EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Kriz'in temel Sebebî ahlâkî'

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AHLAKÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Çrş Ekm 01, 2008 8:17 pm    Mesaj konusu: 'Kriz'in temel Sebebî ahlâkî' Alıntıyla Cevap Gönder

"Amerika'nın ekonomik krizinin temelinde ahlaki bir kriz yatmaktadır."
14 Kasım 2011

(..) Krizi nasıl aşarız sorusuna cevap arayan önde gelen beyinlerden bir tanesi olan Jeffrey Sachs Medeniyetin Bedeli (The Price of Civilization) adını verdiği kitabın ilk sayfasının ilk cümlesinde şöyle diyor:

"Amerika'nın ekonomik krizinin temelinde ahlaki bir kriz yatmaktadır."

Evet bu çok önemli bir cümle ve aslında konuyla ilgili düşünen her insan da bunu söylüyor temelde.
Sistemden ve toplumdan ahlakın çıkmasıyla ve para kazanmak için yaşanmaya başlandığında ve daha çok kazanmak ihtirası insanın gözünü kararttığı zaman ve o insan fazla kazanamayanlara ve fakirlere karşı sorumluluklarını unuttukça o toplum içten içe çürümeye başlıyor.

Batı medeniyetinin çöküşünün temel nedeni bu. Tespit böyle olunca çıkış yolu da belli oluyor, daha ahlaklı daha eşitlikçi olan ve güçsüz insanları daha fazla düşünen bir ekonomik model oluşturmak gerekiyor. (..)
Serdar Turgut/Habertürk

Serdar Akinan
İnsandan geriye ne kalır?

Başka bir hayatı seçmemin öyküsünü bu köşede çıtlatmıştım size.
İşaret fişeğini 'Organik' yazısıyla atmıştım.
Bu kişisel yolculuk, kimi dostlarım tarafından, 'modern' tanımıyla 'sabbatical' olarak nitelendi.
Yani: 'Kariyere bir yıllığına ara vermek. Yaşam muhasebesi yapmak. Sonrasında ise aynı izden veya bambaşka bir noktadan yepyeni bir enerji ile devam etmek.'
Oysa, o fasit dairenin insanı kendinde eksilten döngüsüne tekrar teslim olmak gibi sersemce bir hedefim yok.
Geleceğe dair kurgumu henüz bilmediğim cümlelere hapsedemem. Kaldı ki uyguladığım kararın yaşamıma 'ne kattığı ne söktüğü' gibi çok boyutlu bir muhasebe için de oldukça erken.
Ancak.
Bir sürecin taze filizler verdiği bu evrede, insana dair, ne denli derin bir hayal kırıklığı yaşadığımı paylaşmalıyım.
'Ben neden buradayım?' sorusu çok anlamlıdır.
Varlığı, andaki tercihiyle anlamlandırır. 'Ben neden buradayım?' sorusuna verilecek içten yanıt, yaşamda kalan anlarına dair varlığa seçenekler sunar.
Bir süre önce, fark ettim ki, tercihlerim 'Ben neden buradayım?' sorusuna samimi ve anlamlı yanıtlar vermekten acizdi. O an gelecek kurgumu değiştirdim. Bu kararı almama neden olan temelde insanlar ve ilişki biçimleriydi. Kurgu buydu.
Modern bir cangılda kurallar vardı. Bu kuralların oluşuma katkıda bulunmak ise onların, benim, bizim hayat tercihimizdi...
Ahlaki olmayan, insanı bozan zehirli lezzetler vardı bu kurguda.
Bu kurguyu kendimce reddettim. Yeni kurgunun yapısı da elbette insana dayanıyor. Ama umulur ki bu kurguda zehirli bir şey olmasın daha saf bir şey olsun. Geçen kısacık sürede insanlar tanıdım.
Pastoral arka planın yorgun zihnimde yarattığı tatlı keyif bu yeni dünyanın kural ve insanlarını tanımamı bir süre engelledi. Oysa kurallar farklı olmakla birlikte insan maalesef beter durumda.
Çirkin bir açgözlülük ve ikiyüzlülük.
İlkokul kitaplarından köye dair aklımda kalan 'imece' kelimesidir. 'İmece' koca bir köyün ırzına geçtiği kavram olmuş. Yoksulluk ile sefalet arasındaki ilahi farkı kavrayamayan insan çökmüş.
Anlamaya çalışıyorum. Anlayamıyorum. Kaçıp geldiğim coğrafyada bize dayatılan sistemin kuralları gereği belli işkenceleri çekmeye tabiydik. Çıldırtıcı trafiğin stresine her gün iki kez katlanmak.
Ait olmadığın bir ulu varlık: 'Marka' için ömrünü adamak.
Sadakatle şirkete bağlanmak... Bu uğurda omurganı her sabah danışmada çıkarıp teslim etmek, akşam ise, utanmadan, tekrar alıp takmak...
Peki, evi, tarlası, küçük olsa da bir dükkanı, külüstür olsa da bir traktörü olan bu insanlarda eksik olan ne?
Acaba köksüzlük mü? Yoksa televizyon mu? Hayır bu insanlar yaşam tarzları itibarıyla son derece muhafazakar/mütevazı gözüküyor. Namaza giden, ağzından Allah'ı eksik etmeyen, aileleri örtülü insanlar...
Muhtemelen ebeveynleri sahici insanlardı, kendileri ise birer müsvette...
Güvende olmasına karşın, başta kendisi çevresindeki herkese kötü gözle bakan; tertemiz ve doğurgan bir tabiata kudurmuş halde saldıran; kirleten, tahrip eden; çalışıp üretmek yerine elde olanı satıp tüketmeye odaklı insana ne denir?
Ama asıl ürkütücü olan bir sonraki nesil.
Bu insandan ne çıkar? Komşusunun gözünü oyan, yan tarlaya hasetle bakan, üç kuruş haram lokma daha kazanmak için, ekmek yediği insanları utanmadan kazıklayan bu insan müsvettelerinden elbette bir şey çıkmaz ama ya tüm bu faciayı görerek büyüyen çocuklar?
Bu çocuklar ne yapacak? O kadar büyük bir hayal kırıklığıdır ki...
İnsandan geriye ne kalacak?
Umudu yitirmiyorum. Allah elbette bir kuytuya temiz bir insan saklamıştır.
O maya da geleceğe yeter.

