EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

DP

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Ekm 25, 2008 9:53 pm    Mesaj konusu: DP Alıntıyla Cevap Gönder

17 OCAK 2011
"NE YAPIYORSUN SEN BACANAK!" MHP'YE GEÇMİŞ OLSUN!



Yahu tüm bunları "büyük dayı" ile "neocon yenge" tezgahlıyor olmasın! Abi, hem derin sufi, hem milliyetçi, hem alperen, hem de bacanak.
http://odatvninatladigihaberler.blogspot.com/

Cindoruk'a Baykal operasyonu mu?
Mahmut ÖVÜR
18 Ocak 2011

Cumartesi günü Demokrat Parti'nin olağan kongresi vardı. 10'a yakın adayın yarışacağı DP kongresinde Cindoruk'un genel başkanlığı bırakıp bırakmayacağı ve yerine kimin geleceği beklenirken, devreye sürpriz bir isim girdi; Namık Kemal Zeybek...
Eski Kültür Bakanı ve MHP geleneğinden gelen Zeybek deneyimli bir siyasetçiydi ama devreye sürpriz girişi "siyaseti dizayn" olarak nitelendi.
Ve Zeybek'in "Bir Aydın Doğan operasyonu" olduğu yazılıp çizildi.
Gerçekten de olup bitenlere bakınca ortada garip şeylerin döndüğü açıktı. Yüzde birlere düşmesine rağmen DP üzerinde hâlâ plan yapılıyordu.
Daha önce genç siyasetçilerden Süleyman Soylu'ya karşı cephe oluşturup eskileri göreve getiren gizli eller, bu kez eski siyasileri saf dışı bırakacaktı.
Uzun yıllardır siyaseti, parti kongrelerini izleyen biri olarak DP'nin son kongresinde olup bitenleri şaşkınlıkla izledim.
Örneğin şimdi eski olan DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk partisinin kongresine gitmedi ya da gidemedi.
İlginç değil mi?
Kurt siyasetçi kongreden bir gün önce canlı yayına çıktı. Turp gibiydi ve kararını o gece vereceğini açıklıyordu.
Kongre sabahı da aynı kararlılığı sürdürdü. Sonra birden ne olduysa Cindoruk'un "tansiyonu yükseldi" ve kongreye gidemedi. Ne son konuşma yaptı, ne de aday oldu.
Sanıyorum siyaset tarihinde bir ilk yaşandı.
Saadet Kongresi'ni hatırlayın. 84 yaşındaki Erbakan zor yürümesine rağmen o salona gelmiş ve Numan Kurtulmuş'a tepki gösterilmesini sağlamıştı.
Cindoruk'un son dakikaya kadar aday olmayı düşündüğü bir kongreye gelmemesini sağlık sorunuyla açıklamak mümkün değil. Kendi gönlüyle olsaydı mutlaka gelirdi. Anlaşılan devreye birileri girdi ve Cindoruk'u devre dışı bıraktı. Tıpkı Baykal gibi o da dost bildiği "güçler"in kurbanı oldu.

Unutulan Japon askerleri gibi
Şimdi buraya bir nokta koyup CHP'ye bakalım. CHP'de kasetle başlayan ve yayınlarla devam eden dizayn süreci ile DP'deki gelişmeler örtüşüyor.
Her iki partide, bir "toplumsal mühendislik" çalışması yapıldığı şüphesi hiç de yabana atılacak gibi değil.
Ancak benim merak ettiğim soru şu; "Bu mühendislik çalışmaları ne işe yarayacak?"
Yani CHP ve DP'nin oyunu artırıp iktidara mı getirecek, yoksa onlara zarar mı verecek?
Söz konusu olan "dost güçler" olduğu için zarardan çok yararı bekleniyor.
Peki, gerçek böyle mi olacak?
Bir an 2007 seçimleri öncesini hatırlayın. Cumhuriyet mitinglerinden DYP-ANAP birleşmesinin bozulmasına kadar bir dizi plan yapıldı. Sonuç ne oldu? Yüzde 47 tokadı...
Bu tür operasyonların arkasında ister İstanbul sermayesi olsun, isterse etkili bir grup fark etmiyor. Siyasi partiler doğru siyaset geliştirmedikleri sürece oy almaları mümkün değil. Hele adam yerleştirmeler tam aksi sonuç veriyor.
Bu açıdan CHP'ye bakınca şaşırmamak elde değil. Çünkü bugün partiye katılan ve tartışılan iki ismin, Oktay Ekşi ve Nebil İlseven'in CHP'ye ne katacağı pek hesaplanmamış görünüyor.
Alın Ekşi'yi... Halka dokunan ve değişim arayışı içinde olan CHP'ye yeni oy mu getirecek? Ya da milletvekili çıkaramadığı 35 ilden birinde aday olsa oy patlaması mı yapacak?
Aynı şekilde eskiden beri sosyal demokrat çevrede olan Nebil İlseven, İstanbul'un yoksulları ve muhafazakârlarıyla daha güçlü bir bağ mı kuracak?
Gürsel Tekin kendisiyle Nebil İlseven'i kıyasladığında bunu görmüyor mu? İlseven iyi niyetle ve canı gönülden çalışsa bile duruşu itibariyle toplumla buluşmakta zorlanacak. Bunu CHP'nin tabanı görüyor.
Peki, CHP yönetimi bu riske neden giriyor?
Doğrusu CHP ve DP'deki bu gelişmeleri izleyince aklıma İkinci Dünya Savaşı'nın bittiğinden haberleri olmayan Japon askerleri geliyor.
Unutulan askerler her gün sipere çıkıp, düşmanı bekliyor.
Oysa savaş bitmiş, Japonlar yenilmişti ama onların haberi yoktu.
Her iki parti yöneticilerini de, "toplum mühendisleri"ni de Japon askerlerine benzetiyorum.
Ne yazık ki iki kesim de Türkiye'deki eski sistemin bittiğini görmüyor ya da kabullenemiyor. Belki de bu yüzden zamanı geçmiş siyaset yöntemlerini devreye sokmaktan bıkmadılar... Anlaşılan bir seçim dersine daha ihtiyaçları var.

Mehmet Barlas
"28 Şubat ruhu" "1946 ruhu"nun yerine geçebilir mi?
9 Ocak 2011 P

Vizyon yoksunu ve kısa vadeli hesaplarla yarını hiç hesap etmeyen siyasetin, merkez-sağ yelpazenin büyük koalisyonunu nasıl yok ettiğini görmek isteyenler bugünkü Demokrat Parti'yi mutlaka incelemelidirler.

Yakın siyasi tarihimizin en büyülü sloganlarından biri "1946 Ruhu" değil miydi?

O ruh önce Demokrat Parti'yi 1950'de, sonra Adalet Partisi'ni 1965'te ve en son olarak da DYP'yi 1991'de iktidara taşımıştı.

Ne var ki "1946 Ruhu", 1997'de "28 Şubat Ruhu"na dönüşüverdi.

Bireyi inançlarıyla, gelenekleriyle devlet karşısında eşit kılmayı amaçlayan, halkı bürokratik oligarşinin hegemonyasından kurtarmayı ilke olarak benimseyen 1946 Ruhu'nun son mirasçıları, kendilerini inkâr ettiler.

Derin devletle özdeşleştiler.

Bir post-modern darbenin vurucu gücü rolüne soyunup, kendi partileri olan DYP'yi parçaladılar.

Atanmış bir hükümete takoz olmayı yeğ tuttular.

İşte çağdaş uygarlık

Bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat darbesinin ruhunu "İşte çağdaş uygarlık" diyerek Beethoven'in 9'uncu Senfonisi'nde aradılar.

Sonuç ortada...

Hem Demokrat Parti'yi yok ettiler, hem de Özal'ın ANAP'ını buharlaştırdılar.

Son fırsat Cumhurbaşkanı seçiminde TBMM'de bulunmalarıydı.

Ama o fırsatı da kaçırdılar.

Sanki geçmişte yaptıkları unutulmuş gibi...

Ve sanki son söylemleri ile "Derin CHP Ruhu"nun kopyası oldukları görülmezmiş gibi...

Demokrat Parti'nin başına kendilerinden sonra gelecek isimleri belirlemeye çalışıyorlar.

Tansu Çiller'i de "Göreve" davet ettikleri basın haberlerine yansıdı.

Tansu Çiller'in arkadaşımız Erhan Öztürk'e yaptığı açıklamalar, bu traji-komik tabloyu açık ve seçik ortaya koyduğu için önemlidir.

Çiller'in açıklamaları

Ne diyor Çiller?

"- Bana 'Gel ama mevcut siyaseti sürdür' mesajı veriyorlar.

Mevcut siyaset başarılı ise değişikliğe ne gerek var? Kamuoyunda ve parti tabanında, 'davet ettik' diyorlar. Ardından 'şaka yaptım' şeklinde bir ifade kullanılıyor. Sonra 'benim adayım başkası' şeklinde açıklama yapılıyor. Eski bir Başbakan'a, eski bir genel başkana davet böyle oluyorsa, o zaman samimiyette zaaf aranır. Bu sanal bir davettir. Partinin seçim başarısını hedefleyen davet böyle yapılmaz.

Bunlar seçim yolunda iki ateş arasında bırakmaktır. Bana, 'Başarısız olmak ve bölmek için gel' deniliyor. Bunu kabul etmem, edemem. Bu bir davetten ziyade yıpratma çabasıdır."

Çiller'in açıklamalarındaki en çarpıcı gözlem de, "28 Şubat Ruhu"nu temsil edenlerin "CHP'nin söylemleriyle hareket eden bir merkez sağ"ı temsil ettiklerinin vurgulanmasıdır.

CHP söylemli merkez sağ

Şöyle diyor Çiller: "- 27 Mayıs'tan 28 Şubat'a kadar hep mağdur olmuş bir geleneğin mensuplarıyız.

Darbelerin mağduru olmuşuz. Milli irade tecelli etmemiş. 28 Şubat'ta da böyle oldu. Demokrat Parti'yi farklı bir platforma koyduğunuz zaman tabanınızdan kopuyorsunuz. Sağ seçmen nerede? Bunun cevabını vermemiz lazım. Büyük bölümü AK Parti'ye, çok az kısmı CHP'ye oy veriyor. Bu tabanın hepsi bu partilerde olmaktan mutlu mu? Değil. CHP'nin söylemleriyle hareket eden bir merkezsağ kendi tabanıyla ve milletiyle bütünleşemez."

