EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Efendiler, lütfen laiklige mukayyet olunuz

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> KAFANA GÖRE TAKIL
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Çrş Eyl 10, 2008 10:28 pm    Mesaj konusu: Efendiler, lütfen laiklige mukayyet olunuz Alıntıyla Cevap Gönder

Diyanet meselesi: Ezberler ve gerçekler
Haşmet Babaoğlu

Bizde hep böyledir... İslamcı, İslam'ı bilip öğrenmekten kaçınır.

Sosyalist, sabah akşam kapitalizmi analiz eder ama sosyalizmin eleştirel analizinden fena halde sıkılır.

Kemalist, Mustafa Kemal'i ve çağındaki uygulamaları merak edip öğrenmek yerine beşinci sınıf kaynaklardan toparlanmış üç beş ezberle idare eder.

Liberal, sosyal ve ekonomik alanlarda serbest rekabeti değil, iş hayatını ve kartelci işadamlarını sever.

Laiklik meselesinde de durum aynıdır.

Ezberlenmiş yanlışlar, peşin yargılar basit fakat gerçek bilgiden daha üstün tutulur.

***

Geçen hafta Diyanet İşleri Başkanı'nın Kuran okuma tavsiyesini yanlış ve laikliğe aykırı bulanlara karşı "bundan daha normal ne olabilir, kaldı ki bu tür tavsiyeler bana göre Diyanet'e yasa yoluyla verilen görevlerdendir" dedim ve 1965 tarihli yasanın ilk maddesini hatırlattım ya...

Gelen okur mektuplarından bazıları çok ilginçti.

Şaşkındılar.

"Bir laik devletin yasasında İslam dinine böyle vurgu yapılmaması gerekir, yanlış yazmış olabilir misiniz?" diye soran bile vardı.

Bilmiyorlardı.

Çünkü gerçekte ne laikliği, ne de Cumhuriyet'in kuruluşunu öğrenmeye niyetleri yoktu!

Öyle olsalar "Diyanet ateistlerin de, Hıristiyanların da Diyanetidir" gibi garip tezler öne süreceklerine, "laik bir düzende Diyanet'e ne gerek var" demeleri gerekirdi.

Gülünç biçimde "dinsiz Diyanet" isteyeceklerine "Diyanet'siz rejim" talep etmeleri daha doğru olurdu.

Ama dertleri başka! Beğenmediklerini tepelemek için kullandıkları birkaç sopadan biri "laiklik", o kadar!

***

Bir okurum da "Büyük Atatürk'ün Diyanet'i böyle değildi" demiş. "O Diyanet Kuran okunmasını tavsiye etmezdi" imasıyla tabii...

Belli ki, ilk Diyanet yasasını ve 1925'te TBMM'nin Kuran tefsiri ve hadis tercümeleri için ödenek ayırıp Diyanet İşleri Reisliği'ne bu görevi verdiğini bilmiyor. "Hak Dini, Kuran Dili" ve "Sahih-i Buhari" tercümesinin hazırlanması ve 1927'de Türkçe bir hutbe mecmuasının basılıp dağıtılması sürecini öğrenmek zor geliyor.

Bizim "laikçi"lerin hesaplaşmaktan kaçındığı tarihi gerçek açıktır: Cumhuriyet laikliği bir rejim olarak uygulamaktan çok ideoloji olarak benimsemiştir.

Devlet, dinin kendi üzerindeki etkisine önlem alırken, din üzerinde özellikle etkili olmayı hedeflemiştir.

Problemin de, çözümün de kaynağı tam bu noktadır.
Sabah

Umreden dönen sunucu İkbal Gürpınar, yayına
10 Nisan 2010
TRT'de yaptığı sabah programlarıyla dikkatleri üzerine çeken ardından Kanal D, Samanyolu TV ve son olarak Kanal 7'de kadın kuşak programı sunan Gürpınar, bir haftadır da yayına da türbanlı çıkıyor. Milliyet'in haberine göre; Gürpınar, "Ayın 25'inde 4. kez Umre'ye gittim. Daha önce başımı kapatma niyetim yoktu. İşimden dolayı böyle bir şey yapamayacağımı düşünüyordum. Kâbe'de namaz kılarken içime bir ses geldi 'İçimdeki ses kapanmalısın' dedi. Ben de tesettüre böylece girdim" dedi. netgazete

Ünlü televizyon sunucusu Esra Ceyhan, TRT 1'de yayınlanan programında türban taktı
27 Kasım 2009
Sunucu Esra Ceyhan, TRT 1'de yayınlanan programında türban taktı. Ceyhan, TRT 1 ekranlarından canlı olarak yayınlanan "Esra Ceyhan'la Hayat" programını Şakirin Camii'nden gerçekleştirdi. Programa İstanbul Müftüsü Prof. Dr Mustafa Çağrıcı da katıldı. Programın sonunda "Dünyaca Ünlü Mevlüthan" olarak tanınan Mevlüthan Sami Özer de Şakirin Camii'nde ilahi okudu. netgazete

Katolikler, kaybolan aile değerleri için dua etti
İspanya'nın başkenti Madrid'te toplanan koyu Katolikler, kaybolan aile değerlerinin tekrar gelmesi için dua etti. Koyu katolikler eşcinsel evliliği ve boşanmanın artmasını protesto etti ve bunlara izin veren sosyalist hükümete kızgınlıklarını dile getirdi. 31.12.2009 MADRİD
netgazete

"Bu ulkede ilericiliği ve çağdaşlığı resmi veya özel davetlerde alkollü içki içip içmemeye indirgeyen sapık bir zumre var"
26 Haziran 2009
Meclis'de ödül töreni vardı. Törende ödül alıp konuşma yapan TV8 spikeri Erkan Tan, "sapık" kelimesini kullanınca kıyametler koptu. Ona en sert tepki ise CHP'li vekilden geldi. Konu da içkiydi...
Madde bağımlılığı ile mücadele edenlere katkısı bulunanlara meclis başkanı Köksal Toptan tarafindan TBMM de ödül verildi. Ödüle layık görülen TV8 Ankara program müdürü ve spiker Erkan Tan törende yaptığı konuşmada "Bu ulkede ilericiliği ve çağdaşlığı resmi veya özel davetlerde alkollü içki içip içmemeye indirgeyen sapık bir zumre var bunlarla nasıl mücadele edeceksiniz bilmiyorum" deyince kıyamet koptu.

Tan törenden sonra yaptığı konuşmadan dolayı salondaki davetliler tarafindan kuşatılarak tebrik edildi. Tam bu esnada yanına yaklaşan CHP milletvekili, Tan'ı yaptığı konuşmadan dolayı eleştirdi ve "Sapık diyemezsiniz" dedi.

Tan ise şaşkınlığınğ gizleyemedi ve "Siz de mi onlar gibi düşünüyorsunuz sayın vekilim" yanıtını verince tartışma alevlendi.
zaman / internet

İNGİLİZ SARHOŞLARA KÖTÜ HABER
31 Aralık 2009
Yeni yılda aşırı alkol kullanımının Birleşik Krallık'ta Milli Sağlık Sistemine (NHS) 23 milyon sterline mal olabileceği belirtilirken, hastaneye getirilen sarhoşlardan 532 sterlin tedavi parası alınması tavsiye edildi.
"Policy Exchange" adlı düşünce kuruluşunun raporunda, ülkede alkol kullanımının halk sağlığı açısından "salgın" oluşturacak seviyeye ulaştığı belirtildi.

Raporda, alkolün vatandaşlara parasız sağlık hizmeti sunan NHS'ye doğrudan maliyetinin yılda yaklaşık 3 milyar sterlin olduğu, son 10 yılda alkol zehirlenmesinden hastaneye kaldırılanların sayısının iki katına çıktığı belirtildi.

Düşünce kuruluşunun sağlık birimi başkanı Henry Featherstone, alkollü olduğu halde hastaneye kaldırılanların masraflarının NHS tarafından değil, bizzat alkolikler tarafından karşılanmasını önerdiklerini söyledi.

Featherstone, akut alkol zehirlenmesinden hastaneye kaldırılanlardan NHS'nin tarifesi olan 532 sterlin alınması gerektiğini belirtti.
haber10

Mehmetçik, Kabil'de 250 dana kesti, halka dağıttı

Afganistan'da ISAF'da vazîfeli Türk askerleri, bu bayramda da yaklaşık 200 büyükbaş hayvan keserek ihtiyaç sahibi Afgan halkına et dağıtıyor. Kabil'de Türk askerlerinin karargahı Kamp Doğan'a gelen geleneksel kıyafetli Afganlar, Mehmetçiğin bayramını kutladı. Bu arada Kamp Doğan'a yakın yerlerde yaşayan çocukların hemen hemen tamamının Türkçe bildiği dikkati çekti. Çocuklar büyük sevgi gösterilerinde bulundukları Türk askeriyle fotoğraf çektirdi. Mehmetçik ayrıca bayram münasebeti ile 500 aileye gıda paketleri dağıttı. 28.11.2009 KABİL netgazete

Asker, şehid ailelerinin evlerini tek tek dolaştı

Milas İlçe Jandarma Komutanlığı personeli her bayramda olduğu gibi bu bayramda da şehid ailelerini ziyaret ederek bayramlarını kutladı. 28.11.2009 MUĞLA netgazete

İngiltere'de içki reklamlarına yasak istemi
09 09 2009
Britanya'da doktorlar, yerleşik içki kültürünün değiştirilmesi amacıyla tüm alkollü içecek ilanlarının yasaklanması çağrısı yaptı.
Britanya Tabipler Birliği tarafından hazırlanan raporda, ülkedeki genç nüfus arasında alkol tüketiminin son yıllarda hızla arttığı belirtilerek, bu artışta ''ustaca hazırlanmış'' alkollü içecek reklamlarının da etkili olduğu kaydedildi.

Raporda, alkollü içeceklerle ilgili reklamların yasaklanmasının durumun normale dönmesine yardımcı olacağı ifade edildi.

Birliğin ''bilim ve etik bölümü'' başkanı Dr.Vivienne Nathanson, konuya ilişkin açıklamasında, ''Toplumumuz, alkollü içecek reklam ve pazarlamasına boğazına kadar gömülmüş durumda. Gençlerin ve genel olarak toplumun geleceğine dikkat etmeliyiz'' dedi.

Konuya ilişkin geçen yıl yayınlanan rapora göre, Britanya Avrupa'da en çok alkol tüketilen ülkeler arasında yer alıyor. Ülkede, 1991'de yüzbinde 6,9 kişi olan doğrudan alkol kaynaklı ölümler, 2005'te iki katına çıkarak 12,9'a yükseldi.

Britanya'daki doktorlardan üçte ikisinden fazlasının üyesi olduğu Tabipler Birliği raporu, tüm alkollü içecek ilanlarının radyo, televizyon, gazete ve topluma açık ilan yerlerinde yasaklanması çağrısının yanı sıra, bu alkollü içecek markalarının spor etkinliklerine sponsor olmalarına son verilmesi gerektiği de ifade edildi.
haber7

İran'ı Türkiye'den farklı kılan neden
06 Şubat 2009
İran, kendi haberleşme uydusunu uzaya göndermesi yüzünden ABD'nin tepkisini çekerken İran ile Türkiye arasındaki fark bir kez daha gün yüzüne çıktı.
Rusya ve ABD arasındaki uzay yarışından yola çıkan Star Gazetesi yazarı Murat Birsel, İran'ın kendi yapımı olan haberleşme uydusunu uzaya fırlatmasını köşesine taşıdı. Birsel, İranlı bilim adamlarının gerçekleştirdiği projelerle ile Türkiye'deki eğitimi, Osmanlı'nın İstanbul'u fethindeki Bizans'ın durumu ile kıyaslayarak verdi.

Birsel'den iki ülkenin farkını ortaya koyan ilginç tespitler:

Bize tepeden bakan İran!

Acaba bakanlar kurulunun kapısı açıldı, haberci içeri daldı ve ‘İran kendi uydusunu attı’ diye bağırdı mı?

Bilemiyorum.

Ama Sovyetler’in ABD’den önce uydu atmaları, uzayda yürümeleri sonunda Amerika’nın aya ayak basmasıyla neticelenen bir yarışı kızıştırmıştı.

Türkiye-İran ilişkilerini elbette bir ABD ve SSCB çekişmesi anlamında ele alıyor değilim, ama şu gelişmeden sonra ‘bilimin neresindeyiz’ diye sorgulamamız gerektiğine eminim.

Komşumuz şeriat kurallarına göre yönetiliyor.

Komşumuza dünya her tür ambargoyu uyguluyor.

Ve bizim komşular kendi haberleşme uydularını uzaya yolluyor, adı: Ümit.

Bizde derhal bir bilim zirvesi yapılması lazım adı: İmdat!

* * *

Komşunun bilim adamları bizim bilim insanlarımızdan daha mı iyi?

Yoksa bizimkiler...

Başörtüsüyle uğraşmaktan,

rektör dekan seçiminden,

YÖK takışmalarından,

memleketi kurtarma ve idare etme sevdasından,

birbirini fişlemek ve rapor tutmaktan,

sizlerin de aklınıza geldikçe ekleyebileceğiniz sair yüzlerce sebepten ötürü;

bilimi savsaklıyor ve gerçek işlerini yapmıyor mu?

* * *

Neticeye bakalım; İran kendi haberleşme uydusunu atıyor, bize yukarıdan bakıyor.

İran’ın ümidi, bizim umutsuzluğumuz olsun demiyorum ama hırsımız olsun bari!

İnsanın ‘İran gibi oluruz mazallah’ diyen bilim adamlarına ‘önce sen kendi alanında adamlarla başa çık da sonra konuş’ diyesi geliyor. Demeç bol:

Türkiye kendi astronotunu yetiştiriyor.

Türkiye kendi CERN’ini yapacak.

Türkiye laf laf laf...

İran uyduyu fırlatıyor!

Bizimki ne zamana?

Kim tarih verebiliyor?

* * *

Adamların füzeleri var, balistik füzeleri de bugün yarın devreye girecek.

Bizim laiklik tartışmaları Fatih’in İstanbul’u aldığı sırada Bizans papazlarının meleklerin cinsiyetini tartışmasını andırıyor olmasın?

Biz ‘bismillah’ öğretim yılına başlıyoruz, bilimsellik adına her şey kağıt üzerinde kalıyor.

Komşu ‘yallah’ diyor, dikiyor uyduyu tepemize.

Bu durumu görmezden gelecek veya ‘Nefesleri daha kuvvetli olsa gerek’ diye izah edecek değiliz herhalde!

Gerekirse bütün dünyaya posta koyuyor, helal olsun, bize yakışanı budur diye seviniyoruz.

Ama böyle posta koymaya devam edeceksek kendimize de bilimsel hedefler koymamız ve belli süreler sonucu elde edilecek neticeler belirlememiz lazım gelmez mi?

* * *

İran’ın kendi teknolojisiyle ürettiği füzelerin menzili İstanbul’a yetiyor mu?

Yetiyor.

ABD boşuna Tahran yakında bizi vuracak füze yapar diye dertlenmiyor.

Biz ‘sesini yükseltme’ dediğimiz İsrail’den insansız keşif uçağı alıyor muyuz?

Alıyoruz.

Onlar da kendi füzelerini kendileri yapabiliyor.

Biz aradayız!

Bize vız gelir tırıs gider o başka; çünkü biz ölüm emredilince ölen bir milletiz, eyvallah!

Orada bir endişe yok, hiç yok.

Ama devir ve maksat, ölmeden öldürmek...

Bunun için de kafayı kullanmak gerek!

Cevapsız Soru Müslüman Yaptı
29 Eylül 2008
"Papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Bana 'Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum' dedi ve..."

Papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Bana “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et” dedi.”
İtalya’nın Katolika Şehrinde doğan İtalyan Kız Elisa, felsefeye duyduğu merak nedeniyle üniversite yıllarında “Gerçek nedir?” sorusunun izini sürmeye başlamış. İçinde enteresan olayları barındıran bu süreç, Mısır’da gördüğü ilginç bir rüyanın ardından Elisa Hanım`ın 3.5 yıl önce İslam’a girmesiyle sonuçlanmış. Şu an Şam’da Arapça eğitimi alan Elisa Hanım artık Rahme ismini kullanıyor. Rahme Hanım bugünlerde son derece mutlu. Mutluluğunun sebebi ise annesinin de tıpkı kendisi gibi, kısa bir süre önce Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olması. Biz de Rahme Hanım’ın sevgili annesine İslam Ailesi’ne “hoş geldiniz” diyoruz. Rahme Hanım’ın İslam’ın erkeğe tanıdığı 4 eşlilik hakkı, İslam’da kadının yeri ve Avrupa’da yaşayan Müslümanların durumları hakkında yaptığı tespitler son derece ilginç.
-Müslüman olmadan önce her hangi bir dine ilginiz var mıydı? Kendinizi ne olarak hissediyordunuz?
Lise son sınıfa kadar dinlere karşı pek fazla ilgim yoktu. Çünkü gerçeğin peşine düşmemiştim. Lise son sınıfta düşünce akımlarıyla ve dinlerle ilgilenmeye başladım. Felsefeye olan bu ilgim nedeniyle Verona Üniversite’sine kaydolarak felsefe okumaya ve gerçeği araştırmaya başladım. İlk olarak felsefe tarihini oluşturan düşünce akımları üzerine yoğun şekilde okumalar yaptım. Daha sonra ise İncil okumaya başladım, ayrıca haftada 2 veya 3 gün kiliseye gidip papazların vaazlarına katılırdım. İncil bana felsefe tarihindeki düşünce akımlarından çok daha etkili geldi ve iyi bir Hıristiyan olmaya karar verdim.
-İncil’in neyinden etkileniyordunuz? Birkaç örnek verebilir misiniz?
İncil’de beni en çok etkileyen bölümler Hz. Meryem ve Davut Peygamberin kıssalarının olduğu bölümlerdi. Ayrıca Allah’ın var olduğuna dair delillerden de çok etkileniyordum. O dönem İncil’e gerçekten inanıyordum ve İncil okumak bana huzur veriyordu.
- Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili neler biliyordunuz?
Üniversite 2. sınıfta okurken dinler tarihi dersimize İslam Ülkeleri’nin birçoğunu gezen bir hocamız giriyordu. Hocamız hiçbir dine inanmıyordu, fakat bize gezdiği ülkelerdeki gözlemlerini anlatıyordu. İslam Ülkelerini ziyaret ettiğinde iki şey hocamızı çok etkilermiş. İlki ezan sesi, diğeri de Ramazan Ayın’da birçok insanın aynı anda oruç tutması. Ezan sesi hocamıza büyük bir heyecan veriyormuş ve ezan sesini duymaya başladığı andan itibaren kalbinin huzur bulduğunu hissediyormuş. İslam’la ilgili duyduğum olumlu bilgiler sadece bunlardan ibaretti. Fakat sürekli olarak İtalyan Medyası’nın İslam hakkında yaptığı olumsuz haberleri takip ediyordum. İtalyan Medyası, İslam’ı kadınları ezen bir terör ve cehalet dini olarak göstermeye çalışyordu.
-İtalyan Medyası’nın İslam hakkında yaptığı bu olumsuz yayınlara rağmen İslam’a ilgi duymaya nasıl başladınız?İslam’a üniversitenin 2. sınıfında ilgi duymaya başladım. Okuldaki bir hocamız benden Musevilik hakkında bir ödev hazırlamamı istedi. Bu ödevi hazırlarken annemin kütüphanesindeki Kur-an dikkatimi çekti. Kur-an’ın Musevilik’ten nasıl bahsettiğini merak ettim ve ödevimi hazırlarken Kur-an’dan da yararlanabileceğimi düşündüm. Kur-an’dan birkaç bölüm okudum ve Kur-an bana ilginç gelmeye başladı. Kur-an’ı ilk okuduğumda bazı bölümlerinin İncil’e çok benzediğini fark ettim. Fakat Kur-an’ın insan ve hayat hakkındaki tespitleri bana İncil’den daha gerçekçi geldi. Kur-an’daki kıyamet hakkındaki ayetler de beni çok etkiledi.
“MISIRLI AİLE’DEN ÇOK ETKİLENDİM”
-İslam’a ilgi duymaya başlamanızdaki temel etken Kur-an mı oldu?
Hayır. İslam’a ilgi göstermeye Mısırlı bir aileyle tanıştıktan sonra başladım. Mısırlı Meryem isminde bir arkadaşım vardı. Meryem’i çok seviyordum ve Meryem’in babası İmad da zaman zaman bize İslam’dan bahsediyordu. Meryem’in babasının İslam hakkında anlattıkları beni çok etkiliyordu. Ayrıca Meryem’in evindeki huzurlu ortamı da seviyordum. Meryem’in ailesini gözlemleyip babasının İslam hakkında söylediklerini dinledikten sonra İslam hakkında güzel duygular hissetmeye başladım.
-Meryem’in babası size İslam hakkında neler anlatıyordu? Bunları bizimle paylaşır mısınız?
Özellikle ahlak üzerinde duruyordu. İnsanın hayatında doğruların ve yanlışların olması gerektiğini ve İslam’ın insanlara sunduğu ahlaki kuralların tamamının doğruları temsil ettiğini söylüyordu. Ayrıca insanın ahlakını arttırdığı sürece iyi bir insan olabileceğinden ve insanın sürekli olarak ahlakını güzelleştirmesi gerektiğinden bahsediyordu. Ayrıca Meryem’in Ailesi’ndeki bütün fertlerin kişilikleri de beni çok etkiliyordu. Karakterleri çok güçlüydü ve hayattan hiçbir şekilde korkmuyorlardı. Bunun sebebi de İslam’a olan güvenleri ve Allah’a olan imanlarıydı. Birbirlerine karşı çok nazik davranıyorlardı ve birbirlerine çok değer veriyorlardı. Sürekli olarak Allah’ı hatırlıyorlardı. Arabaya binecekleri zaman, yemeğe başlayacakları zaman besmele çekiyorlardı. Meryem’in Ailesi tanıdığım İtalyan Ailelere göre çok daha güvenli bir aileydi. İtalyan Aileler genelde problemlidir ve aile içinde sürekli bir rekabet vardır. Fakat Meryem’in ailesinde böyle bir rekabet yoktu ve herkes birbirine yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu bana çok ilginç geldi. Meryem’in ailesi İtalya’da göçmen olmaları nedeniyle birçok problem yaşıyordu. Her türlü soruna rağmen mutlu olmasını başarıyorlardı. Ben de bu aileyle birlikteyken çok mutlu oluyordum. Bu dönemler İslam’a sevgi duyuyordum; fakat hiçbir zaman Müslüman olacağım aklıma gelmezdi. Daha sonra Meryem’le camiye gitmeye başladık. Camide Şeyh Emin ile tanıştım.
-Şeyh Emin ile tanışmanız bu süreçte sizi nasıl etkiledi.
Şeyh Emin yeni bir peygamber geldiğini fakat Hıristiyanların bu yeni peygambere iman etmediklerini söylüyordu. Zihnim iyice karışmıştı. Bu süreç benim için gerçekten çok zorlu bir süreçti. Ne yapacağıma karar veremiyordum ve zihnimde İslam ve Hıristiyanlık hakkında birçok soru geziniyordu. Şeyh Emin’in anlattıkları çok mantıklı şeylerdi; fakat Hıristiyanlığı terk etmek, Hıristiyanlık hakkında şüpheye kapılmak beni son derece üzüyordu. İlk olarak bir papaza gidip Şeyh Emin ile tanıştıktan sonra Hıristiyanlıkla ilgili kendi kendime cevaplayamadığım soruları sordum.
-Neydi bu sorular?
Teslis inancı iyice kafamı karıştırmıştı. Katolikler Hz. İsa’nın hem Tanrı olduğuna, hem de Tanrının Oğlu olduğuna inanıyorlar. Bu nasıl olabilirdi? Hıristiyanlar İsa Mesih’in insanların günahlarına kefaret olması için öldüğüne inanıyorlar. Bu inanışı da sorgulamaya başladım.
-Ziyaretine gittiğiniz papaz sorularınıza nasıl cevaplar verdi?
Bu konuları fazla karıştırmamam gerektiğini, İsa Mesih’e inanmaya devam edersem mutlu olacağımı söyledi. Bu papazın dışında üç papazı daha ziyaret ettim. Onlardan başta teslis olmak üzere Hıristiyanlıktan şüphe duymama neden olan sorularımı cevaplamalarını istedim. En son ziyaret ettiğim papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Kendisine niye ağladığını sorduğumda cevap olarak “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bu soruya bir türlü cevap bulamadım. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et” dedi. Papazın bu cevabı beni çok şaşırttı ve son ziyaretimden sonra Allah’ın tek olduğuna kesin olarak inanmaya başladım. Bu süreçte gerçeğin peşine düştüm ve sabah akşam İslam hakkında kitaplar okudum. Kur-an’ı ve İncil’i yanımdan ayırmıyordum, sürekli olarak İncil’le Kur-an arasında kıyaslamalar yapıyordum. Belli bir süre sonra İslam’ı daha iyi tanımak için bir İslam Ülkesi’ne gitmeye karar verdim ve 3.5 yıl önce Mısır’a yaptığım gezi sırasında Müslüman olmaya karar verdim.
“KIBLEYE YÖNELİRSEN GERÇEĞİ BULACAKSIN”
- Bu kararı nasıl aldınız? Mısır’da başınızdan neler geçti?
Nil Kenarı’nda gezerken ilk defa ezan sesini duydum. Ezan’da neler söylendiğini anlamıyordum; fakat ezan sesi tıpkı üniversitedeki dinler tarihi hocamız gibi beni de çok etkilemişti. O an, içimden Allah’a secde etmek geldi ve bir camiye giderek dakikalarca Allah’a secde ettim. Daha sonra otele dönüp ağlayarak Allah’a bana doğru yolu göstermesi için dua ettim. Duadan sonra uyumaya başladım ve ilginç bir rüya gördüm. Rüyamda çok kötü bir yerdeydim ve oradan kurtulmak istiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir anda güzel bir yere geçtim. Bu güzel yerde bir ses bana; “kıbleye yönelirsen huzura kavuşacaksın ve gerçeği bulacaksın ” dedi. Ben de rüyada kıbleyi aramaya başladım. Kıbleyi ararken uyandım, bu rüyayı gördükten sonra kesin olarak Müslüman olmaya karar verdim ve bir camiye gidip Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum.
-Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili kabullenemediğiniz hiçbir şey olmadı mı? Mesela Batı Kültürü’nün içinde yetişen bir bayan olarak İslam’ın erkeğe verdiği 4 evlilik hakkını kendinize nasıl izah ettiniz?
İslam, bir erkeğin birden fazla evlilik yapmasına izin veriyor, fakat bunu bazı şartlara bağlıyor. İslam, birden fazla evlilik yapacak erkeklere eşler arasında adaleti sağlama şartını öne sürüyor; bu da bir erkek için yerine getirilmesi çok zor bir şart. Ben, gerçek anlamda Allah’tan korkan bir erkeğin eşler arasında adaleti sağlayamama kaygısı taşıyacağını, bundan dolayı da birden fazla evlilik yapmayacağını düşünüyorum. Çünkü İslam’a göre eşler arasında adaletsizlik yapmak büyük bir günah olarak görülüyor. Batı da bir kadın birçok erkekle, bir erkek de birçok kadınla birlikte olabilir. Fakat İslam, cinsel hayatı da evlilik vasıtasıyla bir düzene sokuyor.
-Müslüman olmanız aileniz ve çevreniz tarafından nasıl karşılandı?
Müslüman olduktan sonra özellikle babamla birçok sorun yaşadım. Babam örtünmeye başladığım ilk zamanlarda başörtümden nefret ediyordu ve bu nedenle eve ancak başörtümü çıkardıktan sonra girebiliyordum. Fakat babam zamanla Müslüman olmamı kabullendi. Şu an dini inancıma ve başörtülü olmama son derece saygı duyuyor. Annem ise ben Müslüman olduktan sonra İslam’a ilgi duymaya ve İslam hakkında araştırmalar yapmaya başladı. Kısa bir zaman önce de İslam’a girme kararı alıp O da benim gibi Müslüman oldu. Annemin Müslüman olmasına gerçekten çok sevindim, şimdi annemle birlikte babamın Müslüman olmasını bekliyoruz. Babam da som zamanlarda İslam’la ilgileniyor ve zamanının birçoğunu Kur-an okuyarak geçiriyor.
-Batılı Feminist çevreler sıkça İslam’ın kadını ezdiğini dillendiriyorlar. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce İslam kadına nasıl yaklaşıyor?
İslam’ın kadın anlayışı bana göre son derece nazik ve kadını koruyan bir yaklaşımdır. Avrupa’da kadın özgür gibi gözükür; fakat asla özgür değildir. Erkekler kadınlara pek fazla değer vermezler ve kadınlara karşı olması gereken saygı ve nezaketi göstermezler. İslam, kadının bütün yaşamını koruma altına alıyor. Babam 18 yaşıma ulaştığımda bana; “Artık sana bakmayacağım, kendine iş bul ve evden ayrıl ” demişti. İtalya’da hep böyledir. Fakat Müslüman Aileler çocuklarına asla bu şekilde davranmazlar. Mesela Meryem’in anne ve babası maddi sorunlar yaşamalarına rağmen çocuklarına çalışma zorunluluğu getirmiyorlardı. İslam’a göre kadın evli değilse babası ona bakmak zorundadır; eğer evliyse bu sefer de eşi kadının geçimini sağlamakla sorumludur. Kadına karşı bu denli güçlü bir koruma ne Avrupa’da ne de Amerika’da var.
-Örtünmeye nasıl karar verdiniz?
Meryem’in babası İmad sık sık İslam’a göre bir kadının altın gibi değerli olduğunu ve altın kıymetinde olan bir kadının mutlaka korunması gerektiğini söylüyordu. İmad’ın bu sözü bana zamanla çok mantıklı geldi ve örtünmeye karar verdim.
“MÜSLÜMAN OLAN İTALYAN ÇOCUK”
-Siz aynı zamanda bir yazarsınız? Sonradan İslam’a giren İtalyanlarla telefon vasıtasıyla yaptığınız röportajları bir araya topladığınız kitabınız özellikle dikkatimi çekti. Böyle bir kitap hazırlamaya niçin karar verdiniz? Ayrıca İslam’a giriş öyküsünü yazdığınız İtalyanlar arasından hangisinin yaşadıkları size daha ilginç geldi?
Bu kitabı hazırlamaya Pakistanlı bir arkadaşımın teşvikiyle başladım. Pakistanlı arkadaşım İslam’a giriş hikayelerini okuyan birçok insanın bu hikayelerden etkilenerek Müslüman olmaya karar verdiğini, ayrıca doğuştan Müslüman olan kişilerin de bu hikayelerden büyük dersler aldıklarını söyledi. Ben de bunun üzerine sonradan Müslüman olan 26 İtalyan’la telefonla röportajlar yaparak, onların hikayelerini kitaplaştırdım. Avrupa’da İslam’a olan yoğun ilgi nedeniyle de kitabıma “İslam’ın Dönüşü” ismini verdim. Kitabım İtalya’da büyük ilgi gördü ve hatta bazı insanların İslam’a girmesine vesile oldu. Görüştüklerim arasında özellikle 13 yaşındaki İtalyan bir kızın daha çocuk denilebilecek bir yaşta İslam’a girmesi beni çok etkilemişti.
-Bu İtalyan Kız Müslüman olmaya nasıl karar vermiş?
Öğretmeni ona İslam ve İslam Ülkeleri hakkında bir ödev vermiş. O da bu ödevi hazırladığı sırada İslam hakkında okuduğu yazılardan etkilenerek Müslüman olmaya karar vermiş. Kızın ismi Hatice’ydi. Hatice 14 yaşına geldiğinde de örtünmüş. Hatice ile görüştüğümde çok güçlü bir karaktere sahip olduğunu hissettim. Ona “bu gücü nereden alıyorsun” diye sorduğumda bana “İslam’dan alıyorum, bağlı olduğum din bana büyük bir güç veriyor” diye cevap verdi.
“MÜSLÜMAN’IN ÖZGÜVENİ OLMALI”
-Sonradan İslam’a girenlerle yaptığım röportajlarda bir çoğu Müslümanları tanıdıktan sonra uğradıkları hayal kırıklıklarından bahsetti. Aynı hayal kırıklıklarını siz de yaşadınız mı?
Evet. İnsanların namaz kılmadıkları, örtünmedikleri, yalan konuştukları ve sözlerinde durmadıkları halde Müslüman olduklarını söylemeleri beni çok şaşırtıyor. İslam Ülkeleri’nden gelip Avrupa’ya yerleşen Müslümanlar Batılılarla bir arada yaşayabilmek için İslam’ın birçok emrini yerine getirmiyorlar ve İslam’dan utanırmış gibi davranıyorlar. Oysa bizler Müslüman olduğumuz için büyük bir özgüvene sahip olmalıyız ve Avrupalılara “En bilgili olan Allah’tır ve yaratıcımız insanlar gerçeğe bağlı kalarak yaşasınlar diye Hz. Muhammed vasıtasıyla İslam’ı gönderdi. Bu nedenle en doğru olan emir ve kanunlar İslam’ın kanunlarıdır” diyebilmeliyiz. Bir Müslüman ne olursa olsun İslam’ın emirleri ile ilgili doğruları söylemekten asla korkmamalı.
-İtalya’da İslam’a olan ilgi hangi boyutlarda?
İtalyanların geneli Müslümanlardan korkuyor. Bunun nedeni ise televizyon ve gazeteler. İtalyan Medyası sürekli olarak İslam’ı kötü göstermeye çalışıyor. İtalya’da İslam’a her tülü saldırı serbesttir; fakat Yahudilikle ilgili olumsuz bir haber yaptığınızda hemen cezalandırılırsınız. Medyanın İslam’a yönelik yoğun saldırılarına rağmen özellikle İtalyan Gençler arasında İslam gün geçtikçe daha da yayılıyor. Örneğin benim doğduğum ilçe nüfusu az olan küçük bir yer; fakat sadece bu ilçede son 2 yıl içinde 100 bayan ve 23 erkek İslam’a girdi.
Kaynak: Gerçek Hayat Dergisi

İngiltere, Osmanlı modelini deniyor
16 09 2008
Milliyet
İngiltere, çağımızın en ilginç deneylerinden birine kalkıştı. Türkiye’de lafı bile dudakları uçuklatan bir şeyi sınıyorlar: Çok hukukluluğu...

