EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Sinan Çetin

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Oca 05, 2010 8:57 pm    Mesaj konusu: Sinan Çetin Alıntıyla Cevap Gönder

Peren Birsaygılı
Sinan Çetin’le demleme çay!
Bir süredir Sinan Çetin’li bir çay reklamı dönüyor ekranlarda…

Sinan Çetin’i zaten her dönemin silahşörü olması özelliğiyle tanımayan yok adeta. Bir dönem solcu, bir dönem sıkı Özal’cı, ardından ise Tansu Çiller hayranı olarak çıkmıştı karşımıza. Şimdilerde ise koyu bir Akp sevdalısı olarak vitrinde.

Ve hayatında “Çiçek Abbas” dışında hiçbir kayda değer filme imza atmamış olmasına rağmen, kaldı ki bu filmin başarısı da yönetmenden değil Yavuz Turgul’un senaryo dehası ve Şener Şen ile İlyas Salman’ın büyük oyunculuğundan kaynaklanıyor, yönetmen denildiğinde ilk akla gelen isimlerden birisi maalesef.

Oysa yükselebilmek, bir yerlerden biraz daha nemalanmak adına kirletmeyeceği hiç bir değer yok. İslam dini de dahil olmak üzere, tüm inanç sistemlerinin ya da ahlaki değerlerin kolayca üstünü çizebilecek bir yapıya sahip. İşte bu yüzden o sakallı entelektüel imajının altında “kazanmak” duygusunun vahşice kışkırttığı çarpık hezeyanlar gizli. Bir röportajında söylediği “Hayatta en nefret ettiğim ses miting meydanlarında haykıran işsiz güçsüzlerin çıkardığı seslerdir” diyen Sinan Çetin’in tek başarı kriteri, ezilenlere ve sosyal devlete öfke duyan pek çoklarında olduğu gibi, para kazanmak. İşte bu yüzden Ayn Rand’ın kitaplarını basarak Türkiye düşünce tarihine eşi benzeri olmamış bir katkı sağlamış olan! yayınevinin sahibi olması hiç de şaşırtıcı değil aslında.

Üstelik insanların sömürülmesini zerre kadar dert etmemiş olan Ayn Rand’tan arakladığı düşünceler bir yana, kendi servetini meşrulaştırmak için ettiği saçma sapan konuşmalar da cabası. Sanki çok büyük bir fikir adamıymış gibi kendinden emin halleri, binlerce kez yinelenen o neo-liberal zırvaları sanki ilk kez söyleniyormuş gibi bir havayla söylemesi, çok bilgisi varmış gibi dünya sistemleri üzerine atıp tutması, binlerce kitap okuyan insanlar dahi bu kadar net çıkışlar yapmazken “Theodor Adorno aslında salağın tekiymiş” türünden saçma sapan çıkışları ile de sabırları zorluyor.

Sadece sabırları zorlamakla kalmıyor, günümüz Türkiye’sinde artık ne tür adamların prim yaptığını da gösteriyor bizlere.

Zira Sinan Çetin, mükafatını alıyor da. TRT’ye yaptığı tonla işin yanı sıra, bir sürü tanıtım olayına da imza atıyor. En son, ne sıfatla bilinmez ama, uluslar arası alanda almış olduğu bir tane adam gibi ödül olmamasına rağmen Abdullah Gül’ün peşine takılıp Hindistan’a gitti ve milyon dolarlık iş anlaşmaları imzalayarak tekrar gündeme geldi. Bir de, Haliç Camialtı Tersanesi’nin arazisini kapatma hevesine kapıldı ki, İstanbul’un göbeğindeki 300 dönümlük güzelim arazinin kendisine tahsis edilmesi için Abdullah Gül’den söz bile almış deniliyor.

Son olarak ise, çok yoğun biçimde ekranlarda dönmekte olan çay reklamı ile karşımıza çıkıyor.

Mevlana’nın sözleriyle süslenmiş bir reklam filminde boy gösteriyor.

