EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Yediğimiz en zararlı 10 gıda

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HASTALIKLAR/ŞİFALAR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Sal May 27, 2008 9:19 pm    Mesaj konusu: Yediğimiz en zararlı 10 gıda Alıntıyla Cevap Gönder

Guardian: İrlanda'da yapılan bir araştırmada, pirinç patlağıyla bebekler ve çocuklara yönelik pirinç içeren gıdaların dörtte üçünde tehlikeli seviyelerde arsenik bulundu

İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesinin haberine göre, araştırma heyetine başkanlık eden bitki ve toprak bilimleri uzmanı Prof.Andy Meharg, "Arseniğin zarar verici etkilerine özellikle bebekler daha açık. Arsenik bebeklerin gelişimini, zekâsını ve bağışıklık sistemini etkiliyor ve bunlar zararlarından sadece birkaçı" dedi.
Prof. Meharg "Bebekler için pirinç patlağı ve pirinç gevrekleri yaygın olarak tüketiliyor. Bu araştırma,piyasada satılan bebek krakerlerinin dörtte üçünün izin verilen oranın üzerinde arsenik içerdiğini ortaya çıkardı" diye konuştu.

Avrupa Komisyonu, Ocak 2016'da, birçok çocuğun tükettiği pirinç ve pirinç içeren gıdalardaki azami organik olmayan arsenik miktarına yönelik bir genelge yayımladı.

Ancak Prof. Meharg ve ekibi bu adıma rağmen pirinç içeren atıştırmalıkların daha güvenli hale gelmediğini söylüyor.

Araştırmalarının sonuçlarını bilim dergisi Plos One'da yayımlayan bilim insanlarına göre, "Yönetmeliğin yayımlanmasından sonra çok fazla bir şey değişmedi. Bebeklere yönelik pirinç ürünlerinin yüze 50'si hâlâ yasa dışı oranlarda organik olmayan arsenik içeriyor".

PİRİNÇTEKİ ARSENİK ORANI 10 KAT FAZLA

Ülkelere göre miktarı farklılık gösterse de arsenik, pirinçlerde doğal olarak oluşuyor. Pirincin içinde yetiştiği suda arsenik bulunuyor.
Pirinç diğer yiyeceklerden 10 kat daha fazla organik olmayan arsenik içeriyor ve aşırı tüketimi gelişim sorunlarının yanı sıra, diyabet, kalp hastalıkları ve sinir sistemi hasarıyla ilişkilendiriliyor.
İngiliz Gıda Standartları Kurumu, "Yiyeceklerimizden arseniği arındırmak imkansız. Ama yüksek miktarda arşenik sağlığa zararlı" diyor.

BBC Türkçe

Uzmanlar uyarıyor. "Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından bunlar fışkırıyor"
28 Ocak 2013

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde düzenlenen toplantıda konuşan İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar, "Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından tümörler fışkırıyor" dedi.

Çorlu Kent Konseyi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Marmara Çevre Platformu 43. toplantısında konuşan İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar ‘Beslenme ve Sağlık' konulu sunumunda; yoğurt, tavuk eti ve sosisin nasıl üretildiği ve bu ürünlerin zararları hakkında bilgiler verdi. Dizdar, "Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından tümörler fışkırıyor. Kuluçka süresi kısaltılarak 17 güne indirdiler. Hayvanların bacak yapıları değişti, bu hayvanlar 45 gün sonra kendiliğinden ölüyor.

Yapılan araştırmada doğal ürünle beslenen civcivlerin 45 gün sonra ayakta duramadığı görüldü. Tavukçular tıptan 50 sene önde gidiyor, bu endüstrinin görevi size üzerinde et tutturulmuş bir şey vermek. Hayvanın sağlıklı olması umurlarında değil, bu işin ilginç yanı bunun onayını da veterinerlerden alıyorlar. Dünyada bütün ülkelerde kanser artmıyor, bütün kanserler de artmıyor. Belli kanser türleri artıyor, bunu ABD de biliyor. Mevcut olan durumun farkındalar, çok umurlarında olduğunu sanmayın, hiç umurlarında değil, çünkü paralelinde ilaç endüstrisi büyüyor" dedi. Dizdar, "Ne yiyelim diyenlere şu an için güvenli olan bakliyat ve hububat diyebilirim" dedi.
netgazete

Coca Cola ve Pepsi ABD'deki üretiminde Kanserojen 4 - metilimidazol maddesini azaltıyor
9 MART 2012



BBCT'nin haaberine göre Coca Cola ve Pepsi'yi üreten şirketler, California yasaları gereği ürünlerine kanser uyarısı konmaması için bu içeceklerin formülünü değiştiriyor.

Yeni formüle göre içeceklere karamel rengini veren 4 - metilimidazol maddesinden daha az kullanılacak.

4 - metilimidazol, California eyaletinin kansere yol açtığı düşünülen maddeler listesinde yer alıyor.

Coca Cola ve Pepsi'yi üreten şirketler, California'da satılan ürünlerinde zaten yeni formülü kullanmaya başlamıştı.
Ancak yeni formülün artık ABD genelinde de yaygın şekilde kullanılacağı, belirtiliyor.

Haberden anlaşılacağı üzere Coca Cola ve Pepsi'ni ABD dışındaki üretimdeki formülünde ise bir değişiklik yok..
MBR Haber

Yediğimiz en zararlı 10 gıda
21 09 2008
Yaşamın temposu yükseldikçe hayatımızı kolaylaştıracak, zamandan ekonomi sağlayacak pek çok imkan yaşamımıza girdi. Bir anlamda insanların yaşam tarzlarına paralel olarak alternatifleri çoğaldı, çeşitlilik arttı, zenginleşti.
Teknoloji telefonu, arabayı, interneti, televizyonu, patates kızartmasını, konserveyi, salamlı sandviçi, hazır çorbaları, mikrodalgayı getirdi. Beraberinde kiloyu, kolesterolü, kanseri, yepyeni hastalıkları da hayatımıza soktu.

Yıllar içinde insanın yemekle olan ilişkisi hızla, sağlık için beslenmeden manevi haz ile çabucak karın doyurmaya dönüşmesiyle beslenme -sağlık ilişkisi iki kardeş olmaktan çıktı. Ancak bu duruma direnç gösteren. Ne yediğinin farkında olarak beslenen, ne yaptığının farkındalığıyla yaşayan insanlar yok değil. Zira bu insanları ciltlerinden, vücutlarından, renklerinden ve duruşlarından tanıyabilirsiniz.

ŞEKERLE iLiŞKiNiZi GÖZDEN GEÇiRiN

Vücudun yakıtı olarak kabul edilse de şekerin yaptığı tahribat bedeni zamanından önce yıpratır. Şeker pek çok işlemden geçtikten sonra kimyasal maddelerle ağartılarak rafine edilir. Şekerin neden olduğu tahribatlar ise oldukça fazla. Şeker bağışıklık sistemini zayıflatabiliyor, mineral dengesini bozabiliyor. Karaciğer, migren, asabiyet, uykusuzluk, çarpıntı, yorgunluk yaratıp meme, yumurtalık, prostat kanserine yol açabilmekte.

Şeker kalsiyum ve bakır emilimini engeller. Şeker serotonin seviyesini yükseltir bu nedenle kan damarlarını daraltabilir. Krom ve bakır eksikliğine yol açar. Hormonal dengesizliğe neden olabildiği gibi kronik hastalıkların iyileşmesini engeller. Kemiklerin kirecini kemirir B1 vitaminini yok eder...

NE YEDiĞiNiZiN FARKINDA MISINIZ?

Bu soruların cevabını yazın.

Cevapları aşağıdakilerle karşılaştırın

- Haftada ne kadar kırmızı et tüketiyorsunuz?
- Her gün ne kadar tatlı ve hamur işi tüketiyorsunuz?
- Haftada kaç gün fast-food ve kızartma yiyiyorsunuz?
- Günde ne kadar yürüyorsunuz?
- Hayvansal yağları sık tüketiyormusunuz?
- Öğünleri geçiştirecek pratik yemeklere haftada kaç gün yer veriyorsunuz?
- Televizyon karşısında atıştırıyor musunuz?

Cevapları aşağıdakilerle karşılaştırın

EN KÖTÜ 10 GIDA

Şeker
Çikolata
Hamur işleri
İşlenmiş etler (Şarküteri ürünler)
Cips çerez atıştırmalıklar
Hayvansal yağlar
Konsantre şekerli içecekler
Kızartma ve fast food ürünler
Hazır çorbalar
Dr. İsmail Ağar
www.ismailagar.com

Bir Kutu koladaki şeker Ne Kadar?
13 Nisan 2009
Çocuk ve gençlerin fazla kilo problemi büyümeye devam ediyor. Çocuklar, eskisine göre daha fazla şeker, yağ ve tuz tüketiyor.

Çocuk ve gençlerin fazla kilo problemi büyümeye devam ediyor. Çocuklar, eskisine göre daha fazla şeker, yağ ve tuz tüketiyor. Tükettikleri besinler tıka basa (yağların en zararlıları) doymuş ve trans-yağlarla dolu. Elli yıl öncesinin çocuklarına oranla çok daha fazla şeker tüketiyorlar. Örneğin bir şişe meşrubatta, bir kutu kolada ne kadar şeker var biliyor musunuz?

Tükettikleri besinler tıka basa (yağların en zararlıları) doymuş ve trans-yağlarla dolu. Elli yıl öncesinin çocuklarına oranla çok daha fazla şeker tüketiyorlar. Bir şişe meşrubatta, bir kutu kolada neredeyse 15 küp şeker var ve bir çocuğun günlük şeker tüketimi neredeyse yarım kiloya yaklaşıyor. 1960’lı yıllarda bir şişe meşrubat, 200-220ml civarındaydı, şimdi dev boyları söz konusu olduğunda 2 litreye kadar çıkabiliyor. Televizyon reklamları, sürekli çocuk ve gençlere yemelerini, içmelerini öneriyor. Bir saatlik televizyon izleme süresinde çocuk ve gençler, ortalama 15-20 dakika besin maddesi reklamı izlemek zorunda kalıyor. Üstelik bu besinlerin çoğu, sucuk, sosis, margarin, hamburger, bisküvi, cips, gofret, şekerleme gibi sağlığa yarardan çok zarar veren sağlıksız şeyler.

Sorunun nedeni çok

Daha da kötüsü, bu ürünler aileler ve çocuklara "akıllarını geliştirmek", "beyinlerini güçlendirmek", bedenlerini desteklemek, bağışıklıklarına güç vermek, boylarını uzatmak, kemiklerini desteklemek gibi "hayır" denilmesi güç vaatlerle sunuluyor. Kısacası çocuk ve gençler sürekli olarak kalori bombardımanına ve yanlış beslenme tüyolarına maruz kalıyor. Uzmanlar, çocuk ve gençlerin çok yedikleri için değil, yanlış besinler tüketip yeteri kadar hareket etmedikleri için kilo aldıklarını, şişmanladıklarını belirtiyor. Onlara yemeleri için önerilen besinler arasında ne portakal, elma, kiraz, erik; ne de marul, domates, fasulye veya kabak var. Dayatılan besinler katma değeri yüksek, kalorisi şişmiş, vitamin ve mineral fakiri hazır ürünler: Cipsler, browniler, kalorisi ikiye-üçe katlanmış çikolatalı bisküviler, kolalı içecekler...

Hazır kalori bombası

Çocuk ve gençlerin beslenmesinde ev yemeklerinin hiçbir önemi kalmadı. Sabah kahvaltılarını çoğu kez servislerde veya okullarda yapıyorlar. Öğle yemekleri okul kantinlerinin fast-food yiyecekleri ve şekerli içecekleri ya da okul idaresinin dışarıdan sağladığı sağlıksız besinlerden oluşmak zorunda. Akşam üzeri açlık krizleriyle evine dönen çocukları eskisi gibi evde bekleyen anneler, anneanneler de yok artık. Ya buzdolabından donmuş bir yiyecek çıkarıp yemek, ya da pizza veya hamburger siparişi vermek zorundalar. Yani günümüzde çocuk yemeklerinin çoğu hazır yemek restoranlarından temin ediliyor.

