EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

DOMUZ GRİBİ AŞISI NE KADAR GÜVENLİ?

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum May 22, 2009 12:45 am    Mesaj konusu: DOMUZ GRİBİ AŞISI NE KADAR GÜVENLİ? Alıntıyla Cevap Gönder

Finlandiya Sağlık Bakanı Dr. Rauni Rilde: "Sakın aşı olmayın!"

04 Ocak 2010, 00:02 Anadolu Haber
Domuz gribi ve aşısı hakkında yapılmayan yorum, derlenmeyen haber kalmadı. Tüm dünyayı sarsacak açıklama Finlandiya Sağlık Bakanı Dr. Rauni Rilde'den geldi: "Sakın aşı olmayın!"

Finlandiya eski Sağlık Bakanı Dr. Rauni Kilde domuz gribi ilgili öyle bir açıklama yaptı ki, hastalıkla ilgili bilinen ve kamuoyuna yansıyan tüm gerçekleri alt üst edecek türden. Domuz gribi aşısının bir aldatmaca olduğunu son derece iddialı sözlerle vurgulayan Dr. Kilde, “Bu aşı ile mümkün olduğunca dünya nüfusunun çoğu öldürülmek isteniyor” dedi.

Bu düşüncenin eski ABD Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger’e ait olduğunu söyleyen Dr. Kilde, 14-15 Mayıs 2009 tarihinde yapılan Bilderberg Toplantısı'nda bu kararın alındığını belirtti.

Dr. Kilde, bir televizyona yaptığı açıklamasında, “ABD, hiçbir maddi kayıp yaşamadan hatta milyarlarca dolar kazanarak dünya nüfusunu üçte iki oranında azaltmayı hedeflemektedir” diye konuştu.

Dünya Sağlık Örgütü’ne domuz gribinin ölümcül bir salgın olduğu yönünde beyanda bulunması için baskı yaptıklarını belirten Rauni Kilde, “Böylece aşıyı tercihli değil zorunlu yapmak istiyorlardı. Özellikle hamile kadınların ve çocukların ilk önce aşı ile zorunlu tutulması gelecek nesilleri hedeflediğini göstermektedir” açıklamasında bulundu.

Finlandiya hükümetinin sınıflandırmayı kabul etmediğini ve hastalığın derecesini normal hastalık olarak gösterdiğini ifade eden Kilde sözlerini şöyle sürdürdü; “Hiç kimse aşının bir yıl, beş yıl ya da 20 yıl sonra ne gibi etkilerinin olacağını bilmiyor: Mutlak kısırlık mı? Kanser mi? Ya da ölümcül herhangi bir hastalık mı?”

Dr. Rauni Kilde, “Amerikan yönetimi ileride bundan dolayı doğacak herhangi bir sıkıntıdan dolayı ilaç şirketlerine bir sorumluluk yüklenmemesi için şimdiden önlemini aldı ve onları tüm sorumluluklardan muaf tuttu. Bu bile işin ciddiyetini göstermeye yeter” dedi.

Kaynak: Ekotrent


Kemal ÇİFTÇİ
k.ciftci@gmail.com

DOMUZ GRİBİ AŞISI NE KADAR GÜVENLİ?

Domuz gribi paniği devam ederken, bu yıl içinde yüz milyonlarca insanın domuz gribi aşısı yaptıracağı dış basında yer aldı. Peki bu aşı ne kadar güvenli? Gerçekten gerekli bütün test aşamalarından geçti mi?

Bir başka şekilde söylersek; insan sağlığını düşündükleri için mi bu aşı geliştirildi, yoksa ilaç firmalarını daha zengin etmek için mi alelacele bu aşı ortaya çıktı?

Bilim camiasındaki tartışmalara bakıldığı zaman bu aşının hiç de sanıldığı kadar güvenilir olmadığını söyleyebiliriz. Bir kere çok hızlı bir sürede ortaya çıktı. Ayrıca çok sayıda zararlı kimyasallar taşıdığı ve bağışıklık sistemini zayıflattığı iddialar arasında. Bu aşıda kullanılan katkı maddelerinin çok sayıda yan etkilere sahip olduğu ve çoğunlukla bunların uzun vadede ortaya çıkacağı söyleniyor. Hatta çok daha vahim iddialar var: Domuz gribi aşısında önceleri civanın kullanıldığı, daha sonra gelen tepkiler üzerine civa yerine başka maddelerin kullanıldığı biliniyor. Bunları ise civadan daha fazla zehir taşıdığı ileri sürülüyor şimdi.

O zaman insan ister istemez şunu sormadan edemiyor insan: Göz göre göre bu zehiri vücuda almak mı daha tehlikeli? Yoksa hiçbir şey yapmamak mı? Zira hiçbir şey yapmadığınız zaman domuz gribine yakalanma riskiniz milyonda bir bile değil. Ama aşıyı yaptırdığınız zaman bünyeye aldınız zararlı maddelerin yan eskisi şüphe götürmeyecek kadar kesin. Yani riskiniz yüzde yüze çıkıyor. Tam anlamıyla yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak…

Bu vesileyle diğer aşılar da tartışmaya açıldı. Mesela her yıl grip aşısı yaptıranlar ile hiç yaptırmayanlar arasında gribe yakalanma sıklığı bakımından bir fark var mı? Bu konuda yapılmış somut bir çalışma yok henüz. Ama çevremizdeki insanları gözlemlediğimiz zaman, arada çok ciddi bir fark olmadığını söyleyebiliriz. O zaman aşı yaptırmanın ne gereği var?

Bu konuda bilim adamlarımıza çok ciddi görevler düşüyor. Gerçekten de sağlığımız açısından bu kadar önemli olan bir konuda bizi aydınlatmalarını bekliyoruz.
Netpano

Nihal Kemaloğlu
nihal.kemaloglu@aksam.com.tr
Domuz gribi endüstrisi

'H1N1' popülerliğe doğru giden bir marka değil, yeni bir hip-hop ya da rap grubu hiç değil.
Bu albenili isim, 'H1N1' dünyayı sarmaya başladığı söylenen domuz gribi virüsü.
Küresel dünyanın ortak immün sistemi, domuz gribi virüsü tehdidiyle karşı karşıya.
Öngörüsü gayet yüksek Hollywood film endüstrisinin çok sevdiği tema 'dünyayı kıran salgın' gerçek oldu.
Küreselleşmenin nimetlerine yapılan güzellemelerin yanında küreselleşmenin yan etkilerini de ancak böyle fark edebiliyoruz.
Küresel salgın, küresel terörizm, küresel kriz, küresel kirlenme, küresel ekolojik yıkım gibi.
İnsan doğaya dahil bir varlıkken, kendini doğadan ayrıştırıp, doğa üzerinde kendi fantezilerini tatbike başladıktan sonra, her türlüsünden bio-genetik felaketlere hazır olmalıyız.
Doğanın karmaşık yapısını analitik akılla kavramaya kalkmak, doğanın bilinemez sürprizlerine de açık olmayı gerektiriyor.
Bu komplike sistemin beklenmeyen cevaplarıyla başetmek pek kolay olmayacak.
Şimdiden dev ilaç şirketleri ellerini oğuşturmaya başladı. Grip ilacı üreten tekeller inanılmaz cirolar yapmaya başladı.
Kolonyalist dönemde, hangi coğrafyada neyin ekileceğine karar verenler oluşturdukları plantasyonlarla dünyanın belli bölgelerinde ekolojiyi geriye dönüşsüz yok etmişlerdi.
Şimdi de tarım ve hayvancılık sektörünün gözü dönmüş uygulamaları yepyeni virüsler üretiyor.
Kapitalizmin ve neo-liberalizmin tarım ve hayvancılığa müdahalesi endüstriyel boyutta oldu.
Maksimum verimlilik adına kurulan hayvan üretim fabrikalarında kullanılan antibiyotiklerle mutasyona uğrayan virüsler dünyada cirit atmaya başladılar. Tabii ki insana bulaşarak ve bir salgın halini alarak...
Tarım ve hayvancılıkta geleneksel yöntemlerin yerini alan sanayinin kontrol edilmesi zor görünüyor.
Olağan, sıradan virüslerin değişime uğrayıp, büyük salgınlara dönüşmesi de an meselesi.
Kapitalist tarım ve hayvancılığın doğaya verdiği zarar şimdilik ölçülemiyor ve engellenemiyor.
Meksika'dan Çin'e, Çin'den tekrar Kuzey Amerika'ya kadarki geniş alanda konuşlanmış, tarım ve hayvancılık endüstrisi itirazlara ve bilimsel raporlara kulak tıkıyor. Zaten dünyada büyük siyasi güce sahipler.
Bu arada dünya medyası da salgını panik salgınına çevirip dünya kamuoyunu ekran karşısına çiviliyor. Haber özelliğini kaybeden domuz gribi büyük bir korku halini aldı. Medya panik körükleyicisi konumunda ve dozu artırıyor.
Öksüren ve tıksıranlar uçaklara alınmıyor ya da indirilmiyor.
Ajanslara yeni enformasyonlar düşüyor devamlı...
İlaç şirketleri, tarım ve hayvancılık endüstrisi, medya saçayağındaki H1N1 salgını ekonomik bir değer olarak varlığını koruyor. Yani bir nevi domuz gribi endüstrisiyle karşı karşıyayız.
Hollywood senaryosuna uygun olmayan kısım ise, bu salgın istilasında dünyayı
ele geçirmek isteyen uzaylıların bir türlü görünmemeleri oluyor.
Doğanın dizginlerini ele geçirmeye çalışırken kendi dizginlerini koyveren uygarlığın başımıza açacağı dertler daha yeni başlıyor.
Steril dünyanın bio-genetik ucube virüsleri vızır vızır küreselleşiyor.

