EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Kürtaj CanavarlIktIr

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Ksm 24, 2008 11:46 pm    Mesaj konusu: Kürtaj CanavarlIktIr Alıntıyla Cevap Gönder

Türkler, 22. yüzyılı göremeyebilir
Kemal Özer
eposta@kemalozer.com
12.08.2009

Dünya nüfusu azalıyor. Yanlış okumadınız hakikaten dünya nüfusu azal(tıl)ıyor. Bununla beraber Türkiye’nin nüfusu da...

Dünya nüfusu ile ilgili yaşanan karmaşayı anlayabilmek için Henry Kissenger, Rockefeller Ailesi başta olmak üzere Unesco, Ford Vakfı, Carnegie Vakfı, Cloerance Gamble (Proctor & Gamble), Jonn Harvey Kellogg, Cleveland Dodge, Winston Chuechill, Maynard Keynes, Lour Arthur Balfour, Julian Huxley gibi kişi ve kurumları yakından tanımak gerekiyor.

Dünyanın yer altı ve yer üstü zenginliklerinin tümünde gözü olan ABD ve son yüzyılda bütünüyle ABD’nin kuklası rolüne bürünen İngiltere’nin dünya nüfusunu kontrol etme planını iyi analiz etmeliyiz.

Dünya nüfusunun istenen seviyenin üstünde olması durumunda ülkeler, kaynaklarını kendi halklarına pay etmek zorunda kalırlar. Yöneticiler buna yanaşmasa bile halk yöneticilere bunu yapmaya mecbur edebilir.

Sorun tam buradadır. Ülkelerin kaynaklarını daha rahat elde edebilmelerinin yolu nüfusu kontrol altında tutmak ve azaltmaktan geçtiğini çok iyi bilmekteler.

Torun John David Rockefeller, “BM Tarım ve Gıda Organizasyonu 2. McDougall Konferansında “Bana göre nüfus kontrolü günümüzde atom silahlarının kontrolünden sonra ikinci en büyük önceliğimizdir” diyerek özetliyordu, kimin doğum yapacağını kimin yapmayacağını.

En isabetli anlatımla kimin hayatta kalıp kimin öleceğine, kimin doğup kimin doğmayacağına, kimin doğurup kimin doğurmayacağına, kimin hangi hastalığa yakalanması gerektiğine , kimin ölüp kimin tedavi edilmesi gerektiğine, hangi ırkların yaşamlarına devam edip hangilerinin tarih sahnesinden çekilmesi gerektiğine onlar karar verecekti.

Çünkü onlara göre kendilerine hizmet edenler istisna diğerleri itlaf edilmesi gereken birer sürüden ibaretti…

Bu adı konulmamış ilahlık iddiasının tepki çekmemesi için, yol ve yöntemler gerekecektir. Bunun için 1923’de doğum kontrol teknikleri için çok kapsamlı çalışmalar başlatılır. Doğum kontrolü birçok ülkede yerli taşeronlarla hayata geçirilir. Projenin finansı tüm vergilerden muaf olarak faaliyet gösteren Rockefeller Vakfı’nca sağlanır. Hafızalarımızı yoklarsak hangi büyük koçun, ülkemizde bu faaliyetleri yürüttüğünü görebiliriz.

İlk denemeler, ideal bir deney istasyonuna çevrilen Porto Riko halkı üzerinde yapılır. 1965 yılında Porto Riko’da yapılan bir araştırmada doğum yapma yaşına gelmiş kadınların yüzde 35’inin başarıyla kısırlaştırıldığı görülür.

İkincil hedef Brezilya’dır. 1970’lere gelindiğinde Brezilya hükümetince yapılan araştırmaya göre 14-55 yaş aralığındaki kadınların yüzde 44’ü doğurganlığını kaybetmiştir. Hindistan başta olmak üzere birçok ülkede hiçbir engelleme ile karşılaşılmadan kısırlaştırma faaliyeti halk sağlığı, aşı, yardım vs gibi adlar altında sürdürülür.

ABD’nin gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere yaptığı yardımlarını(!) dağıtırken artık, nüfusu kontrol edenler ve edemeyenler olmak diyerek üzere iki ana tasnife tabi tutacaktır.

