EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Hz.Mevlâna ile ilgili haberler

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TASAVVUF
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Pts Arl 10, 2007 10:50 am    Mesaj konusu: Hz.Mevlâna ile ilgili haberler Alıntıyla Cevap Gönder

Mevlana'nın olağanüstü sırları
10 Aralık 2010
Mevlana'nın sonradan ortaya konulan bir çok bilgiyi yıllar önce ortaya koyduğu açıklandı.

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Öztürk, mezarı vasiyeti üzerine Paris’ten Konya’ya nakledilen, "Mecalisi Sebai", "Fihi Mafih ve Mesnevi"yi Fransızca’ya çeviren Eva De Vitray Meyerovitct’in, Mevlana’nın 13. asırda atom bombasının tehlikelerinden haberdar olduğunu ortaya koyduğunu bildirdi.

Meyerovitct’in manevi oğlu, Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Öztürk AA muhabirine yaptığı açıklamada, Meyerovitct’in mezarını, vasiyeti üzerine 17 Aralık 2008’de uzun uğraşlar sonucu Paris’ten alıp Mevlana’nın mezarının bulunduğu Mevlana Müzesi’nin yanındaki Üçler Mezarlığı’na naklettiklerini anımsattı.

İslamiyeti seçen Meyerovitct’in aynı zamanda bir sufi olduğunu ve Müslüman olduktan sonra "Havva" ismini kullandığını dile getiren Öztürk, "Mevlana’nın eserleri Mecalisi Sebai, Fihi Mafih ve Mesnevi’yi Fransızca’ya çeviren Meyerovitct, aslında Mevlana’nın mesajlarındaki şifreleri çözmeyi başarmış ender kişilerden biridir. Pek çok Batılı’nın Mevlana’yı tanıması hatta Müslüman olmasına vesile olan Meyerovitct, verdiği konferanslarda Mevlana’nın eserlerinde işaret ettiği hikmetleri açıklıyordu" dedi.

Öztürk, bugün herkesin Mevlana’yı daha fazla merak ettiğini ve modern yaşamda başa çıkamadığı dertlerine Mevlana ile çözüm yolu bulmaya çalıştığını dile getirerek, "Meyerovitct’in videoya aldığım konferanslarından, Mevlana’yı anlamak isteyenler için, O’nun ağzından bir sunum hazırladım. Görüntülü ve yazılı olarak bu anlatıları paylaşmayı, hem Hazreti Mevlana’nın hem de İslamiyet’in bir batılı gözüyle doğru tanıtımı için çok önemli görüyorum. Meyerovitct; modern bilimin 1930’da ortaya koyabildiği atom bombasının tehlikesini ve 9 gezegenin bulunduğunu Mevlana’nın daha 13. asırda bildiğini ortaya çıkardı" diye konuştu.

Prof. Dr. Abdullah Öztürk’ün hazırladığı Meyerovitct’in Mevlana’yı, Batılı bir aydının dilinden anlatan açıklamaları şöyle: "Fransız dini yetkililerden aldığım bilgilere göre Müslümanlığı kabul edenlerin çoğu aydın kişilermiş. Bunlar bir şeyler arıyorlardı ve aradıklarını, özlemlerini İslam dininde buldular. Çünkü yaradılış efsanesi artık bu özlemleri karşılamıyordu ve maddecilik de onları bütünüyle düş kırıklığına uğratıyordu.

Ben Mevlana aracılığıyla, okulda, üniversitede okutulandan, gazetelerde, televizyonlarda anlatılanlardan çok farklı bir İslam dini keşfettim. Buna "derin bir İslam dini" diyebiliriz. Söylemekten gurur duyuyorum, Mevlana’nın son çevirdiğim eseri benim 10 yılımı aldı. Olağanüstü güzel ve büyük bir eserdir bu... Maddeciliğin bütün kimlik ağırlıklı yanına karşın, sanıyorum batı maneviyata susamıştı.

