EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

YARGITAY KARARLARI

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MAHKEME KARARLARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Arl 10, 2008 8:48 pm    Mesaj konusu: YARGITAY KARARLARI Alıntıyla Cevap Gönder

Yargıtay’dan, ‘gizli kayıt’a ‘ani gelişme’ vizesi
04 Eylül 2017

Kocasının hakaret ve tehditlerini kaydeden kadın, mahkemeye başvurdu. Delil olarak sunulan kayıtları “Hukuka aykırı” diyerek reddeden mahkemenin kararını bozan Yargıtay, ani gelişen hallerde kaydın hukuka uygun olduğuna hükmetti

Yargıtay’ın içtihat oluşturan kararına konu olay; 2013 yılında Manisa’nın Selendi İlçesi’nde yaşandı. İlişkileri bozulan S.P. ile D.P. çifti tartışmaya başladı. Eşinin hakaret ve tehditlerinden bunalan ancak bunu ispat edemeyen D.P., bir gece tartışma sırasında eşinin hakaret ve tehdit içeren sözlerini cep telefonuna kaydetti.

‘ŞİKÂYETÇİYİM’

Gazete Habetürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre D.P., bu kayıtları delil göstererek, eşi hakkında suç duyurusunda bulundu. Selendi Cumhuriyet Başsavcılığı, S.P. hakkında hakaret suçundan 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Selendi Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, dinlenen D.P., mahkemeye sunduğu ses kayıtlarından anlaşılacağı üzere kocasının kendisine sürekli hakaret ve tehditte bulunduğunu belirterek, “Şikâyetçiyim” dedi. Koca S.P.’nin avukatı ise D.P.’nin sunduğu ses kayıtlarını içeren CD’nin “hukuka aykırı delil” niteliğinde olduğunu belirterek müvekkilinin beraatına karar verilmesini istedi.

Tarafları dinleyen mahkeme, söz konusu ses kayıtlarının “hukuka aykırı elde edilmesi nedeniyle delil olarak kabul edilemeyeceğine” hükmetti. Bu gerekçe ile S.P.’nin beraatına karar verdi. D.P. kararı temyiz etti. Temyiz istemini görüşen Yargıtay 18. Ceza Dairesi, emsal bir karara imza attı. Daire, yerel mahkemenin kararını bozdu. Davacı eş tarafından elde edilen kayıtların Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 135. maddesi (iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması) kapsamında değerlendirilemeyeceği vurgulanan kararda, şu tespitlere yer verildi:

“Söz konusu kayıtlar bir başkasının özel hayatına müdahale niteliğinde olmayıp kendisine karşı işlenen, işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kayıt elde etme olanağının bulunmaması ve yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun elde edilmiş delil olduğu gözetilmeden, katılan tarafından sanığın tehdit ve hakaret içerikli sözlerinin kayda alındığı CD’nin hukuka aykırı delil olarak değerlendirilerek, sanık hakkında beraat kararı verilmesi kanuna aykırıdır.”

Benzer birçok dava için emsal teşkil edecek olan karar sonrası S.P. yeniden yargılanacak. Mahkeme ilk kararında direnmezse, Yargıtay’ın bozma kararı uyarınca, ses kayıtlarını delil olarak kabul ederek, S.P.’ye “hakaret” suçundan ceza verebilecek.
Habertürk

Yargıtay’dan ev sahibi ve kiracılar için önemli karar
17 Eylül 2017
Kira sözleşmesine atılan imzalar hem mülk sahibini, hem de kiracıyı sorumluluk altına alıyor. Yargıtay, milyonlarca mülk sahibi ve kiracıyı ilgilendiren önemli bir karara imza attı. Kira sözleşmesinin bütün sayfaları imzalı olmasa da geçerli sayılacak.

Gaziantep’te 1 Ocak 2011 tarihinde mülkünü kiraya veren vatandaş 30 bin liralık biriken kirayı alamadığı gerekçesiyle kiracı hakkında icra takibi başlattı. Gaziantep 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nde açılan icra takibine itiraz ve tahliye davasında savunma yapan davalı kiracı, kira sözleşmesinde imzası olmadığını, kaynağı belli olmayan başka bir mukavelenin arka sayfalarına kendi imzası bulunmayan bir ön sayfa eklenerek hazırlanan bu sözleşmeden haberi olmadığını, bu yüzden borcu kabul etmediğini dile getirdi. Mahkeme, davalının itirazında kira sözleşmesindeki imzasını inkar ettiğinden, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasına ve mülk sahibinin tahliye isteyemeyeceğine hükmetti. Mahkeme, alacaklının borçlu ile arasında kira sözleşmesi bulunduğunu ispat edecek bir belge ibraz edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.

Davacı mülk sahibi kararı temyiz edince devreye Yargıtay girdi. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi (kapatılan), davalının davada dayanılan kira sözleşmesindeki imzasını inkar etmediğine dikkat çekti. Emsal bir karara imza atan daire, kira sözleşmesinin davalının imzası bulunan başka bir belge ile oluşturulduğunu iddia ettiğini hatırlattı. Kararda şu ifadelere yer verildi:

“Dayanak kira sözleşmesinin aslı tek parça olup, sözleşmenin ön sayfasında davalının imzası bulunmasa da Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarına göre metin, içerik, anlam ve devam eden maddelerin bir bütünlük taşıması kaydıyla birden çok sayfadan oluşan yazılı sözleşmelerin tüm sayfalarının taraflarca imza edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Mahkemece, işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Karar bozulmalıdır. Açıklanan sebeplerle kararın bozulmasına, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine oy birliği ile karar verildi.”
Hukukihaber

Yargıtay Atatürk'e "bu adam" diyip heykellerini eleştiren Profesör'e verilen cezayı bozdu
17 Ocak 2012

Prof. Dr. Atilla Yayla hakkında Atatürk için söylediği iddia edilen, ‘İleride bizlere, neden her yerde bu adamın heykelleri var diye soracaklar’ sözleri için verilen ceza bozuldu.

Prof. Dr. Atilla Yayla hakkında, açılan ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gelen davada Yayla hakkında verilen 1 yıl 3 aylık hapis cezası bozuldu. Yayla’nın İzmir’de Ak Parti’nin düzenlediği bir etkinlikte Atatürk için, “Bu adam”, “Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül etmektedir”, “İleride bizlere, neden her yerde bu adamın heykelleri var diye soracaklar” dediği iddia edilmişti.
Yayla, sözlerinin çarpıtıldığını, Atatürk’ten “bu adam” diye söz etmediğini söylemişti.

Kararda, Yayla’nın etkinlikte kullandığı sözler için “Nezaket aşılsa da hakaret suçu işlenmemiştir” denildi.

18 Kasım 2006’daki etkinlikte Yayla’nın Atatürk’le ilgili yorumları bazı gazetelerde yer aldı. Yayla’nın Atatürk için, “Bu adam”, “Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül etmektedir”, “İleride bizlere, neden her yerde bu adamın heykelleri var diye soracaklar” gibi ifadeler kullandığı öne sürüldü.

‘Bu adam’ demedim

Gazi Üniversitesi, Yayla’nın derslerine son verirken, İzmir Başsavcılığı, soruşturma başlattı. Soruşturma sonunda Yayla hakkında “Atatürk’ün manevi hatırasına hakaret ettiği” gerekçesiyle dava açıldı. Yayla, haberlerde yer alan ifadeleri kullanmadığını, sözlerin çarpıtılıp hedef haline getirildiğini, eleştirilerinin hakaret gibi sunulduğunu, “Bu adam” ve benzeri ifadelerin kendisine ait olmadığını kaydetti.

Yayla’nın avukatları Murat Dinçer ve Nalan Erkem de etkinliğin ses kaydını, Yayla’nın bildirilerini mahkemeye sundu. Buna rağmen İzmir 8. Asliye Ceza Mahkemesi, Yayla’yı 1 yıl 3 ay hapse mahkûm etti. Ceza, 5 yıl içerisinde suç işlemesi halinde yeniden işleme konulmak kaydıyla ertelendi.

Yargıtay’dan döndü

Temyiz incelemesini kasım ayında yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, oybirliğiyle Yayla hakkında verilen kararı bozdu. Kararda, şöyle denildi: “Sanığın suç oluşturduğu iddia ve kabul edilen sözleri söylediğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gibi panel konuşma metni ve sanığın akademisyen kimliği de dikkate alındığında söylediği kabul edilen cümlelerin, nezaket kurallarını zorlamakla birlikte Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.”
Milliyet

'Dolmabahçe Görüşmesi açıklansın'
24 Haziran 2011
Erdoğan ile Büyükanıt'ın Dolmabahçe görüşmesinin araştırıldığı ilk ve tek yargılamayı Yargıtay ikinci kez bozdu.

Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili eski bakan Fikri Sağlar'a dava açan Büyükanıt'a Yargıtay'dan şok karar: "Ergenekon dosyasındaki 'gizli CD' Sağlar'a verilsin."

Habertürk gazetesinde Hilal Öztürk imzalı haber Dolmabahçe görüşmesinin daha uzun süre gündemde kalacağını gösteriyor. Başbakan Erdoğan ile eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 4 Mayıs 2007'de yaptığı 2.5 saatlik görüşmede eski bakanlardan Fikri Sağlar tarafından ortaya atılan "Başbakan Erdoğan eşinin harcamalarını içeren bir dosyayı Büyükanıt'a verdi" şeklindeki iddialarla ilgili açılan davanın ikince kez bozulması kararını veren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Ergenekon dosyasından mahkemeye gönderilen CD'nin davalı Fikri Sağlar'a verilmesini istedi.

Yargıtay mahkemenin Büyükanıt'ın "kişilik haklarını korumak gerekçesiyle gizlediği bilirkişinin bile kodlayarak raporladığı CD'nin Sağlar'a verilmemesini esastan bozma gerekçesi yaptı. Gerekçeli kararını açıklayan Yargıtay, CD'nin Sağlar'a verilmesi gerektiğini bildirerek dosyayı yeniden yerel mahkemeye gönderdi.

Fikri Sağlar 15 Mayıs 2008'de Birgün Gazetesi'ndeki köşesinde "Büyükanıt'a dosya verildi mi?" başlıklı bir yazıda, "Büyükanıt'a Başbakan tarafından, Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan görüşmede Filiz Büyükanıt'ın yaptığı harcamaları gösteren bir dosya verildiği, dosyanın içeriğinin ürkütücü olduğu" şeklinde iddialara yer verdi. Sağlar'a tazminat davası açan büyükanıt, 17 bin TL kazanmıştı, dava Yargıtay tarafından bozulmuştu.
Akşam

Sanıkla hakimin davalık olması reddi hakim talebi yaratmaz
Yargıtay'dan Ergenekon sanıklarına kötü haber
09 Mayıs 2011

Davalarına bakan hâkimlere karşı tazminat davası açtıktan sonra “husumet doğdu” diyerek, söz konusu hâkimleri reddeden Ergenekon sanıklarına Yargıtay’dan kötü haber geldi.

Yargıtay, “hâkimle sanığın davalık olması husumet oluşturmaz” gerekçesiyle, hâkimlerin görevlerine devam etmelerinin yolunu açtı. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, “Yargılama devam ederken tarafların mahkeme hâkimi hakkında şikâyette bulunması veya aleyhe tazminat davası açması Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası’nda belirtilen ‘davalık olma’ (husumet) anlamında yorumlanamaz” kararını verdi. Yargıtay, sanığıyla davalık olan hâkimin, davaya bakmaya devam edebileceğini belirtti.

Daire kararında, “Aksine bir yorum, yargılama yapan tüm hâkimlerin kötü niyetli taraflarca reddedilmesini kolaylaştıracağı gibi, bu hakkı kötüye kullanmak isteyenlerin davranışlarını da korumak anlamına gelir” değerlendirmesi yaptı. Kararda “Hiçbir hukuk kuralı kötü niyeti korumaz. Aksini kabul etmek, kötü niyetli kişilerce açılacak uydurma dava ve şikâyetler sonucu davaya bakan hâkimlerin sağlıklı, baskıdan uzak ve hür iradeleri ile görev yapmalarına engel olacağı gibi, tabii hâkim ilkesini de zedeleyecektir” denildi.

18 HAKİME 468 BİN TL’LİK DAVA AÇILDI
Ergenekon sanıklarının açtığı dava miktarları şöyle:
Çetin Doğan 60 bin TL
Dursun Çiçek 5 hâkim hakkında 25 bin TL
Ahmet Yavuz 3 hâkim hakkında 60 bin TL
Levent Bektaş 3 hâkim hakkında 60 bin TL
Süha Tanyeli 3 hâkim hakkında 60 bin TL
Hayrettin Ertekin 6 hâkim hakkında 60 bin TL
Fatih Derdiyok 3 bin TL.
habertürk

Anahtar Kelimeler
Yargıtay, ergenekon davası, reddi hakim talebi

17.06.2009
Orhan Pamuk'un "30 bin Kürdü ve 1 Milyon Ermeniyi Öldürdük" sözleri üzerine açılan davada Yargıtay tarafından kesinleşen kararın tam metni

Türk Milleti'ne sövmeyi alışkanlık edinenler açısından bu karar metni, her Türk vatandaşına dava açma hakkı tanıması açısından bir dönüm noktasına denk düşüyor. Bu yönü ile çok faydalı ve tarihi bir karar.

Bir diğer açıdan ise bu karar metninin yanlış ellerde ifade özgürlüğüne yönelik hamlelere zemin hazırlama ihtimali gözönünde bulundurulmalı. "Nefret suçları" olarak adlandırılan ve genellikle küresel/siyonist lobiler tarafından her türlü İsrail eleştirisini bastırmak gayesi ile piyasaya sürülen bu yasalar dizisi, meşru eleştiriler zeminini gayr-ı meşru zemine çekmeye yarıyor. Tarihsel tespitleri bir millete topyekün düşmanlık olarak algılatacak bu yasalar dizisini Türkiye'nin gündemine sokmak isteyenler açısından aşağıdaki karar metni birilerinin çok işine gelebilecek ayrıntılar içeriyor.

Öncü bir gözlem olarak değerlendirmenize sunuyoruz.
------------------------------------------------------------------------------------------------

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/12581
K. 2007/15816
T. 11.12.2007

• KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT ( 30 Bin Kürdü ve 1 Milyon Ermeni’yi Öldürdük. Türkiye’de Hiç Kimse Bunu Dile Getirmeye Cesaret Edemiyor. Ben Ediyorum. Beyanı - Davacıların Salt Türk Milletinin Ferdi Olmaları Nedeniyle Aktif Dava Ehliyetlerinin Bulunduğu )

• MANEVİ TAZMİNAT ( 30 Bin Kürdü ve 1 Milyon Ermeni’yi Öldürdük. Türkiye’de Hiç Kimse Bunu Dile Getirmeye Cesaret Edemiyor. Ben Ediyorum. Beyanı/Davacıların Salt Türk Milletinin Ferdi Olmaları Nedeniyle Aktif Dava Ehliyetlerinin Bulunduğu - Kişilik Haklarına Saldırı )

• KÜRTLERİ ÖLDÜRDÜĞÜMÜZ BEYANI ( Otuz Bin Adet/Sözlerin Davacıların Vatandaşlık Bağı İle Bağlı Bulundukları Türk Milletine Yönelik Olduğu - Davacıların Aktif Dava Ehliyetinin Bulunduğu/Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat İstemi )

• ERMENİLERİ ÖLDÜRDÜĞÜMÜZ BEYANI ( Bir Milyon Adet/Sözlerin Türk Milletine Yönelik Olduğu - Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat İstemi/Davacıların Salt Türk Milletinin Ferdi Olmaları Nedeniyle Aktif Dava Ehliyetlerinin Bulunduğu )

• TÜRK MİLLETİNE YÖNELİK SÖZLER ( 30 Bin Kürdü ve 1 Milyon Ermeni’yi Öldürdük. Türkiye’de Hiç Kimse Bunu Dile Getirmeye Cesaret Edemiyor. Ben Ediyorum. Beyanı - Davacıların Salt Türk Milletinin Ferdi Olmaları Nedeniyle Aktif Dava Ehliyetlerinin Bulunduğu/Kişilik Haklarına Saldırı )

• ORHAN PAMUK DAVASI ( 30 Bin Kürdü ve 1 Milyon Ermeni’yi Öldürdük. Türkiye’de Hiç Kimse Bunu Dile Getirmeye Cesaret Edemiyor. Ben Ediyorum. Beyanı - Sözlerin Davacıların Vatandaşlık Bağı İle Bağlı Bulundukları Türk Milletine Yönelik Olduğu/Davacıların Aktif Dava Ehliyetinin Bulunduğu )

2709/m. 66
4721/m. 25
818/m. 49

ÖZET : Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davalı yabancı bir dergide yayımlanan röportajda; "30 bin Kürdü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdük.Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Davalı tarafın söylendiği iddia edilen sözlerin, davacıların vatandaşlık bağı ile bağlı bulundukları Türk Milletine yönelik olması durumunda davacıların aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar davalı , dava konusu sözlerine özne bulunmadığını savunmuş ise de mahkemece, sözlerin Türk Milletine yönelik olduğu benimsenmiş ancak davacıların salt Türk Milletinin ferdi olmaları nedeniyle aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesi ile dava red edilmiştir .