Henry Kissenger’in NSSM200 projesi devreye sokulduğunda gelişmekte olan ve büyük kaynak zenginliğine sahip; Hindistan, Nijerya, Meksika, Bangladeş, Brezilya, Pakistan, Endonezya, Filipinler, Kolombia, Tayland, Mısır, Etiyopya ve Türkiye gibi 13 ülke hedef tahtasının tam ortasına oturtulurlar.

Projenin hayata geçirilebilmesi için bu ülkelerde sürekli istikrarsızlık politikaları devreye sokulur. Darbeler, suikastlar, terör olayları, ayrılıkçı hareketler birbirini izler. Bu sürede hem kısırlaştırma faaliyeti devreye alınır hem de zengin kaynaklar bir bir sömürülür. Bu durumun adını da “aile planlaması”, “sürdürülebilir kalkınma” ve “seçim özgürlüğü” koyarlar.

Bu faaliyetlerin yürütülmesinde kürtaj teşvik edilir, korunma aletleri dağıtılır, bazı hastalıkları önleme adı altında aşı kampanyaları düzenlenir, sezaryen doğumu teşvik edilir, bazı ülkelerde kadınlar sezaryenle doğuma mecbur edilir ve bu operasyon sırasında kadınlar istekleri dışında tüpleri bağlanır, gıdalara kısırlaştırıcı katkı maddeleri eklenir, genetiği değiştirilmiş ürünler gizliden ve aşikâren tükettirilir, tedavi olmak için satın alınan ilaçlara kısırlaştırıcı içerikler eklenir, teşhis ve güvenlik adı altında geliştirilen aletlerle radyasyona tabi tutulurlar.

Bir soykırım suçlaması ile karşı karşıya kalmamak için her türlü kılıfları da hazırlamışlardır. Bu hedefe ulaşmak için ülke yönetimlerini, siyasetçilerini, bürokrasisini, akademik çevrelerini hatta halklarını da ikna edecek gerekçeleri de boldur.

“Artan nüfus, fakirleştirir. Halk sağlığı tehlikeye düşer. Gelir paylaşımında sorunlar yaşanır. Tarım alanları yetersiz kalacağından gıda krizi çıkar” türü propagandalar… Gerçekte olmadığı halde adına “küresel ısınma” dedikleri yalanlarına, doğadan kendi elleriyle tahrip ettikleri yeterli malzemeleri de vardır.

Netice itibari ile cin şişeden çıkarılmıştır. Şeytani plan gözlerimizin önünde cereyan etmekte adına da “aile planlaması” denilmekte... En ürkütücü sonuçlardan biri de Brezilya ve ABD’deki Afrika kökenli kadınların yüzde 90’ının kısırlaştırılması… Türkiye’de ise 1970’lerde yüzde 2 seviyelerindeki kısırlık oranı, 2009’a gelindiğinde yüzde 25’lere çıkmış…

Şimdi ise tüm dünyada uygulanacak olan “domuz gribi aşısı” ile benzer bir projenin hayata geçirilmesi mukadderdir. Daha henüz aşısının bulunduğu resmen ilan edilmese bile insan üzerinde bazı deneylere başlandığı haberleri geliyor. Hacca gidecek olanlara bu aşı zorunlu hale getirilmeye çalışılıyor. İkna içinde Haccı yasaklamak gibi haberler yayarak bilinçaltı yönetimi yapılmakta. Bu oyuna ilk gelen ülke ise İran’dır.

Virüsü üretenlerin ellerinde tuttukları anti-virüs, insanlar iyice tedirgin edildikten sonra piyasaya sürülecek ve operasyon bütünüyle hayata geçirilmiş olacaktır.

Aslında yapılan şundan ibaret: Virüsü geliştir, bulaştır, yaygınlaştır, ilacını pazarla, kısırlaştır ve kurtul!

Bütün bunlar size komplo teorisi gibi mi geldi? Merak etmeyin bu bir komplo teorisi değil bütünüyle insanlığa yapılan komplodur. Ölüm uykusundan uyanmazsak gençlerimiz çocuk sahibi olamayacak, orta yaşlılarımız ise torun özlemiyle terki dünya edecekler.

