Alemdar Site Admin
Kayıt: 14 Oca 2008 Mesajlar: 3538 Konum: Avustralya
|
Tarih: Pzr Ekm 09, 2011 11:10 pm Mesaj konusu: Yurdunu Kaybeden Adam: Cengiz Dağcı |
|
|
“Yurdunu Kaybeden Adam”
Merve Bildirici
5 Ekim 2011
Ömrünü hep hazan mevsiminde geçiren ve ruhunu hep kış aylarında bırakan Cengiz Dağcı’nın çilesi bitti artık. Üzerinde gezip avuçlayamadığı topraklarına cansız bedeni kavuşan Dağcı’yı rahmetle anacağız
“Yurdunu Kaybeden Adam”dı O…
“Korkunç Yılların Tanığı” idi…
2. Dünya Savaşı’nda “Ölüm ve Korku Günleri”ne esir düşmüştü…
“O Topraklar Bizimdi” dedi, ama “Dönüş”ü olmadı…
“Badem Dalına Asılı Bebekler”i hiç unutmadı, “Onlar da İnsandı” diye isyan etti…
“Üşüyen Sokak”lardan kovulan Kırımlıların, soydaşlarının hasretini çekti yıllarca…
“Anneme Mektuplar”dan seslendi annesine…
“Benim Gibi Biri” dediği, “Biz Beraber Geçtik Bu Yolu” dediği insanları “Yoldaş” edindi…
Bir gün; romantik ruhu artık taşıyamaz oldu yaşlı bedenini…
92 yıldır atan kalbi, 22 Eylül 2011’de, İngiltere'nin başkenti Londra'nın Soutfields bölgesindeki, gurbetteki evinde duruverdi.
***
1919’da Yalta şehrinin Kızıltaş Köyü’nde gözünü dünyaya açan bebek, bebek saflığından çok uzak bir hayat sürdü. 2. Dünya Savaşı yıllarında Ukrayna cephesinde Nazilere esir düştü. Bir süre Almanlar tarafından kurulan Türkistan Lejyonu'na katılarak Ruslara karşı savaştı. O sıralarda gönlünü Polonyalı bir genç kıza kaptırdı. Aşk evliliği yaptı. Karısı ve kızı ile birlikte 1946 Ekimi’nde önce Edinburgh'a, ardından da Londra'ya gitti. Ve 1946 yılından vefatına kadar ailesi ile birlikte Londra’da yaşadı.
Kırım Tatarları, dünya edebiyatına pek çok değerli eserler kazandıran yazarları Cengiz Dağcı’yı uğurladı geçtiğimiz günlerde. Sağlığında dünya gözü ile bir kez bile göremediği vatanına, Kırım Hanlarının bir zamanlar atlarını sürdüğü topraklarına, Bahçesaray’a, Hansaray’ın boynu bükük odalarına, Gözyaşı Çeşmesi’ne nihayet kavuştu Cengiz Dağcı. Kaderin cilvesidir ki, Cengiz Dağcı’nın naaşı yıllardır dargın olduğu, 3 kez davetini reddettiği Türkiye’den, İstanbul’dan götürüldü Kırım’a.
Evet Dağcı Türkiye’ye dargındı.
Çünkü, “Annemin dili” dediği Türkiye Türkçesi ile yıllardır romanlar yazan Cengiz Dağcı’ya, Türkiye geçmişte layıkıyla sahip çıkmamıştı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği’ne müracaat eden Dağcı’ya yetkililer, “Türkiye’de yakının bulunup bulunmadığını” sormuştu. Dağcı’nın verdiği, “Türkiye’de herkes benim yakınım” cevabını kabul etmeyen Büyükelçilik, müracaatı reddetmişti. Ama asıl O, 1940’lı yıllarda Kırım Türklerinin davasına sırtını dönen İnönü diplomasisine; Sovyetler Birliği’nin Stalin iktidarı döneminde, tarihler 18 Mayıs 1944 yılını gösterirken, Kırım Tatarlarının bir gecede silah zoruyla evlerinden alınmalarına, bir eşya gibi apar topar vagonlara doldurulmalarına, arkalarına bakmalarına bile müsaade edilmeden yurtlarından kovulmalarına, dünyanın çeşitli bölgelerine sürülmelerine ve yollarda cansız bedenlerinin kalmasına aldırmayan dönemin iktidarına, Türkiye’sine kırgındı. Yaşanan “soykırıma” sessiz kalındığı için küskündü. Çünkü o yıllarda, Milletler Cemiyeti’nin bir toplantısında, Türk delegeler, Bolivyalı bir delegenin “Kırım halkı 1944 yılında topraklarından niçin sürüldü?” sorusu karşısında suskun kalmayı tercih etmişlerdi.
Cengiz Dağcı, yıllardır kırgın olduğu Türkiye’nin girişimleriyle doğup büyüdüğü topraklara, Yalta şehrine götürüldü. Cenaze törenine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da aralarında bulunduğu 200 kişilik bir heyet katıldı. Törende hüzünlü bir konuşma yaptı Kırım Özerk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Abdülcemil Kırımoğlu. "Türk ağalar bize Cengiz ağamızı getirdi" diyerek uğurladı yazarlarını.
***
Muhalif bir yazar değildi Cengiz Dağcı…
Muhalif bir yazar bile olamadı…
Yaklaşık 70 yılını yurdundan ayrı geçiren yazar, o günleri, o günlerde halkının yaşadığı trajediyi yazdı yıllarca. Dünyaya duyurmaya çalıştığı, hem Kırım halkının yok oluşu hem de kendi hayatıydı romanlarında. Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Korkunç Yıllar” adlı eser üzerine, 1957 yılında Ulus Gazetesi’nde yazdığı bir yazıda, “Romanın kahramanı Sadık Turan, yazarın kendisinden başka kimse değildir" diyecekti.
Cengiz Dağcı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun da dediği gibi yüreğinin acısını, içindeki boşluğu temize çektiği romanlarında kendisini anlatmıştı. Her bir romanın, yüzü gülmeyen kahramanlarıydı aslında.
Ömrünü hep hazan mevsiminde geçiren ve ruhunu hep kış aylarında bırakan Cengiz Dağcı’nın çilesi bitti artık. Üzerinde gezip avuçlayamadığı topraklarına cansız bedeni kavuşan Cengiz Dağcı’yı rahmetle anacağız.
Dünya, Cengiz Dağcı’nın edebiyata katkılarını unutmayacak.
Kaynak: haber10 _________________ Bir varmış bir yokmuş... |
|