi, Muammer Dönmez'in kullandığı yolcu minibüsü ile çarpıştı. Kazada, araç sürücüleri Taner Özdemir ve Muammer Dönmez, serviste bulunan 9 öğrenci ile minibüs yolcusu Hüseyin Terzi yaralandı. Yaralılar, Samsun Mehmet Aydın Devlet ve Gazi Devlet Hastanelerinde tedavi altına alındı. Yaralı öğrenciler, kazaya sebep olan minibüsün kendileri ile yarıştığını iddia ettiler. netgazete

İLKÖĞRETİMDE TÜRBAN KAVGASI

11 Mart 2009
Ayvalık’ta okula türbanla gelen din öğretmenini şikâyet eden öğretmen ile konuyla ilgili işlem yapmadığını savunduğu okul müdürü arasındaki kavgada yumruklar konuştu
Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde okula türbanla gelip yönetmeliğe aykırı davrandığını öne sürdüğü din öğretmeni hakkında şikayet dilekçesi veren sınıf öğretmeni Yüksel Ersin Ayar ile okulun müdürü Ceyhan Ay, yumruklaştı. İki tarafın da birbirini suçladığı olay yargıya taşınırken, sınıf öğretmeni açığa alındı.

haber10

Öğrencisine tecavüz eden öğretmeni, kızı yakalattı
16:30 - İki yıl önce Manavgat'ta bir ilköğretim okulundan emekli olan sınıf öğretmeni M.Ş.'nin, ilköğretimde beş yıl okuttuğu 14 yaşındaki K.S.'ye iki yıl boyunca tecavüz ettiği ortaya çıktı. Emekli öğretmeni, aynı okulun lise bölümünde okuyan 18 yaşındaki kızı C.Ş. polise bildirdi. Kızın ihbarı üzerine Antalya Asayiş Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği ekipleri emekli öğretmenin Manavgat İlçesi Şelale Mahallesi'ndeki evine baskın yaptı. Sabaha karşı yapılan operasyonda iki çocuk babası emekli öğretmen M.Ş. ve suçu gizlediği ifade edilen eşi H.Ş. gözaltına alındı. 15.03.2009 ANTALYA netgazete

Minibüs şarampole yuvarlandı: 4'ü öğrenci 10 yaralı
12:45 - Tokat'ta, Yunus S. (32) idaresindeki yolcu minibüsü, Tokat-Sivas karayolunda kar yağışı sonucu kontrolden çıkarak şarampole yuvarlandı. Minibüsün çalılıklar ve yol kenarındaki ağaçlara sürtünerek şarampole uçtuğu kazada, facianın eşiğinden dönüldü. Çeşitli hastanelere kaldırılan 4'ü öğrenci 10 kişinin genel sağlık durumlarının iyi olduğu, birçoğunun ayakta tedavi edilerek taburcu edildiği bildirildi. Kazayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. 16.03.2009 TOKAT netgazete

Okul bahçesinde dehşet! Pitbull, bacak kopartıyordu

16 Mart 2009 Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde pitbull cinsi köpeğin saldırdığı çocuk yaralandı.
Alınan bilgiye göre, Milli Zafer İlköğretim Okulu'nun bahçesinde top oynayan çocuklara saldıran pitbull, Sinan Karaca'nın (12) sol bacağını ısırdı. netgazete

Gece eve dönmeyen kızını sokak ortasında dövdü
14:25 - Zonguldak'ta, İlköğretim okulu öğrencisi G.U. (14), dün ailesinden izin alarak arkadaşının doğum gününe gitti. Baba Ç.U, kızını telefonla arayarak eve gelmesini istedi, ancak G.U. gece arkadaşında kaldı. Duruma sinirlenen baba Ç.U, okul için kıyafetlerini değiştirmek üzere evlerine döndüğü bildirilen G.U'yla sokakta karşılaşınca kızına tokat attı. Görgü tanıkların iddiasına göre, babasının elindeki sopayla da vurmaya başladığı G.U, kaçmaya başladı. Yaklaşık 100 metre kızının peşinden giderek döven baba, çevredeki vatandaşların haber verdiği polis ekiplerince yakandı. Sinir krizi geçiren öğrenci ise hastaneye kaldırıldı. 17.03.2009 ZONGULDAK netgazete

Ders verirken kalp krizi geçiren öğretmen öldü
15:20 - Rize Meslek Yüksek Okulu'nda, İngilizce Öğretmeni Ahmet Pamukçu,(küçük fotoğrafta) ders verdiği sırada rahatsızlandı. Öğrenciler tarafından bitişik sınıfta ders veren okul idarecilerinden Hasan Turgut'tan yardım istendi. Pamukçu, hemen Hasan Turgut ve diğer öğretmenler tarafından Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Kalp krizi geçirdiği anlaşılan Pamukçu, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. 18.03.2009 RİZE netgazete

Dayakçı öğretmen 3 öğrencisini hastanelik etti
12:15 - Bursa'nın Orhangazi ilçesinde 3 öğrencinin öğretmenleri tarafından feci şekilde dövüldüğü iddia edildi. Dayak yiyen ve vücutlarının çeşitli yerlerinde yara izleri bulunan öğrenciler durumu bildirince velileri okula giderek öğretmeni aramaya başladı. Dayakçı öğretmen öfkeli velileri fark ederek okuldan ayrılırken, aileler çocuklarını Orhangazi Devlet Hastanesi'ne götürdü. Bazı öğrencilerin sırtında, bacaklarında ve bir öğrencinin boğazında yara izlerine rastlanırken, öğrenciler hastanedeki müdahaleden sonra taburcu edildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. 19.03.2009 BURSA

BAKAN’A PROTESTO YURTTAN VE BURSTAN ETTİ

21 Mart 2009 08:29
Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği konferansta Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’i protesto eden öğrenciler hakkında yargı herhangi bir işlem yapmazken, bürokrasi ağır fatura çıkardı.
Protestocu öğrencilerden biri hem yurttan atıldı hem de öğrenim bursu kesildi, bir öğrenci de öğrenim bursundan oldu. Yurt-Kur’da 13 Ocak’ta yapılan bir konferansa katılan Çelik’i, Hacettepe Üniversitesi’nden bir grup öğrenci protesto etti. Sol görüşlü gençler, Çelik konuşurken "Yeter artık, bu yalanlarla insanları kandıramazsın" diyerek bağırınca salondan çıkarıldılar. Bir odaya kapatılan öğrencilerin tek tek isimleri belirlendi.

Savcıdan ders

Bu öğrencilerden Ayten Doğan, Rıza Güner ve Kubilay Akçay, gözaltına alındı. İfadeleri alınan öğrenciler serbest bırakıldı. Cumhuriyet Savcısı Levent Savaş, protestonun "suç oluşturmayan demokratik tepki" niteliğinde olduğunu vurgulayarak, kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Yargılanmaktan kurtulan öğrenciler, bürokrasinin elinden kurtulamadılar. Gözaltına alınan üç öğrenciden ikisi mezun olduğu için haklarında başkaca bir işlem yapılmadı. Ancak Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümü son sınıf öğrencisi Ayten Doğan, Başbakanlık’tan aldığı öğrenim bursunun 7 Şubat’ta kesildiğini öğrendi. Önceki gün de Doğan’a, Tahsin Banguoğlu Yurdu’ndan atıldığı bildirildi.

Bursla geçiniyorum

Doğan, bir hafta içinde avukatı aracılığıyla ilgili makamlara başvurdu ve bu karara itiraz etti. Doğan, "Bursumun kesilme nedenini sordum. Memurlar, ’bilgisayarda süresiz dondurulduğu görülüyor. Neden kesildiğine ilişkin bir bilgi yok’ dediler. Bunun üzerine nedenini, dilekçeyle sordum, ama yanıt alamadım. Ben yetersiz yurtları protesto ettim. Devlet yurtlarının sayısı az tutularak öğrenciler, cemaat yurtlarının kollarına bırakılıyor. Ben yurtta kalıp, burs parasıyla geçiniyordum. Ailemin bana bakacak durumu yok. Şimdi hem barınaksız hem parasız kaldım" dedi. Aynı protesto grubunda olmasına rağmen gözaltına alınmayan Semra Alimoğlu’nun da öğrenim bursu kesildi. Alimoğlu, "Protestodan sonra isimlerimizi almışlardı. Şubatta benim de bursum kesildi. Dilekçe ile nedenini sordum, ama yanıt alamadım" dedi.

hürriyet

Diyarbakır'da 15 gün önce ailesinin kayıp olduğunu polise bildirdiği 17 yaşındaki lise öğrencinin başından vurularak öldürülmüş cesedi bulundu.
24 Mart 2009 12:13

Edinilen bilgiye göre, merkeze bağlı Güzelköy yakınlarında başından vurularak öldürülmüş bir kişinin cesedini bulan köylüler durumu jandarmaya bildirdi.

Yapılan incelemede cesedin anadolu lisesi 12. sınıf öğrencisi Y.E'ye (17) ait olduğu belirlendi.

haber7

Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi 19 yaşındaki Ecem Koçer'in ölümü
24 Mart 2009 İstanbul Maltepe'de önceki gece annesinin izin vermemesi nedeniyle dışarı çıkmak için pencereden aşağı inmek isterken düşerek hayatını kaybeden Ecem Koçer'i arkadaşları unutmadı. Arkadaşları genç kız için internet paylaşım sitesi Facebook'ta grup kurdu.
Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi 19 yaşındaki Ecem Koçer'in ölümü arkadaşları arasında şok etkisi yaptı. Maltepe Küçükyalı Süreyya Çıkmazı Sokaktaki evinden önceki gece arkadaşlarıyla buluşmak için dışarı çıkmak isteyen ancak annesinin izin vermemesi nedeniyle saat 02.30 sıralarında pencereden aşağı inmeyi deneyen Koçer'in arkadaşları dün Facebook'ta genç kızın fotoğraflarını yayınladılar. 1. kattan kafa üstü düşmesi nedeniyle ağır beyin kanaması geçirerek hayatını kaybeden Koçer'in Küçükyalı Merkez Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Başıbüyük Mezarlığı'ında toprağa verildiği öğrenildi

netgazete

Yardımcı doçentlerin yerine dil imtihanına girdiler

24 Mart 2009 Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı'nda (ÜDS) "başkalarının adına sınava girdiği" öne sürülen 2 üniversite öğrencisi ile "bu kişilere sahte kimlik ve sınava giriş belgesi hazırladıkları" iddia edilen 2 kişi gözaltına alındı.
22 Mart Pazar günü açılan ÜDS'de "başkasına ait kimlikle sınava girdiği" tespit edilen O.Ç. Jandarma ekiplerince gözaltına alındı.
Şüphelinin sahte kimlik ve sınava giriş belgelerini H.Ö'den aldığını belirtmesi üzerine önce H.Ö, daha sonra bu kişilere aracılık ettiği belirtilen G.E.; Çankaya'da gözaltına aldı.
H.Ö'nün ifadesi doğrultusunda, "bu kişiden aldığı sahte belgelerle ÜDS'de başkasının yerine sınava bir başka kişinin daha girdiği" bilgisine ulaşan Jandarma ekipleri üniversite öğrencisi A.Ö'yü de gözaltına aldı.
Ankara'daki bir üniversitede genetik mühendisliği okuduğu belirtilen O.Ç'nin, "İzmir'de bir yüksek okulda müdür olarak görevli S.M'nin; aynı üniversitenin uzay ve havacılık bölümünde öğrenci olan A.Ö'nün de Erzurum'da görevli Yardımcı Doçent U.O'nun yerine sınava girdiği" tespit edildi.
H.Ö'nün "sahte kimlik ve sınava giriş belgelerini 3 bin TL karşılığında düzenlediği ve G.E. aracılığıyla sınava girecek kişilere ulaştırdığı" belirtildi.

netgazete

16 öğrenci taşıyan minibüs, yokuştan aşağı uçtu
10:50 - Manisa'da, Sarıgöl Çok Programlı Lisesine öğrenci götüren ve plakası henüz belirlenemeyen, Şeref Çelebi (33) yönetimindeki minibüs, yokuştan inerken devrildi. Minibüs şoförü ile 1 öğretmen ve 16 öğrenci yaralandı. Yaralıların 1'i Denizli, 2'si Alaşehir, 15'i de Sarıgöl Devlet Hastanesine kaldırıldı. Kazayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. 25.03.2009 SARIGÖL netgazete

Dayakçı öğretmen açığa alındı

Trabzon'da bir ilköğretim okulunda görevli öğretmenin, dört öğrenciyi darp ettiği iddiasıyla açığa alındığı, okul müdürü ve öğretmen hakkında soruşturma başlatıldığı bildirildi.28 Mart 2009 01:02

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, merkeze bağlı bir ilköğretim okulunda beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan R.K'nın, okula ait bir topun kaybolması nedeniyle A.A, E.M, M.T, B.Y isimli öğrencileri darp ettiği öne sürüldü.

Olay nedeniyle velilerin okula gelmesinin ardından öğrenciler bir sağlık kuruluşunda tedavi edildi. Çocuklar daha sonra ifadelerinin alınması için Çocuk Şube Müdürlüğüne götürüldü.

Burada açıklamada bulunan velilerden Remzi Malkoç, çocukların, öğretmenleri tarafından dövüldüğü gerekçesiyle şikayette bulunduklarını belirtti.

Malkoç, ''Öğretmen 6 ya da 7 çocuğu bir odaya kapatarak sopa, tekme ve tokat şeklinde dövmüş. Telefon aracılığıyla öğrendik ve okula gittik. Buraya da gelerek şikayette bulunduk'' dedi.

A.A. isimli öğrenci de öğretmenlerinin kendilerini bir sınıfa götürerek burada dövdüğünü ileri sürerek, şunları söyledi:

''Beden eğitimi dersimiz vardı. Top kaleden arka tarafa doğru çıktı ve birisi topu alarak gitti. Daha sonra bize kim olduğunu sordu, tanımadığımızı söyledik. Daha sonra topları bir poşette toplamamı istedi. Sınıfa doğru giderken sopa ile bana ve arkadaşlarıma vurdu. Sınıfa girdik ve küfür etti. Daha sonra idare binasının önündeki odada sopa ile vurdu.''
haber7

İzmir Alsancak'ta biri erkek biri bayan iki öğretmen öğrencilerin gözü önünde kavga etti.
28 Mart 2009 04:01

İzmir Alsancak'taki Melih Özakad İlköğretim Okulu'nda 19 Mart günü öğretmen Ahmet Aşık, bir öğrencisini sınav kağıtlarını fotokopi çektirmesi için okul dışına göndermek istedi. Ancak nöbetçi öğretmen Filiz Dijle, öğrencinin dışarıya çıkmasına izin vermedi.

Bu duruma sinirlenen Aşık, meslektaşının yanına giderek tartıştıktan sonra öğrencilerin gözleri önünde saçlarından tutup sürüklediği Filiz Dijle'yi tekme tokat dövdü. Müdürün haber vermesi üzerine okula gelen polislerin ayırdığı öğretmenler, birbirinden şikayetçi olmadı. İdari soruşturma başlatan Konak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, iki öğretmeni değişik okullara gönderdi.

Okul tuvaletinde intihar etmek istedi
15:55 - Yalova Lisesi 11. sınıf öğrencisi M.T. (fotoğrafta-16), okul tuvaletinde bileklerini keserek canına kıymak istedi. Erkek arkadaşıyla tartıştığı öğrenilen M.T.'nin okula gelirken çok sayıda hap içtiği bildirildi. Daha sonra tuvalete girip sol bileğini kesen M.T.'nin arkadaşları elindeki jileti zorla aldı. İlk müdahalesi okul revirinde yapılan M.T., 112 ekipleri tarafından Yalova Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. 31.03.2009 YALOVA
netgazete

Adana'da eğlence dönüşü geçirdikleri trafik kazasında hayatını kaybeden lise öğrencileri için okullarında tören düzenlendi
Öğrenciler için okul bahçesinde bir köşe hazırlanırken, acılı anne ve babayı ölen öğrencilerin arkadaşları teskîn etmeğe çalıştı. Hayatını kaybeden öğrencilerin sıraları da çiçeklerle süslenirken, sınıf arkadaşları sınıflara girmedi. Törende hıçkırıklara boğulan Cansel Ercengiz'in annesi Aydilek Ercengiz, diğer ölen öğrenci Sedat Duymaz'ın babasına başsağlığı dileyerek, "Onlar birbirlerini çok seviyorlardı. Kızım Sedat'ı benimle tanıştıracağını söylüyordu" diye konuştu. 31.03.2009 ADANA netgazete

Sınıftan atan okutmanı, bıçaklayıp öldürdü, kaçtı; ''Kafamı dinliyorum, sonra teslim olacağım'' dedi

31 Mart 2009 Aydın'da tartıştığı öğrencisi tarafından bıçaklanan okutman öldü.
Adnan Menderes Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Meslek Yüksek Okulu Bilgisayar Laboratuvarı'ndaki olayda, İnşaat Teknikerliği Bölümü 1. sını f öğrencisi İ.D. ile Eğitim Fakültesi'nde okutman olarak görevli Mutlu Vardar (29) arasında İ.D'nin "sınıfa laubali şekilde girdiği" gerekçesiyle tartışma çıktı.
İddiaya göre, tartışma sırasında Vardar, İ.D'yi sınıftan çıkarttı.
Bir süre sonra yeniden sınıfa gelen İ.D, Vardar'a elindeki ekmek bıçağıyla saldırdı.
Kalbinden yaralandığı öğrenilen Mutlu Vardar, kaldırıldığı Aydın Devlet Hastanesi'nde kurtarılamadı.
Sınıftaki kargaşadan yararlanarak olay yerinden kaçtığı belirtilen İ.D'nin cep telefonuyla arkadaşlarına, "Şimdi kafamı dinliyorum. Daha sonra teslim olacağım" şeklinde mesaj yolladığı öne sürüldü. netgazete

4 öğrenciyi taciz eden müdür yardımcısı tutuklandı

01 Nisan 2009 - Balıkesir'in Kepsut ilçesinde bir ilköğretim okulunda 4 öğrenciyi taciz ettiği iddia edilen okul müdür yardımcısı tutuklandı.
Alınan bilgiye göre, Kepsut'a bağlı Bükdere Köyü İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisi 4 çocuğun aileleri, okulun müdür yardımcısı Ü.Ç'nin çocuklarına cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
Gözaltına alınan müdür yardımcısı, Balıkesir'de çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. netgazete

Bariyerlere çarpıp 3'e bölündü, 3 üniversiteli öldü
11:15 - Bursa'nın Kestel ilçesinde ikamet eden Anadolu Üniversitesi öğrencisi Enis Kaya (küçük fotoğrafta sağda-20), babasının yeni aldığı otomobile aynı semtte oturan arkadaşı Murat Şimşek (küçük fotoğrafta ortada-20) ve ablası Arzu Şimşek'i de (küçük fotoğrafta solda-22) yanına alarak Uludağ Üniversitesi'ndeki sınava gitmek için yola çıktı. Gençlerin içinde bulunduğu otomobil, Polis Okulu Batçık Kavşağı'na gelmeden başka bir aracın sıkıştırması sonucu bariyerlere saplanarak elektrik direğine çarptı. Aşırı hızla seyreden otomobil kazadan sonra 3 parçaya ayrılırken, 3 genç de hayatını kaybetti. 04.04.2009 BURSA netgazete

Yön tabelasına saplanan araçtan, 2 ceset çıktı

06 Nisan 2009 Elazığ'da meydana gelen trafik kazasında 2 üniversite öğrencisi öldü, bir öğrenci yaralandı.
Alınan bilgiye göre, Fırat Üniversitesi (FÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölümü birinci sınıf öğrencisi Uğur Başbuğ (21) idaresindeki 23 FR 504 plakalı otomobil, Zübeyde Hanım Caddesi Çayda Çıra Kavşağı yakınlarında, yoldan çıkarak savruldu. Otomobil, şehirlerarası yön gösteren tabelanın ayak kısmına çarparak saplandı.
Sürücü Başbuğ ile sınıf arkadaşı Sıla Gümüşhan (20), olay yerinde hayatını kaybetti. Başbuğ ve Gümüşhan'ın araçta sıkışan cesetleri, sivil savunma ve itfaiye ekiplerinin uzun süren çabası sonucu çıkartıldı.
Kazada yaralanan FÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü birincisı nıf öğrencisi Merve Yılmaz (19), FÜ Hastanesine kaldırıldı. Yılmaz'ın durumunun iyi olduğu öğrenildi. netgazete

2 bin metrelik kros koşusu, kız öğrencileri bayılttı
17:50 - Tokat'ta düzenlenen Atletizmi Geliştirme Projesi yarı final müsabakalarında, toplam 128 sporcu katıldı. Yarışmaya katılan kız öğrencilerden birçoğu 2 bin metrelik kros koşusu sonunda baygınlık geçirdi. Öğrencilere hakemler ve antrenörleri yardım etmeye çalıştı. Aynı anda bir kaç öğrencinin birden baygınlık geçirmesi sonucu görevlileriler zor durumda kaldı. Yere uzanarak gözyaşı döken bazı öğrencileri ise antrenörleri teselli etmeye çalıştı. Bu arada koşu sırasında ayakkabısı çıkan bir öğrenci ise düşerek hafif şekilde yaralandı. Müsabakalar, erkek öğrencilerin 2 bin metre koşusu ile sona ererken düzenlenen törenle kazanan yarışmacılara madalyaları verildi. 08.04.2009 TOKAT - netgazete

Öğretmenine küfürlü e-mail attı, 2 bin lira ödeyecek
13:00 - Ankara'da E.C.A isimli öğrenci, iki ayrı e-posta göndererek, öğretmenine ve annesine küfür ve hakarette bulundu. Bunun üzerine öğretmen Y.Z. "e-postalarla kişilik haklarına hakaret edildiğini" öne sürerek, öğrencisi E.C.A. aleyhine manevi tazminat davası açtı. Davayı görüşen Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesi, her bir e-posta için bin TL olmak üzere E.C.A'yı toplam 2 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Yüksek Mahkeme, e-postalarda kullanılan sözlerin ağırlığı ile davacı ve davalının sıfatı göz önünde bulundurulduğunda yerel mahkemenin her bir e-posta için hükmettiği bin TL manevi tazminat miktarını 2 bin TL'ye yükseltip kararı onadı. 08.04.2009 ANKARA netgazete

Trabzon'da lise öğrencisi 2 kız kayboldu

Trabzon'da Fatih Mahallesi'nde ayrı ayrı sokaklarda oturan Yağmur Yasemin D. (16) ile Meltem P. (15), öğrenim gördükleri liseye gitmek için evden ayrıldı ve bir daha haber alınamadı.08 Nisan 2009 13:08


Alınan bilgiye göre, Fatih Mahallesi'nde ayrı ayrı sokaklarda oturan Yağmur Yasemin D. (16) ile Meltem P. (15), öğrenim gördükleri liseye gitmek için evden ayrıldı.

Geri dönmeyen öğrencilerden Yağmur Yasemin D'nin babası Kemal D, kızının odasında mektup buldu. Baba Kemal D, polise başvurarak, mektupta evi terk ettiğini yazan kızının arkadaşı Meltem P. ile ortadan kaybolduğunu söyledi.

haber7

Okulda uyuşturucu satan 9 üniversiteli yakalandı

09 Nisan 2009 - Muğla, İzmir ve Adana'da düzenlenen eş zamanlı operasyonda, Muğla Üniversitesindeki arkadaşlarına uyuşturucu temin ettikleri öne sürülen 9 öğrenci yakalandı.
Alınan bilgiye göre, Muğla Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 6 ay süren çalışmanın ardından Muğla, İzmir ve Adana'da 20 ayrı noktaya "Kıvılcım" adlı eş zamanlı operasyon düzenledi.
Operasyonda, Muğla Üniversitesi öğrencisi oldukları belirtilen 9 kişi, Aydın, İzmir, Adana ve Gaziantep'ten temin ettikleri uyuşturucuları üniversite öğrencisi arkadaşlarına sattıkları iddiasıyla gözaltına alındı.
Operasyonda gözaltına alınan 9 kişinin dışında, Muğla Üniversitesine bağlı fakülte ve yüksekokullarda eğitim gördükleri öğrenilen 37 öğrencinin de "uyuşturucu kullandıkları iddiası" doğrultusunda ifadeleri alındı.

netgazete

Yol verme kavgası üniversite öğrencisinin sonu oldu
21:25 - Maltepe'de aracıyla seyreden, Maltepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencisi Hakan Eron (19) ile bir başka otomobilin sürücü Mustafa A. arasında "yol verme" anlaşmazlığı yüzünden tartışma çıktı. Tartışmanın büyüme
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Nis 12, 2009 12:08 am    Mesaj konusu: Yol verme kavgasI Alıntıyla Cevap Gönder

Umur Talu/Sabah
Kızlar Okusun Ama Hepsi Değil!

Vardır mutlaka bu konuda da tuttuğunuz bir taraf... Ama bir dinleyin.

Şöyle bir durum var memlekette.

Hesapta, herkes kızlar okusun istiyor.

Fakat hakikatte durum bu kızlar okusun, ama o kızlar değil haline geliyor.

Çağdaş Yaşam, Kardelenler... kızları okutmak istiyor.

Fakat karşı taraf tarafından neyle suçlanıyor:

"Nedense hep Kürt kızların okutulması... okuttuğu kızlardan bazılarının PKK'ya katılmış olması... Yabancı fon ve vakıflarla temas"...

Oysa okuyamamış, okutulmamış Kürt (ya da Türk) kızların köleleştirilebilmesini, 12 yaşında tarım işçileri olarak toplu halde otobüslerle ölüme gömülmesini, yoksulluğun tozu dumanına çok çok ölü veya diri bebeler doğurmasını, zoraki evlilikler, saklı tacizlerle intiharlara sürüklenmesini büyük dert etmek gerekmiyor!

Öte yanda, kimi "çağdaş" da kızların okumasını istiyor ama bütün kızların okumasını istemiyor.

Kızın başının örtülü olmasını, bazen anasının örtülü olmasını dahi, kızın okumaması için laikliğin beş şartından biri görüyor.

Ona burs haram, üniversite haram, kamusal alan haram!

Oysa başı örtülü ya da açık, okuyan her kızın, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, öncelikle "kişisel irade ve bağımsızlık, farklı düşüncelere de açık olabilmek" ihtimalini yüksek tuttuğunu kimse bilmek istemiyor.

Esasında pek kimse, çok bağımsız düşünebilen, cemiyet ve cemaate eleştirel mesafeli durabilen pek kız da istemiyor; erkek de.

"Çağdaşlar" ın örtü ayrımının öteki yüzü, kendini kimi cemaatçiliğin "kız okutma" seferberliğinde buluyor.

Çünkü o zihniyette de birçokları, bu kez, berikinin "okutmama şartı" gördüğünü, "okutma veya burs şartı" sayıyor.

Sonra her taraftan, özellikle kadınlar yakınıyor:

Siyasette kadının yeri ne kadar küçük, Meclis'te ne kadar az kadın var, hükümette kaç kadın var, Genelkurmay brifingine çağrılı gazeteciler arasında kaç kadın var ki!

Biliyorum, siz de bir tarafsınız ama kendinize bir sorun:

Kızları okutmak için seferber olanların dahi bazı kızları okutmamak için de seferber olabildiği bir ülkede...

Günahların sadece erkekler tarafından değil, kadınlarca bile, "öteki" kızların, kadınların üstüne yıkıldığı bir ülkede...

Kafasının, yüreğinin içindekinden de özlemleri ve yeteneklerinden de ziyade, başının açık veya kapalı olmasının bir kızın hayatını belirlediği, bazen tehdit ettiği, bazen kararttığı, iradesini çiğnediği, laik veya dini yasaklarla kısıtlandığı bir ülkede...

Çok sayıda okumuş kadının dahi evde veya işte erkek tahakkümünü kıramadığı; okumamış, az okul görmüş, yoksulluğa ve evin idamesine sıkışmış milyonlarca kadın ve genç kızın ise, gönüllü veya zorla bin bir tahakküm altında bir hayatı kabullendiği bir ülkede...

Ne bekliyordunuz ki!

"Yan tahsilimiz" de önemli bir kavram vardı: Karşıtların birliği, diye.

Türkiye'de genç kızların, kadınların başındaki en önemli felaket, karşıtların çatışmasından ziyade, bizzat birçok kadının da daha keskinleştirdiği biçimde, karşıtların birliğidir.

Karşıtlar; özellikle kadınlar üstünden ayrımcılıkta, karşı taraf gibi dururken dahi, kızlara, kadınlara sahip çıkarken dahi; esasında aynı "dayatmacı, itip kakmacı, aşağılamacı" taraf haline gelirler.

Ah bir çözebilsek şu sırrı: Esasında; dayatma, ayrımcılık, küçük ve hakir görme, insandan saymama, iradesini çiğneme bakımından çok meselede bazı karşıtlar bir ve aynıdır!

Çünkü çoğunun anladığı cumhuriyet esasta şefkatsizdir; çoğunun terennüm ettiği demokratlıkta ötekine pek yer yoktur!


Erhan BAŞYURT
Bugün
'Başörtülü casus istemiyoruz'
19 Nisan 2009

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, şok etmeyi sürdürüyor.
Kanser tedavisi nedeniyle kemoterapi görmesine rağmen basın toplantıları düzenliyor.
Canlı yayınlara katılıyor.

Hürriyet'ten Ayşe Arman'a uzun bir röportaj veriyor.

"Çağdaş yaşam gurusu" olarak değişmesi teklif dahi edilemez o "başörtüsü düşmanı" tavrını burada da ısrarla vurguluyor.

"Burs verdiğiniz öğrenciler arasında başörtülü çocuklar var mı?" sorusuna şöyle cevap veriyor Prof. Saylan;

"Hayır. Böyle bir ilkemiz var. O çocukların bir kısmı militan olarak kullanılıyor. Biz de böyle casus gibi aramızda onları istemiyoruz. Baştan söylüyoruz, herkesin prensipleri var."

Çağdaş yaşamından kimsenin şüphesi olmayan Arman da bu cevaba şaşırıyor ve ekliyor, "Bunun haksızlık olduğunu düşündüğünüz olmuyor mu?"

Prof. Saylan tavrında kararlı ama alaycı bir yanıt veriyor:

"Asla. O kızları militan yapıyorlar. Gerçi, o örtü sayesinde erken koca buluyorlar o ayrı."

Arman yine de hoca hiç değilse bir kapı açar mı diye üsteliyor ama nafile...

"Nuh diyor, peygamber demiyor";

"Bakın iki tür örtülü var. Bir gerçekten samimi olanlar, bir de olmayanlar. Hepsi bir değil. Ben esas olarak kadınları kullandıkları için kızgınım. Onlara da kendilerini kullandırdıkları için kızarım. Ben Cumhurbaşkanımızın eşine de üzülüyorum, çok küçükmüş evlendiğinde. Yazık günah değil mi?"

"Sizinki İslamsız Yaşama Derneği mi?" sorusu hocayı yoruyor ve tavrını haklı çıkarmak için bir de yasal dayanak üretiyor;

"Hayır efendim niye öyle olsun? Bizim inanca ya da başörtüsüne itirazımız yok. Tek istediğimiz yasalara uymaları. 'Eğitim kurumlarında, resmi kurumlarda, Büyük Millet Meclisi'nde örtü takılamaz' diye yasa var."

***

Nedense bugüne kadar hasta yatağındaki insanların, başkalarının dertlerine daha empati ile yaklaştıklarını düşünürdüm.

Prof. Saylan bu kanaatimi fena halde kırdı.

Yattığı yerden ders verdi; "Önyargılar değişmez".

Birincisi, Prof. Saylan'ın iddia ettiği başörtüsünü yasaklayan tek bir kanun yok.

İçtihatlara dayanan ve sadece bazı "kamu"sal mekanlarda uygulanan bir yasak uygulaması var.

Öğrenci iseniz üniversite kapısından içeri sokulmuyorsunuz ama, kampus dışında her yerde başınızı örtebiliyorsunuz.

Peki Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği "kamu"sal alan mı?

Burs vermek üzere kurulan bir sivil derneği "orduevi" mi sandınız?

Size başvuran herhangi bir öğrenci, her okula gittiğinde ağlayarak da olsa başını açıyor.

Neden size de "başı açık" başvurmasını bekliyorsunuz?

Bu dayatma neden? Bu ne "düşmanca" tavır böyle...

İkincisi, Saylan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da son konuşmasında tam 7 kez atıfta bulunduğu Anayasa'nın 24'üncü maddesine göre açıkça suç işliyor.

"Kimse, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz" diyor 24'üncü madde...

Yaptığı açık bir ayrımcılık. Net bir kınama ve suçlama...

Saylan'a göre her başörtülü bir "militan ve casus"...

O'nun bu "çağdaş" tavrını sürdüren Çağdaş Eğitim Vakfı da boşuna öğrencileri, "Başı kapalı, burs verilmesin.", "İmam Hatipli, burs verilmesin", "Alevi, hemen burs verilsin", "Kürt ve akıllı çocuk, burs verilsin" diye fişlememiş.

***

Beni şaşırtan bir diğer gelişme de, 24'üncü madde konusunda bu kadar hassas çıkış yapan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, Prof. Saylan'a Birinci Ordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral İbrahim Onbay'ı destek amaçlı göndermesi oldu.

Ergenekon soruşturması kapsamına girenlere gösterilen bu "şefkat" giderek daha fazla dikkat çekiyor.

Prof. Saylan ile Genelkurmay arasında nasıl bir bağlantı olabilir ki, hukuku etkileme riski taşıyan böyle bir ziyaret gerçekleşti.

Ziyareti daha da ilginç kılan, Prof. Saylan'ın başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin Kadıköy Şubesi'nde çıkan şok mektup.

Gazetemizde dün yer verdiğimiz mektup, Hava Kuvvetleri'nde "Karargah

Evleri" adıyla oluşturulan yasa dışı yapılanmanın bir benzerinin de "Ataevleri" ile Deniz Kuvvetleri'nde gerçekleştiğini ortaya koyuyor.

Kafaların daha da karışmasına neden olan ise, mektupta imzası bulunan ismin son YAŞ toplantısına kadar "albay" seviyesinde olduğu ve bugünkü kilit görevine atanmadan önce Ergenekon savcılarının araştırılması amacıyla ismini Genelkurmay'a bildirmiş olmaları.

Neler oluyor?

Bu mudur hukuk devleti?

Çağdaşlık buysa, çağ dışılık nedir?

Anlayan varsa beri gelsin... Lütfen bize de anlatsın!

Erhan Basyurt - BUGÜN
abasyurt@bugun.com.tr


Prof. Dr. Hacı Duran
Rektörler komitesi veya bir mahfilin temsilcisi olarak Fatih Hilmioğlu

Bu yazı, Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın 10 Aralık 2007 de, YÖK başkanlığına sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından atanması üzerine, dönemin rektörler komitesi üyelerinin ve bilhassa bu komitenin ateşli üyesi İnönü Üniversitesinin eski rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’unun zihniyeti üzerine yazıldı ve o dönemde yayınlandı.

Hilmioğlu, kamu oyunda Ergenekon olarak bilinen operasyonların sonuncusunda 13 Nisan 2009 da gözaltına alındı. Bu makale yazıldığı zaman böyle bir örgütün varlığı hakkında hukuki bir delil henüz yoktu. Rektörler komitesi ve Hilmioğlu’nun ilgili atamaya gösterdikleri tepkilerin biçimini göz önünde bulundurarak bu yazıyı yazmıştım. Hilmioğlu’nun şimdi gözaltına alınması konuya yeniden güncellik kazandırdı. O dönemde Hilmioğlu ve arkadaşlarının davranışlarını ve söylemlerini esas alarak bunların bir grup ve mahfil üyesi olduğunu savunmuştum. Üniversite değerleri ve akademik ahlak zaviyesinde grupsal davranışın sakıncalarını anlatmıştım. Şimdi böyle bir grubun varlığı hukuki manada gerçek oldu. Bundan dolayı makalenin tekrar okunması gerektiğini düşünüyorum.

Üniversitelerin idari sorunları, her zaman olduğu gibi, yeniden en önemli gündem konusu oldu. Üniversitelerde idari sorunlar yerine, akademik niteliklerin tartışılması gerekirken, idari sorunların sürekli tartışılması, üniversitelerin amaçlarından saptırıldığının da önemli bir delilidir. Üniversitelerde idari sorunların, çekişmelerin, akademik özgürlüklerin, idari ve mali usulsüzlüklerin ve spekülatif ideolojik suçlama biçimlerinin sürekli olarak gündemde olması ciddi bir durumun mevcut olduğunu göstermektedir. Çünkü bu tartışmalar ve tartışmada güncelleştirilen söylem, üniversitelerdeki idari tartışmanın biçimini ve niteliğini de ortaya koyan, oldukça ilginç bir olaydır. Bu olay üniversite rektörlerinin ve rektörler komitesinin önceliklerinin ne olduğunu da ortaya koymaktadır.

Üniversitelerde daha önceki tartışmalar rektör atamaları ile birlikte gündeme gelirdi. Ancak son tartışma bizzat rektörler tarafından başlatıldı. Yüksek öğretim mevzuatı çerçevesinde hiçbir hukuki konumu olmayan Rektörler komitesinin tutucu üyeleri ve önderleri, üniversitenin akademik özellikleriyle bağdaşmayan açıklamalar yaptılar. Eleştirilerde bulundular.

Bu eleştirileri yapan rektörler komitesi üyeleri, yeni YÖK başkanının icraatlarını ve üniversiteler için ne düşündüğünü, söylemesini beklemeleri gerekirdi. Eleştirilerini akademik düzeyde yapmaları beklenirdi. Ancak böyle davranmadılar. Önyargılı bir tarzda yeni atanan başkan Özcan’ın özgeçmişini sorguladılar. Hakarete varan ifadeler kullanmaktadırlar. Yeni YÖK başkanının, mevcut anayasamızda yer alan bilimsel serbestlik, üniversitenin bilime odaklanması gereği, konusunda yaptığı açıklamaya da itiraz ettiler.

Başkan Özcan’ı Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e benzettiler. Bu benzerliğin doğru olup olmadığı bir yana, ancak bu benzerliği eleştiri konusu yapmak, çok daha garip bir durumla bizi karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum, benzetmeyi yapan ve benzerliği eleştiri konusu yapan rektörlerin bilimsel davranmadıklarını, siyasi ve bürokratik önyargılara göre davrandıklarını gösterir. Çünkü bilimsel açıklama, tecrübe ve gözleme dayalı olmalıdır. Bilim kuruluşlarımızın başında bulunan bu rektörlerin, bilim yöntemine uygun olmayan tutumlar içinde olduğu anlaşılmaktadır.

Anlaşılan sayın başkanın atanmasından sonra Rektörler komitesince oluşturulan cephenin öncülüğünü yapanların gösterdikleri tepkilere bakılırsa havadan nem kapmaktadırlar. Sayın YÖK başkanı ayrıntılı bir açıklama yapmadı. Söylediği iki husus var: üniversitede bilimsel serbestlik olmalı, bilimsel araştırmaların niteliği ve niceliği arttırılmalı. Bilindiği gibi, bunlar mevcut anayasamızda da yer alan iki önemli ilkedir. Başkan ayrıca bilime ilginin artması halinde üniversitelerdeki idari yasakların ve sorunların kendiliğinden ortadan kalkacağını da söyledi. Cepheyi oluşturan rektörlerin bu ifadelerden rahatsız olmaları ve bu açıklamaya tepki göstermelerinin nedenini, kendi meslekleri açısından düşündüğümüzde, anlamak zordur. Ancak Rektörlerin bu tepkileri ve önyargıları, komite üyelerinin idari sorunların, sorun olarak kalmasından yana olduklarını gösteren bir tutum içinde olduklarını da göstermektedir.

Rektörler komitesi üyelerinin ve özellikle İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun son yıllarda Türkiye’nin politik gündemi konusunda, verdikleri beyanatlara baktığımızda, kendilerini bilimin, yasanın ve demokratik süreçlerin üstünde bir güç olarak gösterme çabası içinde oldukları anlaşılmaktadır. Sanırım son atamaya gösterdikleri tepkinin nedeni, kendi aralarında oluşturdukları “cemaatin ve komitenin” zaman içerisinde işlevsiz kalma endişeleridir. Bu endişeler son birkaç yıldır üniversitelerin ne kadar bilimden uzaklaştırılmaya çalışıldığını da göstermektedir. Çünkü komite sözcüleri ve öncülerinin kaygıları bilim değil, “idari iktidar ve çekişmeler” olmaktadır.

Daha önce, rektörü oldukları üniversitelerdeki bilim adamlarını sorun olarak gören bu rektörler, şimdi Cumhurbaşkanını ve O’nun atadığı YÖK başkanını da kendileri için sorun olarak görmeye başladırlar. Onların bu tutumunun bilim, demokrasi, cumhuriyet ve ülkenin gelişmesiyle alakalı olmadığı, gösterdikleri tepkinin biçiminden tahmin edilebilir. Rektörler komitesi ve cemaatinin üyeleri, Roma Lejyonerleri gibi, kendilerini vatan ve devlet kahramanı olarak kamuoyuna sunmayı da ihmal etmiyorlar.

Başta İnönü üniversitesi rektörü, Fatih Hilmioğlu olmak üzere, cepheyi oluşturan kimi rektörlerin iddialarına bakılırsa, kendileri cumhuriyet savaşçılarıdır. Ancak cumhuriyet değerlerine göre davrandıkları da yok. Cumhuriyetin değerlerine göre üniversiteyi yönettikleri şüpheli olan bu komite mensuplarının tutumunu “iktidarda kalma ve yönetme hırsı güdüsüyle” açıklamak belki de daha doğrudur. Bu lejyöner cephesinin tutumlarının bilimsel değeri konusunda bir tartışma açmak zaten, hem geleneksel bilim anlayışının, hem de çağdaş bilim anlayışının kavramlarıyla izah edilemez. Ancak ne gariptir ki bu lejyöner cephesi, milli ve demokratik cumhuriyetimizin en önemli bilim kuruluşu olan üniversitelerin başındadır.

Öncelikle bu lejyönerlerin oluşturduğu cephenin iddialarına bakmak gerekir. Cephenin en hararetli ve keskin savaşçısı, basında çıkan açıklamalarına bakılırsa Fatih Hilmioğlu’dur. Hilmioğlu 2002 yılında sayın Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer’e üniversitelerde ders vermesi sakıncalı olan çok sayıda yobaz, bölücü ve vatan haini öğretim üyesinin olduğunu söylemekte ve sayın Cumhurbaşkanından bunların üniversitelerden atılması için himmet beklemektedir. Konunun bilim geleneği, hukuk ve insan hakları ile ilgisini bir yana bırakmaktadır. Oldukça keskin, tutucu ve katı bir tutumla, bu fırsatın kendisine verilmesi çağrısında bulunmaktadır.

Hilmioğlu’na göre hangi özellikleri olan öğretim üyeleri bölücüdür, mürtecidir, yobazdır, vatan hainidir? Bu soruya, Hilmioğlu’nun icraatlarında karşılık bulmak çok zordur. Çünkü terör örgütünün İngiltere sözcüsünü kendi üniversitesine öğretim üyesi olarak atamak istediği basına yansımıştı. Cumhurbaşkanına söz konusu açıklamayı yaptığı zaman bir liste verdiyse, belki o listeden yola çıkılarak hangi özelliklerdeki öğretim üyelerinin bölücü, mürteci ve yobaz olduğunu anlayabiliriz. Veya hangi öğretim üyelerine yedi yıllık rektörlüğü döneminde hakları olan kadrolarını vermedi ve onları tecrit etti? Bunları tesbit edersek yine niyetini anlarız. Veya üçüncü bir yol daha izleyebiliriz. İnönü üniversitesinde ve tedviren rektörlüğüne atandığı Adıyaman üniversitesinde çalışan öğretim üyelerine bir anket uygulayarak da rektörün kimleri kast ettiğini öğrenebiliriz. Ancak bir yıllık bir sürede, Hilmioğlu’nu toplamda beş altı defa dinleyen birisi olarak bende bu konuda bir kanaat oluşmadı. Onun kendisine itaat edenleri vatansever, diğerlerini ise yukarıda belirtilen kategorilere göre damgaladığı izlenimini edindiğimi belirtebilirim.

Cepheyi oluşturan rektörler şimdiye kadar ki uygulamalarında toplam ne kadar öğretim üyesini üniversitelerden uzaklaştırdı? Sayısını bilmiyorum.. Ancak lejyonerlerin tepkisinin akademik ve bilimsel bir endişeden kaynaklanmadığı da açıktır. O zaman tepki gösterme nedenlerini başka gerekçelerde aramak gerekir.

Bilindiği gibi, grup üyeliği süreci hakkında yapılan sosyo psişik araştırmalara göre, zeki, akıllı, başarılı ve bilim yöntemini benimsediklerini iddia edenler bile, bireylik yitimi sürecine katılırlar. Bireylik yitimi sürecindeki insanlar, grupsal değerler, grubun oluşturduğu heyecan ve coşkuya kendilerini kaptırarak kimlik kaybına uğrarlar. Bu davranışın tipik örneklerinden birisi “rektörler komitesi, cemaati veya mahfili” tarafından YÖK üyeliğine teklif edilen Prof. Celal Şengör’ün tepki biçimidir. Şengör’ün kendini YÖK üyeliğine teklif eden rektörlere karşı duyduğu bağlılık ve bu bağlılığa göre diğer insanlara gösterdiği tepki hiçbir bilimsel kuramla açıklanamaz. Bu oluşum içindeki insanlar, davranışlarını kontrol edemezler, bilinçaltı tutkuları ile davranırlar. Akıl-dışı dürtülerle regressif olurlar. Bu tür kişilerin sosyal ve kişisel kontrol mekanizmaları işlemez.

Hilmioğlu ve Şengör örneği üniversitelerimizin “belli bir mahfile bağlı gruplarca” yıllarca yönlendirilmeye çalışıldığını göstermektedir. İşte bunun içindir ki akılcı, pozitivist, aydınlanmacı olduğunu söyleyen bu adamlar aşırı tutucu olabilmektedirler. Çünkü bu tür inançları taşıyanlar, “mahfilin iktidarını, kadrolaşma arzusunu ve yönetme hırsını”, her türlü bilimsel, demokratik ve ahlaki değerin üstünde görürler.

Nizam’ul-Mülk, “Sultanların en iyisi ilim ehli ile oturup kalkan sultandır. Alimlerin en kötüsü ise, sultanlarla oturup kalkandır” demiş. Ancak alimlerin kendileri sultan olma çabasında ise ve saltanatlarını korumayı her türlü değerden daha önemli görüyorsa, üniversitelerin durumunun ne kadar vahim bir hal aldığı da ortadadır. Sayın yeni YÖK başkanını idari ve iktidar çekişmeleri içine çekmeye çalışan rektörler komitesi üyeleri bu önyargılı tutumlarıyla, maalesef ülkenin bilim kültürüne zarar vermeye devam ediyorlar.

duranhaci@gmail.com
haber10

İlköğretim okulunda neşterle cinayet!
14:00 - Diyarbakır'da Çarıklı Mahallesi'ndeki ilköğretim okulunda, 6. sınıf öğrencisi Recep Çekme (13) ile 7. sınıf öğrencisi R.B. (15) arasında, henüz belirlenemeyen nedenle sınıfta çıkan tartışma, kavgaya dönüştü. Babası sağlık ocağında hizmetli olan R.B, elindeki neşterle kavga ettiği Çekme'ye saldırdı. Çekme, neşterin kalbine isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Olaydan sonra kaçan R.B, gözaltına alındı. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. Çekme'nin yakınlarının öğretmen ve görevlilere saldırması nedeniyle okul tatil edildi. 16.04.2009 DİYARBAKIR

Üniversiteli kızlara tecavüz eden sapık yakalandı
15:05 - Kırıkkale Üniversitesi Keskin Meslek Yüksekokulunda okuyan G.G. ile T.A, bir süre önce güvenlik güçlerine başvurarak, K.Ö. ve S.G'den şikayetçi oldu. Kız öğrenciler şikayetlerinde, söz konusu iki kişinin kendilerini okulun bahçesinde otomobile bindirerek, buradan bağ evine götürdüklerini ve kendilerine tecavüz ettiklerini öne sürdü. Zanlıların, ayrıca tecavüz olayını kameraya alarak kendilerine şantaj yaptığını ifade etti. Güvenlik güçleri, kız öğrencilerin şikayeti üzerine zanlılardan K.Ö'yü yakaladı. K.Ö. ifadesinin ardından çıkartıldığı mahkemece tutuklandı. 19.04.2009 KIRIKKALE netgazete
Aşkına karşılık bulamayan üniversiteli kız intihar etti
12:45 - Kocaeli'nde okuyan Pazarlama Bölümü öğrencisi Arzu G. (küçük fotoğrafta-23), iddiaya göre aşkına karşılık vermeyen gence akşam saatlerinde, "Sen bilirsin, ben çatıya çıkıyorum" diye mesaj gönderdikten sonra apartmanın 5'inci katından kendini aşağı bıraktı. Yol üzerinde bulunan bir minibüsün üzerine düşen genç kız, olay yerinde hayatını kaybetti. Cenazesi morga kaldırılan Arzu G.'nin arkadaşları fenalık geçirdi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. 11.04.2009 KOCAELİ netgazete


Yol verme kavgası üniversite öğrencisinin sonu oldu
21:25 - Maltepe'de aracıyla seyreden, Maltepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencisi Hakan Eron (19) ile bir başka otomobilin sürücü Mustafa A. arasında "yol verme" anlaşmazlığı yüzünden tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine, Mustafa A, sahibi olduğu ve olay yeri yakınındaki oto yıkama iş yerindeki kardeşleri İsmail ve Sami A. ile diğer çalışanlara haber verdi. Mustafa A'nın kardeşleri tarafından darp edilen Eron, Sami A'nın silahından çıktığı belirtilen kurşunla başından yaralandı. Bir otomobille Dragos'taki bir özel hastaneye kaldırılan Hakan Eron kurtarılamadı. netgazete

İzmir'de üniversiteli genç kız, evinde ölü bulundu
14:40 - İzmir'in Balçova ilçesinde Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü 3'üncü sınıf öğrencisi Zeynep Özge Tok'u (fotoğrafta-21), alışverişe gitmek için arayan yakınları genç kızla buluşmak için evine gittiklerinde Tok'un cep telefonunu ve evin kapısını açmaması üzerine dayısı Mustafa Gürel'e haber verdi. Evin mutfağından içeriye giren Gürel, yatak odasında yeğenin cansız bedeni ile karşılaştı. Yapılan incelemede Tok'un vücudunda herhangi bir yara izinin olmadığı belirtildi. 15.04.2009 İZMİR netgazete

Şube müdürü halı sahada öldü

Zonguldak'ın Devrek ilçesinde, halı sahada maç yaptığı sırada kalp krizi geçiren İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Ramazan Duru (44), öldü.16 Nisan 2009 13:06
haber7

Gölete giren ilköğretim öğrencisi boğuldu

Bursa'nın merkez Yıldırım ilçesinde, arkadaşlarıyla birlikte gölete giren ilköğretim 6. sınıf öğrencisi boğuldu.16 Nisan 2009 17:16

Alınan bilgiye göre, Cumalıkızık Mahallesi'nde Orhan Taşanlar İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrencisi Oğuz Eren (13), iki arkadaşıyla birlikte, Karapınar Mahallesi Dokuzgözler mevkisinde bulunan bir çimento fabrikasına ait gölete balık tutmaya gitti.

Yüzmek için arkadaşlarıyla gölete giren, ancak bir süre sonra ''boğuluyorum'' diye bağırmaya başlayan Eren, çırpındığı suda bir süre sonra kayboldu.

İhbar üzerine olay yerine gelen Bursa Sivil Savunma Müdürlüğü'nde görevli dalgıçlar, yaklaşık bir saat süren arama çalışmaları sonucunda Eren'in cesedine ulaştı.

haber7

İlkokul merasimleri 44 yılın ardından "sivilleşiyor"

18 Nisan 2009 - İlkokullarda siyah-beyaz önlük, ortaokul ve liselerde "kasket"li eğitimin olduğu yıllarda çıkartılan ve askeri kurallara göre belirlenen, okullarda merasim geçişlerini düzenleyen 44 yıllık yönetmelik yürürlükten kaldırıldı.
Öğrencilerin mangalar halinde, “kıt’a dur, kıt’a yürü” komutlarıyla, “merasim komutanı öğretmenler” tarafından merasim alanlarına götürülmelerini hükme bağlayan yönetmeliğin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin karar Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. İsmet İnönü’nün bağımsızlarla kurduğu (25 Aralık 1963-20 Şubat 1965) hükümetinde Bursa Milletvekili İbrahim Hulusi Öktem’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde çıkartılan yönetmelik toplam 27 maddeden oluşuyordu.
23 Şubat 1965’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, “Okulların Merasim Geçiş Yönetmeliği”ne uygun yürüyüş kolları nostalji olarak hafızalarda yaşayacak. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarına 5 gün kala yürürlükten kaldırılan yönetmelikteki milli bayram ve özel anma günlerinde yapılan merasim geçişlerini düzenleyen maddelerinden bazıları şöyle:
Kapsadığı Okullar: Üniversiteler, yüksek okullar, her türlü orta dereceli okullar, ilkokullar
-Öğrenciler esas bakımından 11'er kişilik mangalara ayrılırlar. Sağ baştaki öğrenci manga komutanı görevini görür. Mangayı meydana getiren öğrencilerin sayısı geçiş sahasının uygunluk derecesine, geçişe katılan öğrencilerin sayısına göre sıralar 8-11 şeklinde değişebilir.
-Dört manga bir takım meydana getirir. Bunun başında öğretmen ya da öğrencilerden bir takım başı (Takım komutanı) bulunur. Takım başı 1. manganın sağ başında yürür. Öğretmen birliğinin 6 adım önünde yürür.
-Birden çok okul bulunduğu yerlerde Millî Eğitim Müdürlüklerince öğretmenler arasından bir merasim komutanı seçilir.
-Merasim komutanının görevleri şunlardır: Merasim duruş ve geçişi için okulları tertiplemek; Bayrak, Flâma, Bando, Boru ve Trampet kıtalarını düzenlemek; Gerekli ilk yardım tedbirlerini almak.
-Merasime katılacak olan okullar, merasimin yapılacağı meydanın büyüklüğüne ve müsaadesine göre yan yana ya da arka arkaya merasim duruşunda tertiplenirler. Merasim duruşunda okullar arasında 6 adım aralık bulunur.
-Merasim komutanı cephenin ortası ilerisinde bulunur. Teftişe gelen zat ye­teri kadar yaklaşınca “ Merasim duruşu... hazır ol sağa (ya da ) sola bak”komutu verir. Kendisi koşarak teftiş heyetini karşılar ve takdimini yapar. Ordu ile birlikte yapılan merasim duruşla­rında takdim, Garnizon Komutanlığınca tayin edilecek Merasim Komutanına aittir. Böyle hal­lerde Merasim Komutanı “Merasim duruşu hazır ol tüfek- omuza dikkat-selâm dur” komut ve­recek “selâm dur” komutunda öğrenciler sağa (ya da) sola bakacaklardır.
-Öğrenciler, teftiş eden zatı kendi önlerine gelinceye kadar başları ile takip ederler ve esas vaziyetlerini muhafaza ederler.
-Orta ve yüksek dereceli okullar 8-11'er, ilkokullar 4'er kişilik sıralar (yürüyüş kolu) halinde geçerler. Merasim yerinin durumu ya da başka sebepler dolayısıyla gerektiğinde orta ve yüksek dereceli okullarda yürüyüş (4'erli) halinde geçebilirler. Merasime yalnız bir okul katıldığı zaman aşağıdaki şekilde tertiplenirler: Bando ya da boru-trampet takımı, Okulu yöneten öğretmen, (10 adım geride), Türk Bayrağı, (6 adım geride), Okul flâması, (3 adım geride), Öğrenci kıtası, (6 adım geride).
Takımlar arasında aralık bulunmaz öğrenciler kütle halinde geçerler.
-Merasime katılan okul sayısı çok olduğu ve izci birlikleri bulunduğu zaman okullar aşağıdaki şeklide tertiplenirler . Merasim yürüyüşü için şöyle komut verilir. “ Merasim Geçişi Hazır Ol! Yerinde Say! Marş!”.
-Merasim Geçişi Sırasında Selâm Durumu
-Merasim geçişlerinde şahıslar arasında kollar sallanarak geçilir, baş döndürülmez, uygun adımla yürünür. Bütün oymakbaşlar başı sağa döndürerek elle selâm verirler. Sol kollarını sallamazlar. Oymakbaşı yardımcıları elle selâm vermezler ve kollarını sallamazlar. Sivil öğretmenler başlarını sağa çevirerek kollarını sallamadan geçerler.
-Sivil olarak katılan merasimlerde kılık:
-Bayan öğretmenler: Koyu renk tayyör ve ayakkabı, sade görünüşlü şapka ya da başı açık,
-Erkek öğretmenler: Koyu renk elbise ve ayakkabı, baş açık (şapka varsa sol elde tutulur),
-Kız öğrenciler: İlk, orta, lise ve dengi meslek okullarında önlük, koyu renk ayakkabı, çorap, okul kasketi,
-Üniversite ve yüksek okullarda koyu renk tayyör ve ayakkabı, çorap.
-Erkek öğrenciler: İlkokullarda önlük ya da koyu renk elbise ve ayakkabı, okul kas­keti,
-Orta, lise ve dengi meslek okullarında koyu renk elbise ve ayakkabı okul kasketi ve kravat,
-Üniversite ve yüksek okullarda koyu renk elbise ve ayakkabı (çok soğuk havalarda topluca pardesü, palto ve eldiven giyilebilir).

nwtgazete

Ergenekon için zorunlu lise desteği

Lise öğrencilerini eylem için zorla Anıtkabir'e götürüyorlar.

Ergenekon soruşturması kapsamında ev araması yapılan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan ve aynı soruşturmada tutuklanan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Haberal için Anıtkabir'de eylem yapılacak. Ancak bu eyleme öğrenciler de istekleri dışında katılacak. İstanbul Erkek Lisesi yönetimi, öğrencilerini, okul kıyafetleriyle bu eyleme götürüyor. Anne-babalar duruma tepki gösterirken, ismini vermek istemeyen bir veli, oğlunun ve okuldaki tüm öğrencilerin Ergenekon soruşturmasına alet edilmek istendiğini söyledi. Veli, olayı şöyle anlatıyor: "Okul kıyafetiyle gidilmesi mecburmuş. Bütün okulun mazeretsiz katılması söylenmiş. 15 otobüsle günübirlik gidilecekmiş. Bir de bedava yapmışlar geziyi. Hâlbuki daha geçen hafta yaptıkları gezi için öğrenci başına 200 TL aldılar."

Olaya anlam veremeyen veli, işin aslını seyrettiği haberlerden öğrendiğini belirtiyor. Veli, "Türkan Saylan ve tutuklanan Başkent Üniversitesi Rektörü için saat 14.00'te Anıtkabir'de tören yapılacağını duydum. Öğrencilere de tam 14.00'te orada olunacağı söylenmiş. Benim oğlum ve bütün okul öğrencileri bazı şeylere alet edilmek isteniyor. Ben kesinlikle böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Zaten eşim de il Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikâyette bulunacak." dedi.

Zaman

Üniversitede Hoca Tacizine Hapis
19 Nisan 2009 19:17

Üniversite hocası, öğrencisini piknikten eve götürdü. Sonrası tam bir rezalet.

Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi 21 yaşındaki Ş.T.'ye cinsel tacizde bulundukları suçlamasıyla yargılanan öğretim görevlisi Aydın Demir 6 yıl, şoförü Ergün Deniz ise 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Sakarya 3'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya konu olan olay, geçen yıl Şubat ayında meydana geldi. Güzel Sanatlar Fakültesi Bölümü ögrencisi Ş.T., Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu'nda şoför olarak çalışan 36 yaşındaki Ergün Deniz'le birlikte gittikleri piknikte kendisine cinsel tacizde bulunduğunu, öğretim görevlisi Aydın Demir'in de daha sonra evinde cinsel tacizde bulunduğunu ve kendisini alıkoyduğunu iddia edip polise şikayette bulundu.

Şikayetin ardından gözaltına alınan şöför Ergün Deniz tutuklanırken, ögretim görevlisi Aydın Demir ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Olay sonrasında, Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulu, öğretim görevlisi Aydın Demir ile şöförü Ergün Deniz'e `kamu görevinden çıkarma' cezası vermişti. Karar üzerine öğretim görevlisi ve şoför üniversiteden atılmıştı.

Asliye Ceza Mahkemesi'nde, `cinsel saldırı' suçundan açılan davada geçen cuma karar açıklandı. Duruşmada ifade veren ögretim görevlisi Aydın Demir suçlamaları kabul etmedi. Aydın Demir, "Piknikten sonra eve geldi. Şiddet uygulamadım. Yalan söylüyor. Olayın üzerinden 12 saat geçtikten sonra rapor alındı" dedi. Duruşmada ifade veren üniversite ögretim görevlisinin şöförü Ergün Deniz de suçlamaları kabul etmedi.

Mahkeme, tanık ifadeleri ve doktor raporunu dikkate alarak üniversite örgencisine tacizle suçlanan ögretim görevlisi Aydın Demir'i 6 yıl, şöförü Ergün Deniz'i ise 8 yıl hapis cezasına çarptırdı.
aktifhaber

Üniversiteli gencin 'Rus ruleti', kanlı bitti
12:45 - İstanbul Şişli'de babasına ait lokantada arkadaşlarıyla eğlenirken "Rus ruleti" oynayan üniversite öğrencisi, kendini vurdu. Arkadaşlarıyla birlikte babasına ait lokantada eğlenen Marmara Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümü 2. sınıf öğrencisi Erdem Aydın (21), belinden bir tabanca çıkartarak şarjördeki mermileri boşalttı. Şarjöre tek mermi yerleştiren genç, arkadaşlarının gözleri önünde tabancayı kafasına dayayarak tetiğe bastı. Aydın kanlar içinde yere yığıldı. Yoğun bakıma alınan Aydın'ın hayati tehlikesinin devam ettiği belirtildi netgazete

Öğretmen dayağını cep telefonu kamerasına çektiler
12:10 - Adana'da, Çobanoğlu Ticaret Meslek Lisesi'nde fizik öğretmeni S.D.'nin ders sırasında 9-A sınıfı öğrencilerinden M.S. (15), Ş.Ç. (14) ve A.K.'yi (15) arkadaşlarının gözü önünde tahtaya çıkartarak dövmesi, öğrenci arkadaşları tarafından cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ahmet Öztürk, görüntüleri izledikten sonra, öğretmen hakkında incelemenin başlatıldığını belirterek, "Yaz döneminde öğrenciler biraz daha hareketli oluyor. Öğrenciler yaramazlık yapıyor diye öğretmenin böyle bir muamele yapması gerekmez. Hemen inceleme başlatıyoruz" dedi. 21.04.2009 ADANA netgazete

Notları düşük gelen üniversiteli kız, ölmek istedi
14:40 - Edirne'de, Trakya Üniversitesi öğrencisi T.P., arkadaşları ile birlikte kaldığı evlerinde ders notlarının düşük olması nedeniyle bunalıma girdi. Bir arkadaşını arayan genç kız, "Moralim çok bozuk. Ders notlarım çok kötü` dedikten sonra evin kapısını kilitleyip, anahtarı karşı apartmanın çatısına attı ve yanında bulunan 1 şişe şurubu içti. Evde bulunan arkadaşı, durumu fark edince T.P.'yi hastaneye götürmek istedi ancak kapı kilitliydi. Bunun üzerine polisten yardım istedi. Polis, çelik kapıyı kıramayınca çilingir yardımıyla kapı açıldı. T.P. ambulansla kaldırıldığı hastanede tedavi edilerek taburcu edildi. 22.04.2009 EDİRNE
netgazete

Antalya'da minibüs yolcusu küçük kıza ormanda tecavüz

Antalya'da, eve geç gelen lise öğrencisi C.K. (15), annesine bindiği minibüsün şoförünün ormanda tecavüzüne uğradığını söyledi. C.K. annesiyle gittiği çocuk şubesinde aracın plakasını verdi. Polis ekiplerince yakalanan minibüs şoförü Yakup D., gözaltına alındı. Zanlının, sorgusunda, C.K. ile para karşılığında birlikte olduklarını ileri sürdüğü öğrenildi. C.K.'nın, polisteki ifadesinde, yaklaşık 4 ay önce de E.D. adlı bir kişinin tecavüzüne maruz kaldığını ileri sürdüğü kaydedildi. Şikayet üzerine E.D. de gözaltına alındı. Sorgulanmalarının ardından mahkemeye sevkedilen minibüs şoförü Yakup D., ''küçük yaşta kızla cinsel ilişkiye girmek'' suçlamasıyla tutuklandı. E.D. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Mustafa KOZAK
akşam

Liseli aşkıyla ölüme uçan öğretmenin cesedi çıkarıldı
12:05 - Uşak'ta, aşk yaşadığı iddia edilen öğrencisinin ayrılmak istemesi üzerine dün gece otomobili gölete sürerek intihar eden öğretmen Murat D. (küçük fotoğraf-altta)'nin kullandığı otomobil bugün göletten çıkarıldı. Olayda gölete düşen otomobilden yaralı kurtulan lise öğrencisi B.H.(küçük fotoğraf) da Uşak Devlet Hastanesi'ndeki tedavisinin ardından taburcu edildi. B.H.'nın da yaklaşık bir yıldır ailevi sorunlar yaşadığı bildirildi. Öğretmeni Murat D. ile ilişkisini akrabalarının bildiği de söyleniyor. B.H.'nın olayın şokunda olduğu ve kimseyle görüşmek istemediği belirtildi. 23.04.2009 UŞAK - netgazete

220 Bin Üniversiteli İcralık Oldu!

29 Nisan 2009 21:21
YURTKUR'un, öğrenim ve harç kredisi alan 220 bin üniversiteliye icra takibi başlatması borçlu öğrencileri zor durumda bıraktı.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR), mezun olan 220 bin üniversiteli için icra yolunu seçti. SSK, Bağ- Kur ve Emekli Sandığı nezdinde geniş çaplı bir araştıra başlatan YURTKUR, özellikle çalışır durumda olan ancak borcunu ödemeyen gençleri tespit etti.

Ancak mezun öğrencilerin çoğunun henüz iş bulamaması, çalışanlardan da özel sektörde olanların ekonomik kriz nedeniyle ya işini kaybetmesi ya da maaşını alamaması kredi borçlularını zor durumda bıraktı.

Birçok mezun, kredinin ana para borçlarını ödeyeceklerini ancak YURTKUR'un da faizlere af getirmesini istediklerini belirtiyor.

Hükümetin, krize önlem olarak birbiri ardına açıkladığı paketlerde esnaf ve çiftçinin faiz borçlarını taksitlendirmesi sonrası yüzbinlerce kredi borçlusu da benzer bir beklenti içine girdi.
aktifhaber

Öğrenci öğretmenden, öğretmen aileden şikayetçi

29 Nisan 2009 Adana'da bir ilköğretim okulunda kendisine hakaret eden öğrencisini dövdüğü ileri sürülen öğretmen, öğrencinin yakınları tarafından darp edildi.
Olay, merkez Seyhan ilçesi Şakirpaşa Mahallesi'ndeki 24 Kasım İlköğretim Okulu'nda meydana geldi. İddiaya göre, 7'inci sınıf öğrencisi G.A. (13), 10 gün önce beden eğitimi dersi öncesi tokasını yere düşürdü. Çamura düşen tokasını yıkamak için bahçedeki çeşmeye gitmek isteyen G.A., bu sırada dersi başlatmak üzere gelen öğretmeni Gülcan H. tarafından "Saçların neden dağınık" diye uyarıldı. Öğrencisine bir de tokat atan Gülcan H., G.A.'dan derhal saçlarını toplamasını istedi. Olanları gülüşerek izleyen
diğer öğrencilere "Salak" diyen G.A., bunu kendisine hakaret sanan öğretmeninin hışmına uğradı. Gülcan H., öğrencisi G.A.'nın boğazına sarılarak birkaç tokat daha attı. Kız öğrencinin arkadaşları, olaydan 10 gün sonra dayak olayını G.A.'nın büyükannesi Yeter A.'ya anlattı. Kızı Zeynep A.'yı da yanına alarak okula giden Yeter A., tartıştıkları öğretmen Gülcan H. ile kavga etmeye başladı. Birbirlerine saldıran taraflar bir türlü sakinleşmeyince okula polis çağırıldı. Karakola götürülen öğretmen ve öğrenci
yakınları birbirlerinden şikayetçi oldu. Boynunda tırnak izleri olduğu görülen Gülcan H., bir anda saldırıya uğradığını iddia ederken, Yeter ve Zeynep A. ise beden eğitimi öğretmeninin Müdür Muavini Akın K. ile birlikte üzerlerine yürüdüğünü ileri sürdü. netgazete

Otobüsleri kamyonla çarpıştı, üniversitelilerin
1 Mayıs tatili zehir oldu: 3 ölü, 9'u ağır 40 yaralı


01 Mayıs 2009 Sakarya D-650 Karayolu Pamukova ilçesi mevkiinde otobüs ile kamyonun çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında; 3 kişi öldü, 9'u ağır 40 kişi de yaralandı.
Edinilen bilgiye göre İstanbul'dan Kütahya'ya kaplıcalara giden ve çeşitli üniversitelerde okuyan öğrencilerin içinde bulunduğu Mehmet Yorkun (41) idaresindeki 34 YKJ 90 plakalı otobüs, saat 03.30 sıralarında D-650 Karayolu Pamukova ilçesi, Turgutlu köyü yakınlarında karşı yönden gelmekte olan Muhammed Çuhadar (20) idaresindeki trafo yüklü kamyonla çarpıştı. Kontrolden çıkan otobüs yol kenarındaki ağaca çarptı. Kazanın şiddetiyle kamyonun kasasında bulunan trafo da karayoluna düştü. Kaza sonucu otobüs şoförü Mehmet Yorkun, kamyonda bulunan Tuncay Çuhadar (31) ve otobüsteki yolculardan Çapa Tıp Fakültesi öğrencisi İbrahim Alaboğaz (21) hayatını kaybetti. 9'u ağır 40 kişinin yaralandığı kazanın ardından yaralıların hastaneye sevk edilmesi sırasında can pazarı yaşandı netgazete

Öğrencileri üst bagajda taşıyordu! Freni patlayan servis aracı şarampole yuvarlandı: 1 ölü, 26 yaralı

04 Mayıs 2009 Kars'ın Kağızman ilçesinde üst bagajda öğrencileri taşıyan servis aracının freni patladı, meydana gelen kazada bir öğrenci hayatını kaybetti. Kazada üst bagajdaki öğrencilerden 5'i de ağır yaralandı. Aralarında 8 sivil vatandaşın da bulunduğu 26 yaralı tedavi altına alındı. Kazadan yara almadan kurtulan sürücü ise jandarma tarafından gözaltına alındı.
Kaza sabah saat 08.00 sıralarında Camuşlu köyü yakınlarında meydana geldi. Camuşlu köyünden Kağızman ilçe merkezine öğrenci taşıyan H.A. yönetimindeki 36 M 8184 plakalı öğrenci servisi, freninin patlaması sonucu köy çıkışında takla atarak şarampole yuvarlandı. Kazada Yunus Kaya(16) isimli öğrenci hayatını kaybetti. Üst bagajdaki öğrencilerden 5'i ağır ve minibüs içindeki 8'i sivil vatandaş 21 kişi çeşitli yerlerinden hafif olmak üzere toplam 26 kişi yaralandı.
Durumları ağır olan öğrenciler; Mustafa Yılmaz, Lale Aksoy, Emre Aksoy, Zeki Önalan ve ismi henüz belirlenemeyen bir öğrenci Kağızman Devlet Hastanesi'nde yapılan ilk müdahalenin ardından Kars Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Diğer yaralılar ise Kağızman Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı.
Kaza sonucu hayatını kaybeden öğrencinin yakınları hastanede sinir krizi geçirdi. Acılı baba Bahattin Kaya ölen oğluyla birlikte ağır yaralı 5 öğrencinin minibüsün üst bağında yolculuk ettiklerini söyleyerek sürücünün sorumsuzluğuna tepki gösterdi. Sürücüyü öğrencileri üst bagajda taşımaması konusunda uyardığını söyleyerek sürücünün bu uyarıyı dikkate almadığını iddia eden Kaya, "Şoför acemi ve tecrübesiz. Ölen öğrencileri bagaja bindirdiklerinde kendisini uyarmıştım. Oğlumun ölümünden sorumlu şofördür. Şoförden davacıyım. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum" dedi.
Kaya ayrıca, "Oğlum bagaja bindirilmeseydi ölmeyecekti. 3 kuruş para için insanların hayatıyla oynanıyor" diyerek acısından feryat etti.
Kazada feci şekilde hayatını kaybeden öğrencinin annesi Mafize Kaya ise hastanenin koridorunda sinir krizi geçirerek ağıtlar yaktı. Gözyaşlarına hakim olamayan anne, "Ben oğluma bakmaya kıyamazdım, nasıl kıydılar benim oğluma. Oğlumu geri verin. Ben onsuz yaşayamam ölürüm" diyerek isyan etti.
Öğrenci servisinin içinde 20 yolcunun bulunduğu, içeride yer kalmayınca 6 kişinin sürücü tarafından aracın üst bagajına bindirildiği öğrenildi. Ağır yaralanan öğrenciler ile hayatını kaybeden öğrencinin üst bagajda olduklarını söyleyen öğrenciler duruma çok üzüldüklerini belirttiler.

netgazete

Üniversiteli, ön koltuktaki 80'lik yolcuyu boğazladı
13:10 - Konya'nın Ereğli ilçesinde, bir şehirler arası seyahat firmasına ait Denizli'den Adana'ya gitmekte olan yolcu otobüsü Ereğli Otogarı'nda mola verdiği sırada, Denizli'de üniversite öğrencisi olduğu ve o an uykudan uyandığı belirtilen Özgür B. (27), üzerinde taşıdığı bıçakla, önündeki koltukta oturan Yusuf Düşmez (82) isimli yolcunun boğazını kesti. 05.05.2009 EREĞLİ netgazete

Okullarda Kenan Evren ve Kenan Paşa ismi siliniyor
21:00 - AK Parti Muğla İl Genel Meclisi Grup Başkanvekili Çağrı Alper, okullarda bulunan "Kenan Evren" ve "Kenan Paşa" isimlerinin değiştirilmesi yönündeki temenni kararının, yapılan oylamanın ardından kabul edildiğini bildirdi. Çağrı Alper, ''Karar, CHP ve MHP gruplarının 29 kabul oyu, AK Parti'nin 14 çekimser oyuna karşılık kabul edilmiştir." dedi. 06.05.2009 MUĞLA netgazete

Kızının giysilerini başkasına veren öğretmene dava

08 Mayıs 2009 Antalyalı bir avukat, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerinde dans gösterisine alınmayan kızının üzerindeki gösteri elbiselerini çıkarıp, bu giysileri gösteriye katılacak başka bir öğrenciye veren öğretmen hakkında "kızının psikolojisini bozduğu" gerekçesiyle Antalya Valiliğine şikayette bulundu.
Antalya Muhakemat Müdürlüğünde görevli görme özürlü avukat Ahmet Özat, kızı Öykü Özat'ın İnönü İlköğretim Okulu 5-B sınıfında öğrenci olduğunu söyledi. Kızının 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerinde dans gösterisi yapmak için iki ay hazırlık yaptığını belirten Özat, bayram günü kızını heyecanını paylaşmak amacıyla yakınlarıyla birlikte Atatürk Stadı'na gittiklerini belirtti.
Gösterilere kısa bir süre kala, kızının kura çekimi sonrası dans gösterisine alınmadığını ve gözyaşları içinde yanına geldiğini anlatan Özat, konuyu görüşmek istedikleri beden eğitimi öğretmeni M.K'nin kendisine hakaret ettiğini iddia etti.
Bayram sonrası öğretmen M.K. ve yöneticilerle görüşmek üzere okula gittiğini anlatan Özat, burada da kendisine öğretmen ve okul müdür yardımcısı tarafından hakaret edildiğini öne sürdü. Ahmet Özat, 23 Nisan ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda dans gösterisine alınmayan kızının psikolojisinin bozulduğu ve kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle öğretmen M.K. hakkında Antalya Valiliği, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığına şikayet dilekçesi yazdığını bildirdi.
Özat, Antalya Valiliğine verdiği şikayet dilekçesinde şu görüşlere yer verdi:
"Kızım Öykü Özat, 23 Nisan şenliklerine hazırlanan gruba yaklaşık 2 ay önce beden eğitimi öğretmeni M.K. tarafından seçilmiştir. İki ay boyunca her çalışmaya katılmış ve şenliklere hazırlanmıştır. Okul idaresi tarafından da gösteride giymek üzere kendisine etek ve fular verilmiştir. Bütün çalışma boyunca, kendisinin dans grubunun yedek listesinde olduğuna dair bir uyarı da yapılmamıştır. Ayrıca bayram sırasında bazı öğrencilerin kura yoluyla yedek bırakılacağı da önceden söylenmemiştir. 23 Nisan sabahı giysiler giyilmiş, bayrama hazırlanılmış ve stada gidilmiştir. Dans grubundaki bazı öğrencilerin bayram kıyafetleri ile stada gelmedikleri gözlemlenmiştir."
Bayramın başlamasına 10 dakika kala, beden eğitimi öğretmeni M.K'nin çocukları sahanın ortasına toplayarak burada kura çektiğini ifade eden Ahmet Özat, dilekçesinde şunları kaydetti:
"Kurada kızımla birlikte başka bir öğrenci yedek bırakılmıştır. Beden eğitimi öğretmeni, çocukların ikisinin kıyafetlerini üzerlerinden alarak, önceden yedek listede olduğu anlaşılan başka öğrencilere vermiştir. Bayram kıyafeti getirmeyen öğrencinin günlük kıyafetini de benim kızımın giymesini istemiştir. Bu durumda da bayramda gösteri yapmak için stada gelen kızım, ağlayarak yanımıza gelmiştir. 23 Nisan Çocuk Bayramı, çocuklara armağan edilmiş özel bir gündür. Böyle bir günde bir çocuğun üzerinden, statta bayram giysinin çıkartılarak (Sen yedeksin) denilerek kenara gönderilmesi hangi eğitim mantığıyla bağdaşır? Stada kıyafet bile getirmeyen öğrenci, kızımın bayram kıyafetiyle gösteriye katılırken, kızım öğretmen tarafından dışlanmıştır. Böyle bir psikolojik çöküntünün hayat boyunca düzelme imkanı var mıdır?"
Beden eğitimi öğretmeni M.K'nin 2008-2009 öğretim yılında okula geldiğini ve öğrencilere hoş olmayan davranışlar sergilediğini iddia eden Özat, bu öğretmenin çocuklara kaba davrandığını ve küfürlü konuştuğunu, bir öğretmene yakışmayacak çirkin davranışlar sergilediğini öne sürdü. Özat, " Örneğin, derste bir hareket gösterip, Bu hareketi yapmayan böyledir diyerek eliyle halka işareti yapmaktadır" dedi.
Görme özürlü avukat Özat, kızının psikolojisinin bozulduğunu, okula bile gitmek istemediğini, özellikle de beden eğitimi dersine girmek istemediğini, bu nedenle şikayette bulunduğunu söyledi.
netgazete

Doçentlerin Porno Kavgası!
10 Mayıs 2009 20:51
Üniversitede iki öğretim üyesi kavga etti, altından porno çıktı! Şimdi her iki öğretim üyesi hakkında soruşturma açıldı.

Doç. Dr. Ö.Ö, 2004 yılında kendisine tehdit ve hakaret içerikli e-mailler gelmeye başladığını söyledi. Bu maillerde ağır küfür, hakaret ve tehditlerin yer aldığını bildiren Ö.Ö, bunun üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu kaydetti. Ö.Ö, 2007 yılında kendisine yeniden e-mailler gelmeye başladığını, bu e-maillerde diplomasında kullandığı fotoğrafın pornografi ve hakaret içerikli bazı fotoğraflara fotomontajla yerleştirildiğini gördüğünü ifade etti. Bu e-mailin kendisi dışında eşine de gönderildiğini belirten Ö.Ö, bunun üzerine yine savcılığa başvurduğunu bildirdi.

Yapılan incelemenin sürdüğünü, bu süre içinde de kendi imkanlarıyla e-maillerin kimden geldiğini tespit etmeye çalıştığını ifade eden Ö.Ö, bu yılın Şubat ayında bilgisayar konusunda uzman bir arkadaşının yardımıyla e-maillerin üniversitede anabilim dalı başkanı olarak görev yapan Doç. Dr. K.İ'den geldiğini tespit ettiğini öne sürdü.

"E-MAİLLER İĞRENÇ İÇERİKTE"

Ö.Ö, K.İ. ile görüştüklerinde bu e-mailleri kendisinin gönderdiğini kabul ettiğini iddia ederek, şöyle konuştu: ''Yeniden savcılığa suç duyurusunda bulundum. Ancak üniversitede öğretim üyesi olduğum için, öncelikle üniversitenin bu iddiamı değerlendirmesi gerekiyormuş. Bu yüzden üniversitede bir disiplin soruşturması açıldı. Bu süre zarfında da K.İ, üniversitedeki bölüm başkanlığı ve ameliyathane sorumluluğu görevlerinden alındı. 2007 yılında gelen fotoğraflar için iki yıldır neden beklediğim sorulabilir. Çünkü bu fotoğrafların K.İ'den geldiğini bir türlü tespit edemiyordum. Bunu kesinleştirdikten sonra yeniden başvuru yaptım. K.İ, bölüm başkanlığında gözüm olduğu için böyle bir iddia ortaya attığımı düşünüyormuş. Bölümde biz sadece 3 kişiyiz ve bölüm başkanlığını sıraya koyduk. Kendisinden sonra da sıra bana gelecekti. Neden onun bölüm başkanlığını elde etmek gibi bir amacım olsun? Sonra profesörlüğü geldiği için bunu engellemeye çalıştığımı da öne sürüyor. Onun profesör olması, benim için bir engel değil ki.''

Doç. Dr. Ö.Ö, gönderilen e-maillerin ''iğrenç'' içerikte olduğunu, bunu bir öğretim üyesine yakıştıramadığını belirterek, ''Kim olursa olsun. Cumhurbaşkanı da olsa kapıcı da olsa insan ruh hastasıysa hastadır. Maalesef ben de böyle birşeyle uğraşıyorum'' dedi.

DOÇ. DR. K.İ'NİN SÖZLERİ

Doç. Dr. Ö.Ö'nün iddiaları üzerine üniversitedeki bölüm başkanlığı görevinden geçici olarak alınan K.İ, iddiaları kesinlikle kabul etmediğini bildirdi. Doç. Dr. K.İ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, soruşturmanın selameti açısından geçici olarak görevden alındığını, Ö.Ö'nün iddialarında yer aldığı gibi kendisine herhangi bir e-mail göndermediğini söyledi. Ö.Ö'nün bu e-maillerin kendisine 2007 yılında geldiğini söylediğini belirten K.İ, ''Madem cinsel içerikli e-mailler 2007 yılında gelmiş, neden o yıllarda başvurmamış da 2009 yılını beklemiş'' diye sordu.

K.İ, şöyle konuştu: ''Buradaki amaç, beni bölüm başkanlığımdan indirtmek. Ayrıca profesörlü&#
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal May 12, 2009 10:11 pm    Mesaj konusu: İngilizce öğretmeni yanarak öldü! Alıntıyla Cevap Gönder

Annesini öldüren genç kız, satanist çıktı
18:05 - Adana'da SBS'ye girmesini engellediği iddiasıyla annesini tabancayla vurarak öldürdüğü iddia edilen ve SHÇEK'e bağlı yurtta koruma altına alınan R.A'nın (12), pedagog ve psikolog gözlemlerine göre, "satanist yaklaşım"ları bulunduğu öğrenildi. Baba Ali A'nın da gazetecilere olaydan bir gün önce evinin duvarına satanistlikle ilgili yazı yazıp, işaretler çizdiğini söylediği R.A. hakkındaki hastane raporunda, şu ifadelere yer verildiği öğrenildi: "R.A'nın, babası ile ablasının kendisine iyi davrandığı, kız arkadaşlarından nefret ettiği, yoğun şekilde okula devam etmek istediğini, satanizm anlayışı içerisinde kendisini ifade ettiği, gözlemlendi." . 10.06.2009 ADANA netgazete

Emekli Öğretmenin Acı Sonu
28 Haziran 2009 17:57

İzmir'in Menderes ilçesinde emekli öğretmen önce başına sert cisimle vurularak ve boğazı kesilerek öldürüldü, sonra da...

Alınan bilgiye göre, Çamönü köyünde bir evde yangın olduğunu fark eden vatandaşlar, itfaiyeye ve jandarmaya haber verdi.

Yangını söndürdükten sonra eve giren ekipler, odada emekli sanat tarihi öğretmeni Aysel İ'nin (63) cesediyle karşılaştı.

İncelemede, yaşlı kadının başına sert cisimle vurulduğu, boğazının bıçakla kesildiği belirlendi.
Aysel İ'nin (63) eşi Hüseyin İ. ile oğlu C.İ. (34), ifadeleri alınmak üzere jandarma merkezine götürüldü.
Yaşlı kadının cenazesi, otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı.

Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü 2. sınıftan terk ettiği ve şizofreni raporu bulunduğu öğrenilen C.İ'nin aynı gün babasını darbettiği, olaydan hemen önce annesiyle tartıştığı belirlendi. Hüseyin İ'nin olay sırasında evde olmadığı tespit edildi.

C.İ, annesini öldürdüğü ve daha sonra evi yaktığı iddiasıyla gözaltına alındı.
aktifhaber

Üniversiteli kız, canına kıydı
13:25 - İstanbul'daki olay; Bahçelievler, Soğanlı Mahallesi'nde meydana geldi. Ablası ve bir arkadaşıyla beraber kalan İstanbul Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği son sınıf öğrencisi Meral Varolgüneş (fotoğrafta-23) sabah namazını kılmak için erkenden kalktı, daha sonra intihar etti. Sabah kalktığında kız kardeşinin cesedi ile karşılaşan genç kızın ablası şoka girdi. Olay yerine gelen polis ekipleri incelemelerde bulunurken, genç kızın cesedi savcının incelemesinin ardından Adli Tıp Kurumu Morgu'na gönderildi. 16.06.2009 İSTANBUL netgazete

UZMAN ÇAVUŞ OKUL BASTI

21 Mayıs 2009 23:40
Diyarbakır'da görevli bir uzman çavuş, okul basıp oğlunun kavga ettiği öğrenciyi sınıftan çıkarıp koridorda tekme tokat dövdü.
Dövülen öğrencinin velisi savcılığa suç duyurusunda bulunarak olay sırasında cep telefonuyla çekilen görüntüleri verdi.

Olay, bugün Bağlar İlçesi’ndeki Şehit Albay Galip Ekinci İlköğretim Okulu'nda meydana geldi. Babası uzman çavuş olan 7'nci sınıf öğrencisi O.A. ile 6'ncı sınıf öğrencisi M.B., teneffüste top oynarken kavga etti. Öğretmenlerin müdahalesiyle kavga eden öğrenciler ayrıldı.

ÜNİFORMAYLA OKUL BASTI

Oğlu O.A.'nın dövüldüğünü öğrenen ve kimliği açıklanmayan uzman çavuş, üniformasıyla okula geldi. Oğlunun kavga ettiği M.B.'nin derste olduğunu öğrenen uzman çavuş, bir öğrenciyi gönderip ‘Müdür çağırıyor’ dedirterek sınıftan çıkarıp koridorda tekme tokat dövdü. Müdahale eden okul yöneticileri ve öğretmenlerle de tartışan uzman çavuşun öğrenciyi dövmesi ve öğretmenlere bağırıp çağırması cep telefonuyla görüntülendi.

Yöneticilerin polis çağırmasının ardından öfkeli uzman çavuş okuldan ayrıldı. Gelen polis ekibi, dayak yiyen öğrenci M.B.'yi polis merkezine götürerek ifadesini aldı. Teneffüste top aynarken bahçede O.A. ile kavga ettiklerini söyleyen M.B., derse girdikten bir süre sonra ‘Müdür çağırıyor’ denilerek sınıftan çıkarıldığını söyledi. M.B., “Ben dışarı çıkar çıkmaz asker kıyafetli bir kişi beni tokatlamaya başladı. Koridorda yumruk vurup tekmeledi. Benim bağırmam üzerine müdür geldi, herkes sınıflardan çıktı. Müdür odasına götürüldüm, ardından polis çağrıldı” dedi.

SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSU

Uzman çavuş tarafından dövülen M.B.'nin babası Abdullah B. olayı işyerinde öğrenci. Yakınlarının oğlu M.B.'nin emniyette olduğunu ve oraya gitmesi gerektiğini söylediğini belirten Abdullah B., “Emniyete gittiğimde çocuğum hastaneden getirildi, yüzü gözü kan içindeydi.

Oğlum top oynarken kavga etmiş, öğretmenler barıştırmış. Böyle okul basıp öğrenci dövülür mü?” diye tepki gösterdi.

Abdullah B. ardından oğlu M.B.'yi de alarak savcılığa gidip suç duyurusunda bulundu ve olay sırasında cep telefonuyla çekilen görüntüleri verdi. Burada gazetecilere açıklama yapan Abdullah B., “Oğlumu kanlar içinde görünce şoke oldum. Çocukların kavgasına büyükler karışmamalı. Üniformayla okul basmış, bu işin peşini bırakmayacağım” dedi.

Savcılık olayla ilgili inceleme başlattı.

hürriyet

Bu Da Zorba Polis...

31 Mayıs 2009 08:39

Diyarbakır'da oğlunu döven öğrenciyi dersten çıkararak tekme tokat döven uzman çavuşun yaptığının bir benzerini polis yaptı. O da misilleme yaptı...

Eskişehir'in Beylikova ilçesinde, ilköğretim okulu öğrencisi oğlunu dövüp başını pisuvara sokan öğrenciyi okulda gören polis memurunun, çocuğu tuvalete götürüp aynı şekilde başını pisuvara soktuğu idddia edildi. Çocuğun babası, polis memuru hakkında suç duyurusunda bulundu.

Mehmet Avdan İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi E.O. (14) ile ilçede görevli polis memuru Y.Ö'nün aynı okulda okuyan oğlu K.Ö. (13) geçen hafta kavga etti. E.O. kavga sırasında K.Ö'nün başını tuvalette pisuvara soktu.

Olayın okul idaresince ailelere bildirilmesi üzerine, Belediyede çalışan E.O'nun babası A.O, İlçe Emniyet Amirliğine giderek polis memuru Y.Ö'den oğlu adına özür diledi ve olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Bunun üzerine görev istirahatinde bulunduğu dün okula gelip müdür ile görüşen polis memuru Y.Ö, dışarı çıktığında okul bahçesinde oğluyla kavga edip başını tuvalette pisuvara sokan E.O'yu gördü.

Polis memuru Y.Ö'nün, yakaladığı E.O'yu tuvalete götürüp kafasını pisuvara soktuğu iddia edildi.

Olayı öğrenen E.O'nun babası A.O, polis memuru hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu, ayrıca durumu Kaymakamlığa bildirdi.
aktifhaber
3 liseli arkadaş yangın havuzunda boğularak öldü
22:30 - Denizli Yorga köyüne giden gençlerden Tavas Ticaret Lisesi öğrencisi Musa Mucip (18), ayaklarını havuza uzattı. Mucip ayağının kayması sonucu havuza düştü. Arkadaşlarının havuza düştüğünü gören Nikfer Köse Ahmet Lisesi öğrencisi Yusuf Barak (14) ile Kızılcabölük Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Fatih Yollu (16), havuza girerek Musa Mucip'i kurtarmak istedi. 3 lise öğrencisi, havuzun balçıkla kaplı olması ve yüzme bilmemeleri nedeniyle çırpınmaya başladı. Bunun üzerine Mehmet Ali ve Ömer Dilenç isimli kardeşler, çevrede buldukları ağaç dallarıyla arkadaşlarını kurtarmaya çalıştılar ancak başaramadılar. 20.05.2009 DENİZLİ netgazete


Polisin attığı bomba, ilkokulda 61 öğrenciyi zehirledi Biber gazından bayılan çocukları hastaneye taşıdılar

15:15 - İstanbul, Başakşehir'e bağlı Bayramtepe Mahallesi'ndeki kaçak ve ruhsatsız binaların yıkımını protesto eden gruba müdahale sırasında kullanılan biber gazından etkilenen Tepe İlköğretim Okulu öğrencilerinden bazıları fenalık geçirdi. Mahalledeki kaçak ve ruhsatsız binaların yıkımı için sabah saatlerinde, çevik kuvvet desteğinde gelen ekipleri protesto eden vatandaşlar ile güvenlik güçleri arasında çıkan arbede saatlerce sürdü. Polisin attığı biber gazı bombasından, Tepe İlköğretim Okulu'ndaki 61 öğrenci zehirlendi, olayı duyan aileleri, gelip çocuklarını hastahaneye götürdü. 14.05.2009 İSTANBUL netgazete

Kadın öğretmenler öğrenci dövdü iddiası

Kütahya'nın Domaniç ilçesinde bir ilköğretim okulunda görevli iki kadın öğretmenin 6 öğrenciyi dövdüğü iddia edildi.

15 Mayıs 2009 16:43

İddiaya göre, ilçeye bağlı Çukurca beldesindeki bir ilköğretim okulunun 5. sınıfında öğrenim gören G.E, A.T, B.S, C.Ö, M.D. ve M.A.Ç'yi tahtaya kaldıran sınıf öğretmeni G.E, matematik problemini çözmelerini söyledi.

G.E, problemi çözemeyen öğrencileri aynı okulun 2. sınıfına göndererek, sorunun cevabını sınıf öğretmeni E.Ç'den öğrenmelerini istedi.

Kadın öğretmenler E.Ç. ve E.D'nin problemi çözemeyen 6 çocuğu, sınıfın kapısını ve perdelerini kapatarak ellerine sopayla vurup darbettiği öne sürüldü.

Öğrencilerden G.E'nin babası O.E, AA muhabirine yaptığı açıklamada, olayın ardından eve gelen kızını Domaniç Devlet Hastanesine götürdüğünü söyledi. Eli alçıya alınan kızına 4 gün rapor verildiğini bildiren O.E, İlçe Jandarma Komutanlığına dilekçe vererek öğretmenlerden şikayetçi olduğunu ifade etti.

haber7

Üniversite öğrencileri 15 metreden uçtu: 4 ölü
21:40 - Mersin'in Erdemli ilçesi, Çesmeli beldesi, Sarıkaya köyü yakınlarında meydana gelen kazada Eğitim-Sen Mersin Şubesi'nin düzenlediği geziden dönenleri taşıyan ve plakası henüz belirlenemeyen minibüs, Çeşmeli beldesi Sarıkaya köyü yakınlarındaki Sandal köprüsünden aşağı uçtu. Sarıyer deresine düşen araçta bulunan 4 kişi hayatını kaybederken, yaralanan 16 kişi ise çevre hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. 16.05.2009 ERDEMLİ netgazete

İngilizce öğretmeni yanarak öldü!

Muğla'da bir öğretmen, gaz kaçıran tüpün alev alması sonucu yanarak hayatını kaybetti.

12 Mayıs 2009 19:31

Edinilen bilgiye göre, Anadolu Lisesi'nde geçici olarak göreve başlayan İngilizce öğretmeni Sultan Özdemir, evinde saat 05.00 sıralarında gaz kokusunu fark ederek uyandı. Öğretmenin tüpü kontrol için mutfağın lambasını açmasıyla bir anda tüp alev aldı. Alevler arasında kalan Özdemir'in çığlıklarını duyarak eve gelen komşuları, öğretmenin evinin camını kırarak içeri girdi.

Öğretmeni alevler içinde bulan komşuları kendi imkanlarıyla alevleri söndürürken, olay yerine çağırılan ambulansla Muğla Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Sultan Özdemir, yapılan müdahalenin ardından Denizli Devlet Hastanesi'ne sevk edilirken yolda hayatını kaybetti.
haber7

Servis takla attı, bir üniversiteli öldü, 3'ü ağır yaralı
13:50 - Ankara'da Eskişehir yolundan Ümitköy istikametine giden Durali Satılmış yönetimindeki Başkent Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyelerini taşıyan servis otobüsü, Hacettepe köprüsü altında İlkay Oran idaresindeki başka bir servis minibüsüyle çarpıştı. Servis otobüsü daha sonra köprü duvarına çarparak yol üzerinde devrilerek durabildi. Kazada, servis otobüsünde bulunan üniversite öğrencisi Özge Can Turna hayatını kaybetti. Yaralılardan Meltem Temelcan, Gökhan Bölge ve Ulaş Çelik'in sağlık durumlarının ağır olduğu bildirildi. 13.05.2009 ANKARA netgazete

Öğrencisini döven öğretmeni şikayet

Muğla'nın Milas ilçesinde bir kadın, lise öğrencisi oğlunu dövdüğünü iddia ettiği öğretmen hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

13 Mayıs 2009 17:03

Alınan bilgiye göre, Milas'taki bir lisede eğitim gören O.S.İ'nin (17) annesi Yıldız İ, oğlunu bilgisayar öğretmeni A.Ö'nün dövdüğünü öne sürdü.

Yıldız İ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oğlunun kulağında, boynunda ve kafasında darp izleri olduğunu, sağlık raporu aldıklarını belirtti.

Oğlunun derste arkadaşının cetvelini kırdığını, öğretmenin bu nedenle oğlunu hem derste hem de teneffüste dövdüğünü öne süren Yıldız İ, konuyla ilgili olarak cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, Milas Kaymakamlığı ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne de dilekçeyle başvurduğunu ifade etti.

Olayın oğlunda ağır travma yarattığını belirten Yıldız İ, şöyle konuştu:

''Yüzdeki izler mutlaka geçecek ancak çocuğumdaki ve bizdeki izler nasıl geçecek? Çocuğum okumak istemiyor, okulunu bıraktı. Pazartesi gününden beri okula gitmiyor. Böyle bir okul istemiyoruz. Ders yılı bitmek üzere. Seneye evladımızı başka bir okula alacağız. Oğlumu psikoloğa götürdüm, psikolog da zamana bırakmamızı söyledi. Evladımız her şeyden önemli.''

Öğrenci O.S.İ. ise yaşadıklarından dolayı psikolojisinin bozulduğunu, okula gitmek istemediğini kaydetti
haber7

Üniversiteli genç kız zayıflatıcı ilaç kurbanı!

15 Mayıs 2009 Adnan Menderes Üniversitesi'ne (ADÜ) bağlı Nazilli İktisadi Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü 4. sınıf öğrencisi Zehra Güngör (23), kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
Gürsoy Sümer Kampüsü bitişiğindeki Gürsoy Kız Öğrenci Yurdu'nda kalan Güngör, fenalaşınca arkadaşlarınca Nazilli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Yurttaki odasına arkadaşlarını çağıran Güngör'ü n sınavları nedeniyle heyecanlı olduğunu, göğsünde ve sırtında ağrısı bulunduğunu söylediği belirtildi.
Taksiyle hastaneye götürülen Güngör'ün yolda arkadaşları na, "İyi değilim, annemi babamı benim için öpün" dediği öğrenildi.
Nazilli Devlet Hastanesi'ne kaldırılan genç kızın, geçirdiği kalp krizi sonucu yolda öldüğü belirlendi

netgazete

ÜNİVERSİTELİLERE ESRAR BASKINI

17 Nisan 2009 22:40
Burdur Meslek Yüksekokulu'nda okuyan 2 öğrencinin evinde çok miktarda esrar ele geçirildi.
Edinilen bilgilere göre Burdur Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı istihbari çalışmaları sonucu Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Burdur Meslek Yüksekokulu'nda okuyan Yasin M. (19) ve Timur K.'nın (19) esrar sattığı tespit edildi. Öğrencilerin evlerine sabah saatlerinde eş zamanlı yapılan operasyonda içime hazır vaziyette çok miktarda esrar ele geçirildi.

Olayla ilgili gözaltına alınan 3 öğrenci, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nde ifadeleri alındıktan sonra uyuşturucu madde ticaretinde bulunmak suçlarından mahkemeye sevk edilecek.

dunyabulteni

Kampüs'e uyuşturucu baskını 54 gözaltı

Eskişehir'de "Kampüs-2" adıyla düzenlediği operasyonda, üniversite öğrencilerine uyuşturucu madde sattıkları iddia edilen çoğu üniversite öğrencisi 8'i bayan 54 kişi yakalandı.17 Nisan 2009 12:28

Alınan bilgiye göre, İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, Eskişehir'de üniversite öğrencisi olan gençlerin il dışından temin ettiği uyuşturucu maddeleri özellikle üniversite öğrencilerine sattıkları, öğrenci evlerinde uyuşturucu alemi yaptıkları ve yaptırdıkları istihbaratı üzerine 4 ay süren takip neticesinde "Kampüs-2" kod adlı bir operasyon gerçekleştirdi. 18 ayrı adrese eş zamanlı baskın yapan polisler, çoğu Eskişehir Anadolu, Osmangazi ile Kütahya Dumlupınar üniversitelerinde öğrenim gören 8'i bayan 54 kişiyi gözaltına aldı. Aralarında Yunanistan'da öğrenim gören bir üniversite öğrencisi ve kuaför de bulunan şüphelilerin evlerinde yapılan ve narkotik dedektör köpeği 'Seren Lida'da kullanılan aramalarda, 1 kilo 43 gram esrar, 8 adet çıkı tabir edilen satışa hazır esrar, 4 gram mantar tabir edilen uyuşturucu nitelikli hap ile uyuşturucu içiminde kullanılan malzemeler ele geçirildi. Kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde satın aldıkları ve bulundurdukları tespit edilen 48 kişi, ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Emniyetteki işlemleri tamamlanan zanlılardan B.T. (24), Açıköğretim Fakültesi öğrencileri Y.Ç. (23) ve ağabeyi Y.Ç. (24), E.G. (32), H.Ö. (28) ve S.F. (23) ise, hastanede sağlık kontrolünden geçirildikten sonra "uyuşturucu madde ticareti yapmak, uyuşturucu maddeleri nakletmek, depolamak, satışa arz etmek ve satmak" suçlarından adliyeye sevk edildi. Zanlılar, gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı.

Daha önce de operasyon kapsamında uyuşturucu madde naklederken yakalanan A.Ş. (26) ve F.A. (22) tutuklanmıştı. Soruşturma sürdürülüyor
haber7

İTÜ'lü Doçent Nur Serpengüzel, Koç Üniversitesi'nde görev yapan profesör kocasından "dayak attığı" ve "banka kasasını boşalttığı" gerekçesiyle 242 bin TL tazminat talep etti

21 Nisan 2009 İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derin Nur Serpengüzel, kendisini dövdüğünü, mücevherlerinin bulunduğu banka kasasını da boşalttığını öne sürdüğü Koç Üniversitesi'nde fizik profesörü olan eşi Ali Serpengüzel'den boşanmak için dava açtıktan sonra, 242 bin TL maddi ve manevi tazminat davası da açtı. 11 yıllık evli olduğunu belirten iki çocuk annesi Doç. Dr. Derin Nur Serpengüzel, tazminat davasının dilekçesinde şunları söyledi: "İkimiz de kültürlü ve seçkin kişileriz. Evliliğimizin ilk yıllarında çok mutluyduk. Ancak son 5 yıldır problemler yaşamaya başladık. Ailemle görüşmeme izin vermiyordu. Annemle konuşmama telefonun kablosunu kopararak mani oldu. Aynı evde yaşadığım dönemde sürekli şiddete maruz kaldım. Bir keresinde sofranın toplanması için yardım istedim. Masadakileri duvara fırlatarak beni feci şekilde dövdü. Çocukların sorumluluğu ile baş başa kalınca ailemden yardım aldım."

'SAĞLIĞIM BOZULDU'
Sabah gazetesinin haberine göre; eşinin uyguladığı şiddet yüzünden, boyun ağrısı ve görme bozukluğu belirtileriyle acil hastaneye kaldırıldığını vurgulayan Doç. Dr. Derin Nur Serpengüzel, "Ensemden beyne giden iki damarın yırtılması sonucu hayati tehlike ortaya çıktı. 3 aylık tedavimde ağır kaldırmama, düşmeme, vücudumda kesik ya da çarpma olmayacak şekilde akşamları yatılı olarak bakım gerekiyor. Çocuklarımla birlikte kendi ailemin yanında kalıyorum" diyerek profesör eşinden şikâyetçi oldu. Eşinin tanımadığı insanlarla internette 'chat' yaptığını ve bu nedenle manevi yıkıma uğradığını vurgulayan Doç. Dr. Serpengüzel, dilekçesinin son satırlarında ise şöyle dedi:

'MANEVİ YIKIMA UĞRADIM'
"Apartmandaki tüm komşularım benim dayak yediğimi duymuştur. Şiddetli gürültü sesleri karşısında site güvenliği bile eve gelerek şahit oldu. Mesleğim, çevremde gördüğüm itibar nedeniyle manevi yıkıma uğradım." Doç. Dr. Serpengüzel, maddi zararı karşılığında 100 bin TL, banka kasasında bulunan para ve mücevherleri için 42 bin TL, manevi yıkıma uğradığı için de 100 bin TL olmak üzere toplam 242 bin TL tazminat talebinde bulundu. İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılan tazminat davasına Prof. Dr. Ali Serpengüzel'in cevap dilekçesi göndermesi bekleniyor. Doç. Dr. Derin Nur Serpengüzel, eşi Ali Serpengüzel'e karşı açtığı boşanma davasında, eşinin Koç Üniversitesi'nden 13 bin TL maaş aldığını belirterek, 6 bin TL nafaka ve banka hesaplarına da tedbir konulmasını istemişti.
netgazete

Söke'de 2 öğrenci otomobil altında kaldıDiğer GÜNCEL haberlerini okumak için tıklayınız...
Aydın'ın Söke ilçesinde, yolun karşısına geçmek isterken otomobilin çarptığı 2 ilköğretim okulu öğrencisinden biri öldü, diğeri yaralandı.

12 Mayıs 2009 19:41

Alınan bilgiye göre, Söke-Kuşadası çevre yolunda M.Ş'nin (27) kullandığı 09 VE 323 plakalı otomobil, yolun karşısına geçmek isteyen Fevzipaşa İlköğretim okulu öğrencileri Ümran Yardımcı (9) ve Demet Doğru'ya (10) çarptı.

Otomobilin altında kalarak sürüklenen Demet Doğru, ambulansla hastaneye kaldırılırken yolda hayatını kaybetti. Ağır yaralanan Ümran Yardımcı, Söke Devlet Hastanesine kaldırıldı.

haber7

Öğretmene cinsel tacizden tutuklama
18 Mayıs 2009 17:33
Malatya'da 11 yaşındaki iki kız öğrencisine cinsel tacizde bulunduğu ileri sürülen öğretmen, tutuklandı. Öğretmenle kavga eden öğrenci velileri, polisin müdahalesiyle yatıştırıldı. haber7

Öğretmenden gazeteciye meydan dayağı

Balıkesir Edremit'te bir öğretmen, eşinin çalıştığı okulda açılan resim sergisinin haberini yapan gazeteciye, okul ismini yanlış yazdığı gerekçesi ile meydan dayağı çekti.
18 Mayıs 2009 23:11 haber7

300 erkekle yatan öğretmen göreve döndü

"Çıplak Tenimin Hafızası" isimli bir kitap yazan öğretmen deşifre olmuş, kocasından boşanmış, işinden atılmıştı. Şimdi yeniden göreve döndü.

“Çıplak Tenimin Hafızası” adlı bir kitap yazarak, ‘300 erkekle yattım' diyen öğretmen görevine döndü.

İngilizce öğretmeni Y.Y., “Şebnem Berrak A.” takma ismiyle “Çıplak Tenimin Hafızası” adlı bir kitap yazarak, kocası A.Ç.Y.'yi, sanal ortamda tanıştığı 300 erkekle aldattığını iddia etmişti.

Daha sonra “deşifre” olan Y., görev yaptığı okuldan uzaklaştırmıştı. Ardından da kocası boşanma davası açmıştı. Çifti boşayan mahkeme babanın oğlu için, aylık 450 YTL de tedbir nafakası ödemesine karar vermişti.

İngilizce öğretmeni Y.Y.'nin avukatı Atilla Karahan, müvekkilinin görevine döndüğünü açıkladı. Karahan, öğretmenin İstanbul'da yeni bir okula tayin edildiğini kaydederek, “Kendisinin ve öğrencilerinin psikolojisinin etkilenmemesi için görev yaptığı okul gizli tutuluyor” dedi.