Akşam

Domuz Gribi Aşısı ve Üret(e)meyen Türkiye
Ceyhun Balcı
İlk Kurşun

Yaşadığımız çağa gündelik yaşamımıza yansıyan teknolojik kolaylıkların da etkisiyle cilalı sözlerle adlandırmalar yapıldığını duyar dururuz.”İletişim”, “bilgi”, “uzay” gibi adlar kulaklarımıza sık çalınanlardan birkaçıdır.

Kuşkusuz bu bağlamdaki kimi yanlışlar tarih yapılırken değil de yazılırken anlaşılacaktır.Günün birinde tarih yazanların şu günlerde yapılmakta olan tarihi “korku çağı” olarak adlandırmaları şaşırtıcı olmayabilecektir.

Bilginin sıradan ayrıntı sayıldığı, bilgiden çok korkuyla kamuoyu oluşturmanın kolaylaştığı bu dönemde aklınıza gelebilecek hemen her olgu ya da gelişme “korku” öğesine dönüş(türül)ebiliyor.

Gündemden ve gerçeklerden kopartılmış toplumların güncel “domuz gribi” gerekçesiyle konuya odaklanması ve bu odaklanışın da korku üzerinden yönlendirilişi tüm çıplaklığıyla gözlerimizin önündedir bu günlerde.

Hastalık biçim değiştirip daha hastalandırıcı ve öldürücü olur mu yoksa bu gidişini koruyarak zamanla etkisini yitirir mi?

Aşı kitlesel olarak mı yapılmalı , yoksa yalnızca risk gruplarına mı uygulanmalı?

Aşılar güvenli midir yoksa bilinen ya da bilinmeyen yan etkileri var mıdır?

Beklenen olumsuz gelişme gerçekleşirse Türkiye’de öteden beri yetersiz olduğu bilinen yoğun bakım koşul ve olanakları yeterince geliştirilmiş durumda mıdır?

Sayıları çoğaltılabilecek bu türden soruların ortak özelliği “belirsizlikler” ve “bilinmezlikler” içeriyor oluşlarıdır.

Geçtiğimiz günlerde (20.10.2009) bir televizyon kanalında (Habertürk) konuyla ilgili sağlıklı ve kapsamlı bilgi veren, gösteriden çok toplumu aydınlatmayı hedefleyen bir meslekdaşımı izlerken başka bilgiler de edinme olanağı bulmuş oldum.

Son çeyrek yüzyılda hemen her alanı etkileyen bazı gelişmeler doğal olarak sağlık ortamını da etkisi altına almış durumdadır.

Aşı üretimi gibi son derece önemli ve duyarlı bir alan da başka birçoğu gibi çok uluslu şirketlerin etkisi altındadır.

Geçmişte bağımsız ve böylelikle daha nesnel olduğu tartışmasız olan kurullarca verilen aşı üretim onayları artık üretici şirketlerin egemen olduğu kurullarca verilmektedir. Doğaldır ki; üreten ürettiğini satacaktır ve elbette bu yolla parasal kazanç sağlamış olacaktır. Bu durum gözönüne alındığında aşı üretim onaylarının ve kullanıma sokuluş işlemlerinin kolaylaştırılmış olması, üzerinde durulması gereken çok önemli bir nokta sayılmalıdır.

Özellikle, son dönemde öne çıkan domuz gribi durumun göreceli olarak ivedilik içermesi nedeniyle de ; söz konusu hastalığa korunma sağlayacak aşının kolayca onay almasına şaşırılmamalıdır.

Ülkemizde son günlerde “korku toplumu” yaratma doğrultusunda önemli adımlar atılmaktadır. Bu korku ortamında aşı konusunun konuşulması ve bu bağlamda yönlendirme yapılması da kolaylaşmaktadır.

Böylelikle, bir yandan toplumun aşıyı kabullenmesi kolaylaştırılırken, diğer yandan da söylentiler, kaygılar ve kuşkular korku yaratması pahasına dile getirilebilmektedir.

Öğrenildiğine göre, ülkemize gelecek aşılar üç üretici kaynaktan sağlanacaktır. Yine bilindiği kadarı ile bu üreticilerden birisi çok daha güvenilir bir konumda diğer ikisi son dönemdeki acelenin de etkisi ile hızla onay almış üreticilerdir.

Belirsizlik ve bilinmezlikler denince, H1N1 virüsünün bugünkü doğasını değiştirip daha hastalandırıcı ve öldürücü dönüşüm geçirmesi olasıdır. Bugün geliştirilen ve kullanıma sunulan aşıların bu dönüşüm durumundaki koruyuculukları da bir başka bilinmez olarak ortaya çıkmış olacaktır.

Dolayısı ile, bugün alımından söz edilen 40 milyon doz aşının böylesi bir soydeğişim (mutasyon) sonrası koruyuculuğu tartışmalı olacaktır. Diğer bir deyişle bunca harcamanın boşa gitmesi söz konusu olabilir. Diğer yandan, olumlu senaryonun söz konusu olması durumunda, mevcut aşı mutasyona uğramış virüse karşı da koruyucu olabilir. Bu durumda da, dışalım yoluyla edinilen aşıların üeticilerce kendi toplumlarını önceleyen bir kullanıma yönlendrilmesi ise aşısız kalınması anlamına gelebilir.

İşte, tam bunlar konuşulurken aynı kanalda geçen bir altyazı bilgisi “domuz gribi” ve “aşısı” çevresinde yoğunlaşan tartışmalara da ışık tutacak türdendi : “Ege bölgesinde geçtiğimiz yıl pamuk ekim alanları % 29 oranında daraldı.”

Yine, geçen haftanın bir gazete köşe yazısına(Cumhuriyet, Şükran SONER, 17.10.2009) göre Türkiye’de buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek ve nohut gibi tarım ürünlerinin üretimi de hatırı sayılır düzeyde azalmıştı. Belli ki; bu geleneksel ve en iyi bildiğimizi sandığımız alanda bile dışa bağımlı duruma gelmiştik. Çok değil, 15-20 yıl önce bile dünyanın gıda üretim bakımından kendine yeten yedi ülkesinden biri olmakla övünç duymaz mıydık?

“Aşıyla bu konunun ilintisi var mıdır?” diye sorulabilir!

İlgisiz gibi görünen bu iki konudaki yetersizlikler bir ortak payda oluşturuyor. “Üret(e)meyen Türkiye!” “Üretmekten vazgeçen Türkiye!” de denilebilir.

Türkiye üreten, kendi aşısını yapabilen ve gereğinde başkalarını da üretme potansiyeli olan bir ülke olabilseydi domuz gribi üzerinden de bir korku toplumu yaratmaya gerek kalır mıydı?

Bu noktada yöneten olmak da oldukça güçtür. Başkalarının etkisi ve güdümü altındasınız. Diğer yandan da toplum önlem ve koruma beklentisi içinde. Önlem almadı, koruma yapmadı dedirtmek istemezsiniz doğal olarak!

Son günlerde domuz gribi ve aşısı çevresinde odaklanan her türden akıl yürütme, yorum yapma ve bir şeyler yapıyor görünmenin önemli nedenlerinden biridir bu toplumsal baskı.

Her nedense pek çok konuya vurgu yapan kişi ya da kurumlar işin bu yanına neredeyse hiç değinmemekteler.

Domuz gribi ve aşısı çevresinde yoğunlaşan sorunlar sakın “üretemeyen Türkiye” kaynaklı olmasın!

“Nedensellik” bağı kurma alışkanlığı hekimliğin olmazsa olmazıdır. Dolayısı ile, hekimler yalnızca hastalıklarla uğraşırken değil yaşamın başka alanlarında da bu yararlı alışkanlıktan yararlanmalıdırlar.

Ancak, her nedense domuz gribi ve aşısına ilişkin tartışmalarda bir çok dernek konuya ilişkin açıklama yapma yarışına girmişken aynı çevrelerin işin bu yanına kayıtsız kalıyor olmaları nasıl açıklanmalı?

Not : Bu yazıda 20.10.2009 tarihinde Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın sunduğu “Teketek” izlencesine konuk olan Prof.Dr. Osman Şadi YENEN hocanın sözlerinden esinlenilmiştir.

Domuz gribi aşısı olan dört İsveçli öldü

26 Ekim 2009, 21:35 Anadolu Haber

Domuz gribi aşısı tartışmaları yeniden tetiklendi. İsveç'te aşı olan dört kişi öldü, ABD'de bir kişi yürüme yeteneğini kaybetti.


Bir yanda ABD başkanı Obama ülkesinde domuz gribinden dolayı olağanüstü hal ilan ederken, diğer tarafta İsveç'te, aşı olan dört kişi, yan etkilerinden dolayı hayatını kaybetti.