Reklam “Yıllardır Anadolu’yu geziyorum” sözleriyle başlıyor…

Ve şimdiye kadar hiçbir filminde Anadolu insanın derdine tasasına değinmemiş olan Cihangir’li lümpen Sinan Çetin bu kez, filmlerinde daima Anadolu’yu çeken halkçı bir yönetmen imajıyla çıkıyor karşımıza…

Dini değerlerin ticari bir meta haline geldiği, halkın kutsalların basit birer kazanç kapısına dönüştürüldüğü ülkemizde, bir 'manevi değer istismarı' da Sinan Çetin’den geliyor.

Arka fonda “bir lokma bir hırka” felsefesini şiar edinmiş olan semazenler ticari birer figür olarak dönerken, önde Sinan Çetin “Rumi” olarak adlandırdığı Mevlana’dan sözler eşliğinde Anadolu insanının kadirşinaslığından dem vuruyor.

Mevlana’yı böyle ucuz bir reklam filmine alet ederek, onu ayaklar altına alıyor.

Ve o övgüler düzdüğü kapitalist sistemde satılamayacak hiçbir değer olmadığını gösteriyor bizlere…

Her şeyin ama her şeyin satılık olabileceğini görüyorsunuz…

Ve bizlere Mevlana eşliğinde, popülist bir halk adamı imajını yutturmaya çalışırken, bir yandan da çaktırmadan verilmeye çalışılan ucuz siyasi mesajlarla iktidara göz kırpmaya devam ediyor.

Velhasıl reklam filmini izlediğinizde neye sinir olacağınızı bilemiyorsunuz…

Anadolu insanın duygularını sonuna kadar sömürmekte beis görmeyen bir adamın 3 kutu daha fazla çay sattırmak için Mevlana ağzından İslami değerleri bu kadar küstahça ayaklar altına alıp reklam malzemesi yapmasına mı, yoksa iktidara verilen ve karşılığını da bolca aldığı bu “sevimli” pozlara mı?

Ancak şaşılacak bir şey yok aslına bakarsanız…

Zira devir artık bu adamların devri…

Dönemin ruhu işportacılık ve tezgahını halkın değerleriyle en iyi dolduran en çok da satışı yapıyor…

Ancak yine de insan sormadan edemiyor;

Gün gelip de, artık Sinan Çetin gibi adamlara gerek kalmadığında, kendisi bu kez ne tür filmler çevirme peşine düşecek acaba?

perenbirsaygili@gmail.com
Haber10

24 NİSAN 2010
Mevlana'lı reklama tepki

Semazenleri ticari olarak kullandığı için Sinan Çetin'e tepkiler büyüyor.

Yeniden Doğuş Çay’ın yüzü olan Sinan Çetin’in çektiği son reklam filmi tepki gördü. Tüketiciler Birliği Konya Şube Başkanı Mustafa Dinç, Mevlana’nın 7 öğüdünün seslendirilip, semazenlerin sema gösterisi yaptığı reklam filminde dini değer ve sembollerin, ticari amaçlı kullanılmasının uygun olmadığını söyledi. Mevlana’nın sözlerinin çay firmasının satışlarını artırmak için kullanıldığını belirten Dinç, şöyle konuştu:

“Mevlana, ‘Ben Kuran’ın bendesiyim, Ben Hz. Muhammed’in yolunun tozuyum. Kim benden başka bir şey naklederse, ben ondan da uzağım. Onun söylediklerinden de uzağım’ diyor. Mevlana gelecek kuşaklarda bu tip şeyleri çok önceden öngörerek böyle bir uyarıda bulunmuş. Bir başka markanın Hacı Bektaş-ı Veli’yi, bir başkasının da Yunus Emre’yi sahiplenmesini düşünemiyoruz. Sonuçta hepsi insanlığın ortak değerleri; bir dinin de sembol kişileri. Bunların sözlerinin okunup yaygınlaştırılması çalışmaları çok hoş. Ama bir belgesel olarak hazırlansaydı Sinan Çetin’e daha çok yakışırdı.”