Sunday Times, Müslümanların yoğun olarak yaşadığı 5 büyük kentte şeriat mahkemeleri kurulduğunu duyurdu.
Londra, Birmingham, Bradford, Manshester ve Warwickshire’da kurulan (Glasgow ve Edinburgh’da da kurulacak olan) şeriat mahkemeleri, boşanma, aile içi şiddet, mali anlaşmazlıklar gibi sosyal konularda karar yetkisine sahip olacak. Kararlar, ancak Bölge Mahkemesi ve Yüksek Mahkeme’nin onayıyla yürürlüğe girebilecek; davalı ve davacının ortak rızasıyla uygulanabilecek.

* * *

Tartışmayı 77 milyon Anglikanın lideri, Canterbury Başpiskoposu Rowan Williams başlatmıştı. Şubat ayında, İngiltere’de yaşayan Müslüman kadınlara peçe yasağı getirilmesini eleştirirken, “Hükümet dini semboller konusunda karar vermemeli. Bunu Çin denedi, başarısız oldu. Dini kısıtlamalar İngiliz toplumunu yanlış bir laiklik anlayışına sürüklüyor” demişti.

Williams’a göre, İngiltere’nin bazı yurttaşları kendilerini İngiliz hukuk sistemine bağlı hissetmiyorlardı. O halde Müslümanlar “kültüre bağlılık” ile “devlete bağlılık” gibi iki keskin alternatif arasında seçime zorlanmamalı, ailevi ve mali meselelerde isterlerse şeriat kanunlarını uygulayabilmeliydiler.
“Bu, onların kendilerini İngiliz toplumunun bir parçası hissetmeleri için elzem”di.

* * *

İlk söylendiğinde kıyamet koparan bu sözler, şimdi uygulamaya konuyor.
Uygulamayı eleştirenler, bunun ülkede resmi hukuka paralel ikinci bir hukuk sistemi doğuracağından kaygılanıyorlar.
Kararı savunanlar ise, şeriat hukukunun İngiltere’deki Müslüman toplumda zaten Şeriat Mahkemesi adıyla faaliyet gösteren yapılar bulunduğunu, son uygulamayla bu yapıların resmi denetim altına alınmış olacağını belirtiyorlar.

* * *

Tartışması yıllara yayılacak bıçak sırtı bir konu bu...
Ama asıl ilginci, gelinen noktanın, Osmanlı’nın hukuk sistemine yakın bir görünüm arz etmesi...
Osmanlı’da da “millet sistemi” çerçevesinde “gayrimüslim cemaatlerde kamu alanına sıçramayan hukuki-cezai durumlarda karar alma, uygulama, denetleme yetkisi ruhani başkanlara bırakılmıştı.”
Murat Belge bunun gerekçesini şöyle izah eder (“Osmanlı’da Kurumlar ve Kültür”, Bilgi Üniversitesi Y., 2005):
“Devletin dini olan İslam, tebaa içinde büyük sayıda insanın dini olmayınca hem bu farklı dinlere hoşgörü sağlayan, hem de pratik düzeyde adaleti garanti altına alan bir İslam anlayışı ve somut politikası zorunlu oluyordu.”
Tanzimat’la gelen şey, o güne dek “hoşgörü” çerçevesinde göz yumulan bu uygulamanın dış baskıyla hukuki güvence altına alınmasıdır. Ama bununla “mevcut teokratik devlet ilkesinden de bir kopuş başlamıştır.” (Bülent Tanör, “Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri”, YKY, 1998)

* * *

Şimdi İngiltere, bugüne dek “hoşgörü çerçevesinde göz yumulan” bir uygulamayı, biraz da “iç baskıyla” hukuki güvence altına alıyor.
Bu, Başpiskopos Williams’ın umduğu gibi, Müslüman göçmenlerin kendilerini İngiliz toplumunun bir parçası gibi görmelerine mi hizmet edecek, yoksa laik hukuktan bir kopuşun başlangıcı mı olacak?

Bu sorunun cevabı, insanlığın 21. yüzyılını belirleyecek kadar önemli...
CAN DÜNDAR - MİLLİYET

Kazım GÜLEÇYÜZ
Microsoft’taki başörtülüler
13 09 2008
Yeni Asya

Yaklaşık beş yıl önce Sabah gazetesinin manşetinde, bir grup Microsoft çalışanının toplu halde çekilen bir fotoğrafı çıkmıştı. Resimde bizim dikkatimizi çeken husus ise, başörtülü bir hanımın varlığıydı.

“Microsoft’taki başörtülü”nün bize düşündürdüklerini 15.11.03’te bu köşede yazmıştık.

Aradan yıllar geçti. Geçen sene 4 Ağustos tarihli Akşam gazetesinde, MS’ta çalışan başörtülü bir hanımla yapılmış bir röportaj yayınlandı.

Böylece Hacettepe Bilgisayar’dan mezun olup, son sınıftayken hazırladığı web sayfası üzerine MS’tan aldığı teklifle ABD’ye giderek 5,5 yıldır orada çalışan Nazan Kurt’u tanımış olduk.

Nazan Hanımın kendisiyle ilgili 26.8.07 tarihli yazımız için gönderdiği mesajı da yayınladık.

Bu arada, geçtiğimiz 11 Ağustos tarihini taşıyan Aksiyon dergisinde çıkan Mesut Çevikalp imzalı bir yazıdan öğrendiğimize göre, şu anda MS’ta çalışan başörtülü sayısının 10’a ulaşmış olabileceği söyleniyor. Kesin sayı verilemeyişi, kampüsün yaklaşık 30 bin kişinin çalıştığı çok büyük bir yer olmasından ileri geliyor olmalı.

10 sayısı, sadece merkez kampüs için söz konusu. Diğer kampüsler için elimizde bilgi yok.

10 başörtülüden üçü Türkiye’den gitme. Biri Nazan Kurt, diğerleri Fetiye Karabay ve Esra Usta. Ve Aksiyon’daki yazı, Boğaziçi mezunu Fetiye Hanımın anlattıkları üzerine bina edilmiş.

Üniversitede lisans eğitimini problemsiz tamamladıktan sonra yüksek lisansa başladığında yasak engeliyle karşılayan Karabay, çareyi, eğitimine ABD’de devam etmekte bulmuş. Bu arada, eşinin çalıştığı MS’a iş başvurusu yapmış.

Önce, dilbilimi uzmanı kimliğiyle Natural Language grubunda program yöneticisi stajyeri olarak üç ay süreyle denenmiş, başarılı bulunup program yöneticisi konumunda çalışması teklif edilmiş ve ardından, geçen yılın Ağustos’undan itibaren bu görevde sürekli çalışmaya başlamış.

Dil biliminin yanı sıra bilgisayar programları konusunda da kendisini geliştiren Fetiye Hanım, Türkçenin yanı sıra birçok dilde sözcük denetimi (spell checker), dilbilgisi denetimi (grammar checker), heceleme (hyphenator), sözcük üretimi (word breaker) ve eş-karşıt anlamlılar sözlüğü gibi çözümler üzerine çalıştığını söylüyor.

Çalışmaları, Office programı içindeki Word, Outlook, PPP, Windows Mail, Hotmail, Windows desktop search gibi ürünlerde kullanılıyor.

Yeni üretilen programların geri dönüşleriyle de ilgilenen Karabay yaptığı işi şöyle anlatıyor:

“Projelerin vaktinde ve kaliteli üretilmesinden sorumluyum. Çalıştığım ürünlerin spesifikasyonlarını da yazıyorum. Müşteri ile programcılar arasında bir uzlaşmacı rolümüz de var. Gelecek ürünlerin planlamasında rol alıyorum.”

Çalışma ortamı için de şunları söylüyor:

“Başörtümden dolayı en ufak bir ima dahi almadım. Dil, din, ırk gibi farklılıklar arasında ayrımcılık yapılmıyor. Tam tersine, ayrımcılık yasak. Biri size bunlardan dolayı farklı davransa veya incitici söz söylese, o yönetici bile olsa, işinden atılmaya kadar varabilecek ciddî cezaları var. Genelde çok saygılılar. Meselâ grupla yemekli toplantı yapılacaksa, neler yiyip yemediğimi, dışarıda bir aktivite organize edilecekse bana uygun olup olmayacağını soruyorlar. Meselâ bir beyle aynı ofisi paylaşıp paylaşamayacağımı sordular.

“Kampüste özel bir mescit yok; ama isteyen kendi odasında inancının gereklerini rahatça yerine getirebiliyor. Çalışma saati ibadetlere göre ayarlanabiliyor. Herkes istediği saatte odasında veya boş bir ofiste ibadetini yapabiliyor.”

Microsoft Office 2009 versiyonunda imzası bulunan Fetiye Hanım, Türkiye’de yaşadığı sıkıntılara rağmen, inancını yaşayabileceğini umduğu ileriki günlerde, MS’ta kazandığı bilgi ve tecrübeyle ülkesine katkıda bulunmak istiyor.

Biz de bu temennîye, bu mübarek Ramazan günlerindeki dualarımızla yürekten katılıyoruz.

İNGİLTERE'DE ŞERİATA MAHKEMESİ
14 Eylül 2008
İngiltere'de Müslümanların yoğun olarak yaşadığı beş büyük kentte şeriat mahkemelerinin oluşturulduğu açıklandı.
İngiltere'de Müslümanların yoğun olarak yaşadığı beş büyük kentte şeriat mahkemelerinin oluşturulduğu açıklandı.

Sunday Times'ın konuyla ilgili haberinde, İslami yasaların İngiltere'de uygulanmaya başladığı duyurulurken, mahkemelerin sadece hükümet tarafından onaylanan şeriat yargıçlarınca kurulabileceğine ve kararlarının da bölge mahkemeleri ile Yüksek Mahkeme'nin onayıyla yürürlüğe girebileceğine dikkat çekildi.

Buna göre başkent Londra başta olmak üzere, Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Birmingham, Bradford, Manchester, Warwickshire'da bölge mahkemelerinin bünyesinde hizmet verecek olan şeriat mahkemeleri, boşanma, aile içi şiddet, mali anlaşmazlıklar gibi sosyal konularda söz söyleme hakkına sahip olacak.

Avrupa'da şeriat mahkemesi bir ilk

Kararları bölge mahkemesi ve Yüksek Mahkeme'nin onayıyla geçerli sayılacak olan şeriat mahkemeleri, bir ilki oluşturuyor. Times, şeriat mahkemelerinin sisteme resmen konulmasının ardında, Müslüman toplumlar arasında daha önce de yapılan uygulamanın resmi denetime tabi tutulması arzusunun bulunduğunu yazdı. Gazete, daha önce şeriat mahkemeleri adıyla halk arasında faaliyet gösteren yapıların aldığı kararların resmi hukukta hiçbir yeri bulunmadığını hatırlattı.

Şeriat mahkemelerinin kararlarının uygulanması için Müslüman davalı ve davacının her ikisinin de rızasının gerektiği kaydedildi.

Medeni hukuk davalarına bakacak

Gelecek dönemde Glasgow ve Edinburgh'da iki şeriat mahkemesinin daha kurulmasının düşünüldüğünü belirten The Sunday Times, uygulamanın başlatılmasıyla ilgili ilk önerinin bundan 7 ay önce Anglikan Kilisesi lideri Canterbury Başpiskoposu Rowan Williams tarafından ortaya atıldığını da hatırlattı.

Bu görüşe ilk destek verenlerden biri de İngiltere'de Adalet Bakanlığı müsteşarı yetkileriyle donatılmış olan Lord Phillips oldu. Phillips, şeriat hükümlerinin medeni hukukla ilgili konularda ve mali anlaşmazlıkların çözümünde kullanılmasının mümkün olduğunu belirtmişti.
haber10

Epeydir ortalarda görünmeyen şarkıcı, tesettürlü yakalandı!
10 Eylül 2008
Bugüne kadar hep bikinili yakalanan ünlü şarkıcı Hilal Cebeci, bu kez tesettürlü bir kıyafetle yakalandı. Özel Hat kameraları tarafından Fatih'te bir eve girerken tepeden tırnağa kapalı bir kıyafetle görüntülenen Cebeci, daha sonra yaptığı açıklamada, "Ben işim gereği mini etek, dekolteli elbiseler giyerim ama normal hayatımda herkes gibiyim. Ayrıca ben o tesettürlü kıyafeti bir ev sohbetine giderken giydim. Orada dini sohbetler yapıyoruz" dedi.
netgazete

NECLA NAZIR'DAN TÖVBE
14 Eylül 2008
Daha önce katıldığı televizyon programında bir filmde oynamak için başını açabileceğini söyleyen Necla Nazır, Seda Sayan'ın programında gözyaşlarını tutamadı. Kendisinin "Ben başımı açacağım" demediğini belirten Nazır, "Sadece samimi bir şekilde başımı açma konusunda gitgeller yaşadığımı aktardım. Dinler Allah için yaşanır. Ben 12 yıl önce tövbe etmiş bir bayanım. Rabbimim affına ve merhametine sığınıyorum. Bu anlamda artık gündemde olmak istemiyorum" dedi. Nazır, başını açma konusunda yaşadığı gitgeller nedeniyle çok üzüldüğünü de kaydederek, "Canım Peygamberime aşığım, Rabbimi seviyorum. Neden böyle gitgeller yaşadım. Bu yüzden ondan utanıyorum" derken gözyaşlarını tutamadı.
netgazete

Hacda "doğruları' Söyleyen Zeki Ergezen niçin, TC'de niçin "Şaşırıyor"
17 Eylül 2008
AKP Bitlis Milletvekili ve Abdullah Gül’ün Başbakanlığı’nda kurulan 58. Hükümetin Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen’in 27 Mayıs 1993’te hacda yaptığı konuşma dün gece Kanal D Ana haberde yayınlandı.

Ergezen’in kastteki konuşması şöyle:

'Yeniden İslam nizamının devlet nizamına hakim olmasını, laik sistemin bir an evvel defolup gitmesi için canı gönülden dua etmenizi, bu duanın da kabülünü Cenabı Hak’tan temenni ediyorum... Amin... Gelin dağa taşa ’Ne mutlu Türküm’diye yazacağınıza, gelin dağa taşa ’Ne mutlu Müslüman diye yazalım.”

1993’te Refah Partisi sıralarında oturan Zeki Ergezen’in Mekke’de hacı adaylarına yaptığı konuşma şöyle sürüyor:

“Ben şunu söyliyeyim. Kim gelirse gelsin değişmez. Hırsızın biri gelir biri gider. Vurguncunun biri gelir biri gider. Sadece isimler değişir. Parlamentonun da çözüm bulacağına da inanmıyorum. Çünkü parlamentonun kapısında bir yazı var ’Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’o söz laftan ibarettir. Hakimiyet, kayıtsız şartsız 3,5 milyon azınlığın, batının ve Bush amcalarındır. Hakimiyet bu milletin değil. Parlamentodaki milletvekillerinin de bir iradesi yok. Ancak parmak kaldır kaldır, indir indir. Emrivakilerle.,”

Daha sonra Refah Partisi’nden ayrılıp AKP saflarına katılan Zeki Ergezen, Abdullah Gül’ün Başbakan olduğu 58. hükümette Bayındırlık ve İskan Bakanı oldu.

Ergezen’in TC'nin yöneticilerini suçladığı hacdaki konuşması şöyle sürüyor:

“Yıllardır ve şimdi de bizi sarhoş Bekri Mustafalar idare ediyor. Sarhoşun biri gider biri gelir. Dünyada dini yazılı olmayan tek ülke biziz. Biz aslında dinsiz bir millet haline getirilmişiz. Bizim dinimiz laiklik, Atatürkçülük... Şimdi laikliğe mi, Allah’ın emrine mi uyulsun? Bir tarafta inandığımız Allahımız, diğer tarafta devletin bize zorla kabul ettirdiği laiklik. Müslüman hem laik hem müslüman olamaz. Biz bu laiklikten kurtulmalıyız.”

DİLEĞİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ
17 Eylül 2008
Şarkıcı Hakan Altun, 1.5 yıl önce art arda geçirdiği 2 beyin ameliyatından sonra Umre'ye gitmeye karar vermişti. Ameliyatın ardından hayat görüşünün değiştiğini söyleyen Altun, geçen hafta bu dileğini gerçekleştirdi. Posta gazetesinin haberine göre; şu an Umre'de bulunan ünlü şarkıcı, "Ameliyatın ardından gözümü açtığımda yapmak istediğim tek şey; Umre'ye gidip ibadet etmekti" dedi.
netgazete

Sergen'in Oruçu Dudak Isırttı!
21 Eylül 2008
Sergen Yalçın'la röportaj yapan Vatan muhabirinin ünlü futbolcunun oruç tuttuğunu öğrenince bakın nasıl şaşırdı:

Türkiye’nin en yetenekli, ancak en çok tartışılan futbolcularından biri olan Sergen Yalçın, Vatan gazetesine bir röportaj verdi. Sergen, spor hayatı, transferleri, kulüp başkanları teknik adamlar ve özel yaşamı hakkında soruları cevapladı. Röportajın son bölümünde ise Vatan muhabiri Sanem Altan'ın Sergen Yalçın'a oruç tutup tutmadığını sorarken yaptığı yorum şaşırttı.
BARDA ORUÇ ŞAŞKINLIĞI!

Bugün oruç tuttuğunu öğrenince çok şaşırdım... Çünkü oruç denilince akla Hakan Şükür geliyor... Yeni mi başladın, hep mi tutardın?

Çocukken de tutardım. Ama maç günleri yoruyor. O yüzden maç günleri tutmazdım. Bunun bilinmesini istemedim. Bir erkeğin özel yaşamı gibi, ibadeti de gizli olmalıdır.

Namaz kılar mısın?

Sürekli kılmam. Ama elimden geldiğince cumalara giderim.

Vatan -Pazar

Laura Bush, kendisinden uzakta oturan Hayrünnisa Gül'ü yanındaki koltuğa davet etti

22:40 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, ABD Başkanı George W. Bush'un eşi Laura Bush'un ev sahipliği yaptığı "Global Dünyada Okuryazarlığı" geliştirme konulu sempozyuma katıldı. Laura Bush sempozyumdaki konuşmasını yapmasının ardından yerine oturdu. Bayan Bush birkaç sıra yanında oturan Hayrünnisa Gül'ün yanındaki boş koltuğa oturmasını rica etti. Hayrünnisa Gül de yerinden kalkarak Bayan Bush'un hemen yanına oturdu. 22.09.2008 NEW YORK netgazete

Bu Ayin Görenleri Şaşkına çevirdi
24 Eylül 2008
Atatürk Havalimanı'nda kendilerine has kıyafetler giyinmiş yaklaşık 60 Yahudi, yüksek sesle ayin yaptı. Görenler şaşkınlıkla ayini izledi.

Atatürk Havalimanı'nda kendilerine has kıyafetler giyinmiş yaklaşık 60 Yahudi, yüksek sesle ayin yaptı.

Apron manzaralı dini ayin sırasında Yahudilerin birbirlerine şakalar yapması dikkat çekti.

Tel Aviv'e gitmek için Dış hatlar Terminali 205 numaralı salonda uçak bekleyen aralarında çocukların da olduğu Yahudiler, boynuz çalarak ayine başladı.

Garip sesle irkilen çevredeki diğer yolcular Yahudilerin toplu halde ayakta sallanıp, koro halinde ses çıkarmalarını şaşırarak izledi.

Bazılarının sol kolları ve başlarına şeritler bağladıkları gözlendi. Uçak manzaralı ayin sırasında bazıları da koltuklarda uyudu. Yaklaşık 30 dakika süren ritüel sırasında, söz konusu yere hiçbir görevlisinin gelmemesi dikkat çekti.

Boynuzun çalınmasıyla sona eren ayin sırasında İsraillilerin birbirlerine şakalar yapması dikkat çekti.
aktifhaber

YEŞİM SALKIM: 20 YILDIR CAMİYE GİDERİM HİÇ YAKALANMADIM

Yeşim Salkım; bir yıldır birlikte olduğu Hakan Eratik'le 2009 yılında nikah masasına oturmayı planlıyor. "Düğün Girit'te olacak" diyen Salkım'ın evlenir evlenmez yapmak istediği ilk şey, eşiyle birlikte Umre'ye gitmek. Sabah gazetesinin haberine göre, Salkım, ''İnsanın kendisini Allah'a daha yakın hissettiği, günahlarından arınma arzusu duyduğu bir aydayız. Ramazan'da, duamı okur; iftar sofralarımla tüm aileyi biraraya toplarım. Malesef sağlık sorunlarım nedeniyle oruç tutamıyorum. Kadir Gecesi hariç... Bugüne kadar hiçbir Kadir Gecesi'ni aksatmadım. Ayrıca 15-20 senedir sürekli Sultanahmet'e giderim. Duamı okur, türbeleri gezerim. Bir kez olsun basına yakalanmadım. Çünkü camiler hiçbir magazincinin ünlü avına çıktığı yerler değil. Tesadüfen görüntülenmeye inanmıyorum yani. Dua etmeye giderken basını çağırmak kadar abesle iştigal bir durum olamaz. Dini medyatik hale getirmek, haber aracı olarak kullanmak son derece cahilce.'' dedi. NETGAZETE

Polonyalılar avroya geçince, paranın üstünde Papa II.Jean Paul'ü istiyor
18 Ekim 2008
Avrupa Birliği'ne 1 Mayıs 2004'te tam üye olarak giren Polonyalılar, 2012'de milli para birimi zloty'yi bırakarak, 27 AB devletinden 15'inin kullandığı ortak para birimi avroya geçerlerse en çok Papa II. Jean Paul'ü avrolarında görmek istiyor.
NETGAZETE

Beyaz Saray'a başörtülü danışman

Obama’nın Müslümanlara doğru adımlarına bir yenisi daha eklendi. Beyaz Saray’da yeni açılan danışmanlık biriminde Müslümanları temsil görevine başörtülü bir bayan tayin edildi.18 Nisan 2009 18:05

Türkiye ziyareti esnasında cami ziyaretiyle Amerikalı radikal sağcıların tepkilerini toplayan Amerika’nın yeni başkanı Barack Obama, şimdi de Beyaz Saray’a başörtülü bir bayan soktu. Barack Obama, Beyaz Saray’da kendisine dinler hakkında ve dinlerin toplumun sosyal problemlerinin çözümünde ne gibi çözümler getirebileceği üzerine bilgi vermesi için kurulması kararını imzaladığı dinler özel danışma kuruluna Müslümanları temsil etmek üzere başörtülü bir bayan olan Dalya Mücahid’i seçti.

Dünya genelinde Müslümanlar üzerine araştırmalar yapan Gallub Araştırma Merkezi’nin başkanlığını yapmakta olan Mücahid’in bu göreve getirilmesindeki sebep, kendisinin tecrübelerinin ve Müslümanlar üzerine yaptığı araştırmaların bu alanda faydasının dokunacağı inancı. Mücahid, yeni görevi esnasında Müslümanların görüşlerini ve Amerika’dan ne beklediklerini Başkan Obama’ya aktaracak.
Bugün


Amerika Birleşik Devletleri'nde google arama moturunda en çok aranan kelimeler listesinde 'İslam nedir?" 10. sıraya yükseldi
13 Ocak 2010
Anadolu Haber
11 Eylül saldırılarından sonra yapılan araştırmalarda İslam'la ilgili hiçbirşey bilmedikleri ortaya çıkan Amerikalıların son dönemlerde 'İslam'la ilgili olarak internette araştırmalar yaptığı ortaya çıktı.

İnternetin en büyük arama motoru Google'da en çok arananlar listesinde 10. sıraya yükselen 'İslam nedir?' sorusu, Amerikalıların İslam'la ilgili bilgi edinmek istediklerini ortaya koyuyor. Ancak Google'de 'İslam nedir?' diye sorulduğunda ortaya çıkan ilk bulgular İslam'ı karalayan haber ve sitelerden oluşuyor

Kızım sana Susurluk diyorum sen irtica anla
Aziz Üstel
Star Gazetesi
04 Nisan 2010

Kurumlar arası itiş kakış sürüyor Türkiye’de.
Yalnız bunun bir iyi yanı var: Her şey kamuoyunun gözleri önünde; hiçbir şey kapalı kapılar ardında kalmıyor.

Eline yasa ya da darbe anayasası nedeniyle bazı güçler geçirenler, bu güçlerin ellerinden gideceğini anladıkları an basıyorlar yaygarayı.

Yaygaraya gerekçe olan söylem hiç değişmiyor: “Cumhuriyet elden gidiyor!”

Örneğin 28 Şubat.

İrtica ha geldi ha gelecek; şeriat kapıdan giremedi bacadan sızdı derken bir gecede 40 milyar dolar buharlaştı. Ama kimsede gık yok! Susurluk hasıraltı mı sümen altı mı ne edildi; gene sessizlik egemen ortalığa! Aslına bakarsanız kavganın, laiklikle falan hiçbir ilgisi yok! Kavga, sermayenin el ve yön değiştirmesinden kaynaklanıyor. Sermaye yavaş yavaş Anadolu’ya kayıyor. Eyvah ki ne eyvah! Sermaye Anadolu’ya kaydıkça da buna hemen yaftalar yapıştırılıyor: Yeşil Sermaye... Dinci Sermaye!

Bu yaftaların hepsi palavra! Sermaye ister muhafazakarda, ister liberalde, ister sosyal demokratta olsun. Önemli olan bu sermayenin nasıl yatırım yaptığı. İs

tihdam sağlayıp sağlamadığı. Ürettiğinin kaçta kaçını iç, kaçta kaçını da dış piyasalara satabildiği. Geçmişte, gümrük duvarlarının ardında, çürük mallar üretip bunu yüzde bin karla satarken bu gariban millete, irticadan falan söz eden yoktu! Kimse şeriat geliyor diye yaygara koparmıyordu! Peki bu yaygaraları koparanlara niye inanıyoruz?
Oğuz Ağca’nın yaptığı küçük bir araştırmaya göre, Türkiye’de insanlar okumuyor. Örneğin, okuma alışkanlığında Türkiye, 178 ülke arasında ancak seksen altıncı olabilmiş. Bundan kırk beş yıl önce, Türkiye’de, her yıl, ortalama, 23 milyon 386 kitap basılırken, bugün, bu sayı 2 milyonlara düşmüş! Türkiye zenginleşiyor ama kitap okuma oranı düştükçe düşüyor. Araştıran yok. İnternet magandaları dilediklerince sallıyor, yalan yanlış şeyler yazıyor. Ve bunlara inanıyor insanlar, özellikle de gençlik. Biraz zaman ayırsalar, birazcık zahmet edip okusalar, nelerin gerçek nelerin yutturmaca olduğunu öğrenecekler. O zaman da, önlerine pişirip pişirip sürülen aynı çorbaya kaşık sallamaktan vazgeçecekler!