Şu durumda davacıların aktif dava ehliyetinin varlığının kabulü ile davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

DAVA : Davacı Turgut Kozaba ve diğerleri vekili Avukat Kemal Kerinçsiz tarafından,davalı Ferit Orhan Pamuk aleyhine 06/02/2006 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda ; Mahkemece davanın reddine dair verilen 28/07/2006 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle daha önceden belirlenen 13/11/2007 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat Mustafa Yılmaz geldi, karşı taraftan davalı adına gelen olmadı.

Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabülüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi.

Dosyanın görüşülmesine geçildi Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içersindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacılar vekili,davalının yabancı bir dergide yayımlanan röportajda;

"30 bin Kürdü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdük.Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum."

şeklinde beyanda bulunarak Türk Milletini ve atalarımızı katil ilan ettiğini, davalının iftiradan ibaret bu beyanının Türk Milletinin bütün fertlerini yurtdışında yabancı milletler karşısında zor duruma düşürdüğünü, Ermeni iddialarına güç kazandırdığını, bu beyanlarla birlikte Türk Milletinin dışarıda horlanma, dışlanma ve aşağılanma şeklinde davranışlara daha sıklıkla maruz kalmaya başladıklarını birçok ülkede Ermeni iddiaları ile ilgili yasa tasarılarının kabul edilmeye başlandığını, Türk Milletinin bu iddialarla ilgili dış baskı ve tehdit ile karşılaştığını davalının bu sözlerinin Türk Milletinin bütün fertlerine tarihine, uluslararası ilişkilerine menfaatlerine büyük darbe vurduğunu, fert olarak da büyük üzüntü duyulduğunu, şahsiyet haklarının ağır surette ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Davalı vekili ise müvekkilinin söylediği cümlenin davacılar tarafından tahrip edildiğini dergide yer alan ifadenin aynen

"Burada 30 bin Kürt öldürüldü, 1 milyonda Ermeni ve neredeyse kimse bundan söz etmeye cesaret edemiyor"

biçiminde olduğunu, cümlenin özne içermediğini davacıların aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, hem tazminat hem de yayın isteminin doğru olmadığını, tazminat koşullarını oluşmadığını, Ermeni tehcirinin Osmanlı döneminde yaşamadığını , müvekkilinin söylediği cümlenin Osmanlı Devletinde olan bir olaya ilişkin kanaati olduğunu, düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, ağır zarar koşulunun gerçekleşmediğini, Ermeni tehcirinin bir vakıa olduğunu, tarihi olayların tartışılmasına hiçbir sınır konulamayacağını, müvekkilinin kusuru bulunmadığını davacıların bu eleştiriye katlanmak zorunda olduklarını, İstanbul Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verildiğini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesi uyarınca müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, savunarak davanın usul ve esas yönünden reddini istemiştir.

Mahkemece , davacıların salt Türk Milletinin bir ferdi olmaları nedeniyle yansıma yoluyla kişilik haklarına saldırı olduğunun kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yönünden reddine karar verilmiştir.

Dava, kişilik haklarına saldırı nedenine dayanmaktadır. Hukukumuzda kişilik haklarını tanımı yapılmamış ve bu hakkın hangi değerleri kapsadığı da açıklanmamıştır. Böyle kişilik haklarının diğer bir anlatımla şahsiyet haklarının nelerden ibaret olduğunun belirlenmesi ve sınırının çizilmesi uygulamaya yani yargıya bırakılmıştır.

Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda kişisel değerlerin; fiziki , duygusal ve sosyal kişilik değerleri olarak belirlendiği , kişinin toplum içindeki mesleki kimliği şeref ve haysiyeti , özgürlüğü vücut ve ruh bütünlüğü ve sağlığı, ırk din ve vatandaşlık gibi bağları kapsadığı kabul edilmektedir .

Anayasanın 66. maddesine göre "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür".

Kişilerin onur ve şerefleri gibi mensubu bulundukları ve Anayasa ile çerçevesi belirlenmiş bir millete aidiyeti duygularında yukarıdaki açıklamalar nazara alındığında; kişilik değerleri kapsamında ve hukuki koruma altındadırlar .

Davalı tarafın söylendiği iddia edilen sözlerin , davacıların vatandaşlık bağı ile bağlı bulundukları Türk Milletine yönelik olması durumunda davacıların aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar davalı , dava konusu sözlerine özne bulunmadığını savunmuş ise de mahkemece, sözlerin Türk Milletine yönelik olduğu benimsenmiş ancak davacıların salt Türk Milletinin ferdi olmaları nedeniyle aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesi ile dava red edilmiştir .

Şu durumda davacıların aktif dava ehliyetinin varlığının kabulü ile davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Kişilik haklarına saldırının varlığının benimsenmesi durumunda MK’nun 25. ve BK’nun 49. maddesine göre ve ayrıca BK’nun 49/3 maddedeki düzenlemede gözetilerek bir hüküm kurulmalıdır.

Yazılı şekilde davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacılar yararına takdir olunan 500,00 YTL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 11.12.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Dosyadaki yazılara , kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan, dairemiz çoğunluğunun bozma görüşüne katılmıyoruz.
Üye Şerife ÖZTÜRK
Üye Ali SEZGİN

www.acikistihbarat.com


Yargıtay, 'telekulak' kocayı haklı buldu!
Yasa dışı dinleme, boşanma davasında delil oldu
13:30 - Yargıtay, İstanbul, Pendik'de aldatıldığından şüphelendiği için eşinin haberi olmaksızın eve ses kayıt cihazı yerleştirerek olanı biteni dinleyen ve elde ettiği ses kayıtları sonrası eşi hakkında boşanma davası açarak, tazminat talep eden kocayı haklı buldu. Yargıtay, verdiği emsal kararda, yasadışı yollarla elde edilen delilin, delil kabul edileceğine hükmetti. Pendik Aile Mahkemesi, verdiği karara direnirse, son sözü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu verecek. Mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına uyarsa, aldatıldığından şüphelenen eşlerin yasadışı yollarla birbirlerini dinlemeleri, boşanma davalarında delil olarak kabul edilecek. 03.01.2009 ANKARA - netgazete

BANKAMATİK MAĞDURLARINA MÜJDE

Karakter boyutu :

10 Mayıs 2009 10:55
ATM dolandırıcılıklarında banka, 'yeterli güvenlik önlemleri almadığı' gerekçesiyle 'asli kusurlu' kabul edildi.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, özel düzeneklerle yapılan ATM dolandırıcılıklarında bankayı 'yeterli güvenlik önlemleri almadığı' gerekçesiyle 'asli kusurlu' bulurken, kötü niyetli kişilerin önerisiyle cihazın yanındaki telefonu kullanarak, kart bilgilerinin dolandırıcıların eline geçmesine neden olan kart sahibini de 'müterafik kusurlu (Ortak kusurlu. Zarara uğrayanın, zararın doğumuna veya zararın artmasına yardım etmesi)' kabul etti. ATM’den para çekmek isterken dolandırıcıların kurduğu özel düzenek nedeniyle dolandırılan bir vatandaş, “icraya verileceği tehdidiyle” faiziyle birlikte bankaya 2 bin 45 TL 89 kuruş ödeme yaptı. Vatandaş, ödediği paranın tahsili istemiyle banka aleyhinde dava açtı. Davayı görüşen yerel mahkeme, bankanın vatandaşa geri ödeme yapmasına karar verdi. Bankanın temyiz kararı da Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nden döndü.

mynet

Yargıtay Perinçek'i Sevindirdi
10 Aralık 2008 13:46

Yargıtay İşçi Partisi Genel Başkanı ve Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek'in, MİT'çi Mehmet Eymür aleyhine açtığı tazminat davasıyla ilgili kararını verdi.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'in, Mehmet Eymür aleyhine açtığı manevi tazminat davasını reddeden yerel mahkeme kararını bozdu.

İP Genel Başkanı Perinçek, Mehmet Eymür'ün "Sentez" isimli kitabında, yapılan yorumların ve değerlendirmelerin gerçek dışı ve kendisi hakkında kullanılan "militan, terörist, orta oyuncusu, deli, PKK dostu, elleri kana bulaşmış, cinayet azmettiricisi, yalancı, ruh hastası" gibi ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu ileri sürerek, Eymür ve yayıncı şirket hakkında manevi tazminat davası açmıştı.

İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi "kitapta yer alan bilgi ve belgelerin halkı bilgilendirme niteliğinde olduğu ve kişilik haklarına saldırının bulunmadığı" gerekçesiyle davayı reddetmişti.

Perinçek'in yerel mahkemenin kararını temyiz etmesi üzerine dava dosyası Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne gitti.