Akşam

Prof. Nevzat TARHAN
İmparatorluk sallanıyor
29 09 2008 11:27
Haber 7

Bir Amerikalı beş dünyalı kadar tüketiyor ve dünya kaynaklarının % 25 ini kullanıyor ama dünya nüfusunun sadece % 5’i ABD’li.

ABD konut piyasasında yaşanan kriz şimdi finans piyasasını salladı. Bu kriz bütün dünya milyonlarca insanı etkileyek bir kriz sinyalleri veriyor.

Kapitalizmin serbest piyasası tüketim ve güçlü banka çarkları ile işliyordu. Bu iki çark ciddi bunalımda zor dönmeye başladı.

Krizin nedenleri olarak ilk tesbitler şunlar.

Mortgage kredisi alacak mali güce sahip Amerikalı çok azalınca pazarlamacılar daha çok pirim ve kazanç için geri ödeme gücü olmayan yatırımcıları aldatıp riske soktular. Finans piyasalarında da yüksek gelirli ve düşük riskli kağıtları daha çok kazanmak için karıştırıp yatırımcıyı yanılttılar.Yani temel neden ahlaki.

Toplumun % 10-20’sini paraya boğan ancak % 80-90’ını ırgat gibi çalıştıran sistemin balonları patlamaya başladı.

Sonuç 20-30 yılın birikimiydi. Teorik temelleri: Birincisi para kazanma dürtüsünü serbest bırakmaya, ikincisi toplumu menfaati peşinde koşan insanlardan oluşmuş bir topluluk görmeye, üçüncüsü ahlakın ekonomiden bağımsız bir değer olduğunu savunmaya dayanıyordu.

Serbest piyasa dediğimizde, ekonomistlerce fayda-maliyet, kar-zarar analizi temelli, arz ve talep kanunları kutsallaştırılmıştı. Serbest piyasayı statik ve dengesi olan mekanik va kapalı bir sistem olarak görenler bugün şaşırmış durumdalar.

Ders kitaplarındaki bilgilerin sorgulandığı, piyasanın modellenmesinin çok zor olduğunu anladığımız bir döneme girdik.Yüksek seviyede bir tarihsellik ve ahlakilik bakışı ile çözüm üretilebilir.