Sabah


Ahmet KEKEÇ
Star
Kâbusun dönüşü
09 Mayıs 2009

Bir çift söz de onun için söylemezsem, haksızlık olur. En başta, canını yaktıklarıma haksızlık olur...

Bir ‘beyefendi’den sözedeceğim.

Bu beyefendinin ismi, Hüsamettin Cindoruk.

Bugüne kadar bize ustalıkla ‘DP’li’ymiş, ‘yeter söz milletindir’ düsturundan yanaymış gibi yaptığı için gözden kaçtı.

Oysa, cismiyle, söylemiyle, siyasette tuttuğu yerin kalitesi ve mahiyetiyle apaçık ortada...

Kendisi, bir dönemin ‘davul’lu, ‘jaguar’lı kolpa muhalefet partisinin genel başkanıydı; bir tür ‘Özal çürütmeciliği’ yaparak siyaset gündemine girdi; muhalefeti ucuzlattığı yetmiyormuş gibi, siyaset kurumunun ağırlığına halel getirecek ucuz halk dalkavukluğu söylemini benimseyerek ‘bir yaşına daha girmemizi’ sağladı.

Arkasında kim vardı?

Kim olacak?

Büyük hırsların adamı muhterem Süleyman Demirel...

Çırak Özal’ın Çankaya’da hitam bulan olağanüstü siyasi yükselişi pek çok ustayı, bu arada ‘tescilli usta’ Demirel’i kızdırmıştı. ‘O oluyor da, ben niçin olamıyorum’ların Demirel’i olarak, siyasi kavgasını rahmetli Özal’a odakladı ve arkasından ‘çürütmeci’ kadrosundan Cindoruk’larını, Kıratlıoğlu’larını, Sezgin’lerini devreye soktu.

Başarılı da oldu.

Başarıda aslan payını, bize ustalıkla ‘DP’liymiş gibi’ yapan, ama esasında iflah olmaz bir ‘statükocu’ olan Sayın Hüsamettin Cindoruk’a ayırmak lazım.

Cindoruk’un ‘davul’lu, ‘jaguar’lı geyik partisi süreç içinde kendisini DYP’ye dönüştürdü ve muhterem Demirel’i yeniden tebelleş etti Türk siyasetinin başına.

Sonra kötü, çok kötü bir süreç başladı.

Bizi ‘koalisyonlar dönemine’ mahkum eden bu süreç, aynı zamanda terörün azdığı, enflasyonun patlama yaptığı, ‘kim ne veriyorsa, benden beş fazlası’ diskurunun sahici siyasetle yer değiştirdiği ‘kötü-ötesi’ bir siyasi süreçtir.

Mimarları da, Sayın Hüsamettin Cindoruk’la, çok muhterem Süleyman Demirel’dir.

Hep de netameli dönemlerde karşımıza çıkan Cindoruk, ‘28 Şubat sürecinde’ bir kez daha kafa çıkardı.

Bu kez, Çankaya sakini adına, koalisyon ortağı DYP milletvekillerine el attı. Ayarttığı milletvekilleriyle Meclis aritmetiğini bozdu ve hükümetin el değiştirmesini sağladı.

Küçük bir itirafı araya sıkıştırmama izin verin:

Fıkra anlatmayı beceremem... Paragraf arasına Ziya Paşa’dan beyitler serpiştiremem... Bilmece, bulmaca, atasözü, darbımesel, vecize, savsöz işlerini hiç kıvıramam.

Fakat, kader beni, ‘hikmetli söz’ kullanımını zorunlu kılan bir noktaya sürükledi.

Dolayısıyla, ‘Eskiye rağbet olsaydı, bitpazarına nur yağardı’ sözünü bir şekilde araya sıkıştırmam lazım.

Buradaki ‘eski’, sayın Hüsamettin Cindoruk oluyor.

DP’li olduğunu söyler, inanmayın.

Menderes’in avukatı olduğunu söyler, inanmayın.

Ülke için elini taşın altına koyduğunu söyler, inanmayın.

Sadece Demirel için elini taşın altına koyar ve varlığını statükonun muhafazasına adar. Başka da bir şey gelmez elinden.

Bu kez, ‘Ergenekon sanıklarını’ anlayan, kollayan ve ‘darbeler sürecini’ meşrulaştıran bir söylemle geliyor.

Muhterem Süleyman Demirel’in işaretiyle, 16 Mayıs’ta DP’nin başına geçecek, Türk halkını bir kez daha ‘anakronik Demirel zihniyeti’yle karşı karşıya bırakacak.

Bu gibi durumlarda genellikle ‘başarı dilekleri’ sunulur.

Ama ben başarı dilemiyorum.

Bu kábusun bir an önce Türkiye’nin başından uzaklaşmasını istiyorum.

Ahmet Kekeç
akekec@stargazete.com


CİNDORUK'UN İPLİĞİ PAZARA ÇIKTI

25 Ekim 2008 21:00
Bundan tam 53 yıl önce bir baskın gerçekleştirildi Türkiye'de...Taha Kıvanç, o baskını ve Cindoruk'un rolünü yazdı.
Tan Matbaası basılırken neredeydiniz?

Ergenekon davasının ikinci duruşmasında neler yaşandığını öğrenmek için açtığım TV kanallarından birinde karşıma Hüsamettin Cindoruk çıktı. Ergenekon'u 'fasa fiso' görüyordu... Başka bir kanala geçerken zihnim bir soruya cevap aramaya başlamıştı: “Acaba Hüsamettin Cindoruk Tan Matbaası basılırken neredeydi?”

Türkiye'nin en önemli 'siyasi' olaylarından biriydi Tan Matbaası'nın basılması... 1945 yılı Aralık ayında gerçekleşen olay sonrasında Tan gazetesini çıkaran Zekeriya-Sabiha Sertel çifti yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Daha önemli etkisi ise Türk siyasi hayatında görüldü 'Tan Olayı'nın; Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde başlayan 'solu tasfiye' hareketi 'Tan Baskını' ile başarıya ulaştı. Yeni kurulan Demokrat Parti (DP) 'sol' ile ittifak peşindeydi; o ittifak darmadağın oldu.

NATO çerçevesinde CIA tarafından ülkemizde de oluşturulan 'Gladio' yapılanması, Tan baskınını kendine örnek olay olarak seçmiş olmalı. NATO yapılanmasının bilinen ilk 'eylemi' olan 6/7 Eylül (1955) olayı Tan baskınının tekrarından ibarettir. Geçmişte Özel Harp Dairesi Başkanlığı yapmış Org. Sabri Yirmibeşoğlu'nun gazeteci Fatih Güllapoğlu'na, “Muhteşem bir özel harp eylemiydi” diye övündüğü olay, 6/7 Eylül'dü...

Atatürk'ün Selanik'teki evinin kundaklandığı haberi üzerine yapılan yayınlarla ve her köşe başında beliren hatiplerin konuşmalarıyla kışkırtılan kitleler, 6 Eylül günü, azınlıklara ait olduğunu düşündükleri mağaza ve evlere saldırmış, yağmalamışlardı. Azınlıkların Türkiye'yi topluca terk etmelerinin dönüm noktasıdır 6/7 Eylül olayları...

Oktay Engin adlı Batı Trakyalı bir gençti Atatürk'ün evini kundaklayan... Haberi “Atatürk'ün evi fanatik Yunanlılar tarafından kundaklandı” çerçevesine oturtan Anadolu Ajansı Atina muhabiri Sara Korle'ydi. O gün ekstra baskı yaparak kazanı iyice kaynatan ise İstanbul Ekspres gazetesi... Köşe başlarına hatiplerini gönderen de Kıbrıs Türktür Derneği...

Kundakçı sonradan Türkiye'de Emniyet müdürü oldu, valilik yaptı. AA muhabirinin eşi Sinan Korle New York'taki Birleşmiş Milletler'e atandı, oranın protokol müdürlüğüne kadar yükseldi. İstanbul Ekspres gazetesinin sahibi Mithat Perin DP milletvekili oldu. Manşeti atan Gökşin Sipahioğlu birkaç yıl sonra Paris'te SİPA Ajansı'nın sahibi olarak ortaya çıktı. Kıbrıs Türktür Derneği 2. Başkanı Orhan Birgit'ti, o da siyasete atılıp milletvekili oldu, bakanlık yaptı.

Şimdilerde Cumhuriyet gazetesinde yazan, Aydın Doğan Vakfı'nda genel müdürlük yapan Orhan Birgit, 1955 yılında meydana gelen 6/7 Eylül olayı ile on yıl öncesinin (aralık 1945) 'Tan Baskını' olayını birbirine eklemlemeye yarayan en önemli bağdır. İki olayda da o vardı çünkü.

Tan baskını sırasında kimin, nerede durduğu insanların hayat çizgisini de belirleyici bir özelliktir. Eski kulağı kesiklerden önemli bir miktarı, ne hikmetse, Tan baskını sırasında matbaanın bulunduğu yerdedir. Kimi binanın içinde, kimi de dışında...

Geçenlerde vefat eden Nail Vahdeti o gün oradadır, ama matbaa binası içerisindedir. Yıllar sonra bile baskını anlatırken gözlerinin dehşetle açıldığını olayı kendisinden dinleyenler anlatıyor.

Bir grup matbaanın dizgi tezgâhlarını yıkıp baskı makinalarını tahrip etmek için matbaa içerisine girmiş ve müthiş bir talanı gerçekleştirmişlerdir.

Matbaaya kadar yürüdüğü halde içeriye girmeyip dışarıdan eylemcileri teşvik edenler veya seslerini çıkartmayarak baskını seyredenler de vardır kalabalık arasında. Cumhuriyet yazarı Orhan Birgit'in onlar arasında bulunduğunu biliyoruz.

Yıllar boyu bu konuyu işlediğim yazılardan sonra iki isim daha oltaya takıldı: İlhan Selçuk ile Süleyman Demirel...

