EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Mustafa

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Ekm 31, 2008 11:05 pm    Mesaj konusu: Mustafa Alıntıyla Cevap Gönder

04 Kasım 2008
Yılmaz Özdil/Hürriyet
Mustafa’ya gittim...

Sarhoş.

Kafayı bulunca ağlayan...

Hoyrat.

Soğuk.

Kalpsiz.

Çevresine eziyet eden...

İtiraz edeni asan...

Arkadaşlarını satan...

Goygoycuların dolduruşuna gelen...

Milletten bihaber.

Hatta milleti küçümseyen...

Alay eden.

Hesabını kitabını bilmeyen...

Batı hayranı.

Sefa düşkünü.

O balo senin...

Bu balo benim, gezen.

Zampara.

Cephede bile karı-kız düşünen...

Savaşmadığı için sıkılan...

Ordu varken, çete kurmaya kalkan...

Devrimleri intikam için yapan...

Dinsiz.

Kendi heykellerini diktiren...

Megaloman.

Bencil.

Günde 3 paket sigara içen.

Usul usul intihar eden...

Psikolojik bunalımda...

Yalnız.

Çaresiz.

Basiretsiz.

Zavallı bir adam.

*

Mustafa’daki Mustafa bu.

*

Anafartalar 1 saniye.

İşgal 2 saniye.

Tası tarağı toplayıp kaçmak için, sığır sürüsünün çıkardığı toz bulutundan bile tırsan... Sığır sürüsüyle düşman ordusunu ayırt etmekten aciz biri... Başkomutanlık meydan muharebesi desen... Taktiğini falan başkasından araklamış zaten.

*

Hak edilmiş bence Oscar...

En azından Nobel.


"Vahdettin Neden Hain Değil?"

02 Kasım 2008
Atatürkçü Düşünce Derneği, 'Mustafa'nın Atatürk devrimlerini yıkmaya yönelik bir film olduğunu öne sürdü ve sert bir bildiri yayınladı.

Film neden Atatürk'ün karga kovalama sahnesiyle başlıyor

Uzun boylularla yan yana göstererek kısa boyuna vurgu yapılıyor

Günde bir büyük rakı içiyordu denilerek bir ayyaş portresi çiziliyor

Son Padişah Vahdettin'e neden vatan haini muamelesi yapılmıyor

CHP lideri Baykal ve DSP lideri Sezer'den sonra Atatürkçü Düşünce Derneği de (ADD) Can Dündar'ın Ataürk'ün insani yönünü anlatmak iddiasındaki 'Mustafa' filmine ateş püskürdü. Dernek, filmin Atatürk'ün karga kovalamasıyla başlamasına ve kısa boylu gösterilmesine sert biçimde eleştirirken, “Vahdettin niye vatan haini değil” diye sordu.

ADD Genel Merkezi'nden dernek şubelerine Genel Sekreter Suay Karaman imzasıyla gönderilen 'Başaramayacaklar' başlıklı duyuruda film için, “Emperyalizm işbirlikçileri, şeriatçılar ve numaracı cumhuriyetçiler yıllardır elbirliğiyle Atatürk'ü aşağılamaya, devrimlerini yıkmaya çalışıyorlar. Ama hepsinin ve daha nicelerinin ortak bir noktası var: Yanılıyorlar ve başaramayacaklar” değerlendirmesi yapıldı.

MUSTAFA İSMİ AŞIRMA

Dernek, filmin bilinçaltında farklı bir Atatürk portresi oluşturmaya çalıştığını belirterek bu şekildeki filmlerin Türk ulusuna ve Atatürk'e karşı büyük sorumsuzluk olduğunu öne sürüyor. Suay Karaman'a göre filmin adı da çalıntı: “Filmin adından başlayalım: Can Dündar'ın en iyi yaptığı şey aşırmadır. Sarı Zeybek adının da ilk kendi aklına geldiğini söylemişti zamanında. 'Mustafa' adı için 'benim aklıma geldi' dedi ama Mehmet Rakım Çalapala'nın 1944'te yazdığı 'Mustafa: Atatürk'ün Romanı' adlı eserini herkesin unuttuğunu sandı.”

VAHDETTİN NEDEN HAİN DEĞİL

Son Osmanlı padişahı ile ilgili bölüm de derneğin ser tepkisini çekti: “Çanakkale'de Deniz Savaşları'nda Atatürk yok ama cepheden Madam Corin'e yazdığı mektuplar var. Atatürk, İstanbul'da şatafatlı bir hayat sürerken bütün parasını tefecilere kaptırmış. Bunun üzerine Anadolu'ya geçmeye karar vermiş. Samsun'a gitmeden önce de sarayda Vahdettin'le görüşür. Görüşmede Vahdettin, Atatürk'e 'Paşa, bu devleti siz kurtarabilirsiniz ve kahraman olarak kitaplarda anılırsınız' diyor. Yani Vahdettin vatan haini değil ama nedense biz anlamamışız.”

Mustafa karga kovalamaz

Filmin Atatürk'ün karga kovalamasıyla başlaması eleştiri konusu yapıldı. Atatürk'ün boyunun kısa olması da derneğin tepkisini çekti: “Anlamsız şekilde Atatürk'ün arkasında uzun boylu adamların olduğu bir fotoğraf gösterildikten sonra bir Fransız gazetesinde ne kadar kısa boylu olduğu vurgulanıyor.

TBMM'yi Cuma günü namazdan sonra, dua okutarak açtığı halde, son bölümde dinsiz olduğu vurgulanmaya çalışılıyor. Can Dündar'ın yorumuna göre Atatürk ileride gerçekleştireceği amaçlarına ulaşmak böyle hareket ediyor. Filmde Atatürk için ”günde bir büyük rakı, üç paket sigara ve on beş kahve içiyordu” denilerek, içki düşkünü ayyaş bir portre çizildiği de öne sürüldü.
(Yeni Şafak)

85 yıl sonra Mustafa'yı çektik, onu da eksik çektik!
31 Ekim 2008 10:43
Haber 7

Tüm programlarımı erteledim, 29 Ekim’de değilse de, 30 Ekim’de “Mustafa” adlı Belgesel/Film’i sinema ortamında izlemeye gittim. Evet, son seanstı, hafta içiydi ve salon neredeyse doluydu.