Kapitalist Ahlakın aç gözlülüğü, doyumsuzluğu, büyüme arzusu ve bencilliği sınır tanımamaya başlamıştı. Aslında yaşananlar süpriz değildi. Roma imparatorluğunda da aynı açgözlülük, bencillik, lükse düşkünlük sonu getirmemiş miydi?

Ego odaklı bu ahlak, yoksulluk ve eşitsizlik üretiyordu. Bugün dünya Batı’ya sefil göçler yaşayacak kadar yoksulluk yaşıyor ve eşitsizlik içinde. Diğer taraftan ABD halkının sisteme güveni gittikçe zayıflıyor.

Tüketici olarak rakip mallar arasında seçim yaparken veya üretici olarak yatırım yaparken sadece kar-zarar düşünerek hareket eden insan modeli yanlışmiş.

Risk ve fırsat özgürlüğü içerinde insanlar karar verirken duygusal, güven verici tercihlere farkında olmadan yöneliyorlardı. Vicdani tercihler ve ahlaki yaklaşımlar para ve servetin kazanılma ve harcanma biçiminde ciddi öneme sahip idi.

Hitler açgözlü ve doyumsuz Yahudi sermayesine Alman halkının öfkesini siyasette çok iyi kullanmıştı.”Pis Yahudi” Jargonu Hitlerin politik sermayesi olmuştu. Bugün ABD’deki krizde de arka planda doyumsuz Yahudi sermayesi çıkarsa hiç şaşmamak gerekir. Eğer yeni bir antisemitizm hareketi başlarsa El Kaide’nin çok arzu ettiği bir bir sonuç olur. (..)

Kapitalist sistem Avanta Ekonomisi olursa az çalışıp çok kazanmak isteyen kişiler hakim olur.

Kapitalist sistem ahlakı dışşallaştırırsa, sözü senet olmayan, borcuna sadık kalmayan, üçkağıtçılığı açık gözlülük olarak gören,dürüstlüğü kerizlik olarak yorumlayan insan modeli yaygınlaşır.

Ortalama Amerikalı toplumun çıkarı için kişisel fedakarlığa hazır olma erdeminden habersiz idi.

Ortalama Amerikalı rakiplerini yasadışı yollar kullanarak piyasa dışına itmeyi doğal kabul ediyordu.

Ortalama Amerikalı aç gözlu,doyumsuz,acımasız,sınır tanımaz olmayı, para ve zevk peşinde koşmayı hakkı gibi görüyordu.

Ortalama Amerikalı ‘Soylu amaç için her yol mübahtır’ diyen büyük uluslararası sermaye tarafından kullanıldığını bilmiyordu.

Ortalama Amerikalı çözümü ’Coca cola Budizmi’ne yönelerek tenbelliği tercih etmede buluyordu.

ABD’nin sonu Roma’ya benzer mi bilmiyoruz ama semavi ahlak sistemlerinin övdüğü paylaşma, cömertlik, toplum faydasına harcama, yoksulları gözetme, sosyal sorumluluk ve bu yolda çalışmanın ibadet olduğu anlayışını keşfetmemiz için fırsat çıktığını düşünüyorum.

Kriz nereye kadar gider belli değil ama piyasaların da ahlaklı canlı varlıklar olduğunu savunan yeni tezin daha güçlenerek çıkacağını anlamış bulunuyoruz.

İyi bayramlar dileklerimle.