Sahte Mehdilerimiz, ‘kıyamet 21. yy’da kopacak’ kehanetinde bulunsalar da, akledemeyen feraset yoksunlarımız 22. yüzyılda mensubu oldukları ırkın tarih olacağını göremeden terk edecekler dünyayı.

TIMETURK

10 milyon Hint kızı, "büyüyünce iş bulamaz, evlenirse de çeyiz parası öderiz" diye aileleri tarafından kürtajla öldürüldü


24 Kasım 2008 - Hindistan’da yaşanan cinsiyet ayrımcılığı korkunç boyutlara ulaşınca, hükümet duruma el koydu. Son 20 yılda 10 milyon kız çocuğunun kürtajla aldırıldığı ülkede, ‘Kız Çocuğu Koru’ (Save the Girl Child) adlı kampanya başlatıldı. Hükümet, doğum öncesi cinsiyet belirleyici testlerin yapılmasını ve cinsiyet gerekçesiyle kürtaj yaptırılmasını yasakladı. Yasağa uymayanlar 5 yıl hapisle cezalandırılacak. Akşam gazetesinin haberine göre; Hintli aileler, kadınların toplumsal baskıya maruz kaldığı gerekçesiyle kız çocuk istemiyor. Ama asıl neden, damada ödenen ‘çeyiz sigortası’ ve kadınların iş bulma konusundaki karşılaştıkları güçlükler. Yeni yasa hakkında konuşan Delphi’deki Phoneix Hastanesi’nden Dr. Shivani Sachdev Gour, “Bu sorunu engellemek çok zor. Cinsiyet ultrasonda belli oluyor ve sağlıklı bir bebek için bu şart. Doktor, gizli gizli aileye cinsiyeti söyleyebilir. Hatta, zengin aileler cinsiyet belirleyici tüp bebek tedavisi için hastane ile gizli anlaşmalar yapıyor” dedi.

netgazete

Katolik kilisesi: Vaşaklar, bebekten daha çok korunuyor

17 Mart 2009 İspanya'da sosyalist Zapatero hükümetinin hazırladığı yeni kürtaj yasası tasarısına karşı çıkan Katolik Kilisesi, "Vaşaklar, bebekten daha çok korunuyor" sloganıyla kampanya başlatacak.
İspanyol Piskoposlar Konferansının (CEE) 25 martta başlayacak kampanyası çerçevesinde 37 kente 1300'den fazla pano reklamı verilip, 8 milyon adet broşür dağıtılacak. Kilise, kampanya için kendisine sembol olarak nesli tükenme riski altındaki İberya vaşağını seçerken, bu hayvan türünü korumak i çin yapılanların insan hayatını korumak için yapılmadığını savunuyor.
CEE'nin Genel Sekreteri Martinez Camino kürtaj karşıtı kampanya ile ilgili düzenlediği basın toplantısında, "Kilise, korunması gereken zenginliklerin korunmasına kötü gözle bakmıyor. İspanyol yasalarına göre, bir çi çeğe veya bir hayvana saldırıldığında bunun hapis cezası var. Doğmak üzere olan bir hayatın da korunmaya ihtiyacı var. Yaşam hakkını koruyamayan bir yasa, sadece adaletsiz bir yasa olmakla kalmaz, yasa özelliği bile taşımaz" dedi.
23 yıl önce kürtajı suç olmaktan çıkaran İspanya'daki mevcut yasaya göre, tecavüz sonucu hamile kalındıysa, ceninde ciddi fiziksel hasar olduğu tespit edildiyse veya kadının sağlığı riske girdiyse kürtaj yapılabiliyor. İlk olasılıkta hamileliğin 12. haftasına, ikinci olasılıkta hamileliğin 22. haftası na kadar kürtajın yapılması gerekirken, son olasılıkta sınır bulunmuyor.
Sosyalist hükümetin parlamentoya sunmak üzere olduğu yeni kürtaj yasası ise hamileliğin 14. haftasına kadar kadına kürtaj olma hakkı tanınıyor, ceninde fiziksel hasar olduğu tespit edilmesi halinde kürtaja 24. haftaya kadar izin veriyor. Yeni yasada en fazla tartışılan konu ise 16 yaşındakilere ailesinin izni olmadan kürtaj yaptırma hakkı verilmesi.
Eşitlikler Bakanı Bibian Aido eleştiriler karşısında, yeni kürtaj yasasının İspanya'daki sosyal ve medeni hukuk yasalarıyla uyum içinde olması gerektiğini belirterek, "İspanya'da 13 yaşında cinsel ilişkiye izin veriliyor ve 16 yaşında gençler evlenebiliyor. Ayrıca, yapılan son araştırmaya göre, İspanya'da ilişkiye girme yaşı 16'nın altında" dedi. Önümüzdeki aylarda parlamentoda tartışılacak yeni kürtaj yasa tasarısının yıl sonuna kadar kabul edilmesi ve 2010'un başında yürürlüğe girmesi planlanıyor.