Bunun da yaşadığımız dönem için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Her yıl Konya’ya gidiyorum ve Mevlana’nın kenti olduğu için O’nu çok seviyorum ve orada olduğum sırada kendimi Konyalı hissediyorum. Kaldı ki benim için İslam ile yakınlaşmayı temsil eden Türkiye’yi de çok seviyorum. Türkiye’de çok mutlu oluyorum ve kendimi Türk hissediyorum. Bugün, dünyanın her yanı bilinmektedir. Oysa birkaç yüzyıl önce durum hiç de böyle değildi. Herkes kendi yurdunda yaşıyor, başkalarını tanımıyordu.

Dönemimizin ihtiyacı olan ve tatmin edilmemiş maneviyat ihtiyacı nedeniyle, kabuğuna çekilerek yaşamanın artık mümkün olmadığını düşünüyorum.

Ayrıca bilimdeki gelişmeler evrenin eskiden sanıldığı gibi olağanüstü değil çok şaşırtıcı olduğunu göstermiştir.

-İŞTE MEVLANA’NIN SIRLARI-

Düşündüğümüzde, bir milyar yıl önce sönmüş bir yıldızın ışığı saniyede 300 bin kilometre hızla bize ulaşır, dolayısıyla aramızdaki mesafe çok kilometre etmektedir, gördüğümüzü anlıyoruz. Ama aynı zamanda Mevlana’da olağanüstü olan şey, kaldı ki İslamı kabul etme nedenim de bu değildir, sanıyorum öngörüleridir ve insanları özellikle de bilime tutkuyla sarılan gençleri etkilemektedir.

Düşünün, Mevlana atomu keserseniz güneş sistemini bulursunuz diyor.

İçinde ve çevresinde dönen gezegenler bulunduğunu söylüyor, ama dikkat etmek gerektiğini de belirtiyor. Çünkü bu atomlar ağızlarını açtıklarında, bütün dünyayı yok edebilecek bir ateşin çıkacağını ekliyor. Görüldüğü gibi, 13. asırda atom bombasının tehlikelerinden söz ediyor. Dokuz gezegenin bulunduğunu söylüyor.

Oysa bilim bunu ancak 1930 da ortaya koyabildi.

Daha önceleri yedi gezegenin bulunduğu sanılıyordu. Sekizincisini 1840’larda bir Fransız bilim adamı, dokuzuncusunu 1930 da Amerikalı bir bilim adamı buldu. Ama Mevlana daha o dönemde dokuz gezegen olduğunu biliyordu. Batı’da güneşin dünya çevresinde döndüğü söylenirken, Mevlana dünyanın öbür gezegenler gibi, küçük bir gezegen olduğunu söylüyor. Hatta gerçekten olağanüstü başka şeyler de söylüyor. Dünyada yaşayan bütün canlılar yıldızların etkisindedir.

Güneş bitkileri, hayvanları etkiler, ay denizi etkiler gibi ve dahası bilinmeyen birçok şey daha söylüyor.

Ben Sorbonne Üniversitesinde İslam Felsefesi doktorası yaparken, İslam dinini keşfettim, ama Mevlana üzerine olan bu doktorayı yapmadan önce, üniversitede öğrenim görürken bize, Müslüman düşünürlerden hiç söz etmediler.

Bize, Alman, İngiliz, Latin, Yunan gibi ulusların filozoflarından söz ediyorlardı, ama asla Müslüman düşünürlerden söz etmiyorlardı. Alınacak çok yol var, yapılacak çok iş var. Artık İslam dinini seven, Müslümanlığı kabul etmiş aydın kimseler var. Bunlar İslam dininin özünde neler bulunduğunu dünyaya tanıtmalılar."

HABER10

Erdoğan'dan konuk Wulff'a Mesnevi hediyesi
17:10 - Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Wulff'a Başbakanlık Resmi Konutu'ndaki görüşme ve onuruna verdiği öğle yemeği sonrasında Konya Büyükşehir Belediyesi'nce hazırlanan Mevlana'nın Mesnevisinin Almanca çevirisini sundu. 19.10.2010 ANKARA netgazete

MEVLÂNÂ DERGAHI DARPHANE DEĞİLDİR
Mehmet Şevket EYGİ

Konya'da Hz.Mevlânâ Dergah-ı şerifinin para basan bir darphane gibi olduğu, burası özelleştirilirse çok turist çekeceği ve çok para getireceği konusunda bir beyan okudum ve çok ama çok üzüldüm.