Daire, Eymür'ün kamuoyunu bilgilendirme ve ötesinde kamuoyu oluşturma hakkı çerçevesinde, Perinçek tarafından ifade edilenlere karşı görüş, düşünce ve eleştiride bulunmasının olağan olduğunu, ancak bu hakkın kullanılmasında yayının konusu ile kullanılan sözler arasında düşünsel bağlılık anlamında öz ile biçim dengesinin korunması gerektiğine işaret etti.

"Yayın doğru olsa ve kamu yararı bulunsa bile, üslup uygun değilse, aşağılayıcı, küçük düşürücü, abartılı ise hukuka uygunluktan söz edilemez" değerlendirmesinde bulunan Daire, Perinçek hakkındaki ifadeler nedeniyle kitapta öz ile biçim dengesinin bozulduğunu, söz konusu ifadelerin eleştiri çerçevesinde kabulünün mümkün olmadığını belirtti.

Daire, yerel mahkemenin davanın reddi yönündeki kararını bozdu.

İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, ilk kararında direnir ve bu karar da temyiz edilirse dava dosyası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gidecek.
aktifhaber

Yargıtay, ''Erdoğan garip adam, garip fukara adam. 3 milyon Dolar'a gemi nasıl alındı?'' diyen Kanaltürk'ün eski sahibi gazeteci Tuncay Özkan'ın tazminat ödemesini durdurdu


11 Aralık 2008 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanarak cezaevine konan gazeteci Tuncay Özkan aleyhine açtığı manevi tazminat davasını kaybetti. Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği kararı bozan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Özkan’ın Cumhuriyet mitinginde yaptığı konuşmanın ‘eleştiri’ sınırları içerisinde olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, Özkan’ın, İzmir ili Gündoğdoğdu ilçesinde düzenlenen Cumhuriyet mitinginde, “…..ya Recep Tayyip Erdoğan garip adam, garip fukara adam. Ya bu üç milyon dolara gemi nasıl alındı. Tanesi 1 trilyondan 5 tane ev nasıl alındı. Bunun hesabını sandıkta sormayacak mısınız? Hırsızlık yolsuzluk yapanların, yobazların yanına mı bırakacaksınız?.......”söylediği sözler nedeniyle kişilik haklarının hedef alındığını belirterek tazminat talebiyle dava açtı.
Mahkeme, Özkan’ı tazminat ödemeye mahkum eti. Kararı, Özkan’ın avukatlığını da yapan CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü temyiz etti. Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.

-BAŞBAKANIN GEMİSİNE TAZMİNAT YOK-

Oyçokluğuyla alınan kararda şöyle denildi: “Dava konusu konuşma bir bütün olarak incelendiğinde; hükümetin icraatlarına yönelik düşünce açıklaması niteliğinde olduğu, hükümetin başı olarak başbakanlık görevini yürüten davacının kişilik haklarının doğrudan hedef alınmadığı, davacının adının konuşma öncesinde basında genişçe yer almış bulunan mal varlığı ile ilgili iddialar nedeni ile geçtiği, davalının gazeteci yazar sıfatı ile yaptığı konuşma sırasında bu iddialarla ilgili düşünce açıklamasında bulunarak eleştirilerini dile getirdiği, konuşmanın tümü itibariyle davacının kişiliğine yönelik saldırı bulunmadığı, başka bir deyimle eleştiri sınırları içinde kalındığı gözetilerek davanın tümden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulü usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.”
Karara muhalif kalan daire üyelerinden Kamil Kancabaş ve Sadık Demircioğlu, karşı oy yazıralında, “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz” görüşünü belirttiler.
Yerel Mahkeme, verdiği karara direnirse dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine gelecek.

netgazete

İşyerinde öpüşme kovulma nedeni sayılmadı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, iş yerinde erkek arkadaşıyla öpüştüğü için iş akdi feshedilen kadının işe iade talebini haklı buldu.

ANKARA - Dairenin kararında, ''eylemin anlık olduğuna, iş yerinde müşteri bulunmadığına, diğer işçilerin de olayı görmediğine'' işaret edilerek, ''davranışın, iş yerinde olumsuzluğa yol açmadığı'' vurgulandı.

Özel bir şirkette çalışan ve iş yerinde erkek arkadaşıyla öpüşen K.İ, ''ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığı'' gerekçesiyle işten çıkarılmasının ardından işe iade talebiyle dava açtı.

Ankara 17. İş Mahkemesi, ''K.İ'nin, erkek arkadaşıyla bir arada olmak istiyorsa başka ortamlarda daha rahat, serbest ve samimi olabileceği ancak iş yerinde daha dikkatli ve özenli davranması gerektiğine'' hükmederek, ''buna uymayan'' kadının iş sözleşmesinin feshini haklı buldu.

Temyiz başvurusunun ardından davayı görüşen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ise Ankara 17. İş Mahkemesinin kararını bozarak, K.İ'nin işe iadesine hükmetti.

Dairenin kararında, davacı ve erkek arkadaşının öpüşmesiyle ilgili herhangi bir şikayet olmadığı halde işverenin kamera kaydı görüntülerine dayanarak, işçinin sözleşmesini feshettiği belirtildi.

Kararda, şu değerlendirmelere yer verildi:

''Öpüşme eyleminin anlık oluşu, iş yerinde müşteri bulunmayışı, bir başka işçinin de görmeyişi göz önünde tutulduğunda, olayın bu şekliyle iş düzenini bozucu nitelikte bir eylem olarak kabulü, ağır bir sonuç olup, ölçülülük ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.

Davacının bu davranışı iş yerinde olumsuzluklara yol açmadığı, iş ilişkisini devamını etkilemediği ve feshin geçerli nedenlere dayanmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin, davanın reddine karar vermesi hatalıdır.''
Akşam

Yargıtay: "Fotokopiden belgeye, işlem başlatılamaz''

24 Haziran 2009 “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” başlıklı fotokopi belgedeki imzanın Albay Dursun Çiçek’e ait olup olmadığı araştırılırken, Yargıtay Üyeleri Kubilay Taşdemir ve Ramazan Özkepir’in birlikte yazdıkları, ‘5237 Sayılı TCK’da Açıklamalı-İçtihadlı Sahtekarlık Suçları’ isimli kitapta, “Fotokopiden ibaret belge hukuki sonuç doğuramaz” şeklindeki bir Yargıtay kararı yayımlandı.
Yargıtay üyeleri Taşdemir ve Özkepir, Turhan Kitapevi tarafından bu yıl basılan söz konusu kitapta, Yargıtay 19’uncu Dairesi’nin “fotokopi belge”ye ilişkin kararının sonuç bölümü şöyle aktarılıyor:
“Vekaletname fotokopileri üzerinden inceleme yapılıp rapor düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Fotokopi üzerinde imza incelemesi yapılarak sağlıklı bir sonuca varılamaz. Bu durumda mahkemece iddia olunan ve savunma özetleri gözetilerek davacının mukayese imzaları bulunan belgelerin asılları celb edildikten sonra dosyaya ibraz edilen tüm kredi sözleşmeleriyle birlikte Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan veya konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir."

"YENİ TARİHLİ KARARLARA ÖNCELİK VERDİK"
Taşdemir ve Özkepir, kitabın tanıtım yazısında, “Yargıtay kararlarının seçiminde, en son uygulamaları yansıtan yeni tarihli kararlara öncelik vermekle birlikte halen geçerliliğini koruyan ve emsal nitelikte olan eski kararlara da yer verdik” diyorlar.
Bu arada, kitapta, sahtekarlık suçları, “Sahtekarlık suçlarında teşebbüs, sahtecilik suçlarında iştirak, kamu görevine karşı suçlar, mührü bozma, resmi belgede sahtecilik” gibi başlıklar altında inceleniyor.
Taraf gazetesi tarafından gündeme getirilen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” belgesinin aslına bugüne kadar ulaşılamadı. Son olarak İçişleri Bakanı Beşir Atalay dün Emniyet’te belgenin fotokopisinin bulunduğunu söyledi.

netgazete

Kredi kartları aidatlarında son karar

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesini yaptığı bir davada kredi kartı aidatı konusunda emsal bir karar alarak bankanın kredi kartı üyelik ücretini, tüketiciye iade edilmesine karar verdi.

28 Haziran 2009 00:15

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesini yaptığı bir davada kredi kartı sözleşmesinin ''on iki punto koyu siyah harflerle düzenlenmediği'' ve üyelik ücretine ilişkin hükmün tüketici ile müzakere edilmediğine işaret ederek, bankanın kredi kartı üyelik ücretini, tüketiciye iade etmesine karar verdi.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin kararı bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı.

Yılmaz Karapınar isimli vatandaş, bir bankadan aldığı kredi kartı için hesabından 60 TL üyelik ücreti kesilmesi üzerine, alınan ücretin iadesine karar verilmesi istemiyle Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurdu. Hakem Heyeti, ücretin Karapınar'a iadesine karar verdi.