Sorun sadece anne babalardan da kaynaklanmıyor. Yeni hayat, çocukları ve gençleri de değiştirdi. Günümüz çocukları, gençleri, sokaklarda, parklarda koşup oynayarak değil televizyon, bilgisayar ya da DVD ile oyalanarak, chat yaparak eğleniyor. Artık onlar da yavaş yavaş bize benzemeye başladı, çoğu yerinden bile kımıldamıyor. Kısacası bir zamanlar eğlenmek için koşan çocuklar şimdi eğlenmek için oturuyor ya da uzanıyor.

Hareketsiz yaşam

Güne akıllı bir kahvaltı ile başlamayan, öğlen yemeğini doğru besinlerden oluşmuş mönülerden sağlayamayan, gün boyu gazoz, kola, bisküvi, browni veya gofret, daha kötüsü cips, dondurma atıştıran, koşup oynayacağı zamanları bilgisayar, televizyon başında oynayarak geçiren bu yeni çocuk ve gençlerin şişmanlamaları kadar doğal bir şey olamaz. Yeteri kadar sebze ve meyve tüketmeyen, şekeri, nişastayı, yağlı ve unlu gıdaları beslenme planının ana unsurları haline getiren bu yeni hayatın beklenen bir sonucudur fazla kilolu ve şişman çocuklar.

Kahvaltı yapan çocuklar kolay kolay şişmanlamaz

Binlerce araştırma, düzenli kahvaltı yapan çocukların daha dikkatli olduklarını, karmaşık problemleri daha kolay çözdüklerini, daha neşeli, keyifli ve barışık olduklarını, depresyon, hiperaktivite gibi sorunlara çok seyrek yakalandıklarını, daha seyrek hastalandıkları ve okula devam oranlarını yüksek tuttuklarını, her şeyden önemlisi matematik problemlerini çözmede, sosyal zekalarını geliştirmede daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor. Beyin, kan şekerinin neredeyse dörtte birini kullanan bir organdır. Sabah okula yeterli bir kan şekeri oranıyla başlayan vücutlar, hipoglisemik arkadaşlarına göre beyinlerine daha çok yakıt veriyor ve onların beyinleri en karmaşık problemleri bile çözmede asla zorlanmıyor.
haber7

Bozuk gıda anlamanın püf noktası
25 Ağustos 2008
Ciddi sağlık sorunlarına hatta zehirlenmelere yol açabilecek bozulmuş gıdaların, dış görünüşleri ve tatları, tazelik ya da bozulmuşlukları hakkında ipucu veriyor
Zafer Akpınar'ın haberi

Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bozulmuş ya da mikrop bulaşan gıdaların zehirlenmelere, hatta ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini söyledi.

Tarımsal Kalkınma Vakfı ve Konya Büyükşehir Belediyesince yürütülen 57 bin 630 avro bütçeli AB destekli Gıda Tüketicisini Koruma ve Bilinçlendirme Projesine bilimsel destek verdiklerini hatırlatan Prof. Dr. Tayar, gıdalarda bozulma şekilleri bilinirse güvenli gıda tüketiminin sağlanabileceğini ifade etti.

Bazı gıdalardaki bozulmanın dış görünüşü ve tadıyla anlaşılabileceğini kaydeden Tayar, şunları söyledi:

''Bozulmuş balık kötü koku, küflü tat, koku ve renk değişikliği ile tespit edilebilir. Turşu gibi fermente gıdalardaki acı tat, renkte kararmalar ve kötü koku, çiğ sütteki ahır kokusu, balık, sabun, acı, ekşi, yanık ve malt tatları, mavi-sarı, kırmızı renk oluşumu, sünme ve köpürme bozulma olduğunu gösterir. Bozulmuş ekmekte sünme ve küflenme, etlerde dış yüzeyinde yapışkanlık, renginde bozulmalar, ekşime ve kokuşma görülür. Kabuklu deniz hayvanlarında bozulma kötü koku ve ekşime, konserve gıdalarda kapakların şişmesi, ekşi ve acı tatlar, asidik ve kötü kokular, renkte kararmalarla anlaşılabilir.''

Meyvelerdeki bozulmanın çeşitli renkte çürümelerden rahatlıkla tespit edilebileceğini ifade eden Tayar, peynirde acı tat, gaz oluşumu nedeniyle delikli yapı, çeşitli renk oluşumlarının ürünün bozulmuş olduğunu gösterdiğini bildirdi.

Reçel ve marmelattaki ekşime ve köpürme, sucukta yapışkan tabaka oluşumu, kokuşma, ekşime ve yeşil renk oluşumunun bozulmayı işaret edeceğini belirten Tayar, ''Taze sebzedeki yapışkanlık, çürümeler ve ekşime, tereyağındaki acılaşma, ekşime, çeşitli tat bozuklukları, kötü koku, siyahlaşma, mavi-siyah lekeler, pembe-kırmızı, mavi ve yeşil renkler bozulma olduğunu gösterir'' dedi.

Prof. Dr. Tayar, yoğurtta görülen ekşime ve köpürmenin bozulmayı göstereceğini vurgulayarak, yumurtadaki bozulmanın akının yeşilimsi olması, sarısında siyah çürüklük, kırmızımsı, pembe renkli çürümeler, küflü ve kötü kokuyla anlaşılabileceğini bildirdi. haber7

Karpuz nişasta tadındaysa dikkat!
29 Haziran 2008

Bazı üreticilerin meyve ve sebzelerin büyümesini hızlandırmak amacıyla bilinçsizce kullandığı hormon, sağlığımızı tehdit ediyor. Bu gıdaların hormonlu olup olmadığı ise birkaç ayrıntıyla anlaşılabiliyor.
Konya Tarım İl Müdürlüğü internet sitesinde yer alan bilgilere göre, sebzelerin ve meyvelerin büyüme süresini hızlandırmak ve verimini artırmak için bilinçsizce ve aşırı dozda kullanılan hormonların insan sağlığını olumsuz etkilediği belirtilirken, bu tür sebze ve meyvelerin mümkün olduğunca az tüketilmesi gerektiği vurgulanıyor. Hormonal katkıların belli seviyelerde kullanıldığı zamanlarda insan sağlığına bir zararı olmadığı ifade edilirken, aşırı doz kullanımının insan sağlığını bozduğu vurgulanıyor. Uzmanlar, aslında hormonlu ürünlerden mümkün mertebe kaçınmamız gerektiğini söylüyor. Dış görünüşlerinden tespiti zor olsa da mesela çekirdeksiz, içi vıcık vıcık olan domatesler, süngerimsi olan çekirdeksiz patlıcanlar, çekirdeksiz kabaklar gibi sebzeler ile çekirdeksiz üzüm ve elma gibi görünümü bozuk meyvelerden uzak durmalıyız. Öte yandan, hormonlar, buğday, arpa, yulaf, çavdar ve çeltik gibi hububatlarda da hasatı kolaylaştırmak için kullanılıyor.

ÇOK BÜYÜK BİBERE DİKKAT

Sebzelerin ve meyvelerin hormonlu olup olmadığı dikkat edilecek birkaç ayrıntıyla kolaylıkla anlaşılabiliyor. Bazı sebze ve meyvelerin hormonlu olup olmadığının anlaşılabilmesi için şu bilgiler veriliyor:

"Domateste; kestiğimiz zaman içleri boşsa, meyve ucunda sivri memeler oluşmuş veya meyvenin şekli bozulmuşsa aşırı hormonlu olduğu anlaşılır. Ayrıca hormonlu domates dikine kesildiği zaman meyvenin ortasında beyaz bir tabaka görülür.

Salatalıkta; meyve şekilsiz, bir ucu kalın bir ucu ince veya yan yana yapışık meyveler görülür. Sebzenin içi sünger gibi, çekirdeği de koflaşmıştır. Yendiği zaman lezzetsiz bir tat verir.

Patlıcanda; şekli bozuk, meyve yanında meme gibi şişkinlikler veya salatalıktaki gibi çift meyve oluşumu vardır ve etli kısmı sünger gibidir.

Patateste; meyvenin şekli bozuk, patates yumrularında yapışıklık ve küçük yumrular vardır. Eğer aşırı hormon kullanımı varsa patatesin içinde kararmalar görülebilir.

Çilekte; aşırı büyüklük, yapışık meyveler görülür ve ısırıldığında meyvenin içi boştur. n Karpuzda; karpuzların çekirdek yerleri boştur ve yenildiği zaman aşırı nişasta kokusu duyulur.

Biberlerde; meyveler aşırı büyük ve etlidir. Çekirdek evi boş, etli kısmında ise domatesteki gibi beyazlı bir kısım görülür.

Toplumdan uzak yetiştirilen çocukların bağışıklık sistemi zayıf

Küçük yaşlardan itibaren adeta fanusta gibi sosyal hayattan uzak yetiştirilen çocukların bağışıklık sistemi olumsuz etkileniyor. Prof. Dr. Münevver Erdinç, "Çocukları gereğinden fazla ihtimam göstererek yetiştirmek, bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açıyor ve alerjiye daha yatkın oluyor" dedi. Astım ve alerjik hastalıkların çocuklarda yetişkinlerden daha fazla görüldüğünün altını çizen Erdinç, "Alerji, çoğu kişinin vücudunda tepkiye yol açmayan bir maddeye karşı bazı kişilerin anormallik göstermesidir" şeklinde konuştu. Erdinç, "Küçük yaşlardan itibaren hastalıklardan uzak durması için her türlü dış ortamdan izole yetiştirilen çocuklar, alerjenlere daha duyarlı oluyor" dedi.
haber7

Bu Yağ Adamı Öldürür
17 Haziran 2008
Bu yağın 2 gramı kalp krizini yüzde 23 artırıyor. En çok hangi yiyeceklerde kullanılıyor?

Hamur işi, cips ve fast food'larda kullanılan trans yağların her bir gramı bile vücut için çok tehlikeli. Trans yağdan günde sadece iki gram yemek kalp krizi riskini yüzde 23 artırıyor.

Çocukluğumuzdan beri büyük bir iştahla yediğimiz çikolatalar, şekerlemeler, bisküviler ve özellikle de hamburger ve patatesler göründükleri kadar masum değil. Yapılan klinik araştırmalara göre özellikle restoranlarda ve hazır gıdalarda sıkça tüketilen trans yağlardan günde sadece iki gram almak bile kalp krizi geçirme riskini yüzde 23 oranında artırıyor. Trans yağların katı yağ olarak adlandırılan tereyağdan bile daha tehlikeli olduğunu belirten uzmanlar, trans yağların obezite, kolesterol, diyabet, kısırlık gibi birçok rahatsızlığa neden olduğunu açıkladı.

DEFALARCA KIZARTILIYOR

Tekrar tekrar kullanılabildikleri ve ucuz oldukları için, kızartmaların bolca satıldığı fast food restoranların tercih ettiği trans yağlar doymamış bir yağ çeşidi. Mc Donalds, Kentucky Fried Chicken, Nestle, Mars gibi dünyaca ünlü birçok gıdanın içerisinde trans yağ kullanılıyor.


COCA COLANIN SAĞLIĞIMIZLA OYNUYOR!
23 Aralık 2008

Dünya devi içecek markası Coca Cola’nın başı dertte. Firmanın yanlış muhteviyatla tüketiciyi yanıltan etiketleri ABD’nin en yüksek gıda kuruluna takıldı. Diet Coke Plus’ı inceleyen Food and Drug Administration, Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent’e uyarı mektubu göndererek “Tüketiciyi kandırmayın” mesajı verdi.

Diet ve plus gibi türlü isimler altında milyonlarca insanın kilo ve diabet zaafı kullanılarak satılan ürünlerin aslında kandırmacadan ibaret olduğunu ortaya çıkaran bu mektup ABD'de büyük tartışma yarattı.

