EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Yuh ArtIk!

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AHLAKÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Nis 10, 2009 11:22 pm    Mesaj konusu: Yuh ArtIk! Alıntıyla Cevap Gönder

CHP isyan etti! Herkes atandı, Osman Gökçek'in suçu ne?
28 Temmuz 2017



CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Meclis'te düzenlidiği basın toplantısında "AKP'nin aile saltanatı" dediği atama listesini açıkladı. Osman Gökçek'in bir yere atanmamasına isyan etti....
CHP isyan etti! Herkes atandı, Osman Gökçek in suçu ne?

CHP’li Murat Emir bugün düzenlediği basın toplantısında, hükümeti sert sözlerle eleştirdi. “AKP iktidarı ‘yasaklar, yoksuluklar ve yolsuzluklar’ dışında bir de ‘eş dosta devlet makamı dağıtmakla’ anılacak” diyen Emir, AKP’nin 80 milyonluk Türkiye’nin varlığını “aile saadetiyle” kullandığını savundu. Emir, “AKP’nin aile saltanatı” dediği atama listesini de tek tek saydı.

‘OSMAN GÖKÇEK’İN SUÇU NE?’

Ankara Milletvekili olan Murat Emir, örnekleri sıraladıktan sonra da sözü Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in önce Çankaya Belediye Başkan adayı, ardından milletvekili, son olarak da ATO Başkanı olmak isteyen, ancak hiçbiri yapılmayan oğlu Osman Gökçek’e getirdi ve şu çağrıyı yaptı:

“Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in oğlu Osman Gökçek, uzun süredir bir koltuğu olsun istiyor. O koltuğa bir türlü oturamıyor. Herkesin bildiği gibi, Çankaya Belediye Başkanlığı'nı arzu etti, olamadı. Ankara'dan milletvekili olmak istedi, olamadı.
Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'na, bir sürü entrikayla getirilmeye gayret edildi, son anda bir Saray darbesiyle Melih Gökçek ve oğlu cezalandırıldı. Ben genellikle burada Melih Gökçek'in usulsüzlüklerini, haksızlıklarını, yalanlarını ortaya koyuyorum. Ama bir şeyin de hakkını vermem lazım. Bunca kişi kollanırken, ailelere böylesine geniş olanaklar tanınırken, herkese bir köşede bir koltuk bulunurken, ‘Osman Gökçek'in suçu ne?’ diye soruyorum.
Öyle ya devlet kadroları, bakanlıklar, genel müdürlükler, milletvekillikleri böylesine geniş olanaklar dar bir kadroya, bir aile grubuna bol bol dağıtılırken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın oğluna niye küçücük bir koltuk bulunamıyor diye de insan sormadan edemiyor.”

İŞTE MURAT EMİR’İN VERDİĞİ ‘ÖRNEKLERİ’

CHP’li Emir’in açıkladığı ‘atama listesi’nde şu isimler yer aldı;
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘büyük damadı' olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne, AKP'li eski Bakanlar Selma Aliye Kavaf ile Sema Ramazanoğlu'nun küçük kardeşi, AKP eski Milletvekili Mehmet Ramazanoğlu'nun da kayınbiraderi olan, Yaşar Elmas Bostancı atandı. Bostancı son olarak, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nda “Başkan danışmanı” olarak görev yapıyordu. Bostancı, daha önce de TEDAŞ'ta Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmıştı. Devletin makamları bu aile için adeta ‘aile boyu' oturulan koltuklar olmuş durumda. İki kız kardeş sırayla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olurken, kardeşleri de önemli bir kuruma genel müdür oldu.
-Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da AKP içi güçlü ‘aile bağları' olan bir isim. Kayınpederi Nadir Latif İslam, Adalet Partisi eski milletvekillerinden. Ancak İslam’ın, siyasette öne çıkmış bir başka akrabası daha var; Fazilet Partisi’nden milletvekili seçildikten sonra, başörtüsü nedeniyle Genel Kurul’da yemin etmesine izin verilmeyen Merve Kavakçı, Ayşenur İslam’ın eltisi.

-Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın, bir kardeşi aynı bakanlıkta müsteşar yardımcısı oldu, diğer kardeşi bir kardeşi Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) Başkanlığı'nı yürütüyor.

-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakanken kuzenlerinden İbrahim Er, Danıştay üyeliğine atanmıştı. 2000 yılına kadar öğretmenlik ve okul müdürlüğü yapan Er, 2000-2003 yılları arasında Bingöl'de ilköğretim müfettişliği yapmış ve sonrasında Erdoğan'ın başbakanlığıyla birlikte kariyer basamaklarını tırmanmaya başlamıştı. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü'ne Genel Müdür Yardımcısı olarak atanan Er, 2007 yılında ise MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü koltuğuna oturmuştu. 12 Eylül 2010'daki referandum sonrasında yüksek yargının yapısında yapılan değişiklikler Er'e 2011'de Danıştay'ın kapıları açmıştı.

-Boğaziçi Üniversitesi rektör atamasında da nepotizm belirleyici oldu. Üniversitede yapılan seçimlerde 403öğretim üyesinin 348'inin oyunu Prof. Gülay Barbarosoğlu alırken, ikinci sırada 40 oy ile Prof. Dr. Vedat Akgiray yer aldı. Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerde aday olmayan Prof. Mehmed Özkan’ı rektör olarak atadı. Prof. Mehmed Özkan kim miydi? Tabi ki bir AKP'linin kardeşi; AKP Eskişehir Milletvekili ve MKYK Üyesi Prof.EmineNur Günay, Mehmed Özkan atanmasının ardından Özkan'ın fotoğrafını Twitter'dan paylaşarak “Prof. Dr. Mehmed Özkan, kardeşim” diye yazmıştı.
-AKP Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam'ın eşi Serdar Çam da Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığı yapmaktadır.

“AİLE SAADETİNİ” AKP’Lİ VEKİL AYETLE SAVUNMUŞTU

Murat Emir, AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in Adıyaman’da yayın yapan Mercan TV’de 2015 yılının Ocak ayında katıldığı bir programda sarf ettiği sözleri de hatırlattı. Metiner canlı yayında sunucunun “AKP’li bakan ve vekil yakınlarının torpille devlet kadrolarına atandığı” yolundaki iddialarını, “Cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede ‘akrabalarını koru kolla’ ayeti okunur.” sözleri ile açıklamıştı.

Bu sözleri hatırlatan Emir, “Böylesine de yüzü kızarmayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bizim dinimizi böylesine bir çirkinliğe alet etmelerini de şiddetle kınıyoruz” diye konuştu.

Etiketler:
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir AKPnin aile saltanatı atama listesi Osman Gökçek
Kaynak: Patronlar Dünyası

850 Bin TL'lik Audi A8 sadece Yiğit Bulut’a mı alındı? Başka kimlere alındı?
Çiğdem Toker
26 Mart 2017



Türkiye Varlık Fonu (TVF) Yönetim Kurulu üyesi Yiğit Bulut’a 850 bin TL değerinde Audi A8 otomobil satın alınmıştı...

Türkiye Varlık Fonu (TVF) Yönetim Kurulu üyesi Yiğit Bulut’a 850 bin TL değerinde Audi otomobil satın alındığı haberlerini okumuşsunuzdur.
İddiayı CHP Milletvekili Hilmi Yarayıcı Meclis gündemine taşıdı.
Normalde, önemli bir haberde adı geçen kişilerin itirazı olursa, genellikle hızlıca yalanlama yoluna gidiliyor. Ama bu habere üç gündür herhangi bir açıklama yok.

Yiğit Bulut'a halkın parasıyla 850 bin liralık Alman otomobili

O zaman insanın aklına başka bir soru daha takılıyor.

TVF yönetimi beş kişiden oluşuyor. Audi8 sadece Yiğit Bulut’a mı tahsis edildi? Diğer dört yönetici için de lüks araçlar alındı mı? Alındıysa hangi kaynaktan? Portföydeki büyük kamu şirketlerine mi satın aldırıldı, leasing mi yapıldı, yoksa Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ndan aktarılan 3 milyar TL içinden mi harcandı? TVF internet sitesinde “ilkelerimiz” başlığı altında beş madde sıralanmış.

Varlık Fonu’nun parasıyla 850 Bin TL'lik araba alındı mı?

Bu ilkelerden ikincisi olan “şeffaflık” şöyle tanımlanıyor:

“Fon operasyonlarının raporlanması ve portföy şirketleriyle olan etkileşim süreçleri tam bir şeffaflık içerisinde, belirlenen yönetişim ilkeleri çerçevesinde yapılacaktır.”

Türkiye’nin kalkınması için kurulmuş fon, önce kendi yöneticilerinin kalkınmadığını, “şeffaflık” prensibi adına açıklayabilir mi? Zahmet olmazsa.
Cumhuriyet

AKP mitinginde küçük çocuğun eline verilen pankart tepki çekti
26.03.2017



Bakan Özhaseki'nin katıldığı mitingde bir çocuğun eline verilen "Hükümeti indireceklermiş, siz benim donumu bile indiremezsiniz" pankartına tepki yağıyor...Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin Sinop'ta katıldığı bir mitingde bir çocuğun eline, "Hükümeti indireceklermiş siz benim donumu bile indiremezsiniz" yazılı pankart verildi.CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Twitter hesabından Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin katıldığı mitingte bir çocuğun eline verilen pankarta tepki gösterdi.Çocukların siyasete bulaştırılmasını sert bir şekilde Barış Yarkadaş , "Çocuklara pis ahlakınızı bulaştırmayın... Seviyeniz yerlerde sürünüyor; çocukları pisliklerinize alet etmeyin..." dedi. 
Kaynak: Yeni Çağ

Kara Saray'ın camlarına "kan donduran" para
19 Şubat 2015

Tayyip Erdoğan’ın doğa cinayeti işleyerek, anayasayı çiğneyerek yaptırdığı Kara Saray’ın her bir ayrıntısından lüks, ihtişam, saltanat, israf ve dehşet fışkırıyor. Sarayın camlarının kurşun geçirmez, bombalara dayanıklı lamine olduğu bildirildi. Camlara, benzeri Türkiye’de üretilmesine karşın tam 700 milyon liranın üzerinde döviz ödendiği kaydedildi.

Mimarlar, Şişecam Genel Müdürü Ahmet Kırman’ın parçalanmayan, anti bakteriyel, atermik (geçen ışığı ayarlama) camlar ürettiklerini, bu camların sarayda da kullanılması için girişmde bulunduklarını, ancak Amerika’dan alındığını söylemesinin ardından camların peşine düştü. Sarayda gizlenen bütün ayrıntıları tek tek araştıran Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve şube bünyesinde oluşturulan Kent İzleme Merkeze Merkezi yaptıkları araştırmanın sonuçlarını bir basın toplantısıyla açıkladı.

Basın toplantısında sonuçlara ilişkin bilgi veren ve “Kaçak Saray’ın cam maliyetlerini görünce kanım dondu" diyen Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, şunları söyledi:

“Kaçak sarayın cephelerinden cam yüzeylerini yaklaşık olarak hesapladık. Sadece kaçak sarayın idari ve ana binadan oluşan 3 bloğu için yaptığımız çalışmada 22 bin metrekarelik bir cam yüzey tespit ettik. Bu yüksek güvenlikli camı ABD’deki firmadan sorduk, çok pahalı olduğunu söylediler ve bizi Avrupa'ya iş yapan Hollanda firmasına yönlendirdiler. Hollanda firması ispanya firmasından sorarak geri döneceğini söyledi. İspanya firması da Türkiye'deki bağlantılı firmalarından bilgi alacağımızı ifade etti.Türkiye'deki firma ise konuyu anlamış olsa gerek bize metrekare fiyatlarını vermedi. Bunun üzerine Kent izleme merkezimiz malzeme konusunda çalışan uzmanlarla araştırma yaptı. Sese, ışığa, darbelere dayanıklı lamine kaplı yüksek güvenlikli, kurşun, bomba v.b. tehditlere karşı üretilen camların maliyetini araştırdı.

1 METREKARESİ 9 BİN EURO; YANİ 25 BİN LİRA

“Lamine kaplı ve yüzde 55 polikarbonatla kaplanarak ağırlığı hafifletilen aralarında özel üretilmiş Argon gazı bulunan 3 katmanlı camın bir metre kare maliyeti yaklaşık 4500 Avro+KDV olarak belirlendi. Özel üretim olması ve özel işlemden geçirilmesi ile birlikte bu camların metrekare maliyeti yaklaşık 9 bin Avro+KDV olarak hesaplandı . Böylece kaçak sarayın cephelerinde kullanılan 3 katmanlı yüksek güvenlikli camların maliyeti yaklaşık 701 milyon olduğu ortaya çıktı. Bu inanılmaz bir rakam, kanımız dondu.

“Sabit yapılan bu camlar, içe dönüktür, bu binada yaşayanların hasta bina sendromuna yakalanma olanakları yüksektir.Gelişmiş ülkelerde bu tür kapalı ve sabit pencerelerin kullanıldığı iç mekanlarda,insan psikolojisi yakından etkilendiği için manuel sistemlere geçiliyor."

"BU PARA BİN KADIN SIĞINMA EVİ YAPILIRDI

“Kaçak Sarayın cam maliyetlerine harcanan 701 milyon TL ile bin metrekarelik, bin kadın sığınma evi yapılırdı” diyen Candan, şöyle konuştu:

"Bu hükümet döneminde kadın cinayetleri yüzde 1400 artmıştır.Özgecan Aslan bu hükümetin kadına yönelik şiddet söylemlerinin ve politikalarının bir sonucu olarak katledildi. Öfkemiz büyük, kadının öfkesi sokağa taşmış bir ülkede, yöneticiler 701 milyon liraya saraylarına güvenlikli cam yapamazlar.Bu parayla sokaklar aydınlatılabilirdi. Kadın dostu kent uygulamaları için adımlar atılabilirdi.Hükümetin politikaları kadına karşı yapılan en büyük şiddettir. Mecliste bile şiddet var işte şiddet politikalarının ispatı.Mecliste şiddet sokakta şiddet, bütçe uygulamaları ile şiddet, hükümetin varlığıyla şiddeti besliyor, bu şiddet artık durmalı.Yöneticiler lüks ve güvenlik içerisinde kendilerini koruyorlar ancak."
Kaynak: Gazeteciler online



YALAKALIK YAPMAK İSTEYENLERE TÜYOLAR..
Ahmet Hakan
12.03.2013



DİYELİM ki biri...
“Başbakanımızın doğduğu şehir mübarektir” dedi.

Sen hemen el arttıracaksın..

“Başbakanımızın doğduğu şehir mübarektir ama seçildiği şehir daha mübarektir” diyeceksin.

Diyelim ki biri...

“Başbakanımızın hayatını kurtaran balyozu müzeye kaldıralım” dedi.
Sen hemen bunu geçen bir cümle bulacaksın...

“Başbakanımızın çıkacağı televizyon yere konamaz” diyeceksin.

Diyelim ki biri...

“Fatma canını Başbakan’a ve AK Parti’ye kurban eder” dedi.
Sen hemen atılacaksın...

“Başbakanımıza dokunmak bile inanın ibadettir” diyeceksin.

Diyelim ki biri...

“Erdoğan Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır” dedi.
Kafayı çalıştırıp hemen çıtayı yükselteceksin...

