Ekim
Kayıt: 21 Arl 2007 Mesajlar: 2634 Konum: Kanada
|
Tarih: Çrş Tem 08, 2009 11:43 pm Mesaj konusu: İsrail için yasa değişmez! |
|
|
İsrail için yasa değişmez!
Talha Üstündağ/Dünya Bülteni
Mayıs ayının sonunda İstanbul'da düzenlenen Yaşayan Filistin Sempozyumu'nda, Arap asıllı Fransız doktor Heysem Menna ile görüştük. Nisan ayında Gazze'ye gidip İsrail saldırısının etkileri hakkında bir rapor hazırlayan Dr. Menna, Paris'te kurulu bulunan İnsan Hakları için Arap Komisyonu adlı kuruluşa bağlı olarak çalışıyor.
Talha Üstündağ: Geçtiğimiz ay Gazze'ye gittiniz. Orada bulunduğunuz zaman zarfındaki izlenimlerinizi paylaşabilir misiniz?
Heysem Menna: Oraya vardığımda, 1967'den beri ilk kez Filistin topraklarında bulunuyordum. Bundan dolayı Filistin meselesini, insanları, olayları, herşeyi şahitler vasıtasıyla ve televizyondan biliyorum. Oraya vardığımda, gerçekten farklı bir resim gördüm. İnsanların hissettiği baskı hayal bile edilemez. Bu baskı çok çok güçlü. Fakat bir vakar duygusuna sahipler. Sizden para ya da başka bir şey isteyen bir kişi göremezsiniz. Kimse sizden yardım istemez. İnsanlar sizinle konuştuğunda, sizin insan olarak sorumluluğunuzdan bahsediyor, yardım istemiyor. Bu direniş duygusu, sivil direniş duygusu çok önemlidir. Sadece yetişkinlerle değil, çocuklarla konuşunca da bu duygu çok güçlü. Bundan dolayı, direniş kapasitesini görünce şok oldum, olumlu anlamda şok oldum, zira insanlık dışı bir durum var orada. Hayal edemezsiniz. Her şeye ihtiyaç duyuyorsunuz. Eğer imkânınız varsa siyasi baskı yapmalısınız, sağcılara, solculara. Oraya gittiğimde, İsraillilerin Filistin altyapısını tahribatı tamamlanmıştı. Tamamen yıkılmış birçok fabrika vardı. Niçin? Bir askeri hedef gözetmiyorlar. Hiçbir askeri programla ilgisi yok. Bu sadece aşağılama için yapılmış. Geçmişte ve şu ana kadar İsraillilerin bir rüyası vardı: Gazze'nin ele geçirilmesi. İnsanlar dedi ki; "Gelebilirsiniz, topraklarımızı savunmayacağız". Bu yüzden, beni büyük bir sorumluluğun beklediğini düşünerek Gazze'den ayrıldım: "Gazze'ye daha fazla zaman ayırmalıyım, Filistin Sorunu'na da zaman ayırmalıyım. Uluslararası düzeyde Arap dünyasına karşı olan sorumluluğumdan dolayı ayırmalıyım." Fakat, gerçekte bu görevden sonra, bağlı olduğum kuruluşa bana Gazze için daha fazla zaman vermesini rica ettim. Kudüs için de daha fazla zaman talep ettim. Çünkü zannediyorum ki şu anda çok önemli bir dönemdeyiz. Filistin Sorunu küçük bir cümlede özetlenebilir: Olmak ya da olmamak. Ve bu Filistinlilerin sorumluluğu değil. Bu her bir insanın sorumluluğundadır.
TÜ: Filistinlilerin, İsraillilerin baskısına rağmen güçlü olduklarını söylediniz. Çok güçlüler. Fakat dünyanın onlarla birlikte olduğunu, onları desteklediklerini biliyorlar mı, hissediyorlar mı?
HM: Orada geçirdiğim sürenin çoğunluğunda, kendilerini 'küçük gazeteciler' olarak adlandıran bir grupla beraber bulundum. Bunlar, yaşanan olaylar için bir şeyler yapmak isteyen ve bunları unutmak amacıyla gazeteci olarak çalışan kızlar ve erkeklerden oluşan bir grup. Bazıları hala acı çekiyor ve bazıları da olumsuz davranışlar sergiliyor. Çünkü bir çocuk açısından bakarsanız, süper güçle, bir askeri süper güçle karşı karşıya ve yapacak hiçbir şeyi yok. Babası bir şey yapamıyor, ne yapabilir ki? Hissettikleri, "Ben hiçbir şey yapamam" duygusu, bir engellilik duygusu. Şimdi, rehabilitasyon için, psikolojik rehabilitasyon için, gazetecilikle uğraşıyorlar. Bu çok iyi bir deneyim. Bu insanlar diyorlar ki: "Niçin yalnızdık?" Uluslararası dayanışma ve Müslüman dayanışması hakkında bir fikirleri yok. Şimdi yalnız olmadıklarını anlamaya başlıyorlar. Saldırının sonunda, elektrik yok, dünyayla bağlantı yok. Cep telefonunuz varsa da, şarjınızı başka bir şey için saklıyorsunuz, gazete dinlemek için, haber dinlemek için. Birçok insan bana telefonlarını günde sadece bir defa açabildiklerini söylediler. Bu çocuklar bana Paris'teki çevrem hakkında sordular: "Onlar da bizimle birlikte mi? Yoksa sadece sen mi bizimle birliktesin? İnsanlar senin Gazze'yi desteklediğini anlayabiliyorlar mı? İnsanlar sana savaş suçlarını mı soruyorlar, yoksa sadece Gazze'de olan biteni mi?" Ve 12-13 yaşındaki bu insanları gördüğünüzde duruyor ve "İmkansız, imkansız" diyorsunuz, "Onlar yetişkin". Tartışma yüksek bir seviyede yürüyor, siyasi tartışma, sivil tartışma, iyi bir seviyede, ve bu çocuklar 12-13 yaşındalar.