Bankanın, Hakem Heyeti'nin kararına itiraz etmesi üzerine, tüketici mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Dinar Asliye Hukuk Mahkemesi, ''ücretin alınacağı sözleşme ile kararlaştırıldığı için yasaya aykırı olmadığına'' karar verdi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da Mahkemenin kararının ''kanun yararına'' bozulmasını istedi.

Dosyayı görüşen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, uyuşmazlığın çözümü için bu konudaki yasal düzenlemeler ile taraflar arasındaki sözleşme hükümlerini inceledi.

Tüketici sözleşmelerinin ''en az on iki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir'' hükmünü içerdiğine işaret eden Daire, Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde ''satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır'' hükmünün yer aldığını belirtti.

Taraflar arasındaki 2 Ocak 2002 tarihinde imzalanan sözleşmenin 14. maddesinde kart kullanıcısından kart kullanım ücretinin alınacağının belirtildiğini ifade eden Daire kararında, ''Sözleşme incelendiğinde, sözleşmenin davacı banka tarafından matbu, standart olarak hazırlanıp boş olan kısımların rakam, isim ve adresler yazılarak doldurulduğu, sözleşmenin on iki punto koyu siyah harflerle düzenlenmediği görülmektedir'' denildi.

Kart kullanımı ücretini düzenleyen sözleşme hükmünün tüketici ile müzakere edilerek kararlaştırıldığına dair iddiaların ispat edilemediğine işaret eden Daire, bu durumda sözleşmedeki kredi kartı üyelik ücreti alınacağına dair hükmün ''haksız şart'' olduğunun kabul edilmesi gerektiğine hükmetti.

Daire, davacı bankanın söz konusu sözleşme hükmüne dayalı olarak kredi kartı kullanıcısı davalıdan ücret istemesinin olanaklı olmadığına karar vererek, yerel mahkemenin kararını kanun yararına oybirliğiyle bozdu
haber7

PKK adına suç işlemek ve övmek, ayrı suç sayıldı
23:10 - Yargıtay 9. Ceza Dairesi, "terör örgütünün amacının propagandasını yapmak" suçundan yargılanan sanık M.A'ya verilen 10 aylık hapis cezasını bozdu ve sanığın, "örgüt adına suç işlemek" ve "terör örgütünün propagandasını yapmak" suçlarından ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği kararını verdi. Kararda, şu ifadelere yer verildi: "Öldürülen terör örgütü üyelerinin cenaze törenine, örgütün internet sitelerinde yaptığı çağrıya uyarak örgütün propagandasına dönüşen toplantıya katılan sanığın, örgüt amblemine sarılı tabutu taşıyarak terör örgütünün propagandasını yaptığı, bu suretle örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten ibaret eylemi nedeniyle TCK'nın 314/2 ve Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2. maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılması gerekir." 08.07.2009 DİYARBAKIR netgazete

Yargıtay: 'Paşalar sermayenin neferi' sözü suç değil
18:00 - Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmalarını düzenleyen yasayla ilgili siyasi ve hukuki tartışma sürerken, Yargıtay, “Paşalar sermayenin koruyucusu, aktörü, neferi, figüranı” sözlerinin hakaret kapsamına girmediğine karar verdi. Bir yazısında bu ifadeleri kullanan gazeteci Rahmi Yıldırım hakkında Türk Ceza Kanunu 301’inci maddeden açılan davada verilen beraat kararı Yargıtay tarafından oybirliğiyle onandı. 27.07.2009 ANKARA netgazete

İŞTEN ATTIRAN SİTELER

28 Eylül 2009 16:44
Mesai saatleri içersinde bu sitelere girenler işten atılıyor
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi cinsel konulu sitelere giren çalışanın işten atılmasına yeşil ışık yaktı.

Yargıtay, mesai saatleri içerisinde bahis ve cinsel konulu sitelere girdiği tespit edilen çalışanın iş aktinin fesh edilmesinin doğru olduğuna karar verdi.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin verdiği emsal kararda, işçinin bu tür sitelere girerek doğruluk ve bağlılık ilkesine aykırı davrandığını kaydetti.

Mesai saatleri içerisinde bahis ve cinsel konulu internet sitelerine girmek işten atılma nedeni olur mu?

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, verdiği emsal kararda mesai saatlerinde bahis ve cinsel konulu sitelere giren çalışanın işten atılmasına yeşil ışık yaktı.

İzmir 9. İş mahkemesi’nin verdiği kararı bozan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, çalışanın işyerinde bu tür sitelere girmesinin “İşverenin güvenini kötüye kullanmak” olarak yorumladı.

Yargıtay’ın emsal kararında şöyle denildi: “Davacının kullandığı bilgisayarda mesai saatleri içinde bahis ve cinsel konulu sitelere girdiğine ilişkin tutanak düzenlenmiştir. Tutanak içeriği tutanak tanıklarınca doğrulanmıştır. Fesih haklıdır. Kıdem ve ihbar tazminatının reddi gerekir iken kabulü hatalıdır.”

(Yasemin Güneri - HaberTürk)

Yargıtay'dan Ergenekon Savcılarına Önemli Uyarı
13 Ocak 2010

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, Ergenekon savcıları aleyhinde adliye mahkemelerinde genel hükümlere göre tazminat davası açılabileceğini hükmederken, ilginç tespit ve uyarılarda da bulunduğu ortaya çıktı.

Cumhuriyet Savcılarının, idari yönden Adalet Bakanlığına bağlı olmakla birlikte, “Yargılama görevi kapsamında yürütülen hizmetlerde Adalet Bakanlığı’nın ajanı konumunda olmadığını” vurgulayan Yargıtay, “Dava açılması ve buna ilişkin iddianamenin düzenlenmesi tümüyle yargısal faaliyettir. Bu faaliyetin yerine getirilmesinde salt kişisel kusurlu davranışla zarara yol açıldığında, Cumhuriyet Savcısının kişisel sorumluluğu doğar” dedi.

Ergenekon iddianamesi eklerinde özel telefon konuşmalarına yer verilen Gazeteci Fatma Sibel Yüksek ve Müyesser Uğur, görevi kötüye kullanma ve haberleşme hürriyetinin ihlali iddiasıyla Ergenekon Savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın aleyhinde tazminat davası açtı.

Yüksek ve Uğur, davanın Savcıların da, hâkimlerle aynı yetki ve sorumluluklara haiz olduğu gerekçesiyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde görülmesini talep etti. Ancak 4. Hukuk Dairesi, usul yönünden reddettiği davanın, adliye mahkemelerinde görüşülmesine karar verirken, “Cumhuriyet Savcılarının faaliyetlerinin, yargısal değil, idari nitelik taşıdığına” da hükmetti.

Davalıların temyiz itirazı sonucunda ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu oy çokluğuyla, 4. Hukuk Dairesi’nin savcılar aleyhinde adliye mahkemelerinde, genel hükümlere göre tazminat davası açılabileceği kararını onanmakla birlikte, dava açma ve iddianame düzenlemenin idari değil, yargısal bir faaliyet olduğu, bu faaliyetlerin yerine getirilmesi sırasındaki kusurlardan da bizzat Cumhuriyet savcılarının sorumlu olacağı hükmüne vardı.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu davaya ilişkin olarak geçtiğimiz günlerde çıkan gerekçeli kararında, ilginç tespit ve uyarıların yer aldığı görüldü.

Yargıtay’ın ilk tespiti, “Hukuk sistemimizde, Hâkimlerin durumu çok net olarak ortaya konmuşken, Cumhuriyet Savcılarına karşı açılacak tazminat davaları yönünde açık bir hüküm bulunmadığı” yönünde oldu ve bu durumun irdelenmesinin faydalı olacağı belirtildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Cumhuriyet Savcılarının faaliyetlerinin kapsam ve niteliğini değerlendirirken de şu hususlara dikkat çekti:

“Savcıların, yargılama fonksiyonu dışında, yasalarla verilmiş idari görevleri de bulunduğundan, yaptıkları idari görevler nedeniyle ve bu kapsamda tesis edilen işlemlerden dolayı Adalet Bakanlığı’nın sorumlu tutulacağı açıktır. Ne var ki, idari yönden Adalet Bakanlığı’na bağlı olan, ancak yargılama göreve kapsamında yürüttükleri hizmet nedeniyle Adalet Bakanlığı’nın ajanı konumunda olmayan savcıların verdiği kararlardan dolayı, yürütme fonksiyonu içinde yer alan Adalet Bakanlığı’nın sorumlu tutulmasına olanak bulunmamaktadır…İdari görevlerinin varlığı, Savcılığın aynı zamanda yargılama görevlerinin varlığını kabule engel değildir. Nitekim hâkimlerin de idari görevleri vardır ve bu görevler yargısal görevlerini ortadan kaldırmamaktadır. Dava açılması ve buna ilişkin iddianamenin düzenlenmesi tümüyle yargısal faaliyettir, bu nedenle de idari faaliyet kapsamında değerlendirilemez. Bu faaliyetin yerine getirilmesinde salt kişisel kusurlu davranışla zarara yol açıldığında, Cumhuriyet Savcısının kişisel sorumluğu doğar.”
avaztürk

Yargıtay'dan estetik kararı
31/07/2011
İzmir'de, kırmızı ışıkta geçen bir taksinin, içinde bulunduğu araca çarpması sonucu yaralanan, toplam 42 dikiş atılan yüzünde kalıcı izler kalan 25 yaşındaki Fatma Önkahraman, estetik ameliyatlarını mahkeme kararıyla yaptıracak.
Yargıtay’ın tazminatın yükseltilmesine, estetik ameliyat giderlerinin davalılardan alınması kararına, yerel mahkemenin de uymasıyla çifte sevinç yaşayan Önkahraman, "Bu kazanın izleri hem yüzümde hem yüreğimde. İnşallah bugüne kadar yaptıramadığım estetik ameliyatı mahkeme kararıyla yaptırıp, yüzümdeki izlerden kurtulacağım" dedi.