Şaşırdınız, değil mi? Ergenekon davası sanığı İlhan Selçuk, 1945 yılında, Tan gazetesi basılırken oradaymış... Kendisine sorulduğunda konumunu şöyle açıklamıştı İlhan Bey: “Ben yürüdüm, ama binaya gitmedim, Tan'ı yağmalayanların bazıları da sonradan DP milletvekili oldu...”

Sonradan 'DP milletvekili' olanlar kimdi, bilmiyorum. Bildiğim, Milliyet'in “Evet, Tan gazetesini bastık” manşetiyle duyurduğu Süleyman Demirel'in oradaki varlığıdır. “Elebaşı değildik, ama bu olaya katıldığımız doğrudur; bir öğrenci hareketiydi” diye açıkladı kendi konumunu Süleyman Bey...

Süleyman Demirel sonradan başbakan ve cumhurbaşkanı oldu bu ülkede...

Demokrat bilinen, DP'de, AP'de ve DYP'de politika yapmış, TBMM Başkanlığı'na kadar yükselmiş Hüsamettin Cindoruk'u “Ergenekon davası faso fiso” derken izlediğimde aklıma o soru üşüştü işte: “Acaba Tan matbaası basılırken neredeydi Hüsamettin Bey?”

TAHA KIVANÇ-YENİ ŞAFAK

İşte Ergenekon'un Erbakan'ı

23 Şubat 2009 11:56

Susurluk'a Erbakan "fasa fiso" demişti, şimdi Ergenekon için Cindoruk sahneye çıktı ve aynı tabirin farklı versiyonunu evlere şenlik yorumlarla sundu.

CİNDORUK: "IVIR ZIVIR"

Hüsamettin Cindoruk'la, Bugün Gazetesi'nden Seda Şimşek'in yaptığı röportajın ilgili bölümleri:

EVLERE ŞENLİK DARBE YORUMU

Türkiye'de neden bu darbe süreçleri yaşanıyor?

Siyasal istikrarın olmamasından doğuyor. İktidara gelenler seçim sonuçlarını yanlış yorumluyorlar. Devletin tapusunun kendilerine verildiğini varsayıyorlar. Verilen sadece bir dönem için devletin bazı organlarını yönetme yetkisidir. Bu da hükümettir, Meclis çoğunluğudur. Devletin diğer otoriteleri, erkleri seçim sonuçlarıyla el değiştirmez. Bizim iktidarlarımız bu olguyu anladıkları zaman darbe de olmaz.

27 NİSAN'DA İSTİFA EDERDİM

27 Nisan'la ilgili değerlendirmeleriniz de oldukça tepki topladı.

"27 Nisan da darbedir" dedim. Hatta "e-darbedir" dedim. Hayatımda ilk defa bilgisayarda darbe duydum. Ben Başbakan olsaydım, o gün istifa ederdim.

Hükümet reddetti bu bildiriyi.

Hükümetlerin karşılığı istifa etmektir. Reddetse ne olacak? Reddetti de ne oldu? Anayasa Mahkemesi'nin kararını durdurabildiniz mi? Hangi söylediğiniz, karşı durduğunuz olayı gerçekleştirdiniz? Evet 27 Nisan yanlıştır, ama 27 Nisan'ı sadece bir bildiri ile geçiştirenler daha büyük yanlış yapmışlardır. Böyle hallerde aksiyon lazımdır. Sonuçta ne oldu?

ERGENEKON'A IVIR ZIVIR DEDİ


Ergenekon Davası'nı, kontrgerilla tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar ıvır zıvır işler, bunlardan sonuç çıkmaz. Siyasal iktidarın buna ümit bağlamasını da çok yanlış buluyorum.

KARADAYI İLE AHBAP DEĞİLİM

Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın olduğu iddia edilen bir ses kaydı ortaya çıktı. Karadayı ile konuşan kişi siz misiniz?

Karadayı ile öyle bir konuşma yapmadım da Karadayı'nın böyle bir konuşma yaptığı nereden öğrenilmiş? Halka açık mı konuşmuş? Var mı hukukta dinleme? Özel hayatın en açık ihlali bu tür kanunsuz dinlemeler. Kimden çıkarsa çıksın insanların iletişim özgürlüğüne kayıt koyan, onlardan alıntılar yapan bu hadise fevkalâde önemlidir.

Arda Turan'ın çapkınlığı ile ilgili o resimler ne kadar ayıpsa bu kayıtlar da o kadar ayıptır, hukuka aykırıdır. Ben Karadayı'yı senelerdir görmedin, Karadayı ile hiçbir ahbaplığım da yok. Sayarım, severim, çok iyi bir Genelkurmay Başkanı'dır. Ben Meclis Başkanı'yken Karadayı da Genelkurmay Başkanı'ydı.

Aydın Menderes'ten Hüsamettin Cindoruk'a tepki: "Hiçbir zaman babamın avukatlığını yapmadı"

28 Şubat 2009 Aydın Menderes'ten Hüsamettin Cindoruk hakkında ilginç açıklama. Cindoruk, kamuoyunda iki farklı özelliğiyle tanınan bir isim. Hem 28 Şubat darbesinin önemli aktörlerinden biri hem de darbe mağduru Adnan Menderes'in avukatı. Cindoruk, Refahyol'un yıkılma sürecinde DYP'deki istifaları organize eden isimdi. Kurduğu parti ile koalisyon hükümetinin de ortağı oldu. Menderes'in avukatı olduğu iddiası, Cindoruk'un 28 Şubat'taki rolü ile örtüşmüyordu. Menderes'in oğlu Aydın Menderes, sürecin yıldönümünde soru işaretini ortadan kaldırdı: "Cindoruk, hiçbir zaman babamın avukatlığını yapmadı. Aileden birinin dahi avukatlığını üstlenmemiştir. Menderes'in avukatı olarak tanıtıldığında sessiz kalmış, böyle tanıtılmasında pişkince bir memnuniyet içerisinde gözükmüştür."

CİNDORUK'A SERT ELEŞTİRİ
Zaman gazetesinin haberine göre; Menderes, 28 Şubat süreciyle ilgili de önemli tespitlerde bulundu. 28 Şubat'ın aradan bin yıl geçse de 'demokrasi ve hukuk devleti adına kara bir gün' olarak anılacağı görüşünde. "28 Şubat hedefine ulaştı" diyen Cindoruk'a da tepkili: "Tartışılması gereken 28 Şubat'ın bir hedefi olup da bu hedefin gerçekleşip gerçekleşmemesi değil, bir askerî müdahale olarak meşruiyetinin olup olmadığıdır. Cindoruk, hedef saptırıyor. 28 Şubat halkımızın da kabul ettiği gibi bir askerî müdahaledir. Yüksek yargı organı mensuplarının Genelkurmay'a çağrılmaları ve onların da büyük bir bölümünün çağrıya icabet etmiş olması, Türkiye'de demokrasi ve hukuk devleti adına kara bir gün olarak hatırlanacaktır." Menderes, Cindoruk'un, "Darbelere siyasiler neden oluyor" yönündeki açıklamasını da eleştiriyor: "Bu söylemin kabul edilmesi durumunda 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine Cindoruk'un da parçası olduğu Adalet Partisi'nin sebep olduğu sonucunun ortaya çıkar. Cindoruk'un niçin 2007'deki e-muhtırayla düşünceleri değişmiştir? Bizim onu bilmemiz doğal olarak mümkün değildir."

netgazete

Cindoruk Çok Kötü Yakalandı
11 Mayıs 2009 09:13

Demokrat Parti Genel Başkanlığı'na aday olan Hüsamettin Cindoruk belgeli biçimde yakalandı. İşte Cindoruk'un oy kullandığı sandıktaki şok...

DP Genel Başkanlığı'na adaylığını açıklayan Hüsamettin Cindoruk'un seçim sandığından kendi partisine oy çıkmamış. Şimdi Cindoruk oy vermediği partisine genel başkan adayı oluyor..

Demokrat Parti Genel Başkanlığı'na adaylığını açıklayan 76 yaşındaki Hüsamettin Cindoruk'un 29 Mart yerel seçimlerinde oy kullandığı seçim sandığından kendi partisine "0" oy çıktı. Geçen hafta Demokrat Parti genel başkanlığına adaylığını açıklarken "Siyasette gençlere ihtiyaç olduğunu" belirten Cindoruk, Harbiye Nuri Akın Lisesi'nde 1154 nolu sandıkta oy kullandı. Cindoruk ve ailesinin oy kullandığı sandıkta Demokrat Parti'ye il genel meclisinde "0", ilçe belediye başkanlığında "0", Büyükşehir belediye başkanlığında "1" oy çıktı.
aktifhaber

Fehmi Koru
Cindoruk'a güzelleme

Ne olur yani Menderes'in avukatlığını yapmamışsa, sağda siyaset yapacak her parti liderinin Adnan Menderes'in avukatlığını yapmış olması herhalde gerekmez; hem Hüsamettin Cindoruk'un kendisine “Menderes'in avukatı” denildiğinde sessiz kalmasının, Adnan Menderes'in oğullarından birinin bir hukuki sorununun çözümünde yardımcı olmasından kaynaklanmadığı ne malum?

Adama illâ 'yalancı' diyecekler...

Son zamanlarda -sanki çok mühim bir şeymiş gibi- 29 Mart seçiminde oy kullandığı sandıktan Demokrat Parti'ye (DP) tek bir oy bile çıkmamasını parmağına dolayanlar oluyor. DP şimdiki gibi zorla ayakta durmaya çalışırken değil Bayar-Menderes çizgisinde ve iktidardayken de oyunu başka partilere vermişti Hüsamettin Bey... O dönemde de Hürriyet Partili'ydi çünkü...

Eğer 'dönek' demek istiyorlarsa başka yere bakmalılar; Hüsamettin Cindoruk geçmişiyle şimdi arasında doğrusal bir devamlılık bulunan nadir siyasetçilerden biridir: Geçmişte iktidardaki Menderes'e karşı çıkıyordu, şimdi de Tayyip Erdoğan'a ve Ak Parti iktidarına karşı çıkıyor...

İkisine karşı çıkış sebebi de farklı değil...