Uyarı mektubunda etiket ile ürün içeriğinin nasıl çeliştiği de uzun incelemeler sonucuna dayandırılarak şöyle anlatıldı:

“Yiyecek ve İlaç İdaresi’nin Diet Coke Plus 20 FL OZ (1.25 PT) 591ml etiketiniz üzerinde yaptıgı incelemeye göre, bu ürün Federal Yiyecek, İlaç ve Kozmetik Yasası’nı ihlal etmektedir. Diet Coke Plus isimli ürününüz [21 USC 343(r)(1)(A)] yasasının 403(r)(1)(A) bendine göre yanlıs etiketlendirilmiştir çünkü ürün besin ögeleri acısından iddia ettigi muhteviyatı tasımamaktadır. ‘Plus’ etiketini tasımasına ragmen yönetmelikelrde bu iddiaya karsılık gelen ögeler ürününüzün icinde mevcut degildir. Bu terim normalde ürününüzün içinde günlük ihtiyacı karsıladıgı düşünülenin en az % 10 üstünde bir vitamin ve mineral tasıdıgı anlamına gelir ki ürününüz bu beklentiyi karsılamamaktadır. Fakat, ürünlerin FDA kanun ve düzenlemerine uygun olarak etiketlendirilmesi gerektigi göz önünde bulundurulursa acil bir önlemle ürününüzün olusturdugu ihlalleri ortadan kaldırması gerekmektedir. Bunun basarılı bir sekilde yapılamaması halinde, tekrar bir uyarıya gerek duyulmadan ürününüze el ya da ihtiyati tedbir konulması söz konusu olabilir. Lütfen en az 15 gün içinde bu uyarıya karsılık vererek bize asama sama aldıgnız önlemleri acıklayan ve bu tür ihlallerin artık söz konusu olmadıgını ve benzerlerinin de bir daha da söz konusu olamaycagını belgeleyen bi yazı gönderiniz. Eger 15 gün icerisinde bunu gerceklestiremezseniz de bu gecikmeye neden olan sebepleri acıklayan ve ne kadar zaman içinde düzeltme calısmalarınızı tamamlayabileceginizi belgelendiren bir yazı gönderiniz.”

İŞTE FOOD AND DRUG ADMİNİSTRATİON’IN COCA COLA’YA GÖNDERDİĞİ TOKAT GİBİ UYARI MEKTUBUNUN ORJİNALİ:

Kurulun resmi web sitesinde yapılan açıklamanın linki:

http://www.fda.gov/foi/warning_letters/s7064c.htm

WARNING LETTER

CERTIFIED MAIL
RETURN RECEIPT REQUESTED
Mr. Muhtar Kent
President and Chief Executive Officer
The Coca-Cola Company
1 Coca Cola Place, NW
Atlanta, GA 30313-2424
Re: CFSAN-OC-09-01

Dear Mr. Kent:

The Food and Drug Administration (FDA) has reviewed the label for your Diet Coke Plus 20 FL OZ (1.25 PT) 591ml. Based on our review, we have concluded that this product is in violation of the Federal Food, Drug, and Cosmetic Act (the Act). Your Diet Coke Plus product is misbranded within the meaning of section 403(r)(1)(A) of the Act [21 USC 343(r)(1)(A)] because the product makes a nutrient content claim but does not meet the criteria to make the claim.


Your product bears the term "Plus" as part of its name, and the principal display panel of the product label also includes the language, "Diet Coke with Vitamins & Minerals." The ingredient list includes the following added vitamins and minerals: magnesium sulfate (declared at 10% of the Daily Value (DV) for magnesium in the Nutrition Facts panel), zinc gluconate (declared at 10% of the DV for zinc), niacinamide (declared at 15% of the DV for niacin), pyridoxine hydrochloride (declared at 15% of the DV for vitamin B6), and cyanocobalamine (declared at 15% of the DV for vitamin B12).
Your product is misbranded within the meaning of section 403(r)(1)(A) of the Act because it bears the nutrient content claim "plus" but does not comply with the regulations governing the use of this claim. The term "plus" in "Diet Coke Plus," read in conjunction with the language "Diet Coke with Vitamins & Minerals," meets the definition of a nutrient content claim because it characterizes the product's level of vitamins and minerals, which are nutrients of the type required to be in nutrition labeling (21 CFR 101.13(b)). The term "plus" is defined in 21 CFR 101.54(e). This term may be used on the label or in labeling of foods to describe the level of nutrients (such as vitamins and minerals) in the food, provided that (1) the food contains at least 10 percent more of the Reference Daily Intake or Daily Reference Value for the nutrient per reference amount customarily consumed than an appropriate reference food, (2) where the claim is based on nutrients that are added to the food, that the fortification is in accordance with the policy on fortification of foods in 21 CFR 104.20, and (3) the claim bears the required information for relative claims as described in 21 CFR 101.13(j)(2) and 101.54(e)(1)(iii).
Your product Diet Coke Plus is a carbonated beverage. The policy on fortification in 21 CFR 104.20(a) states that the FDA does not consider it appropriate to fortify snack foods such as carbonated beverages. Additionally, the label of your product does not state the identity of a reference food and the percentage (or fraction) of the amount of the nutrient in the reference food by which the nutrient in the labeled food differs, as is required for relative claims such as "plus" under 101.13(j)(2). Therefore, the "plus" claim on the label of this product does not meet the requirements of 21 CFR 101.54(e)(1).
The above violations are not meant to be an all-inclusive list of deficiencies in your products or their labeling. It is your responsibility to ensure that all of your products are in compliance with the laws and regulations enforced by FDA. You should take prompt action to correct the violations. Failure to promptly correct these violations may result in regulatory actions without further notice, such as seizure and/or injunction.

You should take prompt action to correct these violations. Please respond to this letter within 15 days from receipt with the actions you plan to take in response to this letter, including an explanation of each step being taken to correct the current violations and prevent similar violations. Include any documentation necessary to show that correction has been achieved. If you cannot complete corrective action within fifteen working days, state the reason for the delay and the time within which you will complete the correction.
You should direct your written reply to Felicia B. Williams, Food and Drug Administration, Center for Food Safety and Applied Nutrition, 5100 Paint Branch Parkway, Office of Compliance (HFS-608), Division of Enforcement, College Park, Maryland 20740-3835.

Sincerely,
/S/
Roberta F. Wagner
Director
Office of Compliance
Center for Food Safety
And Applied Nutrition
cc: FDA Atlanta Dis
http://anadoluhaber.blogspot.com/2008/12/coca-colanin-saliimizla-oynuyor.html

Coca Cola'da bulunan bir maddenin siroza neden olduğu ortaya çıktı
27 Mayıs 2008
Coca Cola'da siroza neden olan katkI maddesi var
İçeriği hala sır gibi saklanan Coca Cola'da önemli bir gerçek ortaya çıktı. DNA'yı bile bozan E211 için Coca Cola özür diledi. İşte çarpıcı ayrıntılar.

Coca Cola'da bulunan bir maddenin siroza neden olduğu ortaya çıktı. DNA bozukluğuna da yol açan E211 ürünlerden çıkartılacak.

Sudan sonra en çok tüketilen Coca-Cola'da bulunan E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin siroza neden olduğu ortaya çıktı. DNA bozukluğuna da yol açan E211 ürünlerden çıkarılacak.

Piyasaya çıktığı ilk günden beri içerisindeki katkı maddelerini bir sır gibi saklayan Coca Cola firmasının sırrı sonunda çözüldü. Yapılan araştırmalarda Coca-Cola'nın içerisinde E211 (Sodyum Benzoat) maddesinin bulunduğu saptanmış, firma uzun süre bu iddialara karşı sessiz kalmıştı. Sodyum Benzoat maddesi siroz, parkinson gibi hastalıklara davetiye çıkarıyor, hiperaktivite bozukluğuna neden oluyor ve DNA'ya zarar veriyor.

KÜFLENMEYİ ÖNLÜYOR

Genel olarak gazlı içeceklerin birçoğunda bulunan ve küflenmeyi önleyen bu maddenin C vitaminiyle karşılaşınca kansorejene dönüştüğü belirtildi. Coca Cola firması ilk olarak Diet Colalar'dan bu maddeyi çıkartacaklarını ve yıl sonuna kadar tamamen kullanımdan kaldıracaklarını açıkladı. Firma sözcüsü bu maddeyi kullanmayı bırakacaklarını açıklasa da Sodyum Benzoat'ın yerini tutacak başka bir bileşen bulamadıklarını da itiraf etti.
Kaynak: Bugün

SAĞLIKLI HAYAT İÇİN 10 ALTIN GIDA KURALI
23 Eylül 2008
Pişirilen gıdaların bekletilmesi büyük tehlike...
Dünya Sağlık Örgütü'nün güvenli gıda tüketimi için tavsiye ettiği "10 Altın Kural" arasında, pişirilmiş gıdalarla ilgili önemli bilgilere yer veriliyor. Örgütün, “Sağlıklı Gıda Tüketimi İçin 10 Altın Kural" başlığı altında hazırladığı bilgiler arasında şu tavsiyeler göze çarpıyor:

70 DERECEDE PİŞİRİN

Pişirilmiş gıdalar oda sıcaklığına kadar soğudukları zaman üzerlerindeki mikropların sayısı hızla artmaya başlar. Pişirilen gıdaların uzun süre bekletilmesi mikropların çoğalma riskini artırır.

SICAKKEN TÜKETİN

Bu nedenle pişirilmiş gıdaları henüz sıcakken tüketin. Pişirilmiş gıdalar, 10 derecenin altında dikkatlice saklanmalı. Pişmiş ile çiğ gıdalar arasına temastan kaçınılmalı.

ELLERİNİZİ İYİ YIKAYIN

Gıdaları hazırlamaya başlamadan önce ve her aradan sonra eller güzelce yıkanmalı ve bütün mutfak yüzeyleri temiz tutulmalıdır.

SU GÜVENLİĞİ

Eğer su kaynağıyla ilgili bir şüpheniz varsa gıdalara eklemeden önce kaynatmalısınız ya da içecekseniz buz haline getirmelisiniz.

BEBEKLERE ÖZEL DİKKAT

Özellikle bebekler için hazırlayacağınız yiyeceklerde kullandığınız suya dikkat etmelisiniz... haber10

Yemeği hızlı yiyen, üç kat fazla şişmanlıyor
22 Ekim 2008
Japon araştırmacılar, yemeğini hızlı yiyenlerin şişmanlama ihtimallerinin diğerlerine nazaran 3 kat fazla olduğunu ortaya koydu.
Günümüzde "fast food" gibi beslenme tarzlarının artması ve geleneksel yemek alışkanlıklarının azalmasıyla bir sorun halini alan şişmanlığa, hızlı yemek yeme alışkanlığının katkıda bulunduğuna ilişkin araştırma kapsamı nda 30 ile 69 yaşları arasındaki 3 binden fazla Japona nasıl yemek yedikleri soruldu.
Sonuçları İngiliz Tıp Dergisi'nde yayımlanan araştırma, ne kadar ya da ne yendiğinin değil yeme tarzlarının obeziteye nasıl yol açtığına ışık tutuyor.
Araştırmayı yapan Osaka Üniversitesi'nden Hiroyasu ve meslektaşları, soru sorulan 3 bin kişinin yarısından fazlasının hızlı yemek yeme alışkanl ığı olduğunu saptadı. Hızlı yemeyenlerle karşılaştırıldığını hızlı yemek yiyen erkeklerin şişmanlama ihtimalleri yüzde 84 çıkarken, kadınlarda bu oran iki katını bulabiliyor. Yemeklerini bir çırpıda yemelerinin yanı sıra tıka basa doyana kadar yemeğe meyilli kişilerin şişmanlama ihtimalleri ise 3 katı fazla oluyor.
Uzmanlar, "hızlı yenince mideden tokluk sinyali beyne gidene kadar mide çoktan tıka basa doluyor, bu yüzden de hızlı yemek şişmanlatıyor" diyor. Uzmanlar bu nedenle eskilerin "her lokmanın 40 kez çiğnenmesi gerektiği" sözünü hatırlatıyor netgazete

Yiyerek Kilo Almadan Kas Yapın
13 Kasım 2007
Doğru beslenerek kilo almadan kas yapın... Sylvia Hubbard kilo almadan kas yapmanızı sağlayan 8 "süper besini" sıraladı.
Newsmax haber sitesinin sağlık editörü Sylvia Hubbard kilo almadan kas yapmanızı sağlayan 8 "süper besini" sıraladı.

* Yumurta: Kırmızı etten bile daha fazla protein bulunduruyor.

* Badem: Kasların güçlenmesi için gerekli alfa-tokoferol bakımından zengin.

* Somon balığı: Yeni kaslar oluşturulmasını sağlayan proteinlerden normalden 2 kat daha fazla bulunuyor.