Bu ilgiyi sanırım gün boyunca süren “Atatürk’ün Mustafa Hali”ne ilişkin çeşitli eleştirilere borçluydu… Zira birçok izleyicinin “Evet evet gerçekten şurası eksik olmuş” sözleri, “Mustafa” hakkında çıkan haberlerin okunduğunu gösteriyordu…

Evet, bende hepsini okudum… Ama hiçbir önyargıyla oturmadım koltuğa…
Her şeyden arınarak, ama tarihi bilgilerimi, araştırmalarımı yanı başıma koyarak izledim belgesel’i… (Yoksa slayt mı demeliydim?)
Ve şimdi taze taze izlenimlerimi sizinle paylaşıyorum…

***

Öncelikle açıkça şunu ifade etmeliyim… İyi şeyleri başta söylemeliyim…
Müthiş emek verilmiş bir proje… Herkesin eline sağlık…
Gün boyu projenin web sitesini inceledim, arka planı oldukça güçlü ve iddialı bir çalışma ekibi kurulmuş, işin başında da deneyimli bir isim var…
Ortaya konulan eserin emek bölümünde gerçekten kimsenin diyeceği olacağını sanmıyorum. Şimdiye kadar ne devlet kurumlarının, ne de özel teşebbüsün böyle bir emekle proje hazırladığını görmedik…

Ancak özellikle Mustafa Kemal Paşa’nın yaşamı konusundaki çalışmalarımdan dolayı; bilgi, belge ve kaynakların arasında geçirdiğim günler ve ortaya koyduğum eserler bazı bilgilerin doğru kullanılmadığını söylememi istiyor…
Evet, maalesef ilk eksiklik konuların birbiriyle bağlantısında göze çarpıyor.
Tarihi sıralamaları ve Mustafa Kemal Paşa’nın yaşam kronolojisini bilen bir izleyici hemen o maddi hataları görüyor…

Mesela, Latife Hanım’dan ayrıldığını anlatıyor, bu bilgiden hemen sonra diyor ki Paşa 29 Ekim’de Cumhuriyet’i ilan etti… Ve Meclis’te az konuştu, çünkü dişlerini yeni yaptırmıştı…” Çok ciddi bir tarihi hata…

Bir defa çok açıktır ki 29 Ekim 1923, yani Cumhuriyet’in ilan edildiği gün, Latife Hanım ve Mustafa Kemal Paşa evlidir ve evliliklerinin henüz ilk yılıdır… Hatta 29 Ocak 1923’te evlendikleri düşünülürse henüz evliliklerinin üzerinden yıl bile geçmemiştir.

Ve tabi ki o tarihi konuşma… O konuşma kısa süren bir konuşma değildir, uzun bir konuşmadır. Ve bu konuşmaya Mustafa Kemal Paşa haftalarca hazırlık yapmış, çoğu bölümün yazılmasında Latife Hanım’ın da katkısı olmuştur… Dahası vardır, o konuşmayı Latife Hanım’da Paşa’nın ağzından, Meclis kürsüsünden dinlemek istemiş ve aynı gün Meclis’e Bursalı Servet Efendi’nin davetiyle gelmiştir…

***

Bu ciddi bir maddi hatadır, ama ne yazık ki buna benzer çok yerde eksiklik ve maddi hata dikkatimi çekti… Bilgi eksiklikleri de çok fazlaydı…

Tabi ki Mustafa Kemal Paşa’nın yaşam öyküsünü 120 dakikaya sığdırmak kolay değildir, ama onun hayatını anlatırken Erzurum Kongresini, Sivas Kongresini, Amasya Tamimini es geçmek olur mu?

Ne yazık ki En önemli noktalar unutulmuştur… Belgesel’in kronolojik sürecinde Erzurum ve Amasya kongreleri yok… Ama unutulan sadece bunlar değil…
Vahdettin’le görüşmesi verilmiş, ama Vahdetinle beraber yaptığı Almanya seyahati es geçilmiş…

Oysa Paşa’yla ilk tanışma ve beraberlik o seyahatte olmuş ve Paşa, Veliaht Padişah’ın yaveri sıfatıyla o gezide bulunmuştur, yolda özel görüşme yapmışlardır…

Evet, evliliği verilmek istenmiş, ama Vahdettin’in Kızı Sabiha Sultan’la evlilik düşüncesi yok sayılmıştır… Saraylı olma çabası es geçilmiştir.
İstanbul’a gelişi güzel anlatılmıştır, ancak İstanbul’a geldiğinde hafta sonları Fikriye Hanım’ın evinde kaldığı es geçilmiştir…

Evet, Ailesi anlatılmıştır, ama ne babası Ali Rıza’dan, ne kız kardeşi Makbule’den dahası küçük yaşta kaybettiği kardeşleri; Ömer, Fatma ve Naciye’den bahsedilmiştir… Sadece abisi Ahmet’i kurtların yediği sahne, animasyonla anlatılmıştır…

İnsani yanını anlatmak üzere yola çıktığını söylüyor sayın Dündar, gerçektende özel kareler bulunmuş, özel defteri okunmuş, ağladığı, parasız kaldığı ortaya çıkartılmış, takdire şayan. İnanın beni en çok heyecanlandıran sözdü bu, belgesel’i izlemeden önce. Ancak Belgesel’de Paşa’nın “gece karanlıkta uyuyamadığı” anlatılarak, insani yanı bu gibi küçük detaylarda kalmış.

Hani çocuklara olan düşkünlüğü, hani annesiyle Kurtuluş savaşı dönüşü Köşk’te herkesi duygu seline boğan kucaklaşması, hani halkın arasına karışıp, kendisiyle ilgili ne düşündüklerini köylüyle, kasabalıyla konuşması, hani bir çiftçiyi konuşturup, akşamda Dolmabahçe’de Başbakan’ın, Bakanların bulunduğu sofraya çağırarak, “bana söylediklerini şimdi yine söyler misin” demesi…

Hani Paşa’nın yurt gezileri, Doğu seyahati, Batı Seyahati, Karadeniz gezisi hepsi unutulmuş… O geziler Anadolu halkıyla Paşa’nın bütünleşmenin ilk adımlarıdır ve gerçek Mustafa Kemal Paşa o halkın arasında ortaya çıkmaktadır.