ÇETİN: TİCARET DÜŞMANLIĞI
Sinan Çetin ise “Her şeyden önce Rumi’nin adını, o şiirin varlığını birçok insana duyurduğu için reklam filmine şube başkanının teşekkür ettiğini düşünüyorum. O yüzden ona ‘Ne olursan ol, gel’ diyorum” dedi. Ticaret düşmanlığının hayat düşmanlığı olduğunu söyleyen Çetin, “Böyle güzel bir şiiri dinleten bir markanın milyonlarca lirayı harcayıp hazırladığı reklam filminin sonuna kendi ismini koyma hakkı var. İnsanlar ticaret düşmanlığı yapmak yerine savaş düşmanlığı yapmalı. Çünkü ticaretin olmadığı yerde savaş olur” dedi.
Akşam

13 Mart 2010
Çetin: Allah Cezalarını Verecek

Sinan Çetin; Kürtçeyi konuşturmayanlara, başörtülü kızlara zulmedenlere, toplumla oynayanlara İbrahim Tatlıses'in sözüyle seslendi:Allah Cezalarını Verecek...


Yeni Şafak gazetesinden Aysel Yaşa, Sinan Çetin'le konuştu:

Abdullah Gül'le Hindistan'a gittiniz. Neden sizi tercih etmiş olabilirler?
Orada boru hattı, inşaat, tekstil yapan birçok işadamının arasında bir de sinemacı olsa iyi olur demişler. Bu ülkenin prodüktörlerinden birkaç kişi çağıralım demişler. Benden başka üç-dört sinemacı daha vardı. Yani bir tek ben değildim

Neler yaptınız, neler gördünüz?

Büyük açlık ve sefalet gördüm. Yeni Delhi'de oksijensiz bir gökyüzü, toz ve ceset kokusu... Sonra insana çok çok acı çektiren fakirlik gördüm. Kahredici bir fakirlik, aynı zamanda çok çok yüksek bir zenginlik var. 40 milyon bilgisayar mühendisi var. Aynı fakir ülkede Bollywood var. Çok büyük stüdyolar ve büyük endüstri var ama çok içe kapanık bir Pazar. Robert De Niro ile Al Pacino 100 kişiden sadece 3 kişi için bir şey ifade ediyor.

Hindistan'a gittiniz sinema ile ilgili çalışma yaptınız. Bollywood'da bizim sinemamız nasıl çalışacak?

Çalışamayız. Biz Avrupa sineması olarak ele alınıyoruz. Bizim filmlerimizin içinde bir kere dans, ritim, müzik yok . Onlara göre bizim filmler sıkıcı. Bir Hintlinin bizim filmlere tahammül etmesi mümkün değil.

Orada halkın sinemayla ilişkisi nasıl?

Bollywood'da halkın sinemayla ilişkisi din ve ayin gibi ele alınıyor. Dini gelecek dünya, sinemayı da bugün ki dünya için kendilerini oyalama ve mutlu olma aracı olarak kullanıyorlar. Din bizdeki gibi çatışma nedeni değil, orda mutluluk nedeni. Kimsenin dinine karışılmıyor, kimsenin kimseyle problemi yok. Zaten bu ülkedeki dindarlarla dövüşülmeseydi, ülkenin dindarlarının da kimseyle problemi yoktu. Hindistan demokrasisi o açıdan Türkiye'ye çok büyük bir ayna tutmalı.

Bizde kim neye tahammül edemiyor?

Bu ülkeye düşman lazım. Düşmansız duramayan bir ülkeyiz. Cumhuriyet'in temelleri dediğimiz temeller korku imparatorluğu üzerine kurulmuş. Bütün tehlikeler bitince, en son din gelecek dediler. Hep bir ordu var bizi koruyan, bir de hep düşman var içeride. Bu korkuyu körükleyenlerden daha büyük bir bölücü bilmiyorum bu dünyada. Eğer bu ülkede birisi birisine bölücü diyorsa, kesinlikle onun bölücülükten içeri girmesi lazım. Kim kimi bölüyor anlamadım ki?

(..)

Bir Mevlana filmi çekecekmişsiniz. Bahseder misiniz biraz?
Bu Mevlana'nın bizim hayatımızdaki yedinci senesi. Senaryo yazma ve okuma süresi yani. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Ben aslında yapacağımız işlerden bahsetmeyi sevmiyorum. Size de bahsetmeyeceğim bundan.

Peki, son zamanda tasavvuf herkesin işlediği bir konu. Bir de tasavvuf felsefesi popüler kültüre kurban ediliyor deniliyor Mevlana'nın popüler olmasının neresi kötü?