* Yoğurt: Kasların gelişmesi için gerekli olan karbonhidrat ve protein yoğurdun içinde fazlasıyla mevcut.

* Kırmızı et: Kas oluşumu için vazgeçilmez olan çinko ve demir içeriyor.

* Zeytinyağı: Kasların zayıflamasını, içerdiği E vitaminiyle engelliyor.

* Su: Kasların yüzde 80'inin sudan oluştuğunu söylemek bile yeterli.

* Kahve: Uzmanlar kafeinin kasların harekete geçmesi için ne derece önemli olduğunu belirtiyor.
aktifhaber

"Her şey dahil" açık büfelerde ishal olabilirsiniz
Acıbadem Maslak Hastanesi'nden Dr. Ebru Tuğrul Sarıbeyoğlu, "Tam pansiyon yahut da her şey dahil esasına göre çalışan otellerdeki açık büfelerde sunulan yiyeceklere dikkat edilmelidir. Uzun süre açıkta kalan özellikle sütlü, kremalı, mayonezli, etli yiyeceklerde sıcağın etkisiyle çoğalan bakterilerin neden olduğu gıda zehirlenmesi kendisini kusma, karın ağrısı ve ardından ishalle gösterir" dedi. 20.06.2009 İSTANBUL netgazete

E-Coli'nin nedeni GDO mu?
06 Haziran 2011
Avrupanın uzun yıllardır gördüğü en büyük salgında Mayıs başından beri en az 22 kişi hayatını kaybetti. 2 bin kişiye yakın kişi de hastanelik oldu.

Almanya’da başlayan E-Coli salgınında ölü sayısı 22’ye ulaştı. CTV News’ün haberine göre, salgının kaynağının soya filizleri olabileceği bildirildi. Alman Tarım Bakanı Gert Hahne, “Salgının muhtemel nedenin soya filizleri olduğu belirlendi” dedi.

Alman yetkililer daha önce açıklamalarında, domatesleri, yeşillikleri ve salatalıkları salgının nedeni olarak göstermişti.

Avrupa’nın modern tarihindeki en ölümcül E-Coli salgını, Mayıs ayının başından beri 22 kişinin ölümüne neden oldu. Almanya’da 2 bine yakın kişinin salgından etkilendiği bildirildi. Bunların en az 520’sinin böbrek yetmezliği ile hayati tehlikede olduğu açıklandı.

E-Coli, insan bağırsaklarında yaşayan genel olarak faydalı bir bakteri türü. Ancak genetiği mutasyon geçirmiş bakteriye maruz kalmak hastalıklara yol açabiliyor. Gıdalarının genetiği değiştirilmesi işlevi sırasında E-Coli bakterisi, değiştirilmiş DNA’nın klonlanması için kullanılıyor. Daha sonra bu üretilmiş DNA’lar bitki hücrelerine naklediliyor. E-Coli bakterisi doğal süreçte istenilen DNA’yı üretebildiği için tercih ediliyor.

Genetiği değiştirilmiş gıdalar yenmesi durumunda buradaki DNA, sindirim yollarındaki E-Coli bakterilerini mutasyona uğratarak hastalığa neden olabilir. GDO Teknolojisi devlerinden DuPont’un ABD Tarım Bakanlığı ile yaptığı son anlaşma E-Coli’nin bu “bulunması zor ve zararlı DNA’ları tespit” amacını taşıyor.

Conservative Critics bloguna göre, benzer bir olay 2 yıl önce Merkez California’da meydana geldi. Genetiği değiştirilmiş gıdalar yiyen yüzlerce kişi aynı şekilde E-Coli’den rahatsızlandı. Ancak GDO endüstrisini koruma amacıyla Salinas Vadi’si olayı örtbas edildi. Salgının bulunduğu yerden uzak bir bölgedeki hayvan dışkılarının günah keçisi ilan edildi.
timetürk

Günaydın: Böcekli ve GDO'lu ürünler sofrada
28 Temmuz 2011
CHP Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın: 'Binlerce ton zarar görmüş ve canlı böcek içeren ekmeklik buğday işleme süreçlerinden sonra tüketici sofrasına ulaşmıştır '
[img]http://www.haber10.com/images/news/300x225/247700.jpg [/img]
CHP Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de, "Halk sağlığına aykırı gıda maddelerinin ithalatında gümrüklerde yapılan usulsüzlükler ve bunun Ramazan ayı öncesinde tüketici sofrasına olan etkileri" konulu bir basın toplantısı düzenledi.

"Halk sağlığı ile oynanıyor, birtakım firmalara haksız kazanç sağlanıyor"

Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nün Türkiye’de tarım ve gıda ithalatının çok yoğun olarak yapıldığı bir gümrük müdürlüğü olduğunu ifade eden Günaydın, "Bize ulaşan belgelerden, Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nde gümrük talimatlara aykırı bir yığın işlem yapılmakta ve halk sağlığına aykırı ithal ürünler yurt içi edilmekte ve böylece halk sağlığı ile oynanmakta ve birtakım firmalara haksız kazanç sağlanmakta. Bununla ilgili iki örnek olayı var. Hep aynı firmadan söz edeceğiz" dedi.

"İki kez uygunsuzluk görüşü verilen firmanın ürünleri yurda girdi"

Bir firmanın Çin’den 110 ton buğday gluteni ithalatı kapsamında Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’ne getirdiği malının, gerekli kontrollerinin yapılması için İstanbul İl Tarım Müdürlüğü’ne Kasım 2009’da başvurduğunu belirten Günaydın, şöyle dedi:

"İstanbul Tarım İl Müdürlüğü, 1 Nisan 2010 tarihinde Ambarlı Gümrük Müdürlüğü ve ilgili firmaya gönderdiği 1 Nisan 2010 tarihli yazıda, daha evvel 2 kez uygunsuzluk görüşü bildirdiği parti için bu kez ‘Bakanlığımız Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünün talimatları gereğince işlem yeniden değerlendirilmiş olup, yapılan muayene ve analizler sonucunda yurda girişi uygun görülmüştür’ denilmiştir" dedi.

"Binlerce ton zarar görmüş tane ve canlı böcek tüketici sofrasına ulaştı"

Basın toplantısında ikinci bir örnek daha veren Günaydın, "Bir firma Ukrayna’da bulunan RESTEX ALLIANCE firmasından ithal ettiği ve M/V Mert Kalkavan ve M/V ARSEL STAR adlı iki ayrı gemi ile taşıdığı ekmeklik buğdayı Türkiye’ye getirir" dedi.

Gemilerden alınan numunelerden analiz yapıldığını belirten Günaydın, "İstanbul İl Kontrol Laboratuarı Müdürlüğü’nce yapılan ve 16 Mart 2011 tarihli muayene ve analiz raporuna göre kayıt edilen analiz sonuçlarında, firma güvenliğine bırakılıp ertesi gün geri alınan numune ithalat kriterlerine uygun bulunur. Diğer numunade ise çok sayıda canlı böcek ve yüzde 1,16 oranında zara görmüş tane tespit edilir" dedi.

Ekmeklik buğdayın Nisan 2011 ayı içinde beyannamesi tescil edilerek yurda sokulduğunu vurgulayan Günaydın, "Aslında binlerce ton zarar görmüş ve canlı böcek içeren ekmeklik buğday işleme süreçlerinden sonra tüketici sofrasına ulaşmıştır. Canlı böcek ve zarar görmüş tane içeren mal işleme süreçlerine dahil edilmiş ve tüketici sofrasına ulaşmıştır. Muhtemelen de Ramazan ayında bu maldan üretilen işlenmiş gıdalar soframızda olacaktır" dedi.

Vergi kaybına işaret etti

Konunun vergi kaybı boyutu olduğunu da belirten Günaydın, "Buğday gümrük vergisi oranı 25 Şubat 2011 tarihi itibarıyla yüzde 0’a düşürülmüş, 1 Mayıs 2011 tarihinde ise tekrar yüzde 130’a çıkarılmıştır. Bu durum ilgili firmanın iş ve işlemlerini neden bu tarihler arasında sıkıştırmak konusunda olağanüstü gayret içinde bulunduğunu da ortaya koymaktadır" dedi.

Bu işlemlerin tamamının altında İstanbul Tarım İl Müdürü’nün imzasının bulunduğuna dikkat çeken Günaydın, "Bugün nerede ve hangi görevde bulunduğunu ve bu işlemler sonucunda Türkiye’nin ve Hazine’nin vergi kaybının nasıl telafi edileceği sorusuna da bir araştırma önergesi ya da soru önergesi ile sunacağım" dedi.

Sorular

"Bu firmanın siyasi iktidara yakınlığı ile ilgili bir duyumunuz var mı" sorusuna Günaydın, "Evet, var" dedi.

Basın mensuplarının, "Firmanın ismi nedir" sorusuna da Günaydın, "Erişler Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi" dedi.

"Maddi bir boyutu var mı" sorusuna da Günaydın, "2 milyon doların üzerinde bir mal bedelinden söz ediyoruz" ifadesini kullandı.

"Bebek mamasından tutun da hazır gıdalara karşı birçok ürünün içerisinde kullanılıyor"

Günaydın, buğday gluteninin kullanıldığı yerler konusunda ise, "Bebek mamasından tutun da hazır gıdalara kadar birçok ürünün içerisinde kullanılan bir madde. Ben ekmek almam ya da evimde ekmek yaparım diyerek bu süreçlerden kaçınabilmek mümkün değildir. Zaten 800’ün üzerinde GDO’lu çeşit tüketicinin sofralarına ulaşmaktadır. Biyogüvenlik Kurulu 33 GDO’lu çeşide izin verdi bunlar yalnızca yem sanayinde kullanılabilecek çeşitlerdir ama örneklerde göstermektedir ki gıda sanayinde kullanılmak üzere de bu ürünler yasa dışı yollarda Türkiye’ye girmektedir" dedi.

Bir soru üzerine Günaydın, "Sayın Ahmet Kavak, İstanbul Tarım İl Müdürlüğünü uzun süre yaptıktan sonra bakanlıkta genel müdür yardımcılığı düzeyine yükseltilen bir bürokrat" dedi.

Bir başka soru üzerine firmanın, ''iktidara yakın olduğunu'' öne süren Günaydın, ''Bu işlemler hep aynı firma üzerinden yürütülüyor. Binlerce ton zarar gürmüş tane ve canlı böcek içeren ekmeklik buğday, işleme süreçlerinden sonra tüketici sofralarına ulaşmıştır'' diye konuştu.

Günaydın ayrıca, CHP'nin Tohumculuk Kanununun bazı maddelerine ait fıkraların iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle 2006'da Anayasa Mahkemesine başvurduğunu, başvuruya ilişkin gerekçeli kararın, 23 Temmuz 2011'de Resmi Gazete'de yayımlandığını anlattı.

Günaydın, ''Anayasa Mahkemesinin 5 yıla yakın bir gecikmeyle çıkan kararı, hukuku 'ayak bağı' olarak gören AKP zihniyetinin ülkede yarattığı yeni iklimi göstermesi bakamından anlamlıdır'' dedi. haber10

Tayyip Erdoğan'ın Kanser Tuzakları
Arslan Bulut
21.05.2013



Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi öncesinde Türkiye’de bir terör saldırısı oluyor ve Türkler ölüyor.. Bu konuda kimsenin bir itirazı yok!

Yine Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi öncesinde, Cargill firmasının yapay tatlandırıcı üretme kotası artırılıyor!

Yapay tatlandırıcılar Avrupa Birliği ülkelerinde yasak. Çünkü bu tatlandırıcıların kanser ve şeker hastalığına yol açtığı kesin. Yani yapay tatlandırıcılar da öldürücü!

Kısacası Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi Türkler için kısa veya orta vadede ölüm demek!

***

MHP İstanbul milletvekili Atila Kaya, Tayyip Erdoğan’ın cevaplandırması talebiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi ve Bakanlar Kurulu’nun nişasta kökenli şekerler için belirlenen kotayı yüzde 38 oranında artırmasının sebebini şöyle sorguladı:

* Bakanlar Kurulu tarafından yapılan bu kota artırımının, ABD ziyaretinizin öncesine denk gelmesi, Cargill firmasına, dolayısıyla ABD’ye yapılan bir jest anlamına mı gelmektedir?