Ne Bursa gezisi anlatılmış Fikriye ile… Ne Yalova günleri…

Ne Enver paşa’nın onu İstanbul dışında tutma çabası aktarılmış, ne de onun İttihat ve Terakki toplantıları… Kurtuluş savaşını tamamlayıp, Reisicumhur seçilmiş, sonra her şeyi İsmet’e emanet edip Orman Çiftliğinde kulübeye sığınmış bir kahraman portresi…

***

Ve gelelim onun asıl insani yanına…

Mesela Annesi ile ilişkisi biraz duygusal boyut verilerek anlatılmak istenmiş, lakin eksikler var. Evet, annesine ikinci evliliği için kızmıştır, ancak Askeri okula annesinden gizli yazılmamıştır. Bilakis üvey babasının oğlu Süreyya bey’e özenmiş ve Süreyya beyin yardımıyla Askeri okula yazılmıştır…

Can’ın anlattığı gibi Hilafeti kaldırmasının nedeni küçükken tokat yediği Kaymak Hafız Efendi’den intikam almak istemesi değildir. Bu çok sığ bir yorumdur ve ideolojiktir…

Zaten dikkatli baktığınızda özellikle ikinci bölüm, yani sinemada ara verilen bölümden sonraki bölüm oldukça ideolojik içeriklerle doldurulmuştur. Din ile ilgili sözleri, tavırları yerinde ve zamanında nedenleriyle anlatılmamıştır. Böylece gerçekten dindar kitlenin tepkisini çekecek noktalar öne çıkartılmıştır. Yani, Meclis’in Cuma günü açılmasını hakkında verilen idam fermanını yok saydırmak için yaptığı ima edilmiş,
Bursa’da verdiği hutbe (vaaz) görmezden gelinmiştir.

Sayın Dündar elbette belgelere dayalı yapmıştır bu çalışmayı ama, anlattığı kişinin durduğu yeri bazen unutmuştur.

Ayrıca bu bölümde Paşa’nın Meclis konuşmasında CHP’ye yaptığı atıf, “CHP’nin parti programının kendisinin devlet anlayışı olduğu” sözleri açıkça bir parti propagandası gibi algılanabilir. Ama görünen o ki, bu propaganda hali bile bugünkü CHP Genel Başkan’ı Deniz Baykal’ı tatmin etmemiş olacak ki, Mustafa’yı beğenmemiş… Oysa bence müthiş bir reklam fırsatı yakalamıştır…

***

Ve Evliliği…

Belgesel/Film veya slayt, ne derseniz deyin…

Sinema salonlarında gösterilecek, yurt dışında afişe edilecek içerik ve metin kalitesinde görünmüyor. Paşa’nın “İnsani yanı” diye ortaya çıkılmasına rağmen, Paşa’nın hayattayken meydanlara yaptırdığı heykeller, etrafındaki dostlarını idamla yargılaması ve yalnızlaşması, başka ifadeyle diktatörleşmesi anlatılıyor…

Can Dündar, filmin kamera arkasında şunu söylüyor, “Herkes’in bir Mustafa’sı vardı, bu da benim Mustafa’m diyor…” Demek ki Can’ın kafasındaki Mustafa, dostlarını idamla yargılayan, 50 yaşında uzlet hayatı yaşayan bir diktatör…

Bir de Belgesel’de evliliği anlatılıyor tabi…

Fikriye’ye az da olsa değiniliyor… Latife’yi gösteriyor…

Ama her ikisinde de maddi hatalar ve eksikler var…
Bağlantılar kopuk, izleyici zihninde bazı bağlantıları kuramıyor…
Mesela Fikriye, neredeyse Latife’yle evlenmeden az önceye bahsediliyor…Oysa Fikriye ile tanışmaları Annesi’nin ikinci evliliğinden hemen sonradır. Ve az öncede belirttiğim gibi Mustafa Kemal’in İstanbul’daki Harbiye yıllarında kaldığı ev Fikriyeler’in evidir… Yani Fikriye birden ortaya çıkan bir hanım değildir…

Yine anlatıyor, “Latife ile evlenecekti ama Fikriye ne olacaktı?”…

Oysa izleyiciye Fikriye’nin kim olduğuna dair bir ön bilgi verilmiyor… Sonra da kadının hasta olduğunu bile söyleyerek, paşa’nın onu tedavi için Almanya’ya gönderdiği anlatılıyor… Ama Fikriye ile ilgili maddi hatalar bununla sınırlı değil…

Almanya’dan hemen sonra Latife ile evlilikleri anlatılıyor… Nerde evlendi? Nasıl evlendi? Düğün hediyesi neydi? Bu bilgiler verilmiyor…

Evlendikten on beş gün sonra Fikriye Hanım’ın Almanya’dan Ankara’ya döndüğü söyleniyor… Oysa bu kesinlikle mümkün değil. Zira Fikriye Hanım, Paşa’nın evlendiğini Almanya’da çok sonra öğreniyor ve İstanbul’a geldiğinde aylardan Mart’tır… Yani evlilikten tam iki ay sonra. Peki ya Ankara’ya ne zaman geliyor? O da tamı tamına 1,5 sene sonra. Çünkü Paşa, Fikriye’nin Ankara’ya gelemsine mani oluyor… Yahu Can Dündar’ın başında odluğu bir çalışmada nasıl olurda bu hatalar olur? Ama olmuş…

Beni asıl hayal kırıklığına uğratansa gerçektende filmin sonu oldu…
Bu film böyle bitirilmemeliydi Can… Bu Filmin bitiş yeri İstanbul ve Ankara’da cenazesinin nakli ve bugünkü Anıtkabir görüntüleriyle olmalıydı…

***

Son cümlemiz…

Halit Refiğ'in 12 Eylül döneminde yakılan bir filmi vardı. Senaryo bir kaç kere okunmuş ve çekimdeki konuşmalarla karşılaştırılmıştı. Aynen her şey var olmasına rağmen görüntülerin anlattıkları çok kötü olduğu fark edilmiş. Küçük kesmelerle bütünlüğü bozulduğu için tamamı imha edilmek zorunda kalınmıştı.