TÜ: Gazze'de ne kadar kaldınız?
HM: Dokuz gün kaldım ve ikinci kez gideceğiz. Elimizde ilk raporlar var. Gazze'deki savaş suçları ve sağlık suçları için raporlarım var. Henüz bitmedi. Cumartesi günü tamamlayıcı bilgiler almak üzere bir daha gideceğim.
TÜ: Salonda sunumunuzu yaparken kemiklerin içindeki çivileri ve kırıkları gösteren röntgen filmlerinin fotolarını gösterdiniz. Bunları gördüğünüzde ne hissettiniz?
HM: Ben doktorum ve insanım. Bunu bildiğiniz anda, bu tehlikeli silahtan dolayı insan olmaktan çıkıyorsunuz. Bir insanın neler yapabileceğini görmek hüzün verici. Yaklaşık olarak 23 tane, iki ayağı da kesilmiş, bir eli olan vaka gördüm. İnsanların durumu düzeltmeleri için bir altyapı da mevcut değil.
Onların toplu ulaşım araçları yok. Bu insanlardan bir tanesinin sadece bir eli vardı. Sadece bir misyon tarafından verilen az bir yardımla yaşıyor, insani misyon tarafından ve şimdi gazetecilik bölümünden, üniversite diploması almaya çalışıyor. Böyle örnekler var, unutamıyorsunuz. 5 yaşında bir çocuk bana dedi ki: "Dinle beni, biz evde 12 kişi idik, şimdi ben yalnızım". O çocuğun savaşa nasıl baktığını görüyorsunuz, geleceğe nasıl baktığını görüyorsunuz. Bizim burada ihtiyacımız olan şey gerçekten büyük. Bu neslin çocukları (sorguluyor) "Bu niçin oldu?". Size anlatıyor: "Ailem elleri havada evden çıktı. Yanlarında hiçbir şey yoktu, her şeylerini almışlardı. Silahsız olduklarını söylediler. Ve sonra onlar (İsrailliler) üç kişiyi öldürdüler. Neden? Neden? Biz barışçıl insanlarız, sivil insanlarız. Biz mücahit değiliz veya birini öldürmüş de değiliz. Niçin böyle?". Neden olduğunu anlayamıyorlar. Çünkü çok akıl dışı geliyor. Bunu, ona açıklayamazsınız. Açıklayamazsınız ki, bir çocuğun bunu anlaması imkânsızdır.
TÜ: Peki İsrailli savaş suçluları için ne yapabiliriz? Sunumunuzda biraz anlattınız. Fakat İsrail Uluslararası Ceza Mahkemesi anlaşmasını imzalayan ülkelerden biri değil.
HM: Evet, onaylamadı. Zannediyorum ki yapabileceğimiz birçok şey var. İlki, ulusal mahkemeler ve evrensel yargı ilkesi. Her yerde bunu kullanabiliriz. Bunu kabul eden 22 ülke var. Bunu ülke ülke yapacağız. Eğer dünya İsrail'in keyfi için yasa değiştireceğiz derse, yapabilirler. Fakat, "Biz hukuk devleti değiliz" demeliler; "Bu başka bir şeydir, fakat biz yapıyoruz". Bu barbarlığın başka bir türüdür. Eğer adaletin bağımsızlığına inanıyorlarsa, bizim soruşturmamızı ve şikâyetimizi kabul etmek zorundalar. Ve sonuna kadar gitmeliler. Kanıtlar var mı, savaş suçlularının karıştığı olaylar var mı, insanlığa karşı suçlar var mı, bunları sormalılar. (Yargıdan) muafiyet 21. yy.da mümkün değildir. Şunu anlamak çok önemlidir: Eğer muafiyete sahip sadece bir ülke varsa, o zaman her türlü şiddete izin vermişsiniz demektir. Ve şiddete karşı tek cevap da adalettir.
TÜ: Teşekkür ederim.
dünya bülteni |
|