Yargıtay’a emsal olacak karar aldırtan trafik kazası, 20 Aralık 2007 tarihinde İzmir’de meydana geldi. Nuri Fidan, yönetimindeki otomobille kırmızı ışıkta geçerken, sağ ön koltuğunda Fatma Önkahraman’ın oturduğu, Mustafa Önkahraman yönetimindeki otomobile çarptı. Kazada otomobilleri kullanılmaz hale gelirken, Fatma Önkahraman ağzı, alnı, gözlerinin çevresinden ciddi biçimde yaralandı, ön dişleri kırıldı, kaldırıldığı hastanede yüzüne 42 dikiş atıldı. Kırmızı ışıkta geçip kazaya yol açan Nuri Fidan, tam kusurlu bulunurken, yüzü tanınmayacak hale gelen, o dönemde henüz 7 aylık evli olan çift kendilerini birçok sorunun ortasında buldu. Yaraları yüzünden çalışamaz hale gelen, kısa bir süre sonra da kalfa olarak çalıştığı eczanede işten çıkarılan Fatma Önkahraman’ın psikolojisi de bozuldu.

Fatma Önkahraman, avukat Tülay Pordoğan Oral aracılığıyla kazanın yol açtığı kayıplarının karşılanması için 50 bin liralık manevi, hakları saklı kalmak kaydıyla, 5 bin liralık maddi tazminat davası açtı. İzmir 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada Avukat Oral, müvekkilinin daha önce çok güzel bir yüze sahip olduğunu, kazanın yüzünü, psikolojisini bozduğunu, maddi manevi zarara uğrattığını belirtti. Oral, bilirkişi tarafından hesaplanacak estetik operasyon bedelinin davalıdan alınmasını talep etti. Mahkeme, 5 bin lira manevi tazminat ile bir kısım tedavi giderlerinin tahsiline karar verdi. Avukat Oral, bu kararın müvekkilinini mağduriyetini gidermediğini savundu, Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulundu.

YARGITAY’DAN EMSAL KARAR

Dosyayı inceleyen Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, kaza sırasında 21 yaşında olan davacı Fatma Önkahraman’ın itirazını haklı bularak, yerel mahkemenin kararını bozdu. Davalının bilinçli taksir derecesinde tam kusurlu olduğunun anlaşıldığının belirtildiği Yargıtay kararında, "Olayın oluş biçimi, davacının yaralanmasının derecesi, kusur durumu, olay tarihinde 21 yaşında olduğu gözetildiğinde, davacı yararına takdir edilen manevi tazminat tutarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir. Davacının yüzündeki yara izlerini tamamen yok etmese de yapılacak estetik ameliyatın olumlu katkısı gözetilerek, davalıların hesaplanacak estetik ameliyatı giderlerinden de sorumlu tutulmaları gerekir" denildi.

Bozma kararı ardından İzmir 1’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yeniden yapılan duruşmada hakim, Yargıtay’ın bozma ilamına uyulmasına karar verildi. Hakim, Yargıtay’ın düşük bulduğu 5 bin liralık manevi tazminat miktarını 15 bin liraya yükseltirken, estetik ameliyat giderlerine ilişkin olarak ise, "6 bin 111 sayılı (Torba Yasa) yasanın yürürlüğe girmiş olması nedeniyle estetik ameliyat giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) tahsiline" karar verdi.

KARAR MUTLU ETTİ

Kazada yüzünün tanınmayacak hale geldiğini, maddi manevi çok acılar çektiğini belirten, 2 yaşında bir kız çocuk annesi Fatma Önkahraman, "3 yıldır hem tıbbi, hem hukuki mücadele veriyoruz. Yargıtay kararı sevindirici. Yüzümde kalan izlerden Yargıtay kararı sayesinde kurtulacağım için mutluyum" dedi. Eşi Mustafa Önkahraman ise kazanın hayatlarını altüst ettiğini söyledi. Önkahraman, "6 aylık evliydik. Eşimin psikolojsi bozuldu, İşsiz kaldı. Ben işimden oldum, ailemin yanına taşınmak zorunda kaldık. Ekonomik nedenlerden dolayı estetik ameliyatları yaptıramadık. Maddi manevi büyük çöküntü yaşadık. Yüzünde 42 dikiş vardı, suratında izler h?l? duruyor. Yargıtay kararıyla inşallah eşim estetik olup, bu izlerden kurtulacak. Biz de üzerimizdeki kara bulutları atacağız" diye konuştu.

SGK KARŞILAMAZSA TEMYİZ YOLU AÇIK

Fatma Önkahraman’ın avukatı Tülay Pordoğan Oral yargı süreciyle ilgili olarak, şunları söyledi:

"Mahkeme sadece 5 bin lira manevi tazminata hükmedip, estetik ameliyat giderlerini de tahsil edemeyeceğine karar vermişti. Kararı temyiz ettik. Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi kararı oybirliği ile bozdu. Estetik ameliyat giderlerinin davalılardan tahsiline karar verdi, ayrıca manevi tazminatın çok düşük olduğunu, yükseltilmesi gerektiğine karara bağladı. Mahkeme bu karara uydu. Şu anda manevi tazminat tutarı 15 bin liraya yükseltildi. Ancak 6111 sayısı Torba Yasa’nın yürürlüğe girmesi nedeniyle mahkeme estetik ameliyat giderlerinin öncelikle SGK’dan karşılanması gerektiği yönünde karar verdi."
Radikal


Yargıtay Ceza Genel Kurulu'ndan Karamehmet ve Dinç Bilgin'e "adi zimmet" kararı
Kurul, Karamehmet'in "Bankacılık Kanunu'na muhalefet" davasındaki üç eylemini "zincirleme adi zimmet" olarak değerlendirirken, Dinç Bilgin'in eylemlerinin ise "adi zimmet" olduğuna hükmetti ve zamanaşımı kararını bozdu
01 Kasım 2011

Daha önce nitelikli zimmetten mahkum olan ancak cezası Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından lehine bozulan Mehmet Emin Karamehmet hakkında bu kez Yargıtay Ceza Kurulu’ndan "zincirleme adi zimmet" kararı çıktı. Yargıtay Başsavcılığı, dairenin kararına karşı Mehmet Emin Karamehmet aleyhine itirazda bulunarak, dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderdi.
Yargıtay Ceza Kurulu da, mahkemenin de dairenin de kabulünün dışında başka bir karar vererek; Mehmet Emin Karamehmet, Osman Berkmen ve Orhan Emirdağ’ın zincirleme surette adi zimmet suçundan, Dinç Bilgin’in de "adi zimmet" suçundan mahkum olmaları gerektiğine hükmetti.

Bu suçun Türk Ceza Kanunu'ndaki karşılığı 6 yıldan 12 yıla kadar hapis, suç zincirleme surette işlendiği için 3’te 1 oranında artırılması da söz konusu. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararına göre Mehmet Emin Karamehmet, Osman Berkmen ve Orhan Emirdağ’ın 9 yıldan 16 yıla kadar, daha önce davası zaman aşımından düşürülen Dinç Bilgin’in ise 6 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası alması gündemde…

KARAMEHMET'İN EYLEMLERİ "ZİNCİRLEME ADİ ZİMMET"
Peki son karar ne? Yargıtay Ceza Genel Kurulu neye hükmetti?
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, iş adamı Mehmet Emin Karamehmet'in, ''Bankacılık Kanunu'na muhalefet'' davasındaki üç eyleminin “zincirleme adi zimmet'' suçunu oluşturduğuna hükmetti.

Karamehmet, 6 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle yeniden yargılanacak. Kurul, ayrıca Karamehmet hakkında yurt dışına çıkış yasağı koydu.