Şimdi Askeri Tarih Araştırmaları merkezi’nin ve birçok resmi kurumun arşivlerini açarak destek verdiği bu Belgesel/Film ne olacak?

Tabi ki izleyeceğiz, tartışacağız, en doğrusunu yapacağız… Eksiğiyle, fazlasıyla ortada bir eser var… Yarın daha iyilerini yapmak için yeni bir fırsat sunacaktır…
Umarım yeni belgesel, Karga kovalayarak başlatılmaz…
Bunca yaptığım eleştiri yinede yapılan çalışmayı gölgelemesin, duydum ki bazı çevreler mail zinciri yoluyla “Filmi çocuklarınıza izlettirmeyin” diyormuş. Buna gerek var mı? Bu, Can Dündar’ın Mustafa’sı… Eleştirenlerde kendi Mustafa’sı için bu kadar emek versin, onları da izleyelim…

FATİH BAYHAN – HABER 7
bayhanfatih@mynet.com


Hilmi YAVUZ
Zaman
'Mustafa' ve 'İnsan' Mustafa Kemal Atatürk

İnsan doğası üzerine yapılan felsefi spekülasyonlar, onun bazen bir yönünü, bazen de bir başka yönünü vurgulayarak temellendirirler... Darwin, insan doğasını onun biyolojik varlığını öne çıkararak, Marx toplumsal varlığını öne çıkararak tanımlar.

Ama Darwin insanın, aynı zamanda toplumsal bir varlık olarak Topluma ihtiyaç duyduğunun ne kertede farkındaysa, Marx da insan biyolojisinin temel olgularının o kertede farkındadır. Ne Darwin insanın toplumsal bir varlık olduğunu ne de Marx insanın biyolojik bir varlık olduğunu görmezden gelmemiştir. Hele birini aşağılayıp ötekini yüceltme, asla söz konusu değildir. Birini öne çıkarma başka, ötekini yok sayma, başkadır çünkü...

İnsan, Aquino'lu Thomas gibi söylersem, bir unitas multiplex'dir;- bir çoğulluk içinde birlik! Veya Cusa'lı Nicholas gibi söylersem, bir 'coincidentia oppositorum';- yani, karşıtların birliği! İnsan hem bir akıl varlığıdır, hem bir içgüdü varlığı! Sokrates'ten Nietzsche'ye gelinceye kadar (Vico gibi bazı istisnalar dışında!) felsefe insanı bir akıl varlığı olarak tanımlamış; onu rasyonel kimliği üzerinden inşa etmiştir. Aklın, felsefe geleneği üzerindeki tahakkümünü, bir dekostrüksiyona, bir yapısökümüne uğratan Nietzsche'dir elbette...

Bunları niçin yazıyorum, sadede geleyim: 'Cumhuriyet' gazetesinde Ergin Yıldızoğlu, Hegel'in Tinin Fenomenolojisi'nden bir alıntıyı merkeze alarak, kahramanlar ve uşaklar farkı üzerinden bir okuma yaptı. Kahramanları, 'insan'a ilişkin tüm kimliklerinden soyutlayarak birer 'simge'ye indirgeyen bir okuma! İnsanın 'insan' olarak biyolojik ve psikolojik varlığını ('arzulayan makine') bütünüyle olumsuzlayan, hatta olumsuzlamakla kalmayıp bütün bunları 'sıradan, güncel ve bayağı' bularak aşağılayan bir okuma!

Bir kahramanı 'ete kemiğe bürünmüş' insan niteliklerinden kopararak, onu tek boyutlu bir simgeye, bir soyutlamaya dönüştürerek yüceltmenin düpedüz bir faşist okuma olduğunu söylemek gerekiyor. Ergin Yıldızoğlu'nun, Mustafa Kemal Atatürk'ü, insani olan her şeyinden soyutlayarak yüceltmesi, sömürgeci antropolojinin, Batılı beyaz insanı 'uygar'lık simgesiyle yüceltip, siyah Afrika'yı 'ilkel', hatta insan olmamakla aşağılaması arasında hiçbir fark yoktur:

Kahramanı yüceltip, uşağı aşağılamak! Beyaz ırkı yüceltip siyahı aşağılamak! Akıl'ı yüceltip içgüdüyü aşağılamak! Faşist ideoloji, ister bir ırkı yüceltip ötekini aşağılasın; ister insanın bir yönünü yüceltip öteki yönünü aşağılasın, daima yüceltme ve aşağılama problematiği üreten değer yargılarıyla inşa edilir. Fransızların 'culte de personalité' ('kişiliklere tapınma') diye kavramsallaştırdıkları durum: Yıldızoğlu, Mustafa Kemal Atatürk'e, dolaylı yoldan hakaret ettiğinin farkında görünmüyor. Mustafa Kemal Atatürk'ü, 'Führer' diye yüceltilen ve işte bizzat kendisinin (Ergin Yıldızoğlu'nun) öne sürdüğü gerekçelerle bir tapınma simgesi haline getirilen Adolf Hitler'le ya da 'Caudillo' diye yüceltilen Franko ile aynı düzeye koyuyor. Onu 'sıradan, güncel ve bayağı' diye nitelediği her türlü insani özelliklerden arındırarak, bir insanüstü varlık kertesine yüceltiyor. Hem de kimi? 'Benim fani vücudum bir gün toprak olacaktır' diyen, 'insan' Mustafa Kemal Atatürk'ü!..

Can Dündar'ın 'Mustafa' filmi, bugüne kadar, Hegel payandalı Ergin Yıldızoğlu zihniyetiyle, Mustafa Kemal Atatürk'ü 'insani' özelliklerinden arındırıp yücelterek inşa edilen faşist tahakkümü dekostrüksüyona, yapıbozumuna uğrattı. Atatürk'ü, hem kahraman kimliğiyle hem de insan kimliğiyle (evet, ikisiyle birden ve birini yüceltip ötekini aşağılamadan!) sevmeye yöneltti. Koparılan kıyamet, bu yönelimi görerek telaşa düşenlerin şamatasından başka bir şey değildir...


