EntellektuelForum

Alemdar

HAKİKATIN KARŞISINDA (NOTRDAM)IN KAMBURU GİBİ DURMAK…
Şükrü Sak

(Nötrdam)ın Kamburu gibi; “çarpılmış” ve “çarpık” bir vaziyette…
Bir küçük hikâye: ”Sakın bunu kimseye anlatma…”
Bedevinin biri, devesiyle birlikte güneşin kavurucu sıcağı altında çölde giderken, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları çatlamış, neredeyse ölmek üzere olan, bir başka bedeviye rastlamış.
Adam bedeviyi görünce su istemiş.
O da devesinden inip, bedeviye su vermiş.
Suyu içince canlanan bedevi, o anda nasıl olmuşsa, kendisine su veren adamı iterek, deveye atlayıp kaçmaya başlamış.
Adam, kaçan bedevinin arkasından bağırmış;
“Tamam deveyi al git, ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!”
Demiş.
Bu isteği tuhaf bulan hırsız birden yavaşlayıp, duraklamış ve nedenini sormuş.
“Eğer anlatırsan” demiş adam, “bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde susuzluktan dudakları çatlamış, ölmek üzere olan muhtaç birini görünce yardım etmezler…”
•
Türkiye; çölde kendisine su veren adamın “devesini çalıp” kaçanlarla dolu…
Maalesef…
Üstelik bu “deve hırsızları”nın bir kısmı, mevki ve makam sahibi oldular…
“Su veren adam”ın tembihinin aksine;
Olayı herkese anlatmışlar… Ve hâlâ “anlatıyorlar…”
28 Şubat’ta olduğu gibi…
28 Şubat’ta da “deveyi alıp” kaçtılar…
Bunu herkes yaşadı, herkes gördü;
“Hukuka ve adalete” inanan kimse kalmadı.
“Su veren adam”;
“28 Şubat’ı sakın kimseye anlatmayın!” mı deseydi?..
O tarihte, deveyi alıp kaçan darbeciler; geçtiğimiz sene, “hırsızlık-darbecilikten” tutuklanıp içeri atıldılar…
Onların gasbettiği haklar?.. Adalet?..
Şimdi insanlar gayet doğal olarak soruyorlar;
Deveyi kapıp kaçan, kapıp kaçtığıyla kalacak mı?..
Kiminin koyunu, kiminin keçisi, kiminin ineği, kiminin devesi, şu ân içerde olan bu DARBECİLER tarafından “gaspedilmedi mi?”
Uzatmayalım; “olay” herkese anlatıldı:
28 Şubat’ın ne olduğunu:
Biliyoruz…
Biliyorsunuz…
Biliyorlar…
28 Şubat’ta Yargının “brifinglendiğini”, emir ve talimatla kararlar verildiğini, verdirildiğini:
Biliyoruz…
Biliyorsunuz…
Biliyorlar…
Bunun “hukukî” olmadığını, bunun “Adalet” olmadığını:
Biliyoruz…
Biliyorsunuz…
Biliyorlar…
Kanunsuzluğun, hukuksuzluğun, ADALETSİZLİĞİN bu kadar AŞİKÂR olduğu bir konuda; bütün kamuoyunun adil bir YENİDEN YARGILANMA isteği ve talebini:
Duyuyorlar mı?
Duyacaklar mı?
Bilmiyoruz…
HAKİKAT KARŞISINDA “İNSANÎ” DURUŞ…
Hukuksuzluğun ve adaletsizliğin bu kadar aşikâr ve alenî olduğu bir konuda hükümetin, “adalet”in ne düşündüğünü, nasıl durduğunu, bir şey yapıp yapmayacağını, yapacaksa neyi beklediğini, yapmayacaksa niçin yapmayacağını bilmiyoruz…
Bildiğimiz şu;
Bu sessizlik, bu tavır, bu duruş; hakikat karşısında olması gereken bir duruş değildir.
Çözülmesi çok kolay olan bu “SORUN” orta yerde dururken…
Bu “sorunu” görmezden, duymazdan, bilmezden gelip, çözümü çok daha zor, çok daha riskli, tehlikeli “çözüm süreci”ni başlatmak?...
Sabotajlarla, provakasyonlarla, “baltalama girişimleri”yle, çözülme değil de “kör düğüm” olma ihtimâli olan, “sırtta yumurta küfesi ile dikenlerin, ateşin üzerinde yürümek” gibi zor bir “süreci” başlatmak?...
(“Bu süreç başlatılmasın-çözüm olmasın” demiyoruz, başka bir şey diyoruz; peki bu “SORUN- 28 Şubat’ın ‘Brifingli Yargı Kararları Sorunu’ ne olacak?” diyoruz…)
HAKİKATİN KARŞISINDA (NÖTRDAM)IN KAMBURU GİBİ DURMAK?
Bu tavır ve duruş “hakikat” karşısında olması gereken tavır ve duruş değildir…
Hakikat karşısında doğru duruş, “hakkı teslim etmek…”le başlar…
Hakkı teslim etmek; “Adaletin” yerini bulmasıdır…
Adalet yerini bulmadığı sürece;
Hakikatin karşısında (Nötrdam)ın kamburu gibi duruyorsunuz demektir!..
Hakikatin karşısında (Nötrdam)ın kamburu gibi durmak:
İnsanî değildir…
İslamî değildir...
Vicdanî değildir…
Ahlâkî değildir…
“Hukukî” değildir… “Adil” değildir…
Bir “HUKUK CİNAYETİ” karşısında bu duruş, duruş değildir…
Herşey bir tarafa;
Hakikat karşısında (Nötrdam)ın kamburu gibi-“çarpılmış ve çarpık”- bir duruş Müslüman’a yakışmaz!..
Yakışmaz, çünkü; İnsanın hakikat karşısındaki duruşu;
Onun “insanlık”la ilişkisini ele veren, gösteren en önemli kriterlerden birisidir…
“Müslümanım ve insanım” diyen herkes için,-sen, ben, o, biz, siz, onlar farketmez- geçerli;(Müslüman olmayan ama “hakikat kaygısı” taşıyan aydınlar için de) “Hakikat karşısında duruş…” meselesi, doğrudan “mücerret insan keyfiyeti”ni gösteren bir tavırdır…
Uzatmayalım,
“Hakikat” karşısında (Nötrdam)ın kamburu gibi duruyorsunuz;
“Çarpılmış” ve “çarpık”…
Durmayın!...
“Doğru” durun; “insan” olduğunuz görülsün!...
•
Hülâsa…
Darbecileri içeri atıp…
Darbecilerin kararını “uyguluyor-infaz ediyor olmak…”
Hukuk ve adalet karşısında nasıl bir duruştur?..
Açıklaması zor…
Şükrü Sak
F Tipi Cezaevi
B2.7 40
Bolu

Kaynak: https://www.facebook.com/photo.php?fbid=460407557371417&set=a.376628692415971.89641.376625979082909&type=1&theater
_________________
Bir varmış bir yokmuş...