Öte yandan Y'nin kimliğini deşifre eden gazeteci Yasemin İlan Altındağ'ın “kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme ve ele geçirme” suçlarından 10 ay hapisle cezalandırıldığı öğrenildi. Altındağ'a verilen hapis cezası ertelendi.
akşam

Liseli kızlara şantaj yapıp, birlikte olmak istedi
20:30 - Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı'na başvuran 16 yaşındaki lise öğrencisi E.C, Facebook vasıtasıyla tanıştığı Cemil E'nin (23) şantajına maruz kaldığını bildirdi. E.C, kendisini kandırarak elde ettiği uygunsuz görüntülerini Facebook'taki arkadaşlarıyla paylaşacağını söyleyen Cemil E'nin, şantaj yoluyla birlikte olma teklifinde bulunduğunu anlattı. Savcılığın talimatıyla çalışma başlatan Asayiş Ş ube Müdürlüğü Bilişim Suçlarıyla Mücadele Büro Amirliği ekipleri, genç kızın bilgisayarını inceleyerek, şantajın yapıldığı adresin Eyüp'te olduğunu belirledi. Söz konusu adrese baskın düzenleyen ekipler, Cemil E'yi gözaltına aldı. 22.05.2009 netgazete

Öğrenci gezi minibüsü takla attı: 2'si ağır 10 yaralı
12:15 - Ağrı'da, bir grup öğrenciyi gezi için Van'a götüren bir minibüsün traktörle çarpışıp takla atması sonucu 9'u öğrenci 10 kişi yaralandı. İçinde 15 öğrencinin bulunduğu Mehmet Salih A. yönetimindeki minibüs, Patnos ilçesine 9 kilometre kala İzzet A. yönetimindeki traktörle çarpışarak takla attı. Kazada minibüs sürücüsü ile S.B., M.A., Y.A., Ö.S., F.N., A.N., R.D., S.A. ve E.E. adlı öğrenciler yaralandı. Sağlık durumu ciddi olan E.E. ve S.A. Van Araştırma Hastanesi'ne, diğerleri de Ağrı Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. 23.05.2009 AĞRI netgazete

Çanakkale'de eylemci öğrenciler sokakta sabahladı
10:25 - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde öğrenim gören bir grup öğrencinin dün üniversitede başlattığı protesto gösterisi, Cumhuriyet Meydanı'nda devam ediyor. Öğrenciler, gece kent merkezine gelerek, Cumhuriyet Meydanı'nda eylemlerini sürdürdü. Okuldan ve derslerden uzaklaştırma cezası aldıklarını ileri sürerek burada basın açıklaması yapan yaklaşık 30 öğrenci, haklarında başlatılan soruşturmalar geri alınıncaya kadar eylemlerine, hafta içi okulda hafta sonunda ise Cumhuriyet Meydanı'nda devam edeceklerini belirtti. 23.05.2009 ÇANAKKALE netgazete

Lise son sınıf öğrencisi kazada hayatını kaybetti
22:00 - Antalya'nın Manavgat İlçesi'nde meydana gelen trafik kazasında Emrah Eser yönetimindeki otomobil, Sorgun bölgesinde, Aysel Arslantaş idaresindeki otomobille çarpıştı. Çarpışmanın etkisiyle Emrah Eser'in kullandığı otomobil, yol kenarına savruldu. Otomobilde bulunan 18 yaşındaki lise son sınıf öğrencisi Büşra Kuran, olay yerinde hayatını kaybetti. hayatını kaybeden Büşra Kuran'ın, Manavgat Anadolu Lisesinde son sınıfta okuduğu ve kazada yaralanan sınıf arkadaşı Sevgi Kaş ile üniversite sınavlarına hazırlandığı bildirildi. netgazete

Dershane önünde trafik dehşeti! 4 öğrenci yaralı

24 Mayıs 2009- Adana'da, bir otomobilin kaldırıma çıkması sonucu meydana gelen kazada 3'ü öğrenci 4 kişi yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, Mehmet S. yönetimindeki 01 EU 316 plakalı otomobil, Atatürk Caddesi Sular kavşağında direksiyon hakimiyetinin kaybolması sonucu kaldırıma çıktı. Otomobil önce yol kenarındaki bariyerlere ardından da 3'ü dershane öğrencisi 4 kişiye çarptı. Kazada, dershane öğrencisi oldukları belirtilen Demet Hamiş, Merve Karataş ve Özge Özkeneci ile kimliği belirlenemeyen bir kişi yaralandı. netgazete

ÖSS'ye giriş belgesinin geldiği gün, kansere yenildi
16:15 - Kastamonu'nun Küre ilçesinde yaklaşık 2 yıldır kan kanseri (lösemi) tedavisi gören lise son sınıf öğrencisi Bilge Keskin (küçük fotoğrafta-18), durumunun kötüleşmesi nedeniyle birinci dönemini başarıyla bitirdiği okuluna ikinci dönem devam edemedi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Onkoloji Servisinde tedavi gören Keskin, 14 Haziranda yapılacak ÖSS) giriş belgesi geldiği gün kan kanserinden öldü. netgazete

Kdz. Ereğli ilçesinde Denizcilik Lisesi'ne diplomasını almaya giden Anıl Mert Perçen, aniden yere yığılarak hayatını kaybetti.

27 Mayıs 2009 03:06

Balıkesir'in Bandırma ilçesinde ikamet eden ve girdiği sınav ile Kdz. Ereğli Denizcilik Meslek Lisesi'ni kazanan Anıl Mert Perçen (18), 2007-2008 Eğitim-Öğretim yılında Denizcilik Meslek Lisesi'nden mezun oldu.

Sabah saatlerinde Kdz. Ereğli Denizcilik Meslek Lisesi'ne diplomasını almaya gelen Perçen, okulun yemekhane bölümünde aniden fenalaşarak yere yığıldı. Anıl Mert Perçen'in yere düştüğünü gören arkadaşları öğretmenlerine haber verdi.

Öğrenciler ve öğretmen hareketsiz bir şekilde yerde yatan Perçen'e 10 dakika bilinçsizce müdahale etti. Öğrenciyi kendine getirmek için yaklaşık 10 dakika uğraşan öğrenciler ve öğretmen başarılı olamayınca 112 Acil Servisi'ne haber verdi.

Olay yerine gelen sağlık ekipleri, yerde hareketsiz bir şekilde yatan öğrencinin kalp atışlarının olmadığını anlayarak, kalp masajı yapmaya başladı. Sağlık ekipleri tarafından yaklaşık 15 dakika sonra müdahale edilen Anıl Mert Perçen, kurtarılamazken, olayı güvenlik kameraları baştan sona kadar kaydetti.

haber7

14 yaşındaki Seniha, tankere çarpan serviste öldü
15:55 - İzmir'in Çiğli ilçesi Sasalı Ahmet Piriştina Caddesi'nde, İzmir Anadolu Öğretmen Lisesi'nin öğrencilerini taşıyan Ceyhan Özkanca'nın kullandığı minibüs, kavşakta bekleyen İsmail Serçe idaresindeki tankerle çarpıştı. Servis minibüsünde bulunan 9. sınıf öğrencisi Seniha Nur Demirtuğ (küçük fotoğrafta-14) ağır yaralandı. Karşıyaka Devlet Hastanesinde ameliyata alınan Demirtuğ kurtarılamadı. Minibüsteki 8 öğrenci ve 1 öğretmenin de bulunduğu 11 kişi ise yaralandı. Yaralıların sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. 05.06.2009 İZMİR netgazete

Eylemciler NTV Bürosunu Bastı
06 Haziran 2009 17:31

İzmir'de bir grup eylemci, NTV bürosuna girerek, pencereden pankart astı.

Cumhuriyet Meydanı'ndaki bir apartmanın 3. katındaki NTV televizyonunun bürosuna giren Dev-Lis'e mensup bir grup, pencereden büyük bir bez parçası sarkıttı.

Üzerinde ''ÖSS geçen yıl 1.5 milyon hayat aldı'' yazılı büyük bez parçasını tutan gruptakiler, pencereden slogan attı. Gruba, bina önündeki eylemci arkadaşları da sloganlarla destek verdi.

Olay yerine gelen polis ekipleri, eylemci grubu televizyon binasından çıkarmak için ikna etmeye çalışıyor.
aktifhaber

ÖSS, 15 metrelik 'Ferman'la protesto edildi

19:30 - Eğitim-Sen Mersin Şube binasının önünde toplanan çok sayıda öğrenci, ellerinde flamalarla slogan atarak Büyükşehir Belediyesi binasına kadar yürüdü. Burada "Sınav sizin hayat bizim olsun" yazılı pankart açan grup, 15 metre uzunluğunda, ÖSS ile ilgili görüşlerinin yer aldığı "ferman"ı yere serdi. Grup adına açıklama yapan öğrenci Hüseyin Öksüz, ÖSS ve benzeri sınavların olmadığı, parasız, bilimsel, nitelikli ve kurumsal eğitim almak istediklerini söyledi. 06.06.2009 MERSİN
netgazete

Tacizci Milii Eğitim Müdürü tutuklandı

Ağrı'nın Taşlıçay ilçesi Milli Eğitim Müdürü M.K. tutuklandı.

08 Haziran 2009 23:15

Öğretmenlere tacizde bulunduğu iddia edilen M.K, gözaltına alınarak sorgulandı.

Emniyetteki sorgusunun ardından mahkemeye sevk edilen M.K. tutuklanarak Ağrı Cezaevi'ne gönderildi.

haber7

Ordu'da öğretmen servisi devrildi 15 yaralı

Ordu'nun Ulubey İlçesinde köy öğretmenlerini taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 15 kişi yaralandı.

08 Haziran 2009 20:48 haber7

Hatalı sollama üniversitelinin hayatına mal oldu
21:20 - İstanbul Hadımköy'de okula gitmek üzere bir bayan ve erkek arkadaşıyla birlikte yola çıkan üniversitesi öğrencisi Günal Yılmaz idaresindeki lüks otomobil, önünde seyir halinde bulunan aracı hatalı sollayınca karşı istikametten gelen halk otobüsü ve kamyonete çarparak takla attı. Otomobilde bulunan bayan ile isminin Ali Çoban olduğu öğrenilen şahıs kazayı hafif sıyrıklarla atlatırken, araç sürücüsü Günal Yılmaz hurdaya dönen aracın içinde sıkıştı. İtfaiye ve jandarma, Yılmaz'ı kurtarmak için çalışma başlattı. Ancak genç sürücü olay yerinde hayatını kaybetti. 11.06.2009 İSTANBUL netgazete

220 bin çocuğumuz hâlâ okula gitmiyor
16:30 - "Eğitim Reformu Girişimi (ERG)" tarafından hazırlanan "Eğitim İzleme Raporu 2008" açıklandı. İlköğretim kademesinde okula kayıt alanında önemli ölçüde gelişme sağlandığı belirtilen raporda, ancak 2008-2009 öğretim yılı itibarıyla 6-13 yaşlarında ve nüfus kaydı olan 220 binin üzerinde çocuğun, hala eğitim sistemine kayıtlı olmadığına dikkat çekildi. Raporda, kayıt yaptırılmasına rağmen okula devam ve mezuniyette de ciddi sıkıntılar yaşandığı kaydedilerek, özellikle 4. sınıftan itibaren kız-erkek çocuk dengesinde kızlar aleyhine bozulma yaşandığı vurgulandı. 11.06.2009 İSTANBUL netgazete

Liseli kızlar, tacizci öğretmenlerini tutuklattı
11 Haziran 2009 Perşembe 11:10

YALOVA -İHA- Yalova'da, öğrencilerini taciz ettiği öne sürülen bir öğretmen tutuklandı.
Çınarcık Çok Programlı Lisesi 9-B sınıfı öğrencileri G.A . (15), A.A. (16) ve S.Ö. (17), okul idaresine başvurarak öğretmen M.Ç.'nin kendilerini taciz ettiğini öne sürdü. Öğrencilerden A.A., "M.Ç. yanımızdaki arkadaşımızı ders anlatma bahanesiyle tahtaya kaldırıyor, sonra biz duvar kenarında oturduğumuz için yanımıza gelip taciz ediyordu. Müdürümüze söyledik. Şaşırdılar. Geçen seneden beri böyle söylentiler varmış. Bazı arkadaşlarımızın da başına gelmiş ama korktukları için şikayet edememişler" iddiasında bulundu.
Öğrencilerden S.Ö ise, "Sadece bizim sınıftaki kızlar değil, dokuzlardaki kızlar da şikayetçi. Bir şekilde yanımızdaki arkadaşımızı kaldırıp yerine o oturuyor. Sonra elle taciz ediyor. Bunların hepsini müdürümüze anlattık" diye konuştu.
Yalova 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, 2 çocuk babası M.Ç.'nin tutuklanmasına karar verildi. netgazete

İlköğretim öğrencisi kız ve ablasının iç çamaşırlarından 120 gram eroin çıktı

13 Haziran 2009 Adana'da şüphe üzerine durdurulan otomobilde, iç çamaşırlarında uyuşturucu ele geçirilen ilköğretim öğrencisi 13 yaşındaki kızla 21 yaşındaki ablası gözaltına alındı. netgazete

21 yaşındaki Koç Üniversitesi öğrencisi, 5 yıldızlı otelin balkondaki korkuluğu kırılınca baş aşağı düştü, şimdi komada

13 Haziran 2009 - Tatilini Kemer'de geçiren Koç Üniversitesi öğrencisi Ali Özge, konakladığı 5 yıldızlı otelin balkonundan dışarıyı izlerken dayandığı korkulukların kırılmasıyla 5 metreden aşağıya düştü. Ailesi tarafından özel ambulans helikopterle İstanbul'a getirilerek Acıbadem Hastanesi'nde tedavi altına alınan Ali Özge komada. Biricik oğullarının başına gelenlerle sarsılan aile, bir haftadır makineye bağlı yaşayan Ali Özge'nin hayata dönmesi için dua ediyor. netgazete

ÖSS'den çıktı, ailesinin gözü önünde 3. kattan atladı
17:30 - Ankara Ümitköy Anadolu Lisesi'nde ÖSS'ye giren Pelin D. sınavın bitiş saatinden kısa bir süre sonra okulun 3. kat penceresine çıktı. 3. defa girdiği sınavın beklediği gibi geçmemesi üzerine intihar etmek istediği öğrenilen genç kız, okul bahçesinde sınavdan çıkmasını bekleyen ailesinin gözü önünde kendini boşluğa bıraktı. netgazete

Öğrenci gezdiren minibüs ağaca çarptı: 5 ölü
19:20 - Konya'da içerisinde üniversite öğrencilerinin bulunduğu Serdar D. idaresindeki minibüs, Beyşehir ilçesini 15 kilometre geçtikten sonra Kuşluca köyü yol ayrımında kontrolden çıkarak önce bariyerlere daha sonra da yol kenarında bulunan ağaca çarparak durabildi. Kazada olay yerinde hayatını kaybedenlerden öğrenci Veli Tutar (19), Emrullah Hıdıroğlu (19) ve Ahmet Yalçınkaya (20) ile yolculardan Gökhan Ayalp (38) olduğu bildirildi. 15.06.2009 KONYA netgazete

KADIN ÖĞRETMEN FUHUŞ ÇETESİ ELEMANI

19 Haziran 2009
Fuhuş yaptırılan kızı, konulduğu yurttan kaçırıp çeteye teslim etmiş....
ADANA’da 25 yaşındaki kadın sınıf öğretmeni E.O., geçen Şubat ayında düzenlenen operasyonda çökertilen fuhuş çetesinin kurbanı olan ve ‘gizli tanık’ olarak koruma altına alınan 16 yaşındaki M.Ö.'yü, cezaevindeki çete elebaşı sevgilisinin talimatıyla yurttan kaçırıp, çete elemanlarına teslim ettiği ileri sürüldü. Çete elemanı 4 kişi, genç kızı bir eve götürüp şikayetinden vazgeçmesi için baskı yaptı, kabul etmeyince de iddiaya göre kokain içirip 3 gün boyunca sırayla tecavüz etti. Kızın yurttan kaybolması üzerine harekete geçen ekipler, olaya karıştıklarını belirledikleri kadın öğretmen E.O.'yu görev yaptığı Şanlıurfa'da gözaltına aldı. E.O.'nun ifadesi üzerine M.Ö. tutulduğu evde yarı baygın halde bulundu. Genç kızı kaçırıp, uyuşturucu vererek tecavüz ettikleri ileri sürülen H.O., O.M., S.S. ve K.T. de yakalandı.

Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü (KOM) Şubesi’ne bağlı Organize Suçlar Büro Amirliği ekipleri, geçen şubat ayında fuhuş çetesine yönelik düzenlediği operasyonda, elebaşılığını 5 kız babası Ziver Aksoy’un yaptığı çetenin 17 elemanının tutuklanmasını sağladı. Operasyonda, çetenin kurbanlarından M.Ö., işkenceyle fuhuş yapmaya zorlandığını anlattı ve gizli tanık olarak ifade verdi. Vücudunda sigara söndürülerek tehditle çalıştırıldığını öne süren, 18 yaşından küçük olduğu için devlet korumasına alınan M.Ö., 10 gün önce barındığı yetiştirme yurdundan kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldı. KOM’un gizli tanığı olan M.Ö.'nün kaybolması üzerine harekete geçen ekipler, kızın, çete elebaşının sevgilisi öğretmen E.O. tarafından kaçırıldığını belirledi. Şanlıurfa’nın merkeze bağlı Kap Köyü’ndeki okulda görev yapan öğretmen E.O., Organize Suçlar Büro Amirliği ekiplerince gözaltına alındı.

TELEVİZYON MESAJIYLA TALİMAT

Emniyet Müdürlüğü’nde sorgusu yapılan E.O., cezaevindeki Ziver Aksoy’un sevgilisi olduğunu ve talimatı ondan aldığını itiraf etti. Aksoy ile müzik yayını yapan özel bir televizyon kanalına gönderdikleri kuşak mesajlarıyla haberleştiklerini belirten E.O. ifadesinde şöyle dedi:

“Sürekli görüşme imkanı bulamadığımız için bir müzik kanalına kısa mesaj göndererek haberleşiyoruz. O bana gönderdiği mesajda, kendisini kurtarmak için tek çarenin M.Ö.’yü şikayetinden vazgeçirmek olduğunu, bunu da benim yapabileceğimi söyledi. Ben de talimat üzerine yurtta kalan M.Ö.’nün yakınıymış gibi ziyaretine gittim. Görüştük, sonra sigara içme bahanesiyle dışarı çıkardım ve kapıda otomobil içinde bekleyen Ziver’in adamlarına teslim ettim.”

KOKAİN İÇİRİP TECAVÜZ ETMİŞLER

İddiaya göre M.Ö., yurttan kaçırıldıktan sonra tanıklıktan vazgeçmesi için ikna edilmek istendi. Yurtta psikolojik destek alan M.Ö., şikayetinden vazgeçmeyeceğini söylemesi üzerine, çete üyesi 4 kişi uyuşturucu verip, sırayla tecavüz etti. 3 gün boyunca tecavüze uğrayan M.Ö., E.O.’nun verdiği ifade sonrasında tutulduğu yerde yarı baygın halde bulundu. M.Ö.’yü kaçırıp uyuşturucu vererek tecavüz ettikleri ileri sürülen H.O., O.M., S.S. ve K.T. de yakalandı.

YAŞADIKLARINI AĞLAYARAK ANLATTI

M.Ö., Çocuk Şube Müdürlüğü’nde yapılan görüşmede yaşadıklarını gözyaşları içinde şöyle anlattı:

“Beni yurttan çıkardıktan sonra bindirdikleri otomobilde gözlerimi bağladılar. Sonra bilmediğim bir yere götürdüler. Burada benden, ‘vücudumda sigara söndürüp, işkence yaptıkları’ yönündeki ifademi geri almamı ve şikayetimden vazgeçmemi istediler. Geri almayacağımı söyleyince de kokain verip, sırayla tecavüz ettiler. Yalvarıp ağlamama rağmen acımadan 3 gün boyunca zorla ilişkiye girdiler.”

Çete üyelerinin daha önce M.Ö.’ye ormanlık alanda işkence yaptığı, işkence anını kameraya kaydedip, fuhuş yapmayı reddeden kadınlara da bu görüntüleri izleterek tehdit edip, çalıştırdıkları belirlenmişti. M.Ö.’yü kaçırıp, tehdit ve tecavüz ettikleri ileri sürülen kadın öğretmenin de aralarında bulunduğu 5 zanlı sorgularının ardından adliyeye sevk edildi.

milliyet

Ankara'nın Kızılcahamam ilçesi Çeltikçi beldesi yakınlarında üniversite öğrencilerini taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu ölenlerin sayısı 10'a yükseldi.

20 Haziran 2009 22:58

Alınan bilgiye göre, Bolu'nun turistik yörelerinden Abant'ta düzenlenen piknikten döndükleri bildirilen Gazi ve Hacettepe üniversitesi öğrencilerinin bulunduğu Hacı Tanrıkurt yönetimindeki 06 D 8538 plakalı minibüs, TEM Otoyolunun Çeltikçi beldesi Yakaya köyü yakınlarında devrildi.

Kazada, 9 kız öğrenci hayatını kaybetti. Yetkililer, araçta 28 kişi bulunduğunu, yaralı öğrencilerin bazılarının vatandaşlar tarafından, bazılarının da ambulanslarla Ankara ve Gerede'deki hastanelere kaldırıldığını bildirdi.

Kazada hayatını kaybeden öğrencilerden 8'inin cesedi, cenaze araçlarıyla Kızılcahamam Devlet Hastanesine, diğerinin cenazesi de Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin morguna kaldırıldı.

Kaza nedeniyle TEM Otoyolu bir süre araç trafiğine kapatıldı. Kaza yapan aracın jandarma tarafından çekilmesiyle yol kontrollü olarak ulaşıma açıldı. Jandarma ekipleri, öğrencilerin yola saçılan piknik malzemeleri ile defter, kitap gibi kişisel eşyasını topladı.

Görgü tanıkları, başka bir aracın sıkıştırdığı minibüsün kontrolden çıkarak refüje çarptığını ve yaklaşık 90 metre sürüklendikten sonra durabildiğini, araçtaki bazı öğrencilerin dışarı fırladığını belirtti.

Ölen öğrencilerin bazılarının cesetlerinin parçalandığı görüldü.

haber7

Üniversiteli 2 genç sokak ortasında öldürüldü
17:55 - Yeditepe Üniversitesi öğrencisi Sait Kaya (25), Ümraniye Nato Yolu Caddesi No: 73'te bulunan babasına ait Modern Leather Art Otoman Stil isimli lüks mobilya mağazasının önünde oturduğu sırada, kimliği belirsiz kişiler tarafından çapraz ateşe tutuldu. Kaya kanlar içinde yere yığılırken, saldırı sırasında aracıyla yoldan geçmekte olan Hami Tuküç de seken bir kurşuna hedef oldu. Tuküç'ün başına isabet eden kurşun nedeniyle kontrolden çıkan araç, yaklaşık 100 metre ilerledikten sonra park halindeki bir başka araca çarparak durabildi. Tuküç ve Kaya, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. 01.07.2009 İSTANBUL netgazete

14'lük öğrencisine 2 yıl tecavüz etti: 52 yıl hapis
13:40 - Antalya'nın Manavgat ilçesinde 14 yaşındaki kız öğrencisini 'ders çalıştırmak' bahanesiyle evinde 2 yıl boyunca tecavüz eden emekli öğretmene, 52 yıl hapis cezası verildi. Tecavüzcü öğretmenin karar duruşması 3 Temmuz'da Manavgat Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Tecavüz iddialarını reddeden Muhsin Ş., 15 yaşını tamamlamamış çocuğun cinsel istismarı suçundan 36 yıl, çocuğu cinsel amaçlı hürriyetten yoksun bırakma suçundan da 16 yıl olmak üzere toplam 52 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sanığın oğlu C.Ş. ise suçun delillerini yok etmek suçundan 10 ay hapis cezası verildi. 04.07.2009 ANTALYA netgazete

Süleyman Demirel'de Skandal
06 Temmuz 2009 07:19

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi'nin İngilizce okutmanlığı alım sınavında akıllara zarar bir skandal yaşandı...
İlişkili HaberlerTüm Haberler
Sınav Stresine DayanamadıBüyük Sınav Başladıİki Öğrenci Gözaltına AlındıYeni Vakıf Üniversiteler Ve İlleriYabancı Dil Sınavı Yapıldı

Üniversitenin, ALES, mezuniyet notu ve KPDS/ÜDS puanları ve mülakat puanına göre alınacak 4 okutmanlık kadrosu için açtığı sınavda en yüksek puana sahip aday Osman Çöllü'ye mülakatta 100 üzerinden 5 puan verildi.

Mülakatı kayda alınmadı, sınav iptal oldu

Çöllü, jürinin diğer adaylara verdiği en düşük puan olan 15'i almış olsaydı sınavı kazanmış olacaktı. Aynı jüri, 14. sıradaki başka bir adaya 80 puan vererek sınavdan geçirdi. İddiaya göre okutmanlık için alınacak kişiler önceden belirlenmişti. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünen Osman Çöllü, konuyu Isparta İdare Mahkemesi'ne taşıyarak jüriden şikâyetçi oldu. Sınavla ilgili tanık ve delilleri inceleyen mahkeme, jürinin adaya tutumunu sübjektif bularak sınavı durdurma kararı aldı. Mahkemenin tespitine göre jüri üyeleri, sınavı kazanan kişilere kaç puan vereceklerini önceden hesaplamış.

42 adayın başvurduğu akademisyen alım sınavındaki skandal bununla da sınırlı kalmadı. Çöllü'nün iddiasına göre mülakat jürisinde bulunan Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Aktulum, sadece 1. sırada yer alan Çöllü'nün sınavına girdi. Osman Çöllü'nün mülakatından sonra ayrılan Aktulum yerine okutman Necati Kapusuz'u jüriye dahil etti. Sınav sonuçları açıklandığında, sonuç belgesinin altında Kapusuz'un değil, Aktulum'un imzası yer aldı. Yine jüride raportör olarak görünen Yrd. Doç. Dr. Nazlı Baykal da belirli adayların sınavına girdi. Onun yerine ise mülakatta okutman Utku Taka bulundu. Ancak sonuç bildirgesinde Nazlı Baykal'ın imzası yer aldı. Haksızlığa boyun eğmeyen Çöllü, bu iddialarla Isparta İdare Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, mülakat sınavının sesli ya da görüntülü kayda alınması usulüne uyulmadığını ve jüri üyelerince takdir edilen notların gerekçesiyle ortaya konulamadığını belirterek Çöllü'nün verdiği cevapların sağlıklı şekilde kayda geçirilmediğini vurguladı. Üyelerin tavrını 'sübjektif' değerlendiren mahkeme, sınavı kazanan kişilere verilecek puanın önceden hesaplandığını tespit etti. Üniversitenin karara bir hafta içinde itiraz etme hakkı bulunuyor. İtiraz olur ve kabul edilmezse, sınav bu kez objektif kriterlere göre yeniden yapılacak
aktifhaber

Ayvalık tatili dönüşü, bebeği ve annesi ile öldü
14:00 - Bursa'da Kükürtlü Mahallesi'nde oturan beden eğitimi öğretmeni Fikri Uysal (30), sınıf öğretmeni olan eşi Jülide Uysal (sağda-29) ve 18 aylık bebekleri Arda (solda) ile annesi Nazmiye Uysal'ı (63) da alarak Balıkesir'in Ayvalık ilçesine sağlı Sarımsaklı beldesinde tatile dönerken Fikri Uysal'ın kullandığı otomobil Bursa-Karacabey yoluda önüne çıkan kamyona çarpmamak için yol kenarındaki sulama kanalına uçtu. Şoför kurtuldu, eşi, bebekleri ve kayınvalide boğularak öldü. 09.07.2009 BURSA aktifhaber

Foça'da meydana gelen kaza 2 üniversiteli genç öldü, 2'si ağır yaralı

İZMİR Foça'da meydana gelen kaza üniversiteli gençleri ölüme götürdü. Derviş Aksoy adlı genç önceki akşam babasına ait otomobile sitedeki çocukluk arkadaşları Simge Tarcan, Hüseyin Karslı ve Hasan Saraymine'yi de alarak gezmeye çıktı. Aksoy'un kullandığı otomobil Gencelli Köyü yakınlarında bir kamyonla çarpıştı. Kazada Tarcan ile Karslı hayatını kaybetti. Aksoy ile Saraymine ağır yaralandı. 14 TEMMUZ 2009, Akşam

Polis Çocuğunun ÖSS İntiharı
14.07.2009
Adana'nın Ceyhan ilçesinde üçüncü kez girdiği ÖSS'de hedefine ulaşamayan genç intihar etti.
Alınan bilgiye göre, A.Y, (20) Cumhuriyet Mahallesi'ndeki evinde bu sabah yalnız iken Adana Trafik Şube Müdürlüğünde görev yapan babasının evde bıraktığı beylik tabancasıyla kafasına bir el ateş etti.

Silah sesini duyan komşularının haber vermesi üzerine olay yerine gelen polis, eve girdiğinde A.Y'yi ağır yaralı halde buldu. A.Y, ambulansla Ceyhan Devlet Hastanesine kaldırılırken yolda öldü.

REİNA'YA DEĞİL, ÜNİVERSİTEYE GİRMEK!

15 Temmuz 2009 23:59
Başörtülü kızların meselesi Reina'ya girememek değil, hakları olan üniversiteye girememek. Meselenin insani ve toplumsal boyutunu anlamak istiyorsanız Ayşe Arman'ın başörtü ile çektirdiği fotoğraflara değil, bu fotoğrafa iyi bakın.
ÖSS sınavında üstün bir başarı gösteren Konya Selçuk Anadolu İmam Hatip Lisesi Türkiye 9'uncusu ve Türkiye 22'ncisi çıkardı. Okul öğrencilerinden Şerife Ümmihani Horasan ÖSS S-1 de 394,804 puan alarak Türkiye 9'uncusu Konya 1'incisi olurken, Süheyla Kıvrak isimli öğrenci de ÖSS Sözel-1 dalında 390 puanla Türkiye 22'ncisi oldu.

2009 ÖSS'de İlk 1000'de 13 öğrencisi olan, İlk 20.000'de 127 öğrencisi bulunan Selçuklu Anadolu imam Hatip Lisesi, başarıları ile göz dolduruyor. Okuldan ÖSS'ye giren 230 öğrenciden 229'u başarılı olmuş. Okulun ÖSS'deki başarı ortalaması yüzde 99,6.

Selçuklu Anadolu imam Hatip Lisesi'ne 2005 yılında yüksek bir puanla yerleşen Şerife Ümmühani Horasan esnaf bir babanın 5 çocuğundan birisi. 120 sorudan saedece 6 soru yapamayan Şerife, katsayı olmasaydı Tıp okumak istiyordu. Okulunda almış olduğu eğitim ve disiplinli çalışmanın kendisini bu noktaya getirdiğini şu anda Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne gitmek istediğini belirten Horosan, Konya'nın en başarılı öğrencisi olmanın gururunu yaşıyor.Katsayı engeli olmasaydı belki daha farklı alanları düşünebileceğini fakat aynı neti yapan ve normal lisede okuyan bir öğrenciden yaklaşık 45-50 puan eksik puan almasının başka bir bölümü düşünmesini bile engellediğini ifade eden Şerife Ümmihani Horasan, imam Hatip Lisesini tercih ettiği için hiç pişman olmadığını kaydetti. Horasan, bu sene SBS'ye girip 8. sınıftan mezun olan kardeşlerine de bu okulu hiç çekinmeden tavsiye ettiğini ifade etti. Türkiye 9'uncusu öğrencinin yetkililerden tek dileği ise katsayı probleminin bir an önce çözülerek kendilerinden sonraki nesillerin mağdur edilmemesi.

"KATSAYI SORUNU BİR AN ÖNCE ÇÖZÜLSÜN"

Türkiye 22'incisi olan Süheyla Kıvrak ise mutluluğunu Vakit ile paylaştı. Liselere Giriş Sınavı'nda (LGS) Konya'da kazanamayacağı Anadolu Lisesi olmamasına rağmen Selçuklu Anadolu imam Hatip Lisesi'ni tercih ettiğini belirten Süheyla Kıvrak, "Bu tercihimde en önemli faktör, imam Hatip Lisesinin inandığım değerlere sahip çıkması, benimsemesi ve kıyafet yönüyle rahat okuma imkânı sunmasıydı" dedi. Kıvrak, katsayı adaletsizliğine de dikkat çekerek, "Halen uygulanmakta olan katsayı adaletsizliği yüzünden; toplumdaki çözülme ve bozulmanın derinine inip tamir edebilmek için hedeflediğim bölümleri özgürce seçememek, gele- mm ceğimi dolayısıyla ülkemin geleceğini etkileyecek olan bu karar aşamasında

memek bizim için çok acı ve incitici bir durumdur. Bu sorunun en kısa zamanda çözülmesini ümit ediyor ve yetkililerin bu konuda atmaya çalıştıkları adımlarda kararlı olmalarını bekliyorum" dedi.

"MÜSLÜMANCA YASAYABİLECEĞİM BİR ÜLKE ÖZLEMİ İÇİNDEYİM"

İdeali olan bölümde herhangi bir üniversiteye girecek olsa bile; tercih ettiği kıyafet

nedeniyle üniversiteye kabul edilmeyeceğini bildiğini belirten Kıvrak "Okuyabilmiş olsam görev yapma konusunda yine aynı sorunla karşılaşacağım. Müslümanca, rahatça yaşayabileceğim bir ülke özlemi içindeyim! Artık pansuman nitelikli çözümler üretmek yerine insan hak ve özgürlüklerinin uygulandığı, özgür ve adaletli bir ülkede yaşamak ve gasp edilen haklarımın iadesini istiyorum" şeklinde konuştu. Süheyla Kıvrak sözlerini şöyle sürdürdü: Kendi ülkemde, ülkem ve milletim için s hizmet etmeye bu kadar istekliyken her yönüyle önümüze set çekilmesi, çok yönlü insan yetiştiren İmam Hatiplerin tek yöne kanali-ze edilmesi, tek tipleştirilmesi bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanettir, imam Hatip Liseleri bilgili, görgülü, milli-manevi değerlerine sahip çıkan, toplumsal çökmenin sancısını derinden hisseden ve çözüm yolları araştıran olgun, çalışkan ve nitelikli gençler yetiştirmektedir. Milli Eğitim Bakanımızdan, Başbakanımıza, Cumhurbaşkanımıza varıncaya kadar tüm yetkililerin bir an önce harekete geçmesini duyarlı her vatandaş gibi ben de önemle rica ediyorum. Zira, gelecek; neslini eğitip kaliteli hale getirenlerin olacaktır, İmam Hatip neslinden bu ülkeye zarar gelmeyeceği herkes tarafından bilinmeli ve bu nesle sahip çıkılmalıdır!

Vakit

Bir Günlük Gelin Dul Kaldı
16 Temmuz 2009 13:48

Eşinin denizde boğulmasıyla evlendiğinin ertesi günü dul kalan genç kadının feryatları yürek dağladı.

İkinci evliliğini yapan Kilis Anadolu Lisesi’nde Matematik öğretmeni olan Selahattin Karataş (36), önceki gün Mersin’de Aybükem Karataş ile dünya evine girdi. Bir gün önce düğün yapan Karataş, ailesi ile birlikte önceki gün merkez Mezitli ilçesine bağlı Davultepe beldesinde bulunan 100. Yıl Plajı’nda serinlemek için denize girdi. Ancak 1 günlük damat Selahattin Karataş, bir anda suda çırpınmaya başladı. Vatandaşlar tarafından kurtarılarak Mersin Devlet Hastanesi’ne kaldırılmak istenen Karataş, yolda hayatını kaybetti.
aktifhaber

Lise öğrencisi Müjgan 17 gündür kayıp

Bursa İnegöl'de lise öğrencisi bir genç kızdan 17 gündür haber alınamıyor. İnegöl Kız Meslek Lisesi'nde 3. sınıfa geçen Müjgan Yardımcı'nın ailesi, yetkililerden yardım istiyor. haber7

ÜNİVERSİTELİLERDEN HARÇLARA PROTESTO!

22 Temmuz 2009 17:10
Üniversite harç zamlarını protesto eden Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) öğrencileri, zamların geri çekilmesini istedi.
Üniversite kampüsü içinde yürüyüş yapan öğrenciler, ellerinde 'babama yüzde 4, bana yüzde 100', 'müşteri değiliz, öğrenciyiz' yazılı pankartlarla protesto etti. Tekstil Mühendisliği Bölümü önünden Rektörlük binasına kadar yürüyüş yapan öğrencileri, üniversiteliler alkış ve ıslıklarla destekledi. Rektörlük önüne gelen öğrenciler, zamların geri çekilmesini istedi. Öğrenciler, burada 'eğitim hakkımız engellemez' diye slogan attı.
netgazete

Türk Öğrenciler ABD'de Sokakta Kaldı
24 Temmuz 2009 17:15
ABD'ye "Work and Travel" (Çalış ve Gez) programları kapsamında gelen Türk öğrencilerin sokakta kaldı...


ABD'ye "Work and Travel" (Çalış ve Gez) programları kapsamında gelen Türk öğrencilerin birçoğu firmaların iş bulma sözlerini yerine getirmemesi sonucu sokakta kaldı.

Konuya el atan Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) Başkanı Kaya Boztepe, "Türk öğrencilere ABD'de 21'inci yüzyılda köle muamelesi yapılıyor" dedi. Türkiye'deki çeşitli şirketlere para ödeyerek ABD'ye çalışma ve gezme amacıyla gelen öğrenciler verilen iş bulma sözleri tutulmayınca sokakta kaldılar.
Konuyla ilgili konuşan TADF Başkanı Kaya Boztepe şunları söyledi:
"Olay tam bir dram. Türkiye'deki aracı şirketler iş bulma vaadiyle Türk gençlerini buraya getirip ortada bırakıyorlar. Havaalanında karşılanması gereken öğrenciler karşılanmıyor, sokaklarda yatmak zorunda kalıyorlar. İş bulma vaatleri ise boş çıkıyor. Öğrenciler ellerine tutuşturulan adreslere ulaşınca 'burada iş yok' cevabını alıyorlar. Ben geçtiğimiz hafta Virginia eyaletinde tesadüfen "Work and Travel' programı kapsamında buraya gelen öğrencilerle tanıştım. Durumları içler acısıydı. İş bulmuş olanlar haftanın 7 günü, günde 16 saat asgari ücretin çok daha altında bir ücretle adeta Kunta Kinte gibi çalıştırılıyorlar. Türk öğrencilere ABD'de köle muamelesi yapılıyor. İş bulamayanlar ise sokakta. Bunlardan bir kısmını New York'a getirip iş ve ev bulduk. Ama bunların sayısına her geçen gün yenileri ekleniyor. Bu olaya bir çeki-düzen vermek gerekiyor."
aktifhaber

'Özgür kızın' feci ölümü
27 TEMMUZ 2009, PAZARTESİ
Üniversiteli Duygu, 2 yıl önce çırılçıplak denize girince günlerce konuşulmuştu. Ve Duygu dün sabah evinin önünde ölü bulundu. Genç kızın, 5'inci kattan düştüğü belirlendi. İntihar ihtimali araştırılıyor

İzmir'den yürek burkan haber. Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümü son sınıf öğrencisi Duygu Özdemir (27), dün sabaha karşı, Karşıyaka'daki evinin önünde kanlar içinde bulundu. Hastaneye kaldırılan Duygu, kurtarılamadı. Genç kızın alkolün etkisiyle dengesini kaybedip, 5'inci kattaki terasından düştüğü tahmin ediliyor. İntihar olasılığı araştırılıyor. Gece alkol alan Duygu'nun, taksiyle eve geldiği, cüzdanını bulamadığı, arkadaşlarını arayıp taksi parasını ödemelerini istediği tespit edildi. Olay sırasında bir erkek ile kız arkadaşının evde uyuduğu öğrenilirken, Duygu'nun apartman komşusu 'Terasta bacaklarını duvardan sarkıtmış halde sigara içiyordu' dedi. Cumhur ERKEK / İZMİR
Akşam

20 Ocak 2010 08:49
HABERAL'IN VURGUNCU SEKRETERİ
Ergenekon tutuklusu Haberal'ın vurguncu sekreteri yakalandı. 5 milyon TL hortumlandı...



Zübeyde Hanım Hastanesi’nin müdürü iken 5 milyon TL yolsuzluk yaptığı iddiasıyla aranan ve Ergenekon tutuklusu Prof. Haberal’ın da özel sekreteri olan Sibel Akyel yakalandı

Ergenekon soruşturmasının 12. dalga operasyonları kapsamında tutuklanan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın önce özel sekreterliğini yapan ardından da Başkent Üniversitesi Zübeyde Hanım Hastanesi müdürlüğü görevini üstlenen Sibel Akyel 5 milyon TL’lik yolsuzluk yaptığı iddiasıyla 6 yıldır aranıyordu. 2004 yılında yargılanarak 14 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan, 49 yaşındaki Sibel Akyel Bursa’nın Mudanya ilçesinde yakalanarak tutuklandı. İzmir’e götürülen Sibel Akyel, “Ne yaptımsa O’nun bilgisi dahilinde yaptım” diyerek Haberal’ı mahkemeye ihbar etti.

‘BANA SAHİP ÇIKMADI’ İHBARI YAPMIŞTI

Cezaevine gönderilen Akyel, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kendisine sahip çıkmadığını iddia ederek, yolsuzlukların Haberal’ın bilgisi dahilinde olduğunu söyleyip konuyla ilgili 1 Aralık 2008 tarihinde Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ne dilekçe göndermişti. Akyel, yazdığı dilekçede, Haberal’ın kendisine sahip çıkılmadığını iddia ederek, yapılan yolsuzluktan Haberal’ın da bilgisinin olduğunu, yolsuzluğa konu olan harcamaların ekstrelerinin Haberal’a her ay gönderildiğini, bu belgelerin kurumun muhasebe kayıtlarında bulunduğunu ve savcılık makamına da verildiğini açıkladı.

HABERAL’A DA MEKTUP YAZMIŞTI

Sibel Akyel, henüz bu skandal yargıya intikal etmeden önce de kurum içinde kendisi aleyhine hazırlanan denetim raporuna karşı üniversitenin rektörü Prof. Haberal’a gönderdiği savunma yazısında, çok ilginç ifadelere yer vermişti. 18.10.2003 tarihli, ‘Sayın Rektörüm’ diye başlayan Prof. Haberal'a hitaben kaleme alınmış olan imzalı yazıda Akyel, denetim raporunda dile getirilen astronomik harcamaların her birinin hesabını tek tek vermeye hazır olduğunu belirterek, özellikle ‘hediyeler’ konusunda şu ilginç ifadeleri kullanıyordu:

İLGİNÇ HEDİYELERE İLGİNÇ AÇIKLAMA

“Ekteki raporda şaibe oluşturulan ya da oluşturulmak istenen hasuslarla ilgili açıklamaları (sözlü olarak zaten size yaptım), yazılı olarak da takdim ediyoruz... Harcamalara gelince, sizin onayınızla ve icazetinizle oluşturduğumuz bu hediye ve promosyon fonu... Biize kolaylık sağlayan, resmi kurum ve kuruluşlarda görevli insanlara motivasyon ve iyi ilişki kurmak, ödeme çıkartmak amaçlı hediyeler, yılbaşı hediyeleri; hastane yönetimimizdeki bazı insanların özel günleri gibi hediyeler...
aktifhaber


En son Ekim tarafından Çrş Oca 20, 2010 9:31 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Tem 28, 2009 11:17 pm    Mesaj konusu: Üniversiteye Sokulmayan Siyasi Lider Kim? Alıntıyla Cevap Gönder

Üniversiteye Sokulmayan Siyasi Lider Kim?
Meyyal Uygur
Açık İstihbarat
26.07.2009

Aşağıda anlatacağım olay gerçektir ve çok yakın zamanda Türkiye’de yaşanmıştır.

Bu hafta içinde medyaya yansıyan şu üç olay olmasa, yazmayacaktım, ama artık boynumun borcu. Zira Türkiye’nin nereye götürüldüğünü, “görmeyen gözleri, duymayan kulakları, hissetmeyen kalpleri” belki bir nebze uyandırır diye umuyorum.

İzin almadığım için kahramanların ismini vermiyorum. Kızacaklarını sanmıyor, yine de peşinen özür diliyorum. Aslında keşke yazımız, olayın en ince detayına kadar kamuoyuyla paylaşılmasına vesile olsa ve Türk Milleti, “Korku Cumhuriyeti”nin geldiği noktayı birinci ağızlardan duysa!..

Önce şu üç olay;

1- Başbakan Erdoğan 18 Temmuz’da İstanbul Kongre Vadisi inşaatında incelemelerde bulunmaya giderken Maçka’da Unirock Festivali’ne katılan gençleri görür, manzaradan rahatsız olur ve ertesi gün partisinin Ankara İl Kongresi’nde “Bu şekilde sınırsız, kontrolsüz bir ahlaki erozyonun olduğu bu yapılanma bizi dertlendiriyor. Kendi başına bırakılan unutmayın ya davulcuya, ya zurnacıya…”der. Sonradan ortaya çıkar ki, Başbakan’ın geçişi sırasında gençler “metalci selamı” vermiş, hemen ardından 5’i Başbakanlık korumalarının talimatıyla, “devlet büyüğüne saygısızlık”tan gözaltına alınmış. 21 saat karakolda tutulan gençlere, “siyasi görüşleri, seçimlerde hangi partiye oy verdikleri, Cumhuriyet mitinglerine katılıp, katılmadıkları” sorulmuş.


2- Semra-Suat Aydın çifti, 9 aylık kızlarını doktor ihmali neticesinde kaybettiklerini, ancak sorumlular hakkında dava açılmasına izin verilmediğini iddia etmektedir. Seslerini, Erzurum’u ziyaret eden Gül’e duyurmak isterler. Sadece bir mektup vermek için polisten yardım isterler. Anlatılanlara göre polis, yardımcı olacağını belirterek, çifti, 6 ve 7 yaşındaki iki çocuklarıyla birlikte karakola götürür. Aileye, Gül, Erzurum’dan ayrılana kadar gözaltında tutulacakları söylenir. İtiraz üzerine de ellerine kelepçe vurulur, hatta aile boyu dayak atılır.



3- Üniversiteliler, hem harç zamları, hem de üniversite sorunlarının öğrenciler olmaksızın konuşulması sebebiyle, hafta sonu İstanbul’da düzenlenen “Yükseköğretim Sorunları Çalıştayı”nı protesto eder. Polis, göstericileri gözaltına alır. Daha sonra iki öğrencinin salona girmesine izin verilir, ancak bunlar da, arkadaşlarının gözaltına alınmasını protesto etmeye kalkınca, Prof. Burhan Şenatalar’ın ifadesiyle, “Böcek gibi ezilir”.

Bence bu olayda en dikkat çeken husus, Türkiye’de sergilenen “Özgürlükçülük ve Demokrasi Oyunu”nun üç havarisinden Prof. Eser Karakaş’ın, öğrencileri, “sözlerinde durmamakla” suçlayıp, “kınaması”dır.



Geliyoruz, öyle ufak-tefek değil, etkili ve yetkili bir siyasi liderin yaşadıklarına;



Yaklaşık bir ay önce, bir gece yarısı ev telefonu çalar, kendisi açar. Arayan bir hanımdır. Aralarında mealen şu konuşma geçer:



-Filancayla mı görüşüyorum?


-Evet benim, buyurun…


-Efendim ismim şu. Gece yarısı rahatsız ettiğim için özür ilerim. İş veya torpil için aramıyorum, bir iki dakika beni dinleyebilir misiniz?


-Ne demek?..Elbette, buyurun…


-Efendim, bu yıl şu üniversiteden derece ile mezun oldum. Şu tarihte mezuniyet törenimiz var. Bu en mutlu günümde sizi aramızda görmek ve diplomamı sizin elinizden almak istiyorum, törenimize gelebilir misiniz, lütfen?..


-Seve seve, ancak programımı bilemiyorum. Bana telefonunuzu verin, siz de şu telefondan özel kalemimle irtibat kurun, eğer uygun olursa mutlaka gelmek isterim.



Karşılıklı teşekkür ve saygı ifadelerinden sonra telefon kapanır. Siyasi liderimiz, bu genç kızın medeni cesaretinden, ama özellikle de mezuniyet gibi çok önemli bir günü için kendisinden böyle bir talepte bulunmasından oldukça etkilenir. Anında Özel Kalemi’ne konunun takibi talimatını verir.

Bu arada elbette gerekli tahkikat yapılır. Acaba böyle biri var mı, gerçekten söylediği üniversiteden mi mezun oluyor diye. Genç kızın, kendisiyle ilgili verdiği bilgilerin tümü doğrudur. Bahse konu bir özel üniversitedir. Mezuniyet töreni gazetelerde yer alsın, bir anlamda reklamı yapılsın diye, o genç kıza üniversitenin telefon ettirmiş olabileceği ihtimali dahi düşünülür.

Buna rağmen Liderin o tarihli programına, mezuniyet törenine katılım konur, son şekli verilmeden de her ihtimale binaen, üniversite yönetimiyle temas kurulur. Beklenen ve doğalı, üniversite yönetiminin, “Şeref duyarız, bekliyoruz” demesidir değil mi?..

Hiç de böyle olmaz. Yönetim kibarca, “liderin gelmesinin, iktidar nezdinde kendilerini sıkıntıya sokacağını”, arif olan anlar misali ihsas eder.



Ve o lider, o mezuniyet törenine gitmez, daha doğrusu üniversiteyi sıkıntıya sokmamak için gidemez!..Ama bir şey yapar, genç kızı telefonla arayıp, henüz yolun başındaki bir gencimizin ülkeden umudunu kesmemesi için, sözcüklerini olabildiğince dikkatli seçerek, kendi hal-i pür melalini, daha doğrusu ülkenin, hepimizin hal-i pür melalini izaha çalışır. “İnşallah daha başka mutlu günlerinde yanında olacağına” dair söz verir.

Bugün bir siyasi parti lideri bunu yaşıyorsa, en az bunun kadar önemlisi bir özel üniversitede “korku dağları bekliyor”sa, sıradan vatandaşların başına gelenlere hiç şaşmayalım!..Sessizlik ve teslimiyetin devamı halinde, daha büyük ve yaygınlarına da hazır olalım. Tabi bu baskıları duyuracak bir medya, soruşturabilecek bir yargı kalırsa!..

Üniversitelilerin üçte biri 3 öğün yemek yiyemiyor
22:20 - İzmir'de üniversite öğrencileri arasında yapılan anket, üniversitelilerin beslenme ve barınma sorunlarının boyutunu ortaya çıkardı. Gençlerin yüzde 62'sinin günde üç öğün yemek yiyemediği, y üzde 72'sinin dengeli beslenemediği ortaya çıktı. Öğrenci evinde kalanların yüzde 30'u beslenmek için haftada 30-49 TL ayırabilirken, yüzde 10'u 30 TL'den az, yüzde 34'ü ise 50-69 TL arasında para harcayabiliyor. Öğrenci evindekilerin yalnızca yüzde 26'sı, yurtta kalan öğrencilerin ise yüzde 21'i beslenme ihtiyacı için haftada 70 TL'den fazla para ayırabiliyor. 29.07.2009 İZMİR netgazete



Üniversite öğrencisi genç kız karnından bıçaklanıp, sağlık ocağına bırakıldı

23 Haziran 2008
Konya'da bıçaklanarak ağır yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, bıçakla yaralandığı belirtilen bir genç kız, kimliği belirlenemeyen kişi tarafından ağır yaralı olarak 5 No'lu sağlık ocağına getirildi.
Buradaki ilk müdahalenin ardından Konya Numune Hastanesine kaldırılan genç kız ameliyata alındı.
Polisin araştırmasında, genç kızın Selçuk Üniversitesi Meslekî Eğitim Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ayten G. (22) olduğunu belirledi.
Şuuru kapalı olduğu için henüz ifadesi alınamadığı belirtilen Ayten G'nin, karın boşluğundan bıçakla yaralandığı, hayâtî tehlikesinin devam ettiği bildirildi.
netgazete

16'sındaki liseli kızlar, birbirini bıçakladı

12 Ekim 2008 Pazar Samsun'da bir genç kız, tartıştığı liseli kız öğrenciyi bıçakla yaraladı.
Edinilen bilgiye göre, Karadeniz Mahallesi'nde akraba oldukları belirtilen lise öğrencisi Gizem S. (16) ile Ş.K. (16) arasında henüz bilinmeyen bir sebebden ötürü tartışma çıktı.
Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Ş.K, Gizem S'yi bıçakla çeşitli yerlerinden yaraladı.
Gizem S, Samsun Devlet Hastanesine kaldırıldı.
Ş.K, gözaltına alındı.

Üniversiteli kızın başkomserli intikamı

Adana'da ayrıldığı sevgilisinden intikam almak amacıyla yeni bulduğu erkek arkadaşını başkomiser olarak tanıtarak tehdit ettirdi.
02 Haziran 2008 00:34
Yazı boyutunu büyütmek için
Adana'nın Ceyhan ilçesinde üniversite öğrencisi kızın, ayrıldığı sevgilisinden intikam almak amacıyla yeni bulduğu erkek arkadaşını başkomiser olarak tanıtarak tehdit ettirdi. Güvenlik görevlisinin uyanıklığı sayesinde sahte başkomiserin foyası ortaya çıkarken olayla ilgili 6 kişi gözaltına alındı.

Alınan bilgiye göre, Çukurova Üniversitesi Ceyhan Meslek Yüksek Okulu Elektrik Bölümü 1. sınıf öğrencisi Yahya C. (19) ile aynı okulun Tarım Aletleri ve Makineleri Bölümü 1. sınıf öğrencilerinden Kadriye K. (21) bir süre önce arkadaşlıklarını bitirdi. Fakat Kadriye K. bunu kabullenmek istemeyerek, intikam almak amacıyla Adana'da Ayhan G. ile tanışarak arkadaşlık kurdu. Kadriye K. yeni erkek arkadaşı olan Ayhan G'ye, "Eski sevgilim telefonla arayarak beni sürekli tehdit edip geri dönmemi istiyor" demesinin üzerine Ayhan G., polis telsizinin seslerinin bulunduğu CD'nin de sesini açarak Ayhan C.'yi telefonla arayıp, "Ben Adana Emniyet Müdürlüğü'nde başkomiser olarak görevliyim. Sen bir kızı telefonla arayarak rahatsız ediyormuşsun. Seni gözaltına alıp cezaevine koyacağım" diye tehdit etti.

Ayhan G. yaklaşık 15 gün tehdit telefonları aldıktan sonra dün akşam saatlerinde arkadaşları H.Ç (25), H.G (24) ve M.Y (31) ile birlikte Gazi Osmanpaşa Mahallesi'ndeki öğrenci yurduna geldi. Kapıdaki güvenlik görevlisine, "Ben başkomiserim, bir öğrenci ile görüşeceğim" diyerek içeri girdi. Kendisini de yurtta kalan Kadriye.K karşıladı. Ayhan G. yurt bahçesinde gördüğü Yahya C.'ye, "Dosyan elimde. Senin kulağını çeker, hayatını bitiririm. Kızlarla uğraşma demedim mi?" diye bağırdı.

Bunun üzerine durumdan şüphelenen güvenlik görevlisi Ayhan G.'ye yaklaşıp, "Siz gerçekten polis misiniz? Kimliğinizi görebilir miyim?" dedi. Ayhan G., "Kimliğimi evde unuttum" deyince güvenlik görevlisi polisi aradı.
Panikleyip olay yerinden 01 VL 814 plakalı otomobil ile kaçan şahıslar bir süre sonra polis tarafından yakalandı. Kadriye K. ile kız arkadaşı Hatice Betül Ş. (20) de daha sonra gözaltına alındı. Zanlılar emniyetteki sorgulamalarının ardından adliyeye sevk edildi.

haber7

Motosikletten düşen liseli genç kız, boynu kırılarak öldü
19:50 - 10 gün önce ÇOMÜ öğrencisi Erkan Doğan (20) ile birlikte Dardanos bölgesine gezmeye giden ve dönüş yolunda otomobille çarpışan motosikletten yere düşerek ağır yaralanan Çanakkale Lisesi 11. sınıf öğrencisi Gözde Konağ, kaldırıldığı Çanakkale Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınmıştı. Kask takmadığı için boynunun kırıldığı belirtilen Gözde Konağ, yoğun bakım ünitesinde dün gece hayatını kaybetti. 23.05.2009 ÇANAKKALE netgazete

Tüm okullar bilgisayarla doldu, başarısızlık arttı
23:00 - Eğitim-İş Sendikası Konya Şube Başkanı Veli Demir, yıl boyunca çocuğunun derslerinin nasıl olduğunu hiç merak etmeyen bir babanın çocuğuna karne hediyesi olarak bilgisayar almasının çocuk tarafından ancak "rüşvet" gibi algılandığını belirtti ve şunları söyledi:"Çocuğun başını sevgiyle okşamak, güzel bir kitap vermek de çok iyi bir karne hediyesi olabilir. Tüm okullarımızı bilgisayarlarla donattık, sonuç ne oldu, başarısızlık. Zaten eğitim, insan odaklıysa anlamlıdır. Öğrenciye bilgisayar kullandırınca başarılı olacağını sandık, ancak yanıldığımızı sınav sonuçları yüzümüze vurdu." 23.07.2009 KONYA netgazete

Öğretmen olamayınca, açlık grevine başladılar

12:20 - Yıllardır KPSS’ye girmelerine mukâbil, öğretmenliğe tâyin olunamayan, öğretmen adayları YÖK’ün açıköğretim mezunlarına da öğretmenlik yolunu açması üzerine, çileden çıktı. Öğretmen adayları 5-7 Ağustos arasında 3 gün Ankara’da açlık grevi kararı aldı. Bugün saat 10.00’da açlık grevine başlayan öğretmen adayları, grevi Ankara’da Abdi İpekçi Parkı'nda devam ettirecek. Grev, üç gün dönüşümlü olarak 7 ağustos saat 17.00 ye kadar devam edecek. 05.08.2009 ANKARA netgazete

Taşımalı eğitim ihalesinde çatışma çıktı
Şanlıurfa'nın Akçakale İlçesinde Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan taşımalı eğitim ihalesinde şirketler arasında silahlı çatışma yaşandı.

11 09 2009 01:16

Akçakale Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan İncedere köyü taşımalı eğitim ihalesinde şirketler arasında çatışma yaşandı. Çıkan çatışmada 1 kişi öldü bir kişi yaralandı.
haber7

Öğretmen yasak aşk kurbanı

10 09 2009 18:17

Kahramanmaraş'ta Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Mustafa Y., Selçuklu Mahallesi'nde bayan arkadaşı A..A'nın (33) evinde ölü olarak bulunmuştu. Öğretmen Mustafa Y.'nin, arkadaşı A.A'nın eşi Ş.A tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. İddiaya göre, Mustafa Y.'nın gönül ilişkisi yaşadığı İngilizce Öğretmeni A.A, Ş.A (54) ile evliydi. Şiddetli geçimsizlik yaşadıkları öğrenilen çift, ağustos ayında memleketleri Adana'dan Kahramanmaraş'a geldi.

A.A olay günü eşinden elektrik faturasını yatırmasını istedi. Ödeme tarihinin süresi dolmadığı için eve erken geri dönen Ş.A, evde Mustafa Y.'yi gördü. Mustafa Y.'ye, çıkan tartışma sonrası silahıyla şakağına ateş eden Ş.A, daha sonra taksiyle evden ayrıldı. Tabancasını da Aksu Çayı'na atan Ş.A memleketi Adana'ya gitti.

Ş.A'nın ardından eşi A.A. da çocuğunu yanına alarak eşinin yanına gitti. Karı-koca burada polise teslim oldu. Kahramanmaraş'a getirilen karı-koca Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü'ndeki sorgulamalarının ardından adliyeye sevk edildi. Ş.A. polise, cinayeti işlediğini itiraf etti. Ölen Mustafa Y. ile eşi arasında bir ilişki bulunduğundan haberi olduğunu söyleyen Ş.A., "Eşimle aram düzelmişti. Mustafa Y.'yi evde görünce sinirlendim ve tartıştık. Ben de bir el ateş açtım." dedi.
haber7


En son Ekim tarafından Prş Eyl 10, 2009 10:42 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Ağu 04, 2009 11:22 pm    Mesaj konusu: 250 bin işsiz öğretmen soruyor Alıntıyla Cevap Gönder



Prof. Dr. Hacı Duran
Eğitim, Eleme Sınavları ve Yanılsama Kurbanları

Türkiye'de uzun zamandır, yüksek öğretim ve ortaöğretim okullarına giriş sınavlarında bir tartışma yaşanmaktadır. Tartışma sınavlarda başarısız olan ve hiçbir soruyu doğru cevaplandırmayan öğrenciler üzerinden yapılmaktadır. Başarısız öğrencilerin sayısının çokluğu, verilen eğitimin beklenen düzeyde başarılı öğrenci yetiştirmediğini belgeler gibi görünmektedir. Bu durum eğitim sisteminin sorgulanmasına neden olmaktadır. Tartışma bu minval üzere her yıl sınav sonuçları açıklanırken tekrarlanmaktadır.

Bu sınavların göstergeye dönüşen sonuçları, eğitim sisteminin başarısının bir göstergesi olarak mütalaa edilmektedir. Ben bu makalede bu başarısız öğrencilerin sayısının çokluğu üzerindeki tartışmalara ve bu bağlamda inşa edilmeye çalışılan soruna değinmeyeceğim. Çünkü öncelikle üniversiteye giriş sınavlarının, eğitim başarısını ölçüp ölçmediğinden emin olmak lazım. Oysa bu konuda kesin bir yargıya varmak zor görünmektedir. Sınav süreci ile eğitim süreci biri birine parelel gitmiyor. Dolayısıyla “giriş sınavları sürecini” ve “eğitim sürecini” biri birinden ayırmak gerekiyor.

Üniversite giriş sınavlarına girip de başarılı oldukları varsayılan öğrencilerin psikolojik durumları üstünde duracağım. Baştan şunu belirteyim, sınavlara hazırlanma süreci içinde toplam kaç öğrencinin psikolojik durumunda bozulma meydana geldiği, kaç öğrencinin sınav kaygısından dolayı intihara teşebbüs ettiği ve toplam kaç kişinin intihar ettiğine dair sağlıklı bir istatistiki çalışmanın yapılmadığını belirtelim. Ancak gazetelerde ve görsel medyada, her yıl sınav sürecini katlanılmaz bir durum olarak gören bir çok öğrencinin, intihar ettiğine dair, bir çok haberin yayınlandığını biliyoruz.

Burada üstünde durulması gereken asıl konu, “üniversite sınavlarına hazırlanma süreci”nde yaşanan kişilik bozuklukları ve bu bozulmalara bağlı olarak vukua gelen intihar ve intihara teşebbüs olaylarıdır. Doğrudan doğruya “eğitim süreci”nde yaşanan başarı ve başarısızlıkların öğrenciler üstündeki psişik etkisi üstünde durmayacağım. Dikkat edilirse aslında, “eğitim süreci” ile “sınava hazırlanma sürecini” biri birinden ayrı görme durumunda kalmak bile başlı başına bir problemdir. Çünkü sınavlar sözüm ona alınan eğitimin içeriği kısmen de olsa düşünülerek hazırlanmaktadır. Ancak ortaya çıkan verilere bakıldığında, gerçek durum, hiçte kurgusal duruma benzemiyor. Yani “eğitim süreci başarısı” ile “üniversiteye giriş sınavı başarısı” birbirini tam da beklendiği gibi desteklemiyor. Ortaöğretim okulu birincilerinin sözü edilen sınavlarda beklenen seviyede yüksek puanlar alamaması, bir çoğunun çok az puan alması bu durumun örneğidir.

Dolayısıyla “eğitim süreci” ile “üniversite sınavlarına hazırlanma süreci”ni birbirinden ayırmak gerekiyor. Eğitim sürecinde öğrenciler arasında ders başarısına bağlı bir rekabet yaşanır. Bu rekabet eğitim ortamında yaşanan doğal bir rekabettir. Ancak bu çekişmelerin öğrenciler üzerindeki olumsuz etkileri Türk okullarında mevcut şartlarda fazla değildir. Ancak eğitim süreci başarısızlıklarına bağlı psişik bozukluklar bilhassa uzak doğu ülklerinde örneğine sık rastlanılan vakıalardır. Eğitim süreci ile üniversite sınavına hazırlanma sürecini iki ayrı süreç olarak düşündüğümü ve Türkiye açısından sorunun üniversite sınavına hazırlanma sürecinde yaşandığını belirtelim.

Türkiye'de son yirmi yıldır, üniversite sınavlarına hazırlanma süreci, eğitim sistemini fazlasıyla etkilemektedir. Bu etkiden dolayı, eğitimin içeriği, öğrencilerin edindikleri kişilik tipolojileri, milli ve manevi değerler, eğitim ortamları ile bağlantılı olarak gündeme gelmiyor. Sınava hazırlama sürecinin oluşturduğu yanılsama eğitim kurumları ile ilgili bir çok değeri unutturdu. Bundan dolayıdır ki üniversite sınavı sonuçları, her türlü eğitsel başarıyı ölçen bir gösterge oldu, bir simulasyona dönüştü.

Eğitim ortamı sürecinin aktörleri konumundaki öğrenciler de kendilerine verilen derslerin bir çoğunu gereksiz ve faydasız görebilmektedir. Üniversite sınavlarına öğrencileri hazırlayan öğretmenler, okullar ve dershaneler daha çok tercih edilmektedir. Veliler de çocuklarının sınav başarısı için her türlü fedakarlığa katlanmaktadır. Aile bütçelerinin büyük kısmını çocuklarına özel ders veren uzmanlara, dershanelere ve ilgili yayınlara vermekten geri durmuyorlar. Bu alandaki harcamalar her yıl katlanarak artmaktadır.

Eğitim sistemi eğitsel bir süreç olmaktan çıkmış, üniversite sınavlarına hazırlanma sürecine dönüşmüştür. İlköğretimin ikinci kademesinden itibaren, resmi eğitim programlarına rağmen öğrenciler ve okullar önce SBS'ye daha sonra, ÖSS'ye hazırlanmaktadır. Öğretmenlerin bir çoğu ve öğrencilerin tamamı, resmi programlarda yer alan din kültürü ve ahlak bilgisi, beden eğitimi, müzik, resim vb. bir çok dersi, sadece formel kuralları tamamlamak için gördüklerine inanmaktadır.

SBS ve ÖSS'ye hazırlanma süreci, öğrenciler arasında duygusal bir rekabet olmadan, sadece zihinsel becerilere bağlı olarak gerçekleşmektedir. Duygusal rekabet, gerçek hayatta, spor müsabakalarında, bedensel becerilerde, oyun ortamlarında ve birlikte bir iş ya da beceri eğitimi yapıldığında her zaman yaşanır. Sosyal ilişkinin ve etkileşimin olduğu ortamlarda gerçekleşir. Bu rekabet insanlara motivasyon verir. Gerektiğinde işbirliği ve dayanışma duygusu kazandırır. Ancak sözü edilen sınavlarda sosyal ilişki ve etkileşim yaşanmaz. Herkes başarısını ve başarısızlığını kendine özel bir durum olarak görür. Hayattan kopuk bir zihni alanın inşasına yol açar. İnsanlarda hayata dönüş özlemi uyandırır. İşte böyle bir süreçte yaşanan rekabet ve yapılan eleme çoğu kere dayanılmaz ve katlanılmaz bulunur. Sonuçta sınavlara hazırlanma süreci, öğrenciler arasında pedagojik olmayan bir kaygı düzeyinin gittikçe artmasına, kişilik bozukluklarının çoğalmasına, bir çok öğrencinin asosyal bir kişilik edinmesine ve intihar girişimlerinin gittikçe artmasına yol açmaktadır.

ÖSS ile ilgili olarak medyada yer alan haber başlıkları bile durumun vahim olduğunu göstermeye yeter. Bilgi değil, eleme sınavı/ Sınavlar öncesi altın öneriler/ ÖSS heyecanı bitti ama gerilim devam ediyor/ÖSS taktikleri/Bu sene şampiyonlar çift/Sınavın son haftası/ 1.5 milyon yürek gelecek için çarptı/Sınav sonucu öldürdü/Eren hedefine ulaşamadan öldü/Büyük şehirlerin içler acısı durumu/Çelik:ÖSS öğrencileri katlediyor/Muğla`nın Fethiye İlçesi`ne tatil için gelen Ankaralı 2 genç, kendilerini ağaca asarak intihar etti. İki gencin üniversite sınavını kazanamadıkları için üzgün oldukları, bu yüzden intihar etmiş olabilecekleri belirtildi.

Yukarıdaki manşetler, sınavların sadece öğrencileri değil, aileleri de etkilediği ve bu etkilerin toplumsal bir söyleme dönüştüğünü gösteren somut örneklerdir. Anlaşılan konu sadece sınavı kazanamayanlar değildir. Sınavda düşük puan alanlar da değildir. Başarılı olduğu var sayılanlar da yaşadıkları acımasız ve kapalı rekabetin travması etkisinde kalarak üniversitede okumaya başlıyorlar. Mesla Kayseri'de ÖSS'ye hazırlanan öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada öğrencilere ÖSS ve Üniversite size ne hatırlatıyor diye sorulmuş. Verilen cevaplar durumun vehametini açıkça ortaya koymaktadır: “Üniversite... Yani ÖSS... Adı bile kesinlikle içime bir korku düşürüyor. Bu ad, bu kavram benim için çok önemli. Kazanamazsam gerçekten de ruhsal olarak büyük bir çöküş yaşayacağım ve kendimi tekrar iyi hissetmem o kadar zor olacak ki... Ne yapacağımı bilmiyorum. Tek alternatifimin kazanmak olduğunu düşünüyorum ÖSS, yaşamak ve yaşamamak arasında gidip gelmektir. ÖSS, beni yarış atı haline getiren, çarpık eğitim sistemimizin ne olduğunun belirsiz bir parçası. vb.” Basında yer alan bu araştırma sonucuna bakılırsa durum, tahmin edilenden çok daha kötüdür. Üniversitede ders veren birisi olarak her yıl bu travma ile üniversiteye kayıt yapan bir çok öğrencinin okuyamadığını, sürekli psikolojik destek alarak okuyabildiğini bizzat gözlemlediğimi belirtebilirim.

2000'de sınav kaygısından dolayı Adıyaman'da intihar eden bir öğrencimizle ilgili olarak yaptığım araştırmanın sonucu ile konuyu kapatalım:2000 yılı Şubat ayında: “Anladım ki artık yaşamayacağım. Derslerim çok kötü ve sınavı kazanamayacağım... Sizden son isteğim beni mezarımda rahat bırakmanız. Hepinizi çok seviyorum. Beni affedin.” yazılı notu bırakarak intihar eden Adıyaman Fevzi Çakmak lisesi öğrencisi, Abdurrahman Taştan’ın durumu, sorunun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Adıyaman’da çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgilere göre iki bin yılı üniversite seçme sınavında iki kız öğrencimiz sınavım kötü geçti diye medikal ilaçlarla intihar teşebbüsünde bulunmuştur. Abdurrahman Taştan’ın intiharı ve iki kız öğrencimizin intihara teşebbüs etme vakıalarını öğrencilerin kişiliğine bağlamak yanlıştır. Ayrıca bu tür bunalımlarla karşı karşıya kalanların sayısının da çok fazla olduğunu düşünüyorum. Bunlar sadece resmi sağlık ve güvenlik kuruluşlarına yansıyan vakıalardan birkaç tanesidir. Çünkü Adıyaman’da sınavlara hazırlanma sürecinde gençlerin ve çocukların karşı karşıya kaldıkları bunalımlar halk arasında çok sık konuşulmaktadır. Taştan’ın notuna göre intiharın nedeni, okulda ve sınavlarda başarılı olamama kaygısıdır.

Sonuç olarak, üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanma sürecinde öğrencilerimizin karşı karşıya kaldıkları bunalımlar ciddi bir safhaya ulaşmıştır. Eğitim bilindiği gibi, kendi başına önemli bir değerdir. Eğitim alma ve verme süreci bir varolma ve ifade biçimidir. Ancak mevcut şartlarda bir araca dönüşmüştür. Kendi başına bir değer olmaktan çıkmıştır. Kadimin kültürün ve alışkanlıkların etkisi altında gerçekleşen bir yanılsamadan dolayı hala bir değer olarak görülmektedir. Halbuki günümüzde sadece öğrenciler arasında bir eleme mekanizması olarak işlem görmektedir. Bu elemelere yapılan hazırlıklar toplumsal bir tavra ve tutuma dönüşmüştür. Bundan dolayı da aslında öğrenciler eğitimden haz alma yerine rekabete ve elemelere hazırlanıyorlar. Bu elemelerin kurbanı olarak sonuçta her yıl bir çok öğrencinin psikolojisi bozulmaktadır, bu bozulma intihar girişimlerine yolaçabilmektedir. Eğitim ortamlarını eleme süreçlerinden ayırmak bu bakımdan zorunlu bir durum haline gelmiştir.

duranhaci@gmail.com
haber10
Sevim Gözay
sevim.gozay@aksam.com.tr
250 bin işsiz öğretmen soruyor

Üniversite mezunu işsizler ordusuna mensup 'atama bekleyen öğretmenler'in nüfusu her geçen yıl artıyor. KPSS'nin kaldırılmasını ve sırayla atamalarının yapılmasını isteyen öğretmen adayları, mağduriyetlerinin sona ermesi için mücadele ediyor, 'memuruz.net' sitesi aracılığıyla seslerini duyurmaya çalışıyor. Site kurucusu Okan Yılmaz'ın derlediği yazıdan bazı bölümleri yorumsuz olarak bu köşeye aktarıyorum.

***
'Sayın Başbakanım,
Türkçe öğretmeniyim. Aynı durumda 10 bin arkadaşım var. Türkçe derslerine birçok branşta olduğu gibi 'ücretli' öğretmenler giriyor. Ücretli öğretmenlik ne demekse! Üstelik bu ücretli öğretmenlikte çalışanların çoğu da eğitim fakültesi mezunu değil. 2 yıllık herhangi bir yükseköğrenim mezunu bile ücretli öğretmenlik yapabiliyor. Ne pedagojik formasyonu ne de alan bilgisi olmadan... Bu mu AK Parti iktidarının eğitime verdiği önem? Bu mu onca yıllık emeğimizin karşılığı? Bu mu adalet, bu mu kalkınma?'

***
Sayın Başbakanım, 2002 yılında İzmit mitinginde şunları söylediniz:
'Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun (KPSS). Hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın, önüne niye engel koyuyorsun? Ama inşallah biz hükümetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz...'

***
Gaziantep'teki mitingde de şöyle konuşmuştunuz:
'Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor (Ecevit'e yükleniyor). O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri, yazık değil mi? Öğretmen almıyorum de, bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak...'

***
Sayın Başbakanım, aynı yıl İstanbul'da da şunları söylediniz:
'Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken, sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun, bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al. O adamda artık heves kalır mı, öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak ve ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek. Hiç merak etmeyin...'

KPSS'DEN 79 ALDIM DAHA NE YAPAYIM?
'Sayın Başbakanım,
KPSS'den 79 puan aldım, kendi alanım olan Türkçe sorularının eksiksiz hepsine doğru cevap verdim. Mesleğimin gerekleri neyse tam donanımlı olduğuma adım gibi eminim. Daha ne yapayım Sayın Başbakanım, daha ne yapalım? Hepimizin yaşı 23-24'ün üzerinde. Hatta 30'u aşmış olanlarımız bile var! Bu yaştan sonra eğitim fakültesi mezunu bir insan, eğitimcilikten başka ne yapabilir? Bir konfeksiyonda asgari ücretle çalışsam, geceleri rahat uyuyabilir misiniz?'

İNSAN İÇİNE ÇIKAMAZ OLDUK
'24 yaşına geldim, askerliğim hala duruyor. Evlenmek istiyoruz, iş yok güç yok, nasıl evleneceksin! Bazen kendime kızıyorum, niye okudum diye. Çünkü okumayan pek çok arkadaşım hem vatani görevlerini yerine getirdiler, hem de hepsi iş güç sahibi oldu, çoluk çocuğa karıştı. Ya biz?.. Ailelerimiz de çok üzülüyor. Oysa onlar için ne hayallerimiz vardı. Okulumuz bitecekti, atanacaktık, bizi bu günlere getiren anne babamıza güzel günler yaşatacaktık...
Sayın Bakan abartılacak kadar öğretmen açığı olmadığını söylüyor. Yapmasın Allah aşkına. 'Ücretli' öğretmen olarak çalışanların olduğu sınıfları, 'boş' olarak görmüyor galiba. Hani eğitime çok çok önem veriyordunuz Sayın Başbakanım? Hani, 'Bütün bakanlıklar bir tarafa, Milli Eğitim Bakanlığı bir tarafa' idi?'
Akşam

YÖK Üyesinden İlginç Çıkış
10 Ağustos 2009 12:40

Prof.Dr. Atilla Eriş, YÖK'ün üniversitelere her alanda müdahale ettiğini belirterek.Rahatsız olduğunu dile getirdi.

YÖK Yürütme Kurulu üyesi Prof.Dr. Atilla Eriş, YÖK'ün üniversitelere her alanda müdahale ettiğini belirterek, "YÖK'e verilen aşırı yetkiler var. YÖK üyesiyim ama ben bile bu yetkilerden rahatsızım" dedi. Türkiye'de bazı üniversitelerin ABD'deki üniversitelerden daha pahalı olduğunu açıklayan Eriş, "YÖK olarak buna karışamıyoruz ama şu anda 12 tane vakıf üniversitesi kara listede. Başlangıçta vaat ettikleri yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için. Hatta bazılarında ikazın ikinci aşamasına geçildi. Sonraki aşamada kontenjan vermiyoruz. İkazın gereğini yerine getirmezlerse önümüzdeki sene kapatılma kararı gidecek" dedi.

Bursa'nın Mudanya İlçesi'ne bağlı Bademli Mahallesi'nde oturan YÖK Yürütme Kurulu üyesi Prof.Dr. Atilla Eriş, Bursa'da aylık yayınlanan `Park Magazin Dergisi'nde yayınlanan röportajda, YÖK'ün sisteminden, rektörlük seçimlerine kadar pek çok konuda değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'de üniversite sayısının 139'a çıktığını hatırlatan Prof.Dr. Eriş, bu üniversitelerin işlerine YÖK olarak yetişemediklerini belirtti. "Yapamıyoruz, olmuyor" diyen Prof.Dr. Atilla Ariş, "Ne denetleme kurulu yetişebiliyor bu işlere, ne de bizim diğer dairelerimiz. Herkes canhıraş çalışıyor ama 5-6 ay önce gelmiş evrakın işlemde olduğunu görüyoruz. Bu yanlış" diye konuştu.

YÖK'ün aşırı yetkileri olduğuna dikkat çeken YÖK Yürütme Kurulu üyesi Prof.Dr. Atilla Eriş, YÖK'ün her türlü bütçelendirmeden, idari mekanizmaya, akademik duruma kadar üniversitelere müdahale ettiğini dile getirdi. Prof.Dr. Eriş, "YÖK üyesiyim ama ben bile bu yetkilerden, müdahalelerden rahatsızım" diye konuştu. Türkiye'de bazı üniversitelerin ABD'deki üniversitelerden daha pahalı olduğunu anlatan Prof.Dr. Atilla Eriş, şunları söyledi:

"Öyle vakıf üniversiteleri var ki ABD'deki üniversitelerden pahalı. YÖK olarak buna karışamıyoruz ama şu anda 12 tane vakıf üniversitesi kara listede. Başlangıçta vaat ettikleri yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için. Hatta bazılarında ikazın ikinci aşamasına geçildi. Sonraki aşamada kontenjan vermiyoruz. İkazın gereğini yerine getirmezlerse önümüzdeki sene kapatılma kararı gidecek."

Rektörlük seçimlerine değinen Prof.Dr. Eriş, akademik hayatta seçim olmaması gerektiğini savundu. Akademik hayatta olması gereken tek şeyin liyakat olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Atilla Eriş, "Herkes `demokrasi' diye tutturuyor ama akademik hayatta demokrasiden ziyade, liyakat geçerlidir. Bence rektör olacak kişinin yönetimle ilgili tecrübeleri çok önemli. Kişilik de çok önemli. Aslında bakarsanız bana göre, rektörlükte akademisyenlik şartı aranmamalı. İyi bir idareci de rektör olabilmeli. Büyükelçilik yapmış veya valilik yapmış biri, akademik vizyona ters düşmeyecek bir kişi de rektör olabilmeli" dedi.

Yükseköğretime giriş sınavı ile ilgili görüşlerini açıklayan Prof.Dr. Atilla Eriş, 139 üniversitenin aynı kefeye konularak, merkezi sınavla yönetilmesi ve yerleştirilmesinin aklın alacağı bir durum olmadığını öne sürdü. Prof.Dr. Eriş, "Çin'de bile böyle bir olay yok. Orada bile tüm üniversiteler kategorize edilmiş. Bu kategorilere göre sınav yapılıyor. Milyarlarca insanın yaşadığı yerde bile çözüm bulmuşlar. Biz ise her şeyi merkezden yapmayı seviyoruz. Çünkü torpilden çok korkuluyor" diye konuştu.
aktifhaber

SBS'de başarısız olan 14 yaşındaki kız canına kıydı

14 Ağustos 2009 Mersin'in Erdemli ilçesinde ilköğretim öğrencisi bir kız, kendini sera çatısına asarak intihar etti.
Olay ilçeye bağlı Güneyli köyü, Kocayer mevkiinde meydana geldi. SBS'de başarısız olduğu için bunalıma girdiği iddia edilen Tansu Özdemir(14) aile fertleri ile birlikte çalıştığı tarla yanındaki kendilerine ait seranın çatısına kendisini iple asarak intihar etti. netgazete

Askeri Liseler Mesleki Değil Mi?
09 Ağustos 2009 11:26

Katsayı adaletsizliğini kaldıran yasanın iptali için Danıştay’a dava açan İstanbul Barosu Başkanı Aydın’a kendi barosundan tepki yağdı.

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın'ın YÖK'ün katsayı eşitsizliğini ve adaletsizliğini ortadan kaldıran düzenlemesinin iptali için Danıştay'a dava açmasının ardından, buna bir tepki de kendi barosunun avukatlarından geldi. Hukukun Üstünlüğü Platformu, Hukukçular Derneği ve Ululslararası Hukukçular Birliği'ne bağlı birçok avukatın altına imzasını attığı açıklamada, barodan duyulan rahatsızlık dile getirildi. Katsayı farkının milyonlarca meslek lisesinin eğitim hakkını kısıtladığını belirten hukukçular “Askeri liseler meslek lisesi olmasına rağmen fen lisesi kabul edilip katsayı eşitsizliğine maruz kalmadı. Bu adaletsizlik için de dava açılacak mı” sorusunu yöneltti. İdeolojik kaygılarla temel hakların kısıtlanmasını talep etmenin esef verici olduğunu söyleyen hukukçular, Aydın'ın 'eşitlik sadece eşit insanlar içindir' ifadesini de 'eşitlik kavramının bazı zihinlerde gerçek manasıyla yerleşmediğinin göstergesidir' diye yorumladı. Hukukçular en çok üzüldükleri noktanın ise özgürlüklere en çok sahip çıkması gereken baronun, adaletsizlikten yana ve özgürlük karşıtı bir tavır alması olduğunu belirtti.
aktifhaber

''Sayın Rektörüm Kadrolaşın''
11 Ağustos 2009 10:52

Ergenekon terör örgütünün kurucu ve yöneticisi olarak suçlanan Başkent Üniversitesi eski Rektörü Mehmet Haberal, üniversitelerde kadrolaşma talimatı vermiş.

Ergenekon terör örgütünün kurucu ve yöneticisi olarak 3. iddianameye giren eski Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal'ın, Malatya İnönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmioğlu'na kadrolaşmaya yönelik talimat verdiği ortaya çıktı.

Özel bir üniversitenin rektörü olmasına rağmen devlet üniversiteleri rektörlerine kadrolaşma konusunda emir veren Haberal, Hilmioğlu'na gönderdiği bir mailde, yapılacak atamalarda çok dikkatli olması gerektiğini ifade ediyor.

3. iddianamenin 2001 ve 2002. sayfalarında, Fatih Hilmioğlu'na ait bir CD içerisinde "Gönderilmiş Öğeler. Dbx" isimli bir e-posta arşiv dosyasında yer alan Hilmioğlu'na gönderilen e-postaya dair bilgiler bulunuyor.

e postada, "Sayın rektörüm, üniversitenize yapacağınız idari atamalarda dikkatli olmalısınız. Eski yönetimlerle diyalogu olan personellerin atamalarının şube müdürlüğüne yapılması için çalışmalar yapıldığına dair durumlar aldım. Bu atanacak kişilerin zihniyeti ve fikirleri bellidir. Bu kişileri araştırmadan ve soruşturmadan işlem yapmayınız." deniyor.

İddianamede, iletinin Mehmet Haberal tarafından elektronik posta yoluyla gönderildiği, şüphelinin özel üniversite rektörü olmasına rağmen devlet üniversitelerinde görevli rektörlere personel atamalarında kadrolaşmaya yönelik emir ve talimat verdiği ileri sürülüyor.

İddianamede ayrıca, el konulan Ergün Poyraz'ın dijital malzemeleri arasında bulunan (CD 1) içeriğinde; "lojman oy" isimle word dosyasında; Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Başkent Üniversitesi personeline ait lojmanlardaki, AK Parti, CHP, SHP, MHP, DYP oy dağılım oranlarını gösterir çizelge bulunduğu belirtiliyor.

Haberal'ın kurucusu olduğu Başkent Üniversitesi personeline ait lojmanlarda hangi partiye ne kadar oy verildiğinin araştırıldığı ifade ediliyor.

aktifhaber

Fişlemelere Komik Savunma
11 Ağustos 2009 09:00

Eski Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu, görevdeyken yaptığı fişleme belgeleriyle ilgili ilginç bir savunma yaptı. İşte Hilmioğlu'nun açıklamaları...

Eski Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu'nun görevdeyken yaptığı fişleme belgeleri üçüncü iddianamede geniş yer tuttu. 8 yıl görev yaptığı Malatya'da askerlerle sıkı ilişki kuran Hilmioğlu'nun öğrencilere ve akademisyenlere yönelik yaptırdığı fişlemeleri, Ergenekon sanıklarından Mustafa Levent Göktaş'ta ele geçen 51 No'lu DVD'de yer aldığı ortaya çıktı.
Yargı mensuplarına ilişkin fişlemelerin de bulunduğu 51 No'lu DVD'de 'Dinci kamu personeli son' isimli belgede Malatya Üniversitesi'nde çalışan 112 kişinin makamları, görevleri, siyasî ve dinî görüşleri ile ilgili liste bulunduğu iddianamede yer aldı. Göktaş'ın, Poyrazköy'de ele geçirilen patlayıcı maddelerle ilgili tutuklanan hücrenin başında olduğu iddia ediliyor.

7 Eylül 2009'da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına başlanacak olan tutuklu sanıklardan Fatih Hilmioğlu'nun Malatya'da yaptığı fişleme faaliyetleri delilleri ile üçüncü Ergenekon iddianamesinde yer aldı. Üniversite görevlileri de şahit oldukları fişleme faaliyetlerini ayrıntılı olarak anlattı. İddianamede, Hilmioğlu'nun Ankara'daki evinde yapılan aramada 476 No'lu CD'de, "2005-2006 Marjinal Öğrenci Grupları" isimli klasör içerisinde, "Cemaatle bağlantılı öğrenciler, ESP-MLK-P, DHKP-C sempatizanı olan öğrenciler, Hizbullah üyesi öğrenciler, PKK sempatizanı olan öğrenciler, ülkücü öğrenciler" şeklinde bilgiler tespit edildi. Öğrencilerin adları, soyadları, açık kimlikleri, ÖSYM numaraları, bağlı bulundukları bölümleri belirtilerek, fotoğraflarıyla birlikte adresleri, arkadaşlarıyla olan bağlantılarının da fişleme bilgileri olarak yer aldığı bildirildi.


DÜZENLİ OLARAK JANDARMAYA BRİFİNG

Fişlemeler savcılar tarafından sorulduğunda, Hilmioğlu, fişlemelerin rektör olduğu dönemde üniversiteye bağlı olarak çalışan personel tarafından hazırlandığını savundu. Sık sık değişen güvenlik personelini üniversitede huzuru bozabilecek öğrencilerle ilgili bilgilendirmek amacıyla bu dokümanın hazırlandığını düşündüğünü ifade eden Hilmioğlu, bu güvenlikçilerin ismini hatırlamadığını, bu bilgileri herhangi bir yerde kullanmadığını iddia etti. Hilmioğlu, bu CD'nin üniversitenin jandarma bölgesi olduğundan dolayı jandarmaya da verilmiş olabileceğini aktardı. İnönü Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Tanık Mehmet Özcan ise tanık olarak verdiği ifadesinde, Hilmioğlu'nun, söz konusu fişlemeleri, 1995-2000 yılları arasında Malatya İl Jandarma Komutanlığı'nda görevli Bestami isimli binbaşı ve Cengiz Astsubay'la birlikte hazırladığını anlattı. 2000 yılında Hilmioğlu'nun rektör olmasından sonra 2005 yılına kadar 86 kişilik listenin sürekli olarak jandarmadan rektörlüğe bildirildiğini gördüğünü aktardı.

aktifhaber

Alkol komasındaki öğretmene tuvalette tecavüz etti
14:55 - Aşırı alkol aldığı için rahatsızlanarak bir kadın arkadaşı tarafından önceki gece saat 03.00 sıralarında Akdeniz Üniversitesi Hastanesine getirilen İngilizce öğretmeni G.T, kusmak isteyince, AÜ Hastanesince özel bir şirketten hizmet alımı yoluyla istihdam edilen ve hasta taşıma işinde çalıştırılan Hayri Güçük tarafından, tuvalete götürüldü. İngilizce öğretmeni G.T, acil servis sorumlu hekimine, Güçük'ün tuvalette kendisine tecavüz ettiğini söyledi. Şikayet üzerine acil servis sorumlu hekimi durumu hastane polisine bildirdi. Gözaltına alınan Güçük, sorgusunun ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. 11.08.2009 ANTALYA
netgazete

Emekli öğretmen, evinin önüne heykelini diktirdi

11 Ağustos 2009 - İstanbul'da yaşayan emekli öğretmen ve ders kitabı yazarı, Karabük'ün Safranbolu ilçesinde tarihi konak görümünde inşa ettirdiği evin önüne elinde kitap okuyarak tasvir edildiği heykeli ile salonuna büstünü yaptırdı. netgazete

O Rektöre Tacizden Sınır Dışı
15 Ağustos 2009 13:13

Sezer tarafından Manas Üniversitesi'ne atanan Rektör Uğur Oral, sekreterine tacizden ülkeden polis zoruyla çıkarıldı.

Türk-Kırgız ilişkilerini geliştirmek için 1995 yılında kurulan Manas Üniversitesi'ne Ahmet Necdet Sezer döneminde atanan Rektör Uğur Oral, emrinde çalışan bayan sekreterleri taciz ettiği gerekçesiyle hakkında başlatılan soruşturma sonucunda ülkeden polis zoruyla çıkarıldı. Oral hakkında hazırlanan polis raporunda üniversitede çalışan bayan personele yönelik ahlak dışı davranışlarının tespit edildiği belirtildi.

Türk-Kırgız ilişkilerini geliştirmek için 1995 yılında kurulan Manas Üniversitesi'ne Ahmet Necdet Sezer döneminde atanan Rektör Uğur Oral, emrinde çalışan bayan sekreterleri taciz ettiği gerekçesiyle ülkeden polis zoruyla çıkarıldı.

Şikayet üzerine ahlak suçlarına bakan Bişkek Emniyeti 9. Şube'de sorgulanan Uğur Oral, Kırgız yasalarının nesil sağlığını korumaya ve zinayı önlemeye yönelik 3-2 ve 19. maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle hakkında yapılan şikayetler doğrultunda soruşturmaya tabi tutuldu.

Sekretere taciz..

Bişkek polisi tarafından telefonları dinlenen ve teknik takip sonucu üniversitede başka bir birimde görevlendirilen eski sekreterini taciz ettiği anlaşılan Rektör Oral'ın sekreterine ağza alınmayacak sözler sarfettiği ve eşi evde olmadığı akşam evine davet ederek ahlak dışı tekliflerde bulunduğu belirlendi. İnternet sitelerinde de yayınlanan rektörün ses kaydında telefonda sekreter ile yaptığı belden aşağı sohbet sırasında kendinden geçtiği ve onu öğlen yemeği arasında odasına gelmesi konusunda ikna etmeye çalıştığı anlaşıldı.

GÖZALTINA ALINIP SORGULANMIŞ

Bu ve benzeri taciz olayları üzerine Bişkek Polisi 9. Şubesi tarafından gözaltına alınarak sorgulanan 67 yaşındaki Uğur Oral'ın, Manas Üniversitesi'nde çalışan bayan görevlilerin ahlaksız teklifleri reddetmesine rağmen kanunları çiğneyerek makamını kullanıp görevlileri ahlaksız ilişkilere ısrarla davet ettiği tespit edildi.
Hazırlanan polis raporunda emekli Albay Uğur Oral'ın suçlu olduğu belirtilirken, iki ülke ilişkileri açısından Kırgızistan'ı terk etmesinin isabetli olacağı, acilen yurt dışına çıkarılması gerektiği ifade edildi.

TÜRKİYE'YE DÖNDÜ..

Uğur Oral, Bişkek Polisi'ne ülkeyi terk edeceğine teminat verip Türk Hava Yolları'ndan aldığı 20 Haziran tarihli bileti de belge olarak sununca ülkeden ayrılmasına izin verildi. Oral 20 Haziran günü 05.40 uçağı ile Türkiye'ye döndü.

Uğur Oral'ın ülkeden ayrılmasının ardından ülkeden sınır dışı kararı verildiği, 5 yıl süre ile Kırgızistan'a ve Birleşik Devletler Topluluğu üyesi ülkelere giremeyeceği yönünde karar alındığı belirtilmesine rağmen, bu bilgi konusunda Dışişleri Bakanlığı bilgi vermek istemedi.

REKTÖR 2 AYDIR ORTADA YOK

Rektör Uğur Oral'ın Ege sahillerinde tatilde olduğu belirtiliyor. Henüz görevden el çektirilmeyen Oral'a Türk Rektör Vekili Prof. Ali Çınar vekalet ediyor. Ali Çınar da Uğur Oral'dan habersiz olduğunu söylüyor. Vekil Çınar, üniversitenin Ankara'daki bürosundan bilgi alınabileceğini söylemesine rağmen, Manas Üniversitesi'nin Ankara Bürosu'ndan da Uğur Oral'ın nerede olduğunu bilen yok.

Manas Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı'na 16 Temmuz 2009 tarihinde DPT Müsteşarı Kemal Madenoğlu getirilirken, Madenoğlu'nun rektörlük konusunda herhangi bir tasarrufta bulunup bulunmayacağı bilinmiyor.
Vakit'in ulaştığı Uğur Oral ise hakkındaki soruşturmanın palavra olduğunu savundu. 2 aydır Kırgızistan'a gitmediğini doğrulayan Uğur Oral, yıllık izinde olduğunu savundu. Sınırdışı edilmediğini söyleyen Oral, muhabirimizin “60 gün yıllık izninizin olması mümkün değil. Nasıl bu kadar Türkiye'de kalabiliyorsunuz?” şeklindeki sorusu üzerine “Bu benim sorunum. Daha fazla açıklama yapmak istemiyorum” dedi.
aktifhaber

Son yolculuğuna giyemediği gelinliğiyle uğurlandı
17:10 - Bursa'da geçirdiği kazada 3 kişi ile birlikte hayatını kaybeden nişanlı öğretmen, son yolculuğuna giyemediği gelinliği ile uğurlandı. Bir mevlit cemiyetinden dönen 20 kişiyi taşıyan minibüs kaza yapmış, öğretmen Emeti Karaman (26), annesi Fatma Karaman (45), Ramazan Sal (36) ve Yusuf Uşak (38) hayatını kaybetmişti. Kazada ölenler bugün Karacabey'de gözyaşları içinde son yolculuklarına uğurlandı. Ölenler arasından, Mardin'de öğretmen olan Emeti Karaman'ın, 2 ay önce Astsubay İbrahim Özer'le nişanlandığı ve Ekim ayında dünya evine girmeye hazırlandığı belirtildi.
netgazete

'Sınavsız hava sahası' istedi, çatıya çıktı

16:20 - Adana'da Dev-Genç üyesi 3 üniversite öğrencisi, bir iş merkezinin çatısına çıkarak, "KPSS ölürsem sebebi sensin" yazılı pankart açtı. YÖK'ün sınav sistemini protesto eden üç genç, intihar edeceklerini söyleyerek, polisleri yanlarına yaklaştırmadı. Gençler ellerindeki KPSS sorularının bulunduğu yaprak testleri parçalayarak çatıdan aşağı attılar. Yaklaşık 10 dakika gençleri çatıdan indirmek için dil döken polis ekipleri, eylemci gençleri ikna ederek çatıdan indirdi. Gençler, "Sınavsız hava sahası istiyoruz, KPSS-ÖSS hayatımızdan defolsun" sloganları attı. 18.08.2009 ADANA netgazete

'Bar fedaisi olmak istemiyoruz'' diye kiremit kırdılar
15:20 - Dünya çapında derece elde etmelerine ve üniversite mezunu olmalarına rağmen beden öğretmeni olamayan bir grup milli kickboksçu, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM) önünde kiremit kırarak bulundukları durumu protesto etti. Kickboksçular adına açıklamada bulunan Dünya Kickboks Şampiyonu ve Milli Takım Antrenörü Ersan Turan, uluslararası arenada madalyalar kazandırmış milli sporcular olmalarına rağmen ikinci sınıf muamele gördüklerini ifade etti. Turan, "Bizler bar-pavyon fedaisi değil öğretmen olmak istiyoruz" ifadelerini kullandı. 18.08.2009 ANKARA netgazete

Tebeşirleri kırıp yere atan öğretmenler, tâyin istedi

13:10 - Bir türlü tâyin olanmayan 60 kişilik öğretmen topluluğu, İstanbul'un Taksim Meydanı'nda toplandı. Çeşitli sloganlar atıp, "200 bin kadrolu atama istiyoruz" yazılı pankart taşıyan öğretmenler Galatasaray Meydanı'na kadar yürüdü. Burada grup adına okunan basın açıklamasında, "Bizi öğrencilerimize, okulumuza kavuşturun. Ücretli öğretmenlik köleliktir, bunu kaldırın. 200 bin öğretmen kadrolu olarak atansın. Anne ve babamız bizi öğretmen olsun diye okuttu. Ama hala dışarıdayız ve işsiz bile sayılmıyoruz" denildi. Ardından; ellerindeki tebeşirleri kırıp yere atan öğretmenler, Taksim'in göbeğinde, 10 dakika yere oturdu. 24.08.2009 İSTANBUL Akşam

'Yırtık don' kavgası

Çorlu Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görevli bir kadın memur, şube müdürünün kendisine “Neden yırtık dondan çıkar gibi araya giriyorsun” diye bağırdığını öne sürerek şikâyetçi oldu.

TEKİRDAĞ’ın Çorlu İlçesi’nde Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görevli Şube Müdürü Yüksel A., memur Sevgi Ç.’yi yanına çağırarak bir evrak verdi. Ancak Sevgi Ç., kendi alanında olmadığı gerekçesiyle evrakı Emine A. adlı memura vermek istedi.

MÜDÜRE ŞİKÂYET
Evrakın müdür tarafından kendisine verildiğini ve bu nedenle işi kendisinin yapması gerektiğini belirten Emine A., evrakı almadı. Bunun üzerine Sevgi Ç., şube müdürünün yanına giderek işin yapılmadığını anlattığı sırada Emine A. da olaya müdahale etmek istedi. Bu sırada iddiaya göre müdür Yüksel A., Emine A.’ya “Neden yırtık dondan çıkar gibi ikide bir araya giriyorsun” diye bağırdı. Emine A.’nın ikazı üzerine de müdürün, kadın memuru çenesinden tutarak ittiği öne sürüldü. Yapılan ihbar üzerine olay yerine polis geldi. Darp edildiğini öne süren Emine A. Yüksel A.’dan şikâyetçi oldu. (Habertürk)

02. Ağustos 2007
Kemalizm
Ahmet Altan

Sanırım Cumhuriyet’in en büyük fiyaskosu “eğitim” sistemi oldu.
Halkın arasından çıkıp da o halkla ilişkisini kesen bir grubun epey sorunlu iktidarını sürdürebilmek için eğitim tam bir “beyin yıkama” mekanizmasına döndürüldü.
Çocukların “düşünmesini” sağlamak için değil tam tersine “düşünmemesini” ve “devlet, Atatürk, Kemalizm” gibi tabulaştırılmış kavramlara tapınmasını sağlamak için düzenlendi bütün sistem.
Sonucunda, “düşünemeyen,” sadece ezberlediklerini tekrarlayan, “kutsallıklarla” zihinleri dondurulmuş bir “okur yazar” zümresi çıktı ortaya.
Burada birçok garip çelişki belirdi.
Devleti korumak için yetiştirilen kadrolar, zihinsel bir şokla donduruldukları için daha sonra yönetime geldiklerinde devleti idare edemediler.
Devlete tapınanlar, yetersizliklerinden dolayı devleti çökerttiler.
Hukuksuz, darbeci, çeteleşmiş bir yapı çıktı ortaya.
Beyin yıkayarak itaatkar kadrolar yaratma kurnazlığı, devletin yetersiz kalmasına yol açtı.
İkinci gariplik ise “okur yazarlar” ile “cahiller” arasındaki tuhaf rol değişimiydi.
Eğitim süreçlerinde “düşünme esnekliklerini” yitiren “okuryazarlar” ülkenin en tutucu, en gerici grubu haline gelirken, onlar kadar ağır bir “doktrin” bombardımanına tutulmayan “cahiller” daha esnek, daha değişimci, daha sağduyulu kaldılar.
Okuryazarların “devlet açısından tehlikeli” buldukları her değişimin “cahiller” tarafından desteklenmesinde, sanırım “eğitimsizliğin” bu ülkede büyük bir beyinsel avantaj sağlamasının da rolü büyüktü.
“Cahiller,” okuryazarların içine sıkıştıkları dar kalıpların esiri olmuyordu.
Türkiye’de bugün yaşanan ve bizim medyanın asla kavrayamadığı gelişmelere bakarsak, niye “tutucu ve gerici” kadroların çoğunlukla “okuryazarlardan”, değişimcilerin de “cahillerden” oluştuğunu daha iyi anlarız.
Medya, Türkiye’yi hiçbir zaman anlayamadı, bugün de anlayamıyor çünkü medyanın da kadroları “eğitimsiz eğitimlilerden” oluşuyor genellikle.
Bütün hayata ezberlenmiş kalıplarla bakıyorlar ve hayatı hiçbir biçimde anlayamıyorlar.
Bunun son örneğini Zafer Üskül’ün “anayasadan Kemalizm’i çıkartalım” önerisine medyanın verdiği tepkide de gördük.
Ortak sesleri “olmadı hocam” düzeyindeydi.
Niye olmadığını açıklayamıyorlardı çünkü bunu açıklayabilecek bir donanımları yoktu.
Geçen gün Mehmet Altan da yazdı.
Yeryüzünde içinde “insan ismi” geçen üç anayasa var.
Biri Kuzey Kore’de, Kim İl Sung’a atıf yapılıyor.
Biri İran’da, Humeyni’ye atıf yapılıyor.
Biri de Türkiye’de, Atatürk’e atıf yapılıyor.
Atatürk’ü yüceltmek isteyenlerin, Atatürk’ü içine yerleştirdikleri grup bu işte:
Kim İl Sung, Humeyni, Atatürk.
Türk “okuryazarlarının” zavallı çelişkisini bundan daha iyi gösterecek bir liste sanırım az bulunur
Bizim anayasa, “Atatürk ilkelerine ve Kemalizm’e” dayanıyor.
Kemalizm’in ne olduğunu tam olarak kimse anlatamıyor ama bildiğimiz iki gerçek var bu esrarengiz “izm”de, birincisi Kemalizm’de demokrasi yok, ikincisi ordu siyasetin içinde.
CHP’nin ideolojisi bu.
Zaten de bu yüzden devlet kadrolarıyla CHP özdeş ve ikisi birlikte diğer partilerle siyasi bir mücadele sürdürüyorlar.
Onun için de CHP’nin seçim yenilgisi aynı zamanda devletin yenilgisi olarak algılanıyor.
Bir ülkede, devlet siyasi bir parti gibi davranamaz.
Öyle davranırsa herkesin değil sadece bir siyasi partinin devleti olur ve kendi halkından kopar.
Aynen bugün olduğu gibi.
Devleti yeniden devlet yapmak ve halkıyla barıştırmak için anayasadan Kemalizm’i çıkarmak bunun için gereklidir.
Aksi takdirde, devlet, demokrasi isteyen herkesle dövüşmek zorunda kalır ve kaçınılmaz olarak yenilip çöker.
O çok taptıkları devleti kurtarabilmek, onu gerçek bir devlete dönüştürmek, herkesin devleti haline getirmek için anayasadan Kemalizm’i çıkartmak zorundalar.
Zafer Üskül, bunu söylüyor.
Onlar da “olmadı hocam” diyorlar.
Tabii ki sonunda “tarafsız” bir anayasamız olacak.
Devlet olabilmenin başka çaresi yok.
Onların bunu anlayabilmesi için Atatürk’ün bir sözünü değiştirerek söylemek gerekecek sanırım, beyinleri aynı konuşma kalıplarının içinde donduğundan başka sözleri pek kavrayamıyorlar çünkü.
“Efendiler, bu ülke demokratikleşir ama bazı kadrolar değişir.”
Bilmem medyanın tepelerindekiler hayatın kendilerine ne söylediğini duyabiliyorlar mı...

Ankara liselerine uyuşturucu satan çete elegeçirildi
14:10 - Ankara Emniyeti "Kasırga-09" adlı bir operasyonla yaklaşık 55 kilo hint keneviri ele geçirildi. Gölbaşı'nda durdurulan bir kamyona saklı uyuşturucuyu dedektör polis köpekleri buldu. Operasyonda uyuşturucuyla beraber 6 kişi gözaltına alındı. Aynı operasyon çerçevesinde Ankara'da bir lisede uyuşturucu satan Murat K. ile torbacısı Cengiz A., Cemal A., Deniz H. ve Ersin Y. adlı kişiler gözaltına alındı. Ayrıca bu kişilerden uyuşturucu aldığı belirlenen 13 kişide kullanıcı olarak haklarında zabıt tutuldu. 25.08.2009 ANKARA
netgazete

Ödemedi Kulağını Kestik!
26 Ağustos 2009 07:25Ergenekon'un tutuklu sanığı Mehmet Haberal'ın mafyavari işlerini üstlenen Rıfkı Kamburoğlu, tüyler ürperten itiraflarda bulundu:
[img]http://s.aktifhaber.com/images/news/94888.jpg [/img]
Ergenekon iddianamesinin eklerinde Ergenekon sanığı Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'la ilgili korkunç iddiaların yer aldığı bir dilekçeye yer verildi. Dilekçeyi yazan Rıfkı Kamburoğlu, Mehmet Haberal'ın talimatı üzerine tahsilat yaptığını, alacaklıyı dağa kaldırdığını, borcunu ödemeyen bir tur yetkilisinin kulağını kestiğini öne sürdü.

AVUKATINA BİR BİR ANLATTI

Rizeli olduğunu, Mehmet Haberal'ın eşi tarafından akrabası olduğunu ve kayınbiraderi Bora Müftüoğlu'nun Patalya Oteli'nde güvenlik müdürü olarak görev yaptığını anlatan Kamburoğlu avukatı Niyazi Özgül'e gönderdiği dilekçede yaptığı işleri bir bir sıraladı.

Patalya Otel'deki konaklama ücretlerini ödemediği gerekçesiyle İremtur'dan tahsilat yapması için Kızılcahamam'daki Patalya Oteli'ne davet edildiğini ifade eden Kamburoğlu, otelde kendisini karşılayan Erkan Haberal'ın İremtur'dan 115 bin dolar alacaklarını tahsil edemediklerini söylediğini kaydetti.

'KAMAYLA KULAĞINI KESİN'

İstanbul'a İremtur'un merkezine gidip, tehdit ettiğini bunun üzerine 60 bin dolar üzerinden anlaşmaya vardıklarını anlatan Rıfkı Kamburoğlu 10 bin dolar ödeme yapan İremtur'un kalan miktarı ödemediğini belirterek, dilekçesinde şunları anlattı: "Bunun üzerine İremtur Yönetim Kurulu Süha Alnıtemiz'i kaldırdım. Jeep marka otosuyla Patalya Oteli'ne getirdim. Haberal, 'Kafasını gözünü kırın, benim odamdaki tarihi kama asılıdır kulağını kesin' dedi. Ben de onun dediği herşeyi yaptım ve Süha beyden 65 milyarlık ve 50 milyarlık iki adet çeki aldım. Bunları daha sonra Bahçelievler'deki hastanesinde Mustafa Birben ve ve Adem Avcı'nın huzurunda rektöre iade ettim."

BİR DE FOTOĞRAF ÇEKTİRMİŞ

Süha Alnıtemiz'e işkence yaptıktan sonra bir de fotoğraf çektirdiğini belirten Kamburoğlu, şunları anlattı: "Aynı gece Süha beyi yanıma alarak Patalya'nın rektör odasında şömine bara çıktım ve Süha beyle İlhan Cent ortasında samimi pozla resim çektirdik. Bu resim sayın avukatım sendedir. Resim incelendiğinde Süha Alnıtemiz'in patlak kulağı ve kanlar görülecektir. Bu olaydan sonra Süha beyin boğazında ödem çıkması nedeniyle üç ay konuşamadığı sabittir."

Mühendisten aşağı olmamalı

Rıfkı Kamburoğlu, Bayındır Holding ile çıkan ihtilafı ise şu sözlerle anlattı: "1998'in Ağustos ayında Mehmet Haberal'ın talimatıyla kayınbiraderim Bora tarafından beni memleketten arayarak 'Hocanın başı dertte adamlarını al silahlı olarak İzmir'e araziye in' dedi. Ben de yanıma 10 kişi alarak İzmir'e gittim. İzmir'de bizi Başkent Üniversitesi Zübeyde Hanım Hastanesi Müdiresi Sibel Hanım karşıladı.

Mehmet Haberal beni cep telefonu ile arayarak, 'Enişte vuracağınız adam mühendisten aşağı olmamalı ona göre bu işi hallet benim kazancım yani 30 milyon doların yüzde 10'unu sana vereyim' dedi." İzmir'deki başarılarından dolayı Haberal'ın kendisinden 3 tane silahlı adam istediğini anlatan Kamburoğlu, "Sayın rektöre bu 3 kişiye ilaveten dördüncü kişi İrfan Okutan'ı da bıraktım. Maaşlı olarak rektörün illegal işlerinde kullanılmak üzere yanlarında çalıştılar" dedi.

İllegal işler yaptırdı

Rize Ardeşen'de ticaretle uğraşan Rıfkı Kamburoğlu, Ergenekon eklerinde yer alan mektubunu doğrulayarak, "Haberal bana illegal işler yaptırdı" dedi. Yaptığı tahsilatlar karşılığında alacaklarının ödenmediğini öne süren Kamburoğlu, "Bana iş yaptırdı, Beni kullandı. Kullandığı işlerin karşılığında bana para ödeyecek. Ben sabıkalı, illegal bir insandım. 3 yıla yakın Patalya'da kaldım. Sabıkalı bir adamla Haberal'ın ne işi olur?" diye sordu.