HİLMİ YAVUZ
h.yavuz@zaman.com.tr


14 Kasım 2008 Cuma
MUSTAFA FİLMİ'NİN DIŞ BASINDA Kİ YANSIMALARI



Türkiye'nin önde gelen yazarlarından Can Dündar'ın yönettiği Mustafa filmi yayınlanmasının üzerinden iki hafta geçmiş olmasına rağmen Türkiye'de yoğun bir şekilde tartışılmaya devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün insani yönüne vurgu yapan belgesel film Atatürkçü kesimden yoğun tepki alıyor.
Bunun yanısıra liberal ve İslamcı kesim ise belgeselin arkasında. Can Dündar ise bu belgeselle Türkiye'deki bazı gerçeklerle yüzleştiğini söylüyor ve Atatürk'ün Türkiye'de "tabulaştırıldığını" öne sürüyor.
Filmde, Atatürk'ün insanî yönlerini ön plana çıkaran Dündar, kendisine karşı linç kampanyası başlatıldığını düşünüyor. Yaşadıklarını Hürriyet'e anlatırken, "Tabu nedir şimdi anladım." diyen Dündar'a, meslektaşlarından destek geldi.
Atatürk'le ilgili çalışmalara imza atan İpek Çalışlar ve Toktamış Ateş, Türkiye'de bazı kesimlerin Atatürk'ü belli sınırlara hapsetmeye çalıştığını vurguluyor. Tartışmaları Zaman Gazetesi'ne değerlendiren Prof. Dr. Toktamış Ateş, "Koca filmde Mustafa Kemal'in boyunun kısa olmasına takanlar bizim Atatürk yobazları. Bunu yapanların bir kısmı samimi. Fakat başka bir kısmı da numara yapıyor." diyor. Latife Hanım kitabı sebebiyle hakkında dava açılan İpek Çalışlar da, Can Dündar'ı en iyi kendisinin anlayacağını ifade ediyor. Aynı şeyleri yaşadığını belirten Çalışlar, Atatürk konusunda belli kesimlerin, çizdikleri sınırların dışına çıkanları acımasızca eleştirdiğine işaret ediyor.

İpek Çalışlar, genel bir Atatürk kılavuzundan hareket edilmesini doğru bulmuyor. "Latife Hanım adlı kitabımda Atatürk'ü korkak gibi gösterdiğim gerekçesiyle hakkımda dava açılmıştı." diyen Çalışlar, bu zihniyetten vazgeçilmesi gerektiğini belirtiyor. Yıllarca Atatürk konusunda eksik ve yanlış eğitim verildiğini savunan yazar, her konunun araştırmaya açık olmasını istiyor. Atatürk hakkında kalıp düşüncelerin dışına çıkılması ihtiyacına işaret eden İpek Çalışlar, bu başarılırsa herkesin daha mutlu olacağını aktararak sözlerini şöyle sürdürüyor: "Atatürk'ün boyu kısa olamaz, yalnız kalamaz, karanlıktan korkmaz gibi basit eleştiriler yapılıyor. Ben her şeyi daha iyi anlamaya, kavramaya yönelik bir faaliyet içinde olmayı tercih ediyorum. Ben de aynı şeyleri yaşadım. Bu, insanın çok canını sıkıyor. Onun için Can Dündar'ın etrafında yapılanın da benzer bir şey olduğunu düşünüyorum. Bundan toplumca vazgeçmemiz gerekiyor."

Can Dündar'a yapılan eleştirileri haksızlık olarak değerlendiren Toktamış Ateş ise, "Koca filmde Mustafa Kemal'in boyunun kısa olmasına takanlar bizim Atatürk yobazları." diye konuşuyor. Bazı kesimlerin Atatürk'ü dokunulmaz bir kişilik ve yarı kutsal biri olarak göstermek istediklerine değinen Ateş, sözlerine şöyle devam ediyor: "Bunu yapanların bir kısmı samimi. Fakat başka bir kısmı da numara yapıyor. Atatürk çok önemli bir insan. Fakat hiçbir zaman kendisinin bu şekilde anılmasını istemiyor. Kendini milletinden üstün görmüyor. Bu milletin bir ferdi olmayı her şeyden önemli tutuyor." Atatürk'ün, "Size miras olarak özgür düşünceyi bırakıyorum." sözlerini hatırlatan Toktamış Ateş, "Atatürk bunları söylerken bazıları Mustafa Kemal'i korumak adına kalıplara hapsediyor." ifadelerini kullanıyor.

Farklı kesimlerden insanlar ise "Mustafa"yı fırsat bilerek Atatürk'ün hiç bilinmedik yönleriyle ilgili yazılar kaleme alınmaya başlandı. Örneğin Ulusalcı yazar Erol Mütercimler'in kaleme aldığı Atatürk biyografisi Mustafa belgeseliyle tekrar gündeme geldi.
Mütercimler kitabında "Ama içinde ünlü paşalar dahil olmak üzere o kadar çok kişi, karısını, kızını ona sunmak için çabalardı ki! Hatta karısını-kızını Atatürk’le yalnız bırakmak için Ankara kışında balkonlarda bekleyenlerlerdi. Bu yüzden az kişi zatüre olmadı!” iddiasında bulunuyordu.
İşte Türkiye'de bu tartışmalar yaşanırken Dünya medyası da "Mustafa" belgeseli etrafındaki tartışmaları sayfalarına taşıdı. İşte Dünya'nın önde gelen gazetelerinden "Mustafa" haberleri:
NYT: "Mustafa" cesur bir girişim
Can Dündar’ın "Mustafa" filmi ile ilgili tartışmalar ABD’nin etkili gazetesi New York Times’a da konu oldu. Sabrina Tavernise imzalı makalede önce Atatürk’ün Türk toplumu için taşıdığı önem vurgulandı.
"Onun portreleri her kahvede, hükümet dairesinde ve sınıfta asılıdır. Her 10 Kasım’da Türkler ona saygı duruşu yapar" ifadelerinden sonra "Mustafa" adlı belgesel film "cesur bir girişim" olarak nitelendi.
Yazıda, filmin "sempatik bir portre çizdiği" savunulurken, Dündar’ın "Atatürk’ü bronz bir heykel olmaktan çıkardığı" savunuldu. Makalenin sonunda ise "Türk devleti ’daha sıcak bir Atatürk’ için bazı düzenlemelere ihtiyaç duyuyor. 2009’da çıkacak yeni banknotlarda ’ciddi’ değil ’gülümseyen’ bir Atatürk var".
Le Monde'de "Mustafa" tartışması
Fransız Le Monde gazetesi, "Uluslararası" sayfasına Türkiye'de Can Dündar'ın 'Mustafa' adlı filminin ardından gelişen Atatürk tartışmalarını taşıdı.