Neymiş, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasını engellemek üzere harekete geçenler, bunu sağlamak için formül üretenler arasında o da varmış... Doğrudur, Anayasa Mahkemesi'nden çıkan '367 kararı'nın Sabih Kanadoğlu'yla birlikte iki babasından biridir Hüsamettin Cindoruk... Orada da kalmamış, seçim tarihinin erkene alınamayacağı, Cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilemeyeceği gibi konularda da formüller üretmiştir. 27 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay internet sitesine konulan 'e-muhtıra'yı da aslanlar gibi savunmuştur...

Bunları yapmıştır yapmasına, ama sorun bakalım neden yapmıştır? Bu soruyu kimseler sormadığı için Cindoruk'un sonunda Gül'ü Cumhurbaşkanı, Ak Parti'yi daha güçlü bir iktidar haline getirdiği gözlerden kaçmaktadır. Önümüzdeki dönem seçilecek Cumhurbaşkanını bizler oylarımızla seçecek isek, bunu Cindoruk'un Gül'ün önünü kesmek için sarf ettiği gayretlere borçluyuz.

Hakkındaki tezviratın sebebini de yazayım bari: Kendisinin yeniden politikaya dönüşüne, DP'nin başına geçme arzusuna karşı çıkanlar Ak Parti'ye duydukları sempati sebebiyle bunu yapıyorlar. Oktay Ekşi sözgelimi, karşı çıkıyor mu yeniden siyasete dönmek isteyen Cindoruk'a? Çıkmıyor... Neden çıkmıyor? Ak Partili değil de ondan...

Ak Partililer kıdemli politikacının hep başarı öykülerine imza attığını görüyor ve korkuyorlar: 1991'de Süleyman Demirel'i yeniden iktidara taşıyan DYP'nin lideri kimdi? Tansu Çiller o da adaylığını koysaydı DYP'ye lider seçilebilir ve başbakan olabilir miydi?

1996'da kurup başına geçtiği Demokrat Türkiye Partisi 1996 seçiminde başarılı olmadı ve halktan fazla rağbet bulmadıysa ne yapalım yani? 1999 seçiminde 1996'daki kadar bile oy alamadı, ama iki seçim arasında partisinden birileri Mesut Yılmaz altında bakanlık yapmadılar mı? DP'yi Hüsamettin Cindoruk, ANAP'ı Mesut Yılmaz yeniden ele geçirsinler bakalım, 'sağ' kanatta kuracakları muazzam birlik halkı şöyle bir dalgalandırmayacak mı?

“Cindoruk DP'nin başına yakışmaz” diyenler, “DP Cindoruk'a yakışıyor mu?” sorusunun cevabını oturup düşünmeliler. DP'nin DP olduğu dönemde (1958) istifa eden biri bugün Meclis'te temsil edilmeyen DP'nin liderliğine soyunuyorsa, burada kim daha büyük fedakârlık yapmış oluyor?

Ak Partililer korkularını yensinler ve politik hayata esprileriyle can katacak Hüsamettin Cindoruk'un DP genel başkanı olma arzusuna destek versinler... Onların da desteğiyle DP liderliğinden yeniden politikaya dönecek Cindoruk'un 22 Temmuz 2007 (yüzde 47) ile 29 Mart 2009 (yüzde 39) arasında Ak Parti'deki oy azalmasını kısa zamanda kapatmaya yarayacağına kalıbımı basarım.

Ben de Hürriyet başyazarının Cindoruk'un politikaya dönmesini 'özveri' saydığı noktaya geldim işte.

Yeni Şafak

Cindoruk Ağzından Kaçırdı
16 Mayıs 2009 13:26

Demokrat Parti için Demirel'le birlikte harekete geçen Cindoruk, beraber hareket ettiği iki ismi itiraf durumunda kaldı. Biri Yılmaz diğeri Ergenekon tutuklusu...

‘367 Hüsamettin’ sonunda baklayı ağzından çıkardı. Cindoruk birlikte hareket ettiği isimlerden bahsederken Ergenekon tutuklusu Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı tarif etti.

ASKERCİLİKLE, DARBECİLİKLE DEMOKRATLIK OLMAZ

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin krize dönüştüren ‘367 oy gerekli’ bahanesine destek verdiği için ‘367 Hüsamettin’ lakabı takılan Hüsamettin Cindoruk, dün televizyon kanallarında yaptığı açıklamalarda adeta ‘darbe destekçisi’, ‘Ergenekoncu’ iddialarını doğruladı. Demokrat Parti kongresine kadar sabredemeyen Cindoruk, DP’ye genel başkan adaylığını 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile planladıklarını, kazanırsa Ergenekon sanıkları ile Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz’ın da partiye katılacağını itiraf etti.

BENİ BEKLİYORLAR

NTV ve CNNTürk’te konuşan Hüssamettin Cindoruk, AK Parti’nin ‘Hak ettiğinden fazla oy aldığını’ savunarak bunu ‘boşaltmak için DP ve ANAP’la birlikte merkez sağı birleştirmeyi hedeflediklerini’ söyledi. Ergenekon davasında terör örgütü yönetici ve üyesi olmak iddiasıyla tutuklanan isimlerle birlikte hareket edeceklerini belirten Cindoruk, Ergenekon’dan tutuklu Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı kastederek şunları söyledi: ‘Bir tespitimi söyleyeyim; şu an bir parti arayışı içinde olan pek çok hareket var, hatta bu hareketleri yapanlardan bazıları tutuklu, televizyonları vs. var. O arayışları yapanlar da bizim alacağımız sonucu bekliyorlar. İstediğimiz sonuç olursa, o hareketler de buraya gelecek ve Sayın Demirel’in istemediği, ama tahmin ettiği gelişme olmayacak.’

YILMAZ İLE BİRLİKTEYİZ

CİNDORUK merkez sağı birleştirmek için Mesut Yılmaz ile birlikte hareket ettiklerini, Yılmaz’ın eski ANAP’lıları bir araya getirirken kendisinin de DP’de bunu amaçladığını söyledi. Düzenlemeleri yaptıktan sonra gençlerin önünü açmak için kenara çekileceğini kaydeden Cindoruk, ‘Bu gencin kim olduğu’ konusunda da belli olmadığı cevabını verdi.

Kaynak: Star

Cindoruk'u 28 Şubat'tan Vurdu
16 Mayıs 2009 17:17

Süleyman Soylu, kongredeki konuşmasında Demirel&Cindoruk ikilisine 28 Şubat üzerinden yüklendi. İşte Soylu'nun sert konuşması..

-DP Genel Başkan adayı Süleyman Soylu, partisinin 5’ncü olağanüstü büyük kongresinde delegelere seslenerek “Bana itimat etmenizi güvenmenizi istiyorum, bize destek verin ki, işsizliği kökünden kazıyayım, yolsuzluğun üzerine karabasan gibi çökelim, kıratı iktidara getirelim, Türkiye’nin kitabını yeniden yazalım” dedi.

-Soylu 28 Şubat’ı değerlendirdiği konuşmasında “28 Şubat babalar gibi post modern darbedir.” dedi.

DP Genel Başkan adayı Süleyman Soylu, partisinin 5’ncü olağanüstü büyük kongresinde delegelere seslenerek “Bana itimat etmenizi güvenmenizi istiyorum, bize destek verin ki, işsizliği kökünden kazıyayım, yolsuzluğun üzerine karabasan gibi çökelim, kıratı iktidara getirelim, Türkiye’nin kitabını yeniden yazalım” dedi.

DP’nin 5’nci olağanüstü büyük kongresi devam ederken genel başkan adayları arasında ilk sözü Süleyman Soylu aldı. Delegelerin ve il örgütlerinin sloganları eşliğinde salona giren Soylu, platformda yürüyerek salondakileri selamladı. Alkışlar ve ıslıklar eşliğinde kürsüye gelen Soylu, görevde olduğu 16 ay boyunca, sırtındaki terin bir gün olsun kurumadığını söyleyerek “Ben Menderes’in varisiyim, Kırat’la doğdum, Kırat’la büyüdüm, sonuna kadar Kırat’la yaşayacağım” dedi. 40 yaşında bu ülkenin bir evladı olarak kimseye kem söz söylemediğini, “Beyaz Yürüyüş” adı altında mücadelesini Anadolu’nun her tarafında gerçekleştirdiğini anlatan Soylu, “adam” gibi siyaset yaptıklarını belirterek kongrenin iradesine saygı duyduğunu ifade etti.

-“28 ŞUBAT BABALAR GİBİ POST MODERN DARBEDİR”-

Delegelere, “Allaha şükürler olsun üçüncü kez karşınıza geliyorum” diye seslenen Soylu şöyle devam etti:

“Bugün bana diyorlar ki sen Süleyman Soylu güzel işler yapıyorsun ama biraz da sanki AKP’ye yakın politikalar ortaya koyuyorsun, her şeyi açık açık konuşacağız burada. Ben mi getirdim AKP’yi yüzde 47’ye? Açık konuşacağım oyunuza değil vicdanınıza talibim. CHP Güneydoğu’da oy aldı mı, MHP alıyor mu? Kim alacaktı? AKP alacaktı AKP… Bizim bahçemize geldi oturdu, o bahçeden onu atmaya çalışıyoruz. 28 Şubat’tan bahsediliyor, 28 Şubat babalar gibi post modern darbedir. Bunu ben değil sizler söylüyorsunuz. Ben kimin genel başkanıyım? DP’nin… DYP’nin de genel başkanıysam o politikayı devam ettirmek zorundayım. O post modern bir darbedir buna kendim de inanıyorum.”