Abdulkadir Selvi-Yeni Şafak

Uğruna 2 liseli öldürülen kızın ifadesi, 3 yılda alındı
16:50 - Samsun Anadolu Lisesi öğrencisi 2 genci okula giderken silahlı saldırı düzenleyerek öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan sanığın yargılanmasına devam edildi. Uğruna 2 gencin öldürüldüğü iddia edilen genç kız Ş.E.Ö.'nün ifadesi ise 3 yıl süren mücadele sonucu talimatla alındı. Genç kız, ölümle tehdit edildiği için yurt dışına kaçtığını ileri sürdü. Fotoğrafta, Ş.E.Ö. (solda-20) adlı genç kız, katil zanlısı sevgilisi A. ( sağda-20) ile birlikte. Duruşma, tanıkların dinlenmesi için ertelendi. 27.08.2009 SAMSUN
netgazete

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün başı, Üsküdar'daki bir ilköğretim okulunda görev yapan şizofren öğretmenle dertte

29 Ağustos 2009 - Üsküdar'da bir ilköğretim okulunda Fen ve Teknoloji Öğretmenliği yapan L.P. eşi ve iki çocuğuyla geçtiğimiz mayıs ayında Ataşehir’deki bir öğretmenevinde kalmak için başvurdu. Ancak, İstanbul’da yaşadıkları için bu istekleri geri çevrildi. Öğretmen bu cevabı duyunca savcılığa giderek, “Öğretmenevinde kahvaltı ettik, zehirlenip cinsel tacize uğradık” diye şikâyette bulundu. Savcılık durumu öğretmenevine bildirdi. Gerekli araştırmaların sonucunda takipsizlik kararı verdi. Gerekçesi de şu oldu. Öğretmenin ağır ruhsal bozukluğu var. Oysa, ilköğretim müfettişleri bu öğretmen için daha önce “akıl hastalığı ve akıl zayıflığı nedeniyle vesayet altına alınmasını” teklif etmişti. Hürriyet gazetesinin haberine göre; öğretmen L.P. daha önce de görev yaptığı Ordu’da aile yakınları tarafından okul dışında, meslektaşları tarafından da evinde bayıltıldığını iddia etmişti. İstanbul’a gelir gelmez de tayin edildiği okulun kadın müdürüne de benzer suçlamalar yaparak, “Müdürüm çayıma ilaç katıp beni satıyor” diye şikâyet etmeye başladı.
Öğretmen daha önce görev yaptığı Ordu’dan da ruhsal durumu nedeniyle tayine ikna edilmişti. Çünkü, ruhsal durumu ne kadar ağır olursa olsun eğitim yöneticileri o öğretmeni devlet memuru olduğu için görevden alamıyor, hastaneye gönderse de ağır derecede hasta raporu olmadıkça öğrencilerin karşısına çıkarmaya devam ediyor.

Ailesiyle minibüste yaşıyor

L.P. 1996 yılında göreve başlıyor. 13 yılda 10 ayrı okulda görev yapıyor.35 yaşında iki çocuk sahibi olan öğretmen bir işsiz tekstil işçisi olan E.P. ile evli. Bir ikamet adresi bulunmuyor. Okulun bahçesinde bir minibüste yaşıyor.

Ancak savcılık gönderebilir

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer: “Bu öğretmen normal tayinle Ordu’dan bize geldi, sonra öğretmenin hasta olduğunu gördük. Bu öğretmen, herkesten şüpheleniyor, hiç kimseye güvenmiyor. Müfettişlerin yazdığı rapora göre Bakırköy Devlet Hastanesi’ne sevk ediliyor. Ancak, hastane ‘Okul müdürü değil, sizi savcılık sevk etmeli’ diyerek öğretmeni geri çeviriyor. Müdür de savcılığa başvuruyor. Hâlâ savcılığın sevk etmesini bekliyoruz. Ruhsal sorunları olanları sevk yetkisi okul müdürlerinin ya da İl Milli Eğitim Müdürleri’nin elinde olmalı.”
? MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü Ömer Balıbey: “Genel Müdürlüğümüz üniversite, YÖK ve Bakanlıkla bir proje hazırladık. Öğretmenlerin bireysel performanslarını ölçeceğiz. Öğretmenlik başladığı gibi bitmeyecek. Yöneticileri, aile birlikleri, meslektaşları, velileri, öğretmenleri değerlendirecek. Öğretmenin iletişimi, ruhsal durumu da gözlenecek.”

netgazete

Aşırı dozdan ölüm

Kadıköy'de üniversite öğrencisi genç kız, aldığı aşırı dozda uyuşturucu madde nedeniyle hayatını kaybetti.
Alınan bilgiye göre, Fikirtepe Eğitim Mahallesi Muratpaşa Caddesi'ndeki bir evde oturan arkadaşlarını ziyaret ettiği öğrenilen Kocaeli Üniversitesi öğrencisi B.V. (23), uzun süre banyodan çıkmayınca kapıyı kırarak içeri giren arkadaşları tarafından kendisinden geçmiş olarak bulundu.

Kolunda bir enjektör olduğu görülen B.V, ambulansla Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılmak istenirken yolda öldü.

Anne ve babası boşandığı için anneannesiyle birlikte Beşiktaş'ta yaşadığı belirtilen B.V'nin, yaklaşık 4 yıldır uyuşturucu madde kullandığı, 5 ay önce de Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi'nde (AMATEM) 2 ay tedavi gördüğü öğrenildi.
Akşam

2 üniversite bitirdi, baba mesleği taksi şoförü oldu
23:40 - Reşide Örtül, Konya Selçuk Üniversitesi Harita ve Kadastro bölümünden mezun olduktan sonra tekrar sınava girerek, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünü kazandı. Öğretimine devam ederken yaptığı iş başvuruları sonuç vermeyince baba mesleği olan taksi şoförlüğüne yöneldiğini ifade eden Örtül, işe başladığı ilk günlerde erkek meslektaşlarının kendisini istemediğini belirterek, "Müşteriler de bayan olduğumu gördüklerinde beni tercih ediyorlardı. İngilizce, Rusça, Almanca ve Fransızca biliyorum. Sonuçta erkek meslektaşlarım, müşterileri olan turistler için yardım ettiğimi görünce bana alıştılar" dedi. 03.09.2009 İZMİR
netgazete

Seydişehir ilçesi Endüstri Meslek lisesine Edebiyat öğretmeni olarak atanan öğretmen yalnız yaşadığı evde ilaç içerek intihar etmek istedi.

04 09 2009 22:25

Çok sayıda ilaç içen öğretmenin evine polisler kapıyı kırarak girebildi. Yarı baygın olan ve sürekli ağlayan öğretmen polislerin kucağında ve polis arabası ile hastaneye yetiştirildi.

Edinilen bilgiye göre Konya'ya bağlı Seydişehir ilçe merkezinda yalnız yaşadığı öğrenilen ve kısa bir süre önce Seydişehir Endüstri Meslek lisesine edebiyat öğretmeni olarak atanan S.Ö (24) evinde ilaç içerek intihar etmek istedi.

İlaç içtikten sonra polisi arayan ve “ben intihar ediyorum diyerek” yaşadığı evin adresini veren öğretmenin evine polisler gelince evin kapısının kilitli olduğunu tespit etti.

Polis komşuların nezaretinde evin kapısını kırarak içeri girdi, Polis öğretmeni evin yatak odasında yarı baygın bir şekilde ve ağlarken buldu. Kısa süre içinde tamamen bayıldı.

Polisler öğretmeni kucaklarına alarak polis aracı ile Devlet hastanesine götürdüler ve burada tedavi altına alındı.

Zedhaber/Konya

Öğretmenleri Taşıyan Minibüs Devrildi
06 Eylül 2009 19:15

Öğretmenleri taşıyan minibüs kaza yaptı: 2 ölü, 15 yaralı

Manisa'da, içinde öğretmenlerin olduğu minibüsün şarampole devrilmesi sonucu 2 kişi öldü, 15 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Kazım Onbaşı'nın (43) kullandığı 45 VY 326 plakalı minibüs, Yeniköy yakınında şarampole devrildi. Kazada 2 kişi hayatını kaybetti, 2'si çocuk 15 kişi yaralandı. Yaralılar, Manisa ve Saruhanlı ilçesindeki çeşitli hastanelere kaldırıldı.
aktifhaber

08 Eylül 2009 Salı
İşte Türkiye'nin ekonomik gerçeği!

Türkiye'nin ekonomik durumunu öğrenmek isteyen Marmara Üniversitesi Rektörü Necla Pur'a kulak versin. Pur öğrenciler hakkında çarpıcı bir tespite ulaştı.İşte rektör Necla Pur'un çarpıcı açıklamaları

Marmara Üniversitesi Rektörü Necla Pur öğrencilerin çoğunun günde bir öğün yemek yediğini ve derste açlıktan bayılanlar olduğunu söyledi..

55 bini aşkın öğrencinin öğrenim gördüğü Marmara Üniversitesi'nin tepesindeki isim Habertürk'ten Pervin Kaplan'a çarpıcı açıklamalarda bulundu..

1.5 TL veremeyecekler var

Üniversitede hafta için her gün maliyeti 5 TL olmasına rağmen 1.5 TL'ye yemlek verdiklerini anlatan Pur, "Bin 500 öğrenciye bedava yemek için kupon veriyoruz. Çünkü bu çocukların arasında 1.5 TL'ye yemek alamayacak olanlar var. Yemek fiyatını bu yıl da artırmayacağız. Bunu bile çocuklar ödemekte zorlanıyor" diyor.

Geçen yıl derste bayılanlar olduğunu olduğunu anlatan Pur'un sözleri yürekleri burkacak türden..

10'a yakın öğrenci toplu halde bayılmış

"10'a yakın öğrenci derste fenalaşmış bayılmış. Doktor çocukların açlıktan bayıldığını söyledi. Suratlarından nasıl gıdasız olduklarını anlıyorsunuz. Çoğu günde tek öğün yemek yiyor. Günlerce uykularımız kaçtı. Sonra çorba projesini devreye soktuk. Taze sebzelerle besin değerini yüksek tutmaya çalıştığımız çorbaları sabahları 07.30'dan itibaren dağıtmaya başladık.

Çorbanın içine kıtır ekmek koyuyorlar

Plastik bardaklarda 50 kuruşa ve istedikleri kadar içine kıtır ekmek koyabilecekleri şekilde servis etmeye başladık. Çocuklar ekmekleri çorbanın içine koyuyorlar. Bazılarına çorba kuponu da verdik. Günde 900 bardak çorba verildi. Bu yıl Haydarpaşa ve Anadolu kampuslerinde başlatacağız.

Ayda 100 TL harçlık

Öğrencilerin yüzde 80'inin Anadolu illerinden geldiğini söyleyen Pur, ailelerin bu çocuklara ayda 100 TL İle 150 TL arasında harçlık yollayabildiklerini söylüyor.

Pogaça yollayın

Pur hayırseverlere de şöyle sesleniyor: "Hayır yapmak sacede Ramazan'da kalmamalı. Sabah kalvaltısı verebilirsiniz. 10 ev kadını buluşup bin poğaça yapıp sabahları çorbanın yanında dağıtsa bu çocuklara bundan daha büyük hayır olur mu?

anadoluhaber

Harç protestocusu öğrenciler gözaltında

15:50 - Maltepe'de toplanarak YURTKUR Genel Müdürlüğü'ne doğru yürüyüşe geçen Halkın Kurtuluş Partisi yanlısı öğrenciler, YURTKUR Genel Müdürlüğü'ne geldiklerinde içeri girmek istediler. Çevik kuvvet barikatını zorlayan öğrencilerden ilk etapta 12'si gözaltına alındı. Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri megafonla yapılan eylemin kanunsuz olduğu konusunda uyarıda bulundu. Eylemciler, üzerleri tek tek aranarak polis otobüslerine bindirildi. Gözaltına alınan yaklaşık 50 öğrenci, Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı karakollara götürüldü. 09.09.2009 ANKARA
netgazete

Anadolu Ve Fen Liseleri Kapatılsın
24 Haziran 2008 12:13

Anadolu ve Fen Liselerine girişte ilköğretimin 6, 7 ve 8'nci sınıflarında sınav yapılması uygulamasına ÖSYM Başkanı Prof.Dr. Ünal Yarımağan karşı çıktı.

ÖSYM Başkanı, "Anadolu ve Fen liseleri ya kapatılsın, ya da sayıları bir kaça indirilsin. Bugünkü eğitim sistemi hiç bir amaca hizmet etmiyor" diyen Yarımağan, okulları "seviyelendirme"nin yanlış olduğunu söyledi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Anadolu ve Fen Liseleri başta olmak üzere bazı liselere İlköğretimin 6,7 ve 8'nci sınıflarda yapılacak merkezi sınav sonuçlarına göre öğrenci almasına, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof.Dr. Ünal Yarımağan karşı çıktı.

Yarımağan, "Anadolu ve Fen liseleri ya tamamen kapatılmalı" dedi. Yarımağan, liseleri bu kadar "seviyelendirmelenin" doğru olmadığını, sınavla öğrenci alımından vazgeçilmeyecekse, sınav sayısının artırılmasına da gerek olmadığını daha doğru olacağını öne sürdü.

"HEPSİ NORMAL LİSEYE ÇEVRİLSİN"
ÖSYM'nin kurulduğu tarihten bu yana değişik kademelerinde görev yapan ve son 35 yıldır gerçekleştirilen bütün sınavlarda bulunan Prof.Dr. Ünal Yarımağan, ülkemizde okul türünün çok fazlalaştırıldığını belirtti. ÖSYM Başkanı, liselere geriş için getirilen kısa adı SBS olan "Seviye Belirleme Sınavı" ve ÖSYM'nin sınav sistemiyle ilgili olarak Hürriyet'e şunları söyledi:

"Okul türünün bu kadar çeşitlendirildiği, seviyelere ayrıldığı başka bir ülke yok sanırım. Fen Lisesi, Anadolu Lisesi diye hiyerarşi olmaz. Bazı ülkelerin prestijli okulları vardır. Bizde de eskiden olduğu gibi farklı statüsü olan Galatasaray, istanbul Erkek Lisesi gibi prestij okullarımız yine olabilir. Ama bugünkü gibi her ilde, her ilçede ayrıcalıklı okulunuz olmaz. O yüzden, il ve ilçelerdeki tüm Fen liselerini, Anadolu Liselerini normal liselere dönüştürmek lazım. Ya da tüm genel liseleri Anadolu lisesi yapılması uygun olur. Bugün ülkemizde Fen lisesine ne gerek var? Fen lisesi, genel liselerin fen koludur.

BU SİSTEM DERSHANEYE BAĞIMLI KILAR
Eğer Anadolu liselerini, fen liselerini kapatıp genel lise yapamayacaksınız, yani sistem bu şekilde devam edecekse, sınavla öğrenci alınacaksa, o zaman İlköğretimin 6,7 ve 8'nci sınıflarında üç kez sınav yapmanız, öğrenciyi dershaneye daha da bağımlı kılar. Her yıl gerilim yaşar. Bu sınavlardan, ders programlarının durumu, iller, bölgelerarası eğitim farklılıklarının ortaya çıkarılması ve bunların giderilmesi için veri olarak kullanılabilir. Buna itirazım yok. Ama Seviye Belirleme sınavı sonuçlarına göre Anadolu liselerine, fen liselerine öğrenci yerleştirmede kullanılacaksa, bu okullara girmek isteyen adaylar ciddi bir biçimde üç yıllık sınava hazırlanmak zorunda. Üç sınavdan birisinde başarılı olamayan öğrenci, iki sınavda çok başarılı olsa bile Anadolu liselerine, fen liselerine giremez.

DÜZ LİSEDEN FARKLI AMACI DA YOK
Bir an önce Anadolu liselerini, fen liselerini sıfırlamak gerekir. Çünkü bu şekilde okul olması için gerekçe kalmamış. Anadolu liselerinin,düz liseden farklı bir amacı yok. Bu kadar fazla fen lisesi de olmaz. Fen lisesi olunca sosyal bilimler lisesi açma ihtiyacı da doğdu. Yarın-öbür g Türkçe-Matematik lisesi de gerekir. Meslek lisesinin sayısı da fazla. Liselerin bu kadar çeşitliliğine ve seviyelendirilmesine gerek yok. Bugün getirilen sistemle liseler birinci, ikinci, üçüncü sınıf lise oluyor.

YETENEKLERİN GELİŞMESİNİ ÖNLÜYOR
Sınav sistemi de yanlış. Bu kadar genç yaşta çocuğa 'çoktan seçmeli' testler uygulanması, onların yeteneklerinin gelişmesini de engelliyor. Üniversiteye de girişte de çoktan seçmeli testlerden vazgeçilmesinden yanayız. Ancak, aday sayısı 1,5 milyon olunca 'çoktan seçmeli' sınavdan başka bir şey yapamıyorsunuz. Bazı üniversitelere sınavsız öğrenci alınsa, sınava giren aday sayısı azalsa sınavda 'ucu açık' sorular yöneltilebilir. Öğrenci o zaman dershaneye gitmez. Sınav sistemi yüzünden, bugün öğrencinin belli yetenekleri gelişmiyor. Sınavda nasıl olsa böyle sorular yöneltilmiyor diye belli yeteneklerini geliştiremiyorlar. Sınav sisteminde değişiklik yapılabilirse bazı olumsuzluklardan da kurtulmuş olunur.

Saygı Öztürk/Hürriyet

"Bedrettin Abi Emrindeyim !"

16 Ağustos 2009 08:30

Ergenekon sanığı Kemal Gürüz'ün rektör atamalarında uyguladığı skandal yöntem telefon dinlemelerine takıldı.

HSYK üyesi Ali Suat Ertosun ve YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile görüntüleri ortaya çıkan Ergenekon sanıklarından Engin Aydın ile Gürüz arasında geçen telefon görüşmeleri üçüncü iddianamede yer aldı.

Gürüz'ün 21 Mayıs 2008'de Engin Aydın ile yaptığı görüşmede son dönemde yapılan rektör atamalarından hayli sıkıntılı olduğu görülüyor. Yeni atanan rektörler için 'bunlardan 'rektör -mektör' olmaz' diyen Gürüz, kimin rektör olmasına 'Türkiye çapında akil adamlar grubu'nun karar vermesi gerektiğini anlatıyor.

Engin Aydın'ın 'Öyle adamda bulabilirsen iyi yani' ifadeleriyle karşılık vermesi üzerine Gürüz, "Bulursun niye bak öyle bir bulursun ki yeter ki siyasi ortam ona elversin. Kendi aramızda biz biraz yaptık. Danışaraktan bulmadık mı bir sürü şahsiyetli adam" diyor.

YÖK Başkanlığı'nı bir dönem daha yapamakaktan yakınan Gürüz'ün en can alıcı sözleri ise devamında geliyor:

"Bir dönem daha kalsaydım, bu son fırsatı elime geçirebilseydim 50-60 tane daha Anadolu'da rektör olurdu." Engin Aydın ile yaptığı görüşmede Gürüz, Süleyman Demirel Üniversitesi'nde yapılan rektörlük seçimleriyle ilgili de ilginç değerlendirmelerde bulunuyor. Rektörlük seçimlerinde ilk üçü giren adaylar için Gürüz, "Birinci ve ikinci 'dinci'ymiş. Üçüncü MHP'li diyorlar ama onun da 'dinci'liği varmış" ifadelerini kullanıyor.

SENİN EMRİNDE OLURUM BEDRETTİN ABİ

28 Şubat döneminin sembol ismi Kemal Gürüz uygulamalarıyla rektörler ve öğretim üyeleri üzerinde terör estirirken Ergenekon firari zanlısı Bedrettin Dalan'ın karşısında yelkenleri indiriyor.

Gürüz, 20 Nisan 2008 tarihinde Dalan ile yaptığı telefon görüşmesinde "Sen bu rektörlerden ne çektiğimi bana bir sor. Bir Allah bilir bir ben" diyor. Dalan'ın "Memleket gidiyor değil gitti' yorumuna Gürüz, "Valla hala tutulacak bir tarafı var' sözleriyle karşılık veriyor. Dalan'ın "Var mı?" sorusuna Gürüz, "Var. Bu istanbul bunların elinden alınabilirse Bedrettin abi şayet, sen benden daha görürsün, düşün taşın, bana de 'gel şunu yap de yanımda şey ol de' ben senin emrinde olurum yani" diyerek cevap veriyor.

BEDRETTİN ABİ'DEN BAŞKASI KURTARAMAZ

Dalan'la görüşmesinde YÖK'te görev kabul eden bir Profesör'e de ateş püsküren Gürüz, "Ben kenarda durdum baktım ki laf yetiştiremiyorum. Köpek dolu etrafta. Geçen gün bi tanesi görev kabul etmiş YÖK'te. 'Ulan köpeksin sen' dedim be sırf neye kabul ediyor biliyor musun emekli maaşı artsın diye" sözleriyle hal yakınıyor. YÖK'te görev alan profesörün kim olduğunu merak eden Dalan'a GÜRÜZ, "Atilla diye bi köpek" dediği kayıtlarda yer alıyor.

Sözünü dinlemeyen profesörden hırsını alamayan telefonda ağzına geleni sölyene Gürüz, konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Köpek yalvardım altı aydır yapma Atillacım bu adama(Yusuf Ziya Özcan) şey vermeyin meşruiyet vermeyin diye bana diyor ki ama emekli maaşım artıcak ulan köpek dedim ben dörtyüz milyar lirayı bıraktım be laf gelmesin diye 8 sene emekli maaşı almadım. Bunlar adam değil onun için bak ben valla senin adını söyleyecem bazı yerlere Bedrettin Abi'den başkası bunu kurtaramaz diye"
aktifhaber

Öldürülen öğretmenin katili arkadaşı mı

Kahramanmaraş'ta tabancayla öldürülmüş halde bulunan öğretmenin, İngilizce öğretmeni olan kadın arkadaşı ile eşi tutuklandı.

10 09 2009 20:16

Edinilen bilgiye göre, Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu Öğretmeni Mustafa Yaprak'ı (50) öldürdükleri iddiasıyla gözaltına alınan A.A. ile eşi Ş.A, Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğündeki sorgularının ardından çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklandı.

haber7

Birbirlerini darp ettikleri iddiasıyla yargılanan profesör çifte, 3 biner lira para cezası verildi

11 Eylül 2009 3’üncü Sulh Ceza Mahkemesi AKUT’un kurucuları arasında bulunan dağcı Profesör Kuvvet İhsan Lordoğlu ile eşi Profesör Ayşegül Yaraman Lordoğlu’nun birbirlerini darp ettikleri iddiasıyla yargılandıkları davayı karara bağladı. Mahkeme, eşe karşı yaralama suçundan çifte üç biner lira para cezası verdi. Hürriyet gazetesinin haberine göre; duruşmada hazır bulunan İhsan Lordoğlu, “Bu olay nedeniyle kamuoyunda teşhir oldum. ‘Dayak atan profesör, kadın kongresinde’ şeklinde gazetelerde yer aldım. Erkek olduğum için suçlandım. Oysa bu olayın mağduru benim” diyerek suçlamaları kabul etmedi ve eşinin tırnak izlerinin hâlâ iyileşmediğini hatırlatarak beraatini istedi. Ayşegül Yaraman Lordoğlu’nun avukatı Azra Pelin Gökpınar ise, “Karşı taraf olayı çarpıtmaya çalışmaktadır. Müvekkilimin yaralandığı raporlarla sabittir” diye konuştu ve müvekkilinin beraatini istedi.

Evden uzaklaştırma cezası

İddianameye göre, aralarındaki geçimsizlik nedeniyle bir süre görüşmeme kararı alan çift, 2007’de Beşiktaş’taki evlerinde bir araya geldi. Ancak aralarında başlayan tartışma kavgaya dönüştü. Olayda çeşitli yerlerinden yaralanan Lordoğlu çifti, İstanbul 2’nci Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açarken diğer taraftan da birbirleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Eşinin kendisine yumruk attığını ve kaşından yaralandığını söyleyen Ayşegül Yaraman Lordoğlu’nun müracaatı üzerine eşi hakkında altı ay süreyle eve ve işyerine gelmemesi için ihtiyati tedbir kararı verildi. Savcılık soruşturması sonucunda da çift hakkında eşe karşı yaralama suçundan altı aydan 1.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

netgazete

16 Eylül 2009 13:51
YÖK Başkanı'na Danışman AyarıYÖK Başkanı Özcan, ilk gün heyecanı için destek verdiği oğlunun okulunda yaptığı açıklamalar, danışmanı ile arasında ilginç diyaloglara neden oldu.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, küçük oğluyla anaokuluna gidince okul renkli görüntülere sahne oldu.

Kanal D'nin haberine göre, Özcan’ı bu heyecanlı gününde gazetecilerin sorularını geri çevirmedi ancak her söylediği danışmanı tarafından düzeltildi.

İngilizce eğitim veren okula başlayan oğlu için bunun önemini anlatırken danışman araya girerek konuşmasını düzeltmesini istedi ve Türkçe eğitimin önemini vurgulamasını rica etti.

Oradan çıkarak hayvanat bahçesine giden Özcan ve oğlunu danışman burada da rahat bırakmadı. Hayvanat Bahçesi'ndeki bir tavşana 'Arap' ismini vermek isteyen Özcan ve oğlu
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Eyl 17, 2009 2:06 am    Mesaj konusu: YÖK Başkanı'na Danışman Ayarı Alıntıyla Cevap Gönder

Amerikancı Eğitim Düzeni - Fulbright Anlaşması
Ahmet Efeoğlu
Türk Celil

Milli Eğitimimiz 27 Aralık 1947'de imzalanan ve “Fulbright Antlaşması” olarak anılan ”Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma’nın sonucu olarak, bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CIA tarafından, Amerikan çıkarları doğrultusunda biçimlendiriyordu.

*
Senatör Haydar Tunçkanat’ın “İkili Antlaşmaların İç Yüzü” ve “Amerikan Emperyalizmi ve CIA” adlı kitabında açıkladığı üzere, 27 Aralık 1947'de imzalanan Eğitim Komisyonu’yla ilgili anlaşmanın 5. maddesi şöyleydi:

"Komisyon, dördü TC vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. Bunlara ek olarak Türkiye’deki ABD diplomatik heyetin başı, (Amerikan Büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı olacaktır.Komisyonda oyların eşit oluşması durumunda kesin oyu misyon şefi (Amerikan büyük elçisi verecektir.”

Komisyonun ABD vatandaşı olan dört üyesinden ikisinin elçilikteki CIA mensupları arasından seçileceğinden kuşku duymamak gerekir, böylece CIA, Milli Eğitim Bakanlığı’na rahatça sızma olanağı bulacak ve komisyon üyesi sıfatıyla öğrenci ve eğitim üyeleri arasında ajanlar devşirmekte hiçbir güçlükle karşılaşmayacaktır.

Okul kitaplarına ve ders kitaplarına Amerikan propagandasının etkinliğini artırmak için malzeme hazırlayacaklardır.”

O günden 2007' ye 58 yıldır, “Milli Eğitim”imizi ve daha pek çok bakanlığımızı Amerikalı uzmanlar yönlendiriyor.

Bu durun, 2007'de de böyledir ve FULBRİGHT COMMİSSİON adı altında Türk Milli Eğitimini biçimlendiren kurulun başında 2007'de Amerikan Büyük elçisi oturmaktadır. (bu gün de o kadar taviz verdiğimize göre bu şartlar muhtemelen aynı şekilde, belki de daha da ağır şekilde devam etmektedir. Bundan daha ağır ne olacaksa?)

İsmet İnönü, Amerikan Yarı-Sömürgesi Olduğunu Açıklıyor.

Yalnızca Milli Eğitim’in değil, diğer pek çok bakanlıkların1949'dan başlayarak Amerikalı uzmanlar güdümlendiğine ilişkin acı gerçek, Türkiye’yi Amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürerek Türk ulusunun anlına bu lekeyi süren İsmet İnönü tarafından, yıllar sonra,1963'de “timsah gözyaşlarıyla” şöyle itiraf etmişti.

“Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlemesini istiyoruz. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım ben bunu? Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar. Yapabilirler mi bunu?

Hepsini çevresinde uzman denen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar. Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurlardan önce sefirden öğreniyorum.

Bağımsızlık savaşından sonra Lozan’da asıl mücadele de bu uzmanlar konusunda oldu. Yoksa sınırlar zaten fiili durum idi. Tazminat işini iki devlet aramızda çözerdik. Bütün mücadele idaremize yapılmak istenen müdahale yüzünden çıktı. Bir tek uzman vermek için büyük ödünlerde bulunmaya hazırdılar. Dayattık. Biz onların neden ısrar ettiklerini biliyorduk. Onlar bizim neden inatla red ettiğimizi biliyorlardı.

Böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları vaat ederler. İmzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir. Personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra sökebilirsen sök. Gitmezler. Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek. Yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika güdemezsiniz. Havanda su döversiniz. Fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir. Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez…”

Türkiye’nin Şubat 1948'de 705 bin dolar olan döviz varlığını, Mayıs 1950'de eksi 12 milyon dolara; 1946'da 214 ton olan altın varlığını 1949 sonunda 123 tona indiren, ülkenin dağarcığında yeterince altın ve döviz bulunmasına karşın Amerika’dan borç alarak ülkeyi Amerikan güdümüne sokan İsmet İnönü’nün bu yüz kızartıcı açıklamaları karşısında:

“Madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin Amerika ile antlaşmalar yaparken Türkiye’ye Amerikalı uzmanlar dolmasına neden olacak maddelere imza attınız?” .. demek gerekiyor.

İsmet İnönü’nün bu sözleri, kendisinin Türkiye’yi içine düşürdüğü durumu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği gibi, onun bir Türkiye Cumhuriyeti kahramanı, Cumhurbaşkanı, Başbakanı olarak ne denli çaresiz olduğunu da ortaya koymaktaydı.

NOT: Bu yazıda Sn. Cengiz ÖNAKINCI’nın “Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni- Osmanlı Tuzağı ”adlı kitabından alıntı yapılmıştır.

Açık İstihbarat

06 Ekim 2009
BÜYÜKANIT FİŞLEME YAPMIŞ
ETÖ'nün mahrem bilgilerine kadar fişlediği Org. Büyükanıt da başkalarını fişlemiş.

Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın korgeneral rütbesinde iken liselerde Milli Güvenlik dersine giren subay öğretmenler vasıtasıyla, Türkiye'nin dört bir yanındaki okullarda fişleme yaptırdığı ortaya çıktı.

Milli Güvenlik Bilgisi dersine giren subay öğretmenlerin, öğrencileri tek tek fişleyerek ajanlık yaptıkları ortaya çıktı.

Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde görevli Milli Güvenlik Bilgisi Dersi öğretmeninin raporu doğrultusunda, öğrencilerin başlarının açılmasını sağlayan Okul Müdürü Metin Taşlık'ı, “Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak yönünde çaba gösteren Okul Müdürü Metin Taşlık'ın bu
davranışları takdirle karşılanmıştır” ifadeleriyle övmüş.

BÜYÜKANIT'A GÖRE; İMAM HATİP LİSESİ'NDE OKUYAN KIZ ÖĞRENCİLERİN BAŞLARININ AÇILMASI ÇAĞDAŞLIK!

Yaşar Büyükanıt, Korgeneral rütbesinde iken liselerde görevli subay öğretmenler vasıtasıyla istihbarat çalışmasında bulunmuş! Yaşar Büyükanıt, Kasım 1999'da, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde Kılık-Kıyafet Yönetmeliği'nin uygulanmadığını “Hizmete Özel” yazıyla, Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirmiş.

Yaşar Büyükanıt, söz konusu yazısında, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde Milli Güvenlik Bilgisi Dersi öğretmeninin kılık-kıyafet yönetmeliğinin uygulanmasına yönelik hazırladığı raporu incelediğini belirterek, raporda; 1998-1999 eğitim döneminde İmam Hatip Lisesi'nde derslere türbanla girildiği, kız-erkek öğrencilerin birbirinden ayrı sınıflarda ders gördükleri, 1999-2000 eğitim döneminde okul müdürlüğüne Metin Taşlık'ın atandığı ve Taşlık'ın kılık-kıyafet yönetmeliğinin uygulanması yönünde çok duyarlı davrandığı, kız öğrencilerin yüzde 50'sinin ikna edilmesi üzerine çağdaş kıyafetle dersleri takibe başladığı, diğer kız öğrencilerin ise konuya olumlu baktığı, çevre, arkadaş ve aile baskısı ile henüz tutumlarında değişiklik olmadığı, ancak yakın bir tarihte değişimin gerçekleştirilebileceği, okul müdürünün Milli Eğitim Müdürlüğü'nce yakından desteklendiği, çağdaş seviyede eğitim uygulanmasına yönelik isteklerin kabul görerek hemen uygulamaya geçildiğinin belirlendiğine dikkat çekiyor.

Yaşar Büyükanıt, öğrencilere başlarını açmaları yönünde baskı yapan okul müdürü hakkında da, “Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak yönünde çaba gösteren Okul Müdürü Metin Taşlık'ın bu davranışları takdirle karşılanmıştır” ifadelerini kullanmış.

Söz konusu yazıda; raporun Genelkurmay Başkanı Namına Prj. Sb. Yb. H. Minisker, Ş. Md. Alb. H. Çakırer ve D. Bşk. Toğg. Tuğg. Ü. Şahintürk tarafından hazırlandığı belirtiliyor.
Yaşar Büyükanıt'ın yazısı, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve örgütün yöneticisi olduğu gerekçesiyle yargılanan Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Şener Eruygur'da ele geçirildi.

ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİ, GAZETELER VE OKUL PANOLARI FİŞLENMİŞ!

Şener Eruygur'da ele geçirilen 10 sayfalık diğer belgede de, skandal ifadeler yer alıyor. Bu belgeye göre, Aralık 1999'da Milli Güvenlik Bilgisi Dersi'ne giren emekli subay ve muvazzaf subaylar; öğretmen ve öğrencilerin kılık ve kıyafetlerini, öğretmenlerin okudukları gazeteyi, okul panolarına Osmanlı padişahlarının ve büyüklerinin resimlerinin asılmasını bile fişlemiş.

OKUL YIKILMIŞ, MİLLİ GÜVENLİK DERSİ ÖĞRETMENİ SUBAY BOYKOTTA

Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 17 Ağustos Depremi'nde binası yıkılan İzmit Çok Programlı Lisesi'ni de fişlemiş. Fişleme raporunda, “17 Ağustos Depremi'nde binası yıkılan okulda eğitim Mustafa Kemal Lisesi binasında devam etmektedir. Eğitim-öğretim yılının başından itibaren Kılık-Kıyafet yönetmeliğine uyulmadığından MGB derslerine girilmemektedir. Okul müdürünün öğrencilerle yaptığı görüşmeler de herhangi bir değişikliğe sebep olmamıştır” denilmiş.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın Aralık 1999 gün ve İSTH. : 3429 – 99 Pl. Ynt. D. (İKK. Ş) sayılı yazısının EK-A'sında; Bursa Nilüfer Kız İmam Hatip Lisesi, Bursa Endüstri Meslek Lisesi, Eskişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi, Eskişehir Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, İskenderun İmam Hatip Lisesi, İzmir Atatürk Anadolu Teknik Endüstri Meslek Lisesi, İzmit Çok Programlı Lisesi, Kayseri Kocasinan Lisesi, Kütahya İmam Hatip Lisesi, Kütahya Kılıçarslan Lisesi, Malatya Hacı Ahmet Akıncı Lisesi, Malatya Lisesi, Sivrihisar İmam Hatip Lisesi, Yenişehir Endüstri Meslek Lisesi, Diyarbakır İmam Hatip Lisesi ve daha pek çok okul hakkında fişlemelere yer veriliyor.
Kaynak: Vakit

ÜNİVERSİTE'DE FİŞLEME OPERASYONU
22 Eylül 2009
Kemal Alemdaroğlu'ndan sonra İstanbul Üniversitesi adım adım takip edilmiş...

Ergenekon davası dosyasına giren 47 sayfalık fişleme raporu, İstanbul Üniversitesi'nin bütün faaliyetlerinin ayrıntılı şekilde takip edildiğini ortaya koyuyor.
Rapor, Ergenekon'un yöneticilerinden olduğu iddiasıyla yargılanan Kemal Alemdaroğlu'nun İstanbul Üniversitesi rektörlüğü görevinden alınmasından sonra yerine atanan Mesut Parlak dönemini mercek altına alıyor.

1. Ordu Komutanlığı'nda görevli Tümgeneral Uğur Uzal imzalı ve 25 Haziran 2005 tarihli raporda, Parlak'ın da içinde bulunduğu çok sayıda akademisyen 'Kürt kökenli, PKK sempatizanı, bölücü, ayrılıkçı, eski sol militanı' şeklinde fişleniyor. Üniversite yönetiminin akademisyen, memur ve yönetici atamaları, açtığı soruşturmalar, girdiği ihaleler ile mezuniyet törenlerinin en ince ayrıntısına kadar not edildiği görülüyor. Bilgilerin, askerî istihbarat birimleri, eski Adlî Tıp Kurumu Başkanı Keramettin Kurt, S.C., S.A., M.K.B., K.A., N.S. ve pek çok öğretim üyesi ile karşılıklı görüşme sonucu elde edildiği bildiriliyor.

İstanbul Üniversitesi Adlî Tıp Enstitüsü'nün 18 yıl müdürlüğünü yapan Prof. Dr. Sevil Atasoy ise Ergenekon davası müdahillerinden Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın da aralarında bulunduğu adli tıp uzmanlarına yönelik fişleme raporunu 1. Ordu Komutanlığı'na gönderdiği ifade ediliyor. Kara Kuvvetleri'ne iletilen bu bilgiler, ana rapora '11 Temmuz 2005 tarihli ek rapor' olarak ilave edilmiş.

Ergenekon dosyasına giren ek klasörlerde ortaya çıkan rapor Ergenekon davası sanığı Kemal Alemdaroğlu'nun görevinden alınıp yerine Prof. Dr. Mesut Parlak'ın atanmasından sonra İstanbul Üniversitesi'nin baştan sona fişlendiğini gözler önüne seriyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine 6 Ağustos 2008'de gönderilen 'Askeri İstihbarat Birimlerine: İstanbul Üniversitesi'nde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne saldırmayı hedefleyen ve Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü yıkmaya yönelik PKK yanlısı ve Kürtçü ayrılıkçı faaliyetler hakkındaki ön rapor' başlıklı belge 47 sayfadan oluşuyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nca gönderilen 'Çok gizlidir' ibareli raporda, Kemal Alemdaroğlu'nun görevden alınması ile birlikte ortaya çıkan süreçte İÜ'de Kürtçü yapılanmaya gidildiği iddia ediliyor. Aralarında Ergenekon davasının müdahili olan Şebnem Korur Fincancı'nın bulunduğu onlarca akademisyen fişleniyor. Raporda, Mesut Parlak başta olmak üzeri birçok akademisyenle ilgili 'Kürt kökenli, Malatyalı, PKK sempatizanı, eski illegal sol örgüt militanı' gibi ifadeler yer alıyor.

PARLAK, MAFYANIN TEMEL DİREĞİ

Raporda, Mesut Parlak'ın mafyanın üniversitedeki temel direği olduğu, ünlü araştırmacı yazar A.A.'ya göre Adli Tıp Enstitüsü'nce en önemli işkence raporunun Abdullah Öcalan'a verileceği iddia ediliyor. Parlak'ın türban sebebiyle mezuniyetlerin düğün salonlarında yapılmasına izin verdiği, ileride türban ve kara çarşafın İÜ'de serbest olacağının Parlak tarafından alınan duyum olduğu kaydediliyor. Parlak'ın Kürtçü bağlantıları, ailesinin soyağacı ele alınarak incelenmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Mesut Parlak'ın yönetime getirdiği kişiler de sayılarak, "Kürt kökenli ve PKK sempatizanı Tahsin Yeşildere veterinerlik fakültesinde etkin bir pozisyona getirildi." deniliyor. Raporda üniversitede ihalelere ilişkin bütün eski kriterlerin kaldırıldığı, en düşük fiyat uygulamasına geçildiği aktarılıyor. Sosyal tesislerde 2004 Eylül'den beri ihale yapılmadığı, geçen dönemde kriterlere uyum sorunu olanların geri döndüğü bildiriliyor. Kampüste türbanlıların görülmeye başladığı aktarılıyor.

Prof. Dr. Sevil Atasoy, 1987'den beri sürdüğü İÜ Adli Tıp Enstitüsü müdürlüğü görevini 26 Mayıs 2005'te bıraktı. Atasoy'un, sadece akademisyenleri fişlemekle kalmadığı, ayrıca 1. Ordu Komutanlığı'na da rapor sunduğu ortaya çıktı. Buna göre, 1. Ordu'ya sunduğu ve 11 Temmuz 2005'te Kara Kuvvetlerine gönderilen raporda, "İşkencenin Önlenmesinde Bağımsız Bilirkişilik" isimli projede imzası olan akademisyenlerden Şebnem Korur Fincancı ve Sermet Koç'un uzun zamandır Türkiye aleyhtarı radikal sol ve bölücü faaliyetlerde bulundukları ve daha pek çok iddia ileri sürülüyor.
aktifhaber

23 Eylül 2009 10:19
FİŞLENEN AKADEMİSYENLER TEPKİLİ

Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın akademisyenler hakkında hazırladığı rapora sert tepki geldi..Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

İstanbul Üniversitesi'nde (İÜ), 'PKK sempatizanı, Kürtçü, eski sol militanı' şeklinde fişlenmeleri, akademisyenlerin tepkisine neden oldu.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı, hazırladığı 47 sayfalık raporda 'Kürt kökenli ve PKK sempatizanı Tahsin Yeşildere, Veterinerlik Fakültesi'nde etkin bir pozisyona getirildi' şeklinde bahsedilen emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, fişlemelerin karalama amaçlı olduğunu söyledi.

Alemdaroğlu'na karşı çıktığı için bu tür karalamalara maruz kaldığını anlattı. Fişlenen diğer bir isim adli tıp uzmanı Prof. Dr. Fatih Yavuz ise meslektaşlarının kendisini fişlemesini üniversitedeki çekişmelere dayandırdı. Yavuz, bu tür uygulamaların Türkiye'ye vakit kaybettirdiğini anlattı.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine 6 Ağustos 2008 tarihinde 47 sayfalık bir rapor gönderdi. Ergenekon davasının ek klasörlerine giren raporda İstanbul Üniversitesi'nin rektör Mesut Parlak dönemi ayrıntılı olarak anlatılıyor.

Akademisyenlere yönelik 'Kürt kökenli, PKK sempatizanı, bölücü, ayrılıkçı, eski sol militanı' şeklinde fişlemeler yer alıyor. Burada fişlenen isimlerden biri de emekli öğretim üyesi Tahsin Yeşildere. Yeşildere'nin Kürt ve PKK sempatizanı olduğu belirtiliyor.

Yeşildere, kendisinin İzmir'de doğduğunu ve kökeninin Karamanoğulları'na dayandığını, dolayısıyla Türk olduğunu söyledi. Ergenekon davası sanığı Kemal Alemdaroğlu'nun İÜ'de rektör olduğu zamanlarda kendisinin de üniversite senatosunda görevli olduğunu kaydetti.

Uygulamalarına karşı çıktığı için Alemdaroğlu'nun senato toplantılarında kendisini 'PKK sempatizanı, bölücü' diye suçladığını ve senatodan atmaya çalıştığını ifade etti. Yeşildere, "Kürt olsam ne fark eder, Türk olsam ne fark eder. Ben demokrasi mücadelesi veren bilim insanıyım. Benim Türk, Kürt, Ermeni, Müslüman, Yahudi olmam hiçbir şeyi değiştirmez, demokrasi isteyen emekli bir profesörüm." diye konuştu.

Meslektaşlarının kendisinin askerî istihbarata fişletmesini de değerlendiren Yeşildere sözlerini şöyle sürdürdü: "1402'liklerde böyle çıktı. Üniversite rektörleri kendilerine paye verilince bu şekilde yalan yanlış ispiyonluyorlar. Yıllardır bu böyle."

FİŞLEMELERLE VAKİT KAYBEDİYORUZ

Ergenekon dosyasının ek klasörlerinde yer alan 47 sayfalık raporda "Prof. Dr. Fatih Yavuz: Alman Hastanesi'nde uzun süredir illegal olarak adlî tıp raporları veren ve Alman vakıfları ile bağlantılı." şeklinde fişlenen Prof. Dr. Fatih Yavuz ise, Türkiye'nin yıllardır bunlarla vakit kaybettiğini vurguladı. Üniversitedeki çekişmelere her zaman şahit olduğunu dile getiren Yavuz, raporda yer alan bilgilerin de yanlış olduğunu belirtti.

Alman Hastanesi'nin bir Türk'e ait olduğuna dikkat çeken Yavuz, kendisinin de Alman vakıflarıyla bağlantılı olduğuna ilişkin iddiayı yalanladı. Daha önce Ergenekon davası sanığı Ümit Sayın'da da kendisinin ev adresleri, telefon numaralarının ortaya çıktığını hatırlatan Yavuz, bunların da yanlış olduğunu ifade etti. 20 yıllık meslek hayatında hiçbir zaman idari görevlere talip olmadığını ifade eden Yavuz, raporun mahkemede olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkacağını dile getirdi.
Zaman

16 Eylül 2009
YÖK Başkanı'na Danışman Ayarı
YÖK Başkanı Özcan, ilk gün heyecanı için destek verdiği oğlunun okulunda yaptığı açıklamalar, danışmanı ile arasında ilginç diyaloglara neden oldu.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, küçük oğluyla anaokuluna gidince okul renkli görüntülere sahne oldu.

Kanal D'nin haberine göre, Özcan’ı bu heyecanlı gününde gazetecilerin sorularını geri çevirmedi ancak her söylediği danışmanı tarafından düzeltildi.

İngilizce eğitim veren okula başlayan oğlu için bunun önemini anlatırken danışman araya girerek konuşmasını düzeltmesini istedi ve Türkçe eğitimin önemini vurgulamasını rica etti.

Oradan çıkarak hayvanat bahçesine giden Özcan ve oğlunu danışman burada da rahat bırakmadı. Hayvanat Bahçesi'ndeki bir tavşana 'Arap' ismini vermek isteyen Özcan ve oğluna danışman ırkçı söylemler olduğunu söyleyerek yine izin vermedi
aktifhaber

Kamyonet servis devrildi, 2 üniversiteli öldü

17:45 - Manisa'da, CBÜ Mühendislik Fakültesi'nden sekiz öğrencinin bulunduğu Erkan Yıldırım yönetimindeki kamyonet, kampüs girişindeki yolda virajı alamayarak devrildi. Kazada, Gökay İşler (22) ve Erdem Alagöz (26) hayatlarını kaybetti. Aynı fakültede öğrenci olan ve kamyoneti kullanan Erkan Yıldırım'la birlikte Mustafa Soysal (21), Şerif Salmanoğlu (21), Galip Yılmaz (21), Tansu Kundakçılar (22) ile Uğur Erdem (20) yaralanarak 112 ambulanslarıyla Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi ile Devlet Hastanesi'ne kaldırıldılar. 17.09.2009 MANİSA

Üniversiteye kayıt yolunda kaza: 2 ölü

Manisa Celal Bayar Üniversitesine (CBÜ) kayıt yaptırmaya gelen öğrencilerin içinde bulunduğu kamyonetin devrilmesi sonucu ilk belirlemelere göre 2 kişi öldü, 6 kişi yaralandı. 17 09 2009
haber7

Uzun tatil öğrenciye bildiğini unutturuyor
04:15 - Prof. Dr. Adnan Gümüş, Türkiye'nin dışında, hiçbir Avrupa ülkesinde okulların 3,5 aya varan uzun tatile girmediğini söyledi. Prof. Dr. Gümüş, tatillerin, öğrencilerin, günlük zaman dilimlerini farklılaştırıp, uyku ve yemek düzenlerini değiştirdiğini ifade ederek, şöyle konuştu: "Bu dönem içinde nitelikli ve planlı okumadan uzaklaşan öğrenciler, öğretim döneminde edindikleri bilgilerin bir kısmını unutuyor. Çocukların okuldan kopmasına neden olan tatiller, konsantrasyonlarını da olumsuz yönde etkiliyor." 18.09.2009 ADANA
netgazete

Dengesiz beslenen öğrenci konsantre olamıyor
Sağlık Bakanlığından, "yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğunun saptandığı" uyarısında bulunuldu. Yetkililer, başarının artması için şu önerilerde bulundu: "Aileler çocuklarının yalnızca okul başarılarıyla değil, onların büyüme ve gelişmelerini izleme ve sağlıklı beslenme davranışları geliştirmeleriyle de yakından ilgilenmeli ve kendi beslenme alışkanlıkları ile örnek olmalıdırlar. 19.09.2009 ANKARA netgazete

Üniversiteli genç kızlar kurbanı
23 Eylül 2009
Çeşme’de biri 228, diğeri 155 promil alkollü halde direksiyona geçen sürücüler dehşet saçtı. Korkunç kazada üniversiteli Ebru Eralsay ve Suna Ağır hayatını kaybetti

ARDA YAVUZ / İZMİR

İzmir’de Ilıca - Çeşme Yolu üzerinde meydana gelen korkunç kazada Alican Otel’in sahibi Ali Eralsay’ın İzmir Ekonomi Üniversitesi öğrencisi kızı Ebru Eralsay ile sigortacı arkadaşı Suna Ağır hayatını kaybederken, 4 kişi de yaralandı. Kaza sonrası yapılan soruşturma da sürücülerin 228 ve 155 promil alkollü oldukları ve dikkatsiz araç kullandıkları belirlendi.

BAYRAM EĞLENCESİNE GİDİYORLARDI

İddialara göre arkadaşlarıyla bayram tatilinde eğlenmek için Çeşme’ye giden Yaşar Üniversitesi öğrencisi 21 yaşındaki Muharrem Efe Demirel, Dalyan’dan Çeşme’ye gitmek için yola çıktı. Ancak üniversiteli gençlerin bulunduğu araç, Çakabey Kavşağı’nda tekstilci işadamı 42 yaşındaki Hasan Özkan’ın kullandığı ciple çarpıştı. Çarpışmanın etkisiyle büyük hasar gören otomobilin arkasında oturan İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü öğrencisi 23 yaşındaki Ebru Eralsay, kaza yerinde yaşamını yitirirken, aynı yaştaki arkadaşı Suna Ağır ise kaldırıldığı İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde tüm müdahalelere karşın hayatını kaybetti.

ALKOLSÜZÜM DEDİ DİREKSİYONA GEÇTİ

Üniversiteli gençlerin Ayayorgi Koyu’nda eğlendikten sonra İzmir’e gelmek üzere yola çıktıkları öğrenildi. Kazada arka tarafı büyük hasar alan otomobilin, yaralanan ve sigortacılık yapan Rabia Sönmez’e ait olduğu, ancak 228 promil alkollü olduğu belirlenen Muharrem Efe Demirel’in, “Ben alkolsüzüm, kullanabilirim” diyerek direksiyona geçtiği ileri sürüldü. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavileri tamamlanan sürücüler, Hasan Özkan ile Muharrem
haber7

Biçki dikiş kursu öğretmeni, çatısında canına kıydı
13:20 - Adana'nın Kozan ilçesinde, ilk katında Halk Eğitim Merkezi'nin "Biçki Dikiş Kursu" verilen iki katlı evde oturan Serap Şahin (küçük fotoğrafta-39), çatıda bulunan çardağa bağladığı iple kendini astı. Serap Şahin'in cesedi, sabah yakınları tarafından bulundu. 24.09.2009 ADANA netgazete

25 Eylül 2009
Bakın Okulu Kimler Temizliyor

Eğitime bütçeden ayrılan payların ortalama yüzde 65’inin personel harcamalarına ayrılması, eğitimin finansmanını öğrencilerin, dolayısıyla velilerin omuzlarına yıkıyorHaberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Milyonlarca öğrenci dün ders başı yaparken, velilerin de zorlu süreci başladı. Sözde ‘parasız’ olan eğitimin yükü, bu yıl da velinin sırtında olacak. Velinin okula ödediği para kayıtla başlıyor, eğitim yılı bitene kadar devam ediyor. En az 100 TL kayıt parası veren veliler, ardından etüt, teknoloji, küçük bakım, hizmetli, memur maaşları derken yılda ortalama 2 bin TL’yi okula veriyor. Bazı veliler ise, istenen paraları ödeyemediği için okulun temizlik ve bakım onarım gibi işlerine yardımcı oluyor.

Devletin eğitim harcaması az

Eğitim kademelerine göre öğrenci başına yapılan harcamalarda Türkiye, OECD ülkeleri arasında en son sırada yer alıyor. OECD rakamlarına göre, Türkiye’de devletin öğrenci başına yaptığı yıllık eğitim harcaması miktarı ilköğretimde 1130 ABD doları, ortaöğretimde 1834 ABD doları, yükseköğretimde 4 bin 648 ABD doları.
İlköğretimden yükseköğretime kadar yıl bazında öğrencilere yapılan ortalama kamusal harcamada Türkiye 35 OECD üyesi ülke arasında en alt sırada yer alıyor. Söz konusu harcama Almanya’da 7925, Slovenya’da 7869, Portekiz’de 6624, Çek Cumhuriyeti’nde 5174 iken, Türkiye’de 1614 dolar. OECD üyesi ülkelerin ortalaması ise 7840 dolar.
Eğitim-Sen’in hazırladığı “2009-2010 Eğitim Öğretim Yılı Başında Eğitimin Durumu” başlıklı raporda, eğitimin maliyetinin giderek öğrenci ve velilerin sırtına yüklendiği, Türkiye’de eğitime ayrılan payın ekonomik açıdan Türkiye’nin çok gerisinde kalan Barbaros Adaları, Fildişi Sahilleri, Vanuatu gibi ülkelerin dahi gerisinde kaldığı belirtiliyor.

İşte velinin zorlu süreci
- 100 TL’den başlayan bağış. Bu paralarla okulda görev yapan temizlik çalışanlarının maaşları ödeniyor.
- Etüt ücreti: 400 - 600 TL.
- Kıyafet, kırtasiye (pek çok okul kendisi satıyor): 250 TL
- Beslenme: Kantin için verilen harçlıklar aylık 40-80 lira.
- Teknoloji parası: Projeksiyon, bilgisayar almak veya parçalarını yenilemek için bir sınıftan alınan para 4 bin lira civarında. Bu rakam öğrenci sayısına göre bölünüyor.
- Öğrenci servisi: Mesafeye göre ücret değişmekle birlikte ortalama 150 TL.
- Spor malzemeleri parası: İlköğretim 1. kademe için yılda 5, 2. kademe için 10 TL.
- Katkı payı: Yeni kayıt sırasında 100 TL civarında bir para okulun küçük bakım ve onarımı için alınıyor.
- Sosyal sanatsal etkinlikler gideri: Gezi veya tiyatro gibi etkinliklerin bilet ücretleri.
- Öğrenci pasosu: Ortalama 5 TL.

Veliler cam sildi, öğretmenler yardım etti
Sivas’ta yaz tatilinin ardından tadilata alınan ve yenileme çalışmaları yapılan Kanuni İlköğretim Okulu’nun temizliği 2009-2010 eğitim-öğretim yılının ilk gününe yetişmeyince, halk seferber oldu. Öğrenci velileri ellerinde paspas ve bezlerle okulun içini temizlerken, öğrenciler okul bahçesinde bekletildi.
Öte yandan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun bir soru önergesine verdiği yanıta göre geçen yıl okulların temizlikçi ihtiyacını gidermek için velilerin cebinden 75 milyon TL çıktı.
aktifhaber

Bursa'da üniversiteli aşık cinneti, 2 ölü
Malcılar Lisesi son sınıf öğrencisi G.Ş. (17), 1,5 yıldır çıktığı erkek arkadaşı Murat Recep Yurdaışık ile (20) buluştu. Bilecik Üniversitesi'nde 2 yıllık maliye bölümüne kaydını yaptırdıktan sonra Bursa'daki akrabalarının yanına gelen Yurdaışık, buluştuğu kız arkadaşıyla bilinmeyen bir sebepten dolayı tartıştı. Yurdaışık, yanında taşıdığı ekmek bıçağıyla G.Ş.'yi 4 yerinden bıçakladı. Kanlar içinde kalan G.Ş.'nin öldüğünü zanneden Yurdaışık, bir inşaatın 4. katından atladı. Hastaneye kaldırılan Yurdaışık ve liseli aşkı G.Ş. kurtarılamadı. 25.09.2009 BURSA netgazete

Ehliyetsiz kız öğrenci liselilerin arasına daldı:3 yaralı
Yenikent Mahallesi'nde bulunan Hoca Ahmet Yesevi Lisesi önünde meydana gelen kazada, ehliyetsiz lise öğrencisi B.E. (16) adlı genç kız, otomobilin direksiyonuna geçip, yanında oturan araç sahibi Soner A.'dan (28) direksiyon eğitimi almaya başladı. Bu esnada okul önünde aracın kontrolünü kaybeden B.E. kullandığı otomobille liseden çıkan öğrenci grubunun arasına daldı. Lise öğrencileri Gözdenur Nalçacı (17) ile Seda Güngör'e (17) çarpan otomobil, ardından yol kenarındaki bir ağaca çarparak durabildi. Kazada, öğrenciler Gözdenur Nalçacı, Seda Güngör ve otomobil sürücüsü B.E. ile araçta bulunan Soner A. yaralandı. 25.09.2009 ESKİŞEHİR netgazete

'Altın vuruş'un faili eski öğretmen çıktı
26 Eylül 2009
Kadıköy'de arkadaşının evinde aşırı dozda uyuşturucudan ölen 23 yaşındaki Begüm Veral'a eroin temin ettikleri öne sürülen biri kadın 2 kişi yakalandı.
Alınan bilgiye göre, Veral'ın ölümünden sonra arkadaşlarını ve yakınlarını takibe alan İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler, eroin temin eden Aylin B. ile bu kişinin eroini aldığı Bayram P'yi Beşiktaş'ta düzenlenen operasyonla gözaltına aldı.

Veral'ın Aylin B. ile Ocak ve Şubat ayında AMATEM'de tedavi görürken tanıştığı daha sonra da bu kişiden eroin almaya başladığı belirtildi.

Aylin B'den temin ettiği uyuşturucu her zaman kullandığından daha saf nitelikte olduğu için Begüm Veral'ın ölümüne yol açtığı ifade edildi.

Daha önce kimya öğretmenliği yapan Aylin B'nin de bir öğrencisi vasıtasıyla 15 yıl önce uyuşturucu kullanmaya başladığı, 10 yıl önce uyuşturucu kullandığı için meslekten atıldığı, ''uyuşturucu satmak ve kullanmak'' suçlarından çeşitli sabıkalarının bulunduğu vurgulandı.
haber7

Üniversite öğrencilerinin otobüsü devrildi: 15 yaralı
Samsun-Ankara karayolunun 14. kilometresindeki Kamalı Kavşağı'nda saat 13.30 sıralarında meydana gelen kazada, çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan yolcuları ile Tokat'tan Trabzon'a giden Yusuf K. idaresindeki yolcu otobüsü, sağanak yağış nedeniyle kayganlaşan yolda kontrolden çıkarak devrildi. Kazada 15 kişi yaralandı. Otobüsteki yolcuların çoğunluğunun üniversite öğrencisi olduğu ve Samsun ve Trabzon'daki üniversitelere gitmek için yola çıktıkları öğrenildi. 27.09.2009 SAMSUN
netgazete

02 Ekim 2009
Mason Locasından Al Bursu!
28 Şubat sürecinden itibaren üniversite öğrencilerine burs dağıtan masonlar, bu yıl 624 öğrenciye burs verecek. Ama bu bursu herkes alamıyor. Şartları var...

İşte Vakit gazetesinde yer alan haberin orjinali...

Üniversitelerde yeni eğitim dönemi başlarken masonlar da boş durmuyor. 28 Şubat Süreci'nde burs dağıtma kararı alan masonlar, bu yıl da 624 öğrenciye burs verecekler. Üniversitelerdeki mason hocaların tavsiyeleri, diğer referanslar ve kişisel başvuruların incelenmesiyle kapsamlı mülakatlar yapılarak dağıtılan burslarla “Laik, çağdaş, Atatürkçü gençler” yetiştirilmesi öngörülüyor. Burs alan öğrenciler, her ay bir gün masonlarla bir araya gelmek zorunda.

DESTEKÇİLER ARASINDA “ÇAPKIN” CAN DA VAR, NATO DA
Kısa adını, masonluğun önemli sembollerinden birisini oluşturan “gönye”den aldığı ileri sürülen Gön-Bir ile Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, bursiyerlere gelir elde edebilmek için her yıl Ankara'da yaklaşık 3 bin masonun katıldığı “panayır” düzenliyor. Masonlara destek veren kuruluşlar arasında NATO da bulunuyor. “Çapkınlığı” basına yansıdığı için boşanma kararı almak zorunda kalan gazeteci Can Dündar da, konferansla masonların bursiyerler için gelir elde etmesine katkıda bulunuyor. Topkapı Sarayı'nda içkili toplantılar yapılmasına göz yuman Topkapı Sarayı Müdürü Prof. Dr. İlber Ortaylı da konferanslarıyla masonlara destek veren bir diğer isim.

Kökü dışarıda karanlık kuruluş masonluk, bu yıl da elini üniversitelerin üzerinden çekmiyor. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın 1997 yılında aldığı karar uyarınca üniversite öğrencilerine burs verme uygulaması bu yıl da devam edecek. Masonlar, 2009-2010 eğitim sezonunda 624 öğrenciye eğitim bursu dağıtacak.

BURS DAĞITMAYA 28 ŞUBAT SÜRECİ'NDE KARAR VERDİLER
Masonlar, 28 Şubat Süreci'nin başlangıç yılı olan 1997 yılında, hem localar hem de aynı yıl kurulan Gönül Birliği Derneği üzerinden üniversitelerde burs verilecek öğrenci arayışına girişti. Kısa adını, masonluğun önemli sembollerinden birisini oluşturan “gönye”den aldığı ileri sürülen Gön-Bir, o tarihten itibaren her yıl burs verilen öğrenci sayısını arttırdı.

KAPSAMLI ARAŞTIRMA VE MÜLAKAT YAPIYORLAR
Burs vererek, “Atatürk ilkelerine bağlı, laik görüş ve düşüncelerle donatılmış, çağdaş, aydın gençler” yetiştirmeyi amaçladıklarını belirten Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası ile Gön-Bir, bu vasıflara sahip üniversite öğrencisi bulabilmek için üniversitelerdeki mason hocaların da yardımıyla fakültelere kayıt yaptıran öğrencileri incelemeye alıyor. Ayrıca referansla veya kendiliğinden gelen öğrenciler de burs değerlendirme sistemine sokuluyor. Burs verme karar süreci, kapsamlı mülakatlar sonucunda tamamlanıyor. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın verilerine göre, loca ve Gön-Bir, 2004 yılında 353 öğrenciye burs sağladı. Ayrıca ülke çapındaki localar kendi bünyelerinde 156 öğrenci okuttu. Burs uygulaması 2005 yılında ise bin 200 öğrencinin işleme konulması ve 200 öğrenci ile mülakat yapılması sonucunda gerçekleştirildi. Aynı yıl sadece Ankara'da mason eşlerinden oluşan “hemşireler” de 44 öğrencinin eğitim masraflarını üstlendi. İzmir'deki mason locaları ise 71 öğrenciye burs verdi.

HER AY ÖĞRENCİLERLE TOPLANTI VAR
Belirlenen kurallara göre bursa hak kazanan öğrenciler, her ayın ilk pazar günü o şehirdeki masonlardan oluşan “Eğitim Komisyonu” ile toplantı yapmak zorundalar. “Eğitim Komisyonu”, bursiyerlerle bir araya geldiği toplantılarda, öğrencilerin okullarıyla ilgili yaptığı açıklamaları dinliyor, değerlendirmelerde bulunuyor, varsa herhangi bir sorunla ilgili müdahale kararı alıyor.
aktifhaber

Okul var, öğrenci var, öğretmen yok!
Hakkari ve ilçelerine bağlı köylerde öğretmen yetersizliği sebebiyle onlarca okulun halen eğitime başlayamadığı belirtildi. Yüksekova ilçesinde de köyleri taşımalı sistemden çıkarılan vatandaşlar, duruma tepki göstererek öğrencilerini okula göndermeme kararı aldı. 05.10.2009 HAKKARİ netgazete

11 yaşındaki öğrenci silahla kendi okulunu bastı
Adana'da Yüreğir ilçesine bağlı Solaklı köyündeki Solaklı İlköğretim Okulu'nda meydana geldi. 1 Ekim'de, okuduğu 7-A sınıfında bıçakla öğretmenine ve arkadaşlarına saldıran H.Y., bugün de arkadaşlarına, "Şimdi silah getirir ateş ederim" dedikten sonra teneffüste evine gitti. H.Y., daha sonra evden aldığı av tüfeğiyle tekrar okula geldi. Okul bahçesinde görevliler tarafından engellenmeye çalışılan H.Y. tüfeğin fişeğini yere düşürdü. Ancak daha sonra yerden alarak tüfeğe koyup bir el havaya ateş açtı. Bu arada görevliler korkarak kaçtı. 05.10.2009 ADANA netgazete

Köprüden atlayan doçentin cesedi kayıp
13:40 - Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu'nun aracının Boğaziçi Köprüsü'nde terk edilmiş olarak bulunmasının ardından, denizde arama çalışmaları başlatıldı. Boğaziçi Köprüsü'ne gece bırakıldığı öne sürülen araç, sabah saatlerinde Arnavutköy Karakolu parkına çekildi. 06.10.2009 İSTANBUL netgazete

Üniversiteye girdi, 4. gün canına kıydı

06 Ekim 2009 İzmir'in Hatay semtinde, ailesiyle birlikte yaşayan üniversite öğrencisi 19 yaşındaki Nazifcan Nakilcioğlu, 11'inci kattaki evlerinin balkonundan atlayarak canına kıydı.
Konak ilçesi Hatay semtindeki bir apartmanın 11'inci katında ailesiyle birlikte yaşayan İzmir Ekonomi Üniversitesi Ekonomi Bölümü birinci sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Nazifcan Nakilcioğlu, bugün saat 06.30 sıralarında girdiği bunalım sonucu ailesi uyuduğu sırada evlerinin balkonundan kendini boşluğa bıraktı. netgazete

Manisa'da 60 Öğrenci Zehirlendi
08 Ekim 2009
Manisa'nın Soma ilçesinde bir ilköğretim okulunun yaklaşık 60 öğrencisi zehirlendi.

Namık Kemal İlköğretim Okulu'nda bugün birçok çocuk rahatsızlandı. Yaklaşık 60 çocuk, okul yöneticileri tarafından Soma Devlet Hastanesine kaldırıldı.

Çocukların zehirlendiği, sorunun sudan kaynaklanmış olabileceği bildirildi.

ZEHİRLENEN ÖĞRENCİLERDEN KAN ÖRNEĞİ ALINDI

Manisa'nın Soma ilçesindeki Namık Kemal İlköğretim Okulunda zehirlendiği belirlenen 60 öğrenciden kan örneği alındı.
aktifhaber

Üniversiteli kız kuyumcu soydu, kaçarken yakalandı
Sivas'ta meydana gelen olayda, açıköğretim üniversitesi öğrencisi genç kız R.A. (fotoğrafta solda-24), çarşıda bir süre gezindikten sonra bir dükkana girdi. Bilezikleri inceleyen R.A., çantasında bulunan biber gazını çıkararak dükkan sahibi Muhammet Y.'nin gözüne sıkarak etkisiz hale getirdi, vitrinde bulunan 2 bileziği alıp koşarak uzaklaşmaya başladı. Bu sırada dükkan sahibi Muhammet Y., yardım çağrısında bulundu, esnaf, çarşıdan elinde bileziklerle koşarak uzaklaşmaya çalışan genç kızı yakaladı. Zanlının, dedesinin 1500 TL olan borcunu ödemek için bilezikleri çaldığını söylediği öğrenildi. 10.10.2009 SİVAS netgazete

Genç öğretmenin feci sonu
11 Ekim 2009 Mersin'in Tarsus ilçesinde bariyerlere çarpıp paramparça olan otomobilden sağ kurtulan genç öğretmen, yol kenarında beklerken 2 kamyonun altında kalarak hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre kaza, Mersin-Tarsus TEM otoyolu Eshab-ı Kehf mevkiinde meydana geldi. Mersin'den Adana'ya giden avukat Hasan Canacankatan (25) yönetimindeki 33 FF 211 plakalı otomobil, bir kamyon tarafından sıkıştırılınca kontrolden çıkarak bariyerlere çarptı. Paramparça olan araçtaki hava yastıkları sayesinde sürücü Hasan Canacankatan ile yanında oturan annesi Perihan Canacankatan (55) hafif sıyrıklarla kurtulurken, arka koltukta oturan nişanlısı öğretmen Hatice Ak (24) araçtan fırlayarak yolun ortasına düştü.

Hasan Canacankatan, nişanlısının yanına giderek durumunu öğrenmek istedi. Hatice Ak, durumunun iyi olduğunu söyleyerek, "Benim durumun iyi, annenin başı kanıyor, annenin yanına git" dedi. Hasan Canacankatan annesinin yanına giderken aşırı süratli bir kamyon Hatice Ak'a çarptı. 50 metre sürüklerken genç öğretmene ardından gelen ikinci bir kamyon daha çarptı. Genç öğretmen olay yerinde feci şekilde hayatını kaybetti.
haber7

12 Ekim 2009
Polis okul bastı

Isparta Emniyet Müdürü Yahya Bal, 'Polis okul bastı' haberine tepki gösterdi. Bugün yerel bir gazetede; Mustafa Şener İlköğretim Okulu'nda okuyan çocuğunun sınıfını değiştirmek isteyen M.C. isimli polis memurunun olay çıkardığına dair habere yer verildiğini söyleyen Bal, bu yolla teşkilatın yıpratıldığını ifade etti.

Bal, "Polis memurumuzu da normal bir veli gibi düşünmek lazım. Siz de olabilirsiniz, ben de olabilirim onun yerinde. Çocuğunun sınıf değişikliğini istiyor. Okul müdürü de bunu uygun görmüyor. Polisin fevri bir davranışı var burada. Fakat kimseye vurma yok, kırma yok, fiili müdahale yok." dedi.

Okul Müdürü Şevket Gökmen ise olayı Cumhuriyet Başsavcılığı'na taşıdı. Valilik, Emniyet Müdürlüğü ve Milli Eğitim Müdürlüğü'ne de şikâyette bulunan Gökmen, dilekçesinde, "Polis memuru M.C., 6-C sınıfında okuyan çocuğunu 6-B'ye nakledilmesi talebinin yerine getirilmemesine kızmasından dolayı okulu bastı." ifadesine yer verdi.

Gökmen'in Avukatı Ali Osman Altunbaşak da hukuki sürecin başlatıldığını, olayın güvenlik kamerası görüntüleri ve şahitlerin imzaladığı tutanakların adliyeye intikal ettirildiğini belirtti.

Isparta Milli Eğitim Müdürü Tacettin Yılmaz da okul müdürünün verdiği bir dilekçeyle olayı anlattığını belirterek, bunun üzerine idari soruşturma başlattıklarını kaydetti.

Polis Memuru M.C. de konunun yargıya intikal ettiğinden konuşamayacağını söyledi.
aktifhaber

13 EKİM 2009, SALI
Öğrenciye "eşek gibi anır" cezası

Manisa'nın Salihli ilçesindeki bir ilköğretim okulunda, bir müdürün, İstiklal Marşı töreni sırasında yaramazlık yaptığını öne sürdüğü öğrencisinden arkadaşlarının gözü önünde ''eşek gibi anırmasını'' istediği ileri sürüldü.

Misak-ı Milli İlköğretim Okulu'nda okul müdürü B.Ö., 4. sınıf öğrencisi H.T.'yi (9), İstiklal Marşı töreni sırasında sessizliği bozduğu gerekçesiyle yanına çağırdı. B.Ö., H.T.'nin ''Ben yaramazlık yapmadım. Arkadaşlarım ses çıkarıyorlar'' biçimindeki sözlerine karşın, mikrofonu uzatarak öğrencisinden ''eşek gibi anırmasını'' istedi. H.T. ise bu isteğini geri çevirdi. Okul müdürü B.Ö. de önce öğrencisinin ayağına bastı, sonra ensesine tokat atıp yerine gönderdi.

H.T.'nin aynı okulda okuyan ağabeyi S.T., olayı babası Mustafa T.'ye anlattı. Öfkeli bir biçimde okul müdürünün yanına giden baba Mustafa T., çocuğuna neden böyle davranıldığını sordu. Okul müdürü B.Ö. ise iddiaların doğru olmadığını söyledi.
akşam

Hizmetlisi olmayan okulu kız öğrenciler temizliyor
20:45 - Hakkari şehir merkezine 30 kilometre uzaklıktaki 63 öğrencinin eğitim gördüğü toplam 2 derslikli Çimenli Köyü İlköğretim Okulu'nda hizmetli olmaması, özellikle kız öğrencilerin üzerine başka bir sorumluluk yüklüyor. Haftanın belirli günlerinde bir araya gelen kız öğrenciler, okullarının tüm temizliğini yapmak zorunda kalıyor. Ders saatinin bitiminde evlerine gitmeyen kız öğrenciler, temizlik bezleriyle sınıflarının camlarını, bilgisayarlarını, kitaplığını , sıra ve masaları silip, yerleri temizliyor. 14.10.2009 HAKKARİ netgazete
Etiketler: YÖK okul üniversite ilköğretim orta lise uyuşturucu fuhuş zina öğretmen öğrenci kavga cinayet yaralı ölü intihar profesör doçent dr üniversiteli öldü kaza Dengesiz beslenen konsantre olamıyor Bir numara kim Ergenekon neden ETÖ' Ergenekon mahkum olan Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar, Yenişafak 228 155 promil alkol

Ailesine kızdı kendisini jiletledi
Tartıştığı ailesine kızan lise 3. sınıf öğrencisi, kendisini jiletledi, aşırı kan kaybıyla hastaneye kaldırıldı
05 Ocak 2011
Konya'da tartıştığı ailesine kızan lise 3. sınıfı öğrencisi, jiletle kollarını keserek kendine zarar verdi. Aşırı kan kaybı nedeniyle baygınlık geçiren lise öğrencisi, ambulansla hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. habertürk


En son Ekim tarafından Çrş Ekm 14, 2009 11:37 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Ekm 14, 2009 8:53 pm    Mesaj konusu: Okullar belediyelerce yönetilmeli Alıntıyla Cevap Gönder

Sait Gürsoy
Sabah Gaztesi
Okullar belediyelerce yönetilmeli
14 Ekim 2009

Çarşamba 09:54Bölgesel farklılıklardan dolayı, eğitim sistemimiz Avrupa ve ABD'deki gibi belediyelerce yönetilmeli. Tıpkı ülkemizdeki gibi bölgesel anlamda kendine has özellikleri olan ABD'de eğitim belediyeler ya da vilayetlerce yönetiliyor. Eğitimciler bölgeyi çok iyi tanıyan vali ve federasyonlarca atanıyor. Sorunlar da bölgesel şartlara uygun, konuya hâkim kişilerce çözülmüş oluyor. Bu yöntem gerek ABD'de, gerek Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde senelerdir uygulanıyor. Merkezde bir eğitim bakanı, bir de belediyelerin eğitim müdürleri bulunuyor.
Tüm yetkiler vilayetlerdeki müdürlere ait. Herhangi bir sorun karşısında anında ve nokta atışlı çözümler üretiliyor. Sistemin ülkemizde de uygulamaya geçmesi için yasal düzenleme gerekiyor. Eğitim sistemimizi belediyelerin kontrolüne bırakırsak, eğitim alan kişilere, yerel anlamda yakın kurumlar tarafından kolaylıkla müdahale edilebilecek. Bu sayede eğitim sistemimizin daha başarılı bir biçimde işlemesi sağlanacak. Ülkemizde il ihtiyaçları ile kırsal kesimin ihtiyaçlarının her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da farklılık gösterdiğini unutmayalım.

Eğitim Kurumlarında Şiddet Var
14 Ekim 2009 08:43

Son yıllarda devlet kurumlarındaki işkence ve kötü muamelenin önüne geçen bir şikâyet var.

İstanbul Valiliği İnsan Hakları Kurulu'na 8 yılda yapılan başvurularda ilk sırayı, eğitim hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan başvurular alıyor. 397 şikâyetin geldiği okulları, 238 ile emniyet, 112 ile sağlık kurumları izliyor.

Vatandaşların kamu, özel kuruluşlar ve bireylerle ilgili şikâyetlerini inceleyen kurula, faaliyete geçtiği 2001'den bu yana yapılan başvuruların yüzde 31'i eğitim ve öğretim kurumlarıyla ilgili. Bu yüksek oranda başörtüsü ile ilgili şikâyetlerin dönemsel olarak yoğun olmasının etkili olduğu belirtiliyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin 2004 yılında eğitimlerine devam edemedikleri ve kayıtları silindiği için mağdur oldukları yönündeki şikâyetleri büyük yer tutuyor.

OKULDA DAYAK EN BÜYÜK SORUN

Okullarla ilgili en sık şikayet konusu ise şiddet, kötü muamele ve dayak olaylarına ilişkin. Bağcılar Nene Hatun İlköğretim Okulu hakkında gelen şikayette, H.A. isimli öğrencinin müdür tarafından sopayla dövüldüğü, olayla ilgili rapor alınmasına rağmen soruşturmaya izin verilmediği ileri sürülüyor. Okulda dayak olayının yaygın olduğu ancak öğrencilerin korkularından bunu ifade edemedikleri belirtiliyor. Benzer bir şikâyet de Küçükçekmece Münis Faik Ozansoy İlköğretim Okulu öğrencilerinden gelmiş. Öğrenciler, müdür yardımcısı tarafından sopayla dövüldüklerini iddia etmişler. Arkadaşı adına başvuran B.Y. adlı öğrenci ise Üsküdar Selami Ali İlköğretim Okulu'ndaki A.Ç. isimli öğrencinin yaramaz olduğu için İngilizce öğretmeni tarafından şiddete maruz kaldığını öne sürüyor. Eğitimle ilgili bir diğer şikâyet konusu okul müdürünün öğrencilerden para istediği iddiası. Kuruma başvuran veliler E.E. ve N.B., Silahtarağa İlköğretim Okulu'nda çocuklarının hak ettiği eğitim ve öğretimi alamadıklarını, okul müdürünün sürekli öğrencilerden para istediğini ve vermeyen öğrencilere manevi baskı uyguladığını iddia ediyorlar.
aktifhaber

14 Ekim 2009 16:58
Yozgat'ta 45 Öğrenci Zehirlendi
Yozgat'ta taşımalı eğitim gören 45 öğrenci, gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı. , Musabeyli İlköğretim Okulunda taşımalı eğitim gören 45 öğrenciye, öğle yemeğinde kuru fasulye, pilav ve salata verildi.

Yemek sonrasında bir süre okul bahçesinde oynayan çocuklar, daha sonra derse girdi.

Bu sırada öğrencilerin bazılarında mide bulantısı ve kusma görülmesi üzerine öğretmenler, okul idaresini uyararak 112 Acil Servis ekiplerinden yardım istedi.
aktifhaber

Öğretmenler rapor alıp gelmedi, dersler boş geçiyor
19:45 - Bitlis'in Kuruyaka Köyü Muhtarı Fersender Esen, 2009-2010 eğitim öğretim yılının başlanmasıyla beraber köye atanan öğretmenlerin rapor alarak okula gelmediğini söyledi. Öğrencileri her gün okula gittiğini ve boş sıralarda oturduğunu belirten Esen, şöyle konuştu: "Köyümüze 3 öğretmen atandı. Bu öğretmenler bayramdan önce okula gelmeleri gerekiyordu. Maalesef okula uğramadılar. Bayramdan sonra köyümüze gelen öğretmenlerden biri, köyün okul ortamını ve lojman sorununu öne sürerek köye bir daha gelmedi. Gidip bir hastaneden heyet raporu almış. İkinci ve üçüncü sınıf öğrencilerimiz, okulların bir aydır açılmasına rağmen hala bir ders görmüş değiller. Okulu boyatarak, temizledik. Okulumuzu eğitime hazırladık. Fakat öğretmenlerimiz gelmiyor." 14.10.2009 TATVAN netgazete

Okulda domuz gribi vakası sayısı 10'a yükseldi
19:15 - Bilkent University Preparatory School (BUPS) İlköğretim Okulundaki kesinleşen domuz gribi vaka sayısının 10'a çıktığı bildirildi. Refik Saydam Hıfzıssıha Merkezi'nde yapılan tetkikler sonucunda numuneleri alınanlardan 5'inde daha A (H1N1) tespit edildi. Bakanlık daha önce, söz konusu okulda 2'si veli, 3 öğrencinin domuz gribi virüsü taşıdığını açıklamıştı. 14.10.2009 ANKARA netgazete

Köprüden atlayan öğretim üyesi toprağa verildi
16:45 - Boğaziçi Köprüsü üzerinde aracını bırakarak ortadan kaybolan Sabancı Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu'nun cesedi, uzun aramalar sonucunda Ortaköy açıklarında bulunmuştu. İntihar ettiği belirlenen Koğacıoğlu için Zincirlikuyu Camii'nde cenaze töreni düzenlendi. 14.10.2009 İSTANBUL
netgazete

Emekli öğretmenin acı sonu
16 Ekim 2009 / 23:00
Karabük'te emekli bir fizik öğretmeninin, bakımsızlık ve açlıktan öldüğü iddia edildi.



Karabük'ün Safranbolu ilçesinde emekli Fizik öğretmeni evinde bakımsızlıktan ve açlıktan öldü.

Edinilen bilgilere göre Safranbolu ilçesine bağlı Emek Mahallesi Birlik Sitesi K Blok'ta kalan Kemal Caymaz (71) isimli emekli Fizik öğretmeni bakımsızlıktan ve açlıktan öldü.

İlk eşinden boşanan ve ikici eşi Emine Caymaz ve üvey oğlu Erman Sarıtepe ile birlikte kaldığı bildirilen emekli öğretmenin yaklaşık 10 aydır yatalak olduğu bildirildi. Bugün saat 15.00 sıralarında yatakta cansız vaziyette yatan eşinin durumundan şüphelenen Emine Caymaz, komşusu Bahri Yavuz'dan yardım istedi. Yaşlı adamın öldüğünü tespit eden Yavuz, evin yakınında bulunan sağlık ocağı ve 112 ekiplerinden yardım talebinde bulundu. Polis ekipleri ve Safranbolu Cumhuriyet Savcısının da gelmesi üzerine evde yapılan ilk belirlemelere göre yaşlı adamın bakımsızlıktan ve açlıktan öldüğü tespit edildi.

Kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için emekli öğretmenin cesedi ticari bir taksinin bagajında polis eşliğinde Ankara Adli Tıp Kurumuna gönderildi.

Aynı binada kalan Bahri Yavuz, "Emekli öğretmen uzun zamandır hastaydı. Eşi ve üvey oğlu da hasta zaten. Açlıktan ve bakımsızlıktan dolayı vücudu iyice erimiş ve kurtlanmaya başlamış. Zaman zaman biz yemek veriyorduk. Evlerinde tüpleri bile yoktu ve yemek yapamıyorlardı" dedi.

İlk olarak Kayseri'de Fizik Öğretmenliğine başlayan Kemal Caymaz'ın (71), Eskişehir ve İstanbul'un ardından Almanya'da görev yaptıktan sonra Türkiye'ye geri dönerek emekli olduğu belirtildi.

Caymaz'ın ilk evliliğinden 2 çocuğu olduğu ve Almanya'da yaşadıkları da öğrenildi.

kanalahaber

50 öğrenci hastaneye kaldırıldı
16 Ekim 2009 / 22:04
Osmaniye'de yedikleri yemekten zehirlendikleri iddia edilen 50'den fazla öğrenci Osmaniye Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'ne kaldırıldı.


Çoğu Hasanbeyli ilçesine bağlı köylerde okuyan ve taşımalı eğitim gören 50'in üzerinde öğrenci ishal, karın ağrısı sebebiyle hastaneye getirildi.

Zehirlenmenin öğrencilerin öğlen yedikleri yemekten olabileceği belirtildi.
kanalahaber

Okul bahçesinde bebek cesedi
16 Ekim 2009 / 16:10
Gaziantep'te bir okulun bahçesinde 25 haftalık olduğu belirlenen bir bebek cesedi (Cenin) bulundu.

Düztepe Mahallesi'nde bulunan 25 Aralık İlköğretim okulunun bahçesinde akşam saatlerinde top oynayan çocuklar, kedinin bir poşet götürdüğünü fark etti.

Kediyi kovalayan çocuklar poşeti merak ederek içine baktı. Yeni doğmuş bir cenin gören çocuklar durumu polise bildirdi.
kanalahaber

Bu Fakültelere Rağbet Yok
17 Ekim 2009 16:0
22009-ÖSYS ek yerleştirme sonucunda kontenjanında en çok boşluk bulunan lisans programları:

Buna göre, kontenjanında en çok boşluk bulunan lisans programları arasında fizik, işletme ve bilgisayar mühendisliği bölümleri yer alıyor. Fizik bölümünde 2 bin 178, İşletme bölümünde bin 774 ve bilgisayar mühendisliği bölümünde ise bin 138 kontenjan boş bulunuyor.

Üniversitelerin ön lisans programları arasında ise en çok kontenjan açığı, işletme yönetimi, muhasebe ve vergi uygulamaları ile ağırlama hizmetleri bölümlerinde.

Ek yerleştirme sonucunda, ODTÜ'de 222, Ankara Üniversitesinde 387, İstanbul Üniversitesinde 520, Boğaziçi Üniversitesinde 18, Ege Üniversitesinde 313, Bilkent Üniversitesinde bin 189, Koç Üniversitesinde 66 kontenjan boşluğu bulunuyor.

Ek yerleştirme sonucunda en çok kontenjan boşluğu bulunan üniversiteler arasında özel üniversiteler ile KKTC'deki üniversiteler yer alıyor. Buna göre, İstanbul Aydın Üniversitesinde 5 bin 534, İstanbul Arel Üniversitesinde 3 bin 328, Beykent Üniversitesinde 3 bin 231 kontenjan boş bulunuyor. KKTC'deki üniversiteler arasında ise Yakın Doğu Üniversitesinin 3 bin 337, Doğu Akdeniz Üniversitesinin 3 bin 196 ve Girne Amerikan Üniversitesinin ise 3 bin 141 boş kontenjanı yer alıyor.

Merkezi yerleştirme sonrasında kontenjan boşluğu bulunan üniversitelerden sadece Mardin Artuklu Üniversitesinde ek yerleştirme sonucu boş kontenjan kalmadı.
aktifhaber

Minik Betül Sınıfta Kalp Krizi Geçirdi
17 Ekim 2009 12:35
İlköğretim Okulu öğrencisi 7 yaşındaki Betül Erdem, derste 2’şer 2’şer sayarken aniden yere yığıldı.

Okul müdürünün sağlık ocağına götürdüğü minik Betül, yolda öldü.
Alınan bilgiye göre, ilk görev yeri olan Fatih İlköğretim Okulu'nda 40 gün önce işbaşı yapan öğretmen Ebru Kaya, dün saat 14.00 sıralarında, matematik dersinde öğrencileri sırayla tahtaya kaldırıp sayı saydırıyordu. Minik Betül de parmak kaldırarak tahta önünde 2'şer 2'şer sayı saymak için izin istedi. Tahtaya kalkan Betül heyecanla 50'ye kadar saydı. Fakat Betül, arkadaşlarının gözleri önünde yere düştü.
aktifhaber

Resim-müzik-beden eğitimi öğretmenleri eylemde!

17:50 - Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen beden eğitimi, resim ve müzik öğretmenleri, ortaöğretimde ders saatlerinin azaltılması ve bu derslerin seçmeli hale getirilmesini protesto etti. Kızılay'da Güvenpark yakınında toplanan ve "Dersime dokunma", "Sanat ve spor bir toplumun kanatlarıdır", "Öğretmenden tasarruf olmaz" yazılı dövizler taşıyan öğretmenler, "Obez bir gençlik istemiyoruz", "Sağlıksız toplum istemiyoruz", "Gericiliğe inat, yaşasın spor ve sanat" sloganları attılar. Öğretmenler düdük çalarak protestolarını sürdürdü. 17.10.2009 ANKARA
netgazete

18 Ekim 2009 17:49
Öğrenciler Rahatsızlanınca Yakalandı
Ankara'nın Çubuk ilçesinde iki lise öğrencisine uyuşturucu madde satan bir kişi, uyuşturucuyu kullanan öğrencilerin rahatsızlanmasıyla yakalandı. Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Alınan bilgiye göre, lise öğrencisi Ö.S. (17) ve A.A. (16) okuldan evlerine döndükten sonra rahatsızlandı. Ailelerince Halil Şıvgın Çubuk Devlet Hastanesi'ne götürülen öğrenciler, tedavi altına alındı.

Yapılan tetkiklerin ardından öğrencilerin uyuşturucu kullandıklarını tespit eden doktorlar, olayı polise haber verdi.

Polis, gençlerin ifadelerinin ardından uyuşturucuyu sattığı iddiasıyla S.D'yi (19) gözaltına aldı. Zanlının, Yeni Doğan Mahallesi'nden aldığı esrar maddesini Ö.S. ve A.A'ya sattığını söylediği öğrenildi
aktifhaber

19 Ekim 2009 14:14
YÖK Haberal'ı Da İhya Etmiş

Dalan'ın Yeditepe'sine usulsüz olarak trilyonlar aktaran ETÖ sanığı Gürüz'ün başkanlığındaki YÖK, Haberal'ın Başkent Üniversitesini de es geçmemiş...

Yeditepe Üniversitesi'ne usulsüz olarak 7 trilyonluk kaynak aktaran YÖK, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın Başkent Üniversitesi'ne de kanunlara aykırı olarak trilyonlar aktarmış

Ergenekon terör örgütü sanığı Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanlığı döneminde Ergenekon terör örgütünün firari sanığı Bedrettin Dalan'ın üniversitesine, Hazine Müsteşarlığı'nın "Üniversite gerekli kriterleri taşımıyor", "ÖSYM, YÖK ve üniversite kayıtları arasında tutarsızlıklar var" uyarılarına rağmen 7 trilyonluk kaynak aktarıldığını gözler önüne seren VAKİT, şimdi de bir başka Ergenekon sanığının üniversitesine ve yine Gürüz döneminde yapılan "kanuna aykırı kaynak aktarımlarını" gündeme getiriyor.

SAYIŞTAY TESPİTLERİ

Sayıştay müfettişleri, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nda yaptıkları teftişler neticesinde, ETÖ sanığı Mehmet Haberal'ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Başkent Üniversitesi'ne aktarılan kaynaklar hakkında 1998 ve 2000'de tespitlerde bulundu. Müfettişler, bu tespitlerin ardından Hazine Müsteşarlığı'na yazı göndererek Başkent Üniversitesi'ne kanunlara aykırı olarak aktarılan paraların Hazine'ye iadesini talep etti. Hazine bürokratları da, bu talepleri uygun gördü ve paraların tahsil edilerek Hazine'ye iadesine karar verdi. Ancak, aktarılan paraların Başkent Üniversitesi'nden tahsili siyasi baskılardan dolayı bir türlü gerçekleşemedi.

BU BELGELER DE HABERAL'IN ÜNİVERSİTESİNE KANUNSUZ AKTARIMLARA İLİŞKİN

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın 30.06.2000 tarihli yazısındaki şu ifadeler "kanunsuz aktarımı" açıkça ortaya koyuyor:

"Sayıştay Başkanlığı'ndan alınan 97-4/306 sayılı sorgu kâğıdında 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu Hükümlerine aykırı olarak Başkent Vakıf Üniversitesi'ne 1997 Mali Yılında 337.750.000.000 TL. devlet yardımı yapıldığı."

Aynı belgenin sonuç bölümünde de şu ifadeler dikkat çekiyor:

"Bu kapsamda, 1997 yılında Başkent Üniversitesi'ne yapılan ekli listede belirtilen toplam 337.750.000.000,- TL'lik ödemenin Devlet Muhasebesi Yönetmeliğinin 107. maddesi uyarınca ilgili hesaplar çalıştırılarak, 492.011.110.000 TL'lik yasal faizleriyle birlikte tahsil edilmesi..."

BU DA BİR BAŞKA USULSÜZ AKTARIM BELGESİ

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın 17.11.1998 tarihli bir başka yazısı da, Başkent Üniversitesi'ne usulsüz aktarımın gelenek haline geldiğini gösteriyor: "İlgili kayıtlı soru kağıdında Yüksek Öğretim Kanunu Hükümlerine aykırı olarak Başkent Üniversitesi'ne, 1996 Mali yılında 18.000.000.000 TL devlet yardımı yapıldığı..."

TAHSİLAT YAPILAMADIĞI GİBİ AKTARIM MİKTARLARI ARTIRILMIŞ

Sayıştay müfettişleri, üniversiteye haksız kaynaklar aktarıldığını defalarca tespit etti, Hazine Müsteşarlığı, bu tespitlere dayanarak defalarca bu haksız aktarılan paraların tahsilini istedi. Peki bu tahsilatlar gerçekleşti mi?.. Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlıkları, Kemal Gürüz'ün de YÖK Başkanlığı dönemlerinde gerçekleştirilen bu aktarımların tespitler sonrasında Hazine'ye geri döndürülmesi bir yana, üniversitenin devlet yardımından aldığı pay her geçen yıl katlanarak arttı. 2000'li yıllarda trilyon barajını aşan Başkent Üniversitesi, 2001'de 1 trilyon 50 milyar, 2002'de ise 1 trilyon 515 milyar TL "devlet yardımı" aldı.

VAKİT'in ele geçirdiği belgeler, "Ergenekon'un firari sanığı" Bedrettin Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'nin yanı sıra, bir başka Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın Başkent Üniversitesi'ne de büyük miktarlarda, kanuna aykırılığı belgelerde ifade edilmiş aktarımlarda bulunulduğunu gözler önüne seriyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI'NA BAĞLI DEVLET DENETLEME KURULU ÇAPRAZ KONTROL YAPSIN

Belgeleri VAKİT için değerlendiren bir Maliye müfettişi, Dalan'ın üniversitesine ilişkin dosyanın VAKİT'in dilekçesiyle YÖK yönetimine intikal ettirilmesinin önemli bir adım olduğunu belirtmekle birlikte, bu ilişkileri özellikle Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu'nun incelemesinin yararlı olacağının altını çiziyor. Üniversitenin işine geldiği şekilde hareket edebileceğini belirten müfettiş, şöyle devam ediyor:

"Üniversitelere aktarılan kaynaklara ilişkin belgeler, Maliye'de, Milli Eğitim Bakanlığı'nda, Hazine'de, YÖK'te ve ilgili üniversitede bulunmaktadır. Devlet Denetleme Kurulu'nun elinde çapraz kontrol yapma imkanı vardır. Bu çapraz kontrol neticesinde bütün gerçekler olduğu gibi ortaya çıkar. Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün bu konuda hassasiyet göstereceğine inancın tam olması gerekir."

Kaynak: Vakit

Osmaniye'de 293 öğrenci zehirlendi
17:30 - Osmaniye'nin Hasanbeyli ilçesi ile il merkezinde taşımalı eğitim veren 12 okuldan, "besin zehirlenmesi" şüphesiyle hastanelere kaldırılarak tedavi edilen 293 öğrencinin yedikleri yemekte mikrop olduğu tespit edildi. Osmaniye Vali Yardımcısı Hayrettin Çiftçi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Adana'daki İl Kontrol Laboratuvarı'nda yapılan analizlerde, yemeklerden alınan numunelerde iki çeşit mikrop tespit edildiğini söyledi. Çiftçi, yemek firması hakkında adli ve idari soruşturma başlattıklarını, analiz raporlarını da Cumhuriyet Savcılığına sunacaklarını belirtti. 22.10.2009 OSMANİYE
netgazete

Lisede Skandal Görüntüler...

23 Ekim 2009, 15:57 Anadolu Haber

İstanbul'da bir lisede çekilen görüntülerde, sınıfta öğretmenin de bulunduğu sırada öğrenciler, bira içip videoya kaydettiler. Namaz kılan çocukları suçlu gibi gösterenler şimdi ne diyecek...

Namaz kılan masum çocukları suçlu gibi gösteren ahlaksız zevat işte böyle bir genlçlik istiyor. Burası bir lise. Ama meyhaneden farkı yok. İslam düşmanlığını "Damda toplu namaz" başlığı atarak dile getirenler bu görüntülere ne diyecek merak konusu.


LİSEDE SKANDAL...EĞİTİM SİSTEMİMİZ BU KADAR DÜŞTÜ MÜ?" başlığıyla video paylaşım sitelerine düşen bu görüntüler görenleri hayrete düşürüyor.

youtube'da yer alan video için düşülen not ise şöyle:

"burası okul mu? meyhane mi? namaz kılan masum öğrencileri suçlu bulan medya bu görüntüler karşısında ne yapacak?malum medyaya soruyoruz hangisi zararlı namaz mı,alkol mü?"

Başını Doğan Medyasının çektiği malum çevrelen, okullarda namaz kılan masum çocuklara adeta terörist muamelesi yapmıştı. İşte ahlaksız zevatın istediği gençlik...

Kız meselesinde liseliler tartıştı: 1 ölü
25 Ekim 2009 Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde kız meselesi yüzenden çıktığı belirtilen tartışmada lise öğrenceleri birbirine girdi. Tartışmada lise öğrencilerinin biri bıçaklanarak öldürüldü.

Edinilen bilgiye göre, Kemaliye Mahallesi'nde lise son sınıf öğrencileri Murat E. (17), ile Ergin B. (18) arasında ''kız meselesi'' yüzünden tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Murat E, Ergin B'yi bıçakladı.

Ağır yaralanan Ergin B, kaldırıldığı Ergani Devlet Hastanesi'nde yapılan ilk müdahalenin ardından, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne ulaştırılmaya çalışıldığı sırada yolda yaşamını yitirdi.
haber7

Üniversiteliler yine kapıştı

17:30 - Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde bir grup sol görüşlü öğrenci, 2 gün önce karşıt görüşlü öğrenciler tarafından bir arkadaşlarının darp edildiğini iddia ederek protesto yürüyüşü yapmak istedi. Grup, rektörlük binası önüne kadar yürümek istedi. Bu sırada protestocu öğrencilerle karşıt görüşlü öğrenciler arasında tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesiyla gruplar arasında kısa süreli arbede yaşanırken, araya giren polis kavganın daha fazla büyümesine engel oldu. 27.10.2009 ESKİŞEHİR
netgazete

Polisle çatışan kızlara sağlık kontrolü

27 Ekim 2009 Ankara, Hacettepe Üniversitesinde stand açmak isteyen öğrencilere izin verilmemesi üzerine öğrenciler ve polis ekipleri arasında çıkan arbedede gözaltına alınan 69 öğrenci sağlık kontrolünden geçirildi. Öğrencilerin sağlık kontrolünden geçirilmesi sırasında emniyet ekipleri yoğun güvenlik önlemi aldı. Öte yandan, çıkan çatışmada bıçaklanan polis memurunun sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. netgazete

Hocaların kıskançlık krizi!

27 Ekim 2009 Selçuk Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi, 'kıskançlık' iddialarıyla karıştı. Uygulamalı Sanatlar Bölümü'nden Doç. Dr. Türkan Erdem, aynı fakültede görevli 4 kadın yardımcı doçent tarafından 'kıskanıldığı' için doçentlik atanmasının engellendiğini ileri sürdü. Akşam gazetesinin haberine göre; Erdem, 'Doçentlik kadrosu alsaydım, bölüm başkanı olacaktım. Diğer bayan hocalar beni çekemeyip kadro almamı engelledi' dedi. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve YÖK'e şikayet dilekçesi gönderen Erdem, aynı fakülteden Giyim Öğretmenliği Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Şerife Mızrak, Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Nurgül Kılıç, Yrd. Doç. Saadet Bedük ve Uygulamalı Sanatlar Bölüm Başkan Yrd. Doç. Hafize Pektaş'ı suçladı.

KADROMA VETO
20 Ekim'de YÖK'e sunulan dilekçeyle ilgili inceleme başlatıldı. Dilekçede çarpıcı iddialarda bulunan, 'sanatta yeterlilik' eğitimi aldığını, kadrosunun 'Uygulamalı Sanat Bölümü'nde olması gerektiğini ileri süren Erdem, şunları söyledi: 'Kadrom Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi'ne verildi. YÖK onayı ile doçent unvanı aldıktan sonra alanım olan Uygulamalı Sanat Bölümü'ne atanmam gerekiyor. Bu bölümde doçent kadrosu açılmış ancak o kadro bana verilmedi. YÖK kadroya izin verdi. Ancak buna rağmen rektörlük kadroyu ilan etmiyor.

CAN GÜVENLİĞİM YOK
14 Ekim günü rektörle görüştüm. Bana Eğitim Fakültesi'ne kadro verileceğini ve Mesleki Eğitim Fakültesi'nde görevlendirileceğimi söyledi. Eğitim Fakültesi'nde darp ve hakaretlere uğradım, dava açtım. Can güvenliğim yoktur. netgazete

Sınav Ücretleri Adayları Zorluyor
28 Ekim 2009 15:53

Türkiye'de ilköğretim çağında başlayan sınav maratonu maddi olarak öğrencileri olumsuz etkiliyor

İyi bir liseye yerleşebilmek, kaliteli bir üniversite eğitimi almak isteyenler, devlet memuru ve öğretmen adayları ile akademik kariyer yapmak isteyenler milyonlarca lira sınav ücreti ödüyor.

Her sınav için alınan yüksek ücretler, özellikle bir işe yerleşmek ya da kariyer yapmak isteyenleri zor durumda bırakıyor. Tüketici dernekleri, ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde devletin başta eğitimle ilgili sınavlar olmak üzere personel alımları dâhil tüm sınavların ücretsiz olması gerektiğini savunuyor.

Türkiye'de ilköğretim çağında başlayan sınav ücretleri, iş hayatına atılıncaya kadar devam ediyor. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)'nin 2010 sınav takvimi açıklandı. ÖSYM tarafından açıklanan, aralarında KPSS, KPDS, ÖSS, TUS, YGS ve ALES sınavlarının ücretleri adayları düşündürüyor.

Ekonomik kriz nedeniyle özel sektörde iş bulmanın zorlaşması iş arayanları kamuya yönlendirdi. Üniversiteyi bitirdikten sonra memur olmak isteyen ya da kariyer planlaması yapanların merakla beklediği sınav ücretleri açıklandı. ÖSYM'nin açıkladığı sınav takvimine göre KPSS'ye girmek isteyen ortaöğretim, yüksek okul mezunları 35 TL, Tıpta Uzmanlık Sınavı(TUS)'na girecekler 60 TL, öğretmen adayları ile lisans mezunları ise 35 ile 95 TL arasında ücret ödeyecek.

Tüketicileri Koruma Derneği Genel Başkanı Ali Er, devletin, kurumların personel alımlarında adaylardan yüksek miktarda para talep etmesini doğru bulmadıklarını söyledi. Kamu kurumlarının sınav ücretleri konusunda zaman zaman ölçüyü kaçırdığını ifade eden Ali Er, Halk Bankası'nın alacağı bin 250 kişilik personel için 50 TL talep ettiğine dikkat çekti.

Yaklaşık 200 bin civarında adayın müracaat etmesine rağmen bankanın süreyi uzatmasının etik olmadığını sözlerine ekleyen Er, Türkiye'de anaokulundan itibaren para alınmaya başlandığının altını çizdi. Bunun, anayasanın sosyal devlet anlayışıyla uyuşmadığını kaydeden Er, "İşsizlik ve kriz döneminde yüksek sınav ücretleri talep etmesi vicdanları rahatsız eder. Sınava girecek kişi parayı görüntüde gönüllü veriyor gibi gözükse de bu zorunluluktan. Para vermeyen aday sınava giremiyor. Bu durumun düzeltilmesi lazım" dedi.

Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya ise işsizliğin yoğun olduğu bir dönemden geçildiğini, devletin sınavlardan para almamasını istedi. Kriz döneminin şartlarının diğer dönemlerden farklı olduğunu sözlerine ekleyen Kaya, birçok kişinin cebinde evine ekmek götürecek parasının bulunmadığını ifade etti.

Genel Başkan Nazım Kaya, sınava girecek adaylardan para talep etmenin kamu otoritesi ile bağdaşmadığını dile getirdi. Kaya, şunları söyledi: "Umut arayan insanların bunun karşılığında bedel ödesin istiyorlar. Bir kişinin üniversiteyi bitirinceye kadar harcadığı para ortada. Parası olan gelsin anlayışı çok yanlıştır. Burada eşitlik yok. Asgari ücretle çalışan insanların durumu da düşünülmeli. Sınav sistemi ücretsiz hale getirilmeli. Bu sınava girmeden insana iş verilmiyor."

aktifhaber

Yurt Tuvaletinde İntihar
28 Ekim 2009 15:44Eskişehir'de Anadolu Üniversitesi öğrencisi genç kız, kaldığı yurdun tuvaletinde intihar etti.

AÜ Eğitim Fakültesi Yabancı Dilleri Eğitimi Bölümü İngilizce Öğretmenliği Programı 1. sınıf öğrencisi G.K. (20), dersinin ardından dün AÜ Yunusemre Yerleşkesi'ndeki Yunusemre Öğrenci Yurdu'nun 4. blokundaki odasına gitti.

G.K, blokun C katındaki arkadaşlarıyla bir süre sohbet etti. Daha sonra yatsı namazını kılan G.K, geç saatlere kadar odasına gelmedi. G.K'nin sabah yatağında olmadığını fark eden arkadaşları şüphelendi. Kattaki tuvalete giden ve bir kapının kapalı olduğunu fark eden arkadaşları, kapının boşluğundan, fularıyla kendini asan G.K'nin cesedini gördüler.

Daha sonra öğrenciler, durumu yurttaki güvenlik görevlilerine haber verdi.

Mardin'in Nusaybin ilçesi nüfusuna kayıtlı G.K'nin geçen yıl Trakya Üniversitesindeki eğitimini bırakıp ÖSS'ye girdiği ve AÜ İngilizce Öğretmenliği Programını kazandığı, sınavda başarılı olduğundan hazırlık sınıfından muaf olarak direkt 1. sınıftan eğitimine başladığı öğrenildi.
aktifhaber

Okulda Dehşet
28 Ekim 2009 11:48
İstanbul Esenyurt'taki bir koluda bir öğretmen öğrencilerinin gözü önünde defalarca bıçaklandı

Esenyurt Yusuf Aktaş İlköğretim Okulu'nda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Eyüp Dağhan (35) bir öğrencinin ağabeyi tarafından sınıf ortasında bıçaklandı.

Edinilen bilgiye göre 3 gün önce okuldaki bir arkadaşıyla kavga eden 16 yaşındaki Hasan C. öğretmeni tarafından uyarıldı. İddialara göre daha sonra Hasan C.'ye öğretmeni tokat attı. Okulda yaşanan olayı ailesine anlatan 7. sınıf öğrencisi Hasan C.'nin ağabeyleri Ramazan ve İlhan C. bugün sabah saatlerinde okula gelerek öğretmen Eyüp Dağhan'ı sınıfın ortasında bıçakladı. Kanlar içerisinde yere yığılan Dağhan, öğretmen arkadaşları tarafından çağrılan ambulansla Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.

Öğretmeni bıçaklayan Ramazan C. ve yanında bulunan kardeşi İlhan C. ise olayın ardından kapıda bulanan güvenlik görevlisini de darp ederek, olay yerinden kaçtı. Polis ekiplerinin yaptığı çalışmalar sonucu öğretmeni bıçaklayan Ramazan C. olayda kullandığı bıçakla birlikte gözaltına alındı. Olay sırasında Ramazan'ın yanında bulunan İlhan ve Hasan C.'nin ise aranma çalışmaları devam ediyor. Ramazan C.'nin polisteki ilk ifadesinde "Kardeşimi dövdüğü için öğretmeni bıçakladım" dediği öğrenildi.
aktifhaber

İzmir'de freni patlayan midibüs virajı alamayıp takla attı: 4 öğrenci öldü, 18 öğrenci yaralandı

10 Eylül 2008 İzmir'in Aliağa ilçesine bağlı Şakran beldesi yakınlarında öğrencileri taşıyan bir servis aracının devrilmesi sonucu 4 öğrenci öldü, 18'i öğrenci 20 kişi de yaralandı.
Kaza, bugün sabah 07.45 sıralarında Aliağa ilçesine bağlı Şakran beldesi yakınlarında meydana geldi. Aliağa ilçesi Kapıkaya köyü ve Manisa'ya bağlı Karaahmetli köyünden aldığı öğrencileri taşımalı eğitim sistemi kapsamında Şakran İlköğretim Okulu'na götüren İ.T.'nin kullandığı 35 NHF 62 plakalı servis midibüsü, Şakran ile Kapıkaya köyü arasında kontrolden çıktı. Freninin patladığı öne sürülen servis midibüsü virajı alamayarak yoldan çıkıp takla attı. Kazada, öğrencilerden 4'ü hayatını kaybederken, midibüs şoförü, bir öğrenci velisi ve 18'i öğrenci toplam 20 kişi de yaralandı. Manisa'ya bağlı Karaahmetli köyünden binen Şakran İlköğretim Okulu 7. sınıf öğrencisi Murat Altınay (13) ile Ailağa'ya bağlı Kapıkaya köyünden binen Recep Kepekçi (13), kardeşi İsmail Kepekçi ve yine aynı okulun öğrencisi Hidayet Gezgin'in hayatını kaybettiği bildirildi. Yaralılar ambulanslarla Aliağa Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Bazı öğrencilerin sağlık durumunun ağır olduğu belirtildi.
CEM ULUCAN
netgazete

Okulun ilk gününde can verdi ,
08 09 2008
Rize'nin Çayeli ilçesinde okula giderken bir aracın çarpması sonucu ağır şekilde yaralanan ilköğretim okulu öğrencisi, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

Okul kayıt paralarına tepki eylemi
25 Ağustos 2008 13:46
İstanbul'da bir grup liseli, okullarda kayıt parası alındığı gerekçesiyle protesto gösterisi yaptı.
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde toplanan grup, önce kısa bir tiyatro gösterisi sergiledi. Gösterinin ardından yapılan basın açıklamasında, okullarda velilerden kayıt, öğrencilerden de dergi, fotokopi, tebeşir gibi şeyler için para alındığı ifade edilerek, bunun suç olduğu kaydedildi.

Polisin güvenlik önlemi aldığı gösteride, protesto amaçlı şarkılar söyleyen ve sloganlar atan gruptakiler, daha sonra dağıldılar.
haber7

İntihar etmek isteyen öğretmenin isteği şaşırttı
25 Ağustos 2008 21:27
Rize'de bunalıma giren bir öğretmen, intihara kalkıştı. Öğretmen, polisten dondurma istedi.
Rize'de öğretmenlik yapan I.G.U. (27) isimli bayan bir binanın çatısına çıkarak intihara kalkıştı. Polisin yaklaşık 5 saat 45 dakika süren ikna çabaları esnr7asında genç öğremen polisten dondurma istedi.