(1) Mevlânâ dergah-ı müze değil, tekkedir.

(2) Böyle bir mekan ve makamın müze haline getirilmesi bir insan hakları ihlalidir, din ve inanç hürriyetine vurulmuş ağır bir darbedir.

(3) Bu mekan en kısa zamanda müzelikten çıkartılmalı, aslî hüviyetine döndürülmelidir.

(4) Mevlânâ ve Mevlevilik ile para, kazanç, maddî ticaret birarada düşünülemeyecek kavramlardır.

(5) Hz. Mevlânâ vekilharcına sormuş: "Bugün yiyecek içecek olarak evde ne var, mutfağın ve kilerin durumu nasıldır" Vekilharç "Efendim hiçbir şey yok. Kiler tam takır, mutfakta tencere kaynamıyor, yiyecek hiçbir şey yok"deyince Allah dostu o büyük Velî "Oh ya Rabbi, Çok şükür, evim Peygamber evine benzedi..." buyurmuşlar.

(6) Mevlânâ dergahında hakikî Mevlevî ayinleri yapılmalıdır. Önce camide vakit namazı kılınmalı, ondan sonra zikrullaha geçilmelidir. Şeriatsız tarikat olmaz!

(7) Dergahın civarına, mimarisi çok güzel ve uyumlu enstitü, misafirhane, kütüphane binaları yapılmalıdır.

(8) Misafirhanelerde, yurdun her köşesinden, dünyanın her yerinden gelen konuklar düşük ücretlerle yedirilip barındırılmalıdır.

(9) Dergaha girmek için kimseden beş kuruş bile alınmamalıdır.

(10) Ayasofya'ya, Mevlânâ türbesine para ile adam sokmak büyük bir rezalettir.

(11) En yakın zamanda özel Mevlânâ İlahiyat Fakültesi açılmalı, Ehl-i Sünnete göre eğitim vermelidir.

(12) Karı erkek karışık semaların gerçek Mevlevilikte yeri yoktur. Bu gibi çirkin bid'atlere son verilmelidir.

(13) Mevlânâ dergahı bir darphane değildir bir âşıklar kâbesidir. O makama noksan gelen, iyi ve gerçek Müslüman olur.

18 Ağustos 2010 - Millî Gazete

12 Nisan 2010
Mevlana Shakira'ya Huzur Verdi
Bir süredir kabus gören Shakira, terapistinin önerisi ile Hz. Mevlana'yı keşfetti.

Bizim yıllardır izinden gittiğimiz, ABD ve Avrupa'nın ise son yıllarda keşfettiği Hz. Mevlana, felsefesiyle Shakira'nın kabuslarına son verdi.

Bir süredir kötü rüyalar gördüğü için soluğu terapistinde alan yıldız, kabuslarına bir türlü son veremedi. Budizm'in temsilcilerinden Dalai Lama'nın kendisine ögrettiği 'mutluluk iksirleri'ni de uygulamaya başlayan Shakira, kabuslarının sürmesiyle yine terapistinin yolunu tuttu.

Kötü rüyalara son verdi

Shakira'nın ABD'li terapisti, ünlü yıldıza Hz. Mevlana'nın hayatını okuması ve Mesnevilik'in felsefesini öğrenmesini önerdi. Vakit kaybetmeden ABD'de büyük ilgi gören Mevlevilik kitaplarından edinen Shakira, birkaç ayın ardından kabus görmemeye başladı. Bu olayı bir röportajında anlatan yıldız, "Mevlevilikkitapları sayesinde aşk ve sevginin anlamını yeni keşfettim" dedi

Shakira ilk değil

Ünlü yıldızın dışında; Mevlevilik'i keşfedenler arasında Bill Clinton,Madonna, Demi Moore, AntonioBanderas, Morgan Freeman, MillaJovovich, Goldie Hawn, MelanieGriffith ve Angelina Jolie gibi isimlerin olduğu biliniyor.

Mevleviliknedir?

HZ. Mevlana'nın yazdığı Mesnevi'de; toplumsal, felsefi, ahlakı, dini ve aşk ile ilgili binlerce ibret verici hikaye bulunuyor. Mesnevi ile oluşan Mevlevilik, hayata ve aşka dair öğretileriyle milyonlarca insanı peşinden sürüklemeyi aradan geçen yüzyıllara rağmen başarıyor.