Yaklaşık 1 saat süren konuşması boyunca sık sık alkış alan Soylu, bu kongrenin kişiler arasında bir mücadele kongresi olmadığını ifade etti. Soylu “Bu kongre bir zihniyetin tespitinin kongresidir. Ve bu zihniyete siz karar vereceksiniz.” dedi. Kendilerinin nasıl bir Türkiye istediğini de anlatan Soylu şunları söyledi:

“Öyle bir Türkiye ki yüzde 62’si 35 yaşın altında. Genç bir nüfusun avantajı olduğu bir ülke. Yepyeni bir Türkiye, yepyeni bir siyaset anlayışı, ülkenin yarınlarına umut bağlayan, bir eli mazide bir eli gelecekte olan DP’lilerle, Kırat’la beraber yepyeni bir Türkiye imar ve inşa edeceğiz. Adalette sağlıkta eğitimde ekonomide yepyeni bir Türkiye imar ve inşa edeceğiz. Öyle bir Türkiye ki çocuklarımızın yarış atı olmadığı ilkokuldan itibaren herkesi kucaklayan, gençlerin üniversitenin ardından yüzde 70’inin dışarıda kalmadığı hiçbir kimsenin sıkıntı çekmediği bir Türkiye.Bir taraftan yepyeni bir anayasayı ortaya koyan bir Türkiye. Öyle bir Türkiye ki Mevlana’nın diliyse konuşan, Yunus’u anlayan bir Türkiye. Hacı Bektaş’ı hisseden, Pir Sultan Abdal’la yaşayan bir Türkiye. “
aktifhaber

Ahmet Kekeç

Bu adam mı 46 ruhunu yaşatacak?

Hürriyet Partisi’ni bildiniz mi? Hayır, dedikoducu yazarlar marifetiyle giderek ‘Posta’ ve ‘Gözcü’ kıvamında bir bulvar varakparesine dönüşen gazeteden sözetmiyorum.

Şimdi, ‘Aydın Bey, çevrenize ve yazarlarınıza dikkat edin’ desem, sağa sola hırlamayı itiyat edinmiş ve delikanlılığın semtinden dahi geçmemiş müptezel kalem çıkıp ‘Bizi patrona şikayet ediyor... Delikanlılık değil bu...’ diye zırlayacak.

Bir şey demiyorum.

Defolsun.

Hatta ırak olsun.

Hatta müessesesinde bin yaşasın.

Neyse... ‘Hürriyet Partisi’ diyordum... Ekrem Alican’ı da bilmezsiniz. Turan Güneş’i bir yerlerden duymuşluğunuz vardır. Kendisi ‘Araba Devrilmeden Önce’ diye bir kitap yazmıştır; anıları eşliğinde demokrasinin uğradığı yol kazalarını tatlı tatlı anlatmaktadır... En iyi eseri, oğlu Profesör Hurşit Güneş’tir. Ki, siyasete heveslendiğinde ‘eğitim şart’ tadında konuşmalar yapmış, bayağı şaşırtmıştır. Siz yine de en kötü eseri olan ‘Araba Devrilmeden Önce’yi dikkate alın. Bulabilirseniz mutlaka okuyun, ‘Kandıralı Turan Güneş fenomeni’ni daha yakından tanıyın.

Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu’nu da bilmezsiniz...

Fethi Çelikbaş’ı bilmenize imkan ve ihtimal yok... Kendisi, 12 Mart darbesinin ‘demirbaş’ siyasetçilerindendi. Liberal olarak başladığı siyaset hayatını, darbecilerin umdesinde ve yedeğinde militarist bir nefer olarak tamamladı.

Uğur Mumcu’nun ‘Sakıncalı Piyadesi’nde Çelikbaş’la ilgili hoş ayrıntılar vardır... ‘Mutlaka okuyun’ diyeceğim ama, okumuyorsunuz, sonra da klavyeye sarılıp sağa sola küfür mailleri gönderiyorsunuz.

Fakat, Coşkun Kırca’yı ‘coşkun’ militarist görüşlerinden tanırsınız.

Eski bir diplomattır. Büyükelçiliği döneminde Asala militanlarının saldırısına uğradı, yaralandı. Bir ara siyasete soyundu. Üç hafta kadar Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturdu. Koltuğunu ısıtamadan indirildi. Doğan Medya Grubu’nda yazarlık yaptı. Şimdi aramızda değil. Derin devletimizin mutemet ve muteber elemanlarından biriydi. Hatta, önde gideniydi...

Hürriyet Partisi, işte bu değerlerle, 1955 yılında kuruldu.

Genel başkanlığa Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu getirildi. Bir kez seçime girdi. Toplam dört milletvekili çıkardı. İlginçtir, dört milletvekilini de, şirin Burdur ilimizden çıkardı.

Kırca’nın sonradan dahil olduğu parti, liberal görüşleri savunuyordu, Menderes’e kızıyordu...

Parti değil, bir tür ‘anti-Menderes dergahı’ydı.

Menderes’e kızan ne kadar liberal varsa, soluğu bu dergahta alıyordu.

Üç yıl süren romantik ‘karşıtlık macerası’ndan sonra parti kendini feshetti, CHP’ye katıldı. Liberaller de, otomatikman ‘devletçi’ oldular.

Şimdi sıkı durun...

Bize ‘DP’liymiş gibi’ yapan ve ‘Menderes’in avukatı’ olmakla övünen muhterem Hüsamettin Cindoruk, ‘Hürriyet Partisi’nin en ateşli müntesiplerinden biriydi.

Bu adam, şimdi, Demirel’in patronajında, kadim ve kurumsal DP’ye genel başkan olmak istiyor.

Mehmet Barlas’ın da vukufiyetle saptadığı gibi, Cindoruk eliyle Demokrat Partililer ‘46 Ruhu’na değil ‘28 Şubat Ruhu’na bağlı kalmaya davet ediliyor...

Hulasa:

Pazar günü gerçekleştirilecek kongrede Cindoruk kazanırsa, merhum Menderes (ve dolayısıyla 46 ruhu, dolayısıyla Türkiye) kaybetmiş olacak...

Menderes karşıtlığıyla neşvu nema bulmuş darbeci zihniyet ve Ergenekon taifesi de kazanmış olacak...
Star

Aziz ÜSTEL
Star
Hüsamettin Cintonik ve Ergenekon mızıkacıları geliyor!
17 Mayıs 2009

Hüsamettin (Cintonik) Cindoruk ve Ergenekon sanığı, amma illa da televizyon kanalı sahibi kimi zevat, yani Mehmet Haberal, Mustafa Özbek ve Tuncay Özkan, el ele, biz bize, kime ne bayrağı altında ve de Silivri’nin yoğurdu ah iktidar seni kimler doğurdu, şarkısı dillerinde, Demokrat Parti’yi ‘devralmaya’ gidiyorlar.

Dün televizyonlarda, Tayyip Bey’in ‘hak ettiğinden daha çok oy aldığını’ söyleyen, Hüsamettin Cindoruk, nam-ı diğer Cintonik ve de son Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, bunalıma dönüştüren, ‘valla 367 oy olmazsa olmaaaaz!’ diyen tayfanın baş destekcisi, ANAP’la birlikte merkez sağı birleştireceklerini söylüyor.

Her şeyden önce bu ‘birleşmeyi sağlayacaklar kim?’

Önce Sayın Süleyman Demirel.

Türkiye’de Başbakan olduğu sürelerde iki darbe yemiş, ama 28 Şubat’a da destek vermiş eski cumhurbaşkanı.

Yanına aldığı Hüsamettin Bey! Ergenekon gölgesinde kongre yapmaya soyunan, daha önce de emanetcilik yapıp, ‘ben siyaseti bıraktım ne haliniz varsa görün’ diyerek evine giden eski Meclis ve parti başkanı.

Ve de ANAP?!

Hangi ANAP?

Rahmetli Turgut Özal’ın ANAP’ı tarihe karıştı.

Şimdi onun sadece tabelası kaldı geride.

Ama illa da tutuklu olup da televizyon sahibi olan Mehmet Haberal.

Televizyonu olup da onu satan Tuncay Özkan.

Yani Ergenekon Mızıkacıları.

Bu tayfayı, Cindoruk şöyle tanımlıyor: ‘Şu an parti arayışı içinde olan pek çok hareket var hatta bu hareketi yapanların kimi tutuklu, televizyonları var. O arayışları yapanlar da, alacağımız sonucu bekliyor.’

Bu arada Sayın Demirel, Haberal’a, ‘Bu memlekette vatanperver olmanın bedeli var. Sen şimdi bu bedeli ödemeye gidiyorsun!’ demişti.

Haklı Demirel.

Bu bedeli daha önce çok ağır biçimde ödeyenler var.

Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan’dan tutun da Nazım Hikmet’e, Kemal Tahir’e, Sabahattin Ali’ye, Deniz Gezmiş’e kadar, sağcısıyla solcusuyla, onca insan ya celladın kemendine boynunu uzattı ya da yıllarca hapislerde çürüdü. Ama bunların hiç biri darbe yanlılarıyla, ‘Amma da çok oy aldı adam be! Alaşağı ediverek gayri!’ gibi ilkel, anlamsız ve de hiç bir sonuç sağlayamayacak işlere kalkışmadı. Gerçek ‘vatanperverler’ bunlardı işte.

Demirel’in darbeciler ve asker iktidar olsun diyenlerle birlikteliğe soyunmasını da en başka kendisi olmak üzere kimsenin açıklaması mümkün değildir!

Aziz ÜSTEL / Star
austel@stargazete.com

CİNDORUK'UN SÖZÜNE TEPKİLER ÇIĞ GİBİ

20 Mart 2010 10:47
İzmir'deki Roman dernekleri Saat Kulesi önünde bir araya gelerek kendilerine 'Çingene' diyen DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk'a tepki gösterdi.
Ege Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı Özcan Çayırlı, Sayman Kamuran Dinçpehlivan, İzmir Yenişehir Romanları Güzeleştirme Kalkındırma Derneği Başkanı Ali Yangır, Roman Esnaf Derneği Başkanı İrfan Cıtırkı ve İzmir Faytoncular Derneği Başkanı Gökmen Dunar, verdikleri ortak mesajda, "Cindoruk, kendi partisine oy atmazken ve Adnan Menderes'i asanlarla bugün kol kola yürürken Roman toplumunu rencide edecek sözler söylemesin. Cindoruk'u kınıyoruz. Gerekli yasal işlemleri yapacağız ve sandıkta hesabını soracağız." dedi.