Özürlüler okulunda öğretmen olduğu belirtilen I.G.U., polisten dondurma istedi. Aşağıda ekleyenlerden birinin dondurmacı çıkması sonucu polis dondurmayı hemen temin etti.

Kendisine verilen dondurmayı yemeyen öğretmen ardından da ağlamaya başladı. Daha sonra çatıdan indirilen öğretmen, ikna çabalarının ardından ambulansa bindirilerek hastaneye götürüldü.
haber7

8 katlı öğrenci yurdunun çatısından atladı
14:45 - İstanbul, Maçka'da bulunan Abdi İpekçi Öğrenci Yurdu'nda kalan üniversite öğrencisi Alper Duran (25), gece saat 01.30 sıralarında 8 katlı yurdun çatı katından atlayarak intihara teşebbüs etti. Ağır yaralanan genç, hastaneye kaldırıldı. Duran, yapılan bütün müdahalelere rağmen kurtarılamadı Olayın ardından yurtta inceleme yapan polis, Alper Duran tarafından yazılmış bir not buldu. Notta "İntiharımdan kimse sorumlu değildir" yazdığı öğrenildi. 18.08.2008 İSTANBUL netgazete

Liselilere Porno Tuzağı
16 Ağustos 2008 08:27

Denizli'de liseli kızlara kurulan porno tuzağı çökerten kişinin ev kadını H.T. olduğu ortaya çıktı. H.T. olaydan nasıl haberi olduğunu ve yaptıklarını anlattı...

Denizli’nin Sarayköy İlçesi’nde, savcılığa yaptığı şikayetle, arkadaşlık kurdukları lise öğrencilerinin cep telefonlarıyla gizlice çektikleri görüntü ve fotoğrafları internette yayınlama tehdidiyle ilişkiye zorladıkları iddiasıyla 4 kişinin yakalanmasını sağlayan ev kadını H.T., “Vatandaşlık görevimi yaptım” dedi.

47 yaşındaki H.T., olaydan, mağdur kızlardan birinin arkadaşının kendisine gelerek, Ç.G.'nin internette pornografik görüntülerinin yayınlandığını anlatmasıyla haberi olduğunu söyledi. Tanıdığı bir kızın, başka biriyle çıplak fotoğraflarını görünce şoke olduğunu belirten H.T., çocuklara bu sapıklık ve işkenceyi yapanların cezalandırılması için CD'ye kayıt ettiği fotoğraf ve görüntüleri savcılığa verdiğini kaydetti.

Mağdur kızların psikolojilerinin bozulduğunu, ailelerinin ise perişan olduğuna dikkati çeken H.T., “Polis tarafından yakalanan 4 zanlı, okulda kızlara yaklaşarak, yakınlık sağlıyorlarmış. Daha sonra birlikte gizli kamera görüntülerini çekip, tuzağa düşürüyorlarmış. Daha sonra da bunları internette yaymakla tehdit edip, birlikte oluyorlarmış. Bu görüntüler, ilçede cep telefonlarında ve internette yayılıyor. Bu çocukların düştüğü durumun hesabını kim verecek. Vatandaşlık görevimi yerine getirdim. Bunu yapanlar cezalarını çeksin” diye konuştu.

Kendisinin de kız annesi olduğunu ifade eden H.T., anne ve babalara da seslenerek, kızlarının arkadaşlarını, görüştüğü kişileri takip etmelerini istedi.

Öte yandan internette Ç.G.'yle pornografik görüntüleri yayınlanan kişinin isminin ‘Emre’ olduğu belirlendi. Polis, Antalya'da olduğu belirlenen kişinin yakalanması için çalışma başlattı. Polisin, olayla ilgili olarak gözaltına alıdığı L.Ç. (38), kardeşi M.Ç. (33), Ş.Y. ve F.Ş.'in evlerinde yapılan aramada ele geçirilen CD ve cep telefonlarında fotoğraf ve görüntülerle, bilgisayarlarının incelenmesinin sürdüğü de bildirildi.
aktifhaber

300 erkekle yattı göreve devam!
27 Haziran 2008 08:52

Kocasını 300 erkek ile nasıl aldattığını kitaplaştıran ve televizyonlara çıkarak reklamını yapan Y.Y. isimli öğretmenin memuriyetten men'ine gerek görülmedi. İLİŞKİLİ HABERLERO öğretmen çocuk okutacak mı?300 erkekle yattı göreve devam! İnançları gereği taktıkları başörtüsü sebebiyle yüzlerce öğretmen memuriyetten men edilirken, eşini nasıl aldattığının kitabını yazan öğretmenin memuriyetten men'ine gerek görülmedi. Kocasını nasıl aldattığını sahte isimle yazdığı bir kitapta anlatınca, hakkında İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından idari soruşturma başlatılarak açığa alınan İngilizce öğretmeni Y.Y. hakkında yapılan idari soruşturmadan ilginç bir sonuç çıktı. Milli Eğitim Bakanlığı, Y.Y.’nin memuriyetten men'ine gerek görmedi.

Şebnem Berrak A. takma adıyla kaleme aldığı kitapta eşini 300 erkekle aldattığını yazarak gündeme gelen Sarıyer Mehmet İpkin İlköğretim Okulu İngilizce öğretmeni Y. Y. hakkında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından başlatılan idari soruşturma tamamlandı.

ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLER İLE GÖRÜŞÜLDÜ
Y. Y. hakkında başlatılan soruşturmada görevlendirilen müfettişler okul öğretmenleri ve öğrenciler ile yaptıkları görüşmeler ardından kaleme aldıkları raporda, Y. Y.’nin sözkonusu kitabı yazdığına, kitabı ile ilgili Kanal D televizyonuna çıkarak canlı yayında reklamını yaptığına, bu yayını izleyen okul öğretmenlerinin şahsı hemen tanıdıklarına kanaat getirildiği yönünde görüş bildirildi.

MÜFETTİŞ MESLEKTEN MEN'İNİ TALEP ETTİ
Muhakkikler tarafından hazırlanan raporda 657 sayılı kanunun 125. maddesi g bendinde yeralan “Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” suçunun işlendiği kanaati oluştuğu, şahsın “memuriyetten men” ile cezalandırılması gerektiğine vurgu yapıldı.
Rapor, İl Disiplin Kurulu tarafından uygun görülerek 657 sayılı kanun gereği kararı alma yetkisine sahip Milli Eğitim Bakanlığı Üst Disiplin Kurulu’na havale edildi. Kurul, geçtiğimiz

Durakta beklerken hayatını kaybetti
22:00 - Trabzon'da durakta beklerken bir aracın çarptığı 2 üniversite öğrencisinden biri hayatını kaybederken, diğer öğrenci hastanede tedavi altına alındı. 03.11.2009 TRABZON
netgazete

Göstermelik Beden Eğitimi dersine protesto
16:30 - Erzurum Atatürk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu (BESYO) öğrencileri, Milli Eğitim Bakanlığı'nın beden eğitimi ile spor derslerini seçmeli ve tek ders saatine indirmesini protesto etti. 03.11.2009 ERZURUM netgazete

05 Kasım 2009 18:25
Üniversitelilerden YÖK Protestosu
İstanbul'da bir grup üniversite öğrencisi, Yüksek Öğretim Kurulu'nu protesto etti.
Beşiktaş çarşı içerisinde sloganlar atarak yürüyen öğrenciler, Beşiktaş Meydanı'nda yaptıkları basın açıklaması ile YÖK'ün kaldırılmasını istedi. Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı gösteri, basın açıklamasının ardından öğrencilerin dağılması ile olaysız sona erdi.

Kendilerini Gençlik Muhalefeti olarak tanıtan yaklaşık 40 kişilik grup, YÖK'ü protesto etmek için Beşiktaş Çarşı Caddesi girişinde toplandı. 'AKP'nin YÖK'ünü kazıyacağız' yazılı büyük bir pankart açan öğrenciler, çarşı içine doğru yürüyüşe geçti.

Ellerinde, 'Katil polis üniversitelerden defol? Polis idare işbirliğine son? Sermaye defol üniversiteler bizimdir' yazılı dövizler taşıyan grup, yürüyüş boyunca 'YÖK kalkacak polis gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek, Parasız bilimsel anadilde eğitim, Soruşturmalar tutuklamalar baskılar bizi yıldıramaz, İsyan devrim özgürlük, Ferman devletinse üniversiteler bizimdir' sloganları attı.

Beşiktaş Meydanı'nda grup adına basın açıklaması yapan Ekin Kara, geleceklerinin tehdit altında olduğunu söyledi. Kara, yüz binlerce üniversitelinin, üniversitelerde devlet kurumları tarafından oluşturulan baskın mekanizmalarının boyunduruğu altında bulunduğunu öne sürerek, AK Parti hükümetinin üniversiteleri ve geleceklerini teslim almak istediğini iddia etti.

YÖK zihniyetini üniversitelerde istemediklerini kaydeden Kara, 6 Kasım'da bütün öğrencileri YÖK'ü protesto için Beyazıt Meydanı'na davet etti. Grup, basın açıklamasının ardından olaysız dağıldı.
aktifhaber

Emekli öğretmen barakada ölü bulundu
06 Kasım 2009 Sakarya'nın Karasu ilçesinde emekli bir öğretmen, yalnız yaşadığı barakada ölü bulundu.
Edinilen bilgiye göre, emekli öğretmen Hasan Oğuz'un (62) İncilli Mahallesi Hastane Yolu üzerinde yalnız yaşadığı barakadan kötü kokular gelmesi üzerine komşuları içeri girdiklerinde Oğuz'un hareketsiz yattığını fark ederek durumu polise bildirdi.
Yaklaşık 40 yıldır Karasu'da yaşayan Hasan Oğuz'un iki evliliğinden 4 çocuğu olduğu fakat ailesiyle görüşmediği ve uzun süre fark edilemeyen cesedin çürümeye başladığı öğrenildi.
haber7

Engelli okullarına öğretmen bulunamıyor
19:15 - İstanbul'da bu yıl Beykoz, Gaziosmanpaşa, Ataşehir, Yeşilköy ve Tuzla'da 5 özel eğitim okulu daha engellilere kucağını açtı. Bu okullarla birlikte kentte özel eğitim veren okulların sayısı 56'ya ulaştı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü Özel Eğitim Şube Müdürü Halis Kuralay, "Özel eğitimde öğretmen ihtiyacı hat safhada. Türkiye'nin ihtiyaçlarının çok altında özel eğitim öğretmeni yetişiyor" dedi. 05.11.2009 İSTANBUL
netgazete

Motorsikletli 2 liseli kamyona çarpıp öldü
07 Kasım 2009 Bursa'nın Orhangazi ilçesinde, park halindeki kamyona çarpan motosikletteki sınıf arkadaşı iki lise öğrencisi yaşamını yitirdi.
Alınan bilgiye göre, Salih Caner Özel'in (17) kullandığı 16 VH 856 plakalı motosiklet, Bursa-İstanbul kara yolu Orhangazi Kaymakamlık lojmanı mevkisinde, yolun sağ tarafında park halinde bulunan Ertuğrul Ürer (43) yönetimindeki 34 AES 75 plakalı kamyona arkadan çarptı.

Kazada, kamyonun altından çıkarılan motosiklet sürücüsü Salih Caner Özel olay yerinde hayatını kaybetti. Motosiklette bulunan Yakup Usta (17) ise kaldırıldığı Orhangazi Devlet Hastanesinde yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı.
haber7

Platonik aşk kurbanı öğretmen

07 Kasım 2009 Adana'da aşkına karşılık vermediği kişi tarafından bıçaklanarak öldürülen 24 yaşındaki öğretmen, son yolculuğuna uğurlandı.
İddiaya göre, işsiz olduğu belirtilen Hüseyin A., aşkına karşılık bulamadığı Demet Eygi'yi rahatsız etmeye başladı. Önceki gün Demet Eygi'nin oturduğu Pınar Mahallesi 74001. Sokak'taki Hazal Apartmanı önünde tabancayla havaya ateş açtığı ileri sürülen Hüseyin A., dün gece saatlerinde konuşmak için Eygi'yi evinden çağırdı. Apartmanın 9. katındaki evinde kardeşi Didem ve kuzeniyle birlikte akşam yemeği hazırlığı yapan Demet Eygi, daha sonra Hüseyin A.'nın ısrarı üzerine aşağıya inerek konuşmaya başladı. İkili arasındaki konuşma bir süre sonra tartışmaya dönüştü. Tartışmanın ardından Hüseyin A., genç öğretmeni bıçaklamaya başladı. Kanlar içinde kalan Demet Eygi, bu sırada "Hüseyin yapma" diyerek kurtulmaya çalıştı. Ancak Hüseyin A., 10 bıçak darbesiyle genç öğretmeni ağır yaraladı. Kardeşinin yardım çığlıklarını duyarak aşağıya inen Didem Eygi, kardeşini kanlar içinde yerde yatarken buldu. Olay yerine çağırılan sağlık ekipleri ise genç öğretmenin öldüğünü belirledi

netgazete

Liseli kız hastane tuvaletinde doğurdu
9 Kasım 2009
KIRIKKALE’de, komşuları olan pazarcı gençle girdiği ilişki sonucu hamile kalan lise 1'inci sınıf öğrencisi 15 yaşındaki H.D., ‘karnım sürekli şişiyor, kist var’ diyerek annesiyle geldiği hastanenin tuvaletinde doğum yaptı. Liseli H.D. bebeği tuvalette bırakıp gizlice hastaneden kaçarken, görevliler tarafından bulunan kız bebek kuvöze alınmasına rağmen kurtarılamadı. Polis tarafından evinde bulunan ve kanaması olduğu gözlenen H.D. hemen hastaneye kaldırılarak ameliyatla kurtarılırken, bebeğin babası olduğu belirtilen 17 yaşındaki pazarcı M.K. gözaltına alındı.
Tuvalette bulunduktan sonra hemen hastanedeki küvöze alınan kız bebek ise saat 02.30’da yaşamını yitirdi.
Hürriyet

Ordu'da lisede cinayet
9 Kasım 2009

Aybastı Çok Programlı Lisesi son sınıf öğrencisi Hakan C. (18), teneffüste, henüz belirlenemeyen bir nedenle sınıf arkadaşı Müjgan Öz (18) ile tartıştı.

Tartışma sırasında genç kızı bıçakla ağır yaralayan Hakan C, bu sırada olaya müdahale etmek isteyen sınıf arkadaşlarından Murat Aydın'ı da yaraladı.

Aybastı Devlet Hastanesine kaldırılan yaralılardan Müjgan Öz kurtarılamadı. Omuzundan yaralandığı bildirilen Murat Aydın tedavi altına alındı.

hürriyet

12 Kasım 2009 18:45
Urfa'da Öğrenci Servisi Kaza Yaptı

Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde meydana gelen trafik kazasında 14'ü öğrenci 16 kişi yaralandı.

Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde meydana gelen trafik kazasında 14'ü öğrenci 16 kişi yaralandı.

Edinilen bilgilere göre, Kırlık İlköğretim Okulu'ndan aldığı öğrencileri evlerine taşıyan Mehmet Suat Ortaç idaresindeki 63 PS 013 plakalı minibüs, Abdulkadir Atan'ın kullandığı 72 DR 154 plakalı otomobille çarpıştı.

Kazada araç sürücüleri Mehmet Suat Ortaç ve Abdulkadir Atan ile öğrenciler, Zilan Çiftçi, Yusuf Çiftçi, Sibel Ortaç, Emine Aşkın, Serap Ortaç, Sait Aşkın, Dilek Üzer, Zeynep Aşkın, Enver Aşkın, Leyla Aşkın, Ömer Aşkın, Faruk Aşkın, Seda Ortaç ve Mehmet Ortaç yaralandı.

Viranşehir Devlet Hastanesi'ne kaldırılan yaralılar acil serviste tedavi altına alındı.

Durumu ağır olan iki öğrencinin Şanlıurfa'ya sevk edildiği bildirildi.

aktifhaber

Okuldan Kaçma Girişimi Acı Bitti
10 Kasım 2009 11:37
Adana'da ilköğretim 6. sınıf öğrencisi Ela Aslan'ın arkadaşlarıyla okuldan kaçma düşüncesi acı sonlandı.

Firar sırasında okulun duvarına çıkan küçük kızın ayağı kayınca, kolu ucu sivri demir korkuluklara saplandı. Ela, çığlıklar içinde arkadaşlarından yardım istedi. Kaçak kızın yardımına Büyükşehir Belediyesi ekipleri yetişti. Korkudan baygınlık geçiren Ela Aslan'a, 112 Acil Servis ekipleri müdahale etti ve serum bağladı.
aktifhaber

Öğretmenler: Milletvekilleri de KPSS'ye girsin

17:20 - Tayinleri çıkmayan bir grup öğretmen adayı, AZC Plaza önünde bir araya gelerek eğitim sistemini protesto etti. Gösteri sırasında, "Milletvekilleri de KPSS'ye girsin, 70 alamayan köyüne geri dönsün", "Hakkımızı aramaya Iğdır'a mı gidelim?", "Nimet beni okula gönder", "Ücretli bakan istiyoruz", "Genetiği değiştirilmiş öğretmen" yazılı pankartlar açıldı. Öğretmenler, ''Ücretli öğretmen sayısı 100 bini aşmıştır. Bazı illerde lise mezunu kişilere öğretmen sıfatı ile öğretmenlik yaptırılmaktadır. Türkçe derslerine süt ürünleri, matematik derslerine de besicilik mezunları girmektedir. '' diye dert yandı. 14.11.2009 DİYARBAKIR netgazete

15 Kasım 2009 11:36
Rektör Her Gün Sınava Girmiş!
Anadolu Üniversitesi usulsüzlük iddialarıyla sarsıldı. Rektör ve personelin yılın 325 günü sınavda görevliymiş gibi para aldığı öne sürüldü
[img]http://69.175.58.202/images/news/114334.jpg [/img]
Türkiye’de 1 milyonun üzerindeki öğrenciye açıköğretim hizmeti veren Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde usulsüzlük iddiaları üzerine inceleme başlatıldı. İhbar üzerine üniversiteye giden Sayıştay denetçileri şok sonuçlara ulaştı. Yapılan tespitlerin en çarpıcısı üniversitenin rektörü Fevzi Sürmeli’nin 2008’de 325 gün sınavda görevli olarak gösterildiği ve bunun karşılığında da 80 bin TL ek ücret aldığıydı.

SAYIŞTAY SAVUNMA İSTEDİ

Anadolu Üniversitesi’nin hesapları ile ilgili yaptıkları incelemelerde usulsüzlük olduğunu belirleyen Sayıştay denetçileri, üniversite yönetiminden savunma istedi. Sayıştay’ın, 2 Eylül 2009 tarihli ve 2009/312/1 nolu sorgu raporlarında, bankalardan alınan 4.5 milyon liralık promosyonun nerelerde kullanıldığı ve bazı alımların ihalesiz olarak niye ihaleye çıkarıldığı gibi konulara açıklık getirilmesi istendi.

Yönetimden gelecek yanıtların ardından Sayıştay, üniversitenin hesaplarıyla ilgili rapor hazırlayacak. Çıkan sonuca göre usulsüz olarak yapılan harcamaların bedellerinin üniversite yönetiminden tahsil edilmesi istenecek. Sayıştay’ın üniversitenin harcamalarında ortaya çıkardığı usulsüzlüklerin başında, üniversite yönetiminin de aralarında bulunduğu bazı personele, sınavlarda görevli olmadıkları halde ödenen ücretler geliyor.

DÖNER SERMAYE KATKI PAYI

Sayıştay denetçilerinin tespitlerine göre sınavlara katılmayan ancak görevli ücreti alan üniversite yöneticileri arasında rektör, rektör yardımcıları, dekan ve dekan yardımcıları, bilgisayar araştırma merkezi müdürü gibi üst düzey isimler bulunuyor. Aynı kişilere, üniversite döner sermaye bütçesinden en yüksek oranda katkı payı da ödendiği tespit edildi. Örneğin sadece üniversite yönetiminde görevli 12 kişiye döner sermayeden 734 bin 835 lira ödeme yapıldı. Denetime takılan usulsüzlük iddiasıyla ilgili görüşüne başvurmak üzere aradığımız rektör Sürmeli telefonlarımızı yanıtsız bıraktı.

‘4.5 milyon liralık promosyonu nereye harcadınız’ sorusu

Sayıştay’ın sorgu raporlarında, üniversitenin 1 milyar liranın üzerinde nakiti olduğu, bu mevduat karşılığında iki bankadan üniversiteye 4.5 milyon liralık promosyon verildiği kaydedildi. Raporda, söz konusu promosyon bedelinin bütçeleştirilmediği, promosyonun bir kısmının elden çekilerek harcandığı vurgulandı. Raporlarda, çekilen paraların nereye harcandığına ilişkin bir belgenin üniversitenin kayıtlarında bulunmadığı kaydedildi.

Sayıştay’ın üniversite yönetimi ile ilgili bazı tespitleri şöyle:

n Sınavlarda kendilerini görevli olarak yazarak, 70-80 bin lira ek ücret aldılar.

• Açıköğretim kitaplarını yazan hocalara her kitap için ayrıca ücret ödenmektedir. Eski basım bile olsa her yıl telif ücreti ödeniyor.

• Üniversitenin yaklaşık

1 milyar liralık nakiti var. Bu nakit karşılığında bankadan 4.5 milyon liralık promosyon alındı.

• Promosyonun bir kısmının nerede harcadığı belgelenemedi.

• Belgelenenler ise kokteyl ve konaklama ücretlerinden oluştu.

Kaynak: Star

Liselilerin aracı takla atarak yandı: 1 ölü 2 yaralı

23:30 - Bodrum'un Konacık beldesi Beylik Kırlar Mevkisi'nde, sürücüsü henüz belirlenemeyen otomobil, yol kenarındaki tabelalara, ardından iki otomobile çarparak takla attı. Çevredekiler, yanmaya başlayan otomobilde bulunan 3 kişiyi güçlükle çıkardı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri yanan otomobili söndürerek soğutma çalışması yaptı. Kazada yanarak ağır yaralanan ve ambulansla Bodrum Devlet Hastanesi'ne kaldırılan lise öğrencisi oldukları öğrenilen Ogün Temelli (14) ile Ali Şiar Yalçın (14), ilk müdahalelerinin ardından Sağlık Bakanlığı'na ait ambulans helikopterle Denizli'deki hastanelere sevk edildi. Ali Şiar Yalçın yolda hayatını kaybetti. 21.11.2009 MUĞLA netgazete

Ali ÖZEL
Türk Eğitim Sisteminin Yabancı Dil Çıkmazı!
22 Kasım 2009

Türkiye’de yabancı dil eğitimi birçok kişinin kendi öğrenim hayatından bildiği üzere oldukça başarısızdır. İlköğretimden üniversiteye kadar uzun yıllar boyunca eğitimini almamıza rağmen yeterli seviyede bir yabancı dili konuşamıyoruz.
Bu problemin en temel sebebi ise; dil öğretimimizi gramer yapısı ve kelime ezberleme üzerine kurmuş olmamızdır.
Bir dilde ilk önce konuşulur sonra gramer öğrenilir. Ya da en kötü ihtimalle ikisi aynı anda yapılır. Bizde ise maalesef önce gramer öğretilir, sonra unutulup tekrar gramer öğretilir ve yabancı dilin diğer özelliklerine hiçbir zaman sıra gelmez.
İlköğretimden başlayıp üniversiteyi bitirinceye kadar aynı gramer konularını görmekten sanırım herkese gına gelmiştir. Bizim çoğu İngilizce öğretmenlerimiz, Amerikalı veya İngiliz meslektaşlarından daha iyi gramer bilgisine sahiptirler. Fakat çoğu zaman o meslektaşları ile oturup muhabbet edememektedirler!
Okullardan gramer ağırlıklı bu yapının kaldırılması gerekmektedir. Bütün gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi daha çok pratik ağırlıklı bir eğitim yapısına geçilmelidir. Yani yabancı dil eğitimimizde ezberciliği artık bir tarafa bırakma zamanı geldi de geçmektedir! Okullarımızda “Al bu kelimeleri ezberle, sınavda bana geri ver, sonra da unut” devrinin kapanması lazımdır.
Geleceğin dünyasında küreselleşmeye uyum sağlayabilmiş, dünyayı çok iyi bilen, anlayan, onlarla iletişime geçebilen ve iyi eğitilmiş toplumlar söz sahibi olacaklardır.
***
Yabancı dildeki bu eğitim yapımız tabii ki ÖSYM’nin yaptığı dil sınavlarında da kendini göstermektedir. ÖSS’deki dil sınavını saymazsak Üniversite mezunları için ÜDS (Üniversitelerarası Dil Sınavı) ve KPDS (Kamu Personeli Dil Sınavı) adlı iki tane dil sınavımız vardır. Bu sınavlarda ölçülenler ise, filologların bile yapamadığı gramer ağırlıklı sorular ile Amerikalı ve İngilizlerin bile bilmediği ve kullanımdan kaldırdığı deyimler ve kelimelerin bilinip bilinmediğidir!..
Bu dil sınavları dinleme, yazma ve konuşma becerilerini ise hiçbir şekilde ölçmemektedirler. Bundan dolayı da bu sınavlardan çok yüksek puan alanlar bile, eğer farklı bir alt yapıları yoksa yabancı bir dili kullanmada çok büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar (Kelimelerin okunuşları ile yazılışları farklı olduğundan dolayı yabancı birisi ile hal-hatır bile soramamaktadırlar).
ÖSYM’nin, bir eleme sınavı olmayan ve sadece okuduğunu anlamayı kontrol edebilen ÜDS ve KPDS’den, bilgisayar ortamında yapılan ve okuma-yazma-konuşma ve dinlemeyi ölçebilen TOEFL benzeri bilgisayarlı sisteme geçmesi gerekmektedir. (Bu teklifimdem dolayı beni eleştirenlerin sesini duyar gibi oluyorum: “Biz daha bu sınavları bile yapamıyoruz TOEFL sistemini nasıl yapacağız diye”!) Böylece herkes istediği ve kendini hazır hissettiği an bu sınava girebilir. En azından bu sistem dil eğitimimizde bir çağ açar ve insanlar bu sınava hazırlanırken, sadece okuduğunu anlayabilmekten, konuşabilir dinleyebilir ve yazabilir hale terfi ederler! Dil sınavlarını geçmek için yapılan o zorlu çalışmalarda böylece boşa gitmemiş olur.
Bu iki sınav aynı zamanda üniversite camiasında oldukça büyük bir öneme sahiptir. Akademik hayata girişler ve yükseltmelerde en önemli faktör ÜDS ve KPDS’dir. Eskiden sadece Ankara da yapılan bu sınavlar, giren adaylara kolaylık olması açısından şimdilerde on beş büyükşehirde de yapılmaya başlanmıştır. Fakat bunun sonucunda çok büyük sıkıntılar ve haksızlıklar ortaya çıkmaya başlamıştır.
Nasıl mı?
Bu sınavları bilindiği üzere üniversiteler yapmaktadır. Bu on beş büyükşehrin birçoğunda da bir ya da iki üniversite mevcuttur. Yani üniversitelerde ki akademik personel kendi kendini sınav yapmaktadır. Salon başkanları ve gözetmenler kendi mesai arkadaşlarının, tanıdığının, eşinin ve dostunun başında beklemektedir (Dedikodular alıp başını gitmektedir!). Böyle bir sınavın ne kadar güvenilir olduğunu ise sizlerin takdirlerine bırakıyorum!..
Bu sınavların güvenilirliğinin tekrar sağlanabilmesi için ya sınavlarda görev alacak olan akademik personel üniversitelerinin bulunduğu ilin dışında farklı yerlerde görevlendirilmelidir ya da Ankara, İstanbul ve İzmir gibi birçok üniversiteye sahip olan illerin dışında sınav yapılmamalıdır.
Aksi takdirde torpilin önüne geçmenin imkânı yoktur.
İlgililere duyurulur!
Eğer duymak isterlerse tabii ki!

aktifhaber

25 Kasım 2009 18:09
YÖK Başkanı'ndan Flaş Açıklama
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay'ın verdiği katsayı kararı ile ilgili izleyecekleri yol haritası hakkında önemli açıklamada bulundu..Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini durdurdu.

Alınan bu karar üzerine YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay'ın verdiği katsayı kararına itiraz edeceklerini söyledi.

Bu karara göre, düz liseler ile aralarında imam hatip liselerinin de bulunduğu meslek liseleri arasında üniversiteye girişte katsayı farkı sürecek.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay'ın kararına itiraz edeceklerini söyledi. Zira YÖK'ün bu karara itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.

Özcan, "Biz de internetten öğrendik. Öğrenciler kesinlikle kötü bir durumla karşılacaklarını düşünmesinler. En adaletlisi ne ise o uygulanacak. Kurullarımız toplanacak, hazırlıklardan sonra sizi haberdar edeceğiz" dedi.

Kararın gerekçesinde, herkese eşit bir katsayı uygulamasıyla, farklı hukuki statüdeki öğrencilerin aynı konumda değerlendirilmesi sonucu anayasal eşitlik kuralı ile çelişkili bir durum yaratıldığı, bu uygulamanın, hukuksal statüsü farklı olanları eşit koşullara tabi kılarak hak kaybı ve ihlaline sebep olacağı belirtildi
aktifhaber

25 Kasım 2009 15:28367
SABİH YİNE BAŞARDI
Kanadoğlu yol gösterdi, 'Bizim Baro' katsayıyı Danıştay'a götürdü. Ve işte skandal karar.

Kanadoğlu yol gösterdi, İstanbul Barosu YÖK'ün katsayı eşitsizliğini kaldıran kararı aleyhine Danıştay'a koştu. Ve Danıştay skandal bir karar aldı...

Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oy birliği ile durdurdu.

İstanbul Barosu Başkanlığı, Yükseköğretim Genel Kurulunun (YÖK) yükseköğretime girişte katsayı puanı uygulamasının kaldırılmasına ilişkin 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açmıştı.

Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.

Dairenin kararında, milli eğitim sisteminin yönlendirmeye ilişkin kuralları ile 2547 sayılı Yasanın 45. maddesinde yer alan kurallar yürürlükte ve uygulanıyor iken, bu kuralların uygulanmasını bertaraf edecek şekilde alınan dava konusu kararın, eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacak nitelik taşıdığı ve uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi amacının dışına çıkıldığının görüldüğü vurgulandı.

Kararda, “Bu durumda, dava konusu kararın 3, 4. ve 5. maddelerinin, dayanağı yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi eğitim sisteminin, hukuka uygun oldukları istikrar kazanmış yargı kararları ile de ortaya konulmuş olan amaç ve ilkelerine, hukuka ve hakkaniyete uygun değildir. Dava konusu kararın uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar oluşacağı da açıktır” denildi.

Davalı YÖK'ün bu karara itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.


KANADOĞLU YOL GÖSTERDİ 'BİZİM BARO' DANIŞTAY'A KOŞTU

Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 krizinin mimarı Sabih Kanadoğlu, YÖK'ün katsayı adaletsizliğini kaldıran kararıyla ilgili Danıştay'ı adres göstermişti. Kanadoğlu, "Bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne gitmenin bir anlamı yok. Kararın ve yönetmeliğin iptali için Danıştay yeterlidir. Karar ortada. Genelge haline gelecek" demişti.

Kanadoğlu'nun bu açıklamasından sonra İstanbul Barosu harekete geçmiş ve YÖK'ün kararını Danıştay'a götürmüştü.

DANIŞTAY KENDİSİYLE ÇELİŞTİ

YÖK'ün katsayıyı kaldırma kararını hukuka aykırı bulan Danıştay 8. Dairesi 4 yıl önce verdiği kararla çelişti.

Danıştay 8. Dairesi, 2005'te "katsayı konusunda YÖK'ün yetkili olduğu" yönünde karar vermişti.

2005 yılında Ankara Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur Öztürk'ün katsayı düzenlemesinin iptali için başvurduğu dava Danıştay 8. Daire tarafından reddedilmişti.

YÖK KARAR VERİR

Daire'nin kararında "1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği yükseköğretim kurumlarına ortaöğretim kurumlarını bitirenlerin nasıl gireceğinin Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Yükseköğretim Kurulu tarafından saptanacağı" ifade edilmişti.
aktifhaber

ÖSS'de katsayıyı protesto için Beyazıt'a yürüdüler

13:30 - Danıştay'ın, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararını iptal etmesini protesto etmek isteyen yüzlerce öğrenci ile Özgür Der ve Mazlum Der'in de aralarında bulunduğu sivil toplum kuruluşu temsilcileri Fatih Postanesi önünde bir araya geldi. Çoğunluğunu imam hatip liselilerin oluşturduğu yüzlerce öğrenci, "Danıştay ancak yürütmeyi durdurur, eşitlik ve adalet yürüyüşümüzü durduramaz" yazılı bir pankart taşıdı. Grup daha sonra Beyazıt Meydanı'na doğru yürüyüşe geçti. 26.11.2009 İSTANBUL netgazete

22 Eylül 2008
AKP''NİN SON İCRAATI: ARTIK İMAM HATİPLERDE PAPAZ VE HAHAMLAR DA DERS VERECEK!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin bir adımı daha hayata geçiyor. Bakanlık, İmam Hatip’lerde Dinler Tarihi dersine Hıristiyan rahip ve hahamların davet edilmesini ve gençlere ders verdirilmesini istedi. Böylece güya dinler arasındaki önyargıların ortadan kalkacağını savunan bakanlığın, dinler arası diyaloğun hizmetinde var gücüyle çalıştığı anlaşılıyor.

Misyonerlik bakanlık eliyle okullarda

Gençlere kendi okullarında rahip ve hahamlar aracılığıyla Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandasına izin vermek, misyonerliğin de Bakanlık eliyle meşrulaştırılıp kamu kurumlarına kadar sokulması anlamına geliyor. Misyonerlik ve insanları etkileme konusunda kapsamlı bir psikolojik eğitim almış olan rahip ve hahamların, Müslüman gençler üzerinde yapacakları tahribatın nereye varacağını ise kimse önceden kestiremiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin arkasında yatan gerçek amaç da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Medeniyetler İttifakı söyleminin hayatımızın her alanına sokulmasının yanı sıra, şimdi de Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatına da girdi. İmam Hatip Liseleri ve Anadolu İmam Hatip Liseleri’nin bu yılki müfredatında çarpıcı bir uygulama yapılarak bu okullarda okutulan Karşılaştırmalı Dinler Tarihi dersinde Hıristiyan ve Yahudi din adamlarının sınıflara davet edilerek bizzat dinlerini anlatması sağlanacak.

Misyonerlik meşrulaştırıldı

Bakanlık, İmam Hatip'lerde Dinler Tarihi dersine Hıristiyan rahip ve Yahudi hahamların davet edilmesini ve gençlere ders verdirilmesini istedi. Böylece güya dinler arasındaki önyargıların ortadan kalkacağını savunan bakanlığın, dinler arası diyalogdan anladığı şeyin gençlerimizin Hıristiyanlaşması ve Yahudileştirilmesi olduğu anlaşıldı. Henüz yeteri kadar dini donanıma sahip olmayan gençlere kendi okullarında rahip ve hahamlar aracılığıyla Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandasına izin vermek, misyonerliğin de Milli Eğitim Bakanlığı eliyle meşrulaştırılıp alenen kamu kurumlarına kadar sokulması anlamına geliyor. Misyonerlik ve insanları etkileme konusunda kapsamlı bir psikolojik eğitim almış olan rahip ve hahamların, gençlerin zihin dünyası üzerinde yapacakları tahribatın nereye varacağını ise kimse önceden kestiremiyor.

Milli Gazete

Milli Gazete İmam Hatiplere Papaz öğretmenler sokma kararı alan Milli Eğitim Bakanlığına gereken cevabı sert bir başlık ve gizli planların açıklanması ile verdi. Bir çok gazetenin MEB'in CESUR ATILIMI olarak gördüğü haberi, Milli Gazete müslümanca görerek tüm yanlışları afişe etti. MİLLİ EĞİTİM KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRDI başlığı ile verdiği haberinde Milli Gazete haber ekibi ilerisi için düşünülen bir çok plana dikkat çekti.

İŞTE MİLLİ GAZETE'NİN HABERİ



Milli Eğitim Bakanlığı kantarın topuzunu iyice kaçırdı

İmam Hatiplere papaz sokacaklar
Dinler arası diyalog: Vatikan projesi

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin bir adımı daha hayata geçiyor. Bakanlık, İmam Hatip’lerde Dinler Tarihi dersine Hıristiyan rahip ve hahamların davet edilmesini ve gençlere ders verdirilmesini istedi. Böylece güya dinler arasındaki önyargıların ortadan kalkacağını savunan bakanlığın, dinler arası diyaloğun hizmetinde var gücüyle çalıştığı anlaşılıyor.

Misyonerlik bakanlık eliyle okullarda

Gençlere kendi okullarında rahip ve hahamlar aracılığıyla Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandasına izin vermek, misyonerliğin de Bakanlık eliyle meşrulaştırılıp kamu kurumlarına kadar sokulması anlamına geliyor. Misyonerlik ve insanları etkileme konusunda kapsamlı bir psikolojik eğitim almış olan rahip ve hahamların, Müslüman gençler üzerinde yapacakları tahribatın nereye varacağını ise kimse önceden kestiremiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin arkasında yatan gerçek amaç da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Medeniyetler İttifakı söyleminin
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Ksm 27, 2009 1:21 am    Mesaj konusu: İMAM HATİPLERDE PAPAZ VE HAHAMLAR DA DERS VERECEK! Alıntıyla Cevap Gönder

Bekir Gür
Danıştay; Yasama+Yürütme+Yargı

Dünyanın her yerinde eğitimde eşitsizlikler vardır ve bunlar, temelde, kimi kültürel ve toplumsal nedenlerle ilişkilidir.

Fakat dünyanın hiçbir medenî ülkesinde eğitimdeki eşitsizlikler hukukî bir şekilde savunulamaz. Bundan dolayı, eğitimde eşitsizlik, ancak örtük ve gizil bir şekilde kendisini sürdürebilir. Bütün dünyada hukuk, -varsa- aleni eşitsizlikleri ve örtük eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya dönük bir işlev görür ve meşruiyetini buradan alır. Oysa Danıştay'ın 25 Kasım 2009 kararıyla birlikte Türkiye'de yargı sistemi, aleni bir şekilde eğitimde eşitsizliği ve dolayısıyla sosyal eşitsizliği ve kastlaşmayı savunmuştur. Danıştay'ın Yükseköğretim Kurulu'nun bütün ortaöğretim mezunları için eşit katsayı uygulamasını durdurması kararı, eğitimde eşitsizliğin hukukî bir savunusunun yapıldığı bir örnek olarak Türkiye'nin dünya eğitim literatürüne hiç de şık olmayan bir hediyesi olacaktır.

Eğitim sosyolojisi açısından bakıldığında, modern devletin belki de en önemli vasfı, eğitimde fırsat eşitliği getirmesi ve eğitimin bütün toplumsal katmanlara açılmasıdır. Türkiye, geleneksel olarak eşitlikçi bir eğitim sistemine sahip olmuş ve kimse geldiği toplumsal sınıf veyahut mezun olduğu lise türüne göre yükseköğretimden mahrum bırakılmamıştır. 1999'da YÖK'ün aldığı farklı katsayı ve Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı uygulamalarıyla, Türkiye'deki geleneksel eşitlikçi eğitim yapısı sona ermiştir. Bu kararın sonraki yıllar içerisinde eğitim sistemindeki sonuçları açığa çıktıkça, katsayı kararını savunanların dahi bir kısmı, katsayının kaldırılması gerektiğini ifade etmişlerdir.

Danıştay'ın 2009 sonunda almış olduğu katsayıyla ilgili kararı, YÖK'ün 1999'daki aldığı katsayı kararından her yönüyle geri bir istikameti işaret eder. Dönemin YÖK'ü, niyetinin bazı liselerin önünü kesmek olduğunu hiçbir şekilde gizlemedi. Oysa artık 2009'da yaşıyoruz ve kararın üzerinden on yıl gibi bir süre geçmiştir. Geçen süre zarfında, katsayının eğitim sisteminde yol açtığı tahribatlar, onlarca bilimsel raporda ortaya konmuş ve konu uluslararası raporlara da yansımıştır. Danıştay'ın katsayı kararıyla meslek liselerine olan talebin düşmesi arasında bir sebep-sonuç ilişkisi kurulamayacağı yönündeki ifadesi, Danıştay'ın son on yıldaki bütün istatistiksel ve nitel verileri inkâr etmek konusunda hiçbir beis görmediğinin bir göstergesidir.

1909 model "yönlendirme"

Danıştay'ın katsayı kararını savunmak adına 1973'te çıkarılan Milli Eğitim Temel Kanunu'nun "yönlendirme" ilkesine ve gerekçesine atıf yapması, anakroniktir. Danıştay'ın öğrencilerin 13-14 yaşlarında yaptıkları bir tercihle bir lise türü seçmelerini, katı bir yönlendirme ve ayrıştırma için meşru bir gerekçe sayması, ancak çocukları adeta bir nesne olarak gören 1909 model pozitivist eğitim psikolojisiyle uyumlu olabilir! Psikoloji emekleme çağındayken bazı psikologlar, doğa bilimlerindeki başarıdan etkilenerek, kimi testlerle çocukların "muhtemel varış yerleri"nin tespit edilmesi ve ona göre bir eğitim verilmesi (yönlendirme) gerektiğini savundular. Bırakın 21. yüzyılı, bu iddiaları ortaya atanların bizatihi yol arkadaşları, yirmi yıl geçmeden, ne o testlere ne de o psikologlara güvenilemeyeceğini itiraf ettiler.

Bu psikologların hatası, yanlış bir felsefî kabulden, daha özelde metafizikten, hareket etmeleridir. Buna göre, çocuk bir nesne sayılabilir ve onu kontrol altına almak ve davranışlarını tahmin edebilmek mümkündür. Oysa çocuk bir nesne olmadığı için, ilgileri zamanla pekâlâ değişebilir. Dolayısıyla bir bireyin çocukken ortaya koyduğu performansa göre onun eğitim kaderini tayin etmek ve daha sonra telafisine izin vermemek, pedagojik olarak savunulamaz kabul edilmektedir. Meslek lisesine devam eden veya mezun insanların bizatihi kendileriyle yapılan görüşmeler şunu gösteriyor: Öğrenciler meslek lisesine sadece bir meslek sahibi olmak için gitmiyorlar; aynı zamanda yükseköğretime hazırlanmak için gidiyorlar. Mevcut mevzuatta meslek liselerinin tanımı da buna uygundur zaten. Danıştay'ın bütün öğrencilerin ve velilerin bakış açısını milli eğitimin temel ilkelerinden olan "yönlendirme" adına yanlış sayıp, öğrencileri "muhtemel varış noktalarına" göre bir yere hapsetmeye çalışması, modası geçmiş bir pozitivist anlayış örneği sayılmalıdır. Bu anlayış, çocuğu nesne gördüğü ve dolayısıyla yanlış bir metafizikten hareket ettiği için kendinde çocuğu yönlendirme yetkisi ve kaderini tayin hakkı görür.

Danıştay'ın uzmanlık gerektiren eğitimin felsefî yönleri hakkında derinlikli bilgiye sahip olmasını beklemek haksızlık olur. Peki, Danıştay'ın bu konularda göstermelik dahi olsa bilirkişiye danışmadan, kesin hükümler öne sürmesine ne demeli? İşin felsefî yönünü bir kenara bırakalım, Danıştay'ın verdiği kararla ilgili en azından teknik bilgiye sahip olması beklenirdi, değil mi? Danıştay'ın aslında üniversite girişte uygulanan farklı katsayı uygulamasının içeriğini teknik olarak bilmediği kararın gerekçesinden anlaşılmaktadır. Karardaki maddi hatalar (örn. yeni sistemdeki katsayı için 0.5 denmesi -doğrusu, 0.15 olacak- ve eski sistemdeki 1999'dan itibaren 0.3 ve 0.5 olarak uygulanması –doğrusu, 0.2 ve 0.5 olarak başlatılmış, daha sonra 0.3 ve 0.8 olarak değiştirilmiştir-), kararın önyargılarla ve kapsamlı bir bilgiye dayanmadan alındığının bir göstergesidir.

Kastlaştırma

Konunun, düz lise ile meslek lisesi ayrımı şeklinde ele alınması doğru değildir. Diyelim ki fen bilimleri veya matematik kolunda okumuş bir fen lisesi mezunu sosyoloji, uluslararası ilişkiler veya hukuk okumak isterse, farklı katsayı uygulamasından dolayı puanı kırılacaktır. Benzer şekilde sosyal bilimler lisesi mezunu bir öğrenci tıp okumak istediğinde de puanı kırılacaktır. Dolayısıyla farklı katsayı uygulaması, sadece meslek liselerini ilgilendiren bir sorun değil, bütün öğrencileri ilgilendiren bir sorundur. Tam da herkesi ilgilendirdiği için, Türkiye'nin geleceği için bu konunun kökten çözülmesi elzemdir. Eğitim sisteminin kendi içerisinde katı duvarlar örmenin, rehberlik açısından sorunlu olduğu eğitimciler tarafından belirtilmektedir. Artık dünyada çok sayıda üniversite öğrenci kabul ederken bile bölüm seçmesini zorunlu görmemekte; öğrencinin 1. veya 2. sınıfta bölüm seçmesini beklemektedir.

Ekonomi aşırı uzmanlaşmadan uzaklaşıp, genel eğitimi güçlü ve birçok şeyden haberdar bireyleri istihdam etmek isterken, dünyadaki bütün eğitim sistemleri ve özellikle Avrupa Birliği bilgi temelli ekonomi için yaşam boyu öğrenmeyi vurgularken, Türkiye'de eğitim sisteminin yargı marifetiyle geçişkenliklere izin vermemesi, yaman bir çelişkidir. Bu izin vermeme, insanların gelişmesini ve farklı beceriler kazanmasını engelleyen bir yapı doğurmakta ve neticede, bazı yoksul ailelerden gelen öğrencilerin otomatik olarak proleterleşmesi ve vasıfsızlaştırılması anlamına gelmektedir.

"Alanında" yükseköğretim fırsatı

Bir diğer konu meslek liselerinin önündeki fırsatlarla ilişkilidir. Danıştay, meslek liselerinin önünün kapatıldığı iddiasının doğru olmadığını, kendi alanlarında yükseköğretime yönlendirmenin esas olduğunu ve meslek lisesi mezunlarının meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş haklarının bulunduğunu belirtiyor. Oysa öğrenciler ve veliler, sınavsız geçişi kendilerine sunulan anlamlı bir fırsat ve değer olarak görmemektedirler. Kamu gözünde MYO'ların saygınlığı alabildiğine zedelenmiştir. Bu okullara düz liseliler de istedikleri takdirde hiçbir puan kırılması söz konusu olmadan gidebilmektedirler; bu okulların bir ayrıcalığı yoktur. Dahası, sınavsız geçişin yükseköğretimde ve meslek liselerinde yol açtığı tahribat iyi bilinmektedir. Bu tahribat, Erdoğan Teziç'in YÖK başkanı olduğu dönemde hazırlanan Türkiye'nin Yükseköğretim Stratejisi adlı dokümanda bile itiraf edilmiştir. Dahası, meslek liseli öğrenciler de dört yıllık lisans programlarına gitmeyi talep etmektedirler. Danıştay bütün bunları yok saymakta ve meslek liselilere adeta "siz çok güzel bir fırsata sahipsiniz, bakın sınavsız geçiş hakkınız da var" demektedir.

Eğitim sistemi Danıştay'a emanet...

Danıştay katsayı kararının gerekçesinde, eğitim sisteminin istikrarını, uyumunu ve bütünlüğünü korumayı öne çıkarıyor. 1980 darbesinin gerekçelerini çağrıştıran bu ifadeler, hükümetin ve YÖK'ün eğitim sisteminin uyumunu sağlayamadığı ve dolayısıyla bu vazifenin yargı kararlarıyla sağlandığını belirtiyor. Danıştay, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer alan hedeflerin, eğitim sisteminin bütünlüğünü ve uyumunu bozmaması gerektiğini belirtiyor. Oysa planın meslek liseleriyle ilgili hedeflerinin eğitim sisteminin temel ilkeleriyle çeliştiği doğru değildir ve bu mesele alabildiğine somut verilerle bilimsel olarak ortaya konabilir. Zaten planlar geniş bir katılımla ve özel ihtisas komisyonlarının bilimsel desteğiyle hazırlanmaktadırlar. Özetle Danıştay hem yasama hem de yürütme alanına girerek, -yürütmenin tabi olduğu maliyetlerden hiçbirine tabi olmaksızın- eğitim sisteminde neler yapılması ve yapılmaması gerektiğini tayin ediyor! Dahası, bu tayin, bazı eşitsizliklerin giderilmesi adına değil, eşitsizliklerin sürdürülmesi şeklinde kendini gösteriyor. Yargı eğitimde kast sisteminin savunusunu yaptıkça, eğitim sistemi ve cari hukuk sistemi anlamını yitirmektedir.

Zaman

22 Eylül 2008
AKP''NİN SON İCRAATI: ARTIK İMAM HATİPLERDE PAPAZ VE HAHAMLAR DA DERS VERECEK!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin bir adımı daha hayata geçiyor. Bakanlık, İmam Hatip’lerde Dinler Tarihi dersine Hıristiyan rahip ve hahamların davet edilmesini ve gençlere ders verdirilmesini istedi. Böylece güya dinler arasındaki önyargıların ortadan kalkacağını savunan bakanlığın, dinler arası diyaloğun hizmetinde var gücüyle çalıştığı anlaşılıyor.

Misyonerlik bakanlık eliyle okullarda

Gençlere kendi okullarında rahip ve hahamlar aracılığıyla Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandasına izin vermek, misyonerliğin de Bakanlık eliyle meşrulaştırılıp kamu kurumlarına kadar sokulması anlamına geliyor. Misyonerlik ve insanları etkileme konusunda kapsamlı bir psikolojik eğitim almış olan rahip ve hahamların, Müslüman gençler üzerinde yapacakları tahribatın nereye varacağını ise kimse önceden kestiremiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin arkasında yatan gerçek amaç da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Medeniyetler İttifakı söyleminin hayatımızın her alanına sokulmasının yanı sıra, şimdi de Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatına da girdi. İmam Hatip Liseleri ve Anadolu İmam Hatip Liseleri’nin bu yılki müfredatında çarpıcı bir uygulama yapılarak bu okullarda okutulan Karşılaştırmalı Dinler Tarihi dersinde Hıristiyan ve Yahudi din adamlarının sınıflara davet edilerek bizzat dinlerini anlatması sağlanacak.

Misyonerlik meşrulaştırıldı

Bakanlık, İmam Hatip'lerde Dinler Tarihi dersine Hıristiyan rahip ve Yahudi hahamların davet edilmesini ve gençlere ders verdirilmesini istedi. Böylece güya dinler arasındaki önyargıların ortadan kalkacağını savunan bakanlığın, dinler arası diyalogdan anladığı şeyin gençlerimizin Hıristiyanlaşması ve Yahudileştirilmesi olduğu anlaşıldı. Henüz yeteri kadar dini donanıma sahip olmayan gençlere kendi okullarında rahip ve hahamlar aracılığıyla Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandasına izin vermek, misyonerliğin de Milli Eğitim Bakanlığı eliyle meşrulaştırılıp alenen kamu kurumlarına kadar sokulması anlamına geliyor. Misyonerlik ve insanları etkileme konusunda kapsamlı bir psikolojik eğitim almış olan rahip ve hahamların, gençlerin zihin dünyası üzerinde yapacakları tahribatın nereye varacağını ise kimse önceden kestiremiyor.

Milli Gazete

Milli Gazete İmam Hatiplere Papaz öğretmenler sokma kararı alan Milli Eğitim Bakanlığına gereken cevabı sert bir başlık ve gizli planların açıklanması ile verdi. Bir çok gazetenin MEB'in CESUR ATILIMI olarak gördüğü haberi, Milli Gazete müslümanca görerek tüm yanlışları afişe etti. MİLLİ EĞİTİM KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRDI başlığı ile verdiği haberinde Milli Gazete haber ekibi ilerisi için düşünülen bir çok plana dikkat çekti.

İŞTE MİLLİ GAZETE'NİN HABERİ



Milli Eğitim Bakanlığı kantarın topuzunu iyice kaçırdı

İmam Hatiplere papaz sokacaklar
Dinler arası diyalog: Vatikan projesi

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin bir adımı daha hayata geçiyor. Bakanlık, İmam Hatip’lerde Dinler Tarihi dersine Hıristiyan rahip ve hahamların davet edilmesini ve gençlere ders verdirilmesini istedi. Böylece güya dinler arasındaki önyargıların ortadan kalkacağını savunan bakanlığın, dinler arası diyaloğun hizmetinde var gücüyle çalıştığı anlaşılıyor.

Misyonerlik bakanlık eliyle okullarda

Gençlere kendi okullarında rahip ve hahamlar aracılığıyla Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandasına izin vermek, misyonerliğin de Bakanlık eliyle meşrulaştırılıp kamu kurumlarına kadar sokulması anlamına geliyor. Misyonerlik ve insanları etkileme konusunda kapsamlı bir psikolojik eğitim almış olan rahip ve hahamların, Müslüman gençler üzerinde yapacakları tahribatın nereye varacağını ise kimse önceden kestiremiyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin arkasında yatan gerçek amaç da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Medeniyetler İttifakı söyleminin hayatımızın her alanına sokulmasının yanı sıra, şimdi de Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatına da girdi. İmam Hatip Liseleri ve Anadolu İmam Hatip Liseleri’nin bu yılki müfredatında çarpıcı bir uygulama yapılarak bu okullarda okutulan Karşılaştırmalı Dinler Tarihi dersinde Hıristiyan ve Yahudi din adamlarının sınıflara davet edilerek bizzat dinlerini anlatması sağlanacak.

Misyonerlik meşrulaştırıldı
Bakanlık, İmam Hatip'lerde Dinler Tarihi dersine Hıristiyan rahip ve Yahudi hahamların davet edilmesini ve gençlere ders verdirilmesini istedi. Böylece güya dinler arasındaki önyargıların ortadan kalkacağını savunan bakanlığın, dinler arası diyalogdan anladığı şeyin gençlerimizin Hıristiyanlaşması ve Yahudileştirilmesi olduğu anlaşıldı. Henüz yeteri kadar dini donanıma sahip olmayan gençlere kendi okullarında rahip ve hahamlar aracılığıyla Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandasına izin vermek, misyonerliğin de Milli Eğitim Bakanlığı eliyle meşrulaştırılıp alenen kamu kurumlarına kadar sokulması anlamına geliyor. Misyonerlik ve insanları etkileme konusunda kapsamlı bir psikolojik eğitim almış olan rahip ve hahamların, gençlerin zihin dünyası üzerinde yapacakları tahribatın nereye varacağını ise kimse önceden kestiremiyor.
HABER5

27 Kasım 2009 14:08
Bizde Bu Ülkenin Çocuğuyuz
Meslek Liseli öğrenciler kararı verenlere, sizin çocuklarınız meslek lisesinde okusaydı, bu kararı yine verebilir miydiniz? dedi.

İstanbul Barosu'nun müracaatı üzerine Danıştay'ın, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)'nun katsayı düzenlemesini iptal etmesi, meslek liselerinde okuyan yüz binlerce öğrenciyi hayal kırıklığına uğrattı. "Biz de bu ülkenin çocuklarıyız, öğrencileriyiz." diyen meslek lisesiler, kararı verenlerin haksız bir uygulamanın altına imza attığı görüşünde birleşiyor. İstanbul Barosu ve Danıştay üyelerine, "Sizin çocuklarınız meslek lisesinde okusaydı, bu kararı yine verebilir miydiniz?" diye soran öğrenciler, eşitsizliğin bir an önce giderilmesini istiyor.

Meslek liselerinde okuyan ve gelecekle ilgili güzel hayaller kuran binlerce öğrenci, dün Danıştay'ın katsayı engelini geri getirmesiyle hayal kırıklığına uğradı. İzmir Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Makine Bölümü son sınıf öğrencisi Ekrem Erdinç, kararla birlikte morali bozulan öğrencilerden yalnızca biri. Bölümünün birincisi olan Erdinç, Harp Okulu'na gitmek istediğini belirterek, "Bu kararla kazanma şansım kalmadı. Kendi bölümünün öğretmenliği dışında, dört yıllık fakültelere de giremem." dedi. Düz liselilerden eksiği değil, tersine fazlası olduğunu vurgulayan Erdinç, "Müfredat farkımız yok. Hem meslek hem kültür dersleri görüyoruz. Acaba Danıştay üyelerinin çocukları da meslek lisesinde okusaydı bu kararı yine verebilirler miydi?" şeklinde konuştu.

Konservatuar ya da makine mühendisliği okumayı çok istediğini söyleyen Emre Kızıltoprak da katsayı adaletsizliğinin geri getirildiğini öğrenince şok yaşadığının altını çizerek, "Biz de bu ülkenin çocuklarıyız. Yazık bize." dedi.

Okulun başarılı öğrencilerinden Ulaş Gökgöz ise iptal kararıyla birlikte moral çöküntüsüne uğradığını ifade etti. Dün okula giderken uçak gövde motor mühendisliği kazanmayı hayal eden Gökgöz, bugün sıfırdan plan yapmak zorunda kalmasının kendisini çok üzdüğünü dile getirdi. Kararla birlikte, üniversitede istemediği bir bölümü okumak zorunda kalacağının altını çizen Gökgöz, "Önümüzü açsınlar." diyerek seslerinin duyulmasını istedi.

Eve gittiğinde bir arkadaşının gönderdiği mesajla Danıştay'ın kararından haberdar olan Özer Taran da, "Bizi yine kısıtladılar, önümüze engel koydular." diye konuştu. Gazetecilikle ilgili bir fakültede okumak istediğini kaydeden Taran, "Kararı duyunca çöktüm. Ya bu adaletsizliği düzelterek eşitlik versinler ya da meslek liselerine kapatsınlar." dedi.

Teknik lise bölümünde okuyan ve okul üçüncüsü olan Tarık Aslan ise tarih ya da coğrafya öğretmenliğini kazanmayı istediğini, bu kararla birlikte hayallerinin yıkıldığını belirtti. Aslan, "Üniversitede tek girebileceğim yer, makine öğretmenliği. Onun da mezun olduktan sonra atama kontenjanı bulunmuyor. Düz liselilerle aynı dersleri görüyoruz, onlar iyi yere giriyor, biz giremiyoruz. Bir an önce önümüzü açsınlar." diyerek. meslek liselerini ve buralarda okuyanları görüp tanıyabilmeleri için iptal başvurusunu yapanları ve kararı verenleri davet etti. Meslek liseliler, Türkiye'de her şeyin açılımının yapıldığını, ülkenin işleyen fabrikaları olan meslek liselerininse önünün tıkandığını sözlerine ekledi.
aktifhaber

Bunalıma giren öğrenci dehşet saçtı
07.10.2008 - 04:15
Bolu Mimar İzzet Baysal Endüs

28 Kasım 2009 12:00
ÖSYM KAFESE ALINMIŞ
Levent Bektaş'ın ofisinde ele geçirilen 'Kafes Eylem Planı'ndaki belgelerde ÖSYM'ye sızıldığı ortaya çıktı.

Ergenekon sanığı Levent Bektaş'ın ofisinde ele geçirilen 'Kafes Eylem Planı'ndaki belgeler, üniversite ve memurluk başta olmak üzere önemli sınavlar yapan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'ne de (ÖSYM) sızıldığının işaretlerini veriyor.

Şifrelenmiş CD'ler içindeki talimatlar ve yapılacakların belirtildiği belgelerde görevleri belirtilmeden 4 isim yan yana yazılmış ve bu kişilerden 'yapılabilecek projeler hakkında rapor hazırlanması' isteniyor. S.Ö., N.A., H.Y. ve M.T.'nin, halen ÖSYM'de çalıştığı belirtiliyor. Bu kişilerin ÖSYM'nin bilgi işlem müdürlüğünün müdür, müdür yardımcısı ve uzmanı oldukları kaydedilirken, özellikle H.Y.'nin ÖSYM'deki tüm veri tabanına erişme ve her türlü değişikliği yapma yetkisine sahip iki kişiden biri olduğu ifade ediliyor.

İsimlerin yanına düşülen şu cümle dikkat çekiyor: "Sonuçlara ne kadar müdahale edebiliyoruz?" ÖSYM yetkilileri ise Kafes belgelerinden haberlerinin olmadığını savunuyor.

4 kişinin tüm bilgilere ulaşabilecek ve değiştirebilecek en kritik noktalarda olduğu belgelerde belirtilmemiş. Bu kişilerin ÖSYM personeli olduğunu, çıkan haberlerdeki isimleri gören diğer çalışanlar fark etti. Arkadaşları ve yıllardır birlikte çalıştıkları kişilerin isimlerini Kafes belgeleri içinde görünce şaşkına dönen ÖSYM çalışanları, söz konusu kişilerin Ergenekon ve Kafes için neler yaptığının araştırılmasını istedi.

Kafes belgelerinde bu 4 ismin yanında ise daha da dikkat çeken şu cümle yer alıyor: "Sonuçlara ne kadar müdahale edebiliyoruz?" 4 isim arasından 'tek muhatap belirlenmesi' talimatı verilirken, N.A. ve S.Ö. arasındaki gönül ilişkisinin değerlendirilmesi de isteniyor. Kafes Eylem Planı'nda ele geçirilen şifrelenmiş CD'lerde, iş yaptırılacak kişilerin eş, kız ve gönül ilişkileri ile tehdit edilmesi planları da ortaya çıkmıştı.

'Kafes Eylem Planı' belgelerinde ismi geçen S.Ö., N.A., H.Y. ve M.T.'nin, halen ÖSYM'de çalıştığı belirtiliyor. Bu kişilerin ÖSYM'nin bilgi işlem müdürlüğünde üst düzey görevlerde bulundukları kaydedilirken, özellikle H.Y.'nin ÖSYM'deki tüm veri tabanına erişme ve her türlü değişikliği yapma yetkisi olan iki kişiden biri olduğu ifade ediliyor. ÖSYM yetkilileri ise Kafes belgelerinden haberlerinin olmadığını savunuyor.

Zaman

01 Aralık 2009 09:43
FOTOKOPİ İMZAYLA TEMİZLİK
Gürüz ve Teziç, fotokopi imzayla usulsüz işlem ve aklama yapmış. İşte şok suçlamalar:



Ergenekon savcıları "fotokopi imzayla" suçlandılar ama tam tersi çıktı. Asıl fotokopi imza kullanan Ergenekoncu Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç çıktı.

Cumhurbaşkanlığına bağlı denetçiler, YÖK’ün eski başkanları Teziç ve Gürüz’ün fotokopi imza kullanarak hukuksuz işlem yapıp birçok suçu akladığını belirledi

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Denetçileri, eski YÖK başkanları Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç’i suçlayan iddialara karşı alınan, hukuka aykırı kararların sahte imza ile kayda geçirildiğini tespit etti.

RAPOR TAM 200 SAYFA

Emniyete başvuran DDK Denetçileri, kriminalden imzaların başka belgelerden söz konusu belgelere fotokopi yoluyla kopyalandığı yönünde rapor aldı. Şaibeli YÖK toplantılarının ses kayıtlarını da dinleyen denetçiler, 26.10.2009 tarih ve 2009/33-6 sayılı “Yüksek Öğretimde Devletin Gözetim ve Denetimi / Yasal Çerçeve ve YÖK’ün Uygulamaları” başlıklı ekleri hariç 200 sayfalık rapor hazırladı.

ÇALIŞMAYA İSEN’DEN TEYİT

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Denetçileri tarafından hazırlanan 200 sayfalık raporda YÖK eski Başkanları Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç başta olmak üzere YÖK’ün üst kurulları ve Rektörler hakkında çok çarpıcı tespitler yer alıyor. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, sözkonusu çalışmayı teyit ederken, Denetçiler tamamladıkları raporlarla ilgili bir dizi suç duyurusunda bulunacak. Suç duyurularının ardından Erdoğan Teziç ve Kemal Gürüz hakkında yargı yolunun açılması ihtimali de gündemde.

İşte yasadışı yolla saklanan olaylar

Cumhurbaşkanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan, ekleri hariç yaklaşık 200 sayfalık rapordan satırbaşları:

• YÖK eski Başkanları Prof. Dr. Kemal Gürüz ve Prof. Dr. Erdoğan Teziç hakkında öne sürülen iddialara ilişkin ceza soruşturması yapılmasının, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesine aykırı olarak engellendiği,

• YÖK’ün Cumhuriyet Savcılıklarının gönderdiği dosyaları dikkate almadığı, cevap dahi yazmadığı,

Kemal Gürüz ve Erdoğan Teçiz’in, yasalara aykırı olarak, uydurulan “Başkanlık Kararları” ile Rektörleri koruma altına aldığı,

• Rektörlerle ilgili olarak, öğretim elemanları veya diğer kişiler tarafından yapılan şikayet başvurularının, bilgi edinme hakları hiçe sayılarak dikkate alınmadığı,

• Kamu İhale Kurumu, Maliye Bakanlığı, Sayıştay gibi kurumların incelemelerinin rafa kaldırıldığı,

• YÖK eski başkanları, yasalara aykırı olarak, kendileri hakkında yapılan suç duyurularını dikkate almayıp, kendilerini akladığı,

• Erdoğan TEZİÇ’in rektörleri özellikle koruduğu, kolladığı ve yargının denetimi dışında bıraktığı,

• Görevini kötüye kullanan ve ihale mevzuatına aykırı işlemler yapan Fatih Hilmioğlu hakkında Erdoğan Teziç’in, yasalara aykırı olarak aldığı Başkanlık Kararı ile bu kişinin yargılanmasını engellediği,

• Anayasada ve 2547 sayılı Kanunda yapılan değişikliklerin ruhuna uygun olarak, Genelkurmay Başkanlığınca YÖK Denetleme Kuruluna üye seçilmesi uygulamasının sona erdirilmesi gerektiği.

Kararları yasaların da önünde

DDK raporunda; Rektörlerin haklarındaki pekçok suç duyurusu ve yolsuzluk tespitlerinden dolayı yargılanmamaları için Kemal Gürüz döneminde “Başkanlık Kararları” diye bir uygulamanın “uydurulduğunu” belirtildi. Bu uygulamanın Erdoğan Teziç tarafından da devam ettirildiği ve yasaların hiçe sayılarak Rektörlerin korunduğu belirtildi.

Suçlarına tek celseli görüşme

Teziç hakkında yapılan ve zaman içinde biriken tüm suç duyurularının, tek bir paket halinde görüşüldüğü 13.06.2006 günkü toplantının ses kayıtları denetçiler tarafından dinlendi. Kayıtlarda, toplantı içeriklerindeki pek çok usulsüzlük ve kanun dışı uygulamalar tespit edildi. Teziç hakkındaki suçlamalar yasa dışı olarak birleştirildi ve aklama gerçekleşti.

Rektör yolsuzlukları birer birer aklandı

Raporda, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eski Rektörü Ferit Bernay’ın karıştığı yolsuzluk, usulsüzlük ve hatalar neticesinde Cumhuriyet Başsavcılığınca YÖK’e gönderilen dosyanın, Teziç tarafından aklandığı ve Çukurova Üniversitesi Eski Rektörü Yalçın Kekeç’in, üniversitesinde yapılan hukuksuzluğu astlarını korumak için üzerine aldığı, kendisinin de yine aynı yöntemle korunduğu da yer aldı.

Suçlu görevden alınacak

Raporun ardından denetçiler YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a da gerekli önlemleri alması konusunda bilgi verdi. DDK Denetçileri, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) başkanlarını suçlayan iddialara karşı alınan kararların hukuka aykırı olduğunu ve sahte imza ile kayda geçirildiğini tespit etti. Disiplin ve Soruşturma Defterleri’nde, imzası olan kişilerin bilgisi haricinde, daha önce farklı evraklara attıkları imzalarının fotokopisi konulmak suretiyle evrakta sahtecilik suçu işlendiği belirlendi. Denetçiler sözkonusu suçun YÖK Genel Sekreterliğinde çalışan bir personel etrafında döndüğünü YÖK Başkanı Özcan’a da bildirdi. Özcan’ın söz konusu kişiyi görevden almaya hazırlandığı öğrenildi. Raporda, bu suçları işleyen YÖK eski başkanları ile haklarında suç duyurusunda bulunulan ilgili dönem rektörlerinin dosyalarının tekrar gündeme alınması tavsiye edildi. YÖK’ün bu tavsiyeye uyacağı öğrenildi.

Karar defteriyle kayıtlar çelişiyor

Toplantılarda Kanunun açık amir hükmü ortada olduğu halde, Başkanla ilgili suç duyurularının görüşüldüğü toplantılarda Milli Eğitim Bakanının oturuma katılarak başkanlık yapması şartına uyulmadığı da belgelendi. Karar defterindeki kayıtlarla ses kayıtları arasında da çarpıcı çelişkiler bulunduğu tespit edildi. Raporda; “deftere yapıştırılmış diğer kararlar, en başta format itibariyle belli bir şekle göre yazılmışken, 13.06.2006 kararları bu şekle uymamaktadır.” denilerek rapor ve ses kayıtları arasındaki çelişkiler de eklendi.

Kaynak: Cevheri Güven/Star

Doç. Dr. İsmet Emre
YÖK'ün Danıştay'dan ne farkı var?

Yaklaşık on yıldır Türkiye’deki eğitim lobisinin gadrine uğrayan Fen-Edebiyat Fakültelerine lisans eğitimi esnasında “formasyon” hakkı tanımanın, onlara haklarını teslim etmenin hemen ardından Açık Öğretim Fakültesine 43 bin Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi alınarak yapılan doğrunun yanına bir de yanlış eklenmiş oldu; böylece, Türk Dili ve Edebiyatı camiasının sevinci kursağında bırakıldı. Böyle giderse o kursak nefessiz kalacak, boğulacak, ilanihaye sesi çıkmayacak gibi görünüyor.

Galiba, bu ülkede hep doğru yapan, ortaya koyduğu icraatların eş zamanlı olarak hep doğruya dayandığı bir kurum hiç olmayacak. Sanki her doğrunun altından bir yanlış yapmak genlerimize işlemişçesine, YÖK, 2009 yılı içerisinde yaptığı doğrunun hazmedilmesini bile beklemeden bir yanlışın, hem de etkileri oldukça uzun bir sürece yayılacak bir yanlışın altına imza attı. Üstelik bu yanlış, son günlerde kendisinin bizar olduğu, benimsemediği, yanlışlığına kesin olarak inandığından çeşitli çareler aramak zorunda kaldığı Danıştay’ın katsayı adaletsizliğine rahmet okutacak türden. Bu yetmiyormuş gibi YÖK tam hatasını anladı, vazgeçecek bu uygulamadan derken, yaraya tuzla biber ekercesine Açık Öğretim Fakültesine ek kontenjanla 5 bin Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi daha aldı. Şimdi, hemen her şehirde bin civarında Açık Öğretime bağlı Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi edebiyat biliminin taze neferi (!) olarak hazır kıta bekliyor. Türk Dili ve Edebiyatının ruhuna fatiha okumak için daha neyi beklemeli?!

Hem dil hem edebiyat birer bilimdirler. Dil bilimi ve edebiyat bilimi yirminci yüzyılın başından başlayarak bugüne kadar çok büyük ilerleme kaydetti. Bugün itibariyle her iki alan da sosyal bilimlerin öteki pek çok şubesinin seviyesini yakaladı, bazısının önüne geçti. Kendine özgü terminolojisi, kendine özgü doğası, yöntemi, gramatolojisi olan alanlara dönüştüler. Psikolojiden tarihe, siyaset biliminden felsefeye yan alanlara sürekli terim ve yöntem bilgisi aktarıyorlar. Ama edebiyat sadece bilim değil; aynı zamanda sanat da. Sosyal bilimlerin öteki hiçbir şubesinde olmayan bir meziyeti var edebiyatın: Sanat ve estetik bir doğaya sahip oluşu. Bilimin dar kalıplarının çok ötesinde, bilimin dar kalıplarının çok üstünde bir doğaya sahip olmak, kendisiyle uğraşanlara ek bir yük bindirmek anlamına gelir. Hegel’in sanat tasnifinde zirveye yerleştirdiği, özellikle roman türü bağlamında son iki yüzyıl sanat ve kültürün başat sürükleyicisi rolü oynayan edebiyatın sadece bilim yönünü göz önünde bulundurup sanatsılığını görmezden gelmek onu anlamaya yetmeyecektir. Edebiyat, sadece edebiyat söz konusu edildiğinde bilimden bahsetmenin hemen yanı başında sanattan da bahsetme zorunluluğu var. Böyle olduğu içindir ki kültür ve medeniyet inşaları birinci derecede söz üzerinden, edebiyat üzerinden gerçekleşmekte, tarihin bütün dönemlerinde edebiyat, hayatı dönüştürmenin, evriltmenin vazgeçilmezi addedilmektedir. Hal böyleyken edebiyatın çoğaltılması, metastaz yapılması, kanserleşip buharlaşarak bütünüyle sanallaşması ne işe yarayacak, kime hizmet edecek? Edebiyata hizmet etmeyeceğini edebiyat dünyası başta olmak üzere dünya alem biliyor, kime hizmet edeceği de malumun ilanından başka bir anlam taşımıyor.

Başta YÖK ve Açık Öğretim Fakültesi olmak üzere edebiyatın simulasyonunun, içeriğinin boşaltılıp kabuk ve deri üstüyle topluma sunumunun çağın ruhuna uygun bir laçkalaşmayı davet ettiği ortada, evet; ama ortada olan bir şey daha var: Çağın ruhuna uygun hale getirilen edebiyatın kendi ruhu alınıyor elinden. Ruhsuz bir edebiyat bekliyor geleceğin dünyasını, bilim ve sanat camiasını ve bunun tetikleyicisi ülkenin yüksek eğitim ve öğretiminden sorumlu YÖK’ten başkası değil.

Uzaktan edebiyat eğitimi, soğuk, mekanik, ruhsuz edebiyat eğitiminin edebiyat dışında her şeyi verdiği ama bir tek edebi zevk ve duyarlılık vermediğini yine en iyi uzaktan eğitim alan öğrenciler hissetmiş olmalı ki bu binlercesinden her gün onlarcası örgün edebiyat eğitiminin yapıldığı fakültelerin kapısını çalıp o sıcaklıktan biraz da bize verir misiniz diyorlar? Edebiyata dokunmak istiyorlar, şiirin sıcak iklimine girmek istiyorlar, romanın devasa ormanında kaybolmak, öykünün büyülü dünyasına dalmak istiyorlar. Sanal edebiyatı istemiyor, sanat edebiyatı istiyorlar. Kime, hangisine, hangi birine, hangi koşullarda, ne kadar edebiyat vereceğiz örgün eğitimciler olarak?

Bir de şu var ve belki işin püf noktası burada yatıyor: Bir yıl boyunca gece gündüz çalışıp güç bela örgün eğitim hakkını elde etmiş olanla belki bir saat bile çalışmadığı için üniversite sınavında sıfır çekmiş insanları aynı ortamda buluşturup, aynı dille, aynı şeyleri anlatmaya çalışıyorsunuz. Bununla hem örgün eğitimi hakkıyla kazanmış olanların hakkını yemiş, hem de uzaktan eğitim hakkı verdiğinizin aklıyla, duygularıyla, beklentileriyle dalga geçmiş oluyorsunuz. Birileri, madem çalışılmadan, hiç puansız Türk Dili ve Edebiyatı okunuyordu, neden yıllarca emek verdik ki derken, ötekiler, sınavsız, öyle ya da böyle bu bölümü kazandık neden onun eğitiminden yoksun bırakılıyoruz sızlanmasını yükseltiyor göğe.

YÖK, meslek lisesi mezunları düz lise mezunlarından çok daha yüksek puan almalarına rağmen sadece meslek liseli oldukları için hakları Danıştay tarafından ellerinden alınan öğrencilerin hakkını iade etmek için çırpınıp duruyor. Bir mağduriyetten, bir hak gaspından bahsediyor, belki haklı. Ama aynı haksızlığı, hem de aynı biçim ve yöntemle kendisi yapmış olmuyor mu? YÖK üyeleri, aynanın karşısına geçip bu yaman çelişki üzerine düşünmeli ve bu yanlış uygulamayı bir an önce durdurmalı. Danıştay’ın meslek liseleri için verdiği karar ne kadar haksız, incitici, gurur kırıcıysa YÖK’ün Açık Öğretim Fakültesine hiçbir puan kıstası koymaksızın 50 binlere varan edebiyat öğrencisi alması da o kadar gurur kırıcı ve yanlıştır! Kendi hatasını görmek şöyle dursun, hatasında ısrar etmeyi maharet bilip başkalarının hatalarını şikayet etme ne kadar inandırıcıysa YÖK de o kadar inandırıcı görünüyor gözümüze, daha ne söyleyeyim?!

Haber10

03 Aralık 2009 16:46
İşçiler Profesörü Dövdü
Sivas’ta Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Vakfı Başkanı Prof.Dr. Mehmet Zahir Bakıcı 4 işçinin saldırısına uğradı.

Sivas’ta Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Vakfı Başkanı Prof.Dr. Mehmet Zahir Bakıcı bir süre önce işten çıkarılan ve işyeri sözleşmeleri sona erdirilen 4 kişinin saldırısına uğradı. Yere yatırılarak dövülen Prof.Dr. Bakıcı, saldırganlardan şikayetçi oldu.

CÜ Vakfı Başkanı ve aynı zamanda Mikroboloyoji Anabilim Dalı Öğretim üyesi olan Prof.Dr. Mehmet Zahir Bakıcı, öğlen saatlerinde Tıp Fakültesi Hastanesi ile yemekhane arasında 4 kişinin saldırısına uğradı. Vakfın bünyesinde hastanede temizlik, güvenlik gibi hizmetlerde görevlendirilen ve bir süre önce işten çıkarıldıkları öğrenilen Ö.K. ve B.Y. ile vakfa bağlı olarak kampus içerisinde işyeri sözleşmeleri feshedilen Ç.Ş. ve B.Ş.'ın karıştığı saldırıda, yere yatırılan Prof.Dr. Bakıcı'ya yumruk ve tekmeyle vuruldu.

Çevredekilerin yetişerek kurtardığı Prof.Dr. Mehmet Zahir Bakıcı, sağlık kontrolünden sonra ifade vermek üzere götürüldüğü karakolda saldırganlardan şikayetçi oldu. Olaydan sonra kaçan şüpheliler polislerce yakalanarak gözaltına alındı. Şüphelilerin profesöre, “Ekmeğimizle oynayanın ekmeğiyle oynarız” diyerek saldırdığı belirlendi.
aktifhaber

03 Aralık 2009 08:2
5KARARGAH'TAN KATSAYI TAKİBİ
Genelkurmay, Danıştay'daki katsayı davasını takibe almış. Gizli ibareli belge ortaya çıktı.

Sabih Kanadoğlu Danıştay'ı adres gösterdi, İstanbul Barosu anında dava için başvuru yaptı. Ve Danıştay YÖK'ün katsayı adaletsizliğini kaldıran kararını iptal etti. Katsayı davası sürecinde Genelkurmay'ın da boş durmadığı ortaya çıktı. Genelkurmay istihbaratının hazırladığı gizli ibareli belgede, eğitim sisteminin gereği olarak sunulan farklı katsayı uygulaması, "İmam Hatip Liseliler'in önündeki katsayı engeli" olarak açıkça itiraf edildi. Genelkurmay'ın hazırladığı bu yeni belge emekli Orgeneral Çevik Bir'in 14 Temmuz 1998'de YÖK'e gönderdiği yazıyı akıllara getirdi.

Genelkurmay, Danıştay'daki katsayı davasını takibe almış

İstihbarat Başkanlığı tarafından üç ay önce Genelkurmay 2. Başkanı'na gönderilen yazıda, YÖK'ün katsayı düzenlemesinin toplumdaki birlik ve beraberliği bozacağı ileri sürülüyor. İstanbul Barosu'nun Danıştay'da açtığı iptal davasına atıf yapılarak, 'gelişmelerin takip edilmesinin uygun olacağı' belirtiliyor.

Danıştay'ın, katsayı adaletsizliğini ortadan kaldıran düzenlemeyi iptal etmesiyle başlayan tartışma sürerken, Genelkurmay'ın da konuyu yakından takip ettiği ortaya çıktı. 2. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanlığı, YÖK'ün katsayı düzenlemesinin ardından konuya ilişkin rapor hazırlamış. Genelkurmay 2. Başkanı'na gönderilen değerlendirme yazısında, "Düzenlemenin iptali istemiyle açılan davanın ve gelişmelerin takip edilmesinin uygun olacağı değerlerlendirilmektedir" ibaresi dikkat çekiyor.

21 Ağustos 2009 tarihli raporda, katsayı eşitliğinin imam hatip liselilerini üniversiteye girişte avantajlı hale getireceği savunuluyor. 'Muhafazakar yaşam tarzını benimseyenlerin kamusal alanda varlıklarının genişletilmesinin hedeflendiği' kanaatine varıldığı belirtilen raporda, düzenlemenin Türk toplumundaki birlik ve beraberliği bozacağı ileri sürülüyor. Meslek liselerinin sınavsız ön lisans hakkının elinden alınması sebebiyle dershanelere talebin artacağı iddia ediliyor. İstanbul Barosu'nun ve Eğitim-İş Sendikası'nın açtıkları iptal davasının yanında, düz lisede okuyan öğrenci ve velileri tarafından da dava açılabileceği anlatılıyor. Yeni düzenlemenin 2010'dan itibaren uygulanması halinde normal liselilerin mağdur olacakları konusu işlenerek, sınav sisteminin sürüncemede kalabileceği görüşü aktarılıyor.

HAZIRLANAN ÇALISMADA KOMUTANLARIN IMZASI VAR

Genelkurmay'ın katsayı çalışmasında, 2. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı Tuğgeneral İ. Yılmaz, İstihbarat Başkanı Korgeneral İ.H. Pekin, 2. ADŞ. Md. Alb. N.Yılmaz ve 2. ADŞ. Prj. Sb. Yzb. O.Yılmaz'ın imzaları bulunuyor. İmzaların hemen altında "Sn. Genelkurmay 2. Başkanı'na" yazısı göze çarpıyor. Ayrıca, "Adli müşavir ile paylaşınız", "Sn. K'na (Genelkurmay Başkanı) kısa bilgi arzı" notları da düşülmüş. Son imzanın yanında ise "Konunun takibi" notu dikkat çekiyor.

Katsayı 28 Şubat'ın mirası

Üniversiteye girişte yaşanan katsayı tartışmaları 28 Şubat'tan miras kaldı. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, 14 Temmuz 1998'de YÖK'e gönderdiği yazıda, katsayı düzenleme yetkisinin kanun gereği Kurul'a ait olduğunu belirterek, Ortaöğretim Başarı Puanı'nı kaldırması talimatını vermişti. Bir'in imzaladığı yazıda şu ifadeler yer almıştı: "Yükseköğretim kurumlarına öğrenci seçiminde etkili olan Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP) uygulamasının irticaî gruplarca istismar edildiği öğrenilmiştir. 2547 sayılı kanunun değiştirilerek 1999 yılı ve takip eden yıllar için Ortaöğretim Başarı Puanı uygulaması kaldırılmalı."

Halen Ergenekon sanığı olan Kemal Gürüz'ün başkanlığında 30 Temmuz'da toplanan YÖK Genel Kurulu da sadece imam hatiplileri değil milyonlarca meslek liseliyi de mağdur edecek katsayı uygulamasını yürürlüğe koymuştu.



aktifhaber

Ailelerine yakalanan liseli âşıklar, 7. kattan atladı

22 Aralık 2009 Sivas'ta bir süredir flört ettikleri öğrenilen lise öğrencisi 2 genç, ailelerinden korktukları için bir apartmanın 7. katından atladı. Genç kız hayatını kaybetti, erkek arkadaşı ise ağır yaralandı.
İddiaya göre, Yenişehir Lisesi 11 Fen B sınıfı öğrencisi Ş.Ö. (17), bir süre önce okulda sigara içtiği için disiplin kurulu tarafından uzaklaştırma cezası aldı. Disiplin cezası nedeniyle dün okula gitmeyen Ş.Ö., annesi Zeynep Ö.'ye okul arkadaşlarıyla sinemaya gideceğini söyleyerek evden ayrıldı. Bir süredir flört ettiği okul arkadaşı 9. sınıf öğrencisi Ali Sinan Ç. (14) ile buluşan Ş.Ö., erkek arkadaşının amcasının Şeyh Şamil Mahallesi Şelale Evler Sitesi'neki evine gitti.
Ş.Ö.'nün eve gelmemesi nedeniyle meraklanan ailesi, okul idaresini arayarak kızlarının arkadaşlarıyla sinemaya gitmek için evden ayrıldığını ve geri dönmediğini söyledi. Okul idarecilerinden aldığı bilgi doğrultusunda araştırma yapan aile, kızlarının bir süredir flört ettiği Ali Sinan Ç. ile İstanbul'da yaşayan amcasının Şeyh Şamil Mahallesi'ndeki evine gittiklerini öğrendi. Bunun üzerine Ali Sinan Ç.'nin ailesi ile görüşen Ş.Ö.'nün babası ve ağabeyi, gencin anne ve babası ile birlikte liseli öğrencilerin bulunduğu eve gitti.
Burada evin kapısını açamayan aileler, içeride bulunan çocuklarına seslendi. Ailelerinin sesleri üzerine panikleyen öğrencilerden ilk önce Ş.Ö., daha sonra da Ali Sinan Ç. 8 katlı apartmanın 7. katından atladı.
netgazete

Servis ücretini ödeyemediler, okula gidemiyorlar
08:45 - Sakarya'nın Adapazarı ilçesinde öğrenim gören iki kardeş aylık 70 TL servis ücretini ödeyemedikleri için 4 gündür okula gidemiyor. Pencereleri kırık evde yaşayan Yeğit ailesi, çocuklarını okutabilmek için yardım istiyor. 13.02.2010 SAKARYA netgazete


En son Ekim tarafından Pzr Şub 14, 2010 1:28 am tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Arl 06, 2009 10:08 pm    Mesaj konusu: Katsayı Uygulaması, İşsizliği Patlattı Alıntıyla Cevap Gönder

'Karma Okullar Daha Başarısız'
16 Ocak 2010

Türkiye'de karma eğitimin yaygınlaşmasında 28 Şubattan sonra alınan kararların ciddi katkısı olmuştu.

Milliyet Gazetesi'nden Mehveş Evin, The Times'te okuduğu bir yazıya atıf yaparak karma eğitimin başarısız olduğuna dikkat çekti. İşte o yazı...

Karma okullar daha başarısız

Bir kesimi yerinden hoplatacak bir sonuç, biliyorum! Kız çocuklarıyla erkeklerin birlikte okumasını savunan, genç insanların sağlıklı gelişimi için karma eğitim modelinin şart olduğunu düşünen herkesi şaşırtacak bir yazıya rastladım.

İngiliz The Times'da yayınlanan habere göre, kız ve erkek okullarının başarı oranı, karma eğitim yapan okullara göre daha yüksek.

Karşılaştırma, İngiltere'de liseyi tamamlama sınavı olan A level ve GCSE sonuçlarına bakarak yapılmış. A level, bizim üniversite sınavına tekabül ediyor denebilir, çünkü öğrenciler bu sınavda aldıkları puanla üniversitelere başvuruyor.

Bu listeye göre ilk üçe giren okulların hepsi özel! St. Paul's Girls School'un birinci, Perse School for Girls'ün ikinci olması, özel kız okullarının fark attığının da kanıtı. Genel olarak kızların başarısı göze çarpıyor: İlk 50'ye giren liseden, 27'si kız, 14'ü erkek okulu. Sadece yedi tanesi karma eğitim yapıyor!

Anlayacağınız, Türkiye'de çağdaşlığın gereği olarak düşünülen karma okul, belki de sanıldığı kadar başarılı bir model değil.

Peki bizim okullarımızın kaç tanesi karma, kaç tanesi sadece erkek veya kız okulu? Milli Eğitim'in Strateji Geliştirme Başkanlığı'na danıştım, böyle bir çalışma yokmuş. Okullar sadece genel, özel ve meslek lisesi olarak sınıflandırılıyor. Ayrıca adı kız veya erkek lisesi olan pek çok okul, karma eğitime geçti. Dershanelerin ise karma eğitim vermesi zorunlu.

Ancak bizde kızlarla erkeklerin ayrı okullarda okuması, muhafazakarlığın bir göstergesi olarak görüldüğü için konuyu tartışmak bile başlı başına sorun. (..)

Ortaöğretimdeki kız öğrenci sayısının erkeklerden daha düşük olduğu, kız okutmanın pek çok aile için sorun olduğu ülkemizde, belki de bazı önyargıları bir kenara bırakmakta fayda var.

Eğer amaç, daha fazla kız çocuğunun okuması, üniversiteye girmesi ve kendi ayaklarının üzerinde durmasını sağlamak... Ve yerlerde sürünen ÖSS başarı grafiğini yükseltmenin bir çaresini bulmaksa...

Karma eğitimin artısını eksisini yeniden gözden geçirmekte belki de fayda var.

Her şey aynı kızlar yok!

Avustralya'dan ABD'ye, karma okullarla ilgili pek çok araştırma yapıldı. ABD'de 2008 yılında Stetson Üniversitesi'nin yürüttüğü dört yıllık pilot araştırmanın sonuçları çarpıcı: Karma okulda okuyan erkeklerin yüzde 55'i sınavı başarıyla verdi. Buna karşılık sadece erkeklerin okuduğu okulda, aynı sınavdaki başarı oranı yüzde 85'ti. Üstelik demografik yapı, sınıftaki öğrenci sayısı ve müfredat bakımından iki okul tamamen birbirinin aynıydı!

17 Ocak 2010
Aşk Notu Meryem'i Öldürdü

AĞRI’nın Doğubayazıt İlçesi'ne bağlı Somkaya Köyü’nde oturan ilköğretim okulu 5’inci sınıf öğrencisi 12 yaşındaki Meryem Sökmen'in, derste bir arkadaşına yazdığı ‘Seni seviyorum’ notunun, öğretmeninin eline geçerek korucu babasına verilmesi üzerine ‘korkudan’ intihar ettiği öne sürüldü. Meryem’in cenazesi, Trabzon Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin ardından köyünde gözyaşları arasında toprağa verildi.
4'ü kız 8 çocuk babası korucu Muzaffer Sökmen’in ‘Necla’ adındaki kızının da, 1997 yılında kendisini asarak yaşamına son verdiği belirtildi
aktifhaber

06 Aralık 2009 20:02
Katsayı Uygulaması, İşsizliği Patlattı
Sanayi Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'de işsizliğin önemli sorunlarından birinin de mesleksizlik olduğunu dikkat çekti.

Sanayi Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'de işsizliğin önemli sorunlarından birinin de mesleksiz olduğunu dikkat çekerek, meslek liseleri bir inat uğruna budandığı için Türkiye'de mesleksizliğin alıp başını gittiğini söyledi. Ergün, "Bu Türkiye yapılacak en büyük kötülüdür. Bunu yapanlar utanmalıdır." dedi

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün AK Parti Genel Merkezinde, Gençlik Kollarının düzenlediği 6. istişare Toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye'deki işsizlik sorununu anlattı. Ergün, Türkiye işsizliğinin çözümünde girişiciliğin önemine vurgu yaparak, "Girişimcilik insanlık sorunun çözümün en önemli anahtarıdır. Girişimci üretim kaynaklarını yeniden birleştirerek, istihdam alanları oluşturur." Diye konuştu.

TÜRKİYE'DE İŞSİZLİĞİNİ ÖNEMLİ SORUNLARINDAN BİRİ MESLEKSİZLİKTİR

Ülkemizdeki işsizliğin nedenleri anlatan Bakan Ergün, Türkiye işsizliğin önemli bir sorunun da mesleksizlik olduğunu söyledi. Ergün, İş arayanların birçoğunun mesleği bulunmadığını anlatarak, "İş arayanlara soruyorsunuz 'Ne yaparsın' diye, 'Abi ne olursa yaparım' diyor. Aslında elinden bir iş gelmeyeceği için bunu diyor. Tabi meslek liselerini bir inat uğruna böylesine budamaya tutarsa bir takım kurumlar. O zaman Türkiye'de mesleksizlik alır başını gider. Yazık günah değil mi? Bu gün sanayimizin en önemli sorunlarından biri nitelikli insan gücüdür. Meslek liselerinde hem öğrenci sayısı giderek azalmıştır. Hem de var olan öğrencilerin öğretmenlerin niteliği gittikçe azalmıştır. Bu Türkiye yapılacak en büyük kötülüdür. Bunu yapanlar utanmalıdır. Bunu herkesin net bir şekil de görmesi lazım. " şeklinde konuştu.

LİSE EĞİTİMİN YÜZDE 60'I MESLEK LİSESİ EĞİTİMİ OLMALI

Türkiye'de lise eğitimin en az yüzde 65'inin meslek lisesi eğitimi, genel lise eğitimin ise yüzde 30 seviyesinde olması gerekirken bunun tersine döndürüldüğüne dikkat çeken Ergün," Yazıktır günahtır. Türkiye'nin ilerlemesini, kalkınmasını zenginleşmesini isteyenler bu gerçeği görmeliler. Şimdi işadamları sanayiler kendi meslek lisesini kendisi kurmaya çalışıyorlar. Her sanayici kendi meslek lisesini kendi mi kuracak? Bu kadar Meslek bu kadar öğrenci potansiyeli bu genç nüfus mesleksizlik sorunu mutlaka halletmemiz lazım. İşsizliğimizin bir önemli yapısal sorunu da mesleksizliktir.'' ifadelerini kullandı.
aktifhaber

07 Aralık 2009
Genç Siviller'den Danıştay'a İHTAR!
Danıştay'ın katsayı kararına yönelik tepkiler sürerken, Genç Siviller Danıştay'a ihtarname çekti...

Kendilerini Genç Siviller olarak nitelendiren bir grup, Danıştay'ın, YÖK'ün meslek liselerine yönelik uygulanan katsayı ayrımcılığını kaldıran kararın yürütmesini durdurmasının Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirten bir ihtarname çekti.

Danıştay binası girişinde toplanan Genç Siviller üyesi yaklaşık 15 kişi, Danıştay'ın meslek liselerine yönelik uygulanan katsayı uygulamasının yürütülmesini durdurma kararına tepki gösterdi. Ellerinde "Onlar daha çocuk" yazılı pankart taşıyan grup adana yapılan açıklamada İstanbul Barosu'nun girişimi ve Danıştay kararı ile bu yıl iyi bir üniversite hayali kuran yüz birlerce meslek lisesi öğrencisinin hayatının altüst edildiği belirtildi. Danıştay'ın katsayı ile ilgili kararının Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunun belirtildiği açıklamada Danıştay'a seslenilerek "paranoyalarınız için ne yaparsanız yapın, ama çocuklarla uğraşmayın" denildi.

Yapılan basın açıklamasının ardından grup üyeleri Danıştay'a noter yolu ile gönderdikleri "Danıştay 5. Dairesi'nin vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararı evrensel hukuk ilkelerine, Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır. İşbu yasaya aykırı kararın kaldırılması gerekmektedir, aksi takdirde yüce divanda yargılanmanız için yasal yollara müracaat edileceği ihtar olunur." yazılı ihtarname metnini basın mensuplarına dağıttı. Grup üyeleri daha sonra olaysız şekilde dağıldı.
aktifhaber

Öğrenci Servisleri Çarpıştı: 5 Yaralı
08 Aralık 2009 16:18
Öğrencilerini taşıyan servis aracıyla çocukları kreşe götüren minibüsün çarpışması sonucu 4'ü çocuk 5 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre kaza, merkez Meram ilçesi Doğu Hadimi Mahallesi Halil Paşa Sokak'ta meydana geldi. İddiaya göre, İbrahim Yapıcı İlköğretim Okulu öğrencilerini taşıyan Hamza Kaya idaresindeki 42 C 0157 plakalı servis aracı, özel bir kreşe ait Hidayet Tuzner yönetimindeki 42 AUE 91 plakalı araçla çarpıştı. Çarpmanın etkisiyle takla atan kreş servisi devrildi. Kazada sürücü Hidayet T. ile kreş öğrencilerinden Merve Cezayir (6), Aleyna Arabacı (6), Solmaz Tutar (4) ile servis aracında bulunan Ali Şimşek (9) yaralandı.

Yaralılar olay yerine çağrılan ambulanslarla Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralılardan Ali Şimşek'in kafa travması geçirdiği ve hayati tehlikesinin bulunduğu bildirildi.
aktifhaber

ÖĞRENCİLERDEN REKTÖRE YUMURTA

30 Aralık 2009 20:15
Adana'daki eşek eti skandalı öğrencileri sokağa döktü. Çukurova Üniversitesi'nin Yurt Kur'a bağlı yurdunda kalan öğrencileri, eşek eti yedirilmesini protesto ederken, rektör için çok ilgin pankartlar açtılar...
Çukurova Üniversitesi'nin Yurt Kur'a bağlı Fevzi Çakmak Öğrenci Yurdu'nda kalan öğrencileri, eşek eti yedirilmesini protesto etti.

Üniversite yemekhanesi önünde eylem yapan öğrencilere formasyon için eylem yapan öğrenciler de destek verdi. İki grubun katıldığı eylemde Adana Eğitim-Sen Şube Başkanı Güven Boğa da yer aldı.

Yurdun ve hastanenin ihalesini alan özel şirketin at ve eşek eti yedirdiğinin ortaya çıktığına dikkat çeken üniversite öğrencisi Banu Akkoç, "Yurtta küçük odalara balık istifi gibi dolduruluyoruz. Kirli tuvalet ve banyolara mecbur bırakılıyoruz. Tuvaletleri temizletmek için bile özel şirketlerle anlaşma yapılıyor. Yurttaki kütüphaneler ve çalışma odaları birer birer yatakhaneye dönüştürüldü. Bunların hepsi daha fazla öğrenci daha fazla para için yapılıyor. Eşek eti yemişiz at eti yemişiz kimsenin umurunda değil bunlar. Yemekhanelerde bize eşek eti yedirmenizi kabul etmiyoruz." diye konuştu.

"Müşteri değil öğrenciyiz", "Yönetim istifa " şeklinde slogan atan öğrencilerin, daha sonra Rektör Alper Akınoğlu hakkında da 'Rektör istifa' demeleri dikkat çekti.
haber10

08 Ocak 2010 22:45
YÖK Başkanı'ndan Acı itiraf
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'dan üniversitelerle ilgili çok çarpıcı bir tespit daha....

Zaman zaman ülkemizdeki üniversiteleri eleştiren YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'dan çarpıcı bir tespit daha....

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ''Ülkemizde üniversiteler uyuyor. Düşünün, hala domatesin tohumunu, buğdayın tohumunu yurt dışından temin ediyoruz. Bu bizim ziraat fakültelerimizin, araştırma merkezlerimizin en büyük ayıbı'' dedi.

Özcan, Uşak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mustafa Kemal Paşa Amfisi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısına katıldı.

Toplantıda, Türkiye'deki yükseköğretimle ilgili sorunlardan başlıklar veren Prof. Dr. Özcan, Türkiye'de yükseköğretimin kalitesini artırmak için göreve geldiği günden beri bir dizi çalışma yaptıklarını ifade etti.

''Ülkemizde üniversiteler uyuyor. Düşünün, hala domatesin tohumunu, buğdayın tohumunu yurt dışından temin ediyoruz. Bu bizim ziraat fakültelerimizin, araştırma merkezlerimizin en büyük ayıbı'' diyen Özcan, göreve geldiğinde YÖK Genel Kurulu toplanamadığını söyledi.
Özcan, şöyle konuştu:

''O zamanki Cumhurbaşkanımız genel kurul üyelerinin atamalarını yapmıyordu. Bir buçuk ay boyunca gidip geldim ve yükseköğretimle ilgili en önemli sorunların ne olduğunu tespit etmeye çalıştım.

Türkiye'deki yükseköğretimin en önemli sorununun, üniversiteye girmek için bekleyen 1.5 milyon öğrenci olduğunu düşündük. Bununla ilgili üniversitelerin kapasitesini ilk yıl yüzde 25, ikinci yıl yüzde 15 artırdık. Son 20 yılda üniversitelerin kapasiteleri yüzde 3 ve 6 arasında artırıldığı düşünülürse, önemli bir kapasite artırımına gittik.

Çarpıcı bir örnek vereyim, 1986-1987 akademik yılında ülkemizde 21 tıp fakültesi vardı, bu fakültelerde 2005 öğretim görevlisi çalışıyordu, 5 bin 99 öğrenci eğitim görüyordu. 20 yıl sonunda 2006-2007 akademik yılında tıp fakültesi sayısı 47'ye ulaştı.

Yani 26 yeni tıp fakültesi açıldı. Öğretim görevlisi sayısı 8 bin 512'ye yükseldi. Ancak tıp fakültelerinde okuyan öğrenci sayısı sadece 18 artarak 5 bin 117 oldu. 26 tıp fakültesi açıyorsunuz, ancak 18 öğrenci artırıyorsunuz. Bu çok ciddi bir sorundu.''

-''ÖĞRETİM GÖREVLİLERİNİN KALİTESİ ARTIRILMALI''-

Türkiye'de üniversitelerin bilim üretmediğini, bilim üretmek için öğretim görevlilerin kalitesinin artırılması gerektiğini ifade eden Özcan, şöyle devam etti:

''Üniversitelere öğretim görevlisi alımıyla ilgili ciddi düzenlemeler yaptık. Örneğin torpili kaldırdık. Onun amcası, bunun dayısı sıfatıyla üniversitelere girmek isteyenlere standart getirdik. Üniversitelerde çalışmak için belirli sınavlara girmek ve bu sınavlarda başarılı olmak gerekiyor.

Mesleki ve teknik eğitimi yeniden yapılandırdık. Türkiye sanayicisi, teknik eleman yetiştirmemizi istiyor. Ekonomimizin güçlenmesini istiyorsak, mesleki eğitime büyük önem vermeliyiz.

YÖS'te (Yabancı Öğrenci Sınavı) düzenleme yaptık. Üniversitemizi yabancı öğrencilere açmamız gerekiyor. Üniversitelerimiz rekabet anlayışını yitirirse başarısız olur. Ancak biz dışardan, parası olan, ülkemizde eğitim görmek isteyen öğrencileri tercih ediyoruz.''

-DİL SORUNU-

Türkiye'deki eğitim sisteminin kurulduğu günden beri yabancı dil sorununu çözemediğini, bununla ilgili yeni bir proje geliştirdiklerini belirten Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Uzaktan eğitim merkezleri bünyesinde üniversitelerimizde çocuklarımıza yabancı dil eğitimi vermek istiyoruz. Bununla ilgili firmalarla görüştük. Onlardan destek alacağız. Milli Eğitim Bakanlığı ile de görüşüyoruz. Yabancı dil eğitimini ilk ve orta öğretimde etkili hale getirilmesini istiyoruz.

Eğitim kalitesinin dünya standartlarına çıkarılması öncelikli görevimiz. Düşünün Singapur'da bir araştırma merkezi Domuz Gribi virüsünün dünyada görülmeye başladığı sırada 4 günde virüsün DNA'sını çıkarabiliyor.

Oysa ülkemizde hiçbir araştırma merkezinin böyle bir çalışmaya imza attığını duydunuz mu? Ben bir kaç yerde daha söyledim üniversitelerimiz uyuyor. Ama sorumlu bizleriz.''

-''20 YIL SONRA ÜNİVERSİTELER ÖĞRENCİ AVINA ÇIKACAK''-

20 yıl sonra üniversitelerin öğrenci avına çıkacağını ifade eden Özcan, şunları kaydetti:

''Devlet üniversitelerinin kapasitelerini artırabileceğimiz kadar artırdık. Yeni vakıf üniversiteleri kuruluyor. 20 yıl sonra ülkemizin nüfusunun yaklaşık olarak 85-90 milyon arasında olacağı ve 1 milyon 200 bin kişinin yükseköğretim yaşında olacağını tahmin ediyoruz.

Durum böyle giderse üniversitelerimiz öğrenci bulmada ciddi sorunlar yaşayacak. Üniversite sınavına giren herkes sınavı kazanacak. Üniversiteler öğrenci bulmak için promosyonlar düzenleyecek.''

aktifhaber

Lise öğrencisi kız, 5. kattan düşerek öldü
14:10 - Antalya'da 17 yaşındaki lise öğrencisi Selin Seda Saygıcı, henüz bilinmeyen bir sebebden ötürü beşinci kattaki evlerinin penceresinden beton zemine düştü. Çevredeki vatandaşların ihbarı ile olay yerine gelen 112 ekipleri, genç kızı, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırdı. Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedaviye alınan Seda, hayatını kaybetti. 13.01.2010 ANTALYA netgazete

Öğretim Üyelerinden Yumruklu Kavga
15 Ocak 2010

Sakarya Üniversitesi'nde (SAÜ) iki öğretim üyesi arasında yumruk yumruğa kavga yaşandı.

Öğrencilerin gözü önünde Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Poyraz ile Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zafer Danış, yumruk yumruğa kavga etti. Öğretim üyeleri birbirlerinden şikâyetçi oldu.

Olay, SAÜ'nün Sosyal Hizmet Bölümü'nde 5 Ocak 2010 tarihinde meydana geldi. Zafer Danış, aynı bölümde öğretim üyeliği yapan Yrd. Doç. Dr. Kazım Yıldırım'ın öğrenciler ve öğretim üyeleri arasında ayrım yaptığını ve herkesi 'Şucu-bucu' diye damgaladığını ifade etti. Olayın bu sebeple patlak verdiğini iddia eden Danış, 5 Ocak tarihinde yaşanan kavgalı şöyle anlattı: "Bir gurup öğrenci ile odasında otururken Kazım Yıldırım sert bir şekilde odama girdi.

Öğrencileri odamda görünce sinirlendi. Ben de 'Buyurun oturun hocam' dedim. Öğrencilere bağırdı, ancak oturmadı ve koridora çıkarak 'Öğrencileri kullanma' diye bağırıp çağırmaya başladı. Yıldırım'ın eşi Yrd. Doç. Dr. Neşide Yıldırım da bizim bölümümüzün başkanı. Ben Neşide Hanım'a gidip olayı anlatmak, rahatsızlığımı dile getirmek istedim. Kazım Yıldırım, eşinin odasına girerek kapıyı kilitledi. Bölüm başkanı olan eşiyle görüşmemi engelledi. Ben de bu odanın bölüm başkanına ait olduğunu, böyle kilitleyemeyeceğini söyledim. Kapının kolunu tutarak açmalarını istedim. Kapı açılmadı. Ben odama döndüm. Öğrencilerle bir saati aşkın konuştum. Daha sonra odamdan çıktığımda koridorda Prof. Dr. Hakan Poyraz Bey'i gördüm. Konuyu paylaşayım diye yanına gittim. Onunla da sözlü bir tartışma yaşadık. Hakan Bey sonra da bana yumruk attı.

Ben kafamı çekince elimdeki dizüstü bilgisayar, dosyalarım ve gözlüğüm yere düştü. Ben de kendimi savundum, birkaç yumruk attım. Daha sonra bizi ayırdılar. Ertesi gün rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Durman ve Genel Sekreter Zafer Demir Hakan Bey'e geçmiş olsuna geldiler. Beni o dönemde arayan soran olmadı. Bu istenmeyen olayı benim ağzımdan kimse dinlemedi. En nihayetinde silahlı saldırı girişimini rektör beyin sekreterine ilettim. Ardından beni geçmiş olsun diyerek aradı. "

SİLAHLI SALDIRI GİRİŞİMİ İDDİASI

Olaydan üç gün sonra 8 Ocak Cuma günü, öğle vakti Serdivan'da bulunan evinden çıktığını ve yan binanın yanında siyah giyimli iki kişi gördüğünü dile getiren Danış, kendisine silah doğrultulduğunu iddia etti. Danış "Önce bunları inşaat için geldiklerini düşündüm. Ardından bana doğru gelmeye başladılar.

Biri silah çekti ve mermiyi namlunun ağzına verdi. Hocalarımıza kimse yamuk yapamaz diye bağırıyordu. Eşim bu arada bizi görmüş, kapıyı açmış. Ben de hemen kendimi 'Hanım beni öldürüyorlar' diye bağırmaya başladım ve kendimi içeriye zor attım. Sonra bu şahıslar kaçmaya başladı. Ancak evin yanında bulunan şantiyede bir görevli aracın plakasını almış. Hemen polisi aradım. Olay polise intikal etti. Eşkâli verdim. 3 saat sonra araç ve içindeki iki kişi yakalandı.

Emniyette ifadeleri alındı. Daha sonra serbest bırakıldı. Bu kişilerden birisi ülkü ocaklarında görevliymiş. Aracın da kiralandığı ortaya çıktı. Araç Sakarya Ülkü Ocakları Başkanı İsmail Zafer Tanrıverdi adına kiralanmış." diye konuştu. Kendisi hakkında bir linç kampanyası başlatıldığını ileri süren Danış "Benim ve ailemin can güvenliğinden endişe ediyorum." şeklinde konuştu.

İDDİALARI YALANLADILAR

SAÜ sosyal Hizmet Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kazım Yıldırım, Danış'ın iddialarını reddetti. Yıldırım, "Zafer Bey bölümümüze bu dönem doçent olarak atandı. Bölümümüze intikal ettiğinden beri ortalığı birbirine katmıştır. Söylediği iddiaların hiç birisi doğru değildir. Konu adli mercilere intikal etmiştir. Adli merciler meseleyi çözecektir. Kendisinden şikâyetçiyim." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Hakan Poyraz ise tartışmayı ayırdıktan bir saat sonra Danış'ın kendisine gelerek şahitlik yapmaması konusunda uyardığını ve kendisine saldırdığını iddia etti. Sakarya Ülkü Ocakları Başkanı SAÜ Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İsmail Zafer Tanrıverdi ise iddiaları reddederek kiralanan araçla bir ilgisi olmadığını, ülkücü camianın bu olaylarla yıpratılmaya çalışıldığını söyledi.

REKTÖRLÜK: DİSİPLİN SORUŞTURMASI BAŞLATILDI

SAÜ Rektörlüğü olayla ilgili disiplin soruşturması başlatıldığını açıkladı. Rektörlükten yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: "5 Ocak 2010 tarihinde saat 18.15 sıralarında Fen Edebiyat Fakültesi Ek Binasında Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Poyraz ile Sosyal Hizmet Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Zafer Danış arasında tartışma ile başlayan üzüntü verici bir olay yaşanmıştır. Olayın haber alınması üzerine ilgili emniyet güçlerine haber verilmiş ve olay adli makamlara intikal ettirilmiştir. Olayla ilgili Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığımızca disiplin soruşturması başlatılmış olup, benzer bir üzücü olayın tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirler alınmıştır."