netgazete

ABD'de kürtaj yapan doktorun öldürülmesine soruşturma açılıyor

06 Haziran 2009 ABD'nin Kansas eyaletinde bir doktorun, ileri hamileliklere son verdiği için öldürülmesiyle ilgili federal soruşturma başlatıldığı belirtildi.
ABD Adalet Bakanlığı savcısı Loretta King, yazılı açıklamada bulunarak, bu korkunç cinayetin sorumlularının ortaya çıkarılıp adalete teslim edilmesi için federal yetkililerin aralıksız çalışacağını kaydetti.
Doktor George Tiller, geçen pazar günü kilisede kurşunlanarak öldürülmüş, cinayetten 3 saat sonra 51 yaşındaki Scott Roeder cinayet zanlısı olarak yakalanmıştı. Roedir'in kürtaj karşıtı gruplarla bağlantılı olduğu biliniyor ve cinayetin münferit bir olay olmadığı sanılıyor.
Tiller'ın Wichita'daki kliniğinin önünde sık sık kürtaj kar şıtı grupların protesto gösterileri düzenleniyordu. Klinik 1985 yılında bombalanmış, Tiller, 1993 yılında bir kürtaj karşıtı tarafından düzenlenen silahlı saldı rıda yaralanmıştı. netgazete

Küçük kızlara kürtaj yapan doktor gözaltında
14:00 - Bursa'da gayri meşru ilişki sonrası hamile kalan yaşı küçük kızların bebeklerini kürtajla aldığı öne sürülen birisi doktor 4 kişi yakalandı. Edinilen bilgiye göre Bursa İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, istihbarat çalışmaları sonucunda gebelik süresi 10 haftadan fazla olan kadınların çocuklarını rızası ile düşürdüğü öne sürülen organize suç örgütüne karşı merkez Osmangazi ve Nilüfer ile Kestel, İnegöl ve Orhangazi'de eş zamanlı operasyon yaptı. Operasyonda biri doktor 4 kişi gözaltına alındı. 07.07.2009 BURSA netgazete

Kürtajda yılda 70 bin Kadın ölüyor

14 Ekim 2009 Guttmacher Enstitüsü tarafından hazırlanan rapor, "tehlikeli kürtaj yüzünden yılda 70 bin kadın hayatını kaybettiğini' ortaya koydu.
Merkezi ABD'de bulunan üreme ve cinsel sağlıkla ilgili araştırmalar yapan düşünce kuruluşu Guttmacher'ın hazırladığı küresel raporda, doğum kontrolünün artmasıyla dünya üzerinde kürtaj oranının azaldığı, ancak tehlikeli kürtajlar yüzünden her yıl 70 bin kadının öldüğü ve milyonlarcasının da ciddi şekilde kendilerine zarar verdiği kaydedildi.