Kız-erkek ayrı eğitime, Ruslar'dan büyük ilgi
16:05 - Eski Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra eğitim sisteminde yaşanan kötü gidişe çözüm arayan Rusya hükümeti, test amacıyla ülke genelinde bazı devlet okullarında başlattığı kız-erkek ayrı eğitim sistemi ilk olumlu sonuçlarını almaya başladı. Karma eğitimin birçok meseleye yol açtığını tespit eden Eğitim Bakanlığı, kız ve erkek öğrencilere ayrı sınıflar açılmasını teşvik ediyor. 13.04.2010 MOSKOVA netgazete

size=24]Türk tipi laiklik Merkel'e sökmedi[/size]

RECKLINGHAUSEN- Merkel'den Türk bakana mesaj: Haçın okullarda asılı kalması gerektiğini bilmeli.

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletinde 9 Mayıs'ta yapılacak seçimler öncesi siyasetçilerin seçmenlere hitapları sürüyor. Seçim çalışmalarına destek vermek amacıyla Recklinghausen şehrine gelen Başbakan Angela Merkel, konuşmasında okullarda dini sembollerin yasaklanması önerisi ile gündeme gelen Türk bakan Aygül Özkan'a mesajlar gönderdi.

Türk kökenli Aygül Özkan'ın Aşağı Saksonya'da Sosyal İşler Bakanlığı'na getirilmesini olumlu karşıladığını belirten Merkel, "Ama onun da okullarımızda haç işaretinin asılı kalması gerektiğini tanıması gerekir." şeklinde konuştu. Merkel'in sözleri salonda bulunanlar tarafından uzun süre alkışlandı.
habertaraf

Seda Sayan, kutsal topraklarda çekilen fotoğraflarını bütün Türkiye ile paylaştı

07 Mayıs 2010 Seda Sayan, Show TV'de yayınlanan 'Sabahın Sedası' adlı programında umre görüntülerini ilk kez yayınladı. Mart ayında annesiyle birlikte umreye giden Sayan, kutsal topraklarda çekilen fotoğrafların yanı sıra Kabe'yi ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) kabr-i şerifini ziyaretinde neler hissettiğini de izleyicilerle paylaştı. Ünlü şarkıcı, umreye annesi ile birlikte gitmiş ve yaklaşık bir hafta kutsal topraklarda kalmıştı. Akşam gazetesinin haberine göre; Sayan, ziyaret dönüşünde, "Herkes umreye gitmeli, sonraya bırakmamalı. Kutsal topraklarda bize eşlik eden hocamıza çok teşekkür ettim. Çünkü bize çok doğru şeyler anlattı. Düşünsenize dünyanın her yerinden gelen Müslümanlar ile aynı anda namaza duruyorsunuz. Ne kadar güzel bir şey. Parası olmayanı ne olur bana gönderin. Elimden gelen her şeyi yapacağım. Diyanetle de temasa geçeceğim. Çünkü herkes gitmeli" demişti. Seda Sayan, Türkiye'ye dönerken de 8 bidon zemzem suyu getirtmişti.
netgazete

Mustafa Sandal, Almanya'daki cami yapımına destek olmak için konser verdi

20 Mayıs 2010 Mustafa Sandal, Almanya'nın Aschaffenburg kentinde Kocatepe Camii'nin yapımına katkıda bulunmak için konser verdi.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin (DTİP) Başkanı Mehmet Uyar, Sandal'ın konserde camiye büyük bir katkıda bulunduğunu ve kendi bünyelerindeki öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılandığını belirtti. Bugün gazetesinin haberine göre; Uyar, "Dernek 360 bin euroyu bulan borcunu bu konserle azaltmayı hedefliyor. Mustafa Sandal çok önemli bir misyon üstlenerek buradaki halkımıza ve camimize destek oldu" şeklinde konuştu.
netgazete

TV8'in ana haberlerini sunan Aslı Mavitan, 18 yaşından sonra dinini değiştirmiş

22 Mayıs 2010 TV8 ekranında hafta sonu ana haberleri sunan Aslı Mavitan, Türkiye güzeli Yıldız Mavıtan ile şarkıcı Hayko'nun kızı. Yeditepe Üniversitesi Radyo Televizyon bölümü mezunu olan Mavitan, 7 senedir bu işi yapıyor. Güzel spiker, 8 yaşından beri annesinin ikinci kocası işadamı Ahmet Mavitan ile birlikte yaşıyor; öz babası Hayko'nun soyadını bile taşımıyor. Milliyet Televizyon'a röportaj veren Aslı Mavitan, 18 yaşına girince de Hristiyanlığı bırakıp İslamiyet'i seçmiş. Mavitan, nasıl Müslüman olduğunu şöyle anlattı: "Soyadımı değiştirdiğim zaman dinimi de değiştirdim. Allah'a inanırım. İnancım çok büyüktür. Anneanneme çok düşkünüm. Küçüklüğümde hep dualar okurdu. Hiçbir zaman Hristiyan gibi yetişmedim. Anneannem tarafından Müslüman gibi yetiştirildiğim için 18 yaşına geldiğim zaman dinimi değiştirdim." netgazete

23 Mayıs 2010
Barcelona'da Bikini Yasağı
Turist akınına uğrayan Barcelona sokaklarında yeni ve ilginç bir uygulama için yetkililer kolları sıvadı.

Kentte turistlerin plajdan çıktıklarında bikini ve mayolarla sokaklarda dolaşmamaları için kapsamlı bir kampanya yürütülecek.

Belediye yetkilileri, uygulamayı şimdiden posterlerle başlatmış. Posterlerde mayolu kadın ve erkeğin üzeri kırmızı bir çizgiyle çizilmiş olarak görülüyor. Posterlerin birkaç hafta içinde kentin her yerine, metroya ve otobüslere asılması planlanıyor.

Ayrıca belediye başkanı iş yerlerine, otellere, barlara ve restoranlara da mektup göndererek posterleri duvarlarına asmalarını isteyecek.

Barcelona, plajları ve tarihi yerleriyle her yıl milyonlarca yabancı turistin akınına uğruyor.
aktifhaber

At Yarışına Tövbe Eden Emlakçıdan İbretlik Pankart: İçki Öldürür, Kumar Söndürür, At Yarışı Süründürür

30 Haziran 2010
İzmir'de 45 yıl aralıksız at yarışı oynadıktan sonra ani bir kararla bu alışkanlığını noktalayan emlakçı İbrahim Topçu, çevresindekilere örnek olmak...
İzmir'de 45 yıl aralıksız at yarışı oynadıktan sonra ani bir kararla bu alışkanlığını noktalayan emlakçı İbrahim Topçu, çevresindekilere örnek olmak için işyerinin önüne, "İçki öldürür, kumar söndürür, at yarışı süründürür' yazılı pankart astı. Aynı zamanda müzisyen olan 58 yaşındaki Topçu, at yarışını bıraktıktan sonra evine huzur geldiğini söyleyerek kumar tutkunlarına kötü alışkanlıklardan vazgeçmeleri tavsiyesinde bulundu.
İzmir'de emlakçılık yapan İbrahim Topçu, 45 yıl aralıksız at yarışı oynadı. Maddi ve manevi anlamda büyük kayıplara uğrayan Topçu, ani bir karar alarak at yarışı hastalığından 7 Haziran günü tamamen kurtuldu. Bu kararını hayatının dönüm noktası olarak gören Topçu, 'Kamuoyuna duyurulur' başlığıyla hazırlattığı ' pankartta çevresindekilerle paylaştı. "İçki öldürür, kumar söndürür, at yarışı süründürür" yazılı ilginç pankartla toplumsal mesaj vermeyi amaçladığını ifade eden Topçu, evlilik hayatında eşi ile ayrılma noktasına kadar geldiğini anlattı.

İş hayatında da at yarışı saatinde müşterileri ile ilgilenemediğini söyleyen Topçu, "Türkiye'de yaşayan insanlar kumardan medet umuyor. Ancak aldığım bir karar doğrultusundan çocuklarımın ve torunlarımın rızkını bu tarz şans oyunlarına yatırmayacağım. Koşu camiasındaki herkes beni tanır. Koşu başlayınca bir saniye televizyonun başından ayrılmazdım. Dükkanım yüzlerce insanla dolardı. Koşuyu seyretmekten müşterilerimle bile ilgilenmezdim. Şans oyunlarına tutkulu şekilde bağımlı olanlar yeri geliyor evlerindeki televizyonları bile satıyorlar. Ben 300 daire bedelinde bir maddi kayıba uğradım.Ancak artık kumardan gelecek 1 lirayı dahi istemiyorum. Nasipse umreye hacca gideceğim." diye konuştu.

Emlakçı dükkanının önüne astığı, "İçki öldürür, kumar söndürür, at yarışı süründürür. 7 Haziran tarihinden itibaren şeytanın var olduğu bütün kumarlar bırakılmıştır. Darısı bütün arkadaşlarımın başına" yazılı pankartla birlikte çevresinden olumlu tepkiler aldığını söyleyen Topçu, at yarışını bırakma kararının ardından çok rahat ve huzurlu olduğunu söyledi.

İbrahim Topçu'nun 41 yıllık eşi Bahtiyar Topçu da, evlilik hayatında eşinin at yarışı oynadığı dönemlerde kötü zamanlar geçirdiğini hatta ayrılma noktasına kadar geldiğini söyledi. Şimdilerde ise eşinin aldığı kararı desteklediğini ifade eden Bahtiyar Topçu, eşinin at yarışını bırakma kararıyla mutlu olduğunu dile getirdi.
aktifhaber

Kıbrısın Rum kesiminde Başörtüsü iİkokulda bile serbest
04 Temmuz 2010

Türkiye'de başörtüsü yasağı üniversitelerde hâlâ sürerken, Kıbrıs Rum kesiminde bir ilkokul öğrencisinin okula başörtüsüyle gitmesine izin verdi.
Türkiye’de başörtüsü yasağı üniversitelerde hâlâ sürerken, Kıbrıs Rum kesiminde bir ilkokul öğrencisinin okula başörtüsüyle gitmesine “din özgürlüğü engellenemez” gerekçesiyle izin verildi.

Rum Alithia gazetesinin haberine göre, Avrupa’dan gelen bir ailenin çocuğunun, eğitim aldığı okula başörtüsüyle gitmesi ülkede tartışma yarattı.

Rum ana muhalefet Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) Milletvekili Kiriakos Haciyannis, söz konusu öğrencinin durumunu gündeme getirerek, hükümetin resmî politikası hakkında bilgi istedi.

Rum Eğitim Bakanı Andreas Dimitriu ise bir açıklama yaparak, üniformalara okulların karar verdiğini, dinî inançların da anayasa tarafından koruma altına alındığını söyledi. Kıbrıs Rum yönetiminin dinî özgürlüğe saygı duyduğunu da belirten Dimitriu, bakanlığının tüm öğrencilerin insan haklarını korumakla yükümlü olduğunu, bu yüzden Haciyannis’e vereceği yanıtın, “dinî hoşgörünün tartışmaya açık olmadığı ve ebeveynlerin çocuklarını inançlarına göre yetiştirme haklarının ellerinden alınamayacağı” şeklinde olacağını kaydetti. aktifhaber

İtalya'da devlete ait Rai TV kanalı, dekolteli kadınlara yasak getirdi

07 Haziran 2010 İtalya'da devlete ait Rai TV'nin yayınladığı programlarda "seksi kadın" figürünü sık sık kullanmasına bir gözlem heyeti aracılığıyla sınırlama getirildi. Bu gelişme, "İtalyan televizyonlarında artık dekolteli kadınlar olmayacak mı?" sorusunu doğurdu. Milliyet gazetesinin haberine göre; heyet, kadının ekrandaki saygınlığının güvencesi olacak. Heyet 'aşırı çıplaklık' tespit ederse, bunu program yapımcılarına yaptırım gücü olan Rai komisyonuna iletecek. netgazete

İÇKİ GENELGESİ CHP’Yİ KARIŞTIRDI

15 Temmuz 2010 10:20
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 'Ramazan’da içki sofralarından uzak durun. Referandum var' var talimatı CHP’yi karıştırdı.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “Öyle bir genelge yok. Zaten CHP’liler Ramazan ayında içki sofralarına oturmaz” derken, Kılıçdaroğlu, “Teşkilatlara içki içmeyin demedim, vaktinizi içki masasında harcamayın’ dedim” açıklamasında bulundu.

‘İRTİCA HORTLADI’ DERLERDİ

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ise ‘’CHP imtiyazlı bir parti. Biz içki yasağına ilişkin bir genelge yayınlasak herhalde bugün ulusal medyada manşetten ‘irtica hortladı, laik düzen elden gidiyor...’ Bazı gazetelerin manşetini düşünmek istemiyorum. Ne manşetler çıkardı” diye konuştu. Star

Selimiye Camii'si Doldu Taştı

26 Temmuz 2010
Edirne'de bulunan tarihi Selimiye Camii Berat Kandili gecesinde doldu taştı.He
Her kandil gecesinde olduğu gibi insanlar akşam ve yatsı namazları arasında okunan Mevlid-i Şerif'i ve vaazı dinlemek, ibadet etmek amacıyla camilerin yolunu tuttu.

Önemli gecelerde insanların en fazla geldiği camilerden birisi Edirne'de bulunan Mimar Sinan'ın ustalık eseri olan Selimiye Camii. Yurt dışından gelen gurbetçilerin yanı sıra civar il ve ilçelerden gelen insanlar akşam ezanından sonra camide yerini almaya başladı.

Camiyi dolduran cemaat okunan Mevlid-i Şerif dinlendi. Ardından Edirne Müftüsü Ömer Taşçıoğlu, gecenin önemini belirten bir vaaz verdi. Vaazın bitimiyle birlikte dualar edildi. Müftünün yaptığı duada bütün eller semaya yöneldi. Yatsı namazının başlamasıyla birlikte caminin tamamı cemaat tarafından dolduruldu.

İçeri sığmayan vatandaşlar namazlarını kılmak için caminin dışında saf tuttu. Namazlarla birlikte camiye gelen insanlar gecenin kalan bölümünü değerlendirmek üzere evlerinin yolunu tuttu.
aktifhaber

Aşırı alkol kullanımı İngiltere'yi korkutuyor
İngiltere'deki aşırı alkol kullanımındaki artış İngiliz makamlarını endişelendiriyor. İngiltere'de aşırı alkol kullanımına karşı tedbirler almak amacıyla kurulan "Alkol Endişesi" kurumunun, sorunun aşılması amacıyla hükümete içki fiyatlarına yüzde 152'ye varan oranlarda zam yapılmasını teklif ettiği belirtildi. 08.08.2010 ANKARA netgazete

Laik atak uyaranları azalıyor...
Ali Atıf BİR
aabir@bugun.com.tr
9 Ağustos 2010
Darbe yaptırmak, muhafazakârları-dindarları ve cemaatleri "şeriat devleti" kurmak için gizli gizli planlar yapan odaklar olarak göstermek için atılan manşetler devri yavaş yavaş geride kalmaya başladı.

Ara sıra çaktırmadan ucundan kendini gösterenler oluyor ama manşetlere yansıtılmadığı için çok fazla "atak" geçiren olmuyor. Son örnek dün haber başlıklarına yansıyan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun açıklaması.

Bakan haberin özü incelendiğinde özellikle kız çocuklarının okula gönderilmediği yörelerde kız-erkek ayrımı yapılarak eğitim yapılabileceğinden söz ediyor. Bazı gazetelerde haberin başlığına bakarsanız sanırsınız ki AK Parti erkek ve kızların aynı okullarda okutulmamasından yana.

Hani Ergenekon, Balyoz gibi olayların açığa çıkarılmasından önce olsa manşetlere

"AK Parti'den Haremlik- Selamlık Eğitim Atağı" diye yansıyacak, oradan da "cuup" Başsavcı'nın kapatma dosyasına atlayacak bir haber!

Ama artık nedense bu tür malzemeler çok büyütülmüyor, bu nedenle de gereksiz yere insanlar "laik atak" geçirip miting meydanlarına dökülmüyor. Medya "dördüncü güç" olduğunu anımsayıp daha duyarlı davranıyor. Bu medya adına çok iyi bir gelişme.

Bir de akıllarda üretilen "laik atakları" ortadan kaldırırsak Türkiye kesinlikle normalleşecek. Mümkün mü? Kesinlikle mümkün.

Globalizmin ulusalcılığını nasıl tetiklediğini gören laikçiler, aynı şekilde laikçiliğin de anti-laikçiliği tetiklediğini anlar ve körü körüne bir laikçilik anlayışından vazgeçerlerse bu iş olacak. Hem de fıstık gibi olacak..

Alman Kanalından Ramazan Hassasiyeti
10 Ağustos 2010

Merkezi Almanya'nın Münih kentinde bulunan Alman RTL-II televizyon kanalı, Ramazan ayı boyunca, program akışı çerçevesinde izleyicilere sahur ve iftar vakitlerini duyuracak.
RTL II'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Pazarlama Müdürü Carsten Molis, tüm dinlere mensup insanlar için yayın yaptıklarına işaret ederek, "Uyum konusunda çok şey söylenebilir, ancak bi

Eyvah
3 Temmuz 2013
İtalya'da Vietri Sul Mare beldesinde plaj dışında bikini giymek yasaklandı.
haber1001


En son admin tarafından Cmt Ekm 18, 2008 2:25 am tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Çrş Ekm 01, 2008 12:31 am    Mesaj konusu: Mazhar Alanson ile eşi Biricik beşinci defa Umre'ye gitti Alıntıyla Cevap Gönder

Biz Türk'üz, tam anlamıyla Türk'üz. İşte o kadar. Bize iyi müslüman olmak yeter. Asya ve Avrupa için bizim kanunumuz aynıdır: Dostlara sahip bulunmak. Tam bağımsızlığımızı korumak. Her şeyi Türk cephesinden düşünmek.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
http://www.ordumillet.com/

12 Şubat 2010
BDP'nin Cuma Krizi
BDP Kongresinin cuma namazı vaktinde yapılması bazı delegelerin tepkisini çekti.
Barış ve Demokrasi Partisi(BDP) Mardin Merkez İlçe 1. Olağan kongresi yapıldı. Kapatılan DTP'nin merkez ilçe başkanı Ercan Güneş, oy birliği ile BDP Mardin Merkez İlçe Başkanlığı'na seçildi.

Kongrenin cuma namazı vaktinde yapılması ise bazı delegelerin tepkisini çekti. Saat 11.30'da başlayan kongre, ezan okunurken de devam etti.

Yenişehir semtinde boş bir binanın zemin katında düzenlenen genel kurulda partililer bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Kongrede Kürtçe bir konuşma yapan BDP Mardin İl Başkanı İsa Durç, İslamiyet'in insanlara eşitlik ve kardeşliği emrettiğini, ancak AK Parti'nin bunun tersini yaptığını savundu. Konuşmasında cezaevindeki çocukların durumuna da dikkat çeken Durç, "Çocuklarımız zafer işareti yaptı diye gözaltına alınarak cezaevlerine gönderiliyor. Bu nasıl bir insanlıktır, nasıl bir Müslümanlıktır? İslamiyet'in neresinde böyle bir şey var?" dedi. aktifhaber

Ünlü Spiker Müslüman Oldu
10 Haziran 2009

Dünyaca ünlü müzik kanalı MTV'nin Alman asılı spikeri Kristiane Backer din değiştirerek İslam'ı seçti. Süreç şöyle gelişti...

MTV televizyonu kurulduğunda Kristiane Backer beyin takımı arasında yer alıyordu. Henüz 20'li yaşların başında MTV yöneticileri ondan daha iyi faydalanmak için televizyonun merkezi olan Londra'ya çağırdılar.

MTV'nin bir çok programında ekran yüzü olan Kristiane Backer'in hayatı bir partide değişti. Dünyaca tanınmış ünlü yıldızlar Seal, Gavin Rossdale ve Elizabeth Hurley'in de bulunduğu bir partide Pakistanlı ünlü kriketçi İmran Khan'la tanışan Kristiane Backer'ın hayatı o gece değişti. İmran Khan'la birlikte olmaya başlayan Backer Pakistan'ı ziyaret etti.

Pakistan'da tüm yoksulluğa rağmen insanların paylaşma isteğinden etkilenen ünlü TV spikeri, bu sayede İslam'ı daha da yakından tanıma fırsatı buldu. Pakistanlı İmran Khan'la evlendikten sonra MTV'deki işinden ayrılan Kristiane Backer bu günlerde ayrı bir heyecan yaşıyor. Backer "MTV'den Mekke'ye" adlı kitabını piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Kuran-ı Kerim okuduğunda çok rahatladığını dile getiren Backer, "Kuran'ı okuduğumda sanki Allah'la doğrudan konuşuyormuşum hissini yaşayorum" dedi. Şu anda 43 yaşında olan Kristiane Backer, İslam'ın Batı'da yanlış anlaşıldığını da vurguluyor.

Müslüman olduktan sonra Türkiye'yi de ziyaret eden Kristiane Backer'in internet sayfasında Türkiye'de ziyaret ettiği camilerin fotoğrafları da yer alıyor.
aktifhaber

İmam Çağırdı Amerika'yı Salladı
21 Mayıs 2009
24 dizisinin ana karakteri, hastane odasına imam çağırıp birlikte dua edince olay oldu. Dizinin fanatikleri forumlarda birbirini yiyor...

24 dizisinin son bölümünde ölüm döşeğindeki Jack Bauer, bir imamla görüşerek günahlarının affı için dua etti. İzleyiciler bu sahne karşısında “Jack Müslüman mı oldu” diye tartışıyor.

24 dizisinin Türkiye'de gösterilmeyen son bölümünde yıllardır terörist saldırılarına karşı ABD'yi koruyan dizinin kahramanı Jack Bauer imamla görüşerek birlikte günahları için dua etti. Dünya çapında birçok hayranı olan bir kahraman olan Jack Bauer'ın bir peder ya da haham yerine bir imamı seçmesi ABD'de büyük bir tartışma yarattı. Dizinin hayranlarının internette sürdürdüğü tartışmanın ana başlıklarından biri şu: "Jack Müslüman mı oldu?"

Biyolojik silaha maruz kalan dizinin kahramanı Jack, tedaviyi reddettiği için ölmek üzere iken önceki bölümlerde karşı karşıya geldiği bir imamı çağırdı. Çağrılmasına şaşırdığını söyleyen imama Jack'ın cevabı pişmanlık içinde "Ölüyorum. Birçok hata yaptım. Neler yaptığımı asla bilemezsin" oldu. İmam ise "Karmaşık bir zamanda yaşıyoruz. Hiçbir şey siyah beyaz değil. Sana baktığım zaman iyi bir adam görüyorum" dedi.

EL ELE BİRLİKTE DUA ETTİLER

Bir eliyle Jack'ın elini tutarken diğer elini gökyüzüne açarak "Yaptığımız tüm kötü şeyler için önce biz kendimizi affedelim" diye dua etti. Bu duanın ardından rahatlayan Jack, artık ölmeye hazır olduğunu söyledi. aktifhaber

Avusturya'yı Hadisler Süslüyor
24 Ekim 2008
Viyana İslam Federasyonu gelenekselleşen Sosyal Dayanışma Kampanyası'nın bu yıl üçüncüsünü gerçekleştiriyor.
M.Mustafa BIYIK-Viyana

Peygamber Efendimizin özellikle sosyal sorunlara ışık tutan hadislerine yer verilen kampanya ile hem İslam'ın evrensel mesajının insanlara ulaştırılması, hem de Peygamberimizin tanıtımı amaçlanıyor.
Kampanya süresince 163 hareketli (Rolling Board) ve 105 ışıklı panoda (City Light) gösterilecek olan hadisler almanca ve ingilizce olmak üzere iki dilde yayınlanacak.

Peygamber Efendimiz (sav)'in evrensel çağrısını Müslümanların yanı sıra diğer din mensuplarına da ulaştırılmasını sağlayan bu güzel kampanya, önemli bir boşluğu dolduruyor.

"İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır." hadisiyle 2006 yılında başlayan kampanya, dünyanın en büyük sorunlarından biri olan açlığı bahis konusu yapan ‘Kişi komşusu açken tok kalamaz.' hadisiyle devam etti.
Kampanya bu yıl, özellikle Avrupa'da gittikçe zayıflayan aile kurumuna vurgu yapan "Sizin en hayırlınız, ailenize en hayırlı olanınızdır." Hadis-i Şerifi ile devam edecek. Avusturyalıların yoğun ilgi gösterdiği hadisler, önümüzdeki günlerde Avusturya'nın büyük şehirlerinin sokaklarını yeniden süsleyecek.

Viyana İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Turhan kampanya ile ilgili düzenlediği basın toplantısında şunları dile getirdi: "Dikkat edilirse her üç kampanyanın başlıkları arasında çok ciddi bağların olduğu, birbirini tamamlayan bir yapbozun parçaları oldukları fark edilecektir.

Her üç kampanyadaki temel amaç, sosyal dayanışmayı arttırmak, aile bağlarını geliştirmek, bireyleri içinde bulundukları toplumun ihtiyaçlarına duyarlı hale getirmektir."
haber7

İslam'la yeniden tanışma hikayesi
12 Ekim 2008
Müslüman doğdu. Ermeni kolejin-de okurken Hıristiyanlığı seçti. Mutafyan vaftiz etti, 17 yıl yüksek rütbeli papazlıklık yaptı. Sonunda kaybettiği İslam'ı buldu.

Salih Zengin'in röportajı

İsmini Andreas Palaylogos olarak değiştiren rahip, Amerika, Vatikan, Yunanistan gibi ülkelerde çalışarak altı yabancı dil öğrendi. Ancak onun hayatını yeniden değiştiren olay görev yeri Konya'da gerçekleşti. Bediüzzaman'ın eserini okurken Hıristiyanların gerçek İncil'in ayetlerini nasıl tahrif ettiklerini fark eden 17 yıllık yüksek rütbeli papaz Andreas'ın, İslam'la yeniden tanışmasına her iki kesim de mesafeli yaklaştı. Hıristiyanlar tarafından dışlanarak bütün mal varlığına el konulan ve ölüm tehdidi alan Palazoğlu, aynı zamanda 'ajan' ithamına maruz kaldı. Çeşitli işlerden bu itham sebebiyle çıkan ve en son haftalık 50 YTL kazandığı hamallık işine sarılan Palazoğlu geçmiş 17 yılı büyük bir kayıp sayıyor. "Şu an iki pantolonum, iki gömleğim, bir de hırkam var. Rabb'imden 35 yıl daha istiyorum. Hıristiyanlığa 17 yılımı verdim, bunun iki katını da İslam için kullanacağım." diyen Palazoğlu, Müslümanların İsa Peygamber'ini, Hıristiyan iken Rab olarak gördüğü İsa'dan daha çok sevdiğini kaydediyor. Hayat hikâyesini kitap olarak yazmaya da başlayan Palazoğlu, Hıristiyanlığın bir din değil mantığa uygun bir felsefe olduğunu belirterek, 'Konya'da 80 tane apartman kilise var ve amaç üniversite gençliğini Hıristiyanlaştırmak' diyor.

Bediüzzaman'ın eserleri sayesinde Müslüman oldum

Rahip iken Müslüman olma serüveninizin en başına giderek, önce Hıristiyan olma hikâyenizi dinlemek istiyorum?

Ben 1973'te Konya'nın Beyşehir ilçesinde doğdum. Babam terzi idi, fakir ama çevresi geniş bir adamdı. O zamanlar konfeksiyon sektörü Ermenilerin elinde olduğu için İstanbul'daki Ermenilerle de arası iyiydi. İlkokulu bitirdim. Ben yaramaz bir çocuktum. Yaz tatillerinde Kur'an kursuna gittim, dayak vardı, korkuyordum. O dönem babamın arkadaşı olan Arto isimli Ermeni bir terzi vardı. Arto amca 'Bu keratayı bizim kolejde okutalım.' deyince babam parasının olmadığını söyledi. O da 'Biz dost, arkadaş değil miyiz? Parasını biz öderiz.' dedi ve ondan sonra İstanbul'daki Ermeni Koleji'ne kayıt yaptırdım. Tabii kolejdekilerin rahip-rahibe-papaz olduklarını sonradan öğrendik. Bize çok iyi davrandılar, telkinlerde bulundular. Anlattıkları Hıristiyanlık değildi, Tanrı'dan Allah diye bahsediyorlar, İsa'dan Mesih diye söz etmiyorlardı. Anlattıkları akla mantığa yatkın şeyler olunca, Kur'an kurslarından öğrendiğin dinden daha güzel gelmeye başlıyor. Ve bir süre sonra da 'benim dinim bu' diyorsun ister istemez. 'O zaman Mesih İsa'yı kurtarıcın ve Rabbin olarak da kabul edeceksin.' dediler. 'Onu da kabul ediyorum.' deyince 22 Temmuz 1989'da beş Türk arkadaşla birlikte vaftiz olduk. Bunlardan birisi tıp okumayı seçti ve bildiğim kadarıyla Samsun'da bir hastanede radyoloji bölümünde çalışıyor. Ben teoloji bölümünü seçtim. 'Rahip olmak istiyorsan her türlü maddi imkânı sağlarız.' dediler.

Hıristiyan olduğunuzu ailenize söylediniz mi?

Hayır. Bilmelerine de gerek yok zaten. Amerika'da burs kazanıp üniversite okuyacağımı zannediyorlardı. Ama sonra öğrendi. Biraz zoruna gitti, bana karşı hep soğuk oldular.

Sizin vaftiz babanız kimdi peki?

Şu anki Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan.

Amerika'da teoloji eğitiminde neler öğrendiniz?

Bütün dinleri öğreniyorduk. Dinlerin ileri sürdüğü tezleri hangi sorularla çürüteceğimiz filan öğretiliyordu. Kur'an'ı yüzeysel okuyorduk ama bazı ayetleri ortamına göre okuyorduk. Mesela tutucu bir topluluğa karşı Ankebut Suresi 46. ayeti okuyorsun. Genelde fıtratını tamamlayamayan, zayıf, üniversite öğrencilerine direkt Hıristiyanlığı anlatıyorsun. İranlıların insanları asması, kesmesi, bombalama gibi telkinlerde bulunuyorsunuz. 1. Yuhanna'nın 3. bölüm 16. ayetindeki Tanrı'nın insanları çok sevdiğini filan anlatıyorsun. Üniversiteyi bitirdikten sonra Amerika'da iki yıl zorunlu staj altında altı yıllık bursun geri dönüşümü başlıyor. Değişik eyaletlerde 4'er ay görev yaptım. Sonrasında 2 yıl Vatikan'da çalıştım. Oradan Yunanistan'da iki yıl çalışınca burslar ödenmiş oldu. Onun ardından ülkenize gönderiliyorsunuz. Ben İstanbul'a gönderildim. Güngören ve Moda'da kiliselerde çalıştım. Protestanlarla o dönem tartışmalarım oldu, çünkü ibadet şekilleri uydurma, Anadolu Ortodoks kültürüyle ibadet ediyorlar. Değişik mezhep ve azizlerin sözleriyle hareket ediyorlar. İngiliz Protestanlığı sistemine ve doktrinine ters düşüyorlar. Haliyle onlarla bir daha konuşmadım.