“Ne Türkiye’si! Erdoğan dünyanın ilelebet ve ebedi başkanıdır” diyeceksin.


İşittim ki Yiğit Bulut adlı şahıs...
“Başbakan benim atamdır” demiş.
İşte burada duracak ve pes edeceksin.
Çünkü bunun üstüne çıkma şansın yok.
Hürriyet

Yuh artık!
Haşmet Babaoğlu
10 Nisan 2009

Diyorum size...
Ya gerçekten paranoyaklaşmaya başladım..
Ya da gerçekten televizyonlar bütün dünyada gizli bir örgütün eline geçti.
Ve bu örgüt insan varlığını iyiden iyiye alçaltmak, çürütmek, değer yoksunu yaratıklar haline getirmek istiyor.
Çünkü televizyon ekranlarından, özellikle de reality show'lardan hayatımıza akıp duran sinsi kötülüklerin başka bir gerekçesi olmalı.
Bakın bütün reality show'lara...
Zaten kalabalık olduğunda alabildiğine gaddar ve zalim olan, yakıp yıkan insanoğlu'nun tek başına da asla samimi olamayacak kadar sahte; asla yüzünü yüceliklere dönemeyecek kadar alçak olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar sanki!..
Bu programlarda kötü yanlarımızla o kadar çok yüzleştiriyorlar ki bizi, kötülüğe karşı giderek kayıtsızlaşıyoruz.

Biz " Yemekteyiz "le, "Evlendirme" programlarıyla falan bu felaketin son örneklerini yaşıyoruz.
Şimdi sakın "bundan ötesi olmaz" diye düşünmeyin.
Bereketin ve muhabbetin mabedi soframızı da reality show'a kurban ettik; sevmeyi, sevilmeyi ekran çöpçatanlarının eline verdik diye düşünüp; " daha ne kadar çirkinleşebiliriz, her şeyin bir sınırı var" demeyin sakın!
Var!
Fox Network Amerika'da yeni bir reality show'a başlıyormuş. Bütün ajanslar bir heyecan bu haberi geçiyor.
Ne mi?
Şimdi global ekonomik krizle birlikte işten çıkarmalar da büyüyor ya...
" İşten çıkarma "dan daha sert, gerilim yaratıcı ve reyting kazandıracak bir reality show olabilir mi, demiş Fox yöneticileri ve yapımcı şirket.
Ve karar vermişler. Her hafta küçülmek zorunda olan bir şirket ekrana gelecek ve şirket yöneticileri oturup tartışarak, çalışanlarla mülakat yaparak atılacak elemana karar verecek!
Programın adı Someone's Gotta Go!
Yani "Biri Gidecek!"
Yok artık! Yuh!
Dediniz değil mi?

Aslında biliyorsunuz, daha önce The Apprentice (Çırak) programında buna benzer bir şey yapılmıştı.
İki takıma ayırılan gençlerden oluşan yarışmacılar safdışı kalmamak için ruhlarınıu ve birbirlerini satıyorlardı ama yine de her bölümün sonunda içlerinden biri kovuluyordu.
Emlak Kralı Donald Trump o kişiye " You're fired" yani "kovuldun" dediğinde bütün Amerika kendinden geçiyordu.
Bu program sonra bizde de denendi ama şükür ki, aynı etkiyi yaratamadı.
Fox'un bu yeni programı ise krizin etkilerini rasyonalize eden bir şov.
Gerçek şirketler ekrana gelecek; gerçek şirketlerin sorunları tartışılıyormuş gibi yapılacak ve sonunda insanlar işsiz bırakılacak.
Böyle bir şovun yanında Antik Roma'nın gladyatör savaşları çok soylu ve insani kalır, eminim.

Ama bize müstahak bu ekran yoluyla yayılan çürüme!
Televizyon "ahlakdışılık" denilince aklına hemen kendi apış arası ve başkalarının cinselliği gelen sersemlere müstahak! Zamanında Tutti Frutti'yi rezillik, reality show'ları normal televizyonculuk sananlar şimdiki reyting hesaplarının kötücüllüğünü kavrayabilirler mi?
Bize müstahak!
"Halk bunu seviyor, ne yapalım" diyen televizyonculara ağzımız bir karış açık da kalsa "evet, haklısın" diyen aydınlara müstahak!
Başkasının acısını, sıkıntısını, kaybedişini seyredince " ben iyiyim ya " diye sevinen; "dedikodu olsun da nasıl olursa olsun" diyen kitlelere müstahak!

HAŞMET BABAOĞLU / SABAH

KRİZ BAHANE VURGUN ŞAHANE:
23 Nisan 2009
Bazı uyanık işverenler, ‘Krizi fırsata dönüştürdü!’
1-Bazı işyerlerinde çıkartılan işçi çalışmaya devam ediyor. Devletten işsizlik maaşı alıyor, ücretin üstünü patron tamamlıyor.

2-Diğer bir kısım işveren, çalışanı çıkarıyor ama haber vermiyor Krizi bahane eden fırsatçılar devleti soymaya başladı. Türkiye'deki kayıtdışılığın neden bitmediğinin en önemli sebebi aslında burada yatıyor. Son işsizlik verilerine baktığınızda çalışanların yüzde 40'ından fazlası bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değil. Yani sigortasız çalışıyor. Kriz fırsatçısı bazı uyanık (!) işverenler, iki yöntem geliştirdi. Böylece çalışanı sömürüp haklarını gasp ediyor hem de vergi kaçırıyorlar.

İŞSİZ AMA ÇALIŞIYOR!

Birinci yöntemde işveren işçilerini resmen işten çıkartıyor ama çalıştırmaya devam ediyor! İşçi işsizlik maaşı alıyor, üstünü de patron tamamlıyor. Devlet vergi kaybediyor, çalışan sosyal güvenlikten mahrum kalıyor...

Diyelim ki işçinin net maaşı bin TL. Yüzde 19.5 SSK primi, yüzde 2 işsizlik sigortası işveren payı ve diğer vergi ve masraflarla bu miktar bin 500 TL'ye yaklaşıyor. İşveren burada işçiyi adeta tehdit eden bir öneri götürüyor:

"Ben seni işten çıkartacağım. Ya sigortasız çalışmayı kabul edersin ya da işsiz kalırsın..." İşçi işini kaybetmek istemediği için teklifi mecburen kabul ediyor. İşten resmen çıkartılıyor ve işsizlik maaşı almaya başlıyor. Diyelim ki 400 TL işsizlik maaşı alıyor. Patron bin 500 TL'yi bulan ödeme yerine işçiye sadece 600 TL veriyor. İşçi yine bin TL maaş alıyor ama sosyal güvencesini kaybediyor. Devlet soyuluyor..."

BELKİ DE İŞSİZSİN!

İkinci yöntemde ise çalışanlar haberleri olmadan işten çıkartılıyorlar. Tamamen kağıt üzerinden yapılan bu işlemden çalışanın haberi bile olmuyor. O sigorta primlerinin ve vergilerinin yatırıldığını zannediyor ama aslında sosyal güvenlikten yoksun çalışıyor. İşçi sigortasız çalıştığını ancak hastalandığında hastaneye gittiğinde anlayabiliyor. Bu durumda da patronun, 'Canın isterse, istersen çalışma' tehdidi ile karşılaşıyor. İşini kaybetmemek için katlanıyor. Devlet yine kaybediyor. Çalışan sigortasız çalışıyor.

Eğer SSK primlerinizin yatıp yatmadığından şüpheleniyorsanız Sosyal Güvenlik Kurumu'nu arayabilir ya da www.sgk.gov.tr internet adresinden, sigorta numaranızı girerek kolayca öğrenebilirsiniz.

Hükümetin son uygulaması kısa çalışma ödeneğinde de benzer hilelere başvurulduğu kulağımıza geliyor. Çalışma Bakanlığı yetkilileri sanırım bu konularla ilgilenecek, kriz fırsatçılarına izin vermeyeceklerdir.
takvim

Genelev patronunun kızı, baraj gölüne atladı: "Babam Abdurrahman Ç., eski ahlak memurudur.Şimdi genelev patronu"

04 Haziran 2009 - Adana'da bunalıma girerek intihar etmek isteyen bir genç kadın, Çatalan Köprüsü üzerinden Seyhan Baraj Gölü'ne atladı. Kayığı ile göle açılan bir balıkçı, boğulmak üzere olan genç kadını son anda elinden tutarak kurtarmayı başardı.
İddiaya göre Sevgi Ç. (27), bunalıma girerek yaşamına son vermek için gece geç saatlerde Seyhan Baraj Gölü üzerindeki Çatalan Köprüsüne geldi. Bir süre köprü üzerinde yürüyen Sevgi Ç., daha sonra köprünün demir parmaklıkları üzerine çıkarak çevredekilerin gözü önünde kendisini gölün soğuk sularına bıraktı. Daha sonra pişman olan genç kadın, kurtulmak için suda çırpınmaya başladı. Genç kadının yardım çığlıkları karşısında çaresiz kalan vatandaşlar ise durumu hemen güvenlik güçlerine haber verdi.
Olay yerine gelen polis ekipleri, 45 yaşlarındaki balıkçı Adnan Uzun'u bularak yardım istedi. Kayığı ile göle açılan Uzun, gecenin karanlığında genç kadını gölde bulmakta güçlük çekti. Genç kadın ise hayatta kalmak için uzun süre suda çırpındı. Bir süre sonra yorgun düşerek ölümle yaşam arasında gidip-gelmeye başlayan genç kadının acı çığlığı gölde yankılanmaya başladı. Zamanla yarışan balıkçı, köprü üzerindeki polislerin de yönlendirmesiyle kadının bulunduğu yere doğru var gücüyle kürek salladı.
Balıkçı, boğulmak üzere olan kadını son anda elinden tutarak kurtarmayı başardı. Daha sonra kıyıya çıkartılan genç kadın, sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından sedyeye alındı. Polislerin, "Babanız nerede çalışıyor?" sorusuna "Babam Abdurrahman Ç., eski ahlak memurudur" cevabını veren Sevgi Ç., "Hala çalışıyor mu?" sorusuna ise "Şimdi genelev patronu" cevabını verdi. Can-Kur ekiplerinin de yardımıyla ambulansa bindirilen Sevgi Ç., Numune Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. netgazete

AFYONKARAHİSAR'DA VAHŞET
10 Haziran 2009
Afyonkarahisar'ın Dinar İlçesi'ne Bağlı Alpaslan Köyü'nde 19 yaşındaki Nimet Gürbunar, evinden sürüklenerek kaçırıldı, tecavüze yeltenildi ve sopayla dövülerek öldürüldü

Bağırmaması için ağzına bez parçası soktukları ve dış eteğini kafasına geçirdikleri Nimet'in direnmesi üzerine genç kızı 50 metre yerde sürükleyen Seyfi ve Tayfun Şahin kardeşler, sahipleri yurtdışında bulunan boş bir eve soktu. Olayı önceden planlayarak boş eve çuval, eski halı parçası ve ip götüren zanlılar, nimeti evlenmeye ikna etmeye çalıştı. Köyün zengin ailelerinden Nimet'in komşu köy Ergenli´de oturan Tayfun Şahin'le evlenmeyi kabul etmemesi üzerine saldırganlar çılgına döndü. Sopalarla genç kızı dövmeye başlayan üç saldırgan, önce bacaklarını, ardından da kollarını kırdı.

Tayfun Şahin, tecavüze yeltendi, kızın vücudundaki kırıklar nedeniyle vazgeçti. Nimet'i susturmak için ensesine sopayla vuran zanlılar, yere yığıldığını ve başından kanlar aktığını görünce paniğe kapıldı. Taş duvarlı evin arka sokağa bakan penceresinin camını sandalye ile kıran Seyfi ve Tayfun Şahin kaçtı.

Olaydan sonra geniş çaplı araştırma başlatan jandarma, bir gün sonra Seyfi ve Tayfun Şahin ile Fadime Alpaslan´ı yakalayarak mahkemeye çıkardı. Sorgularında Nimet'i direndiği için dövdüklerini kabul eden zanlılar, Tayfun Şahin'le evlenmeye zorlamak için kaçırdıklarını anlattı. Zanlılar, ´tasarlayarak adam öldürme´ suçlamasıyla tutuklanıp Dinar Cezaevi´ne konuldu. Nimet Gürbunar´ın cenazesi ise köy mezarlığında defnedildi.

DAYISI KALPTEN ÖLDÜ

Nimet'in cenazesinin ardından yaşanan olayların etkisiyle fenalaşan 72 yaşındaki dayısı Fevzi Alpaslan´ın da kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiği öğrenildi.
radikal

''Kızımın katili, kardeşinin de intiharına neden oldu''
Afyonkarahisar'da yengesi ve 2 kardeşi tarafından kaçırıldıktan sonra direnmesi üzerine dövülerek öldürülen 19 yaşındaki genç kızın büyük bir üzüntü içinde olan annesi Ümran Gürbunar, "Böyle canilik olmaz. Onları önce Allah'a sonra devlete havale ediyorum" dedi. Kızının kaçırılması ve dövülerek öldürülmesi olayına karışan Fadime Alpaslan'ın yakın akrabaları olduğunu belirten Gürbunar, Alpaslan'ın daha önce de küçük kız kardeşinin intihar etmesine neden olduğunu öne sürdü. 11.06.2009 AFYONKARAHİSAR netgazete

Her gün 5 milyon ekmeği çöpe atıyoruz
Türkiye Fırıncılar Federasyonu Genel Başkanı Halil İbrahim Balcı, ekmek fiyatlarının uzun süredir zam görmediğini, 3 ay sonra ekmeğe zam gelebileceğini açıkladı. Balcı, "Türkiye genelinde 16 aydır ekmek fiyatlarında bir değişiklik olmadı. İhtimalleri değerlendirdik ve 3 ay daha ekmek fiyatlarına zammı düşünmüyoruz. 3 ay sonra bir fiyat artışı olması durumunda yeni bir maliyet ortaya çıkacaktır." dedi. Türkiye'de 5 milyon ekmeğin israf edildiğini belirten Balcı, israf edilen ekmeğin yüzde 50'sinin fırınlardaki fazla üretimden kaynaklandığını söyledi. 18.06.2009 BURSA netrgazete

Mardin'in Nusaybin ilçesinde bir çocuk, babasının 8 bin TL parasını alarak mahalledeki arkadaşlarına dağıttı.
19.06.2009
Edinilen bilgiye göre, 10 yaşındaki B.E, babası A.E'nin evde sakladığı 8 bin TL'yi bularak, paranın büyük bir bölümünü mahalledeki arkadaşlarına dağıttıktan sonra arkadaşları ile birlikte pikniğe gitti. Olayın duyulması üzerine baba A.E, durumu Nusaybin Emniyet Müdürlüğü'ne bildirerek oğlu B.E'nin arkadaşları hakkında şikayetçi oldu.