Mevlana hayranı Fransızın son vasiyeti

Mevlana hayranı olan ve Müslüman olduktan sonra Konya'ya gömülmek istediğini vasiyet eden Fransız Prof. Eva Meyerovitch'in cenazesi, uçakla Konya'ya getirildi.
14 Aralık 2008


Cuma günü uçakla Paris'ten İstanbul'a getirildiği belirtilen Eva De Vitray Meyerovitch'in cenazesi, THY'nin tarifeli uçağıyla bu gece Konya'ya nakledildi.

Cenazeyi havaalanında, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Abdullah Öztürk ve Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Dairesi Başkanı Ercan Uslu ile belediye yetkilileri karşıladı.

Doç. Dr. Abdullah Öztürk, havaalanında gazetecilere yaptığı açıklamada, Meyerovitch'in hayattayken 2 duası olduğunu, bu dualarının da Mesnevi'nin Fransızca'ya çevrilmesi ve Konya'da Mevlana'nın yakınlarında mütevazi bir mezara gömülmek olduğunu söyledi.

Meyerovitch'in mezarını Konya'ya taşıyarak ikinci duasını yerine getirmiş olacaklarını ifade eden Öztürk, şunları kaydetti:

''Konya'ya gömülme isteğini birçok konferansta ve farklı ortamlarda dile getirmişti. Ama bugüne nasip oldu. Onun arzusunun yerine getirilmesi için uzun bir süredir ailesiyle görüşmeler yaptık. Yaptığımız görüşmeler sonucunda mezarının Konya'ya taşınması konusunda ailesinden izin aldık. Bunun üzerine cenazesi cuma günü uçakla Paris'ten İstanbul'a getirildi. Bugün de Konya'ya getirildi.''

Öztürk, Mevlana'nın Mesnevi'sinde ''Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır'' dediğini hatırlatarak, ''Mevlana, farklı medeniyette olan Meyerovitch'i çağırdı. Demek ki Meyerovitch, Hz. Mevlana'yı anladı. Mevlana da kendisini anlayanları yolda bırakmıyor. Sağken çağırdığı insanlar olduğu gibi öldüğü zamanda çağırdığı insanlar oluyor'' diye konuştu.

Meyerovitch'in mezarının Konya'ya taşınmasının, Mevlana'nın değerlerinin yurtiçi ve yurtdışında tanıtılması açısından çok önemli olduğunu dile getiren Öztürk, Meyerovitch'in cenazesinin Konya'ya getirilmesinden büyük mutluluk duyduğunu bildirdi.

Öztürk, Meyerovitch'in cenazesinin 17 Aralık Çarşamba günü Sultan Selim Cami'nde kılınacak cenaze namazının ardından Mevlana Müzesi karşısındaki Üçler Mezarlığı'na defnedileceğini sözlerine ekledi.

Meyerovitch'in cenazesi, Konya Büyükşehir Belediyesi'ne ait cenaze aracıyla Musalla Mezarlığı'nın morguna kaldırıldı.

Müslüman olduktan sonra ''Havva'' adını alan ve 24 Temmuz 1999 tarihinde vefat eden ünlü Fransız yazar Prof. Dr. Eva De Vitray Meyerovitch'in, 26 Mayıs 1998'de Konya'da düzenlenen sempozyumda yaptığı ''Mevlana ve Psikoloji'' konulu konuşmasının sonunda, ''Benim gibi yaşlı bünyesi, hasta kalbiyle kilometreler katetmek bile Hz. Mevlana'nın huzurunda yorgunluk değil, mutluluk verir. Onun maneviyatının gölgesinde kıyamete kadar kalabilmek için beni Konya'ya gömün'' dediği öğrenildi.