Yapılan resmi açıklamaya göre, hayatını kaybeden dört kişinin ölüm nedeninin domuz gribi aşısı ile doğrudan alakalı olduğu tahmin ediliyor. İsveç'te iki hafta önce domuz gribi aşısı başladı ve bu dört vatandaş da aşı olanlar arasındaydı. Dört kişinin aşı olduktan sonra ölmeleri, Avrupa'nın diğer birçok ülkesinde olduğu gibi, domuz gribi aşısına olan güvensizliği İsveç'te de daha çok artırdı. İsveç'te şimdiye kadar domuz gribi virüsünden dolayı ölen sayısı ise sadece ikiydi.

İsveç'te domuz gribi aşısı sonrası ölen dört kişi, 50 ila 90 yaşları arasında ve ikisi erkek ikisi de kadın. İki hafta önce aşıları yapılan bu dört kişi kalp, yüksek tansiyon ve kas hastalıkları olan riziko gruplarındandı.

Yaz mevsimi başında İsveç, GlaxoSmithKline şirketinden katkı maddesi içeren Pandemrix domuz gribi aşısından, ülke nüfusunun iki misli, yani 19 milyon doz satın aldı. 500 bin dozu mahalli hastahanelere gönderildi. Şimdiye kadar kaç kişiye aşının yapıldığı resmen açıklanmadı. Ancak geçen hafta Perşembe gününe kadar 200 kişinin yan etkilerden dolayı doktor ve hastahanelere başvurduğu belirtildi. Bu kişilerden beşinde çok şiddetli allerjik reaksiyonların olduğu ve uzun bir hastahane tedavisi gerektiği tesbit edildi.

Domuz gribi aşısıyla ilgili tartışmalar sürerken, dün de ABD'de ilginç bir vaka ortaya çıkmış, genç bir kızın grip aşısı yüzünden yürüme yeteneğini kaybettiği duyurulmuştu.

The Sun gazetesi'nin haberine göre, 25 yaşındaki Jennings, aşı yapıldıktan sonra, yürümeye çalışırken kasılıyor ve birkaç saniye sendeledikten sonra yere düşüyor. Aynı kız, geriye doğru yürürken ya da koşarken ise hiç zorluk çekmiyor. Doktorlar milyonda bir görülen bu nörolojik hastalığın H1N1 aşısıyla tetiklendiği iddiasında.
Dün de ABD'de çok ünlü bir dansçı kız, domuz gribi aşısı olduktan sonra yürüme yeteneğini kaybetmişti. Genç kız, aşıyı olduktan sonra geri geri yürümeye başlamıştı.

DÜNYA BÜLTENİ

Güngör Uras
Domuz gribi pazarlanıyor (Koyun can derdinde,kasap mal derdinde)
27 Ekim Salı 2009

Domuz gribi korkusu var. Şu kriz döneminde belli kesimler de kamunun kaynaklarını ve halkın parasını sömürme arayışına girdi. Şimdilik 500 milyon TL’lik aşı ithal edildi. Bu aşı kampanyasının Sağlık Bakanlığı’na maliyeti şimdilik 1 milyar TL. Bakanlık bütçesinin yüzde 10’u aşı kampanyalarında harcanacak.
Dezenfekte, koruyucu maske, bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için yapılan harcamalar yepyeni ve kârlı bir pazar ortaya çıkarıyor.
Bu konuda halkın kafası karıştı. Saf ve bakir bir Anadolu çocuğu olarak benim de kafam karıştı. Ben işin tıp yönüyle değil, ekonomik yönüyle ilgileniyorum. Geliniz görünüz ki, ekonomik yönü tetikleyen de gribin tıp yönü. Dr. Sualp Tansan, “Bu konuyu en iyi Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Recep Akdur bilir” dedi.

Normal gripten korkun
Prof. Dr. Recep Akdur’un domuz gribi konusunda bugüne kadar yaptığı açıklamaları, yazdıklarını internetten okudum. Sonra Prof. Dr. Recep Akdur’u aradım. Ayşe Hanım Teyze’min merakını giderebilmem için bana anlattıklarını özetliyorum:
- Doktor Bey, “Ayşe Teyze’nize söyleyiniz ki“ dedi, “Normal grip mikrobu, domuz gribi mikrobundan 7-10 kat daha öldürücüdür.”
- Domuz gribi, domuzdan insana bulaştığında öldürücüdür. Fakat şimdilerde ortalıkta dolaşan mikrop, insandan insana bulaşan mikroptur. Gerçek anlamda “domuz gribi virüsü” değildir, gücü zayıftır. Günümüzde görülen domuz gribi hafif seyreden bir hastalıktır. Kuş gribi, İspanyol gribi, mevsimsel grip gibi öldürücü değildir.
- Gripten korunmak için hijyen şartlarına dikkat etmek, gıdaya dikkat etmek, sağlığa dikkat etmek, vücudu güçlü tutmak önemlidir.
- Grip olmaları halinde büyük sarsıntı geçirecek kişiler (risk grubundakiler) normal grip aşısı olurlarsa iyi yaparlar. Bu aşı eczanelerde 18-20 TL’ye satılmaktadır.
- Bağışıklık sistemini güçlendirici ilaçlar konusunda da dikkatli olmak gerekir. Bunların da satışı insanlar korkutularak yapılıyor.
- Grip mikrobu (virüsü) insan vücudu dışında 2-4 saat yaşayabilir. Bu nedenle okulları dezenfekte etmek, bir hafta kapamak gibi abartılı tedbirlerin domuz gribiyle ilgisi yoktur.
- Okulları kapatmak gribi sona erdiremez. Önemli olan gribe yakalanan çocukların okula gönderilmemesi, okula gönderilenlerin ise sınıfa alınmamasıdır.

Aşı zararlı olabilir
Prof. Akdur uyarıyor: “Bu gribin ölümcüllüğü artacak. Ondan dolayı aşı gerekli” diyorlar. Böyle bir şeyin olabilmesi için bilinen virüsün değişikliğe uğraması gerekir. O zaman da ithal edilen ve eski virüse göre hazırlanan aşı zaten işe yaramayacak. Domuz gribi bahanesiyle aşı pazarlaması yapılıyor. Fırsat bu fırsat, herkes halka bir şeyler satmaya çalışıyor. Bu aşılar milyonlara yapıldığında zararları, beklenen faydadan çok fazla olabilir.”
Öğrendiklerimi Ayşe Hanım Teyze’me aktardım. Başını salladı. “Her zaman olduğu gibi kurtlar piyasaya çıkmış durumda. Koyun can derdinde, kasap mal derdinde” dedi.

Milliyet

İbrahim Karagül
Domuz gribi mi tehlikeli, aşısı mı?

Türkiye'nin her yanından ölüm haberleri geliyor. Korku haritası günden güne genişliyor. Gazeteler, televizyonlar, internet siteleri, kitle iletişim araçlarının tamamı bir korkuyu büyütmek, bir kampanyayı yaygınlaştırmak için seferber edilmiş durumda. Sadece Türkiye'de değil, Avrupa ülkelerinde, Amerika ülkelerinde, ama yoğun olarak “Batı'da ve Batı'ya yakın ülkelerde” ciddi endişe var. Hastalık, havaların soğumasıyla, beklendiği gibi hızla yayılıyor. Ocak ayında zirveye ulaşması bekleniyor. Küresel salgın alarmından sonra panik ve kampanya birlikte güç kazanıyor. Bazı ülkelerde domuz gribinin kuş gribinin birbirini tetiklediği gibi korkular yaşanıyor.

Dün Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “aşı yaptırmayı düşünmüyorum” şeklindeki açıklaması, hastalık ve aşılama üzerindeki spekülasyonların ciddiye alındığının işareti. Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, “aşılamanın isteğe bağlı olduğunu” hatırlatması da yine “aşı” üzerindeki tartışmaların ciddiyetini ortaya koyar nitelikte. Üstelik bu spekülasyonlar en son Türkiye'de başladı. Amerika ve Avrupa'da Mayıs ayından bu yana hem hastalıkla ilgili hem de aşı konusunda şiddetli tartışmalar zaten yaşanıyordu. Öyle insanlar aşı için kuyruk oluşturmuş da değil.

Mesela ABD'de çalışanlara “ya aşı olacaksın ya da işini kaybedeceksin” şantajı yapılırken, okullarda ailelerin isteğine rağmen aşılama yapılırken, Sağlık Bakanlığı'nın “domuz gribi” istatistiğinde yer alanların büyük bölümünün aslında domuz gribi olmadığı” ortaya çıkarken, tartışmalar büyüyor, korkular artıyor, aşı kampanyaları da sertleşiyor. Bir çok tuhaflıklar var burada. Sanki insanlar korku üzerinden bir şeylere zorlanıyor!

Hastalık Mayıs ayında Meksika'da ortaya çıktığında, aşının ancak Ekim ayında üretilebileceği açıklandı. Neden? Daha erken üretilemez miydi? İlaç firmaları, aşıyı piyasaya vermek için salgının zirveye ulaşmasını mı beklemek istedi? En karlı sektör korkuya yatırım mı oldu? Yaz aylarında Türkiye'de, çok sayıda insan yüksek ateş nedeniyle hastanelere gitti. Domuz gribi ihtimalleri, hastaların hatırlatmasına rağmen önemsenmedi. Bu kimselerin bir çoğu, teşhis konulamadan tedavi edilip geri gönderildi. Domuz gribi istatistiği yapılmadı mı? Ya da bu istatistik mi gizlendi?