Kaç Hıristiyan mezhebi vardır Türkiye'de?

50 kadar mezhep var, bunun 14-15'i faaliyette. En etkin olanları Luteranlar ve Katoliklerdir.

Altı dili nerede öğrendiniz?

İngilizceyi Amerika'da öğrendim. Zaten üç ay içinde öğrenmek zorundaydık, yoksa sınır dışı ediliyorsunuz. İleri hafıza tekniklerini öğrettiler önce. Beyni bir CD'yi kullanır gibi kullanmayı öğretiyorlar. Vatikan'da İtalyancayı, Yunanistan'da Yunancayı öğrendim. Eğitim dili zaten Antik Yunanca idi. En güzel bu dili konuşurum. Adıyaman Nemrut'ta bilimsel araştırma yaptık, 8 ay süresince Kürtçeyi öğrendim. Profesyonel olarak elektro gitar ve keman çalıyorum. Şan eğitimi aldım. Hatta beş-altı tane Hıristiyan ilahisi bile besteledim. Zaten Hıristiyan öğretisinde opera, bale, müzik gibi eğitimlere yönlendirirler. Mesela eski ölen papa 'süper' opera bilirdi. Ben karateyi seçtim ve siyah kuşakta üçüncü dereceye kadar yükseldim. 2004 Fransa'da Avrupa ikincisi oldum karatede.

Görev yeri olarak neden Konya'yı seçtiniz?

Yönetim ve finans işleri için geldim, İzmir piskoposuna bağlıydım. 80 ev kilisesinin papazlarının başındaydım. Fetva makamındaydım.

Konya'da 80 tane ev kilisesi mi var yani?

Evet. Geneli Protestan'dır. Bilgi ve kültür olarak hepsinin başındaydım. Eğer görevime devam etseydim önümüzdeki yıl episkopos olacak ve bölge sorumlusu olarak İzmir'e gidecektim.

Peki kaç Hıristiyan vardır Konya'da?

Dört sene öncesinde 1.000 kişi vardı. Şimdiki sayıyı bilemem. Geneli üniversite öğrencisidir. Her ev 10-15 kişiden oluşur. Öyle Hıristiyan işadamları vardır ki, duysanız ismini 'hadi yaa!' dersiniz. Konya'daki ev kiliseleri üzerine görev yaparken Türk olduğumu kimse bilmezdi. Çok kişiyi aforoz etmişimdir. Türkiye aleyhine konuşanları da aforoz ettim. Ben ülkemi çok seviyordum o zamanlar. Bir de Hıristiyan inancına göre Tanrı'nın sürekli bakıp gözetlediği yer Anadolu toprakları.

Üniversite öğrencileriyle ilgili çalışmalar nasıldı?

Dolar bazında haftalık para veriyorduk. Ama onları da bir taraftan işliyorduk. Onlar bizi enayi yerine koyduklarını düşünürken, bir süre sonra İslami altyapıları yoksa söylediklerimiz mantıklı geliyordu. Beyinlerini yıkıyorduk. Üniversiteye giden ve maddi sıkıntı çeken öğrencileri takip ediyorduk. Bir adamın niyetini 'şak' diye anlarım. Çünkü psikoloji eğitimi de aldık.

Mali sistem nasıl işliyordu?

Vaftiz olmuş herkes kazandıklarının % 25'ini kiliseye vermek zorundadır. Bir de dünyada resmî kayıtlı 2,5 milyar Hıristiyan var. Hepsi sadece 1 dolar verse 2,5 milyar dolar eder. Hıristiyanlıkta kıyameti hızlandırmak diye bir olay vardır. Belli bir sayıya ulaşınca İsa'nın geleceğine inanırlar. O yüzden Hıristiyan sayısını artırmaya çalışıyorlar.

Siz Konya'da kaç kişiyi vaftiz ettiniz?

Ben kimseyi vaftiz etmedim. Vaftiz babası oldum ama. Vaftiz havuzu, Havzan'da, biri Amerikalı diğeri Yeni Zelandalı iki bayanın elma yetiştirdiği bir bahçede. Kimseyi Hıristiyanlaştırmadım ama geçenlerde bir Hollandalıyı Müslüman yaptım. 7-8 kişiden söz aldım, Kur'an'ı anadillerinde en az bir kere okuyacaklar. Yalnız Yunanca olarak Kur'an yok, o dilde de mutlaka Kur'an olmalıı.

Böylesine önemli bir görevdeyken, sizin Müslüman olmanızı sağlayan ne oldu?

Bir gazetenin bölge müdürü ile tanıştım. Onunla arkadaş olduk zaman içerisinde. Bana bir gün 'Andreas' dedi, 'Bugünkü sizin kitaplarınızda peygamberimizin geleceği 114 yerde yazılı. Nasıl olur da bunu görmezsin?' 'Ben sıradan bir adam değilim, din üzerine ihtisas yaptım. Bunu nasıl görmediğimi düşünüyorsun, saçmalama. Orijinal İncilleri bile okuyup 6 diye çeviren bir adamım.' dedim. Bana her türlü inancını bir kenara koyup Bediüzzaman'ın Mektubat'ını okumamı önerdi. 14. bölümdeki Mucizat'ı iki yıl boyunca inceleyip okudum. İki yılın sonunda gördüm ki Bediüzzaman Hazretleri doğru söylüyor. Mesela İncil'de geçen ve İsa'nın (as) geleceğini söylediği kişiyi 'öğütçü' diye yazmışlar. Meğerse aslı 'övücü, çok öven' anlamında imiş. Bir sürü sıfatları değiştirmişler.

Ve sonra Müslüman olmaya karar verdiniz?

Evet. Müftülüğe gittik, 'basın filan çağıralım' dediler. Kabul etmedim. Ben hiçbir cemaate katılmayacağımı filan söyledim. İslam'ı iyi kötü öğrenip yaşadım. 4,5 yıl kendimi gizledim. Daha önce vaftiz ismim Andreas'tı, kimliğimde din yerinde Hıristiyan yazıyordu. Şimdi tekrar İslam oldu. Müslüman olarak İsa peygamberi, Rab olarak gördüğüm İsa'dan daha çok sevdim. Şimdiki İncil dini kitaptan ziyade mektuplardan, tarihsel olaylardan oluşan bir kitap. Mantığa uygun bir felsefe öğretisi Hıristiyanlık.

Müslüman olduktan sonra neler yaptınız?

Şu an hamallık yaparak haftalık 50 YTL kazanıyorum. Ama bir süredir yapmıyorum onu da. Babamdan kalan bir ev var, annemle orada oturuyorum. Kendi halimde dervişâne bir hayat yapıyorum. Bana ajan filan diyorlar. İki kez mide kanaması geçirdim, kalbime stent takıldı.

Neden oldu bunlar?

Hıristiyanların yaptığı maddi ve manevi baskılardan oldu. Kafayı sıyırtacak noktaya getiriyorlar. İstifa ettikten sonra Dünya Kiliseler Birliği'nden, ABD'deki finansal işlere bakan şirketten, İzmir'deki yardım kuruluşu altında misyonerlik yapan şirketlerden geldiler. Vatikan'dan geldiler. Sindiremediler Müslüman olmamı. Ölüm tehdidi aldım. Saçlarım bembeyaz oldu, boyattım. Mal varlığımı elimden aldılar. İki pantolonum, iki gömleğim bir de hırkam var. Rabb'imden 35 yıl daha istiyorum. Hıristiyanlığa 17 yılımı verdim, bunun iki katını da İslam için vermek istiyorum.

Daha önce papazdınız, bundan sonra imam mı olacaksınız?

Şu an hayat hikâyemi kitap olarak yaşıyorum. Hıristiyanlığın ve Müslümanlığın amentüsü isimli çalışmalarım var. Hıristiyanlığın tezini çürüten bir eser. Elimle yazdığım antik Yunanca-Türkçe sözlüğüm var. Belki bunlar kitap olur.

Benimle tartışacak bir papaz aradım

Neden televizyon ekranlarına, magazin programlarına çıktınız?

Karşıma çıkıp tartışacak bir papaz aradım. İlmine güvenen buyursun, İncil'de Peygamberimiz'in ismini nasıl gizlediklerini anlatayım. Ama kimse çıkmadı. Onlar da Müslüman olsunlar istiyorum. Tek yol bu. 17 yılımı verdim Hıristiyanlığa, onu yaktım ben. Yoksa ben bağışlar filan hariç 9.500 dolar maaşım vardı. Artık magazin programlarına gitmem.

Evlenmiş ve boşanmışsınız da öyle mi?

Evet. Ben Müslüman olunca ayrıldı eşim. İslam'ı kabul etse sürerdi. Evlenirsem doğacak çocuğumun isimlerini Meryem ve Ahmet koyacağım.
Zaman-Pazar

KİLİSEDEN ŞERİ MAHKEMELERE DESTEK
10 Ekim 2008
İskoçya Kilisesi: Yanlış tanıtılan bu mahkemeler, toplumdaki birçok meselenin çözümüne yardımcı olacak
Dünya Bülteni /

İskoçya Kilisesi, İskoçya'da şeri mahkemeler kurulması çalışmalarını memnuniyetle karşıladı.

Kilise ve Toplum Konseyi yetkilisi Papaz Ian Galloway, Canterbury Başpiskoposu'nun yorumlarının ardından şeri mahkemelerinin yanlış tanıtıldığını söyledi.

Canterbury paşpiskoposu Şubat'ta yaptığı konuşmada, şeriat yasasının bazı kısımlarının İngiltere'de kabul edilmesinin kaçınılmaz olacağını söylemişti.

İskoç yerel medyası, dünkü yayınlarında, Nuneaton ve Warwickshire'daki Müslüman Tahkim Mahkemesi'nin ülkenin kuzeyinde şeri mahkemelerin kurulması hakkında avukatlar ve bazı toplum grupları ile gizli görüşmeler yapmakta olduğunu bildirmişti.

Galloway, "Tartışılan şeriat mahkemeleri, yasal sistemimizin yerine geçecek paralel bir yargı sistemi değil. Aksine toplum içindeki bazı meselelerin çözülmesini sağlayacak" görüşünü savundu.

Bir dönemin mankeni Yaşar Alptekin, şimdi insanları namaz kılmaya çağırıyor

25 Ekim 2008
Yaşar Alptekin, bir dönemin ünlü playboylarından biriydi. Sonradan hidayete erdi. İslami bir yaşantı sürdüğünü açıkladı. Şimdi de namaz gönüllüsü oldu. Medyafaresi'nin haber ve fotoğraflarına göre; Kayseri'ye "Namaz Gönüllüleri Platformu" üyeleri ile birlikte "Namazla Diriliş ve Haydi Camiye" isimli kampanyaya destek için gelen Alptekin, broşür dağıtıp, halkı namaza davet etti. Alptekin'in üzerinde siyah tişörtün önünde İngilizce "Hep birlikte camiye" yazısı dikkat çekti. Namazdan sonra Yaşar Alptekin, bir kitabevinde hayranlarına imza dağıttı. netgazete

İngiltere'de Pub'u mescit yapacaklar
09 Ekim 2008
İngiltere Buckhinghamshire'da eski bir pub (İngiliz birahanesi), mescit ve kültür merkezine dönüştürülmek amacıyla bir İslami hayır kuruluşu tarafından satın alındı.
Buckinghamshire'daki Aylesbury'de bulunan barı satın alan Tevhid-ül İslam adlı kuruluşun adının açıklanmasını istemeyen bir mensubu, "Skinny Dog" adlı pubun birkaç ay önce kundaklanmasının ardından kapalı kaldığını, derneğin 600 bin sterline (yaklaşık 1 milyon 400 bin YTL) burayı satın aldığını söyledi.

Derneğin burayı bir mescit ve kültür merkezine dönüştürmek niyetinde olduğunu, ancak henüz son kararın alınmadığını belirten dernek üyesi, "Buranın eskiden bar olmasının sorun yaratacağını sanmıyorum. Büyüklüğü, otopark olanağı ve çocuklar için oyun alanı kurma imkanıyla iyi bir mülk" dedi.

Derneğin internet sitesinden yapılan açıklamada da, 7 bin civarında Müslümanın yaşadığı Aylesbury'de sadece bir caminin bulunduğu ve Müslüman toplumunun ihtiyaçlarının karşılanmasının amaçlandığı belirtildi.

Öte yandan, Londra'nın göneydoğusundaki Clapton'da da "Swan" adlı bir başka pub'un kapanmaması için kampanya başlatıldı.

Mülkün sahipleri barı, sinagoga dönüştürmek isteyen bir Musevi derneğine satmayı planlıyor.

İngiltere'de her gün ortalama 5 pub ekonomik nedenlerle kapanıyor.

Ülkede 1980'de 60 bin pub bulunmasına karşılık, bugün bu sayı 57 bine geriledi.
haber7

İsrail’de gönüllü ahlak zabıtası
06 Ekim 2008
İsrail’de aşırı dinci Yahudi cemaatinin oluşturduğu gönüllü ahlak zabıtası, son haftalarda hızlı çalışıyor.

Kudüs’ün bazı mahallelerine özellikle kadınları ahlaklı olmaya davet eden levhalar konuyor: "Lütfen mahallemizden dar elbiseyle geçmeyin. Bu mahalleden geçen kadınların dikkatine. Tüm kalbimizle yalvarıyoruz. Lütfen ahlaksız giysilerle mahallemizden geçmeyin. Ahlaklı giysiler: Uzun kollu ve kapalı bluz, uzun etektir. Pantolon ve streç elbise ahlaksızdır."

Kudüs’ün bazı mahallelerde kırmızı bluz giymek bile, kadınların taşlanması için yeterli. . Kudüs’te birkaç erkekle birlikte görülen bir kadın, evi basılarak dövüldü. Sokakta erkek arkadaşlarıyla yürüyen bir genç kız, "Cehennemde yanacaksın" diyen bir grubun biber gazlı saldırısına uğradı. İnternet erişimi olan teknoloji ürünleri satan dükkanlar da, pornografiyi özendirdikleri gerekçesiyle ateşe veriliyor.
Bazı hahamlar, gayriresmi ahlak zabıtasını sessizce destek veriyor, bazıları kınamaktan korkuyor.

Dindar bir Yahudi olan Amerikalı romancı Naomi Ragen, "Her yerde gözleri ve kulakları var. İran gibi ülkelerde duyduklarınıza çok benzeyen şeyler oluyor" diyor.

İsrail’de, haredim (Tanrı’ndan korkan) adı verilen 600 bin kişilik aşırı dinci bir kitle de var. Bu kitle mensuplarının muhafazakar mahallelerde yaptırım güçleri artıyor. netgazete

12 Eylül 2008
Mazhar Alanson ile eşi Biricik Suden, beşinci defa kutsal topraklara Umre'ye gitti
2003 yılında Bodrum'da gizli bir törenle nikah masasına oturan ve mutlulukları parmakla gösterilen Mazhar Alanson ile eşi Biricik Suden, beşinci defa kutsal topraklara Umre'ye gitti. Günaydın gazetesindeki köşesinde çiftin ziyaretini değerlendiren Bülent Cankurt, "Mazhar Bey, birkaç yıl önce verdiği bir röportajda, dört kez Umre'ye gittiklerini söylemişti. Arada gittiler mi bilmiyorum ama bu seferki en azından beşinci oldu. Görünen o ki, Mazhar ve eşi Biricik Hanım, kutsal topraklarda olmaktan büyük haz alıyor. Bu arada bu gidişle, her yıl sosyetik dostlarını Umre'ye götüren Nadire İçkale ile yarışır hale gelecekler" dedi.

Papa, ''Küresel mali kriz, bir ilahi uyarı"

06 Ekim 2008 Roma Katolik Kilisesi lideri Papa 16. Benediktus, ABD başta olmak üzere Avrupa piyasalarını da etkilemeye başlayan küresel mali krizi "bir ilahi uyarı" olarak nitelendirdi.
Vatikan'da "Piskoposlar Sinodu" adı altında yapılan toplantının açılışında konuşan Papa, bankalar ve kredi kuruluşlarının batmakta olmasından ibret alınması gerektiğini belirterek, "Büyük bankaların çöküşünde, paraların yok oluşunda, tüm bunların bir hiç olduğunu görüyoruz" dedi.
16. Benediktus, "yaşanan krizin maddiyata bel bağlamanın yanlışlığını ortaya koyduğunu" savunarak, "Hayatlarını sadece başarı, kariyer ve para gibi gözle görülür ve hissedilebilir şeyler üzerine bina edenler, evlerini kum üzerine kurmuşlardır. Gerçekmiş gibi görünen bu şeyler eninde sonunda geçip gidecektir" diye konuştu.
Papa, yaşanan küresel mali krizden hareketle, İncillerde Hz. İsa'ya atfedilen bir konuşmada geçen, Tanrı'nın sözünü dinleyenlerin "evlerini kaya üzerine kuran akıllı adam"a, dinlemeyenlerin ise "evlerini kum üzerine kuran budala adam"a benzetilmesini hatırlatmış oldu.
Banka ve kredi kuruluşlarının çöküşünü "insanların sahte gerçekler peşinde koşmalarının göstergesi" biçiminde yorumlayan 16. Benediktus, sözlerini, "Tüm bunlar gerçekmiş gibi görünse de, aslında bunların gerçekliği sadece ikincil düzeydedir. Bunlar üzerine bina yapmak, kum üzerine ev kurmaktan başka bir şey değildir" diye sürdürdü.
Papa 16. Benediktus, bu vesileyle piskoposları, insanlara Hristiyanlar tarafından Tanrı'nın sözü addedilen Kitab-ı Mukaddes'e uyma çağrıs ı yapmaya davet ederek, "Gerçeğin yegane temeli, bizim gerçeklik anlayışımızı değiştirebilecek yegane şey Tanrı'nın sözüdür: Gerçekçi olan, Tanrı Sözünün gerçekliğini tanıyan kişidir" dedi. netgazete

MUTLULUĞUM İNANÇLI OLMAMDAN
11 Ekim 2008
Televizyonların ünlü yüzü Nefise Karatay, Ramazan bittiği için hüzünlenenlerden. Gizli gizli oruç tuttuğu günleri, özendiği iftar sofralarını ve el öpmeyi öğrenmenin huzurunu anlatan Karatay, "Ramazan içimde ukdedir." diyor
.
Ramazan bitince, büyüklerimiz ‘Bu yıl da Ramazan geçti, seneye ya kısmet…’ diye iç geçirir. Her gidenin ardında bıraktığı iz gibi, Ramazan bittiğinde de içimize burukluk çöker. Bir yıl sonra o kutlu aya erişip erişmeyeceğimiz meçhuldür çünkü. Bereketine, rahmetine, mağfiretine ve faziletine bir daha ulaşamama ihtimali onunla dolu kalpleri neden böylesine üzdüğünü ise ancak büyüyünce anlarız. Biz de üzülürüz o zaman... Şimdi şevval ayındayız. Gidenlerin ardından yakılan ağıt gibi, şevval ayı da biraz Ramazan’ın bitişine yakılan ağıt gibidir. Televizyonların ünlü yüzü Nefise Karatay da Ramazan bittiği için üzülen bir sima. Her ne kadar sağlık nedeniyle oruç tutamasa da Ramazan’ın bitmesi onu içten içe hüzünlendiriyor. Bu hüznünün nedenini ise söyleşimiz ilerledikçe anlıyoruz. Çocukluğundan bu yana gizli gizli oruç tutan, arkadaşlarının evinde kurulan iftar sofralarına, sahur gecelerinin muhabbetine hayran olan Karatay, Ramazan’ın içinde hep ukde olarak kaldığını anlatıyor: “Çocukluğumda çok zayıf olduğum için babam oruç tutmama izin vermezdi. Her anne-baba çocuğunun çok yemesini ister. Bizimkiler de öyleydi. Biz dört kardeşiz. Dördümüz de çok zayıftık. Ama ortaokul ve lisede okurken gizli gizli oruç tutardım. Annem beni idare eder, yemek yemişim gibi yapardı, babam anlamasın diye… Bazen arkadaşlarımın evine iftara giderdim, herkes iftar masasının etrafına otururdu. Kalabalık iftar sofralarına özenirdim. O günlerden beri Ramazan geldiği zaman çok sevinir, biterken de üzülürüm…”

‘El öpmeyi başkalarından öğrendim’

Karatay’ın çocukluğunu geçirdiği Almanya’daki evlerinde anne ve babanın rahatsızlığı nedeniyle pek iftar sofrası kurulmazmış. Arkadaşlarının evinde tanık olduğu o iftar sofrası ise Ramazan sevgisi aşılamış kalbine. 32 yaşında olan Karatay, geçen yıla kadar orucunu hiç bırakmamış. Geçirdiği mide rahatsızlığı sonucu bu yıl oruç tutamayan Karatay, “Geçen yıl bir iftarda çok hastalandım. Normalde tansiyonum 6’dır, 3’e düştü. İstifra etmeye başladım. Ondan sonra tutamadım. Keşke dayanabilsem, vücudum kaldırabilse de orucu bırakmasam. Çok huzur veriyor oruç tutmak.” diyor. Ramazan’da iki tür insan tipiyle çok karşılaşırız: Oruç tutanlara şaşıranlar ve oruç tutmayanlara şaşıranlar… Nefise Karatay çevresindeki insanların, oruç tuttuğu için kendisine şaşırdığını ama kimseye aldırış etmediğini söylüyor. Kendi doğrularıyla, istediği gibi yaşıyor. “Kimsenin hakkımda ne düşündüğü umurumda değil, kimsenin fikrinden etkilenmem, kimseye de bir şeyi empoze etmeye çalışmam. İnsanlar şaşırıp kalabilir ama ben mutluluk duyuyorum.” diyor kendisi.

Çocuklar için bayram demek, güzel kıyafetlerini giyip bayram yerine eğlenmeye gitmek demek. Şeker, çikolata toplamak demek. En keyiflisi de büyüklerin ellerini öperek harçlıkları kapmak demek. Nefise Karatay, bayramların vazgeçilmezi olan el öpme âdetini de başkalarından görerek öğrenmiş. “Biz küçüktük, babam el öptürmezdi. Bizi çok severdi, çok sevgi gösterirdi, sevgi içinde büyüttü ama elini nedense öptürmezdi. Ben el öpmeyi başkalarından gördüm ve öğrendim.” diyor.

***
‘Şöhretten beslenmiyorum’

Ünlülerin yaptıkları her şey, söyledikleri her söz medyaya haber olarak yansıyor. Artık kimleri seviyor, neden hoşlanıyorlar, nerede yemek yiyip, nerede yaşıyorlar hepsini biliyoruz. Ancak bu duruma onların penceresinden bakmayı denersek nasıl bir tabloyla karşılaşırız acaba? Karatay, “Ben her şeyi belli bir noktaya kadar hayatıma sokuyorum. şöhretten beslenmiyorum. Normal hayatımda annemin-babamın kızı, kardeşlerimin kardeşi, arkadaşlarımın arkadaşıyım. Bu ünün egosuyla yaşamıyorum. Arkadaşlarım diyor ki, ‘Nefise senin ünlü olduğunu unutuyoruz.’, çünkü ben de unutuyorum.” Kurtlar Vadisi dizisinden ayrıldıktan sonra ekranlarda görünmeyen Karatay, bugünlerde yeni projesinin hazırlığı içinde. Yakında özel bir televizyon kanalında turizmle ilgili haber aktüalite programı yapacak.
zaman

Askeri akademiye 3 imam öğrenci alınıyor
16 Ekim 2008
Hollanda'da, Silahlı Kuvvetlerde görevlendirilmek üzere Askeri Akademiye gelecek yıl üç imam kökenli öğrenci alınacağı bildirildi. haber7

FAHRİYE EVCEN'DEN SAMİMİ İTİRAFLAR

Yaprak Dökümü'nün Necla'sı Fahriye Evcen, şu sıralar yeni gösterime giren sinema filmi 'Aşk Tutulması' ile konuşuluyor. Almanya doğumlu Evcen, bir röportajında ailesine ilişkin özel bilgiler verdi. Radikal Cumartesi'den Elif Türkölmez'e röportaj veren genç oyuncu, Almanya'da Türk, Türkiye'de Alman gibi hissettiğini söyledi. Evcen; 'Aslında hepimizde o ‘Fatih Akın sendromu' var,'dedi. Almanya'da yaşayan ailesi ile igili bilgiler de veren Evcen, 'İnançlı mısınız?' sotrusuna şöyle yanıt verdi: 'Evet. Hem aileden gelen bir gelenek bu, hem de kendim Kur'an'ı okuyarak öğrendim dinimi. Annem türbanlı, bizim ailede biraz da Türkiye'den uzak olmanın verdiği koruma hissiyle dini değerlere bağlılık vardı. Her sene kurbanımı kestiririm mesela, vekâlet veririm. Yardım yapmaya çalışırım. Kişisel bir şey inanç bence, huzur veren bir duygu.'
netgazete

SEVDA DEMİREL ÇOK DEĞİŞTİ
Yaptığı açıklamalar, skandalları ve slikonlu göğüsleri ile 'Yerli Pamela Anderson' olarak anılan Sevda Demirel, hakkındaki olumsuz görüşleri yıkmak amacıyla yüzünü değiştirecek. Hürriyet gazetesinin haberine göre; manken ve fotomodellik mesleğinden sonra şarkıcılık yapan Demirel, cerrah Serhat Tuncel'e yüzünü değiştirmek için perşembe günü bıçak altına yatmaya hazırlanıyor. Yıllardır çevresindeki insanların ve toplumda Sevda Demirel imajının yalnış düşünüldüğünü, bunu silmek için beş vakit namaza bile başladığını söyleyen ünlü yıldız, "Yeni yüzümü kimseye göstermeyeceğim. Bu benim yeni hayatım olacak" dedi.
netgazete

İngiltere'de alkole de zararlıdır etiketi geliyor
2007 yılında hükümetin çıkardığı gönüllü bir sistemle, alkollü içeceklerin sadece yüzde 15'inde "uyarıcı ve alkolün zararlarının anlatıldığı etiketler" kullanılıyor. Bu etiketlerde, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı günde aşmaması gereken içki tüketim miktarı ve hamile kadınlar ile bazı hastalıklara sahip kişilerin "içki tüketimine dikkat etmesi" yönünde uyarıcı ifadeler yer alıyor. 15.02.2010 LONDRA netgazete

ANELKA NASIL MÜSLÜMAN OLDU?
4 Mart 2010
Fenerbahçe'nin eski yıldızı Nicolas, Ramazan aylarında oruç tuttuğunu, oruçlu olarak da maçlara çıktığını söyledi.
Chelsea formasıyla İngiltere'de futbol hayatını devam ettiren Anelka, nasıl Müslüman olduğunu anlattı. İşte Anelka'nın, Bilal Abdüsselam'a giden yolunun hikayesi...

1979 tarihinde Versaille'de doğan anelka 1974 yılında Martinique adasından Fransa'ya göç etmiş. Ailesi Fransa Trappes'de iş bulup oraya yerleşmişler. Nicolas Anelka 2004 yılının Mayıs ayının son haftası Birleşik Arap Emirlikleri'nde tatil yaparken Müslüman olmuş.. O tarihte M. City forması giyen Anelka, Dubai'de Al-Wassal Camii'nde bir müftü ve iki imamın huzurunda kelime-i şahadet getirerek islamı seçmiş.

Anelka, daha sonra Kuran-ı Kerim'den ayetler okumuş ve ve Arap Yarımadası'ndaki camileri gezerek ibadet etmiş.. İsmini de Bilal Abdüsselam olarak değiştiren Fransız futbolcunun Arap Yarımadası'ndaki son durağı ise bütün Müslümanların kutsal mekanı olan Kabe olmuş. Mekke'ye giden Anelka umre görevini de yerine getirmiş. 2004 yılının Mayıs sonu ile Haziran başında Anelka'nın hayatını değiştiren bu süreçte Fransız futbolcu gittiği yerlerde büyük ilgi görmüş ve ve "Müslüman Anelka" olarak camilerde Araplarla fotoğraflar çektirmiş.

Anelka'nın İslam dinini seçmesi İngiliz ve Fransız basınında büyük yankı uyandırdı. Fransız yıldız aynı tarihlerde France Football dergisine açıklama yaparak "evet Müslüman oldum" dedi. Bölgeye yaptığı ziyaretten son derece etkilenen Anelka: "Arap Emirlikleri'nde kalmaktan büyük mutluluk duyacağım ve burada kalmaya hazırım. İngiltere ya da Fransa'da top oynamayı düşünmüyorum. İslama ilgim 1999 yılından beri vardı."

Anelka, "Fransa ya da İngiltere'ye dönmeyeceğim" dedi ama dönmek zorunda kaldı çünkü o Arap Emirlikleri'nde Müslüman olurken İngiliz ve Fransız basını Anelka'nın peşindeydi. Fransız yıldız camilerde Müslümanlarla çektirdiği fotoğrafların duyulması ile paniğe kapıldı ve Avrupa basını bu fotoğrafları sorgulamaya başladı. Anelka fotoğraf olayının patlak vermesiyle yine bir açıklama yaptı ve takkeli fotoğraf çektirmediğini söyledi: "Dubai'de tatile gittim, sadece bir tatildi, oradan da Katar'a geçtim ve birçok fotoğraf çektirdim. O fotoğraflardan biri de bir futbol kulübünü ziyaretim sırasında çekildi. Ancak 'İngiltere ya da Fransa'ya dönmeyeceğim' diye bir şey söylemedim."

Anelka Müslüman olduktan sonra 2004 yılının Haziran ayının ilk günlerinde Katar'ı da ziyaret etti. Katar'da Al-Nasr adlı bir futbol takımının konuğu olan Anelka, Arap futbol kulübü tarafından ağırlandı. Araplar hem Anelka'ya transfer teklifi yaptı hem de bol bol camileri gezdirip ibadet imkanı sağladı. Cami ziyaretlerinin birinde Anelka başına takke takıp, ihram giydi. Takke ve ihramlı Anelka, Katar'daki bir cami yanında fotoğraf çektirdi Bu fotoğraf olayını duyan İngiliz basını olayın üzerine gitti ancak Anelka fotoğraflardan hiç bahsetmedi ve Al Nasr kulübüne ricada bulunarak fotoğrafların basına yansımamasını istedi. Kulüp de önce www.alnasrclub.com adlı internet sitesinden yayınladığı Müslüman Anelka fotoğraflarını yayından kaldırdı. Sitede Anelka ile ilgili tüm bilgiler de fotoğraflarla birlikte silindi.