Birçok ülkede kürtajla ilgili kısıtlamaların hafifletilmesine rağmen 1995 yılında tahminen 45.5 milyon olan kürtaj sayısının 2003'te 41.6 milyon'a düştüğüne dikkati çekilen raporda, çoğu fakir ülkelerde ve çoğu kez kadınların kendi bildikleri yollarla yaptırdıkları tehlikeli kürtaj sayısının 20 milyon gibi dikkati çekici oranda olduğu belirtildi.

aktifhaber

Kürtajdan sonra 2 gün yaşadı

Bebeğin sakat olduğu anlaşılınca anne kürtaj yaptırmaya karar verdi. Alınan 22 haftalık bebek iki gün boyunca hayata tutunmaya çalıştı.
29 Nisan 2010 Perşembe, 17:03:42

İtalya'nın Rossano şehrindeki bir hastanede cumartesi günü bir kürtaj operasyonu gerçekleşti.

Alınan bebek bir kenara bırakıldı. Ancak operasyondan 20 saat sonra bebeğin yanına dua için giden din görevlisi, bebeğin nefes aldığını ve hareket ettiğini fark etti.

Bebek hemen yakındaki bir hastanenin yeni doğan birimine sevk edildi. 2 gün direndi ama pazartesi sabahı hayatını kaybetti.

Polis, durumu "adam öldürme" kapsamında değerlendirerek soruşturma başlattı.

Yasalara göre, doktorların kürtajdan canlı çıkan bir bebeği yaşatmak için çaba göstermesi gerekiyor.

Örneğin; 2005 yılında Manchester'da 3 kürtajdan sağ kurtulan 24 haftalık bebek, şimdi 5 yaşında...

NTVMSNBC

14 Mayıs 2010 18:54
Zerrin Özer'den Şok İtiraf!
Zerrin Özer katıldığı canlı yayında olay yaratacak açıklamalarda bulundu.

Sabah yayınlanan "Sabahın Seda'sı" programına katılan Zerrin Özer canlı yayında olay yaratacak itiraflarda bulundu.


YILLAR SONRA GELEN İTİRAF

Zerrin Özer canlı olarak yayınlanan programda, Alper Önal ile gerçekleştirdiği ilk evliliğinden bir çocuk aldırdığını itiraf etti.

O yılları anlatırken büyük pişmanlık duyduğunu söyleyen Özer, her şeyi annem ve ablam Tülay organize ettiler itirafında bulundu. O yıllarda annesinin otoritesine karşı gelemeyeceğini anlatan Özer, çocuğu yaşasaydı 18 yaşında olacağını söyledi.

"BANA BAĞIRA BAĞIRA BEDDUA ETTİ"

20'li yaşlarında gerçekleştirdiği evliliğinden bahsederken o yıllarda oldukça tecrübesiz olduğunu söyleyen Özer, hayatındaki en büyük pişmanlığının çocuğunu aldırmak olduğunu söyledi. Evliliğe çok önem verdiğini ve evlenmeden bir çocuk sahibi olmayı düşünmediğini söyleyen Özer, ayrıldığı ilk eşinden de canlı yayında özür diledi.

Hamile kaldığını eski eşi Alper Önal'a söyleyen Özer, çocuğu kendisinin de istediğini söyledi. Ancak İstanbul'a geldiği zaman annesi ve ablası Tülay'ın hastaneden randevu alarak kendisini zorla götürdüklerini ve o yıllarda itiraz etme hakkının olmadığını söyledi. Ve hastanede gözlerini açtığı zaman, kendisini telefonla arayan eşinin bağırarak; "Bunu bana nasıl yaparsın. Hayatın boyunca mutlu olama inşallah" şeklinde beddua ettiğini söyledi. aktifhaber

Tapınakta bulunan cenin sayısı 1654'e yükseldi
Bangkok'un orta kesimindeki bir Budist tapınağında, bugün bulunan ve yasadışı kürtaj yapılan kliniklerden getirildiği düşünülen ceninlerin sayısı 1654'e çıktı.
19 Kasım 2010 Cuma, 15:49:56


Polis, tapınak morgunun iki ayrı odasında yapılan aramalarda toplam 1654 cenin bulunduğunu, ceninlerin bazılarının bir yıldan fazla süredir burada tutulduğunu belirtti.

Son bulunan ceninlerle tapınakta yapılan aramalar sonucu toplam 2002 cenin ele geçirildiğini söyleyen polis, arama çalışmalarının sona erdiğini kaydetti.

Ceninlerin plastik çantalar içinde paketlenmiş halde bulunduğu, iki morg görevlisinin ceninleri tapınak içinde üç yere koyduklarını itiraf ettikleri açıklanmıştı.