PAMUKBANK VE ETİBANK'TAN KULLANDIRILAN KREDİLER
Karamehmet'in, Pamukbank ve Etibank'tan kullandırılan bazı kredilere ilişkin yargılandığı ''Bankacılık Kanunu'na muhalefet'' davasıyla ilgili dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kuruluna geldi.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Karamehmet'in, Pamukbank'tan kullandırılan bazı kredilere ilişkin yargılandığı davada 11 yıl 8 ay hapis ve 471 milyon 950 bin 66 lira adli para cezasına çarptırmış, sanıklardan iş adamı Dinç Bilgin hakkındaki davanın ise zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle düşmesine karar vermişti.

Mahkeme, sanıklardan Orhan Emirdağ'ı, Pamukbank yönetim kurulu üyeliği ve genel müdürlüğü yaptığı dönemdeki bazı kredi işlemlerine ilişkin ''zimmet'' suçundan 10 yıl 4 ay 13 gün hapis cezasına, Osman Berkmen'i de bankanın yönetim kurulu üyeliği yaptığı döneme ilişkin ''zimmet'' suçundan 9 yıl 8 ay 20 gün hapse mahkum etmişti.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Pamukbank ile Etibank arasında ''back to back'' kredilere ilişkin eylemin ''hizmet sebebiyle emniyeti suistimal'' kapsamında kaldığını, suç oluşsa bile zaman aşımı süresinin dolduğu tespitinde bulunarak, bu konuya ilişkin Mehmet Emin Karamehmet hakkındaki davanın ortadan kaldırılmasına karar vermişti. Yerel mahkeme ayrıca, Karamehmet hakkında, bazı kredi işlemlerine ilişkin açılan davanın da zaman aşımı süresi dolduğundan ortadan kaldırılmasını kararlaştırmıştı.

Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 7. Ceza Dairesine gelmiş ve daire, Karamehmet, Emirdağ ve Berkmen hakkındaki hapis cezası kararını oy çokluğuyla esastan bozmuştu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine dosyayı görüşen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Karamehmet'e ''nitelikli zimmet'' suçundan verilen 11 yıl 8 ay hapis cezasını bozdu. Kurul, bu suçun ''adi zimmet'' suçuna girdiğine hükmetti.

BACK TO BACK KREDİLERDE ZAMAN AŞIMI KARARI DA BOZULDU
İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin, Pamukbank ile Etibank arasında ''back to back'' kredilere ilişkin eylem ile usulsüz bazı usulsüz kredi işlemlerine ilişkin davanın da zaman aşımı süresi dolduğundan ortadan kaldırılması kararını da bozan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Karamehmet hakkındaki bu iki eylemin de ''adi zimmet'' suçunu oluşturduğuna karar verdi.

Kurul, Karamehmet'e isnat edilen 3 eylemin ''zincirleme adi zimmet'' suçunu oluşturduğunu kararlaştırdı.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Emirdağ ve Berkmen hakkındaki eylemlerin ''hizmet sebebiyle emniyeti suistimal'' kapsamında kaldığı gerekçesiyle zaman aşımından düşürülmesine karar veren Yargıtay 7. Ceza Dairesinin kararını kaldırarak, bu kişiler hakkındaki eylemlerin de ''adi zimmet suçunu'' oluşturduğuna hükmetti.

Kurul, Mehmet Emin Karamehmet, Orhan Emirdağ ve Osman Berkmen hakkında yurt dışına çıkış yasağı da koydu.

DİNÇ BİLGİN'İN EYLEMİ DE "ADİ ZİMMET"
İşadamı Dinç Bilgin hakkında davanın zaman aşımından düşürülmesine ilişkin kararı da bozan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Dinç Bilgin'in eyleminin de ''adi zimmet'' suçu oluşturduğuna karar verdi.

Buna göre, Dinç Bilgin de aynı davada ''adi zimmet'' suçlamasıyla İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinde tekrar yargılanacak.
habertürk

Yargıtay Abone Lehinde Karar Verdi
06 Kasım 2011
Mahkeme, 1 ayda 25 bin dakika konuştuğu gerekçesiyle aboneyi 7 bin 500 lira borçlandıran GSM şirketini suçlu buldu.Gerekçe olarak ücret tarifesiyle ilgili GSM şirketinin "her yöne sınırsız" diye vaad ettiği reklam kampanyası gösterildi.

Oktay Kararaslan 2 yıl önce "Her Yöne Sınırsız " tarifeli cep telefonuyla 1 ayda 25 bin dakika konuştu.
GSM operatörü bunun üzerine aboneye 7 bin 500 lira fatura gönderdi.
''Fatura tutarının iptali'' için mahkemeye giden abone dilekçesinde GSM şirketinin sınırsız tarifesinin 66,70 lira olduğunu savundu.
Şirkete yüksek miktarda faturanın nedenini sorduğunda ise kendisine ''Tarife 10 bin dakika limitlidir. 25 bin dakika konuştuğunuz için 10 bin dakikadan sonraki konuşma faturaya yansıdı'' denildiğini söyledi.
Abone ayrıca GSM şirketinin reklam kampanyalarının da yanıltıcı olduğunu savundu.
Davayı karara bağlayan İstanbul 1.Tüketici Mahkemesi aboneyi haklı bularak, sadece tarife tutarı olan "66 lira 70 kuruş"un ödemesine hükmetti.
GSM şirketi karar itiraz edince dava Yargıtay’a taşındı.
Yargıtay 13’üncü Hukuk Dairesi de bütün temyiz itirazlarının reddine oy birliğiyle karar verdi, tüketici mahkemesinin kararını onadı.
Karara göre, tüketiciye gönderilen 7 bin 576 liralık faturanın 66 lira 70 kuruştan fazla kısmı iptal edilerek, tüketiciden tahsil edilemeyecek.

TRT

312 General bozuldu
29 Haziran Cuma 2012

312 generalin emir komuta zinciriyle bir araya gelerek ve hatta bazısının dava konusundan haberi olmaksızın açtığı davada yeni bir karar çıktı. Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Anadolu’da Vakit gazetesine Türkiye tarihin en büyük tazminat cezasını verdiği davada gazetenin itirazını değerlendiren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin “fikre linç” mahiyeti taşıyan kararını oy birliğiyle bozdu.

Düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasal teminat altına alındığı bir süreçte bir araya gelen 312 general, Anadolu'da Vakit gazetesi yazarı Asım Yenihaber'in bir yazısından dolayı tam 624 milyar liralık dava açtı. Yazar Asım Yenihaber'in 25 Ağustos 2003 tarihli gazete nüshasında yayımlanan “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” başlıklı köşe yazısını bahane ederek; “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” iddiasıyla gazeteyi ekonomik olarak linç etmek isteyen 28 Şubat'çı generaller, 31 Ekim 2003 tarihinde Ankara'da verdikleri bir dilekçeyle müşteki olmuştu. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur'un da aralarında bulunduğu 312 generalin her biri için 2 milyar lira olmak üzere toplam 624 milyar lira tazminat istendi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ise organize olarak açılan davada Vakit aleyhine davacı olan generaller arasında bütün baskılara rağmen yer almamıştı.

“FİKRE LİNÇ” DAVASI 9 YILDIR SÜRÜYOR

Türkiye tarihin en büyük tazminat cezası talebini içerdiği için kamuoyunun yakından takip ettiği dava yaklaşık 9 yıldır devam ediyor. Aynı zamanda hortum sanığı Uzanlar'ın avukatlığını da yapan Bilgin Yazıcıoğlu'nun generalleri de savunduğu davaya Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi baktı. Mayıs 2004'te ilk kararını veren Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir rekora imza atarak Vakit gazetesine 900 milyar liralık tazminat cezası verdi. Üst mahkemeden dönen dava dosyasını yeniden inceleyen yerel mahkeme de 6 Mayıs 2010 tarihinde verdiği ikinci bir kararla Vakit'i cezalandırmakta ısrar etti. Mayıs 2010'da verilen ve faiziyle birlikte 1 trilyon 800 milyar lirayı bulan tazminat cezasına ikinci kez itiraz eden gazete, davayı Yargıtay'a taşımıştı.