NEVZAT TARHAN – HABER 7
ntarhan@gmail.com
haber7

Faruk ÇAKIR

İş ahlâkı iflâs etti
17 Ekim 2008
Yeni Asya

Hatırlanacağı üzere Papa bile krizi “İlâhî ikâz” olarak yorumlamıştı. Papa böyle derken, bu anlamdaki tesbitleri çok daha önce ifade etmesi gereken bazı ‘âlim’lerimiz farklı değerlendirmeler yaptı.
Çok farklı sebepleri olsa da aslında yaşanan krizin bir ‘iş ahlâkı iflâsı’ olduğu ortada. “Sen çalış, ben yiyeyim” düzeni bir şekilde karaya oturmuş görünüyor. Bu gerçekleri en iyi bilmesi gereken ‘âlim’lerimizin bildikleri halde bunu dile getirmemesi hayra alâmet değil. Maalesef, aynı tavra, Marmara Depremi sonrasında da şahit olmuştuk.
Muhtemelen bazı ilâhiyatçılarımız, “Bize bu konuda bir şey soran yok ki görüş beyan edelim. Medya bizi görmüyor, duymuyor” diyebilir. Bu serzenişlerinde haklılık payları da vardır. Ancak, görüş beyan etme imkânı bulunanlar da bu konuda susunca, akla başka ihtimaller geliyor.
İlâhiyat camiasından yapılmasını beklediğimiz açıklamayı bir ticaret ehli yapmış. Ulaştırma sektöründe faaliyet gösteren Fırat Nakliyat’ın sahibi Fahrettin Gümüş, “1994, 1998, 2001 krizlerini yaşadım. Hepsinden kârlı çıktım. Ama son kriz çok farklı. Tüm dünya etkilenecek. En kötüsü piyasa ahlâkının bu kadar bozulduğu bir dönem görmedim” demiş. (Vatan, 12 Ekim 2008)
Sektörü açısından 2008’i değerlendiren Gümüş, şöyle konuşmuş: “Nakliye sektörü yerlerde sürünüyor. (...) İş var, hep vardı zaten ama yıllık anlaşma yapıyoruz. Taşıyabileceğimiz kadar yük alıyoruz, ama dünyada petrol fiyatları arttı, en pahalı yakıtı da biz kullanıyoruz. Çok artınca yıllık anlaşmalar bizi zorladı. Biz bunun farkını istedik müşterilerimizden. Bazı firmalardan aldık, bazılarından alamadık farkı. (...) Global krizin etkilerini zaman içinde hissedeceğimiz ortada.”
İş ahlâkının bozulması yanında, hukukun da çok yavaş işlediğinden şikâyet eden Gümüş’e itiraz eden çıkar mı?
“Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası” olduğuna göre, İslâm dini konusunda ehil olanların her imkân ve fırsatta konuşması, tesbitlerde bulunması ve çare sunması gerekir. Niçin, onlarca ilâhiyat fakültesi mensubu bu konularda ‘duyulabilecek perdeden’ açıklama yapmaz? Belki bu ve benzeri tesbitleri sınıflarda, anfilerde öğrencilerin huzurunda yapıyorlar. Ancak bu yetmez. Kamuoyu bir şekilde bilgilendirilmeli ve çareler sunulmalıdır.
Krizin sebep ve çareleri konusunda ilâhiyatçılarımız farklı düşünüyorsa, onu da bilmek kamuoyunun hakkı. Cemiyet hayatını ilgilendiren her konuda görüş beyan etmek onların da hakkı. Hem de, görüş beyan eden pek çok kişiden daha öncelikler.
Onlar açıklama yapmaz, krizlere teşhis koyup çareler sunmazsa meydan başkalarına kalır. İş ahlâkı yerlerde sürünüyorsa, ayağa kaldırmanın çaresi ‘ahlakı ihya’ değil mi? Onun yolu da ‘doğru İslâm’ı öğrenmekten geçse gerek...
FARUK ÇAKIR - YENİASYA
cakir@yeniasya.com.tr

Reha Muhtar
Vatan Gazetesi
İntihar eden Albay olayında sorular...
12 Şubat 2010

Bir kurmay subayın mesleğinin en önemli kavşak noktası, albaylıkla, amirallik ve generallik arasında sıkıştığı o birkaç yıldır...

Çok fazla albay vardır orduda...

Çok az amiral ve general çıkacaktır, o albaylar arasında ...

Atina’da gazeteciyken, askeri ateşelikteki kurmayları görürdüm...

Çoğu albay rütbesindeydi, hepsinin ve eşlerinin gözü kulağı, Ağustos atamalarında olurdu...

Hayatın bir kurmay subay için rengini belli ettiği yer orasıydı...

Ya çok azın içine girecek ve “paşa” olacak, ya da albay kalacak bir süre sonra emekliye ayrılacaklardı...

Bir kurmay subayın 2 ya da 3 yıl ailesiyle girdiği, inanılmaz bir sınavdı, bir virajdı bu...


***


Bu viraj çok acımasızdır...

Rekabet inanılmazdır...

Bütün haberler intihar eden Albay Berk Erden’in amiral olmasına kesin gözüyle bakıldığını gösteriyor...

Orduda birisinin amiral olması, birçok kişinin amirallik şansının kalmaması demek...