1909 doğumlu Meyerovitch'in, hukuk ve felsefe eğitimi aldıktan sonra çalışmalarını edebiyat, felsefe ve tasavvuf konuları üzerinde yoğunlaştırdığı, dünyanın birçok ülkesindeki üniversitelerde dersler ve konferanslar verdiği bildirildi.
haber7

Mevlana'nın Kemiklerini Sızlattılar
10 Aralık 2007 07:17
Dünyanın hakettiği değeri vermeye başladığı Mevlana'ya Türkiye'de olmadık saygısızlıklar yapılıyor. Star Tv, mayolu mankenlerle semazenleri aynı sahneye çıkardı.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 2007'yi 'Mevlânâ Yılı' ilan ederken 'sema ayini'ni de "İnsanlığın Somut Olmayan Baş Eserleri Listesi"ne aldı.

Bunun üzerine Türkiye, Mevlevilik hakkında bilgisi olmayan kişilerce yapılan 'gösteri'lerin denetim altına alınacağını taahhüt etti. Ancak buna uyan yok. Otel, eğlence mekânları, açılışlar derken önceki akşam Star TV'de yayınlanan 'Best Model of Turkey' yarışmasında, büyük bir skandala imza atıldı. Semazenlere mankenlerle aynı sahnede sema yaptırıldı. Yarışma sorumlusu podyumda 'sema'nın '2007 Mevlânâ Yılı' dolayısıyla yapıldığını savunurken, uzmanlar ise tepki gösteriyor.

Mevlana ne derdi?

Mevlânâ'nın 22. kuşaktan torunu Esin Çelebi, zikrin belirli örf ve âdetlere bağlı olarak uygun mekânlarda yapılması gerektiğini belirterek, "Durum çok vahim. Mevlânâ, bu olanlara ne derdi?" diye konuştu. Mevlânâ Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Yard. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Kültür Bakanlığı'ndan 'sema'nın her yerde yapılmaması için tedbir almasını istedi. Sakarya Üniversitesi'nden Yard. Doç. Sezai Küçük ise 'Mevlânâyı suiistimalde son nokta' olarak değerlendirirken yarışmayı düzenleyenlere seslendi: "Yapılan, Mevlânâ'nın ruhuna saygısızlık. Kendinize uğraşacak başka ritüeller bulun."

UNESCO'nun 2007'yi 'Mevlânâ Yılı' ilan etmesiyle birlikte dünyanın değişik şehirlerinde yapılan sema gösterileri yabancıların büyük ilgisini çekti. Mevlânâ ve sema Türkiye'nin tanıtımı adına büyük bir avantaj olarak görüldü. Ancak, önceki akşam Star TV'de yayınlanan Best Model Of Turkey mankenlik yarışması sırasında semazenlerin mankenlerle birlikte podyuma çıkarılarak 'sema' yaptırılması tepkiyle karşılandı. "Sema, ortaya çıkış gayesinin dışında icra edilmemeli." uyarısında bulunan Sakarya Üniversitesi Tasavvuf Anabilim Dalı Başkanı Yard. Doç. Sezai Küçük yaşananları, Mevlânâ'nın ruhuna saygısızlık olarak niteledi.

Mevlânâ'nın 22 kuşaktan torunu Esin Çelebi de "Kendi mirasımıza önce biz sahip çıkmazsak yabancılar bizi anlamaz." diyerek mankenlerle birlikte yapılan 'sema'ya tepki gösterdi. Çelebi, zikrin belirli örf ve âdetlere bağlı olarak uygun mekânlarda yapılması gerektiğini belirterek, "Durum çok vahim. Mevlânâ, bu olanlara ne derdi?" sorusuna cevap verilmesini istedi.

Mevlânâ Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Yard. Doç. Dr. Nuri Şimşekler de Mevlânâ'nın vefatından sonra ortaya çıkan Mevlevilik'te dergâhların içinde özel yerlerde gerçekleşen semanın, çıkar kaygılarıyla farklı yerlerde yapılmasının Mevlânâ'yı yıprattığını ifade etti. Semazenbaşı Abdurrahman Tevruz ise 'her yerde sema olur mu?' tartışmasına sufi olmayan folklor semazenlerinin sebep olduğunu dile getirdi.
aktifhaber

Peren Birsaygılı
Sinan Çetin’le demleme çay!
Bir süredir Sinan Çetin’li bir çay reklamı dönüyor ekranlarda…

Sinan Çetin’i zaten her dönemin silahşörü olması özelliğiyle tanımayan yok adeta. Bir dönem solcu, bir dönem sıkı Özal’cı, ardından ise Tansu Çiller hayranı olarak çıkmıştı karşımıza. Şimdilerde ise koyu bir Akp sevdalısı olarak vitrinde.

