EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Kültürle Müslüman olmak

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Pts Eyl 22, 2008 10:38 pm    Mesaj konusu: Kültürle Müslüman olmak Alıntıyla Cevap Gönder

Hasan Bülent KAHRAMAN
Kültürle Müslüman olmak
20 09 2008 07:25
Sabah

Müslümanlık bir inanç işi ve dinsel bütün inançlar gibi büyük ölçüde ailede başlayan bir eğitimle oluşuyor

Türkiye'de doğan ve yaşayan bir çocuğun çok özel bazı durumlar dışında Müslüman olmayarak şahsiyetini bulması pek düşünülecek bir şey değil. Bazı entelektüellerin sahip oldukları aşırı "septik" tavır nedeniyle bırakın Müslümanlığı çocuklarına dinle ilgili herhangi bir bilgi vermediklerini biliyorum. Ya da bazı insanların kendi kişiliklerini oluşturduktan sonra dinsel inanışları konusunda kendi kararlarını verdikleri de malum. İnsanlar dinle ilişkilerini "deizm, ateizm, agnostisizm" şeklinde tanımlayabilir. Kimsenin bir diyeceği de olamaz.

Bununla birlikte benim neredeyse değişmeyen temel görüşüm, Türkiye'de doğup yaşamış birisinin ne yaparsa yapsın, neye inanırsa inansın kültürel Müslüman olma özelliğini yitirmeyeceğidir. (Bu "azınlıklar" için de geçerli bir durumdur.) Başka türlü nasıl olabilir? İyi kötü Müslüman bir aileye doğmuş, aileden birisini namaz kılarken görmüş, bayramları yaşamış, el öpmüş, kandil simidi yemiş, günde beş defa ezan sesini duymuş, camilere girip çıkmış, cenaze kaldırmış, mevlit duymuş, Kuran dinlemiş birisinin kendini bütünüyle Müslümanlığın dışında tanımlaması, kişisel planda olsa da kültürel formasyon olarak kabul edilebilecek bir şey değil.

Bu "büyük" gerçeğe rağmen Türkiye'de gündelik hayata bakınca Müslümanlıkla ilgili kültürün niye bu kadar cılız, yavan, yüzeysel olduğunu insan hayrete düşerek kendi kendisine soruyor. Şimdi Sabah da aynı soruyu çeşitli kişilere sorarak bir yanıt bulmaya çalışıyor. Benim görüşlerim de 7 Eylül 2008 tarihli Pazar Sabah'ta yayınlandı. Fakat orada Evrim Altuğ'un sorularını yanıtladıktan sonra üstünde düşününce aklıma başka bir nokta daha geldi. Şimdi onu belirtmek istiyorum.

Bize sorulan sorular da, verdiğimiz yanıtlar da İslam estetiği üstündendi. "Bir İslam estetiği var mı, varsa özellikleri nelerdir" sorusunun yanıtını insanlar Şarkiyatçılığın ortaya çıkışından yani 19. yüzyıldan bu yana araştırıyor. Tanpınar bu alimlerin en önemlilerinden birisi olan Massignon'dan çok etkilenmişti. Daha sonra bu çizginin en önemli adlarından birisi Oleg Grabar oldu. Grabar birçok Türk öğrenci de yetiştirdi.

Massignon konuya daha düşünsel bir yaklaşım gösteriyor ve İslam mistisizmi üstünde duruyordu. Fakat Grabar'dan yani Amerikan akademyasının konuyu incelemeye başlamasından sonra İslam kültürü (ve sanatı) doğrudan doğruya bir mimarlık ve görsel sanatlar meselesi haline geldi. İlk Müslüman toplumlardan bugüne kadar özellikle mimarlığın ve objelerin biçimlendirdiği bir kültürel algılama sorgulandı. Selçuklu-Osmanlı çizgisi de buna dahil edildi.

Buna söyleyecek bir şey yok. Ne var ki, ben bunun bizi ve tartıştığımız konuyu yeterince ilgilendirdiği kanısında değilim. Daha açık söylersem bir İslam kültürü (ve sanatı) ile ilgili değiliz. Bizi ilgilendiren Müslüman kültürü (ve sanatı). İkisi arasında çok önemli bir fark var. İslam kültürü deyince daha evrensel bir oluşumun genetik kodlarını sorguluyoruz. Halbuki Müslüman kültürü dediğimizde çok daha yerel bir anlayışın içinde kalıyoruz. İşte bütün o kandil, mevlit, Kuran, cami, mahya, bayramlaşma bunun bir parçası.

O zaman tartışma dönüşüyor. Çünkü eğer bugün iç içe olduğumuz Müslüman kültürün veya kültürel Müslümanlığın yetersizliğinden yakınıyorsak bu doğal; çünkü Müslüman kültürü veya kültürel Müslümanlık hayatın diğer alanlarındaki duyuştan ve tepkiden bağımsız değil. Eğer ortada bir estetik/sizlik sorunu varsa bu Türkiye'nin yaşadığı genel bir sorundur ve nedenleri İslam'la değil doğrudan doğruya bizimle, kendimizle ilgilidir.

Kültürümüz genel olarak ne kadarsa kültürel Müslümanlığımız da ancak o kadardır!