Elbette sağlık çok hassas bir konu. Ancak, salgının zamanlaması sadece havaların soğumasına mı bağlı? “Salgın, dev ilaç şirketlerinin aşı üretimini tamamlamasını beklemiş olabilir” derken çok mu aykırı bir şey söylemiş oluruz? Fabrikalar üretime geçtiler, stoklarını tamamladılar, ülkelerden sipariş almaya başladılar, aşı dağıtımına start verdiler o an domuz gribi harekete geçti, hızla yayılmaya başladı, bütün ülkelerde salgın paniği başlatıldı, aşı kampanyalarına hız verildi! Doğru değil mi?

Bunları daha önce tartıştık. “Domuz gribi salgınında bir şeyler mi gizleniyor” diye sorduk. İlk çıktığında olağanüstü endişeyle izlenen, hastalıkla ilgili neden sonradan garip bir sessizlik yaşandı? Peki o sessizlik dönemlerinde domuz gribi yok muydu? Yoksa, neden sadece Türkiye'ye gelen yabancılarda hastalık tespit ediliyordu? Aynı dönemde nasıl oluyordu da Türkiye'de görülmüyordu?

Sağlık bakanlığı bugünlerde aşının yan etkilerini anlatmaya başladı. Ama çok önce bu yan etkiler biliniyordu ve insanları hastalıktan daha fzala korkutan bunlardı.

Alman sağlık uzmanları aşının kanser yaptığını söylerken, beyin üzerindeki etkilerine, felce ve muhtemel ölümlere işaret edilirken, çocuklarda ciddi nörolojik sonuçlara yol açacağı, astım hastası edeceği, aşılarda kanserli hücreler kullanıldığı, katkı maddelerinin ölümlere yol açabileceği gibi itirazlar ortaya atılırken bizler susuyorduk. Domuz Giribi'nden daha ölümcül olduğunu bile söyleyen oldu. Gerçi Sağlık Bakanı, dün buna karşı, “hastalığın riski aşıdan daha büyük” dedi. O zaman aşının riski de azımsanamayacak ölçüde demektir.

Sağlık bakanlığının bilgilendirmesine göre yan etkilerin en hafifi; kızarıklık, şişlik, baş/kavse eklem ağrıları, bulantı, kusma, titreme, lenf bezlerinde şişme. Ama ölümcül olanları da var: Ciddi alerjik reaksiyonlar, beyin dokusu, sinir, böbrek ve damar iltihabı, bilinç kaybı, kaslarda kasılmalar, yüz felci ve solunum sistemi rahatsızlıkları.

Kimseyi aşıdan soğutma niyetimiz yok. Ama ilaç firmalarının milyarlarca dolarlık satış ve bağlantılarıyla aşı kampanyası arasında bir irtibat olmadığını kim söyleyebilir? Dünya genelinde karşı konulamaz aşı kampanyası ortada. Büyük ilaç firmalarının kampanya için bu zamanı beklemeleri, onlarca ülkeyle bağlantı yapmaları, hisselerinin hızla artması da ortada. Sadeve ABD'nin aşı için ayırdığı para şimdilik beş milyar dolar. Sadece bir ilaç firmasının, İngiliz GlaxoSmithKline şirketinin bağlantı yaptığı ülke sayısı 16 ve bu 50'ye çıkacak.

Korktuğumuz şey hastalık ya da aşı değil. Küresel ekonomik kriz yüzünden dev şirketler batarken, insan sağlığı üzerinden dev bir sektör oluşturulması. İnsanlığın biyoteknoloji şirketlerinin oyuncağı haline gelmeleri. Bu şirketlerin siyasi bağlantıları.

Korktuğumuz ve rahatsız olduğumuz şeyler başka. Ve biz bunları bal gibi de sorgularız!

Yenişafak

SİLAH İLE DOMUZ GRİBİ AŞISI ÜRETEN FİRMALAR AYNI MI?

Sabah gazetesi yazarı Yavuz Donat, domuz gribi konusunda yaşadığı ilginç bir diyaloğu köşesine taşıdı.

Buna göre Yavuz Donat, havaalanında eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş ve Prof. Recep Aktur ile karşılaşıyor. Donat, ikiliye, hazır yakalamışken son günlerde gündemi meşgül eden domuz gribi hakkında soru yöneltiyor. Donat’ın köşesinde de yer verdiği sorulara Durmuş ve Aktur’un cevapları oldukça tartışılacağa benziyor. Aktur “isteyen olur isteyen olmaz... Ancak bu konuda tıp otoriteleri dışında kimse konuşmaz” diyerek konu hakında sadece bilgisi olanların konuşması gerektiğinin altını çiziyor. Eski Sağlık Bakanı’nın tartışma yaratacak cevabı “Biliyor muydunuz. Dünyada "silah üreten" ile "aşı üreten" firmalar, aynı firmalar... Bazen silah satıp para kazanıyorlar, bazen de aşı” oluyor. Donat’ın, “Aşı olacak mısınız?” sorusuna ise Durmuş’un cevabı gayet net: “Hayır... Size de tavsiye etmem.”

Odatv.com

AŞI, DOMUZ GRİBİNDEN DAHA TEHLİKELİ!

5 Kasım 2009 15:10
Domuz gribi aşısının gripten daha tehlikeli olduğu ispatlandı. İngiltere ve ABD Sağlık Bakanlığı’na konuyla ilgili sunulan raporu ele geçirildi.
Domuz gribi aşısının gripten daha tehlikeli olduğu ispatlandı. İngiltere ve ABD Sağlık Bakanlığı’na konuyla ilgili sunulan raporu Timeturk ele geçirdi. İşte o çarpıcı rapor…

İngiltere Toplum Bilimi Enstitüsü (ISIS) tarafından hazırlanarak İngiltere Sağlık Ofisi Başkanı Liam Donaldson ve ABD Gıda ve İlaç Yönetimi Başkanlığı’na ileten raporda domuz gribi aşısı ile ilgili çok çarpıcı bilgilere yer verildi.

ISIS Başkanı Dr. Mae-Wan ve yine ISIS genetik umanı Prof. Joe Cummins toplu aşıların, felakete çıkarılan bir davetiye olduğunu söylediler.

Bugüne kadar dünya ve Türkiye’nin gündemini işgal eden domuz gribi aşısı ile ilgili bilgileri Timetürk olarak yakından takip ettik. Şimdi ise İngiltere Toplum Bilimi Enstitüsü (ISIS)’ün raporu sizler için tercüme ettik. İşte o rapor:

Domuz gribi virüsü, 2009'un Nisan ayında Meksika ve ABD’de bir domuz gribi patlak verdi. Virüs, hızlı bir şekilde insandan insana geçerek bütün dünyaya yayıldı. Mayıs ayında yapılan tetkikler ve gözlemler gösterdi ki yeni bir tip virüs olan A H1N1 virüsü, var olan hiç bir virüse benzememekte ve önceki virüslerden çok farklı.

Kaynağı Kuzey Amerika ve Avrasya olan kuş, insan ve domuz gribi virüslerin yayılım aşamalarının da çok karmaşık. Bu karmaşa da akla farklı soruları getiriyor. Avustralya’da yaşayan bir virolojist (virus uzmanı) yaptığı basın açıklamasında, virüsün bir laboratuarda oluşturulmuş olabileceğine dikkat çekiyor ve daha korkunç olanı açıklamanın devamında; Bu virüsü kaza ile dışarıya yaymış olabilirler. Bazı analistler ise, bu virüsün biyokimyasal bir silah olarak kasıtlı bir şekilde doğaya bırakıldığına işaret ediyor.

Ama şu an endişe edilen nokta bu virüslerden birçok ülkenin halkına uyguladığı toplu aşı programları nedeniyle bu programlar domuz gribini önlemekten çok, hastayı daha kötü durumlara sokabilir.

WATCHDOG, OKUL ÇOCUKLARINA YAPILAN AŞILARA KARŞI ÇIKIYOR

ABD hükümeti Eylül’de okulların açılması ile beraber bütün öğrencilere aşı yapılmasını planlıyor. Ancak Ulusal Aşı Bilgi Merkezi ( NVIC ) Obama'ya bu sürecin güvenirliğinin sorgulanması çağrısı yaparak, güvenli görüntüleme, kaydetme, inceleme, raporlama ve enjeksiyon hazırlığı güçlü mekanizma ile hazırlandıktan sonra tedbirli bir şekilde sürece girilmesi gerektiğini ekledi.

ABD Sağlık Bakanlığı Nisan ayında patlak veren domuz gribi virüsünden hemen sonra ulusal acil durum ilan etti. Sonuç olarak okullar kapandı. İnsanlar karantinaya alındı. İlaç şirketleri ile Yiyecek ve İlaç Başkanlığı arasında, acil ilaç sağlamaları için 7 milyar dolarlık anlaşmalar imzalandı. Bu da bu ilaçların birçok öğrenci ile yetişkin üzerinde deneneceği anlamına geliyor.

Dahası, 2001'den beri hukuki geçerliliği olan federal yasaya göre, insanların virüs kapma olasılığı olduğu takdirde ülkede acil durum ilan edilmişse ilaç şirketleri ve sağlık kurumları Amerikalılara bu deneysel aşıları yapmakta serbesttir ve izinlidir. Amerika Sağlık ve İnsan Kaynakları Sekreteri Kathleen Sebelius; “Aşı yapanları yaptıkları aşıdan ötürü doğacak herhangi bir sorumluluktan azat eden her türlü yasa çıkarılmış durumda. Bazı eyaletler aşıyı yasa ile zaruri hale getirebilirler” diyor.