* Hükümetinizin şeker fabrikalarıyla ilgili özelleştirme çalışması bulunmakta mıdır?

* Yapay tatlandırıcılarla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın uyarıları ortadayken kullanımı artıracak kota artırımını nasıl açıklıyorsunuz?

* Türkiye’de ne kadar nişasta kökenli şeker tüketilmektedir? Bu tüketimin ne kadarı ABD menşeli Cargill firması tarafından karşılanmaktadır?

* Yapılan bu kota artırımları, zaten zor durumda olan şeker üreticisi çiftçinin durumunu daha da kötü hale getirmeyecek midir?

* Yapay tatlandırıcılarla ilgili kotayı devamlı artırırken, binlerce insanımızın geçim kaynağı olan şeker pancarı üretim kotasını neden düşürüyorsunuz?

***

ABD Başkanı George W. Bush, 2006 yılında Tayyip Erdoğan’a mektup göndererek Şeker Kanunu’nda yüzde 10 olan mısır şurubu (fruktoz) kotasının artırılmasını istemişti.

Erdoğan da hemen kotayı yüzde 15’e yükselten bir tasarı hazırlatarak ABD gezisi öncesinde Bakanlar Kurulu’nun imzasına açmıştı.

Mısır şurubunu, Bursa’daki Amerikan firması Cargill üretiyordu. Ülker ile ortak tesisler de kurmuştu.

Cargill, Türkiye’nin, Orhangazi Tesisi’nin kurulu bulunduğu tarım arazisinin “Özel Endüstri Bölgesi”olması için başvuru yapmıştı.

Söz konusu arazi, Bakanlar Kurulu kararıyla 5 Temmuz 2005 tarihinde Özel Endüstri Bölgesi ilan edildi.

Kararın iptali için Bursa Barosu öncülüğünde Bursa Meslek Odaları tarafından Danıştay’da dava açıldı.

Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına rağmen ABD siyasetinde etkili Cargill firmasının Bursa Orhangazi’de, birinci sınıf tarım arazisinde fabrika yapabilmesi için Toprak Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Bu tartışmalar sürerken, Danıştay saldırısı oldu..

Sonuçta Danıştay kadrosu da tamamen değiştirildi ve yeni başkan artık bu tür yasalara engel çıkarmayacaklarını açıkladı

Son olarak kota yüzde 38 oranında artırıldı.

Halbuki Tayyip Bey de bağırsaklarından rahatsızlanıp hastalığa yakalanmıştır ve tedavisi sürmektedir.

Acaba Emine Hanım’ın mutfağında yapay tatlandırıcı ile üretilmiş şeker kullanılmakta mıdır? Bunu bilmiyorum ama Tayyip Bey, Türk halkına kanser tuzakları kurmaktadır!

***

Yapay tatlandırıcılar konusunda, Türk halkını 10 yıl süreyle uyardım…

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Kenan Demirkol da tıbbi uyarılar yapıyordu.

Demirkol, gofretten dondurmaya, bisküviden meşrubata kadar hemen her üründe nişasta bazlı şekerin kullanıldığını anlatıyor ve “Bu ürün, kemik erimesine, kansızlığa, gut hastalığına, karın tipi şişmanlığa, karaciğer yağlanmasına, kanserlere sebep oluyor. Kanserlerde yüzde 40 artışa yol açıyor” diyordu…

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi

Mısır şurubu neden zararlı?
10 Mayıs 2011



Bu sefer tatlı yiyip tatlı konuşamayacağız çünkü konumuz mısır şurubu, iddialar ise ürkütücü.

Neredeyse yediğimiz her tatlı gıdanın üretiminde kullanılan mısır şurubu, vücudumuzu yağ üreten bir makineye dönüştürüyor.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) gibi, nişasta bazlı sıvı şekerler yani bilinen adıyla “Mısır Şurubu” da gündemimize bomba gibi düştü. Zararlı olup olmadığı hararetle tartışılan mısır şurubuyla ilgili bilmediklerimizi Prof. Dr. Ahmet Aydın’a sorduk; korkmamız gerekenin mısır şurubunun yanı sıra, aslında “ŞEKER” olduğunu öğrendik.

Daha tatlı daha ucuz

Mısır şurubu, mısır nişastasının işlemden geçirilmesi ile elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Mısır şurubu, yüzde 80 oranında fruktoz, yüzde 20 oranında glikozdan oluşuyor. Fruktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcı olduğu için daha az kullanılması yeterli oluyor ve dolayısıyla üretimde maliyeti düşürüyor. Prof. Dr. Ahmet Aydın, günümüz piyasa koşullarında maliyeti bu kadar düşüren bir seçenek varken, firmaların normal şeker kullanmalarının iflas etmekle aynı anlama geldiğini ifade ediyor.

Bunu biliyor muydunuz?

Mısır şurubunda yüzde 80 oranında bulunan fruktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcı… Bu nedenle geçmiş yıllarda daha az kalori ile daha fazla tat sağlandığı ve böylece alınan kalorinin azaltıldığı düşünülüyordu. Hatta bir dönem uzmanlar tarafından diyabet ve şişmanlık tedavisinde kullanılıyordu. Prof. Dr. Ahmet Aydın, bu yöntemin bazı hekimler tarafından hala kullanıldığının da altını çiziyor.

Hızla yağa dönüşüyor

Mısır şurubunu diğer şekerlerden daha korkunç hale getiren ise içindeki fruktozun yüzde 80 gibi yüksek bir orana sahip olması. İnce bağırsaktan emilerek karaciğere gelen fruktoz metabolize edilmek için insüline gerek duymuyor. İlk bakışta sanki bu bir avantajmış gibi görünüyor. Fakat değişik metabolik süreçler için vücut çok az fruktoz kullanabiliyor. Geri kalan tüm fruktoz ise trigliseridlere, yani kan yağlarına dönüşüyor. Tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşen de fruktoz. Fazla fruktoz tüketiminin hayvanlar üzerindeki araştırmalarda diyabet, hipertrigliseridemi, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması, hipertansiyon ve kansere yol açtığına dair sonuçlar bulunuyor.

Zararlı olmadığı ispatlanmadı

Prof. Dr. Ahmet Aydın, ürün paketlerinde mısır şurubunun yanı sıra, “nişasta bazlı sıvı şeker” ya da “NBŞŞ” tanımlarının yer alabildiğini belirtiyor. Prof. Dr. Aydın’ın “Hangi ürünlerden uzak durmalıyız?” sorusuna verdiği yanıt ise ürkütücü: “Paketlenmiş tüm şekerli hazır gıdalar, meyve suları ve pastane ürünleri…” Yani sanılanın aksine sadece market raflarında değil, pastane vitrinlerindeki göz alıcı tatların da mimarı artık mısır şurubu. GDO’lu mısır ithalatının serbest olduğu ülkemizde mısır şurubunun hangi tür mısırdan elde edildiğini bilmek ise tüketiciler için imkansız. Bu da mısır şurubu ile ilgili soru işaretlerini artıran bir faktör. Ulusal Beslenme Platformu ise geçen ay bir bildiri yayınlayarak “Mısır şurubunun kanser, obezite, diyabet, insülin direnci ve karaciğerde yağlanma gibi hastalıklara neden olduğunun bilimsel olarak ispatlanmadığını” açıkladı. Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın konuyla ilgili yorumu ise şöyle: “Bir ürünün sağlığa zararlı olup olmadığını bilimsel olarak ispatlamak için birkaç aylık çalışma yeterli değildir. Gerekirse 20 yıl denemek gerekir. Mısır şurubunun zararlı olduğu kanıtlanmadı diyenlere soruyu tersten sormak gerekiyor. Peki zararlı olmadığı kanıtlandı mı?”

En tehlikelisi, tatlandırıcılar

Son yıllarda tatlı ve pasta sektöründe aşırı derecede tatlandırıcı kullanıldığını belirten Prof. Dr. Ahmet Aydın, Türkiye’de aspartamın sağlık sektöründen çok gıda sektöründe kullanıldığını anlatıyor. Çünkü tatlandırıcılar şekerden yüzlerce kat daha tatlı. Örneğin aspartam şekerden 200 kat, asesülfam K 200 kat, sakarin 300 kat, sükraloz 600 kat daha tatlı. Türk Gıda Kodeksi hangi üründe ne kadar yapay tatlandırıcı kullanılacağını belirlemiş olsa da, bazı firmaların bu rakamlara uymadığı yönünde şüpheler var. Diyet ürünlerin neredeyse hiçbirinde, kullanılan tatlandırıcı oranı yazmıyor. Aspartamın içinde yüzde 40 oranında sinirsel bir uyarıcı olan aspartik asit, yüzde 50 oranında fazla alındığında beyin için zararlı fenilalanin ve yüzde 10 oranında metil alkol (ispirto) bulunuyor. İspirto, birçok zararlı etkilerinin yanı sıra kanserojen “formaldehit”e dönüşüyor.

“Aspartam şişmanlatıyor”

Prof. Dr. Ahmet Aydın, aspartamın şişmanlığa çare olmadığını şöyle açıklıyor: “Aspartamın içindeki aspartik asit ve fenilalanin isimli iki amino asit, insülin salgısını artırıyor. Ortamda şeker olmadığı için insülin kanda açlık şekerini düşürüyor. Doğal olarak karnınız acıkıyor ve daha fazla yiyorsunuz. Ayrıca yüksek miktarda fenilalanin, serotonin gibi sinir ileticilerini azaltıyor. Serotonin azlığı depresyona yol açıyor ve iştahı da açıyor.”

Diğer şekerler günahsız mı?

Prof. Dr. Ahmet Aydın bu soruya, “Mısır şurubu en zararlı şekerlerden biridir ancak diğer şekerler de masum değil” şeklinde yanıt veriyor. İnsanın dışarıdan şeker almadan yaşayabileceğini, bu şekerlere ihtiyacı olmadığını belirten Prof. Dr. Aydın, buna örnek olarak da sadece balık ile beslenen Eskimoları gösteriyor. Şekerle ilgili ilk belgeler M.Ö. 510 yılına dayanıyor, rafineri şeker üretiminin hızlanması ise 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi ile başlıyor. Bu tarihlerden itibaren insanoğlu Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın tabiri ile yasal bir uyuşturucu olan şekere bağımlı hale geliyor. Rakamlar ortada! ABD’de 1973-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat, 15 kg. daha fazla tatlandırıcı madde ve 30 kg. daha fazla unlu mamul tüketmişler. ABD’de son 35 yılda fruktozdan zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200 gr.’dan 34 kg.’a yükselmiş. Üstelik bu rakamlara sahip ABD’de mısır şurubu üretim kotası yüzde 2’lerde iken, ülkemizde yüzde 15’e çıkarıldı.

Şeker-kanser ilişkisi

Prof. Dr. Ahmet Aydın, her türlü şeker kullanımının insan sağlığına nasıl zarar verdiğini şöyle anlatıyor: “Beyaz un ve rafine şeker bağırsaktan hızla emilerek kana geçiyor. Artan kan şekerini düzenlemek için hızla insülin salgılanıyor. Buna bağlı olarak kan şekeri hızla düşüyor. Fakat insülin bu hıza ayak uyduramıyor ve kanda normalden daha uzun süre yüksek kalıyor. Fazla miktardaki insülin ise birçok doku için zararlı etkilere sahip. Bu nedenle önce karaciğer, daha sonra da kas hücreleri insülin reseptörlerini kapatıyor. Başlangıçta yağ dokusunda direnç olmuyor ve fazla şekerin tamamı yağ olarak depolanıyor. Yani insülin beyaz unu ve diğer hızlı emilen şekerli yiyecekleri hızla yağa çeviren bir makine gibi! Üstelik yüksek insülinin tek kabahati bu değil! Sadece yağ depolamakla kalmıyor, bu yağın daha sonra enerji olarak kullanılmasına da izin vermiyor. İki yemek arasında enerji kazanabilmek için yağ yakmamız gerekiyor. Ancak bu sistemde yağ kullanamayan vücutta kan şekeri düşüyor ve bu sefer yorgunluk, huzursuzluk ve baş ağrısı başlıyor. Kişi, tıpkı bir morfinman gibi ancak şekerli bir şeyler yiyip içtikten sonra kendine geliyor.”