Paris’teki bir internet sitesine “inanılmaz kirli bir komplo” bu şartlarda sokuluyor...

Albay’ın eşinin bir başka albayın evine girerken ve çıkarkenki fotoğrafları, pis bir senaryo eşliğinde video klip halinde sunuluyor...

En sonuna da “kadının düşünceleri okunarak” Albay Berk Erden’in “Ergenekoncu” olduğu şüphesi şırıngalanıyor...

Rezilin rezili, pisliğin pisliği bir kirli oyun bu...


***


Oynatanların bizi düşündürmek istemesinin aksine, bu oyunda dinci-laik, Ergenekoncu-Cemaatçi gibi bir oyunun olmadığını düşünüyorum...

Çünkü çok kilit ve nirengi soru işaretleri var bu kirli operasyonda:

1) Bu görüntüleri yayınlayanlar ne yapmak istiyorlar?..

Amaç yapılmak istendiği gibi Ergenekon’a yakın bir albayın amiral olmasını engellemek mi?..

İlk başta bu soruyu “evet” diye cevaplandırabilirsiniz...

Oysa iyi düşündüğünüzde “Elinde bir albayla ilgili onu intihara kadar sürükleyecek bir belge bulunanlar, onun niye amiral olmasını engellesinler ki” diyeceksiniz...

Öyle ya...

Eğer bunu yapan çete, Ergenekon’cu olduğuna inandığı bir albayın yükselmesini engellemek istiyorsa, “elindeki bu belgeyi yayınlamak yerine şantaja geçip, o albaya istediğini yaptırır...”

Bunun yerine belgeyi Paris’te bir internet sitesi üzerinden yayınladığında, eline ne geçecek ki?..

Bu belgeleri toplayacak kadar kirli bir organizasyonun içinde olan bir çete, bu görüntüleri yayınlamaz “şantaj” aracı olarak kullanır...


***


2) Bu kirli tezgahı yapan çete, niçin bunu şantaj olarak kullanmıyor da, direkt kullanıma sokuyor...

Demek Albay Berk Erden’den elde etmeyi umduğu bir şey yok...

O zaman bunu bugünden kullanıma sokmasının altında tek bir neden olabilir...

Albayın amiral olmasını engellemek...

3) Şimdi düşünelim...

Elinde albayın hayatını altüst edecek olan görüntüler bulunan bir çete, bir albayın neden amiral olmasını istemez ki?..

Eğer bu çete bu kadar karanlık çeteyse, albayın amiral olmamasını değil, tam tersine olmasını ve amiral olduktan sonra kendisine şantaj yapmayı düşünür...

Albayken bu resimleri yayınlamanın kime ne faydası olacak ki?..

4) Ta ki bu görüntülerin yayınlanmasını planlayanlar, kendi durumlarından, kariyerlerinden dolayı albayın amiral olmamasını isteyenler olmasın...

Görüntüye eşinin “Ben de onun Ergenekon’la ilişkilerini açıklarım” diye düşüncelerini ekleyerek, güya siyasi bir boyutla kafaları bulandırmış olmasın!..

Bir eşin, “Ben de onun Ergenekon’la bağlantılarını açıklarım” diye düşünmesini kim nasıl bilebilsin?..

Biliyorsa niye söylesin?..

Bunu Ergenekon gibi bir konuya niye ilişkilendirsin?..


***


5) Albay Ergenekon’la bağlantılıysa, karısını İzmir’den Ankara’ya kadar takip edenler, onu da ortaya çıkartırlardı, zor olmasa gerek...

Üstelik eldeki görüntülerle albaya şantaj yaparak ona istediklerini yaptırmaya çalışmak daha kolaydı...

Bu olay öyle bir olay değil...

Bütün soruların cevapları mesleki çekememezlik, haset ve tezgahlara dayanmakta... Bir erkeği karısından, en hassas yerinden vurmaya kalkmak, bu kadar kahpeleşmek için “siyasi bir senaryo” çıkartamadım sizlere...

Çünkü şu ana kadarki bulgular başka bir gerçeği işaret ediyor bana!..



***



KAHPE TEZGAHLARIN SAHİPLERİ...

Albay Erden’e yapılan kahpe tuzağın ardında başka şeylerin olabileceği kuşkusu, şu gerçeği ortadan kaldırmıyor...

Türkiye’de insan haysiyetini, onurunu, şerefini yok edecek kahpece tuzaklar kurulmuş ve hala kuruluyor...