Öğrenci, Kendini Bıçakladı
22 Ocak 2010 09:09Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde öğretmeni ile tartışan bir öğrenci, kendini bıçakladı.

Alınan bilgiye göre, Ergani Endüstri Meslek Lisesi 9. sınıfta öğrenim gören M.S.Ü., derse girmek istememesi üzerine öğretmeni M.K. ile tartıştı. Tartışmanın ardından M.S.Ü., üzerindeki bıçağı göğsüne sapladı. Okul Müdürü Gürkan Beyaz tarafından Ergani Devlet Hastanesi'ne kaldırılan M.S.Ü., buradaki ilk tedavisinin ardından Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. M.S.Ü.'nün sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu belirtildi
aktifhaber

Üniversiteli Şeyda’nın Acı Sonu
19 Ocak 2010 10:28Uludağ Üniversitesi kampüsünde meydana gelen korkunç kazada 20 yaşındaki Şeyda Zehir hayatını kaybetti.

Karacabey'de oturan Ümit Ç. (22) ve Hasan Koyuncuoğlu (22), Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde okuyan arkadaşları Şeyda Zehir (20) ile Betül Kökten'i (20) ziyaret etmek için Bursa'ya gitti.

Uludağ Üniversitesi kampüsünde bir süre vakit geçiren gençler, Görükle'ye gitmek üzere otomobillereni bindi. Ancak otomobili kullanan Ümit Ç, üniversite çıkışında zeminin kaygan olması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybedince önce bankete, ardından elektrik direğine çarptı. Korkunç kazada otomobilin arka koltuğunda oturan Şeyda Zehir olay yerinde hayatını kaybederken, arkadaşı Betül Kökten ve Hasan Koyoncuoğlu ağır yaralandı. Otomobilin sürücüsü Ümit Ç. ise kazayı hafif sıyrıklarla atlattı. aktifhaber

Öğrenci belgesi 5 TL, transkript 20 TL, soruşturma bedava

26/01/2010 08:06

Öğrenci belgesinin para ile verilmesini ve ulaşım sorunlarını protesto eden öğrencilere Osmangazi Üniversitesi soruşturma açtı
UMAY AKTAŞ SALMAN


İSTANBUL - Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (OGÜ), öğrenci belgelerinin ücret karşılığı verilmesini ve kampüs içinde ulaşımdan para alınmasını protesto eden 21 öğrenciye soruşturma açtı.
DİSK’e bağlı Öğrenci Gençlik Sendikası’na (Genç-Sen) üye olan OGÜ’lü öğrenciler 10 ve 17 Aralık’ta kampüste iki yürüyüş yaptı. ‘Ulaşamıyoruz, ödeyemiyoruz, okuyamıyoruz, Başka bir OGÜ için yürüyoruz’ yazılı pankart açan 100 öğrenci ‘Eğitim haktır satılamaz’, “Parasız eğitim istiyoruz’, ‘Sıkışık derslik istemiyoruz’ diye slogan attı.
Yönetim eylemlere katılan 21 öğrenciye soruşturma açtı ve savunma istedi. Savunma istemi yazısında, sloganlar hatırlatılarak rahatsızlığa sebep oldukları ve izinsiz gösteri yürüyüşü yaptıkları söylendi.

Öğrenci belgesi promosyonu
Genç-Sen temsilcisi Can Çoksöyler, OGÜ’de pek çok üniversitede olmayan uygulamalar olduğunu ifade ederek, şunları anlatıyor:
“Öğrenci belgesi beş, transkript 20 TL. Burs, yurt işlemleri gibi çoğu iş için bu belgeler gerekli. Çok sık alıyoruz. Para vermek sıkıntı yaratıyor. Üniversite dersler ve öğretim üyeleriyle ilgili anket düzenledi. Anketi doldurana iki adet ücretsiz öğrenci belgesi vaat edildi. Çok komik. Bunları parasız almak hakkımız. Eskiden belediye otobüsüyle kampüsler arasında belediye otobüsü bedavaydı. Şimdi ücretli. Genç-Sen olarak bunlara karşı kampanya başlattık. Eylemlere katılımın engellenmesi için baskı var. Her yere ‘İzinsiz toplantı yapmak yasaktır’ yazıları asıldı. İzin isteyince vermiyorlar.
OGÜ’nün Rektörü Prof.Dr. Fazıl Tekin ise iddaları şöyle yanıtlıyor: “Öğrencilere yasaların dışına çıkmadan eylem yapmaları için her zaman gerekli izni veriyoruz. Yönetmelik dışına çıkıldığında en azından soruşturma açılması gerekiyor. Öğrenci yanında kimlik taşımıyor, her vesile ile öğrenci işlerinden belge istemeye geliyor. Bunu frenledik, yoksa gelir elde etmek gibi bir amaç yok.”
Radikal

Hasan Cemal
Yine eşitsizlik ve mağduriyet, ne yazık!

Danıştay bir karar verdi, milyonların dünyası karardı. Eşitlikle ilgisi olmayan, derin mağduriyet yaratan, genç insanların gelecek umutlarına büyük darbe indiren çok yanlış bir karar bu.

Bir buçuk milyon genç insan her yıl üniversite sınavlarına giriyor. Aileleriyle birlikte dört beş milyonluk koca bir topluluk söz konusu.

Bunlara meslek liselerinde, imam hatiplerde okuyan gençleriyle ailelerini de eklerseniz, Danıştay’ın katsayı kararının bu ülkede ne kadar geniş bir kitleyi ilgilendirdiği ortaya çıkar.

YÖK’ün son katsayılarına da kırmızı ışık yakan Danıştay, hem eşiğine gelinen üniversite giriş sınavlarını kaos ortamına itmiş, hem de bu sınavlar için büyük fedakarlıklara katlanan milyonlarca aileyi son derece müşkül durumda bırakmıştır.

Gerçekten çok yazık.

Nereden baksanız öyle.

İnsanlar ne istiyorsa onu okuyabilmeli, tercihlerini istedikleri zaman değiştirebilecek olanaklara sahip olmalı.

14-15 yaşında meslek lisesine giden bir çocuk, hayatta başka bir şey olmak istiyorsa, yolu açık olabilmeli.

İster mühendis, ister hukukçu, isterse sinema oyuncusu olmak için yeni tercihler yapabilmeli.

İşçiysen işçi kalacaksın, teknisyensen teknisyen kalacaksın, imam hatipliysen imam hatipli kalacaksın!

Olmaz böyle şey.

13-15 yaşındayken düz lisede fen bölümünü seçtin, hayat boyu başka bir şey okuyamayacaksın, ne mimarlık, ne uluslararası ilişkiler, ne hukuk, hiç birini aklından bile geçiremeyeceksin.

Bunun adı eşitlik olacak, öyle mi?

Ayıptır, yazıktır.

Bu kararın eşitlikle de, özgürlükle de bağdaşır bir yanı yoktur.

Bu kararın altında yatan gerçek nedene gelince, bu konuda herhangi bir kuşku olduğunu sanmıyorum.

Akla hemen imam hatipler geliyor. Danıştay kararlarının asıl hedefi, imam hatiplilere üniversite yolunu kesmektir.

Bu da büyük bir haksızlıktır.

Ve Danıştay bu haksızlığı devam ettirirken, aynı zamanda milyonları ilgilendiren bir kaosun kapısını da aralamakta maalesef bir sakınca görmemiştir.

Cumhuriyet’in kuruluşundan beri bu ülke bazı temel sorunlarını bir türlü çözemiyor.

Bu sorunlardan biri de ‘din eğitimi’dir.

Çocuklarına din eğitimi vermek isteyen ya da çocuklarını dindar vatandaşlar olarak yetiştirmek isteyen ailelerin öteden beri devletle, yerleşik laiklik uygulamasıyla dertleri olmuştur.

İmam hatip okulları da bu dertlere bir çare olarak, bu ülkenin ‘din eğitimi sorunu’na bir çözüm olarak çok partili demokrasiye atılan adımla eşzamanlı biçimde ortaya çıkmıştır.

Ama yine eşzamanlı olarak, imam hatipliler devletin içindeki sivil-asker bir çekirdeğin gözünde öteden beri laikliğe bir tehdit olarak görülmüştür. Danıştay’ın son kararı da bu anlayışın ürünüdür.

(..)
Milliyet

11 Şubat 2010
Oğlundan Geriye Kanlı Gömleği Kaldı
Üsküdar'da karşıdan karşıya geçerken, güzergahı dışında seyreden minibüsün altında kalan liseli genç hayatını kaybetti.

Altunizade Kısıklı Caddesi üzerinde Nazım G. idaresindeki Üsküdar-Dudullu hattında çalışan 34 M 2053 plakalı minibüs,trafikteki yoğunluk dolayısıyla güzergahı dışında seyrederek ana caddeye girmeye çalıştığı sırada yolun karşısına geçmeye çalışan Ömer Ersöz'e (16) çarptı. Minibüsün altında kalarak yaklaşık 10 metre sürüklenen Üsküdar Cumhuriyet Lisesi 10. sınıf öğrencisi Ersöz, olay yerinde öldü
aktifhaber

Katsayı kararına çıplak ayaklı protesto

18:10 - İzmir'de Dev - Lis üyesi bir grup öğrenci ÖSS sınav sistemini ve sınav sistemindeki katsayı oranlarını çıplak ayakla yürüyerek protesto etti. 13.02.2010 İZMİR netgazete

15 Şubat 2010 09:36
AMAÇ "KAST SİSTEMİ" OLUŞTURMAKTI
28 Şubat ile oluşturulan katsayı sistemi bir "Kast Sistemi"nin kurulmasına neden oldu.Haberi

Akademisyenler Birliği Başkanı Şükrü Koç isyan etti, içini döktü:

28 Şubat ile birlikte gündeme katsayı uygulaması Türkiye’de bir kast sisteminin kurulmasına sebep oldu. YÖK, katsayıyı tamamen kaldırmasa bile katsayı makasını daralttı. YÖK’ün yıllar sonra attığı “uzlaşmacı adım” dahi Danıştay’dan geri döndü. Katsayı karmaşası sonunda üniversite sınavı tarihinde de bir kaosu yarattı. Binlerce öğrencinin kafası karıştı. Gözler 18 Şubat’ta yapılacak YÖK Genel Kurulu’ndan çıkacak karara çevrildi. Akademisyenler Birliği Başkanı Prof. Dr. Şükrü Koç, Türkiye’de yıllardır süren katsayı kavgasının temelinde yatan gerçeği ise “Halk çocuklarıyla iktidarın paylaşılmak istenmemesi” olarak açıkladı. Koç ile yaşanan bu kavgayı, katsayı sorununun çözümünü ve 28 Şubat’ın üniversitelerde bıraktığı izi konuştuk.

RÖPORTAJ : Seda Şimşek / Bugün

** Katsayı sorununun temelinde ne var?

Bir kısım gencimize “Siz tehlikelisiniz. Siz irticacısınız. Siz Cumhuriyet’in temel niteliklerini sarsıcı bir niteliktesiniz” diyoruz. Ayrımcılığın, üvey evlatlığın çok ötesinde bir durum bu. Türkiye’de belli bir grup genci baştan suçluyoruz. Bu çok vahim. Meseleyi burada tartışmak lazım.

** Sizce Türkiye için tehlikeliler mi?

Hayır, hiç değil. Bunun ne delili, ne ispatı ne de izi var. Bu çocuklar genellikle masum köylü, Anadolu, halk çocukları. Yani, burjuvazinin, zenginlerin çocukları değil. Eğitimlerini zorla devam ettirebilen, fakir ailelerin çocukları.

**İmam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye gidememesi, fakir ailelerin çocukları üniversiteye gidemez demenin bir başka yolu mu?

Tabii. Bu halkçılığa da karşı bir durum. Toplumumuzun orta direği olan bir kesiminin çocuklarını potansiyel tehdit ilan ediyorsunuz. Bu kabul edilemez.

DÜNYAYI ZİNDAN ETTİK

** İmam hatiplilere yönelik katsayı engeli, diğer meslek liselerini kapsadı. Asıl meseleyi örtbas etmek için, kurunun yanında yaş da yanmıştır. Aslında hedefin imam hatip okulları olduğunu bilmeyen yoktur. İmam hatip okullarına giden öğrencilerin rejim düşmanı ilan edilmesi, onların eğitimlerinin engellenmelerinden çok daha önemli bir konudur. Çocuklarımız öncelikle bu töhmetten kurtarılmalıdır. Bu tür kaygılar, yasaklar eğitimimize ve öğretim hayatımıza problemden başka hiçbir katkı sunmamaktadır. Ülkemizde fen liseleri var. Fen liselilere “Fen fakültesine gideceksin” diye bir dayatma yapılmıyor, onlar istediği yere gidiyor. Ne diye kelimelerle oynayarak çocuklarımıza dünyayı zindan ediyoruz.

**Akademisyenlere bu tartışmalar nasıl yansıyor?

Maalesef akademisyenlerin bir kısmı türetilmiş bir rejim düşmanlığı, türetilmiş bir demokrasi düşmanlığı, türetilmiş bir irticacılık gibi mevzulara takılmaktadır.

DEVLET, OKULUNDAN KORKUYOR

Üniversitelerdeki bu ideolojik yapılanmayı neye bağlıyorsunuz?

Daha önce iktidarı elinde tutanlar, iktidara halk çocuklarının gelmesini istememektedir. Bu kadar basit. İmam hatip okulları zaten devletin okulu. Bütün okullar gibi Milli Eğitim Bakanlığı’nın organize ettiği bir kurum. Öğretmenlerini devlet tayin ediyor, bu öğretmenlerin maaşını devlet veriyor, ders programlarını, müfredâtını devlet hazırlıyor. Buna rağmen kendi yaptığından rahatsız olan, korkan bir mekanizma ile karşı karşıyayız. Sorun sanal. Çocuk eğitim alamazsa işçi olacak ama okursa kaymakam olacak, profesör olacak. Rahatsızlık bundan.

** Bu çabanın eğitime bir katkısı var mı?

Bilim adamı olarak baktığımda bundan bir fayda yok. Tam tersine sosyal huzur bozuluyor. Aileler zarar görüyor. Siyasete alet ediliyor Yazık değil mi bu çocuklara, ikide birde Baykal’ın ağzından irticacı oluyorlar ya da başka bir partinin liderince kahraman ilan ediliyorlar. Bu çocuklar herkes gibi okumak istiyor. Ben de bir köylü çocuğuyum. Anne ve babalar çocuklarının hiç olmazsa bir dini eğitim almaları için bu okullara gönderiyorlar. İmam olsun diye de göndermiyorlar. Bu yüzyılın sosyal hayatından endişe ediyorlar, kendilerini de bunu engelleyecek yetkinlikte görmeyen aileler, hiç olmazsa çocuklar az çok okulda dinini öğrenebilsinler diye gönderiyorlar. Bu kadar masum.

O ZİHNİYET BENDEN DE RAHATSIZ

** Tartışma nereden kaynaklanıyor o halde?

Tartışmanın özü Türkiye’yi kimin yöneteceği. Türkiye yönetiminden en çok payı kim alacak? Kimin çocukları en çok maaşı veren kurumlarda, yerlerde çalışacak? Kimin çocukları okullarda profesör olacak? Bu dengenin bozulmasından rahatsızlar. Aynı zihniyet sadece imam hatiplilerden değil, Şükrü Koç’un da üniversitede bulunmasından, profesör olmasından rahatsız. Benim kaderimle imam hatiplilerin kaderi arasında bir fark yok. Çünkü, düz lise mezunuyum, ama yaşantım imam hatiplilerle aynı. Çok da açık söylüyoruz Cumhuriyet düşmanı olmadığımızı.

‘BAŞKALARI GELİYOR’ ENDİŞESİ

** İrtica tehdit olarak algılanıyor. İrtica nasıl tanımlanabilir?

Türkiye’de böyle bir akım yok. Camilere gittiğimizde orada bir tane Cumhuriyet düşmanına rastlamazsınız. Ama, bu kesimi tanımak, anlamak, hayata ortak etmek istemeyen, devlet idaresine sokmak istemeyen grup alışkanlıklarını devam ettirmek istiyor. Uzun bir süre ülkenin bütün imkânlarını sömüren bu grup, şimdi “Başkaları da geliyor” diye endişeye kapılıyor. Bilimsel bir açıklaması yok.

KIZLARIN DURUMU ÇOK ACIYDI

** 28 Şubat’ın izleri duruyor mu hâlâ üniversitelerde?

İzleri kolay kolay silinmez. Hiçbir suçları olmayan çocuklar, sadece kıyafet problemi yüzünden üniversitelerden atıldı. Kızlarımızla konuştuk, durumları çok acıydı. Çocuk pratik olarak “Derslerim de çok iyi. Devletim niye eziyet ediyor” diye soruyor. Manevi ağırlığı hem beni hem de ailesini etkiliyor, o kızı ise mahvediyor.

Koç’a göre katsayı kararının durdurulması belirsizlik yarattı

DANIŞTAY KENDiSiNi KANUN YAPICI OLARAK GÖRÜYOR

Tek korkumuz darbe olması

** Bir korku var mı, mesela konuşmaktan korkuyor musunuz?

Son zamanlarda gazetelerde insanların fişlendiğini gördük. Bunların da ihtilal yapıldıktan sonra cezalandırılacağı belirtiliyor. Tek korkumuz Türkiye’de yeniden bir darbe yapılması.

** Fikirlerinizi seslendirebiliyor musunuz?

Evet, hiçbir dönemde susturulduğumu hatırlamıyorum. Mesela, başörtü yasağına karşı çıktık. Ama, gördük ki adamlar bizi fişlemiş. Başörtüsü yasağına karşı başlatılan kampanyaya imza verenleri fişlemişler.

‘Hazır ol’da durdular...

** Darbe dönemlerinde bilim adamlarının ön saflarda yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçmişinde de bu tür alışkanlıkları olan bir kesimiz biz. 27 Mayıs’ta üniversiteler adeta boşaltıldı, en son ihtilalde üniversite hocalarımız askerlerin karşısında, Kenan Evren’in karşısında hazır olda durdular. Evren’in karşısında eğilen bir üniversite vardı.

**Neden?

Muhtemelen Türkiye’yi, dünyayı doğru algılayamıyor. Masum olduğunu düşünürsek Cumhuriyet tehlikede zannediyor.

Prof. Dr. Şükrü KOÇ kimdir?

1952 yılında Konya Bozkır’da doğdu. 1974 Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nde lisans, 1976 yılında aynı bölümde yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1984 yılında Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde doktora yaptı. 1986 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nde yardımcı doçent, 1995 yılında doçent ve 2000 yılında profesör oldu. Akademisyenler Birliği, 1993 yılında Türk Üniversite-Sen olarak kurulmuş, daha sonra Demokrat Öğretim Elemanları Derneği olmuş, son olarak da ismi Akademisyenler Birliği olarak değiştirilmiş. Koç, 10 yıldır Akademisyenler Birliği Başkanlığı görevini yürütüyor. Bilimsel çalışmalarının yanında üniversite sorunlarıyla ilgili bir bilim adamı. Almanca bilen Koç, evli ve 2 çocuk babası.
aktifhaber

Katsayı eylemi destek görmeyince, ağladılar
19:15 - Giresun'da Danıştay 8. Dairesinin katsayı kararını protesto için toplanan meslek lisesi öğrencisi bir grup kız, yeterince destek göremeyince gözyaşları içinde ellerindeki dövizleri yere atarak, kendilerine destek vermeyen imam hatip lisesi öğrencilerine tepki gösterdi. 15.02.2010 GİRESUN netgazete

20 Şubat 2010
İlköğretim Okulunda Rezalet
Samsun'da bir ilk öğretim okulunun kantinine düzenlenen operasyonda kantinci 750 gram esrar ile yakalandı.

Samsun'da bir ilköğretim okulunun kantinine düzenlenen uyuşturucu operasyonda öğrencilere esrar sattığı iddia edilen kantinci 750 gram esrarla yakalandı.

Samsun Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Narkotik Büro Amirliği ekipleri, bir istihbaratı değerlendirerek İlkadım ilçesinde bulunan bir ilköğretim okulunda öğrencilere esrar satıldığını tespit etti.

Okulun kantinine düzenlenen operasyonda 750 gram esrar ele geçirildi. Olayla ilgili kantinci, narkotik ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Samsun'da esrar satışının okullara kadar ulaşması aileleri tedirgin etti
aktifhaber

Burdur'da ölü ve yaralı öğrencilerin isimleri belirlendi
21 Şubat 2010
Ankara'da düzenlenen dans yarışmasından dönen öğrencileri taşıyan minibüsün devrildiği kazada yaralananların sayısının 12 olduğu bildirildi.
İlgili Haberler
Burdur'da ölü ve yaralı öğrencilerin isimleri belirlendi

Burdur'da öğrenci taşıyan minibüs devrildi: 1 ölü
Haberin galerisi için tıklayınAlınan bilgiye göre, kazada yaşamını yitiren kişinin Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Arkan Akkan (22) olduğu bildirildi.

Yaralananların ise Mert Ulugkay (23), Sevil Sarıkaya (23), Yağmur Yermez (23), Doğa İrez (23), Hüseyin Fahri Üstün (30), Yağmur Dinçer (16), Özen Efe (15), Mehmet Akkaya (22), Özgür Kavi (30), Ahmet Emin Aktaş (28) ve Muhammet Çağrı Sarıkaya (13) ile minibüs sürücüsü Alpaslan Barış Arıcan (22) olduğu belirtildi.

Yaralılardan Doğa İrez ve Yağmur Yermez, Burdur Devlet Hastanesinde yapılan müdahalenin ardından Isparta Devlet Hastanesine sevk edildi.

Mehmet Akkaya, Hüseyin Fahri Üstün ve Ahmet Emin Aktaş'ın tedavisinin beyin cerrahi servisinde sürdürüldüğü öğrenildi.

Antalya Gençlik ve Spor Müdürü Nadir Yapsakaloğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, minibüstekilerin Ankara'daki yarışmalarda Antalya bölgesini temsil ettiğini söyledi.

Kazadan yeni haberdar olduğunu belirten Yapsakaloğlu, ''Bir arkadaşımız vefat etti, iki arkadaşımızın durumu ağır. Ben de şu anda bölgeye gidiyorum'' diye konuştu.

Türkiye Dans Sporları Federasyonunca Ankara'da düzenlenen Salsa ve Dans Sporları Ligi yarışmalarından dönen toplulukta Akdeniz Üniversitesi Dans Topluluğu ile bazı liselerden öğrencileri taşıyan 07 C 1135 plakalı minibüs Burdur çevre yolunda devrilmiş, kazada 1 kişi ölmüş, 12 kişi yaralanmıştı.
haber7

Arıboğan: "İstifa Ettim"
23 Şubat 2010 16:20

Emekli MİT’çi Mahir Kaynak’ın kızı Ülke Arıboğan, Bahçeşehir Üniversitesi rektörlüğünden istifa ettiğini söyledi.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan Bahçeşehir Üniversitesi rektörlüğünden görev süresinin dolmasına 2 yıl kala görevinden alındı.

Arıboğan'ın görevden alınışı dün akşam Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel tarafından kurum çalışanlarına gönderdiği bir maille duyuruldu. Mail de Arıboğan'ın görevine üniversitenin mütevelli heyetinde devam edeceği belirtildi.

Elma Haber'in telefonla ulaştığı Arıboğan, üniversitenin yaptığı mütevelli heyetine girme teklifini kabul etmediğini, çalışmalarına öğretim üyesi olarak devam edeceğini söyledi. Görevinden neden alındığı hakkında açıklama yapmayan Arıboğan, kendi isteğiyle istifa ettiğini, üniversitenin uluslararası projeleri konusunda çalışmaya devam edeceğini söyledi.

Emekli MİT'çi Mahir Kaynak'ın kızı olan Arıboğan'ın askerle kurduğu yakın ilişkileri dolayısıyla stratejik bir kararla rektör olduğu söyleniyordu. Üniversite, Türkiye'de yaşanan son gelişmelerden sonra AKP Hükümeti'yle daha yakın ilişkiler kurmak için yine bir “stratejik” karar alarak Arıboğan'ı görevden aldığı belirtiliyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti'nin Arıboğan'ın yerine rektör olarak Prof. Dr Bekir Karlığa'yı getireceği konuşuluyor. Karlıağa'nın Başkan Tayyip Erdoğan'a yakınlığı ise bu ihtimali destekliyor. Karlığa, ayrıca medeniyetler ittifakı projesinde de çalışmalar yapıyor.

TANITIM FONUNDAN 10 MİLYON LİRA…
Bahçeşehir Üniversitesi geçtiğimiz günlerde Başbakanlık Tanıtma Fonu tarafından 'Batıya Doğru Akan Nehir' belgeseli için 10 milyon lira destek almıştı. Batıya Doğru Akan Nehir'in metni de Medeniyet Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Bekir Karlıağa tarafından kaleme alınmıştı.

Kaynak: Elmahaber.com

7 kişi 14'lük kıza tecavüzden tutuklandı
14:58 - Karabük'te ortaöğretim okulu öğrencisi olan 14 yaşındaki T.F. isimli kızın karın ağrısı şikayetleri üzerine gittiği doktorda 3 aylık hamile olduğu belirlenince olay ortaya çıktı. Hastane tarafından emniyete verilen bilgi üzerine ifadesi alınan küçük kızın 20'nin üzerinde erkekle birlikte olduğu ortaya çıktı. Gözaltına alınan yaklaşık 14 kişiden 5'i tutuklanırken, askerde olan 2 kişi, bağlı oldukları birliklere bilgi verilmesi üzerine askeri cezaevine yerleştirildi. 27.02.2010 KARABÜK netgazete

Kayıp öğretmeni temizlikçi öldürüp gömmüş!

27 Şubat 2010 Malatya'da 12 günden beri kayıp olan 24 yaşındaki Sosyal Bilgiler Öğretmeni Aygün Kıranşan, bir temizlik işçisi tarafından öldürülerek bahçede toprağa gömülü olarak bulundu.
Edinilen bilgilere göre, Malatya'da özel bir dershanede Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak görev yapan Aygün Kıranşan, 15 Şubat günü kayboldu. Ailesi ise 16 Şubat günü polise başvurarak kızlarının kaybolduğunu ve hayatından endişe etiğini bildirdi.
Asayiş Şubesi Cinayet Büro ekibi ve Aranan Şahıslar Bürosu ekipleri, kayıp öğretmenin banka hesabından değişik defalarda para çekildiğini tespit edince soruşturmayı derinleştirdi. Şahısın güvenlik kamerasındaki görüntülerini tespit eden ekipler araştırmalar sonucunda bir şirkette temizlik işçisi olarak çalışan ve 4 çocuk babası olan R. İnkaya (42) adlı şahısa ulaştı. Şahısın yer göstermesi sonucunda genç öğretmenin cansız bedeni 12 gün sonra Çarmuzu bölgesinde bahçede toprağa gömülü vaziyette bulundu.
Şahısın verdiği ifadesinde, genç öğretmeni Çarmuzu'da gece otobüs durağında beklerken gördüğünü ve daha sonra tehdit ederek bahçeye götürüp, tecavüz etmeye kalkıştığını, ancak tecavüz edemeden boğduğunu, boğmadan öncede banka kartının şifresini öğrendiğini iddia etti. netgazete

OKULDA İÇKİLİ KOKTEYLE AKP TEPKİSİ: EĞİTİME YAPILMIŞ DARBE!

Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Valilik tarafından düzenlenen kokteylde içki servisi yapılması AK Parti milletvekilinin tepkisine neden oldu.
03 Mart 2010 Çarşamba 00:00
Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Valilik tarafından düzenlenen kokteylde içki servisi yapılması AK Parti milletvekilinin tepkisine neden oldu. AK Parti Mardin Milletvekili Mehmet Demir, öğrencilerin ders yaptığı ortamda içki servisi yapılmasını "eğitime yapılan darbe" şeklinde yorumladı.


Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki kokteyl, AK Parti Milletvekili Mehmet Halit Demir'in tepkisini çekti.

Demir, Valilik tarafından üniversitede düzenlenen "Türkiye Avrupa Birliği Forumu"nun açılış kokteylinde içki servisi yapılmasına tepki gösterdi.

AK Parti'nin İl Dayanışma toplantısında kokteylle ilgili konuşan Demir, toplantıyı düzenleyen Mardin Valisi Hasan Duruer'i eleştirdi, AK Partili vekil yapılan içki servisini "eğitime yapılmış darbe" diye yorumladı:

"Üniversitede yemekli kokteyl düzenleniyor. Öğrencilerin ders gördüğü bir saatte bakıyorsunuz, kimsenin özel yaşantısına lafımız yok, bir tarafta öğrenciler ders görüyor bir tarafta böyle görüntüler. Bu eğitime yapılmış bir darbedir."
habervitrini

İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ HAMİLE ÇIKTI

3 Mart 2010 21:03
Burdur'un Kozluca beldesinde ilköğretim öğrencisinin internetten tanıştığı kişilerle cinsel ilişkiye girmesi sonucu hamile kaldığı bildirildi.
Kozluca İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Ş.G'nin (14) öğretmenlerinden biri, öğrencinin karnının büyümesinden şüphelenerek okul yöneticilerine haber verdi.

Okul yöneticilerinin öğrencinin ailesiyle bağlantı kurması üzerine öğrenci sağlık kontrolünden geçirildi.

5,5 aylık hamile olduğu anlaşılan Ş.G'nin internetten tanıştığı bazı kişilerle cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi üzerine yapılan araştırma sonucu, kimliği açıklanmayan 5 kişi gözaltına alındı.

Zanlıların küçük kızla rızasıyla birlikte olduğunu söylediği, öğrencinin de bunu doğruladığı bildirildi.

Zanlılardan 4'ünün ifadelerinin alınmasının ardından sevk edildiği mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı, birinin sorgusunun sürdürüldüğü kaydedildi.
haber10

04 Mart 2010
İstanbul'da Okulda Dehşet
İstanbul Bağcılar'daki bir okulda müdür yardımcısı, anasınıfı öğretmeni Derya Çakır'a öğrencilerin gözü önünde kurşun yağdırdı.

Bağcılar'da bir ilköğretim okulunun müdür yardımcısı okul binasında ana sınıfı öğretmeni Derya Çakır'a (25) önce kurşun yağdırdı sonra yere düşen öğretme üst üste bıçak darbeleri indirdi. Talihsiz öğretmen kurtarılamadı.
aktifhaber

Öğretmenden peygambere hakaret içeren mail
17:33 - Toros İlköğretim Okulu 5. sınıf öğretmeni D.Ç., internet aracılığıyla öğrencilerine siyasi ve dini içerikli mailler atmaya başladı. Öğrencilerin, velilerine mailler yoluyla gelen slaytları göstermesi sonucu veliler, bayan ilkokul öğretmeni D.Ç. hakkında Milli Eğitim Müdürlüğü ve Manavgat Adliyesi'ne suç duyurusunda bulundu. 06.03.2010 ANTALYA
aktifhaber

Üniversite kampusünde erkek cesedi bulundu
12:40 - Çukurova Üniversitesi Balcalı yerleşkesinde yol kenarında bir kişinin hareketsiz şekilde yattığını gören vatandaşlar durumu polise bildirdi. Yapılan araştırmalarda, öldüğü belirlenen kişinin üzerinden kimlik çıkmadı. Cesedin yanında uyuşturucu madde olduğu tahmin edilen, bir kağıda sarılı toz bulunduğu öğrenildi. 35 yaşlarındaki bir kişiye ait olduğu belirlenen ceset, Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı. 06.03.2010 ADANA
netgazete

Öğrenci kavgasında 3 kişi yaralandı
10:00 - Muğla'da aralarında üniversite öğrencilerinin bulunduğu iki grup arasında henüz belirlenemeyen nedenle kavga çıktı. Taş ve sopaların kullanıldığı kavgada, üniversite öğrencisi M.V.D, A.Ö ile internet işletmecisi olduğu öğrenilen A.A yaralandı. Muğla Devlet Hastanesinde tedavi altına alınan yaralılarından, M.V.D ile A.Ö'nün ayakta tedavi edilerek taburcu edildiği, A.A'nın ise müşahede altında tutulduğu bildirildi. 06.03.2010 MUĞLA netgazete

Webcam'deyken kafasına sıkan genç, komada
15:50 - Kız arkadaşı ile webcam'da görüntülü olarak konuştuğu sırada tabanca ile canına kıymaya teşebbüs eden üniversite öğrencisi E.Ç.'nin sağlık durumu ağırlaşıyor. İkinci kez ameliyat olan E.Ç.'nin bitkisel hayatta bulunduğu ve hayati tehlikesinin sürdüğü bildirildi. 07.03.2010 ZONGULDAK netgazete

Başörtülü Ece Nur'un arkadaşı da sürgün edildi

06 Mart 2010, 00:13 Anadolu Haber

Diyarbakır'da Ece Nur Özel'den sonra sıra arkadaşı da başörtülü olduğu gerekçesiyle sürgün edildi.

Diyarbakır’da 12 yaşındaki Ece Nur Özel’den sonra sıra arkadaşı ilköğretim 6. sınıf öğrencisi Feyzan Atlı da Hamravat İlköğretim Okulu yönetimi tarafından başka bir okula sürgün edildi

Hamravat İlköğretim Okulu'nda başörtüsü taktığı gerekçesiyle okulunda sürgün edilen 12 yaşındaki Ece Nur Özel ile başlayan süreç her gün yeni başörtülü öğrencilerin ortaya çıkışıyla devam ediyor. İlköğretim 8. sınıf öğrencileri Büşra Ayata ve Sabiha Alaş'ın okullarına başörtülü gittiği bir süreçte İnönü İlköğretim Okulu 6’ncı sınıf öğrencisi Sema Gökdemir de okula başörtülü gitme kararı verirdi. Diyarbakır’da bu gelişmeler yaşanırken, yeni bir sürgün haberi de Ece Nur'un eski okulundan geldi. Hamravat İlköğretim Okulu yönetimi, Ece Nur'un sınıf arkadaşı Feyzan Atlı için de sürgün kararı aldı. Feyza, Ece Nur Özel’in sürüldüğü Vali Nafiz Kayalı YİBO’ya gönderildi.

Özgür Eğitim-Sen Tokat Temsilcisi Beytullah Önce, "Okul yönetimlerinin ve Milli Eğitim bürokratlarının bu öğrencilere karşı sergiledikleri tavrı kabul edilemez buluyoruz. Eğitim kurumları yasakçılığın değil özgürlüğün hakim olduğu mekanlar olmalıdır. İnandığı gibi yaşamak isteyen bir öğrenciye "Ya inancın ya da okulun" gibi dayatmalarda bulunamazsınız. Ayıptır, günahtır, zulümdür... Ece Nur bir domino etkisi yarattı ve bu artık bir seferlik tepki gösterileriyle geçiştirip unutabileceğimiz bir sorun olmaktan çoktan çıkmıştır. Okul yönetimlerine, üyeleri yasakçılık yapan eğitim sendikalarına, Milli Eğitim bürokratlarına yaptıklarının suç olduğunu hatırlatıyoruz. 28 Şubat'ın acımasızca sürdürüldüğü bir süreçte yasak karşısında herkes inisiyatif almak zorundadır." dedi.


Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Başkanı Serdar Bülent Yılmaz da yaptığı açıklamada "Darbe planlarına karışanların yargı önüne çıkarılmaya çalışıldığı, çeşitli konularda "açılım"ların gündeme geldiği bir dönemde başörtüsü yasağının, yapılacak yasal düzenlemelerle kaldırılması bir yana ilköğretim çocuklarını kapsayacak şekilde genişletilmesini anlamak mümkün değildir. Ece Nur Özel'in sürgün edilmesiyle başlayan, Büşra Ayata ve Sebiha Alaş ile sürdürülen bu keyfi yasağı kınıyor, mağduriyetler daha fazla çoğalmadan yetkilileri önlem almaya çağırıyoruz. Yasakçıların Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun "mevcut mevzuat hükümleri" söyleminden beslendiğini hatırlatıyor, Ak Parti iktidarını insan hak ve özgürlüklerine aykırı olan söz konusu "mevzuat hükümleri"ni gözden geçirmeye davet ediyoruz." dedi.

Üniversitede kavga: 15 yaralı
10 Mart 2010
BALIKESİR-Balıkesir Üniversitesi'nde karşıt görüşlü öğrencilerin kavgasında 15 öğrenci yaralandı

Balıkesir Üniversitesi (BAÜ) Necatibey Eğitim Fakültesi (NEF) yemekhanesinde akşam saatlerinde sağ ve sol görüşlü öğrenciler arasında başlayan tartışma kavgaya dönüştü. Karşıt görüşlü öğrencilerin birbirlerine laf atmalarının ardından başlayan tartışma sonrası çıkan kavgada 15 öğrenci çeşitli yelerinde hafif şekilde yaralandı.
habertaraf

LİSE ÖĞRENCİLERİNİ TRAMVAY BİÇTİ

11 Mart 2010 23:07
İstanbul Merter'de tramvay yayalara çarptı, kazada tramvay yolundan karşıya geçmeye çalışan üç öğrenci ağır yaralandı. Ajanslardan 2 öğrencinin öldüğü haberi geçti. Son açıklama İstanbul Milli Eğitim Müdürü'nden geldi.
Güngören'de tramvayın çarptığı 3 öğrenci yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Bağcılar-Zeytinburnu seferini yapan tramvay, Mehmet Akif durağı yakınlarında tramvay yolundan karşıya geçmeye çalışan 3 öğrenciye çarptı.

Yaralanan öğrenciler, ambulanslarla Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Özel Hizmet Hastanesine kaldırıldı.

Merter'de saat 17.30 sıralarında Zeytinburnu-Bağcılar arasında sefer yapan tramvay, karşıdan karşıya geçmek isteyen Kemal Hasoğlu Lisesi 9. sınıf öğrencisi Buket Bulut, Deniz Teksoy ve İrem Dinsoy'a çarptı. Kazanın ardından olay yerine çok sayıda itfaiye ve ambulans ekibi sevk edilirken, Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Deniz Tekin ile Özel Hizmet Hastanesi'ne kaldırılan Didem Dinçsoy'un tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı öğrenildi.
haber10

MEB'DEN ŞAŞIRTAN RAPOR !

11 Mart 2010 14:56
Milli Eğitim Bakanlığı, kendi raporu ile sınıfta kaldı. '2009 İç Denetim Faaliyeti Raporu', bakanlığın birçok aksaklığını ortaya koydu. Raporda, 'Öğretmen açığı var' denildi. Varolan öğretmenlerin de Güneydoğu'dan kaçtığı itiraf edildi.
Okul müdürlerinin yarısı ise vekaleten görevde. Bunun nedeni de oturmuş bir düzen olmaması. Özeleştirilerle dolu rapor bakanlığın internet sitesine koyuldu.

Milli Eğitim Bakanlığı, "2009 İç Denetim Faaliyet Raporu" ile kendi kendine kırık not verdi.

İç Denetim Birimi Başkanı Şener Gönül Açar imzası ile bakanlığın internet sitesine koyulan raporla, uygulamalardaki bir çok aksaklık ortaya çıktı.

Öğretmen açığı

Rapora göre, mevcut hesaplamalarla olması gereken öğretmen sayısı 717 bin. Ancak buna rağmen mevcut öğretmen sayısı 584 bin. Yani Türkiye'de yaklaşık 133 bin öğretmen açığı var.

En çok ihtiyaç ise 18 bin 373 personel ile okul öncesi öğretmenliğinde. Sadece öğretmen sayısı değil, yardımcı personel sayısı da dikkat çekiyor. Tam 26 bin okulda yardımcı personel olmadığı tespit edildi.

Doğu ve Güneydoğu'dan kaçış

Üstelik sadece sorun öğretmen açığı değil. Var olan öğretmenlerin branş ve bölgesel dağılımında da sıkıntı yaşanıyor.

Bakanlığın kendi raporuna göre, öğretmenler Doğu ve Güneydoğu'dan kaçıyor. Örnek Şırnak'tan verildi; "2003-2008 yılları arasında Şırnak'a atanan 5 bin öğretmenin 4 bini ayrıldı" denildi. Yani öğretmenlerin yüzde 90'ı çeşitli bahanelerle görev yerini terk etti.

Müdür sıkıntısı

Sadece öğretmenler değil, bakanlığın müdürlerle ilgili de sıkıntısı var. Raporda okul müdürlerinin yarısının vekaleten görevi yürüttüğü yer aldı.

Bunun nedeni olarak da, "gerçekçi ve oturmuş bir düzenlemenin bulunmaması" gösterildi. Yöneticilik görevleri için yapılan düzenlemelere sürekli müdahalede edilmesinden, bazen de düzenlemelerin hiç uygulanmadan kaldırılmasından yakınıldı.

cnn turk

İnternette çıplak görüntüleriyle şantaj yaptılar
17:15 - Antalya'da 16 yaşındaki lise öğrencisi T.K. ailesiyle Asayiş Şube Müdürlüğüne başvurarak, kendisine şantaj yapıldığını öne sürdü. T.K, internette tanıştığı kişinin, izni olmadan çıplak görüntülerini kaydettiğini ve bu görüntüleri internette yaymakla, ailesine göndermekle tehdit ederek kontör istediğini ileri sürdü. 12.03.2010 ANTALYA netgazete

Dil Tarih Coğrafya'da olay: 40 gözaltı

13:10 - Ankara Üniversitesi DTCFde iki grup öğrenci arasında tartışma yaşandı. Tartışma esnasında iki grubun birbirine taş attıkları öğrenildi. Fakülte güvenliğinin araya girmesiyle olaylar biraz olsun yatıştı. İki grup karşılıklı slogan atarken, öğretim görevlileri de öğrencileri sakinleştirmeye çalıştı. Bu esnada çevik kuvvet polisinin fakülteye girmesi olayları yeniden başlattı. Çevik kuvvetin fakülteye girmesine tepki gösteren öğrenciler ile polis arasında olaylar çıktı. 12.03.2010 ANKARA netgazete

Kızlar erkek için kavga edip birbirini bıçakladı
16:00 - İzmir Çiğli'de oturan 18 yaşındaki Ö.G. ile Açık Lise Öğrencisi 19 yaşındaki İ.K., erkek arkadaşları A.K. yüzünden sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta tartıştı. Parkta buluşan iki genç kızın tartışması kavgaya dönüştü. İ.K. isimli kız, erkek arkadaşıyla görüştüğünü iddia ettiği Ö.G.'yi sol bacağından bıçakladı. Ö.G.'yi bıçakladıktan sonra kaçmak isteyen İ.K.'yi de Ö.G.'nin arkadaşı Ç.Y. bıçaklayarak yaraladı. 13.03.2010 İZMİR netgazete

Liseli kardeşleri müze önünde bıçakladılar
15:40 - Sivas'ta aynı lisede eğitim gören Semih S. (17) ile kardeşi Yasir S. (16), Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi önünde kimliği henüz belirlenemeyen kişilerin bıçaklı saldırısına uğradı. Saldırıda Yasir S. karnından ve baldırından, ağabeyi Semih S. ise baldırından yaralandı. Vatandaşların durumu polise bildirmesinin ardından iki kardeş, olay yerine çağrılan ambulansla Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesine kaldırıldı. 13.03.2010 SİVAS netgazete

15 Mart 2010
Öğretmene Saldırı
Iğdır'da ilköğretim okulu öğretmeni P.O, sokak ortasında kimliği belirsiz iki kişinin saldırısına uğradı.
Iğdır'da ilköğretim okulu öğretmeni P.O, sokak ortasında kimliği belirsiz iki kişinin saldırısına uğradı. Saldırganlar, bayan öğretmenin ''muşta'' tabir edilen kesici alet ile önce yüzünü parçaladı, sonra da burnunu kırdılar.

AA muhabirin edindiği bilgiye göre, ocak ayında İzmir'den Iğdır Kurtuluş İlköğretim Okulu'na İngilizce öğretmeni olarak atanan P.O'ya (32) Atatürk Caddesi Zübeyde Hamın Bulvarında yürürken, henüz kimliği öğrenilemeyen iki kişi tarafından omuz atıldı. P.O'nun buna tepki göstermesi üzerine iki saldırgan önce muşta ile bayan öğretmenin yüzünü parçaladı, sonra da yumruk atarak burnunu kırdı.
aktifhaber

Köprüden nehre atlayan liseli kızı 2 kişi zor kurtardı
21:18 - Adana'da okuldan çıktıktan sonra bir kız öğrenci, demir köprüye çıkarak Seyhan nehrine atladı. Nehir kenarında bulunan 2 kişi, suya atlayarak genç kızı boğulmaktan son anda kurtardı. 15.03.2010 ADANA
netgazete

Derste tavandan beton düştü: 4 öğrenci yaralandı
14:04 - Sivas Anadolu Teknik Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi'nde elektronik dersi sırasında 11. sınıf öğrencilerinin bulunduğu atölyenin tavanındaki beton sıvalar büyük parçalar halinde öğrencilerin üzerine düştü. Düşen parçalar nedeniyle Muhammet E. (17), Salih G. (17), Murat G. (17) ve Nurullah Ö. (17) çeşitli yerlerinden yaralandı. 15.03.2010 SİVAS netgazete

16 Mart 2010
Öğrenciye İnanılmaz Ceza
Sınıf öğretmeni Huriye Alpar, kitabını getirmeyen öğrenciye öyle bir ceza verdi ki... Olay duyulur duyulmaz öğretmen görevinden alındı...

Kitabını getirmeyen öğrenciyi tahtaya çıkartarak sınıftaki diğer arkadaşlarına...
Konya'da Tepeköy İlköğretim Okulu'nda ücretli öğretmenlik yapan sınıf öğretmeni 36 yaşındaki Huriye Alpar'ın, 2'nci sınıf öğrencisi 7 yaşındaki Feyza Oral'ı, ders kitabını getirmediği gerekçesi ile tahtaya kaldırarak, 28 sınıf arkadaşına tek tek tokat attırdığı iddia edildi.

Olay, 11 Mart Perşembe günü merkez Selçuklu İlçesi'ne bağlı Tepeköy Beldesi'ndeki Tepeköy İlköğretim Okulu'nda meydana geldi. 2'nci sınıf öğrencisi Feyza Oral, okula giderek ilk ders saatindeki Türkçe dersine girdi. Sınıfdaki öğrenciler çantalarından Türkçe kitabını çıkartarak derse başladı. Bu sırada Feyza Oral'ın kitabını çıkartmaması sınıf öğretmeni Huriye Alpar'ın dikkatini çekti. Huriye Alpar, Feyza Oral'a kitabının nerede olduğunu söyledi. Oral da, evde unuttuğunu belirtti. İddiaya göre buna sinirlenen öğretmen Huriye Alpar, Feyza Oral'ın bu durumu birkaç kez tekrar ettiğini öne sürerek, Oral'ı tahtaya çıkardı. Ardından iddiaya göre, sınıftaki 28 öğrenciye Oral'a tokat attırdı. Feyza Oral da ders bitiminde evine gitti. Kızlarının yanağının şiş ve mor olduğunu gören ailesi, ne olduğunu sordu. Oral da ailesini durumu anlattı. Anne Bahar Oral da, kızını, evlerinin yanındaki sağlık ocağına götürdü. Feyza Oral'a, yüzünde darp izi olduğuna dair rapor verildi. Bahar Oral ve kızı Feyza Oral, daha sonra Jandarma karakoluna gederek, sınıf öğretmeni Huriye Alpar'dan şikayetçi oldu. Şikayet üzerine Huriye Alpar'ın ifadesi alındı. Dosya jandarma tarafından Cumhuriyet Savcılığı'na gönderildi.

Tepeköy İlköğretim Okulu'nda yaşanan olayın Selçuklu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nde intikal etmesiyle soruşturma başlatılırken, dün itibariyle girdiği ders başı ücret alan sınıf öğretmeni Huriye Alpar'ın görevine son verildiği öğrenildi.

4 çocuğu bulunan anne Bahar Oral, "Bizim çocuğumuza yaptı. Başka birisine de yapmasın diye şikayetçi olduk. 4 tane çocuğum var hepsi okuyar ve böyle bir olayla ilk defa karşılaştık." diye konuştu.
aktifhaber

Özlem öğretmen kansere yenik düştü
18:40 - Hekimhan ilçesi Sakarya İlköğretim Okulu'nda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan Özlem Babur'un deri kanseri rahatsızlığı nedeniyle İzmir 9 Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde tedavi görürken öldüğü bildirildi. Bekar olan 25 yaşındaki Özlem Babur'un Uşak'ın Eşmeli ilçesi doğumlu olduğu ve ilçesinde toprağa verildiği kaydedildi. 16.03.2010 MALATYA netgazete

Liselilerin kavgasına bıçak karıştı: 1 ölü
13:18 - Gaziantep'te bir lisede başlayan tartışma cinayetle bitti. Göğsünden bıçaklanarak öldürülen genç öğrencinin yakınları, öğretmenleri ve sınıf arkadaşları hastane önünde gözyaşlarına boğuldu. 16.03.2010 GAZİANTEP netgazete

'Parasız eğitim' pankartına iki tutuklama

17/03/2010 05:50

İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirilen Roman Buluşması’nda ‘parasız eğitim istiyoruz alacağız’ yazan pankart açan üç eylemciden ikisi tutuklandı.

Pazar günü Abdi İpekçi Spor Salonu'nda düzenlenen Roman Buluşması’nda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşma yaptığı sırada ‘parasız eğitim istiyoruz alacağız’ yazan pankart açıp, slogan atan göstericiler sabah saatlerinde Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirildi.

Üniversite öğrencisi eylemciler Ferhat Tüzer, Berna Yılmaz ve Utku Aykır savcılık sorgusunun ardından mahkemeye sevk edildi. Örgüt üyesi olmak suçundan hakim karşısına çıkan şüphelilerden İstanbul Üniversitesi öğrencileri Ferhat Tüzer Berna Yılmaz tutuklandı. Utku Aykır ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Radikal

Liseli kız, sınıfın penceresinden atladı
15:25 - Burdur Lisesi'nde arkadaşlarıyla tartışan kız öğrenci, birinci kattaki sınıfın penceresinden atladı. Yüzünden ve bacaklarından yaralanan İpek Y, Burdur Devlet Hastanesi Acil Servisinde tedavi altına alındı. 17.03.2010 BURDUR netgazete

Eski sevgili kurbanı liseli Gülümser defnedildi

14:40 - İzmir'de eski erkek arkadaşı Cumhur D. tarafından öldürülen lise öğrencisi Gülümser D'nin cenazesi gözyaşları arasında toprağa verildi. İzmir Adli Tıp Kurumu'ndaki otopsinin ardından 19 yaşındaki Gülümser D'nin cenazesi Eşrefpaşa Camisi'ne getirildi. Cami avlusunda kızının tabutuna sarılan anne Gülsenem D. "Güzel kızım nereye gidiyorsun, bırakma bizi" diyerek ağladı. 20.03.2010 İZMİRnetgazete

Kayıp yatılı okul öğrencisi hâlâ bulunamadı
17:12 - Uşak'ın Eşme ilçesinde Yatılı Bölge İlköğretim Okulu'nda
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Mar 24, 2010 11:39 pm    Mesaj konusu: Kayıp yatılı okul öğrencisi hâlâ bulunamadı Alıntıyla Cevap Gönder



Kız Ve Erkekler Ayrı Okuyabilir
08 Ağustos 2010
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, referandum çalışmalarını dün Muş ve Bitlis’te sürdürdü.

Çubukçu Muş'ta kız ve erkek öğrencilerin ayrı okullarda eğitim görmesi gibi bir plan olup olmadığının sorulması üzerine sürekli aynı soruyla karşılaştığını söyledi. Bakan Çubukçu, İzmir'de bilim insanlarının da katıldığı çalıştay yapıldığını belirterek, şöyle dedi: tür öneriler her zaman yapılıyor. Özellikle belli bölgelerde kız çocuklarının okullaştırılması açısında eğitim- öğretimin orta öğretimde ayrı planlanması konusunda öneriler her zaman yapılıyor. Türkan Saylan da bunu öneriyordu. O zaman ona tepki gösterilmiyordu ama Milli Eğitim'in benimsediği ve yürürlüğe koyacağı politika olarak sunulması ve 'Milli Eğitim'i böyle düşünüyor' diye sunulması hatalı. Ama bunun savunulabilir bir görüş olduğunu ben söylüyorum. Özellikle belli bölgelerde orta öğretimde kız çocuklarının okullaşmasının teşvik edilmesi konusunda önemli buluyorum. Geldiğimiz bölgede Türkiye genelinde kız çocuklarının orta öğretimde okullaşma oranı yüzde 65'ken burada yüzde 24. Yani siz şimdi bölgesel faktörleri tamamen göz ardı ederek eğitim planlayamazsınız. Eğitimin planlanması veya böyle tedbirlerin önerilerin yerine getirilmesinde uygulanmasında doğrusunu isterserinz sakınca görmüyorum. Kız öğrencilerin bir okulda, erkek öğrecilerin bir okulda okuma uygulaması Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren uygulanmış bir proje. Dünyanın her yerinde uygulanan bir proje. Bu önerinin de bu kadar mesele yapılacak bir yönü olduğunu düşünmüyorum açıkçası.”
vatan

Fişleme Yapmak Askerin Görevi!.
11 Haziran 2010
Görev yaptığı okullarda önüne geleni fişleyen millî güvenlik dersi okutmanı Gülgün hakkındaki şikâyeti inceleyen savcı, ilginç bir karara imza attı.
İzmir'de görev yaptığı okullarda öğrenci ve öğretmenleri fişleyen millî güvenlik dersi okutmanı Albay Zeki Gülgün hakkındaki şikâyeti inceleyen savcı, ilginç bir karara imza attı.

Ahenk Hukuk Derneği'nin 'fişleme' ile ilgili suç duyurusunu karara bağlayan İzmir Cumhuriyet Savcısı İlhami Başkurt, Gülgün'ün kimlik bilgilerine yer vermeden gönderdiği cevabî yazıda şu değerlendirmeyi yaptı: "Söz konusu raporlar doğru olsa bile güvenlikten sorumlu Ege Ordu komutanına verildiği için suç sayılmaz."

İzmir'deki çeşitli okullarda milli güvenlik derslerine giren Gülgün, 11 Kasım 2006'da hazırladığı raporda idareciler ve öğrenciler ile ilgili bilgiler veriyor. Dönemin Ege Ordu Komutanı Orgeneral Şükrü Sarıışık'a sunulan raporda, Gaziemir Endüstri Meslek Lisesi'ni ziyaret eden yabancı konukların olduğu, bazı öğrencilere ABD'den zarflar geldiği ileri sürülüyor. İmam hatip okullarında Atatürkçü öğretmenleri yıldırma politikasının izlendiği belirtilen raporda, İzmir Kız Lisesi müdiresinin 'şeriatçı' olduğu iddia ediliyor. Savcının kararı üzerine harekete geçen Ahenk Hukuk Derneği, Başkan Hayati Selamet imzasıyla bir üst mahkeme konumundaki İzmir Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz dilekçesi verdi. Soruşturmanın hiçbir inceleme yapılmadan sonuçlandırıldığı savunulan dilekçede, şu görüşler dile getirildi: "Cumhuriyet savcılığının varlık nedeni suçu ve suçluyu araştırmaktır. Hiçbir araştırma yapmadan, haberi kaleme alanı dinlemeden, raporları sormadan bunun dayanaktan yoksun olduğunu, kulaktan duyma bilgiler ile nasıl söyleyebilirsiniz? Böyle bir keyfilik ve kolaycılıkla suç veya suçlu ortaya çıkarılabilir mi? Cumhuriyet savcısı mutlaka haber kaynağını araştırmalı ve soruşturmalıdır. İnceleme yapmaksızın verdiği karar hukuka aykırıdır."

İtiraz dilekçesinde savcı tarafından dile getirilen, 'Kişisel verileri Ege Ordu komutanı toplatabilir' açıklamasının da gerçeği yansıtmadığının altı çizildi: "Hiçbir kimse hukuka aykırı olarak kişisel veri toplayamaz, kaydedemez, başkasına veremez. Aksine hareket suçtur." Dilekçenin gönderildiği Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi itirazı inceleyerek olayla ilgili kovuşturma yapılıp yapılmamasına karar verecek. aktifhaber

'Türkiye'deki Yabancı Okulları Misyonler Kurdu'
02 Nisan 2010
Prof. Tozlu, yabancı okul ve kurumların misyonerlik faaliyetlerinden ayrı düşünülemeyeceğini bu okulların misyonerlerce kurulduğunu savundu.

Van 100. Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Tozlu, Türkiye'de kurulan yabancı okullar ve kurumların misyonerlik faaliyetlerinden ayrı düşünülemeyeceğini, bu kurumların tamamen misyonerlerce kurulup geliştirildiğini savundu.

Tozlu, Rize Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenen 'Eğitim Tarihi ve Yabancı Okullar' konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Çayeli Kültür Merkezi'nde düzenlenen konferansta Tozlu, Türkiye'de kurulan yabancı okullar ve kurumları ele aldı.

Türkiye'deki yabancı okullar ve kurumların misyonerlik faaliyetlerinden ayrı düşünülemeyeceğini ifade etti. Tozlu, Türkiye'deki yabancı okulların, kurumların tamamen misyonerlerce kurulup geliştirildiğini, misyonerlerin de bir veya birkaç Batılı devletlerce sürekli desteklendiğini ifade etti.

Prof. Tozlu, 17. yüzyıldan itibaren ise Orta Doğu, Türkiye ve İslâm ülkelerinde liderliğe oynayan Amerika'nın, bu fonksiyonunu büyük ölçüde Protestan misyonerlerce yerine getirmeye başladığını savundu. Prof. Tozlu, "Yerli kültürel alternatif olarak ileri sürülen Batı kültürünü yayma ve yaşatma fikrine bağlı yerli aydınlar da yine bu misyonerlik müesseselerinin ülkemize birer hediyesidir. Hıristiyan dünya görüşü ve hayat felsefesi, misyonerler yoluyla bu okullarda mayalanmış ve metodik olarak insanımıza sunulmuştur.'' dedi.

Yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin ustaca düşünülerek hazırlandığını dile getire Tozlu, şunları söyledi: ''Bütün bunlar yapılırken, insanımız, toplumumuz, tarihi gelişimimiz, ruhi yapımız, zaaflarımız, gücümüz, kuvvetimiz inceden inceye tetkik edilmiştir. Bunlara dayalı stratejiler geliştirilmiştir. Hatta bu konularda aralıksız çalışan kuruluşlar teşekkül ettirilerek yıllık, bölgesel ve Türkiye çapında seminerler düzenmiş, bütün bu çalışmalardan sonra, ülkemiz üzerinde oynanacak oyunlar tayin edilebilir olmuş, oyuncular hazırlanıp ve oyunlar sahnelenmiştir. Bu maksatla, Osmanlı İmparatorluğu'nun her köşesinde Tanzimat'tan sonra mantar biter gibi bir sürü okul ve benzeri kurumlar kurulmuştur.''
aktifhaber

Ali ÖZEL
aliozel@aktifhaber.com
Üstün Zekâlı Çocuklar
29 Mart 2010

Bugüne kadar çözülemeyen matematik sorusunu çözüp, 1 milyon dolarlık ödülü reddettiği söylenen Rus matematikçi Dr. Gigory Perelman’ın hikâyesini geçen hafta gazetelerden okuyunca aklıma üstün zekâlı çocukların farklılıkları geldi. “Dünyanın en zeki adamı” olarak kabul edilen ve bir masa ve sandalye ile kirli bir yataktan oluşan bakımsız bir evde annesi ile yaşayıp onun emekli maaşı ile geçinen bu adam, diğer birçok dahi insan gibi oldukça farklı bir kişiliğe sahip.

Üstün veya özel yetenekli çocukların tespit edilmesi ve onların özel eğitimlerden geçirilerek ülkeye kazandırılması, o milletlerin geleceklerinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Amerika, Rusya ve İsrail bunu dünyada en iyi uygulayan ülkelerin başında gelmektedirler. Örneğin İsrail bu uygulamayı çok ileri götürerek arada gözden kaçan çocukları bulmak amacı ile onları askere alırken bile tekrar testlerden geçirmektedir. Yani “tekeden bile süt çıkarmaya” çalışmaktadır.

Aslında bu uygulamalar Osmanlının “Enderun” sistemidir. Ve bütün dünya bu sistemi buradan almıştır. Tarihe meraklı olanların çok yakından bildiği üzere Enderun, Osmanlı Devletine, üstün yetenek ve kabiliyete sahip olan sadrazamlar, üst düzey komutanlar ve mimarlar gibi çok sayıda insan yetiştirmiştir.

Bizim çoğu zaman farklı bir gözle ya da problem nazarı ile baktığımız kişiler bazen üstün zekâlı olabilmektedirler. Bu tür insanların çok erken yaşlarda keşfedilmesi ve özel programlarla yetiştirilmesi gerekmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı 2002 yılında belki de çok kimsenin farkında bile olmadığı bir projeyi Türk eğitim sisteminde uygulamaya koymuştur. Her ile üstün zekâlıları tespit edecek ve onların eğitimini sağlayacak bağımsız bilim ve sanat merkezleri (BİLSEM) kurmuştur. Merkezler, illerdeki okulları tarayıp teste tabi tutarak dahi çocukları belirlemektedirler. Bu çalışmaları yaparken, parlak çocukları bulmaktan ziyade üstün ya da özel yeteneğe sahip olanları keşfetmeye uğraşmaktadırlar. Hedeflenen çocukların en önemli özellikleri ise zekâ, yaratıcılık, sanat, liderlik kapasitesi veya özel yetenek alanlarında yaşıtlarına göre yüksek performans gösteren çocuklar olmalarıdır. Yine BİLSEM’lere atanan öğretmenlerde özel niteliklere sahip olanlardan seçilmektedir. Öğretmenlerin yüksek lisans veya doktora yapma şartı ya da ALES’ten belli bir puanı geçmeleri gerekmektedir. Fakat maalesef merkezler şu anda sadece 57 ilde yapılanmış durumdadır. İllerdeki bina ve öğretmen sayıları ise çok yetersizdir.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan üstün zekâlı çocukların tespit edilip onların yetiştirilmesi ile ilgili BİLSEM’lerin sayısının hızla arttırılması, teknik donanım ve imkânlar yönü ile zenginleştirilmesi ve kanuni alt yapı olarak da eksikliklerin tamamlanması gerekmektedir (şu anda sadece yönergeleri bulunmaktadır).

Bakanlık yetkililerinin, özellikle de ilköğretimin 1. kademesinde çalışan sınıf öğretmenlerinin, Türkiye’nin geleceğinde çok önemli bir etkiye sahip olabilecek olan bu çocukları, başka ülkelere kaptırmadan sahip çıkacağını umuyorum. Bu arada merkezlerin kurulması ve geliştirilmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor onları canı gönülden kutluyorum.
aktifhaber

31 Mart 2010
Umut'un Cesedi Bulundu
23 Mart sabahı kaybolan Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO) öğrencisi 10 yaşındaki Umut Balık'ın cesedi bulundu.

Uşak'ın Eşme ilçesinde 9 gün önce kaybolan 10 yaşındaki Umut Balık'ın cesedi bulundu.

Edinilen bilgiye göre, 22 Mart'ta saat 21.00 sıralarında öğrenim gördüğü Eşme Yatılı Bölge İlköğretim Okulu'ndan ayrıldıktan sonra kendisinden haber alınamayan Umut Balık'ın (10) cesedi, YİBO'nun bitişiğindeki foseptik çukurda bulundu.

Daha önce sivil savunma ekipleri tarafından suyunun boşatıldığı çukurdaki balçık paletli iş makinesiyle temizlendi. 18 kamyon çamurun çıkarıldığı çukurda saat 20.30 sıralarında çocuğun cesedine ulaşıldı.

İl Emniyet Müdürü Cafer Şahin, çocuğun cesedine ulaşıldığı yönündeki bilgileri doğrularken, Eşme ilçesine hareket ettiğini bildirdi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

3 ÖĞRETMENE UZAKLAŞTIRMA

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sürdürülen idari soruşturmayı yöneten 4 bakanlık müfettişi, çocuğun kaybolduğu gün okulda nöbetçi olan 3 öğretmen için görevden uzaklaştırma kararı vermişti.
aktifhaber

28 Mart 2010
Şok Rapor: "Haydi Kızlar Evinize"
DPT uzmanlarının hazırladığı bir rapora göre, 28 Şubatçıların dayatması olan 8 yıllık kesintisiz eğitim, kız öğrencilerin eğitimine büyük darbe vurdu.

Belli çevrelerin “çağdaşlığın” gereği gibi gösterip, kız çocuklarının eğitim seviyesinin yükseltilmesine katkı olarak lanse ederek zorla hayata geçirdiği 8 yıllık kesintisiz eğitimin, aslında kız çocuklarının eğitim almasının önündeki en önemli engel olduğu ortaya çıktı. Devlet Planlama Teşkilatı Uzmanlarından Serdar Polat'ın “DPT Tezleri” olarak Aralık 2009 tarihinde yayınladığı “Türkiye'de Eğitim Politikalarının Fırsat Eşitsizliği Üzerindeki Etkileri” isimli araştırması, kesintisiz eğitimin gerçekleştiği son 13 yılda erkeklere karşı büyük bir eşitsizlik yaşadıklarını gösterdi.

EĞİTİME KATILMAYANLARIN YÜZDE 60'I KIZ

Araştırmada, 1997-1998 yılında başlatılan “Temel Eğitim Reformu” ile eğitim sisteminde önemli gelişmeler yaşandığı, ancak bunun pek çok dezavantajlı kesimin ortaya çıkmasına da yol açtığı, bu kesimler içinde de kız çocuklarının ağırlığının bulunduğu kaydedildi. Araştırmada, “Yaşanan değişim süreci, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamada yeterince başarılı olamamıştır. Mecburi olan ilköğretime devam etmeyen çocukların büyük bölümünü yüzde 59 ile kız çocukları oluşturmaktadır” denildi.

LİSELERDE KIZ ÖĞRENCİ SAYISI AZALDI

Katsayı uygulamasının da kız öğrenciler aleyhine gelişmelere yol açtığı anlatılan araştırmada, “1999-2000 eğitim-öğretim yılında meslekî ve teknik eğitim mezunlarının yükseköğretime giriş imkanını kısıtlayan katsayı uygulaması ile meslekî ve teknik liselerdeki kz öğrencilerin erkek öğrencilere oranı da düşmüş ve tekrar bu seviyeye ancak 2006-2007 eğitim ve öğretim döneminde ulaşılabilmiştir. Teknik ortaöğretimdeki kızlar aleyhine gelişen bu durum, genel liselerde ise yeterince telafi edilememiştir” ifadelerine yer verildi.

PEDAGOJİ İLMİNE DE AYKIRI

Raporda, “Taşımalı eğitim ile YİBO'lara katılan kız öğrenci sayısı azalırken, yine 8 yıl kesintisiz eğitim gereği köylerde kapatılan ilkokullar ise köy kadınlarının okuma-yazma öğrenememesine zemin hazırlıyor. Bu sistem ayrıca, ilköğretim çağında olup anne ve babasının bakımına ve ilgisine ihtiyaç duyan 6-13 yaşındaki öğrencilere yatılı okullarda eğitim verilmesi de pedagojik olarak uygun bulunmamaktadır. Yine bu uygulamalar, ‘en iyi okul, en yakın okuldur' şeklinde geliştirilen politikayla da bağdaşmamaktadır.” tespitlerine yer verildi
Kaynak: Vakit

İKİ LİSE ÖĞRENCİSİ İNTİHAR ETTİ
26 Mart 2010
Eskişehir'de lise son sınıf öğrencisi bir kız, apartmanın 7. katındaki evlerinin penceresinden atlayarak, Adana'da da yakınlarına not bırakan lise öğrencisi, kendini tavana bağladığı ipe asarak intihar etti.
Eskişehir'de Yenidoğan Mahallesi Cumhuriyet Bulvarı'nda bir apartmanın 7. katındaki dairede yaşayan lise son sınıf öğrencisi C.Ö. (17), bilgisayarında ''Yalan'' şarkısını dinledikten sonra odasının penceresinden atladı.

Ağır yaralanan C.Ö, vatandaşların haber verdiği 112 Acil Servis ekipleri tarafından hastaneye kaldırılırken yolda yaşamını yitirdi.

C.Ö'nün babasının kanser tedavisi için eşi ve bir yakınıyla İstanbul'a gittiği, genç kızın intihar ettiği sırada evde babaannesi ve kız kardeşinin bulunduğu öğrenildi.

Emniyet güçleri, evde bilgisayar masasının üzerinde C.Ö'nün ailesine bıraktığı bir mektup ile 22 Şubatta üniversite öğrencisi ağabeyi tarafından öldürülen sınıf arkadaşı Melike Balaban'ın (17) ölümünden sonra gazetelerde çıkan haberlerin kupürlerinin bulunduğu bildirildi.

Melike Balaban'ın ölmeden bir gün önce C.Ö'yü telefonla aradığı ve bir gece evlerinde kalmayı önerdiği, ancak C.Ö'nün ailesinden çekinerek Melike'yi davet etmediği, bu yüzden vicdan azabı çektiği ileri sürüldü.

Adana'da, yakınlarına not bırakan lise öğrencisi, kendini tavana bağladığı ipe asarak intihar etti. Lise 2. sınıf öğrencisi Hasan T. (17), Levent Mahallesi 1805 Sokak'taki evlerinde kimse bulunmadığı sırada, kendini tavana bağladığı ipe asarak yaşamına son verdi.

Cesedi ailesi tarafından bulunan Hasan T'nin, ''Bu işi niye yaptığım fotoğrafçıya bıraktığım fotoğraflardan anlaşılır'' yazılı bir not bıraktığı bildirildi.
haber10

Kayıp yatılı okul öğrencisi hâlâ bulunamadı
Uşak'ın Eşme ilçesinde Yatılı Bölge İlköğretim Okulu'nda (YİBO) önceki akşam kaybolan 10 yaşındaki Umut Balık hala bulunamadı. Öğrencinin babası, kaybolmadan önce çocuğunun öğretmenleri tarafından dövüldüğünü ve okuldan ayrıldığı düşünülen saatteki güvenlik kamerası kayıtlarının olmadığını iddia etti. 24.03.2010 UŞAK netgazete

12 kız öğrenciyi taciz eden öğretmen tutuklandı
Konya'da bir ilköğretim okulunda, 9 yaşlarındaki 12 kız öğrenci, ailelerine, sınıf öğretmeni Z.K'nin kendilerine cinsel tacizde bulunduğu söyledi. Olayın aileler tarafından polise bildirilmesi üzerine soruşturma başlatıldı. Tacize uğradığı iddia edilen öğrencilerin ifadesi alındı. Olayla ilgili gözaltına alınan öğretmen Z.K, tutuklandı. 24.03.2010 KONYA netgazete

5 Mart 2010
İlköğretim Okulunda Esrar Gözaltısı
Samsun’da Kazım Orbay İlköğretim okulu öğrencisi 14 yaşındaki T.U., 2'si kız toplam 4 arkadaşına esrar verdiği iddiasıyla gözaltına alındı.

Samsun’da Kazım Orbay İlköğretim okulu öğrencisi 14 yaşındaki T.U., 2'si kız toplam 4 arkadaşına esrar verdiği iddiasıyla gözaltına alındı. T.U. polis ifadesinde babasına ait esrardan bir miktar aldığını söyleyince 38 yaşındaki baba Seyfi U. ile 4 öğrenci daha yakalandı.
aktifhaber

Sapık öğretmen dehşeti
İşitme engelli öğrencisine tecavüz etti
28 Mart 2010
Konya'da özel bir rehabilitasyon merkezinde görevli 65 yaşındaki öğretmen, işitme engelli öğrencisine tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı.

Alınan bilgiye göre, merkez Karatay ilçesindeki özel bir rehabilitasyon merkezinde eğitim gören işitme engelli A.Ö'yü (17) karnının büyümesi üzerine ailesi hastaneye götürdü. A.Ö'nün 4 aylık hamile olduğu belirlendi.

Genç kızın, ailesine, eğitim gördüğü merkezde işitme engelliler öğretmeni olarak görev yapan N.S'nin (65) kendisini hamile bıraktığını söylediği öğrenildi. Ailenin şikayeti üzerine yakalanan evli ve 3 çocuk babası N.S, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
habertürk

28 MART 2010
Kantinciye bak

Çalıştığı okuldaki liseli kızı hamile bıraktı, zorla evlendi. Bir öğretmenle tam 2.5 yıl yasak aşk yaşadı, bir diğerini de taciz etti. Ve hâlâ görevinin başında...

4500 ÇOCUK EMANET

İstanbul’daki okullarda 233 kantincinin yüz kızartıcı suç işlediği ortaya çıkmıştı. Bunlardan birinin ibretlik öyküsü raporlara konu oldu. İşte, Taksim’deki ilköğretim okulu ve lisenin kantinini işleten Ş.A.

MÜDÜR DE SÜRÜLDÜ

2005’te 15 yaşında lise 1 öğrencisini hamile bıraktı, evlendi. Evliyken 2.5 yıl bir öğretmenle yaşadı. Bir öğretmeni tacizden halen yargılanıyor. İki öğretmen ile müdür onun yüzünden sürüldü.

Kantinci yüzünden zoraki tayin

İstanbul Taksim’de, 4 bin 500 öğrencinin aynı kampus içerisinde okuduğu bir ilköğretim okulu ve bir lisenin kantinini işleten Ş.A.’nın, bekâretini bozduğu 15 yaşındaki lise 1. sınıf öğrencisi ile evlendirilerek hapse girmekten kurtarıldığı ortaya çıktı.

Aynı okulda, bir kadın öğretmenle ilişkisi olan, bir başka öğretmeni de taciz ettiği için hakkında dava açılan Ş.A.’nın, bakanlık müfettişleri raporuyla okuldan uzaklaştırılması istendi. Ancak kantinci ihaleleri kazanarak işletmeciliğe devam etti

İKİ ÖĞRETMEN TACİZE FAZLA DAYANAMADI

Gazete Habertürk'ün haberine göre, İstanbul Taksim’deki
bir ilköğretim okulu ve lisenin ortak kullandığı bahçedeki kantini işleten Ş.A.’nın 5 yıl önce, lise 1. sınıf öğrencisi ile ilişkiye girdiği haberleri yayılmaya başlanınca, olaya önce ilköğretim müfettişleri ardından da Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri el koydu. 15 yaşındaki liselinin ifadesi alındı.Müfettişlerin “Bu adamı okuldan atın” raporuna ve Kaymakamın da “tekrar ihale vermeyin” demesine rağmen, kantinci ihaleyi yeniden kazanarak okulda işletmeciliğe devam etti. Yasalara göre; reşit olmayan öğrenci koruma altına alınması gerekirken, o dönem 15 yaşında olan liseli kızın, 33 yaşındaki kantinci Ş.A. ile ailesinin de rızasıyla evlendirildiği ortaya çıktı. Genç kız okulu bıraktı.

2.5 YILLIK BİR AŞK DAHA!

Bu soruşturma sürerken, kantinci Ş.A.’nın bu kez okulun ilköğretim bölümünde görev yapan öğretmen Ö.T. ile de 2.5 yıla yakın ilişki yaşadıkları anlaşıldı. Ş.A.’nın evliliğini öğrenen öğretmen Ö.T., bu evliliğe karşı çıkmasına rağmen ilişkisini bir müddet daha sürdürdü. Ancak daha sonra Ş.A. ile yollarını ayıran öğretmen Ö.T., şunları söyledi: “Kantinci Ş.A. ile 2.5 yıl süren aşk ilişkimiz oldu. Sonra sevmediğimi anladım, olumsuz davranışlarından dolayı ilişkimi bitirdim.” Öğretmen Ö.T., talebi doğrultusunda başka bir okula gönderildi.

TACİZ İDDİASI DA VAR

Kantincinin üçüncü olayı, 2008 yılında bir başka öğretmenin taciz şikâyetinde bulunmasıyla ortaya çıktı. Öğretmen V.Z., kantincinin kendisine okul ortamında cinsel tacizde bulunduğunu iddia ederek polise başvurdu. Bunun üzerine kantinci hakkında cinsel taciz iddiasıyla savcılıkça soruşturma başlatıldı. Taciz mağduru olduğunu ileri süren kadın öğretmen, yaşananlardan sonra İstanbul’un başka bir ilçesine tayinini istedi ve okuldan ayrılmak zorunda kaldı. Tüm bu yaşananlardan sonra, kantinci hakkında taciz suçlamasıyla dava açıldı. 2008’de açılan bu dava henüz sonuçlanmadı. Müfettişler, kantinci ile Okul Müdürü A.Ç. arasındaki menfaat ilişkisini de ortaya çıkardı. Ş.A.’nın Müdür A.Ç.’ye hediye takım elbiseler aldığı ve birlikte bar, pavyon, gece kulübü gibi mekânlarda eğlenmeye gittiklerini saptadı. Soruşturma sonunda müfettişler, A.Ç. hakkında “Müdürlük yapamaz” raporu verdiler. Müdür, başka bir okula gönderildi.

Parayı bastı, ihaleyi yine kazandı

OKULDAKİ olaylar nedeniyle okul müdürü ve iki kadın öğretmen başka okullara gönderilirken, Ş.A., ilişkiye girdiği 15 yaşındaki liseli kız ile evlenince sabıkasız göründü ve soruşturmalardan kurtuldu. Her yıl ihaleye girerek okul kantininin işletmesini alan Ş.A.’nın evliliği devam ediyor.

KANTİNCİ HAKKINDA MÜFETTİŞ RAPORU:

‘Davranışları ahlak dışı’

BAKANLIK müfettişleri bir dizi olayın yaşandığı okulla ilgili raporlarında, kantinci ile ilgili “ahlak dışı” davranışlar tespit ettiklerini belirtti. Raporda, okul ve öğrenciler üzerinde ahlaki yönden olumsuz tavır ve davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle kantinci Ş.A.’nın okul dışına çıkarılması gerektiği de belirtildi. “Gizli” yazışmayla Ş.A.’nın davranışlarının genel etik kurallarına uygun olmadığına, işletmeciliğinin devam etmesinin ciddi sorunlar yaratacağına da vurgu yapıldı. Kantinci Ş.A.’nın S.A. ile ilgili ifadesinde, “Ben ona para almadan yiyecek veriyordum. O da bana, elma gibi şeyler getiriyordu” dediği öğrenildi. Rapordaki tespitlere rağmen Ş.A. okul kantinini işletmeye devam etti.

Okullarda 233 sabıkalı çıkınca ‘temiz sicilliler de takibe alındı

İSTANBUL’daki 3 bin 500 okulda görev yapan 233 kantincinin “cebren ırza geçme, küçük yaşta çocuğa taciz-tecavüz, küçükleri baştan çıkarma, adam öldürme, uyuşturucu bulundurma-satma, kumar oynatma, kasten adam yaralama, kalpazanlık, kaçakçılık, terör örgütü üyeliği, sahtecilik, yağma, fuhuş, hırsızlık, dolandırıcılık, kız-kadın ve erkek kaçırmak” gibi ağır suçlara karıştığının ortaya çıkmasından sonra Milli Eğitim Müdürlüğü, resmi kayıtlarda sabıkası olmayan ama kamu vicdanında mahkûm olan kişilerle ilgili araştırmalarını derinleştirdi. İstanbul’daki okullarda kantin ihalesi 31 Mayıs 2010 günü yapılacak. İhale öncesi kantincilerle ilgili durumlar için önlem alan İstanbul Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız, 23 Mart 2010 tarihinde Teftiş Kurulu Başkanlığı’na resmi bir yazı gönderdi. Yıldız, daha önceden sabıkası olsun ya da olmasın, denetlensin veya denetlenmesin kantinlerde çalışan bütün kantin işletmecisi ve tüm yardımcı personel hakkında tek tek inceleme yapılıp 9 Nisan 2010 tarihinde kadar hazırlanan raporun kendilerine sunulmasını istedi. Şimdi gözler ikinci kantin raporuna çevrildi.
Akşam

Tacizci okul müdürü, linçten biber gazı ile kurtarıldı
Adana'nın Kozan ilçesinde bir ilkokulda kız öğrenciler H.A. ve E.K, okul müdürü İ.S'nin kendilerine cinsel tacizde bulunduğunu belirterek ailelerine konuyu anlattı. Aileler, önce polise başvurdu, ardından Kozan Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulundu. Savcının talimatı üzerine okul çıkışı gözaltına alınan İ.S. tutuklandı. Yoğun güvenlik önlemi altında adliyeden çıkarılan şüpheliye mağdur yakınları saldırmak istedi. Polis, arbedeyi önlemek için biber gazı kullandı. 31.03.2010 KOZAN netgazete

Şizofren öğretmen, evinde ölü bulundu
İzmir'in Karabağlar ilçesi Bahçelievler semtinde bir apartmanda annesi Nadide Karaoğlu ile birlikte yaşayan ve bir süredir şizofreni tedavisi gördüğü öğrenilen İngilizce öğretmeni Emine Nesrin Karaoğlu ölü bulundu. Ankara'daki bir yakınını ziyarete giden Nadide Karaoğlu, eve geldiğinde birlikte yaşadığı kızı Emine Nesrin Karaoğlu'nun (41) yerde hareketsiz yattığını gördü. Anne Nadide Karaoğlu'nun haber vermesiyle olay yerine gelen polis, talihsiz öğretmenin öldüğünü belirledi. 31.03.2010 İZMİR netgazete

"Öğretmeni, kızımın elini öperse affederim"
Eskişehir'de bir lisenin tarih öğretmeninin ameliyatlı kız öğrenci ile arkadaşına tekme attığı iddia edildi. Şikayetçi olan ameliyatlı kız öğrencinin babası, hatasını kabul edip İstiklal Marşı'nı okuduktan sonra çocuklarının elini öpmesi halinde öğretmeni affedebileceklerini söyledi. 01.04.2010 ESKİŞEHİR netgazete

KCK operasyonunda 4 üniversiteli tutuklandı
Eskişehir'de düzenlenen operasyon kapsamında "Terör örgütü üyesi olmak, örgüte eleman kazandırmak, örgütün propagandasını yapmak, örgüt adına etkinlik düzenlemek, örgütün talimatını yerine getirmek" suçlarını işledikleri iddiasıyla gözaltına alınan 12 üniversite öğrencisi adliyeye sevk edildi. Mahkemeye çıkarılan zanlılardan R.İ. (24), L.P. (20), D.Y. (20) ve Ş. Ç. (20), tutuklandı, 8 kişi serbest bırakıldı. 01.04.2010 ESKİŞEHİR netgazete

LİSELİLERDEN DANIŞTAY PROTESTOSU
3 Nisan 2010
Beyoğlu'nda, bir grup liseli öğrenci, yeni sınav sistemi YGS'ye sayılı günler kala katsayı kararı nedeniyle Danıştay'ı protesto etti.
Yeni sınav sistemini de eleştiren liseliler, İstiklal Caddesi'nde yürüdü. Galatasaray Meydanı'nda basın açıklaması yapan liseliler, sınavsız üniversite istedi.

Kendilerine 'Liseli Öğrenci Birliği' adını veren yaklaşık 50 kişilik grup, Taksim Meydanı'nda toplandı. 'Danıştay'a danışma öğrenciye bulaşma. AKP bize karışma' yazılı pankart açan öğrenciler '24 öğrenci geri alınsın' , 'Disiplin yönetmeliği kaldırılsın' , 'Sınav sistemi kaldırılsın' , 'Tekel işçileri yalnız değildir' yazılı dövizler taşıdı.

İstiklal Caddesi boyunca yürüyüşe geçen liseliler, 'Sınav sistemi kaldırılsın' , 'Sınavsız geçiş istiyoruz' , 'Danıştay'a danışma öğrenciye bulaşma' , 'Mehmet Lisesi yalnız değildir' , 'Tekel işçisi yalnız değildir' şeklinde sloganlar attı.

Galatasaray Meydanı'nda grup adına bir basın açıklaması yapan Derya Yoldaş, YGS sınavına sayılı günler kala öğrencilerin kabus dolu günler yaşadığını söyledi. Bu yılki sınav sistemini eleştiren Yoldaş, "Danıştay ve YÖK'ün atışması sonucu mağdur olan yine biz öğrenciler olduk. Şimdiki sınav sistemi bir labirent haline getirilmiş ve kendileri de farkında değiller nasıl bir düzenleme yaptıklarının. Bu yıl sınava giren öğrencileri deneme tahtası olarak kullanacaklar." dedi. Danıştay kararlarını protesto eden Yoldaş, kendisinin de bir meslek lisesi öğrencisi olarak görüşlerini şöyle dile getirdi: "Ailemin isteği üzerine bu bölüme gitmek zorunda kaldım. Ancak yükseköğretimde başka bir bölüm tercih ettiğimde puanım düşecek. Yani bu durumda sevmediğim bir mesleğe yaşamım boyunca bağlı kalacağım. Buradan Danıştay'a soruyorum, Benim ailemin dershanelere dershanelere verecek kadar milyarlarca lirası yok. Param olmadığı için okuyamayacak mıyım?"

Tek sorunlarının katsayı olmadığını, eğitim sisteminin de baştan aşağıya değişmesi gerektiğini savunan Yoldaş, "Artık yeter. Öğrenciler resmen deneme tahtası olarak kullanılıyor. Söz sırası artık bizde. Danıştay'ı YÖK'ü Milli Eğitimi susturup biz öğrenciler konuşacağız. Biz liseli öğrenci birliği olarak Danıştay'ı uyarıyoruz. Danıştay ayağını denk al, sinir katsayımız artıyor." şeklinde konuştu. haber10

Dershane borcu aileyi parçaladı
Anne cezaevine girdi, 18 yaşındaki genç intihar etti

03 Nisan 2010

Muğla'nın Fethiye ilçesinde duyanları ağlatan bir dram yaşandı. Zaman zaman iş bulup şoförlük yaparak ailesini geçindiren baba ile ev hanımı annenin 2 çocuklarına iyi eğitim verdirme mücadelesi trajedi ile sonuçlandı. İki yıl önce 18 ve 20 yaşlarındaki oğullarının üniversiteye daha iyi hazırlanmaları için 2 bin TL karşılığında dershaneye gönderen Sipahioğlu Ailesi, parayı ödeyemeyince dershane yetkilileri tarafından icraya verildi. Mal beyanında bulunup, parayı ödeyeceğine dair taahhütname imzalayan anne Emine Sipahioğlu parayı ödeyemeyince 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. 2 ay önce cezaevine giren annesini kurtarmak için gerekli parayı bulamadığına üzülen 18 yaşındaki Soner Semih Sipahioğlu, dün gece evlerinin önündeki üzüm çardağında kendini asarak yaşamına son verdi. Talihsiz gencin, "Bu duruma daha fazla dayanamayacağım. Beni affedin" diye not bıraktığı öğrenildi.
habertürk

ÖSS - SBS dershanelerine, 2.6 milyar lira akıttık
Türk Eğitim-Sen'in araştırması, 2002 yılından bugüne kadar dershane ve öğrenci sayısının neredeyse yüzde yüz artış gösterdiğini ortaya koydu. Artıştan karlı çıkan dershaneler ise sadece üniversite sınavına ve SBS'ye hazırlananlardan yıllık ortalama 2 milyar 632 milyon 339 bin TL kazanıyor. 06.04.2010 ANKARA netgazete

Umut, boğuldu...
Sibel ERASLAN

Milli Eğitim Bakanımız Nimet Çubukçu, hukukçu kimliğinin yanı sıra anne’dir. Hayatı binbir mücadele ile geçmiş bir kadın ve bir anne. Umut Balık adlı öğrencinin feci ölümü, kendisini ciddi bir üzüntüye olduğu kadar eminim ciddi bir önlemler çalışmasına da sevk edecektir... Umut’lar Ölmesin sayın Bakanım!

Uşak’ın Eşme ilçesinde Yatılı Bölge İlköğretim Okulunda öğrenim gören 10 yaşındaki Umut Balık, 23 Mart’ta kaybolmuş, tüm aramalara rağmen bulunamamıştı. Dokuz gün sonra, aramalar sonuçlandı. Okulun yaklaşık
100 metre kadar ilerisindeki fosseptik çukurundan çıktı küçük çocuğun cesedi...

Uşak Emniyet Müdürü Cafer Şahin, Umut’u arama operasyonlarını anlatırken önemli şeyler söyledi. Okulun kalorifercisi, Umut kaybolduktan 2 gün sonra, açık fosseptik çukurunun alelacele betonla örtüldüğünü söylemiş.
Bunun üzerine beton kapak sökülmüş ve aranan çocuk bulunmuş! Umut’un kaybolduğu sırada, elektronik güvenlik kamerasının arızalı olduğu da ortaya çıkmış... Ne kadar doğrudur bilmiyoruz ama söylentiler arasında, yürek sızlatıcı bir taciz hadisesi de var. Umarız sorumlu kişiler bir an evvel yakalanır, yeni Umut’lar benzer şekilde boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaz...

Umut Balık’ın 10 yaşında nefessiz kalarak hayattan koptuğu bu hikayenin önemli bir arka yüzü var. Derin yaramız “yatılı okul” meselesi. Yatılı okulda gündüzlü okumuş birisi olarak bu haberi benim için özel kılan şey, hem “parasızlık” hem “yatılılık” tecrübesiyle ilgilidir. Umut Balık, niçin ailesinin yanında değil de bir yatılı okuldadır? Üstelik henüz 10 yaşında, üstelik aynı okullarda Umut’tan çok daha küçük öğrenciler de var...
Umut Balık haberini işittiğimde, Mesut Yılmaz’ın “siyasi hayatıma mal olsa da kesintisiz eğitimin mücadelesini vereceğim” sözlerini de hatırladım. İşte bu söz, Umut Balık’ların köy, kasaba ve mahallelerinden kopartılarak, çocuk kolhozlarını anımsatan “Yatılı Bölge İlköğretim Okulları” dramını başlatmıştı... Mesut Yılmaz’ın siyasi hayatının devam edip etmemesi biz sıradan insanlar için önemli bir hadise değildi kuşkusuz. Ama “kesintisiz eğitim” maksadıyla kapısına kilit vurulan binlerce köy, kasaba ve mahalle ilkokulundan sonra, “taşımalı” veya “yatılı” okul çilesi bela edilmişti binlerce çocuğun başına... Üstelik bu konudaki en büyük darbeyi de kız çocukları almıştı. Ne ki bizim feministlerin ve çağdaş yaşamcıların çok da görmedikleri, kale almadıkları bir gerçektir bu... Yedi yaşındaki bir çocuğu yaklaşık bir saat, bazen iki üç saate kadar çıktığı da bilinen bir yolculukla her gün uzaktaki bölge okuluna taşımak... Olmadı yatılı okula yatırmak... Elbette çok zor verilecek bir karardı. Bundan en ziyadesiyle kız çocukları etkilendi. Aileler, küçük kızlarını yatılı okullara göndermeyi reddetti, bir kısmı bu yüzden parçalandı, zorunlu göçe tabi olmuş pek çok aile tanıyorum bu konuda.
“Yatılı okul” çilesini çok mükemmel şartlardaki bir yatılı okulda okuduğum halde bilirim. Zaten zor bir iştir “gurbetçilik” çocuklar için. Benim zamanımda 11 yaşında “parasız yatılı” olunurdu. Şimdilerdeyse, 6.5 (altı buçuk) yaşına kadar indi bu sınır... Bizim zamanımızda sınavla “parasız yatılı” olunurdu, şimdilerde şayet köyde veya kasabada isen, yasaya göre zorunlu bir iştir parasız ve yatılı olmak...

Hangi akla, hangi pedagojiye hizmet ettiği bilinmez. Ama demek ki Mesut Yılmaz biliyormuş neye hizmet ettiğini... “Kesintisiz eğitime” karşı çıkan halka; “yarasalar” diye bağırmıştı Mesut Bey... Umut Balık’ın annesine babasına, gözü yaşlı ve tedirgin küçük arkadaşlarına bakıyorum. “Yarasa” kelimesi ruhuma batıyor...
Politik hırs ve insandan nefret, demek ki böylesi akıl almaz cinayetleri hazırlatabiliyor bazılarına... İmam Hatipleri kapatmak bahanesiyle, yurtta ne kadar köy ve kasaba ilkokulu varsa, kapılarını mühürlettiler... Çocuk kolhozları açtılar... “Yarasa” dedikleri ailelerinden kopartıp, müfredat ile dizayn edecekleri yeni bir nesil var edebilmek için... Çocukların bir kısmını taşırken yaraladılar, öldürdüler... Diğer kısmını da Umut Balık örneğinde olduğu gibi kim vurduya getiriyoruz. El birliği ile...

Umut Balık hadisesini tekil anlamda kötü yönetim, tekil anlamda taciz, salt adli/patolojik bir vaka olarak görmüyorum.

Umut Balık, kangren haline dönüşmüş “yatılı bölge ilköğretim okulu” meselemizin, nefessiz bıraktığı evlatlarımızdan, sadece birisidir... 8 Nisan 2010
Vakit

Gözden çıkartılmış meslek; öğretmenlik
Nihal Kemaloğlu

Yüzde 24.4'e varan genç işsizlik 'ekonomizm'in kalem ve söz erbaplarınca normalleştiriliyor.

Kimliği bilinmeyen en zengin Türk'ün geçen ay ülkemize taşıdığı ne idüğü belirsiz 6.1 milyar lirayla memleketimize bahar gelirken, her dört gençten birinin işsizliği üretken olmayan ekonomimizin işaretini veriyor.

Serbest piyasanın toplum mühendisliği gençleri 'müşteri/ tüketici' ya da 'her işe koşturulacak insan stoku' halinde ayrıştırıyor.

Eğitimli ya da eğitimsiz yüksek işsizlik ve vasıfsızlık, piyasa çarkının dişlilerini hep daha da ucuza bilenmesini sağlar.

Eğitime erişemeyerek geleceksizliğe terk edilen gençlerimiz kadar 'eğitimle'edinilen işsizliğin rakamları da korkutucu.

Azman sınav sektörü (ÖSYM, KPSS) ve paralı eğitim sistemiyle 7 yaşından itibaren müşterileştirilen gençlerimiz mezun olunca 'belli meslek gruplarında' biriktirilerek dışlanıyorlar.

Kamusal mesleklerden 'öğretmenlik' bu yığılmış mesleki nüfusların başında.

300 binden fazla 'atamasını bekleyen öğretmen', 'mesleki formas-

yonlarına' sahip çıkma mücadelesi içindeler.

Çünkü sosyal değer üretmeyen devlet, öğretmenliği gözden çıkartarak 'kadrolu öğretmenliği' tarihe devretti.

Kamu tasarrufunu, 'kamusal mesleklerin idealist özünü' yıkarak yapma gayretinde.

Öğretmenlerin devletteki istihdamı siste-

matik biçimde 4-C'ye denk çalışma koşullarına çekilirken, eğitimin niteliği de aşağılara indi.

15 milyon öğrencinin eğitimi 'geçici, güvencesiz, sözleşmeli, düşük ücretli' statülerdeki öğretmenlerle geçiştirilecek.

Toplumun ahlaki ve sosyal dokusunun oluşturulmasında vazgeçilmez olan 'öğretmenler' artık saat ücretiyle kiralanacak hizmetli konumunda.

Mesleki itibarları ve etik değerleri aşındırılarak ya devlete taşeron hizmetli ya da kayıtdışı ekonominin ucuz emekçiliğine zorlanıyorlar.

Resmi rakamlara göre 140 bin olan öğretmen açığının 300 bini aştığı belirtiliyor.

İşsiz öğretmen sayısına denk öğretmen açığı kapatılmayarak Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi denkleniyor.

OECD ülkeleri arasındaki en düşük bütçe tabii ki Türkiye'nin, %1.9 üstelik de artırılmış hali. Kamu harcamaları GSMH'nın yani milli gelirimizin % 20'lerinde ama büyük kısmını kamu borçlarının faizleri yutmak zorunda.

Piyasalara ve istihdam yaratmayan özel sektöre kamu bütçesinin yarısı bağışlanıyor.

Büyüyen ekonomide genç işsizliğinin uzun kuyrukları 'büyük illüzyon' sırrını ifşa ediyor.

Genç işsizliğin öğretmenlerinin intiharları, ekonomizmin sayılara batmış dünyasında ses getirmiyor.
Akşam

Sınav kaygısı ameliyat kaygısını geçti
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Selahattin Turan, SBS, YGS gibi sınavlara giren öğrencilerin çoğunun sınav kaygısı yaşadığını belirterek, sınava girecek öğrencinin ameliyata girecek hastadan daha kaygılı olduğunu söyledi. 08.04.2010 ESKİŞEHİR netgazete

Evli öğretmenine âşık oldu, 12. kattan önüne atladı
Kahramanmaraş Öğretmenler Lisesi'nde eğitim gören 18 yaşındaki Veli F., biyoloji öğretmeni evli ve 2 çocuk annesi A.E.'ye ilgi duymaya başladı. İlginin kısa sürede karşılıksız aşka dönüşmesi üzerine genç öğrencinin ailesi ve öğretmenin şikayeti üzerine Veli F. geçen yıl okulundan alınarak Kayseri'de başka bir okula nakledildi. İzin alarak memleketine dönen genç, kadının oturduğu 12 katlı apartmanın çatısına çıktı, o sırada evine gelen öğretmenin önüne atlayarak canına kıydı. 08.04.2010 KAHRAMANMARAŞ netgazete

Arkadaşları teneffüsteyken, silahla ölmek istedi!
Adana'da Muhammet Ş. (17) adlı liseli öğrenci, arkadaşlarının teneffüse çıktığı sırada, yanında getirdiği silahla başına ateş etti. Silah sesinin duyulması üzerine sınıfa girenler Muhammet Ş.'yi kanlar içinde buldular. Ağır yaralanan öğrenci, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Öğrencinin, sınıftaki bir kıza arkadaşlık teklifinde bulunduğu, kabul edilmeyince "Sevenlere ibret olsun" diye bir not bıraktığı öğrenildi. 09.04.2010 ADANA netgazete

Cezalı ilkokul öğrencisi, hocasının burnunu kırdı
Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesi Ceylan İlköğretim okulunun 3. sınıfında eğitim gören F.F. (10), sınıfta yaramazlık yapınca öğretmeni A.Ş., tarafından parmağı sıkılarak cezalandırılmak istendi. Canı yanan öğrenci can havliyle parmağını öğretmenin elinden kurtarmaya çalışınca kafası kazaen öğretmenin burnuna çarptı. Burnuna darbe alan öğretmen 10 günlük iş göremez raporu aldı ve öğrencisinden şikayetçi oldu. 09.04.2010 ŞANLIURFA netgazete

ÜNİVERSİTELİLERE UYUŞTURUCU GÖZALTISI
10 Nisan 2010
Isparta'nın Senirkent ilçesinde jandarma ve polisin ortaklaşa operasyonuyla iki öğrenci yurdu ve bazı öğrenci evlerine eş zamanlı operasyon düzenlendi.
Yapılan aramalarda 120 gram esrar ve 14 adet ecstacy hap ele geçirilirken, 10 öğrenci gözaltına alındı.

Edinilen bilgilere göre, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu'nda okuyan öğrenciler arasında uyuşturucucu satıldığı yönünde ihbar alan jandarma, uzun bir süre gençleri teknik takibe aldı. Jandarma, polisle birlikte öğrencilerin kaldığı yurt ve evlere cumhuriyet savcısının talimatı ile operasyon düzenledi. haber10

16 NİSAN 2010
Öğrencisinin yüzüne sıcak çay döktü!

Öğretmenin, öğrencisinin yüzüne sıcak çay serperek, aynı bardağı yüzünde parçaladığı iddia ediliyor...
Kahramanmaraş'ta 8 yıllık beden eğitimi öğretmeninin, 'voleybol topuna ayağıyla vurduğu' gerekçesiyle öğrencisinin yüzüne sıcak çay serperek, aynı bardağı yüzünde parçaladığı öne sürüldü.

İddiaya göre, dehşet verici olay önceki gün Kahramanmaraş'ın merkez Fatih beldesi Fatih Çok Programlı Lisesi bahçesinde meydana geldi. Beden eğitimi dersinde arkadaşlarıyla okul bahçesinde bulunan 12/C sınıfı öğrencisi Mehmet Açıkgöz (18) önüne gelen voleybol topuna ayağıyla vurdu. Bu sırada derste bulunan ve öğrencisinin topa ayağıyla vurduğunu gören beden eğitimi öğretmeni İsa B., öğrencisini yanına çağırarak sözlü hakarette bulundu, ardından elindeki bardakta bulunan sıcak çayı yüzüne serpti. Hızını alamayan öfkeli öğretmen bardakla öğrencisinin yüzüne vurmaya başladı.
Yüzünün sağ tarafından aldığı bardak darbeleri ile yüzünde derin kesikler oluşan öğrenci Mehmet Açıkgöz, okul idarecileri ve olaydan haberdar olan babası Mustafa Açıkgöz tarafından Kahramanmaraş Devlet Hastanesi'ne getirildi. Burada yüzüne cerrahi müdahale yapılarak 7 dikiş atılan öğrenci, evine yollandı. Akşam

Aşk uğruna, üniversite dershanesinden atıldılar
Başkent Ankara'da 6 şubesi bulanan Pİ Dershaneleri, duygusal ilişki ve derslere girmemeleri nedeniyle 28 dershane öğrencisinin kaydını sildi. Kayıt sırasında velilerle yapılan sözleşme çerçevesinde öğrenciler arası duygusal ilişkiyi ve derslere girmemeyi dershaneden atılma sebebi sayan Pİ Dershaneleri'nin Genel 21.04.2010 ANKARA netgazete

24 Nisan 2010
Kız Öğrencilerin Bıçaklı Kavgası
Rize'de iki kız öğrenci arasında çıkan kavga sonucunda bir kişi bıçakla yaralandı.

İl merkezi sahil yürüyüş parkında meydana gelen olayda, daha önceden aralarında husumet bulunan lise öğrencileri Melek D. (17) ile G.A. (19), belirlenemeyen bir nedenle tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine G.A, bıçakla Melek D.'yi kolundan ve ensesinden yaraladı. aktifhaber

Cinsel tacizci 3 öğrenci tutuklandı

30 Nisan 2010 İzmir'in Urla ilçesindeki bir ilköğretim okulunda beşinci sınıf öğrencisine cinsel tacizde bulundukları öne sürülen beş öğrenciden üçü tutuklandı.
Alınan bilgiye göre, Urla'daki bir ilköğretim okulunda beşinci sını fta eğitim gören bir öğrenci, öğretmenlerine, yaşça büyük olan bazı öğrencilerin uzun süredir kendisine cinsel tacizde bulunup, görüntülerini cep telefonuna çektiğini söyledi.
Öğretmenlerin, polise haber vermesiyle başlatılan soruşturma kapsamında okulun sekizinci sınıfında okudukları öğrenilen beş öğrenci, polis tarafı ndan gözaltına alındı.
Urla Adliyesine sevk edilen beş öğrenciden üçü tutuklandı. netgazete

Ali ÖZEL
aliozel@aktifhaber.com
YGS Sonuçları ve Düşündürdükleri
02 Mayıs 2010
Yükseköğretime geçiş sınavı (YGS) sonuçları açıklandı. Her sene olduğu gibi birbirinden ilginç ve yoruma muhtaç olan sonuçlar ortaya çıktı.

Yaklaşık 14 bin aday dört yanlış bir doğruyu götürdüğü için sınavda sıfır çekti. Yani bilmedikleri soruları işaretledikleri için bilerek yaptıkları doğrularda buhar olup uçmuş oldu!

Sınava giren 1 milyon 487 bin 626 adaydan 1milyon 233 bin 580 aday 180 ve üstü puan alarak ikinci sınav olan Lisans Yerleştirme Sınavı LYS’ ye girmeye hak kazandı. Bu sene barajın çok alçak tutulup ikinci sınava bu kadar çok öğrenci alınmasının sebebi ise sanırım geçen seneki 4 yıllık kontenjanların dolmaması (özellikle vakıf üniversitelerinde) ve daha fazla kişiye bu sene tercih yaptırılmak istenmesidir. Ayrıca 4 yıllık fakültelere sadece 200 bin kişi, iyi bölümlere ise yaklaşık 50 bin civarında öğrenci alınacağından esas yarış ikinci sınavda olacaktır.

Bu sene en başarılı il Yalova oldu. Onu Kayseri, Aydın, Karaman ve Denizli izledi. Antalya gene her zamanki gibi ilk onda yer aldı. Ankara 6. İzmir 13. İstanbul ise ancak 43. olabildi. İlk sıraları alan illerin en önemli özelliği küçük ve sakin iller olması. Bu şehirlerde yaşam her yönü ile büyük şehirlerin karmaşasından çok uzak. Aileler ve öğrenciler birbirlerine daha fazla vakit ayırabiliyorlar.

İstanbul’un 43. olması, aslında bana çok da şaşırtıcı gelmedi. İstanbul bir zıtlıklar şehri. En iyi okullara ve en iyi dershanelere sahip olmasına rağmen, aynı zamanda en çok öğretmen eksikliği, boş geçen ders ve ikili öğretim bu şehirde bulunmaktadır. İstanbul’un nüfusunun büyük bir çoğunluğu da varoşlarda yaşamaktadır. Aynı zamanda çok pahalı ve hayatın da çok zor olduğu bir şehirdir.

Karadeniz’den hiçbir şehrin ilk ona girememesinin, coğrafyasının zorluğundan ve yerleşim alanlarının dağınıklığından başka özel bir sebebi olduğunu düşünmüyorum. Şehir puanları birbirine çok yakın. Birinci olan şehrin puan ortalaması 242 iken onuncu. olan şehrin puan ortalaması ise sadece 240’dır. Sanırım ikinci sınavda Karadeniz’den bazı şehirlerde dereceye gireceklerdir.

En başarısız iller ise geçen yıllara göre çok değişmemiş olup, Hakkâri, Ardahan ve Şırnak’tır. Hem de bir üstlerinde olan şehirden ortalamaları 10 puan daha aşağıdadır. Yani oldukça büyük bir puan farkı ile sonunculuğu paylaşmaktadırlar.

YGS’de ilk onun sekizi fen liselerinden çıkmıştır. Sınava girenlerin yüzde 70’ini genel lise mezunları oluşturmaktadır. Bunların bir meslekleri olmadığı için sınavı kazanmaktan başka şansları yoktur. Yani bu kesim için“tek yol üniversite”dir. Aslına bakarsanız bir ülkede genel lise oranının yüzde 30’u geçmemesi gerekir. Hiç bir Avrupa ülkesinde bu oran bizdeki kadar yüksek değildir. Bunun sebebi ise katsayı probleminden dolayı meslek liselerinden kaçıştır.

Yine meslek liselerinin kalitesinin çok düştüğü bu sınavda çok açık olarak gözükmektedir. Başarı oranları açısından genel liseler ile meslek liseleri arasında genel liseler lehine yüzde 64 gibi çok yüksek bir fark vardır

Sınav sonuçlarına genel olarak göz attığımızda ise; soruların yüzde 10’unu yapamayan 70 bin kişinin olduğu görülmektedir. Yüzde 20’sini yapamayanların sayısı ise 200 bin kişiyi bulmaktadır. Diğer taraftan yine 14 bin kişinin sıfır çektiğine bakıldığında, eğitimle ilgili çok büyük problemler ile karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz.

Bu büyük başarısızlığın sebepleri nelerdir?… Şüphesiz bunun çok yönlü araştırılıp ortaya konması ve sonra da sonuçların ilgililer tarafından dikkate alınması gerekir!

Gelecek yazımızda da YGS’de başarısız bir sınav vermiş olan eğitim sistemimiz için çözüm önerileri sunmaya çalışacağım.
aktifhaber

Liseli genç kızı sokak ortasında üzerine benzin dökerek yaktı

04 Mayıs 2010 Çorum'da liseli genç kızı sokak ortasında üzerine benzin dökerek yakan zanlı adliyeye sevk edildi.
Edinilen bilgiye göre, Garantivevler 20. Sokak'ta bugün sabah saatlerinde meydana gelen olayda O.K. (24) adlı genç, sevgisine karşılık görmediği lise öğrencisi N.E.'yi sokak ortasında üzerine benzin dökerek yaktı. N.E. adlı genç kızın saçları ile yüz ve göğüs bölgesinde yanıklar meydana geldi. Vücudunda yüzde 35 oranında yanık olduğu belirlenen genç kız, Çorum Devlet Hastanesi'nde yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla Samsun'a sevk edildi. Olaydan sonra kaçan O.K. ise polisler tarafından kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. Zanlı O.K., emniyetteki sorgusunun ardından adli makamlara sevk edildi. Zanlının adliyeye sevki sırasında rahat tavırları dikkat çekti. netgazete

Otostopla bindikleri kamyon köprüden uçtu: 2 ölü

04 Mayıs 2010 Antalya'nın Finike ilçesine gezmeye gelen Elmalı Meslek Yüksekokulu'nun 3 öğrenciden 2'si, otostop yaparak durdurdukları kamyonun kaza yapması sonucu hayatını kaybetti, 1 öğrenci ise ağır yaralandı. netgazete

Kız Öğrencilerin Sigara Bağımlılığında Artış
11 Mayıs 2010
Türkiye'de kız öğrenciler arasındaki sigara kullanma alışkanlığının son yıllarda artış gösterdiği bildirildi.

Sigarayla Savaşanlar Vakfı (SSV) Başkanı Sevgi Aksu, bağımlılık yaratan tüm maddeler arasında, sağlığı ve yaşam dengesini bozan, en fazla ölüm ve hastalıklara neden olan maddenin sigara olduğunu söyledi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve ABD Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC) tarafından geçen yıl yapılan Küresel Gençlik Tütün Araştırması'nın Türkiye'de öğrenciler arasında sigara kullanma alışkanlığının arttığını ortaya çıkardığını kaydeden Aksu, artışın kız öğrenciler arasında daha fazla olmasının da dikkat çekici olduğunu vurguladı.

Aksu, gelişmiş ülkelerde sigara tüketiminin giderek azaldığını, fakir ve gelişmekte olan ülkelerde ise sigara tüketiminin giderek artığını dile getirerek, ''Sigaraya başlama yaşı, ülkemizde 10 yaşın altına kadar inmiştir. Türkiye'de 2003 yılında 13-15 yaş grubundaki kız öğrencilerden yüzde 3,5'i sigara kullanırken, 2009'da bu rakam 5,3'e yükselmiştir. Bu artış, sigara endüstrisinin yeni hedef kitlesinin kadınlar ve gençler olduğunun bir göstergesi'' diye konuştu.