Cindoruk, önceki günkü İzmir ziyaretinde, "Eskiden Kırşehir'deki ahilik toplantılarına başbakanlar giderdi. Şimdi Çingene toplantılarına gidiliyor." demişti.
haber10

DP'nin Başına Darbeci Başkan
İddialara göre Güniz Sokak zirvesinde, darbe mağduru Menderes'in partisine 'darbe davası'nın bir numaralı sanığını isteyen Cindoruk'a, Demirel ve Yılmaz karşı çıktı.
Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Güniz Sokak'taki evinde DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk ve Rize milletvekili Mesut Yılmaz'la önceki yaptığı toplantının ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı.

Demokrat Parti'nin liderliği için Eski Başbakan Tansu Çiller'den İlhan Kesici'ye kadar bir dizi ismin telaffuz edildiği görüşmede Cindoruk'un teklifi Demirel ve Yılmaz'ı şaşırttı. İddialara göre Cindoruk, darbe mağduru merhum Adnan Menderes'in partisinin başına, Balyoz davasının bir numaralı sanığı emekli Org. Çetin Doğan'ı önerdi. Cindoruk'un sözlerine Demirel ve Yılmaz, "Olmaz böyle şey!" diye tepki gösterdi. Demirel'e yakınlığı ile bilinen DYP'li eski bakanlardan Yaşar Topçu iddiaları Zaman'a değerlendirirken, "Bunları ben de duydum. Hüsamettin Bey yatıyor Ergenekon, kalkıyor Ergenekon. DP kimliğini kaybetmiş durumda." dedi.

Ocak ayında kongreye gidecek olan DP'de ilginç gelişmeler yaşanıyor. Cindoruk'un, görevi başka birine devredeceği kongre öncesi Demirel'in evinde yeni dönem stratejisinin belirlendiği bir toplantı yapıldı. Yılmaz'ın da katıldığı görüşmede muhtemel genel başkan adayları masaya yatırıldı. Edinilen bilgilere göre Mesut Yılmaz, Mehmet Ali Bayar'ın ismini önerdi, ancak "O bana rakip oldu." diyen Cindoruk'un itirazıyla karşılaştı. CHP'den istifa eden İlhan Kesici'ye de Demirel karşı çıktı. İsimler üzerinde mutabakat sağlanamayınca Cindoruk'tan Demirel'i bile şaşırtan Çetin Doğan teklifi geldi. Ancak, Demirel ve Yılmaz'ın karşı çıktığı Doğan'ın ismi toplantı bitmeden gündemden düştü. Görüşmede ismine itiraz edilemeyen tek kişi Tansu Çiller oldu. Delegeler üzerindeki gücü bilinen Çiller ismine Mesut Yılmaz da, "Kendisi isterse her türlü desteğe hazırım." sözleriyle destek verdi.

Eski bakan Topçu, Cindoruk'un DP genel başkanlığını bırakmamak için çaba gösterdiğini öne sürdü. Topçu, Ergenekon davasına bakış açıları benzer olan Cindoruk ile CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum arasındaki ilişkiye de dikkat çekti. aktifhaber

Cindoruk'a soğuk duş
3 Mart 2011

DP'nin kurucu başkanı Hüsamettin Cindoruk yolun sonuna geldi.

Demokrat Parti Genel Başkanlığı koltuğuna ülkücü kökenli bir isim olan Namık Kemal Zeybek'in oturması ve ardından Saadet Partisi, BBP gibi partilerle ittifak arayışlarının ortaya çıkması DP'nin kurucu başkanı Hüsamettin Cindoruk'u partisiyle yollarını ayırma noktasına getirdi. Cindoruk'un partiden ayrılarak CHP'ye katılabileceği veya kurulu bulunan DYP'ye gidebileceği konuşuluyor. haber10

Soylu, Cindoruk'a tepki gösterdi
30 Mart 2011

DP eski lideri Süleyman Soylu, CHP'ye açık çek veren Cindoruk'a bakın nasıl seslendi...


Eski Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk, önceki gün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu ziyaret edip, "Emrinizdeyim." dedi. Yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmede, Cindoruk'un, "Partinizin gönüllü görevlisiyim. Merkez sağ seçmenin CHP'ye oy vermesi için kapı kapı dolaşmaya hazırım." dediği belirtiliyor. Bu açıklamalar, DP'nin eski lideri Süleyman Soylu'nun tepkisini çekti. Soylu, Cindoruk'un tavrını, "Yıllarca saklandıkları maskelerinin altında milletimizi oyaladılar. Şimdi de maskeleri düştü. Bunlar geçmiş dönemlerde DP'nin içindeki kötü huylu habislerdir. Artık yuvalarına dönüyorlar. Zaten bunların temel hedefleri DP'yi CHP'ye monte etmekti. Foyaları ve niyetleri çabuk ortaya çıktı." sözleriyle değerlendirdi.

Hüsamettin Cindoruk'un öteden beri DP'ye zarar veren bir tavır içinde olduğunu belirten Soylu, asıl adresin 'Güniz Sokak', yani eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olduğuna işaret etti. 2007 seçimlerinde CHP'ye oy verdiği ortaya çıkan Cindoruk'un yerleşik düzenin devamını sağlamaya çalıştığını ifade ederek, "Bunların zihniyetinin temel işlevi, eski Türkiye'nin oligarşik anlayışının devam etmesidir. Bunların tutumları, üniversitelerde 'siyasi münafıklık' alanında tez konusu yapılmalıdır." diye konuştu.
Cindoruk'un daha partinin başında iken CHP'ye hizmet etmek için çırpındığını söyleyen Soylu, o dönem, "Partiyi CHP'ye peşkeş çekmeye çalışıyorlar." diye feryat ettiğini hatırlattı. Ardından, "Günlerce konuşsam bu durumun bu noktaya geleceğine kimseyi inandıramazdım. Herkesin bir hesabı var. Bir de Allah'ın hesabı var. Herkesin zihniyeti ortaya çıkıyor. Takke düştü kel göründü." ifadelerini kullandı. haber10


En son Ekim tarafından Cmt Mar 20, 2010 10:19 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş May 27, 2009 11:56 pm    Mesaj konusu: Encümen-i Daniş'in Cindoruk aşkı Alıntıyla Cevap Gönder

Zeybek'in diğer misyonu: Bahçeli'ye gözdağı vermek
Emre AKÖZ
Sabah
20 Ocak 2011

Dünkü yazıda Namık Kemal Zeybek' in niye Demokrat Parti başkanı yapıldığını anlatmaya çalıştım.
Zeybek gibi hem geçmişiyle, hem de fikirleriyle "dört dörtlük" diyebileceğimiz bir Türk milliyetçisinin söylemleri normal şartlarda MHP'den oy çalar.
İyi de... Bu iki partinin birbiriyle yarışacağını varsayarsak öyle olur.
(Cem Uzan'ın milliyetçi-popülist Genç Partisi'ni hatırlayın. 2002 seçimlerinde oyların yüzde 7.25'ini alarak MHP'nin baraj altında kalmasına yol açmıştı.) Halbuki Zeybek, baraj sınırında endişeli turlar atan MHP'ye "destek" olmak üzere DP'nin başına geçirildi.
Seçim günü yaklaşınca işbirliği yaparlar:
MHP, Zeybek ile birkaç arkadaşını seçilebilecekleri yerlere koyar. Buna karşılık DP tüm yurtta MHP'yi destekler.
***
Yukarıda "destek" kelimesini "tırnak içinde" kullandım çünkü Zeybek başkanlığındaki DP'nin destekten başka görevleri de var:
Anayasa referandumu sürecinde MHP'den koparak AKP'ye yönelen oyları toparlamak.
Gördüğüm kadarıyla "AKP karşıtı siyasetin" tasarımını yapanlar açısından, Zeybek'in çok önemli bir işlevi daha olacak:
Zeybek, Devlet Bahçeli'nin tepesinde bir "gözdağı kılıcı" gibi sallanacak.
Kafasına yatmayan bir talep geldiğinde Bahçeli bağırıp çağırmaya başlar. Faraza iş dünyasından bir baskıyla karşılaşırsa, "Beni kontrol edemezsiniz" mesajını verir.
Ama şimdi durum farklı: Bahçeli'den bir talebi olanlar, ona Zeybek üzerinden gözdağı verebilecek: "Dediğimizi yapmazsan, paraları Zeybek'e akıtır, medyamızın başköşesine onu oturturuz... Bir kez daha baraj altında kalırsan, siyasi hayatın biter... Sen en iyisi ayağını denk al" diyebilecekler.
***
Yani "Zeybek Bacanak" demek, İstanbullu bir kısım sermayedarın ve Aydın Doğan medyasının desteği demektir.
Demokrat Partili delegelerin bir kısmı, işte bunun kokusunu aldığı için damdan düşen Zeybek'e kollarını açtı.
Hüsamettin Cindoruk'un sorun çıkarmadan kenara çekilmesi ise işin içinde Aydın Doğan'dan başka Süleyman Demirel'in de olduğunu düşündürüyor bana.
Böylece AKP karşıtı cephenin tasarımını yapmaya çalışanlar az çok belli oluyor.
Örneğin bunlar arasında Encümen-i Daniş de var. "Kulüp" emekli yüksek komutanlar, sivil bürokratlar ve kimi siyasetçilerden oluşuyor.
Başkanlık da yapmış üyelerinden Necmettin Karaduman, Aksiyon dergisine yaptığı açıklamada, Süheyl Batum'u DP aracılığıyla siyasete sürenlerin kendileri olduğu söyledi.
Bildiğiniz gibi DP olmayınca Süheyl Batum, CHP'de karşımıza çıkıverdi.
Adamlar, Süheyl Batum'da kendilerince bir ışık görmüş, "ille de siyasete sokalım" diye uğraşıyorlar.
Yani bir nevi, "DP uyduramadık, CHP verelim..." senaryosu.
***
Ne kadar hazin bir durum değil mi?
Partinin (yani toplumsal taleplerin) hiçbir önemi yok. Bunlar için tek şart, partinin vesayet rejimine boyun eğmiş olması.
Aynı Karaduman, Hüsamettin Cindoruk'u da DP'nin başına kendilerinin getirdiğini ama hayal kırıklığına uğradıklarını söylüyor.
Anladığım kadarıyla Encümen-i Daniş'in beceremediğini, bu seçim için başkaları yapıyor.
Onlar AKP'nin karşısına DP'yi dikmeye çalışmış. Tabii işe yaramamış.
Şimdiki tasarımcılar ise DP'yi yukarıda anlatmaya çalıştığım şekilde kullanıyor.
Son olarak: Ben "atamalara" baktıkça, "Askerler bu işin neresinde" diye düşünüyordum.
Henüz o damarı bulamadım.
Not: "DP'yi niye bu kadar önemsiyorsun" demeyin. Siyaset mühendislerinin çalışmaları en iyi oradan izleniyor.