Anelka o günlerle ilgili şunları söylüyor: "İlk Müslüman olduğum dönemde İngiliz basınında şöyle haberler çıktı. 'Anelka Ortadoğu'da futbol oynayacak.' Bu tamamen yalandı, basının benim islamı seçmemden dolayı üstüme gelmesinden kaynaklanan yalan haberlerdi.

Müslümanlığını seçen Anelka bu yıla kadar bütün Ramazanlarda her gün oruç tutmuş: ""Ramazan aylarında mutlaka oruç tutardım. Oruç tutmak hiç de zor bir şey değil, antrenmana da oruçlu çıktım, maça da... Çünkü Ramazan ayına hürmetim ve saygım var. Fakat son dönemde Ramazan ayında hiçbir sorun yaşamamış olsam da Ramazan ayının hemen sonrasında sakatlıklar geçirdiğimi fark ettim. Bu yüzden bu son Ramazan ayında izinli günler haricinde oruç tutmama kararı aldım."

Fenerbahçeli eski yıldız Allah inancının kendisine nasıl güç verdiğini Şampiyonlar ligi finali sonrası yaşadıklarını örnek vererek anlatıyor. "İki sezon önce Moskova'da Şampiyonlar Ligi finalini kaybettiğimiz maçı unutamıyorum. Manchester United'a karşı oynuyorduk ve maç seri penaltılara kalmıştı. Son penaltıyı ben kullandım ve kaçırdım, o kaçan penaltıyla Şampiyonlar Ligi'ni kaybettik. Çok kötü bir andı benim için. Allah'a olan inancım beni o kötü günlerin etkisinde kalmamdan kurtardı."
ZAMAN

İstanbullular ilk iftar için Oruç Babaya akın etti

Şehremini'deki Oruç Baba Türbesi'nde iftarlarını yapmak isteyen vatandaşlar akşama doğru buraya gelmeye başlarken, kalabalık, iftar vakti yaklaştıkça arttı. Türbeye çıkan sokaklarda vatandaşlar kuyruk oluşturdu. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu vatandaşlar, oruçlarını, inanışa göre Oruç Baba'nın yaptığı gibi sirke ve ekmekle açtı. Vatandaşlar daha sonra evlerinden getirdikleri yiyeceklerle iftar yaptı. 11.08.2010 İSTANBUL netgazete

Kiliseler Yarın Yağmur Duasına Çıkacak
14 Ağustos 2010
Ukrayna'ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti'ndeki bütün kiliseler yağmur duasına çıkacak.
Bu yıl aşırı sıcaklar nedeniyle kurak bir yıl geçiren Ukrayna kiliseleri yaptıkları ayinlerle ve dualarla Allah'tan yağmur isteyecek.

129 yılın en yüksek sıcağının yaşandığı Ukrayna'da Twitter kullanıcılarının en çok kullandığı kelime ise Rusça "dojd" (yağmur) kelimesi oldu.

Kırım'daki yağmur duası 15 Ağustos'ta yapılacak. aktifhaber

Moskova'da Alkole Ramazan Ayarı
14 Ağustos 2010
Moskova Belediyesi, Müslümanların dini bayramları ve Ramazan'da cami yakınlarında içki satışına yasak getirdi.
Moskova Belediye Başkanı Mihail Lujkov,'un imzaladığı söz konusu içki yasağı kararı yürürlüğe girdi.

11 Ağustos'tan itibaren yürürlüğe giren karara göre; Moskova'daki cami çevrelerinde alkolü bütün içeceklerin satışı yasaklandı. Yeni karar göre cami yakınlarında bulunan mağazalar, dükkanlar raflarındaki içkileri indirdi. Söz konusu yasak seyyar satıcıları da kapsıyor.

Uygulama ayrıca camilerin Rusya'da halkın büyük ilgi gösterdiği Ramazan Çadrı 'nı da kapsıyor.

Ramazan Çadrı'nın bulunduğu mekanın etrafında çadırın açık olduğu dönemlerde alkollü içeceklerin satılmasına müsaade edilmeyecek. aktifhaber

Sakal-ı Şerif, New Jersey'de ziyarete açıldı

ABD'nin New Jersey eyaletinin Paterson kentinde, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Ulu Camide Sakal-ı Şerif ziyarete açıldı. Bu yıl üçüncü kez ziyarete açılan Sakal-ı Şerif, 10 gün boyunca teravih namazının ardından görülebilecek. 15.08.2010 NEW JERSEY netgazete

Gece kulüpleri ilk iftarda boş kaldı

13 Ağustos 2010 İstanbul'un gözde mekanları Reina, Anjelique, Zuma ve Sortie, Ramazan'ın ilk iftarında boş kaldı. Toplam kapasiteleri 6 bin kişiyi bulan ünlü gece kulüpleri, önceki akşamı yabancı turistlerin çoğunlukta olduğu 50 müşteri ile kapattı. netgazete

İngiliz avukat, Safranbolu'da müslüman oldu

18 Ağustos 2010 Karabük'ün Safranbolu ilçesine gelen İngiliz avukat Benjamin John Milburn, düzenlenen törenle Müslüman oldu.
Milburn, İngiltere'de anaokulu öğretmenliği yapan ve evlenmeyi planladığını belirttiği Safranbolulu Emine Acar ile geldiği Türkiye'de Safranbolu Müftülüğüne başvurdu.
Müftülükte yapılan törende, İlçe Müftüsü İlyas Yılmaztürk, İslam dini hakkında temel bilgiler vermesinin ardından kelime-i şehadet getirerek, Milburn'a tekrarlattı.
Yılmaztürk, Milburn'a dini kitapların yanı sıra "ihtida belgesi" verdi. netgazete

Sinagogu, Şampiyonlar Ligi'ne taşıdı

21:00 - Avusturya'nın Red Bull Salzburg takımı ile karşılaşan İsrail'in Tel Aviv takımının futbolcusu Itay Shechter, takımının üçüncü golünü attıktan sonra çorabının arasında sakladığı kipayı takarak dua etti. Shechter'ın sevincine takım arkadaşı Eran Zahavi de sarılarak katıldı. 19.08.2010 SALZBURG netgazete

40 bin Kişiye İftar Yemeği
İstanbul Esenler Belediyesi şimdiye kadar yapılamayan bir organizasyona imza attı.

21 Ağustos 2010
İstanbul Esenler Belediyesi'nce düzenlenen 40 bin kişilik iftar sofrası, "Dünyanın En Kalabalık Sofrası" rekoru için Guinness Rekorlar Kitabı'na girme teşebbüsünde bulundu aktifhaber

Çeçenistan'dan yürüyerek hacca gidiyorlar

Hacca gitmek üzere yaya olarak Çeçenistan'dan yola çıkan 4 kişilik grup, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesine geldi. Grup adına konuşan 35 yaşındaki Seyid Makeyo, yaklaşık 3 ay önce yola çıktıklarını belirterek, yürüyerek kutsal topraklara ulaşmayı amaçladıklarını söyledi. 23.08.2010 AĞRI netgazete

Kremlin Duvarları, Kutsal Su Ve İkonalarla Koruma Altına Alındı

28 Ağustos 2010

Moskova'da Kremlin Sarayı'nın Spasski Kulesi'ne tarihi Spas Smolenski ikonasının tekrar inşa edilerek yerine konulması merasimine katılan Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, "Eminim ki ikonanın tekrar yerine konulması, ülkemize ek savunma sağlayacak." dedi.
Tarihi Spas Smolenski ikonası, 1930'lu yıllarda eski Sovyet lideri Jozef Stalin döneminde Kremlin duvarında kapatılarak üzeri örtülmüştü.

Kremlin'in ana giriş kapılarından biri Spasski Kulesi'ne tarihi ikonanın açılış merasimine Başkan Medvedev ve Rusya Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill başta olmak üzere, çok sayıda üst düzey yetkililer ve vatandaşlar katıldı.

Medvedev, burada yaptığı konuşmada, Spas Smolenski ikonasının ülke tarihi açısından önemine değindi. Medvedev, "Kilise-halk birliği açısından bugünkü olay büyük bir anlam taşıyor. Eminim ki ikonanın tekrar yerine konulması, ülkemize ek savunma sağlayacak." diye konuştu.

Tarihi Spas Smolenski ikonası, 17. yüzyılda Kremlin'in Spas Kulesi duvarında bulunuyordu. Eski Çarlık döneminde Spas Kulesi'nden Kremlin'e girmek isteyen erkekler, ikonanın altında şapkalarını çıkarmak zorundaydı. 1918 yıllarında Moskova'da çıkan çatışmalarda ikona büyük hasar gördü, 1930'lu yıllarda da Bolşevikler tarafından üzeri örtülmüştü. aktifhaber

CHP'li Başkanin İçki Satişini Yasakladı
02 Eylül 2010
ERZİNCAN'ın Üzümlü İlçesi'ne bağlı Altınbaşak Beldesi Belediye Başkanı CHP'li Ercan Bektaş, encümen kararı ile beldede içki satışını yasaklaması tartı...
ERZİNCAN'ın Üzümlü İlçesi'ne bağlı Altınbaşak Beldesi Belediye Başkanı CHP'li Ercan Bektaş, encümen kararı ile beldede içki satışını yasaklaması tartışma yarattı. Bazı kişiler içki satışlarının yabancıya yasaklanmasını, belde halkına serbest bırakılmasını isterken Başkan Ercan Bektaş, "Doğru bir karar aldığımızı düşünüyorum. Pişman değiliz" dedi.

Erzincan kent merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunan ve 2 bin 195 kişinin yaşadığı Altınbaşak Beldesi'nin huzuru iddiaya göre Üzümlü İlçesi ile çevredeki belde ve köylerden gelerek bayilerden içki içenler nedeniyle bozuldu. Son olarak 2 ay önce Üzüm İlçesi'nden içki almaya gelen 2 kişi ile beldedeki yöredekilerin kavga etmesi ardından Belediye Başkanı Ercan Bektaş belediye encümenini toplayarak 23 Temmuz'da aldığı kararla içki satışlarını yasakladı.

Beldenin huzur ve güvenliğinin tehlike altına girmesi üzerine esnaf ve yörede oturanlarla konuşarak kararı aldıklarını vurgulayan Bektaş, kavganın farklı boyutlara taşındığını ileri sürdü. CHP'li 4 encümen üyesi ile birlikte karara imza attıklarını anlatan Bektaş, şöyle dedi:

"Belediye, kazanılmış hakları yasaklayamaz. Eğer asayiş, güvenlik ve huzuru bozucu durum varsa, böyle bir karar alabiliriz. Ruhsatlarını iptal etmedik. Böyle bir durumda kayıtsız kalsam, vatandaş tepki gösterecekti. Bu kavganın temeline indiğimizde sebebinin içki olduğunu anladık. Beldemizde içki tüketenler ve gerek komşu beldelerden gelip içki alanlar burada ufak tefek olayların meydana gelmesine neden olmaya başlamıştı. Kavgalar gittikçe arttı. Meclisimiz de ve halkımızla konuştuğumuzda bunun gerçek sebebinin içkiden kaynaklandığını tespit ettik. Bu konuda duyarsız kalmak bize yakışmazdı. Biz de beldenin huzur ve güvenliği açısından gereken ne ise onları yapmak için bu kararı aldık. Çevremizdeki komşular ile iyi ilişkiler içinde olduğumuz için 2 sarhoş yüzünden ilişkilerin, huzurumuzun bozulmasını istemedik. Meclis üyeleri, esnaf, vatandaşla görüştük, böyle bir karar alınmasının mantıklı ve doğru olacağına kanaat getirdik. Bu kararı aldık. Bunu farklı mecralara çekmeye gerek yok. İçki eğer zarar veriyorsa kaldıracağız. Yasakçı bir zihniyetimiz yok. Ama zararlı bir konuda böyle bir girişimde bulunmamızı kimse farklı yerlere çekmesin. Doğru bir karar aldığımızı düşünüyorum. Zamanı geldiğinde oturur kararı aldığımız mekanizmalarla tekrar görüşürüz. Gerekirse geri adım atmasını da biliriz. Öncelikle burada huzur ve güvenliğin sağlanmasını, tansiyonun düşmesini, normale dönmemiz açısından böyle bir kararı uygun gördüm. Pişman değilim. Sonuna kadar da devam edeceğim."

Halkın büyük bir bölümünün Alevi olduğu Altınbaşak Beldesi sakinlerinden 65 yaşındaki Muzaffer Sefer ve 73 yaşındaki Yusuf Ziya Güler belediye başkanının aldığı kararı desteklediklerini bildirdi. Güler, "İçki yasağı uygulayan başkanın yanındayız" dedi. Serbest meslek sahibi 39 yaşındaki Ekrem Hür ile 32 yaşındaki Ergin Aydın ise, beldede içki satışının yasaklanmasına karşı olduklarını yasağın dışarıdan almaya gelenlere yönelik olması gerektiğini anlatırken, "İçki için Erzincan'a gitmek zorunda kalacağız. Kaza geçirirsek sorumlusu kim olacak?" diye sordu.

Sadece içki satmadıkları için fazla etkilenmediklerini belirten market sahiplerinden 59 yaşındaki İbrahim Çemberi, "Karar almadan önce bize danışıldı. Kavgalardan dolayı huzurumuz kaçmıştı. Hepimiz ortak olarak karara destek verdik. Bir süreliğine içki satışını durdurduk. Karar devamlı değil. Biz kar edeceğiz diye beldede sorun olsun istemiyoruz" dedi. aktifhaber

Putin'den Müftülere Ziyaret

Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Ramazan Bayramı vesilesi ile Rusya Müftüler Konseyi'ne bir ziyaret gerçekleştirdi.
2011 sonuna tamamlanması beklenen Merkez Camii inşaatı ile ilgili bilgi alan Putin, Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynuddin ile de ikili bir görüşme gerçekleştirdi
Rusya Federasyonu'nda yaşayan 20 milyon Müslüman'ın Ramazan Bayram'ını tebrik eden Putin, bayram mesajı yayınladı. aktifhaber

İsrail'de 25 saatlik ölüm sessizliği

Bu akşamdan itibaren Yom Kirpur'a (Kefaret Günü) giren İsrail'de Tel Aviv Havalimanı yarın geceye kadar iniş kalkışlara kapandı, radyo ve tv'ler tamamen sustu, internet siteleri yayınlarını durdurdu.

Yahudi dininin en kutsal ve en önemli günlerinden biri kabul edilen Yom Kippur (Kefaret Günü) bu akşam güneş batımıyla birlikte uygulamaya girdi.

Kippur Günü yarın akşam güneşin batımıyla birlikte sona erecek. Bu süre içinde tüm İsrail'de hayat yaklaşık bir gün süreyle susacak.

Kippur Günü de bir çok dini gün ve bayramında olduğu gibi, Yahudiler'in Mısır'da Firavun'un esaretinden kurtulması sürecine dayanıyor. Musa Peygamber'in Tanrı ile buluşmak üzere Sina Dağı'na çıkması, bu sırada Tanrı'nın yolundan çıkan İsrailoğulları'nın bir süre sonra pişmanlık getirip oruç tutmaları, Tanrı'nın da bu pişmanlığı ve tövbeyi kabul etmesinden sonra, tüm İsrail halkı için bir "tövbe ve af günü" olarak belirlenen Kippur Günü'nde, İsrail halkının dindarlarının yanı sıra, araştırmalara göre laiklerinin de pek çoğu, bugünden başlayarak iki günbatımı arasında, yaklaşık 25 saat süreyle oruç tutuyor.

"Şabatlar'ın Şabatı" olarak anılan Kippur Günü'nde uygulanan dini inançlar doğrultusunda, yemek içmek yanı sıra yıkanmak, deri ayakkabılar giymek, makyaj yapmak ya da parfüm sürmek, eşler arasında cinsel temaslar yasak.

İsrail'de Kippur Günü'nün başlamasıyla birlikte tüm hareket eden araçlar durdu. Tel Aviv'deki uluslararası Ben Gurion Havalimanı hava sahası, günün başlaması öncesinde bugün saat 13.00 itibarıyla kapandı. Havalimanında hava trafiği ancak yarın akşam, Kippur Günü'nün sona ermesiyle birlikte saat 22.30 sıralarında tekrar başlayacak.

Özel sektöre ait tüm eğlence yerleri, restoranlar, kafeler, dükkanlar, satış köşeleri de kapılarını kapattı. İsrailli Yahudiler, kadın-erkek sinagoglarda dualara katıldı.

Tel Aviv başta olmak üzere kentlerin, kasabaların ve tüm diğer yerleşimlerin ana cadde ve sokakları, başta çocuklar olmak üzere bisiklet ve kay-kay kullanan çocuklar ve gençlerle doldu.

Bugün ve yarın iki gün batımı arasında tren, otobüs, dolmuş seferlerinin yanı sıra özel araçların trafiği de durdu. Sokaklarda tek tük polis araçları görülebiliyor. Müslümanların ve Hristiyanların ağırlıklı yaşadığı kent ve mahallelerde normal hayat devam ederken, Kudüs'ün doğu kesimlerinde yaşayan Filistinliler de gün boyunca araçlarıyla kendi mahallelerinin dışına çıkmamaya özen gösteriyorlar.

İsrail'de yayın yapan tüm televizyon kuruluşları, radyolar yarın akşam Kippur Günü'nün sonuna kadar yayın yapmayacaklar. İnternet siteleri de ancak günün tamamlanmasından sonra haberlerini yenilemeye başlayacaklar.

Öte yandan, İsrail Sağlık Bakanı Yardımcısı, koalisyondaki Şas partisi üyelerinden Yaakov Litzman, dinen çalışmanın yasak olduğu Şabat (Cumartesi) günleri ve dini tatillerde, Sağlık Bakanlığına online ödeme yapılmasını sağlayan internet sitelerinin bloke edileceğini duyurdu. İçişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, aynı partiden Eliyahu Yişai de bir süre önce bakanlığına online ödemelerin Şabat ve dini bayramlarda bloke edilmesi kararını almıştı.

BATI ŞERİA'YA TAM KAPATMA

İsrail ordusu, perşembe gece yarısından itibaren Batı Şeria'ya tam kapatma uygulamasına geçti. Tam kapatma uygulaması yarın akşam saatlerinde sona erecek, bu süre içerisinde Filistinliler'in Batı Şeria'dan çıkmalarına ancak insani durumlar gerekçesiyle ve Sivil Yönetim'in onayıyla izin verilebilecek.

İsrail'in tüm resmi ve dini bayramlarında Batı Şeria'da kapatma uygulamasına gidilmesi rutin bir önlem olarak uygulanmasına rağmen, Batı Şeria'da durumun halihazırda İsrail ve Filistinliler arasında başlayan doğrudan barış görüşmeleri nedeniyle gergin olduğu gözleniyor.

Hamas örgütü, görüşmelere şiddetle karşı çıkmıştı. Kippur Günü'nün başlaması öncesi, bugün sabah saatlerinde İsrail ordusu, Tulkarem'de bir Hamas liderini öldürmüştü. İsrail'in kapatma uygulamasının yanı sıra Batı Şeria'da da Filistin polisinin olay sonrasında güvenlik önlemlerini artırdığı kaydedildi.

AKKO'YA ÖZEL GÜVENLİK ÖNLEMİ

İsrail güvenlik güçleri, Kippur Günü nedeniyle güvenlik önlemlerini artırdı. Başta büyük sinagoglar olmak üzere kalabalıkların yoğun bulunduğu yerlerin çevresinde güvenlik artırılırken, iki yıl önce bir Arap vatandaşının Kippur Günü yasaklarını arabasıyla, yüksek sesli müzik çalarak ihlal ettiği gerekçesiyle şiddet olaylarının yaşandığı, Arap-Yahudi karma kentlerden Akko için de özel güvenlik önlemlerine başvuruldu.

Akko'ya 300 dolayında polis konuşlandırıldı. Kentin bazı ana giriş kapıları da polisler tarafından tutulurken, kente girmek isteyen Arap sürücülere, yerlerine varıncaya dek polis araçlarının eskortluk edeceği bildirildi.
17 Eylül 2010 habertaraf

Hayrünnisa Gül, ilk kez resmî törende

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Federal Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff ile bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, Çankaya Köşkü'nde ilk kez bir resmî karşılama törenine katıldı. 19.10.2010 ANKARA netgazete

Kazakistan'da helal ürünlere talep 5 kat arttı

Kazakistan Helal Sanayi Derneği'nden yapılan açıklamada Kazakistan'da helal ürünlere olan talebin 5 kat arttığı belirtildi.

Kazakistan Helal Sanayi Derneği'nden yapılan açıklamada Kazakistan'da helal ürünlere olan talebin 5 kat arttığı belirtildi.

Kazakistan'da son 5 yıl içinde helal standartlara uygun mamullerin imalatını yapan üretici sayısının da aynı oranda yükseldiği bildirilen açıklamada son günlerde başta gıda sektörü olmak üzere, hizmet ve tıp sektörlerinde 500'den fazla işletmenin şeriat kanunlarına göre faaliyet gösterdiği ifade edildi. habertaraf

First Lady Wulff'un başörtüsü, Alman basınında

Almanya Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretini yazan gazete, "First Lady başörtüsüyle camide" başlığıyla yayımladığı haberde, Bettina Wulff'un, "Nerede olursam olayım, bulunduğum ülkenin değerlerine ve kültürüne saygımdan dolayı bu şekilde giyinmeyi sorun olarak görmüyorum. Kilisede de aynı şekilde saygıdan dolayı ölçülü kıyafetler giyiyoruz" açıklamasına yer verdi. 23.10.2010 HAMBURG netgazete

Kuzey Kutbu'nun İlk Camisi Yapıldı
11 Kasım 2010

Kanada'nın en kuzeyinde ve Kuzey Kutup dairesi içindeki ilk cami, Inuvik kasabasında kalabalık bir davetli topluluğunun katılımıyla resmen kapılarını cemaate açtı.
bin 500 nüfuslu kasabada yaşayan 80 kadar Müslümanın ibadeti için, 4 bin km ötedeki Manitoba'da inşa edilen prefabrike cami, Inuvik'e dev bir TIR ve bir tekneyle taşındı.

İçine körfez Arap ülkelerinden bir Müslümanın bağışladığı kırmızı halıların serildiği seyyar caminin kadınlara mahsus bir bölümünün yanısıra, bir mutfak ile bir de kütüphanesi bulunuyor.

Kanada medyasının "Tundranın küçük camisi" adını verdiği camiyi yaptıran Zübeyde Tallab Vakfı'ndan Hüseyin Guisti, dün düzenlenen açılışta yaptığı açıklamada, "Bu büyük bir heyecan, sevinç ve görevini yerine getirmişlik duygusu" diye konuştu.

Açılışta termometre sıfırın altında 8 dereceyi gösteriyordu.

Kanada'nın çeşitli bölgelerinden yüzlerce Müslümanın prefabrike caminin inşasını ve açılışını görmek için akın ettiği kasabanın cemaati, daha önce ibadet için eski bir karavanı kullanıyordu.
Kaynak.Timetürk

İslamiyet'i seçen İngilizler
29 Aralık 2010
İngiltere'de son on yılda İslamiyet'e geçenlerin sayısı bir önceki on yıla göre iki kat arttı ve 100 bini buldu

İngiltere'de yayımlanan Times gazetesi bugun İngiltere'de İslamiyet'i seçenler hakkında özel bir araştırmaya yer verdi.
'İki kültür arasında kalmak' başlığıyla sunulan araştırma İngiltere'de Müslümanlığı seçenlerle şimdiye dek yapılmış en kapsamlı araştırmalardan biri.

BBC'nin habeine göre, araştırmanın sonuçlarına yer verilen özel dosya oldukça ilginç sonuçları ortaya koyuyor.

Faith Matters isimli vakfın araştırmasına göre İngiltere'de son on yılda İslamiyet'e geçenlerin sayısı bir önceki on yıla göre iki kat artmış ve 100.000'i bulmuş.

Geçtiğimiz yıl Müslüman olanların sayısı ise 5200.

Müslüman olan İngilizler'in ortalama yaşı 27 buçuk ve bu grubun üçte ikisi kadınlardan oluşuyor.

İslamiyeti seçen kadınların hemen hepsi başörtüsü takıyor.

İngiliz kadın müslümanlar peçe ya da nikab gibi yüzü tümüyle kapayan kıyafetleri ise tercih etmiyor ancak takılma hakkına saygı duyuyor.
Dünya Haber Bülteni

Dört yaşındaki Colton: “Baba! Cennet sahiden de var!”
23 Mart 2011
Salih Selçuk

Sarışın, küçücük bir oğlan! Dört yaşındayken çok tehlikeli bir ameliyat geçirmiş ve tam üç dakika, ameliyat masasında ölü kalıp, yeniden hayata döndürülmüş. Çocuk ameliyat edilirken, babası Todd Burpo, hastanede küçük bir odada dua ediyormuş. Oğlunun yaşaması için Tanrı’ya yalvarıyormuş, hem de papaz olmasına rağmen adeta isyan ederek ve Tanrı’yı sorgulayarak… O ölüm anında Coltun’un annesi de başka bir odada yakınlarını telefonla aramakla ve dua etmekle meşgulmüş. Neyse Colton kurtulmuş ve bir süre sonra arabalarıyla ailecek büyük bir çavlanı görmek için kısa bir seyahate çıkmışlar. Arabadaki diyaloglarnıı, babasının daha sonra yazdığı kitaptan aktarıyoruz:
“Corton, şuradan sapınca hastanenin önünden geçeceğiz. Seni hastaneye götüreyim mi ister misin?”
“Hayır baba, Cassie’yi götür (kardeşi). Cassie hastaneye gidebilir.”
Annesi Sonya Burpo:
“Hastaneyi hatırlıyor musun Colton?”
“Evet annecim hatırlıyorum. Hani melekler bana şarkı söylemişlerdi ya?”
Arabanın içinde bir an zaman duruyor… Todd Burpo ve karısı birbirlerine bakıyorlar. Acaba duydukları doğru mudur, yoksa onlara mı öyle gelmiştir?! Sonya kocasına fısıldıyor:
“Seninle daha önce melekler hakkında konuşmuş muydu?” Todd, “Hayır” diyor, “ya seninle?” Sonya da başını ‘Hayır’ anlamında sallıyor.
Colton, çocukların en dobra oldukları, en olmayacak soruları doğrudan yüksek sesle sordukları yaşta. Mesela hamile bir kadın görünce, “Baba, bu kadın neden şişman?” dedikleri yaşlar.
Babası, konuyu biraz deimek amacıyla bir yol kahvesinin önüne park ediyor ve içeriye oturuyorlar.
“Colton, hastanedeyken meleklerin sana şarkı söylediklerini söyledin. Hangi şarkıyı söylediler?”
“Bana, ‘Jesus love me’yi söylediler, bi’ de Joshua fought the battle of Jericho’ (ilahiler). Bana ‘We will, we will rock you’yu söyleyip söyleyemeyeceklerini sordum (‘Queen’ grubunun bir Rock şarkısı), söylemek istemediler.”
Cassie kıkırdarken Todd Burpo, oğlunun hiç tereddüt etmeden konuştuğunu farkediyor. Karısı da ona, “hastanede bir rüya mı görmüş ne?” der gibi bakıyor. Ne soracaklarını düşünüyorlar.
“Colton, melekler nasıldı?”
“Birisi Dennis dedeme benziyordu ama o değildi, çünkü gözlüğü yoktu.” (Dennis dedesi ölmüş)
“Yani gözlüğü olmadığı için Dennis deden değildi diyorsun.”
Colton ciddileşiyor ve “Baba, İsa meleklere, bana şarkı söylemelerini söyledi” diyor. “Çünkü çok korkuyordum, -kendimi daha iyi hissetmem için.”
“Ne?!.. İsa mı?” Bu sırada annesi, ağzı açık kalmış vaziyette küçük oğlunu dinlemekte.
“İsa neredeydi?”
“Ben onun kucağına oturdum…”
Todd ve Sonya Burpo, korkup, konuşmayı burada kesiyorlar. Buraya kadarını önce bir hazmetmeleri gerekiyor neticede…
Kitap, küçük oğlanın anlattıklarına dayanarak babası tarafından yazılmış ve halen New York bestseller listelerinde bir numara. Amazon listesinde de 9 numarada. Çocuğun anlattıklarını yorumlayan uzmanlara daha sonra yer vermek ve hikayeye sonra devam etmek üzere noktayı koyuyoruz.
(…)
Colton’un bu inanılmaz laflarına, annesi ve babası, sonradan inanacaklardır. Ufaklık, ameliyat sırasında kendi bedeninden ayrılarak yükseldiğini ve doktorun nasıl ter döktüğünü gördüğünü anlatacaktır. Ama annesi ve babasının bu sırada nasıl dua ettiklerini, annesinin nasıl telefon ettiğini de anlatacaktır. Colton, tarif ettiği Cennetteyken, küçük bir kızın “kardeşcim” diye gelip, büyük bir sevinçle boynuna sarıldığını da anlatır. Colton, annesinin bir çocuk kaybettiğini bilmediği, bu ondan gizlendiği halde, ısrarla kardeşinden bahseder.
Ölüme yakın olanların deneyimleriyle ilgili yıllardır çalışan Dr. Jeffrey Long, (Near Death Experience Research Foundation) ölümün kıyısına gelen 1600 kişinin yaşadıklarını protokole geçirem kişi olarak, 4 yaşındaki çocuğun anlattıklarını çok sıradışı ve dini yanlarının ise dindarlar için ilham verici olduğunu söylüyor. Kitabın girişinde, bir süz var -ki buraya da almak isteriz:
“Sizi temin ederim ki: Eğer değişip çocuklar gibi olmazsanız, asla Cennete gidemeyeceksiniz.” Nasıralı İsa…
http://konstantiniye.com/2011/03/23/dort-yasindaki-colton-cennet-sahiden-de-var/

Erzincan'da şehit polisler dualarla anıldı
9 Nisan 2011
Erzincan'da Türk Polis Teşkilatı’nın kuruluşunun 166. yıl dönümü ve Polis Haftası etkinlikleri kapsamında görevi başında şehit olan polis memurları dualarla anıldı.