Ve hayatında “Çiçek Abbas” dışında hiçbir kayda değer filme imza atmamış olmasına rağmen, kaldı ki bu filmin başarısı da yönetmenden değil Yavuz Turgul’un senaryo dehası ve Şener Şen ile İlyas Salman’ın büyük oyunculuğundan kaynaklanıyor, yönetmen denildiğinde ilk akla gelen isimlerden birisi maalesef.

Oysa yükselebilmek, bir yerlerden biraz daha nemalanmak adına kirletmeyeceği hiç bir değer yok. İslam dini de dahil olmak üzere, tüm inanç sistemlerinin ya da ahlaki değerlerin kolayca üstünü çizebilecek bir yapıya sahip. İşte bu yüzden o sakallı entelektüel imajının altında “kazanmak” duygusunun vahşice kışkırttığı çarpık hezeyanlar gizli. Bir röportajında söylediği “Hayatta en nefret ettiğim ses miting meydanlarında haykıran işsiz güçsüzlerin çıkardığı seslerdir” diyen Sinan Çetin’in tek başarı kriteri, ezilenlere ve sosyal devlete öfke duyan pek çoklarında olduğu gibi, para kazanmak. İşte bu yüzden Ayn Rand’ın kitaplarını basarak Türkiye düşünce tarihine eşi benzeri olmamış bir katkı sağlamış olan! yayınevinin sahibi olması hiç de şaşırtıcı değil aslında.

Üstelik insanların sömürülmesini zerre kadar dert etmemiş olan Ayn Rand’tan arakladığı düşünceler bir yana, kendi servetini meşrulaştırmak için ettiği saçma sapan konuşmalar da cabası. Sanki çok büyük bir fikir adamıymış gibi kendinden emin halleri, binlerce kez yinelenen o neo-liberal zırvaları sanki ilk kez söyleniyormuş gibi bir havayla söylemesi, çok bilgisi varmış gibi dünya sistemleri üzerine atıp tutması, binlerce kitap okuyan insanlar dahi bu kadar net çıkışlar yapmazken “Theodor Adorno aslında salağın tekiymiş” türünden saçma sapan çıkışları ile de sabırları zorluyor.

Sadece sabırları zorlamakla kalmıyor, günümüz Türkiye’sinde artık ne tür adamların prim yaptığını da gösteriyor bizlere.

Zira Sinan Çetin, mükafatını alıyor da. TRT’ye yaptığı tonla işin yanı sıra, bir sürü tanıtım olayına da imza atıyor. En son, ne sıfatla bilinmez ama, uluslar arası alanda almış olduğu bir tane adam gibi ödül olmamasına rağmen Abdullah Gül’ün peşine takılıp Hindistan’a gitti ve milyon dolarlık iş anlaşmaları imzalayarak tekrar gündeme geldi. Bir de, Haliç Camialtı Tersanesi’nin arazisini kapatma hevesine kapıldı ki, İstanbul’un göbeğindeki 300 dönümlük güzelim arazinin kendisine tahsis edilmesi için Abdullah Gül’den söz bile almış deniliyor.

Son olarak ise, çok yoğun biçimde ekranlarda dönmekte olan çay reklamı ile karşımıza çıkıyor.

Mevlana’nın sözleriyle süslenmiş bir reklam filminde boy gösteriyor.

Reklam “Yıllardır Anadolu’yu geziyorum” sözleriyle başlıyor…

Ve şimdiye kadar hiçbir filminde Anadolu insanın derdine tasasına değinmemiş olan Cihangir’li lümpen Sinan Çetin bu kez, filmlerinde daima Anadolu’yu çeken halkçı bir yönetmen imajıyla çıkıyor karşımıza…

Dini değerlerin ticari bir meta haline geldiği, halkın kutsalların basit birer kazanç kapısına dönüştürüldüğü ülkemizde, bir 'manevi değer istismarı' da Sinan Çetin’den geliyor.