(..)

Siz sanat filmlerine de çok iyi bakmıyorsunuz

Yok, ben gerçek bir sanatçının yaptığı bir işin adını sanat filmi koyacağına pek inanmıyorum

(..)

Filmlerinizden para kazanmak ne kadar önemli?

En önemlisi değil ama en önemsizi de değil. Para kazanmak değil seyirciyle bağ kurmak mühim. O bağı kurunca, seyirci parayla ödüllendiriyor .

Recep İvedik iyi mi o zaman?

Bence Recep İvedik halkın beklentilerine cevap verdiği için para kazanıyor. Sen onun daha iyisini yapabiliyorsan yap.

Ben yapamam da, ya siz?

Yapabilirim. Şimdi niye yapmıyorsunuz dersiniz. Komser Şekspir'i, Propaganda'yı, Berlin in Berlin'i, 14 Numara'yı, Çiçek Abbas'ı yaptım. Yaşımız geldi yetmiyor mu? Akşama kadar sinema hakkında konuşan adamlar var, git onlara sor ne yapmışlar?

Şu an piyasada pek fazla işi yok Plato'nun

Bazen dinleniyoruz işte. Gülse Birsel yeni bir dizi yazıyor. Onun hazırlığını yapıyoruz.


Yönetmenlik sizin için ne demek?

Yönetmenlik Allah'ın bir ızdırabı. Ben hiçbir zaman keyif falan aldığımı hatırlamıyorum. Bu işe keyif diyenler bu işten gerçekten hiçbir şey anlamayan amatörler.

Neden yapıyorsunuz o zaman?

Başka bir iş bilmiyorum ki. Başka bir iş bilsem yapacağım. Yeteneğim buymuş. Dünyada en çok para ödenen yönetmenlerden biriyim. Profesyonel yönetmenlik belki de böyle bir şey. Amatör olarak yapınca herhalde keyif alıyorlar bunlar. Benimki hobi değil ki. Bu Plato'nun taşlarında, tuğlalarında binlerce reklam filmi var.

Üzerine basarak 'entelektüel değilim' diyorsunuz, niye yani entelektüel sinemacı olsanız zararı mı olur?

Yok değil. Çünkü entelektüel olanların, yani okumuş cehaletin etrafındaki kumpasından o kadar sıkıldım ki... Bu kibirli entelektüeller arasında bir gram yerimin olmadığını düşünüyorum. Her şeyi halktan daha iyi bildiğini düşünen, her türlü bilgiye sahip olduğuna inanan, bütün toplumların nasıl olması gerektiğini anlatanlardan sıkıldım. Kendilerini halktan daha üstün görüp, toplum mühendisliğiyle bize işkence yaptıkları yeter gari diyorum.

Yeni sezonda bir yığın film vizyona girdi. Türk sineması altın yıllarını mı yaşıyor?

Bence altından platine, platinden gümüşe, gümüşten bakıra, bakırdan tenekeye doğru gidiyor. Bu sene Vavien'i, Hayat Var'ı ve Nefes'i beğendim. 80 filmin içerisinde üç tane iyi film varsa, orada bir iyileşme yoktur.


05 Ocak 2010 16:43
Sinan Çetin Ağır Konuştu
TBMM'nin 90. yıl kutlamaları kapsamında, davetli olarak konuşan sinema yönetmeni Sinan Çetin'in sözleri TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in tepkisini çekti.

Yönetmen Sinan Çetin, "Berlin İn Berlin" filmini hatırlatarak filmde rol alan yabancı bir oyuncunun sözlerini anlattı. Çetin, "Oyuncu bana, "Türkiye'de hala savaş devam ediyor mu?' diye sordu. Ben de kendisine bizim ülkenin hiçbir ülkeyle savaştığı falan yok. Çünkü oyuncu Türkiye'de yaşanan iç çatışmayı savaş olarak anlamış. Ben de kendisine, "Biz başka ülkelerle savaşmıyoruz. Kendi çocuklarımızı bombalıyoruz. O çocukların cebinden de Türkiye Cumhuriyeti kimlikleri çıkıyor' dedim" diye konuştu.

aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com