Yeni DP'yi Destekleyecek Medya
06 Haziran 2009 10:46

Demirel organizeli konsorsiyumun çok kirli planlarını Mahmut Övür deşifre etti. Yeni siyasi oluşumun hedefe ulaşmada izleyeceği yıkma planları, finans kaynakları..

DP ile Anavatan Partisi birleşme konusunda ilk adımı attı. Büyük olasılıkla da devamı gelecek. İki parti önce kongrelerini yapacak ardından da yeni bir isim altında, örneğin "Birleşik Merkez Parti" olarak siyasi çalışmalarına başlayacak.
Teorik olarak kulağa hoş geliyor.
Zaten amaç da toplumda böyle bir algı yaratmak.
Ancak bu çabaya rağmen kafalarda oluşan soru işaretleri hâlâ devam ediyor. Çünkü eski siyasilerin toplumda bir karşılığı olmadığı bilinen bir gerçek. Yapılan son kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor. Araştırmalarda yüzde 1'lere düşen DP ile yüzde 1'in altındaki Anavatan Partisi'nin birleşmesi dünyayla buluşmak isteyen Türkiye toplumuna umut mu olacak? Toplumun onları bir umut olarak görmemesi bir yana, bu oluşumda da kimsenin umut olma gibi bir derdi yok.
Peki, bu durumda neden DP böylesine önemsendi ve bazı kesimlerden ciddi destek gördü?


Sorunun cevabı Türkiye'nin içinden geçtiği siyasi süreçle yakından ilgili.
DP kongresinin sürdüğü gün Mehmet Ali Bayar'a yakınlığıyla bilinen bir siyasetçi şöyle diyordu:
"Asıl amaç siyaset yapmak değil."


Bu cevabın şifrelerini bir başka deneyimli siyasetçi çözüyor: "Bu çok uzun zamandan beri planlanan ciddi bir organizasyondur. Arkasında bir konsorsiyum var. Bu konsorsiyumda Süleyman Demirel, Hüsamettin Cindoruk, Mesut Yılmaz, Mehmet Ağar, Mehmet Haberal, Bedrettin Dalan ve bir medya patronu var. Hedeflenen yeni bir 28 Şubat yapılanmasıdır. DP delegesi buna alet edilmiştir."
Bazı siyasilerin iyi niyetle baktığı DP ve Anavatan Partisi'nin birleşmesi de bu planın bir parçası mı olacak?


Deneyimli siyasetçi sürecin bundan sonrasını şöyle anlatıyor.
"Bu yapılanmanın iki ayağı var, biri Ergenekon'u sulandırmak, ikincisi ise iktidar partisini yıkmak. Seçime kadar parçalı şekillerde iktidara ve Ergenekon sürecine taciz ateşi yapılacak. MHP'nin almayıp, CHP'nin aldığı pozisyonu diğer siyasi partilerle güçlendirmek istiyorlar. Buna Şener'in partisi de dahil."

Bu öneri çok tartışılır!
Böylece 2003 yılından bu yana AK Parti karşısında hayali kurulan cephenin oluşması da hayata geçirilmiş olacak.

Darbe girişimleri, 367 dayatmaları, 27 Nisan e-muhtıralarıyla önü kesilemeyen AK Parti'yi durdurmak için bütün merkez sağcılar bir araya getirilmek isteniyor. Sonunda sivil siyaset yolu tercih edildi ama bu kez de ortaya yıpranmış isimlerle çıkıldı.
Ayrıca hesaba katılmayan isimler gerçeği de var. Bu noktada iki partinin birleşmesi gerçekleşse bile merkez sağın toplanamayacağını ileri süren "deneyimli siyasetçi" ilginç bir başka noktaya dikkat çekiyor:
"Bu süreçte en büyük darbeyi Tansu Çiller yedi.

Oyun kuracak alanı kalmadı. Çıkıp '28 Şubatçılara partiyi teslim etmeyeceğiz' deseydi farklı bir kongre olurdu. Ama demedi ve o da oyun dışı kaldı. Ancak Tansu Çiller, Aydın Menderes ve Mehmet Ali Bayar'ın dışarıda kaldığı bir birleşik merkez sağ nasıl olacak? Bu işi planlayanların işi de kolay değil."
Son dönemde siyasetin hareketlenmesiyle yeni şeyler bekleyenlerin hayal kırıklığı yaşayacağını ileri süren "deneyimli siyasetçi" sözlerini çarpıcı bir iddiayla bitiriyor:


"Demirel'in kendine gelen bir heyete söylediği önemli bir söz var: 'Eğer, bir medya patronuna 800 milyon TL civarında ceza vuruluyorsa o medya patronundan bu harekete 100 milyon TL alınabilir.' Sanırım bu söz pek çok şeyi açıklıyor."


b]Encümen-i Daniş'in Cindoruk aşkı[/b]

Ergenekon davası ile gündeme gelen Encümen-i Daniş'in Başkanı Necmettin Karaduman'ın Hüsamettin Cindoruk'u DP Genel Başkanlığı için ikna ettiği ortaya çıktı.

27 Mayıs 2009 23:32

Ergenekon soruşturması sırasında yeniden gündeme gelen ve Türkiye'nin son 20 yılda pek çok olayda doğrudan ilgisi olduğu anlaşılan Encümen-i Daniş'in Demokrat Parti Kongresi'ne de müdahale ettiği ortaya çıktı. Encümen-i Daniş'e başkanlık ettiği öğrenilen eski TBMM Başkanı Necmettin Karaduman'ın Filizli Köşk'te yaptığı görüşmede Hüsamettin Cindoruk'u, DP'nin başına geçmesi konusunda ikna ettiği öne sürüldü.

YENİ ADRES FİLİZLİ KÖŞK

Encümen-i Daniş'in Kadıköy'deki geleneksel toplantılarından farklı olarak bir süredir Göztepe'de Türk Parlamenterler Birliği Sosyal Tesisi olarak kullanılan Filizli Köşk'te eski AP, DP ve DYP'li isimlerle biraraya gelen Karaduman'ın DP'den başlayarak yeni bir oluşum için toplantılar yaptığı belirtildi. Aralarında Vefa Poyraz gibi eski bakanların da yer aldığı gizli toplantılarda, özellikle AK Parti'yi hedef alan yeni siyasi stratejilerin geliştirilmesinin ele alındığı öğrenildi.

BATUM'UN YERİNE CİNDORUK

Karaduman'ın başkanlığında Adalet Partili ve DYP'li eski bakan ve milletvekilleri ile bir süredir Filizli Köşk'te yaptığı toplantılarda yeni bir siyasi hareketin kurularak, başına Anayasa profesörü Süheyl Batum'un getirilmesi tasarlandı. Bu çalışmalar sırasında DP'nin ele geçirilme fikri gündeme geldi. Necmettin Karaduman, Hüsamettin Cindoruk'u DP Genel Başkanlığı için ikna edince, yeni parti fikrinden vazgeçildi. Çalışmalar Cindoruk'un DP Genel Başkanlığını kazanması yönünde yoğunlaştı ve 17 Mayıs 2009 tarihinde yapılan kongrede Cindoruk, DP Genel başkanlığına seçildi.

SÜLEYMAN SOYLU UYARDI

DP eski lideri Süleyman Soylu, kongre öncesinde yaptığı açıklamalarda Ergenekon'un partiyi ele geçirmeye çalıştığını belirtmiş ve bunu engellemek için var gücüyle çaba gösterdiğini belirtmişti. Partisine yönelik ciddi sızma işaretleri aldığını belirten Soylu, aynı güçlerin 367 oylaması öncesi DP ve Anavatan Partili milletvekillerinin Meclis'e girmesini engellediğini belirtmişti.

TAHSİN PAŞA KULLANIYORDU

ll. Abdülhamid'in Başkatibi olarak Yıldız Sarayı'nda görev yapan Tahsin Paşa'ya ait olan Filizli Köşk, 19. yüzyılda da sarayın ileri gelenleri tarafından kullanıldı. Geleneksel Türk Evi Planı'na sahip 3 katlı yapı, Türk Parlamenterler Birliği'nin hizmetine sunuldu.

Ergenekon soruşturmasına daha sert siyasi muhalefet

Ergenekon soruşturması sırasında yeniden gündeme gelen ve 28 Şubat sürecinde etkili olan Encümen-i Daniş'in başkanı Necmettin Karaduman'ın Filizli Köşk'te yaptığı gizli toplantılarda, özellikle Ergenekon soruşturmasına yönelik muhalefeti, siyasi zeminde güçlendirmeyi amaçladığı öne sürüldü. Yapılan toplantılarda Cindoruk'lu DP'nin yeni süreçte Ergenekon soruşturmasını hedef alan açıklamalara yoğunluk vereceği kaydediliyor.

Gerçekleri açıklayacağım

Hüsamettin Cindoruk'un genel başkan seçilmesinin ardından partiden istifa eden Aydın Menderes, Süleyman Demirel ve Hüsamettin Cindoruk ile ilgili çarpıcı açıklamalar yapacağını söyledi. Menderes, "Son zamanlara kadar bu insanlar, DP'nin aziz hatırasından, milli irade ve demokrasiden kopmamışlardı. Bundan dolayıdır ki zamana bıraktım bazı şeyleri söylemeyi. Ama aşağı yukarı özellikle son 2 -3 yıldır sürdürdükleri tutumları, sözleri itibariyle bazı açıklamaları yapmak, hatta bunları devam ettirmek bir zorunluluk haline geldi" dedi.


