Ekim
Kayıt: 21 Arl 2007 Mesajlar: 2634 Konum: Kanada
|
Tarih: Cmt Arl 12, 2009 1:33 am Mesaj konusu: İnsandan geriye ne kalır? |
|
|
Serdar Akinan
İnsandan geriye ne kalır?
Başka bir hayatı seçmemin öyküsünü bu köşede çıtlatmıştım size.
İşaret fişeğini 'Organik' yazısıyla atmıştım.
Bu kişisel yolculuk, kimi dostlarım tarafından, 'modern' tanımıyla 'sabbatical' olarak nitelendi.
Yani: 'Kariyere bir yıllığına ara vermek. Yaşam muhasebesi yapmak. Sonrasında ise aynı izden veya bambaşka bir noktadan yepyeni bir enerji ile devam etmek.'
Oysa, o fasit dairenin insanı kendinde eksilten döngüsüne tekrar teslim olmak gibi sersemce bir hedefim yok.
Geleceğe dair kurgumu henüz bilmediğim cümlelere hapsedemem. Kaldı ki uyguladığım kararın yaşamıma 'ne kattığı ne söktüğü' gibi çok boyutlu bir muhasebe için de oldukça erken.
Ancak.
Bir sürecin taze filizler verdiği bu evrede, insana dair, ne denli derin bir hayal kırıklığı yaşadığımı paylaşmalıyım.
'Ben neden buradayım?' sorusu çok anlamlıdır.
Varlığı, andaki tercihiyle anlamlandırır. 'Ben neden buradayım?' sorusuna verilecek içten yanıt, yaşamda kalan anlarına dair varlığa seçenekler sunar.
Bir süre önce, fark ettim ki, tercihlerim 'Ben neden buradayım?' sorusuna samimi ve anlamlı yanıtlar vermekten acizdi. O an gelecek kurgumu değiştirdim. Bu kararı almama neden olan temelde insanlar ve ilişki biçimleriydi. Kurgu buydu.
Modern bir cangılda kurallar vardı. Bu kuralların oluşuma katkıda bulunmak ise onların, benim, bizim hayat tercihimizdi...
Ahlaki olmayan, insanı bozan zehirli lezzetler vardı bu kurguda.
Bu kurguyu kendimce reddettim. Yeni kurgunun yapısı da elbette insana dayanıyor. Ama umulur ki bu kurguda zehirli bir şey olmasın daha saf bir şey olsun. Geçen kısacık sürede insanlar tanıdım.
Pastoral arka planın yorgun zihnimde yarattığı tatlı keyif bu yeni dünyanın kural ve insanlarını tanımamı bir süre engelledi. Oysa kurallar farklı olmakla birlikte insan maalesef beter durumda.
Çirkin bir açgözlülük ve ikiyüzlülük.
İlkokul kitaplarından köye dair aklımda kalan 'imece' kelimesidir. 'İmece' koca bir köyün ırzına geçtiği kavram olmuş. Yoksulluk ile sefalet arasındaki ilahi farkı kavrayamayan insan çökmüş.
Anlamaya çalışıyorum. Anlayamıyorum. Kaçıp geldiğim coğrafyada bize dayatılan sistemin kuralları gereği belli işkenceleri çekmeye tabiydik. Çıldırtıcı trafiğin stresine her gün iki kez katlanmak.
Ait olmadığın bir ulu varlık: 'Marka' için ömrünü adamak.
Sadakatle şirkete bağlanmak... Bu uğurda omurganı her sabah danışmada çıkarıp teslim etmek, akşam ise, utanmadan, tekrar alıp takmak...
Peki, evi, tarlası, küçük olsa da bir dükkanı, külüstür olsa da bir traktörü olan bu insanlarda eksik olan ne?
Acaba köksüzlük mü? Yoksa televizyon mu? Hayır bu insanlar yaşam tarzları itibarıyla son derece muhafazakar/mütevazı gözüküyor. Namaza giden, ağzından Allah'ı eksik etmeyen, aileleri örtülü insanlar...
Muhtemelen ebeveynleri sahici insanlardı, kendileri ise birer müsvette...
Güvende olmasına karşın, başta kendisi çevresindeki herkese kötü gözle bakan; tertemiz ve doğurgan bir tabiata kudurmuş halde saldıran; kirleten, tahrip eden; çalışıp üretmek yerine elde olanı satıp tüketmeye odaklı insana ne denir?
Ama asıl ürkütücü olan bir sonraki nesil.
Bu insandan ne çıkar? Komşusunun gözünü oyan, yan tarlaya hasetle bakan, üç kuruş haram lokma daha kazanmak için, ekmek yediği insanları utanmadan kazıklayan bu insan müsvettelerinden elbette bir şey çıkmaz ama ya tüm bu faciayı görerek büyüyen çocuklar?
Bu çocuklar ne yapacak? O kadar büyük bir hayal kırıklığıdır ki...
İnsandan geriye ne kalacak?
Umudu yitirmiyorum. Allah elbette bir kuytuya temiz bir insan saklamıştır.
O maya da geleceğe yeter.
Akşam |
|