Erzincan Emniyet Müdürlüğü’nün organizasyonu ile Terzibaba Mezarlığı’nda düzenlenen anma programına Vali Yardımcısı Abdullah Çiftçi, Emniyet Müdürü Mehmet Tüzel, Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü Habip Yılmaz, Emniyet mensupları ve şehit yakınları katıldı. haber10

Rusya'da bira 'artık alkol'
01.01.2013
Daily Telegraph gazetesi, 1 Ocak'ın başlamasıyla Rusların bira konusunda ufak bir şaşkınlık yaşayacağını yazıyor. Alkol oranı %10'un altına olan içkilerin geçmişte gıda ürünü olarak sayıldığını belirten gazete, yeni yıla girilmesiyle biranın artık alkol olarak sayılacağını ve bu kanunların kapsamına alınacağını aktarıyor.
Rusya'da içki içenlerin biranın votkaya oranla zayıf olmasıyla alay ettiğini; ama artan içki bağımlılığı karşısında hükümetin yeni önlemler aldığını yazıyor Telegraph. Bu yeni önlemlere göre artık bira bakkallarda satılamayacak ve reklamına da kısıtlamalar getirilecek.
BBC
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Ksm 09, 2008 9:30 pm    Mesaj konusu: NAMAZI ASKERLERLE KILDI Alıntıyla Cevap Gönder

Havalimanı'nda Yahudi zikir töreni: Başsavcımız Uyuyomu Hava alanını niçün kapatmıyor

28 Şubat döneminde Aczimendilerin zikirleri Türkiye'de aylarca gündem yapılıp grup adeta linç edilirken Atatürk Havalimanı geçtiğimiz günlerde Yahudi bir grubun zikir törenine sahne oldu. İşte bu zikirden çarpıcı, ilginç anlar...

Burası Atatürk Havalimanı 16 / 06 / 2008

28 Şubat döneminde Aczimendilerin zikirleri Türkiye’de aylarca gündem yapılıp grup adeta linç edilirken Atatürk Havalimanı geçtiğimiz günlerde Yahudi bir grubun zikir törenine sahne oldu.

Geçtiğimiz Çarşamba günü havalimanına gelen dini kıyafetli yaklaşık 60 yahudi saat 15.00 sularında Dış Hatlar Terminali 214-215 son çıkış kapısı önündeki kamuya açık alanda toplu halde ibadete başladı.

Uçağının kalkmasını bekleyen yüzlerce insanın önünde saf düzenine benzer bir pozisyon alarak zikir töreni düzenleyen grup şaşkın bakışlar arasında ibadetini dakikalarca sürdürdü.

Geneli Yahudilere has dini kıyafetlere bürünmüş grup sesli ve hareketli zikirde bulundu. Ses ve hareketlerden korkan bazı çocuklar çığlık çığlığa ağlarken tüm bunlara aldırış etmeyen gurup rahat tavırları ile dikkat çekti. Gruptan bazı kişileri kippalı oldukları görülürken salonun bir bölümü ibadet bitene kadar kullanılamadı. O sırada salonda bulunan bir grup umre yolcusu da olayı şaşkınlıkla izledi.

Bir gazetecinin olayı görüntülediğini fark eden gruptan bazı kişiler bu gazetecinin makinesini elinden almak isterken emniyet kuvvetleri guruba hiçbir müdahalede bulunmadı. Gurubun olayı görüntüleyen gazeteciyi fotoğraflaması dikkat çekti.

YA MÜSLÜMAN OLSALARDI

28 Şubat döneminde Müslüm Gündüz önderliğindeki Aczimendi gurubunun kamuya açık çeşitli yerlerde zikir çekmesi günlerce kartel medyası tarafından aylarca gündemde tutulmuş gurup hedef gösterilerek adeta linç edilmişti. Atatürk Havalimanında sürekli muhabir bulunduran kartel gazetelerinin Yahudilerin zikir şovunu görmezden gelmesi anlamlı bulunurken “ibadet edenler Müslümanlar olsaydı kartel gazeteleri kıyameti koparırdı” yorumlarına sebep oldu.
habervaktim.com

Kılıçdaroğlu Türbede Dua Etti
18 Mart 2009
İstanbul'da seçim ziyaretleri yapan Kılıçdaroğlu, türbede dua etti..

CHP'nin İstanbul adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim çalışmaları kapsamında Gürsel Tekin ve Fatih adayı Can Özyedierler ile birlikte Unkapanı Manifaturacılar Çarşısı'nı ziyaret etti.

Esnafın sorunlarını dinleyen Kılıçdaroğlu, çarşı içinde bulunan Hızır Reis türbesinde dua etti.
aktifhaber

Üniversitelilere yılbaşı için İncil dağıtıyorlar

Erzurum Atatürk Üniversitesi Çat yolu girişinde, kimliği belirsiz kişiler tarafından yılbaşı hediyesi adı altında öğrencilere İncil ve Hıristiyanlık'la ilgili kitaplar dağıtıldığı belirtildi.19 Aralık 2008

Kapalı bir poşet içerisinde öğrencilere yaklaşan kişilerin, 'bu firmamızın size yılbaşı hediyesidir' dediği, açılan poşetlerin içerisinden İncil ve Hıristiyanlığı anlatan kitap ve CD'ler çıktığı ifade edildi.

Atatürk Üniversitesi ikinci sınıf öğrencisi S.Y. aldığı hediye poşetinin içerisinden çıkanlar karşısında şok olduğunu belirterek, "Akşam üzeri ders çıkışı evime gidiyordum. Öğrencilere birşeyler verildiğini gördüm. Yaklaşınca bir poşet de bana uzatarak 'alın size yılbaşı hediyemizdir' deyince ben de aldım. Karanlıkta ne olduğunu pek anlamadım. Eve gelince poşeti açtım ve bunlar çıkınca şok oldum. Kim bunlar, istihbarat birimleri ne iş yapar? Adamlar bir taksi içerisinden alıp alıp dağıtıyorlardı." şeklinde tepki gösterdi.

Poşet içerisindeki hediyelerin arasında, 1 adet İncil, 1 adet Mesih İsa'nın yaşamını anlatan teyp kaseti ve CD,1 adet Mecdelli Meryem'in Gözünden İsa Mesih konulu CD ve 2 adet kitap bulunuyor. Kitapların, Zirve Yayınevi'ne ait olması dikkat çekti.
Haber7

17 Aralık 2008
"Müslümanlık nerede kaldı?"

Erman Toroğlu Hürriyet'teki yazısında, ligin yılbaşı nedeniyle bir hafta önce tatile girmesini eleştirdi.

"Nerede Müslümanlık" diyen Toroğlu, "Paskalya diyorlar, Noel diyorlar. Dünyadaki Hristiyan alemine göre takvim ayarlıyorlar.
Müslümanlar ne oluyor? Hikaye.

Müslümanlık yalnız namaz kılmakla, hacca gitmekle olmuyor. Hak aramak lazım.

Nasıl mı? Adam Noel diye dünyadaki bütün ligleri durduruyor.

Sen, Ramazan ve Kurban Bayramı'nda maç oynatıyorsun. Tavır koysana. " diyerek Türkiye'de inanca bakışı sorguladı.

Toroğlu yazısında şunları yazdı: NEREDE MÜSLÜMANLIK

Paskalya diyorlar, Noel diyorlar. Dünyadaki Hristiyan alemine göre takvim ayarlıyorlar. Müslümanlar ne oluyor? Hikaye. Müslümanlık yalnız namaz kılmakla, hacca gitmekle olmuyor. Hak aramak lazım. Nasıl mı? Adam Noel diye dünyadaki bütün ligleri durduruyor. Sen, Ramazan ve Kurban Bayramı'nda maç oynatıyorsun. Tavır koysana. Hadi FIFA ve UEFA'ya koyamıyorsun. Deveden büyük fil var. O zaman dön bunu içeride hallet. Lig ve kupa takvimlerini ona göre ayarla. İlk yarıyı da adam gibi bitir. Haksızlık yapma.

BİR KULÜBÜN İKİ TAKIMI

Ne olacak şimdi? Ocak'ta ara transfer yaparsan alacağın futbolcuyu oynatacabilecek misin, oynatamayacak mısın? Bin tane sorun çıkıyor. Aynen belediye takımlarında olduğu gibi. Bir kulübün liglerde iki takımı olduğu gibi. Bunlar önemli mevzular. Hepsini bir kurala bağlayacaksın. Açıklayacaksın ve bir daha kimse oynamayacak.

HELAL OLSUN BALİLİ'YE

Geride bıraktığımız sezonda Sivasspor'un İsrailli oyuncusu Balili, dini bayramları olan Kefaret Günü'ne denk gelen maçına çıkmak istemedi. Kulübü federasyona başvurdu ve Ankaraspor maçı bir gün öne alındı.

Helal olsun Balili'ye.
Federasyonlarımızdan daha etkili.

GÜL NAMAZI ASKERLERLE KILDI



9 Aralık 2008
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bayram namazını Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı'ndaki camide kıldı. Gül, bayram namazı için oğulları Ahmet Münir ve Mehmet Emre ile camiye gitti.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı'nda vatani görevini yapan askerlerle bayram namazını kılan Cumhurbaşkanı Gül, askerlerin bayramını kutladı. Cumhurbaşkanı Gül, Kurban Bayramı'nda Diyarbakır'a yapmayı düşündüğü ziyareti kulağındaki rahatsızlığı nedeniyle ileri bir tarihe ertelemişti. Cumhurbaşkanı Gül, cuma namazlarını da zaman Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı'ndaki camide kılıyor.

Yenişafak

Askerin yemeği helal

OSMAN AYDOĞAN/ANKARA 11.12.2008

"Helal Gıda" standardı TSK'da başladı. Mehmekçik'in günlük ihtiyacına göre hazırlanan kumanyasında Gebze'de üretilen hazır yiyecekler var..

Gündeme getirildiğinde tartışmalara neden olan helal gıda standardı, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılmaya başlandı. Sınır boylarında terörle göğüs göğüse mücadele eden Mehmetçik'e dağıtılan hazır gıda kumanyalarının üzerinde "Halal Food" (Helal gıda) yazısı yer alıyor. Genelkurmay Başkanlığı'nın sınır bölgesine düzenlediği bayram gezisinde askerlerin çalışma koşullarının yanı sıra kullandıkları gıdalar da basın mensuplarına tanıtıldı. Zor koşullarda gece gündüz görev yapan Mehmetçik'in yeterli beslenebilmesi için gelişmiş teknolojiyle üretilen gıdaların üzerindeki "Halal Food" ibareleri dikkat çekti. Askerin günlük besin ve kalori gereksiniminin yanı sıra zor koşullarda tüketilebilmesi gözetilen gıdalar ileri işletme standartlarına sahip firmalarca hazırlanıyor. Yemeklerin, uzun süre korunabildiği modern ambalajlarda ISO 9001, ISO 22000 standartlarının yanı sıra henüz resmen uygulamaya geçmeyen, ancak pek çok ülkede kullanılan "Halal Food" standardına da sahip olduğu belirtiliyor. Helal Gıda, Gebze'deki Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan ve tamamen Türk sermayesine sahip Unifo firması tarafından üretiliyor. Askerler zor koşullarda görev yaparken baharatları eksik olmayan etli kuru fasulyeden kuş üzümlü, dereotlu, fıstıklı iç pilava kadar pek çok yemeği yanında taşıyabiliyor. Ambalaj açıldığında hemen tüketilebilen yemeklerin paketinde içeriğinden, üretim ve son kullanma tarihleri ile sahip olduğu standartlara kadar her bilgi belirtiliyor. "Halal Food" ilk gündeme geldiğinde laik devlet ilkesine aykırı olduğu, TSE'nin böyle standart vermesinin yanlış olacağı eleştirileri yükselmişti. Üretimde çalışanların "inançlı" olup olmadığı, abdest alıp almadığı gibi konular tartışılmıştı. TSE ise hayvanın İslami usullere göre kesilmesinde kullanılan bıçağın domuz kesiminde kullanılmayacağına kadar pek çok konuyu düzenleyen helal gıda standardından geri adım atmadı. Son aşamaya gelen TSE, 50 milyar dolarlık pazarda bu standardı başlatmaya hazırlanıyor.
Sabah

Alptekin: Hacda en güzel avı yaptık

Hacdan dönen manken Yaşar Alptekin, kutsal topraklarda dünyanın en güzel avını yaptıklarını söyledi. Alptekin, "İçimizdeki şeytanı boğduk, taşladık.'' dedi.13 Aralık 2008

Beyaz sarığı ve elbisesi ile dikkat çeken Alptekin, Atatürk Havalimanı'nda annesi Aynur Alptekin, kızı Ayris Alptekin ve ağabeyi Ajlan Alptekin tarafından karşılandı. Yakınları ile gözyaşları içinde hasret gideren ünlü manken, hacda üstüne vazife olan her şeyi yerine getirdiğini söyleyerek, ''İnsanların kendilerine bir kere iyilik yapıp muhakkak hacca, en azından umreye gitmesi lazım.

Bıraksınlar Paris'e Bodrum'a Marmaris'e gitmeyi, hacca gelsinler. Kendileriyle tanışsınlar.'' diye konuştu. Yarın üzerindekileri çıkartıp, sakalını da keseceğini anlatan Alptekin, sosyal hayatı, dizi ve mankenliğe helal dairesi içerisinde bundan sonra da devam edeceğini ifade etti.

Alptekin, sözlerini, ''Dünyanın en meşhur ressamının paletinde renktik. Renklerden oluşan bir tablo ile Kabe'yi tavaf ettik. Dünyanın en zengin orkestrasını oluşturduk. Her dilden, renkten insan aynı anda 'Allah' dedik. Dünyanın en güzel avını yaptık. Şeytanı taşlarken aslında kendi içimizdeki şeytanı boğduk.'' diye sürdürdü.

Beş yıl hacca gitmeyeceğini ancak en kısa zamanda umre yapmak istediğini vurgulayan ünlü manken, vergi borcunun affa uğramasıyla ilk kez müracaat ettiği hacca gitmesinin 'Allah'ın bir lütfu' olarak değerlendirdi.
haber7

Vatikan, eşcinselliği suçlayan ülkelerin kara listeye
alınmasına tepkili: Toplumumuz içten dinamitleniyor


02 Aralık 2008- Vatikan, Birleşmiş Milletler'e sunulacak bir öneriyle eşcinselliği suç sayan ülkelerin BM Genel Kurulunca kara listeye alınması girişimini eleştirdi.
Vatikan'ın BM Daimi Gözlemcisi Başpiskopos Celestino Migliore, Fransa tarafından gündeme getirilen bu girişimi ve kürtajın BM tarafından insan hakları arasına dahil edilmesi çabalarını büyük bir üzüntü ile karşıladıklarını belirterek, "Modern barbarlık, toplumumuzu içten dinamitlemeyi amaçlıyor" dedi.
netgazete

Laikçiler Kaleyi Kaptırıyor Mu?
25 Kasım 2008 16:25Bu güne kadar Laikçiler, CHP'yi nasıl kullandılar? Laikçiler kapananları neden dışlar? Baykal süreci taşıyabilecek mi? Laikçilerin penceresinden son tartışmalar....

M.Ali Birand/Posta

Baykal geri adım atmamalı....

Deniz Baykal’ın çarşaflı bir kadına rozet takması ,Türkiye’deki en önemli cepheleşme nedenlerinden biri sayılan çarşaflı- açık tartışmasını bambaşka bir ortama taşıdı. Eğer Baykal sonunda pes etmez ve başlattığını sandığımız bu yaklaşımı devam ettirirse, Türkiye’de büyük bir değişime imza atar.
Bu ülkede yaşayan insanlarımızın önemli bir bölümü şu veya bu şekilde kapanmayı tercih ediyor. İsterseniz aile baskısı, isterseniz koca baskısı nedeniyle diyebilirsiniz. Ne olursa olsun kapanıyorlar.
Kapananları, bizim kesimin silahşorları, daha doğrusu laikçileri hemen damgalıyorlar: Bunlar laiklik karşıtlarıdır.
Durum böyle olunca da, cepheleşme derinleşiyor.
Cephelerden birini AKP ve ona yakın partiler, diğerini de CHP temsil ediyor.
AKP’nin bakışı ve yaklaşımı belli. Türbanı bir simge gibi kullanıyor. Kapanmak isteyenleri kucaklıyor. Onları çok iyi anlıyor ve karşılığını da oy olarak topluyor. Kapanan kesim dünyasını paylaşmasa, hatta yöneticilerini beğenmese dahi, ister istemez AKP’nin kucağına düşüyorlar. Her kapananın AKP’yi benimseyeceği veya AKP’yi tercih edeceğini ileri süremeyiz. Bu insanları AKP’ye iten unsurun arasında, laikçiler tarafından dışlanmaları da yatıyor.
Ne zaman bu insanları anlamaya çalıştık ki ?
Hiçbir zaman.
Sadece dışladık. Kimimiz onları umacı hatta kara böcek diye adlandırdı.
Laik sistemin bir düşmanıymışlar gibi niteledik.
Kapanmayı kişisel bir tercih olarak kabullenenleri düşünmedik. Laikliğin mutlaka açık dolaşmak olmadığını düşünemedik.
Bizler böylesine katı bir tutum içindeyken, onların önemli bir bölümü de bizi din düşmanı olarak gördü. Bizlerin laiklikten neyi kastettiğimizi anlamak için çaba harcamadılar.
İşte böylesine bir sağırlar diyalogu içinde bugüne kadar geldik.
Laikçiler, CHP’ yi bir kale olarak gördüler. O kalenin içine türbanlıların girmesine göz yumdular, ancak çarşaflıların kaleyi zorlamaları herşeyi değiştiriverdi.
Deniz Baykal, tarihi bir adım atıyor. Eğer karşılaştığı baskılar karşısında pes etmez ve attığı adımları devam ettirebilirse, Türkiye’nin önünü açabilir. Başka bir söyleyişle çarşaflı kadınları dışlamaz ve kucaklarsa, bu ülkenin çarşaflı-çarşafsız diye bölünmesinin hızını azaltabileceği gibi, ileride uzlaşma dahi sağlayabilir.
Türbanlısı da çarşaflısı da CHP’de kendilerine bir yer bulabilirler. Kişisel tercihlerini sürdürebilirler ve gidecekleri tek yer olarak AKP’yi görmekten kurtulurlar.
En büyük ümidim, Baykal’ın adımlarını cesaretle atmasıdır. Türkiye’nin dinsizler ve kapalılar diye bölünmesini bu şekilde durdurmasıdır. Çarşaflıları içine alacak olan CHP, Türkiye’yi daha iyi anlayacaktır.
Gelin yepyeni bir başlangıç yapalım.
Eğer Baykal bunu başaramazsa, öylesine bir bölünmeye uğrayacağız ki, önünü almak imkansızlaşacak. Birbirimizi hiçbir zaman anlayamayacağız.
Eğer Baykal başaramazsa, AKP’yi iktidardan indirecek bir parti bulmak çok daha zorlaşacak.
Türkiye bu gidişle laikliğini yavaş yavaş kaybedecek.
İşte bütün bu gerekçelerle Baykal’ın başarılı olmasını istiyorum.
Bunun basit bir oy avcılığı olmadığı apaçık ortadadır.
Eğer bizler laikçilerin kalesi gibi gördüğümüz partiye, çarşaflıların girmemesi için savaşacaksak, bir süre sonra CHP’nin kapısına kilit vurmasak dahi, o dev kalenin içinde küçük bir gurup olarak yaşamamızı sürdürürüz.
Laikliği korumanın yolu kalenin duvarlarını daha da kalınlaştırmaktan değil, daha şeffaflaştırmaktan geçer. Bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi giyinmeyen, bizim gibi olmayan insanları anlamaktan geçer.
En büyük beklentim CHP’deki bu dev değişimi görebilmektir. O zaman önümüzdeki seçimlerde vereceğim oyu helal edeceğim. Doğru bir şey yaptığıma inanacağım
aktifhaber

Menderes: Müsteşarım Mason
24 Kasım 2008
"Müsteşarım bile meşrıkı a'zam (masonların başkanı). Burnumun dibine bile böyle adamlar koydular...." Menderes'in Masonlarla çarpıştığı konu...

İlahiyat fakültelerinin ilk adımı olan yüksek İslam enstitülerinin açılışı için Adnan Menderes'in büyük gayret gösterdiği öğrenildi. Enstitü talebi ile gelen heyeti Başbakanlık'ta kabul eden Menderes'in "Hayatım pahasına bile olsa imam hatip okullarının yüksek kısmını açacağım." dediği ortaya çıktı.

BURNUMUN DİBİNDE BİLE MASON VAR

Heyette bulunan Prof. Dr. Cevat Akşit, o gün yaşananları anlattı. Menderes'le gece yarısı gizli bir görüşme yaptıklarını söyleyen Akşit, Başbakan'ın toplantı esnasında ağlayarak şu sözleri söylediğini aktarıyor: "Eğitim-öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz. Bunu laikliğe aykırı sayıyorlar. Arkadaşlarım beni yalnız bırakıyorlar. Yalnızım, müsteşarım bile meşrıkı a'zam (masonların başkanı). Burnumun dibine bile böyle adamlar koydular."

1960 darbesine adım adım yaklaşıldığı 1957 yılında enstitü talebiyle kendine gelen heyeti geri çevirmeyen Menderes, heyeti ikişer kişilik gruplar halinde kabul etmiş. Prof. Dr. Akşit, görüşmenin nasıl gerçekleştiğini şöyle anlatıyor: "Demokrat Parti grup başkan vekili olan amcam aracılığı ile randevu aldık. Darbenin ayak sesleri yavaş yavaş geliyordu. Rahmetli Menderes hiçbir heyeti kabul etmiyordu. Çok sıkıntılı bir dönemden geçiliyordu. Amcama 'İmam hatip okuluna hayır diyemem' demiş. 'Ama gece gelsinler. Toplu girmesinler, ayrı ayrı kapılardan girsinler. Ben tembih edeceğim. Kapıdan birer ikişer alacaklar.' diyerek bizi gizlice kabul etti." Heyeti gece geç saatlerde Bakanlar Kurulu toplantı salonunda ağırlayan Menderes, özel personelini de odadan çıkartıp kapıyı kilitleyerek görüşmeye başlar. Görüşme samimi bir ortamda geçer. Talepleri dinleyen Başbakan duygulu bir konuşma yapar. Memleketin iman olmadan ayakta duramayacağını dile getirerek, "Milletimizin mayası ahlaktır, imandır, İslam'dır. Eğer biz bugün ayaktaysak, ak sakallı bir dedenin kucağında büyüdüğümüz için ayaktayız. Eğitim-öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz." der ve ağlamaya başlar.

Rahmetli Başbakan Adnan Menderes bütün girişimlerine rağmen o yıl enstitüyü açtıramaz. Başta bakanları buna karşı çıkar. Ertesi yıl Milli Eğitim bakanını görevden alır, yerine vekaleten Tevfik İleri'yi atayarak İslam enstitüsünü kurmayı başarır. Açılış 59 öğrenci ile yapılır.

Haber: Mükremin Albayrak/Zaman

Kıbrıslı şarkıcı Ziynet, hakkında bilinen yanlışları açıkladı, "Sanılanın aksine Rum ve Hristiyan değilim; elhamdülillah Müslümanım"

09 Kasım 2008 - Son albümü ve Jennifer Lopez'e benzerliğiyle gündeme gelen şarkıcı Ziynet Sali, hakkında bilinmeyenleri Bugün gazetesine anlattı. Yunan ve Hıristiyan olduğuna dair hakkında çıkan iddialara cevap veren Sali, "Kıbrıs'ta doğduğum için aksanım o tarafa kayıyor. Ben Elhamdülillah Müslümanım.

İngiliz milletvekilleri, ucuz içkinin yasaklanmasını istedi

11 Kasım 2008 İngiltere'de milletvekilleri, alkollülerin yol açtığı düzen bozukluğuyla mücadele amacıyla ucuz içkinin yasaklanması nı istedi.
İçişleri Bakanlığı parlamento komisyonu, pervasızca alkollü içki tüketenlerin yol açtığı sorunların polise büyük yük getirdiğini belirterek, indirimli içki saatlerinin ve süpermarketlerde maliyetinin altına içki satışının yasaklanmasını talep etti.
Komisyon, 21. yüzyılda emniyet güçlerinin karşılaştığı sorunlarla ilgili olarak hazırladığı raporda, İngiltere ve Galler için muhtemel bir çözümün, alkollü içkiler için asgari bir fiyat belirlenmesine ilişkin yasal düzenleme yapılması olabileceğini bildirdi.
Ucuz alkollü içkinin şiddet olaylarının artmasına yol açt ığını belirten komisyon, alkollülerin yol açtığı sorunların polisin kaynaklarını bunla mücadeleye yönlendirmesine neden olarak, daha ciddi suçlarla mücadelesine engel olduğunu kaydetti.
Raporda, 30 yıl öncesine göre alkollü içkinin satın alınabilirlik durumunun yüzde 69 arttığına işaret edilerek, şiddete maruz kalanların yüzde 45'inin, saldırganlarının sarhoş olduğunu belirttiği ifade edildi.
Komisyon Başkanı Keith Vaz, BBC radyosuna yaptığı açıklamada, bu sorununun asıl sorumlularının birbirleriyle rekabet için içkiyi en ucuza satan süpermarketler olduğunu söyledi.
Vaz, hükümete, maliyetin altında satışların yasaklanması için en kısa zamanda bir yasal düzenleme yapmasını ve alkollü içki satışı için minimum fiyat belirlemesini tavsiye ettiklerini belirtti.
Parlamentodaki muhafazakarların içki satışının gün boyunca serbest olmasını yasaklayarak 24 saatlik süreyi kısaltma planına karşın Vaz, alkolle bağlantılı şiddetin nedenini içki içilen saatlerin uzunluğu değil, ucuz i çki olduğunu vurguladı.
netgazete

Kamboçyalı genç, iki sevgilisi arasında kararsız kalınca aynı anda her ikisiyle birden evlendi

24 Temmuz 2008

Kamboçyalı Bou Samanak, iki sevgilisi arasında kararsız kalınca aynı anda her ikisiyle birden evlendi.
Samanak (28), pazar günü yapılan düğünle Ly Nary (21) ve Choy Chanthu'yla (20) evlendi. Kararsız damat, "Bu benim talihsizliğim. Her ne kadar her ikisini de almaktan mutluysam da ömür boyu her ikisini mutlu etmeye çalışmak hayatımı oldukça zor hale getirecek" dedi.
Kamboçya kanunları çok evliliği men ediyor. Buna rağmen, bu tür evliliklere müdahale edilebilmesi için polise şikayet dilekçesi verilmesi gerekiyor. Koh Santepheap gazetesindeki habere göre her iki taze gelin de böyle bir yola başvurmayacağını dile getirdi.
İki gelinin de ailesi düğüne katılmadı.
netgazete

Dindar insan sayısı çok artacak

Serdar Turgut / Akşam

Orta çağlara gelindiğinde Batı âleminde son derece ciddi bir ‘Contemptus mundi’ (Dünyadan tiksinme) edebiyatı vardı.

Buna göre dünya; hastalık, acı çekme ve hayal kırıklıklarının yeriydi. Hayat da kısa ve acılarla doluydu. Gerçek mutluluğa gidecek kapı ölümden sonra açılabilecek bir şeydi.

Bu türün temellerini tamamen anlamama ve kabul etmeme rağmen, felsefedeki bazı gelişmelerden nasıl olup da bu kadar kopabildiğini de anlamakta zorlanıyorum.

Batı düşüncesinin evrimini tamamen etkilemiş olan ‘Antik Yunan’daki felsefeciler Sokrates’ten önce dünyanın oluşumu ve gelişimi ile ilgili konuları irdelemeye yoğunlaşmışken, Sokrates tamamen farklı bir soru sordu ve buna yoğunlaşıp Batı düşüncesinin evrimini kökten değiştirdi. O soru ‘İyi, mutlu yaşam ne demektir ve kendimiz için iyi yaşama nasıl ulaşabiliriz’di. Yani o soruyla birlikte felsefe, mutluluğu bulmanın peşine düşmüştü.

Orta çağlarda dünyadan tiksinti edebiyatının hayli yaygınlaşması, ‘Mutluluğu nasıl yakalarız?’ sorusuna cevabın bulunmasının hiç de kolay olmadığını gösteriyor.

Cevap konusundaki belirsizlik hâlâ daha sürüyor ve 21’inci yüzyılda belirsizliğin daha da artması beklenebilir. ‘Nasıl mutlu olunur?’ sorusu hakkında kafa karışıklığımız yoğunlaşarak devam edecek.

Bireylerin mutluluğu yakalayabilmeleri için filozofların önerdiği formüller her geçen gün daha da yanlışlanıyor gibi gözüküyor. Çünkü çoğu, kendimiz dışında gelebilecek olumsuz etkilere karşı kendimizi koruma üzerine kurulmuş tezlerden ibaret.

Örneğin; Seneca iyi yaşama, insanın kendi tabiatı ile uyumlu bir yaşam kurabilmesi durumunda ulaşılabileceğini söylemiş. (Bu böyleyse, benim çok mutsuz olmam gerekiyor. Çünkü benim sınırsız para harcama, çok içme ve zincirleme çapkınlık yapmaktan oluşan bir tabiatım var. Buna uyumlu bir yaşam sürmek için ise büzük ister).

Stoikler ise insanın olumsuz dışsal etkileri kabul edip onlara uyum sağladığı takdirde zihinsel huzura ulaşacağımızı ve ancak bu şekilde dış etkiler üzerine hâkimiyet kurabileceğimizi söylüyorlar.

Bunları yazmak, söylemek kolay da; açıkçası hiçbirisi fazla anlamlı da değil. Ne yani; işten yeni atılmış bir insana ‘ekonomik kriz olduğunu kabul et ve bu gerçeğe uyum sağla, huzur bulursun mu?’ diyeceğiz. Bunu dediğimiz zaman ciddi bir dayak yiyeceğimiz de kesindir. Filozoflar tatmin olacak diye alınacak bir risk değil bu.

İnanmakta zorlanacaksınız ama ‘Mutluluk Araştırmaları’ (Journal of Happiness Studies) adlı bir dergi de var. Adı net, mutluluğun ne olduğu ve buna nasıl ulaşılacağı üzerine araştırmaları yayınlıyor bu dergi. ‘Umutsuz ev kadınlarının’ okuyup mutlu olacağı türde yazılar da var dergide. Hayli fantastik konular da işlenmiş.

Örneğin; bir araştırmada arkadaşlarıyla oyun oynayan çocukların yalnız çocuklardan daha mutlu olacağı anlatılıyor. Banallığı ile insanı isyan ettirecek düzeyde bir şey bu ama bilim insanları arada bir böyle şeyler yapar. Hepimizin bildiği bir gerçeği tekrardan ispatlarlar nedense.