NVIC, aşı uygulaması sırasında yöntemlerin doğru uygulanıp uygulanmayacağını da soruyor. Rapora göre yöntemler şu şekilde sıralanıyor:

1- Çocuklara aşı vurulmadan önce Anne ve Baba'yı aşının ne olduğuna dair, faydaları ve riskleri açısından bilgilendirme.

2- Hangi çocuğa hangi aşının veya ilacın verildiğini kayıt altına alma ve bunu yaparken ilaç firmasını ve ilaç kayıt numarasını alma.

3- Çocuğa o güne dek yapılmış aşıları tespit etme.

4- Aşıdan sonra oluşan ciddi sağlık sorunlarını kayıt ve gözetim altına alma.

NVIC, ayrıca çocukların anne babalarının aşı hakkında bilgilendirildikten sonra aşının yapılıp yapılmayacağına dair kararın yine onlara bırakılmasını istiyor.

WHO VE TOPLU AŞI

Toplu aşı düzeni Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) 2009 Temmuz ayında hastalığın durdurulamaz olduğunu fark etmeleri üzerine uygulanmaya başlanmıştır. Ancak burada yanıltıcı taraf, bu aşıların domuz gribi aşısı olduğunda çok tehlikeli olmaları ve çoğu zaman işe yaramamalarıdır.

GRİP AŞILARI ETKİSİZ VE ASTIM HASTALIĞI RİSKİNİ ARTTIRIYOR

Grip aşılarının etkisiz olma sebebi grip virüsünün sürekli kendini yenilemesidir ve en önemlisi bu virüse karşı yapılan aşı asla sürekli bir bağışıklık kazandırmamakta ve bu yüzden aşı her yıl sürekli tekrarlanmak zorundadır. Aşı maddeleri ise hazırlanması çok güç olan maddelerdir ve laboratuar şartlarında bazıları hazırlanamayabilir bile.

Birçok araştırma grip aşılarının ya çok az koruma sağladığını ya da hiç sağlamadığını, bu yüzden domuz gribi aşısından da bir şey beklemenin mantıklı olmayacağını gösteriyor.

294.000 öğrenci üzerinde yapılan 51 farklı araştırma, iki yıldan yaş almış öğrencilerde, zayıflatılmış virüsten yapılan buruna sıkılan ilaçların ve öldürülmüş virüsten yapılan aşıların, hastalıkları yüzde 82 ile yüzde 59 arasında önlediği ortaya çıktı. Öte yandan 800 astım hastası çocuk üzerinde yapılan araştırmaya göre, bu çocuklarda astım hastalığı riski yükseldi. Bu da 2009 da yayınlanan bir rapor ile doğrulandı.

Yetişkinlerde ise bu ilaçlar ve aşıların hiçbir faydası olmadığı gözlemlendi.

GRİP AŞILARINDAKİ ZEHİRLİ MADDELER

Aşıların kendi yapıları bazen çok tehlikeli olabilir. Bu aşılar içerdiği nükleik asit ve virüs kombinasyonu ile bağışıklık hastalıklarına yol açabilirler.

Bu bağışıklık sistemini etkileyen zehirli toksitlerin aşıların katkı maddesi olduğunu biliyor muydunuz? Yüksek dozlarda alındığında bu aşılar uzun süreli bağışıklık hastalıkları, nörolojik hastalıklar, davranışsal bozukluklara yol açabilir. Medikal Kurumu çocukların ve hamile kadınların thimerosal den uzak durması gerektiğini söylerken, aşılar 25 mikrogram thimerosali zaten içeriyor.

DOMUZ GRİBİ SENDROMU ÇOĞU ZAMAN FARK EDİLMEZ

22 Temmuz 2009'dan veri, toplam 40.617 grip vakası ABD de görüldü ve bunların 319'u ölümle sonuçlandı. İngiltere ise Avrupa’da en çok etkilenen ülkeler arasında. Yaklaşık 100.000 grip vakası ve 30 ölümcül sonuç. İngiltere sağlık birimleri 65.000 ölüm beklerken bunun günde 350 tane olacağını tahmin ediyorlar. Toplu aşı içinse henüz plan yapılmış değil. Ancak İngiltere’de hükümet 195 milyon doz aşı sipariş etmiş durumda.

Grip mikrobunu kapmamanın veya bulaştırmamanın doğal yöntemleri ne de değinilmiş. Sürekli el yıkama. Bir kere kullanılmak üzere temiz kâğıt mendil kullanma, gereksiz davranışlarda bulunmama, okulların açılmasını erteleme, bol bol spor yapma ve bağışıklık sistemini güçlü tutmak için elinden geldiğince D vitaminli gıdalar alma.

timeturk

DİKKATLİ OKUYUN; AĞZINIZ AÇIK KALACAK!
AZİZ ÜSTEL
6 Kasım 2009 15:43
Dünyanın en ünlü tıp fakültelerinden ve uzmanlarından gelen bilgileri derlediğiniz zaman, H1N1 ya da Domuz gribiyle ilgili çok çarpıcı gerçeklerle karşılaşıyorsunuz
Önce domuz gribinden dünyada kaç kişi ölmüş bu güne değin bi göz atalım: Tam tamına 160 ülkede 1154 kişi.

Avrupa'da 16 bin 556 kişi domuz gribine yakalanmış, ama 34 kişi ölmüş.(Artık domuz gribiyle ilgili istatistikler tutulmadığından, bu sayı artmış olabilir. Ama 2009 yılı ortalarında sayı böyleydi.)

Efendim, yaşamınız süresince:

1. Saldırıdan ölme ihtimaliniz: 331/1

2. Düşerek ölme ihtimaliniz: 250/1

3. Silahla vurularak ölme ihtimaliniz : 325/1

4. Zehirlenerek ölme ihtimaliniz: 1400/1

5. Araba kazasında ölme ihtimaliniz: 5000/1

6. Boğazınıza bi şey takılarak ölme: 5000/1

7. Suda boğularak ölme ihtimali: 9000/1

8. Şimşek çarpması sonucu ölme: 71.000 /1

9. Köpek tarafından öldürülme: 137.000/1

10. Küvette ölme ihtimaliniz: 807.000/1

11. Sele kapılıp ölme ihtimali: 713.000/1

12. Yataktan düşüp ölme ihtimaliniz: 2 milyonda bir.

Domuz Gribinden ölme ihtimalinizse: 8 milyonda bir. (Dünyada bin 154 kişinin öldüğünü temel alırsak)

Yani küvette boğularak ölme ihtimaliniz daha fazla!

Gelelim ortalığı velveleye veren diğer müthiş salgın hastalıklara:

Kuş gribi: Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) verilerine göre, 1 Haziran 2009

tarihine kadar kuş gribinmden ölen sayısı 436. Ama 1981'den 7 Temmuz 2009'a kadar 25 milyon kişi AIDS'den öldü.

Dahası da var; 2005'den bu yana Veremden 1.6 milyon kişi öldü.

Hani SARS hastalığı vardı ya? Yetişkinlerde görülen üst solunum yolları enfeksiyonu? Hani milyonları yok edecekti? Ölü sayısı 167!

Domuz gribine yakalanırsanız bi tek ilacı var: Tamiflu

Bu ilacın sahibi GILEAD SCIENCES AŞ. Bu lisansla, ilacı Roche 2016 yılına kadar üretiyor.

Tamiflu'ya bi göz atalım:

1. ABD 25 milyon adet ısmarlamış: Toplam 2 milyar dolar ödemiş.

2. Bugüne kadar 65 devlet de ısmarlamış.

3. Toplam 300 milyon adet

4. Fiyatı 70 dolar. Çarpın 200 milyonla.

Bu Firmanın yani Gilead Sciences AŞ'nin en büyük hissedarı ve Yönetim Kurulu Başkanı kim?

ABD ESKİ SAVUNMA BAKANI DONALD RUMSFELD!

Özetleyelim: Her ay Güney Afrika'da 50 bin kişi AIDS'den ölüyor. Dünyada her gün bin 600 kişi gene AIDS'den yaşamını yitiriyor. Her yıl on binlerce kişi araba kazalarında can veriyor.

Her yıl sadece ABD'de 25 bin kişi cinayete kurban gidiyor. Her yıl 80 bin kişi veremden hayatını kaybediyor.

Ama biz kafayı neye takmışız? H1N1 Domuz Gribine!

Niye? Çünkü ilaç şirketleri ve onların beslemeleri, AIDS, Verem, ne bileyim ben kızamık, kabakulak ya da açlıktan para kazanmıyorlar!

Aşı olun olmayın... Ama önce gerçekleri araştırın, öğrenin.

(Başta Sayın Bilger Duruman olmak üzere bir çok profesör ve doktora teşekkürler, saygılar)

STAR

08 KASIM 2009, PAZAR
Sağlıkçı da aşıya karşı tedirgin

TÜRK Sağlık-Sen, sağlıkçıların domuz gribi aşısına yaklaşımını belirlemek için anket yaptı. Ankete aşı yaptırmayı düşünmeyen 545 kişi katıldı.