Not: Sabah'ta yazmaya ilk başladığımda Haşmet Babaoğlu beni uzakta olmasına karşın selamlayan birkaç kişiden birisiydi. Onun yazılarının ve dünyaya bakışının arkasındaki duyarlılığın bir uzantısıydı. Şimdi onunla kendi gazetemde bulaşabildiğim için mutluyum. Hoş geldin Haşmet!
HASAN BÜLENT KAHRAMAN - SABAH
hasan.kahraman@sabah.com.tr


Hasan Bülent KAHRAMAN
İslamsız Müslüman olmak
22 09 2008 07:22
Sabah

Büyük bir içtenlikle itiraf edeyim ki hiç niyetim yoktu, belki ileride bir kez daha dönerim,

bu hafta siyasal tartışma konularına devam edeyim diye aklımdan geçiriyordum ama cumartesi günü yazdığım Kültürle Müslüman Olmak başlıklı yazıma akıl almayacak sayıda emesaj ve dolayısıyla tepki gelince ben de kendimi o konuya devam etmek ve düşüncelerimi biraz daha açmak, genişletmek zorunda hissediyorum.

İslami kültür
Söylemek istediğim şudur: Türkiye'de İslam'la kurulan kültürü Müslümanlıkla kurulan kültürden ayırmak gerekir. İslam olmaksızın bir Müslümanlık olmayacağını düşünmek başka bir şeydir, kültürel platformda bu ikisinin zorunlu olarak birbiri içinde eridiğini, birbirini belirlediğini düşünmek ayrı. Ama genel olarak ben bugünkü Müslümanlığın İslam'la çok iç içe olmadığı kanısındayım.
İslam en geniş manada akaid ve amel anlamına gelir. Kendisine özgü bir felsefesi vardır. Düşünsel bir derinliğe, içerik ve kapsama sahiptir. Bu nedenlerle de İslami kültür, kültür teorisinde yüksek kültür adı verilen oluşumları etkiler. Yüksek kültür ancak eğitim yoluyla anlaşılan, tadına varılan ve yeniden üretilebilen bir kültürdür. Yüksek kültürün dolayısıyla da İslami kültürün üretilmesi ve sürdürülmesi doğrudan doğruya devletin, merkezi otoritenin katkısını gereksinir.
İslami kültür özellikle Osmanlı döneminde o devletin kültürel üstyapısı olarak biçimlendirilmiştir. Cumhuriyet döneminde de kısmen devlet tarafından ele alınmıştır. Eğer bize özgü bir İslam estetiğinden söz edeceksek bu Osmanlı estetiğiyle iç içedir. (Hıristiyan estetiği de Roma İmparatorluğu tarafından kurulmuştur.)
Oysa benim Müslüman kültürü veya kültürel Müslümanlık dediğim kültürün bununla ilgisi yoktur. Müslüman kültürü halk İslamı'nın ( volk Islam) bir uzantısıdır, halk tarafından şekillendirilmiştir ve bütünüyle görgül bir kültür olarak oluşur. Müslüman kültürüne bu bakımdan bir tür halk kültürü veya halk kültürünün bir bileşeni demek mümkündür. Daha ileri giderek başka bir ayrım daha yapmak ve İslam estetiğinin kentsel buna mukabil Müslüman estetiğinin taşralı olduğu da öne sürülebilir. Bunu müziğe bakarak anlayabiliriz. Osmanlı saray bestecileri klasik dinsel formlarda besteler yaparken halk ilahi söylemiştir. Şiir ise benzeri farkları ortaya koyan bir başka alandır.

Yozlaşan bir kültürel genetik
Bu saptamaları yaptıktan sonra bugünkü soruna dönelim : bugün ortada yetkin bir İslam estetiğinin bulunmadığından söz etmek bütünüyle yanlıştır. Çünkü olamaz. İslam Cumhuriyet'le birlikte halkın gündeminden büsbütün çekilmiştir. Cumhuriyet 85 yılda ancak bir defa bu konuyla ilgilenmiştir. O da Meclis'in bahçesine dikilecek camidir.
Bugün ortada beğenilmeyen, yakınılan, yozlaşmış bulunan, sayılan (ben de bu olumsuz nitelendirmeleri aynen benimsiyorum) bir Müslüman estetiği vardır. Beğenmiyorum o estetiği, yoz buluyorum ama nedenlerini anlıyorum. Birinci neden o kültür taşranın yaşadığı bütün dönüşümlerin içinden çıkmaktadır. Dönüşümün bir boyutunu kiçleşme oluşturuyor. Kaçınılmaz; çünkü, bir kültür karmaşıklaşmaya başladığında kiçleşir. Bugün Müslüman kültürü hem taşralıdır hem kentli, hem alt kültürlerden beslenir hem gelenekten. Kendisi olamayan ve daima bir şeyleri taklit eden bir kültürden söz ediyoruz.
İkincisi bu kültür sadece görgüldür ve daha yüksek bir kültürel kaynaktan beslenmemektedir. Bu niteliğe sahip ve sadece kendi içinden gelişen bütün kültürler yozlaşır. Tarihte bunun en önemli örneği Bizans kültürüdür. Yunan-Roma ekseninde gelişmiş ama sadece kendisini referans aldığı için de yozlaşmıştır.
Özet olarak kısmen halk kültürü diye görülmesi gereken Müslüman kültürü veya kültürel Müslümanlık İslam'dan ve onun felsefi, düşünsel derinliğinden yoksundur. Müslüman kültürü İslam'dan kopmuştur ve ondan sonra yozlaşmaya başlamıştır. İslamsız bir Müslüman kültürünün gerçekliği ve derinliği ancak bu kadar olabilecektir.
Arabesk neyse bugünkü Müslüman kültürü de odur.

HASAN BÜLENT KAHRAMAN - SABAH

hasan.kahraman@sabah.com.tr
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> FİKİR YAZILARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com