"Atatürk ikonu etrafında anma ve polemik" başlığının kullanıldığı haberde vefatının 70. yılında Atatürk'ün her 10 Kasım'da olduğu gibi büyük saygıyla anıldığı kaydedildi. Ancak yakın zamanda gösterime giren 'Mustafa' filminin Atatürk hakkında tartışmalara neden olduğu belirtildi. Haberde "Atatürk'ü insanî yönleri ağır basan, kederli ve alkolik" gösteren filmin "laik" kesimlerce çok sayıda eleştiri aldığına işaret edildi. Filmin devleti zayıflatma girişimi olarak görüldüğünü öne süren gazete Deniz Baykal'ın "Tamamen yanlış bir bakış" ifadelerine yer verdi. Gazete, filmin Atatürk efsanesini sarsmadan kederli ve alkolik bir insan tablosu çizmesine kimsenin tepkisiz kalamadığını yazdı. TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın "Çok fazla sigara içerken gösterilmiş" yorumunun yanısıra yalnız, şüpheci, ağlayan biri olarak gözükmesine ve hatta gençliğini bir Yunan aktörün canlandırmasına kadar eleştiri yapıldığını kaydetti.
Le Monde, Can Dündar'ın "Atatürk'ü okulda veya askerde bize öğretilenden daha insancıl bir Atatürk göstermek istedim. Ülkemize laikliği getiren lider hakkında tavrımızı laikleştirmemizin zamanı geldi" sözleriyle kendini savunduğunu yazdı.
"Mustafa"nın ilk haftasında 500 bin seyirci sayısına ulaştığına değinilen haberde Turkcell'in sponsorluktan son anda müşteri kaybetme kaygısıyla çekildiği aktarıldı.
1982 Anayasası'nın Atatürk imajını koruma altına aldığını belirtilen haberde Türkiye'deki yasalar çerçevesinde Youtube gibi birçok internet sitesine erişimin yasaklandığını hatırlatıldı.
Independent: Mustafa Türkiye'yi böldü
Can Dündar'ın yönettiği "Mustafa" belgesinin Türkiye'de yarattığı tartışmalar, yabancı basının ilgisini çekti. İngiliz The Independent gazetesi, "Mustafa" belgesine ilişkin polemiğe dikkat çektiği haberinde "Mustafa filmi, "reel' Atatürk portresiyle Türkiye'yi böldü" başlığını kullandı.

The Independent, 'Mustafa filmi, 'reel' Atatürk portresiyle Türkiye'yi böldü' başlıklı haberinde Türklerin, 'cumhuriyetin kurucusu ve 20. yüzyılının en başarılı sosyal modernizasyon programının mimarı' olarak Atatürk'e büyük bir saygı gösterdiği belirtilerek, 'Ancak, yeni bir belgesel geçen hafta gösterime girmesinden sonra patlak veren öfkeye bakılırsa onun hakkında gerçekten bilgi sahibi olmak istedikleri kuşkulu' yorumu yapıldı.

İstanbul kaynaklı Nicholas Birch imzalı haberinde belgeselin 'Şimdiye kadar lekesiz bir laik sicili' olan Can Dündar tarafından yönetildiğine işaret eden The İndependent, 'Mustafa'nın, Atatürk'ün 'özel yönlerine vurgu yapan' ilk Türk filmi olduğunu kaydetti. Buna karşın belgeselin Atatürk'e ilişkin herhangi bir 'tabu'yu kırmadığını belirten gazete, Can Dündar'ın açıklamalarına da yer verildi.
Can Dündar, gazeteyle ile konuşmasında, 'Mustafa Kemal'ı daha samimi, şefkatli bir ışığın altında sunmak istedim. Tüm bu heykeller, büstler, bayraklar insani niteliklerden yoksun bir şef yarattı' dedi.
Belgeseli eleştirilenin esas noktayı kaçırdığını ifade eden Dündar, 'Oğlum, benim ve babamın okulda iken Atatürk konusunda söylediğimiz şiirlerin aynılarını söylüyor' dedi.
Gazete de, belgeselin gösterime girmesinden sonra ilk beş günde 470 bin kişi tarafından izlendiğini belirterek galasında yönetmen ve ekibinin ayakta alkışlandığını, ancak aynı zamanda 'öfkeli eleştiriler'e maruz kaldığını kaydetti.
Eleştirilerin bir kısmını da aktaran gazete, 'saldırıların' etkisini gösterdiğini belirtirken bunun örneği olarak bir okulun öğrencilerini belgesele götürmekten vazgeçmesini gösterdi.
The İndependent, 'Mustafa'nın etkisinin ne olacağı konusunda farklı görüşleri olduğunu belirtirken de Dündar gibi bazılarının askeri ve sivil arşivlerde bulunan ve henüz halka açılmayan, Atatürk'ün günlükleri ve mektuplarının yayınlanması zamanının geldiğini düşündüğünü de yazdı.
Financial Times: Mustafa, Kemalistleri çok öfkelendirdi
"Mustafa" belgesinin yurt dışındaki yansımaları sürüyor. Financial Times gazetesi, belgesel için "Atatürk'ü, kaidesinden indiren film" derken, 10 Kasım dolayısıyla Anıtkabir'deki kuyruklara dikkat çekti.

Financial Times gazetesi, Türkiye muhabirini Delphine Strauss imzalı haberinde "Film, Atatürk'ü kaidesinden indirdi" başlığı ve, ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk resimleriyle poz vermiş bir grup çocuğun fotoğrafı da kullandı.