Sağlıkçıların yüzde 50'si, aşı yaptırmamalarına gerekçe olarak, 'tartışmalardan duydukları tedirginliği' gösterdi. Yüzde 34'ü 'aşının zararlı olabileceği', 13'ü 'faydası olmadığı', 2'si ise 'özel sebeplerle' aşı olmayı düşünmediğini belirtti. Katılımcıların yüzde 44'ü aşının yeterli olmadığı düşüncesinde. Yüzde 48'i aşıyla ilgili olarak 'yeteri kadar bilgilendirilmediği', yüzde 34'ü ise 'kısmen bilgilendirildiği' görüşünde. Katılımcıların yüzde 63'ü ise 'hastanelerin domuz gribine karşı hijyenik olmadığını' düşünüyor. Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, sağlık çalışanının özellikle Başbakan'ın 'aşı olmayacağına' yönelik açıklamasından etkilendiğini söyledi.

DOMUZ GRİBİNE 23. KURBAN
Domuz gribi virüsünden ölen hastaların sayısı 23'e yükseldi. Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, grip nedeniyle tedavileri süren 43 ve 53 yaşlarındaki iki kadının hayatını kaybettiği bildirildi.
akşam

A/H1N1'e Karşı Aşılanan 2 Kişi Öldü
Çin'de A/H1N1 virüsüne karşı aşılanan iki kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Şinhua ajansının haberine göre, Çin Sağlık Bakanlığı sözcüsü Dıng Hayhua aşılamanın ardından iki kişinin öldüğünü doğruladı.

Sağlık Bakanlığının internet sayfasında, ölenlerden birine otopsi yapıldığı ve kalp krizi nedeniyle hayatını kaybettiğinin belirlendiği belirtildi.

Uzmanlar, domuz gribi aşısı vurulan hastanın ani ölümünün, hastanın bu aşıya gösterdiği alerjik bir reaksiyon olup olmadığının kesinlik kazanmadığını ve ihtimal dahilinde olduğunu, ancak konuyla ilgili testlerin devam ettiğini açıkladılar
aktifhaber


En son Ekim tarafından Pts Oca 04, 2010 12:50 am tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Ksm 22, 2009 1:15 am    Mesaj konusu: 'Grip' domuz olunca... Alıntıyla Cevap Gönder

Serdar Akinan
'Grip' domuz olunca...

Son günlerde gecelerimi acil servislerde geçiriyorum. Farklı nedenlerle ilkinde annemi, ikincisinde ise büyük kızımı hastanelerin acil servislerine götürünce domuz gribi salgınının boyutlarına dair küçük bir fikrim oldu.
Öncelikle şunu itiraf edeyim manzara gerçekten ürkütücü...
Kusma, ateş, ishal, titreme, öksürme gibi şikayetlerle gelenler acil servislerin kapılarında... Servisler genellikle tıklım tıklım... Protokol ise standart... Hastadan kan alınıyor. Damar yolu açılıyor. Serum bağlanıyor. Serum biter bitmez (şayet durumu kritik değilse) hasta taburcu ediliyor. Test sonuçları 48 saat içinde çıkıyor. Kanda H1N1 olup olmadığı anlaşılıyor. Ancak şunu itiraf etmek gerek; bu virüs mevsimsel grip gibi seyrediyor. Önerilen tedavi ise hastanın evde istirahat etmesi, verilen ilaçları alması ve bol sıvı tüketmesi.

Uzmanlar öncelikle şunu söylüyor: 'Salgın tahmin edildiği hızda yayılıyor ancak ölüm oranları tahminlerin aksine çok düşük seviyelerde.'
Mart 2009'da Meksika'da görülmeye başlayan domuz gribi (H1N1) salgını hızla dünyaya yayıldı. Dünya Sağlık Örgütü, Haziran 2009'da pandemi (6. evre) alarmı verdi. Pandemiler doğaları gereği, orta ya da çok şiddetli hastalık biçiminde seyredebilir, ölüme neden olabilir ve pandeminin şiddeti öngörülemez şekilde değişebilir.
Elbette Ukrayna'da bir milyon insanı etkisi altına alan, 200 kişiyi öldüren ve ülkeyi adeta felç eden de H1N1 mi bilemiyorum... Yakında ortaya çıkacaktır.
Memleket medyamızda ise, gündem yoğunluğundan olsa gerek, etkisine oranla 'görece' az görülen bir haber başlığı domuz gribi.
Oysa özellikle okullarımızdaki devamsızlık oranlarının son dört haftalık istatistikleri bile başlı başına bir gündem maddesi olabilir endişesi içindeyim.

Bu tip 'mutasyon'a uğrayan virüsleri ise masum bulmuyorum. Dev ilaç firmaları küreselleşmenin 'ahlakı'ndan azade tutulabilir mi? Asla...
Bakınız geçen gün Dr. Murat Kınıkoğlu'nun bu gazetede muhteşem bir yazısı yayınlandı. İşte çok çarpıcı o yazıdan kısa bir alıntı:
'On yıldır eczane raflarında bekleyen ve onca kampanyaya rağmen bir türlü satmayan Tamiflu adlı ilacın tüm dünyadaki stokları iki ay içinde tükendi. İlacı bulan Gilead Sciences firmasının en büyük ortağı ABD eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve üretim hakkını elinde bulunduran Roche firmasının hisse senedi sahipleri daha zengin oldu. Gazetelerden okuduğumuz kadarıyla, televizyona çıkarak 'ben de aşı oldum' diyen Amerika’da yaşayan ünlü Türk doktorunun (aynı zamanda danışmanlığını yaptığı) SİGA ilaç geliştirme şirketindeki 150.000 hissesinin değeri 1.35 dolardan 7.10 dolara çıktı. Benim ilgimi daha çok şirketin savunması çekti, 'Biz Domuz Gribi aşısı üretmiyoruz, gelecekte ortaya çıkacak hastalıklar üzerinde çalışıyoruz' dediler. Bu açıklamayı, önümüzdeki yıllarda sürpriz sağlık sorunlarıyla karşılaşacağımızın habercisi olarak kabul ettim, tüylerim diken diken oldu.'
Bu arada yazının bomba kısmı elbette şu: Amerikalılar bizim aşılarda kullanılan ve 'Sequalene' adı verilen maddenin kendi vatandaşlarına uygulanacak aşılarda kullanılmasını istemiyor!..
Dev şirketler, devletleri yöneten 'seçilmişler' ve o seçilmişleri seçen sessiz yığınlar arasındaki çarpık ilişkiyi bundan daha çarpıcı ne anlatabilir?

Akşam

Aşı’da Perde Arkasını Aydınlatmayı Sürdürüyoruz-KOBAYLAR ŞİŞTİ!-Meyyal UYGUR


Domuz gribi aşısıyla ilgili çarpıcı iddiaların ardı arkası kesilmiyor.

Denilen o ki, ikinci parti domuz gribi aşılarının Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde yapılan testlerinin hepsinde “ciddi alerjik reaksiyon” görülmüş. Aşıların denendiği kobay fareler şişmiş. Bunun doğal sonucu, aşılarla ilgili menfi rapor verilmiş. Ancak öyle güçlü birileri araya girmiş ki, bunun açıklanması, dahası aşıların iadesi engelleniyormuş.

İnanmak mümkün değil, değil mi? Peki, Sağlık Bakanlığı’nın tam 24 yaş altına da artık domuz gribi aşısı yapılacağını açıkladığı gün;

Dünya Sağlık Örgütü’nün, Glaxo Smith Kline ilaç şirketine ait domuz gribi aşısının Kanada’ya gönderilen bir partisinin “ciddi alerjik reaksiyona” neden olduğunu ve söz konusu aşının geri çekildiğini duyurması,

Glaxo Smith Kline Sözcüsü Gwenan White’ın da, aşılarının bir partisinde alerjik reaksiyon tespit edildiği yönündeki haberler üzerine bir duyuru yayımlayıp, Kanada’daki sağlık görevlilerine söz konusu aşıyı kullanmamaları tavsiyesinde bulunması,

Sağlık Bakanlığı yetkililerinin apar topar, “İlk gelen partinin Novartis’in aşıları” olduğunu belirterek, “Glaxo Smith Kline’dan deneme için gelen aşılar oldu, ancak onlar şu anda Hıfzıssıhha’da test ediliyor. Piyasaya sürülmedi. Kanada’da bir partinin bozuk çıkması, aşılama programını bozmaz. test sonuçlarında Glaxo Smith Kline’nin aşıları bozuk veya alerjik reaksiyon çıkarsa, yeni bir parti isteriz. O testlerden de geçemezse firma, 25 milyon dozluk sipariş iptal edilir. Türkiye, 18 milyon doz aşıyla idare etmeye çalışır veya Novartis’i zorlar aşı miktarının artması için. Pandemi Kurulu, buna karar verecektir. Sanırım önümüzdeki hafta, Hıfzıssıhha’daki testler bitmiş olacak. Oradan çıkan sonuç her ne olursa kamuoyuyla paylaşırız, ‘şu firmanın aşısı bozuk çıktı’ deriz açık yüreklilikle” açıklaması yapması,

Glaxo Smith Kline’ın, “Kanada’da geri çekilen lot sadece bu ülkede kullanıma sunulmuş olup, Türkiye’deki aşıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır” deme ihtiyacı duyması yeterince mide bulandırıcı değil mi?

Ve madem “testler bitmedi”, Türkiye gerekirse “18 milyon dozla” idare edecek, dünden itibaren 24 yaş ve altındaki bütün vatandaşlara talep ettikleri takdirde aşı yapılma kararının alınması neyin nesidir?

Aşı Savaşında Gül Nerede?