Aksu, dünyanın en çok sigara içen ülkelerinden biri olan Türkiye'nin, yabancı sigara üreticileri için halen yatırımlarını sürdürdükleri cazip bir pazar konumunda bulunduğunu anlattı.

Tütün ya da sigara içiminin sağlığa olan zararlarının yanında ekonomiye olan zararlarının da azımsanmayacak boyutta olduğunu ifade eden Aksu, geçen yıl ekonomik krize rağmen Türkiye'de sigaraya 15 milyar dolardan fazla para harcandığını sözlerine ekledi. aktifhaber

İki çocuk annesi öğretmen canına kıydı
Konya'da bir süredir ruhsal sorunları nedeniyle tedavi gördüğü iddia edilen ve Ayşana Özkoçak İlköğretim Okulu'nda sınıf öğretmenliği yapan Halise Aydın (36), Ereğli ilçe merkezindeki Anıt Caddesi 56. Nolu apartmanın 6. katında bulunan evinin penceresinden atlayarak intihar etti. Aydın'ın cesedi otopsi yapılmak üzere Ereğli Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Evli ve 2 çocuk sahibi olan öğretmenin intihar nedeniyle ilgili soruşturma sürüyor. 22.05.2010 KONYA netgazete

Okul Önünde Uyuşturucu Ticareti
Adıyaman'da okul önlerinde uyuşturucu madde satışı yapan sokak satıcılarına yönelik olarak düzenlenen operasyonda 2 kişi yakalandı
aktifhaber

KADIKÖY'DE SINAV SİSTEMİNİ PROTESTO
12 Haziran 2010
Kadıköy'de düzenlenen mitingde, eğitimde uygulanan sınav sistemi protesto edildi.
Tepe Nautilus önünde toplanan ''Liseli Öğrenciler Birliği'' üyeleri, üzerinde ''ÖSS, LYS, YGS, SBS, KPSS, YÖS mezara'' yazılı tabut ve ellerindeki pankartlarla, sloganlar eşliğinde Kadıköy İskele Meydanı'na kadar yürüdü. Katılımcılar, girişte oluşturulan polis kontrol noktasında tek tek arandıktan sonra miting alanına alındı.

Mitingde Liseli Öğrenciler Birliği adına konuşan Eylem Karaca, çocukların ilkokul sıralarından itibaren arkadaşlarıyla yarıştırıldıklarını belirterek, şunları kaydetti:

''İnsanlar arası dayanışmayı parçalayan sistem, eğitimde de bu durumu alabildiğine yaygınlaştırıyor ve rekabet kültürünü kamçılıyor. Bizler, çocuk yaşlardan itibaren temel amacı elemek ve izole etmek olan elemeci bir sınav sistemiyle karşı karşıya bırakılıyoruz. Her 2-3 yılda bir değiştirilen sınav sistemlerinde elemeci mantık hakim olmaya devam ettiğinden, çözüm gibi gösterilen her uygulama yeni sorunlarla beraber gündeme geliyor. Biz gençler elemeci sınav sisteminin tamamen kaldırılmasını istiyoruz.''

Karaca, ana dilde eğitim istediklerini de ifade etti. haber10

Kızı Yaşındaki Öğrencisiyle Yakalandı
24 Haziran 2010
Adapazarı'nda Fen ve Teknoloji Dersi öğretmeni 37 yaşındaki Şuayip Aydın, 14 yaşındaki kız öğrencisi ile birlikte Sapanca Gölü'nde otomobil içerisinde yakalandı
Sapanca Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekip, 7 Haziran 2010 tarihinde göl kıyısında park halinde bulunan otomobilden şüphelenince kimlik kontrolü yaptı.

Kontrolde öğretmen 2 çocuk babası Şuayip Aydın’ın yanındaki kızın, aynı okulun 8'inci sınıfında öğrenim gören öğrencisi olduğu anlaşıldı. Çelişkili ifadeler verince, olay yeri jandarma bölgesi olduğu için öğretmen ve kız öğrenci jandarmaya teslim edildi. Jandarmaya getirilen kızın ailesi şikayetçi olunca öğretmen gözaltına alındı. Uzman pedagog tarafından ifadesi alınan küçük kızın, öğretmeni ile cep telefonu ile mesajlaştıklarını belirterek “Beni sevdiğini söylüyordu” dediği kaydedildi.

Jandarmadaki ifadesinde öğrencisi ile aralarında duygusal ilişki olduğunu söyleyen öğretmen Şuayip Aydın çıkartıldığı mahkemece ‘Çocuğun cinsel istismarı’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü de olay üzerine ögretmen Şuayip Aydın'ı açığa aldı. aktifhaber

Öğretmenin makyaj uyanıklığı
Malatya'da özel kreşe giden 4 yaşındaki kız çocuğunun, darp edildikten sonra, yüzündeki izlerin çiçek resmi ile kapatılıp ailesine teslim edildiği öne sürüldü.
29 Haziran 2010
Baba Ahmet Narin'in iddiasına göre, Sırat mahallesinde faaliyet gösteren özel kreşten, geçen hafta servis yerine stajyer öğretmen tarafından eve bırakılan B.N.N'nin durgunluğundan şüphelenen annesi, kreşte çocuğun yüzüne yapılan çiçek makyajını yıkayınca alt ve üst dudağında patlak ve burnunda kızarıklık fark etti.

Baba Narin, daha sonraki gelişmeleri şöyle anlattı:

''Annesi, yüzünü bu hale kimin getirdiğini sorunca kızım kreş sahibinin ismini vermiş. Eşimin telefonunun ardından hemen eve gittim. Gördüğüm olay karşısında ne yapacağımı bilemedim. Hemen kreş yönetimini aradım. Kızımızın durumunu anlatıp, ne olduğunu sordum. Sahibi önce böyle bir şeyden haberi olmadığını söyledi. Daha sonra 'Şansınızı fazla zorlamayın, bizde böyle, nasıl isterseniz' diyerek telefonu yüzüme kapattı. Çocuğumuzu alıp, hemen hastaneye götürdük, doktorlar darp raporu verdi.''

Olaydan sonra kızının psikolojisinin bozulduğunu anlatan baba, 'sürekli gülücükler saçan kızımız, içine kapandı. Kimsenin karşısına çıkmak istemiyor. Şikayetimizle ilgili dosyayı Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne sunduk. Olayın açıklığa kavuşmasını, başka çocukların zarar görmemesini istiyoruz'' dedi.

Kreş yetkilileri ise B.N.N. isimli bir çocuğun kurumlarında eğitim gördüğünü, ancak olayla ilgili açıklama yapmak istemediklerini söylediler.
haberbaz

Tâyini çıkmayan öğretmen adayları, balon patlattı
Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu üyeleri, Milli Eğitim Bakanlığı önünde eylem yaptı. Daha sonra eyleme katılanlar adına yapılan açıklamada, sözleşmeli öğretmenlerin bir çok haktan mahrum bırakıldığı ifade edildi. Açıklamanın ardından "Bakan Çubukçu'nun yalanları balon gibi patlıyor" diye bağıran eylemciler, ellerindeki balonları patlattılar, ıslıklar ve sloganlar eşliğinde bakanlıktan ayrıldılar. 05.07.2010 ANKARA netgazete

Üniversitede İçki İçilmeyecek De Nerede İçilecek
Uludağ Üniversitesi Görükle Kampüsü'nde yeralan tenis kortlarında belediye meclisi kararıyla alkollü içki servisi yapılacak
09 Temmuz 2010
Nilüfer Belediye Meclisi'nin temmuz ayı olağan toplantısı Belediye Başkanı Mustafa Bozbey başkanlığında Konak Kültür Evi'nde yapıldı. Bozbey, toplantının açılışında, son bir aydaki çalışmaları hakkında bilgi verdi. Ardından gündem maddelerinin görüşülmesine geçildi.

Görükle Kampüsündeki Rektörlük Kapalı Spor Salonu ve Tenis Kortları Sosyal Tesisleri'nin içkili yerler bölgesine alınmasıyla ilgili talep, üyeler arasında tartışmaya sebep oldu. CHP'li üyeler, ilgili yerin içkili yerler bölgesine dahil edilmesini isterken, AK Partili üyeler buna karşı çıktı. Yapılan oylamada, CHP'li üyelerin oylarıyla üniversite içinde alkollü içecek satılması ruhsata bağlandı.

AK Partili üyelerin üniversite içinde içkili mekanlar bulunması maddesine red oy vermesi CHP'liler tarafından eleştirildi. CHP'li bir meclis üyesinin söylediği, ''Üniversitede içki içilmeyecek de nerede içki içilecek?' şeklindeki sözleri toplantıda gerginliğe yolaçtı. AK Partili üyeler, bu çıkış karşısında sessiz kalmayı tercih etti.

AK Parti Nilüfer İlçe Başkan Vekili ve Nilüfer Belediye Meclis üyesi Ahmet Sarı, hükümet olarak gençleri içki ve sigaradan uzak tutmak için çalıştıklarını hatırlattı. Nilüfer Belediye Meclisi'nin, Uludağ Üniversitesi'ni içkili yerler bölgesine dahil etmesini tarihi bir ayıp olarak nitelendiren Sarı, bu işin vebalinin CHP'nin boynuna kalacağını söyledi.

CHP'li meclis üyelerinin kabul oyuyla çıkan kararla üniversitenin tam ortasına içkili mekan açılmasına izin verilmesinin kabul edilemez olduğuna vurgu yapan Sarı, her meclis toplantısında mutlaka 2-3 mekana içki ruhsatı verildiğini söyledi.

AK Partili Meclis üyesi İbrahim Sincanlı da üniversite yerleşkesinde içkili bölge oluşturulması önerisinin, sayıca fazla olan CHP'li üyelerin oylarıyla kabul edildiğini kaydetti. Kararın tarihi bir hata olarak nitelendiren Sincanlı, "Hatta bazı CHP'li üyelerden 'üniversitede içki içilmeyecek de nerede içilecek' şeklinde garip tepkiler de oldu. Bunu anlamakta zorlandık." şeklinde konuştu.

AK Parti olarak Nilüfer Belediyesi'nde 10 kişi olduklarının altını çizen Sincanlı, "O gün bazı arkadaşlarımızın mazeretleri olduğu için meclis toplantısına 6 kişi katılmıştık. Toplantıya gelen 6 kişi de red oyu verdi. Ancak mecliste 21 kişi olan CHP'li üyelerden yalnızca 2 kişi gelmemişti. Bunun sonucunda da 6 red oyuna karşı 19 kabul oyu ile grup kararı ile bu içki kararı geçti." diye konuştu. Sincanlı, spor yapılacak alında içki izni verilmesini kabul edilemez bir durum olarak değerlendirdi.

AK Partili Meclis üyesi İsmail Hakkı Kavurmacı da şunları söyledi: "CHP'li arkadaşlar teklifin üniversiteden geldiğini söyledi. 'Üniversitede içki içilmesinde ne mahsur olabilir ki' dediler. Bizim grubumuz bununla ilgili toplu olarak red oyu kullandı. Böyle bir karar çıktı ama kamuoyunda ne kadar kabul görecek ayrı bir konu."

Nilüfer Belediyesi'nin CHP'li Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ise toplantıda olduğu gerekçesiyle konuya ilişkin açıklama yapmadı aktifhaber

2671 öğretmen, eşinin yanına gidemedi

Sözleşmeli eş durumu mağduru öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı önünde çocuklarıyla birlikte eylem yaptı.
2010 Haziran ayı yer değiştirme döneminde il içi ve iller arası toplam 7 bin 612 sözleşmeli öğretmenin başvurusundan 4 bin 941 sözleşmeli öğretmenin yer değiştirme işleminin gerçekleştirildiği bildirilerek, "Buna karşılık boş pozisyon yetersizliğinden dolayı sadece eyleme konu olan 2 bin 671 sözleşmeli öğretmenin yer değiştirme işlemi sonuçlandırılamamıştır" denildi. Öğretmenler, bugün Ankara'da tayinlerinin çıkması için gösteride bulundu. 11.08.2010 ANKARA netgazete

Ereğli'de Hayatını Kaybeden 3 Üniversite Öğrencisi Gözyaşlarıyla Toprağa Verildi
15 Ağustos 2010
Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yaşamını yitiren 3 üniversite öğrencisi toprağa verildi. Yunus Ertan ve Kubilay Yüksel E...
Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yaşamını yitiren 3 üniversite öğrencisi toprağa verildi. Yunus Ertan ve Kubilay Yüksel Ereğli'de, Oytun Yazıcıoğlu'nun cenazesi ise Devrek ilçesine bağlı Yazıcıoğlu Köyü'nde toprağa verildi.
Öğrencilerden Yunus Ertan ile Kubilay Öztürk'ün Ereğli Devlet Hastanesi ve Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Araştırma Hastanesi Morgu'ndan alınan cenazeleri, Bozhane Camii'ne getirildi. İkindi namazının ardından İlçe Müftüsü Mustafa Erkan tarafından cenaze namazları kılınan öğrencilerden, kazada yanarak yaşamını yitiren Ertan Şehir Mezarlığı'na, Öztürk de Çeştepe Aile Mezarlığı'na defnedildi. Yaşamını yitiren öğrenci Oytun Yazıcıoğlu'nun cenazesi ise Devrek ilçesine bağlı Yazıcıoğlu Köyü'nde toprağa verildi. aktfhaber

2 müdürle bir öğretmen kazada can verdi
Adıyaman'ın Çelikhan ilçesinde bir minibüs ile otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında Battalgazi Yatılı İlköğretim Müdürü Abuzer Baştuğ, Devlet Hastanesi Müdürü Mehmet Tektaş ve Sümer Lisesi'nde öğretmen Mehmet Hanifi Güler hayatını kaybetti, 3 kişi de yaralandı. 19.08.2010 MALATYA netgazete

Eğitim için Almanya'ya gidip barlarda eğlenmişler
Avrupa Birliği'nin 76 bin Euro'luk Leonarda da Vinci eğitim projesi kapsamında "kaynak kursu" için 3 aylığına Almanya'ya giden ancak barlarda eğlendikleri ortaya çıkan öğrenciler bugün Adana'ya geldi. Havalimanında çocuklarını bekleyen aileler çocuklarının verilmeyeceğini öğrenince havalimanını bastı. 27.08.2010 ADANA netgazete

Üniversiteli Pelin, balkondan düştü öldü

27 Ağustos 2010 İzmir'in Bornova ilçesinde, üniversite öğrencisi bir genç kız, dengesini kaybederek oturduğu evinin balkonundan beton zemine düştü. Pelin Ö., kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Olay, sabah saat 08.45 sıralarında Bornova 275/11 Sokak numara 14'de bir apartmanda meydana geldi. Özel üniversitede öğrenci olduğu belirtilen Pelin Ö. (21), bir anda dengesini kaybederek beton zemine düştü. Çevredeki vatandaşlar tarafından çağırılan ambulansla Ege Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan Pelin Ö., tıbbî müdahaleye rağmen hayatını kaybetti netgazete

İnşaatten Düşen Genç 2 Gün Aç Kalmış
27 Ağustos 2010
30 lira yevmiyeyle çalıştığı inşaattan düşerek ölen üniversiteli Ömer, dün toprağa verildi

Ömer'in ağlamaktan göz pınarlarında yaş kalmamış 83 yaşındaki Cevriye Ninesi bir telefon konuşmasını aktarıyor bana: “Biz onu ne yoklukla büyüttük kızım. Okuyup kurtulsun, aç kalmasın diye... Anası tarlaya giderdi, arkasından ağlardı Ömerim. Verecek bir şey olmazdı bazen, kuru mememi verirdim sussun diye... Üniversiteye başladı... Bir gün telefonla aradım. Nasılsın Ömerim dedim. İki gündür açım, param yok nine' dedi... Yoklukla büyüttük, yoklukla öldü...”

Cenazeden önce varıyoruz Ağrı'nın Tutak İlçesi'ne bağlı Daldalık Köyü'ne... Öyle küçük bir köy ki, yol üstünde köyü gösteren bir levha bile yok... Sorup soruşturup bir yoldan sapıyoruz. Göz alabildiğine ağaçsız tepeler arasında önce bir minare, sonra da birkaç taş ev görüyoruz... Buğday ekinleri yeni biçilmiş, her yer sapsarı... Daha ilk gördüğümüz köylü sormadan anlıyor geliş sebebimizi... Bize eşlik ediyor...

Küçücük bir evde, tertemiz bir göz odaya buyur ediyorlar önce... Kenardaki bir çekyatta, bir kadın kendinden geçmiş yatıyor... Öğreniyorum ki, anne Herdem'i yeni getirmişler hastaneden... Başında bekleyen kızlarının ise ağzını bıçak açmıyor, ağlamaktan gözleri şişmiş. Herkes suskun... Ne yapacağımı bilemiyorum. Acı daha çok taze... Ömer toprağa bile verilmemiş. Ne soracağım, nasıl bir çocuk muydu diyeceğim? Onlar ne diyecekler? Yoklukla büyüttük, yoklukla öldü mü diyecekler? Bu düşüncelerle öylece odanın ortasında dikilirken omuzuma bir el dokunuyor, “Sizi yan odaya alalım” diye... Giriyorum bir başka temiz odaya... İçerisi kadın ve çocuk dolu... Bir dede ile ninenin yanlarına çöküveriyorum. “Başınız sağ olsun” diyorum, ellerini öpüyorum. Sanki bu sözü söylememi bekler gibi sıkıca sarılıyor Ömer'in babaannesi... Ağlıyor, ağlıyoruz... Ağıtları yüreğimi yakıyor... “Ah balam, ah yavrum... Kendi ellerimle yola vurdum Ömerimi... Gittim para buldum, getirdim... 'Al yolluk yap, madem istiyorsun git İstanbul'da çalış' dedim. Bilseydim der miydim, der miydim kızım?”

Peki nasıl bulmuş parayı Cevriye Nine? Soruyorum utana sıkıla... O da utanmış parayı isterken: “Amcam kızı vardı, ondan aldım. Diğer kızlarımdan aldım. 50 ondan, 50 diğerinden... Çok zor oldu. İnsan utanıyor istemeye... 200 lira bulabildim, Ömer'e verdim. 80 lirasını yol parası etti... ”

Üç ayda 250 lira yaşlılık parası alıyormuş Cevriye Nine... Hani elinden gelse hepsini verecek torununa ama... Herkes onun eline bakıyor Daldalık'taki iki göz odada... “Yurtta kalıyordu Ömer. Geçen yıldan borcu vardı. 'Borcumu ödeyemezsem bu yıl okuyamam. Bin lira yurda veririm, geri kalanı da bana yeter' demişti. Benim yavrum aç kaldı okullarda. Off of, çok zor!”

Gerçekten aç mı kaldı Ömer diye düşünüyorum, ama soramıyorum 83'ündeki Cevriye Nine'ye... O sırada akrabadan bir hanım alıyor sözü: “Kızım bak, aslını söylersen, bu çocuğun malı yok, tarlası yok, işi yok, evi yok. Hiçbir şeyi yok. İki kızkardeş, bir anne, bir kör nine, işte bu damda tek kalmışlar. Bu dam da onların değil. Aydın'a göç eden Kemal Arslan'ın evi. Allah rızası için bırakmış onlara... İdareten, 5 senedir burada kalıyorlar. Dededen kalma bir şey yok! Baba desen sağlıklı değil, bir gözü iyi görmüyor, beli sakat... Cigara içe içe iki kat olmuş, bir küreği kaldıracak hali yok. Borcu da çok... Bu çocuk da gelmiş, burada tutacak iş yok, tarlada çalışsa günde 10-15 lira alacak. Sabah ezanla gidiliyor, akşam ezanla dönülüyor... Demiş ki, gidip İstanbul'da çalışayım daha çok kaza


En son Ekim tarafından Pzr May 23, 2010 1:07 am tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Nis 10, 2010 2:13 am    Mesaj konusu: Amerikancı Eğitim Düzeni - Fulbright Anlaşması Alıntıyla Cevap Gönder



Amerikancı Eğitim Düzeni - Fulbright Anlaşması
Ahmet Efeoğlu
Türk Celil

Milli Eğitimimiz 27 Aralık 1947'de imzalanan ve “Fulbright Antlaşması” olarak anılan ”Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma’nın sonucu olarak, bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CIA tarafından, Amerikan çıkarları doğrultusunda biçimlendiriyordu.

*
Senatör Haydar Tunçkanat’ın “İkili Antlaşmaların İç Yüzü” ve “Amerikan Emperyalizmi ve CIA” adlı kitabında açıkladığı üzere, 27 Aralık 1947'de imzalanan Eğitim Komisyonu’yla ilgili anlaşmanın 5. maddesi şöyleydi:

"Komisyon, dördü TC vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. Bunlara ek olarak Türkiye’deki ABD diplomatik heyetin başı, (Amerikan Büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı olacaktır.Komisyonda oyların eşit oluşması durumunda kesin oyu misyon şefi (Amerikan büyük elçisi verecektir.”

Komisyonun ABD vatandaşı olan dört üyesinden ikisinin elçilikteki CIA mensupları arasından seçileceğinden kuşku duymamak gerekir, böylece CIA, Milli Eğitim Bakanlığı’na rahatça sızma olanağı bulacak ve komisyon üyesi sıfatıyla öğrenci ve eğitim üyeleri arasında ajanlar devşirmekte hiçbir güçlükle karşılaşmayacaktır.

Okul kitaplarına ve ders kitaplarına Amerikan propagandasının etkinliğini artırmak için malzeme hazırlayacaklardır.”

O günden 2007' ye 58 yıldır, “Milli Eğitim”imizi ve daha pek çok bakanlığımızı Amerikalı uzmanlar yönlendiriyor.

Bu durun, 2007'de de böyledir ve FULBRİGHT COMMİSSİON adı altında Türk Milli Eğitimini biçimlendiren kurulun başında 2007'de Amerikan Büyük elçisi oturmaktadır. (bu gün de o kadar taviz verdiğimize göre bu şartlar muhtemelen aynı şekilde, belki de daha da ağır şekilde devam etmektedir. Bundan daha ağır ne olacaksa?)

İsmet İnönü, Amerikan Yarı-Sömürgesi Olduğunu Açıklıyor.

Yalnızca Milli Eğitim’in değil, diğer pek çok bakanlıkların1949'dan başlayarak Amerikalı uzmanlar güdümlendiğine ilişkin acı gerçek, Türkiye’yi Amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürerek Türk ulusunun anlına bu lekeyi süren İsmet İnönü tarafından, yıllar sonra,1963'de “timsah gözyaşlarıyla” şöyle itiraf etmişti.

“Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlemesini istiyoruz. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım ben bunu? Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar. Yapabilirler mi bunu?

Hepsini çevresinde uzman denen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar. Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurlardan önce sefirden öğreniyorum.

Bağımsızlık savaşından sonra Lozan’da asıl mücadele de bu uzmanlar konusunda oldu. Yoksa sınırlar zaten fiili durum idi. Tazminat işini iki devlet aramızda çözerdik. Bütün mücadele idaremize yapılmak istenen müdahale yüzünden çıktı. Bir tek uzman vermek için büyük ödünlerde bulunmaya hazırdılar. Dayattık. Biz onların neden ısrar ettiklerini biliyorduk. Onlar bizim neden inatla red ettiğimizi biliyorlardı.

Böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları vaat ederler. İmzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir. Personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra sökebilirsen sök. Gitmezler. Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek. Yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika güdemezsiniz. Havanda su döversiniz. Fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir. Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez…”

Türkiye’nin Şubat 1948'de 705 bin dolar olan döviz varlığını, Mayıs 1950'de eksi 12 milyon dolara; 1946'da 214 ton olan altın varlığını 1949 sonunda 123 tona indiren, ülkenin dağarcığında yeterince altın ve döviz bulunmasına karşın Amerika’dan borç alarak ülkeyi Amerikan güdümüne sokan İsmet İnönü’nün bu yüz kızartıcı açıklamaları karşısında:

“Madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin Amerika ile antlaşmalar yaparken Türkiye’ye Amerikalı uzmanlar dolmasına neden olacak maddelere imza attınız?” ..

demek gerekiyor.

İsmet İnönü’nün bu sözleri, kendisinin Türkiye’yi içine düşürdüğü durumu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği gibi, onun bir Türkiye Cumhuriyeti kahramanı, Cumhurbaşkanı, Başbakanı olarak ne denli çaresiz olduğunu da ortaya koymaktaydı.

NOT: Bu yazıda Sn. Cengiz ÖNAKINCI’nın “Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni- Osmanlı Tuzağı ”adlı kitabından alıntı yapılmıştır.
Açık İstihbarat

BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-ECNEBİ MÜTEHASSIS
Necip Fazıl Kısakürek (*)

• Bu emirle beraber, memleketin talimî ve tatbikî her sahasında ecnebi mütehassıs yasaktır.

• Ecnebi mütehassısın tarifi, bir iş, meslek veya ilimde ustalık sahibi olan gayr-i Müslim şahıstır.

• Sadece fennî ve tatbikî sahalarda bir dereceye kadar tahammülü kabil olan ecnebi mütehassısı, bilhassa sâf ilim ve sanat sahasında iki başlı bir felâket telâkki ediyoruz. Şöyle ki, ecnebi mütehassıs, bize hiçbir bilgiyi mal etmiyeceğine karşılık, ilim perdesi altında ruhumuzu sistemle bozmaya memurdur.

• Tarihimizde, inkılâp âbidelerini bile ecnebi mütehassıslara yaptıran devrin, bu milleti müstemlekeleştirmekten başka gaye gütmeyici ruhunu ifadede bu misal, âzamî derecede parlaktır. Millî olmak iddiasında bir inkılâp, kendi âbidelerini ecnebilere ısmarlamakla, kendi bakirelerini kadınlığa irca için ecnebilere müracaat etmek arasında bir fark bulunduğunu iddia edemez. Biri maddede oluyor, öbürü mânada...

• Mutlaka fethetmekle mükellef bulunduğumuz Batı dünyasının aklî teçhizatını, Batılı ustaları her selâhiyetle harîmimize çekerek elde edemeyiz; üstelik kendimizinkini kaybederiz. Bu işin çaresi, harikulâde üstün münezzeh, hattâ mukaddes bir hırsız ruhiyle onun harîmine girip her
şeyini devşirmektir.

• Bilhassa bütün maarif teşkilâtı; üniversite, yüksek mektep ve liseler... Bilhassa bütün ordu teşkilâtı; askerî talim ve terbiye müessiseleri ve birlikler. Ve nihayet bütün vekâletlerin çerçevelediği bütün iş ve tatbik sahaları dâhil olarak, ecnebi mütehassısın bulundurulabileceği tek yer yoktur.

• Bu emrin neşri tarihinden itibaren umumî devlet ölçüsü, herhangi bir müessisenin, ya millî heyetiyle mevcut ve kendi kendisini idare eder ve her ân terakkiye doğru yürür mahiyette olduğu, yahut bir gün varlık şartlarına erinceye kadar mevcut olmadığı ve mevcut olmak için
her çileye başvurmak borcu altında bulunduğundan ibarettir.

* İdeolocya Örgüsü'nden

İkna Odaları Bitti, Peruk Kontrolü Başladı!
Adem Yavuz İRĞAT
13 Nisan 2010

Milyonlarca gencin aylarca çalışıp, merakla beklediği YGS’de yine bir skandal yaşandı. Kadıköy Leman Kaya İlköğretim Okulu'nda perukla pazar günü sınava girmek isteyen öğrenciye izin verilmedi. Bu davranış insanların aklına “İkna Odaları’nın bitip, Peruk Kontrolleri”nin başladığını getiriyor.

Pazar gününü özetleyen bu cümlelerin ardından geçmişe bir göz atalım. Danıştay’ın 8. Dairesi, geçtiğimiz aylarda (17 Aralık 2009), üniversiteye girişte uygulanacak katsayı konusunda, İstanbul Barosu’nun açtığı dava sonucunda yürütmeyi durdurma kararı vererek tarihî bir skandala daha imza atmıştı. Danıştay’ın 8. Dairesi “eğitimde eşitlik” ilkesini bozarak “eşitsizliğe” karar vermişti. 21 Temmuz 2009 günü YÖK’ten gelen “tek katsayı” kararı düzenlemesi gençleri ne kadar sevindirip, ümit var ettiyse, o gün Danıştay’ın 8. Dairesi’nden gelen karar da o kadar üzüp, ümitsizliğe itmişti. Tüm bunlara rağmen ümitler yitirilmeden yola devam edilmişti, ta ki pazar günü yaşananlara kadar. Türkiye’de nelerin olup biteceğini kestirebilecek düzeyde insanlarımızın varlığı bizi sevindiriyor. YÖK, yapmış olduğu düzenlemenin sonrasında sıkıntıların olacağını kestirerek, alternatif yöntemler geliştirmişti. Bu konuda YÖK’ün de ne kadar istekli olduğu görüyoruz. Ancak bunun yorumu çok farklı yapılıyordu. Ne de olsa “imamı getirip YÖK Başkanı ettiler” demiyorlar mıydı? İşte meslek liselerinden korkmanın bir göstergesi de bu olsa gerek! Tabii bir de İmam-Hatip kökenli başbakanımız var! “İşçisin işçi kal” düsturunu kendilerine ilke edinmişler. Bundan vazgeçmek istemeyen zihniyet hâlâ yok değil! Müslüman âleminin Kurban Bayramı hazırlıkları yaptığı o günlerde, meslek liselerinde okuyan gençlerimizin önüne engel koyarak, onların hem geleceklerini hem de bayramlarını zehir etmeye çalışanlar “bayram” etmişlerdi herhalde. Neşeyle beklenen bayram, yerini hüzne bırakmıştı. Sadece gençler değil, onların aileleri de aynı burukluğu yaşamışlardı. Bu kararı verenler belki de hayatlarının en güzel bayramını yaşarken, kararın muhatapları da aynı derecede hayatlarının en kötü bayramını yaşadılar. Kabullen(e)memenin getirmiş olduğu sıkıntıyı her halükarda görüyoruz. Bunu en sergileyen “darbeci” olarak anılan İstanbul Barosu’dur. CHP’nin Anayasa Mahkemesi var, İstanbul Barosu’nun da Danıştay 8. Dairesi var! Meslek liselerine uygulanan eşitsizliğin kaldırılmasını sindirememenin nedenlerinden birisi de İmam-Hatip Lisesi mezunlarının yüksek makamlara gelmelerini engellemektir. Bugün yaşanan tartışmalara baktığımızda meslek liseleri adı altında tartışılan isimlerin başında İmam-Hatip Liseleri’nde okuyan öğrencilerin öne çıktığını görüyoruz. Anayasanın temel ilkelerinden olan “eğitimde eşitlik” in nerede kaldığını sormak gerekmez mi? Bir tarafta “haydi kızlar okula” diyeceksiniz, öte tarafta “katsayı devam edecek” diyeceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Birileri çıkıp meslek lisesi okuyanların hakkını savunurken bir yerleri örnek verip, onların haklarını kendi ideolojileri çerçevesinde savunuyorlar. Neymiş, efendim “kendi alanlarında uzmanlaşsınlar, bu alanlarda uzmana ihtiyaç var.”

İyi de, tıp okuyan bir öğrenci 12 yıllık eğitimi boyunca (ilköğretim ve lise) ‘tıp’la alakalı ne öğreniyor, bunun açıklaması var mı? Sayısal bölümü mezunu olan bir öğrenci doktor olduğu zaman “işçi-havuz problemi” mi çözüyor? Ya da hukuk okuyan bir öğrenci, 12 yıllık eğitim sürecinde anayasa kitaplarıyla mı yatıp kalkıyor? Neden bir İmam-Hatip Lisesi’nde okuyan öğrenciye gelince “sen git İlahiyat oku, imam ol” deniliyor? Aynı sınav sisteminde aynı sorularla muhatap olan iki öğrenciyi karşılaştıralım, bakalım eşitlikten anlaşılan bu muymuş? Herhangi bir lise, düz lise veya Anadolu Lisesi’nden mezun olmuş bir öğrenciyle, İmam-Hatip, Sağlık Meslek, Ticaret Meslek liselerinden mezun olmuş bir öğrencinin sınavda karşılaştıkları soru türleri nasıl? Hangi liseden mezun olursa olsun, bütün öğrencilerin, üniversite sınavında sorulan soruların hepsini çözme hakkı var. Aynı soruları çözmüş ve aynı netleri elde etmiş bir Anadolu Lisesi mezunu öğrenciyle, aynı soruları çözmüş ve aynı netleri elde etmiş bir İmam-Hatip lisesi mezunu öğrenci arasından Anadolu Lisesi okuyan öğrenci tıp, hukuk, siyasal gibi bölümleri tercih edebilirken, İmam-Hatip Lisesi’nden mezun olmuş öğrencinin böyle bir hakkı olmuyor. Bu mu eğitimde eşitlik? Burada önemli olan, bilgilerin ölçülmesi mi, yoksa hangi liseden geldiği midir? Eğer amaç bilgilerin ölçülmesiyse –ki sınavın amacı budur- her ikisi de eşit hakka sahip olmalıdır. Eşitlikten anlaşılan, “aynı doğrultuda çözülen sorularda her zaman meslek liseleri ikinci plandadır” anlayışıysa bunun adına eşitlik değil, eşitsizlik denir. İmam-Hatip Lisesi’nden mezun olmuş bir öğrencinin hâkim olup, kanunları kendi doğrultusunda yorumlamayıp, hakkı gözeterek, haksızlığa boyun eğmeyeceği bilindiği için mi bu engeller koyuluyor? Yoksa bir İmam Hatip Lisesi mezununun doktor olup da tıbba katacağı maneviyattan mı korkuluyor?

Öyle ya, o gün o kararın verilmesine neden olan ve kararı verenlerin İmam-Hatip mezunu insanlardan olmuş olmaları durumunda ne bayramlar zehir olurdu ne de gençlerin geleceği. Çünkü onlarda vicdan ve hak kavramı vardır. Merhum Akif ne güzel söylemiş: “Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.” İşte bu düsturla yetişen bir gençliği kabullenememek en acısıdır. Vermiş oldukları kararlarla yürütmenin yerini alan Danıştay ve yasamanın yerini alan Anayasa Mahkemesi varken, böyle bir sistemin işletilebilmesi çok kolay değildir. Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmaması için bir savaş içinde olan, onu, geçmişi ile suçlayan ve kendi geçmişi hatırlatıldığında “Gençtim, olgunlaştım” diyen Nur Serter’in varlığı unutulmamalıdır. Kendi için değişime hak verirken başkaları için (özellikle İmam Hatip ve başörtülülere karşı) bu hakkı savunmayanlar unutulmadı. Fikirlerine saygı beklerken, kendinden olmayanın “Bez parçasıyla gezenlerin” fikrine saygı göstermeyen, onları ikinci sınıf insan olarak gören anlayıştaki birisi çıkıp şunu der mi bil(e)mem: “Bırakın biraz da meslek liselilerin (İmam Hatiplilerin) anaları ağlasın, bu ülkede analar ağlamadı mı?” Bunları duymaya alıştık. Şimdi başka şeylere alıştırmaya çalışıyorlar. Onun adı ise “Dur! Peruk kontrolü!”dür. Sınava girmek için geldiği okulda başının kapalı olması nedeniyle içeriye alınmayan Ümit Köse’nin bunca emeğinin karşılığından kim sorumludur? Okulda yaşadığı olay karşısında gözyaşlarına boğulan Köse’nin hakkını kim verecek? Soruyorum vicdanı olan herkese? Bir yıl boyunca hazırlanıp ve bir dakikada boşa giden çabaların sorumlusu kimlerdir? Hangi hakla bunu yapıyorlar?

Yapılan haksızlığın faturasını karşı tarafa kesip, “bundan sonra tartışılacak hiçbir şey yok" diyerek vicdan muhasebesinden kurtulacağını sananlar ne kadar da çaresizdirler. Danıştay kararlarıyla çıktık yola, peruk kontrolleriyle geldik bu güne. Sabah ola, hayrola!
habertaraf

İlber Hoca sürgünü mü?
HAŞMET BABAOĞLU

Güneydoğu'da bazı il ve ilçelerde üniversiteye girmek isteyen öğrenciler YGS sınavı için yaşadıkları yerden yüzlerce kilometre öteye gitmek zorunda kaldılar.
ÖSYM böyle buyurdu çünkü.
Mardin Kızıltepe'deki öğrencilere "Sen Eskişehir'de, Trabzon'da, Adana'da sınava gireceksin" dendi. Sınav yeri Kıbrıs çıkan bile var!
Şırnaklı birçok öğrenci yedi saat uzaklıktaki Elazığ'a gitmek zorunda kaldı.
Adını koymak gerek: Sınav sürgünü bu!
Belediyeler ve öğretmen kuruluşları seferber olup otobüs tuttular ama bütün bunlar rezaletin üstünü örtebilir mi?
Bazı kız öğrencileri aileleri göndermedi.
Hiç Cizre veya Kızıltepe dışına çıkmamış çocuklarının sabah Eskişehir'e gidip öğleden sonra dönüş yoluna düşmelerine ne akılları erebilirdi ne de gönülleri razı gelirdi.
Sonuçta çok yazık oldu!
Şimdi bölgede İlber Ortaylı'ya büyük öfke var.
Neden? Çünkü İlber Hoca geçen Şubat'ta "Türk devletinin tarihi temelleri" üzerine çok tartışılan bir konuşma yapmıştı.
"Darbe kaçınılmaz olabilir" gibi laflarının ve ırkçılık kokan yaklaşımlarının yanı sıra Ortaylı'nın "Doğu ve Güneydoğu illerimizde üniversiteye giriş sınavında kopya çekiliyor, ehil olmayan öğrenciler üniversiteye giriyor" ifadesi de dikkat çekmişti.
"İmtihanların asayişini iyi kontrol etmeliyiz" demişti Ortaylı.
İfadeye dikkatinizi çekerim; "asayiş!"
Şimdi oradaki vatandaşlar da soruyorlar: "Asayiş böyle mi sağlandı?"
İşte tam bu noktada durmak gerek.
İlber Ortaylı yanlış veya doğru fikrini söylemiş. (Geçen akşam Kafa Dengi programında Sırrı Süreyya güzel özetledi: "İlmi var, irfanı yok bir hoca!")
Yarın başka bir hoca veya eğitimci de başka şeyler söyleyebilir. Fikrimizi dile getirme özgürlüğümüz hepimizin en temel hakkı.
Ortada bir skandal, hatta bir zulüm varsa, ki var, sorumlusu ÖSYM'dir.
ÖSYM öyle geçiştirmelik değil, geniş bir açıklama yapmak zorundadır.
Merak ediyorum, ÖSYM bir poğaça alacak, çay içecek harçlığı bile zor bulan ama okumak isteyen yoksul çocukları yüzlerce kilometre uzağa gönderme vebalinin altından nasıl kalkacak?

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2010/04/12/ilber_hoca_surgunu_mu

TACİZCİ ÖĞRETMEN TUTUKLANDI

9 Nisan 2010 22:40
Mersin'de öğrencilerini taciz ettiği iddiasıyla gözaltına alınan ilköğretim okulu öğretmeni çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Mersin Valisi Hüseyin Aksoy, CİHAN'a yaptığı açıklamada ilköğretim okulunda öğrencileri taciz ettiği iddiaları ile ilgili gözaltına alınan ilköğretim okulu öğretmeninin önce açığa alındığını, daha sonra ise çıkarıldığı mahkemece tutuklandığını belirtti.

Mersin'de Atike Akel İlköğretim Okulu 3-B sınıfı öğretmeni O.M. 9 yaşındaki iki kız öğrencisini taciz ettiği iddiasıyla velilerin şikayeti üzerine gözaltına alınmıştı. netgazete

Çocuklar İçin Dansöz Oynattılar
Rezaletin bu kadarına da pes!.. Çocukların da bulunduğu etkinlikte dansöz çıktı.
12 Nisan 2010
Bu kadarına pes. Anne-babalar çocuklarının eğitim gördüğü okulun kaynaşma toplantısına katıldı. Çocukların da bulunduğu etkinlikte dansöz çıktı.

Kocaeli'nin Gölcük ilçesindeki bir okulun aile birliği üyeleri, çocuklarının da katıldığı veli kaynaşma çayında dansöz eşliğinde eğlendi.

Okul Müdürü Bahattin Yazıcıoğlu, etkinlikte yaptığı konuşmada, eğitimde örnek davranışlarla çocuklara yön verilmesi gerektiğini söyledi.

Dumlupınar İlköğretim Okulu Aile Birliği yönetimi, okula gelir sağlamak için Gölcük Kongre Salonu'nda veli kaynaşma çayı düzenledi.

Velilerin çocuklarını da getirdiği etkinliğe katılanlar, piyanistin söylediği şarkılarla ve dansöz eşliğinde eğlendi.

Okul Müdürü Bahattin Yazıcıoğlu, etkinlikte yaptığı konuşmada, eğitimde örnek davranışlarla çocuklara yön verilmesi gerektiğini söyledi.

Organizasyonların okula maddi katkı sağlayacağını belirten Yazıcıoğlu, ''Bu çayın düzenlemesinde canla başla çalışan aile birliği başkanımız ve yönetim kurulu üyelerine teşekkür ediyorum. Onlarla çalışmak bizim için büyük zevk'' diye konuştu.

Okul Aile Birliği Başkanı Ayla Sesigüzel de ''Geleneksel olarak düzenlediğimiz bu etkinliğimizle velilerimizle tanışıp kaynaşma imkanı bulup eğlenme fırsatı elde ediyoruz'' dedi.

Skandal için soruşturma başlatıldı

İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün soruşturma başlattığı öğrenildi. Kocaeli Milli Eğitim Müdürü Nevzat İspirli, olayı yeni öğrendiğini ve olayla ilgili soruşturma başlatıldığını söyledi. İspirli, öğrencilere kötü örnek olacak davranışlara izin vermeyeceklerini ifade etti.
aktifhaber

3 Nisan 2010
O Müdür ADD'li Çıktı
Kocaeli'de bir ilköğretim okulunda 'veli çayı' adı altında düzenlenen, çocuklarında bulunduğu toplantıda dansöz oynatan okul müdürünün ADD'li olduğu ortaya çıktı.

Kocaeli'de bir ilköğretim okulu “veli çayı” düzenledi. Veliler, çocuklarını alıp etkinliğe gitti. Okul müdürü “eğitimde örnek davranışlar” konuşması yaptı. Ardından sahneye dansöz çıktı! Veliler de çocuklar da şaşırıp kaldı! Skandala ev sahipliği yapan müdürün ADD'li olduğu ortaya çıktı.

Kocaeli'de dün ilginç bir olay yaşandı. Gölcük Dumlupınar İlköğretim Okulu Aile Birliği yönetimi, okula gelir sağlamak için “veli kaynaşma çayı” düzenledi. Buraya kadar her şey normaldi. Veliler de yanlarına çocuklarını alarak Gölcük Kongre Salonu'ndaki etkinliğe gitti. Çocuklar oynadı, veliler birbiriyle kaynaştı. Okula yardım etmek için fikir birliğine varıldı. Okul Müdürü Bahattin Yazıcıoğlu, eğitimde “örnek davranışlar”la ilgili bir konuşma yaptı. Etkinliğin ilerleyen dakikalarında “sahneye bir sürpriz” çıktı.

DANSÖZÜ BİR VELİ GETİRTMİŞ
İstanbul'dan getirtilen bir dansöz sahneye çıkıp, göbek atmaya başladı. Veliler de çocuklar da neye uğradığını şaşırdı. Aile Birliği Başkanı Ayla Sesigüzel, önce dansözün Okul Müdürü Bahattin Yazıcıoğlu, tarafından İstanbul'dan getirtilerek velilere sürpriz yaptığını söyledi. Ancak müdür, durumu hemen “düzeltti.” Dansözü kendisinin getirtmediğini söyleyen Yazıcıoğlu, her yıl yapılan etkinliklerde bir velinin mutlaka bir süpriz yaptığını söyledi.

SORUŞTURMA BAŞLATILDI
Dansözün bir veli tarafından “sürpriz” amaçlı getirildiğini söyleyen müdür, “Geçen yıl sanatçı Hüner Coşkuner getirilmişti. Bu yıl da bir velimiz dansöz getirdi. Davetiyelerde ‘Çocuk getirilmemeli' diye bir uyarımız da vardı'' dedi. Ancak Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürlüğü soruşturma başlattı.

MÜDÜR ADD'LİYMİŞ...
İstanbul'dan dansöz getirterek velilere sürpriz yaptığı anonsla bildirilen Okul Müdürü Bahattin Yazıcıoğlu'nun Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) üyesi olduğu ortaya çıktı.
Kaynak: Habervaktim

İlkokulu geneleve çevirenlerden 2 kişi gözaltında
Siirt Valisi Necati Şentürk, kentte bir ilköğretim okulunda meydana geldiği iddia edilen "nitelikli cinsel istismar olayı" ile ilgili 2 kamu görevlisinin açığa alındığını bildirdi. Kız çocuklarından birinin okuduğu ilköğretim okulu müd ür yardımcısının da olayla ilgili arandığı bildirildi. 21.04.2010 SİİRT netgazete

Öğrenci servisi bahçeye uçtu: 1 ölü, 10 yaralı

21 Nisan 2010 Ordu'da yağış nedeniyle kayganlaşan yolda kontrolden çıkan öğrenci servisinin bahçeye uçması sonucu meydana gelen kazada 1 öğrenci hayatını kaybetti, 10 öğrenci yaralandı. netgazete

Bir öğretmen, inşaatta ölü olarak bulundu
22 Nisan 2010 Trabzon'un Araklı ilçesinde bir öğretmen, inşaatta ölü olarak bulundu. Edinilen bilgiye göre, ilçeye bağlı Merkez Mahallesi'nde inşaatta oyun oynayan çocuklar bir ceset görünce durumu polise bildirdi.

Olay yerine gelen polis ekipleri ve cumhuriyet savcısının yaptığı incelemede, cesedin Fettah D. (35) adlı öğretmene ait olduğu belirlendi. Cesedin yanında ilaç ve fare zehri bulundu. İntihar ettiği tahmin edilen Fettah D.'nin cesedi otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı.
haber7

Siirt'te İkinci Dehşet
“Benden üç -dört yaşlarında çocuk istediler. Amcamın iki yaşındaki oğlunu götürdüm. Niye kız getirmiyorsun dediler, üç yaşındaki kuzenimi de götürdüm...”
6 Nisan 2010
Sekiz YİBO öğrencisi bir kızın çıplak resimlerini çekip 'Bize çocuk getir' dediler. Kız iki ve üç yaşındaki iki kuzenini eliyle 'tecavüz ve ölüm'e teslim etti

“Benden üç -dört yaşlarında çocuk istediler istediler. Amcamın iki yaşındaki oğlunu götürdüm. Niye kız getirmiyorsun dediler, üç yaşındaki kuzenimi de götürdüm...”

“Bize saçları kıvırcık bir çocuk getirdi. Havuzun yanına götürdük. Sırayla hepimiz tecavüz ettik. Sonra içimizden biri birkaç kez havuza sokup çıkardı. Çıkardığında ölmüş olduğunu gördük...”
Bunlar, insanın kanını donduran bir filmden konuşmalar değil. Bir süre önce 14 kişinin tutuklandığı dört küçük kıza tecavüz skandalının ardından Siirt görülmemiş bir vahşetle gündemde: Pervari ilçesindeki Atatürk Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda (YİBO) okuyan 13-14 yaşlarındaki sekiz erkek öğrenci, çıplak fotoğrafını çekip şantaj yaptıkları kızdan ‘kendilerine çocuk getirmesini’ istedi. 15 yaşındaki kız, bu kişilere biri iki diğeri üç yaşında iki kuzenini teslim etti. Sekiz öğrenci üç yaşındaki kızı tecavüz edip boğdu, iki yaşındaki erkek çocuğu da tecavüzün ardından ölüme terk etti.
Radikal

FATİH SULTAN MEHMET’İN KEMİKLERİ SIZLIYOR
Prof.Dr. Oğuz Oyan
28.04.2010

Merkel’in Türkiye ziyaretine denk getirilerek bir Türk-Alman Üniversitesi kurulduktan sonra 8 Nisan’da Meclis gündemine 4 yeni vakıf üniversitesi kuran tasarı düştü. Bunlardan ikisinin, İstanbul’da “Süleyman Şah Üniversitesi” ile Samsun’da “Canik Başarı Üniversitesi” nin sadece ticari amaçlı dershane/vakıf üniversitesi örneklerini mi oluşturacağı soruları yanıtsız kaldı.

Fatih’in kemiklerini sızlatan dönüşüm
Sisteme gelen asıl yenilik, iki yeni vakıf üniversitesinin kamusal nitelikli vakıflara ait olmasıydı! “Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi”, beş mazbut vakıf “adına” Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kuruluyordu. İlginç tarihi bağlantı şuydu: Fatih Sultan Mehmet, sağlığında, miri (kamusal) araziden mülk ve evlatlık vakıflara (hayrî amaç taşımadan evlatlarına servet transferini amaçlayan vakıflara) akar ve taşınmaz aktaran yozlaşmaya karşı savaş açmış ve muhtemelen şüpheli ölümü de bunun üzerine gerçekleşmişti. Kendi hayrî vakfının dahi birgün paralı eğitim verecek bir kuruluşa dönüştürülmesi Fatih’in kemiklerini sızlatacak cinstendi. Bu hiç olmazsa bir devlet üniversitesi olamaz mıydı?

Kaldı ki muhalefet milletvekilleri, bu mazbut vakıfların vakfiyelerinde bir yükseköğretim amacı olduğu konusunda ikna edilemedikleri gibi, bir kamu kurumunun bir vakıf üniversitesi kurmakla görevlendirilmesindeki çelişkiye de yanıt bulamadılar. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde “Medeniyetler İttifakı Enstitüsü” gibi bilimden çok siyaseti ve hegemon ideolojiyi yansıtan tuhaf bir enstitünün niçin kurulacağına da yanıt alamadılar. Gene bir yarı-kamusal yapı olan Türkiye Diyanet Vakfı’nın kuracağı “İstanbul Ön Asya Üniversitesi”nin kuruluş amacını da tam sökemediler.

Başbakanın Vakfının Üniversite Kurduğu Ülke!
Tam bunlar üzerindeki görüşmeler sona ermişken, iktidar grubu İçtüzüğü ihlal pahasına peşpeşe verdiği önergelerle iki yeni vakıf üniversitesinin kuruluşunu daha tasarıya ekliyordu. Böylece önce İlim Yayma Vakfı tarafından “İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi” kurulacaktı. İlim Yayma Vakfı’nın ‘dönemin ruhunu yansıtan’ kurucuları arasında Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Aydın (Devlet Bakanı) ve Ahmet Davutoğlu’nun (Dışişleri Bakanı) ve daha nice ilginç şahsiyetin de bulunması anamuhalefet tarafından gündeme getiriliyor ama iktidarın buna yanıtı, inanılmaz bir ironiyle, üniversite mütevelli heyetinde bu kurucu isimlerin yer almadığı oluyordu! (Bir de yer alsalardı bari!).

Böylece dünyada bir ilk olarak, milli eğitimin tüm sorumluluğunu üzerinde taşıyan görevdeki bir başbakan yanında iki bakanıyla birlikte özel nitelikli bir vakıf üniversitesinin kurucusu olabiliyordu. Demek ki Başbakan ve Hükümet üyeleri, yönettikleri devletin üniversitelerinden umudu kesmiş, kendi şahsi damgalarını taşıyan vakıf üniversitelerini oluşturarak soruna çözüm bulmaya yönelmişlerdi! Şimdi tek eksiğin de tamamlanarak bu heyete Milli Eğitim Bakanı ile YÖK Başkanının da dâhil edilmesi farz olmuştur.

Din-İman-Paranın Bileşkesinde Bilimi İlerletmek!
Son olarak Bezm-i Alem Valide Sultan Vakfı “adına” gene Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “Bezm-i Alem Üniversitesi” de kuruluyordu. Ancak burada vakfedenlerin iradesi hilafına hareket edildiği çok aşikârdı. Bezm-i Alem Vakfı 1843 yılında II. Mahmud’un eşi, Abdülmecid’in annesi tarafından kurulmuştu. Vakfiyede bir yükseköğretim kurumu kurma iradesi belirtilmemişti. Amaç, Vakıf Gureba Hastanesi aracılığıyla yoksula hizmet etmekti.

Bu nedenle, 1987’de YÖK’ün bu vakıf taşınmazları üzerinde bir devlet üniversitesi kurma kararı, hukuki koşulların elvermemesi nedeniyle, 1989’da gene YÖK tarafından geri alınmıştı. İdari yargıda halen süren üç davada da vakıf adına itirazlar devam ederken Vakıf Gureba Hastanesi’ne ve mücavir taşınmazlarına bu el koyma iştahı acaba nedendi? Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulacak üniversiteye 100 dekar alan tahsis ederken 230 dekarı da alışveriş merkezi, ofis, rezidans ve otel olarak ayırmayı planlamaktaydı. Vakfın arazisinin böyle bir rant yağmalanmasına uğratılmasına, hukuk profesörü Dr. Hüseyin Hatemi “Gerçek anlamda bir hayır amacı güden Vakıf Gureba Hastanesi’nin geçmişten kalan örnek bir vakıf kurumu olarak muhafaza edilmesi uygun olacaktır” diyerek karşı çıkıyordu. Ama pek “muhafazakâr” iktidar geçmişten gelen örnek bir vakıf kurumunu muhafazaya yanaşmıyordu.

Üniversite Kavramı Yozlaşırken Üniversite Patlaması
Böylece, beşi İstanbul’da olmak üzere 6 yeni vakıf üniversitesi kuruluyordu. 51 Vakıf üniversitesinin artık 30’u İstanbul’da, 42’si üç büyük şehirde kümeleniyordu. İstanbul, ticaret ve cemaatler rekabetinin en fazla yaşandığı mikro-kozmostu. Türkiye ölçeğinden bakıldığında, cemaat baskısı sadece vakıf üniversiteleriyle sınırlı değildi. 2002 sonunda 23’ü vakıf olmak üzere 76 üniversiteli yapıdan 15 Nisan 2010’da 51’u vakıf 95’i devlet olmak üzere 146 üniversiteli bir yükseköğretim yapısına geçilmişti. İktidar sözcüleri bu nicelik sıçramasını büyük bir başarı olarak sunma çabasına girerken, Türkiye’de üniversite sayısının artışı hızında bir kalite kaybının yaşandığının ve bugün artık “önce nitelik” yol ayırımına gelindiğinin farkında bile değillerdi.
(..)
Odatv.com

02 Mayıs 2010
Başörtüsünden Dolayı Sınava Giremediler
Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı'nda başörütüsü krizi yaşandı.

Batman İMKB Lisesine sınava girmek için gelen başörtülü öğrenciler girişte engellendi. Başörtülerini çıkarmak istemeyen öğrencililer sınav yetkilileri tarafından okul kapısından geri çevrildi.

30'a yakın öğrenci başörtülerinden dolayı sınava giremedi. Öğrenciler sınav sonuna kadar okul bahçesinde beklemek zorunda kaldı. Ailelerine destek olmak için sınava girdiklerini belirten öğrenciler yapılan uygulamanın doğru olmadığından yakındı. Fatma Ekmen, isimli öğrenci, sınav yetkililerinin başörtüsünü çıkarmasını istediğini ama bunu kabul etmediğini söyledi. Ekmen," Başörtümüz yüzünden bir sorun çıkacağını bilseydik. İmam Hatip'te bile okumaya gerek duymazdık. Bundan dolayı İmam Hatip'te okuduk. Okul görevlileri bize sınava giremeyeceğimizi söyledi. Başörtümüz ile sınava girmemiz durumunda ise tutanak tutacaklarını belirti. Bizim için bir fırsattı, okul masraflarımızı bu şekilde karşılaya bilirdik. Başörtümüz yüzünden almadılar. Hıristiyan ülkelerde bile izin veriyorlar. Ama biz Müslüman bir ülke olmamıza rağmen almıyorlar. Anadolu Lisesi ve Fen Liselerini de kazana bilirdik ama başörtümüzden dolayı İmam Hatiplere gittik."dedi.

Sınava alınmadığı için kızgın olan Büşra Ünlü, isimli öğrenci ise Müslüman bir ülkede olmamsı gereken bir uygulama yapıldığını belirterek "Bu kesinlikle bize yapılan büyük bir yanlışlık. Hepimiz çok iyi yerleri kazandık ama sırf başörtümüzden dolayı İmam Hatip'e gittik. Bu çok büyük bir haksızlık. Bu sadece bir bursluluk sınavı. Çok önemi yok ama biz sadece ailemize yardımcı olmak istedi. Camileri kaldırsınlar artık. Haç takalım, Kilise kursunlar. Müslüman bir ülkeyiz diyorlar ama gereğini yerine getirmiyorlar." Diye konuştu.

Öğrenci velileri ise uygulamanın yanlış olduğunu ve bir an önce uygulamadan kaldırılması gerektiğini söyledi.
aktifhaber

Kızlara çekilen mesaj, erkekleri birbirine düşürdü
15:20 - Celal Bayar Üniversitesi Demirci Eğitim Fakültesi'nde okuyan öğrenci grupları, bir kız öğrencinin cep telefonuna çekilen uygunsuz mesaj yüzünden karşı karşıya gelince ilçede gergin anlar yaşandı, bazı öğrenciler yaralandı. İlçe Jandarma Komutanlığı ekibi, bir toplumsal olaya sebebiyet verilmemesi için ilçedeki spor salonuna öğrencileri götürdü. Olayla ilgili Manisa'dan çevik kuvvet desteği sağlandı. 05.05.2010 MANİSA netgazete

Müdürün Taciz Skandalı
06 Mayıs 2010
İki kadın öğretmeni taciz ettiği iddiasıyla hakkında soruşturma açılan müdürün makam odasında sperm örnekleri bulundu.

Adana'nın Yumurtalık ilçesinde, geçen ay, makam odasında iki kadın öğretmeni taciz ettiği iddiasıyla hakkında adli ve idari soruşturma açılan ilköğretim okulu müdürünün makam odasındaki kağıt ve peçete parçalarında Adli Tıp Kurumu uzmanlarınca yapılan incelemede, sperm örnekleri bulunduğu bildirildi.

1 Nisan 2010 tarihinde, bir kadın öğretmenin Kaymakamlık ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne yaptığı şikayet üzerine taciz iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan ancak savcılık tarafından hazırlanan iddianameye dayanılarak Yumurtalık Sulh Ceza Mahkemesi'nde hakkında dava açılan H.E'nin (42) tutuksuz yargılaması devam ederken, Adli Tıp Kurumu da raporunu tamamladı.

Adli Tıp Kurumunun raporunda, okul müdürü H.E'nin makam odasındaki kağıt ve peçete parçalarında sperm örnekleri bulunduğu kaydedildi.

Bu arada, konuyla ilgili okuldaki bazı öğrencilerin ifadesine başvurulduğu belirtildi.

H.E hakkındaki iddialar, bir öğretmenin olayı şikayet etmesi üzerine ortaya çıkmış, daha sonra başka bir kadın öğretmen de cinsel taciz olayına maruz kaldığı gerekçesiyle dilekçe vermişti.

H.E'nin TCK'nin 105/1 ve 105/2 maddelerine göre 2 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı öğrenildi. aktifhaber

Üniversiteliler konserde birbirine girdi
Adıyaman Üniversitesi 4. Bahar Şenlikleri kapsamında verilen Ayna Grubu konserinde olaylar çıktı. Dağlıca'da şehit düşen Adıyamanlı Uzman Onbaşı Abidin Tanrıkolu'nun acı haberine rağmen iptal edilmeyen konserde terör örgütünün sözde renklerini taşıyan bez parçaları açıldı. Karşıt görüşlü gruplar arasında taşlı, sopalı kavgalar çıktı. 08.05.2010 ADIYAMAN netgazete

BU SİSTEMLE OLMAZ
09.05.2010
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ
Çukurova Üniversitesi

Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) sonuçları açıklandı. Sınava giren yaklaşık 1.5 milyon öğrenciden 1.233.000 bin kişi barajı aşarak sınavdan başarı ile çıkmıştır. ÖSYM tarafından verilen değerlere bakıldığında üniversiteye geçişte eleme sistemi başarısızlığı örtmektedir. Sınav sonuçları ülkemizde üniversitede okumak için asgari alınması gereken puanı göstermiyor. 160 sorudan birkaçını yapan programlara kayıt yaptırabilmektedir sorusu ortaya çıkmaktadır. Gerek sınav sonuçlarını, gerekse geçiş şartını çok iyi okumak gerekiyor.

KAÇ ÖĞRENCİ ÜNİVERSİTEYİ OKUYACAK DÜZEYDEDİR?

Uzun zamandır ülkemizde Liseye ve Üniversiteye giriş sınav sonuçlarını izliyorum. Bilindiği gibi geçmişte üniversiteye giriş sınavı için öğrenciler lise son sınıfta veya kazanamayanlar bir yıl daha evde veya dershaneye giderek sınava hazırlanırlardı. Şimdi sınavlar ilköğretim 6. sınıfa kadar inmiş, her yıl bir seviye belirleme sınavı, buradan liselere geçiş ve oradan da üniversiteye hazırlanılmaktadır. Sınav sonuçlarından izlediğim en önemli konu öğrencilerin sorulan sorulardan kaç tanesini cevaplayabildiği üzerinedir. Görebildiğimiz kadarı ile ülkemizde uzun zamandır bir eğitim faciası yaşanıyor. Öğrencilerin çoğunluğunun ortaöğretimde temel bilgiden yoksun olduğu sınav sonuçlarına da açıkça yansıyor. 2010 yılı birinci YGS' de adaylara Türkçe, Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen Bilimleri'nde 40'ar soru soruldu. Sınava giren öğrencilerin yarısı hiç fen sorularına dokunmamış. Fen Bilimleri'nde soruların sadece yüzde 10'nun öğrenciler tarafından doğru cevaplandırıldığı belirtildi.

LİSE BİRİNCİ SINIF DÜZEYİ BİLİMLERDEN SINIFTA KALDIK

Bilindiği üzere, ilk sınavda lise bir düzeyi bilgiler soruldu. Buna rağmen sonuçlar düşündürücü. Türkçede sorulan soruların yüzde 50'yi aşan oranda cevaplandırıldığı görülüyor. 2010 yılı YGS sonuçlarına göre sorulan 40 soru üzerinde Türkiye ortalamaları: Türkçe: 21.5, Sosyal: 12.4, Temel Matematik: 11.4, Fen: 4.6.
Kaldı ki sosyal bilimler ve matematik bilgisi de son derece düşük bulunuyor. Bir başka anlamı da öğrencilerin yarısının 12 yıllık eğitim sonrasında doğabilimlerinden tümden cahil bir şekilde mezun olduğu gerçeğidir.

FEN BİLİMLERİNİ LİSELERDE ÖĞRETEMİYORUZ

Doğal olarak YGS genel bir sınav olduğu için derinlemesine fen ve matematik soruları ikincide sorulacaktır. İkinci sınavda daha az sorunun cevaplanacağını bekliyorum. Sınav sonuçları ülkemizin fen bilimleri başta olmak üzere her alanda yetersiz bir eğitime sahip olduğunu gösteriyor ve bu durum uzun zamandır da böyle devam ediyor. Bunun anlamı bu toplum BU HALİ İLE HİÇ BİR ŞEKİLDE BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜRETEMEZ ancak taklit ve teknoloji satın alarak kullanabilir.
ÖSYM başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağam ülkemiz ortaöğretiminin fen bilgisi öğretmede yetersiz kaldığını gösteriyor ifadesini kulandı. Bunun dışında hiçbir yetkiliden hiçbir bilgi ve alınması gereken önlem hakkında bir şeyler duyulmadı.
Sınav sonuçlarına göre bir ülkede öğrencilerin neredeyse tamamı fizik sorularına cevap vermiyorsa bunun nedenlerinin araştırılması gerekir. Ülkemizin bu anlamdaki en ciddi sorunu sorunlarını çözmede sistematik düşünme ve analitik yaklaşımdan uzak olması gösterilebilir.

NE TÜR POLİTİKALAR SONUCUNDA BURAYA GELDİK?

Nasıl bir eğitim veriliyor da öğrencilerimiz fen, sosyal bilim ve matematik sorularını çözemiyor? Bu durumun değiştirilmesi için ne yapılabilir? Bu konuda kim yetkin, kimden danışmanlık desteği alınır?
Bu soruların sorulması gerekir.
Sanırım Milli Eğitim Bakanlığı artık fen, sosyal bilim ve matematik eğitimini tepeden tırnağa yeniden ele alacaktır. Dil bilgisi, kompozisyon, felsefe, mantık derslerini yeniden müfredata ekleyecektir. Öğrencilerimizin aşırı sınav nedeniyle ifade etme sorunu yaşanmakta olduğu görülüyor.
Sınav sonuçları çarpık hali ile birçok mesaj veriyor. İlgililerin her şeyden önce bu tablolara bakması gerekiyor. Ülkenin bir numaralı sorunu bence sınav sonuçlarının verdiği mesajdır.
Birbirimizi oyalamak, Türkün Türk'e propagandasını bırakalım bu ülkede insanların temel bilgi ile nasıl donatılıp yetişkin bir birey eğitimine kavuşturulur, onun araştırılması gerekir.

SINAV SONUÇLARI SIRAYA GÖRE DEĞİL BELİRLİ BİR PUAN ÜZERİNDEN HESAPLANSIN

Bugüne kadarki üniversite sınavlarında katılan öğrencilerin ancak yüzde 10'a varan oranda bir başarı sağladığı tahmin edilmektedir.
Eğer bir eşik koyulsa, sorulan soruların %50'sini başaranlar üniversiteyi okur dense acaba kaç öğrenci üniversiteye girebilir?
100 üzerinden 50 puan alanların başarılı sayılacağı bir sınav yapılsa eminim ki öğrencinin yüzde 90-95'i üniversiteye kayıt yaptıramayacaktır. Bu bağlamda üniversitelerin yeniden alacağı öğrencide ne tür özellikler istediği ortaya çıkacaktır ki bu ciddi bir dönüşüm olacaktır. Bu durum üniversite özerkliğinin önemli bir göstergesidir de.
Mevcut hali ile sınav sonuçları yukarıdan aşağıya sıralanmakta ve öğrenci tercihlerine göre en yüksek puan alan öğrencinin tercihi ölçüsünde belirlenmektedir. Ancak bu öğrencilerden kaç tanesi üniversiteyi okuyacak düzeyde diye sorulduğunda cevap yok.
Benim yıllar itibarı ile edindiğim izlenim sınırlı sayıda öğrencinin ancak üniversiteyi okuyacak düzeyde olduğu, diğerlerinin üniversiteyi okuyamayacak düzeyde olduğudur.
Mevcut hali ile üniversitelerin eğitim öğretim kalitesine bakıldığında öğrencilerin yetersizliği kendisini göstermektedir.
Bu durumda soru şu, ALT YAPISI, YETERLİ NİTELİKTEKİ ÖĞRETİM ÜYESİ SAĞLANMADAN BU KADAR ÜNİVERSİTE NEDEN AÇILIYOR?
Sonuç olarak belki birçoğumuzun hoşuna gitmeyecek ancak ülkemiz bu eğitim modeli ile ciddi bir tehlike ile karşı kaşıya bulunmaktadır. Tez elden bu sınavlardan vazgeçip ciddi bir eğitim ve öğretim müfredatı hazırlanmalı. Dershanelerin her biri birer okul durumuna geldikleri için artık kapatılıp okula dönüştürülebilir. Genel bir sınav ile üniversiteye belirli bir puanın üzerinden (asgari soruların yarısını yapması şartı ile) not alan öğrenci alınabilir. Ancak üniversite birinci sınıfta ciddi bir eleme ile üniversite okuyamayacakların meslek okullarına kaydırılması sağlanabilir. Şimdilik bu eğitim faciasından ülkenin kurtarılması gerekiyor.
Bugün bu faciada her birimizin sorumluluğu var. Dolayısıyla elbirliği ile önce ülkemizin eğitimini düzeltmemiz gerekir. Yeni bir bilim ve eğitim reformuna acil ihtiyaç duyulmaktadır.

Odatv.com

Hakkı Devrim
Siirt'te yaşananları unutturmak, işlenmiş olanlardan daha ağır bir suçtur

Pazar gününün yazı konusunu kararlaştırırken, hafta içi günlere nispetle daha rahatsınızdır. Kendinizi o günün, o haftanın olaylarıyla, meseleleriyle bağlı hissetmeyebilirsiniz. Ben bazen bu konuyu pazara bırakayım, uzadı endişesi olmadan o gün daha rahat yazabilirim de derim, kendi kendime. Her gün veya haftanın birçok günü yazanlar için konu seçimi başlıbaşına bir meseledir. Mesela, o günün köşeyazılarını görmeden yapamazsınız seçiminizi. Bir gün önce üzerinde durulmuş bir konuda tekrara düşmek istemeyeceğiniz için. Bir meslektaşla aynı şeyleri yazmanız da, olmayacak bir ihtimal değildir. Her neyse, ben gazeteleri gözden geçirmeden elime kalem almamakta ısrarlıyım.

Dedim ya, pazar yazılarının birbirine benzemesi ihtimali pek azdır. Bunlar zaten günü gününe değil, bir iki gün önceden yazılır. Bugünün yazısı mesela, kaç gündür benim hatırımda.

30 nisan cuma Radikal’deki yazımda «Siirt ve Türk Ceza Kanunu» başlığı altında, Siirtli meslektaşım Cumhur Kılıççıoğlu’ndan da söz ettim. 28 nisan tarihli Evrensel gazetesinin suallerine cevap vermiş, tecavüz ve cinayet hadiselerine, daha doğrusu temeldeki sebeplerine dair düşündüklerini söylemişti. Gazeteden ve Cumhur Bey’in söylediklerinden söz ederken, bir ümidim yoktu, diyemem: Yazdığımı belki meslektaşlardan birileri de okuyacak ve facianın derindeki sebeplerini araştırma ihtiyacı duyacaktır, diye.

Gazetelere on gündür, bu gözle de bakıyorum. Önce kim gidip Cumhur Bey’le konuşacak, diye? Davranan olmazsa, pazar günü ben bir kere daha yazarım, diye düşünmüştüm.

Konuşan olmadı.

*

Cuma günü, bir başka haber vardı gazetelerde. Meclis İnsan Hakları ve Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonları’nın başkanları Prof. Zafer Üskül ve Güldal Akşit 30 nisan-1 mayıs günleri Siirt’te yaptıkları inceleme sonuçlarını raporlarında belirtmişlerdi. Madde madde özetlemeye çalışacağım:

* «Siirt’teki olaydan sonra, adlî ve idarî anlamda mümkün tüm işlemlerin yapıldığı, asıl sorunun olayın ortaya çıkmasına kadar yaşanan süreçte yaşandığı anlaşılmıştır.»

* «Öğrenimine devam eden 12-14 yaş arasındaki kızların, öğrenim gördükleri okulun müdür yardımcısı tarafından defalarca «nitelikli cinsel taciz»e maruz kaldığı iddialarının yanında, aynı mağdurelerin değişik kişilerle değişik zamanlarda birlikte olmaları da ciddî bir sosyal sorundur.»

* «Aile, okul ve toplum üçlüsünün böyle bir olayı içinde doğurup barındırması, çocukları eğitmekle görevlilerin adlarının da bu tür bir istismar fiiline karışması ve bu eylemlerin gün yüzüne çok geç çıkması, olayı daha da karmaşık hale getirmektedir.»

* «İki mağdurenin yaklaşık iki yıldır okul müdür yardımcısı ve bazı kimseler ile yaşadığı iddia edilen olayların şu ana kadar gizli kalmasında ve gerekli önlemlerin alınmamasında, okul idaresi ile birlikte okulda görev yapan öğretmenlerin de sorumluluğu vardır.»

* «Aile ve mağdurelerle sağlıklı ilişki kurulmaması, ailelerin özensizliği kadar okulun da takipte yetersiz, ilgisiz ve isteksiz davranması, yaptığı şeylerin anlam ve sonuçlarını henüz tam olarak kavrayamayan ve çevresinden gelecek tehlikelere karşı aile ve okul savunmasından yoksun kalan çocukların yanlış eğilimlere yönelmesine sebebiyet verebilmektedir.» (Sabah, 7 mayıs.)

*

Ben şu satırları yazarken, özetler aktardığım raporun ne ölçüde duyulmuş ve yayılmış bir haber olduğunu bilmiyorum. Gazeteleri bu gözle taramaya yarın da devam edeceğim (Tarih 7 mayıs, cuma).

Şimdi gelelim Cumhur Kılıççıoğlu’nun, 28 nisan tarihli Evrensel gazetesinde söylediklerine. Mülakat metnini, gazetede yer aldığı şekliyle aktarmayı tercih ediyorum:

* «Siirt Merkez ve Pervari ilçelerinde yaşanan tecavüz skandalının yankıları sürüyor. Olayları değerlendiren Siirtli deneyimli gazeteci Cumhur Kılıççıoğlu yaşanan tecavüzlerin perde arkasında sistemin olduğunu söyledi. Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO’lar) dayanağı olmayan bir tedavi yöntemidir. Okullar öğretmensiz ve denetimsiz. Asayiş ve ahlaktan sorumlu devlet kurumlarının ihmali. Sosyal yardım kurumlarının ihmali ve politize olmuş olmaları.»

* «Olayın gazetelere yansıması bir talihsizliktir. Topyekûn bir şehrin suçlanması hukuka aykırıdır; basın etik ilkelerine de... Olayları ortaya çıkaran ve bu kangreni ameliyat masasına yatıranlara da teşekkür ediyorum. Eski bir olayın neden hatırlatıldığını kavrayamayanlara İnsanlığa karşı işlenen suçlar eskimez sözünü hatırlatırım.»

* Sormuşlar Cumhur Bey’e, «YİBO’larda okuyan öğrencilerin çoğu, köyleri boşaltılmış ailelerin çocukları, diyorlar. Siz ne dersiniz?» diye. «YİBO’lar insanî, medenî, ahlakî dayanağı olmayan, modası geçmiş bir tedavi yöntemidir. Asil gayelerle kuruldu bunlar, hatta başlangıçta Eğitim Enstitülerine dönüş olarak değerlendirilmişti. Ama ilk mezunlar verildikten sonra çömlek patlamış, ilkokulu bitirenlerden köye dönmeleri istenince çoğu kız çocuğu (Kozluk Kız Yatılı Bölge Okulu’nda olduğu gibi) ailesinden kopmuş ve toplumsal felaketlere tanık olunmuştu. Hata bugün de taşıma öğretim’le sürdürülüyor.»

*

Durumu anlamama (ve iyi kötü de olsa anlatabilmeme) yardımcı olan Evrensel gazetesine ve muhterem arkadaşım, meslektaşım Cumhur Kılıççıoğlu’na teşekkür ederim. Yazıyı onun üç önerisiyle noktalıyorum:

* «Çocuklar ilk öğretimlerini mutlaka yaşadıkları yerde, ailelerinin yanında yapmalıdır.»

* «Geri kalmış yerlerde kendini sömürge görevlisi sananlar değil, yurtsever, tarafsız, partizan olmayan devlet adamları görevlendirilmelidir.»

* «Cumhurbaşkanı’nın huzurunda hükûmet Siirt’te bir toplantı yaparak, gerçekleri yerinde ve yaşayanlardan dinlemelidir.»
Radikal

Okulda üstüne ayna düşen 6 yaşındaki Efe öldü
Dumlupınar İlköğretim Okulu'nun ana sınıfına giden 6 yaşındaki Efe Boz, öğle saatlerinde tuvalete gitti. Tuvalette bulunan ayna, talihsiz çocuğun üzerine devrildi. Küçük çocuk, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybederken, okulda büyük panik yaşandı. Haberi alan diğer öğrencilerin aileleri okula akın etti. Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı. 12.05.2010 İSTANBUL netgazete

'Oğlumu nasıl döversin' diyen annenin gazabı!
http://www.netgazete.com/images/news/696201_1.gif
Bursa'da öğrencilerini dövdüğü ileri sürülen F.T. adlı kadın öğretmen, velileri ayaklandırdı. Çocuğunun darp edildiğini iddia eden Banu Ö., adlı veli ile öğretmen okulda birbirine girdi. Mağdur öğrencilerden G.C.C., "Öğretmenimiz beni ve M.B.A'yı ayağa kaldırıp kafalarımızı tokuşturdu. Ben yere düştüm. Bana yerde de tekme attı" dedi. Öğretmenin dayağına maruz kaldığı iddia edilen M.B.A. ise, "Bizi dövmek için kot ve topuklu ayakkabı giyiyordu" diye konuştu. 12.05.2010 BURSA netgazete

Öğrenciler okulda mahsur kaldı
Kazım Karabekir İlköğretim Okulunda derslerin tamamlanmasının ardından okul görevlisi sınıfları kontrol ederek, binanın kapısını kilitleyip evine gitti. Bu sırada bilgisayar laboratuvarında oldukları öğrenilen değişik sınıflarda eğitim öğretim gören 6 öğrenci bina içinde mahsur kaldı. 14.05.2010 KARABÜK netgazete

Bir kez profesör olan derse bile girmiyor
01 Ağustos 2010
ÜBA’nın 2009 Bilim Raporu, üniversitelerin yüksekokullardan bile alt düzeyde olduğu, profesörlüğü hak edenlerin bilimsel çalışmaya nokta koyduğu ve genç araştırmacıların önünü kestiğini ortaya koydu.

Sefa Kaplan'ın haberi

TÜBA’nın hazırladığı 2009 Bilim Raporu’nda üniversitelerin yüksekokullardan bile alt düzeyde olduğu, profesörlüğü hak edenlerin bir daha bilimsel çalışma ile ilgilenmediği, kıskançlıktan genç araştırmacıların engellendiği iddia edildi.

TÜRKİYE Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) hazırladığı 2009 Bilim Raporu’nda, Türkiye’deki üniversitelerin ve profesörlerin içler acısı durumu gözler önüne serildi. İlk kez yayımlanan rapora göre, mevcut hükümet, öncekilere göre bilim konusunda daha duyarlı. Ancak, bu yeterli değil. Ayrıca, yeni üniversiteler için hiçbir bilim kuruluna danışılmaması da vahim sonuçlar doğmasına sebep oluyor.

Politik kararlarla okul kuruluyor

TÜBA Başkanı Prof. Yücel Kanpolat imzasıyla yayımlanan rapor, TÜBA’yı da eleştiriyor ve yeterince etkili olamamadığını belirtiyor. Rapora göre, politik kararla kurulan üniversiteler, meslek öğretme açısından bir yüksekokul standartını yakalamaktan bile çok uzak. Raporda yer alan eleştirileri şöyle sıralamak mümkün:

Profesörler yerine asistanları giriyor

“Doçentlikten profesörlüğe geçen bazı öğretim üyelerimiz, emekliliğe kadar uzanan bir dönemde konumunu garanti altına almış olarak; çalışmayı, bilimsel etkinliklerde bulunmayı, yayın yapmayı, kitap yazmayı artık gerekli görmemektedir. Derslere girmeyi dahi çoğunlukla asistanlara, doçentlere bırakmaktadır.”

Kıskançlık yüzünden gençlerin önü kesiliyor

“Araştırma heyecanı taşıyan genç kadrolar, tatmin edici olmayan ücretlere mahkûmdur ve araştırma yapmalarının önünde çeşitli engeller bulunmaktadır. Bu engeller, yetersiz araştırma desteği kaynakları, başarılarının takdir edilmemesi, ödüllendirilmemesi, hatta ‘boynuz kulağı geçmiş’ yaklaşımıyla üstleri tarafından kınanmaları, kıskanılmaları, hor görülmeleridir.”

Hürriyet

SÜTÇÜ İMAM'IN TORUNU NEDEN İSYAN ETTİ

25.09.2010
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nin adının değiştirilerek Kahramanmaraş 12 Şubat Üniversitesi yapılması girişimine Sütçü imam’ın torunu Kahramanmaraş Kültür Derneği Başkanı Yaşar Türkkorur, tepki gösterdi.

Sütçü İmam’ın Kurtuluş Savaşı’nın sembolü olduğunu hatırlatan Türkkorur’un iddiasına göre isim değişikliğinin mantıklı bir gerekçesi yok. Türkkorur’un açıklaması şöyle:

“ Şimdiye kadar belki onlarca defa “ Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi” nin isminin değişmesi gündeme geldi ve hiç birinde başarılı olamadılar. Ben de şimdiye kadar hiç polemiğe girmemek için Sütçü İmam ailesini temsilen bu türlü düşüncelerin sadece yüzeysel, birkaç kendini bilmezin düşüncesinin Üniversite camiası tarafından desteklenen bir düşünce olmadığı kanaati ile taraf olmamıştım.

Geçen yıl Ankara’da “ Kahramanmaraş Tanıtım Günleri “ adlı etkinliğimizi yerel yönetim ve kuruluşlarla paylaşmak maksadı ile Rektör Nabi Baytorun bey’i de ziyaret etmiştik. Bizi çok nazik bir şekilde karşıladı ve iki saatlik sohbetimizin sonunda dış kapıya kadar bizleri uğurladı. Sohbet esnasında benim Sütçü İmam’ın torunu olduğumu ve Üniversite isminin değiştirilmesi konusunu kendisine sordum. Hatta Sütçü İmam isminden neden rahatsızlık duyduklarını, neden değiştirmek istediklerini sordum.

Üniversitemize isminin verildiği bir kişinin torunu ile tanıştığı için çok mutlu olduğunu, diğer yöneticileri de çağırarak bizi tanıştırdı. İsim değişikliği konusundan sorduğum soruya Rektör Bey;

“ Üniversite isminin değiştirilmesi söz konusu değil, Rektörlüğümüzün böyle bir düşüncesi de yok. Ancak öğrenciler arasında en çok hatırlanan üniversite ismi hangisi anketine verilen cevaplarda kendi üniversitemizin isminin ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent, İTÜ, Hacettepe gibi isimlerden sonra geldiği konusunda bir anket sonucu ile karşılaştık. Geride kalma sebeplerimizden birisi de Üniversite isminin çok uzun olmasından kaynaklandığını, bu “ Geride Kalma” sözünün de yanlış anlaşılarak üniversitenin geride kalması gibi algılandığından “ O zaman ismini değiştirelim “ gibi bir fikir oluştu ve sonradan bu fikir uygulamaya konulmadı. Zaten koyulamaz çünkü Üniversiteler Kanunla kurulur. Biz istesek de istemesek de haydi değiştirelim demekle isim değişmez, Kanun teklifi, TBMM safhası ve Bakanlar Kurulu kararı gerekir, ki bu çok uzun bir iş. Biz Sütçü İmam Üniversitesi isminden rahatsız değiliz” demişti.

İsim uzunluğuna gelince “ Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi” ismi mi uzun, Kahramanmaraş Oniki Şubat Üniversitesi” ismi mi. Kısaltalım diye halt karıştırdıkları isim eskisinden bir harf daha uzun. Üniversite isimlerinde rakam olmaz, rakamın okunuşu olur. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi gibi… Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi gibi. Bu konuda birkaç öğrencinin değiştirelim demesi ile değişmez. Bir ismin değişmesi için önce Üniversite Senatosu “ Haklı bir sebeple” kara alır, sonra bu kararı YÖK tarafından benimsenir, kanun teklifi hazırlanır, Üniversitenin Kuruluş kanundaki isim maddesi değiştirilir ve ondan sonra yürürlüğe girer. Şu anda sadece değiştirelim fikri safhasındayız. Ortada bir şey yok, Üniversitenin isminin değiştirilmesi “ İmkansız”. Çünkü sebep olarak gösterilecek şeyin Kahramanmaraş için utanılacak, dalga geçilecek, yanlış anlaşılacak, genel adab-ı muaşeret kaidelerine, genel ahlaka aykırı bir isim olması gerekir ki; zaten bu da Üniversitenin kuruluşunda tetkik edilerek böyle bir durum olsaydı “ Sütçü İmam” ismi kabul edilmezdi. Üniversitenin kurulduğu yılların sosyal ve siyasal durumu hatırlandığında geçen sürede insanımızın ne kadar yozlaştığı, geçmişi ile ne kadar bağını kopardığı “yularından pıtmış eşşek! “ gibi olduğu meydandadır. Öyle isminin sonuna sonradan “ oğlu” koymakla soylu aile olunmaz. Asalet kökten gelir. Geçmişine sahip çıkmayanların geleceği de olmaz. Elin adamının tarihte övüneceği hiçbir şeyi yok. Bir kaya parçası çok eski tarihe dayandığı için ona sahip çıkıyor, Biz ise Milli Mücadelenin ilk kurşununu atan Sütçü İmam’a sahip çıkamıyoruz. İsmini yok ettirmeye çalışıyoruz. Böyle dangalaklık gelişmemiş Afrika ülkelerinde bile olmaz. Biz nereye gidiyoruz. Yarın dondurmamıza da birisi sahip çıksa Maraş olarak neyimiz kalır. Oniki Şubat yerel, Sütçü İmam ise Evrensel’dir. İnanmayan Google bir 12 Şubat yazsın, bir de Sütçü İmam… hangisi için ne kadar bilgi var önce onu öğrensin.

Bu söylediklerim Sütçü İmam’ın torunu olduğum için değil, olması gerektiği için söylenmiş sözlerdir. Biz babamız rahmetliye “ Sütçü İmam üzerinden rant elde etmemeye söz verdik.” Şimdiye kadar da her değiştirelim dendiğinde taraf olmadık. Devamlı suni gündem oluşturularak, yaklaşan rektör seçimi arefesinde gündemi değiştirmek maksadı ile ortaya atılan isim değiştirme işine NOKTA koymak içindir bu söylediklerimiz.

Ayrıca isim değiştiği taktirde şimdiye kadar verilen diplomaların akibeti ne olacak. Şimdiye kadar yapılan yazışmalar ne olacak hiç bunları düşünen var mı.? Ecdadımızın 500 yıllık Hastaneleri, İmarethaneleri, Camilerinin isimleri mi değişmiş. Osmanlıya ihanet etmiş kişilerin bile isimlerine yaptırılan vakıf eserleri hala varlıklarını korurken, daha Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’ da Samsun’a ayak basmadan 31 Ekim 1918 de Milli Mücadelenin ilk kıvılcımını ateşleyen Sütçü İmam’ın isminin unutturulmasını düşünmek kime hizmet ettikleri bilinmeyen zavallıların hayalinden öteye gidemez.

Ayrıca; bu konuda kamuoyunun da sadece olan biteni seyretmemesi gerektiğini, sivil toplum kuruluşlarının ortak platform oluşturmaları gerektiğini, toplu hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konudaki duyarlılıklarından ötürü Milletvekilimiz Ökkeş Şendiller’e, Gökhan Gökşen Bey’e ve duyarlı diğer hemşehrilerime şükranlarımı arz ediyorum.

Sütçü İmam ismine kimse sahip çıkmazsa “ Ben Sahip Çıkarım ve sonuna kadar da mücadelemi yaparım.”

“ BU BÖYLE BİLİNE…!”
Odatv.com

'Fatmagül'ün suçu ne" diyerek taciz ettiler
24 Eylül 2010
Isparta'da bir ilköğretim okulunda "Fatmagül'ün suçu ne" adlı diziden etkilenen 3 öğrencinin, 'kıza benziyor' diye dalga geçtikleri ve tuvalette kollarından tuttukları bir erkek öğrenciyi "Z.'in suçu ne" diyerek taciz ettikleri ileri sürüldü. Taciz edilen öğrencinin babası H.G., oğlunun psikolojik sorun yaşadığını ve okula gitmek istemediğini belirterek şikayetçi olacağını söyledi. Milli Eğitim Müdürü Tacettin Yılmaz, olayın cinsel taciz şeklinde değil, öğrenciler arasında bir şakalaşma şeklinde olduğu bilgisini aldıklarını söyledi.

Öğretmen olan H.G.,"14 yaşındaki oğlum Z.G., sınıf arkadaşları U.Ç., M.A. ve M.A. tarafından taciz edilmiş. Olayı, okula çocuğumu almaya gidince öğrendim. İdarecilerle görüştüm ama bu olayı dikkate almadılar. Oğlumuzu beyefendi gibi yetiştirmeye özen gösteriyoruz, ona zararlı olacak dizileri izlettirmiyoruz, oyunları oynatmıyoruz. Ancak toplum ciddi bir çıkmaza sürükleniyor. Ben de bir öğretmenim ve çocukların bu tür dizilerden uzak tutulması gerektiğini düşünüyorum" dedi. habertürk

Kadın Öğretmene Meydan Dayağı
06 Ekim 2010
Matematik öğretmeni nöbetçi olduğu saatte öğrenciyi sınıfa girmesi için uyardı ve...

İZMİR'in Buca İlçesi'nde, nöbetçi olduğu için bahçedeki öğrencileri sınıflarına girmesi için uyaran matematik öğretmeni Arzu Tezcan, bir gün sonra öğrencilerden R.O.'nun annesi ve yakınlarının okulun bahçesinde saldırısına uğradığını iddia edip şikayetçi oldu.

Olay, bugün saat 08.00 sıralarında, 254'üncü Sokak'taki Çamlıkule İlköğretim Okulu'nda meydana geldi. Dün okulun bahçesinde nöbetçi öğretmen olarak görev yapan matematik öğretmeni Arzu Tezcan, zilin çalması üzerine öğrencilerini sınıfa girmeleri için uyardı. Bu sırada da isteğini yerine getirmeyen 5'inci sınıf öğrencilerinden R.O.'ya da kızdı.

Okul çıkışı öğretmenin kendisine kızdığını annesine anlatan ve epilepsi şüphesiyle de tedavi gören R.O., kısa süreli baygınlık geçirdi. Kızının anlattıkları üzerine sinirlenen anne Metide O., kızı ve yakınlarıyla bu sabah saatlerinde okula gidip öğretmenin gelmesini bekledi. Metide O. yakınlarıyla, öğretmen Arzu Tezcan'yi iddiaya göre okulun bahçesinde tartakladı. Onlarca öğrencinin ve velilin önünde tartaklanan kadın öğretmen yere düştü.

Araya giren diğer öğretmen ve veliler tarafından okula sokulan Arzu Tezcan, Buca Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Arzu Tezcan, '3 gün işgöremez' raporu aldıktan sonra Buca Polis Karakolu'na gidip şikayetci oldu.

Öğrencinin annesi Metide O. da ifade için karakola geldi, öğretmenin kızına hakaret edip dövdüğünü öne sürdü. Karakolda meslektaşlarıyla ifade verdikten sonra ayrılan Arzu Tezcan öğrencisini dövmediğini, hakaret etmediğini, ne olduğunu anlayamadan saldırıya uğrayıp dövüldüğünü söyledi. Olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği bildirildi.
vatan

Liseli Kızlar Birbirlerine Bıçak Çekti
06 Ekim 2010
Lise öğrencisi olan iki kız grubu arasında çıkan kavgada iddialara göre bıçak bile çekildi

Samsun İlkadım ilçesinde lise öğrencisi olan H.C.K. (18) ile arkadaşları A.A. (15), N.T. (16) ve H.T. (16), aralarında husumet bulunan lise öğrencisi kızlar M.Y. (15), B.Y. (15), E.G. (15) ve L.K. (16) ile sokakta karşılaştı.

İki grup arasında iddiaya göre 'yan bakma' yüzünden tartışma çıktı. H.C.K. ile arkadaşları, karşı gruptaki kızları dövüp 2 cep telefonu ile 5.5 liralarını aldıktan sonra kaçtı.

Mağdur kızların şikâyeti üzerine 4 şüpheli gözaltına alındı. H.C.K. polisteki ifadesinde, gasp yapmadıklarını, kendilerine iftira atıldığını belirterek, “Kızlarla tartışmaya başladık. Bıçak çektiler, biz de dövdük” dedi. aktifhaber

Alkollü Liseliler Cami Parkında Sızdı !
04 Ekim 2010
Kocaeli'nde 2 lise öğrencisi, öğle tatilinde aldıkları alkolün etkisi ile cami parkında uyuyakaldı.

Kocaeli'nde 2 lise öğrencisi, öğle tatilinde aldıkları alkolün etkisi ile cami parkında uyuyakaldı. Başucunda alkol şişesi ile sızıp kalan öğrenciler, vatandaşların ihbarıyla olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırıldı.

Alınan bilgiye göre; Kocaeli Anadolu Lisesi 9. sınıf öğrencileri, öğle tatilinde İzmit'e gelerek alkol almaya başladı. Öğrencilerden Y.T. ve M.Y., bir şişe votkayı içince Yeni Cuma Camii'nin parkında kontrolsüz hareket etmeye başladı. Y.T. ve M.Y.'yi sakinleştirmeyi başaramayan arkadaşları, okula dönünce, Y.T. ve M.Y. parkta alkol almaya devam etti.

Alkolün etkisiyle kusan öğrencilerden biri bankta diğeri de yerde sızıp kaldı. Öğrencileri başucunda alkol şişesi ile yerde sızmış vaziyette gören vatandaşlar, durumu 112 Acil Servis ekiplerine bildirdi. Zabıta ekiplerinin yardımı ile yerden kaldırılan öğrencilerin kimlikleri polis tarafından alınarak ailelerine haber verildi. Bu arada gençlerin kendileriyle konuşmaya çalışan ve isimlerini soran polislere, "Senin ismini nereden bileyim" cevabı vermesi çevredekileri güldürdü. Öğrenciler parka gelen ambülânsla Kocaeli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. aktifhaber

Eğitimci Rüşvetten Tutuklandı!
01 Ekim 2010
Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Zeki Gürsül, rüşvet aldığı gerekçesiyle tutuklandı

KADIKÖY İlçe Milli Eğitim Müdürü Zeki Gürsül, özel bir kreşin müdüresinden bin 450 lira rüşvet aldığı gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine gönderildi. İddiaya göre, Acıbadem'de yeni açılan Özel Acıbadem Anaokulu müdüresi Ülker Zaman, Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Zeki Gürsül'ün kendisinden 'İki hafta sonra kızımın düğünü var.

Sana 1500 lira ceza kestim' diyerek rüşvet istediğini ileri sürdü. Zaman, önce İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne daha sonrada Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundu.

Savcılık, seri numaralarını kayıt altına aldığı ve fotokopilerini çektiği bin 450 lirayı Milli Eğitim Müdürü Zeki Gürsül'e götürmesi için kreşin müdüresine verdi.

Zaman, savcılığın verdiği iki sivil polis ile Gürsül'ün yanına giderek parayı verdi. Bir süre sonra içeri giren polisler seri numaraları alınan bin 450 lirayı Gürsül'ün üzerinde buldu. Daha önce de hakkında çok kez şikayet bulunan Zeki Gürsül'ün makamına yerleştirilen kamera da rüşveti saniye saniye görüntüledi. Kamera kayıtlarını da alan polis Gürsül'ü gözaltına aldı. Bu sırada Gürsül'ün çekmecesinde bulunan 3 bin liraya da polis el koydu.

'Hediye için verdiler'

Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı'na çıkartılan Gürsül sevk edildiği Nöbetçi mahkemece tutuklandı. Paşakapısı Cezaevine gönderilen Gürsül'ün mahkemede verdiği ifadesinde “İki hafta sonra kızımın düğünü vardı. Kendilerine düğün davetiyesi verdim. Bana hediye alacaklarını fakat fırsat bulamadıklarını söylediler. Hediye almam için bu parayı verdiler” dediği öğrenildi.
Aziz ÖZEN / VATAN

Şebeke lideri öğretmen: İlgi alanım dolandırıcılık
İzmir polisi, dolandırıcı grubuna yönelik gerçekleştirdiği operasyonda, elebaşı öğretmen ve şebeke üyesi 11 kişiyi gözaltına aldı. Şebeke elebaşı öğretmen S.Y.'nin sosyal paylaşım sitesinde, ilgi alanı olarak "dolandırıcılık, organize işler", hobileri bölümünde "Temiz ve saf insanları dolandırmak, gününü gün etmek" yazılarının yer aldığı öğrenildi. 06.10.2010 İZMİR netgazete

Üniversite'yi sarsan taciz iddiası
10 Ekim 2010
Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü'nün Bodrum'a düzenlediği gezide Bölüm Başkanı Doç.Dr. S.C.'nin 2 kız öğrenciyi taciz ettiği öne sürüldü.

2 öğrencinin şikayetinin ardından üniversite yönetimi bölüm başkanı hakkında soruşturma başlatırken, Doç.Dr. S.C. bölüm başkanlığı görevinden istifa etti.

Olay, 2 ögrencinin Rektörlüğe verdiği dilekçe üzerine ortaya çıktı. İddiaya göre, geçen hafta sonu Bodrum'a düzenlenen geziye katılan Bölüm Başkanı Doç.Dr. S.C., öğrencilerle birlikte gece kulübüne giderek aşırı derecede alkol aldı. Geziye katılan bir grup öğrenci, 37 yaşındaki evli Doç.Dr. C.'nin gece kulübünde bir kız öğrenciye zorla içki içirdiğini öne sürdü. Kendisi de aşırı alkollü olan bölüm başkanı, kız öğrencinin pansiyondaki odasının kapısına giderek açması için uzun süre uğraştı. Daha sonra telefonla tacizini sürdürdüğü ileri sürülen Doç.Dr. S.C., gezi sırasında bir başka kız öğrenciyi de sahilde öpmeye çalıştı.

İddiaya göre, bölüm başkanı ve geziye katılan 2 öğretim üyesi, öğrencileri bir evde toplayarak konuların okulda konuşulmaması için baskı yaptı. Ancak iddialar taciz edilen öğrenci ve 2 görgü tanığının dilekçeleri üzerine Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü'ne iletildi. Dilekçeyi öğrenen bölüm başkanı S.C. bölüm başkanlığı görevinden ayrıldı.

Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Durman da iddialarla ilgili olarak öğrencilerin şikayetlerinin kendilerine ulaştığını ve derhal soruşturmaların başlatıldığını söyledi. Doç.Dr. S.C.'a ile iddialarla ilgili olarak telefonla da ulaşmak mümkün olmadı.
hürriyet

Öğrenci Servisi Kaza Yaptı
Hatay'ın Belen ilçesinde freni patlayan öğrenci servis midibüsünün devrilmesi sonucu 19 öğrenci yaralandı.İskenderun
İskenderun Belen arasında yapımı henüz yeni tamamlanan TOKİ konutları içerisinde meydana gelen olayda; İskenderun şehir merkezinde değişik okullarda okuyan ilköğretim ve lise öğrencilerini evlerine götürmekte olan Kenan Işık yönetimindeki 31 S 8561 plakalı midibüs, rampa inerken freni patlaması sonrasında virajı alamayarak devrildi. Meydana gelen kazada, ilk öğretim ve lise öğrencilerinden oluşan 19 kişi çeşitli yerlerinden yaralandı.
aktifhaber

Öğrenciye cinsel saldırıya 2 yıl 6 ay hapis

19 Ekim 2010 Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Bilgili, "öğrenciye cinsel saldırıda bulunduğu" iddiasıyla yargılandığı davada 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıld ı.
Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Bilgili ve avukatı ile mağdur-şikayetçi öğrenci ve avukatı katıldı.
Sanık Bilgili, esas hakkındaki savunmasında, k
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş May 13, 2010 11:22 pm    Mesaj konusu: Ruhban Okuluna İzin Veren Kanun Geçti Alıntıyla Cevap Gönder

14 Yaşindaki Liseli Alkol Komasına Girdi

1 Aralık 2010
Sivas'ta lise öğrencisi 14 yaşındaki A.C.K., yılbaşı kutlaması yapmak amacıyla 7 arkadaşı ile birlikte alkol aldı. Fazla miktarda alkol alınca alkol komasına giren A.C.K. hastaneye kaldırıldı.

Atatürk Lisesi 1'inci sınıf öğrencisi A.C.K., aynı okuldan 7 arkadaşı ile birlikte kent merkezi yakınlarındaki Paşabahçe mesire alanı yakınlarına yılbaşı eğlencesi yapmaya gitti. Yanlarına rakı alan lise öğrencileri burada yoğurt ve çiğ köftenin yanında beraberlerinde getirdikleri 70 mililitrelik 1 büyük, 35 mililitrelik bir de küçük rakıyı içmeye başladı. Ancak diğer arkadaşlarından daha fazla içki içtiği belirtilen A.C.K. bir süre sonra alkol komasına girdi. Arkadaşlarının haber vermesi üzerine olay yerine giden 112 Sağlık ekipleri A.C.K.'ya ilk müdahaleyi burada yaptı.

Ambulansla Sivas Devlet Hastanesi'ne getirilen ve baygın olduğu gözlenen A.C.K. buradaki ilk müdahale sonrasında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılardak tedavi altına alındı. Midesi yıkanan çocuğun sağlık durumunun ciddiyetini korduğu bildirildi. aktifhaber

Bekir S. Gür
Öğrenci Seçme ve Dışlama Sistemi

Yükseköğretim mezunlarına önemli ayrıcalıklar sunulduğu için, dünyanın her yerinde yükseköğretime devam edeceklerin ne derece eşitlikçi bir şekilde belirlendiği önemli bir konudur. Bütün sorunlarına rağmen, 1980’li ve 1990’lı yıllar Türkiye’sinde öğrenciler, hangi toplumsal sınıftan ve mahalle okulundan gelirse gelsin, yükseköğretim seçme sisteminde akranlarıyla puan hesaplama formülleri açısından eşit bir şekilde yarıştı. Oysa özellikle 28 Şubat dönemi ve sonrasında eğitime yapılan müdahaleler, Türkiye’de eğitim sisteminin geleneksel işleyiş yapısını bozdu ve üniversiteye girişte eşitsizliği yapısal hale getirdi.

Yapısal Müdahaleler

Kemal Gürüz başkanlığındaki Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından 1998’de alınan bir kararla, 1999’dan sonra üniversite girişte, bilgi ağırlıklı bir sınav olan ÖYS kaldırıldı ve bir tür genel yetenek sınavı öne çıkarıldı. Bu karara gerekçe olarak YÖK, yetenek sınavlarının dünyada yaygın olmasını gösterdi. Oysa uygulama ne dünyada yaygındı(r) ne de Türkiye’deki eğitim sisteminin yapısıyla örtüşüyordu. Dolayısıyla öğrencilerin liseye atfettikleri değer müteakip yıllarda azaldı. Dahası öğrenciler yükseköğretime daha az hazırlıklı gelmeye başladı. Bu sorunların görülüp kısmen çözülmesi için yedi yıl geçmesi ve yeni bir YÖK yönetimi (Erdoğan Teziç) gerekti ve 2006’da sınav içeriği yeniden bilgi ağırlıklı hale getirildi.

Yine 1999’da uygulamaya konan ve 2004’te daha da ağırlaştırılan farklı katsayı uygulaması, meslek liselerini cazip olmaktan çıkardı. Ayrıca farklı bir alanda eğitim görmek isteyen genel lise öğrencilerinin de öğrenme özgürlüğüne ciddi bir kısıtlama getirdi. Farklı katsayı uygulamasının kaldırılması yönünde girişimler için ise tam on bir yıl beklenmesi ve bu defa başka bir YÖK yönetiminin (Yusuf Ziya Özcan) gelmesi gerekti. Farklı katsayı uygulamasını kaldırmaya dönük YÖK kararı Danıştay tarafından durdurulduğu için YÖK, eskisine kıyasla daha küçük bir katsayı farkı uygulamasına mecbur kaldı ve bu yönde kararlar aldı.

1999’dan itibaren yürürlüğe giren ve günümüze değin çeşitli değişikliklerle maalesef hâlâ devam eden Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) uygulaması, sadece giriş sistemini değil, bütün milli eğitim sistemini olumsuz yönde etkiledi. Bir başka ifadeyle AOBP, hem yükseköğretime seçilen öğrencilerin profilini değiştirdi hem de ortaöğretimi ve hatta ilköğretimi baskı altına aldı. Oldukça karmaşık ve teknik olduğu için kamusal tartışmanın bir parçası olmayan AOBP, basitçe, bir okulda sınava giren öğrencilerin üniversite giriş sınavındaki puanlarının ortalamasının, her bir öğrencinin bireysel Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP)’nın yükseltilmesi için kullanılmasıdır. Yani bir okuldaki öğrenciler sınavda ne kadar başarılı olursa, o okulun sınava giren öğrencilerinin her birinin OBP puanı o ölçüde olumlu olarak etkileniyor. Örneğin 2009 uygulamasına göre, OBP’si 80 olan iyi halli bir fen liselinin AOBP’si 96, aynı OBP’li ortalama bir Anadolu lisesi öğrencisinin AOBP’si 91, aynı OBP’li bir genel liselinin AOBP’si ise 85 olabilmektedir! Hani “her koyun kendi bacağından asılır”dı?

Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı

Sıralayıcı bir sınav sisteminde, AOBP dolayısıyla iyi puanlı bölümlere “mahalle okulu”ndan yerleşmek neredeyse imkansız hale geldi. Bundan dolayı Türkiye’nin en popüler üniversitelerine ve bölümlerine öğrencilerin yerleşmelerinde, bireysel çabalarıyla birlikte mezun oldukları okullar etkili. Açıkçası Türkiye’nin mevcut seçme sistemi, en seçkin bölümlerine öğrenci seçerken, başarısız liselerden gelen başarılı öğrencileri kategorik olarak dışlıyor. Bu durum doğal olarak liseler arası tabakalaşmaya ve açık hiyerarşiye neden oluyor. Sözgelimi, Atatürk Anadolu Lisesi, Ümitköy Anadolu Lisesi, Hakkâri Lisesi ile Adana Endüstri Meslek Lisesi’nden mezun olan öğrencilerin her birinin alacakları puanlar farklıdır.

2008 sınav sonuçlarına göre, Hacettepe (Türkçe ve İngilizce), İstanbul Cerrahpaşa (İngilizce) ve Ankara Tıp Fakülteleri; Boğaziçi Endüstri Mühendisliği ve Psikoloji, Bilkent İşletme, ODTÜ İşletme, İktisat ve Endüstri Mühendisliği bölümlerine yerleşen yaklaşık 1.000 kişi, fen, Anadolu ve özel lise mezunları iken; 880.000 genel lise mezunundan ise sadece 10 kişi bu bölümlere girebildi. Bir öğrenciyi seçkin bir lisede seçkin öğrencilerle eğitim gördüğü için ödüllendirirken, başka bir başarılı öğrenciyi “başarısız” bir lisede “başarı düzeyi düşük” öğrencilerle eğitim gördüğü için cezalandırmak en hafif tabirle tuhaftır ve eşitlik ilkesiyle bağdaştırılamaz.

AOBP dolayısıyla hangi liseye gidileceği Türkiye’de tarihinde hiç olmadığı kadar önem kazandı. Dolayısıyla ilköğretimler yoğun bir baskı altında. Daha açık bir ifadeyle Türkiye’de seçkin bir üniversitede seçkin bir bölümde okumak, öğrencinin sınav performansı ile AOBP tarafından belirleniyor. AOBP ise öğrencinin mezun olduğu lisenin performansı ile belirleniyor. Bu ise öğrencilerin geçmiş yıllarda 14 yaşında girdikleri OKS ve 2008’den sonra 12 yaşından itibaren girdikleri SBS’ler ile belirleniyor. Özetle bir öğrencinin yükseköğretim giriş sistemindeki puanı kısmen 12 yaşında belirleniyor! Bundan dolayı çocuklar, 12 yaşından itibaren iyi bir liseye gidebilmek adına sınavlara hazırlanıyorlar. Daha da önemlisi yeterli kültürel ve sosyal sermayeye sahip olmadığı için SBS’nin önemini kavrayamayan bir ailenin 12 yaşındaki çocuğu, kendisi ile aynı zeka ve performansta ama ailesi yeterli kültürel sermayeye sahip bir çocuğa nazaran dezavantajlı konumda. 12 yaşındaki çocuğun ya da ailenin ihmali, sadece pedagojik değil aynı zamanda toplumumuzda alışık olmadığımız sorunlara neden oluyor: Tabakalaşan toplum ve oldukça erken seleksiyon!

Neler Yapılmalı?

Üniversiteye girişteki başarıyı, AOBP’nin, dolayısıyla öğrencinin 12 yaşından itibarenki başarısının ve kazandığı lisenin belirlemesi, telafisi olmayan ve derhal terk edilmesi gereken oldukça ilkel bir uygulama. 2006 yılında yapılan 17. Milli Eğitim Şûrası’nda alınan AOBP’nin kaldırılması ve bu amaçla olgunluk sınavlarının kullanılması kararının tartışılması ve geliştirilmesi gerekiyor. Alternatif olarak, öğrencilerin lise notlarının daha nesnel bir şekilde üniversite giriş sistemine dâhil edilmesi için MEB ve YÖK birlikte çalışmalı. Yeni üniversite giriş sisteminin ve ortaöğretime geçiş sisteminin eğitim sistemi üzerindeki etkileri, MEB tarafından yakından izlenmeli. İlköğretimden ortaöğretime geçiş üzerindeki baskıyı azaltmak için AOBP’nin kaldırılmasına paralel olarak, lise türleri arasındaki farklar MEB tarafından azaltılmalı. Üniversite giriş sistemi, birkaç ölçme değerlendirme uzmanını ilgilendiren teknik bir mesele olmaktan ziyade, yükseköğretim mezunlarına tanınan ayrıcalıklardan kimlerin faydalandıkları yahut dışlandıkları sorunu olduğu için herkesi ilgilendiriyor.

Anlayış – Mayıs 2010

Fatih Altaylı
Serbest kıyafet hatalı kararlar
16 Mayıs 2010

MİLLİ Eğitim Bakanlığı okullarda önlüğe son verdi.

İyi mi oldu, kötü mü tartışılıyor.

Bence kötü oldu. Önlük değilse bile tek tip kıyafet olmalıydı. İsteyen istediğini giysin hiç doğru değil.

Nereden mi biliyorum; tecrübeyle.

Kızımın okulunda tek tip kıyafet giyiliyor. Ama haftada bir gün kıyafet serbest.

O gün, en kötü gün.

Onu giymem, bunu giyerim tartışması sabahın köründe.

Öğrenciler açısından hiç iyi bir şey değil.

Her şeyden önce gelir adaletsizliği okullara yansıyacak.

Kimi çocuklar ister istemez kendini kötü hissedecek. Gelir adaletsizliği okullarda, sınıflarda çocukların yüzüne vurulacak.

Marka bağımlılığı daha küçük yaşlarda körüklenecek.

Ufacık çocuklar arasında kılık kıyafet rekabeti yaşanacak.

Dahası, okul yönetimlerinin derdi artacak. “Bu uygun, bu değil” tartışması başlayacak.

Üstelik gençlerin en ortak kıyafeti, sınıfsız çağdaş giysi blucin de yasak.