Atatürk'ün ölümünün 70. yıl dönümü dolayısıyla 10 Kasım'da saat 9.05'de tüm Türkiye'de sirenler çaldığında trafik durduğunu, bayrakların direğin yarısına kadar indirildiği kaydeden gazete, binlerce öğrenci ve çalışanın, Anıtkabir'de saygı duruşunda bulunmak için kuyruğa girdiği belirtti.
Gazete, Atatürk'ü anma gününe ilişkin görüntüleri aktarırken de Türkiye'de yeni bir filmin, "Ulusal kahramanı çok içki ve sigara içen, kadınlara düşkün, bir çok insani zayıflığı olan biri olarak" göstererek tartışma yarattığını da yazdı.
"Mustafa" belgesinde yer verilen olguların çoğunun bilindiği ve tartışma konusu olmadığını kaydeden gazete, ancak bunları sunma tarzının "katı Kemalistler"i çok öfkelendirdiğini kaydetti. Gazete, bu çerçevede belgesele yöneltilen "Türkiye'yi küçük düşürmeyi hedefleyen uluslararası komplo" gibi eleştirilere de işaret etti.
"Resmi tarihten sapmaktan korkan öğretmenler"in öğrencileri filme götürmekten vazgeçtiğini, belgesele sponsorluk yapacak Turkcell'in de kararı gözden geçirdiğini anlatan gazete, belgeselin destekçilerinin ise, filmi "taze hava esintisi"ne benzettiğini kaydetti.
Gazete, önceki çalışmalarını, görüntüsü itibariyle "kusursuz laik" olarak nitelendirdiği Can Dündar'ın değerlendirmelerine de yer verdi. Dündar, "Mayın alanı gibi. Üzerine bastım ve patlamayı fitilledim. Ancak olumlu olacağını düşünüyorum () çünkü bu film resmi çizgi dışındadır" şeklinde konuşu. Gazete şunları yazdı:
"Tartışmaların özünde, katı milliyetçilik, laiklik ve merkezi devlet ilkelerine dayanan anayasada yer verilen Atatürk'ün mirasının dindar iktidardaki parti ve büyüyen orta sınıfın tehdidin altında olduğu korkuları yatıyor.
Anıtkabir'i ziyaret eden birçok kişi, eski stil Kemalizmi desteklemeye, dini kamu hayatına sokmak için komplo kurmasından kuşkulandıkları Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AKP) protesto etmeye geldi."
Buna karşın gazete, Anıtkabir'i ziyaret edenlerin bazılarının da, "Türk toplumunun çelişkilerini yansıtarak kendisi ateist olup laik cumhuriyetin temellerini atan lider için dua ettikleri"ni yazdı.
Financial Times de, Atatürk mozolesinde saygı bulunanların arasında bin kadar Fenerbahçe tişörtü giyen taraftarın da bulunduğuna dikkat çekerek klüp için "Fanatik bir bağlılık uyandıran diğer Türk kurumu" ifadesini kullandı.
"Mustafa" izlenme rekorları kırıyor
Bir belgesel olmasına ve vizyonda ikinci haftasına daha yeni girmesine rağmen 'Mustafa', gişede 'Quantum of Solace' adlı son James Bond filmini bile geride bıraktı.
Atatürk'ün askeri, siyasi ve insani yönlerini resmi dilin dışına çıkarak anlatan 'Mustafa', vizyondaki ikinci haftasında en çok izlenen film oldu. 29 Ekim'de vizyona giren "Mustafa", geçtiğimiz hafta sonu 129 bin 738 kişi tarafından izlenerek 07-09 Kasım tarihli Weekend Box Office listesinde birinci sıraya yerleşti. Hollywood'un gişe canavarı 'Quantum of Solace' ise ilk hafta sonunda 82 bin 708 kişiye ulaşabildi.
Çağan Irmak'ın merakla beklenen 'Issız Adam' filmi ise 38 bin 61 seyirci sayısıyla listede üçüncü sırada bulunuyor. Can Dündar'ın yazıp yönettiği, 70. ölüm yıldönümünde Atatürk'ü seyirciye yeniden tanıştırmayı amaçlayan 'Mustafa' belgeseli, vizyonda olduğu 12 gün boyunca ise tam 772 bin 694 kişiyi salonlara çekerek büyük bir başarıya imza attı.

http://anadoluhaber.blogcu.com/mustafa-filmi-nin-dis-basinda-ki-yansimalari_28740101.html
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Arl 23, 2008 12:35 am    Mesaj konusu: Mustafa Alıntıyla Cevap Gönder

Atatürk yaşasaydı Can Dündar'a kızar mıydı?
22 Aralık 2008
Şamil TAYYAR
Star

Prof. Dr. Orhan Kural, Prof. Dr. Ahmet Ercan ve Avukat Gülnihal Soydan, 'Mustafa' filmi yüzünden Can Dündar'ı savcılığa şikayet etmişler.

Özellikle iki profesör, sigara ve içki tüketen görüntülerle Atatürk’ün saygınlığı ve Cumhuriyet kavramının aşındırılmaya çalışıldığını iddia ediyor. Avukatın derdi de aynı, ‘Hepimizin babasına ‘Mustafa’ diye hitap etmek saygısızlıktır’ diyor.

Savcılık soruşturma başlattı.

Villa komşusu Mustafa Balbay gözaltına alınınca kitabındaki Ergenekon tezini rafa kaldıran, NTV’deki programında seçilmiş konuklarla Ergenekon davasını sulandırmaya çalışan Dündar’a tepkili olsak da haksızlığa uğradığında hukukunu korumaya çalışmak gazeteci olarak bize de düşer.

En azından hukukun üstünlüğüne olan inancımız bunu gerektirir.

Şikayet başvurularındaki gerekçelere baktığımızda, bu şahısların nasıl bir ruh ikliminde serpildiğini daha iyi görebiliyoruz. Sayıları üçle sınırlı olsa ‘hadi’ deyip geçebiliriz. Maalesef toprağımız oldukça mümbit.

Sözüm meclisten dışarı, tarih boyunca kraldan fazla kralcı oldular, Atatürk’ü bizden sakladılar. Çarpık zihniyetlerine, hırsızlıklarına, yolsuzluklarına, üçkağıtçılıklarına, ahlaksızlıklarına ‘kalkan’ yaptılar.