İşin siyasi boyutunda süren belirsizlik de cabası. Her şey yolundaysa, Başbakan Erdoğan ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ arasındaki savaş niye sürüyor?

Başbakan Erdoğan’ın, Libya’ya gitmeden önce Bakan Akdağ’la, AKP Genel Merkezi’nde 1 saat baş başa görüşmesinden söz ediyorum.

Akdağ, o görüşmeden önce “Son üç hafta. Ocak ayına geldiğimizde iş işten geçer” diyordu. Görüşmeden sonra da aşılamada ısrarlı tavrını sürdürüp, kapı kapı dolaşmaya çıktı, kavgasını gazete manşetlerine taşıdı.


Bu durumda Akdağ’ın, Başbakan Erdoğan’la anlaştığı, daha doğrusu Erdoğan’ı ikna ettiği sonucuna varmamız gerekiyor değil mi? İyi ama Erdoğan’ın Libya’ya hareketinden önce Esenboğa Havaalanı’nda yaptığı açıklamalar hiç de öyle demiyor. Zira Akdağ’la daha çok ilaç sanayi ve eczacılarla ilgili konuları ele aldıklarını söyledi, dahası şu sözleriyle Akdağ’ın “Son üç hafta. Ocak ayına geldiğimizde iş işten geçer” iddiasını resmen çürüttü:

“Griple ilgili son neticeler aslında endişelerin daha altında bir netice ortaya çıkmış durumda. Fakat çalışmalar kontrol altında, sıkı bir denetimle gidiyor. Bu konuda endişe daha da minimize olmuş vaziyette deniliyor. Tedbirler tabii ki devam edecektir. Okullarla, kamu kurumlarıyla ilgili tedbirler bugüne kadar nasıl alındıysa, bundan sonra da herkes görevini yerine getirmek suretiyle bu tedbir sürecini işletecektir.”

Eee, AKP Genel Merkezi’nde 1 saat ne görüştüler veya niçin görüştüler?

Erdoğan-Akdağ görüşmesinden önce, Gül-Akdağ gece zirvesinin yapıldığını aktarmıştık. Bu, Gül’ün Akdağ’ın yanında saf tutması anlamına gelir ki, o zaman şunu soralım:

Gül “aşı savaşı”nda da var mı, varsa neresinde?

Kaynak: Açık İstihbarat

Veliler ve doktorlar aşı karşıtlığında buluştu
28 Kasım 2009, 00:39
Anadolu Haber

Okullarda öğrencilere yapılacak aşılamayla ilgili velilere gönderilen aşı izin belgelerini velilerin imzalamadığı ortaya çıktı.

Çocuğunun aşılanması için belgeleri imzalayan veli sayısı neredeyse her okulda bir elin parmaklarını geçmedi.

İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan verdiği örneğe göre 198 öğrenci arasında sadece 2 kişinin ailesi aşı için izin vermiş. Birçok okulda ise çocuğuna aşı yapılmasını kabul eden veli sayısının 10 kişiye bile ulaşmadığı belirtiliyor.

Aşıya doktorlarda karşı çıktı

6000 doktor üzerinde yapılan araştırmaya göre domuz gribi aşısının yeterince test edilmediğini düşünen doktorların ezici çoğunluğu da aşılara şüpheyle yaklaştığı ortaya çıktı. Neticede hem velilerin büyük çoğunluğu gibi doktorların büyük çoğunluğu da ne kendine aşı yaptırıyor ne de hastalarına öneriyor.

Kendinize aşı yaptırak mısınız? sorusuna doktorarın yüzde 37'i evet derken yüzde 63 hayır yanıtını veriyor.

Çocuğunuza aşı yaptıracak mısınız sorusuna evet diyen doktorların sayısı ise yüzde 33'de klırken hayır diyenlerin oranı ise yüzde 67 oluyor.

Hastalarınıza aşı yaptıracak mısınız? sorusuna ise doktorların yüzde 34 evet derken yüzde 66'sı hayır diyor.

DOMUZ GRİBİ AŞILARINDAN NE ÇIKTI

İlaçlar piyasadan çekilecek mi

25.11.2009 11:43

H1N1 aşısı üreten üç büyük firmadan biri olan Glaxo Smith Kline firmasının Kanada’ya gönderilen 172 bin doz aşıyı geri çekmesi kafaları iyice karıştırdı.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “aşı yaptırmayacağını, ailesine de yaptırtmayacağını” açıklamasıyla büyük bir darbe yiyen Sağlık Bakanlığı, bu kez yeni bir darbe ile karşı karşıya.
Son gelişmeyle aşı kampanyasının iyice çıkmaza girdiği görülüyor.
Bu arada Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, tüm Avrupa bölgesinde bir hafta içinde 181 kişi domuz gribi nedeniyle hayatını kaybetti. Virüsün ortaya çıktığının açıklanmasından bu yana ölüm sayısı ise 652.
53 ülkede içinde 17 ülke aşı kampanyasını başlatmış durumda.
İngiltere’de 1 milyon 400 bin kişinin gribe yakalandığı, ölüm sayısının ise 142 olduğu belirtiliyor. Bu sayının ise “bir salgın” için çok küçük bir rakam olduğu ortada.
Glaxo Smith Kline firmasının Kanada’dan çekmeye karar verdiği aşının tıbbi adıyla anaflaksi yaptığı uzmanlarca öne sürülüyor. Uzmanlar bunu daha basit bir şekilde, penisilin allerjisine benzerlikle açıklıyorlar.
Odatv olarak baştan bu yana sürdürdüğümüz H1N1 aşısının alımıyla ilgili sıkıntının su yüzüne çıkması da böylelikle an meselesi haline gelmiş durumda. Aşının artık bütünüyle tüketilmesinin söz konusu olamayacağı ortaya çıktı.
Daha önce yine bu sayfalarda uzmanların da üzerine basarak belirttiği “mutasyon” halinde aşının bir işe yaramayacağı gerçeğinin yanı sıra, bu kez aşının yan etkileri de gündeme gelmiş oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da aşı olmayacağını açıklaması, aşı kampanyasını iyice çıkmaza soktu.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın ve dolayısıyla Sağlık Bakanlığı’nın bundan sonra nasıl bir tutum izleyeceği de merak konusu.

Odatv.com

06 Aralık 2009 11:01
CIA Uçağındaki Korkunç Şüphe
Çin'de düşen ve CIA ajanlarını taşıyan bir uçağın havadan serpilmek üzere mutasyona uğramış A gribi virüsü taşıdığı iddiaları ortalğı karıştırdı.

Dünya genelinde hızla yayılarak 9 bini aşkın can alan ve büyük paniğe neden olan A gribi salgını ile ilgili ortaya atılan bir iddia kafaları karıştırdı. Çeşitli internet sitelerinde yer alan bir haberde Çin'in Şangay Pudong havaalanında 28 Kasım tarihinde düşen ve 3 ABD vatandaşına mezar olan bir kargo uçağının, havadan serpilmek üzere mutasyona uğramış A gribi virüsü taşıdığı belirtildi. Olayla ilgili ortaya atılan bir diğer korkunç iddia ise, uçağın Çin'den havalandıktan sonra gideceği Kırgızistan'daki gizli İsrail üssünü hedef aldığı ve sanıldığı gibi bir kaza sonucu değil, İsrail gizli servisi Mossad'ın ajanları tarafından düşürüldüğü oldu.

GİZLİ OPERASYON ŞÜPHESİ
Diğer yandan uçaktan yaralı olarak kurtulan 4 kişiden biri olan ismi belirtilmeyen bir Endonezya vatandaşının, Endonezya Savunma Bakanı Juwono Sudarsono'nın gizli operasyonlar yürüttüğü gerekçesiyle bir süre önce kapatılması istediği ABD Deniz Üssü'nün Tıbbi Araştırma Bölümü'nde görev yaptığı belirtiliyor. Endonezya Sağlık Bakanı Siti Fadilah Supari, geçmişte A gribinin Batılı ülkeler tarafından üretilen biyolojik bir silah olduğunu ileri sürmüştü. Geçtiğimiz haftalarda Çin'in yanı sıra Hindistan ve Nijerya'da da şüpheli biyolojik maddeler taşıdıkları gerekçesiyle ABD uçaklarının durdurulduğu ve zorunlu iniş yapmaya zorlandığı belirtiliyor. Bir diğer korkunç iddia ise virüsün farklı ve akciğerleri ciddi oranda tahrip eden daha ölümcül bir türünün görüldüğü Ukrayna'nın başkenti Kiev'de kasım ayı başında şüpheli uçaklardan halkın üzerine gaz püskürttüğü oldu. Ukraynalı yetkililer, yüzlerce görgü tanığına rağmen olayı yalanlamayı tercih etmişti.
aktifhaber

11 Aralık 2009
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) danışma kurulunda yer alan 4 profösörün aşı firmalarının danışmanı olduğu ortaya çıktı

Vatan gazetesinin haberine göre dünyayı ayağa kaldıran domuz gribi salgınıyla ilgili korkunç bir şüphe ortaya atıldı. H1N1 virüsünün aslında abartıldığı kadar ölümcül, salgının da şiddetli olmadığı; grip konusunda dünyanın bir numaralı otoritesi olan bir profesör ile 3 arkadaşının, danışmanlık yaptıkları ilaç şirketlerine para kazandırmak için panik yarattığı iddia edildi!