Arka fonda “bir lokma bir hırka” felsefesini şiar edinmiş olan semazenler ticari birer figür olarak dönerken, önde Sinan Çetin “Rumi” olarak adlandırdığı Mevlana’dan sözler eşliğinde Anadolu insanının kadirşinaslığından dem vuruyor.

Mevlana’yı böyle ucuz bir reklam filmine alet ederek, onu ayaklar altına alıyor.

Ve o övgüler düzdüğü kapitalist sistemde satılamayacak hiçbir değer olmadığını gösteriyor bizlere…

Her şeyin ama her şeyin satılık olabileceğini görüyorsunuz…

Ve bizlere Mevlana eşliğinde, popülist bir halk adamı imajını yutturmaya çalışırken, bir yandan da çaktırmadan verilmeye çalışılan ucuz siyasi mesajlarla iktidara göz kırpmaya devam ediyor.

Velhasıl reklam filmini izlediğinizde neye sinir olacağınızı bilemiyorsunuz…

Anadolu insanın duygularını sonuna kadar sömürmekte beis görmeyen bir adamın 3 kutu daha fazla çay sattırmak için Mevlana ağzından İslami değerleri bu kadar küstahça ayaklar altına alıp reklam malzemesi yapmasına mı, yoksa iktidara verilen ve karşılığını da bolca aldığı bu “sevimli” pozlara mı?

Ancak şaşılacak bir şey yok aslına bakarsanız…

Zira devir artık bu adamların devri…

Dönemin ruhu işportacılık ve tezgahını halkın değerleriyle en iyi dolduran en çok da satışı yapıyor…

Ancak yine de insan sormadan edemiyor;

Gün gelip de, artık Sinan Çetin gibi adamlara gerek kalmadığında, kendisi bu kez ne tür filmler çevirme peşine düşecek acaba?

perenbirsaygili@gmail.com
Haber10

Çarşı'dan 'Mevlana'ya atıf
Beşiktaş taraftarından Guti'ye anlamlı pankart
Beşiktaş taraftarı Guti Hernandez için çok anlamlı bir pankart yaptı.

16 Aralk 2010
Anadolu Haber

UEFA Avrupa Ligi'nde dün akşam Rapid Wien ile oynanan karşılaşma sırasında tribünde açılan pankartta Mevlana'nın "Ne kadar bilirsen bil. Söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır" sözü hatırlatılmak istendi. Beşiktaş taraftarı kendi çabalarıyla hazırladığı İspanyolca mesajla Guti'ye desteklerini sergilediler. Guti Hernandez, maç sırasında taraftarların kendisine gösterdiği ilgiye kayıtsız kalmayarak, tribünleri dolaşıp onları selamladı.

24 NİSAN 2010
Mevlana'lı reklama tepki

Semazenleri ticari olarak kullandığı için Sinan Çetin'e tepkiler büyüyor.

Yeniden Doğuş Çay’ın yüzü olan Sinan Çetin’in çektiği son reklam filmi tepki gördü. Tüketiciler Birliği Konya Şube Başkanı Mustafa Dinç, Mevlana’nın 7 öğüdünün seslendirilip, semazenlerin sema gösterisi yaptığı reklam filminde dini değer ve sembollerin, ticari amaçlı kullanılmasının uygun olmadığını söyledi. Mevlana’nın sözlerinin çay firmasının satışlarını artırmak için kullanıldığını belirten Dinç, şöyle konuştu:

“Mevlana, ‘Ben Kuran’ın bendesiyim, Ben Hz. Muhammed’in yolunun tozuyum. Kim benden başka bir şey naklederse, ben ondan da uzağım. Onun söylediklerinden de uzağım’ diyor. Mevlana gelecek kuşaklarda bu tip şeyleri çok önceden öngörerek böyle bir uyarıda bulunmuş. Bir başka markanın Hacı Bektaş-ı Veli’yi, bir başkasının da Yunus Emre’yi sahiplenmesini düşünemiyoruz. Sonuçta hepsi insanlığın ortak değerleri; bir dinin de sembol kişileri. Bunların sözlerinin okunup yaygınlaştırılması çalışmaları çok hoş. Ama bir belgesel olarak hazırlansaydı Sinan Çetin’e daha çok yakışırdı.”