YARGITAY, OY BİRLİĞİYLE BOZDU

Gazetenin itirazını değerlendiren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararını oy birliğiyle bozdu. Yargıtay'ın 21 Mayıs 2012 tarihinde verdiği anlaşılan kararında, yerel mahkemenin karanındaki çelişkilere dikkat çekildi. Mahkemenin verdiği kısa kararıyla gerekçeli kararı arasındaki çelişkiye dikkat çekilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin kararında şöyle denildi: “Yanlar arasında yapılan yargılamanın son oturumunda hüküm olarak (2- Davanın diğer davalılar Harun Aksoy ve Nuri Aksoy yönünden KABÜLÜ ile her davacı açısından 2.000,00'er TL manevi tazminatın 25/08/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte bu davalılardan alınıp, davacılara ödenmesine) kararı verilmişken; daha sonra yazılan gerekçeli kararda: (Davacının diğer davalılar Harun Aksoy ve Nuri Aksoy yönünden KABÜLÜ ile her davacı açısından 2.000,00'er TL (309x 2.000,00=618.000,00 TL) manevi tazminatın 25/08/2003 tarnihinden itibaren işleycek yasal faiziyle birlikte bu davalılardan alınıp, davacılara ödenmesi) öngörülmüş ve böylece kısa kararla gerekçeli karar arasında açık bir çelişki ortaya çıkmıştır.”

YEREL MAHKEMEYE “VİCDANİ KANAAT” HATARLATMASI

Bu çelişkinin bozma nedeni oluşturduğuna dikkat çeken Yargıtay, yerel mahkemenin bu çelişkiyi gidererek, daha önce verdiği kısa karara bağlı olmaksızın vicdani kanaatine göre karar verebileceğine işaret etti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, bozma biçimine göre; öteki temyiz nedenlerinin şimdilik incelemesine yer olmadığına da işaret etti.

Yeni Akit

‘Örgüt üyeliği’ için dinleme yapılamaz
08 Mart 2013
Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin Adana’daki bir uyuşturucu kaçakçılığı operasyonuyla ilgili açılan davada verdiği, “Telefon dinleme kararı uyuşturucu için alındıysa, dinleme kayıtlarını ayrıca örgüt suçu yönünden kullanamazsın” kararının gerekçesinden, daha çok tartışılacak bir yorum çıktı

Kararda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun hangi suçlarla ilgili dinleme yapılabileceğini gösteren 135. maddesine göre iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin hükümlerin suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçu için uygulanamayacağı vurgulandı.

Yargıtay 10. Ceza Dairesi, kararında, örgüt suçları yönünden telefon dinleme tedbirleri tartışılırken, “Öte yandan CMK’nın 135. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin hükümler suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçu için uygulanamaz.
Hukuka aykırı delil niteliğindeki telefon konuşmalarının bu suçlar yönünden hükme esas alınmayacağı gözetilmeden sanıkların bu suçlardan beraatlerine yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi bozma nedenidir” denildi.

2 üye muhalif kaldı
3 üyenin oyuyla alınan karara muhalif kalan 2 üye ise karşı oy gerekçelerinde bu görüşe itiraz ederek, “İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması koruma tedbirinin uygulanabilmesi için sınırlı suç, kuvvetli şüphe ve başka türlü delil elde edilme imkanının bulunmaması koşullarının bir arada bulunması gereklidir. Bu koşullar orantılılık ve ölçülülük ilkelerini sağlamak üzere getirilmiştir.
CMK’nın 135. maddesinde getirilen koşullara salt şekli olarak değil ceza muhakemesinin gayesi ve bu ilkeler gözönünde tutularak yaklaşılmalıdır. Failin eylemine soruşturma aşamasında yüklenen vasıf ile kovuşturma aşamasında yüklenebilecek vasfın değişebilecek olması o kadar olağandır ki yasa koyucu bu ihtimali gözeterek CMK’da başta 226. madde olmak üzere düzenlemeler yapmıştır. Suç vasfının değişmesi halinde yeni suç vasfı katalog suçlardan olsa bile iletişim kaydının hükme esas alınmayacağı biçimindeki yaklaşım hem ceza muhakemesinin dinamik yapısına hem CMK’daki kurumların birbirleriyle olan ilişkilerine hem de maddi gerçeğe ulaşmak biçimindeki amacına aykırı, şekli bir yaklaşım olacaktır” ifadelerini kullandı.

Emsal olabilir
Kararın, itiraz üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu gündemine gelebileceği belirtildi. Karar, burada da benzer bir görüş doğrultusunda emsal haline gelirse, silahsız örgütlerle ilgili davalarda, dinleme kayıtları tartışmalı hale gelecek.
Bu tür örgütlere üyelik yönünden bu kayıtlar delil değeri taşımayacak.
Milliyet

Yargıtay hapis cezasını bozdu; polise 'Kedi' demek hakaret sayılmadı
22 Ocak 2018



Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kararına göre "Dönek" demek de hakaret suçu kapsamına girmiyor

Yargıtay 18. Ceza Dairesi, Eskişehir’de tartıştığı polislere “Dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giyince aslan kesiliyorsunuz” diyen Ü.Ç.’ye “hakaret” suçlamasıyla verilen 1 yıl 4 ay hapis cezasını bozdu. Yargıtay kararında söz konusu ifadeleri “suç” değil “ağır eleştiri” ve “kaba hitap tarzı” saydı.

Oya Armutçu’nun Hürriyet gazetesinde “Polise kedi demek suç sayılmadı” başlığıyla (22 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Tartıştığınız polislere “Dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giyince aslan kesiliyor sunuz?” derseniz ne olur?

“Polise hakaretten” dava açılır, sanık olursunuz.

Önce Eskişehir’deki o olay:

Ü.Ç. adlı vatandaş geçen yıl tartıştığı polislere “Dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giydiğiniz zaman aslan kesiliyorsunuz” dedi. Polisler bu sözler üzerine tutanak tuttu ve konu savcılığa intikal ettirildi. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, TCK’nın 125/3. maddesi çerçevesinde “kamu görevlisine hakaret” suçundan dava açtı. Ü.Ç. mahkemede polisin üniformayı kullanarak vatandaşlara olumsuz davranışlar sergilediğini savunarak, tepkisini dile getirmek için bu sözleri sarf ettiğini söyledi.

Mahkemeden 1 yıl 4 ay hapis

Yargılamayı yapan Eskişehir 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Ü.Ç.’nin bu savunmasını yerinde görmedi. Mahkeme polislere yönelik bu sözleri “hakaret” suçu olarak nitelendirdi. Mahkeme, üçüncü fıkradaki, “Hakaret suçunun; kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz”ibaresi ışığında, sanık Ü.Ç.’yi 1 yıl 4 ay hapse mahkûm etti.

Ü.Ç., mahkûmiyet kararını, Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nde temyiz etti. Yargıtay, 1 yıl 4 aylık mahkûmiyet kararını bozdu ve ne dedi, biliyor musunuz? Bu sözler “hakaret”sayılmaz ve “suç” olmaz. Yargıtay kararında, hakaretin “tahrik edici olup olmadığının, zamana, yere ve duruma göre değişebileceği”belirtildi.

Hakaret kriteri uyarısı

Bozma kararında, yerel mahkemelere kamu görevlilerine yönelik her türlü “ağır eleştiri” veya “rahatsız edici sözün” hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi gerektiği uyarısı da yapıldı. Kamu görevlisine “hakaret” suçunun kriteri kararda, “Sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı veya sövme fiilinin oluşması gerekir” şeklinde açıkladı.

Davaya konu olan “Dışarıda kedi gibi oluyorsunuz, üniformayı giyince aslan kesiliyor sunuz?” sözlerinin “hakaret” değil “ağır eleştiri” ve “kaba hitap tarzı”olarak kabul edilebileceğini belirtildi.

Yargıtay’ın polise hakaret suçuyla ilgili verdiği bu karar, son dönemde ifade özgürlüğünün sınırını genişleten yargı kararları arasına önemli bir örnek olarak girdi.

‘Dönek’ demek de suç değil

Bir başka örnek karar da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verildi. “Sen döneksin” diyen ve hakkında soruşturma açılan M.V.E. adlı vatandaşın dosyası üzerine savcılık “dönek” demeyi “suç saymadı” ve “takipsizlik” kararı verildi. “Dönek” ifadesi “hakaret” sayılmayabileceği gibi artık “hakaret” suçu kapsamında cezalandırılmayacak. Bu örnek takipsizlik kararı da bakın şöyle verildi:

Ankara’da M.K. adlı vatandaş 25 Kasım 2017’deki apartman toplantısında tartıştığı komşusu M.V.E.’nin, “Sen döneksin, bu işler senin yüzünden olmuyor” diyerek kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle 14 Aralık 2017’de suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkarslan, Anayasa Mahkemesi’nin geçen yıl siyasetçilere “dönek” demeyi “hakaret” saymayan kararına dayanarak takipsizlik kararı verdi.

Kısa bir not da düşmek gerekiyor. Her dava kendi bağlamında ve ayrı ayrı değerlendirilir. TCK ve Yargıtay uygulaması ışığında, haksız bu kriterlere uymayan her türlü söz, ifade ve eylem de suç sayılarak cezalandırılabilir.

T24
ETİKETLER
polis hakaret kedi dönek oya armutçu [/img]
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MAHKEME KARARLARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com