Her esmer şeker doğal değil

Şekerin doğal hali diye düşünerek tükettiğimiz esmer şekerler konusunda da dikkatli olmak gerekiyor. Kahverengi toz şeker, şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen rafine toz şekerin beyazlatılmamış hali. Ancak bazı hilelerle, rafine edilmiş beyaz toz şeker karamela ile renklendirilerek kahverengi şeker haline getirilebiliyor. Kahverengi kesme şeker ise rafine toz şekerin beyazlatılmamış, ancak kimyasal yapıştırıcılarla şekillendirilmiş hali. Doğal şeker tüketmek için beyaz şekerden daha zararlı bir ürüne, üstelik de daha fazla para ödüyor olabilirsiniz. Prof. Aydın, mutlaka şeker tüketmek isteyenlere halis bal ve köy pekmezi kullanmalarını, kuru ve yaş meyve tüketmelerini öneriyor. Şu sözleri ise çarpıcı: “Raf ömrü uzun olan ü rünleri tüketmek sizin ömrünüzü kısaltır.”

“Şeker, kanser dokusunu besliyor”

Kanser ve şeker arasındaki ilişkiyi ilk kez Alman tıp adamı Otto Warburg ortaya koydu. 1931 ve 1944 yıllarında iki kez Nobel’i alan Warburg’un çalışmaları, kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı bir metabolizması olduğunu gösteriyor. Buna göre kanser hücreleri sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanıyor. Ancak şekerin tek zararı kanser dokusunu beslemesi değil. Aşırı un ve şeker tüketimi insülin direncine (metabolik sendrom) yani hiperinsülizme yol açıyor. Hiperinsülizm, insüline benzer büyüme faktörü (IGF-1) düzeyini artırıyor. Serbest IGF bütün dokularda hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden oluyor.

Şeker sözlüğü
Tek şekerler Fruktoz: Meyve veya bal şekeri
Glikoz: Üzüm şekeri
Galaktoz: Süt şekeri
Çift şekerler
Sükroz: Çay şekeri (glikoz+fruktoz)
Laktoz: Süt şekeri (glikoz+galaktoz)
Çoklu şekerler
Nişasta: Glikoz moleküllerinden oluşan bileşik bir şeker

Yaprak Çetinkaya

Formsante Dergisi Nisan 2011 Sayısı
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Ksm 28, 2008 12:44 am    Mesaj konusu: ''Yumurtayla ilgili tek saglık riski yumurta yememe Alıntıyla Cevap Gönder

Yumurta sağlığa zarar verir mi ?

Yumurta yemenin yararları malum. Peki zararı var mı? Bilim adamlarına göre yumurta yeme konusunda tek bir risk var... O ne dersiniz, haberimize buyurun:27 Kasım 2008 17:22

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, ''Türkiye'de kişi başına yılda 9 kilogram civarında yumurta tüketildiğini, bunun gelişmiş ülkelerde en az 12 kilogram olduğunu açıkladı...

Bilimsel Tavukçuluk Derneği Türkiye Şubesinin Ortaköy Princess Otel'de düzenlediği ''Bilinen yumurtanın bilinmeyen yönleri'' konulu sempozyumun açış konuşmasını yapan Eker, bu toplantının yumurta ile ilgili meşhur yanlışları düzeltmede etkili olması dileğinde bulundu.

Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Albert Camus'un bir kitabında 20. yüzyılın ikinci yarısında insanların ''Nasıl kilo verebilirim?'', ''Arabamı nereye park edebilirim?'' ve ''Tatilimi nerede geçirebilirim?'' şeklindeki 3 sorunun cevabını arayacaklarını anlattığını dile getiren Eker, ''Camus şimdi yaşıyor olsaydı bunlara 'Kolesterolümü nasıl düşürebilirim?', 'Nerede bir antioksidan bulurum?' sorularını eklerdi'' şeklinde konuştu.

Eker, bugüne kadar yapılan haksızlıklardan dolayı yumurtadan özür dilenmesinin güzel bir şey olduğunu ifade ederek, ''Özür dilememiz gereken birçok gıda maddesi daha var. Mesela ben tereyağından da kırmızı etten de özür dilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece yumurtadan değil. Konumuz bugün yumurta ve yumurtanın itibarının iade edilmiş olmasını da saygıyla karşılıyorum'' dedi.

Bir gıda maddesinin tek başına değerlendirip yargılamanın haksızlık olduğunu, yumurtaya, tereyağına ve kırmızı ete böyle yapıldığını vurgulayan Eker, kolesterolü yükselten tek etkenin yumurta olmadığını kaydetti. Eker, sosyal faktörler, rekabet duygusu, şehir yaşantısı, trafik ve diğer faktörler ile bunların yarattığı stresin hormonal mekanizma üzerindeki etkilerin de bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret ederek, ''Bunların suçu yok mu? Bunlar suçsuz mu? Bu soruların cevabını vermemiz lazım. Bir şeyi ortaya çıkarıp 'kırmızı et yemeyin kolesterol artar, yumurta yemeyin kolesterol artar' demeye ben en başından beri karşıyım'' diye konuştu.

-TÜRKİYE KOLESTEROL HARİTASI-

Türkiye'de kolesterol haritasını çıkarıldığını ancak henüz yayımlanmadığını dile getiren Eker, kolesterolün veya buna benzer sağlıkla ilgili parametrelerin coğrafya ve hayat tarzı, meslek, diğer gıda ve içeceklerle ilişkisi ortaya konulduktan sonra bazı şeylerin anlamlandırılması gerektiğine işaret etti.

Eker, Türkiye'nin kırmızı et, tereyağı ve yumurta tüketimi ile diğer ülkelerin tüketiminin karşılaştırılması ve popülasyonlar arasında mukayese edilmesi gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Türkiye'de kişi başına yılda 9 kilogram civarında yumurta tüketiliyor. Gelişmiş ülkelerde bu en az 12 kilogram. Türkiye'de tereyağı tüketimi kişi başına yılda 1,5 kilogram civarında. Avrupa Birliği'nin 25 ülkesinin ortalaması 4 kilogram. Yeni Zelanda'da 7,6, Avustralya'da 3,3, Rusya Federasyonu'nda 3 kilogram. İsviçre'de 5,9 kilogram. Kırmızı ette sadece büyükbaş küçükbaş hayvan eti tüketen Türkiye'de yıllık kişi başı tüketim 15 kilogram civarında. Gelişmiş ülkelerde bu rakam 54 kilogram. Üstelik bunun yaklaşık 30 kilogramı domuz. Bana söyler misiniz domuz eti yağ açısından, kolesterol açısından hangi kategoriye girer? Önemli miktarda yağ ihtiva eden peynirde Türkiye yılda 7 kilogram fert başına peynir tüketiyor. AB üyesi 25 ülkenin ortalaması 25-30 kilogram, ABD'de de 20-22 kilogram.''

Türkiye veya gelişmekte olan diğer ülkeler ve daha fakir ülkelerde kırmızı et, tereyağı, yumurta ve peynir tüketiminin gelişmiş ülkelere göre daha az olmasına rağmen, ortalama insan ömrünün çok daha kısa olduğuna dikkati çeken Eker, bir besinin yenmesinin risk olarak açıklanmasının büyük yanlış olduğunu kaydetti.

Mehdi Eker, bir besinin gereğinden fazla alınması halinde insan organizmasında birtakım sorunların yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu, hareketsiz yaşam tarzı ve işini kaybetme korkusu, rekabet gibi psikososyal faktörlerin ve stresin devreye girmesiyle vücudun ürettiği kolesterol ve etkilerinin de arttığını belirtti. Bugüne kadar medya aracılığıyla hep yumurtanın zararlı ve kolesterol yaptığı şeklinde açıklamalarla yumurtaya büyük haksızlık yapıldığını anlatan Eker, toplumdaki bu yaygın kanıyı düzeltmenin zor olduğunu söyledi. Eker, yumurta konusunda bilimsel olarak ispatlanmamış, kanıtlanmamış verilerle insanların yanıltıldığına dikkat çekerek, ''Yumurtaya yapılan haksızlık 30-40 yıl önce başladı'' dedi. Mehdi Eker, Türkiye'de beyaz et sektörünün hijyen, sağlık, standart, kalite açısından Avrupa standartlarının üzerinde olduğunu kaydetti.

-''TEK RİSK YUMURTA YENMEMESİNDEKİ RİSKTİR''-

ABD Yumurta Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Donald J. McNamara, özellikle yumurta ile alınan kolesterolün kan kolesterol düzeyini yükselterek kalp hastalıkları riskini artırdığına dair hipotezin geçersizliğinin 40 yıl sonra kanıtlandığını belirtti.

Yakın geçmişe kadar yumurtanın kan kolesterolüyle ilgili ikon hedef haline geldiğini, kardiyovasküler hastalıkların sembolü olduğunu hatırlatan McNamara, şöyle devam etti: ''Epidemiyolojik incelemeler ve klinik denemelerden elde edilen kanıtlar, yumurta ve besin maddeleri ile alınan kolesterolün kan kolesterolü ve kalp hastalıkları ile ilişkinin olmadığını göstermiştir. Ayrıca yapılan çalışmalar, koroner kalp hastalığı riskinin haftada bir gün yumurta tüketen insanlarla her gün tüketen insanlar için aynı olduğunu ortaya koymuştur.'' ABD'nin dünyada beslenme konusunda kolesterol kısıtlaması uygulayan çok az ülkeden biri olduğunu, çoğu bilimsel örgütün bundan kurtulduğunu ifade eden McNamara, en yüksek protein kaynaklarından yumurtada B12, B6, A ve E vitaminleri, fosfor, selenyum, demir ve çinko bulunduğunu anlattı. McNamara, hamile kadınların yumurta yiyerek düşük kilolu bebek dünyaya getirme riskini azaltabileceğini, yumurta ile kilo kontrolünün daha kolay sağlanacağını, ergenlik dönemindeki genç kızların yumurta yiyerek ileride meme kanserine yakalanma riskini yarıya indirebileceklerini aktardı.

Yumurtanın göz ve kalp sağlığı açısından da birçok yararına işaret eden McNamara, şunları kaydetti: ''Bence yumurtayla ilgili tek sağlık riski yumurtanın yenmemesinden kaynaklanan sağlık riskidir. Beslenmenizden yumurtayı çıkarırsanız çeşitli sorunlardaki riski artırırsınız. Tercihen günde bir tane yumurta. Bilim de bunu söylüyor, araştırmalar da bunu söylüyor. Bence uzun vadeli sağlığımıza bakınca bizim de söylememiz gereken budur.''

-''HASTALARIMIZDAN ÖZÜR DİLERİZ''-

Memorial Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez de yumurta yenmesi konusunda doktorların insanları adeta takıntılı hale getirdiklerini ifade ederek, '''Ben söze hastalarımızdan özür dileyerek başlamak istiyorum. Yıllarca hastalara 'pastanın üzerine sürülen yumurta bile zararlı sakın yemeyin' dedik. İnsanlara 'yumurta yemeyin' derken nelerden mahrum ettiğimizi düşünürsek bu özür çok önemli'' dedi. Tıbbın pozitif bir bilim olmadığını, doğru bilinenlerin yıllar sonra yanlış çıkabildiğini anlatan Prof. Dr. Sönmez, ''Yıllarca verdiğimiz dozu çok fazla çok eksik diyebiliyoruz. İnsanlar bizi bağışlamak zorunda. Yıllarca yaptığım bir ameliyatı bir başkası çıkıyor 'sonuçları fiyasko' diyebiliyor'' şeklinde konuştu.

Kolesterolün yapı taşı olduğunu, çocuklukta büyümek, yaşlılıkta da nörolojik sistemin korunması için gerekli olduğunu vurgulayan Sönmez, bir besini yasak etmeden önce yarar-zarar hesabının iyi yapılması gerektiğini aktardı. Prof. Dr. Sönmez, yumurta ile ilgili yapılan çalışmaların sonucunda yumurta yemenin insanlarda kan kolesterol seviyesinde önemli bir artış meydana getirmediği gibi, iyi huylu kolesterolde düşmeye neden olduğunun anlaşıldığını kaydetti. Prof. Dr. Sönmez, gebelerde ve çocuklarda günde bir yumurta tüketmenin çok gerekli olduğuna işaret ederek, ''Bilim adamlarından beklediğimiz çok önemli bir çalışma var. Bu da omega 3 oranı yüksek yumurta üretilmesidir'' dedi.