ÇETİN: TİCARET DÜŞMANLIĞI
Sinan Çetin ise “Her şeyden önce Rumi’nin adını, o şiirin varlığını birçok insana duyurduğu için reklam filmine şube başkanının teşekkür ettiğini düşünüyorum. O yüzden ona ‘Ne olursan ol, gel’ diyorum” dedi. Ticaret düşmanlığının hayat düşmanlığı olduğunu söyleyen Çetin, “Böyle güzel bir şiiri dinleten bir markanın milyonlarca lirayı harcayıp hazırladığı reklam filminin sonuna kendi ismini koyma hakkı var. İnsanlar ticaret düşmanlığı yapmak yerine savaş düşmanlığı yapmalı. Çünkü ticaretin olmadığı yerde savaş olur” dedi.
Akşam

Konya'da gördüğü rüyanın peşinde
17 Aralık 2010

'Gönlümüzdeki Mevlana' söyleşisine katılan Athena Grubu'nun solisti Gökhan'dan samimi açıklamalar...

Hafız bir dede ve beş vakit namaz kılan bir babanın yanında yetişmelerine rağmen dövme yaptıran ve değişik bir müzikle uğraşan gençler olarak yetiştiklerini anlatan Özoğuz, hayatının birkonseryolculuğu sırasında değiştiğini belirtti.
Özoğuz, şunları anlattı: "Mevlana'yı anladığımı söyleyemem. Hz. Pir'i anlayabilmek çaba istiyor. Satırdan değil Sadır'dan okumak lazım. 1998 yılında ilk albümümüz çıktığında her yeri dolaşmaya başladık. Yine bir turne için otobüsle gidiyoruz. Sabaha karşı otobüste uyuyorum. İçimden bir sıcak su aktı. Uyandım nerede olduğumuzu sordum. Konya'da olduğumuzu söylediler. Hayatımda böyle bir duyguyu hiç yaşamamıştım. Ne olduysa ondan sonra oldu. Sonra ben bu rüyanın peşine düştüm. Hz. Pir'in ne olduğunu ve ne hizmette bulunduğunu araştırmaya itti bu rüya beni. Okuyorum ama daha yolun başındayım." Çocukluğundan beri 'Ben neyim? Kimim?' arayışında olduğunu kaydeden Özoğuz, insanların garip etiketlerle ayrıştırıldığına dikkat çekti. Özoğuz, "Dinci diye bir kavram var. Ben bunu anlamıyorum. Dinci ne demek? Manavda satılan bir şey mi bu. Hz. Pir'i Peygamberimizden ve Kur'an'dan ayrı tutamayız. Hz. Pir, Kur'an'dan da, Hz. Peygamberden de gayrı görmek onun da söylediği gibi şikâyet vesilesidir." dedi.

Selçuk Üniversitesi Süleyman Demirel Konferans Salonu'nda yapılan söyleşinin açılış konuşmasını yapan ünlü sanatçı Ahmet Özhan da, Mevlana'yı anlamak için onun hayatına, Kur'an'a ve Hz. Peygamber'in sünnetine iyi bakmanın gerektiğini dile getirdi. Ünlü sanatçı Emel Sayın ise hayattaki en önemli yolculuğun insanın iç dünyasına yaptığı yolculuk olduğunu söyledi.
Zaman

Şeb-i Arus'ta Berkin Elvan protestosu: "Katil Erdoğan"
13 Aralık 2014



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı Şeb-i Arus töreninde Yavuz Bingöl sahnedeyken tribünde bulunan 2 kişi Berkin Elvan lehine slogan atıp pankart açınca gözaltına alındı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı " 3.Şeb-i Arus" İstanbul etkinliğinde Yavuz Bingöl sahne aldı.

Mevlana'nın Etme şiirini okuyan Bingöl sahneden ayrılırken tribünlerde bulunan 2 kişi slogan atmaya başladı. 2 kişi polis tarafından apar topar salondan çıkarıldı.

Polis 2 kişinin açtığı, "Berkin Elvan'ın katili Tayyip Erdoğan" yazılı pankarta el koydu.
Evrensel
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TASAVVUF Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com