Ergenekon soruşturmasında, savcı ve hakimlerin kadınlarla görüntülerinin yer aldığı bir kasetten söz ediliyordu...

Kaset nasıl olduysa kırıldı...

Kimler bu ülkenin hakimlerini, savcılarını, hayat kadınlarıyla görüntüleyip arşivlerde saklıyor?..

Bu arşivler ne amaçla tutuluyor, ne isteniyor karşılığında bu insanlardan?..


***


Şimdi herkes dinlendiğini, fişlendiğini, kayıt altına alındığını düşünmekte...

Doğru mu bilinmiyor ama dehşet bir korku imparatorluğu duygusu hakim oluyor etrafa...

İster siyasi hesaplaşma olsun, ister olmasın, çıkartılan belgeler görüntüler insanların en hassas yerlerine en kahpe vuruşları indirmeye başladı...

Bir erkeğin karısının resimlerini yayınlamaktan medet uman, bunu yapmaktan utanmayan bir kahpelik, insanlığın adına yüz karasıdır...

Bunu bu memleketin evladı, bu toprağın insanı mı yapıyor inanmak zor...


***


Bu ülkede bazı insanlar siyasi veya kariyeristik çıkarları için bu kadar mı kahpeleştiler?..

Yaşamın hiçbir “insani ve ahlaki standardı” kalmadı mı bu memlekette?..

İlk gençlik yıllarımızda bu davranışları yapmaya yeltenenlere “kancık” denir, hasbelkader yapmaya tevessül edenler, toplumdan tecrit edilirdi...

Yaşamın standartlarının kahpeliğe ve kancıklığa prim verecek kadar dejenereleşebileceğini gösteren en büyük işaret, bir erkeği karısının belaltı ilişkilerini iddia ederek vurmak olsa gerek...

Bunu yapanlar, hangi ücra köşedeler, hangi karanlıkta saklanmaktalar bilmiyorum...

Ama emin olsunlar, hayat onlara bu yaptıklarının bedelini bir gün ödetecek...

Yakalanırlar mı bilmiyorum...

Ama yakalanmasalar da hayat onlara başka bir yerden bunun hesabını ödetecek...

Evren kancıklığı ve kahpeliği son tahlilde affetmiyor çünkü!..

G.Kore'de intihar oranı neden artıyor?
8 KASIM 2011



Dünyanın en büyük on ikinci ekonomisi olan Güney Kore'de günde kırktan fazla kişinin intihar ediyor olması uzmanları harekete geçirdi.
Bir hayli yüksek olan bu rakam, ülkede bir kuşak önce karşılaşılan intihar oranlarının beş katı kadar fazla.
Bu durum Kore parlamentosunu harekete geçirdi ve hükümet yetkililerinin konuyla ilgili adımlar atması talep edildi.
Uzmanların cevap aradıkları soru birçok açıdan kalkınmış bir ülke olarak gösterilen Kore'de bu kadar fazla insanın hayatına neden son vermek istediği.
"Sorun ebeveynlerde"
Çocuk psikolojisi alanında uzman Kang-ee Hong'a göre soruna yol açan faktörlerin başında Koreli ebeveynlerin geleneksel değerleri bir yana bırakıp çocuklarını başarılı olmaya şartlandırmaları geliyor:
"Çocukluğun erken dönemlerinden itibaren çocuklara çok para kazanmaları ve başarılı olmaları gerektiği aşılanıyor.
Bu yüzden çocuklar yüksek notlar alamadıklarında ya da saygın okullara gidemediklerinde mutsuz oluyorlar, anne babalar da çocuklarına sahip çıkmıyorlar."
Psikolog Kang-ee Hong, Koreli çocukların erken saatlerden gece yarılarına kadar ders çalışarak en iyi üniversitelere girmeye çalıştıklarını, bunun sonucunda da yüksek maaşlı mesleklere sahip olmayı düşlediklerini söylüyor.
Koreli uzmanlar özellikle kırsal kesimlerde daha da yüksek olan intihar oranlarıyla baş etmek yönünde adımlar atıldığını, Kore toplumunun bu durumla yüzleşmeye başladığını ancak derinlerden kaynaklanan bu sorunun kolay bir çözümü olamayacağını belirtiyorlar.
BBC
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AHLAKÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com