İlçe emniyet müdürlüğüne bağlı asayiş büro ekiplerince B.E. ve 5 arkadaşının ifadesi alındı. B.E'nin arkadaşlarının ailelerinin, kendi aralarında 8 bin TL'yi toplayarak baba A.E'nin zararını gidereceklerini bildirmesi üzerine A.E, şikayetinden vazgeçti. gazeteport

KADIN ÖĞRETMEN FUHUŞ ÇETESİ ELEMANI
19 Haziran 2009
Fuhuş yaptırılan kızı, konulduğu yurttan kaçırıp çeteye teslim etmiş....
ADANA’da 25 yaşındaki kadın sınıf öğretmeni E.O., geçen Şubat ayında düzenlenen operasyonda çökertilen fuhuş çetesinin kurbanı olan ve ‘gizli tanık’ olarak koruma altına alınan 16 yaşındaki M.Ö.'yü, cezaevindeki çete elebaşı sevgilisinin talimatıyla yurttan kaçırıp, çete elemanlarına teslim ettiği ileri sürüldü. Çete elemanı 4 kişi, genç kızı bir eve götürüp şikayetinden vazgeçmesi için baskı yaptı, kabul etmeyince de iddiaya göre kokain içirip 3 gün boyunca sırayla tecavüz etti. Kızın yurttan kaybolması üzerine harekete geçen ekipler, olaya karıştıklarını belirledikleri kadın öğretmen E.O.'yu görev yaptığı Şanlıurfa'da gözaltına aldı. E.O.'nun ifadesi üzerine M.Ö. tutulduğu evde yarı baygın halde bulundu. Genç kızı kaçırıp, uyuşturucu vererek tecavüz ettikleri ileri sürülen H.O., O.M., S.S. ve K.T. de yakalandı.

Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü (KOM) Şubesi’ne bağlı Organize Suçlar Büro Amirliği ekipleri, geçen şubat ayında fuhuş çetesine yönelik düzenlediği operasyonda, elebaşılığını 5 kız babası Ziver Aksoy’un yaptığı çetenin 17 elemanının tutuklanmasını sağladı. Operasyonda, çetenin kurbanlarından M.Ö., işkenceyle fuhuş yapmaya zorlandığını anlattı ve gizli tanık olarak ifade verdi. Vücudunda sigara söndürülerek tehditle çalıştırıldığını öne süren, 18 yaşından küçük olduğu için devlet korumasına alınan M.Ö., 10 gün önce barındığı yetiştirme yurdundan kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldı. KOM’un gizli tanığı olan M.Ö.'nün kaybolması üzerine harekete geçen ekipler, kızın, çete elebaşının sevgilisi öğretmen E.O. tarafından kaçırıldığını belirledi. Şanlıurfa’nın merkeze bağlı Kap Köyü’ndeki okulda görev yapan öğretmen E.O., Organize Suçlar Büro Amirliği ekiplerince gözaltına alındı.

TELEVİZYON MESAJIYLA TALİMAT

Emniyet Müdürlüğü’nde sorgusu yapılan E.O., cezaevindeki Ziver Aksoy’un sevgilisi olduğunu ve talimatı ondan aldığını itiraf etti. Aksoy ile müzik yayını yapan özel bir televizyon kanalına gönderdikleri kuşak mesajlarıyla haberleştiklerini belirten E.O. ifadesinde şöyle dedi:

“Sürekli görüşme imkanı bulamadığımız için bir müzik kanalına kısa mesaj göndererek haberleşiyoruz. O bana gönderdiği mesajda, kendisini kurtarmak için tek çarenin M.Ö.’yü şikayetinden vazgeçirmek olduğunu, bunu da benim yapabileceğimi söyledi. Ben de talimat üzerine yurtta kalan M.Ö.’nün yakınıymış gibi ziyaretine gittim. Görüştük, sonra sigara içme bahanesiyle dışarı çıkardım ve kapıda otomobil içinde bekleyen Ziver’in adamlarına teslim ettim.”

KOKAİN İÇİRİP TECAVÜZ ETMİŞLER

İddiaya göre M.Ö., yurttan kaçırıldıktan sonra tanıklıktan vazgeçmesi için ikna edilmek istendi. Yurtta psikolojik destek alan M.Ö., şikayetinden vazgeçmeyeceğini söylemesi üzerine, çete üyesi 4 kişi uyuşturucu verip, sırayla tecavüz etti. 3 gün boyunca tecavüze uğrayan M.Ö., E.O.’nun verdiği ifade sonrasında tutulduğu yerde yarı baygın halde bulundu. M.Ö.’yü kaçırıp uyuşturucu vererek tecavüz ettikleri ileri sürülen H.O., O.M., S.S. ve K.T. de yakalandı.

YAŞADIKLARINI AĞLAYARAK ANLATTI

M.Ö., Çocuk Şube Müdürlüğü’nde yapılan görüşmede yaşadıklarını gözyaşları içinde şöyle anlattı:

“Beni yurttan çıkardıktan sonra bindirdikleri otomobilde gözlerimi bağladılar. Sonra bilmediğim bir yere götürdüler. Burada benden, ‘vücudumda sigara söndürüp, işkence yaptıkları’ yönündeki ifademi geri almamı ve şikayetimden vazgeçmemi istediler. Geri almayacağımı söyleyince de kokain verip, sırayla tecavüz ettiler. Yalvarıp ağlamama rağmen acımadan 3 gün boyunca zorla ilişkiye girdiler.”

Çete üyelerinin daha önce M.Ö.’ye ormanlık alanda işkence yaptığı, işkence anını kameraya kaydedip, fuhuş yapmayı reddeden kadınlara da bu görüntüleri izleterek tehdit edip, çalıştırdıkları belirlenmişti. M.Ö.’yü kaçırıp, tehdit ve tecavüz ettikleri ileri sürülen kadın öğretmenin de aralarında bulunduğu 5 zanlı sorgularının ardından adliyeye sevk edildi.
milliyet

80 dönüm tarlasında ekili 40 ton buğdayını çaldılar
01 Temmuz 2009
Edirne'de hırsızlar, 80 dönümlük bir tarladaki buğdayları bir gecede çaldı. Tarla sahibi, sabah buğdayların çalındığını görünce büyük şaşkınlık yaşadı.
Edirne'nin Büyükdöllük Köyü'nde oturan Enver Bozdoğan'ın Fırınlar sırtı mevkiindeki 80 dönümlük tarlasında bulunan ekinler bir gece çalındı. Büyük şaşkınlık yaşayan Bozdoğan, "Buğdayı biçmek üzere tarlaya giderken, bazı tanıdıklar 'buğdayları biçmişsin, aynı tarladan iki ürün mü alacaksın' diye takıldılar. Dalga geçiyorlar sandım, tarlaya geldiğimde buğdaylar biçilmişti, çok şaşırdım en az 20 bin lira zararım var" dedi. netgazete

Anne baba katili cinayetleri kredi kartı borcu yüzünden işlemiş
11 Temmuz 2009
Mersin'de anne ve babasıyla birlikte kardeşini de öldürdüğü iddiasıyla aranan üniversite öğrencisi zanlı cinayeti neden işlediğini anlattı.

Abdullah Biçer'in haberi

Mersin'de, oturdukları apartman dairesinde anne ve babasıyla birlikte kardeşini de öldürdüğü iddiasıyla aranan üniversite öğrencisi Gökhan Uğuz (26) Bataman'da yakalanarak Mersin'e getirildi. Doktor kontrolünden geçirilen zanlı, cinayeti kredi kartı borçlarından dolayı işlediğini ileri sürdü.
haber7

Van'da çocuk katili sapık yakalandı

Van'da tecavüz ve darp edildikten sonra öldürülen 12 yaşındaki çocuğun katil zanlısı yakalandı. Valilik kapısından adliyeye sokulan zanlı tutuklanarak cezaevine gönderildi. 11 Temmuz 2009 haber7

Halis Ağa 17 yaşındaki Nazıcan'la evlendi
18 Temmuz 2009
71 yaşındaki ünlü iş adamı Halis Toprak, Aydın'ın Kuşadası ilçesinde 17 yaşındaki Nazlıcan Tagizade ile anne babasının yazılı izni ile evlendi.

Ünlü işadamı Halis Toprak, Nazlıcan Tagizade ile bugün Kuşadası'nda evlendi.
Edinilen bilgiye göre, işadamı Halis Toprak (71), 13 Ağustos 1992 doğumlu Nazlıcan Tagizade ile, henüz reşit olmadığı için anne ve babasından yazılı izin alarak evlendi.

Toprak'a ait Kuşadası Yavansu Mahallesi'ndeki denize sıfır malikanede, saat 10.00'da yapılan törende, gelinin anne ve babası da hazır bulundu. Halis Toprak'ın nikah şahitliğini Toprak malikanesinin tesis görevlisi Nejdet Artar, kızın nikah şahitliğini ise dayısı Menderes Polat yaptı.
Halis Toprak ve eşinin balayına yurt dışına gideceği öğrenildi. haber7

Yaşlı kadını, 'Doktorum' deyip soydu
19 Temmuz 2009
Mersin'de tedavi olmak için hastaneye giden yaşlı kadın, kendisini doktor olarak tanıtan bir kişi tarafından soyuldu.

Tedavi olmak için Mersin Devlet Hastanesi'ne giden yaşlı bir kadının, emekli maaşı olan çantasındaki 800 TL'nin kendisini doktor olarak tanıtıp yardımcı olma bahanesiyle yanına yaklaşan kişi tarafından çalındığı bildirildi. haber7

4 trilyon liralık emlâk için anne-babasını kaçırmış
Bursa'nın İznik ilçesinde geçen yıldan beri haber alınamayan yaşlı zengin çiftin oğlu tutuklandı. Yaklaşık 4 milyon TL'lik servete sahip oldukları öne sürülen Ahmet Refik Öner (Fotoğrafta ortada-82) ve eşi Emine Öner'in (Fotoğrafta solda-73) 21 Nisan 2008'de kaybolmasının ardından, İznik Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde, çiftin İstanbul'da yaşayan oğlu Kenan Öner (Fotoğrafta sağda-48) hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Uzun süredir polis tarafından aranan Kenan Öner'in, gözaltına alındığı, zanlının sevk edildiği mahkemece tutuklandığı bildirildi. 27.07.2009 BURSA netgazete

10 yaşındaki çocuğa 3 kurşun sıkıldı
06 Ağustos 2009
Siirt'in Baykan ilçesine bağlı Çevrimtepe köyünde 10 yaşındaki bir çocuk, silahla 3 defa ateş edilerek öldürüldü.

Edinilen bilgiye göre, Oynaklı mezrası yakınlarında hayvan otlatan Hakan Ulaç (10), kimliği henüz belirlenemeyen kişi veya kişilerce kafasına ve karnına silahla 3 el ateş edilerek öldürülmüş halde bulundu haber7

CANIM BİRİSİNİ ÖLDÜRMEK İSTEDİ
6 Ağustos 2009
11 yaşındaki kuzenini öldürüp testereyle parçalara ayıran Beşir Anıl Höyük cinayet nedenini, “Canım birisini öldürmek istedi” diye açıkladı.
ANTALYA’da dayısı Yusuf Ziya Çelikcan’ın oğlu Ural Giray Çelikcan’ı (11) kaçırarak, elektrikli testereyle kesen, daha sonra parçalara ayırdığı vücudu sobada yakmaya çalışırken yakalanan Beşir Anıl Höyük (28) ifadesinde, “O günlerde canım birisini öldürmek istiyordu. Çok bunalmıştım. Birilerine böyle bir şey yapmak istiyordum” dedi.Savcılığa verdiği ifadede Höyük şöyle dedi: “23 Aralık 2008’de dayımın oğlu olan Ural’ı 17.30 sıralarında evlerinin yakınında servisten indiğinde aracıma çağırdım. Kepezüstü’nü biraz geçtikten sonra sakin bir köşede kafasına bir el sıktım. Daha sonra kanlı başını ve gövdesini poşetlere koydum. Eve götürdüm. Aynı gece testere ile kollarını, bacaklarını ve kafasını kestim. Bir kısmını sobada yaktım.”
hürriyet

Acıyıp evine alan adamı boğdu, telefonunu gasp etti
İzmir'in Hatay semtinde, işitme ve konuşma engelli Orhan Baran (küçük fotoğrafta-45), parasının olmadığını söyleyip yardım istediği için evine aldığı İ.D. (ortada-22) tarafından gasp edildi ve boğularak öldürüldü. Tutuklanan katil zanlısı İ.D., işten çıkartıldıktan sonra parklarda kaldığını, maddi durumunun iyi olmaması dolayısıyla bu cürmü işlediğini ileri sürdü. 10.08.2009 İZMİR netgazete

Kocasından kaçıp yardım istedi, tecavüz ettiler
18 Ağustos 2009
Bursa'da evden kaçarak yardım isteyen genç kızı, yardım etme bahanesiyle eve götüren iki zanlı, kıza döverek tecavüz etti.
Alınan bilgiye göre, evli olduğu öğrenilen R.B. (21), eşiyle tartışınca evden kaçtı. Setbaşı Mahallesi'nde tek başına dolaşan genç kız bir büfeden alışveriş yaptığı sırada büfe sahibi İ.S. ile tanıştı. İddiaya göre, yardım isteyen genç kıza yardım edeceğini söyleyen İ.S., R.B.'yi alarak evine götürdü. Ancak burada amcasının oğlu A.S.'yi de çağıran İ.S., genç kıza tecavüz etmeye başladı. Genç kızın direnmesi üzerine İ.S. dayak atarak zorla tecavüz etmeye devam etti. Zanlıların elinden kurtulmayı başaran R.B., karakola giderek yardım istedi. netgazete

Sevgilisine göndermeyen annesini bıçakladı
Adana'da, ismi tespit edilemeyen bir kişiyle kaçan ve her defasında ailesi tarafından eve getirilen Ayşe G. (19), bugün sabah saatlerinde de sevdiği erkeğe gitmek için annesi Filiz G. (37) ile tartıştı. Tartışmanın büyümesi üzerine Ayşe G. mutfaktan aldığı ekmek bıçağıyla annesine saldırdı. Vücudunun 5 yerine bıçak darbesi alan Filiz G. ağır yaralandı. Komşuların haber vermesi üzerine olay yerine ambulans ve polis ekipleri geldi. Yaralı kadın ambulansla Adana Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. 26.08.2009 ADANA netgazete

İş için gitti 20 kişinin tecavüzüne uğradı
28 Ekim 2009
Kocaeli Darıca'da gazetede gördüğü bir iş ilanına başvuran genç kızın başına gelmeyen kalmadı. Tecavüze uğrayan genç kız yetmedi kapatıldığı evde 20'ye yakın kişiye para karşılığı satıldı.
Gazetede gördüğü, "Yatalak kadına bakacak yatılı kadın aranıyor" ilanı için Sakarya'dan Kocaeli'nin Darıca ilçesine gelen bir genç kızın önce tecavüze uğradığı, ardından da kapatıldığı evde 20 kişiye para karşılığı satıldığı ileri sürüldü. Şikayet üzerine polis 4 kişiyi gözaltına aldı.

Edinilen bilgiye göre Darıca'da ikamet eden Y.Ç., ulusal bir gazeteye, "Yatalak eşime bakacak eleman arıyorum" diye ilan verdi. İlan üzerine Sakarya'da öksüz olan ve yakınlarının yanında kalan 22 yaşındaki R.Ö., Darıca'ya gelerek Y.Ç. ile görüştü. Y.Ç. ile ücrette anlaşamayan R.Ö. işi kabul etmedi. Bunun üzerine Y.Ç., R.Ö.'yü Gebze polisinin bir süre önce düzenlediği fuhuş operasyonda gözaltına alınan G.Ç.'ye (30) yönlendirdi.