Makaleleri taradım ve sonunda okuyabileceğim iki alternatif arasında kaldım. Bir tanesinin başlığı ‘Kuveytli üniversite öğrencileri arasında mutluluk’ diğeri de ‘Ally MCBeal’ dizisinde mutluluk üzerine görüşlerdi. İkisi arasında fazla kararsız kalmadım. Çünkü Kuveytlilerin mutluluğu beni hiç alakadar etmediğinden Ally McBeal dizisiyle ilgili olanı okudum. Bu diziyi yaratan David E. Kelley aynı zamanda mutluluk üzerine çalışmaları ile de tanınan bir felsefeciymiş. Adamın mutlu olunması için iki temel önerisi varmış:

1- İnsanların kendilerine fantezi dünyaları kurup gerçek sorunlardan kaçmaları sakıncalı olmadığı gibi çok da sağlıklı bir şeydir.

Ben bunu sıkça yapıyorum ama Rana beni çocuk gibi davranmakla suçlayıp, kızıyor.

2- Adamın ikinci önerisi ise; insanların kendilerini gülmeye zorlamaları ve gülebildikleri takdirde mutluluğun da onu takip edeceğidir. Bu da bence Hıncal Uluç’un temelde çok haklı olduğunu gösteriyor.

Gördüğünüz gibi çok derin felsefi çalışmalardan oldukça çocukça görülebilecek önerilere kadar mutluluğu arayışların sürdüğünü ortada.

Bence 21’inci yüzyıl yine ‘Contemptus mundi’ edebiyatının canlandığı bir yüzyıl olacak.

Yine de Antoine de Saint-Exupèry’nin dediği gibi; hayata karşı doğru tavrı koymaya ve dışsal etkilere karşı kendi iç huzurumuzu korumaya çalışmak, o dışsal etkilerin değil, asıl bizlerin onlarla nasıl yüz yüze geldiğimizin önemli olduğunu da görmeliyiz.

21’inci yüzyılda inançlı insan sayısında büyük bir patlama olacak. Mutluluk Araştırmaları dergisinde de dindarların daha kolay mutlu olduklarını gösteren birçok yazı da var zaten.

Vatikan, 'tüp bebeğe mekruh, doğum kontrol hapına ahlaksızlık' dedi
15:00 - Papa 16. Benedikt, Kök hücreyi günah, tüp bebeği mekruh, doğum kontrol hapını ahlaksızlık olarak niteledi.
14.12.2008 haber7

Papa'dan Eşcinsellere Ağır Çıkış
23 Aralık 2008 21:25

Papa 16. Benedikt, eşcinsellere savaş açtı. Papa eşcinseller hakkında çok ağır sözler sarfetti..

Papa 16. Benedikt, eşcinselliğin dünya için yağmur ormanlarının kaybolması kadar büyük bir tehdit olduğunu söyledi.

Papa, bir Noel konuşmasında, eşcinselliği kınayarak evliliğin önemini vurguladı. Papa, transseksüellere yönelik olarak da "Kimin erkek ya da kadın olduğuna karar veren insanlar değil Tanrı'dır" dedi.

Papa 16. Benedikt, "Kilise sadece, herkese ait yaradılış armağanları olan dünyayı, havayı, suyu savunmamalı. Aynı zamanda insanlığı kendini imha etmekten de korumalı" diye konuştu.

Papa, tropik ormanların korunmaya layık olduğunu, ancak insanoğlunun da bundan daha azını hak etmediğini söyledi.

Eşcinselliğe atıfta bulunarak Papa, kadınlarla erkekler arasındaki birliğe saygı göstermemenin,"insanoğlunun kendi kendini imhasına" yol açacağını belirtti.
aktifhaber

Obama; Beyaz Saray'da iftar verdi

11:15 - ABD Başkanı Barack Obama, Ramazan ayı nedeniyle Beyaz Saray'da iftar yemeği verdi. Obama, yemek sırasındaki konuşmasında, 11 Eylül saldırılarında yıkılan İkiz Kuleler'in yakınına cami inşa edilmesi projesine destek verdi. 14.08.2010 WASHINGTON netgazete

Kılıçdaroğlu Şarabı Reddetti
18 Eylül 2010
Kılıçdaroğlu Kalecik festival alanında ikram edilen şarabı reddetti
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Kalecik'te festival alanını gezerken kendisine bir üretici tarafından meşhur Kalecik Şarabı ikram edildi.

Doktorunun yasakladığını söyleyerek şarap ikramını geri çeviren Kılıçdaroğlu, daha sonra ise başka bir stantta turşu yedi.

Festivalde, CHP Genel Sekreteri Önder Sav ve Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay da hazır bulundu. aktifhaber

Gandi Türbanı Kafasında Çözmüş
06 Ekim 2010
Referandum sürecinde halkın karşısına çıkıp 'türban sorununu biz çözeriz' diyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, YÖK'ün yazısına karşı adım atmayacaklarını bildirdi.
Kılıçdaroğlu'nun tavrını yorumlayan Milliyet yazarı Fikret Bila "Kılıçdaroğlu türbanı kafasında çözmüş" diye yazdı. Bila,CHPlideri ile daha önce yaptıkları bir televizyon programını hatırlatarak Kılıçdaroğlu'nun çok önemli bir cümlesine dikkat çekti: "Anayasa'da veya YÖK Yasası'nda yasaklayıcı bir hüküm yok."

Bila'nın bugünkü yazısına göre, Kılıçdaroğlu, 'Anayasa ile kıyafet düzenlemez' diyor. İşte Bila'nın yazısında o bölümler: "CNN Türk'te Murat Yetkin'le birlikte yaptığımızAnkaraKulisi'ne konuk olan Kılıçdaroğlu'na bu konuyu (türban) hatırlatınca, CHP'nin biranayasa değişikliğiveya yasa düzenlemesi önerisinin bulunmadığı anlaşıldı. Kılıçdaroğlu, "anayasayla kıyafet düzenlenmez" diyerek böyle bir çalışmaya ihtiyaç olmadığını belirtti.

Zaten sorun yok

Biraz daha deşince CHP lideri Kılıçdaroğlu'nuntürbansorununu kafasında çoktan çözdüğü de anlaşıldı. Kılıçdaroğlu'na göre CHP, kimsenin kıyafetiyle, başörtüsüyle, türbanıyla, başını bağlama biçimiyle ilgili değildi. Bu konuda özgürlükçü yaklaşımı benimsiyordu ve CHP liderine göre üniversitelerde zaten fiili olarak bu sorun çözülmüştü. Türbanlı öğrenciler engellenmiyordu, şikâyet konusu olmuyordu. Sorun kendiliğinden çözülmüştü.

CHP'nin tutumu

Kılıçdaroğlu, türban konusunda CHP'nin çizgisini tamamen değiştirmiş görünüyor. TürbanınAnayasa Mahkemesikararıyla engellendiğini anımsattığımızda, "Anayasa'da veya YÖK Yasası'nda yasaklayıcı bir hüküm yok. Konu, Anayasa Mahkemesi'ne götürüldüğü için bu karar çıktı" değerlendirmesini yaptı. Bu yaklaşım Kılıçdaroğlu'nun bu yöndeki düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi'ne götüren eski CHP çizgisini benimsemediğini, onaylamadığını gösteriyor. CHP liderinin türban konusundaki bu tutumu, bu konuyu laiklik ilkesiyle ilişkili görmediğini de ortaya koyuyor." aktifhaber

CHP İl Teşkilatı'ndan Müftü Korkmaz'a Ziyaret
08 Ekim 2010
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yozgat İl Başkanı Ali Keven ve Parti Tekilatı üyeleri Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle İl Müftüsü Nuh Korkmaz'ı makamında ziyaret etti.
Ali Keven, Din Görevlileri Haftası münasebetiyle İl Müftüsü Nuh Korkmaz'ı ziyaret ettiklerini ifade ederek, "Tüm din görevlilerimizin Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nı kutluyoruz. Bizleri kabul ettiği için Müftümüz Nuh Korkmaz'a teşekkür ediyorum." dedi.aktifhaber

Kibariye, umreden sonra şimdi de hacca gidiyor

26 Ekim 2010 - Mart ayında Safiye Soyman'la birlikte umreye giden Kibariye, şimdi de kutsal topraklara giderek hacı olmaya karar verdi. Sabah gazetesinin haberine göre; önümüzdeki hafta başlayacak olan hac vazifesine eşi Ali Küçükbalçık'la birlikte gidecek olan Kibariye, çok heyecanlı ve duygusal olduğunu söyledi. Umre'den çok etkilendiğini ve tekrar bu topraklara gitmek istediğini dile getiren Kibariye, "Eşimle zaten uzun zamandır düşünüyorduk. Kısmet bu yılaymış. Oraya gidip herkes için kalbimden dua edeceğim" dedi. Ünlü sanatçı, hac vazifesini yerine getirdikten sonra da 'Allah'ın bahşettiği sesiyle' yine şarkılarını seslendirmeye devam edeceğini de sözlerine ekledi. netgazete

İngiltere'de en popüler erkek ismi "Muhammed"
12:15 - İngiltere'de geçen yıl 6255 bebeğe "Muhammed" ismi verildi. En popüler erkek isimleri listesinde Mohammed 16., Muhammed 36., Mohammad ise 62. sırada yer alıyor. Bu ismin tüm farklı yazılış şekilleri toplandığında ise Muhammed ismi listede birinci sıradaki "Oliver" isminin yerini alıyor. 29.10.2010 LONDRA netgazete

71 yaşında Müslümanlığı seçti
26 Kasım 2010
Ordu'da evlenerek Ünye ilçesine yerleşen Ukraynalı 71 yaşındaki Ala Diasamidze Dağdelen'in, Müslüman olarak Ayşe adını aldığı bildirildi.

İlçe Müftülüğünden yapılan açıklamada, 3 yıl önce ilçeye bağlı Kaledibi köyü Köten Mahallesi'nden Halis Dağdelen ile evlenen Ala Diasamidze Dağdelen'in, 3 yıl sonra Müslüman olmaya karar verdiği ve İlçe Müftülüğüne müracaat ettiği belirtildi.

Kendi rızası ile Müslümanlığı kabul eden Dağdelen'in, İslamiyeti tanıyınca Müslüman olmaya karar verdiğini söylediği, öldükten sonra cenazesinin İslamiyete uygun defnedilmesini istediği bildirildi. haber10

Otel çalışanları 'kar duası'na çıktı
18:02 - Kars'ın Sarıkamış ilçesindeki Bayraktepe Kayak Merkezi'nde bulunan bir otelin çalışanları "kar duası"na çıktı. Karın kendileri için altın değerinde olduğunu ifade eden otel çalışanları, "Kar yağacak ki biz de ekmek kazanalım. Karın yağması için dua ettik. İnşallah Allah dualarımızı kabul eder, kar da yağar. Biz de çalışır, evimize ekmek götürürüz" dedi. 09.12.2010 SARIKAMIŞ
netgazete

İngiltere'de buzlanma duası
17 ARALIK 2010

Zorlu kış koşullarıyla mücadele eden İngiltere'de bir rahip, buzlanmayla mücadele eden tuzlama araçlarını kutsama ayini yapacak.

Ayin buzlanma çalışmalarını aksatmamak için ertelendi

Lincolnshire bölgesinde görev yapan rahip John Saxbee, buzlanma nedeniyle meydana gelen kazaların azalması için 2003'ten bu yana benzer ayinler düzenliyordu.

Aslında, rahip Saxbee depolardaki buzlanmayla mücadele araçlarını 7 Aralık'ta yapılacak bir ayinle kutsayacaktı. Ancak, araçların tuzlama programının bozulmaması için ayin ertelendi.

Şimdi rahip Saxbee söz konusu ayini gelecek hafta yapmayı umuyor.

Saxbee, geçen yıllarda yapılan ayinlerin buzlanma nedeniyle yaşanan kazalardaki ölümleri azalttığını söyledi ve 'Bu belki de tesadüf değil' dedi.

Bölgedeki tuzlama çalışmalarının sorumlusu David Davies, 'Tuzlama araçlarının kutsanması için yapılan ayinler, sürücülerin bu koşullarda çok dikkatli olması gereğine ve tuzlama ekiplerimizin yaptığı cesur çalışmalara dikkat çekiyor' diye konuştu.
Ayinin tam olarak ne zaman yapılacağı hava koşullarına bağlı.

Davies ise, 'Koşulların gelecek Pazertesi gününe kadar ayin yapılmasına izin vermesini umuyoruz. Ayin, tehlikeli koşullarda gece gündüz çalışan sürücülerimiz için de moral oluyor' diyor. BBC

Vatikan: Agresif laiklik dini dışlıyor
29 Aralık 2010
VATİKAN, "agresif laikliğin" özellikle Avrupa'da dini kamusal yaşamdan dışlamaya çalıştığını savundu.

Vatikan Basın Bürosu Müdürü Peder Federico Lombardi, İtalya'daki günlük yayın organlarından Secolo XIX gazetesine verdiği demeçte, "hoşgörüsüzlükle dikkati çeken köktencilik akımının sadece büyük dinlerin bağlıları arasında değil, laiklik anlayışının savunucuları arasında da yaygın olduğunu" belirtti.

"Agresif laiklik, laik köktencilik, özellikle Avrupa'da dini kamusal yaşamdan dışlamaya çalışıyor. Din, özel yaşama ait bir mesele haline getirilmek isteniyor" diyen Vatikan Sözcüsü, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son yıllarda her şeyden önce İslam ve Hinduizm gibi büyük dinlerin bünyesinde dinlerarası gerilime neden olan köktenci akımlar var. Dünyanın diğer yanında ise bundan tümüyle bağımsız sayılamayacak farklı bir dinamik söz konusu: Dine hiç güvenmeyen bir laiklik anlayışı, dinin topluma müspet katkısını değerlendirmek yerine dini kamusal yaşamdan tümüyle dışlama gayreti içerisindedir."

Lombardi'nin Hristiyanlık bünyesindeki köktenci akımlara sadece Protestanlık çatısı altında evangelizm gibi hareketlerde rastlandığını iddia etmesi dikkati çekti. Katolikler arasında köktenci grupların olmadığı imasında bulunan Lombardi, "Bu tür eğilimlere, evangelist menşeli akımlar ve fırkalar arasında da rastlanıyor. Onların var olabilmek için ısrarlı bir yayılmacılık peşinde koşmaları olumsuz tepkilere neden oluyor. Müslümanların çoğunlukta olduğu bazı ülkelerde köktenci nitelikteki bu tür Hristiyan grupların tavırlarının Hristiyanlığın oradaki imajında belirleyici olması, Katolik piskoposları da zor duruma sokuyor" dedi.

habertaraf

İskandinavya'daki Müslüman sayısı son 10 yılda iki kat arttı
27 Ocak 2011
Amerikan merkezli bir kuruluş tarafından yapılan bir araştırma İskandinavya'da yaşayan Müslüman sayısının on son yıl içerisinde iki kat arttığını ortaya çıkardı. Araştırmaya göre günümüzde Danimarka'da yaşayan Müslüman sayısı 1990 yılındakinden iki kat daha fazla iken İsveç'teki artış yüzde 200'ün, Norveç'teki artış ise yüzde 160'ın üzerinde.

Karikatür kriziyle Müslümanlar arasında büyük bir infiale neden olan Danimarka'da İslam'a olan ilginin hızla arttığı ortaya çıktı. Amerikan merkezli Pew Din ve Kamu Hayatı Forumu adlı kuruluş tarafından yapılan küresel bir araştırma sonuçlarına göre 2010 yılında Danimarka'da yaşayan Müslüman sayısı 1990 yılındakinden iki kat daha fazla. Araştırmaya göre 1990 yılında Danimarka'da 109 bin Müslüman yaşıyorken bu rakam 2010 yılında yaklaşık olarak 226 bin.

Araştırma sonuçlarına göre; İskandinav ülkeleri arasında Müslüman nüfus artışının en fazla olduğu ülke ise İsveç. İsveç'te yaşayan Müslüman sayısı yirmi yılda rekor bir oranla yüzde 200 artış gösterdi. Norveç'te ise artış yüzde 166 olarak gerçekleşti.
habertaraf


En son Ekim tarafından Çrş Mar 18, 2009 10:39 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Arl 25, 2008 10:59 pm    Mesaj konusu: Blair'In Kuran ve Hz. Muhammed itirafI Alıntıyla Cevap Gönder

ADD, Van'da mevlit okuttu

16 Mart 2011 Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Van Şubesi tarafından Çanakkale şehitleri anısına mevlidi şerif okutuldu.

ADD Van Şubesi tarafından 18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü dolayısıyla Hazreti Ömer Camii'nde yatsı namazını müteakiben bir program düzenlendi. Programda mevlidi şerif okuutldu.

İlk kez bir mevlit okuttuklarını ifada eden dernek ADD Van Şube Başkanı Murat Yiğit, amaçlarının halk arasında kendileri hakkında oluşan kötü düşünceleri yıkmak olduğunu belirtti. Başkan Yiğit, bu tür mevlitleri geleneksel hale getirmeyi düşündüklerini belirterek, "Biz yönetim kurulu olarak almış olduğumuz karar neticesinde hakla birlikte, onların dini ve kültürel varlıklarıyla bir araya gelmeyi düşünüyoruz. Bugüne kadar bizi yanlış tanıdılar. Böylesi önemli bir günde halkımızla birlikte olduk.

18 Mart haftası nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derneği olarak Çanakkale şehitlerine yönelik bir mevlit düzenledik. Halkımızı bize karşı olan yanlış itibarı üzerimizden silmek istiyoruz. Türkiye'de ilk defa bir Atatürk Düşünce Derneği olarak bu faaliyeti gerçekleştirmenin onurunu yaşıyoruz. Biz Türkiye genelinde bunların yaygınlaşmasını, insanların birlikte olmasını önemsiyoruz. Gerek 10 Kasım'da, gerekse Çanakkale'de, bu haftalarda bu mevlitleri geleneksel hale getirip camilerde halkımızla birlikte bundan sonra yapacağız. Bizi yalnız bırakmayan tüm Van halkına teşekkür ederiz" dedi.
haber7

SABAH NAMAZINDA DOLUP TAŞAN CAMİLER
8 Ocak 2010
Bu insanlar nereye koşuyor? İstanbul caddelerinde sabaha karşı yollara düşenlerin bir amacı var; sabah namazına yetişmek.
İstanbullular için sabah namazını bazı camilerde kılmak gelenek haline geldi.

Bir zamanlar sabah vakti namaz için Eyüpsultan'da toplanan müdavimler şimdi yeni camiler keşfediyor ve o camileri çekim merkezi haline getiriyor.

Sabahın alaca-karanlığında yoldakilerin kimi Bayezid Camii'ne, kimi Yuşa Tepesi'ne kimi Sümbül Efendi'ye yöneliyor.

Uykunun en tatlı olduğu zaman. Gece karanlığının son demleri, gün ağarmak üzere. İstanbul'da ise yüzlerce insan uyanmış abdest alıyor.

Soğuğa, tatlı uykuya aldırış etmeden hazırlanıyor, sonra da yola koyuluyor. Alışılmış İstanbul trafiği yok. Yollar bomboş. Basıyorlar gaza.

Ezanlar okunmaya başlıyor. E-5'e dizilmiş arabaların bazısı burnunu Eyüp'e kıvırıyor, bazısı Beyazıt'a yöneliyor. Beşiktaş'ta Yıldız tepesine çıkan ıssız sokakta ise park yeri arayanlar var.

Üsküdar sahilde metro inşaatının karmaşasında yolunu bulmaya çalışan arabayı solluyor bir minibüs, istikameti Beylerbeyi Camii.

Seherin bu vaktinde yollara düşen onca insanın tek bir maksadı var; sabah namazına yetişmek.

Çünkü İstanbullular için sabah namazına gitmek artık bir gelenek haline geldi. Şehir dışından gelenler de İstanbul'a sabah ezanıyla selam vermeyi yeğliyor.

Malum hayatı yoğun yaşayan modern zaman bireylerinin akraba ziyareti yapmaya, eş-dostla muhabbet etmeye bile vakti yok. Birçok insan dostlarıyla buluşmak için sabah namazı vaktini tercih ediyor.

Mesela Ali İpek, nicedir görüşemediği arkadaşı Kemal Bozdağ ile geçtiğimiz pazar sabah namazı vakti buluşmuş. Dostla hasbihal etmek için bir Allah dostunun mekanını Merkez Efendi Türbesi'ni seçmiş.

İpek, sabah namazı buluşmalarını çok sık yaptığını söylüyor. Her seferinde başka arkadaşlarıyla başka camilerde buluşuyor. Kendisi gibi sabah namazı vaktinde cami cami gezen çok insan olduğunu söylüyor.

Sabah namazı müdavimlerinin sık sık ziyaret ettiği camilere giderek hem cemaatin nabzını yokladık hem de seherin bereketinden nasiplenmeye talip olduk.

Cami cemaatlerinin, akıllı yatırımcılardan bir isteği var: Bu camilerin yakınlarına kahvaltı yapabileceğimiz şık mekânlar açın.

EYÜP SULTAN CAMİİ

İstanbul'un ve belki de Türkiye'nin sabah namazında en kalabalık olan camisi burası. Cuma, cumartesi ve pazar sabahları erkenden gitmezseniz iç avluda bile yer bulamazsınız. Müdavimleri namaz öncesi okunan Kur'an'ı ve namaz sonrası yapılan toplu duayı çok seviyor.

Cami çevresindeki pastaneler ve restoranlar namazdan önce açılıyor. Dolayısıyla Eyüp'te kahvaltı keyfi yapmak isteyenler için alternatif mekân çok. Hatta seyyar satıcılar çay ve salep kazanlarının altını yakmış namazın bitişini bekliyor.

SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ

Fatih'e bağlı Kocamustafapaşa semtindeki bu tarihî caminin genç ve azimli bir imamı var. Hafız İbrahim Yıldız'ın Kur'an okurken çekilmiş videoları internete bile düşmüş, beğenilerek dinleniyor.

Pazar sabahı da cemaati için Kur'an ziyafeti çekiyor. Sonra müezzinle beraber ilahi ve kaside okuyor. Dua da edildikten sonra cami içinde bir hareketlilik başlıyor. Camiye ismini veren Sümbül Efendi döneminde de yapıldığı gibi cemaate 'şifalı çorba' dağıtılıyor.

Sümbül Efendi'nin tekkesinde yapılan çorbaya halk arasında "şifalı çorba" denirmiş. Ama bildiğimiz ezogelin çorbası. Genç imam her pazar sabah kendini tutamayıp ağladığını söylüyor.

Sabahın o saatinde sıcak yatağını bırakıp namaza gelen çocuklar ve gençler onu duygulandırıyormuş. Sümbül Efendi, Osmanlı döneminde muhterem bir zat olarak tanınıyor. Caminin bir başka özelliği de Hz. Ali'nin kızları Hz. Zeynep ve Hz. Fatıma'nın kabirlerinin burada olduğuna inanılması.

Türbe Alevi ve Şiiler için önemli bir mekân. Caminin ziyaretçileri arasında Ahmet Özhan ve Sami Özer gibi meşhur simalar da var. Camii, Cerrahpaşa Hastanesi'ne yakın. Kocamustafapaşa meydanındaki tabelalar sizi yönlendiriyor.

KILIÇ ALİ PAŞA CAMİİ

Tophane'de tramvay yolu üzerindeki Kılıç Ali Paşa Camii de son zamanların gözde sabah namazı mekanlarından... İmamı Selman Okumuş, Marmara İlahiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra aynı üniversitede İngilizce İşletme Yüksek Lisansı yapmış.

Camiye ilk tayin edildiğinde 3 kişiyle sabah namazı kılıyormuş. Şimdi cami yarı yarıya doluyor. Her pazar sayı artıyor. İmam namazdan sonra Kur'an okuyor, 15 dakika hadisler ve ayetler üzerine sohbet ediyor. Sonra cemaatle birlikte ilahi okuyor.

Toplu dua edildikten sonra arzu edip kalanlara camiyi anlatıyor. Çünkü Kılıç Ali Paşa Camii'nin ilginç bir özelliği var. Kaptan-ı Derya Kılıç Ali'nin Mimar Sinan'a yaptırdığı cami, denizin üzerine inşa edilmiş. Cemaati çıkışta bir sürpriz bekliyor. Köşkeroğlu Baklavacılık avluda simit ve çay ikram ediyor.

Namaz sonrası mükellef bir kahvaltı yapmak isteyenler için Karaköy Güllüoğlu, Köşkeroğlu Baklava ve Tophane kafeleri iyi birer alternatif. Otopark sorunu da yok.

Beylerbeyi Camii

Beylerbeyi Camii'nin musikişinas bir imamı var. Ramazan Kutlu, Hüdai Musiki Topluluğu'nun üyesi. Sesi güzel imamın özellikle cuma namazında cemaati kalabalık oluyor.

Edebiyata da ilgi duyan Kutlu'nun sohbeti de seviliyor. Pazar günleri ise Boğaz'a nazır tarihî bir camide namaz kılmak isteyenlerin yolu Beylerbeyi Camii'ne düşüyor.

YEŞİLKÖY CAMİİ

Yeşilköy Camii olarak biliniyor ama aslında adı Bezm-i Alem Camii. Fahri Seril ise buranın 30 yıllık imamı. Yeşilköy sahile yakın olan caminin çevresinde çok sayıda kahvaltı yapılabilecek mekân var.

O sebeple tatil sabahında dua etmek sonra da eş-dostla ya da aileyle mükellef bir kahvaltı yapmak isteyenler Yeşilköy'e gidiyor. Abdullah Pastanesi, sahildeki Fener Balıkçı lokantası ve Mado Yeşilköy'ün kahvaltı menüleri var. Namazdan sonra servise başlamış oluyorlar.

YUŞA CAMİİ

Yuşa Tepesi, Boğaz içinde sahile en yakın ve en yükse tepe. Zirvesinde Yuşa Peygamber'in kabrinin olduğuna inanılıyor. Buradan Karadeniz ve Boğaz görülebiliyor. Küçük camisi ise özellikle hafta sonu sabah namazlarında doluyor.

Yuşa Camii'ne sabah namazına gidenler evden hazırlık yapıp geliyorlar. Namazdan sonra Boğaz'a nazır piknik yapıyorlar.

YAHYA EFENDİ CAMİİ

Çırağan Sarayı'nın arkasındaki tepelikte mütevazı bir cami burası. Yıldız Parkı'nın hemen yanındaki yokuştan çıkılıyor. Karşıdan bakınca görülemeyecek kadar ağaçların arasında kalmış ahşap bir yapı.

Caminin içinde Yahya Efendi Türbesi var. Kanuni döneminde yaşayan pek muhterem bir zat.

Nâmı hâlâ yürür ki onun hatırına onca cami varken sabahın o vaktinde Yıldız tepesine tırmanıyor insanlar. Ziyaretçiler imam Yusuf Kenan Tophan'ın güzel kıraatıyla okuduğu Kur'an'ı eşsiz Boğaz manzarasına bakarak dinliyor.

AZİZ MAHMUD HÜDAYİ CAMİİ

İmam Ramazan Turan, her pazar, sabah namazından sonra şükür namazı kılıyor. Allah'a, cemaatinin çokluğu için şükrediyor. Bir de yanı başındaki Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'ne şükranlarını sunuyor.

"Her imama ve camiye kısmet olmaz bu denli kalabalık cemaat." diyor. Aziz Mahmud Hüdayi Camii haftanın her günü kalabalık. Cuma, cumartesi ve pazar günü ise daha bir kalabalık. Pazar sabahları namazdan sonra Dr. Adem Ergül'ün sohbeti oluyor. Daha sonra cemaate çorba ikram ediliyor.

MERKEZ EFENDİ CAMİİ

Mesir macununun mucidi Merkez Efendi'nin türbesi Topkapı'da 1453 Müzesi'nin hemen arkasında bulunuyor.

Türbenin yanında neyzenlerin toplandığı neyhane var. Caminin karşısındaki küçük köfteciler ise sık sık Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ağırlıyor. Pazar sabahları caminin ziyaretçisi çok oluyor.

BAYEZİD CAMİİ

Pazar günleri sabah namazı vakti en kalabalık camilerden biri de Bayezid Camii.

Yakın çevresinde yerleşim yeri olmamasına rağmen cami tıklım tıklım doluyor. Tarihî caminin bu kadar kalabalık olmasının sebebi imamı Suat Göztok.

Suat Hoca'nın namı daha önce fahri imamlık yaptığı Bahçelievler Hafız Ali Camii'nden geliyor. Buraya da İstanbul'un dört bir tarafından gelenler oluyordu.

Suat hoca güzel Kur'an okumasıyla tanınıyor. Sohbeti can kulağıyla dinleniyor. Erken gidin çünkü ne arabanız ne de kendiniz için yer bulamayabilirsiniz.

(zaman)

Snoop Dogg Müslüman Oldu
04 Mart 2009 08:22

Rap Dünyasının en aykırı ismi ABD'li şarkıcı Snoop Dogg, dini bir konferansta Müslüman olduğunu resmen açıkladı ve şöyle konuştu..

Rap dünyasının aykırı ve yaramaz çocuğu ABD'li şarkıcı Snoop Dogg Müslüman oldu.

Daha önce bu yöndeki iddiaları yanıtlamayan Snopp, geçtiğimiz hafta Chicago'da gerçekleşen "İslam Ulusu Topluluğu Kurtarıcılar Günü Toplantısı"na katıldı ve İslam dinini seçtiğini açıkladı.

aktifhaber

Zeynep kara çarşafa girdi!

Çekimleri İran'da devam eden 'Ayrılık' dizisinde 'Tahmine' karakterini canlandıran Zeynep Tokuş kara çarşaf giyip Tebriz sokaklarında dolaştı


TRT'de yayınlanacak olan 'Ayrılık' dizisinin çekimleri, İran'da sürüyor. Akademi Neo Sinema Okulu'nun '7 ülke 7 başrol' projesiyle hayata geçirdiği dizinin çekimlerinde, Kaan Urgancıoğlu, Zeynep Tokuş, Azra Akın, Atilla Saral ve Sezen Aral yer aldı. Dizinin kadın oyuncuları çekimlerden fırsat buldukça çarşaf giyip Tebriz'de alışveriş yaptı. Çarşafla İran sokaklarında gezen Zeynep Tokuş da hayranlarının yoğun ilgisiyle karşılaştı. Çarşaf giymenin farklı bir duygu olduğunu söyleyen oyuncu, 'Önce kendimi tuhaf hissettim. Ama sonra rahat ettim. İran'da hayranlarımın olduğunu bilmiyordum. Burada Türk TV'leri izleniyormuş, beni tanıyorlar' dedi.
Akşam

Kara çarşafa bürünen Zeynep Tokuş, "Örtünmek bence ne ayıp ne de garip"

02 Mart 2009 'Ayrılık' adlı dizinin İran çekimlerinde kara çarşafa bürünen Zeynep Tokuş, "Gittiğiniz yerin geleneklerine uymak zorundasınız. İran'da bunun için çarşaf giydim. Örtünmek insanın inancıyla ilgiliyse çok güzel bir şey. Herkes ona saygı göstermeli. Çoğumuzun annesi veya anneannesi kapalı insanlar zaten. Dolayısıyla bunda ben hiçbir gariplik göremiyorum" diye konuştu
netgazete

*Azeri sevgilisi Reza Zarrab ile umreye gitme planı Suudilere takılan Ebru Gündeş, hüngür hüngür ağladı

10 Mart 2009 - Ebru Gündeş, umreye gitmek için geçen hafta Suudi Arabistan konsolosluğundan özel izin almıştı. Ancak ünlü şarkıcının Azeri sevgilisi Reza Zarrab ile umreye gideceği haberi basına yansıyınca konsolsluk izni iptal etti. Güneş gazetesinin haberine göre; bu haberi alan Gündeş, çok üzüldü ve hüngür hüngür ağladı. Uzun süre sakinleştirilemeyen Ebru Gündeş'in Suudi Arabistan konsolosluğuna yazı yazarak yeniden özel izin talep edeceği öğrenildi. netgazete

Her Mahalleye Kuran Kursu Vaadi
02 Şubat 2009 17:29

Baykal'ın çarşaf açılımından etkilenen CHP'nin Kocaeli adayı Sefa Sirmen, seçim vaadi olarak her mahalleye bir Kur'an kursu açacağını söyledi.