Başbakan Abhisit Vejjajiva, bu olayın "sorunun ciddiyetini gözler önüne serdiğini" ifade etmiş, ancak kürtajla ilgili yasada değişikliğe gidilmesi varsayımını reddederek, bu yasanın "yeterince esnek olduğunu" savunmuştu.

Halk Sağlığı Bakanlığı, yasadışı olarak faaliyet gösteren kürtaj kliniklerine karşı operasyon başlatmıştı.

Tayland'da yasadışı kürtaj sayısı yılda 80 bin.
habertürk

Belçika'da kürtaj yaşı 12'ye indi
23 Aralık 2010
Her yıl artış eğilimi gösteren kürtaj yaptıranlar arasında 12 yaşındaki kız çocukların bulunması yetkilileri endişelendiriyor. Belçika'da son beş yılda kürtaj olaylarında yüzde 3 bin artış olduğu kaydediliyor.

Kürtaj Komisyonu'nun 2009 yılı raporunda yer alan rakamlar ülkede var olan kürtaj sorunun ne kadar büyük olduğunu gözler önüne serdi. Her geçen yıl artış gösteren kürtaj vakalarında 2009 yılında resmi verilere göre 18 bin 870 kürtaj yapılmış. Bu bir önceki yıla göre 275 daha fazla. Son beş yıl baz alındığında ise Belçika'da kürtaj olaylarında yüzde 3 bin oranında artış görüldüğü kaydediliyor. Her 10 kürtajdan 8'inin aile planlama merkezinde gerçekleştiği ifade ediliyor. Bununla birlikte resmi kayıtlara geçmeyen binlerce kürtaj olayının da bulunduğuna dikkat çeken yetkililer, istenmeyen hamileliği kasten sonlandıranların artık çocuk denecek yaşlara gerilemiş olmasından da endişe duyuyor. Komisyon raporunda, 2009 yılında gerçekleşen yaklaşık 19 bin kürtaj vakasından 79'un da 12 ila 14 yaş arasında olduğu hatta üç olayda anne adayın 12 yaşına henüz girdiğine dikkat çekildi. Ülkede tespit edilen kürtajların dörtte biri Brüksel'de gerçekleşti.
1980'lı yıllarda evlilik dışı doğum oranı yüzde 2,5'larda iken, 1990'larda evlilik dışı ilişkiden doğan çocuk oranı yüzde 7'lere, 2000'li yıllarda ise yüzde 22'lere yükseldi. 2007'de ise bu oran ikiye katlanarak yüzde 42'ye çıktı. Boşanma sıralamasında Belçika yüzde 70'lere varan oranla Avrupa'da ilk sıralarda yer alıyor. habrtaraf
habertaraf

Kürtaj vahşeti!
Balıkesir'de bir doktorun yaptıkları kanınızı donduracak!..
27 Ağustos 2011

Balıkesir'de tüyleri diken diken eden bir sağlık skandalı yaşandı. Savcılığa gelen bir yolsuzluk ihbarı üzerine kentteki üç özel hastaneyi mercek altına alan jandarma bir kürtaj vahşetini ortaya çıkardı. Bir doktorun, yasal kürtaj sınırını aşmış kadınlara para karşılığı kürtaj yaptığı, bazı kadınların istemedikleri bebeklerini dünyaya getirttikten sonra para karşılığı başka ailelerin adına kaydettirdiği öne sürüldü. Doktorun 7 kez yasadışı kürtaj yapıldığı belirlenirken, 5 aylık ve üzerindeki iki cenin, pizza kutusu içinde ve bebek bezine sarılarak gömüldükleri yerden çıkarılıp Adli Tıp'a gönderildi. "Neşter" adı verilen operasyonda ilk etapta gözaltına alınan 15 kişiden, hamile kadınlara önce ilaç verip bebeklerinin ölümünü sağlayarak, ardından kürtaj yaptığı öne sürülen doktor ile sekreterinin de aralarında bulunduğu 3 kişi tutuklandı. Savcılık tarafından 42 kişi hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede doktorun 21 yıldan 85 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Bir kadının, bir yıl arayla iki kez doktora yasal süresi geçmiş bebeğini kürtaj yaptırdığı ortaya çıktı.