G.Ç. de iddialara göre, iş umuduyla oyaladığı R.Ö.'ye önce tecavüz etti, ardından da kızı birkaç gün zorla alıkoyduktan sonra Darıcalı B.F., A.F. çiftinin evine götürdü.

Burada bir odaya kapatılan R.Ö., ifadesine göre 20 gün boyunca 20 kişiyle para karşılığı ilişkiye girmeye zorlandı. Bununla yetinmeyen zorbalar, genç kızın Sakarya'daki yakınlarını arayarak kızlarının ellerinde olduğunu söyleyip fidye istedi. Genç kızın ailesinin durumu polise bildirmesi üzerine, Gebze Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği ekipleri adresi tespit edip eve baskın düzenledi. haber7

Yaşlı komşuyu dövüp, altınlarını gaspettiler
Gaziantep'te yalnız yaşayan yaşlı kadını sık sık ziyaret edip ev anahtarını kopyaladıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte eve girerek gasp eden Özlem B., erkek arkadaşı İlhan E. ile yakalandı. Gözaltına alınan 2 arkadaş, uyanan yaşlı kadının yüzüne sprey sıkarak etkisiz hale getirmeye çalıştıklarını, ancak bağırarak yardım isteyen kadın susmayınca, feci şekilde döverek susturduklarını ve evde bulunan 2 adet bilezik ve 1 adet altın zinciri alarak kaçtıklarını itiraf etti. 12.11.2009 GAZİANTEP netgazete

Özlem Gürses'in isyanı: "Televizyonları yönetenler, kadın spikerlerin göğüs çatallarının görünmesini istiyor”

20 Kasım 2009 Geçtiğimiz günlerde Habertürk TV'den ayrılan başarılı spiker Özlem Gürses, iddialı açıklamalarda bulundu. Haber3.com'un haberine göre; medya sektöründe özellikle kadın ayağının bittiğini belirten Gürses, “Artık, televizyonları yönetenler, kadın spikerlerin göğüs çatallarının görünmesini ve mini etek giymelerini istiyor” dedi.
Son dönemlerde attığı her adım olay olan Ayşe Arman için de çarpıcı bir yorumda bulunan Özlem Gürses, “Sadece onlar Ayşe Arman'ın değil bugünün talepleri doğrultusunda medya kadınının düştüğü zavallılığı gösteriyor” ifadelerini kullandı. netgazete

Borca karşılık kızını istediler intihar etti
21 Şubat 2010
Çok sıkışınca soluğu tefecilerin yanında aldı.. Ödeme vakti geldiğinde borcunu veremedi.. Buna karşılık tefeciler 13 yaşındaki kızını istedi.. Küçük diye vermek istemedi. Tefecilerin ısrarı devam edince de canına kıydı..
İddiaya göre, Cudi Mahallesi'nde oturan ve şoförlük yaptığı belirtilen 33 yaşındaki Musa B'den, ''borç aldığı tefeciler alacaklarına karşılık 13 yaşındaki kızını'' istedi.

Ailenin kızlarının küçük olduğunu ve böyle bir şeyi kabul etmeyeceklerini söylemelerine rağmen, tefecilerin ısrarlarını sürdürdükleri öne sürüldü. Bir süredir bunalımda olduğu belirtilen Musa B, gece ailesiyle birlikteyken, diğer odaya geçti. Eşinin bulunduğu yerden gelen sesten şüphelenen Remziye B, çocuklarıyla girmeye çalıştığı odanın kapısını açamayınca yakınlarından yardım istedi. Aile, odanın penceresinden bakınca Musa B'nin iple tavana asarak yaşamına son verdiğini gördü.
haber7

Cahiliye devrinin Araplarına benzedik..
Ahmet TAKAN
ahmettakan@avazturk.com
28 Nisan 2010

Yazımın başlığı biraz ağır kaçmış olabilir. Bugüne kadar yazdığım birçok yazıda frene basmaya becerebildim.Ama bugün öfkemi bir türlü yenemiyorum.Onun için okurlarımdan peşinen özür diliyorum.

Şu düştüğümüz hale bir bakın!

Yurdun her köşesinden çocuk tecavüzleri, çocuk istismarı,seri cinayetler haberleri geliyor.Artık eskiden 3'ncü sayfa haberleri olarak tanımladığımız ve pek sık rastlamadığımız bu tip haberler(sıralayıp da bir kez daha sinirlerinizi bozmayacağım) gazetelerde manşet, televizyonlarda birinci haber oluyor.

Önce çuvaldızı kendimize batıralım.

Bu haberleri manşetlerine taşıyan medyanın hiç mi günahı yok?

Günahın paylaşımında en büyük payı medyanın alması gerekir. Yıllardır çağrıldığım her toplantıda gırtlak patlattım “aile yapımızı ve nesillerimizi TV ve gazeteler aracılığıyla mahfediyorlar. Türk’ün önce kadın sonra da aile yapısını bozdular mı gerisi kolay” diye. Örnekler verdim;Kaynana Semralardan,abuk sabuk yarışma programlarından,televole programlarından,seviyeli birliktelik haberlerinden,Brezilya dizilerinden.

Benim gibi toplumun geleceğini düşünen nice insan bağırdı durdu.

Ne oldu?

Bizler olduk senaryocu paranoyak, onlar oldu ilerici açılımcı.

Çoluk-çocuk tüm aile hepimizin ayakta olduğu çeşitli zaman dilimlerinde açın televizyonları..Cerahat akıyor..Cerahat.

BBG evlerindeki rezaletleri bile çoktan aştık. Sözde magazin programlarında gizli kameralarla çekilen ve “ünlü felan filaaan,ünlü felan filaaaanla ,falanca restoranda gizlice öpüşürken yakalandı” şeklinde ciyak ciyak anoslarla evlerimizin içine servis edilen yarı pornografik görüntüler.

Yerli diziler daha da rezil.Kim kime sulanıyor,kim kime sarkıyor,kim kimi düdüklüyor belli değil.Her türlü yasak ve gayrimeşru ilişki alenileştirildi.Üvey anasına sarkan gençler,baldızına sulanan enişteler,aklınıza gelecek ve gelemeyecek her türlü rezil ilişkiler.Gençlik ve çocuk dizilerine bir bakın.Görüntülerde porno yok ama gencecik beyinlerin içine neler zerk edildiğine bir bakın.Mesajlarla işlenen şiddet ve porno...Sonrada açın gazete haberlerine bakıverin.O gazetelerde okuduklarınıza bunların hiç etkisi olmadığını mı zannediyorsunuz?..

Ya gazeteler ve internet siteleri?

Bizim gençliğimizde basılan bazı magazin dergileri vardı.Biz onları o zaman porno dergi zannederdik.Kadınları en fazla bikinili görebilirdik.Ara sıra göğüsleri açık kadın resmi koyarlar onlarında üstüne büyük büyük siyah yıldızlar atarlardı.Şimdi gazeteler bir bakın.O zamanın magazin dergileri bugünkü gazetelerin yanında Hayat Ansiklopedisi sayılırlar.Manşetlerdeki hatunların resimleri ve en özel hayatlarının en özel ayrıntıları,arka sayfa güzelleri.Ne ararsanız var!

Artık gazete ve televizyonların yerini alacağına kesin gözle baktığımız sanal alemde işler daha da acı.Ne kanun var ne de sınır.Bakın en ciddi gazetelerin internet sitelerine,en ciddi haber sitelerine..Çıplak hatun veya cinsel içerikli bol fotoğraflı haber koymayan site tık alamıyor.

Sakın bana çağın gerekleri gibi sakil gerekçeleri söylemeyin. Çağın adı ne olursa olsun,hangi çağda olursak olalım tek ve değişmez everensel gerçek bilirim. YÜKSEK AHLAKLI OLMAK.

Hangi çağın hangi şartı bunu ortadan kaldırabilir?

Bu arada ülkeyi yönetenler ve yönetmeye talip olanlar ne yapıyor?

Sözde gündemlerle, kayıkçı kavgası.

12 Eylül zulmü ile bir nesli dümdüz ettiler üzerinden geçtiler. Gencecik fidanları asıp işi bitirdiler mi?

Arkadan da Turgut Özal felsefesi ile gelecek nesillerin ruhlarını ve beyinlerini yozlaştırdılar.Kafaları boş,pop kültürüne sıvanmış bir gençlik yattılar.Adını da “varoş gençliği“ koyup bir güzel iğdiş ettiler.

Bir milleti toptan yok etmek için ellerinden ne geliyorsa planlı bir şekilde uyguluyorlar.

Ülkemizin yalnızca okyanus ötesinden iktidara getirilen siyasilerle mi yıkıldığını zannediyorsunuz?

Fiili işgalden önce beyinleri ve kalpleri yok edip tutsak alıyorlar, bu arada siyasi işgal alışmalarına devam ediyorlar. Arkasından ne geleceğini söylemek bile istemiyorum.

Bizler Çanakkale’yi ve Kurtuluş savaşını hangi sayede kazandığımızı unutmuş ve o savaşların nasıl dünya milletlerine örnek olduğunu,o yüce değerleri,büyük inancı ve yüksek ahlakı çoluğumuza çocuğumuza anlatamıyor olabiliriz.Ama inanın bana yüzyılıdır kıçındaki tekme acısını unutmayan empeyalistler bu savaşı nasıl kazanacaklarını ,bunun en önemli yolunun da Türk aile yapısını bozmak ve Türk'ün ahlakını yozlaştırmak olduğunu çok iyi biliyorlar.Çünkü onların gençleri Türkün genetik kodlamasını incelerken bizim gençlere Ricky Martin dinletiyorlar.

Biraz da okullarımıza eğilelim..

Okullarımızdaki din dersini yıllardır tartışıp durduk.”Yok efendim seçmeli olsun zorunlu mu olsun,haftada bir saat mı yoksa iki saat mi?” diye.

Sonunda karar kılındı dersin adı Din Kültürü ve Ahlak bilgisi oldu.İlköğretimde iki saat liselerde bir saat.Dersin içeriğine bakın bom boş.Bunu niye yaptık.Batılılar bizi laiklikten uzaklaşmakla ayıplansın diye.Sonra ne oldu “başörtüsü” diye diye iktidara gelen sözde en mukaddesatçı iktidar bir AB sevdası yüzünden “AB formatlarına uyduracağız “ diye müfredatın içini boşaltıverdi.Tam adamların istediği gibi.

Ey! ılımlı İslamcılar gidin de kapılarında dilinizin pelesenk olduğu o AB ülkelerinin çocuklarına din eğitimini nasıl verdiğine (çek-senet takip etmekten fırsat bulursanız) bir bakın..

Daha Nisan ayındayız. Gidin okulların içler acısı halini,öğretmenlerin perişanlığını,öğrencilerimizin pejmürdeliğini bir görüverin.Bir dönemde 10 gün okula gelmeyen öğrenciye okul idareleri, “bu öğrencini devamsızlığı devamsızlık sayılmaz ki “ diyorlar.

Nimet Çubukçu diye bir Milli Eğitim Bakanımız var. Göreve geldiğinden beri hangi icraatını hatırlıyorsunuz?Okullarda bir anket yapın “ Milli Eğitim Bakanı kim?” diye bırakın öğrencileri kaç öğretmen adını doğru yazar acaba?

Kadın ve aileden sorumlu Selma A.Kavaf ne yapar? Bileniniz var mı?

RTÜK ne yapar?

Bunu bildiğim kadarı ile ben cevaplayayım;

Yandaş TV'ler için düzenlemeler ve kolaylıklar...(gerisi için burada frene basacağım)

Diyanet İşleri Başkanlığı ,İmam-Hatip tayinleri ve cuma hutbelerini hazırlama dışında ne iş görür?

Televizyonlarda soytarı kılıklı,lakabı hoca olan, cukkayı doldurmaktan başka hiçbir düşüncesi olmayan bir sürü adam, en kutsal inancımızı saçma sapan şeylerle tahrip ederken bunlar ne yaparlar?

Diyanetin televizyonlara göndereceği hiç mi yetişmiş insanı yok? Diyanetteki muhterem hocaefendiler şu günlerde televizyonlara çıkıp konuşup; il il,ilçe ilçe dolaşıp konferans vermeyeceklerde hangi gün işe yarayacaklar?

Olur mu canım? Sen ben kavgası yapıp,Diyanette yumuşak koltuk kapmak ,iktidarın en ballı bakanlıklarına yatay geçiş yapmak varken bunlarla kim uğraşır!..

Yaygın,örgün,din her türlü eğitimden elinizi eteğinizi çekin.Bırakın her türlü işinizi cemaatler halletsin.Onlarda kursun rant düzenlerini.Din adına palazlanıp semirsinler.Sonra oturun bir köşeye devletçilik oynayın.Ara sıra da timsah gözyaşları dökün.

Tabii kolay mı, ülkeye giren kara paranın paylaşımını yapmak, memleketin tüm varlıklarını satmak,nasıl bir tezgah kurarız da kime ne ithal ettirip voleyi vururuz diye organizasyonlar yapmak?

Bazılarını tuzu kuru nasılsa? Onların çocuklarına ABD ve İngiltere'de her türlü imkanlar (tedavi hizmetleri de dahil!) hazır...

Bizim çocuklarımızın vatanı burası,Türk toprakları.Bizim çocuklarımızın doğdukları yerde ölecekleri yerde beli:TÜRK YURDU!

Tekrar tekrar altını çiziyorum. Çocuklarımıza mutlaka cahiliye devrini okutun ve öğretin.İki cihan güneşi Peyagember efendimiz Hz.Muhammed'in (S.A.V) ahlakını ve yaşayışını çocuklarımıza tekrar tekrar öğretin.Hz Ali'yi,Hz Ömeri,Sehabenin yaşayışını anlatın.Bunun yanında asırlarca dünyaya hakim olmuş medeniyet götürmüş Türk'ün töresini beyinlere kazıyın.

Bakın o zaman bu sözde Müslümanların bize yaşattığı cahiliye karınlığını yüksek ahlaklı Müslüman-Türk genci bir çırpıda nasıl kökünden kazıyor. Aynı Çanakkale de olduğu gibi bu İngiliz tipi Müslümanlara ve onların patronlarına nasıl bir daha “ geldikleri gibi giderler “ dersinin en esaslısını veriyor...

Avaztürk

02 Mayıs 2010
Böyle Bir Vahşet Görülmedi
Volkan Yılmaz'ı, ağabeyi ile arasını bozduğu iddiasıyla arkadaşının bisikletiyle birlikte nehre attığı ortaya çıktı.

Polis, gençlerin yüzme bilmediği için suda çırpınan Yılmaz'ın ölümünü 17 yaşındaki H.D. ile iki arkadaşın izlediğini belirledi.

Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Cinayet Bürosu ekipleri, nehirde bisikletiyle birlikte bulunan Volkan Yılmaz'ın ölümündeki tüyler ürperten gerçeği çözdü. İddialara göre, 17 yaşlarındaki H.D., B.E. ve M.D. olayın olduğu akşam Volkan ile birlikteydi. Polis, bu gençleri gözaltına aldı. Emniyet Müdürlüğü'nde çapraz sorguya alınan B.E. ve M.D., arkadaşları H.D.'nin Volkan'ı nehre attığını ve boğulmasını izlediğini itiraf etti. H.D.'nin de Volkan'ı nehre atarak ölümüne sebep olduğunu itiraf ettiği öğrenildi. H.D.'nin polise, "Volkan ağabeyimle aramı açmıştı. Tartıştık, önce bisikletini nehre attım. Üzerime gelip küfür edince de kendisini. Yüzme bilmediği için suda çırpındı. Diğer iki arkadaşım kurtarmak için suya girmek istedi. 'Sizi de atarım' diye engelledim. Suda kayboldu, evimize gittik." dediği öğrenildi.

Cinayet zanlısı 3 genç, yaşlarının küçük olmasından dolayı Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü'nde gözaltında tutuluyor.
akt'fhaber
Etiketler: Cinayet ölü yaralı kavga 'Şiddetli geçimsizlik katletti bıçak bıçaklayarak Doğanevler Mahallesi 112 Acil Muğla Fethiye batman korucular benzin istasyonu ölü yaralı ölüm hırsızlık
polis kuyumcu ankara elmadağ cinayet Polis

Liseli genç kızı sokak ortasında üzerine benzin dökerek yaktı

04 Mayıs 2010 Çorum'da liseli genç kızı sokak ortasında üzerine benzin dökerek yakan zanlı adliyeye sevk edildi.
Edinilen bilgiye göre, Garantivevler 20. Sokak'ta bugün sabah saatlerinde meydana gelen olayda O.K. (24) adlı genç, sevgisine karşılık görmediği lise öğrencisi N.E.'yi sokak ortasında üzerine benzin dökerek yaktı. N.E. adlı genç kızın saçları ile yüz ve göğüs bölgesinde yanıklar meydana geldi. Vücudunda yüzde 35 oranında yanık olduğu belirlenen genç kız, Çorum Devlet Hastanesi'nde yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla Samsun'a sevk edildi. Olaydan sonra kaçan O.K. ise polisler tarafından kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. Zanlı O.K., emniyetteki sorgusunun ardından adli makamlara sevk edildi. Zanlının adliyeye sevki sırasında rahat tavırları dikkat çekti. netgazete

Hakan Albayrak
'Olan olmuştur, olacak olan da olmuştur o gece'

Hakikat akıl almaz derecede hayâsız bir taarruz altında. İnanılır gibi değil, ama bazı kimseler şu acayip hikâyeye inanmamızı bekliyorlar: Masum İsrail donanması –savaş gemileri, denizaltılar, zodyaklar, helikopterler- açık denizde kendi halinde sakin sakin yol alırken Mavi Marmara denilen yolcu gemisinin soda şişeli ve sopalı vahşi saldırısına uğradı. Dişlerine kadar silahlı gariban İsrail komandoları neye uğradıklarını şaşırdılar ve o şaşkınlık içinde Mavi Marmara yolcularını yayılım ateşine tutarak 9 kişiyi öldürdüler, 50 kişiyi yaraladılar. Öldürülen ve yaralanan zalim insani yardım gönüllülerini boşverip mazlum İsrailli katillerin derdine yanmalıyız... Yuh!

Bu iğrenç propaganda beni hasta ediyor, midemi bulandırıyor. (..)
Yeni Şafak

Adalet ve utançtan daha güçlü: Nefret!
Emre AKÖZ
30 Haziran 2010
Sabah

Bir ara ahlakın kökeni hakkında tartışmıştık. Antropologların çalışmaları bize şunu gösterdi: "İlkel" denilenler de dahil, dünyadaki tüm kültürlerde belirli bir ahlak anlayışı vardır.

Bu ahlak kuralları içinde hiç kuşkusuz en önemlisi adalet anlayışıdır. Hemen herkes belirgin bir adalet duygusuna sahiptir.

İnsanlığın bir başka ortak noktası da utanç hissidir. Olumlu değerlere aykırı davrananlar, yaptıkları ortaya çıktığında utanç duyarlar.

Peki, nasıl oluyor da bizim hukuk camiasının zirvelerinde insan doğasına aykırı rüzgârlar esiyor?

Görevi adaleti sağlamak olan bazı kişiler, adaletsiz bir sonuç almak için çabalamakla kalmıyor... Yakalandıklarında, utanıp istifa da etmiyorlar.

İnanılır gibi değil! Ve bunun bir açıklaması olsa gerek.

Acaba hem adalet, hem de utanç duygularına galebe çalan o duygu hangisi?

Nefret mi? Adil davranmayı ve utanç duymayı olsa olsa nefret engeller.

Sizin aklınıza başka bir şey geliyor mu?

Pet shop sahibi tatile çıkınca hayvanlar telef oldu
6 Temmuz 2010
Bursa'da, iş yeri sahibinin kapatarak tatile gittiği pet shop'ta sıcaktan ve susuzluktan bir çok hayvan telef oldu.

Merkez Osmangazi ilçesi Altıparmak Caddesi Altıparmak Sokak'ta meydana gelen olayda, pet shop dükkanının sahibi, 10 gün önce dükkanını kilitleyip tatile çıktı. İçerde havasız ve susuz kalan bir çok hayvan, kısa sürede bitkin düştü. Bir kısmı ölen hayvanları yoldan geçen bir vatandaş fark etti. Dükkan camının önünde ölen bir tavşanı fark eden vatandaş, durumu polise bildirdi.

İhbar üzerine olay yerine gelen polis, iş yeri sahibinin tatile gittiğini öğrendi. Bunun üzerine dükkanı açtırıp içeri giren polis, günlerdir susuz kalan ve sıcaktan kendinden geçen hayvanlara ulaştı. Mahalle sakinleri tarafından bitkin düşen hayvanlara su verildi. Kendilerine verilen suyu kana kana içen hayvanların içler acısı durumu, mahalle sakinlerinin tepkisini çekti. habertaraf

Ev ve maaşını alan evlatları canından bezdirdi
00:20 - Kocaeli'nin Gölcük ilçesinde, çocuklarının evi ve emekli maaşına el koyduğunu öne süren kişi, eşinin mezarı başında ilaç içerek intihar etmek istedi. Öte yandan, 3 yıl önce eşini kaybeden Yavuz K'nın, 7 aydır otomobilinde yaşadığı öğrenildi. 17.07.2010 KOCAELİ netgazete

Kart numarasını çalıp 4 arkadaşını dolandırdı

04 Eylül 2010 Bursa'da sağlık kuruluşunda çalışan bir kişi, komşusunun internetini kullanarak 4 arkadaşını dolandırdığı iddiasıyla tutuklandı.
İddiaya göre, bir sağlık kuruluşunda şoför olarak çalışan İlker D. (26), arkadaşlarının kredi kartlarının ön yüzünde bulunan 16 haneli kredi kartı numarası ve kartın arkasında bulunan 3 haneli güvenlik numaralarını alarak kendine ait not defterine kaydetti. Merkez Osmangazi ilçesi Dikkaldırım Mahallesi'nde komşusuna ait şifresiz kablosuz ağdan internete bağlanan İlker D., arkadaşlarının kredi kartı bilgileri ile sanal ortamda alışveriş yapmaya başladı. Kredi kartı ekstre bilgilerinde alışveriş yapmadıkları halde yüksek meblağ geldiğini gören 4 arkadaş, durumu polis ekiplerine bildirdi.
Bunun üzerine araştırma başlatan Bursa Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü Bilişim Suçlar Büro Amirliği dedektifleri, alışverişin yapıldığı internet sitelerini araştırdı. Sitelerden yola çıkan dedektifler, alışveriş yapıldığı tespit edilen internetin IP numarasını tespit etti. IP numarasından internet kullanıcısının adresine ulaşan ekipler, Dikkaldırım Mahallesi'nde bir internet kafeye baskın düzenledi. İnternetin şifresiz olduğunu söyleyen kafe sahibi suçsuz bulunurken,
dedektifler kafe işletmecisinin verdiği ifadeler doğrultusunda yeni bir çalışma başlattı. Kredi kartı ile dolandırılan 4 kişinin ifadesine de başvuran ekipler, araştırmayı genişletti ve İlker D.'nin internetten arkadaşlarını dolandırdığı bilgisine ulaştı. Bir süre İlker D. yi takip eden ekipler, zanlıyı evinde gözaltına aldı. netgazete

Babasının Cesedini Yol Ortasında Bıraktı
06 Ekim 2010
Bursa'da bir otomobilin çarptığı 75 yaşındaki Hasan Okur kanlar içinde yere kapaklandı. Olay yerinde can veren yaşlı adamın üzerinden çıkan cep telefonundan oğlu arandı. Ancak oğulun yanıtı ilginç oldu: İşim var gelemem...

Bursa’da banka para nakil aracının çarparak ağır yaraladığı 75 yaşındaki Hasan Okur, üzerinden otomobil de geçince, feci şekilde can verdi. Polis cesedin üzerinde bulunan cep telefonunda ‘oğlum’ yazan Adnan Okur’u telefonla arayarak, “Babanız kaza geçirdi durumu ağır acele gelmeniz gerekiyor” dedi. Telefondaki kişi ise “Şu an işim var gelemem” diyerek telefonu kapattı. aktifhaber

Havaalanında 'ZORUNLU NOEL' SKANDALI

Atatürk Havalimanı'nda personelin, Noel şapkası takarak hizmet verme planı krize neden oldu. Bazı personelin 'kötü durduğu gerekçesiyle' şapka takmak istememesi üzerine yöneticilerden, işten çıkarılma ikazı aldıkları öğrenildi.

27 Aralk 2010
Anadolu Haber

Alınan bilgiye göre; TAV İşletme Hizmetleri Genel Müdürü Eda Bildiricioğlu tarafından; TAV Pasaport, yolcu operasyon hizmetleri, CIP Servisi veren Primeclass birimlerinde çalışan 150 kadar personele yılbaşı öncesi Noel şapkası takma talimatı verildi. Çalışanların bir kısmı, elbiselerin üzerinde kötü duracağı gerekçesiyle itiraz etti. Ancak bir süre sonra yönetimden, şapka takma zorunluluğu olduğu aksi halde sözleşmelerinin fesh edileceği uyarısı geldi.

TAV'ın yolcu ile muhatap olan personeli bugünden başlayıp 31 Aralık tarihine kadar havalimanında Noel şapkalı hizmete başladı. Sabah 07.00 ile saat 16.00 arasında çalışanlar, zorunlu olarak şapkaları takacak

TAKIM ELBİSE ÜZERİNDE NOEL ŞAPKASI

Dış hatlar terminali içinde takım elbise üzerine Noel şapkası takan kimi çalışanlar, kameraların kendilerini çekmesinden rahatsız oldu. TAV Pasaport standından duran görevliler, sorun olmadığını ancak başka şansları olmadığını ifade etti. Başka bir görevli de "şapkalar kriz çıkarmış" sorusuna "Evet çok kütü durduğu için" karşılığını verdi.

Bu arada şapka takmak istemeyenlerden bazılarının ağladığı belirtildi.

TAV'DAN PERSONELE YILBAŞI KIYAFETİ AÇIKLAMASI

TAV İşletme Hizmetleri AŞ, bazı haber ajanslarının TAV personelinin kıyafetlerine yönelik haberlerine ilişkin, ''Yılbaşı kutlamaları çerçevesinde havalimanımızı ziyaret eden birçok yabancı misafirimizin bu özel gününde sabit bazı noktalarda özel kıyafetle karşılama uygulaması gerçekleştirilmiştir'' ifadesini kullandı.

Konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, bazı haber ajanslarının, yılbaşı kutlamalarında, İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki yabancı uyruklu yolcularla ilgilenen yaklaşık 20 personelin kıyafetlerine ilişkin olarak haberler yaptıkları belirtildi.

Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: ''İstanbul Atatürk Havalimanı, uluslararası bir havalimanı niteliğinde olup 55 ülkeden gelen misafirleri terminallerde ağırlamaktadır. Yılbaşı kutlamaları çerçevesinde havalimanımızı ziyaret eden birçok yabancı misafirimizin bu özel gününde sabit bazı noktalarda özel kıyafetle karşılama uygulaması gerçekleştirilmiştir.

Bununla birlikte, söz konusu uygulamaya istinaden personelin iş akdinin feshine yönelik herhangi bir uyarıda da bulunulmamıştır.''

Babasının işyerini soyan oğul yakalandı
26 Şubat 2011 Adana'da, babasının çalıştığı altın atölyesinden hırsızlık yaptığı iddia edilen genç yakalandı.

Alınan bilgiye göre, Merih M. (22) babası Mehmet M'nin çalıştığı altın atölyesine gittiğinde, iş yerinin kapısı ile kasanın anahtarını aldı.

Anahtarların birer kopyasını çıkartan genç, geçen günlerde gece saatlerinde iş yerine giderek, kasadaki 400 gram altın ile 300 TL'yi aldı.

İş yeri sahibinin ihbarı üzerine başlatılan soruşturma kapsamında güvenlik kameralarından tespit edilen zanlı, çaldığı para ve altınla yakalandı. haber7

Röportaj öncesi kafayı mı çektiler?.
Balçiçek İlter
29-05-2011

Mini etekle namaz, başörtüsüyle içki

Doymuyorlar... Poz vermekten... Kendilerinden bahsetmekten... Bıkmıyorlar, bıktırdılar ama yılmıyorlar...
“Ne kılığında çıkacaklar acaba?” mavraları dönüyor arkalarından, tınmıyorlar...

Niye tınsınlar ki... Yıllarca bu ülkeyi böyle uyuşturdular, sahte gündemlerle, sahte başrol oyuncuları yarattılar... Çarşaf çarşaf poz verdirdiler, poz verdiler...

Kendi küçük dünyalarının etrafında bütün memleketi şekillendirdiler... Gücü, parayı, mevkiyi, bir numara olmanın ağır zalimliğini kullandılar... Edepsizce, terbiyesizce, hayâsızca yaptılar... Kural mural tanımadılar...

Bütün medyayı organize etmeye kalktılar. Zaman zaman tuttu oyun... Ama sonunda patladı. Öylesine patladı ki çaresizce eski kuralları geçerli kılmaya çalışıyorlar. Müthiş bir çırpınma... Ama öylesine bir örgüt ki, öylesine bir çete ki, öylesine bir megalomani ki, hâlâ borularını öttürüyorlar...

Ne yapsalar olay olmalı, ne deseler gündem değişmeli... Onlar konuşulmalı, onlar tartışılmalı... Birilerine ayıp edilmiş, birileriyle dalga geçilmiş... Hayatlar karartılmış? Kime ne?
“Şov devam etmeli”

*

Dün Hürriyet’in ekini açtığımda bütün kapağı kaplayan Ertuğrul Özkök fotoğrafını gördüğümde önce iyi niyetle “pes!” dedim.
Yine niye söyleşi yapmış ki Ayşe Arman, Özkök ile? Yine neyi söylemesi lazım acaba? Yine niye gündeme gelmesi gerek?
Yarı melek yarı şeytan göndermesi falan, yine uğraşılmış prodüksiyon... Röportajı okuyunca utandım... Utandım, çünkü bu zihniyet bir dönemi, bu medyayı şekillendirdi...
Minik Özkökçükler türedi medyada.