40 yaşından sonra herkesin günde bir miligram balık yağı olan omega 3'ü almaları gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Sönmez, ''Lütfen erişkinler haftada 3-4 yumurta yesinler. Anneler de çocuklarına fast food yerine günde bir yumurta yedirsinler'' diye konuştu. Prof. Dr. Sönmez, ayrıca Dernek Başkanı Rüveyda Akbay'a biri yumurta yiyen, diğer hiç yemeyen 2 köy tespit ederek, bir tarama çalışması yapılması konusunda ortak çalışma teklif etti. Bu köylerde yaşayanların bir yıl kan yağlarının kontrol edilerek gerçekleştirilecek çalışmanın masraflarını Memorial Hastanesi'nin üstlenebileceğini belirten Prof. Dr. Sönmez'in teklifini Akbay, çok olumlu bularak kabul etti.

İngiliz doktorlar da yumurtayı akladı

İngiliz bilim adamları, yumurta üzerinde yıllardan bu yana yaptıkları çalışmaları bitirdi. Doktorlar, yumurtanın kolestrole zararlı olmadığını ortaya çıkardı.11 Şubat 2009 22:11


Surrey Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre çoğu insan, sağlıklarına zarar vermeden istediği kadar yumurta yiyebilir.

Yumurta konusunda yapılmış çeşitli araştırmaları bir araya getirip inceleyen bu bilim adamları, haftada üç kereden fazla yumurta tüketmemek gerektiği görüşünün hala yaygın olduğuna dikkat çekiyor.

Ancak bunun modası geçmiş kanıtlara dayanan, yanlış bir kanı olduğunu da belirtiyor.

İngiliz araştırmacılara göre doymuş yağlar, sağlığa yumurtadan çok daha fazla zararlı.

Araştırma ekibinden Profesör Bruce Griffin "Yumurta tüketimini kanda yüksek kolesterole ve kalp hastalıklarına bağlayan yanlış kanıyı düzeltmek gerekiyor" diye konuştu.

"İngiliz halkının yumurta tüketimini kısıtlamasına gerek yok - aksine doğada besin değeri en yüksek gıdalardan biri oldukları için, sağlıklı bir beslenmenin parçası olarak kullanılmaları tavsiye edilebilir."

Yüksek kolesterol, kalp hastalığında önemli bir faktör.

Ancak kolesterolün yalnızca üçte biri yediğimiz besinlerden kaynaklanıyor.

Diğer faktörler ise sigara kullanmak, aşırı kilolu olmak ve egzersiz yapmamak.

İngiltere Kalp Vakfı haftada üç yumurtadan fazla yememe tavsiyesini, yeni kanıtların ortaya çıkması üzerine 2007 yılında kaldırmıştı.

BBC

Aç kalmadan 14 kilo verdiren müthiş liste

Aniden gelen yeme içme krizlerini, fazla kalori almadan, ama aynı zamanda gözünüzü ve midenizi mutlu edecek şekilde geçiştirmek ister misiniz? İşte size mükemmel bir liste...02 Ocak 2009 01:21

Özellikle masa başında oturanlar veya sabit çalışanların en çok şikayet ettiği konuların başında kilo almak geliyor. Alınan fazla kiloları vermek ayrı bir çabayı ve iradeyi gerektiriyor. Formsante dergisinin uzmanları, hem formunu korumak, hem karnını doyurmak isteyenler için çok önemli bir atıştırma önerisi geliştirdi. İşte size, uyguladığınızda hem tokluk hissi verecek hem de 100 kaloriyi geçmeyecek 14 atıştırma önerisi...

Beyaz peynirli, zeytinyağlı domates dilimleri

Akşam yemeğine daha çok mu var? Birkaç dilim domates, peynir ve zeytinyağı ile hazırlayacağınız bu nefis atıştırmayla hem damağınızı hem de midenizi doyurabilirsiniz.

Oldukça doyurucu bir besin: Muz

Muz doğal olarak "paketlenmiş" bir meyve, bu sayede çantanızda kolaylıkla taşıyabilirsiniz. Oldukça doyurucu bir atıştırma olan muz, özellikle spor yapanlar için krampları önleyici potasyum zengini bir besin kaynağı.

Yerfıstığı ve yabanmersini kurusu

l1 kaşık yerfıstığı ve iki kaşık yabanmersini kurusunu karıştırıp küçük bir plastik torbada taşıyabilirsiniz. Böylece mideniz kazındığında sağlıklı bir atıştırma yanınızda olacaktır.

40 gram kuru kayısı

Çantanızda küçük kese kağıdının içinde 40 gram kuru kayısı bulundurun ve acıktığınızda tüketin. Böylelikle vücudunuz için gerekli olan birçok besin öğesini alırken, kalori bombardımanına uğramayacaksınız.

5 adet küçük bitter çikolata

Bol miktarda kakao içeren bitter çikolata zengin bir antioksidan kaynağı. Yüksek tansiyona da iyi geldiği araştırmalarla kanıtlanan çikolata aynı zamanda enerji veriyor, kendinizi çok iyi hissetmenizi sağlıyor.-

1 kâse probiyotik yağsız yoğurt

Kalsiyum ve D vitamini ve faydalı bakteriler içeren probiyotik yoğurtlar sindirim sisteminiz için olduğu kadar kemikleriniz için de faydalı bir atıştırma.

Patlamış mısır

3 avuç dolusu yağsız patlamış mısır acıktığınızda imdadınıza yetişecek en masum atıştırmalardan...

Ton balığı

Balık besleyici olduğu kadar hafif de bir besin. İşte size ton balığıyla 100 kalorilik 3 öneri: 1) 50 gram ton balığına bolca limon sıkıp kaşıklayın. 2) 30 gram ton balığını bir dilim tam buğday ekmeğinin üzerine sürüp yiyin. 3) 40 gram ton balığı, 1 adet salatalık, birkaç marul tanesi ve 1 küçük domatesten oluşan bir salata hazırlayın.

Havuç ve humus

Orta büyüklükteki bir havucu 2 tatlı kaşığı humusa batırarak yiyebilirsiniz. Kıtır kıtır yiyeceğiniz havuç sizi biraz oyalayacaktır. Ayrıca hem havuç hem de humus besin kaynağı olarak oldukça zenginler.

Ahududu, yoğurt, bal ve müsli

2 çorba kaşığı yoğurtla 1 tatlı kaşığı balı karıştırın. ahududuları ve müsliyi yoğurdunuza ekleyin ve afiyetle yiyin. Ahududu hem çok lezzetli bir meyve, hem de güçlü bir antioksidan. Bu doyurucu atıştırma sizi öğlen ya da akşam yemeğine kadar tok tutacaktır.

10 adet badem içi

Kuru yemişlerin faydaları saymakla bitmiyor. Badem de bunlardan biri. Ama kilo almak istemiyorsanız fazla abartmayın, bu lezzetli kuru yemişten 10 tane yemeniz hem elinizi hem de midenizi oyalayacaktır.

Peynir ve çok tahıllı ekmek

1 adet yağsız üçgen peynirin yanında bir dilim "çok tahıllı" ekmek, bir sonraki öğüne kadar doyurucu bir atıştırma alternatifi olabilir. Çok tahıllı ekmek vücudunuz için çok faydalı olan B1, B2, B6, B12, niasin, folik asit, demir, kalsiyum, çinko içerir.

Hindi füme ve 1 dilim tam buğday ekmeği

Protein yönünden zengin bir başka atıştırma: 60 gr hindi füme ve 1 dilim tam buğday ekmeği...

Çilek ve yağsız yoğurt

1.5 kâse dolusu mis kokulu çilekle birlikte 2 tatlı kaşığı yağsız yoğurdu yiyebilirsiniz. Bu hafif ara öğün mükemmel bir C vitamini kaynağı aynı zamanda.
haber7

ZAYIFLAMAK İSTEYENLER DİKKAT!

8 Ocak 2009 04:08
Zayıflamak ve yağdan kurtulmak isteyenler dikkat!
Vücudumuz yiyeceklerle alınan yağı derhal vücut yağına çevirir. Giderek şişmanlayıp, belinizde yağ toplandığını düşünüyorsanız bu duruma neden olan 2 suçluyu; yağları ve karbonhidratları vücudunuzda depoluyorsunuz demektir...

Besinlerin içeriğindeki yağlar ve gıdalara eklenen katkı maddeleri vücudumuz için zararlıdır. Doğal içerikleri bozulmuş, içindeki besin değeri yüksek kısımları çıkarılmış kan şekerini hızla yükselten gıdalar, rafine gıdalardır. Yağ+ rafine gıda ikilisi vücudumuzda yağ toplanmasını emreden bir formüldür. Vücut kan şekerinin yükseldiği durumlarda doğal bir tepki verir.

Bilindiği gibi rafine gıdalar kan şekerinde ani çıkışlar doğurur, şekeri kandan atmak için insülin dalgalanmaları oluşur. İnsülin ise vücutta yağ biriktirir. Yani insülin seviyesindeki artış vücuda alınan kalorilerin hızla yağa dönüşmesine yol açar. Kan şekerini düşürüp, iştahı artıran yiyeceklere tıp dilinde yüksek glisemik indeksli gıdalar denir; ki bunlar beyaz pirinç, beyaz ekmek, baklava, börek gibi besinlerdir.

Bu değere sahip olan besinler düşük glisemik indeksli yiyeceklere göre tokluk kan şekerini daha çok artırır. Düşük glisemik indeksli gıdalar bedeni halsizlik, yorgunluk ve enerji kaybından korur. Bu gıdalar arasında meyve, sebze ve tahıllar başta gelmektedir. Düşük glisemik indeksli gıdaların tüketilmesi insülin hormonunda azalmaya neden olur. Yağ depolanması azalır ve yağ yakımı başlar. İnsülin ve şekerdeki dalgalanmalar yemeklerden sonra oluşan halsizliklere neden olur.

Artan insülin daha çok yağ demektir. Rafine olan her şey glisemik indeksi yükseltir. Rafine karbonhidratlardan uzak durmak belinize de faydalıdır.

Zayıflamak mı istiyorsunuz?

Şeker ve şekerli gıdalar kana hızla karışır, pankreastan salınan insülin hormonu ile kan şekeri düşer, tatlı isteği başlar. Düşük glisemik indeksli beslenme diyetlerin de altın kuralıdır. Bir besinin glisemik indeksi 55'ten küçükse düşük, 56-69 arasında ise orta, 70'ten büyük ise yüksek glisemik indeksli (GI) besin denir. Yüksek GI'li gıdalar beyaz ekmek, pirinç, şekerli gıdalar, pasta keklerdir. Düşük GI'li gıdalar ise sebze, meyve ve tam tahıllardır.

Zayıflamak isteyenler glisemik indeksi düşük gıdalarla beslenmeli. Glisemik indeksi yüksek gıdalar şekerler, nişastalı yiyecekler, baklava, börek, reçel ve patatestir. Yulaf, kuru baklagiller, kepek ve tam buğday ekmeğini rahatlıkla tüketebilirsiniz. Düşük glisemik indeksli beslenmenin faydaları: Yemekten sonra oluşan uyku hali, enerji kaybı, halsizlik ortadan kalkar. Kalp, tansiyon, diyabet depresyon gibi sorunlar çözülür. Uyku kalitesi artar, açlık, şeker krizleri geçer.

Dr. İsmail Ağar

www.ismailagar.com
BUGÜN

Ekmekteki katkı maddeleri

Bunlar migrenden, alerjiye hatta kansere kadar birçok rahatsızlıklar oluşturabilen maddelerdir.25 Ocak 2009 14:23

GİMDES Genel Başkanı Dr.Müh. Hüseyin Kami BÜYÜKÖZER ekmekte bulunan katkı maddelerini internet sitesinde açıkladı. Büyüközer'e göre ekmeğe katkı maddelerinin konulma sebebi şöyle;
"Hamurun asidini arttırmak, Bayatlamayı geciktirmek, Ekmek hatalarını ve hastalıklarını düzeltmek, Su kaldırma oranını yükseltmek, Hacim artışı sağlamak, un rekoltesini yükseltmek vs gibi amaçlar için katkı maddeleri kullanılmaktadır."