Serbest olsa rahatlık. 10 liraya da blucin var 1000 liraya da. Ama birbirinden ayırt etmek güç.

Ne hikmetse o da yasak.

Bence Nimet Çubukçu bu kararını gözden geçirmeli.

Hiçbir şey bilmiyorsa hacda neden ihrama girildiğini sorsun.
habertürk

8 Mayıs 2010 06:54
Okullar Podyuma Döner
Okullarda serbest kıyafet uygulamasına yönelik çalışma tartışmalara yol açtı. Formasız kıyafetin pilot uygulamasında yaşananlar...

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilk ve ortaöğretimde öğrencilerin kot pantolon hariç istedikleri kıyafetlerle okula gelmesine olanak sağlayan değişiklik çalışması tepkilere neden oldu. MEB’in internetten düzenlediği öğrenci kıyafetlerinin serbest olup olmamasına yönelik ankette istediği desteği bulan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, konuyu önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu gündemine getireceğini söyledi.

OKULLAR PODYUMA DÖNER

Karara en yüksek sesli tepki okul kıyafeti üreticilerinden geldi. Sektörden 3 milyon insanın ekmek yediğini belirten Levra Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özcan, “Öğretmenler ders mi verecek yoksa çocuklarının kıyafetlerini mi denetleyecek. Bakanlığın sektörden bizim durumumuzdan haberi yok” diye konuştu. Altılar Giyim Genel Müdürü Adem Altan, kararın uygulanmaya geçmesiyle işsizler ordusuna yenilerinin katılacağını söyledi. Altan “Ülke ekonomisine katkı sunan yaklaşık 5 milyar dolarlık bir piyasa iflas eder. Öğrenci maddi durumu iyi değilse her gün aynı kıyafetle okula gidecektir. Sınıflar podyuma döner” dedi.


Psikologlor ne diyor?

FORMA EZiCi FARKI ÖRTÜYOR

Psikolog Sevgin Esemenli, okul üniformasının sosyo-ekonomik farkı kapattığını belirtti. Esemenli şunları söyledi: “Bir çocuk okula çok iyi marka kıyafetle gelirken diğeri daha farklı giysiyle gelecek. Çocuklar kendini bu durumda ezik hissedecektir. Bakanlık bu noktada durumu iyi olmayan ailelere giyim yardımı yapabilir.”

KIYAFETi OLMAYAN NE YAPACAK?

Prof. Dr. Arif Verimli ise kıyafeti olmayan çocukların “Neden benim bundan yok” fikrine kapılacaklarını belirtiyor. Verimli, “Çocuklar birbirlerinin kıyafetlerini inceler. Eğer kendisinde yoksa bu çocukta isyana neden olur. Kıskançlıklar artar. Bu durumda kalıcı psikolojik sorunlara yol açar” dedi. Prof. Verimli Türkiye’de evinde ekmek bulamayan kişilerin olduğuna dikkat çekerek karara karşı çıktığını belirtti.

YOKSUL ÖĞRENCi DAHA ÇOK ÇALIŞIR

Okullarda önlüğün kaldırılmasının yoksul ve zenginlik açısından gerginliğe neden olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan konuyu şu şekilde yorumladı: “Yoksul öğrencilerin kendilerini kötü hissetmesi olası bir risktir. Bu risk, varlıklı öğrencilerin onları anlama ve yardımına neden olabileceği, yoksul öğrenciyi daha çok çalışmaya itip motive edebileceği gibi bir olumlu etkiyi doğurması da mümkündür.”

ESKİŞEHiR’DE DENENDi

Eskişehir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Harun Karacan, üç yıl önce Eskişehir’deki okullarda haftada bir kez serbest kıyafet uygulamasının yapıldığını ve disiplinsiz davranışların artış gösterdiğini vurguladı.

VELİLER KARŞI ÇIKIYOR

Öğrenci velisi Ayşe Özdemir, anaokulunda bile çocukların birbirlerine ‘Sen her gün aynı kıyafetle okula geliyorsun’ dediklerini belirtti. Özdemir, “Çocuklar arasında marka rekabeti başlayacak, durumu iyi olmayan çocukları eziklik hissedecek” dedi.

ÇUBUKÇU AÇIKLAYACAK

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, serbest kıyafet uygulamasına bu ay içinde son şeklinin verileceğini bildirdi. Anketle ilgili sonuçları da Bakan Nimet Çubukçu'nun açıklayacağı kaydedildi. aktifhaber

Ruhban Okuluna İzin Veren Kanun Geçti
Mahiye Morgül - Artvin
13.05.2010

Kanun no: 5981 Tarih:15.4.2010

Okulun adı: Medeniyetler İttifakı Enstitüsü

Bağlı olduğu üniversite: Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

“MADDE 1 – 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.”

EK MADDE 119- Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;

a) Mühendislik-Mimarlı k Fakültesinden,
b) Edebiyat Fakültesinden,
c) Güzel Sanatlar Fakültesinden,
ç) Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulundan,
d) Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsünden,
e) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
f) Güzel Sanatlar Enstitüsünden,
g) Medeniyetler İttifakı Enstitüsünden, oluşur.

Görüldüğü gibi, AKP, değiştireceğini söylediği Evren Anayasasını daha da kalıcılaştırıyor. 1983’de çıkartılan YÖK kanununa ekler yapıyor, kaldırmıyor! “Evren’in devamıdır Tayyip Erdoğan” diyenler haklıdır.YÖK’ün kuruluşuyla birlikte vakıflara özel yüksekokul açma izni vermişti liberal(piyasacı) cunta lideri Evren.

Şimdilerde Gülen cemaatine satışı konuşulan Bilkent’in kurucu rektörü Doğramacı’yı işin başına getirmişti. O gün başlayan eğitimi piyasalaştırma sürecinin sonuçlarını, 2010’da bugün tarikatlar ve ABD topluyor. AKP, bu yasaları çıkartmak şartıyla ABD’den destek alıyor.

Bu kadar çok özel yüksek okul açtıktan sonra, sırada elbette üniversiteye giriş sınavlarını kaldırmak olacaktır!

5544 sayılı, mezuniyet sonrası işe girerken sınav yasası 2006’da AKP eliyle neden çıkartıldı sanıyordunuz!

Medeniyetler İttifakı Enstitüsü adı altında açılacak bir enstitüde hangi derslerin verileceği tahmin edilebilir. Şeriat Hukuku derslerinden Nasıl Papaz Olunur’a kadar…

İmamlık dersleri de, Alevi dedelik dersleri de konur elbet, alan olursa. Hollanda’da eğitilmiş sözde dedecikler burada hoca olurlar artık.

Tek bir merkezden bütün dinlerin yönetildiği Yeni Dünya Düzenine böyle gideriz, Teokratik Faşist Dünya Devleti, yeni Roma Ortaçağı başlar.

Başladı zaten, büyük savaş krallarıyla, büyük Siyonist tefecilerle işbirliği içinde olan bir elit ruhban sınıfı bütün dinlerde, bütün mezhep ve tarikatlarda var artık!

Askeri Anayasayı kaldıralım diyerek Türk halkını gece gündüz sıkboğaz eden bu hükümetin eliyle, daha faşist ve teokratik bir rejime doğru götürülüyoruz.

5981 no’lu kanunla Nisan 2010’da kurulan vakıf üniversitelerinin listesi:

1- Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (Vakıflar Genel Müdürlüğü)
2- İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi (Türkiye Diyanet Vakfı)
3-Süleyman Şah Üniversitesi (Sistem Eğitim ve Kültür Vakfı)
4- Canik Başarı Üniversitesi (Başarı Vakfı + Tanrıverdi Eğitim Kültür Vakfı)
5- Sabahattin Zaim Üniversitesi (İlim Yayma Vakfı)
6-Bezm-i Alem Vakıf Üniversitesi (Vakıflar Genel Müdürlüğü). Kamu tüzel kişiliğine sahip Gureba Hastanesi buraya bağlandı.

Özel vakıf yüksek okulları haberinin yanında yeni haber, ilköğretimde SBS kalkıyor.

Okurlarım anımsayacaktır, “çocuklarınızı bu sınavlara sokmayın, geçicidir, kalkacak” demiştim. Çocuklarımızın beynini ne kadar aptala çevirdiklerini ölçüyorlardı.

2005’de başlatılan İthal Müfredat sayesinde çocuklarımızın 5 yılda matematikten hiçbir şey anlamaz hale geldikleri 2010’da resmen açıklandı.

Böylece sonuçları SBS ile test edilmişti.

Yani, 2005 İTHAL ABD MÜFREDATI ve bu müfredatın ders kitapları, bunları hazırlayan SPAN adlı ABD şirketinin beklediği sonuçları verdi. SBS kaldırılır, çünkü seviyenin ne kadar aşağı çekildiği belli olmuştur, bir daha test edilmelerine gerek yoktur.

“Şikâyetleri topladık, veliler istedi de kaldırdık” demek işin vitrin kısmıdır. Topladıkları şikayetler bile, programın umulan sonuçlarıdır, veliler bunu bilmez.

Türk Milli Eğitimi kalbura döndü, boz-yap tahtası oldu, artık velilerin YETER demesi için 26 Mayıs günü tepkilerin yükselmesi için bir fırsattır.

Bu müfredat bizim “milli müfredatımız” değildir, ortadan kaldırılması şarttır. İlk iş,1968 müfredatına dönmek olmalıdır.

Şimdi Lise Giriş Sınavı geliyor.

LİSEYE SINAVLA GİRİŞ NE DEMEKTİR?

Bunun anlamı, acaba “Çocuklarınızı anaokulundan itibaren özel vakıf okullarına verirseniz, üniversiteye kadar okur, orada hiç sınav yok” demek olabilir mi?

Unutmayalım ki piyasa demek, belli yerlere talebi artırmak, tavşanı yem olacağı tuzağa doğru sürmektir.

AKP’nin ve RTE’nin görevi devleti küçültüp buharlaştırmak, tarikat piyasası ve ruhban sınıfı yaratmak(laiklik böyle kalkar), halkı sahipsiz bırakmak, sonra da elinde kırbaçla sürünün başına geçmektir! Bu görev ona ABD tarafından unutmayalım ki eş-başkanlık sıfatıyla birlikte verilmiştir.

“Tayyip, 4-C’yi al başına çal” diyen TEKEL işçilerine katılalım:
“Tayyip, Anayasanı al başına çal!”
Alavere dalavere açılan Ruhban Okulunu da istemiyoruz!

www.acikistihbarat.com

Elektrik akımına kapılan liseli öldü
15:40 - Sinop'un Gerze ilçesinde dün gece evinin önünde buzdolabı tamiri yapmaya çalışan liseli Ahmet Kaan Topçu (16), elektrik kaçağı nedeniyle akıma kapıldı. Yerde yatarken annesi tarafından fark edilen ve hastaneye kaldırılan genç, kurtarılamadı. 13.05.2010 SİNOP netgazete

Üniversiteli Ceren'in sonu, migrenden oldu
14:20 - Sivas'ın Suşehri ilçesinde 23 yaşındaki üniversiteli Ceren Şeyhvelioğlu, tatil için memleketi Malatya'ya gitti. Genç kız evinde banyo yaparken migren rahatsızlığı dolayısıyla düşerek kafasını beton zemine çarptı. Ailesinin durumu fark etmesiyle hastaneye kaldırılan genç kız, hemen ameliyata alındı. Ceren'in yoğun bakımdan çıktıktan birkaç gün sonra hayatını kaybetmesi ailesini yıktı. 13.05.2010 SİVAS netgazete

Gençlerin hız tutkusu faciayla bitiyordu

13 Mayıs 2010 - Ankara'da içinde liseli gençlerin bulunduğu ve yarıştıkları iddia edilen 2 otomobilin boş araziye uçması sonucu meydana gelen kazada 8 kişi yaralandı.
Alınan bilgiye göre, Keçiören Yozgat Bulvarı'nda F.S. yönetimindeki 06 KG 150 plakalı otomobil ile 06 NE 201 plakalı otomobil, Etlik istikametine giderken aşırı hız nedeniyle çarpışarak yol kenarındaki boş araziye uçtu. Kazada 06 KG 150 plakalı araçtaki F.S., O.Y., B.Y. (15), F.Y. , (17) ile 06 NE 201 plakalı araçtaki C.A. (16) ile ismi belirlenemeyen 3 genç yaralandı
netgazete

Bayrak direği öğrencinin kafasına düştü

12 Mayıs 2010 Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde bir ilköğretim okulunun bahçesindeki bayrak direği teneffüs için bahçeye çıkan öğrencinin başına düştü. Üçüncü sınıfa giden A.A. isimli öğrenci ağır yaralı olarak sevk edildiği Balıkesir Devlet Hastanesi'nde uzun süren ameliyatının ardından yoğun bakım ünitesine yatırıldı.

Ege Üniversitesi Karıştı

14 Mayıs 2010 16:39
Ege Üniversitesi'nde öğle saatlerinde karşıt görüşlü iki grup öğrenci birbirlerine taşlar ve sopalarla saldırdı.

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde bugün saat 14.00 sıralarında gerçekleşmesi planlanan "İzmir'in İşgali ve Acılı Günler" konulu konferans, başlamadan önce üniversitelilerin taşlı-sopalı kavgasına dönüştü. Edinilen bilgiye göre, bir grup öğrenci tarafından organize edinilen konferansı haber alan, karşıt görüşlü Türk Tarihi ve Dili Topluluğu'ndan bazı öğrenciler konferansın gerçekleşeceği Ziraat Fakültesi önüne gelerek içeriye kimseyi sokmadı.

Kısa sürede gerginliğe neden olan tartışma daha sonra iki grubun birbirlerine taşlar ve sopalarla saldırmasına dönüştü.

Olayla ilgili soruşturma sürüyor. aktifhaber

Bakırköy'de aşırı hız faciası: 2 üniversiteli öldü
23:50 - Ataköy sahil yolunda, içerisinde üniversite öğrencisi 5 kişinin bulunduğu otomobil, aşırı hız nedeniyle kontrolden çıkarak orta refüjde bulunan bir ağaca çarptıktan sonra takla atarak karşı şeride geçti. Diğer şeritte bir taksinin ön kısmına düşerek duran otomobilde bulunan İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'nde okuyan Tayfun Özkan (24) ile Murat Zengin (22) hayatını kaybetti. Hastaneye kaldırılan yaralılardan ikisinin durumunun ağır olduğu belirtildi. 15.05.2010 İSTANBUL netgazete

Muğla'da 'olay mahallede' otomobil yakıldı
01:00 - Muğla'da üniversite öğrencileri arasında başlayan kavgada bir öğrencinin silahla ağır yaralanmasının ardından, olayların yaşandığı Kötekli Mahallesi'nde uzun süredir park halinde olduğu öğrenilen hurda bir otomobilin yandığı ihbarı üzerine olay yerine kısa süre içinde gelen itfaiye ekiplerince söndürülen otomobil, bir süre sonra yeniden alev aldı 16.05.2010 MUĞLA netgazete

16 Mayıs 2010
Ortaç'a Ahmet Kaya Çatalı!
Bahar Şenlikleri kapsamında düzenlenen konserde şarkıcı Serdar Ortaç'a bir grup öğrenci tarafından 'çatal' fırlatıldı.

Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü'nde dün akşam düzenlenen Bahar Şenliği'nde konser veren Serdar Ortaç'a bir öğrenci grubu çatal fırlattı. Grubun 11 yıl önce Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde Ahmet Kaya'ya Ortaç'ın 'çatal' fırlatmasını protesto ettiği öğrenildi. Grubun saldırısı üzerine Ortaç sahneyi terk etti. Ortaç'ın sahneyi terk etmesinin ardından binlerce kişinin katıldığı konserde saldırıyı gerçekleştiren grup ile diğer öğrenciler arasında arbede yaşandı.

Yaşanan arbedede öğrenciler bira şişeleri ile birbirlerine saldırdı. Yaşanan kavgada bazı öğrenciler yaralandı. aktifhaber

8 Mayıs 2010
Öğrenci Öğretmenini Bıçakladı!
Mersin'de bir ilköğretim öğrencisi, dışarı çıkmasına izin vermeyen ve ailesine şikayette bulunan öğretmenini bıçakla yaraladı..

Şevket Sümer Mahallesi'ndeki Hatice Uluğ İlköğretim Okulu 7. sınıf öğrencisi B.A, sosyal bilgiler dersinde sınıftan çıkmak istemesine izin vermediği ve ailesine durumu bildirdiği gerekçesiyle öğretmen İsmet Ay'ı okul bahçesinde bacağından bıçakla yaraladı.

Öğretmene saldırırken ''Aileme nasıl beni şikayet edersin'' diyerek bağırdığı belirtilen öğrenci, olay yerinden kaçarken Ay, Toros Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı. aktifhaber

Profesör Olmasını Engellemek İçin Komplo Kuruldu
15 Mayıs 2010 18:34

Isparta'da öğretim üyesine, profesör olmasını engellemek için komplo kurulduğu iddia edildi

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi(SDÜ)'nde bir öğretim üyesi, profesör olmasını engellemek isteyen kişilerce kendisine mektuplu komplo kurulduğunu ileri sürdü. Isparta Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunan öğretim üyesi, karalama mektubunun Burdur'da postaneden gönderildiğinin tespit edildiğini söyledi. Postanedeki kamera kayıtlarının incelenmesi üzerine mektubun SDÜ'deki rektör yardımcılarından birisi tarafından postaya verildiği ortaya çıktı. Komplo kurmakla suçlanan rektör yardımcısı istifa etti.

SDÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Kelen, karalama mektuplarla kendisine komplo kurularak kariyerinin bitirilmek istendiğini iddia etti. 5 ay önce profesörlüğe yükselmek için başvuruda bulunduğunu ifade eden Kelen, jüri üyelerinden Prof. Dr. Turan Karadeniz ile Prof. Dr. Sina Eti'ye kendisiyle ilgili isimsiz karalama mektupları gönderildiğini söyledi. Jürinin karalamalara inanmayarak 15 Şubat 2010 tarihinde profesörlüğe atanmasını uygun bulduğunu ifade eden Kelen, sonrasında kendisi hakkında hazırlanan komplo için Isparta Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduğunu kaydetti.

Üniversite yönetimi ve rektörlük hakkında da asılsız ifadelerin yer aldığı mektubun 19 Ocak 2010 tarihinde Burdur postanesinden gönderildiğinin ortaya çıktığını anlatan Kelen, "Mektup, SDÜ rektörlük makamını, üniversite yönetim kurulunu suçlayıcı, aşağılayıcı ifadeler içermekte olup, benim akademik kariyerimde yükselmemi engellemeyi ve akademik kariyerimi bitirmeyi hedeflemektedir. Durumdan haberdar olduğum andan itibaren psikolojim bozulmuş, çalışma konsantrasyonum kaybolmuştur. Mektubun Burdur postanesinden atılması üzerine o tarihteki görüntü kayıtları incelenmiştir. Kayıtlarda Rektör Yardımcısı M. Ali Koyuncu'nun postaneye gelişi, içerde zarfı teslim etmesi açıkça görülmektedir." dedi.

Mustafa Kelen, olay sonrasında Rektör Yardımcısı Koyuncu'nun odasına giderek kendisinden özür dilediğini ve pişman olduğunu ifade ettiğini de aktardı.

SORUŞTURMA DOSYASI YÖK'E GÖNDERİLDİ

SDÜ Rektörü Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, konuyla ilgili dosyanın YÖK'e gönderildiğini kaydetti. Olay sonrasında yardımcısının odasına geldiğini ve sorulara sessiz kaldığını ifade eden Baydar, aynı gün içinde de istifa ettiğini söyledi. Mektupta kendisiyle ilgili de suçlamalar bulunduğunu belirten Baydar, Ali Koyuncu hakkında disiplin soruşturması da açılabileceğini kaydetti.

Baydar, "İdari soruşturma başlatıldı. Her iki tarafın da ifadeleri alınarak YÖK'e gönderildi. YÖK Yüksek Disiplin Kurulu yaptığı inceleme sonrasında yargılanmasına izin verirse rektör yardımcısıyla ilgili adli süreç başlayacak." diye konuştu.

Rektör Baydar, mektupta kendisiyle ilgili "Adam kayırıyor" ifadesinin hatırlatılması üzerine, "YÖK, inceleme sonucunda tekrar bir soruşturma yapılmasına karar verirse ben de o zaman bana yöneltilen suçlamalarla ilgili ifade veririm." cevabını verdi.

İstifa eden Rektör Yardımcısı Ali Koyuncu ise konuyla ilgili sorulara cevap vermedi. Koyuncu, "Neden istifa ettiniz? Burdur postanesinde ne işiniz vardı?" şeklindeki sorulara, "Teşekkür ediyorum. Bu konuyla ilgili konuşmak istemiyorum." demekle yetindi. aktifhaber

Antalya'da kaçan kızlar Kocaeli'nde bulundu
17:25 - Darıca'da Ramazan Savaş İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi 14 yaşındaki A.H, İ.Ç. ve R.B.U, dün akşam saatlerinde Antalya'dan bindikleri İstanbul otobüsünden Gebze'de inerek Kocaeli'nin Darıca ilçesine geçti. Darıca İstasyon Caddesi'nde gezdikleri sırada devriye görevi yapan polis ekiplerince yapılan araştırmada A.H, İ.Ç. ve R.B.U. hakkında ailelerinin kayıp başvurusu yaptıkları belirlendi. 19.05.2010 KOCAELİ netgazete

19 Mayıs'ı Kutlamaya giden çocuklara tren çarptı
12:00 - Adana'da okullarında düzenlenen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerine katılmak üzere evden çıkan iki çocuk trenin altında kalarak hastaneye kaldırıldı. Ağır yaralanan 8 yaşındaki Halil Temelli, hastanede hayatını kaybederken, kuzeni ölüm kalım savaşı veriyor. Çocuğunun öldüğünü öğrenen baba Soner Temelli(34) ile anne Ayşe Temelli(31) gözyaşlarına boğuldu. 19.05.2010 ADANA netgazete

26 MAYIS 2010
Okulda çocuklara tecavüz

Bursa'nın İznik ilçesinde, 9 ve 10 yaşlarındaki ilköğretim okulu öğrencisi iki erkek kardeşe tecavüz ettikleri iddiasıyla iki çocuk tutuklandı.

Alınan bilgiye göre, ilköğretim okulu 3 ve 4. sınıf öğrencisi iki erkek kardeşe 1 yıl önce tecavüz ettikleri öne sürülen H.T. (15) ve arkadaşı E.A. (15), çocukların annesinin şikayeti üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerince yakalandı.H.T ve E.A.'nın sorgulamalarının ardından çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklandığı öğrenildi.Akşam

Sayın Başbakanım
28 Mayıs 2010

İnternetten e- posta adresime gelen ekteki resimler Danimarka da her yıl düzenlenen bir etkinlik kapsamında yapılan YUNUS KATLİAMI’NIN görüntüleridir.

Bunları görmek beni çok üzdü ve çok etkilendim. Kendimi o katledilen sevimli yunusların yerine koydum. Duygusal bir empati ile o acıları ben yüreğimin derinliklerinde hissettim.

E posta mesajında bunu tanıdıklarınıza gönderin onlarda imzalasın diyordu. Milyonlarca insan imzalasa ne olacak somut bir yaptırım olmadıktan sonra.

Bir şeyler yapmak, belki de o sevimli hayvanları kurtarıp hem onların duasını almak hem de Allah’ın rızasını kazanmak için bu konuda Danimarka Başbakanı’nın uyarılması da dahil olmak üzere düşündüğüm önlemleri size yazıyorum. İnşallah ilgilenip yardımcı olursunuz.

1-Bu yazımın bir suretini Danimarka Başbakanı’na göndererek “KENDİNİZİDEN UTANIN, ÇOCUK KADAR BİLE DUYARLI VE VİCDANLI OLAMIYORSUNUZ” hatta üzerine telefon ederek de söylerseniz daha etkili olur.

2-Bunu bir imam hatip öğrencisi bir Müslüman olarak yazıyorum.Her vesile ile Kurban Bayramı’nda bizim hayvanları katlettiğimizi iddia eden Batılılar kendi vahşetlerini neden görmezden gelmektedirler.Üstelik dinimizde her hayvan kurban edilmediği gibi kurban edilecek hayvanların da özel belli standartları var, mesela yavru hayvanlar, yaralı hayvanlar, hamile hayvanlar, hasta hayvanlar,..kurban edilmezler. Kurban Bayramı haricinde de ihtiyaç olmadığı sürece zevk için hayvan öldürmek dinimizce yasaklanmıştır. Osmanlı Devleti zamanında kışın dağdaki vahşi hayvanlar aç kalmasın diye onlar için dağlara etler ve yiyecekler bırakan vakıflarımız vardı. Kuş evlerimiz vardı,…Bütün bunları güzel bir şekilde anlatan broşürleri hazırlatarak ülkemize gelen turistlere,YUNUS KATLİAMI görüntüleri resimleri ile beraber takdim etmenizi istiyorum.

3-Biz İmam Hatipliler öcü değiliz, bizler de bu ülkenin bir parçasıyız, bizleri yok sayanların, bizlerin akademik alanda, sosyal alanda, siyasal alanda kariyer yapmamızı engellemek için KATSAYI UYGULAMASI dayatanların YUNUSLARI KATLEDEN SADİST YARATIKLARDAN farkı yoktur. Yunus katliamı görüntülerini gözümün önünde canlandırdıkça İNSAN OLMAKTAN UTANDIĞIM İÇİN, O MASUM, GARİBAN VE SEVİMLİ HAYVANLARI KATLEDENLERİ İNSAN DEMEYE DİLİM VARMADI. Bu katliamı yapanlar eğer İNSAN olduklarını iddia ediyorlarsa bu yaptıkları nedeniyle VİCDAN AZABI DUYMALARI GEREKİR. Bu gerçeğin şahsınız tarafından; Danimarka Başbakanı’na ve dünya kamuoyuna açıkça ifade edilmesini istiyorum.

4-Kuranı Kerimde yerlerdeki ve göklerdeki tüm canlıların Allah’ı zikrettikleri yazmaktadır. Danimarka’da katledilen yunuslar ölürken bir bebeğin ağlaması gibi acıklı sesler çıkarmaktaymışlar. Düşünüyorum da Acaba o anda acıyla karışık tüm insanlık alemine beddua mı ediyorlar? Benim burada tüylerim diken diken olurken bu katliama bizzat tanık olan sözde çağdaş ülkenin iki ayaklı yaratıklarının kılları kıpırdamamaktadır.

İzlanda da patlayan Volkan Küllerinin oluşturduğu kara bulutların Kanada’ya yapılan FOK KATLİAMI ve Danimarka’da yapılan YUNUS katliamı sonrasında BU GARİBAN, MASUM VE SEVİMLİ HAYVANLARIN ETTİKLERİ BEDDUALAR SONUCU olduğunu düşünüyorum.

5-Danimarka Başbakanı şunu bilsin ki; Danimarkalı gençler cesaretlerini GARİBAN, MASUM VE SEVİMLİ YUNUSLARI katlederek değil, Gazze’de katledilen ÇOCUKLARIN, Afrika’da açlığa mahkum edilmiş milyonlarca insanın yardımına koşarak daha doğru ve anlamlı bir şekilde İSPAT EDEBİLİRLER. Ama bunun için öncelikle YUNUSLARI KATLETMEKTEN VAZGEÇMELİDİRLER.

Gülşen Başar
Zonguldak Anadolu İmam Hatip Lisesi 9.sınıf öğrencisi
aktifhaber

Sınavda kalp krizinden ölen Gamze'ye gözyaşı
16:10 - Sınav sırasında kalp krizi geçirerek ölen Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi 20 yaşındaki Gamze Eratıcı, gözyaşları arasında son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze töreni sırasında kızının tabutuna sarılan anne Nisa Eratıcı, tabutun üzerine yanında getirdiği gelinliği örttü. Ayakta durmakta zorlanan acılı anne, yakınları tarafından teselli edilmeye çalışıldı. 05.09.2010 İSTANBUL netgazete

Elazığ'da üniversite öğrencisi bir kişi, kontör yüzünden tartıştığı babasını çekiçle öldürdü
21 Ekim 2010
Doğukent Mahallesi 90. sokak 50 numarada yaşanan olayda; müstakil bir evde ailesiyle beraber yaşayan Ali Emrah Zelal (29), babasından cep telefonunu istedi. Baba Abdulkadir Zelal'in (67) kontörünün olmadığını söylemesi üzerine tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine odadan çıkan Ali Emrah Zelal, bu defa televizyon izlemek için odaya geri döndü. Yeniden ailesiyle tartışan Emrah Zelal, bir süre sonra odaya girerek uyuyan babasının kafasına çekiçle vurdu. Baba Zelal olay yerinde hayatını kaybetti. Zanlı olay yerinden kaçarak uzaklaştı. Polis ekipleri kaçan zanlıyı yakalamaya çalışıyor. habertaraf

'Yediğim Dayak Tüm Sınıfı Ağlattı'

19 Ekim 2010
Okulda kavga ettiği için müdür yardımcısı tarafından dövüldüğü öne sürülen 15 yaşındaki öğrenci "Kafamı duvara öyle çok vurdu ki sınıf arkadaşlarım bile ağlamaya başladı" dedi

Gaziantep'te, 15 yaşındaki ilköğretim öğrencisinin, arkadaşıyla kavga ettiği gerekçesiyle müdür yardımcısı tarafından başı duvara vurularak dövüldüğü öne sürüldü. Şehit Adem Yavuz İlköğretim Okulu 8'inci sınıf öğrencisi D.K. (15), müdür yardımcısı Hakan Tarık Osmanoğlu'nun kendisini darp ettiğini iddia ederek Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi'ne başvurdu. D.K., okulda arkadaşlarıyla kavga ederken müdür yardımcısının kendisini gördüğünü ve yanına gelerek feci şekilde darp ettiğini öne sürdü. Müdür yardımcısından şikâyetçi olacağını söyleyen öğrenci, "Hiçbir şey söylemeden beni dövmeye başladı. Kafamı duvara vurdu. O kadar çok vurdu ki sınıf arkadaşlarım bile ağlamaya başladı" diye konuştu. Kafasının çeşitli yerlerinden darbe aldığı tespit edilen ve sol gözünün altının morardığı gözlenen D.K., "Aynı müdür yardımcımız birkaç gün önce de aynı okulda 6'ncı sınıfa giden kardeşimin kafasında sopa kırmıştı" diye konuştu.

'SEVİLİR DE, DÖVÜLÜR DE'

Haberi alan baba Mustafa K. soluğu okulda aldı. Okul müdürü Abdullah Albayram ile konuştuğunu belirten baba, "Müdüre 'Çocuğumuzu eğitim için okula gönderiyoruz, dayak için değil' dedim. Müdür de 'Çocuk sevilir de dövülür de' dedi" iddiasında bulundu. D.K.'ya hastaneden 3 günlük rapor verildiği öğrenildi.

sabah

Sabaha kadar dövdüler
15 yaşındaki liseli, pansiyonun banyosunda 5 öğrenciden dayak yedi
31 Ekim 2010

Yunus Emre Öğretmen Lisesi'nin ikinci sınıfında öğrenim gören M.E. (15), önceki gün dersten çıktığından sonra okulun hemen yanında kaldığı pansiyona gitti. Kendisi gibi pansiyonda kalan 5 öğrenci geceleyin herkes uyuduktan sonra M.E.'yi pansiyonun banyosuna götürerek sabaha kadar dövdüler. Gözünde ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izleri meydana gelen M.E.'nin ailesi okul idaresini ve 5 öğrenciyi Mahmudiye Cumhuriyet Savcılığı&na şikayet etti.
Baba Arif E., okul müdürü ve idarecileri ile saldırgan öğrencilerden şikayetçi olduğunu belirterek, "Okulda ve pansiyonda öğretmenler var. Geceleyin nöbetçi öğretmen neredeydi? Okul müdürü ve idarecileri daha önce de olaylara karıştıkları söylenen bu saldırgan öğrenciler ile niye ilgilenmiyor" dedi. habertürk

Üniversitede Kavga: 40 Yaralı

04 Kasım 2010
Anadolu Üniversitesi'nde kavga: 40 öğrenci yaralı
ESKİŞEHİR Anadolu Üniversitesi'nde 6 Kasım ile ilgili afiş asmak isteyen öğrencilere özel güvenlik görevlileri izin vermeyince kavga çıktı. Girdikleri okul kantinini kapatan öğrencilere polisler de müdahalede bulundu, 40 öğrenci gözaltına alındı.

Anadolu Üniversitesi 2 Eylül Kampüsü'nde bugün saat 15.00 sıralarında meydana gelen olayda, alınan bilgilere göre hazırlık sınıfı öğrenci kantini önünde 6 Kasım YÖK'ün Kuruluş yıldönümünü protesto içerikli afişler asmak isteyen sol görüşlü bir grup öğrenciye üniversitenin özel güvenlik görevlileri izin vermedi. Özel güvenlikçilerle öğrenciler arasında arbede yaşandı. Çıkan arbede sonucu 10 öğrenci yaralandı. Öğrenciler kantin içerisine girerek kapıyı kapattı.


Gelişen olaylar üzerine kampusu çok sayıda polis ekipleri sevk edildi. Çevik kuvvet polisleri kantine girerek yaklaşık 40 öğrenciyi gözaltına alındı. Yaralı öğrenciler 112 ambulansıyla hastanelere kaldırıldı. aktifhaber

Lisede Peygambere Hakaret

02 Kasım 2010
Edirne Lisesi'nde skandal bir olay yaşandı. Hz Muhammed'e hakaretler yağdıran felsefe öğretmeni halkı cahillikle devleti yönetenleri de hainlikle suçladı.

Edirne Lisesi'nde 28 Ekim tarihinde Felsefe Kulübü tarafından düzenlenen "Cumhuriyet" konulu oturuma, Felsefe Öğretmeni ve bir öğrencinin millete hakaretleri damgasını vurdu. Konuşmalardan rahatsız olan okul müdürü, sözlü uyarıda bulunarak salonu terketti. Okul yönetimi, konuyu doğrulayarak öğretmen ve öğrenciye gerekli uyarının yapıldığını bildirdi. Ancak uyarının içeriği ile ilgili bilgi vermedi... aktifhaber

Liseli, öğretmeninin parmaklarını kırdı
16:35 - Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde Endüstri Meslek Lisesi son sınıf öğrencisi B.İ. ile bilgisayar öğretmeni Mehmet Sarıbaştanoğlu arasında henüz belirlenemeyen bir nedenle sözlü tartışma çıktı. Bu esnada yaşanan arbedede B.İ'nin büktüğü öğretmeninin 3 parmağının kırıldığı belirtildi. 05.11.2010 SİVEREK netgazete

Liselilerin kavgasına bıçak karıştı: 1 ölü
17:00 - Yenimahalle Kaya Beyazıt Lisesi 1. sınıf öğrencisi Muhammet Dikmeci (14), öğrenciler arasında çıkan kavgada bıçaklanarak ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılan Dikmeci, yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Olayın ardından Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Bü ro Amirliği ekipleri, aynı lisede öğrenci olan Dikmeci'nin kardeşi M.D. ile aynı sınıfta öğrenim gören G.A. ile kavgaya karıştığı belirlenen E.A, E.B, A.A'yı gözaltına aldı. 06.11.2010 ANKARA netgazete

Asker şehit eden kadın öğretmen tutuklandı
11:10 - Jandarma ile polis ekipleri tarafından yapılan çalışmalar sonucu, Ünseli Jandarma Kontrol Noktası'nda alkollü araç kontrolü yapan askere çarparak şehit olmasına neden olanların, Çaldıran ilçesine bağlı Hangedik Köyü İlköğretim Okulu'nda görevli müdür ve öğretmenler olduğu ortaya çıktı. 06.11.2010 VAN
netgazete

Âcil serviste, öğrenciler biber gazı ile kovalandı
16:10 - Mersin Üniversitesi'nde sol gruba mensup bir öğrencinin, bacağından bıçaklanması ile başlayan gerginlik, hastane acilindeki arbede ile devam etti. Rektör Suha Aydın'ın, bıçaklanan arkadaşlarını ziyarete gelen öğrencilerden birini tokatladığı iddiası ile çıkan olaylarda, 1 polis ile 1 öğrenci yaralanırken, 2 öğrenci gözaltına alındı. 08.11.2010 MERSİN netgazete

Sözleşmeli öğretmenlerin yaş pastalı protestosu
15:40 - Türk Eğitim-Sen, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmemesinin 502. gününü Milli Eğitim Bakanlığı önünde yaş pasta keserek protesto etti. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Başbakan Erdoğan'a da çağrıda bulunarak, Bakan Çubukçu'ya verdiği sözü yerine getirmesi için baskı yapmasını istedi. Basın açıklamasının ardından Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Koncuk, sendika yetkilileriyle birlikte 7 katlı siyah pastayı keserek yedi. Koncuk, pastadan basın mensuplarına da ikram etti. 08.11.2010 ANKARA netgazete

Okuduğu okulu soydu!

ANTALYA’NIN Alanya ilçesinde, bayram tatilinde, Endüstri Meslek Lisesi, Nezihe Soydan Ticaret Meslek Lisesi, Kız Meslek Lisesi, İmam Hatip Lisesi, Barbaros Azakoğlu İlköğretim ve Hamdullah Eminpaşa Koleji soyuldu. Polis, R.A. (18), İ.A. (16), M.G. (15), F.D.P. (16), S.Ç. (16) ve Z.Ö.’yi (18) gözaltına aldı. Zanlıların, burs paraları başta olmak üzere, güvenlik kamerası kayıt cihazı, bilgisayar parçaları, sinevizyon cihazı, diz üstü bilgisayar, cep telefonu gibi elektronik malzemeleri ve kantinlerden gıda ile bir miktar para çaldığını belirledi. 6 zanlıdan 3’ünün öğrenci olduğu tespit edilirken, bunlardan birinin de kendi okulunu soyduğu öğrenildi. vatan

Kadın öğretmenin sınıfta darp edildiği iddiası
24 Kasım 2010 İzmir'in Bayındır ilçesindeki bir ilköğretim okulunda, dün ders sırasında sınıfa girerek kadın öğretmeni sopayla darbettiği öne sürülen öğrenci annesi, ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı.

Alınan bilgiye göre, Hacı İsmail Akdağ İlköğretim Okulunda, sınıf öğretmeni Fatma A. (36), ders verdiği sırada, öğrencilerinden birinin annesi olan E.K. (32) sınıfa girdi.

E.K, oğlunun da bulunduğu sınıfta tartıştığı öğretmen Fatma A'yı yanında getirdiği sopayla darbetti. Gürültüyü duyan okuldaki diğer öğretmenlerinin araya girmesinin ardından okula gelen polis, E.K'yı gözaltına aldı.

E.K, ifadesinin alınmasının ardından Cumhuriyet savcısının talimatıyla serbest bırakıldı.haber7

Devletin kapının önüne koyduğu öğretmen öldü

Kansere yakalanınca bir aydan fazla rapor aldığı için sözleşmesi feshedilen Metin öğretmen hayatını kaybetti.

05 Aralk 2010
Anadolu Haber

Kansere yakalanıp 30 günden fazla rapor aldığı için sözleşmesi feshedilen Metin öğretmen, hayatını kaybetti. Radikal’in Öğretmenler Günü’nde ‘24 Kasım’da hediye ‘İŞSİZLİK’ başlığıyla, yakalandığı amansız hastalığı ve sonrasında başına gelenleri haberleştirdiği Metin Kurtçu, memleketi Çorum’da toprağa verildi.

Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu 28 yaşındaki Metin Kurtçu, dört yıl Erzurum ve Yozgat’ta çalıştıktan sonra amansız bir hastalığa yakalandı. Mayıs 2010’da Akut Miyeloid Lösemi teşhisi konulan Kurtçu, Ankara’da tedaviye başladı. Metin öğretmen o günden sonra okula gidemedi. Raporlu gün sayısı 30’u geçince 14 Eylül’de sözleşmesi feshedildi. Ekim ayında Yozgat İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma davası açtı. Sesini duyurmak için aylardır çabaladı. Ancak kimse sesini duymadı.

Bebeğiyle Ankara’ya...

Metin öğretmen tedavisi için beş aylık bebeği, eşi ve babasıyla Ankara’ya taşındı. Eşi bebeklerine bakarken babası onu radyoterapi için hastaneye götürdü. Metin öğretmen bir aydan fazla süredir Ankara Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi’nde yattı. 25 Aralık’ta kemik iliği nakli için ameliyata girdi. Ancak ameliyat sonrasında komaya girdi. Vücudu ilik nakline uyum göstermedi. Önceki gece saat 21.00’de vefat etti.

Türkiye’de 4B kapsamında sözleşmeli olarak çalışan 70 bin öğretmen bulunuyor. Sözleşmeli öğretmenlerin en büyük sıkıntısı özlük hakları. Hastalık nedeniyle 30 günden fazla rapor aldığında sözleşmeleri feshediliyor. Kadro sıkıntısı yaşayan öğretmenlerin seslerini duyurabilmek ve bu konuda mücadele vermek için Eğitim Söz Sen adında bir sendika kuruldu.

Eğitim Söz Sen Genel Başkanı Nihat Aydın, Metin öğretmenin hastalığı süresince hiçbir yetkilinin yanında olmadığını, psikolojik destek almadığını söyledi.

Otomobilin çarptığı üniversiteli kız, öldü

10 Aralık 2010 - Niğde'de meydana gelen trafik kazasında, otomobilin çarptığı üniversite öğrencisi genç kız hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre, bir ilköğretim okulunda öğretmen olarak görev yapan Hasan A'nın kullandığı 51 HA 616 plakalı otomobil, yolun karşısına geçmek isteyen Ekin Sağdıç'a çarptı. Niğde Devlet Hastanesine kaldırılan Niğde Üniversitesi İşletme Bölümü 1. sınıf öğrencisi Ekin Sağdıç (19), tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. netgazete

Bilgisayar oyunu için bıçaklı gasp
17 Aralık 2010
Adana'nın Kozan ilçesinde Anadolu lisesi 10. sınıf öğrencisi, kırtasiye dükkanında iş yeri sahibi kadını bıçakla gasbederek kaçmak isterken yakalandı.

Lise öğrencisinin bilgisayar oyunu bağımlısı olduğu, şifre bedeli için gasp girişiminde bulunduğu ileri sürüldü.

İddiaya göre, bir Anadolu lisesinin 10. sınıfında öğrenim gören H.C, kitap ve kırtasiye dükkanına müşteri gibi girerek, arka kısımda çalışan iş yeri sahibi Ç.A.'yı (30) önce bıçakla tehdit etti, daha sonra darp etti.

H.C, genç kadının çığlıklarını duyan 2 kişinin dükkana girmesi üzerine, kasadaki bir miktar parayı aldıktan sonra kaçtı. Çevredekiler tarafından kovalanmaya başlayan H.C. yakındaki İmam Hatip Lisesinin bahçe duvarını aşmak isterken vatandaşlar ve polisler tarafından yakalandı.

Yaşadığı korkuyla şoka giren genç kadın 112 Acil Servis ambulansı ile Kozan Devlet Hastanesine kaldırıldı. 14 yaşındaki zanlı H.C. ise önce karakola daha sonra sağlık raporu için Kozan Devlet Hastanesine getirildi.

Bilgisayar oyunu bağımlısı olduğu ileri sürülen H.C'nin internet üzerinden oynanan aksiyon ve şiddet içerikli bir oyunda satın almak istediği oyun karakteri için şifre bedeli bulmaya çalıştığı ve gasbı da bu yüzden gerçekleştirdiği iddia edildi.

Polis olaydan sonra iş yerinde parmak izi çalışması yaptı. Yaşanan olayın bir bölümü ise güvenlik kameralarına yansıdı. Ç.A. iş yerinde yalnız kaldığı sırada karşısında zanlıyı gördüğünü, saldırganın ağzını kapatarak kendisini darp ettiğini belirtti. haber10

Pastaneye sığınan 3 öğrenciyi polis kurtardı
19:40 - Atatürk Üniversitesi yerleşkesinde 3 öğrencinin bıçaklandığı olayların ardından iki grup arasında çıkan kavgaya polis müdahale etti. Kampüs içinde, karşıt görüşlü öğrenciler arasında yaşanan ve 3 kişinin yaralandığı bıçaklı kavga sonrasında, iki grup arasında kavga çıktı. Kavgada darbedilerek bir pastaneye sığınan 3 üniversite öğrencisi, kampüsten olay yerine gelen polisin kontrolünde çıkartıldı. 25.12.2010 ERZURUM netgazete

Üniversite'de Porno Film Rezaleti
02 Ocak 2011
Bir özel üniversitede tasarım öğrencisi, bitirme tezi olarak okulun stüdyosunda bir porno film çekti. İşte demokrasi ve ifade özgürlüğünü pornoda arayan zihniyet...

Üniversitede porno çekmek olur mu demeyin olmuş bile. Hem de Türkiye'de. Sıra dışı olayı Radikal yazarı Cüneyt Özdemir, dünkü köşesinde duyurdu. İnanılmaz haberin dün Tempo dergisinde yer aldığını belirten Özdemir, filmin ilginç hikayesini yazdı:

"(...)İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde bir tasarım öğrencisi, bitirme tezi olarak bir porno film çekmek istemiş. Hocaları şaşkınlıkla “Olur mu öyle şey” diye gevelese de öğrenci, “Hani nerede demokrasi, ifade özgürlüğü, burası nasıl üniversite” gibi afili sözlerle hocaları kafaya almayı başarmış. (Gözünü sevdiğimin özel üniversitesi!) Sıra gelmiş oyuncu bulmaya, bir kız arkadaşına rica etmiş, o da kırmamış kabul etmiş! (Ne arkadaşlar var görüyorsunuz.)

Hocalar hala itiraz ediyor, erkek oyuncu bulunamıyor, kız arkadaş bunalımda derken ekip üniversitenin stüdyosunda aslanlar gibi porno filmi çekmişler. Üstelik öyle yönetmen ve iki oyuncu değil, bayağı 6 kişilik set ekibi ile beraber. Jürinin izlemesi ise tabii ayrı bir problem olmuş. Sonucu merak ediyorsanız, Türkiye'ye demokrasi, üniversiteye özgürlük gelmiş midir bilemem ama her ergen erkeğin rüyası olan porno film yönetmenliğinden öğrenci arkadaşımız D almış. Doğru tahmin ettiniz, kalmış. Demokrasi adına iyi, öğrenci adına kötü bir haber." aktifhaber

'Öğrencilerimiz yabancı kültür bombardımanında'
9 Ocak 2011
MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Prof. Aycan: Öğrencilerimiz yabancı kültür bombardımanı altında.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Din Öğretimi Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Aycan, globalleşen dünyada yabancı kültür bombardımanı altında kalan öğrencilerin korunamadığını ifade ederek, öğrenciler arasında şiddet, alkol ve uyuşturucu artışına dikkat çekti.

Prof. Aycan, bunda eğitimin, bilişsel düzeyde yapılırken, duygusal ve davranışsal yönüne ağırlık verilmeyişinden kaynaklandığını ifade etti.

Ege Eğitimciler Platformu tarafından kendisine bağlı İzmir Ufuk Eğitimciler Derneği, Manisa Aktif Eğitimciler Derneği, Turgutlu Eğitim Gönüllüleri Derneği'nin katkılarıyla, din kültür ve ahlak bilgisi, imam hatip lisesi ve meslek lisesi öğretmenleri branş gelişim semineri düzenlendi. Özel Fatih Koleji'ndeki seminerde konuşan MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Aycan, Türkiye'de eğitimin daha çok bilişsel yönüne hitap eden ve bu yönde gelişmeye teşvik eden, buna karşılık duygusal ve davranışsal yönü ihmal eden bir anlayışın bulunduğunu anlattı. Prof. Aycan, bu nedenle yeni nesillerin globalleşen dünyada yayılan yabancı kültür bombardımanlarına karşı korunamadığını kaydetti. Prof. Dr. İrfan Aycan, şunları ifade etti:

"Daha çok bilgi yükleyen ama ahlaki göstergeleri olmayan bir eğitim tarzı. Bu durumun ortaya çıkardığı olumsuzlukların arttığı, öğrenci davranışlarında görülmektedir. Güçlenme eğilimi gösteren şiddet, alkol ve uyuşturucu, ana baba ve öğretmene karşı gelme, saygısızlık, sahtekarlık, cinsel bozukluklar aile ve eğitimcileri kaygılandırmaktadır."

Batılı ülkelerde eğitim reformlarının en önemli bölümünü karakter eğitiminin oluşturduğunu anlatan Aycan, "Biz öğretiyoruz ama eğitemiyoruz. Bu bağlamda yapılan bu eğitim semineriniz çok yerinde ve faydalı olacaktır" dedi. Prof. Aycan, değerler eğitiminin önümüzdeki dönemlerde en fazla tartışılan konuların başında geleceğini sözlerine ekledi. habertaraf

Din dersinde Atatürk de olacak
18 Ocak 2011



Din dersiyle ilgili yeni düzenlemede en önemli değişikliğin Atatürk’le ve onun dine yaklaşımıyla ilgili yapıldığı ileri sürüldü.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitabında yapılması öngörülen ve kamuoyunda uzun süredir tartışılan değişikliklerle ilgili ilk resmi adım atıldı.

Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Talim Terbiye Kurulu’na başvurarak 220 sayfadan oluşan raporu sundu. Merdan Tufan Başkanlığı’nda toplanan kurul, değişikliklerin ders kitaplarına yansıtılmasını istedi. 2011-2012 eğitim yılından itibaren yeni din dersi kitaplarının okutulması kabul edildi.

Kitaplar, 30 Haziran 2011’de toplanacak Talim Terbiye Kurulu onayı ile yürürlüğe girecek.

MİLLİYET


"21 ÖĞRETMEN İNTİHAR ETTİ DUYDUNUZ MU?"
27 Ocak 2011

“21 Öğretmen intihar etti duydunuz mu? Görmeyen gözlere, duymayan kulaklara…” diyen öğretmenler ataması yapılmadığı için intihar eden 21. öğretmen Ali Kürklü’yü de hatırlatarak Bursa’da eylem yaptı.

Ataması yapılmayan öğretmenlerin işsizliği can alıyor. En son Osmaniye'nin Düziçi ilçesinde ataması yapılmayan, vekil sınıf öğretmeni 23 yaşındaki Ali Kürklü tabancayla başına ateş ederek intihar etmişti.

Son 2 yılda 21 öğretmenin intihar ettiğini hatırlatan Eğitim Emekçileri Derneği üyesi öğretmenler Bursa’da bir eylem gerçekleştirdi. Basın açıklamasını okuyan sözleşmeli öğretmen Özgür Koşar , “Öğretmen adayı gençlerimiz işsiz. Son bir haftada 3 öğretmen intihar etti. Yüzbinlerce öğretmen bunalıma girdi.” dedi.

Kaynak: http://www.mizikacilar.com/HaberDetay.aspx?ID=708

Merhum Muallim Mahir İz
Mehmet Şevket EYGİ
30 Ocak 2011

Vefatının kırkıncı senesinde Mahir İz Hoca için bir anma toplantısı tertipleyen ve hacmi küçük olmakla birlikte muhtevası büyük bir kitap kadar kıymettar 32 sayfalık bir broşür yayınlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Başkanlığına, bu hizmetleri yürüten daire başkanı Av. Numan Güzel beye teşekkür ve minnetlerimi takdim ediyorum.

Merhum Mahir hoca hakkında keşke şöyle kalıcı bir hizmet daha yapılabilse:

Hocanın değerini, menkabelerini, ahlak ve faziletini, bize örnek ve model olması gereken özelliklerini, hizmetlerini, adam yetiştirmesini anlatan yüz sayfalık küçük bir kitap hazırlansa, her baskısı on bin adetten az olmamak şartıyla basılsa, birkaç sene içinde tirajı yüz binlere, hatta milyona ulaşsa, okuyanlar aydınlansa, ibret alsa, bu kitapçık gençliğe yol ve yön gösterse... Bu kitapçığı mütalaa edenler ilim irfan, ahlak fazilet, ihlas mürüvvet neymiş; vasıflı bir öğretmen nasıl olurmuş, İslam'a nasıl hizmet edilirmiş, nasıl adam yetiştirilirmiş öğrense... Ne iyi olur değil mi? Bizde böyle hizmetler niçin yapılmıyor?

Sadece Mahir bey için değil, yakın tarihimizin, Müslüman kütleler tarafından yeteri kadar bilinmeyen ve değerlendirilmeyen yirmi beş kadar şahsiyeti için de böyle hizmet kitapları çıkartılmalıdır. Ali Fuat Başgil...Nurettin Topçu...Hasan Basri Çantay...Celalettin Ökten Hoca... Ömer Nasuhi Bilmen...Necmettin Okyay... Süheyl Ünver... Muallim Cevdet...Eşref Edib...ve daha on beş yirmi kişi...

Merhum üstad Muallim Mahir İz Hocadan söz açıldığında, hatıra ilk gelen şeyin eğitim ve öğretmen olması gerekir.

Türkiye'de çeşitli sıkıntılar, krizler, aksaklıklar, dertler içinde yaşıyoruz, yahut sürünüyoruz. Bunun birkaç ana sebebi vardır ve bunların başında da eğitim sistemimizin son derece düşük, menfi ve kalitesiz olması, çocukları ve gençliği iyi yetiştirememesi, yetiştirmekten geçtim, bozması gelir.

Bizde eğitim denilince akla öncelikle beton okul binaları ve dershaneler gelir; sıralar, kara tahtalar, yatılı okulun yatakhaneleri...

Eğitim sistemini tartışmayız. Bugünkü Tevhid-i Tedrisat sistemi okullarının binaları Çırağan sarayı gibi olsa, öğrenciler akaju ağacından mamul sıralarda otursa, zemin en pahalı granit ile kaplı bulunsa sanki eğitim düzgün ve kaliteli mi olacak?

Eğitimi eğitim yapan her şeyden önce sistemdir. Bir İslam ülkesi olan Türkiye'miz resmî ideoloji üzerine müesses Tevhid-i Tedrisat ile yükselmez, Tevhidî tedrisat ile yükselir.

Merhum Mahir Hoca millî kimlik, kültür ve medeniyetimize uygun eğitimin en başarılı üstadlarındandı.

Artık bundan sonra yeni bir Mahir İz gelir mi, bu hususta çok şüpheliyim. Medine-i Münevvere kadısının oğlu, Şeyhülislâm'ın yeğeni muallim olacak... Artık ne Osmanlı Medinesi var, ne Osmanlı kadısı, ne de Şeyhülislâm...

Lakin bu memlekette bir Tevhidî eğitim sistemi kurulabilir; ülkenin en kabiliyetli, istidatlı, ruh asaletine sahip, ahlaklı, faziletli çocuklarının bir kısmı öğretmen ve eğitimci yetiştirilir ve ülke hak yolda yüceltilebilir.

Bendeniz Mahir Hoca'nın okul öğrencisi olmadım. Kendisiyle liseyi bitirdikten sonra 1952'de tanıştım. Üstad ile tanışmam hayatımın dönüm noktalarındandır.

Mahir bey kimdi?

1. O vasıflı bir Türkiyeli idi. İnançta, düşüncede, kültürde, amelde vasıflıydı.

2. Vasıflı bir Müslümandı.

3. Çok vasıflı bir öğretmendi.

4. Övgü edebiyatı yapmıyorum, gerçekten yüksek ahlak, karakter, fazilet sahibi idi.

5. Bir hizmet insanı idi.

6. Yüksek bir aileye mensuptu. Aynı zamanda ruh asaletine sahipti.

Bu kadar vasfa bir arada sahip olmak her fâniye nasip olmaz.

Mahir beyin özelliklerinden biri de zengin, yazılı, edebî Türkçeyi çok iyi bilmesi idi. Yakın tarihimizde iyi Türkçe bilenlerin belki de sonuncusu, hâtemi idi. Hepimiz Türkçe biliyoruz yazıyoruz ama onun Türkçe bilgisi başkaydı. 1950'li yıllarda Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesinde okurken, Ali Himmet Berki'ye elden teslim etmem için bir mektup vermişti. Ali Himmet Hoca Osmanlılar zamanında kadılık yapmış, sonra Cumhuriyet adliyesine intikal ederek Yargıtay daire başkanlığına kadar yükselmiş bir fıkıhçı idi. Emekli olduktan sonra avukatlık yapıyordu. Mahir beyin mektubunu götürüp kendisine verdiğimde okumuş ve kıraatini bitirdikten sonra "Bu Mahir beyin edebiyat-ı osmaniyesi kuvvetli imiş" demişti.

Merhum Mahir bey üstadımız hanegî metoduyla değerli ve ziyalı münevverler yetiştirmiştir.

Onda zerre kadar kibir, gurur, kendini beğenmek, nefsini yüceltmek görülmemiştir.

Ehl-i Sünnet itikadında, beş vakit namazını kılan, ahlak-ı hamîde sahibi bir zat idi.

Anne ve baba tarafından seyyid olduğunu kimseye söylemezdi. Bunu nice yıllar sonra öğrenmiş bulunuyoruz.

Onun en büyük kerameti, İslam'a karşı olan tevhid-i Tedrisat içinde Tevhidî tedrisat yapmaya muvaffak olmasıdır.

Gerçek bir İstanbul efendisi idi, medenî bir Müslümandı. Bedevîlik onun yakınından geçmemiştir.

Elli dokuz sene öğretmenlik, mektep müdürlüğü yapmış, bu müddet zarfında maaşıyla geçinmiştir. Yine kimse bilmezdi, her ay maaşını alınca kırkta birini ayırıp tasadduk ederdi. Böylece zekâtını da peşinen ödemiş olurdu.

Bendenizde hiçbir şahsî fazilet yoktur. Fazilet gibi görünen bazı kırıntılar, merhum ve mağfur üstadlarımın, hocalarımın ve büyüklerimin faziletlerinin akisleridir.

Mahir İz bey gibi değerli muallimler (öğretmenler) genç nesillere tanıtılmalı, onların menkabeleri anlatılmalı, gençlerin onları örnek ve model almaları sağlanmalıdır.

Âhir zaman fitnelerinin en büyüğü, paranın put haline gelmesi, şaşırmış insanların ona tapınmalarıdır. Nefs-i emmâre ihtirasları, benlik, riyâset sevgisi, çeşit çeşit çılgınlıklar Ümmet-i Muhammed içinde büyük tahribat yapmaktadır. Gençlere Mahir bey ve emsali değerli şahsiyetler tanıtılır ve anlatılırsa toplumda salah olacağını ümid ediyorum. Herkes ibret alıp düzelmese bile, düzelenler olacaktır.

Üstad Kemal Edib Kürkçüoğlu'nun, Mahir beyin vefatına dair yazdığı tarihli manzumesindeki şu mısralar onu tasavvuf boyutu hakkında bizi aydınlatmaktadır:

"Âşıktı Resûl-i Kibriya'ya, Bâ-hürmet-i hubb-i Âl ü Evlâd

Merbut idi Şah-ı Nakşbend'e, Görmüştü halîfesinden imdad"

İslam'a ve Müslümanlara hizmet etti, fâni dünyayı bırakıp gitti.

Hüda-yı Lemyezel kabir rahatlığı ve âhiret saadeti ihsan buyursun. Ruhu şâd olsun.

Merhum Mahir beyle ilgili bazı küçük notlar, hatıralar:

Mahir bey hanegî eğitimi ile insan yetiştirirdi. (Bunun ne olduğunu bilmeyenler kaynaklara müracaat edip öğrensinler.)

Bendenizi bir gün Emirgan tepesinde merhum Fuad Şemsi beyin devlethanesine götürmüştü. Fuad Şemsi bey başlı başına yaşayan bir tarihti, evi müze gibiydi. Ya Rabbi, ülkemize yeniden öyle büyük ve her biri tek başına bir ümmet olan şahsiyetler gelir mi?

Bir gün Kanlıca'da yol kenarında bir kahvede yoğurt yiyorduk. Sokaktan seyyar bir bıçakçı geçiyordu, Mahir bey onu tanıdı, selamlaştılar, ayak üstü biraz konuştular. Bıçakçı doğulu bir vatandaştı. Gittikten sonra Mahir bey "Bu zatı bilir misiniz, o Mesnevî-i Şerifi ezbere bilir" demişti.

Yazların bir kısmını Kanlıca'da ablasının köşkünde geçirirdi. Salı günleri sohbet olurdu:Celal Ökten hoca, Cevat Rıfat Atilhan, Necati Lugal, Kuleli Askeri Lisesi öğretmenlerinden Sıtkı Karababa gelirdi.

Celal hoca yaz aylarında Kanlıca ile Çubuklu arasındaki harap bir köşkte otururdu. Köşkte elektrik yoktu. Göçmesin diye orta sofanın tavanına kocaman bir direk dikilmişti. Celal efendi haftalar boyunca Hz.Ali ve Hz.Muaviye ihtilâfı konusunda ders vermiş, duyanlar koşup gelmiş, dinleyenlerin sayısı artınca korkup dersleri kesmişti.

Hoca beni Eminönü Arpacılar Camii aralığında yazın İstanbul dondurması, kışın sahlep satan Arnavut'a götürmüştü. İstanbul dondurması tarihe karıştı...

Kitap sevdiğimi bildiği için bir gün üşenmemiş, beni Bakırköy'de eski bir eve götürmüştü. Ev sahipleri ile bir şeyler konuşmuş, sonra alt kata indirmiş, oradaki eski kitaplardan istediğimi alabileceğimi söylemişti. Bir kenarda bir yığın tesbih vardı. Tesbih seç onları da al demişti. Balık dişi 99'luk bir tesbih almıştım. Kitaplar merhum Dr. Ahmet Ateş beye aitmiş...

Hocayla Üsküdar Kuruçeşme'de oturduğu, Dr.Keleşyan'a ait evde tanışmıştım.

Bendenizi yetiştirmek, faydalı olmak için hayli mektup yazmıştır. Bunlar kaybolmadıysa, evrak yığınlarının içinden çıkarsa inşaallah aynen fotoofset usulüyle yüz nüsha bastırmayı düşünüyorum. Belki merak edip yararlanan olur.

Hocanın kayınpederi Muhyiddin Raif bey Osmanlıcayı ve İngilizceyi çok iyi bilen kültürlü bir İstanbulluymuş. Türkçe ve İngilizce rubai yazmıştır. Bir gün Konya Lezzet lokantasında yemek yiyormuş. Yan masadaki iki İngiliz, vişne hoşafı içerken çekirdekleri çıkartmasını beğenmeyip kendi aralarında İngilizce tenkit etmişler.Muhyiddin bey duymuş, edebî bir İngilizce ile onları fırçalamış. Mahcup olmuşlar, kalkıp eline sarılmışlar.

Millî Gazete

'Öğrenciye İçki Zulmü'ne Soruşturma
13 Şubat 2011
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi yönetimi, başörtülü öğrencisine bira aldıran öğretim görevlisiyle ilgili haberler üzerine harekete geçti.

Öğretim görevlisi hakkında soruşturma açılacağı belirtildi. Olayın takipçisi olacaklarını vurgulayan Rektör Yardımcısı Recep Toparlı, görüntüleri ve gazete haberlerini üniversitenin hukuk müşavirine inceleteceklerini vurguladı. İldeki STK temsilcileri de olayı kınadı. Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim görevlisi Gökhan Eken'in 2008 yılında bir gezi sırasında başörtülü öğrenciye içki aldırdığı ve öğrenciyle alay ettiği önceki gün internete düşen görüntülerle ortaya çıkmıştı.
Başörtülü Öğrenciye Mahalle Baskısı !!!

Gazetelerde yer alan haberler üzerine CÜ Rektör Yardımcısı Recep Toparlı, olayın takipçisi olacaklarını açıkladı. Görüntüleri ve gazete haberlerini üniversitenin hukuk müşavirine inceleteceklerini belirten Toparlı, haberlerin ihbar kabul edilmesi halinde öğretim görevlisi hakkında pazartesi günü soruşturma açacaklarını söyledi. Öğretim üyesi ve başörtülü öğrenci arasında yaşanan içki aldırma olayını kesinlikle onaylamadıklarını vurgulayan Toparlı, "Hadise 2008 yılında Kapadokya gezisi sırasında yaşanmış. Rektörümüz İlyas Dökmetaş'tan önceki bir dönem. Kişisel olarak olayı onaylamıyorum. Şayet haberler ihbar kabul edilebiliyorsa öğretim görevlisi hakkında gerekli soruşturmayı başlatacağız." dedi.

Görüntülerde dinin kutsalıyla alay edildiğini belirten Mazlum-Der Sivas Temsilcisi Mehmet Sevim de, inançlarına aykırı olan bir fiilin öğrencilere yaptırıldığının görüldüğünü söyledi. Bu olayın insan haklarına aykırı olduğunu ifade eden Sevim, "Bu vahim olay, öğretim üyesi ve öğrenci ilişkisine kötü bir örnek. Bunu yapan öğretim görevlisi, orada durmamalı." dedi. İnsanların çocuklarını eğitim kurumlarına ilim öğrenmesi için gönderdiğini ifade eden Memur-Sen Sivas İl Temsilcisi Ömer Anlı ise olayı kınadıklarını açıkladı.

Aktifhaber

Liseli Kızlar Arasındaki Kavga Kanlı Bitti
18 Şubat 2011
İzmir'in Konak ilçesinde, lise öğrencisi kızlar arasında çıkan bıçaklı kavgada 18 yaşındaki B.Ç. yaralandı.
Ağır yaralanan B.Ç., tedavi altına alınırken N.K. gözaltına alındı.Eşrefpaşa semti 474 sokak, 50 numarada saat 15.00 sıralarında, erkek arkadaş sebebiyle çıktığı öğrenilen olayda; Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi son sınıf öğrencisi B.Ç.'nin de aralarında bulunduğu kız arkadaşlar, N.K.'nın oturduğu evinin önüne gitti.

Evden elinde bıçakla çıkan N.K., yanlışlıkla B.Ç.'yi bıçakladı. Sol kasığından aldığı tek bıçak darbesiyle ağır yaralanan B.Ç. olay yerine gelen polis ekipleri tarafından çağrılan ambulansla Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. B.Ç.'yi bıçaklayan N.K. ise Eşrefpaşa Polis Merkezi'ne götürüldü. Buradaki işlemin ardından N.K. Çocuk Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alındı. Olayla ilgili soruşturma başlatılırken, B.Ç.'nin durumunun ciddi olduğu öğrenildi.
aktifhaber

Yatılı öğrenci pansiyonu ateşe verdi
21 Şubat 2011
Yozgat Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nde yatılı olarak eğitim gören bir öğrenci okulun pansiyon kısmındaki yatakhaneleri ateşe verdi.

Yozgat’ın Saray beldesi Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan ve 200 öğrencinin yatılı eğitim gördüğü Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi pansiyon bölümünde çıkan yangın çevre sakinlerini korkuttu.

Yangını çıkış nedenin lisede eğitim gören bir öğrencinin yatakhaneleri ateşe vermesi sonucu çıktığı iddia edildi. 16 koğuştan oluşan yatakhanenin 8’i tamamen yanarken 4 koğuşta da büyük ölçüde maddi hasar oluştu. haber10

Harç parası için çalışırken öldü

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dış cephesini boyarken iskelete halatı kopunca 2 işçi öldü. Ölenlerden biri Ekonomik güçlük çektikleri için Iğdır Üniversitesi'ndeki eğitimini yarım bırakmak zorunda kalan Nesih Taşkın.
03 Mart. 2011
İZMİR - Sabah saat 08.30 sıralarında meydana gelen olayda, İzmir Büyükşehir Belediyesi binasının dış cephe yenilemesinde çalışan işçiler, görev yerlerine dağıldı. Çalışmaya başladıktan kısa süre sonra işçilerden 26 yaşındaki Nesih Taşkın ile 47 yaşındaki Mehmet Toprak'ın üzerinde bulunduğu iskelenin çelik halatı koptu.

İskelenin yan yatması üzerine, rahat çalışamadıkları için emniyet kemerlerini halata bağlamayan Taşkın ve Toprak, 7'inci kattan beton zemine düştü. İşçilerin kanlar içinde yerde yattığı sırada, iskelede çelik halattan kurtulup önce altındaki küçük iskeleye çarpıp kopardı, ardından da işçilerin üzerine düştü.

İskelenin altından kurtarılan ve ilk müdahalenin ardından ağır yaralı olarak Alsancak Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Nesih Taşkın ile Atatürk Eğitim ve araştırma Hastanesi'ne götürülen Mehmet Toprak, çabalara rağmen hayatlarını kaybetti. İşçilerin ölüm haberini alan yakınları ve çalışma arkadaşları büyük üzüntü yaşadı, gözyaşlarına boğuldu.

Baba Nezir Taşkın'ın yaklaşık 20 yıl önce trafik kazasında ha
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cmt Mar 05, 2011 7:10 pm tarihinde değiştirildi, toplam 32 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Hzr 13, 2010 1:11 am    Mesaj konusu: Yarışmaktan yorulan gençler Alıntıyla Cevap Gönder

Elif Şafak
Yarışmaktan yorulan gençler
10 Haziran 2010

İLKOKULU Ankara’da okudum. 1970’lerin Ankara’sı... Tipik bir mahalle ortamı. Aileler, anneanneler, nazar duaları, kahve falları... Ardından on yaşında, annemin tayini dolayısıyla Madrid’e gittim ve ortaokulu İspanya’da okudum. Burada bir İngiliz okuluna devam ettim. Birinci okulum ile ikinci okulum birbirinden o kadar farklıydı ki, uzun zaman kendimi sudan çıkmış balık gibi hissettim. Ayrı bir gezegene adım atmış gibiydim. Seneler içinde, Türkiye’deki eğitim sistemiyle başka ülkelerdeki eğitim sistemlerini karşılaştırmak için başka fırsatlar çıkardı hayat karşıma. Her seferinde gözlemledim dikkatle, merakla.

Türkiye’nin en önemli, en yakıcı meselesi, dün olduğu gibi bugün de eğitim. Temcit pilavı gibi hep aynı şeyleri söylüyor, eğitimin öneminden söz ediyoruz. Ne var ki mesele adım atmaya ve sistemi yenilemeye gelince isteksiz davranıyoruz. Ağırdan alıyoruz. Bu arada kuşak kuşak, nesil nesil çocuklar ve gençler geçmeye devam ediyor aynı rahlelerden. “Her şeyin başı eğitim” diyoruz ama eğitim sistemimizi hakikaten ne kadar önemsiyoruz?

Hem Türkiye’deki üniversitelerde hem Amerika’daki üniversitelerde ders vermiş akademisyenlerle konuştuğumda benzer şeyler duyuyorum. Aşağı yukarı aynı sözler dökülüyor ağızlarından. “Türkiye’deki öğrencilerin Batı’daki öğrencilerden geri kalır hiçbir yanı yok. Tam tersine, çok daha çalışkan, meraklı ve ilgililer. Ne var ki, sınıfta konuşmaya gelince ürkekler. Kendi fikirlerini beyan etme konusunda çekingenler.”

Bireysel yaratıcılık ve farklılıklarımızı olumlu bir şekilde geliştiren bir eğitim sistemine büyük ihtiyacımız var. Halbuki biz ne yapıyoruz? Çocuklarımızı ufacık yaştan itibaren sürekli sınav üstüne sınavlara hazırlıyoruz. Ezber, ezber, ezber. Mekanik ve yaratıcılığı törpüleyen bir yaklaşımla. Tanıdığım çok sayıda öğrenci var. Sabahtan akşama okula gidiyor, akşamüzeri koşa koşa özel ders alıyor, hafta sonlarını gene dershanelerde geçiriyorlar. Nasıl bir maratona sokmuşuz ki onları ne kendilerine ne arkadaşlarına vakit ayırabiliyorlar. Varsa yoksa ezberlemek, test çözmek, puan toplamak...

Dilimize bile yerleşmiş artık. Üniversiteyi “tutturmak”tan bahsediyoruz. Sanki üniversite bir hızlı tazı, habire kaçıyor, biz peşinde avcı, var gücümüzle yakalamaya çalışıyoruz... Bu arada kendi değerlerimizin kıymetini bilmiyor, yeteneklerimizi harcıyoruz. Kaç sanatçı, kaç bilim adamı, kaç dâhi fark bile edilmeden, özellikleri anlaşılmadan bir şekilde mezun oluyor, başkalarıyla aynılaşıyor... Çocuklarımızı ve gençlerimizi mutsuz ediyor, kişisel yaratıcılıklarını teşvik etmek bir yana baltalıyoruz.

İzmir’in Bornova İlçesi’nde bir üniversite öğrencisi intihar etti. Gıda Mühendisliği’nde okuyordu. Sayısız genç gibi o da senelerce sınavlara çalıştı, puan topladı, test çözdü, üniversiteyi “tutturdu”. Ya sonra? Henüz mezun olmadığı halde ailesine mezun olduğunu söylediğini ve bundan dolayı bunalıma girdiğini yazdı gazeteler. Her zamanki gibi hakikat “özet”lerden daha karmaşık olmalı, daha derinlikli. Haberin yanında bir fotoğraf. Yüzünde bir tebessüm. Hayata güvenen, insanları seven, belki bir parça naif kişilere mahsus ılık bir tebessüm yüzünde. Görünce cız ediyor insanın yüreği. Henüz 24 yaşındaki Yiğit İlhan’ı nasıl soğuttuk bu hayattan?

Ezberciliğe, kara kuru test kutucukları boyamaya, hırçın rekabete ya da yüzeysel bilgilenmeye değil; yaratıcı yanlarımızı ortaya çıkaran, özgüven aşılayan, doğru ve derinlemesine bilgilendiren, hem farklı ve biricik olmanın tadını, hem de bir arada demokrasiyle yaşamanın güzelliklerini öğreten bir eğitim anlayışına ihtiyacımız var. Hepimizin. habertürk

Danıştay Bu Fotoğrafta Sakınca Görmedi
09 Haziran 2010
Danıştay, gençlere örnek olma sorumluluğundan uzak eğitimcilerle ilgili tartışılacak bir karara imza attı.

Muğla 75. Yıl Fen Lisesi'nin yatılı öğrencilerinin içki içmesine izin verdiği ve birlikte içkili mekânlara gittiği için görevden alınan Okul Müdürü Kamil Arslan, Danıştay 2. Dairesi tarafından görevine iade edildi. Muğla 1. İdare ve Aydın Bölge İdare mahkemelerinin ret kararına rağmen Danıştay, 2'ye karşı 3 oyla yürütmeyi durdurdu. Müdür Arslan'ın, önümüzdeki günlerde yeniden göreve başlayacağı haberi tepkiyle karşılandı. Okul Müdürü Arslan, 14 Haziran 2007'de şiir dinletisinden sonra gece yarısı öğrencileri bara götürerek beraber içki içtiği, okul pansiyonunda öğrencilerin içki içmesine göz yumduğu ve derslere girmediği için Milli Eğitim Bakanlığı'na şikâyet edilmişti.

Bakanlık müfettişlerinin incelemesi sonucu Arslan, yöneticilik görevinden alınarak Muğla Ticaret Meslek Lisesi'ne öğretmen olarak atandı. Muğla 1. İdare Mahkemesi'ne başvuran Arslan, göreve iade talebinde bulundu. 12 Mart 2009 tarihinde görüşülen davada mahkeme, görevden almada hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığını göz önünde bulundurarak talebi reddetti.

Bunun üzerine Arslan, yürütmenin durdurulması için Danıştay 2. Dairesi'ne başvurdu. 19 Mart 2010 tarihinde görüşülen davada, 3'e karşı 2 oy çoğunluğuyla şu karar verildi: "Olayda davacı tarafından okul dışında içki kullandığını gördüğü öğrencilerin ÖSS'ye girecekleri ve psikolojik durumları dikkate alınarak disiplin işlemlerinin yapılmadığı anlaşılmıştır. Kamil Arslan'ın başka bir okula öğretmen olarak atanmasına ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk görülmemiştir." aktifhaber

Kütahya'da Öğrencileri Taşıyan Midibüs Yan Yattı: 3 Öğrenci Öldü, 15 Yaralı
23 Haziran 2010
Kütahya'nın Dumlupınar ilçesinde, öğrencileri taşıyan midibüsün devrilmesi sonucu 3 öğrenci hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı. Edinilen
Edinilen bilgiye göre, 'Gönül Köprüsü Projesi' kapsamında Sakarya'dan Kütahya'nın Altıntaş ilçesine bağlı Zafertepe Çalköy Şehitliği ile Dumlupınar Şehitliği'ni gezmek üzere Kütahya'ya gelen öğrencileri taşıyan Şuhut Belediyesi'ne ait Necmettin Demir (60) idaresindeki 03 Y 6709 plakalı midibüs, Dumlupınar-Altıntaş karayolunun 6. kilometresinde kontrolden çıkarak, yan yattı.

Kazada, midibüste bulunan öğrencilerden Özlem Özkurt, Emine Efiloğlu, Büşra Özen hayatını kaybetti. Cesetler, ailelerine teslim edilmek üzere morga kaldırıldı.

Kazada yaralananlar ise, Uşak Banaz, Altıntaş ve Dumlupınar hastanelerinde tedavi altına alındı.

Yaralanan öğretmen Harun Kuru (24), minibüs muavini Aydın Göçen (32), Orhan Duman (13), Zeynep Nur Güral (14), Duygu Karaçeşme (14), Elif Kılınç (14) hastanede tedavi altına alındı.

Hafif yaralanan diğer yolcuların hayati tehlikelerinin bulunmadığı öğrenildi.
aktifhaber

TÜRKİYE'DE EĞİTİMİN HAZİN TABLOSU
23 Haziran 2010
Türkiye Bilimler Akademisi, üyesi bulunan bilim insanlarının görüşleriyle, Türkiye'nin bilim ve teknolojideki mevcut durumunu içeren 'TÜBA Bilim Raporu 2009' hazırladı. Raporda eğitim sisteminin içler acısı hali ortaya kondu.
Raporda, Türkiye'de çok sayıda üniversitenin politik kararlarla kurulduğu belirtilirken, ilköğretimden itibaren Türk eğitim ve öğretim sisteminde yaşanan aksaklıklara işaret edildi ve bazı çözüm önerileri getirildi.

Kitabın hazırlanmasında TÜBA üyelerinin tümüne 7 başlık altında sorular dağıtıldı ve yanıtlardan derlenen görüşler, TÜBA camiasının ortak görüşü olarak derlendi.

TÜBA Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat, raporun ön sözünde TÜBA'nın kuruluş amaçları çerçevesinde tanımlanmış görevleri arasında, ''Bilimsel konularda görüş bildirmek'' ve ''Bilimsel önceliklerin saptanması amacıyla incelemeler ve danışmanlık'' yapmanın bulunduğuna işaret etti.

Kanpolat, TÜBA'nın görev tanımı çerçevesinde her yıl Türkiye'nin gelişimine katkı sağlayacak, kısır çekişmeleri azaltabilecek, toplumu bilime yönlendirebilecek örnek bir yıllık rapor hazırlamayı görev sayarak kitabı hazırladığını ifade etti.

Rapora ilişkin değerlendirmenin yer aldığı bölümde ise ''Raporun bir saptamadan öte bir uyarı niteliği taşımasını da umuyoruz'' görüşü kaydedildi.

BİLİMİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

Raporun, ''Türkiye'de Bilimin Önündeki Engeller'' başlıklı bölümünde, Türkiye'de bilimsel yaklaşımların TÜBİTAK'ın kurulmasından bu yana geçen 46 yıl, TÜBA'nın kurulmasından bu yana geçen 16 yılda önemli aşamalar kaydettiğine dikkat çekildi ve ''Türk toplumu 2009 yılını tamamladığımız bugünlerde, bir bilim/bilgi toplumu durumuna gelememiştir'' ifadesine yer verildi.

Raporda, Türkiye'de bilimin köklü bir üst yapı kurumu olarak yer aldığı belirtilerek, şu ifadeler kaydedildi:

''Bu kurumun başlıca ögeleri TÜBİTAK ve üniversitelerdir. TÜBA, uluslararası bilim akademileri modelinde gelişme gösteren saygın bir bilim akademisi olarak bu yapının içinde küçük de olsa önemli bir yere sahiptir. Ancak bu bilimsel yapı, tümüyle kendini yönetme gücüne sahip değildir.

Yönetimdeki karar vericiler, üniversitelerin yönetimi, yeni üniversitelerin kurulması gibi ülkede bilimsel etkinliği yönlendirecek kararları çoğunlukla bilim insanlarına ve bilim kurumlarına danışmadan verebilmektedir.

Zaman zaman araştırmaya ayrılan kaynaklar, politik yaklaşımlarla yeterliliğe bakılmadan dağıtılmakta, pahalı bilimsel araç gereç ve alt yapı öğeleri, bunları kullanma becerisi olmayan birimlerde atıl kalabilmektedir.

TÜBİTAK ve DPT tarafından sağlanan kaynaklarla yürütülen bazı projelerde kullanılmış pek çok değerli bilimsel araç, bazı üniversitelerin laboratuvarlarında kilitli kalmakta ve ihtiyaç duyan başka araştırmacılarla kullanılamamakta, gerektiğinde bu cihazlar yeni projeler için yeniden talep edilebilmektedir.''

ÜNİVERSİTELERİN DURUMU

Raporda, dünyada büyüme sancıları çeken her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de üniversite sisteminin sağlıklı olmadığına işaret edilerek, Türkiye'nin Bologna Süreci'ne katılan 45 ülkeden biri olmasına rağmen, Türk üniversiteleri arasında bu sürecin ölçütlerine uyabilen çok az üniversitenin bulunduğu kaydedildi.

Sorunların temelinde bilim camiasının görüşleri alınmadan çok sayıda üniversitenin açılmasının yattığına değinilen raporda, ''Türkiye'de çok sayıda üniversitenin politik kararlarla kurulduğu'' belirtilerek, şu değerlendirmeler yapıldı:

''Bu kurumlardan bazılarında üniversite olmanın ana ilkeleri olan araştırma geleneği ve özgür düşünme kültürü eksiktir, hatta bazıları meslek öğretme açısından, bir yüksekokul standardını yakalamaktan uzaktır.

Pek çok üniversite mezunu gencin, diplomalarında yazan mesleği sürdürme yeterliliğine sahip olup olmadığı tartışmalıdır.

Kamu üniversitelerinde de öğretim üyeleri, devlet memuru statüsünde olup, profesörlüğe ulaştıktan sonra, emekliliğe kadar herhangi bir bilimsel üretim yapma zorunluluğu taşımadan görevlerini sürdürebilmektedir.

Bunun çözümü öğretim üyeliğinin sürdürülmesinin bilimsel üretimde bulunmaya bağlanması, yalnız az sayıda seçkin öğretim üyesine ömür boyu kürsü verilmesidir.''

Sorunların çözümünde üniversitelerle ilgili kararların bilim ortamı içinde, olanaklıysa her üniversitenin kendi ortamı içinde çözülmesi gerektiğine dikkat çekilen raporda, diğer taraftan üretim kapasitesi yüksek bilim insanlarına, ücretlerinin dışında başarılarının ödülü niteliğinde primler verilmesi gerektiği kaydedildi.

TÜRKİYE'DE EĞİTİMİN KALİTESİ

Değişen dünyadaki pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de eğitimin ciddi sorunlarının bulunduğuna dikkat çekilen raporda, bu sorunların ilköğretimden yüksek öğretime kadar yansıdığı belirtildi.

Raporda, ''Türkiye'de ilk ve orta öğretimin ciddi bir reforma gereksinimi vardır. Gevşek müfredatlar, sorgulamaya dayanmayan, ezberci öğretim, büyük sınıflar, kolay sınıfı geçmeler, özetle kaliteye önem vermeyen, bireye değinmeden kitleleri eğitmeye çalışan yöntemler, eğitimimizin en temel sorunlarıdır'' denildi.

Raporda, Türk eğitim sistemine ilişkin şu değerlendirmeler yapıldı:

''Dershane yoluyla, öğrenilmemiş hazır bilgi yüklenerek üniversiteye giren gençlerimizin bu eğitimin temelini oluşturacak matematik, fizik, kimya gibi alanlardaki yetersizliklerinin tamamlanma zorunluluğu, üniversite eğitiminin verimini düşürmektedir.

Diğer taraftan yüksek öğretime dışarıdan müdahaleler, öğrenci affı, ard arda vize sınavı tekrarı gibi gibi yöntemler, üniversite eğitiminin ciddiyetini ve kalitesini önemli ölçüde düşürmektedir.

Üniversite yöneticilerinin seçiminde Üniversiteler Yasası'nın eksiklikleriyle birlikte politik tercihlerin rol oynuyor olması, eğitimcilerin niteliğine bağlı olarak eğitimin niteliğini de düşüren önemli bir faktördür.''

AR-GE ETKİNLİKLERİNİN STANDARDI

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun 2010 yılına gelindiğinde Ar-Ge harcamalarının GSYİH'ya oranının yüzde 1 seviyesine çıkabilmesi için TÜBİTAK bütçesini önemli miktarda kaynakla desteklediğinin anımsatıldığı raporda, TÜİK'in verilerine göre 2008 itibariyle bu oranın binde 73 olarak gerçekleştiği belirtilerek, ''Bu rakam, OECD standartlarına uygun veriler kullanılarak hesaplanmışsa 2010 yılında yüzde 1 oranının geçilmesi beklenebilir'' denildi.

Türkiye'nin bilim serüveninin yeni başladığına, 1963'te TÜBİTAK'ın, 1993'te de TÜBA'nın kurulmasının önemli bir başlangıç noktası olduğuna değinilen raporda, ''Eksikleri ve hatalarının bilincine vararak bunları giderme ve düzeltme çabası içinde olan Türkiye'nin önümüzdeki 10-15 yıl gibi kısa bir sürede dünya bilim topluluğunun saygın bir üyesi haline gelmesi beklenebilir'' değerlendirmesi yapıldı.

Türkiye'de yönetim kademesindekilerin karar aşamasında ilgili kesimlerin görüşünü almadığı, hatta üniversitelerle ilgili kararlar alırken bilim insanlarına danışmadığı yönünde eleştiriler bulunduğuna dikkat çekilen raporda, bilimsel süreç ile siyasal sürecin farklı işlediğine dikkat çekilerek, bilim insanlarının siyasetçilerle iletişim kurabilecekleri ''ortak yüz'' niteliğinde yeni bir dil ve pragmatik yaklaşım geliştirilebileceği üzerinde duruldu.

BİLİM İNSANLARININ YERİ

Raporda, 2008 yılında Türkiye'de Türk bilim insanlarının Science Sitation Index (SCI) tarafından taranan yayınların sayısının 22 bin 547 olduğu belirtilerek, bu sayıyla Türkiye'nin Belçika ve Yunanistan'ı geride bırakıp 19. sıraya yükseldiği ifade edildi.

Geçmiş yıllarda Türkiye'nin listenin çok daha gerisinde olduğunun altının çizildiği raporda, ancak istatistiklerin gerçekten ağırlığı olan bilim dergilerine girebilen Türk adresli makalelerin azlığını göstermesi açısından düşündürücü olduğu anlatıldı.

Raporda, bu duruma ilişkin, ''Acaba bilimsel yayın yapan bilim insanlarımızın, prestijden önce çeşitli nedenlerle kabul görmeme kaygısı gibi sorunları mı vardır? Görünen odur ki bir çok bilim insanımız açısından, yayın yapıyor olmaları yayının kalitesinin önüne geçme eğilimi taşımaktadır'' değerlendirmesi yapıldı. haber10

ÜNİVERSİTEDE SKANDAL!
8 Temmuz 2010
YÖK'e gönderilen mektupta geçen ifadeler bir üniversitede yaşanan skandalı gözler önüne serdi.
Uşak Üniversitesi güvenlik amiri ve bir güvenlik görevlisi YÖK'e gönderdikleri itiraf mektubunda yönetim tarafından ajan gibi kullanıldıklarını öne sürdü. Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu'nun suç duyurusu üzerine Rektör Adnan Şişman, Genel Sekreter Aziz Bayraktar, Rektör Yardımcısı Lütfi Özav, Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Lütfullah Türkmen ve danışman Cemil Yücel hakkında başlatılan soruşturma bir itiraf mektubuyla yeni bir boyut kazandı.

YASA DIŞI İŞLER EMRETTİLER

Suç örgütü oluşturmakla suçlananüniversiteyönetimiyle ilgili mektup YÖK'e gönderildi. Uşak Üniversitesi Güvenlik Amiri Durmuş Yıldırım, Genel Sekreter Bayraktar ve Rektör Danışmanı Yücel tarafından yasa dışı işlerde kullanıldığını iddia etti. Yıldırım mektupta şunları öne sürdü: "Aziz Bayraktar, devletin istediğini söyleyerek, kendisine muhalif bazı öğretim üyelerini takip etmemi istedi. Öğretim üyelerinin kimlerle görüştüğünü, neler yaptığını haftalık rapor halinde kendisine veriyorduk. Sonra bu durumdan rahatsızlık duyup vazgeçmek isteyince, beni tehdit etti."

ASILSIZ İDDİALARA SUÇLAMA

Bayraktar'ın, sorun yaşadığı personel şube müdürünü asılsız iddialarla suçlatıp, tutanak düzenlettiğini iddia eden Yıldırım, "Personel şube müdürünü kampüse bile sokmamamızı istedi" ifadelerini kullandı. Müdür hakkında suç duyurusunda bulunduklarını anlatan Yıldırım, daha sonra baskı altında bunu yaptıklarını kaydedip şikayetten vazgeçtiğini bildirdi.

Yıldırım, Aziz Bayraktar'ın "Devlet bizim arkamızda. Yargıdan da bir şey olmaz. Savcılara koşan eli boş dönüyor. Bizim bir gücümüz var" dediğini öne sürdü.

Korku içinde yaşadığını dile getiren Yıldırım, başına bir şey gelmesi durumunda sorumlunun Bayraktar olduğunu kaydetti. Güvenlik görevlisi Emrah Aktay da aynı içerikteki mektubu YÖK'e gönderdi.
Bugün

100 profesörden 90'ının hiç kitabı yokmuş

09 Temmuz 2010 Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı görevini yürütürken, Yükseköğretim Kurulu tarafından Profesörlük unvanı alınan Doç. Dr. Hasan Zafer Acar, Türkiye'deki, ''Türkiye'deki profesörlerimizin yüzde 90'ının hiç kitabı yoktur, benim yayınlanmış 9 adet kitabım vardır, bunlardan 3 tanesi doçentlikten sonradır'' dedi.
Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı görevini yürütürken profesörlük unvanı alınarak, üniversitedeki görevine son verilen Hasan Zafer Acar, Çırağan Düğün Salonunda bir basın toplantısı düzenleyerek yapılan yolsuzluklar ve usulsüz işlemler hakkında bilgi verdi.
Yaklaşık bir buçuk yıl Bozok Üniversitesi'nde görev yaptıktan sonra isimsiz, imzasız bir şikayet mektubuyla YÖK tarafından oluşturulan 3 kişilik komisyonun kararıyla bilimsel yayınları yetersiz olduğu gerekçesiyle profesörlük unvanı geri alınan Doç. Dr. Acar, üniversitedeki rüşvet ve yolsuzlukları ortaya çıkarttığı için profesörlük unvanının geri alındığını ve Bozok Üniversitesi'yle ilişiğinin kesildiğini söyledi. Bozok üniversitesinde yaşanan bazı yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak suçları ile ilişkili olayları, defalarca sözlü ve yazılı olarak Rektör İnci Varinli'ye bildirdiğini ifade eden Acar, "Bulunduğum bir ortamda, halen tutuklu bulunan Yozgatlı bir iş adamı ile bir daire başkanının rüşvet ilişkisini cep telefonu aracılığı ile Rektör'ün odasında bizzat dinletti. Bu işadamının kredi kartını daire aylardır başkanı kullanıyordu. Aradan haftalar geçmesine rağmen, Rektör İnci Varinli'nin olaya hiçbir müdahale etmemesi, hiçbir inceleme ve soruşturma yapmaması üzerine, Aralık 2009 tarihinde Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığına ve YÖK Başkanlığına dilekçeler verdim. Yozgat Savcılığı ve Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğünün yaptığı çalışmalar sonucunda, biri Rektör yardımcısı, 5'i Daire başkanı 3 Şube müdürü de dahil olmak üzere, şu ana kadar 15 kişi, organize rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, evrakta sahtecilik gibi suçlardan tutuklandı. Şu an üniversitede para ile ilgili bütün daire başkanları tutukludur. İşlenen suçlar organize bir şekilde olup, kamunun tahminen 10 milyon lirası gasp edilmiş, yemek ihaleleri, ambulans alımı, inşaat işleri gibi bir çok ihalede yolsuzluklar yapılmıştır" dedi.
Bozok Üniversitesinde görev yaptığı 1,5 yıl içerisinde hakkında 300 olumlu haber yapıldığını ifade eden Acar, "Son 6 ay içerisinde benim ve diğer üniversite personelinin savcılığa şikayetleri üzerine yasal nedenlerle haklarında soruşturma açılmayıp YÖK'e soruşturma açılması talebi ile savcılık tarafından yazısı gönderilen ve bugün kadar aylardır haklarında hiçbir soruşturma açılmayan, çok sayıda şüphelinin içinde Rektör İnci Varinli'nin ismi de vardır. İşlenmiş olması muhtemel suçların bazıları şunlardır. Görevi kötüye kullanma, iftira, zorla belge imzalatmak için baskı, kamu görevlisinin özel belgelerini izinsiz vermek, belgede sahtecilik" dedi.
Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin bugüne kadar açılması gerektiğini ancak açılamadığına değinen Doç.Dr. Acar, "Her işte vasıf çok önemlidir. Para vardı, binayı 3 milyon ile hastaneyi açar hale getirdik, ama sınırsız 10 milyon 2010 bütçesi 5 milyon ek bütçe geldi. Un var, yağ var ama helva yok. Ben de yetim büyüdüm, yetim hakkını kimseye yedirmem, asla mücadelemden vazgeçmeyeceğim" şeklinde konuştu. netgazete

Öğrencisine Uyuşturucu Satan Öğretmen
20 Temmuz 2010
Öğrencisine uyuşturucu madde satarken yakalanan öğretmen, 'satıcı değil içiciyim' dedi ama...
Tekirdağ'da, eski öğrencisine uyuşturucu sattığı iddiasıyla tutuklanan 29 yıllık beden eğitimi öğretmeni 55 yaşındaki Ayhan Derinde, yargılandığı Tekirdağ 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ‘uyuşturucu madde ticareti yapmak’ suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı.

6 ay önce İstanbul'dan temin ettiği esrarı, Tekirdağ'daki bir eğlence yerinde müzisyenlik yapan 2 eski öğrencisine satarken suçüstü yakalanıp tutuklanan Tekirdağ Lisesi beden eğitimi öğretmeni ve hentbol antrenörü Ayhan Derinde, Tekirdağ 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde son kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya Derinde'nin avukatı ve yakınları katıldı. Hakkında hazırlanan iddianamede ‘uyuşturucu madde ticareti yapmak’ suçundan 5 ile 15 yıl arasında cezası istenen Derinde, suçsuz olduğunu söyledi ve tahliyesini istedi.

SATICI DEĞİL İÇİCİYİM

Mahkemede yaptığı savunmada 22 yıldır esrar kullandığını söyleyen Ayhan Derinde, “Esrar içtiğim için 4- 5 kez hakkımda soruşturma açıldı. Bir soruşturma sonunda 4 yıl görevimden uzaklaştırıldım. Bu sürede tedavi olup tekrar görevime döndüm. Sık sık geçirdiğim soruşturmalar nedeniyle okul değiştirdim. Bırakmayı denedim ama bir türlü bu illetten kurtulamadım. Satıcı değilim. Kesinlikle öğrencilerime bu illeti bulaştırmadım. Yakalandığım gece üzerinde içmek için 30 gram esrar vardı. Satmak için değil içmek için taşıyorum” dedi.

‘ONLAR BENİM YAVRULARIM’ Esrarı kendisinin kullandığını fakat öğrencilerine bulaştırmadığını söyleyen Derinde, “29 yıllık öğretmenliğim boyunca bu illeti çocuklarıma bulaştırmadım. Onlar benin yavrularım. Kendim içiyordum. Kesinlikle satıcı değilim. Tahliyemi istiyorum” dedi.

Mahkeme heyeti ise Derinde'yi ‘uyuşturucu madde ticareti yapmak’ suçundan 4 yıl 2 ay hapse mahkum etti. Derinde, tutuklu bulunduğu Tekirdağ Kapalı Cezaevi'ne götürüldü.

29 yıllık öğretmen olan Ayhan Derinde, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan soruşturma sonunda öğretmenlikten uzaklaştırılmıştı.. aktifhaber

Eser Karakaş/ Zaman
TSK ve Subay Eğitimi

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) son dönemlerde ülkemizde en çok tartışılan kurumların herhalde başında geliyor; çok değil, yedi-sekiz sene önce bu kuruma bugün getirilen eleştirilerin onda birini bile dile getirmek pek kolay değil idi.

TSK'ya bugün getirilen eleştirileri de kanımca iki ana kategoriye ayırmak lazım; birinci kategoride TSK'nın anayasal ve yasal statüsüne, sivil-asker ilişkilerini düzenleyen hukuki mevzuata, kurumun siyasal statüsüne ilişkin, güncel gelişmelerden tümüyle bağımsız eleştiriler var.

İkinci kategoride ise TSK'nın kurumsal olarak ya da kimi mensupları düzeyinde karıştığı iddia edilen illegal faaliyetler mevcut; bu ikinci kategori, ismi üzerinde, illegaliteye ilişkin iddiaları içerdiği için savcıların, yargıçların ilgi alanına girmesi gereken bir kategori ve zaten de öyle oluyor.

Ergenekon, Kafes, Balyoz iddiaları çok ciddi iddialar, umarım bu dosyalarda sonuna kadar gidilebilir ve kamu vicdanını rahatlatacak sonuçlara ulaşılır ama bu konular eninde sonunda illegal faaliyetlere ilişkin konular; oysa kanımca esas sorun TSK'nın kurumsal ya da mensupları düzeyinde karıştığı iddia edilen illegal faaliyetler değil, TSK'nın anayasal ve yasal yapılanmasını belirleyen mevzuatın, yani yasal çerçevenin, illegal denemez tabii ama evrensel hukuk dışı görünümü, yapılanması.

Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, işleyişi, yetkileri, sivil yargıya paralel bir askerî yargının, hatta askerî Yargıtay ve Danıştay'ın varlığı, YAŞ kurumunun kararlarının yargısal denetim dışında oluşu, devlet protokolünde askeriyenin yeri, TSK'nın anayasal olarak Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu görev kapsamı dışında oluşu vs. TSK'nın son senelerde iç içe girdiği iddia edilen illegal yapılardan kanımca çok daha önemli zira illegal yapılanmalarla yaşanan birliktelik işi sıkı tutan bir siyasal iktidar, cesur bir yargı ve dirayetli, arkasına 34 general dizerek "bu bir kâğıt parçasıdır" demeyen bir Genelkurmay başkanı ile çözümlenir, yasal ama hukuk dışı yapılanmalar baki kalır.

Yukarıda adı geçen yasal ama sorunlu yapılanmaların yanına eklememiz gereken çok önemli bir konu daha var, o da askeriyenin eğitim süreçleri.

Askeriyenin eğitim süreçleri için hukuk dışı tabirini kullanmak çok doğru olmayabilir ama sorunlu alanların belki de en başında gelen konu yine kanımca bu alan, yani askeriyenin egemen olduğu eğitim, öğretim süreçleri; konunun çok daha önemli ve sorunlu bir yanı ise bu alanın ülkemizde henüz tartışma alanına hiç girmemiş olması.

Kafes ya da Balyoz operasyonlarını, MGK'nın statüsünü, işleyişini, çift başlı yargıyı bugün ne mutlu ki düne oranla çok daha rahat tartışıyoruz ama askeriyenin belirlediği eğitim-öğretim süreçleri hâlâ toplumsal projektörlerin kapsama alanının çok dışında.

Oysa, bu konu yeterince irdelenmeden askeriyenin sorun olarak algıladığımız illegal faaliyetlerini ya da kurumsal yapılanmasını anlamamızda daima mesele çıkacaktır; sorunun özü ise bizlerin meseleyi anlamamız ya da anlamamamız değil, askeriyenin normalleşememesi olacaktır.

TSK kendi içinde askerî liselerde, harp okullarında, Harp Akademileri'nde bir eğitim-öğretim süreci işletmektedir; bu uzun sürecin doğrudan meslekî-askerî-teknik boyutları da var, ideolojik boyutları da var ve bu iki ayağın birlikte yürütülmesi kanımca çok da yadırganmamalı.

Yadırganması gereken temel konu, meselelere biraz dışarıdan ama ilgiyle bakan birisi için, eğitim-öğretim süreçlerinin hem meslekî-askerî-teknik boyutunun hem de ideolojik boyutunun, yaratılan belirli bir imaja rağmen, çağın temel gerekleriyle uyumsuzluğu sorunudur.

Subayların yaklaşık tümünün (arada tek tük istisnalar çıkabiliyor) dünya görüşlerinin (ideolojilerinin) aynı ya da çok benzer olmasında askeriyenin meslekî özü açısından bir sorun olmayabilir ama askeriyenin meslekî özü kavramı toplumsal olanla biraz fazla ilgilenmeye başladığında ortaya çok ciddi sorunlar çıkabilmektedir.

Son dönemlerde daha yakından izlemeye gayret gösterdiğim Harp Akademileri eğitim faaliyetleri teknik konular haricinde meselelere tek yönlü bakan, daha da vahimi, meselelere çağın koşullarından kopuk bakan kişi ve kurumların bir ölçüde tekeline girmiş bir görüntü vermektedir; AB sürecine ilişkin Harp Akademileri'nde eğitim faaliyetlerine katılan askeriye dışı kişilerin kimliklerine baktığınızda hayretlere düşmemeniz zorlaşmaktadır.

Benzer ideolojik yaklaşım sorunları askerî liseler ve harp okulları için ziyadesiyle geçerlidir; bu ideolojik şartlanmayı-dayatmayı biraz, hatta oldukça gevşetip dikkatleri dünyaya daha açık, en önemlisi meslekî zafiyet sergilemeyecek subaylar yetiştirmeye çevirmek gerekmektedir.

Meselenin ideolojik boyutundan çok daha önemlisi TSK'nın eğitim-öğretim süreçlerinin mesleki boyutunun özünde de mevcut sıkıntıların, görmek isteyen gözlere çok sarih bir biçimde çarpmasıdır; Kıbrıs çıkarması sürecinde kendi gemimizi batırdığımızı yaklaşık yirmi sene sonra öğrendik ama bugün hâlâ Güneydoğu'da, Foça'da ya da Bolu'da yetişmiş komando taburlarının PKK'dan nasıl baskın yiyebildiklerini öğrenebilmiş değiliz.

PKK'nın bir komando birliğine baskın yapmayı nasıl göze alabildiğini ise herhalde hiç öğrenemeyeceğiz.

Bu tuhaf ilişkilerin kalıcı ve etkin çözümünün askeriyenin eğitim-öğretim süreçlerini dış denetime açmasından geçeceğini düşünüyorum; her kurum ve TSK her türlü süreci dış denetime açtığı ölçüde daha etkin ve güvenilir hale gelebilecektir, bunun istisnası yoktur.

Bir de, mutlaka eklemek istediğim bir konu var; Türkiye'nin lise öğretimi düzeyinde daha seçkin diyebileceğimiz kurumları vardır, bunlara örnek olarak Galatasaray Lisesi'ni, Robert Kolej'i, Alman Lisesi'ni, İstanbul Erkek Lisesi'ni vs. gösterebiliriz.

Bu iyi eğitim-öğretim veren liselerden mezun gençlerimizin adeta hiçbiri yükseköğretimlerine mesela Deniz Harp Okulu'nda, Hava Harp Okulu'nda devam etmeyi akıllarından geçirmemektedirler ve daha da vahimi, Genelkurmay'ın böyle bir kaygısının da olmamasıdır; oysa, görebildiğim kadarıyla TSK'nın yakın gelecek için çok iyi eğitim görmüş, kentli orta sınıf hatta üst gelir gruplarından bünyesine subay almak gibi bir mecburiyeti vardır.

Mecburiyet tabirini kullanıyorum zira subayları kasaba, köy kökenli bir ordunun 21. yüzyılda işinin çok daha zor olacağı açıkça görülmektedir; Osmanlı devşirme sisteminin bir uzantısı gibi çalışan askerî liseler, harp okulları yakın geleceğin gerektireceği subay profiline ne kadar cevap verebilmektedirler, belli değildir. Mevcut subay devşirme yöntemi askeriye dışında gelecek tercihi pek olamayacak çocuklara dayanmaktadır; oysa TSK'nın gerçek ihtiyacı diplomat, öğretim üyesi vs. olabilecek iken TSK'da subay olmayı tercih eden gençlerdir.

Ordusunun militer etkinlik düzeyinden pek kuşku duyamayacağımız ABD'de West Point'un (askerî yüksekokul) tercih edilme oran ve kalitesinin Harvard Üniversitesi'nin dahi üzerinde oluşu acaba ABD ordusunun gücünün temel nedeni midir?


Okul müdürü ve 3 öğretmen açığa alındı
6 Eylül 2010
Adana'dan uluslararası eğitim projesi kapsamında Almanya'ya giden öğrencilerin kurs görmedikleri iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında, öğrencilerle birlikte bu ülkeye giden müdür ile 3 öğretmenin açığa alındığı bildirildi.


İl Milli Eğitim Müdürü Abdulgafur Büyükfırat, yaptığı açıklamada, temmuz ayında Almanya'ya uluslararası eğitim projesi kapsamında üç aylık kurs için giden Kiremithane Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinin Metal Bölümü öğrencilerinin bir gazetede çıkan haberler üzerine geçen ay sonunda Türkiye'ye döndüklerini ve konuyla ilgili olarak da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından soruşturma başlatıldığını hatırlattı.

Soruşturma kapsamında öğrencilerle birlikte Almanya'ya giden Okul Müdürü Ersen Y. ile öğretmenler S.M, S.C. ve T.N'nin açığa alındığını bildiren Büyükfırat, soruşturmanın sürdüğünü ve müfettişlerin Almanya'ya giden tüm öğrencilerin tek tek bilgisine başvurduğunu söyledi.

Büyükfırat ayrıca, veliler tarafından verildiği iddia edilen bin avronun proje katılım bedeli olmadığını belirterek, bu paranın öğrencilerin kişisel giderlerinin karşılanması için toplandığını ifade etti.

Geçtiğimiz ay bir gazetede yer alan haberde, Adana Kiremithane Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nden 24 öğrenci 3 öğretmen ve 1 müdürün uluslararası eğitim projesi kapsamında Almanya'ya gittikleri ancak kursun açılmaması nedeniyle öğrencilerin sokaklarda dolaştığı, hatta birinin alkol komasına girdiği iddialarına yer verilmişti. haber10

YGS Birincisi Kapkaçta Yakalandı
Konya'da, ilçesinde YGS birincisi olan bir genç, alışverişten dönen bir kadının çantasını kapkaç yöntemiyle çaldığı gerekçesiyle gözaltına alındı.
Konya'da, ilçesinde YGS birincisi olan bu yıl İzmir 9 Eylül Üniversitesini kazandığı belirtilen bir genç, alışverişten dönen bir kadının çantasını kapkaç yöntemiyle çaldığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Şüphelinin cebinden 3, çantadan ise 5 TL çıktığı öğrenildi.
Alper K'nın ilk ifadesinde, "Param bitmişti. Paraya ihtiyacım vardı" dediği öğrenildi.
aktifhaber

Öğretmen Öğrencisini Kaçırdı
08 Ekim 2010
Adana'da, 47 yaşındaki İngilizce öğretmeni, 15 yaşındaki kız öğrencisini kaçırdığı iddiasıyla aranıyor.

Öğretmen babasını küçük yaşlarda kaybeden B.N.A. (15), öğretmen anne ve amcasının da desteğiyle ilköğretim eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra Adana üçüncüsü olarak ildeki bir lisesiyi kazandı.

Okula kaydı sırasında kızın öğretmen anne ve amcası, okuldaki İngilizce öğretmeni S.G. (47) ile aynı okuldan mezun olduklarını öğrendi. Ailesi, S.G'ye “kızım artık size emanet, tanıdık birilerinin olması bizi sevindirdi” dedi.

İlerleyen zamanda öğrencisine ilgi duymaya başlayan evli ve 2 çocuk babası İngilizce öğretmeni, kız öğrenciyi evleneceklerini söyleyerek kaçırdı. Ardından 2 gün sonra ailesine giderek, şikayetçi olmamalarını istedi.

Aile çocuklarının geleceğinin kötü etkilenmemesi için durumu polise bildirmedi, ancak, genç kızı Niğde'deki bir lisesye naklettirdi.

Buna rağmen, kız çocuğuyla internet ve telefon aracılığıyla ilişkisini sürdüren öğretmenin zaman zaman Niğde'ye gittiği öğrenildi.

Öğretmen, geçen hafta yazlık evini satıp, bankadaki paralarını da çekerek 100 bin TL nakit para ile kız çocuğuyla Adana'da buluşup kaçtı.

Ailenin durumu polise bildirmesinin ardından Asayiş Şube Müdürlüğü ve Çocuk Şube Müdürlüğü ekipleri, küçük yaştaki çocuğu alıkoyma suçlamasıyla S.G'yi aramaya başladı.

S.G'nin eşi ve çocuklarına arabası ile Adana'daki evin tapusunu bıraktığı öğrenildi. S.G'in eşinin, olaydan önce de kayınbabasını arayarak, “Oğlunuz evi terk edecek. Artık bizimle de ilgilenmiyor” diyerek uyardığı öğrenildi.

Öğrencilerinin S.G'yi çok sevdiği, “okuldaki tüm öğrencilerle iyi geçinirdi. Herkesle özellikle kız öğrencilerle iyi bir diyaloğa sahipti” yönünde ifade verdikleri öğrenildi.

MİLLİ EĞİTİM ARAŞTIRMA BAŞLATTI

Adana İl Milli Eğitim Müdürü Abdulgafur Büyükfırat ise, konuyla ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğretmenin 4 Ekim Pazartesi gününden beri görev yaptığı okula gelmediğini belirtti.
Öğretmenin okula gelmemesiyle ilgili hakkında yasal işlem başlatıldığını bildiren Büyükfırat, öğretmene ailesinin de ulaşamadığını, ailenin öğretmenin yanında yüklü miktar para ile gittiğini söylediğini kaydetti.
Öğretmenin öğrencisiyle kaçtığı yönünde iddiaların kendilerine de ulaştığını bildiren Büyükfırat, “Bu konuyu araştırıyoruz. Öğretmene ulaşmaya çalışıyoruz. Konuyla yakından ilgileniyoruz” dedi. aktifhaber

Sıra Kavgası Kanlı Bitti
06 Ekim 2010
Mersin'de lise öğrencisi sıra kavgasında aynı sınıfın öğrencisi tarafından okulun koridorunda bıçaklandı.