Aslından değil çakmasından korkun misali, örgüt halini aldılar zamanla... Bu zihniyetti Hrant Dink’i ölüme götüren... Yine aynı bakış açısıydı Ahmet Kaya’yı linç eden...
Çünkü özgür fikir demek, saçmalamayı da beraberinde getirebilirdi... Haklar kişiye göre değişir, orasından burasından çekiştirilebilirdi...

Ertuğrul Özkök’ün kendini anlattığı bölümlere takılmadım. Ne istiyorsa o olsun, hatta lütfen bir gazete verin kendisine kıyıda köşede, bir televizyon programı falan... İçindeki enerjiyi atıversin, o bitmek tükenmek bilmeyen gündemde kalma arzusunu tatmin etsin, hırslarını bastırsın da biz de bir nefes alalım artık...
Gelelim beni öfkelendiren ve belki de bu yazı için ilham olan şu özlü sözlere... Pardon “hayaller” demeliydim aslında... Sonu yok ki, hayal işte!

Diyor ki Özkök: “Mini etekle beş vakit namaz kılınacağını, başörtüsüyle içki içilebileceğini düşünen ve buna cüret edebilen kadınların ülkesini düşlüyorum!”

Nedir bu? Zekâmızla dalga geçmek mi, gündeme gelmek ki, yoksa Özkök sarhoş muydu? Ayşe’yle çektirdiği pozda elinde dolu bir şarap kadehi var, ona istinaden soruyorum. Hani röportaj öncesi kafayı mı çektiler?

Özkök umutla mini eteklilerin namaz kılmasını, başörtülülerin içki içmesini bekleyedursun, zekâsından kesinlikle şüphe etmediğim bu adam, birilerine fena halde saygısızlık yaptığının farkında mı acaba? Bir mini etekli namaz kılabilir elbette ama o eteğiyle mi? Ya da başörtüsü takmış biri niye içsin ki arkadaş?
İşin mantığına, doğalığına hatta oluş biçimine aykırı olmanın daha uç derecesi var mıdır?

Özkök bu şahane hayalini açıkladıktan sonra soruyor: “Söyle var mı bunda adaba aykırı, inanca ters düşen bir şey?”
Ayşe Arman da susuyor. Oysa var tabii. Buyursun gelsin canlı yayında tartışalım bu muhteşem hayallerini... Ben anlatayım ona inancı, saygıyı, adabı, insanların hayatlarına karşı duruşu...

Neler diyorum ki ben, kime ne anlatıyorum... Bakın yine gündem yarattılar... Bu köşeye bile malzeme oldular. Tek bir tesellim vardır, o da Özkök’ün artık genel yayın müdürlüğü koltuğunda oturmaması...

Neme lazım, Türkiye’yi anlamaya yönelik yeni bir yazı dizisinde Ayşe’yi mini etekle namaz kılarken görebilirdik.

habertürk

Kuran kursu hocasından hafızlık eğitimi alan 9 erkek çocuğa cinsel istismar
25 Temmuz 2017

Giresun'da Alucra Erkek Yatılı Hafızlık Kuran Kursu'nda, yaşları 9 ile 13 arasında değişen 9 öğrenciye cinsel taciz ve istismarda bulunduğu suçlamasıyla yargılanan Kuran Kursu Hocasına 203 yıl 171 ay 45 gün hapis cezası verildi.

Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, tutuklu sanık H.İ.U. ile ilgili karar duruşması gerçekleştirildi.

Mahkeme heyeti, mağdur öğrencilerden birinin dosyasının ayrılarak başka bir mahkemeye gönderilmesini kararlaştırırken, sanığa 8 çocuğa yönelik cinsel taciz ve istismar suçlarından toplam 203 yıl 171 ay 45 gün hapis


En son Ekim tarafından Prş Tem 11, 2013 9:47 pm tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Arl 01, 2009 12:25 am    Mesaj konusu: Özürlüler yurdunda işkence vahşeti Alıntıyla Cevap Gönder

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Oğuz Bulut'a çocuk istismarından suçüstü



Sosyal medyada büyük tepki çeken görüntüler üzerine Sedat Peker, "Geçmişte tanışıklığımız olan şahısla gördüğüm lüzum üzerine, tüm arkadaşlığımızı bitirdiğimi dostlarıma bildiririm" açıklaması yaptı.

Oğuz Bulut'un çocuğa cinsel istismarda bulunduğu görüntüler ortaya çıktı
Sedat Peker'den Oğuz Bulut açıklaması: Delikanlı alemi olarak üzgünüz çünkü bir kişi azaldık

Ülkücü camianın önde gelen isimlerinden Sivas eski Ülkü Ocakları Başkanı Oğuz Bulut, 15 yaşında olduğu iddia edilen erkek çocuğuna cinsel istismarda bulunurken yakalandı.

Barış isteyen akademisyenleri 'kanlarında banyo yapmakla' tehdit eden Sedat Peker’in yakın adamı olduğu söylenen, hapishanede oda arkadaşlığı yaptığı Oğuz Bulut 15 yaşında olduğu iddia edilen bir erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu görüntüler Youtube'da paylaşıldı. Görüntülerde Oğuz Bulut’un ufak yaşta çocuğa istismarda bulunması ve çocuğun ailesi tarafından darp edilmesinin görüntüleri paylaşıldı.

Sedat Peker'den Oğuz Bulut açıklaması: Delikanlı alemi olarak üzgünüz çünkü bir kişi azaldık

Ergenekon davasında tutukluyken Sedat Peker’le aynı odayı paylaşan Oğuz Bulut, Sivas’ta beş sene Ülkü Ocakları Başkanı olarak görev yaptı.

Skandalın ardından Oğuz Bulut’un tüm sosyal medya hesapları kapatıldı, bütün fotoğrafları silindi.

SEDAT PEKER'DEN 'ARKADAŞLIĞIMIZI BİTİRDİM' AÇIKLAMASI

Son dönemde muhaliflere yönelik 'ölüm tehditleriyle' gündeme gelen organize suç örgütü lideri Sedat Peker ise, söz konusu şahısla ilişkisini kestiğini bir twitter mesajıyla açıkladı.

Peker, "Geçmişte tanışıklığımız olan Oğuz Bulut ismindeki şahısla gördüğüm lüzum üzerine, tüm arkadaşlığımızı bitirdiğimi dostlarıma bildiririm" dedi.
Cumhuriyet

Reha Muhtar
Vatan Gazetesi
İntihar eden Albay olayında sorular...
12 Şubat 2010

Bir kurmay subayın mesleğinin en önemli kavşak noktası, albaylıkla, amirallik ve generallik arasında sıkıştığı o birkaç yıldır...

Çok fazla albay vardır orduda...

Çok az amiral ve general çıkacaktır, o albaylar arasında ...

Atina’da gazeteciyken, askeri ateşelikteki kurmayları görürdüm...

Çoğu albay rütbesindeydi, hepsinin ve eşlerinin gözü kulağı, Ağustos atamalarında olurdu...

Hayatın bir kurmay subay için rengini belli ettiği yer orasıydı...

Ya çok azın içine girecek ve “paşa” olacak, ya da albay kalacak bir süre sonra emekliye ayrılacaklardı...

Bir kurmay subayın 2 ya da 3 yıl ailesiyle girdiği, inanılmaz bir sınavdı, bir virajdı bu...


***


Bu viraj çok acımasızdır...

Rekabet inanılmazdır...

Bütün haberler intihar eden Albay Berk Erden’in amiral olmasına kesin gözüyle bakıldığını gösteriyor...

Orduda birisinin amiral olması, birçok kişinin amirallik şansının kalmaması demek...

Paris’teki bir internet sitesine “inanılmaz kirli bir komplo” bu şartlarda sokuluyor...

Albay’ın eşinin bir başka albayın evine girerken ve çıkarkenki fotoğrafları, pis bir senaryo eşliğinde video klip halinde sunuluyor...

En sonuna da “kadının düşünceleri okunarak” Albay Berk Erden’in “Ergenekoncu” olduğu şüphesi şırıngalanıyor...

Rezilin rezili, pisliğin pisliği bir kirli oyun bu...


***


Oynatanların bizi düşündürmek istemesinin aksine, bu oyunda dinci-laik, Ergenekoncu-Cemaatçi gibi bir oyunun olmadığını düşünüyorum...

Çünkü çok kilit ve nirengi soru işaretleri var bu kirli operasyonda:

1) Bu görüntüleri yayınlayanlar ne yapmak istiyorlar?..

Amaç yapılmak istendiği gibi Ergenekon’a yakın bir albayın amiral olmasını engellemek mi?..

İlk başta bu soruyu “evet” diye cevaplandırabilirsiniz...

Oysa iyi düşündüğünüzde “Elinde bir albayla ilgili onu intihara kadar sürükleyecek bir belge bulunanlar, onun niye amiral olmasını engellesinler ki” diyeceksiniz...

Öyle ya...

Eğer bunu yapan çete, Ergenekon’cu olduğuna inandığı bir albayın yükselmesini engellemek istiyorsa, “elindeki bu belgeyi yayınlamak yerine şantaja geçip, o albaya istediğini yaptırır...”

Bunun yerine belgeyi Paris’te bir internet sitesi üzerinden yayınladığında, eline ne geçecek ki?..

Bu belgeleri toplayacak kadar kirli bir organizasyonun içinde olan bir çete, bu görüntüleri yayınlamaz “şantaj” aracı olarak kullanır...


***


2) Bu kirli tezgahı yapan çete, niçin bunu şantaj olarak kullanmıyor da, direkt kullanıma sokuyor...

Demek Albay Berk Erden’den elde etmeyi umduğu bir şey yok...

O zaman bunu bugünden kullanıma sokmasının altında tek bir neden olabilir...

Albayın amiral olmasını engellemek...

3) Şimdi düşünelim...

Elinde albayın hayatını altüst edecek olan görüntüler bulunan bir çete, bir albayın neden amiral olmasını istemez ki?..

Eğer bu çete bu kadar karanlık çeteyse, albayın amiral olmamasını değil, tam tersine olmasını ve amiral olduktan sonra kendisine şantaj yapmayı düşünür...

Albayken bu resimleri yayınlamanın kime ne faydası olacak ki?..

4) Ta ki bu görüntülerin yayınlanmasını planlayanlar, kendi durumlarından, kariyerlerinden dolayı albayın amiral olmamasını isteyenler olmasın...

Görüntüye eşinin “Ben de onun Ergenekon’la ilişkilerini açıklarım” diye düşüncelerini ekleyerek, güya siyasi bir boyutla kafaları bulandırmış olmasın!..

Bir eşin, “Ben de onun Ergenekon’la bağlantılarını açıklarım” diye düşünmesini kim nasıl bilebilsin?..

Biliyorsa niye söylesin?..

Bunu Ergenekon gibi bir konuya niye ilişkilendirsin?..


***


5) Albay Ergenekon’la bağlantılıysa, karısını İzmir’den Ankara’ya kadar takip edenler, onu da ortaya çıkartırlardı, zor olmasa gerek...

Üstelik eldeki görüntülerle albaya şantaj yaparak ona istediklerini yaptırmaya çalışmak daha kolaydı...

Bu olay öyle bir olay değil...

Bütün soruların cevapları mesleki çekememezlik, haset ve tezgahlara dayanmakta... Bir erkeği karısından, en hassas yerinden vurmaya kalkmak, bu kadar kahpeleşmek için “siyasi bir senaryo” çıkartamadım sizlere...

Çünkü şu ana kadarki bulgular başka bir gerçeği işaret ediyor bana!..



***



KAHPE TEZGAHLARIN SAHİPLERİ...

Albay Erden’e yapılan kahpe tuzağın ardında başka şeylerin olabileceği kuşkusu, şu gerçeği ortadan kaldırmıyor...

Türkiye’de insan haysiyetini, onurunu, şerefini yok edecek kahpece tuzaklar kurulmuş ve hala kuruluyor...

Ergenekon soruşturmasında, savcı ve hakimlerin kadınlarla görüntülerinin yer aldığı bir kasetten söz ediliyordu...

Kaset nasıl olduysa kırıldı...

Kimler bu ülkenin hakimlerini, savcılarını, hayat kadınlarıyla görüntüleyip arşivlerde saklıyor?..

Bu arşivler ne amaçla tutuluyor, ne isteniyor karşılığında bu insanlardan?..


***


Şimdi herkes dinlendiğini, fişlendiğini, kayıt altına alındığını düşünmekte...

Doğru mu bilinmiyor ama dehşet bir korku imparatorluğu duygusu hakim oluyor etrafa...

İster siyasi hesaplaşma olsun, ister olmasın, çıkartılan belgeler görüntüler insanların en hassas yerlerine en kahpe vuruşları indirmeye başladı...

Bir erkeğin karısının resimlerini yayınlamaktan medet uman, bunu yapmaktan utanmayan bir kahpelik, insanlığın adına yüz karasıdır...

Bunu bu memleketin evladı, bu toprağın insanı mı yapıyor inanmak zor...


***


Bu ülkede bazı insanlar siyasi veya kariyeristik çıkarları için bu kadar mı kahpeleştiler?..

Yaşamın hiçbir “insani ve ahlaki standardı” kalmadı mı bu memlekette?..

İlk gençlik yıllarımızda bu davranışları yapmaya yeltenenlere “kancık” denir, hasbelkader yapmaya tevessül edenler, toplumdan tecrit edilirdi...

Yaşamın standartlarının kahpeliğe ve kancıklığa prim verecek kadar dejenereleşebileceğini gösteren en büyük işaret, bir erkeği karısının belaltı ilişkilerini iddia ederek vurmak olsa gerek...

Bunu yapanlar, hangi ücra köşedeler, hangi karanlıkta saklanmaktalar bilmiyorum...

Ama emin olsunlar, hayat onlara bu yaptıklarının bedelini bir gün ödetecek...

Yakalanırlar mı bilmiyorum...

Ama yakalanmasalar da hayat onlara başka bir yerden bunun hesabını ödetecek...

Evren kancıklığı ve kahpeliği son tahlilde affetmiyor çünkü!..


Özürlüler yurdunda 'işkence' vahşeti

Osman ASİLTÜRK / SABAH 01.12.2009
İstanbul Bakırköy'deki rehabilitasyon merkezinde yapılan işkenceyi, bir temizlik işçisi cep telefonuyla çekti. Görüntülerde, bakıcılar engelli hastaları acımasızca dövüyor, sırtlarında sigara söndürüyor
İstanbul Bakırköy'deki rehabilitasyon merkezinde işkence skandalı ortaya çıktı. Bakıcıların hastalara yaptığı işkence, bir temizlik görevlisi tarafından cep telefonuyla görüntülendi. Hastaların sırtlarında sigara söndüren ve acımasızca döven vicdansızlar, şoke etti. Başbakanlık müfettişleri, soruşturma başlatırken, 6 görevli hakkında "Eziyet etme" suçundan 32'şer yıl hapis cezası isteniyor.

AĞIR HAKARETLERLE BAŞLIYOR
Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı 80. Yıl Bakırköy Özürlüler Bakım ve Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezi "işkence skandalı" ile çalkalanıyor. Skandal, temizlik elemanı İ.E'nin 6 Ocak 2009 tarihinde İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'ne verdiği şikâyet dilekçesiyle patlak verdi. Son aylarda şiddet olaylarının arttığına dikkat çeken görevli, cep telefonuyla çektiği işkence görüntü ve fotoğrafları da delil olarak sundu. Özel hizmet alma yoluyla Efe Sosyal Hizmetler Limited Şirketi adına rehabilitasyon merkezine gelen bakıcıların vahşeti, ağır hakaretlerle başlıyor, sırtta sigara söndürmeyle bitiyor! Çıplak halde üzerlerine soğuk su püskürtülen engellilerin, "Kurtarın bizi" dercesine bakışı ise yürekleri parçalıyor.