Bugünkü Katkılı Ekmek Ürünlerinde Kullanılabilen Katkı Maddeleri:

Enzimler, E 300 Askorbik Asit(C vitamini), Bitkisel Yağlar, Emülgatörler(E 471-E477 Mono- ve digliseridler ve modifiye edilmiş formları), E 282 kalsiyum propiyonat, E 281 sodyum propiyonat, E 262 Sodyum diasetat, sirke, E 260 asetik asit, E 280 propiyonik asit, E 202 potasyum sorbat, E 200 sorbik asit, E 202 potasyum sorbat ve E 203 kalsiyum sorbat, E 283 potasyum sorbat, Şekerler (Sakaroz,Maltoz,Fruktoz,glukoz), E170 kalsiyum karbonat, E332 Potasyum sitrat, E481 Sodyum stearol-2-laktilat,E422 Gliserol (gliserin)
“Ayrıca, Daha beyaz görünen un elde etmek için, E928 benzoil peroksit ve E924 potasyum bromat gibi kanserojen ve alerjik maddeler beyazlatıcı olarak, E920 Sistain gibi insan saçından ve domuz kılından üretilen ve hacım artırıcı olarak kullanılan katkı maddeleri de söz konusudur.”

Bu Katkı Maddelerinin açılımı ise şöyle:

E170 kalsiyum karbonat: Hem renklendirici hem mineral tuz; kaya minerali veya kemikten elde edilir; diş macunu, beyaz boya, temizleme tozları, bisküvi, ekmek, kek, dondurma, dondurulmuş konserve sebze ve meyvede ve ilaçlarda kullanılır; yüksek dozlarda zehirlidir; safra, böbrek taşı, hemoroid, kabızlık ve fistül kanamalarına sebep olabilir. Ayrıca kemikten elde edilmesi ihtimali bu katkı maddesini en azından şüpheli hale getirir.

E 471-E477 Mono- ve digliseridler ve modifiye edilmiş formları: Homojenleştirici .Bitkisel ve hayvani kökenli olabilir.Bitkisel kökenden türetilirse, helâldir. Hayvani unsurlardan türetilirse, şüphe arzeder. Eğer, eti helâl ve kesimi islâmi usulle yapılmış hayvani yağlardan türetilmiş ise helâl kabul edilir.

E 280 propiyonik asit, E 281 sodyum propiyonat, E 282 kalsiyum propiyonat, E 283 potasyum sorbat: Koruyucu olarak kullanılır. Migren ağrılarına sebep olabilir; doğal olarak mayalanmış gıdalarda, insan teri ve geviş getirenlerin sindirim organlarında bulunur, ayrıca suni olarak etilen, karbon monoksit, propiyonaldehit, doğal gaz, mayalanmış kağıt hamuru veya çürümüş lif bakterisinden elde edilir; yaygın olarak ekmek ve un mamullerinde kullanılır.

E 200 sorbik asit, E 202 potasyum sorbat: Koruyucu olarak kullanılır. Bitkisel kökenlidir. Ciltte kaşıntıya sebep olabilir

E420 sorbitol: Kıvam artırıcı,suni tatlandırıcı ve nem tutucu; etli ve zarlı kabuksuz meyvelerden veya sentetik olarak glukozdan elde edilir; gıda,ilaç ve kozmetiklerde kullanılır.Bebek ve küçük çocuk gıdalarında kullanmak yasaktır.

E422 Gliserol (gliserin): Kıvam artırıcı,tatlandırıcı ve nem tutucu, yağlı renksiz alkol;hayvansal veya bitkisel yağların alkalilerle ayrışması sonucu elde edilir; petrol ürünlerinden ve bazen propilenden sentetik olarak veya şekerden mayalanarak da elde edilir; büyük miktarlar baş ağrısı, susuzluk, bulantı ve yüksek kan şekerine sebep olabilir. Hayvan kökenli olması ihtimali göz önünde tutulmalıdır.

E920 Sistain: Un işleme ajanı. İnsan saçı, başta domuz olmak üzere hayvan kılı ve tavuk tüyünden elde edilir

E924 potasyum bromat: Un işleme ajanı.Büyük miktarlarda bulantı, kusma, diyare ve sancılara neden olabilir.

E928 benzoil peroksit: Un işleme ajanı. unun beyazlaması için kullanılır. Alerjik geçmişi olanlar sakınmalıdır.

Büyüközer, " Bunlar migrenden, alerjiye hatta kansere kadar birçok rahatsızlıklar oluşturabilen maddelerdir. Uygulamada ise bu katkı maddeleri bu isimleri ile değil ticari isimleri ile alınır satılır ve kullanılır. Örnek vermek gerekirse, S500, Soft'r, Acti-Plus, Hydra, Joker, Pantera vs gibi ticari isimlerle satılan bu ürünlerin içerikleri incelendiği zaman bir çok katkı maddesini kombine ettiği görülür.Kullanıcı firma bu maddelerin içerikleri ile de pek ilgilenmez. Ayrıca fırınlarda bu katkı maddelerini hamura katacak eğitilmiş elemanların yetersizliği sebebi ile ekseriya limit aşımı tehlikesi de söz konusu olmaktadır. Bugün üretici ve satıcı istekleri, gıdanın ilk günkü tazeliğini koruyacak şekilde, gıdaların raf ömrünün artırılması yönünde olmaktadır. Buna karşılık gıdanın raf ömrünü artırmak amacıyla ürünlere ilave edilen katkı maddelerine karşı ise kimi tüketicilerin gittikçe artan haklı çekinceleri bulunmaktadır. Ancak ister paketli olsun, ister paketsiz satılsın çoğu ekmeklerde kullanılan katkı maddelerinin detay bilgileri yer almamaktadır. Bu da tüketiciyi zor durumda bırakmaktadır. Halbuki etiket bilgileri hem yasal olarak, hem etik olarak tüketicinin en tabii hakkı olmak zorundadır. Ancak, bu sonuçta tüketicinin bilinçsizliği ve ilgisizliği, üreticinin bencilliği ve resmi kurumların denetimsizliği müştereken rol oynamaktadır. " şeklinde konuştu.

Peki ne yapacağız?

Güvendiğimiz Market veya Fırından Katkısız Ekmek İsteyelim

“Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yeni tebliğinde Ekmeğe, herhangi bir katkı maddesi katılmaz ise etiket üzerinde ekmek adı ile birlikte "katkısız" ifadesi kullanılır.” şeklinde bir düzenleme getirmiştir. O halde öncelikle çevremizde katkısız ekmek üreten fırınları araştırmalıyız. Bulduktan sonra iyice sorgulamalıyız. Çünki maalesef ülkemizde üreticilerden doğru bilgi almak ekseriya zor olmaktadır. İyice emin olduktan sonra katkısız ekmek tüketmeliyiz."

Sofralarımızdan beyaz ekmeği kaldırıp, yerine kepekli ekmeği ikame edelim.

Kepek ekmeğin neden tercih edilmesi gerektiğini, uzmanlar şöyle açıklamaktadır:

"Buğday, sağlık açısından yararlı olan B2 ve B6 vitaminleri ile niyasin, folik asit, demir ve çinko içeriyor. Bu maddelerin daha çok yoğunlaştığı kısım olan buğdayın dış kabuğu, un yapımı sırasında ayrıştırılıyor ve bu yüzden ekmeğin besin değeri düşüyor. Bu nedenle, beyaz ekmek yerine kepek ekmeğinin tercih edilmesi daha sağlıklıdır"

Şeker hastaları, kilo sorunu olanlar, mide ve bağırsak rahatsızlığı çekenler tarafından daha çok tercih edilen kepek ekmeğin herkes tarafından tüketilmesini öneriyoruz.

gıdaraporu.com

'MARGARİNİ BÖCEKLER BİLE YEMİYOR!'

14 Nisan 2009 07:05
Margarinler; kimyasal yollarla sıvı yağlardan elde ediliyor ve yüksek oranda trans yağ asidi içeriyor.
Medical Park Göztepe Hastanesi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, tabiatta normalde bulunmayan trans yağ içeriği yüksek bu ürünlerin doğal olmaktan uzak olduğunu söyledi. Margarinlerin oda sıcaklığında erimeden ve bozulmadan uzun süre kalabileceğini belirten Keservuran, "Kimyasal içerikleri oldukça yüksek olduğu ve doğal olmadıkları için karınca dahi yanına yaklaşmamaktadır; çünkü margarini bir besin ve gıda olarak görmemektedirler. Böcekler dahi kimyasallardan uzak dururken, insanlarımızın mutfaklarında hâlâ margarin bulundurmaları düşündürücüdür!" diye konuştu.

Keservuran, tüketicileri uyararak, "Türkiye'de içinde hidrojenize yağ bulunan gıdaların paketinde bu 'hidrojene nebati yağ' olarak ifade ediliyor; ancak buna bile çok az pakette rastlanıyor. Ülkemizde bu konu ile ilgili yasal düzenleme olmadığı için çoğunlukla etiket bilgilerinde bu ibareye yer verilmiyor. Etiket bilgileri okunurken bilinçli olunmalı; etiket bilgilerinde 'hidrojene bitkisel yağ' ibaresini gördüğünüzde o ürünün trans yağ asidi içerdiğinden emin olabilirsiniz." dedi. Hidrojenlenmiş yağların doğal olmadığını, kimyasal işlem görmüş yağlar olduğunu ifade eden Gizem Keservuran, trans yağ asitlerinin sebep olduğu rahatsızlıklara dikkat çekti ve ve şu uyarılarda bulundu: "Vücuda alınan fazla enerjinin yağ olarak depolandığını biliyoruz; vücutta dolaşan yüksek miktarda kötü huylu kolesterol karaciğerle başladığı harabiyeti tüm organlarımıza yaymakta ve zincirin halkaları dağılmaktadır."

Tereyağında da trans yağ olduğu doğru mu?

Doymuş yağ oranının tereyağında daha yüksek olduğu doğrudur; ancak margarinlerin trans yağ asidi içerikleri hâlâ tereyağına oranla daha fazladır ve en önemli nokta margarinler 'yapay'dır. Ayrıca, sağlık açısından zararlı olarak bilinen doymuş yağların (tereyağ, peynir, kaymak) bile vücutta bir işlevi vardır. Hidrojen yapısı değiştirilerek üretilen trans yağlar ise kesinlikle vücutta hiçbir işleve sahip değildir.

Hazır gıdalarda neden margarin tercih ediliyor?

Fast food restoranlarında ve büfelerde kullanılan kısmi hidrojenize kızartma yağları, trans yağların bulunduğu önemli bir kaynağı oluşturuyor. Bu yağlar, tekrar tekrar kullanılabildikleri ve daha ucuz oldukları için tercih ediliyor. Bir diğer önemli trans yağ asidi kaynağı ise; bisküvi, çikolata, kek, gofret, mayonez ve cips gibi ticari ürünler... Ürünlerin içindeki yağ oda sıcaklığında erimemekte, ayrıca ürünün raf ömrü uzamaktadır.
haber10

SAF ALKOL İÇEN ANNENİN BEBEĞİ ÖLDÜ!

20 Mayıs 2009 20:49
Rusya'da saf alkol içen bir anne 5 aylık bebeğine meme verince bebeğin ölümüne yol açtı.
Ria Novosti ajansındaki haberde, Sretensk'te yaşayan 28 yaşındaki annenin 3 Nisan gecesi yarım litre saf alkol içtikten sonra bebeğine 3 kez meme verdiği ve bebeğin alkolden zehirlenerek öldüğü belirtildi. haber10

Dengesiz beslenen öğrenci konsantre olamıyor
01:15 - Sağlık Bakanlığından, "yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğunun saptandığı" uyarısında bulunuldu. Yetkililer, başarının artması için şu önerilerde bulundu: "Aileler çocuklarının yalnızca okul başarılarıyla değil, onların büyüme ve gelişmelerini izleme ve sağlıklı beslenme davranışları geliştirmeleriyle de yakından ilgilenmeli ve kendi beslenme alışkanlıkları ile örnek olmalıdırlar. 19.09.2009 ANKARA netgazete
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HASTALIKLAR/ŞİFALAR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com