Putlaştırdılar.

Oysa Atatürk de insandı. Her insan gibi zaafları, hataları, doğruları, duyguları vardı.

Bozkurt’u çok beğendi

Falih Rıfkı Atay, Atatürk’le ilgili anılarını 1952 yılında Dünya Gazetesi’nde yayınladı. 1968 yılında ise genişletilmiş halini kitap olarak piyasaya sürdü. Kitap, 40 yıl sonra ‘Çankaya’ ismiyle yeniden basıldı.

Laik kesimin öncü isimlerinden Hürriyet Yazarı Özdemir İnce’nin herkese okumalarını tavsiye ettiği kitaplardan biridir. Özdemir, üç gün önce (cumartesi) köşesinde Atay için ‘Cumhuriyet döneminin, Mustafa Kemal ve Atatürk dönemlerinin en yakın, en bilinçli tanıklarından biridir’ diye yazdı.

Yazarın o kitapta (sayfa 12) Atatürk’ü olduğundan farklı göstermeye çalışan sahte Atatürkçülere tokat gibi şu ifadeleri yer alıyor: ‘Atatürk övülmekten hiç şüphesiz hoşlanmakla beraber, mesela, Türkiye’de yayınlanmasına izin verilmeyen Armstrong’un ‘Bozkurt’u kendi üzerine yazılmış eserler arasında en beğendiğiydi. Bu kitabın haksız ve yanlış, hatta doğru da olsa yazılmasını hoş bulmayacağınız tarafları olsa bile, Atatürk’ün şahsiyet ve karakter sırlarına hayli yaklaşan bir tarafı olmalı idi.’

Düşünün, yıllarca bu ülkede yasaklanan Armstrong’un ‘Bozkurt’ kitabı meğer Atatürk’ün en beğendiği kitaplardan biriymiş.

Valiye perde fırçası

Atay, bu tezini güçlendirmek için aynı sayfada çok çarpıcı bir örnek veriyor: ‘Atatürk İzmir’e bir gidişinde Kordon boyundaki evinin salonuna büyük bir sofra kurulur. Davetliler tamam olup oturulacağı vakit, sokakta biriken halkın içerisini seyretmesini istemeyen vali, perdelerin indirilmesini emreder.’

Valiye Atatürk kızıyor: ‘Vali bey, dışarıdaki halk acaba bizim ne yaptığımızı sanıyor? İçki içtiğimizden şüphesi yok. Fakat şimdi masa üstünde kadın da oynattığımızı ve kim bilir daha neler yaptığımızı zannedecekler. İçki içmekten başka bir şey yapmadığımızı görmeleri için perdelerinizi açtırınız.’

Sonra yaşananları Atay, şöyle anlatıyor: ‘Sözlü, oyunlu ve kadınlı toplantılardan biriydi. Sofranın iki türlü dağılışı vardı. Ya Atatürk’e iyice uyku ve yorgunluk basar, arkadaşlarına izin verir ve yatak odasına çıkar yahut yabancı ve yarı bildiklerle vedalaşıp birkaç yakın arkadaşını alıkoyardı. Yemek odasında veya eğer bahar veya yaz günleri ise köşkün bahçesinde kadınlarla biraz daha vakit geçirdikten sonra, hafifler ve ayrılırdı.’

Atay devam ediyor: ‘O gece bazı aşırı sahneler geçti. Gülüşe oynaya sabahladık. Atatürk benimle birkaç kişiyi sona bıraktı. Gece üstüne bir hayli dedikodu yaptık.’

‘O gecesiz anlaşılmam’

Tam ayrılmak üzereyken Atay ile Atatürk arasında şu diyalog geçiyor:

-Şimdiye kadar yalnız sizin için yabancılar yazdı. Biz yanınızdayız. Sizi ve eserinizi daha iyi tanıyoruz. İzin verir misiniz, Yakup Kadri ile sizin için bir kitap hazırlasak?

-Dün geceyi yazacak mısınız?

-Canım efendim, bu kadar hususiyetlerinize girmeye ne lüzum var?

-Ama bunlar yazılmazsa ben anlaşılmam ki... Siz de başkalarının yazdıklarını tekrarlamış olursunuz.

Bu diyalogu aktardıktan sonra Atay, şu yorumu yapıyor: ‘Yaptığını saklama riyakarlığından kendisi gibi halkı da kurtarmaya çalıştı.’

‘Şerefine Paşam’

Atay’ın verdiği örnekler bununla sınırlı değil: ‘Bir yaz ikindisi Dolmabahçe Sarayı’ndan bir motorla Kalamış Körfezi’ne kadar uzanmıştık. Koy sandal doluydu. Ortalarına sokulduk. Herkesin gözü Atatürk’e ve herkes put. Ses yok, kımıldanış yok.’

Sessizliği Atatürk bozuyor (Garsona dönerek): ‘Bize bira getiriniz.’ Biralar getirilince kadehini kaldıran Atatürk, ‘Şerefinize vatandaşlar...’ diyor. Oturduğu yerin altında içki kadehlerini saklayan vatandaşlar, ‘Şerefine Paşam...’ diye karşılık veriyor.

Atay, bu örneklerden sonra şu değerlendirmeyi (sayfa 14) yapıyor: ‘Herkes gibi Atatürk’ün insanlığı iştahlardan, hırslardan, heyecanlardan, gurur ve öfkelerden, zaaf ve kuvvetlerden, iç varlığın düzlerinden, iniş ve çıkışlarından yoğrulmuştur. Eseri bu insanlığın derinliklerinden gelme, kaynaklarından doğmadır. Atatürk’ü ayıklayarak değil, bir tabiat parçası gibi, toplu ve tam ele almalıdır.’

Doğru söze başka nedir ki...

İçki sofralarından soyutlanmış bir kitabın kendini anlatmayacağını söyleyen Atatürk’e inat ‘Mustafa’yı yargıya taşıyanlara, bu kitabı Özdemir İnce gibi ben de tavsiye ediyorum.

Herhalde Atatürk yaşasaydı Mustafa’yı bağrına basardı.



Şamil Tayyar-Star Gazetesi
stayyar@stargazete.com
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com