BEBEKLERİ PİZZA KUTUSUNDA GÖMMÜŞLER
Balıkesir'de özel bir hastanede tedavi gören bir kişi, tıbbi görüntüleme işlemlerindeki fark ücretini fazla bulup Devlet Hastanesi'ne gitmesine rağmen özel hastanede bu işlem yapılmış gibi kuruma fatura kesilince savcılığa başvurdu. Savcılık jandarmaya kentteki 3 özel hastanenin mercek altına alınması talimatını verdi. Yolsuzluk iddiasıyla başlatılan soruşturmada yolsuzluğun yanı sıra kürtaj vahşeti ortaya çıkarıldı. Özel hastanelerden birinde yolsuzluk iddialarıyla ilgili evrakları inceleyen jandarma ekipleri, hamile olarak kaydı yapılan bazı kadınların nüfus müdürlüğünde doğum kayıtları olmadığını belirleyince kayıp bebeklerin peşine düştü. Bu durumda olan T.Y. ve S.K. adlı kadınların ifadelerine başvuran Balıkesir İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, kadınların bebeklerinin yasal süre olan 10 hafta geçmesine rağmen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. İsmail E. tarafından kürtajla alındığını belirledi. 4-5 aylıkken kürtaj yapılan ve biri pizza kutusu içinde, diğeri bebek bezine sarılarak gömülen iki bebek cenini ebeveynlerinin ifadeleri sonucu, Balya ve Susurluk ilçelerindeki mezarlarından çıkarılıp Adli Tıp'a gönderildi.

ÖZÜRLÜ DİYE KÜRTAJ YAPTI
4 aylık hamile T.Y.'ye doktor İsmail E.'nin ultrasonda yaptığı kontrolden sonra başka bir tetkik yapmadan bebeğinin özürlü olduğunu söylediği ve kürtaj için bin lira ücret istediği, 400 liraya anlaştıktan sonra kadına ilaç verilip ardından suni sancıyla bebeğin ölü olarak doğurtulduğu belirlendi. İstanbul Adli Tıp Kurumu'nda yapılan incelemede T.Y.'ye ait olduğu belirlenen ceninin 11-14 haftalık olduğu tespit edildi.

HAYATINIZ HASTANEDE GEÇER DİYE KÜRTAJA ZORLADI
Balya'da yaşayan S.K.'nin ise 2010'da 4.5 aylık hamileyken kontrole gittiği üç doktorun da bebeğin eli olmadığını ve sağlık sorunları olduğunu söylemesi üzerine bu doktorlardan İsmail E.'ye ikinci kez gittiği belirlendi. "Hayatınız üniversite hastanelerinde geçer" diyerek kürtaja ikna eden ve 5 bin lira isteyen doktorla 2 bin liraya anlaşan kadının, suni sancıyla bebeğini doğurduğu, bebekte doğduğunda kalp atışları olduğu öne sürüldü. Balya Kaşıkçı köyündeki mezarı açılan ceninin İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndaki incelemesinde 4.5 aylık ve annesinin S.K. olduğu belirlendi. Çocuk özürlü olduğunda yasal süre geçse de heyet raporu alındığında kürtaj yapılabildiği, ancak doktorun buna gerek kalmadan kürtaj için aileleri ikna ettiği öne sürüldü.

YEDİ BEBEĞİ KÜRTAJLA ALMIŞ
Özel hastanenin aynı zamanda yönetim kurulu başkanlığını da yapan Dr. İsmail E.'nin (47) 2007-2010 yılları arasında Balıkesir'deki bir özel hastane ile Susurluk, Karacabey, Balıkesir'deki muayenehanelerinde 6 kadına 7 kez yasadışı kürtaj yaptığı, bir kadının bir yıl arayla iki kez kürtaj yaptırdığı belirlendi.