Edinilen bilgiye göre, Yenişehir ilçesindeki Dumlupınar Lisesi 11. sınıfında okuyan M.C.T. (16) ile aynı sınıfta okuyan Ö. E. (16) arasında dün sıra meselesi yüzünden tartışma çıktı. Öğrenci ve öğretmenlerin araya girmesi ile tartışma kavgaya dönüşmeden yatıştırıldı. Ancak iki öğrenci arasında sabah saatlerinde sıra değiştirme iddiasıyla çıkan tartışma bu defa okul koridorunda kavgaya dönüştü.

Kavga sırasında M.C.T., tartıştığı Ö.E.'yi karın boşluğundan bıçakladı. Kanlar içinde kalan öğrenci ambulansla Mersin Devlet Hastanesine kaldırıldı. Acil serviste ilk müdahelesi yapılan öğrenci durumunun ağır olması üzerine yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındı. Polis olayı gerçekleştirdiği iddia edilen M.C.T.'yi bulmak için çalışma başlattı. aktifhaber

Polisten Dayak Yiyen Öğrenci Konuştu

08 Ekim 2010
Polislerin müdahale ettiği öğrenci: Bize atılan dayak bile YÖK'ün kaldırılmasına yeter

Önceki gün Yıldız Teknik Üniversitesi'nin akademik yıl açılışında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü “Parasız Eğitim İstiyoruz” pankartıyla protesto eden ve polislerin sert müdahalesiyle gözaltına alınan İşletme Bölümü Öğrencisi Kader Meşe kötü muamelenin gözaltındayken de sürdüğünü söyledi. Kader Meşe, Beşiktaş Adliyesi'nde 6 saat süren gözaltı sürecini şöyle anlattı:

Gül protestosunda yaka paça gözaltı

“Bu insanlar kendi çıkarlarına uymayan her şeye saldırıyorlar. Bizlere, ilerici insanlara daha çok saldırıyorlar. Çünkü biz “Parasız eğitim istiyoruz” diyoruz. Anayasanın üç beş maddesini değiştirmeyle bu ülke demokratikleşti diyemezsiniz. Bu ülkede hala 12 Eylül anayasası devam etmektedir. Eğer demokratikleştiysek neden hala Ferhat ile Berna arkadaşlarımız içeridedir? Her şeyden önce YÖK'ün kaldırılması gerekiyor, üniversitelerin özerk hale getirilmesi gerekiyor ve eğitimin de parasız olmasının sağlanması gerekiyor. Protesto esnasında saldırdılar, göz altında da tokatla küfür yedim. Göz altında polisin ahlaksız küfürlerini duydum. 6 saat boyunca gözaltında tutulduk. Biz Cumhurbaşkanı'nın olduğu bir yerde pankart açtık. Bu onlar için yeterliydi. Sadece bu olanlar için bile YÖK'ün kaldırılması gerek.” aktifhber

Yurtta yaralı bulunan öğrenci hastanede öldü
9 Kasım 2010
Aksaray'da kaldığı yurdun kalorifer dairesinde ağır yaralı bulunan üniversite öğrencisi, hastanede hayatını kaybetti.

Edinilen bilgiye göre, Aksaray Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü 1. sınıf öğrencisi Mustafa Uyar (20), Aratol Mahallesi'nde kaldığı özel erkek öğrenci yurdunun kalorifer dairesinde arkadaşları tarafından yerde hareketsiz yatarken bulundu.

Aksaray Devlet Hastanesine kaldırılan Uyar, müdahaleye rağmen kurtarılamadı.
habertaraf

İşte "ilköğretimde ajan subaylar"ın belgesi



Çarpık zihniyetin bir belgesi daha ortaya çıktı. Milli Güvenlik dersine giren subaylara istihbarat zorunluluğu getirildiği belirlendi.

Serbest ÖZDEN'in haberi

Milli Güvenlik dersine giren subayların her ay düzenli olarak rapor hazırladığı ortaya çıktı. Öğretmenlerin siyasi düşüncelerinden öğrencilerin giyimine, etkinliklerden panoya asılan ilana kadar her şey Karargâha bildirilmiş.

Milli Güvenlik Bilgisi dersleri için görevlendirilen subayların gittikleri okullarda yöneticileri, öğretmenleri ve öğrencileri fişledikleri ortaya çıktı. Milli Güvenlik Bilgisi öğretmenlerinin okullardaki birçok faaliyeti 'irticai' etkinlik diyerek üstlerine rapor ettikleri belirlendi. 9. Kolordu Komutanlığı'nın bulunduğu Erzurum'da subayların "Milli Güvenlik Bilgisi Öğretmenleri Kontrol Formu" adı altında bir belgeyi her ay düzenli bir şekilde doldurarak üstlerine verdikleri tespit edildi.

Formdaki tartışmalı sorular

Milli Güvenlik dersinin dışında okulla ilgili 25 sorunun bulunduğu formlarda öğretmen subayın görüş ve tespitlerinin olduğu bir de bölüm yer aldı. Subayların bağlı olduğu Erzurum İnşaat Emlak ve NATO Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı, hazırlanan 'Kontrol Form'larını 9. Kolordu Komutanlığına gönderdi. Formlarda bayan öğretmen ve kız öğrencilerin başörtüsü takıp takmadıkları, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı mı yoksa aynı sınıflarda mı eğitim gördükleri, velilerin kıyafetlerinin 'çağdaş' olup olmadığı, okul kütüphanesinde yıkıcı-bölücü irticai içerikli doküman olup olmadığı, törenlerin ciddiyetle yapılıp yapılmadığı, okul harcamalarında İslami sermayenin etkisinin olup olmadığı gibi birçok soru yer aldı. Kontrol Formları ile birlikte Milli Güvenlik Bilgisi öğretmeni subayların okullarla ilgili hazırladığı raporların 9. Kolordu Komutanlığı tarafından 3. Ordu Komutanlığına mesaj çekildiği de görüldü.

Müdür ilahi dinliyor

Erzurum'daki Ilıca Yavuz Selim Anadolu Öğretmen Lisesinde Milli Güvenlik öğretmeni olarak görev yapan Elektronik Yüksek Mühendisi Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Can A, 2007'de her ay fişleme raporu düzenlemiş. 9. Kolordu Komutanlığı'na gönderilen raporlar Milli Güvenlik Bilgisi Dersi Öğretmenleri Kontrol Formu başlığıyla hazırlanıyor ve raporların ilk sayfasında 'doldurulması gereken aylık kontrol formu' yazması dikkat çekiyor.

Bilgisayar ortamında hazırlanan ve şablon olarak 25 soru içeren formlarda öğretmenlerin detaylı fişlemelerini yazabileceği 'tespit edilen diğer hususlar' başlıklı ayrı bir bölüm de bulunuyor. Şubat ayındaki raporda 25 madde içerisinde yer alan 'Öğretmenler arasında başta irticai olmak üzere yıkıcı-bölücü faaliyetleri destekler mahiyette konuşan ve irticai-yıkıcı- bölücü mahiyette yayın yapan gazete ve dergileri okuyan var mı? Sayısı ve isimleri nelerdir?' sorusu dikkat çekiyor. Düşünceler kısmında Yüzbaşı A., bu soruyu şöyle cevaplıyor: "Öğretmenler genelde Kanal 7, Zaman ile Yeni Şafak gazetelerinin sitelerine girip bu yayınlar takip ediliyor." Değerlendirme bölümünde ise Yüzbaşı A, okul müdürünün odasına girdiğinde gördüğü manzaraya da fişleme notunda şu şekilde yer veriyor: "Kendisinin çalışma esnasında çocuk gruplarının söylediği ilahi müziklerini dinlediğini duydum."

Bordrolar da dosyada

Mart ayında tespit ettiği hususları da ayrıntılarıyla anlatarak raporlaştıran Yüzbaşı A, bilgisayar laboratuvarmdaki 'sakıncalı' olduğunu düşündüğü CD'leri fotoğraf-layarak üstlerine bildirmiş. 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü dolayısıyla hazırlanan yazı ve afişler için 'dini içerikli metinler kapsamaktadır' notu düşen Yüzbaşı, birçoğunu fotoğraflayarak 'belgelediği' istihbarat faaliyetlerinin bazılarını şöyle anlatıyor: "Okul yemekhanesinde öğle yemeği sırasında 'Bismillahirrahmanirrahim. Allah'ımıza hamdolsun, milletimiz var olsun. Afiyet olsun. Sağol' şeklindeki duanın ardından okul müdürü 'Şu yapılan dua ne güzel. Bunu Ankara'da hiçbir okulda bulamazsınız' demiş 'Niye Milli Eğitim Bakanlığı bütün okullarda bunu uygulamıyor mu?' diye sorduğumda ise 'Orada cesaret edemiyorlar' diye cevap vermiştir." Tesettürle derse giren bayan öğretmenin bulunmadığını anlatan Yüzbaşı A, 2 kız öğrencinin başörtüsüyle gelip gittiklerini vurguluyor. Yüzbaşının, öğretmenlere ait isim listesi ile maaş bordrolarını dahi fişleme belgelerinin arasına alarak 'gizli' koduyla karargaha rapor etmesi dikkat çekiyor.

"'Dini şiirler okudular'

Yüzbaşı Mustafa Can A, 2007'nin Nisanındaki kontrol formunda Kutlu Doğum haftası dolayısıyla gerçekleştirilen etkinlikleri raporlaştırdı. Okulda 'dini içerikli' bir toplantı düzenlendiğini belirten Yüzbaşı A., program dolayısıyla öğleden sonraki Milli Güvenlik derslerinden tam yapılamadığını söyleyerek şöyle devam ediyor:

"Okulun tüm Öğrenci ve öğretmenin ile Ilıca Kaymakamı, Belediye Başkanı Milli Eğitim Müdürü ve Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden bir öğretim üyesinin (Doç) yer aldığı yaklaşık 200 kişinin katılımıyla konuşmalar ve görüntülü sunum yapılmıştır. Etkinlik Atatürk ve şehitler adına saygı duruşu, İstika Marşı'nın okunması ile başlamıştır. (Büyük boy Türk bayrağı asılmıştır) Daha sonra okul müdürünün günün önemini öven konuşması, Peygamberin hayatını anlatan film, çok sayıda öğrencinin kız erkek karışık) okuduğu dini şiirler, hikayelerle devam etmiştir."

'Velilerin kıyafeti çağdaş değil'

Ilıca Yavuz Selim Anadolu Öğretmen Lisesi'nde Milli Güvenlik öğretmeni olarak Yüzbaşı Mustafa Can A.'nın ardından İstihbarat Binbaşı Ali Rıza D. görevlendiriliyor. Binbaşı D. de aylık fişlemelere önceki subaylar gibi devam ediyor. Kasım 2007'deki Kontrol Formu'ndaki 'Okul kütüphanesinde yıkıcı-bö-lücü-irticai içerikli doküman var mı?' sorusunun karşısına 'Henüz tespit edilememiştir' notunu düşen Binbaşı D, okulda mescit bulunmasını ayrıntılı şekilde rapor ediyor.

Mescitte seccade ve tespih var

Binbaşı D., Erzincan'daki 3. Ordu Komutanlığı'na bu durumu şöyle iletiyor: "17 Ekim 2007 günü saat 14.00'de teneffüs sırasında bazı öğrenciler öğretmen tuvaletinin yanında oluşturulan mescitte namaz kılıyordu. Mescit halen faaliyette içeride halı, seccade ve tes pihler mevcut." Binbaşı Ali Rıza D., Aralık ayı raporunda da öğrencilerin mescitte namaz kılmaya devam ettiğini bildiriyor. Tarihi belli olmayan bir başka Kontrol Formu'nda ise Şükrü Paşa Lisesi'nde Mili Güvenlik Bilgisi dersine giren Binbaşı Şahin I.'nın ilginç gözlemleri dikkat çekiyor. Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar kısmında yer alan 'Okulda görevli olmadığı halde sık sık okula gelen çağdaş kıyafetli olmayan personel var mıdır? Kimlerdir?' sorusuna Binbaşı, "Bazı öğrenci velileri" cevabını veriyor. 'Bayan öğretmenlerin kılık kıyafet yönetmeliğine göre davranışları' kısmının karşısına Binbaşı I, "Bir öğretmen ders bitiminde okul sınırlarını terk etmeden türban giymektedir" notunu düşüyor. Binbaşı, diğer bir gözlemini de şöyle aktarıyor: "Birkaç öğrencinin iritcai yayınları okula getirdiği görülmüştür (Sızıntı Dergisi)."

Peygamber sevgisini bile fişlemişler

Erzincan'daki 3. Ordu Komutanlığına gönderilen fişlemelerde kutsal değerler hedef alınıyor. Peygamberimizin sözleri, öğretmenlerin namaz kılmak için düzenlediği oda, öğrenciler arasında Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla düzenlenen yarışmalar ve yurt binası rapor halinde düzenlenmiş. Rütbeli öğretmenler, okul panolarında asılan ilanları dahi fotoğraflayıp karargaha 'mesaj formu' olarak göndermiş.

'Hocam elleme çarpılırsın'

Erzurum İmam Hatip Lisesi'nde asılan bir ilan dikkat çekmiş. 'Resûlullah'ı Sevmek' başlıklı ilandaki hadisler ile Prens Bismark'ın Hz. Muhammed'i anlattığı sözü 'sakıncalı' bulunarak komutanlığa rapor edilmiş. 16 Kasım 2006 tarihli mesaj formu, İstihbarat Binbaşı Ogün S. tarafından hazırlanmış. Binbaşı, Milli Güvenlik dersi esnasında tespit edildiğini belirttiği olayı ayrıntılarıyla anlatıyor. Mesajın konusu 'Erzurum İmam Hatip Lisesi'nde sınıflara asılan ilan' olarak yazılmış. Müsaade Eden Muharebe Kurmay Albay Kurmay Başkanı Mustafa Ş, yazılı fişlemenin gerekçesi maddeler halinde şöyle sıralanıyor:

1-Sınıflarda Atatürk resminin hemen altında 'Peygamberi sevmek' ve 'Risale-i Nur Külliyatı'ndan bir bölümün bulunduğu bir ilanın asıldığı Milli Güvenlik Bilgisi dersi esnasında tespit edildiği,

2- Konu ile ilgili yapılan araştırmalar neticesinde söz konusu ilanların Serince Mağazaları ve Erzurum Kültür ve Eğitim Vakfı katkılarıyla hazırlandığı... Bu kurumların Mehmet Kırkıncı grubu ile iltisaklı olduklarının öğrenildiği,

3- Öğrencilere 'Bunu buraya neden astınız?' diye sorulduğunda "Hocam sakın ellemeyin çarpılırsınız" dediklerinin öğrenildiği ve ilan ekte sunulmuştur.

Kutlu doğum yarışması sakıncalı

Erzurum Ilıca Yavuz Selim Anadolu Öğretmen Lisesi'nde Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla düzenlenen kompozisyon, şiir ve makale yarışması karargaha rapor edilmiş. Milli Güvenlik dersi öğretmeni İstihkam Binbaşı Ali Rıza D, okul panosunda asılan 6 Mart 2008 tarihli yazıyı iki gün sonra fotoğraflayarak üst mercie rapor etmiş. Binbaşı, Erzurum Müftülüğü tarafından okullar arasında düzenlenen yarışmayı da sakıncalı görmüş. Yarışma konularının din, kardeşlik, sevgi ve barış, birlik ve beraberlik yazdığı sayfa da üstlere iletilmiş.

Subay eşleri ajan gibi kullanılıyor

Fişleme notlarında, subay eşlerinin istihbarat subayı gibi kullanıldığı görülüyor. Erzurum'daki Saltukbey İlköğretim Okulu ile ilgili İstihbarata Karşı Koyma Güvenlik Subayı İstihbarat Yüzbaşı Ahmet E, konuyla ilgili gelişmeleri bildireceğini belirttiği raporlama çalışmasında elde ettiği bilgileri şöyle anlatıyor: "4. Zırhlı Tugay Komutanlığı'nda görevli subay-astsubay eşlerinden elde edilen bilgilere göre: Öğretmenlerin bir kısmının girişimiyle okul müdürünün odasının yanında bulunan odanın namaz kılmak için düzenlendiği, gerekli paranın öğretmenlerden gönüllülük esasına göre toplandığının ilgi ile bildirildiğinin..."

Namaz raporu

Namaz kılmak için düzenlendiği ileri sürülen odanın fotoğrafları gizlice çekilmiş. 3. Ordu Komutanlığı'na iletilen fotoğraflar arasında farklı kareler yer alıyor. Oda boş iken, namaz kılanların bulunduğu sırada ve odanın dıştan görünüşü tek tek tespit edilmiş.

BUGÜN

Anahtar Kelimeler: ajan subaylar Milli Güvenlik dersi

Okul servisi kaza yaptı: 14 öğrenci yaralı
24 Kasım 2010 Çanakkale'nin Biga ilçesinde, servis aracının kaza yapması sonucu 14 öğrenci yaralandı.


Alınan bilgiye göre, Kozçeşme beldesinden aldığı öğrencileri Biga'ya getiren Ramazan Kurnaz yönetimindeki 17 KK 085 plakalı servis aracı, belde çıkışında henüz belirlenemeyen nedenle devrildi.

Kazada serviste bulunan ve yaralanan 14 öğrenci, Biga Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. haber7

Öğrenciler, duran kamyona çarptı: 2 ölü
12:30 - Ordu'da üniversite öğrencilerinin içinde bulunduğu otomobilin, park halindeki odun yüklü kamyona çarpması sonucu 2 öğrenci hayatını kaybetti, 3 öğrenci yaralandı. Kazada hayatını kaybeden otomobil sürücüsü Ufuk Özüdoğru'nun cesedi, sıkıştığı yerden itfaiye ekiplerinin uzun uğraşları sonucu çıkarılabildi. Kamyon şoförü Çapa, gözaltına alındı. 09.12.2010 ORDU netgazete

Öğretmen servisiyle otobüs çarpıştı: 16 yaralı
11:45 - Kars'ta öğretmen taşıyan servis, çevreyolu Ani Kavşağı'nda karşıdan gelen otobüs ile çarpıştı. Kazada servis sürücüsü ile birlikte toplam 16 kişi yaralandı Yaralılardan Asiye Yıldız isimli kadın öğretmenin durumunun ağır olduğu belirtildi. 09.12.2010 KARS netgazete

Liselilerin aracı devrildi, 2 ölü, 5 yaralı

12 Aralık 2010 İzmir'in Torbalı ilçesinde iddiaya göre ehliyetsiz lise öğrencisinin kullandığı otomobilin mıcırlı yolda takla atması sonucu 2 kişi öldü, 5 kişi yaralandı netgazete

Öğrenci minibüsü devrildi
15 Aralık 2010
Eskişehir'de öğretmen ve öğrencileri taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu 19 kişi yaralandı.

Eskişehir'den Atalantekke köyüne öğretmen ve öğrencileri taşıyan Nedret Köken idaresindeki 26 FN 330 plakalı minibüs, köye 3 kilometre kala, buzlanma nedeniyle devrildi. haber10

Arkadaşının önünde müdür yardımcısından dayak yediği iddia edilen 12 yaşındaki öğrenci, 4. kattan atladı
22 Aralık 2010

Olay, İzmir'in Bayraklı ilçesindeki bir ilköğretim okulunda meydana geldi. İddiaya göre, özel bir radyoyu işleten Gökhan K. (38) ve Şirin K.'nın (31) 7. sınıfta okuyan 12 yaşındaki oğulları M.K., teneffüsteyken silgiyle tahtayı silmeye başladı. Tahtayı silerken çıkan seslerden rahatsız olan U.S. (12) arkadaşını uyardı. Bunun üzerine iki çocuk arasında tartışma çıktı. Boğuşurken M.K.'nın tırnaklarıyla boynunu çizdiği U.S., müdür yardımcısı E.Ç.'nin odasına giderek arkadaşını şikayet etti.

Bunun üzerine M.K.'yı odasına çağıran müdür yardımcısı, iddiaya göre U.S.'nin yanında dövdüğü M.K.'yı küfür ederek odadan dışarı attı. Olayın ardından 4. kata çıkarak tuvalet penceresinden kendini boşluğa bırakan M.K. zemine düştü. Ayakları ve kalça kemiği kırılan çocuk ambulansla Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılırken, okula gelen Gökhan-Şirin K. çifti sinir krizleri geçirdi. Hastane önünde endişeli şekilde bekleyen anne baba, daha sonra savcılığa giderek müdür yardımcısı E.Ç.'den
şikayetçi oldu. habertürk

10.12.2010
Okutmayan Okullar, Öğretmeyen Öğretmenler!
Haşmet Babaoğlu

İki veli okul önünde çocuklarının çıkmasını bekliyor.
Biri "duydun değil mi," diyor; "eğitimde yine sıfır çekmişiz!"
Eski kuşaklar böyle laflardan sonra başlarını umutsuzca sallar, bir yandan da dişlerinin arasından "çık çık" sesi çıkarırdı!
Şimdikiler yüzlerine alaycı bir ifade yerleştiriyor. Sanki olay başka bir toplumun başına gelmiş gibi...
Öteki "hııı" diyor umursamaz biçimde; "Aman benim oğlan istediğimiz okula girsin de... Başaracak inşallah!"

***

OECD tarafından yürütülen PISA eğitim araştırmasında Türkiye yine en alt sıralarda yer aldı.
Medya fırsatı kaçırmadı tabii!
"Yine sıfır çektik" başlıkları atıldı, radyolarda, tv'lerde tartışıldı, daha da tartışılır.
Türkiye'nin ancak 2003'te PISA projesine dahil olmasına ve daha önceki yıllara dair elde bir değerlendirme olmamasına rağmen, olayı "2000'lerde eğitimde geriledik" diye verenler de oldu.
Ama merak ediyorum...
Velilerden öğretmenlere, bu haberi okuyup da gerçekten şaşıran ve üzülen; ciddi biçimde bu durumu dert eden kaç kişidir acaba?
Çok olduklarını sanmam! Çünkü eğitim hedefimiz başka!

***

Dün bu konuda bir radyo programı dinledim. Uzmanlar bile yuvarlak biçimde "eğitim sistemimiz bozuk" lafını tekrarlayıp durdular.
Neresi bozuk, yine anlayamadık!
Sanılanın aksine PISA araştırmalarının temel hedefi 15-16 yaş grubu öğrencilerin okulda matematik veya fen bilimleri alanında neleri öğrendiğinin dökümünü yapmak değil ki!
Araştırma asıl olarak öğrencilerin kendi kendilerine yeni bilgileri öğrenme becerilerini ve geleceğe hazırlanıp hazırlanmadıklarını sorgulamak için yapılıyor.
***

Oysa bizim çocuklarımızın (tabii buna göre kurgulanan eğitim düzenimizin de) bildiği tek gelecek var. O da üniversite!
Çoğunluk hangi bölüm, hangi dal, hangi meslek; onu bile düşünmeden bir üniversiteye kapağı atabilme hedefiyle ilk ve ortaöğrenimi geçiriyor.
En son duruma, "ilk ve orta öğrenimi geçiştirmek" deyimi daha uygun tabii!
Araştırmanın ölçütlerinden biri okuduğunu anlama ve cevap geliştirme üzerine kurulu...
Eh, cevap bulmak yerine "cevap anahtarı" bulup ezberlemek üzerinde uzmanlaşmış çocuklarımızın sondan ikinci olmasında ne tuhaflık var!
Yalan mı?
Bu uzun ve dallı budaklı bir konu...
Değinilecek çok mesele var!
Ama artık "tabu"ları bir yana bırakıp en hassas noktaları bile sorgulamak zorundayız.
"Öğretmen kutsaldır" deyip duruyoruz mesela! Ama ya öğretemiyorsa?..
"Okul kutsaldır" diyoruz! Hayır! "Okutan" kutsaldır!
Şurası kesin...
Çocukları belli bir süre bir çatı altında "hapsetmeye" yarayan binalarla; şu veya bu nedenle "öğretemeyen" eğitim ordusuyla daha çook sıfır çekeriz!

SABAH

13 yaşındaki kız 8 aylık hamile çıktı

25 Aralık 2010 Favorilerine Ekle Kırşehir Merkez 75. Yıl İMKB YİBO öğrencisi olduğu öğrenilen 13 yaşındaki T.A, dün sabah karın ağrıları sebebi ile ailesi ile birlikte çocuk hastanesine başvurdu. 13 yaşındaki kızın 8 aylık hamile olduğunu ortaya çıktı.

Kırşehir'de dün ortaya çıkan tecavüz iddiasında bir kişi tutuklandı.

Hastanedeki durumdan şüphelenen doktor, kız çocuğunu muayene etmesi ile 8 aylık hamile olduğunu tespit etti. Hastaneye çağırılan emniyet ekiplerince yapılan sorgulamada T.A., 50 yaşında bir adamın 8 ay önce tecavüz ettiğini iddia etti. haber7

Öğrenci yurdunda kavga: 1 yaralı
Kütahya'daki bir öğrenci yurdunda çıkan kavgada, oda arkadaşı tarafından bıçaklandığı iddia edilen üniversite öğrencisi ağır yaralandı. Alınan bilgiye göre, Kredi ve Yurtlar Kurumu Yükseköğrenim Erkek Öğrenci Yurdunda, aynı odada kalan H.Ş. ile Mikail Eler (18) arasında henüz belirlenemeyen nedenle tartışma çıktı. 25.12.2010 KÜTAHYA netgazete

Üniversitelerde yılbaşı rezilliği

Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polislerin; küçük çocukların içkili mekanda bulunduğunu tespit edip, vazifesi gereği tutanak tutması bazı çevreleri rahatsız etti. Bazı üniversiteler de, 31 Aralık 2010'da, kamusal alan olduğu iddia edilen alanlarda sınırsız içkili partiler verileceğini, dansözlerin de katılacağı programlara çocukların da alınacağını duyurdu
29 Aralk 2010
Anadolu Haber

YILBAŞI PARTİLERİNDE DANSÖZ VE LİMİTSİZ İÇKİ
Üniversiteler, resmi internet sitelerinde yılbaşı partisi düzenleyeceğini açıkladı. Adnan Menderes Üniversitesi, dansözlü ve sınırsız içkili; Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi de sınırsız içkili yılbaşı balosu düzenleyecek.

Üniversitelerde gerçekleşecek dansözlü ve içkili partilere, 0-6 yaşlarındaki çocuklar da katılacak.

ÇOCUKLAR DANSÖZ İZLEYECEK, ANNE VE BABALARININ İÇKİ İÇMESİNE ŞAHİT OLACAK

Adnan Menderes Üniversitesi Merkez Kampüsü'nde gerçekleşecek yılbaşı programında oryantal çıkacak, öğrenci ve öğretim üyelerine limitsiz yerli içki verilecek. Yılbaşı programına çocukların dahi katılması düşünülmüş. 4-13 yaş grubu çocuklardan 20 TL, yetişkinlerden 75 TL ücret alınacak. Üniversitenin sitesinde yapılan açıklamada; “Uygulama Oteli ve Tesisleri kapılarını yeni yıl için aralıyor. Seyir ve muhabbet salonu ile keyifli bir yılbaşı akşamına ne dersiniz?” deniliyor ve yılbaşı programına Bahar Gül, Gözde Leyla ve oryantalin katılacağı açıklanıyor. Programa katılanlara, içkilerden Yeni Rakı, şarap ve bira verileceği duyuruldu.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ'NDE LİMİTSİZ İÇKİ

Trakya Üniversitesi, resmi internet sitesinde, yılbaşı kutlama programına ilişkin duyuru yayınladı. Meriç Sosyal Tesisleri'nde gerçekleşecek yılbaşı programında, sınırsız içki verileceği, kurum personelinin 70 YTL, kurum dışından katılımda bulunanlardan 75 YTL, 6-12 yaş arası çocuklardan 30 YTL yemek bedeli alınacağı bildirildi.

RESMİ YAZIYLA İÇKİLİ KUTLAMA
Ege Üniversitesi, yılbaşını içkili kutlayacağını resmi yazıyla duyurdu. Ege Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Sosyal Tesisler Şube Müdürlüğü tarafından yayınlanan ve “Yılbaşı Yemeği” adı verilen duyuruda; “Üniversitemiz Konukevi Restoranı'nda 31 Aralık 2010 Cuma akşamı canlı müzik eşliğinde sürprizlerle dolu yılbaşı özel yemeği düzenlenecek olup yetişkin ve çocuklar için hazırlanan menü ve fiyat listesi aşağıdaki gibidir” deniliyor ve menüde 20'lik Rakı, 17.5 CL Şarap veya 2 adet bira verileceği açıklanıyor.

18 MART, ÇUKUROVA, KAFKAS VE KARAELMAS ÜNİVERSİTELERİ DE İÇKİLİ PARTİ DÜZENLEYECEK

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'ndeki yılbaşı partisinde öğrenci ve öğretim üyelerine sınırsız içki verilecek. Dardonos Yerleşkesi Yalı Restaurant'taki programda, sınırsız yerli içki verilecek. Çukurova Üniversitesi tarafından düzenlenen yılbaşı partisinde de, 17.5'luk Rakı ve 35'lik şarap verileceği açıklandı.

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi ve Namık Kemal Üniversitesi de, yılbaşı partisinde içki verileceğini açıkladı.

KENAN KIRAN / YENİ AKİT

Okul binasının tavanı öğrenciler dersteyken çöktü
05 Ocak 2011

Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde 800 öğrencinin eğitim gördüğü ve Yüksekova İmam Hatip Lisesi için yapılan ve geçici kabulle hizmete giren prefabrik binanın tavanı öğrenciler dersteyken çöktü. Çökmede öğrenciler yaralanmazken, okul tavanında ağır hasar oluştu. habertürk

150 Öğrenci Hastanelik Oldu
17 Şubat 2011
Diyarbakır'ın Hazro ilçesinde 5 ilköğretim okulunda okuyan yaklaşık 150 öğrenci yedikleri yemekten zehirlendikleri şüphesiyle hastanelere kaldırıldı.
Edinilen bilgiye göre, taşımalı eğitimin yapıldığı Hazro Merkez Atatürk İlköğretim Okulu, Kırık Kaşık Köyü İlköğretim Okulu, Gözlü Köyü İlköğretim Okulu, Kırmataş Köy İlköğretim Okulu ile Dedaş Köyü İlköğretim Okulunda toplam 917 öğrenciye aynı yemek şirketi tarafından tavuk ve meyve suyu verildi. Yemekten yiyen öğrencilerden yaklaşık 150'i bir süre sonra rahatsızlaşınca Hazro ve Silvan devlet hastaneleri ile Diyarbakır Çocuk Hastanesi ve Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. aktifhaber

Şanlıurfa'da 15 yaşındaki lise öğrencisi anne oldu
10 Mart 2011
Karın ağrıları nedeniyle ailesi tarafından hastanesine kaldırılınca hamile olduğu anlaşıldı.

Alınan bilgiye göre, kent merkezinde ikamet eden 15 yaşındaki E.B, artan karın ağrıları şikayetleri üzerine ailesi tarafından Harran Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Burada yapılan muayenesinde hamile olduğu anlaşılan genç kız, bir erkek çocuk dünyaya getirdi.

Kızın yaşının küçük olması nedeniyle hastane görevlilerince durum polise bildirildi. Aile, kızlarının kilo aldığını düşünerek durumu fark etmediklerini belirtirken, lise öğrencisi olduğu öğrenilen E.B'nin, okul arkadaşının tanıştırdığı ağabeyi Mehmet C. (20) ile arkadaşlık yaşadığı ve kendi isteğiyle birlikte olduğunu söylediği öğrenildi. habertürk

Demirtaş'tan 'Andımız' çıkışı...
31 Mart 2011
BDP lideri Selahattin Demirtaş, yine çok tartışılacak bir açıklamada bulundu.

BDP lideri Selahattin Demirtaş, kızının okulda ''Andımız''dan muaf tutulmasını istedi.

BDP lideri Selahattin Demirtaş, Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe göndererek, kızının "Andımız" faaliyetine katılmayacağını beyan etti, kızının muaf tutulmasını istedi.

BDP lideri, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne Diyarbakır Hattat Hamit Aytaç İlköğretim Okulu 1-F sınıfında öğrenim gören kızı Delal Demirtaş'ın velisi olarak başvurdu.

Dilekçesinde, "Kızım Delal Demirtaş'a anadilde eğitim hakkı tanınmazken, her gün 'Andımız' adı altında ırkçı söylemler içeren bir metnin okutulmasını kabul etmiyor, çocuklara yönelik bu şekilde bir uygulamayı insan hakkı ihlali olarak görüyorum" dedi.

Bugünden itibaren kızı Delal Demirtaş'ı bu etkinlikten fiili olarak uzak tutacağını belirtti.

Demirtaş, "Andımız" faaliyetinin resmi olarak kaldırılmasını ve kızının resmi olarak bu uygulamadan muaf tutulmasını talep ett. haber10

TEKNOLOJİ YABANCILAŞTIRMAZ, İNGİLİZCE YABANCILAŞTIRIR
Bülent ESİNOĞLU
01.04.2011



Ajanlaşma, mafyalaşama ile yürüyen bir süreçtir.
Diyeceksiniz ki, teknoloji, Libya, ajanlaşma, mafyalaşma bunların birbirleri ile ne alakası var?
Tanzimat’tan bu yana Batılılaşma adına neler yapmadık ki, Teknoloji ve bilim alsın da gelsin diye Batıya gönderdiklerimiz, ülkeye Batının etki ajanı olarak geldiler. Daha sonra siyasi ajan oldular.
Bu kişiler bir taraftan Batıya karşı aşağılık duygusu içinde yaşarken, öte yandan kendi halkını küçümsediler.
Tabi, yönetenler de onlar olduğu için sömürge düzenini derinleştirmek gerekti. Bunun içinde, daha fazla işbirlikçi ihtiyacı duyar oldular.
Benliğini yitirmiş işbirlikçilerin Batıya bağlılık kalitesini yeterli görmeyen emperyalizm, bunu kökünden çözme kararı aldı.
Kırk bin yabancı İngilizce öğretmeni getirmeyi planlandı.
Bu sayı, Amerika’nın Türkiye topraklarında yaşayan Amerikan ajanı sayısının ve kalitesinin yeterli olmadığı sonucuna vardığını gösteriyor.
Türk insanına söylenen gerekçe de, Türk öğretmenlerin iyi İngilizce öğretememeleri gösteriliyor. Tercüme ederek söylersek, iyi ajanlaşmıyorlar, ajanlaştıramıyorlar demek istiyorlar.
Kırk bin ajan getirecekler.
Siz ister etki ajanı deyin, ister doğrudan ajan deyin, ister ülke insanını yabancılaştırmaya hazırlayacak kişiler deyin, ne derseniz deyin kabul edilemez bir durumdur.
Ama şu bir gerçek ki, AKP sadece orduyu ortadan kaldırmak niyetinde değil, milleti birbirine bağlayan tüm bağların kopartarak, milleti ortadan kaldırmak niyetindedir.
Fizik, matematik, tarih ve Türkçenin iyi öğretilmesinin peşinde değiller de, İngilizcenin iyi öğretilmesinin peşindeler.
Halbuki üretmek, bilgi üretmek, teknoloji üretmek fizik, matematik ve Türkçeden geçmektedir.
Emperyalizmin buradaki acil ihtiyacı, Irak, Afganistan, Libya işgaline karşı çıkmayacak insandır. Bunu da fizik öğreterek yapamaz. İngilizce öğreterek, İngilizceyi araç gibi kullanarak ajan yetiştirmek ile yapabilir.
Amerika’nın Amerika’ya kayıtsız şartsız bağlı insanlara ihtiyacı var. Şimdi bu ihtiyacın peşinde.
Onun için eğitimi bu esaslar içinde yönlendiriyorlar.
Talim Terbiye Kurulunu Amerikalı uzmanlara ve yetkililere terk edersek, başka sonuç çıkmayacağı baştan bellidir.
Sorun bağımsızlık sorunudur.
Müfredat programlarına etki ederek, ülke sorunlarından uzak nesiller yetiştirmenin yeterli olmadığına karar vermiş olacaklar ki, şimdide doğrudan kendilerinin istediği gibi bir insan yetiştirme yoluna gidiyorlar.
Demek ki, Amerika artık Türk ordusunun, Amerika’nın müdahale ettiği ülkelerde, müdahil güç olarak kullanılması ile yetinmemektedir.
Önümüzdeki yıllarda, dışarıdan gelecek öğretmenler elinde yetişen kişiler vasıtasıyla, dolaylı olarak yönettiği Türkiye’yi, doğrudan yönetmeyi planlamaktadır.
Tabi bu orta vadeli bir program ve plandır. Buna Amerika’nın emperyal ömrü yeter mi, bilinmez.
Bildiğimiz bir şey varsa, her geçen günün Amerika’nın aleyhine işlediğidir.

http://www.ordumillet.com/Content.aspx?haberID=1198&B=teknoloji-yabancilastirmaz-ingilizce-yabancilastirir

"Osmanlıcayı Seçmeli Ders Yapacağız"
03 Nisan 2011



SP lideri Kamalak, "Bu milletin evlatlarını, ecdadının tarihi ile buluşturacağız" dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, ''Yüce milletimize taahhüdümüzdür. Eğitimin her aşamasında ecdadımızın alfabesi Osmanlıca seçilmiş ders olacaktır'' dedi.

Yıl 1962




_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pts May 21, 2012 9:52 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Nis 03, 2011 7:44 pm    Mesaj konusu: "Osmanlıcayı Seçmeli Ders Yapacağız" Alıntıyla Cevap Gönder

YGS'e Dokunan Sihirli Değneğin Sahibi MYK'dır
Mahiye Morgül
08 Haber
05.04.2011

YGS sınav kitapçıklarını hazırlayan ÖSYM’ye cadılar bacadan girmiş… Noel baba gibi, öyle mi?

Müjde yeni yıl geldi öyleyse, Hıristiyan bayramı yani... Yoksa 3.bin yılda yeniden mi piyasaya yeni yıl geliyor? İsa geldi müjde!

Kafanız karıştı, baştan alayım.

Merkezi sistem sınavlara bir gizli el dokunuyor. Biz bu eli kimin eli diye arıyoruz, suçluyu bulup hapse atarsak sistem kurtulacakmış gibi, oraya odaklandırılıyoruz. Suçluyu bir türlü bulamıyorlar. Suçlu belli ama hükümet yakalamak istemiyor, gibi düşünceler üretiyoruz.

Bunlar olurken, halkın aklı karıştırılmaya, sınavlara güvensizlik yaratmaya devam ediliyor.

Kolayından, her şeyin altında F tipi çete arıyoruz, böylece suçluyu şıp diye tespit ettiğimiz için rahatlıyoruz. Galiba belki de öyle düşünmemiz isteniyor!

Bu işten kimin kârı var, suçluyu orda aramak, en basit kuraldır, bunu unuttuk.

1995’den beri sınavlara bir şeyler karıştırılıyor, hatırlayın.

Tansu Çiller Dünya Ticaret Örgütüyle eğitimin de sektöre devredilmesi üzerine anlaşması yapmıştı. 1999 da Amerikancı olduğunu açık söyleyen YÖK başkanı Kemal Gürüz döneminde soru kitapçıkları çalındı ve sınav ertelendi; ilk dinamit buydu.

Bir yandan Dünya Bankasıyla birlikte çalışıp eğitimi Amerikalılara devrederken aynı anda türbanlı-türbansız çatışması yaratarak perdeleme yapan, 1997’nin 28 Şubat’ında sol gösterip sağ vuran, “kesintisiz eğitim” numarasıyla mağdur yaratanlarla paslaşandır.

Bakın bugün, türbanlı türbansız bütün gençlerimiz piyasa canavarına teslim edildi; sertifika alınan yer okul değildir, isteyen sarık bile örter!

Geçen yıl yapılan KPSS sınavından sonra gözaltına alınanlardan biri ekranda bağırıyordu; “Sorular Fetullah’ın evlerinde veriliyor, orda arayın.”

Her kanaldan bu görüntü hafızalara kaydedildi. Ondan sonra her sınav skandalında aklımıza ilk gelen o görüntü oldu. Şartlandırıldık. İstenen buydu gibi.

Birileri dikkatimizi o tarafa yönlendirerek gerçeği bizden uzak tutmayı mı başarıyor?

Tıpkı türban tuzağı gibi, biri onu savunuyor, diğeri ona karşı çıkıyor, ama ikisi birlikte eğitimin piyasalaştırılmasında kol kola yasayı meclisten geçiriyorlar. İkisi de türban üzerinden politika yapıyor, geçirilen yasalarla olan bize oluyor.

Çünkü; Tansu Çiller’in Dünya Ticaret Örgütüyle yaptığı GATS anlaşmasını biliyorum.

Çünkü; Tayyip Erdoğan’ın Basel 3 Protokolünü biliyorum.

Çünkü Sınav ve Sertifika Piyasası yaratmak için Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu çıkartanların o günlerde en şiddetli türban tartıştıklarını biliyorum.

Çünkü; Türk diplomalarını kaldırıp yabancı sertifikalara itibar getiren, yabancılara doğrudan Türk devlet memuru yapan 5544 sayılı yasayı 2006 yılında AKP,CHP, MHP ortak geçirdiklerini biliyorum.

Çünkü; Erdoğan Teziç’in Atatürkçü görünen YÖK tayfasından ve Necdet Sezer’den onaylı bu yasayı Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin ortak geçirdiğini biliyorum.

Çünkü; sınav şirketleri piyasası kurmak üzere Dünya Bankası tarafından görevlendirilmiş On Amerikalının başında olduğu Mesleki Yeterlilik Kurumu adlı bir kurulun sertifikasyon çalışmalarının devam ettiğini biliyorum.

Çünkü; mevcut merkezi sistem sınavlarımızdan Amerikan sınav şirketleri para kazanamıyor. Bu yüzden, eğitimi küresel piyasaya devrederken önündeki ulusal engellerin temizlenmesi için bu sınavları da dinamitleyeceklerini, bu yolla devlete güvensizlik yaratacaklarını biliyorum.

Haberlerde, “güvenli sınav” için reklam gibi demeç veren İTÜ Ulusal Yazılım Sertifikasyon Merkezini duyunca arama motoruna yazıp baktım, ki ne göreyim, İTÜ’de verilmeyen sertifika yok… Uzaktan Eğitim’den, Sürekli Eğitim (çıraklık okulları!) merkezine kadar, bütün mühendislik dersleri paramparça, teknik lise bile değil artık, teknik liseden daha geri, uzaktan sertifikalar veriliyor. Sertifikalı sisteme geçilmiş bile.

Sertifikalı piyasa sisteminde merkezi sınava gerek yoktur!

Önceden herhangi bir bilgi birikimine de, ortaokula da, liseye de gitmeye de gerek yoktur, okur yazar olmak yeter, ki, bu yüzden yakında ilkokul 5-9 yaş arasına inecek, dilediği yaşta parayı veren sertifika almak istediği kursa gider. Ancak bu sertifika “öğrenmişlik” belgesi değildir. Kursta aldığı sertifikanın yeterliğini onaylatmak için ayrıca “sertifika akreditasyonu” dedikleri bir sınava, bir başka şirketin sınavına girmesi gerekecektir…

Yani sınav şirketleri piyasasına da vergisini vermesi gerekir.

Deli Dumrul!

Köprüden o yana geçenden para alır, aynı yolcu bu yana geçerken bir daha para alır… Bu bir dolaylı anlatımdır, Anadolu bu soyguncuları unutmamıştır. Bu hikâye bizim orda Cenevizli (Ciniboz) köprüleri için halen anlatılır. Cenevizli Yahudi korsanlardan söz ediyorum. Bugün de Küresel Dünya Düzeni dedikleri budur.

Ey gençler!

Sınavları kaldırıyorlar, onun için içine türlü çeşitli yollarla mayınlar atıyorlar. Bu iş F tipi çeteyi aşar. O evlerde kalan zavallı gençler de kullanıldıklarını dilerim yakında anlar.

Geriye dönüp 2004’de MEB yetkililerinin söylediklerini yeniden okuyun isterseniz:

“Talep varsa ders var, piyasaya göre eğitim modeline geçiyoruz, anaokulunda İngilizce öğretmek için fakülte diploması gerekmez, bilgiye ulaşmak için fakülte okumak gerekmez, sertifikalı mezuniyet getiriyoruz, küresel rüzgâra karşı durulmaz, dileyen internetten öğrenecek, öğretmenin rolünü kaldırıyoruz, çocuk merkezli eğitime geçiyoruz, çocuğa bilgiye erişim yolunu öğreteceğiz, lisedeki çocuk sadece ders değil öğretmen de seçebilmeli, dilerse bir dersi Ankara’dan diğer dersi İstanbul’daki kurstan alabilmelidir…”

Bu arada, sanırım mühendisliklerin parçalanmış olarak sertifikasyonu MYK tarafından tamamlandı, anlaşılan buna direnen mektepli bir kesim olmadığı için sorunsuz hallettiler. Artık piyasada “kaynak mühendisliği kursu” gibi tuhaf isimlerle yabancı kurslar görmeye başladık. Hık mık eden var ama bütünü göremediklerinden “Hangi yasaya göre böyle bir kurs açılmış acaba” diye merak eden de pek yok.

Ancak, İnanç Sektörü yaratmak o kadar kolay olmayacaktır; birçok ilâhiyatçıyla ve cemaatle çatışmak zorunda kalacaklardır. Sınavları kaldırmanın zorluğu gibi, kaç yılda bitiremediler belli, İlahiyat Fakültelerini kaldırmak da zordur; misket bombalarıyla birçok kere sarsmaları gerekecektir. Halkımızı provokasyonlara karşı uyanık olmaya çağırıyorum.

En temiz yolu, 5544 sayılı On Amerikalının yönettiği Mesleki Yeterlilik Kurumu Yasasını kaldırtmak, onu çıkartan üç partinin milletvekillerinin kapısına gidip oturmak, o kanunu kaldırıncaya kadar kapılarından kalkmamak…

Ey Gençler…

Size, tek hedefiniz bu yasayı kaldırmak olursa kazanırsınız diyorum.

Seçimlerde tek ölçünüz, MYK adlı bu Haçlı Sömürge Yasasını kaldırmaya söz veren bağımsız adaylar olsun, çünkü mevcut partilerin bu sözü vereceklerinden umudum yoktur!

"Osmanlıcayı Seçmeli Ders Yapacağız"
03 Nisan 2011



SP lideri Kamalak, "Bu milletin evlatlarını, ecdadının tarihi ile buluşturacağız" dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, ''Yüce milletimize taahhüdümüzdür. Eğitimin her aşamasında ecdadımızın alfabesi Osmanlıca seçilmiş ders olacaktır'' dedi.

Elmadağ Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda gerçekleştirilen Saadet Partisi'nin Elmadağ ilçe kongresine katılan Kamalak, partililerce ''Mücahit Erbakan, Başbakan Kamalak'' sloganlarıyla karşılandı.

Kamalak, burada yaptığı konuşmada, Saadet Partisi'nin siyasetteki üslubunun ''Millete hakikatleri anlatmak, yoldaki tehlikeleri göstermek'' olduğunu söyledi.

Türkiye'nin 1984 yılından 2009'a kadar Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde verdiği şehit sayısının, Kurtuluş Savaşı'nda verilenden daha fazla olduğunu iddia eden Kamalak, bunun yanında 40 bin teröristin de etkisiz hale getirildiğinin söylendiğini ifade etti.

Herkesin bir vicdan muhasebesi yapması gerektiğine değinen Kamalak, ''Sormak isterim, Türkiye hangi düşman devletle savaştı ki bu dönemde bu kadar şehit verdik? 40 bin teröristten bahsediliyor. Bunlar hangi ülkenin düşman askerleridir. Değerli dostlarım, PKK'lı deniyor, şu deniyor bu deniyor. Bunların hepsi bizim insanlarımızdır, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Yanlış sistem, yazık ki bu ülkenin gençlerini bu ülkeye karşı düşman olarak yetiştirmiştir'' diye konuştu.

Kamalak, şöyle devam etti:

''Otuz bin insanın katili diye suçlanıp, ömür boyu hapse mahkum edilen Abdullah Öcalan'ı bu devlet 6 yada 7 yaşında iken zorunlu eğitime tabi tutarak, ailesinden almadı mı? 5 yıl boyunca devletin, milli eğitimin bastırdığı resmi kitapları okutulmadı mı? O kitabı okutanlar bu devletin resmi öğretmenleri değil miydi? Sonuçta aferin denilerek 5 yıl bitiminde devlet diploması verilmedi mi? Üç yıl da ortaokul. Yine aynı eğitim tarzı. Sonra üniversite. Sonuç? Sonuç ortada. Siz bu eğitimden bu ülkeye hayır geleceğine inanıyor musunuz? Asıl sorumlu kim? Bu eğitim sistemi değişecek, değişmek mecburiyetinde.

Bu milletin evlatlarını, ecdadının tarihi ile buluşturacağız. Çanakkale'de şehit olan dedelerimiz, onların da isimleri Ahmet'ti, Mehmet'ti, Hüseyin'di, Osman'dı... Kürt'tü, Türk'tü, Laz'dı, Çerkez'di, ama hepsi Müslümandı. Bu eğitim sistemi o birliği bozmuştur. Bu ülkeyi birbirine bağlayan bağları baltalamıştır. Bu nedenle düzeltilmesi lazım. Genç nesillerimizi ecdadının tarihi ile buluşturmaya mecburuz. Bu münasebetle yüce milletimize taahhüdümüzdür. Eğitimin her aşamasında ecdadımızın alfabesi Osmanlıca seçilmiş ders olacaktır.''
aktifhaber

09 Nisan 2011
Okulumuzda şiddet istemiyoruz!
Mersin'de bir lisede Milli Güvenlik Dersi öğretmeninin öğrencisine aşırı şiddet uyguladığı ileri sürüldü. Öğrencinin ailesinin öğretmen hakkında suç duyurusunda bulunduğu öğrenilirken, olay üzerine bir grup öğrenci okul çıkışı durumu protesto etti.

Mersin'de Salim Yılmaz Anadolu Lisesi'nde 30 Mart tarihinde meydana gelen olayda, iddiaya göre Milli Güvenlik Dersi öğretmeni A.A., 10-E sınıfı öğrencisi B.Ş.'yi derste konuştuğu için dövdü. Olaydan sonra öğrencinin ailesi öğretmen hakkında suç duyurusunda bulundu. İddiaların ardından bugün bir grup öğrenci okul çıkışı ''öğretmen şiddetini'' protesto etti.

''Okulda şiddet istemiyoruz'' yazılı pankart açan öğrenciler, "Öğrenciye kalkan eller kırılsın" şeklinde slogan attı. Okul mezunu öğrenciler adına bir açıklama yapan Burak Özer, 55 kişiye varan sınıfların kalabalığına dikkat çekerek, "Okulumuzdaki bu sınıf sorunu bir an önce çözüme kavuşturulmalı ve eğitimde nitelik sorunu çözülmeli. Bu derece büyük sorunu olan okulumuzda bir de bunun yanında yaşanan şiddet olayı tüm okul öğrencilerinin psikolojisini etkiliyor. Şiddet olayının üzerinden 10 gün geçmesine rağmen bu sorun çözüme kavuşturulmuş değil. Yaşanan bu durum, tüm öğrencilerde bir tedirginlik yaratmıştır. Yapılan bu şiddet, liselerin doğasına aykırıdır. Bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır" şeklinde konuştu.

"BANA YUMRUK ATTI, BURNUM KANADI''

Şiddete uğradığı iddia edilen 10-E sınıfı öğrencisi B.Ş. ise, sınıfta ders işledikleri sırada yanındaki kızların konuşmasına rağmen öğretmenin kendisini haksız yere dövdüğünü ileri sürerek, "Bana yumruk attı, burnum kanadı. O halde benim dışarıya çıkmama izin vermedi. Sonrasında öğretmen hakkında şikayetçi olduk" diye konuştu.
Botan Cizreli
www.bireyhaber.com

Ankara'da YGS protestosu olaylı bitti
10/04/2011

Başkent'te bazı öğrenci ve sol gruplar, YGS'deki şifre iddiaları ile ilgili öğle saatlerinde Abdi İpekçi Parkı'nda toplandı.
Sakarya Caddesi'ne kadar yürüyen grup burada bir basın açıklaması yaptı. Açıklama öncesinde bir dersane önünde toplanan grup üyeleri, dersaneyi basmak istedi. Bunun üzerine kısa süreli gerginlik yaşandı. Açıklamanın ardından grup üyeleri Yüksel Caddesi'ne geçerek protestolarını sürdürdü. Milli Eğitim Bakanlığı'na yürümek isteyen grup ile polis arasında pazarlık yapıldı. Polis ile grup üyeleri arasında pazarlık sırasında ilginç diyaloglar yaşandı. Polisin gruba izin vermemesi üzerine, yüzleri maskelerle kapalı eylemciler polise taş, şişe fırlattı. Bunun üzerine çevik kuvvet ekipleri gruba biber gazı ile müdahale etti.

Öte yandan Maltepe'de toplanan yaklaşık 1000 kişilik Halkevleri üyeleri şifre iddialarını protesto etmek için Kızılay Meydanı'na kadar yürüdü. Geniş güvenlik önlemler altında Kızılay Meydanı'na gelen grup üyeleri yapılan açıklamanın ardından dağıldı.

TAKSİM’DE ŞİFRE PROTESTOSU
Facebook’ta örgütlenerek Taksim Meydanı’nda bir araya gelen öğrenciler, Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) şifreli soru iddialarını düzenledikleri yürüyüşle protesto etti. ÖSYM Başkanı Ali Demir, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın istifa etmesini isteyen öğrenciler, sınavsız üniversiteye giriş sisteminin getirilmesi gerektiğini ifade ettiler.

Sosyal Paylaşım sitesi Facebook’taki "İstanbul ÖSYM şifreli soruları protesto etkinliği" grubu üzerinde bir araya gelen yaklaşık bin kişi, Taksim Meydanı’nda toplandı. Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Liseli Gençlik Birliği (LÖB), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Emek Partisi (EMEP), Öğrenci Gençlik Birliği, Devrimci Liseliler’in (Dev-Lis) de aralarında bulunduğu öğrenciler, Taksim Meydanı’nda oturma eylemi gerçekleştirdi. Öğrenciler, "facebook e-posta: ösym@akp.com şifre: cemaatin elinde, şifre değil parasız eğitim, sınavsız üniversite istiyoruz", "İdealim tatmin olmak", "Seri üretim malı değiliz, iteat etmeyeceğiz", "Müslümanım dersiniz kul hakkı yersiniz, yapmayın beyler din kardeşiyiz", "ÖSYM elini geleceğimden çek", "Ben şifreye şifre demem, şifre benim olmadıkça", "Şifre düştü, kel göründü", "Şifreleri çözdük, başkaldırıyoruz", "Eğitim hakkı şifreyle satılamaz", "Ne YGS ne LGS Tayyip girsin strese"yazılı çeşitli döviz ve pankartlar açtılar.

FETHULLAH GÜLEN’Lİ PANKART PROTESTOSU
Alkışlar, ıslıklar ve düdükler çalarak YGS’deki şifre skandalını protesto edenler "Direne direne kazanacağız", "Susma haykır YGS’ye hayır", "Tayyip şaşırma sabrımızı taşırma","Amerikan imamı kaça sattın sınavı", "İmamın ordusu, liselerden defol", "Batsın sınav sisteminiz", "ÖSYM Başkanı Fethullah’ın uşağı", "Savaşa değil, eğitime bütçe", "Tayyip’ten hesabı gençlik soracak" şeklinde sloganlar attılar. Grup daha sonra ellerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen’in yan yana olan fotoğraflarını taşıyarak İstiklal Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında oturma eylemi gerçekleştirenlerin Galatasaray Lisesi önünden geçtiği sırada TGB üyesi bir grup, bir binanın penceresinden üzerinde Fethullah Gülen’in fotoğrafının yer aldığı "Yeni dönem LYS şifreleri gelmiştir" yazılı bir pankart açarak grubun eylemine destek verdi.

GENÇLİK AYNI OYUNLARI POLİS AKADEMİSİ VE KPSS’DE GÖRDÜ
Tünel’de grup adına basın açıklamasını Mihrişah Esen yaptı. Esen, gençliği doğrudan ilgilendiren, geleceğini elinden alan YGS skandalına tepkisiz kalmayacaklarını belirterek, "Ey cemaatçiler sınavdan önce müritlerinizi toplayıp verdiğiniz şifrelerin, kopyaların kokusu çıkmaz mı sandınız? Attığınız mesajlar yerine ulaştı. Ali Demir, Nimet Çubukçu ve üniversite öğrencilerinin başının belası Yusuf Ziya Özcan endişeniz olmasın; mesajınız yerine ulaşmıştır" dedi

CUMHURBAŞKANI OLDU GENÇLİK TATMİN OLMADI
Yaşanan skandalların gençlik tarafından ortaya çıkarıldığı ve bozulduğunu savunan Esen, "Sistem kendi kültüründen uzak, sosyal yaşantıdan kopuk, bilim ve sanattan habersiz hipodrom öğrencileri yetiştirmektedir. Ne bizim hakkımızı ne de katmerli dershane ücretlerini ödemek için dişini tırnağına takarak çalışan ailelerimizin hakkını ödeyebilir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ÖSYM Başkanı Ali Demir, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek yapılan açıklamalardan tatmin olduklarını açıklamışlardır. Yargı sürecini doğrudan etkilemişlerdir. Yaptıkları hukuksuzluktur. Gençlik tatmin olmamıştır. Şifre skandalı aydınlatılmalı, soruları dağıtanlar ve yararlananlar cezalandırılmalıdır" dedi.
Basın açıklamasının ardından grup üyeleri, bu hafta cuma günü YGS’deki şifre skandalını okula gitmeyerek protesto edeceklerini söylediler.

ZONGULDAK’TA 500 ÖĞRENCİ YÜRÜDÜ
Zonguldak’ın Ereğli İlçesi’nde yaklaşık 500 öğrenci, Yükseköğretime Geçiş Sınavı’ndaki (YGS) şifre iddialarını sloganlarla yürüyerek protesto etti.

Ereğli Liseli Öğrenci Platformu’nun düzenlediği eyleme, yaklaşık 500 öğrenci katıldı. Ereğli Belediye Başkanı CHP’li Halil Posbıyık ile bazı siyasi partilerin temsilcileri ve öğretmenlerin de destek verdiği eylem için Zübeyde Hanım Bulvarı üzerinde toplanan öğrenciler, Belediye Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı’na kadar polisin geniş güvenlik önlemi altında yürüdü. Ellerindeki dövizlerle yürüyen öğrenciler, ’ÖSYM defol, bu gelecek bizim’, ’ÖSYM bizi de tatmin etsene’, ’ÖSYM bizlere hesap verecek’, ’ÖSYM hesap ver, öğrencinle konuş’, ’Öğretmenim bize de şifre çalıştır’ sloganları attı.

Atatürk Anıtı önünde öğrenciler adına konuşan Anadolu Lisesi öğrencisi Hasan Cem Arslan, "Öğrenciler, sokaklarda, meydanlarda seslerine ses katarak çaresizliklerini haykırıyor. Bu sorun devlet büyükleri tarafından görmezden gelinirken, öğrenciler de gözaltına alınarak susturulmak isteniyor. Adil, eşit, oyunların sürmediği bir sınavla kendi geleceğimizi kendimiz belirlemek istiyoruz. Ve bu oyunların önünün kesilmesi için ÖSYM’nin yetkilisi konumundaki Ali Demir ve ekibini istifaya çağırıyoruz" dedi.

ELAZIĞ’DA TABUTLU EYLEM
Elazığ’da bugün akşam saatlerinde düzenlenen ikinci protesto eyleminde öğrenciler, tabut taşıdı. Çeşitli liselerden ve Türk Eğitim- Sen Şubesi üyelerinden oluşan 60 kişilik grup, akşam saatlerinde PTT Meydanı’nda toplandı. Öğrenciler, ’Eğitim hakkımız söke, söke alırız’, ’Ali Demir bizi ikna et’, ’Şifresiz eğitim istiyoruz’, ’Geleceğin avukatı doktorları bugünün hırsızları’ sloganları attı.

Türk Eğitim-Sen Elazığ Şube Başkanı Talat Efe, öğrencilere destek vermek amacıyla yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
"ÖSYM geçen yıl da KPSS’de patlak veren kopya skandalıyla sarsılmıştı. KPSS’deki kopya skandalına ilişkin soruşturma henüz sonuçlandırılmadı. Kamuoyunun büyük bir kısmı suçluların yakalanıp cezalandırılacağına asla inanmıyor. Yakın bir zamanda KPSS hırsızları bulunamadı. YGS suistimalini KPSS’den ayrı düşünemeyiz. Bugün yaşananların ana nedeni de KPSS’de yaşanan hırsızlığın sorumlularının bulunmamış olmasıdır. ÖSYM merkezli bir kaçak nedeniyle KPSS’de hırsızlık yaşandı. Ali Demir, ’ÖSYM üzerinden hiçbir şey elde edilmeye çalışılmasın’ diyor. Adam gibi sınav yapsaydınız bugün bu problem tartışılıyor olmazdı. ÖSYM Başkanı şifreleme, çalınma, sızdırma gibi sınavın güvenilirliğini tartışmalı hale getirdi. Bu konuda yaşanan olaylar Türkiye’de devlete ve yargıya olan güveni azaltmakta, güven bunalımı yaratmaktadır. Organize örgütler milyonların yarınını karartabilmekte, emeklerini ve alın terini heba etmektedir. Maalesef bunlara ciddi cezai bir müeyyide uygulanabilmiş değildir."

Konuşması liseli öğrenciler tarafından sık sık, ’Şifrenin hesabı sorulacak’, ’ÖSYM Başkanı istifa etsin’, ’Ali Demir bizi de ikna et’ sloganlarıyla kesilen Efe, "Bütün bu olaylar bir tesadüf olmayacağına göre buradan sormak istiyoruz; Devlet içinde örgütlenmiş bir gücün organize bir eylemi midir? YGS’nin yazılımlarını hangi şirket hazırlamıştır? Kimlerin bu yazılımlara müdahale şansı vardır? Eğer gerekli tedbirleri alarak adam gibi sınav yapmayacaksanız biz de ithal ÖSYM istiyoruz" diye konuştu.
Yapılan basın açıklamasının ardından gösterciler, YGS’ye hazırlık soru kitaplarını yakarak, üzerinde ÖSYM ve YGS yazılarının bulunduğu tabutu meydanda bulunan boş havuza attıktan sonra dağıldı.
Radikal

Öğrencisinin parmağını kırdı
14 Nisan 2011
Edirne'de bir ilköğretim okulunda öğretmeni tarafından dövülen öğrencinin parmağının kırıldığı iddia edildi.

Edinilen bilgiye göre, Trakya Birlik İlköğretim Okulu Türkçe öğretmeni F.B'nin, arkadaşlarıyla şakalaşan 6. sınıf öğrencisi Berent Elibol'u gürültü yaptığı gerekçesiyle sıranın üzerine yatırarak parmağını kırdığı iddia edildi.

Olay sonrası eve gönderilen öğrencinin, bir süre sonra parmağının şişmesi

üzerine annesi tarafından hastaneye götürüldüğü ve kırılan parmağının alçıya alındığı öğrenildi.

Elibol'un dedesi Atilla Saraç, Trakya Birlik İlköğretim okulu önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, öğretmen F.B'nin daha önce de öğrencilere hakaret ettiği iddiasında bulundu. Haber10

Öğretmen dayağı yedi, görme kaybı yaşıyor!
15 Nisan 2011
Ladik Beldesi'nde yaşayan Talha Alperen Doğan, 12 Nisan Salı günü Fen Bilimleri dersinde, iddiaya göre öğretmeni H.İ.Y.'nın söylediği ders kitabından birlikte okuyacakları konunun adını anlamadı.

Konya'da Halıcı Atatürk İlköğretim Okulu 8'inci sınıf öğrencisi 14 yaşındaki Talha Alperen Doğan'ın derste konuştuğu gerekçesiyle Fen Bilimleri öğretmeni H.İ.Y. tarafından dövüldüğü iddia edildi. Süpürge sopası sol gözüne denk gelen öğrencinin gözünde yüzde 30 oranında geçici görme kaybı var.

Bunun üzerine yanındaki arkadaşı A.O.A.'ya hangi konuyu okuyacaklarını sordu. Bu sırada öğretmen Y., Talha Alperen Doğan'a "Ne konuşuyorsunuz, dersi dinleyin" diyerek bağırdı.

Ardından Doğan'ı müdür yardımcısı odasına götüren H.İ.Y., iddiaya göre süpürgenin sapındaki sopayla öğrencisini dövdü. Bu sırada sopanın gözüne denk gelmesi üzerine gözü moraran Doğan, okul müdürü tarafından beldedeki sağlık ocağına götürüldü. Oradan da Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi'ne sevk edildi.

"Koluma çarpan sopa gözüme geldi"

Tedavi altına alınan Talha Alperen Doğan dayak konusunda, "Beni müdür yardımcısının odasına götürüp süpürgenin sopasıyla dövmeye başladı. Kendimi korumak için kolumu kaldırdığımda koluma çarpan sopa, gözüme denk geldi. Gözüm morarınca müdürümüz sağlık ocağına götürdü. Şu an sol gözüm bulanık görüyorum" dedi.

4 çocuk annesi 35 yaşındaki Sema Doğan da, "Çocuğumu o halde görünce şok oldum. Okula eğitim alması için gönderirken neredeyse oğlum bir gözü kör olarak eve dönecekti. Doktorlar yüzde 30 oranında geçici görme kaybının olduğunu söyledi. Tedaviyle düzeleceğini belirtti. Olayın ardından eşim jandarma karakoluna giderek öğretmen hakkında şikayetçi oldu. Hukuki mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz" dedi.
haber10

14 Yaşındaki Ecem'in Sır Ölümü

"Keman kursuna gidiyorum" diye çıktı, cesedi bulundu. Erkek arkadaşının gözü önünde intihar ettiği öne sürüldü.

8.04.2011

İstanbul Başakşehir’de oturan ilköğretim 8. sınıf öğrencisi 14 yaşındaki Ecem Çokluk’un cesedi bir uçurumun altında bulundu.
DHA’nın haberine göre Ecem Çokluk, önceki akşam okuldan evine geldikten sonra 23 Nisan hazırlıkları için keman kursuna gitti. Ama bir daha geri dönmedi. Bunun üzerine telaşlanan baba Sadık ile anne Hatice Çokluk polise başvurdu. Evlerine dönerek kızlarından haber bekleyen Çokluk çiftine acılı haber Ecem’in arkadaşlarından geldi.

Kızlarının arkadaşlarından biri Ecem’in kemanının Şahintepe’deki kayalık alanda bulunduğunu bildirmesi üzerine üzerine kayalık alana giden aile kızlarının cesedi ile karşılaştı.

Sağlık ekipleri yaptığı incelemede genç kızın baş ve vücudunda şişlik ve yaralanmalar gözlemledi.

Babası: "Kayadan Atmışlar"
Acılı baba Sadık Çokluk, kızı Ecem ile aralarının çok iyi olduğunu belirterek, olayı şöyle anlattı:

"Normal okuluna gitti. Cuma günü saat 14.00’de aradım ama ulaşamadım. Daha sonra annesi beni aradı, gelmediğini söyledi. Tekrar aradım. Telefonunu açtı ve kapattı. Daha sonra bir daha ulaşamadım. Okuluna gittim, Bilgi Evi’ne gittim, yok. Daha sonra mahalledeki çocuklara sordum. Mahallede de bulamadım. Kayıp ilanı vermek için karakola gittim. Daha sonra komşunun otomobilini aldım, aramaya gittik. Okula kadar yine gittik. Okuldan ayrıldık, telefon geldi. Komşu, Ecem’in kemanı bulunmuş dedi. Kemanı eve getirmişler. Kemanı bulan çocuğu bulduk. Onu da aldık, kemanı bulduğu yere kadar gittik. Kemanı bulunduğu yerle, kayalık arasında 300 metre var. Komşuyla, çocuğu aşağıda aramaya gittik. Biz aşağı giderken, aşağıdan yukarı doğru iki çocuk geldi, Bir ortaokul kızını kayadan atmışlar. Onu ararsan kayada, polisler de gelmiş başına dedi. Çocuğumun olduğunu anladım. Koştuk, gittik. Elleri otla dolu, polisler de başında. Olay bittikten sonra telefonu çocuğun baş kısmına koymuşlar. Telefon normal, hiç kırık mırık yok. Ondan sonra polisler, adli tıp ve ilçe emniyet geldi. Sonra çocuğu götürdüler."

4 Ay Önce de Okulundan Bir Öğrenci Kaçırılmış
Çokluk, kızının okulunda 4 ay önce de bir erkek öğrencinin kaçırıldığını ve boğularak öldürüldüğünü anlattı. Çokluk, "Okulda çocukların can güvenliği yok. Geçmişte de benzer olaylar oldu. Gölde cesetler bulundu. Yetkililerden kızımın katil yada katillerinin bulunmasını istiyorum" dedi.

Telefonundan "İhtihar Ediyorum" Mesajı Atıldı İddiası
Ecem’in telefonundan bir arkadaşına gönderilen mesajda "İntihar ediyorum" diye yazdığı iddia ediliyor.

Ecem’in okuldan arkadaşı bir kız, gün içerisinde Ecem’i ağlarken gördüğünü belirterek, "Ağladığını görünce yanına gittim. Bana okulda tuttuğumuz nöbet için kendisine verilen yeri beğenmediğini söyledi. Bunun için ağlamasının yersiz olduğunu söyledim. Keman kursuna gittiğimizde Ecem’in gelmediğini gördük. Daha sonra ise hayatını kaybettiğini öğrendik. Okuldan erkek arkadaşı ile buluşmak için çıktığını duydum" dedi.

Bir Şok İddia Daha
Ecem’in, erkek arkadaşının gözü önünde kendini uçurumdan attığı iddia edildi.

DHA’nın haberine göre, esrarengiz ölümü soruşturan polis, Ecem’in üç arkadaşının ifadesine başvurdu.

Edinilen bilgiye göre Çokluk’un erkek arkadaşı B.A. ifadesinde olayı şöyle anlattı: “Uçurumun kenarına geldiğimizde kendisini atmak istediğini fark edince onu tutup geri çektim. Ancak biraz yürüdükten sonra elimden kurtularak kendini attı" dedi. B.A. ifadesinin devamında da şöyle konuştu, “Ecem ile 2 ay önce facebook’dan tanıştık. Çıkma teklifimi kabul etti. İki kez buluştuk. En son olay günü buluştuk. Aşık Veysel Mahallesi’nde bulunan uçurumun oraya gittik. Ailesinden çok çok şikayet ediyordu. Babası gezmesine izin vermiyordu. Hep bu şekilde babasından şikayetçiydi. Uçurumun oraya geldiğimizde birden kendini atmak istedi. Durumu fark ettiğimde onu tutarak geri çektim. Tam geri dönerken birden elimden kurtularak geri koştu ve kendini uçurumdan attı. "

Arkadaşlarından İlginç İddia
Polis ayrıca Ecem’in arkadaşlarının da ifadesine başvurdu. İki sınıf arkadaşının "Anne babası sürekli baskı yapıp Ecem’i dövüyordu. Ailenin baskısından bıktığını, kendini uçurumdan atacağını söylemişti. Geçen hafta okulun penceresinden atlamak istedi. Onu tutarak biz engel olduk" diye konuştuğu öğrenildi. TRT

YABANCI ÖĞRETMEN TÜRKİYE'NİN DEĞİL VATİKAN'IN PROJESİ

Milli Eğitim Bakanlığı, İngilizce öğretiminde yeni bir sisteme geçmeye hazırlanıyor. "Yurtdışından ana dili İngilizce olan öğretmenler getirilmesinden, okullarda 'English cafe'ler açmaya" kadar bir dizi yeni uygulama yer veren projeye tepkiler de sürüyor. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, uygulamanın "misyonerlik projesi" olduğunu savundu. Sendikalar ve ataması yapılmayan öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı önünde toplu protestoya hazırlanıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı 'Yabancı Dil Öğretiminin Geliştirilmesi Projesi' hazırladı. 5 yıl süreli ve yaklaşık 1,5 milyar lira bütçeli proje, bir dizi yeni uygulamaya gebe. Bakanlık, yurtdışından ana dili İngilizce olan öğretmenler getirecek, okullarda 'English cafe'ler açacak, ders saatleri dışında da etkinlikler düzenleyecek. Uygulama gelecek eğitim-öğretim yılından itibaren hayata geçecek.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, eleştirilen yeni sitem hakkında, Anadolu Ajansı'na konuştu. Projenin Türk öğretmenlerin derse girmesine veya İngilizce öğretmen adaylarının atanmasına engel olmadığını savunan Çubukçu; "Yabancı dilin daha iyi öğretilmesi ve konuşulması için hazırlanmış bir projedir" açıklamasında bulundu.

350 bin öğretmen atama beklerken yabancı meslektaşlarının ithal edilmesine, Eğitim sendikaları da tepkili. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, uygulamanın "Türkiye’nin değil Vatikan’ın projesi" olduğunu savundu.

Koncuk, Tayyip Erdoğan’ı ve Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’yu sert bir dille uyardı.

Türk Eğitim-Sen ve ataması yapılmayan öğretmenler; uygulamayı, yarın saat 12.30’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde protesto edecek.
( ÇARŞAMBA, 23 MART 2011)
http://www.facebook.com/AveKP

Kayıp lise öğrencisini başından vurmuşlar
27.04.2011
Giresun'un Tirebolu ilçesinde, bir süredir kendisinden haber alınamayan lise öğrencisi Halil Gök, kafasından silahla vurulmuş halde bulundu. Alınan bilgiye göre, Cintaşı Mahallesi'ndeki evinden 11 Nisan Pazartesi günü ayrılan ve ailesinin bir daha haber alamadığı Tirebolu Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Halil Gök'ün (17) cesedi, Tirebolu Lisesi'nin arkasındaki ormanlık alanda öğrenciler tarafından bulundu. Öğrencilerin bilgi vermesi üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, Gök'ün kafasından silahla vurulmuş olduğunu tespit etti. Gök'ün cesedi, Tirebolu Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Olayla ilgili Gök'ün arkadaşı olduğu öğrenilen lise öğrencisi S.B (17) gözaltına alındı. Sabah

105 Üniversite Öğrencisi Zehirlendi
12 Mayıs 2011
Sakarya Üniversitesi Hendek Eğitim Fakültesi'nde öğrenim gören 105 öğrenci, yedikleri yemek sonrasında rahatsızlanarak hastaneye başvurdu.
Öğrencilerin, fakülte yemekhanesinde yedikleri yemekten zehirlendikleri ileri sürüldü. aktifhaber

Mersin’de Lise 2 Öğrencisi Ölü Bulundu
Mersin’de lise öğrencisi 17 yaşındaki bir erkek ile 16 yaşındaki kız portakal bahçesinde başlarından vurularak öldürülmüş halde bulundu.
Alınan bilgiye göre, merkez Yenişehir İlçesi Menteş Mahallesi Okan Merzeci Bulvarı üzerindeki bahçeye giren bir kişi portakal ağaçları altında iki ceset görerek polise haber verdi. Olay yerine gelen polisler güvenlik çemberine aldı. Olay yerine vatandaşların girmesini engelleyen polislerin yaptığı araştırma sonucu başlarından vurularak öldürülen cesetlerden birinin dün polis memuru olan babasına ait beylik silahını alarak ortadan kaybolan Şevket Pozcu Lisesi 2'nci sınıf öğrencisi Tuğba Gül Ateş (16), diğerinin ise Denizcilik Lisesi 3'ncü sınıf öğrencisi Hüseyin Akdoğan (17) olduğu belirlendi. aktithaber

Liseli öğrenciler tekne partisinde alkol komasına girdi

İçkili eğlence mekânlarına 18 yaşından küçüklerin girmesi yasak. Ancak gençler tekne turları düzenleyerek bu yasağı deliyor.

23 Mays 2011
Anadolu Haber

İçkili eğlence mekanlarına 18 yaşından küçüklerin girmesi yasak. Ancak, eğitim sezonunun sonlarına doğru bazı gençler bu yasağı denizde deliyor. Kiralanan teknelerle denize açılan gençler, denetimlerin yetersiz olduğu denizde su gibi alkol tüketiyor.

Geçtiğimiz Cuma günü 19 Mayıs tatili fırsat bilen bir grup liseli öğrenci de İstanbul Boğazı’nda içkili tekne partisi düzenledi. Facebook’tan organize edilen herkese açık olan partiye katılan yaklaşık 100 liseli öğrenci, bol bol içki içti. İçkinin dozunu fazla kaçıran öğrencilerden biri alkol komasına girdi. Teknenin karaya yanaşmasıyla alkol komasına giren öğrenci ambülansla Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Öğrenci, burada yapılan müdahale ile ölümden döndü. Hastane önünde bekleyen diğer öğrencilerin aşırı alkollü olması da dikkatlerden kaçmadı.





Şafak öğretmeni kaybettik

Şafak öğretmeni kaybettik Kanser hastalığıyla mücadele eden, Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu'nun kurucusu ve sözcüsü Şafak Bay tedavi gördüğü GATA'da yaşamını yitirdi.
17:12 | 10 Haziran 2011
Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu(AYÖP) kurucusu, sözcüsü, hareketin simgesi haline gelen kemik kanseri ile mücadele eden Şafak Bay hayatını kaybetti. Tedavi gördüğü GATA’da bugün yaşamını yitiren Şafak Bay, atanamayan öğretmenlerin sorunlarını Türkiye’nin gündemine taşıyan isimdi.

'Atamasını göremedi' Tedavi için Amerika’ya giden ancak Türkiye'de tedaviye devam etmek için yaklaşık bir yıl önce dönen Şafak Bay, hastalığa daha fazla dayanamadı. Şafak Bay’ın hastalığının hızla ilerlemesine rağmen kararlı, azimli tutumu da herkese örnek olmuştu. Onu destekleyen mücadelesine inanan binlerce kişi ile kurulan Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYÖP), öğretmenlerin sorunlarını güneme getiren en etkin platform oldu. 'Simge olmuştu' 2005 yılından beri kemik kanseriyle mücadele eden Bay’ın hastalığı tüm müdahalelere rağmen durdurulamadı ve her geçen gün ilerledi. Tedavisi pahalı olduğu için zor günler yaşayan Bay, açlık grevine de başlamış “Hastalıktan öleceğime açlıktan ölürüm” demişti. Bay'ın çığlığının ardından tedavisine başlanabilmişti. Bay için başlatılan “Şafak Bay Yaşasın” imza kampanyası ile Sağlık Bakanlığı'nın dikkati çekilmeye çalışılmıştı. Milliyet

Lise Öğrencisine Tecavüzden Gözaltın Alındılar
23 Haziran 2011
Samsun'da lise öğrencisi 16 yaşındaki bir genç kızın rahatsızlanması sonucu ailesi tarafından götürüldüğü hastanede hamile olduğu ortaya çıktı.
Samsun'da lise öğrencisi 16 yaşındaki bir genç kızın rahatsızlanması sonucu ailesi tarafından götürüldüğü hastanede hamile olduğu ortaya çıktı. Şikayet üzerine polis tecavüz olayı ile ilgili 6 kişiyi gözaltına aldı.

Zanlıların gözaltında sorgulamaları devam ederken savcının izniyle aldırılan ceninin kime ait olduğunun tespiti için, zanlılardan kan örneği alındı. Lise öğrenci, ailesinden zarar görebileceği ihtimali üzerine kadın sığınma evine yerleştirildi.

Tekkeköy ilçesinde meydana gelen olayda, lise öğrencisi A.Ş. (16) rahatsızlanması üzerine ailesi tarafından Samsun Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'ne götürüldü. Genç kızın muayenesinde 8 haftalık hamile olduğu belirlendi. Olay üzerine ilişkiye girdiği kişileri itiraf eden A.Ş., Cumhuriyet Savcılığı'na şahıslar hakkında şikayette bulundu.

Verilen isimler doğrultusunda harekete geçen Samsun Emniyet Müdürlüğü Ahlak Bürosu ekipleri Özgür M. (19), Kadir T. (21), Ahmet S.Y. (23), Seçkin G. (24), Mesut A. (20) ve Emrah K.'yı (19) gözaltına aldı.

Şahıslarla istemeyerek ilişkiye girdiğini ve şikayetçi olduğunu belirten mağdur A.Ş. ifadesinde, “Kimden hamile kaldığım bilmiyorum. Hastaneye gidince hamile olduğumu öğrendim. Daha önce anlatmaya korkuyordum. Gerçek ortaya çıkınca yaşadığım olayı anlatmak zorunda kaldım” dediği öğrenildi. aktifhaber

Sosyal bilimler eğitiminde kriz!
Ali Atıf Bir
Bugün
02 Temmuz 2011

Harvard Business Review'ın temmuz-ağustos sayısında Justin Fox imzalı çok ilginç bir makale yayınlandı.
Konu akademisyenlerin çağın değişimine ayak uydurup uyduramayacakları üzerine.

Size bir şey söyleyeyim mi, şu anda Türkiye'nin en önemli sorunu, ne yemin töreni olmalı ne Ergenekon ne de Kürt sorunu. En önemli sorun üniversiteleri nasıl dönüştüreceğimiz olmalı.

Fox diyor ki eğitim aynı medya gibi bilgi aktarımına yarar. Bugün birçok üniversitenin sağladığı içerik, dijital ortamlarda çok daha ucuza sunulmakta bu nedenle özellikle sosyal bilim ve edebiyat ağırlıklı programlarda kriz yaşanmakta.

Fox online olarak eğitim içeriği sağlayan Khan Academy'nin geleneksel olarak sınıflarda öğretim yapan modele göre çok daha etkili olduğunu ifade ediyor.

Türkiye açısından baktığımızda bırakın sosyal bilimleri fen bilimlerinde de sorun var. Öğrenciler zaten dijital ortamdan birçok ilgi alanında "sertifikalanarak" geliyor, üniversite eğitiminde onların farklılaşması için gerçekten eğitim mühendisliği yapılması gerekiyor.

Böyle yapılamadığı için de çoğu öğrenci için üniversite eğitimi çok sıkıcı oluyor ve eziyet halini alıyor. Gençlere yeni bir şey öğretemediğimiz gibi onları adeta eğitimden de soğutuyoruz.

Oysa dijital devrim, akademisyenleri de bilgiye erişim konusunda başka bir evrene taşıdı. Ama dijital ortamdaki bilginin üzerine bir şey koymak ve öğrenciye farklı sunmak, öğrenciye konseptleri öğretmek çok ciddi eğitsel yaratıcılık gerektiriyor.

Bu nedenle bir an önce YÖK'ün tek tip üniversite modelinden çıkıp üniversite eğitimini doktora eğitiminden başlayarak baştan sona yapılandırmak gerekiyor.

O arada hukuk eğitimini de yapılandırırsak belki şu anda yaşadığımız siyasi kaosları da bir daha yaşamayız.

Hatip Dicle, KCK ve Ergenekon sanıklarıyla ilgili karar veren hukukçular günde kaç saatlerini internette geçiriyorlar acaba? Telefonları iPhone mu, iPadleri var mı? "Türkiye'yi nasıl kaosa sokarsınız?" diye bir eğitim aplikasyonu yazsak telefonlarına indirirler mi ki?
Bugün

Akademik personel alımında devrim gibi karar
28 Temmuz 2011
Objektif koşullar ve maksimum şeffaflıkla Harran'daki öğrenciye Boğaziçi'nde akademisyenlik kapısı açılıyor. YÖK Başkanı, 'Dayım var devri bitti' dedi.

Üniversitelere akademik personel alımında devrim niteliğinde yeni bir sisteme geçildi. Akraba, tanıdık, eş dost arasından seçilen akademik personel alımını tarihe gömen Öğretim Görevlisi Yetiştirme Programı(ÖYP), tamamen objektif koşullar ve maksimum şeffaflık getiriyor. Harran Üniversitesi’ndeki başarılı bir öğrenciye Boğaziçi Üniversitesi’nde akademisyen olma fırsatı veren sistem, modern dünyadaki üniversiteler arası kültürel geçişkenliği de sağlayacak.

Böylece bir üniversiteye asistan girip 30 yıl sonra profesör olarak emekli olma şeklinde özetlenen dar pencere dönemi bitecek. “YÖK tarihinde bir devir açacak icraattan bahsediyoruz” diye söze başlayan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Öcan, Araştırma görevlilerinin üniversitelere merkezi sistemle alımı dönemini başlattıklarını açıkladı.

Üniversiteleri MR’la seçtik

41 tane yeni üniversite açtık. Mesela Muş Üniversitesi makine mühendisliği termodinamik bölümünde asistana ihtiyaç var. O noktaya Türkiye’nin her tarafından tercih edilebiliyor. Akabinde konusunda uzmanlaştığı belli olan bizim tarafımızdan da tescil edilen bu 41 üniversitenin dışında kalan ODTÜ gibi Boğaziçi gibi, Gazi gibi büyük ve köklü üniversitelerde uzmanlaşılan bölümde yetiştirilecek. Bu üniversiteler de objektif kriterlerle belirlendi. Eski üniversitelerimize bir form düzenledik. 29 madde akademik kaygıyı ihtiva eden form. Hangi ana bilim dalında kaç doktora yaptırmış? Kaç bilimsel makalesi var? Hocanın üzerinde kaç öğrenci var? Kaç patent almış kaç tane asistan yetiştirmiş? Yani hakikaten bu işi yapabilir mi yapamaz mı? Adeta üniversitelerin röntgeni ve MR’ı çekildi.

Asistana 50 bin lira nakit para

Öğrenci asistan ne kadar maaş alıyorsa o kadar maaş alıyor. Bu yeni sistemle atanan asistanların diğer asistanlardan ödenek farkı var. 20 bin lira proje boyunca öğrencinin laboratuar, teçhizat, kırtasiye harcamalarına veriliyor. 30 bin lira da ayrıca hem yüksek lisans hem de doktora yaparken yurt dışı gibi araştırma harcaması olacak. Burada muhteşem bir kurgu var. Çocuk gidiyor mesela İngiltere’de Blackford Üniversitesi işletme konusunda çok iyidir. Orayla yazışıyor orada kabul ediyor. Devlet ayrıca oranın parasını da ödüyor. 2 yıl master 4 yıl doktora için öngörülüyor. Sekiz dokuz senede bitirme şansı yok. Altı yılda bitiremezse bu imkânlardan yararlanamıyor.

Herkes birbirinin puanını görebilecek

Sistemde suistimal olmaması için adayların tamamı birbirinin sonuçlarını görecek. Mesela Diş Hekimliği Ağız Çene ve Diş Hastalıkları Cerrahisi için en yüksek ÖYP puanı 94.553. En düşük puanla da 85.450 puanlı kişi girdi. Bir öğrenci ‘Benin puanım aslında yüksekti ben giremedim’ iddiasında bulunamaz. Herkes birbirinin sonucunu internetten görüyor. Anadolu’da çok başarılı çocuklar var. Esas kritik nokta bu. Bu çocuklar Ankara, İzmir, İstanbul gibi yerlere ulaşamadıkları için akademisyen olamıyorlar. Kafalarda da hep istifham vardır. ‘Nasıl olsa benim dayım yok ben buralara giremem’ Şimdi bu istifham kalktı. Açıkçası akademik düzeyde suiistimal ortadan kalktı. Bizim için mühim olan devletin dengesi. Bu sistem efsanevi bir şey. Türkiye’nin YÖK tarihinde böyle bir şey daha önce olmadı.Sistemin pilot uygulaması geçen yıl yapıldı. Başarılı olundu.

Kriterler objektif, atamalar tamamen şeffaf olacak

Araştırama görevlileri üniversitelere tamamen objektif kriterlerle alınacak ve şeffaf bir şekilde atanacak. Akademisyen adayları; yüzde 50 ALES, yüzde 35 transkript(mezuniyet not ortalaması), yüzde 15 de yabancı dil sınavı ağırlığından oluşan üçlü bir ortalamayla seçilecek. Yabancı dilin ağırlığı ilk etapta düşük tutuldu. Anadolu’da dil eğitimi konusundaki eksiklik nedeniyle akademisyen olamayanların önünü açıyoruz.

Sisteme giren çocuk, ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ, Marmara gibi üniversitelerde bir yıl boyunca çok ciddi yabancı dil eğitimine tabi tutuluyor. 65 puan alan 3 ay da İngiltere, Kanada, Malta gibi üç seçenekten birine pratik eğitime gidecekler.. Döndükten sonra da İTÜ, Boğaziçi, Marmara, Gazi üniversitelerinde master ve doktoralarını bitiriyorlar.

Bu sistemle çocuklar maksimum altı yıl sonra yardımcı doçent olacaklar. Sistem Başbakan Erdoğan’a da anlatıldı.
Star

Sıra arkadaşını öğretmenin gözü önünde bıçakladı
Kırşehir'de bir lisede aynı sınıfta okuyan F.D. ile E.S. arasında bıçaklı kavga çıktı. Çıkan tartışmada, F.D. isimli öğrenci, E.S. isimli öğrenciyi, öğretmenin gözü önünde ekmek bıçağı ile göğsünden bıçakladı. Ağır yaralanan E.S.'ye ilk müdahale eden öğretmeni oldu. Öğretmen, üzerinden çıkardığı gömleği ile öğrencisinin akan kanını durdurmaya çalıştı. 26.09.2011 KIRŞEHİR netgazete

Öğrenci servisleri çarpıştı: 14 yaralı
Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesi Musa Anter Caddesi'nde 2 öğrenci servisi kafa kafaya çarpıştı. Her 2 araçta bulunan öğrencilerden 14'ü yaralandı. Sevk edilen ambulanslardaki sağlık ekipleri, bazı öğrencileri ayakta tedavi etti. Diğer yaralılar Diyarbakır Hastanesi'ne sevk edildi. Durumu ağır olan 1 öğrenci ise Dicle Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'ne gönderildi. 26.09.2011 DİYARBAKIR netgazete



Liseli Genç Müdürün Burnunu Kırdı
2011.10.01
Kocaeli'nin Körfez İlçesi'nde bir lise öğrencisi, kendisini uyaran müdür yardımcısına kafa attı.
Kocaeli'nin Körfez İlçesi'ndeki lise öğrencisi, kendisini kılık kıyafet konusunda uyaran müdür yardımcısının yüzüne kafa atarak burnunu kırdı.
son-dakika.gen.tr

Öğrenciler Mescid İçin İmza Topladı Ama...
3 Ekim 2011
Bin 200 öğrencinin imzasını hiçe sayan yönetim, mescit talebine kulak tıkıyor...

Türkiye'nin en köklü eğitim kurumlarından Ege Üniversitesi, kampüste uyguladığı mescit yasağıyla şaşırtıyor. 50 bini aşkın öğrencisi bulunan üniversitede ibadet edecek yer yok. Bin 200 öğrencinin imzasını hiçe sayan yönetim, mescit talebine kulak tıkıyor. İbadet hürriyetinin anayasa ile güvence altına alındığını belirten öğrenciler ise ders ile dinî vecibeler arasında kaldıklarından yakınıyor.Ege Üniversitesi (EÜ), kuruluşunun 56. yılında 50 bini aşan öğrencisine rağmen mescit açılmasına izin vermiyor. Öğrenciler, mescit yapılması için topladıkları bin 200 imzayı rektörlüğe verdi. Ancak yönetim, öğrencileri görmezden geldi. Üniversite yönetiminin tutumuna tepki gösteren öğrenciler, "Mescidimiz yok, imzalarımız görmezden geliniyor. Rektör, üzerine düşeni yapmıyor." diyerek şikâyetlerini Yükseköğretim Kurulu'na (YÖK) iletti.

Üniversitenin tutumunun inanç özgürlüğüne aykırı olduğunu belirten öğrenciler, Cumhurbaşkanı ve Başbakanlık makamına da dilekçe yazarak sorunlarının çözümü için yardım istedi. Öğrenciler, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kontrolünde bir mescit açılarak bu sıkıntılarının giderilmesini istiyor. Dört yıldır merdiven altı gibi kuytu yerlerde namaz kıldıklarına dikkat çeken öğrencilerden Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümü 4. sınıf öğrencisi Hamit Aydın, "Yakın zamanda mezun olacağım. Ben bu sıkıntıyı yaşadım bari benden sonrakiler yaşamasın. 50 bini aşkın öğrencinin bulunduğu bir yerde mescit olmaması çok üzücü." diyor. İletişim Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Samet Sağlam da geçmiş yıllarda Fen Fakültesi'nin alt kısmında bir mescit olduğunu, müftülüğün görevlendirdiği bir imam tarafından namaz kıldırıldığını hatırlatıyor. Aynı şekilde bir mescit açılabileceğini ifade eden Sağlam, "Geçmiş yıllardaki mescit, bazı sıkıntılardan dolayı kaldırılmış. İnanç özgürlüğü kapsamında üniversiteye yeniden mescit açılmasını istiyoruz. Bu konuda devlet yetkililerinin yardımını talep ediyoruz. Rektörlük, bin 200 dilekçe vermemize rağmen mağduriyetimizi görmezlikten geliyor." şeklinde konuşuyor. Hemşirelik Yüksekokulu 2. sınıf öğrencisi Umut Ardil ise duruma, "Burası adeta koca bir şehir, binlerce insan yaşıyor. Burada namaz kılmak isteyenler sizce ne yapıyor? Bu mağduriyete birilerinin dur demesi gerekiyor." sözleriyle tepki gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve YÖK'e dilekçe gönderen öğrenciler, en yakın mescidin yerleşke dışında olduğunu belirtiyor. Dilekçede öğrenciler, dersleri ile dinî vazifelerini yerine getirmek arasında kaldıklarını dile getiriyor. İbadet hürriyetinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesi ve Anayasa'nın 24. maddesinde güvence altına alındığına dikkat çekiliyor. Öğrenciler, mağduriyetlerinin ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı olduğunu belirterek üniversitelerine mescit yapılmasını talep ediyor.

zaman



AKADEMİ'NİN DÜNYA VİZYONUNU TUVALETTEN GÖZLEMLEMEK
10.19.2011
Özel haber
Şule Çavuşoğlu



Marmara Üniversitesi Merkez kütüphanesindeyiz... Musluklar çalışmıyor.

Bölüm Tuvaletlerinin durumu nisbeten daha iyi sayılır. İçerideki sağlıksız hava ve herhangi bir el kurulama kağıdı olmamasına rağmen en azından musluklarından bazıları çalışıyor.

Bir Erasmus öğrencisyle karşılaşıyorum. Bana neden el kurulmak için bir kağıt olmadığını soruyor ve “tahmin ediyorum fakirlikten.” diyor. İşte dünya vizyonumuzu tuvaletlerimizden gözlemliyebiliyorum!

***

Bir kütüphane neden Pazar günü kapalı olabilir? Belki tadilat vardır... Yok yok işletme masrafı çok fazladır kesin. Boşver Pazar günü kim kütüphaneye gider ki? Zaten kahvehaneler açıkken kütüphaneye ne gerek var ki? Ayrıca kimse kitap okumuyor zaten değil mi? Okulumuzun giriş kapısındaki devasa kapının ihtişamına bakarken bu soruların cevaplarını unutuyorum. Yada kampüsün içersinde kredi kartı satmaya çalışan bankacılardan sıyrılmaya çalışırken veya küresel bir işletmenin kampüsü işgalini izlerken... Yahu madem kütüphane açacak paranız yok bu kadar gelir nereye gidiyor diyorum bazen. Ama genellikle aldırmıyorum.

Bazı bölümlerde bölüm kütüphanelerinin kapalı olduğunu duyuyoruz şaşırmıyoruz. Nasıl olsa kampüsteki cafeler açık! Cebinde çay parası olmayan ve kitap okumak için oturacak yere ihtiyacı olan arkadaşlar öfkeli...

Derken harika bir gelişme...

Kimlik bilgilerimizi Deniz Bank’a satılmış. (Serbest piyasa ekonomisinde bu bilgilerin ederi nedir?) Yahu ben Deniz Bank’ın bilgilerime ulaşmasını istemiyordum diyorum. Sesimi duyan çıkmıyor. Neymiş eğer banka kartı almazsak yemek yiyemeyecekmişiz... Ne harika alalalım o halde! Uzun bir kuyruk... Ardından bize uzatılan bütün belgeleri imzalıyoruz. Bir çipli kalem ile... Artık ne yapacaklarsa! Bizim için önceden bize sorulmadan basılmış kartlarımızı alıyoruz. Ne harika bundan sonra okula banka kartı ile giriş yapacak mışız!”Aç bırakılma tehdidi ile banka kartı aldık, bu sözleşme yok hükmündedir” diyordum bir keresinde. Duymadılar Ama duyacaklar...

Üniversitelerdeki bütün hırsızların/yozlaşmanının/ahlaksızlığın hesabını soracağız.

Üniversiteler için:

“Mutlaka büyük devrim,
Büyük devrim mutlaka!”

(Adını vermeyen bir öğrencini evrak-ı metrukesi (günlüğü)nden alıntıdır.)

Haber1001

Okul Müdürü Öğrencileri Rehin Aldı!
4 Ekim 2011

Şanlıurfa'da okul müdürü istediği turizm firması ile anlaşmayan öğrencileri 1 saat rehin aldı. Öğrencilerin haber vermesiyle veliler, okula akın etti. Rehin tutulan öğrenciler, polisin gelmesiyle okuldan çıkarıldı.

Rehin alma olayı Şanlıurfa İsmail Nafiz Bayraktar Kız Lisesi'nde meydana geldi.
İddiaya göre, okul müdürü öğrencilere, kendi istediği turizm şirketi ile anlaşma yapmalarını istedi.
Ancak öğrenciler kendi anlaştıkları firmayla okula gelip gitmeye devam etti.
Duruma sinirlenen okul müdürü, öğrencileri okul çıkışı bırakmayarak sınıflarında rehin aldı.
Öğrencilerin haber vermesiyle aileler okul önünde toplandı.
Pencereden bakan öğrenciler, ailelerinden yardım istedi.
Ailelerin okula zorla girmek istemesi üzerine olay yerine polis çağrıldı.
Okula giren polis, öğrencileri dışarı çıkardı.

Öğrenciler 1 saat gecikmeli olarak servislere binip evlerine gitti.
Veliler okul müdüründen şikayetçi oldu.
TRT



Atama bekleyen öğretmenlerden protesto: ''Ücretli Öğretmenlik Kaldırılsın, Öğretmenler Atama İstiyor'
31 Ekim 2011
Beyoğlu'nda bir grup öğretmen, atamalarının yapılmadığı gerekçesiyle protesto eylemi yaptı.



Taksim Cumhuriyet Anıtı'nın önünde toplanan grup, ''Ücretli Öğretmenlik Kaldırılsın, Öğretmenler Atama İstiyor'' yazılı pankart açarak, Van depreminde hayatını kaybeden öğretmenler anısına yaktıkları meşalelerle Galatasaray Lisesi önüne kadar yürüdü.

Yürüyüşün ardından, lisenin karşısındaki bir binanın duvarında yansıtılarak gerçekleştirilen sinevizyon gösterisinde, televizyonların haber bültenlerine çıkan öğretmen atamalarıyla ilgili haberler sunuldu.

Daha sonra grup adına açıklama yapan Nilay Kılınç, 300 bin atama bekleyen öğretmenin sesi olmak için burada toplandıklarını belirterek, ''Bizler ataması yapılmayan ve güvencesiz öğretmenler olarak sadaka değil, kadrolu atama ve güvenceli çalışma hakkımızı istiyoruz'' dedi.

Kılınç, kendilerine 24 Kasım'a kadar verilen 44 bin kişilik atamanın yapılması gerektiğini vurgulayarak, ''Eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması eğitimin en temel hak olduğunun benimsemesi ve çocuklarımızın daha nitelikli yetişebilmesi için 'ücretli öğretmenlik kaldırılsın' başlıklı imza kampanyası başlatıyoruz. İmza kampanyasına destek verenler hem çocuklarının geleceğine hem de atama bekleyen öğretmenlere destek vermiş olacak'' diye konuştu.

Grup daha sonra, eyleme destek veren eğitim sendikalarının temsilcileriyle attıkları imzayla kampanyalarını başlattı.
haber10

Öğretmenler günü ama nasıl
Mustafa Kemal Şahin



300.000 öğretmen atanmayı bekliyor.

70.000 öğretmen ücretli 300-700 TL arasinda değişen maaş alıyor ücretli oldukları için hafta sonu ve tatillerde sigortaları ödenmiyor.

Türk Eğitim Sen 6703 öğretmen üzerinde anket yaptırmış:

% 60,3 ü ev sahibi değil.

% (Evi olanların) 74,7 si banka kredisiyle ev sahibi olmuş.

% 77,2 sinin kredi kartı borcu var.

% 63,5 i son 1 yıl içinde kredi kullanmış

% 57,6 si borçları nedeniyle sağlık sorunu yasamış.

% 77 sinin göreve geldiği günden bu güne mesleğe olan sevgisi azalmış.

Biz ''ilim Çin'de de olsa alın'', ''Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum'' diyen bir medeniyetin çocuklarıyız.

Eğitimin, öğretimin önemini ve değerini biliyor ve bilinmesini istiyoruz.

Tum bu zorluklara göğüs gererek görevlerini yapan öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.

Van'da görevlerini yerine getirirken deprem sebebiyle hayatlarını kaybeden ögretmenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Kaynak: http://www.facebook.com/MKemalSahin/posts/10150399573623052

Sigara için uyaran müdürü hastanelik ettiler

Ondokuz Mayıs Anadolu Lisesi müdürü İsmail Aydemir
Samsun'da lise öğrencisi ikiz kardeşler, sigara yüzünden kendilerini uyaran müdür ve beden eğitimi öğretmemeni hastanelik etti. Öğrenciler, okul müdürüne yumrukla saldırdı. Okul müdürü Aydemir'in öğrencilerin darp ettiğini gören beden eğitimi öğretmeni Yusuf Horasan, müdahale ederek kurtarmaya çalıştı. Yaşanan arbedede beden eğitimi öğretmeni de iddiaya göre öğrenciler tarafından darp edildi. 30.11.2011 nettgazete

Kamalak'ın Milli Güvenlik dersi önerisi
8 Aralık 2011

Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Milli Güvenlik derslerine askerler yerine ataması yapılmayan tarih öğretmenlerinin girmesinin uygun olacağını söyledi.

Kamalak, parti genel merkezinde ataması yapılmayan tarih öğretmenlerini temsilen bir grubu kabul etti.

SP Lideri, ataması yapılmayan öğretmenlerin ülkemizin önemli sorunlarından birini teşkil ettiğini vurgulayarak, bir çok gencin öğretmen olma hayaliyle eğitimlerini tamamladığını ancak hükümetin bu gençlere kendilerine başka iş bulmalarını tavsiye ettiğini söyledi.

Hükümetin Milli Eğitim projeksiyonunun yanlış olduğunu iddia eden Kamalak, ''Bu tavır; 'Okullar olmasaydı Milli Eğitim Bakanlığı'nı negüzel yönetirdim' diyen eski maarif vekilini hatırlatıyor. Milli Eğitim bir ülkenin en önemli müessesesidir. Ciddi planlamalar gerektirir. Hükümet 9 yıldır iktidarda ama görünüyor ki hala bir projeksiyonu yok'' dedi.

Atanamayan tarih öğretmenlerinin her zaman yanında olduklarını vurgulayan Kamalak; ''Milli Güvenlik derslerini pedagojik formasyonuolmayan askerler vermektedir. Oysa tarihe daha yakın olduğu için budersleri tarih mezunu öğretmenlerin vermesi daha uygun. Bu sayede ataması yapılmayan öğretmenlere kısmende olsa bir istihdam imkanıortaya çıkar. Bu Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından da olumlu biradım olacaktır'' görüşünü de dile getirdi.
haber10

Tartıştığı Lise Öğrencisini Sırtından Bıçakladı
23 Aralık 2011
Adana'da okuldan uzaklaştırma cezası alan lise öğrencisi 17 yaşındaki H.Ç., kız yüzünden tartıştığı bir başka okulun öğrencisi olan 16 yaşındaki M.İ.'yi sırtından bıçakladı.
Yaralı öğrenci, hastanede tedavi altına alınırken, kaçan H.Ç. polis tarafından aranıyor.

Olay, merkez Seyhan İlçesi'nin Şakirpaşa Lisesi'nde öğle saatlerinde meydana geldi. Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi olan H.Ç., Şakirpaşa Lisesi'nin öğrencisi M.İ. ile bir hafta önce kız yüzünden tartıştı. Devamsızlık yüzünden okuldan uzaklaştırma cezası alan H.Ç., öğle arasında okulun önüne geldi. Bahçedeki öğrencilerin arasında dolaşan H. Ç., burada karşılaştığı M.İ.'yi kolundan tutup, "Konuşacağız" diyerek bahçeden çıkarttı. H.Ç., diğer öğrencilerin gözleri önünde tartıştığı M.İ.'yi sırtından bıçakladı.
aktifhaber

Çakmak Gazı Soluyan Liseli Öldü
30 Aralık 2011
İzmir’in Bergama İlçesi’nde, çakmak gazı soluduğu iddia edilen 17 yaşındaki Erkan Sara, yaşamını yitirdi.
Bergama Endüstri Meslek Lisesi Mobilya Bölümü 11’nci sınıf öğrencisi Erkan Sara, dün, saat 22.00 sıralarında arkadaşı ile ilçedeki 2’nci Sanayi Sitesi’ne gitti. İddiaya göre, burada cebinden çıkardığı çakmağın gazını poşete doldurup soluyan Sara, birden fenalaşıp, yere yığıldı. Sara, "Başım ağrıyor, gözlerim bulanıyor. Beni hastaneye götür” diyerek, arkadaşından yardım istedi. Arkadaşı tarafından yoldan geçen bir otomobile bindirilerek, Bergama Doktor Faruk İlker Devlet Hastanesi’ne götürülmek istenen Sara, yolda yaşamını yitirdi. Sara’nın cesedi kesin ölüm nedenin tespiti için otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı.
aktifhaber

Nur Serter Danıştay'a Başvurdu
21 Ocak 2012

İstanbul Üniversitesi rektör yardımcılığı döneminde 28 Şubat sürecinin yasakçı uygulamalarına tam destek veren CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, katsayı adaletsizliğini ortadan kaldıran YÖK kararını iptal ettirmek için devreye girdi.

Parti yönetimi, meslek lisesi öğrencilerini mağdur eden uygulamanın kaldırılması karşısında bu kez sessiz kaldı. Ancak Nur Serter, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ile birlikte Danıştay'a başvurarak kararın iptalini istedi. CHP üst yönetiminden bir yetkili, parti organlarında bu konuda herhangi bir karar alınmadığını, iki milletvekilinin kişisel olarak girişimde bulunduklarını bildirdi. Nur Serter, partiden herhangi bir yönlendirme olmadığını, davayı kişisel olarak açtığını söyledi.

Serter ve Yılmaz, Meclis'te düzenledikleri basın toplantısında katsayı uygulamasına ilişkin düzenlemenin, eğitimde fırsat eşitliğine aykırı olduğunu savundu. Meslek lisesi öğrencilerinin kendi alanında dikey geçiş, ek puan gibi çeşitli avantajlara sahip olduğunu ve meslekî tecrübe ile donatıldıklarını belirten Serter, ancak genel liselerde eğitim gören öğrencilerin bu tür avantajları bulunmadığını söyledi. Bu durumu 'eşitsizlik' olarak gören Serter, genel lise öğrencilerinin tek şanslarının sınavı kazanmak olduğunu kaydetti. Mevcut katsayı uygulamasının genel lise öğrencilerini mağdur edeceğini ileri süren Serter, öğrencilerin haklarını savunmak ve eğitimde fırsat eşitliğine aykırı olduğu gerekçeleriyle Danıştay'da iptal ve yürütmenin durdurulması yönünde dava açtığını söyledi.

Dilek Akagün Yılmaz ise katsayının ortadan kaldırılmasına yönelik kararın tamamen siyasî olduğunu iddia etti. Anadolu lisesi 10. sınıf öğrencisi olan kızının katsayı uygulamasının kaldırılmasından dolayı mağdur olacağını savunan Yılmaz, bu yüzden 'kızı mağdur olmuş anne' sıfatıyla Danıştay'da dava açtığını söyledi.
http://www.haberzoom.com/

BİR ÖĞRETMEN ARKADAŞIN YAZISI
04.02.2012



Çoğu zaman öğretmen olmayanların haksız eleştirilerine maruz kalıyoruz. Tatilse evet, yaptık iki ay paşalar gibi... Seminerse yazıldık, gittik, katıldık. Sen mesaini akşama kadar sigaraydı, çaydı, kahveydi, muhabbetti diye doldururken, ürettiğin sadece belki ömrü birkaç senelik ürünken ya da bilgisayar ekranındaki rakamlarken, ben insanla uğraşıyorum. Senin geleceğini çiziyorum. Otobüste ayakta kalma diye, yaşlandığında sana saygı duyulsun diye çalışıyorum. Hesaplarının içi boşaltılmasın, berber saçını doğru kessin, çöpçü çöpünü düzgün toplasın diye uğraşıyorum. Bunları da sadece 1600 lira + maksimum 450 liraya yapıyorum. Sorsam çok para diyebilirsin. Eğer bazı meslektaşlarımı görmüşsen, işini eksik yapan ya da önemsemeyen ; herkesi öyle sanmamalısın. Uzaktan anca "liseli" diye geçip gittiğin ya da "bırak Allah'ın ergenini" dediğin çocukla hiç 45 dakika konuştun mu? Hayata onun algılama penceresinden baktın mı? Yolda elinde sigara ile etrafındakilere tehditkar tavırlar sergilendiğinde üzüldün mü hiç? Hayatta 40 tane insanı karşına alıp, yaşlarının da 13-14 olduğunu bilmene rağmen onlara saygı duydun mu hiç? Ağızdan çıkan her şeyi kaydeden bu dimağlara karşı sorumlu olmayı hiç yaşadın mı?

İmkan yok kardeşim, kimse kusura bakmasın... Maaşının 600 lirası vergi olarak kesilen bir meslek yapalım, hala "yata yata para kazınıyorsunuz" deyin. Bunun adı yatmaksa, evet yatıyorum arkadaşım!!! Var mı itirazı olan???
https://www.facebook.com/faceogretmen
Ekleyen: Öğretmen


_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Mar 08, 2012 1:21 am tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
Sayfaya git 1, 2  Sonraki
1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com