TAŞERON SADİSTLER...
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, skandal üzerine soruşturma başlattı. Rehabilitasyon merkezinde 12 Ocak 2009-25 Şubat 2009 tarihleri arasında yapılan incelemenin ardından 17 sayfalık rapor hazırlandı. Bu rapor, vahşeti tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Kurum müdürü Şevket Kalkan, personel ve taşeron bakıcıların ifadeleri doğrultusunda işkence gördükleri saptanan Ahmet B. (39), Cumali A. (16), Volkan D. (24) ve Yusuf B. (28) adlı hastalar, Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Adlı Tıp, Ahmet B.'nin sırtında 13, Yusuf B.'nin sırtında 10, Volkan D.'nin sırtında 3, Cumali A.'nın sırtı ve vücudunun çeşitli yerlerinde 9 kez sigara söndürüldüğünü tespit etti.

32'ŞER YIL HAPİS İSTENİYOR
Başbakanlık müfettişlerinin raporlarını inceleyen Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, iddianame hazırladı. İddianamede taşeron şirketin bakım elemanları Ramazan B. (28), Temur D. (30), Seyfullah Serkan K. (27), Selim A. (29), Ergun K. (49) ve Gani G.'nin (26) "Çocuğa beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye eziyet etmek" suçundan toplam 32'şer yıl hapsi istendi. Mağdurların özürlü olduğu için kendilerini ifade edemediklerine dikkat çekilen iddianamede, şüphelilerin sistematik şekilde mağdurlara insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açtıkları belirtildi.

'UYARDIM, DIŞLANDIM'
İşkence görüntülerini çeken görevli İ.E. ifadesinde, hastalara şiddet uygulandığı için rahatsızlık duyduğunu ve bunun için dışlandığını belirterek, "Personel arasında gruplaşmalar var. Ben 'Çocuklara şiddet uygulamayın' diye uyardığım için dışlandım. Özürlü çocukların burada şiddete maruz kalmasına vicdanım elvermediği için bu şikâyeti yaptım. Ergun Kanal'ın özürlü Cumali'ye tokat attığını ve çimdiklediğini gördüm, Temur'un da Cumali'ye sandalye ile vurduğunu telefonla çektim" dedi.

'SIRTIMI AÇIP, SİGARA BASTI'
Çocukların sırtlarının sigara ile yakıldığına şahit olan Dr. Volkan Kaplan ise ifadesinde, "Nöbetimden sonra eve gittim. Daha sonra acil çağrı üzerine hemen yurda gittim. Müdürle çocukların sırtını kontrol ettik. Yusuf B.'nin sırtındaki yara 1- 2 günlük gibi tazeydi ve bende sigara yanığı izlenimi uyandırdı. Diğer üç çocuğun yaraları daha eskiydi. Aynı gün içinde odama gelen Yusuf B. 'Ben uyumak için odama gittiğimde Temur Demirci benim sırtımı açıp sigara basıp gitti' dedi" diye konuştu.

'OĞLUMU COPLA DÖVMÜŞLER'
Mağdur engellilerin yakınları da şikâyetçi olarak davaya katılmak istedi. Oğlu Volkan D.'nin kendini ifade edemeyecek durumda olduğunu söyleyen Hülya D., "Volkan'ı her ziyarete gittiğimde kafasında yaralar bereler görüyordum. Bir ara oğlum, bir hafta süre ile bana gösterilmedi. Gösterildiğinde kulağının zarar gördüğünü öğrendim" şeklinde konuştu. Mağdur engelli Cumali A.'nın annesi Züleyha A. ise, "Oğlum Cumali sanıklar tarafından eziyet edilerek dövülmüştü. Ayrıca copla vurmuşlardı" ifadesini kullandı.
Sabah

10 Aralık 2009
Aynı aileden 3 kişi hamile bir kadını evlilik vaadiyle kandırarak fuhşa sürükledi...

Elazığ’da hamile bir kadını evlilik vaadiyle kandırdıkları ve para karşılığı fuhuş yaptırdıkları öne sürülen aynı aileden 3 kişi tutuklandı.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, polise başvuran Sultan K, kandırılarak fuhşa sürüklendiğini iddia etti.

2 ay önce eşinden boşandığını, 5 aylık hamile olduğunu belirlenen Sultan K. (29), boşanmanın ardından 3 çocuğunu çocuk yuvasına bıraktığını, tek başına yaşamını sürdürmeye çalıştığını söyledi.

3 hafta önce kendisine tahsis edilen yardımı almak için gittiği bir resmi kurumda, kendisi gibi yardım almaya gelen Hicran T. (26) ile tanıştığını, Hicran T’nin durumunu öğrenmesinin ardından kendisini kayınbiraderi ile evlendirmek istediğini söylediğini anlattı. Hicran T’nin kayınbiraderiyle tanışmak amacıyla evlerine gittiğini belirten Sultan K, burada Hicran T’nin eşi Yalçın T. (31) ve kardeşi Turgay T. (35) ile rızası dışında birlikte olduğunu, daha sonra da "para karşılığı fuhuş yapmak üzere çeşitli erkeklere satıldığını" öne sürdü. Sultan K, ailenin kendisinin bulunduğu zor durumu istismar ettiğini, aynı zamanda üzerindeki parayı alarak kendisini sokağa attıklarını öne sürdü.

Olayı soruşturan polis ekipleri, Hicran T, eşi Yalçın T. ve kardeşi Turgay T’yi gözaltına alındı. "Hamile kadını evlilik vaadiyle kandırmak, para karşılığı fuhuş yaptırmak, fuhşa aracılık etmek ve yer temin etmek" iddiasıyla mahkemeye sevk edilen zanlılar tutuklandı.
aktifhaber

21 Aralık 2009 19:39
Kurban Bağışında Yolsuzluk İddiası
Kurban bağışı kesim ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla 60'a yakın kişi gözaltına alındı..

Kurban bağışı kesim ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla, 8 ilde başlatılan operasyonlarda gözaltına alınan kişilerden bazıları sağlık kontrolünden geçirildi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince Ankara Adalet Sarayı'na getirilen zanlılar, sağlık kontrolünün ardından sorgulanmak üzere yeniden emniyete götürüldü.

Cumhuriyet Savcıları Mehmet Tamöz ve Hüseyin Kocabey'in talimatıyla yürütülen soruşturma kapsamında, 60'a yakın kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında, THK, Mehmetçik Vakfı, LÖSEV, Deniz Feneri Derneği ve Ankara Et Borsası başkanları da bulunuyor.

Soruşturmanın, ''Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak'', ''İhaleye fesat karıştırmak'', ''Nitelikli dolandırıcılık'' ve ''Sahtecilik'' suçları kapsamında yürütüldüğü öğrenildi.

9 KİŞİ ANKARA'YA GÖNDERİLDİ

Bu arada Kurban bağışı kesim ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Savcısının talimatıyla 8 ilde başlatılan operasyonlar kapsamında Diyarbakır'da gözaltına alınan 9 kişi Ankara'ya gönderildi.

aktifhaber

Aile
Ahmet ALTAN
ahmetaltan111@gmail.com

Vahşi Batı'da "at hırsızlarını" asarlardı.

Ceza kesindi.

Ve herkes bu cezanın verilmesinde hemfikirdi.

Çünkü geniş ve ıssız ovalarda, dağlarda, vadilerde, kasabalardan millerce uzakta "atsız" kalmak "ölmek" anlamına gelirdi. Kızılderililer tarafından vurulabilir, haydutlar tarafından soyulabilir, vahşi hayvanlara yem olabilirdiniz.

"At hırsızlığını" önlemek herkesin ortak çıkarıydı ve daima bu "yasaya" uydular, at hırsızlarını asarak hırsızlığı önlediler.

Her zaman, her yerde, herkesin çıkarına olan böyle kurallar vardır.

Savaşın çeşitli biçimlerde sürdüğü bir dünyada savaşa girenlerin de "ortak çıkarları" bulunur.

"Aileyi korumak" bu ortak çıkarlardan biri, belki de en önemlisidir.

Mafyada bile kuraldır, aileye dokunmazlar.

Gangsterler birbirlerini vururlar, birbirlerine pusular kurarlar, birbirlerinin işyerlerini patlatırlar ama hepsi de birbirinin ailesine saygı gösterir.

"Düşmanının ailesini" korumak, kendi aileni korumanın en güvenli yoludur çünkü.

Herkes kendi ailesini, eşini, çocuklarını, sevdiklerini koruyabilmek için "düşmanının" da ailesini korur.

Aileye "dokunan" ortaklaşa cezalandırılır.

Ailenin kutsallığından, "dokunulmazlığından", asaletin ölçülerinden, ülkesinin "savaş ilan" ettiğini "düşman" ülkenin liderine bildirdikten sonra ayrılırken "eşinize saygılarımı ve üzüntülerimi iletin lütfen" diyen büyükelçilerden hiç söz etmiyorum bile.

Sadece, bir kavganın içinde bulunan herkese "bir ailesi" olduğunu hatırlatıyorum.

Son zamanlarda epeyce tuhaflaşan, "ölçü, kural, düzey" tanımayan yazılara yer vermeye başlayan Hürriyet gazetesi dün gazetecilik açısından da, insanlık açısından da utandırıcı bir haberi yerleştirmişti sürmanşetine.

Türkiye'nin en parlak hukukçularından biri olan, çağdaş bir anayasayı ve hukuk sistemini savunan Osman Çan'ın eşiyle ilgili ipe sapa gelmez bir haberdi yazdıkları.

Genç hukukçunun eşi öğrenciyken öğretmenine "mailler" atmış.

Eeeee?

Bunun nesi haber?

Eşinin öğrenciyken öğretmenine mail göndermesinin Osman Çan'la ne alakası var?

Hürriyet bir de haberini "yargıdaki savaş belaltına indi" başlığıyla vermişti.

Sen al bir adamın ailesiyle ilgili bir haber yap, bir de buna "ayıplıyormuş" gibi başlık at.

Ayıp buluyorsanız neden sürmanşetinize koyuyorsunuz?

Osman Can, bugün ciddi bir hukuk mücadelesi veriyor, hukuk reformlarının gerçekleşmesi için uğraşıyor, topluma hukukla ilgili gerçekleri anlatıyor ve Hürriyet gazetesinin tepesinde "eşiyle" ilgili bir habere rastlıyor.

Eşinin bu olaylarla ne ilgisi var?

Şimdi o gazetenin sahibine sormak istiyorum.

Sizin eşiniz, çocuğunuz, yakınınız yok mu?

Kızdığınız, beğenmediğiniz, fikirlerine karşı olduğunuz birinin eşiyle ilgili utanmazca bir haberi gazetenizin tepesinde görmeye aldırmazsanız, bir başka insanın "ailesine" dil uzatırsanız, mafyanın bile yapmadığını yapıp "aileye" saldırırsanız, sadece "düşmanlarınızın" değil kendi ailenizin de "dokunulmazlığını" tehlikeye atarsınız.

Osman Çan'ın ailesini korumak biraz izanınız varsa anlarsınız ki aslında "kendi ailenizi" korumaktır.

Aynı soruyu, bu haberi kendisine gerçekten yakıştıramadığım, böyle bir haberi gazetesinin tepesine koyarak sadece beni değil herhalde kendisini tanıyıp seven herkesi şaşırtan Hürriyet gazetesinin genel yayın müdürüne de sormak istiyorum.

Senin ailen, eşin, sevdiğin yok mu?

O haberi oraya koyarak kendi ailene de kötülük ettiğinin farkında değil misin?

Aileleri bu savaşın dışında tutmak gerekmiyor mu?

İnsanların özel hayatlarıyla ilgili böyle "belden aşağıya" vuruşlar ayıp değil mi?

Hürriyet gazetesi çok insanın canını yaktı, hayatını kararttı.

O zamanlar basın tek sesliydi, kimse "bir başkasını" korumak için kavgaya girmezdi.

Şimdi öyle değil.

Hürriyet gazetesi öyle canının istediği gibi özel hayatlara saldırıp belden aşağıya vurarak, "aynı fikirde" olmadığı insanları sindiremez.

"Başkaları" için kavgaya girecek yeni bir basın var artık Türkiye'de.

"Ayıp" duygusunu hâlâ kaybetmediklerine inanmak istediğim gazete patronuyla, genel yayın müdürünü dostça uyarmak istiyorum, ailelere saldırmayın, bu yolu bir açarsanız, ahlaksızlığı "ölçü" haline getirirseniz, kendi ailenizi de koruyamazsınız.

Kimle mücadele ediyorsanız onunla mücadele edin, "eşiyle, çocuğuyla" değil.

Mafyanın bile yapmadığını yapmayın.

"Bir kişinin ailesine saldıran" kendi ailesi de dâhil herkesin ailesine saldırmış sayılır.

Ve bunu yapan, aynen "at hırsızları" gibi herkesin ortak düşmanıdır.

17 Nisan 2010 - Taraf

Rehabilitasyon merkezi ile devleti dolandırdılar
14:50 - İzmir Bergama'da iki engelli rehabilitasyon ve eğitim merkezine, yaşamını yitiren kişilerin de aralarında bulunduğu bazı engelli bireyleri, rehabilitasyon merkezine devam ediyormuş gibi göstererek, devletten para aldıkları iddiasıyla düzenlenen operasyonda, 6 merkez yöneticisi gözaltına alındı. 29.05.2010 BERGAMA netgazete

Yalısı var, fakir aylığı alıyor
15 Kasım 2010
Zengin işadamı, milyonluk servetine rağmen 'muhtaçlık' belgesi aldı. Devletten tam 18 yıl boyunca fukaralık maaşı çekti. Skandalı da SGK'ya gelen ihbar mektubu ortaya çıkarttı

Ali Eyce'nin haberi

Fakirdir ama gönlü zengindir, zengindir ama belki fakirden daha muhtaçtır! Nasıl mı? İşte bu sorunun cevabı Manisa'da karşımıza çıktı. Salihli ilçesinin en zengin işadamlarından Mitat Demir (79), muhtaçlık belgesiyle devletten 18 yıl boyunca maaş aldı. "Bu kadarına da pes" dedirten olay, 1991'de, Demir'in mühendis oğlu Kudret Demir'in kaza sonucu ölmesiyle başladı. Milyoner baba, oğlundan kalan maaşı alabilmek için, İlçe İdare Kurulu'ndan "muhtaçlık" belgesi çıkarttı ve SGK'dan 18 yıl boyunca maaş aldı.

'MAL VARLIĞIMI MAAŞLA YAPTIM'
Skandalı ise 2 yıl önce SGK'ya gelen bir ihbar mektubu ortaya çıkarttı. İhbarı yapan kişi, Demir'in bankalarda milyonlarca lira parasının, İzmir ve Çeşme'de ise milyonluk gayrimenkullerinin bulunduğunu öne sürdü. SGK ise yaptığı incelemede, ihbarın doğru olduğunu saptadı. Demir'in 'muhtaçlık belgesi' iptal edilirken maaşı da kesildi. Maaş aldığını kabul eden Demir, "Ben şu andaki mal varlığımı maaş bağlandıktan sonra elde ettim" dedi.