AZERİ KADININ BEBEĞİNİ, ÇOCUĞU OLMAYAN ORTAĞININ ÜZERİNE KAYDETTİRMİŞ
Doktorun muayenehanesinde "Bebek hakkında hiçbir hak iddia etmiyorum" yazılı belgelere ulaşılması üzerine istenmeyen bebeklerin de başka kişilere satıldığı öne sürüldü. Dr. İsmail E.'nin Bandırma'da görev yaptığı 2007 yılında bebeğini istemeyen Azeri uyruklu E.İ.'nin doğumunu yaptırıp, bebeği şu anda ortağı olan ve çocuğu olmayan A.K.'nin eşi M.K. doğum yapmış gibi belge düzenlediği tespit edildi.

7 SUÇTAN 85 YIL HAPSİ İSTENİYOR
Şubat ayında başlayan soruşturmada 4 aylık çalışma sonucunda 6 Haziran'da "Neşter" adı verilen operasyon düzenlenirken, 15 kişi gözaltına alındı. Doktor İsmail E., sekreteri Emine Ülker U. ve yolsuzluğa karıştığı öne sürülen doktor M.T. tutuklandı. Olayla ilgili tutuklanan bir kişi ise itiraz üzerine tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Savcı aralarında kürtaj yaptıran kadınların ve doktor, sekreteri ve ebelerin bulunduğu 42 kişi hakkında iddianame hazırladı. Doktor İsmail E.'nin, "nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, çocuk düşürtme, çocuğun soy bağını değiştirme, kişinin rızası olsa bile çocuk düşürtme nedeniyle kişinin beden veya ruh sağlığını zarara uğratma, suçu bildirmeme, delilleri karartma" suçlarından 21 yıldan 85 yıla kadar hapsi isteniyor. Doktor İsmail E.'nin, doktor M.T., sekreteri, ebe ve hemşireler aracılığıyla hastaneye başvuran hamile ve kürtaj zamanı geçmiş hastalarla temas kurduğu, doktora tedaviye giden Balıkesir merkez ve köylerdeki kadınların da doktorun yasadışı kürtaj yaptığını bildiği ve birbirlerine tavsiye ettiği öne sürüldü. Zanlıların özel hastanede devleti milyonlarca TL zarara uğrattıkları belirtildi.
habertürk

İşte Türkiye’nin Sezaryen ve Kürtaj Gerçeği
28 Mayıs 2012
TRT, Başbakan’ın açıklamasıyla gündeme oturan konuya ilişkin son verilere ulaştı

Sezaryen tartışması, bir anda Türkiye'nin gündemine oturdu. Peki, rakamlar neyi gösteriyor? TRT Haber'in ulaştığı son veriler, Türkiye'nin sezaryen ve kürtaj gerçeğini gözler önüne seriyor.
Başbakan Erdoğan, hafta sonunda yaptığı açıklamada, "Kürtaj cinayettir, sezeryane karşıyım" demişti. Konu bu açıklamayla Türkiye’nin gündemine oturdu.
20 Düşüğün Yarısı Kürtaj
Türkiye'nin sezaryen ve kürtaj karnesindeki rakamlar ilgi çekici...
2003 yılında kürtaj, normal düşüğe göre yüksekken, bu oran 2008 yılında değişti.
Her 100 gebelikteki 20,5 olan düşüğün 10'u kürtaj olarak gerçekleşti.
2011 yılında bir milyon 267 bin canlı bebek doğdu. 2012 yılının ilk üç ayında bu rakam 295 bin 509...
Sezaryen doğumlar, Avrupa Birliği ülkelerine göre fazla yer tutuyor.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, "DSÖ bu oranın yüzde 15-20'yi geçmemesini söylüyor. Avrupa Birliği ortalamalarında bu yüzde 20'yi geçmiyor. "
2011 yılında sezaryen doğum oranlarında geçen senelere göre devlet hastanelerinde düşüş yaşandı. Ancak üniversite hastanelerinden sonra en çok sezaryen doğum, özel hastanelerde yapılıyor.
2012 yılının ilk 3 ayında sezaryen doğumlarda bir artış söz konusu.
Bu arada veriler Türkiye'nin doğurganlık hızına da ışık tutuyor.
2003 yılında yüzde 2,23 olan doğurganlık hızı, 2011 yılında 2,09 oldu.
TRT
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com