Etiketler: hüsamettin cindoruk necmettin karaduman encümen-i daniş

Yeni Şafak

Cindoruk'tan Ertosun'a Destek
31 Temmuz 2009 14:59

DP lideri Cindoruk, Ergenekon savcılarını görevden almaya çalışan HSYK üyesi Ertosun'a sahip çıktı, krizden Bakan Ergin'i sorumlu tuttu...

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Üyesi Ali Suat Ertosun'un, Ergenekon sanığı Engin Aydın'la görüşmesini normal karşıladı. İnsani ilişkiler çercevesinde bu tür görüşmelerin olabileceğini belirten Cindoruk, "Kendisi, bunun insani bir olay olduğunu söylüyor. Elinizde bir belge, bilgi yoksa dediğiyle yetineceksiniz. Hepimizin aile hayatında, görüşlerinde, yemeklerimizde çeşitli insanlar bulunur. Onların fikirleri domuz gribi değil ki size bulaşsın." dedi.

DP İzmir İl Başkanlığı'nın yeni binasını açan Cindoruk, ardından basına verdiği demeçte Anavatan Partisi'yle birleşmenin son aşamaya geldiğini, bundan önceki birleşme gibi fiyasko yaşanmayacağını söyledi. Gazetecilerin, HSYK'deki "korsan kararname" skandalını sorması üzerine Cindoruk, Türkiye'nin hakim ve savcı atamalarında 21 gün kaybetmesinden Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i sorumlu tuttu. Bu tartışma yüzünden HSYK'nin imajının zedelendiğini belirten Hüsamettin Cindoruk, "En son yargıda bir kriz yaşandı. Gerçekci bir kriz mi yoksa yapay mı? HSYK, her sene iki defa hakim ve savcıların tayinlerini yapar. Bugüne kadar bu tayin ve kararnameler için tek tartışma duydunuz mu? Türkiye Cumhuriyeti'nde görülmemiş biçimde, ilk defa bir yargı krizi ortaya çıktı. HSYK, 21 gün basit bir meseleyi, bir tayin meselesini tartıştı. Bu 21 gün sonunda ortaya çıkan ve çok önemli olmayan tayin kararnamesi, birdenbire taraflarca çok önemli bir mesele haline geldi." şeklinde konuştu.

HSYK üyelerinin Ergenekon davasıyla ilgili görüşlerinin birbiriyle aynı olduğunu iddia eden DP Genel Başkanı Cindoruk, "Ergenekon'la ilgili bizim görüşümüz açık ve kesindir; HSYK'nin fikriyle eşdeğerdedir. Onlar, bizim söylediklerimizi doğrulamıştır. O davanın niteliği, niceliği hakkında yüksek yargı bir karar vermiştir. O kararın sonundaki tahkikat, bizim dediklerimizin haklı olduğunu ortaya koyacaktır. Biz bir davaya hiçbir zaman odaklanmayız. Bizim söylediğimiz, bir hukuk yolunun yanlışlarla başlaması ve sürmesidir. O zaman hukuk yara alır, o dava yara alır. O davanın şüphelileri, sanıkları zulüm görmüş olur." ifadelerini kullandı.

Bu meselenin halk arasında güven duygusunu sarstığını da öne süren Cindoruk, "Sanki Türkiye'de benim savcım, senin savcın, benim yargıcım, senin yargıcın, benim mahkemem, senin mahkemen olduğu izlenimi ortaya çıktı. Yargı birliğini kırıp geçiren bu 21 günü, Türkiye tarihinin kara bir lekesi olarak görüyorum. Bir iki günde çözülmesi gereken bir mesele, bu iktidarın bakanının müdahil olmasıyla siyasi krize dönüştü. Bu 21 gün az mı? Bir başbakanın oğlunun askerlik süresi. Ne yazık ki adaletin ve yargının itibarını zedeleyerek oradan çıktılar. Tartışma da devam ediyor." diye konuştu.

Engin Ardıç
e.ardic@sabah.com.tr
Hişt hişt geliyor
16.10.2009 07:55

Aydın Bey'in takalarına daldık, amiral gemisini unuttuk... Harikalar yaratıyor.
Muhteşem "siyasi tahliller" yayınlıyor.
Birisine göz attık: Sürprizlere gebe bir parti varmış...
Hangisi ola ki, diye baktık... DP imiş.
Daha doğrusu, DP çatısı altında birleşecek olan DP ile ANAP. Katılmayı düşünen "daha başka partiler" de varmış.
Nasıl gebeymiş, kim bırakmış, ne zaman doğum yapacak, ne doğuracak diye baktık... Onu söylemiyor.
Şu anda kongreler sürüyormuş, canlı, çekişmeli, pek çok delegenin katıldığı kongrelermiş bunlar.
Yani sürpriz yapacak da iktidara mı gelecek? Hayır, o kadarına dili varmıyor... Barajı mı aşacak? Aşamazsa madara olurum diye onu da söylemiyor, yalnızca sürprizlerden dem vuruyor. "Programa ilaveten" sürprizler.
Yani bize de "taraflı yazar" demezler mi bunlar, gel de gülme...
Partinin başkanı Hüsamettin Cindoruk, "Türkiye'de ayak basmadık yer bırakmayacağız" demiş.
Cindoruk şu anda tam 76 yaşında, Aydın Doğan'ın bazı adamlarının kaşıdıkları üzere erken seçim olursa 77, zamanında seçim yapılırsa 78 yaşında sürpriz doğuracak. Ama önce ayak basacak.
Ayağı bastın mı, oradan "tulum çıkıyor" herhalde.
Altmış yaşındaydı, Tansu Çiller'e karşı genel merkezin adaylığı teklifine yanaşmadı, ya çekindi ya üşendi, kapısına kadar gelip yalvaran partilileri kovaladı, bu işi İsmet Sezgin'e bıraktı ve partinin Çiller'in eline geçmesine yol açtı, on altı sene sonra sürpriz yapacak!
O zaman Demirel'in sözünü dinlememişti, şimdi dinledi, halayık bozulduktan sonra kapıya kol demiri vurmaya çalışıyor...
Meydanlara çıkınca ortalık şenlenecekmiş, tadını insanların damağında bırakacak bir muhalefete hazırlanıyormuş... Öyle yazıyorlar. (Mehmet Ali Bayar'ın lafı hiç geçmiyor yahu, kambersiz düğün olur mu?) Aydın Doğan'ın bazı adamları zavallılığın doruklarına tırmanmaya başladılar.
Bir umut... Bir kör umut... Saadet Partisi AKP'den oy tırtıklarsa... Sarıgül asıl görevi olan "CHP'yi kırmak" yerine azıcık da iktidar partisinden oy götürürse... Eh, Hüsamettin Bey de sürpriz doğurup seçim barajına yaklaşırsa... Rahşan Hanım'ın kuracağı yeni partiyi de unutmayalım arkadaşlar.
Hani ister misiniz, patronun vergi cezasını "tahsil etmeyecek" bir koalisyon?... Vallahi ne güzel olur... Erken seçim isteriz diye bastırıp o zamana kadar da maliyeyi oyalamanın bir yolu bulunursa...

02 Aralık 2009 21:23
Cindoruk'un Eşitlik Anlayışı
Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Danıştay’ın katsayı farkı ile ilgili vermiş olduğu karar hakkında ilginç açıklamada bulundu..

Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Danıştay’ın katsayı farkı ile ilgili vermiş olduğu kararın hukuksal bir karar olduğunu söyledi.

Elazığlı partililerle bir araya gelmek ve özel bir televizyon kanalında yayınlanacak bir programa katılmak üzere havayoluyla geldiği Elazığ’da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Danıştay’ın verdiği kararın hukuksal bir karar olduğunu söyledi.

Konunun ideolojik olarak tarif edildiğini söyleyen Cindoruk, konu hakkında Başbakana katılmadığını belirtti. Ortada bir ideolojinin olmadığını savunan Cindoruk şunları söyledi:

" Ortada bir eğitim problemi var ve o problemini Danıştay kendine göre çözmüştür. Dava Daireleri Genel Kurulu bu konuyu çözecektir ve tekrar karar verecektir, her şey hukuka uygun cereyan ediyor. Ben burada bir ideoloji görmüyorum" diye konuştu.
aktifhaber

AKILLARA ZİYAN YORUMLAR!
10 Aralık 2009
Hükümet üyeleriyle ilgili tuhaf değerlendirmelerde bulunan DP lideri Cindoruk, TBMM Başkanı için de, 'İran rejimindeki Humeyni ekolünün bir tatbikatı' ifadesini kullandı.
DP lideri Hüsamettin Cindoruk, hükümet üyelerine başörtülü eşleri nedeniyle ağır hakaretler etti. Aylık enerji dergisi Eko-Enerji'de yayınlanan röportajında Cindoruk, “Aile fotoğraflarına baktığımız zaman sadece bizim devlet adamlarının eşleri türbanlı, öteki aile fotoğraflarında hatta Ürdün, Mısır, Suriye gibi devlet adamlarının eşleri medeni ve başları açık gözüküyorlar. Bu fotoğrafların bir kısmı da açıkçası kriptolara giriyor. Onun için de Türkiye'ye mesafe koydular. Hissettiğim, en az iki seçimde Türkiye'de muhafazakar da olsa laik düşünce iktidara gelirse Türkiye ile AB arasındaki buzlar eriyecektir” iddiasında bulundu.

Cindoruk, Mehmet Ali Şahin'in TBMM Başkanlığı'na seçilmesini 'Humeyni ekolünün tatbikatı' şeklinde yorumlandı:

“Meclis Başkanı değişikliğinde yine dini eğitimi olan bir Meclis Başkanı ortaya kondu. Bu bir dayatmadır. Bu İran rejimindeki Humeyni ekolünün bir tatbikatı. Bugün Ahmedinejad'ın dahi din eğitimi almadığını biliyoruz.”

Cindoruk'un saldırılarından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da nasibini aldı: “Dışişleri ilişkileri medeni ilişkiler. İran bile Dışişleri Bakanı tayininde dikkatli davrandı. Bizde ise aile hayatı tamamen tesettüre dayalı biri Dışişleri Bakanı yapıldı. O da kendi düşüncelerini tatbike geçirdi ve daha ziyade İslam folkloruna uygun bir hayat yaşıyor.”

yenişafak / internet
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com