Rotterdam Üniversitesi'nde görev yapan Profesör Albert Osterhaus, dünyada grip konu olduğunda akla gelen tek isim. Hatta bu nedenle kendisine bilim dünyasında takılan ad: Doktor Grip. SARS ve kuş gribi paniklerinde hep Dünya Sağlık Örgütü'nün krizi önlemek için başvurduğu ilk isim o oldu. Şimdi Hollandalı "Doktor Grip" ile ilgili bir iddia tüm dünyayı kasıp kavuruyor.

İddiayı Hollanda basını yazdı

İlk kez saygın bilim dergisi Science'da kısa bir makale ile dile getirilen, ardından Hollanda'da yayınlanan De Telegraaf gazetesi tarafından yayınlanan iddia, grip salgınının Doktor Grip'in servetinde dramatik bir artışa sebep olduğu yönünde. Profesör Osterhaus Avrupa İnfluenza Bilimsel Araştırma Grubu'nun Başkanı. Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) danışma kurulu olan SAGE'nin de üyesi. Hatta WHO, domuz gribiyle ilgili olarak "küresel pandemi" kararı aldığında Osterhaus SAGE'ye başkanlık ediyordu. Ancak bunun yanında Osterhaus'un bir de aşı geliştirip üreten bir şirketi var. Profesör aynı zamanda da Roche, Novartis, Baxter, Mediimmune, Glaxo, Sanofi Pasteur gibi ilaç şirketlerine de maaşlı danışmanlık yapıyor. Yani küresel bir domuz gribi salgının fayda sağladığı tek bir isim varsa o da Osterhaus. Hem şirketinin değeri bu süreçte oldukça artmış durumda hem de danışmanlık ücreti.

DSÖ'yü de yönlendirdi

Ama daha vahim olan ise Danimarka'nın Information ve İsveç'in SVG gazetelerinde çıkan iddialar. Bu da SAGE'deki 8 kişilik heyette yer alan Osterhaus ve 3 arkadaşının "danışmanlık yaptıkları ilaç şirketlerinin baskısıyla DSÖ'yü yönlendirerek aslında var olmayan bir paniği tüm dünyaya yutturduğu" iddiası. SAGE'de yer alan Osterhaus'un yakın arkadaşı Profesör Frederick Hayden, Roche ve Glaxo'nun maaşlı danışmanı. Profesör Arnold Monto, "40 yıldır küresel salgını bekleyen adam" olarak biliniyor ve burundan verilen domuz gribi ilacını üreten Medimmune, Glaxo ve Viro Pharma şirketlerine danışmanlık yapıyor. Yine aynı heyette yer alan David Salisbury, İngiltere'deki imunizasyon programının başkanı ve ilaç şirketleriyle danışmanlık ilişkisi içinde... Yani 8 kişilik heyetin en etkili 4 ismi ilaç şirketleriyle organik bağ içinde. Domuz gribini JP Morgan'ın tahminlerine göre ilaç şirketlerine 7.5-10 milyar euro para kazandıracak bir hastalık konumuna yükselten süreçte de bu bilim adamlarının yönlendirmesinin hayati önem taşıdığı biliniyor. Bu uzmanların desteğiyle hazırlanan raporlarda WHO domuz gribine karşı aşılamayı 24 kez, ilaçlı tedaviyi de 18 kez önerirken, sık el yıkamanın önemine ise sadece 2 kez değinildi.

'Salgın' tanımını değiştirdi

Bu konudaki en önemli kanıtlardan biri Der Spiegel dergisine konuşan ve grip konusundaki araştırmaları değerlendiren Cochrane Teşkilatı'nın başkanı Epidemolog Tom Jefferson'un altını çizdiği gerçek. Buna göre DSÖ, Nisan 2009'da yine bu bilim adamlarının tavsiyesiyle tüm dünyada hükümetlerin referans aldığı "pandemi" (salgın) tanımını değiştirdi. Eski tanımda WHO'nun bir hastalığı pandemi olarak ilan edebilmesi için yeni bir virüsün ortaya çıkması, hızla yayılması, insanların bu hastalığa bağışıklığının bulunmaması, yüksek ölüm oranına sahip olması ve bulaşma oranının yüksek olması gerekiyordu. Ancak Nisan ayında alınan kararla WHO, bu son iki şarttan vazgeçti ve ölüm oranı yüksek olmayan domuz gribi hastalığı bir anda pandemi tanımının içinde kendine yer bulmuş oldu. Ardından 11 Haziran'da WHO "küresel salgın" kararı aldı. Tüm dünyada hükümetler milyonlarca doz aşı siparişi verdi, ilaçlar stok edilmeye başlandı. Yani ilaç sektörüne milyarlarca dolarlık bir gelirin kapısı aralandı. İddiaya göre WHO'nun bu kritik kararları aldığı toplantılara profesörlerin taşvikiyle Glaxo, Novartis ve Baxter'in temsilcileri de gözlemci sıfatıyla ilk kez katıldı.

Hakkında soruşturma başlatıldı

Tüm bu iddiaların gazetelerde yer bulmasının ardından Hollanda parlamentosu Doktor Grip hakkında soruşturma başlatılmasına karar verdi. Düzenlenen özel oturumda Osterhaus'un bağlantıları didik didik edildi. Ancak meclis ülkedeki bir numaralı sağlık otoritesi olarak gördükleri profesör ile bağları koparmamayı kararlaştırdı. Şimdi ise Rus meclisinde (Duma) bir hazırlık yapılıyor. Duma'nın Sağlık Komisyonu Cenevre'deki WHO temsilcilerine iddiaların detaylı bir şekilde incelenmesi talimatı verdi.

Profesör David Salisbury

- SAGE'nin üyesi

- İngiltere'deki imunizasyon programının başkanı İlaç şirketlerine danışmanlık yapıyor.

Prof. Albert Osterhaus

- Avrupa İnfluenza Bilimsel Araştırma Grubu'nun Başkanı.

- Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) danışma kurulu olan SAGE'nin üyesi. Hatta WHO, domuz gribiyle ilgili olarak "küresel salgın" kararı aldığında SAGE'ye başkanlık ediyordu.

- Aşı geliştirip üreten Viros Cope adlı bir şirketi var.

- Aynı zamanda Roche, Novartis, Baxter, Medimmune, Glaxo, Sanofi Pasteur gibi ilaç şirketlerine maaşlı danışmanlık yapıyor.

Profesör Arnold Monto

- SAGE'nin üyesi

- Burundan verilen domuz gribi ilacını üreten Medimmune, Glaxo ve Viro Pharma şirketlerine danışmanlık yapıyor

Profesör Frederick Hayden

- SAGE'nin üyesi

- Bir numaralı aşı üreticileri Roche ve Glaxo'nun maaşlı danışmanı.

DOKTOR GRİP'İN İŞİ Mİ?

Rotterdam Üniversitesi Profesör Albert Osterhaus, dünyada grip konu olduğunda akla gelen tek isim. Hatta bu nedenle kendisine bilim dünyasında takılan ad: Doktor Grip. SARS ve kuş gribi paniklerinde hep Dünya Sağlık Örgütü'nün krizi önlemek için başvurduğu ilk isim o oldu.

Harvard Üniversitesi: Salgın çok şiddetli değil

ABD'li ve İngiliz bilim adamları domuz gribi salgının dünyayı tahmin edildiği kadar şiddetli vurmadığını öne sürdü. Amerika'daki Harvard Üniversitesi ve İngiliz Tıbbi Araştırma Konseyi tarafından yürütülen araştırmalarda ABD'deki domuz gribinden ölüm oranları ve önceki grip sezonlarındaki ölüm oranları incelendi. Buna göre domuz gribinden ölüm oranı her yıl grip yüzünden ortalama 36 bin kişinin yaşamını yitirdiği ülkede, ortalamanın biraz altında kalabilir ya da en kötü ihtimalle bunun çok az üzerine çıkabilir. Ağustos ayında ABD Başkanı'nı bilgilendiren Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi tarafından hazırlanan bir raporda domuz gribinden ölü sayısının 30 bin ile 90 bin arasında olacağı hesaplanmıştı. Harvard Üniversitesi profesörü Marc Lipsitch, hatalı olduğunu öne sürdüğü bu tahminin sınırlı verilerle yapıldığını söylüyor.

WHO açıklama yaptı: İddialar kesinlikle asılsız

İDDİALAR üzerine WHO sözcüsü Gregory Hartl, bir açıklama yaptı. WHO toplantılarına ilaç sektöründen temsilcilerin bulunmasının doğal olduğunu söyleyen sözcü, toplantıda bulunan temsilcilerin hiç söz hakkı olmadığını ve toplantının gidişatını etkilemediğini sözlerine ekledi ve "Aşı yapıyoruz ve bu yüzden aşının içinde olanları bilmemiz gerek" dedi. WHO'da çalışan herkesin geçmişlerinin çok sıkı bir biçimde incelendiğini açıklayan Hartl, adı skandala karışan Frederick Hayden'in Dünya'daki en iyi virolog olduğunu ve grip hakkında birşey sorulması halinde cevap verecek ilk kişinin Hayden olması gerektiğini belirtti. WHO'nun çalışanlarının finansal geçmişlerini kamuoyuyla paylaşmalarının şimdilik mümkün olmadığını söyleyen Hartl WHO'nun özgür bir kurum olduğunu açıkladı.
aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com