SAHTEKARLIKLA LÜKÜS HAYAT...
Mitat Demir'in, İzmir'de birden fazla gayrimenkulü olduğu, cip ve 2 özel otomobilinin bulunduğu, yine eşinin üzerine Çeşme'de dubleks yazlık, Karşıyaka Yalı'da ise lüks dairesi olduğu ortaya çıktı. Yapılan incelemede Mitat Demir adına banka hesaplarında da yüklü miktarda para bulunduğu tespit edildi.
TAKVİM

85'lik kadına tecavüz eden genç tutuklandı
İzmir'in Ödemiş ilçesinde yalnız yaşayan N. T. (85) isimli yaşlı kadına, darpla tecavüz edilmesi olayıyla ilgili 18 yaşındaki O.Ö. gözaltına alındı. Zanlı, çıkarıldığı mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan, mağdur kadının Yeşilyurt Devlet Hastanesi'nde tedavisinin sürdüğü, durumunun ağır olduğu öğrenildi. 06.04.2011 İZMİR netgazete

Kuran kursu hocasından hafızlık eğitimi alan 9 erkek çocuğa cinsel istismar
25 Temmuz 2017

Giresun'da Alucra Erkek Yatılı Hafızlık Kuran Kursu'nda, yaşları 9 ile 13 arasında değişen 9 öğrenciye cinsel taciz ve istismarda bulunduğu suçlamasıyla yargılanan Kuran Kursu Hocasına 203 yıl 171 ay 45 gün hapis cezası verildi.

Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, tutuklu sanık H.İ.U. ile ilgili karar duruşması gerçekleştirildi.

Mahkeme heyeti, mağdur öğrencilerden birinin dosyasının ayrılarak başka bir mahkemeye gönderilmesini kararlaştırırken, sanığa 8 çocuğa yönelik cinsel taciz ve istismar suçlarından toplam 203 yıl 171 ay 45 gün hapis cezası verilmesine hükmetti.

BARO'DAN AÇIKLAMA

Giresun Barosundan yapılan yazılı açıklamada, davaya baronun da dahil olduğu, duruşmaların Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Av. Özge Üstün ve üyelerce yakından takip edildiği belirtildi.

Açıklamada, her bir mağdur çocuğun baro üyesi avukatlarınca temsil edildiği aktarılarak, "Konunun hassasiyeti nedeniyle davayı yakından takip etme konusunda titiz davranan baromuz, kurumsal olarak da mağdur çocuklarımızın yanında yer almak ve her türlü hukuki desteği sunmak çaba ve gayreti içindedir. Bu hassasiyetimiz, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir." denildi.
Yurt Gazetesi

Yeni KHK ile Vakıflar Bankası'na da çöktüler: Vakıfbank yönetimi ve hisseleri Hazine’ye geçti
24/12/2017



Olağanüstü hal kapsamında çıkarılan 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün idare ve temsil ettiği A ve B grubu Vakıfbank hisselerinin tamamı Hazine’ye devredildi.

696 sayılı KHK ile 11 Ocak 1954 tarihli 6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanunu’nun 2, 6, 12, 14, 15, 16, 17, 18, 20, ek 2’nci Madde ve geçici 5’inci maddesinde değişiklik yapıldı.

Buna göre, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün idare ve temsil ettiği A ve B grubu hisselerin tamamı banka tarafından üç ayrı firmaya yaptırılan değerleme çalışmasında ortaya çıkan değerlerin ortalaması göz önünde bulundurularak bakanlar kurulu tarafından belirlenen beher hisse değeri üzerinden hesaplanacak bedel karşılığında Hazine’ye devredilecek.

Bedeli belirlenen hisselerin tamamı bakanlar kurulu kararının yürürlüğe girdiği tarihi takip eden bir hafta içinde Hazine Müsteşarlığı adına banka pay defterine kaydedilecek.

Beş farklı kira sertifikası ile devredilecek

Bakanlar kurulu tarafından belirlenen devir bedeli karşılığında eşit tutarda beş farklı vadeli kira sertifikası, devir tarihi valörlü olmak üzere, bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında hisse sahibi vakıfları temsil eden Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ihraç edilecek.

İhraç edilen kira sertifikalarından ilki 2 ay vadeli, geri kalan 4 kira sertifikası ise bir, iki, üç ve dört yıl vadeli olarak ihraç edilecek.

Her türlü masraf bankaya ait

Hazineye devredilen hisseler Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu bakan tarafından idare ve temsil edilecek.

Devirle ilgili işlemler hakkında Sermaye Piyasası Kanunu, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve Bankacılık Kanunu hükümleri uygulanmayacak.

Devir bedelinin tespitine ilişkin değerleme hizmetlerinin masrafları ile diğer her türlü masraf banka tarafından karşılanacak. Devirle ilgili yapılacak işlemler harçlardan, düzenlenecek kağıtlar damga vergisinden müstesna olacak.

Bu düzenlenmenin uygulanmasına ilişkin çıkabilecek tereddütleri gidermeye ilgisine göre Maliye Bakanı veya Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu bakan yetkili olacak.

Diğer hisselerin devrine ilişkin yetki

Bankanın C grubu hissedarlarından Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Memur ve Hizmetlileri Emekli ve Sağlık Yardım Sandığı Vakfı’nın, bakanlar kurulu kararının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 120 gün içinde bankaya müracaat etmesi halinde, Bakanlar Kurulu tarafından sandık için tespit edilen beher hisse değeri karşılığında sandığın sahip olduğu hisselerin Hazine Müsteşarlığı tarafından devralınmasına Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek yetkili olacak.

Sandık tarafından devredilecek hisselerin devir bedeli, bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin Hazine Müsteşarlığı tarafından özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihraç edilmek suretiyle sandığa ödenecek.

Bankanın B grubu hisselerinden diğer mülhak vakıflara ait hisseler ve C grubu hisselerinden diğer gerçek ve tüzel kişilere ait hisselerin hissedarlarının bakanlar kurulu kararının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 120 gün içinde bankaya müracaat etmeleri halinde, sahip oldukları hisselerin bakanlar kurulu tarafından sandık için tespit edilen beher hisse değeri üzerinden Hazine Müsteşarlığı tarafından devralınmasına Şimşek yetkili olacak.

Söz konusu hisselerin devir bedeli, ilgili gerçek ve tüzel kişilere banka tarafından ödeme yapılmasını müteakip bankanın talebi üzerine Hazine Müsteşarlığı’nca nakit olarak ödenecek. Bu kapsamda yapılacak ödeme Hazine Müsteşarlığı bütçesinin ilgili tertibinden karşılanacak.
Diken

Vekillere Boğaz'da paşa çiftliği: İstanbul Beykoz Korusu’ndaki Sultan Selim Han Kadim Vakfı mülkiyetine kayıtlı ve ‘Boğaziçi doğal ve tarihi sit alanı’ Abraham Paşa Çiftliği, milletvekilleri için 'sosyal tesis' oluyor
19 Ocak 2018



Vakıflar Genel Müdürlüğü, orman içindeki çiftliği ‘Biyoçeşitlilik, Geofit (yumrulu çiçekler) Merkezi’ olarak planlayan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndaki tahsisi kaldırdı.

Mevcut ve eski milletvekilleri ile aileleri, Ankara dışında sosyal tesis olarak İstanbul Konukevi, Florya Atatürk Köşkü, Beşiktaş Misafirhanesi ve Yalova Termal Tesisleri’ni kullanıyorlar.

AKP’nin hazırladığı bir teklif ise milletvekilleri ile eski vekillerin, kamuya ait tüm sosyal tesis ve imkânlardan yararlanmalarını öngörüyor. Bu teklif henüz yasalaşmayı beklerken, Meclis yönetimi ‘Abraham Paşa’ projesini uygulamaya koydu.

Meclis Başkanlık Divanı’nda yapılan sunuma göre, koruma altında bulunan 265 dönümlük Beykoz Fidanlığı içindeki Abraham Paşa Çiftliği Meclis’e tahsis edilecek. Bülent Sarıoğlu imzasıyla Hürriyet gazetesinde yayınlanan habere göre; Beykoz sahilinin kıyısında ve ormanın içinde bulunan arazinin büyük bölümü Sultan Selim Han Kadim Vakfı mülkiyetine kayıtlı ve ‘Boğaziçi doğal ve tarihi sit alanı’ olarak 1974’ten beri tescilli.
BİYOÇEŞİTLİLİK PARKI
Abraham Paşa Çiftliği’ndeki binalar, İstanbul İl Özel İdaresi’nce rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerine uygun olarak tadil edildi. Büyükşehir yasasıyla il özel idarelerinin kapatılmasının ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü, çiftliği Tarım Bakanlığı’na kiraladı. Bakanlık, Bitkisel Biyoçeşitlilik, Geofit Merkezi yapılmak üzere sosyal tesis, misafirhane, otel, seminer ve restoran olarak mekan planlamasını bitirdi.
Restorasyon işinin yüzde 95 oranında tamamlanmasının ardından devreye giren Meclis, kalan işleri milletvekillerinin kullanımına uygun olarak düzenleyecek. Otel ve sosyal tesiste Meclis personeli görevlendirilecek. Fidanlık içinde TBMM sosyal tesisi olarak kullanılacak bölümün 40 dönüme yakın olacağı öğrenildi. Çiftlik binalarına giden toprak yol genişletilerek asfaltla birleştirilecek. Çalışmalar için en az 10 milyon lira daha harcanacağı tahmin ediliyor.

Kaynak: Patronlar Dünyası
Etiketler:
İstanbul Beykoz Korusu Abraham Paşa Çiftliği milletvekilleri için sosyal tesis

İstanbul Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 5 aylık süreçte gelen, yaşları 18’in altında 39’u Suriyeli 115 çocuğun hamile olduğu tespit edildi
17 Ocak 2018



Utanç listesi: 5 ayda 115 çocuk hamile kaldı

Çocuklara ilişkin hazırlanan listeye göre 38 çocuk 15 yaşından küçük. Hastanede görevli bir personel, söz konusu çocuklar ile ilgili kayıtların polise bildirilmediğini tespit edince önce tutanak hazırladı sonra durumu savcılığa bildirdi. Hastanenin üst düzey bir yetkilisi ise, Hurriyet.com.tr’nin sorusu üzerine, konu ile ilgili bir ihmal olmadığı bilgisini aldığını, ancak hazırlanan raporu kendisinin de görmediğini söyledi. Durumu ihbar eden görevli hakkında inceleme başlatıldı ve görev yeri değiştirildi. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı düzenlemeye göre, hamile oldukları anlaşılan 18 yaşından küçük tüm çocuklara ilişkin bilgilerin emniyete bildirilmesi gerekir.

2012 yılından beri hastanede görev yapan Ş. İ. N. (33), geriye dönük yaptığı incelemede 1 Temmuz 2001 doğumlu bir çocuğun hamile olduğuna ilişkin kayıtlara hastane sisteminde ve sosyal hizmet biriminde tutulmadığını fark etti.

Hürriyet'ten Dinçer Gökçe'nin haberine göre 18 yaş altındaki hamile çocuklara ilişkin bilgilerin adli birimlere ulaştırılmasının zorunlu olduğuna işaret eden Ş. İ.N., hastanede psikolog olarak çalışan I. Ö. ile birlikte duruma tutanak altına aldı. İkilinin imza altına aldığı tutanaktan sonra Ş. İ. N. geriye dönük inceleme yaptı.

5 AY İÇİNDE 115 HAMİLE ÇOCUK

Yapılan tespitlere göre hastaneye 1 Ocak 2017- 9 Mayıs 2017 tarihleri arasında gelen 115 çocuğa ilişkin kayıtlar tek-tek incelendi. Kayıtlara göre hamile oldukları tespit edilen 115 çocuktan 77’isinin 15 yaşın üstünde, 38 çocuğun ise 15 yaşından önce hamile kaldıkları anlaşıldı. 15 yaşın altındaki hamileliklerde rıza aranmaksızın çocuğun cinsel istismarı kapsamında olduğu belirtilen 12 Haziran 2017 tarihli tutanak Sosyal Hizmet Uzmanı Ş. İ. N.ve Psikolog I. Ö. tarafından imza altına alındı.

Tutanakta, yasal sorumluluğun, bildirimi yapmayan Sosyal Hizmet Uzmanı N. D.’ye ait olduğu öne sürüldü. Durum hastane yönetimine bildirildi. Ancak, yapılan bildirime rağmen işlem yapılmaması nedeni ile Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbarda bulunuldu. Ş. İ. N.’nin yaptığı savcılık başvurusunda şüphelilerin “Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” suçunu işledikleri öne sürüldü. Anılan suç 1 yıl hapis cezasını gerektiriyor. Çocuğun 15 yaşından küçük olması halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

VALİLİK SORUŞTURMA İZNİ VERMEDİ

Savcılığın talebi ile sorumlu görülen başhekim yardımcısı Dr. A. A. ve Sosyal Hizmet Uzmanı N. D. için soruşturma izni verilmesi istendi. İstanbul Valiliğinin 4 Aralık 2017 tarihli yazısı ile iki görevli hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verildi. Valilik yazısında, kayıtlara göre adli görevin ihmal edilmediği, görevliler hakkında görevi kötüye kullanma suçunun oluşmadığı kaydedildi.

İHMALİ SAVCILAR ARAŞTIRIR

Valiliğin kararının iptali için ise İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz başvurusu yapıldı. Avukat Erkan Akça’nın imzasını taşıyan 2 Ocak tarihli başvuruda, çocuk istismarına yönelik vakaların mutlaka adli makamlara bildirilmesinin zorunlu olduğu kaydedildi. Başvuruda “Bu ihmalin varlığını araştırması gereken kurum cumhuriyet başsavcılıkları iken, valilik makamınca soruşturma izni verilmemesi hukuka aykırılık teşkil emekte. Asıl sorumluların araştırılmasına engel teşkil etmektedir” denildi.

2003 DOĞUMLU ÇOCUKLAR BİLE VAR

115 hamile çocuğa ilişkin kayıt listesine göre 2003 doğumlu iki çocuk da listede bulunuyor. Listede yer alan çocuklardan 11’inin 2002 doğumlu oldukları anlaşıldı. Listede, doğum tarihinden hastaneye geliş tarihine dek bir dizi bilginin yer aldığı listede yer alan çocuklardan 39’u ise, Suriye’deki savaş nedeni ile Türkiye’ye göç eden ailelerin çocukları.

İHBAR ETTİ GÖREV YERİ DEĞİŞTİRİLDİ

Bu arada, olaya ilişkin önce tutanak tutan daha sonra konuyu savcılığa bildiren Ş. İ. N. hakkında inceleme başlatıldı. Ş. İ. N. inceleme görevlisi Dr. M. A.’ya geçen 26 Aralık’ta verdiği ifadede, 18 yaş altındaki hamile çocuklara ait kayıtların birim dışında çalışan hiç kimse ile paylaşılmadığı kaydetti.

Hakkında inceleme yapılan Ş. İ. N.’nin görev yerinin ise iki kez değiştirildiği öğrenildi.

Patronlar dünyası
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AHLAKÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com