CHP Genel Başkanı Baykal'ın başörtülü ve çarşaflı bayanlara parti rozeti takarak yaptığı açılımın ardından CHP Sirmen de seçim vaadi olark Kur'an kursu açacağını söyledi.

CHP Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sefa Sirmen, seçim vaadi olarak her mahalleye bir Kur'an kursu açacağını söyledi.

Yerel seçimler öncesi projelerini değerlendiren CHP Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sirmen, 29 Mart'ta Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi halinde, Kocaeli'de her köy ve mahallede bir "Mahalle ya da Köy Evi" kurulacağını, burada müftülükle işbirliği yapılarak, çocuklara yönelik Kur'an kursları açılacağını söyledi.

'DİNİMİZİN KURALLARINI ÖĞRENMEK HERKESİN HAKKI'

Sirmen, şöyle konuştu: "Dinimizin kurallarını, kitabını en iyi şekilde öğrenmek, herkesin hakkı. Biz, bütün ailelerin gönül huzuru içinde çocuklarını gönderebileceği, çocukların en iyi şekilde din eğitimini alabileceği kurslar açacağız."

Her köy ve mahallede kurulacak evlerde, yaz aylarında ilköğretim çağındaki çocuklar için Kur'an kursu düzenleneceğini, bu kurslarda dileyenlerin yabancı dil, ya da sanat eğitimi de alabileceğini belirten Sirmen, "Aynı evlerde okuma yazma bilmeyen yetişkinler için okuma yazma kursları, meslek kursları da olacak" dedi.

Sirmen, İzmit Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, Kur'an-ı Kerim dağıttığını, ildeki bütün camilere ve okullara önemli kaynak aktardığını da hatırlatarak, "Biz, din istismarı yapanlardan değiliz. Ama bunu yapanlardan daha fazla dine ve dindar insanlara saygı duyuyoruz." şeklinde konuştu.

aktifhaber

CHP'nin Filistin mitinginde tekbir sesleri

CHP, İsrail'in Filistin'e yaptığı saldırıları İstanbul'da protesto etti. Gösteride Türk ve Filistin bayrakları açıldı, tekbir getirildi.18 Ocak 2009 19:55

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Zeytinburnu Adliye Meydanı'nda, İsrail'in Filistin saldırısını protesto etti. Ellerinde Türk ve Filistin bayraklarını taşıyan kalabalık Gazze katliamı nedeniyle İsrail'i kınadı. Eyleme katılanlar tekbir getirdi, İsrail aleyhinde slogan attı. Protesto için çok sayıda çocuk da meydana geldi.

Zeytinburnu Adliye Meydanı'nda toplanan yaklaşık grup "Filistin halkının yanındayız", "Her yer Filistin, hepimiz Filistinliyiz " pankart açtı. Türk ve Filistin bayrakları taşıyan vatandaşlar, "Kahrolsun İsrail" şeklinde slogan attı.

İsrail'in saldırısını protesto etmek için eyleme katılan CHP İl Başkanı Gürsel Tekin, İsrail'in tek taraflı ateşkes ilan etmesinin yeterli olmayacağını söyledi. Tekin, "Filistin topraklarını terk edecekler" dedi. CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, "İsrail ile olan tüm ilişkiler durdurulmalı" diye konuştu.

İlçe Başkanı Doğan, protesto gelen vatandaşlara seslenerek, "Filistin dünyada özgür Müslüman devleti olana kadar takipçisi olacağız, söz vererek ayrılalım" şeklinde konuştu.

Belçika'da askere içki yasağı geliyor

Belçika Savunma Bakanlığı, ülke dışında görev yapan asker ve subaylara alkol yasağı getiriyor.26 Ocak 2009 15:33

Bakanlık, yasağın 1 Mart 2009 tarihinde başlatılacağını ve "sıfır hoşgörü" yaklaşımının uygulanacağını bildirdi.

Yurt dışındaki tatbikat, operasyon, resmi ziyaret ve görevlere katılan asker ve subayların aşırı alkol kullanmaları nedeniyle önemli güvenlik sorunları yaşandığını, geçen yıl disiplin cezası alarak ülkeye geri gönderilen 37 silahlı kuvvetler mensubunun 24'ünün alkol kaynaklı suçlar işlediklerini belirten yetkililer, acil önlem gereği üzerinde durdular.

Askeri sendikaların şiddetle itiraz ettikleri kararı savunan Genelkurmay, ordu mensuplarının aşırı alkol kullanmaları nedeniyle bulundukları ülkelerle de ciddi sorunlar yaşandığını, silahlı kuvvetlerin itibar kaybettiğini bildirdi.

Genelkurmay, bundan böyle yurt dışında göreve gönderilecek asker ve subayların alkol bağımlılık durumlarının da özellikle inceleneceğini duyurdu.
Star

Yunan kabinesi, İncil'e el basıp yemin etti, Başpiskopos'un âyini ile göreve başladı
11:45 - Atina Başpiskoposu Ieornimos'un başkanlığındaki dînî yemin töreninde, Kültür Bakanı Andonis Samaras, Ekonomi ve Maliye Bakanı Yannis Papathanasiou, Kalkınma Bakanı Kostis Hacidakis, Eğitim Bakanı Aris Spilitopopoulos, Tarım Bakanı Sotiris Hacidakis, Turizm Bakanı Kostas Markopoulos, Ulaştırma Bakanı Evripidis Stilianidis ve Makedonya-Trakya Bakanı Stavros Kalafatis, İncil'e el basarak yemin etti. 08.01.2009 ATİNA

Hürriyet yazarı Ayşe Arman'ın acı günü

12:40 - Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman'ın dün hayatını kaybeden babası Mehmet Arman (67), bugün Adana'da Asri Mezarlık'taki aile kabristanlığında toprağa verildi. Cenazeye katılan Ayşe Arman babasının cenazesi taşınırken annesi ve kardeşlerine sarılarak gözyaşlarına boğuldu. Arman, babası toprağa verilirken Kelime-i Şehadet getirerek gözyaşı döktü. Sık sık babasının mezarına bakarak gözyaşlarını tutamayan Arman, babası toprağa verilene kadar annesi ve kardeşine sarılarak ağladı. 06.01.2009 ADANA -
netgazete

Norveç, 106 yıldır serbest olan fuhuşu yasakladı

02 Ocak 2009 - Norveç meclisi aldığı bir kararla 2009 yılının birinci gününden itibaren hem ülke içinde hem de ülke dışında seks ticaretini yasakladı.
106 yıldır fuhuşun serbest olduğu Norveç'in bu konuda 1999 yılında ülke içinde fuhuşu yasaklayan İsveç'i örnek aldığı belirtiliyor.
Alınan karara göre, para karşılığı bir kadınla birlikte olanlara para ya da 6 ay hapis cezası öngörülüyor. Ülke dışında da para karşılığı seks olaylarına karışanlara aynı ceza uygulanacak. Polis, bu uygulamanın üzerinde sıkı bir şekilde durulacağının altını çiziyor.
Norveç'te seks ticareti yapan kadınlara yönelik yardım amaçlı kurulan dernekler ülkede seks ticaretine karışan kadınların yarısından çoğunun eski sosyalist ülkelerinden ve Nijerya'dan geldiklerini belirtiyor. Seks ticareti yapan kadınların durumlarına ilişkin henüz bir açıklama yapılmazken, hükümet sorunun çözülmesi için kaynak ayıracağını açıkladı.
Daha önce İsveç' teki uygulamalarda ve kanunda bir takım boşluklar ortaya çıkmıştı. Fakat aradan on yıl geçmesine rağmen bir değişiklik yapılmadı. Konuyla ilgili, İsveç Hıristiyan Demokrat Parti milletvekili ve Adalet Komisyon Başkan Yardımcısı İnger Davidson, "Ülke dışında yaşayan İsveçlilerin seks olaylarına karıştıkları takdirde derhal ceza almaları lazım. Seks ticareti gayri insanidir ve insanı aşağılayan bir durumdur. Bu kanunu tekrar gözden geçiriyoruz. Üzerinde yapılacak değişikliklerin 2010 yılından önce yetişmesi çok zor" dedi.
netgazete

Blair'in Kuran ve Hz. Muhammed itirafı

İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair, 'her gün düzenli olarak Kur’an okuyorum' açıklaması yaptı, Hz. Muhammed'e övgüler yağdırdı.
25 Aralık 2008

İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair, Alman Die Zeit dergisinden Jan Ross und Patrick Schwarz’a verdiği bir röportajda, “Düzenli olarak Kur’an okuyorum, aslında her gün okuyorum.” dedi. 55 yaşındaki politikacı, Hz. Muhammed ile ilgili olarak da “O çok uygar bir liderdi” dedi.

Hıristiyan ve Müslümanlar arasındaki önyargıları değerlendirirken Blair şöyle konuştu: “Hıristiyanlar hemen, ‘Ama onlar bizden nefret ediyor’ diyor. Ancak Kur’an’da Hz. İsa ile ilgili olup da, derinden saygılı olmayan bir gönderme yok.İnanç her şeydir. Size güç verir. Başka şeyler de var tabii bunu sağlayan, ama inanç değerlere sadık kalma gücü verir.”
haber7

TİM Başkanı'ndan ihracatçıya hutbe talebi

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Bakan Said Yazıcıoğlu'ndan üretimde kalite, ihracat ve ihracatçılarla ilgili vatandaşların bilinçlendirilmesi amacıyla camilerde hutbe okutulmasını talep etti.
25 Ocak 2009 13:58

Büyükekşi, TİM Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu'nu ziyaretinde, kaliteli mal üretimi için öncelikle üretimde çalışan kişilerin işlerini iyi yapması gerektiğini belirterek, ''Ahlaklı, dürüst insan işinin hakkını verir. İnsanların işlerini iyi yapması, kaliteli üretim konusunda camilerde, okullarda insanlar bilinçlendirilebilir'' dedi.
İhracatın en önemli unsurunun ''kalite'' olduğunu vurgulayan Büyükekşi, İslam dininde özellikle kalitenin ve işin hakkını vermenin öneminin anlatıldığını kaydetti.
İhracatçıların ''Kutsal bir iş yaptığını'' ve ülkeye döviz getirdiğini anlatan Büyükekşi, Diyanet İşleri Başkanlığı kanalıyla camilerde bu konularla ilgili hutbe okutulabileceğini söyledi. TİM Başkanı Büyükekşi, ''Bu konuda bilinç oluşturulması, özellikle ihracatçının kamuoyu önünde belli bir saygınlık kazanması ve insanların bu konuda bilgilendirilmesi amacıyla çalışma yapılabilir'' diye konuştu.
Bakan Yazıcıoğlu da bir dönem camilerde Diyanet İşleri Başkanlığının belirlediği konular üzerine hutbeler okunduğunu, ancak ''bize dini anlatın başka şey konuşmayın'' şeklinde tepkiler aldıklarını anlattı.
Din görevlilerinin belli bir birikime, gözlem yeteneğine, sosyolojik ve psikolojik verilere sahip olması gerektiğini kaydeden Yazıcıoğlu, şöyle konuştu:
''Bir zamanlar modaydı... Kızılay haftası, Yeşilay haftası, Verem haftası gibi her hafta o konuyla ilgili hutbeler okunurdu. Benim dönemimde o zamanın Maliye Bakanı Ekrem Pakdemirli 'vergi ile ilgili bir hutbe okutalım' dedi. O dönem vatandaşlardan, 'onları başkaları yapsın siz bize dinimizi anlatın' şeklinde tepkiler alıyoruz...
Biz de yavaş yavaş bu işi bıraktık, hafta hutbelerini bitirdik. Bakana da söyledik (bu uygulamayı bıraktık) diye. Bunun bir faydası yok, faydası olsa her hafta okutalım ama olmaz. Biraz burukluk oldu ancak konu öyle kapanmıştı.''
-''HUTBE TALEBİNİ DİYANET İLE KONUŞACAĞIM''-
İslam dininin hayatın her alanıyla ilgili olduğunu, bunun içinde ihracatın, ithalatın da bulunduğunu belirten Yazıcıoğlu, hutbe talebini Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileriyle konuşacağını söyledi. Yazıcıoğlu, ''Zaman zaman değişik konular arasında bu tür konular da işlenebilir. Bunlar hayatın bir parçası ve ülkenin önemli konusu'' dedi.
TİM Başkanı Büyükekşi, AA muhabirine konuyla ilgili yaptığı açıklamada ise kaliteli Türk mallarının kaliteli çalışanlar tarafından üretilebileceğini belirterek, ''Din hayatın her safhasını kapsıyor. İşin ahlaki yönü çok önemli. Camilerde ihracat yapmanın önemi anlatılabilir. Ülkemizin refah seviyesinin artması için mutlaka ihracatın artması lazım. Bu bilincin herkese aşılanmasını istiyoruz'' şeklinde konuştu.
Haber7

Türkiye'deki laiklik AB'nin kafasını karıştırdı

Olli Rehn'in Türkiye'den sorumlu kabine üyesi Heather Grabbe, ''Türkiye'de devletin laiklik uygulamaları pek normal değil, hiçbir AB üyesine benzemiyor'' dedi.
27 Ocak 2009

Grabbe, Türkiye'de ise halkınAB'ye girmeye olasılık verenlerin oranının yüzde 25 olduğunu, bunu şaşkınlıkla karşıladıklarını anlattı.

AK Parti'yi siyasal açıdan iyi incelenmeye değer bulduğunu ifade eden Grabbe, ''Çünkü toplumun daha önce bu ölçüde sesini duyuramayan çok geniş bir kesimini temsil ediyor'' diye konuştu.

-''AB, KİMSENİN BEKLENTİSİNİ KARŞILAMADI''-

AB müzakerelerinin hemen öncesinde Türkiye'de toplumun her kesiminde büyük bir iyimserlik bulunduğunu hatırlatan Grabbe, şöyle devam etti:

''Toplumun eski ve yeni seçkinleri aarsındaki büyük bölünmede herkes AB'nin bir biçimde, Türkiye içindeki tartışmada kendi tarafını tutacağını düşünüyordu. AK Parti'nin yenilgiye uğratılmasına ve laikliğin ne pahasına olursa olsun korunmasına inanan kökten laikçiler AB'nin yanlarında olacağını umuyordu. Ya da çok muhafazakar, kendilerini dine adamış insanlar başörtüsünü (özgürlüğünü) AB sayesinde alacaklarını düşünüyorlardı. AB bunların hiçbirini yapmadı ve 2005'ten itibaren tüm bu grupları düş kırıklığına uğrattı. Çünkü AB'nin gündemi Türkiye'de hiçbir grubun istekleriyle tamamıyla örtüşmüyor. Yalnızca tüm bu beklentilerin bir kısmıyla örtüşüyor.''

AB'nin ''üniversiteye başörtüsüyle gitmek isteyenlerin sorunlarını çözemeyeceğini'' anlatan Grabbe, ''Bu sorun AB gündeminde kilit önemde değil. AB gündemi tüm siyasal yaşamı kapsamaz. Yalnızca üyelik yükümlülüklerini kapsar'' dedi.

Türkiye'nin ''siyasal bölünmüşlük ve mahkemeler nedeniyle'' çok zaman ve enerji harcadığını belirten Grabbe, sivil anayasa konusunda toplumda hala uzlaşma sağlanamadığını ve yapılan reformların uygulamada çok yavaş ilerlediğini dile getirdi.

Grabbe, ''Türkiye'deki liberaller AB'den daha fazlasını istiyor. AB yalnızca, AB içinde uzlaşma sağlanan konulara müdahale edebilir. '' diye görüş bildirdi.

Grabbe, AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davaya müdahale ettikleri eleştirilerini şöyle yanıtladı:

''AK Parti aleyhindeki dava AB'yi çok fazla ilgilendirir. Her ne kadar parti kapatmalarla ilgili AB müktesebatı olmasa da uluslararası normlar ve Avrupa Konseyi'nin ilkeleri var. Özellikle de demokrasi sorunu var. Yalnızca Türkiye'den değil, AB'ye girmek isteyen herhangi bir ülkeden istenen siyasal kriterleri tanımlamak gerçekten zor. Bunlar rekabet politikası ya da çevre standartları gibi yazılı kurallar değil. Örneğin hukukun üstünlüğünü ya da uygun demokrasi düzeyini net olarak belirlemek zor. Avrupa demokrasilerinde normal olan nedir düşüncesinden yola çıktık.''

''Türkiye'de devletin laiklik uygulamaları pek normal değil, hiçbir AB üyesine benzemiyor. Farklı uygulamaları olan Avrupa Konseyi üyesi Rusya var'' diyen Grabbe, ''AK Partili belediyelerde alkol yasağı bizim işimiz değil. Ne söyleyebiliriz? Bu, çok ustalık isteyen bir iş. AB içinde İsveç ve Finlandiya gibi alkol konusunda çok sıkı kurallar uygulayan ülkeler var. Gerçekten çok zor'' diye konuştu.

Grabbe, ''AK Parti, (Alman) CDU'nun Hristiyan demokratlığından daha fazla Müslüman demokrat değil'' diyerek, kişisel görüşünün Avrupalı Hristiyan demokratların AK Parti'yi içlerine alması yönünde olduğunu dile getirdi
haber7

Türkiye'ye tatile geldi müslüman oldu

Antalya'nın Manavgat ilçesi Side beldesinde tatil yapan Alman Hildegard Eitschberger, İslamiyet'i seçti.28 Ocak 2009 19:05

Almanya'nın Berlin şehrinde yaşayan Hildegard Eitschberger, tatil yaptığı Manavgat'ta Müftülüğe giderek Müslüman oldu ve Aleyna ismini aldı.

Almanya'dan Manavgat'a tatil için geldiğini ve Manavgat'ta Müslüman olmaya karar verdiğini kaydeden Eitschberger, şunları söyledi:

''Yıllardır Müslümanlığı araştırdım ve Müslümanlığın hak din olduğunu benimsedim. Kuran-ı Kerim okudum ve çok etkilendim. Daha sonra kendimi Müslümanlığın kuralları çerçevesinde değiştirmeye ve neticesinde Müslüman olmaya karar verdim.''
haber7

Semazenler ABD'lileri Mest Etti

22 Şubat 2009 10:27Kültür Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu, ABD'nin güneyinde gönülleri fethetti.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu, 18 günde ABD'nin güneyindeki 8 ilde yoğun ilgi gören 9 sema programı düzenledi.

Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Müdürü Ömer Faruk Belviranlı, ABD'den Kültür ve Turizm Bakanlığına gelen talep doğrultusunda topluluk üyesi 24 kişiden oluşan ekiple birlikte yaklaşık 20 gün önce ABD'ye gittiklerini söyledi.

Bu gezi programında, bugüne kadar ABD'de yapılan en kapsamlı sema programlarını gerçekleştirdiklerini dile getiren Belviranlı, düzenlenen programlarda ABD'lilerin semaya büyük ilgi gösterdiğini gördüklerini kaydetti.

Sema programlarına ABD'nin güneyindeki Tampa kentinden başladıklarını ifade eden Belviranlı, ardından sırasıyla Orlando, Miami, Atlanta, Knoxville, Jacksonville, Athens ve Tallahassee kentlerinde 9 ayrı sema gösterisi yaptıklarını anlattı.

Gösterileri izleyenlerden pek çoğunun 2007'nin "Mevlana Yılı" olarak kutlandığından haberdar olduklarını dile getiren Belviranlı, şunları kaydetti:

"Semanın ABD'de bu kadar büyük ilgi görmesi, hayranlıkla izlenmesini, Mevlana'nın hoşgörüsü ve insan sevgisini içeren mesajlarına bağlıyoruz. Zaten Mevlana ile ilgili yazılan kitaplar ABD'de son yıllarda büyük ilgi görüyor, en fazla satılan kitaplar arasına giriyor. Bundan sonraki ilk programımızı, henüz kesinleşmese de Fas'a düzenlemeyi planlıyoruz."
aktifhaber

Sultanahmet eski imamı, Sultanbeyli CHP adayı oldu
17:00 - CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığına daha önce açıklanan Soner Çetin'in yerine Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş'ün aday gösterilmesine karar verdi. MYK, Adana'nın ilçelerine yönelik çalışma sonucunda ise Seyhan'da Turan Özer, Yüreğir'de Turgay Develi, Çukurova'da da Yıldıray Arıkan'ı belediye başkan adayı olarak belirledi. CHP, çarşaf açılımının ardından İstanbul, Sultanahmet Camii eski imamı Osman Nuri Bedir’i Sultanbeyli İlçesi’nden belediye başkan adayı olarak resmen açıkladı. CHP, Sancaktepe'de ise türkücü Arif Sağ'ı aday gösterdi. 01.02.2009 ANKARA - netgazete

Kocayı Boşadı Müslüman Oldu
04 Şubat 2009 11:11

Uğruna Hıristiyan olduğu eşinden boşanma kararı alan Manken Tuğçe Kazaz, Kelime-i Şehadet getirip yeniden Müslüman oldu.

2005'te kilisede evlendiği Yunan oyuncu Yorgo Seitaridis için Hıristiyan olan Tuğçe Kazaz, yeniden İslam'a döndü.

Yunan eşi için Hıristiyan olan Tuğçe Kazaz, boşanma kararı aldı. Tuğçe, Kelime-i Şehadet getirip tekrar Müslüman oldu Yunan eşi için Hıristiyan olan Tuğçe Kazaz, boşanma kararı aldı. Tuğçe, Kelime-i Şehadet getirip tekrar Müslüman oldu.

'VATANIM YUNANİSTAN' DEDİ

Öküz öldü, ortaklık bozuldu! 2005'te kilisede evlendiği Yunan oyuncu Yorgo Seitaridis için Hıristiyan olan Tuğçe Kazaz, bu uğurda ailesini kaybetmeyi göze almıştı. Çok değil, 2 ay önce de "Vatanım Yunanistan" diyerek değişimin suyunu çıkaran Tuğçe, geçtiğimiz haftalarda Yunan eşiyle boşanma kararı alıp Türkiye'ye döndü.

"Vatanım Yunanistan, adım Maria" sözleriyle tepki çeken Tuğçe Kazaz, Türkiye'ye dönmekle kalmadı, yeniden Müslüman oldu. Geçtiğimiz gün Kelime-i Şehadet getiren Tuğçe, bu anı kameraya aldı.
'Artık kızım değil'

Hıristiyan olunca ailesinin reddettiği Tuğçe Kazaz, yeniden Müslüman olunca annesinin gönlünü aldı. Ancak babası ile babaannesi Tuğçe'yi affetmeyeceklerini söylüyor.

(Takvim)

BİR HATA İLE ALLAH'A İNANDIĞINI FARK ETTİ

17 Mart 2009 10:17
Dr. Tayfun Hancılar, kızının doğumuna kadar kendisini 'ateist' sanıyordu. Ama...
Bir laborantın kızının tahlilinde yaptığı bir virgül hatasıyla hayata bakışı değişti. Laborant 0,6 olan bir değeri 6 olarak yazmıştı. Hancılar, "Doğruyu öğreninceye kadar geçen o 15 dakika boyunca Allah'a yalvararak dua ettim. O gün aslında ateist olmadığımı fark ettim." dedi.

Doktor Tayfun Hancılar, Okmeydanı SSK Hastanesi Onkoloji Servisi'nde her gün 40 hasta bakıyor. Kanser hastalarını tedavi etmeye çalışan Hancılar'ı diğer doktorlardan ayıran özelliği ise müziğe gönül vermiş olması. Onkoloji gibi yoğun bir dalda çalışırken profesyonel anlamda müzikle uğraşması onu oldukça yormuş. Ailesinden ve diğer meslektaşlarından destek gören Hancılar, müzik yapmanın doktorluktan daha stresli olduğunu söylüyor. "Doktorluk yaparken müziğin stresini atıyorum." diyen Hancılar, her iki mesleğinden de vazgeçemeyeceğini vurguluyor.

Doktor Tayfun Hancılar'ın kızının doğumu sonrasında yaşadıkları onun hayatını etkilemiş. Kızının doğumuna kadar ateist olduğunu söyleyen Hancılar, bebeğin doğum sonrası yapılan tetkiklerinde laborantın tahlil değerlerini yanlış işlemesiyle hayatının nasıl değiştiğini şöyle anlatıyor: "Kızımın doğumunun ardından yapılan rutin kontrollerde laborant 0,6 olan bir değeri 6 olarak yazmış. Doğruyu öğreninceye kadar geçen o 15 dakika boyunca Allah'a yalvararak dua ettim. O gün aslında ateist olmadığımı fark ettim. Allah'a inanmaya başladım."

Yıllarca kendisinden başka kimseyi önemsemediğini anlatan Hancılar, kızının kendisinden başkalarını da düşünmesini sağladığını söylüyor. İnancın insan hayatındaki önemini anladığını ise "Kızım Eylül 6 yaşında. Onun inançlı olmasını istiyorum. Hangi dine inandığı önemli değil, fakat mutlaka tutunacak bir dalı olsun." diyor.

Hastalarının tedavi süreçlerinde de inancın öneminin büyük olduğuna değinen Hancılar, "Ben hiç ateist bir hastayla karşılaşmadım. İnsanlar bir sağlık sorunu ile karşılaştıklarında aslında ateist olmadıklarının farkına varıyorlar. Çünkü mutlaka sığınma, dua etme ihtiyacı hissediyorlar. İnançları kesinlikle tedavi süreçlerinde olumlu mesafeler kat ettiriyor." şeklinde konuşuyor.

Müziğin stresini doktorluk yaparak atıyorum

Günde ortalama 40 hasta bakan Dr. Tayfun Hancılar, akşam sahnede terliyor. Geçen yıl çıkarttığı albümüne çektiği ikinci klipte kanser hastası bir kadının hikâyesi anlatılıyor. Ölümcül ve umutsuz olarak algılanan hastalığa yeni bir bakış açısı sunulan klipte olayın mutlu sonla bitmesi, kanser hastalarına moral ve umut veriyor. Hancılar, Issız Adam filmiyle yeniden ünlenen "Anlamazdın" şarkısının yorumcusu Ayla Dikmen'in de doktoruymuş. Dikmen'in hayat arkadaşı Enis Berki'nin hastalığı süresince gösterdiği vefayı yıllar geçmesine rağmen unutamamış. Hancılar, "Enis Bey oldukça varlıklı biriydi. İsteseydi bakıcı tutabilirdi. Fakat o Ayla Hanım'ın yemeğini elleriyle yedirirdi." diyor. Dr. Hancılar doktorluk ve müzisyenliği ise şöyle kıyaslıyor: "Doktorlukta savunmasız ve sağlığını kaybetmiş insanlar bizden bir ümit bekliyorlar. Her iki meslek de birbirinden stresli fakat müzik yapmak daha zor." diyor.

AYŞEGÜL D. AYBAR - ZAMAN

Türbeler, ÖSS adayları ile doldu taştı

15:45 - Kayseri'de Öğrenci Seçme Sınavı'na (ÖSS) girecek adaylar, Seyyid Burhaneddin Hazretleri Türbesi'ni ziyaret ederek başarılı olabilmek için dua etti. Gültepe Caddesi'nde bulunan Hz. Mevlana'nın hocası Seyyid Burhaneddin Hazretleri Türbesi, sınav öncesi öğrenci ve ailelerinin uğrak yeri oldu. Bir yıllık çalışma maratonunun ardından sabah erken saatlerde türbenin yolunu tutan öğrenciler, ÖSS'yi kazanabilmek için aileleriyle birlikte dua etti. 13.06.2009 KAYSERİ netgazete

Aydın Doğan Umre Ziyaretinde
Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, ailesiyle birlikte umre ziyareti yaptı.

Cihan muhabirinin edindiği bilgiye göre, Aydın Doğan, önceki gün öğleden sonra eşi Sema Işıl Doğan, kızı Hanzade Doğan Boyner ve damadı Osman Boyner'le birlikte özel jetiyle Medine'ye geldi.

Medine'de bir gece kalan Doğan ailesine Nüans Turizm yetkilileri rehberlik etti. Doğan ailesi Medine'de Uhud Dağı, şehitlik, Kıbleteyn Mescidi, Kuba Mescidi ve Cuma Mescidi'ni ziyaret etti.

Doğan ailesi, Medine'de Türk yatırımcısı Zeki Yetim'in 'Vadi Buthan' adlı hurma bahçesini de gezdi.

Cuma namazını Mescid-i Nebevi'de kılan Doğanlar, ihrama girip Mekke'ye hareket etti. Dün akşam saatlerinde umre yapan Doğan ailesi daha sonra dinlenmeye çekildi. Aydın Doğan ve beraberindekiler bu sabah Sevr Dağı, Arafat, Mina, Müzdelife ve Nur Dağı'nı gezdi.

DEDESİ CENNET-ÜL MUALLA'DA YATIYOR

Aydın Doğan'ın yıllar önce hacca gelen ve burada vefat ederek Mekke'deki Cennet-ül Mualla'da defnedilen dedesinin kabrini de ziyaret ettiği tahmin ediliyor.

Doğan ailesinin, bu akşam Cidde'de İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu'nun verdiği özel yemeğe katıldığı öğrenildi.

Doğan Holding bünyesindeki Hürriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve yazar Ahmet Hakan'ın geçen yıl yaptıkları umre ziyaretleri medyada geniş yer bulmuştu.
aktifhaber

Müslüman İngiliz komşuya son görev!

04 Kasım 2010 İngiltere'den 5 yıl önce tatil için geldiği Fethiye'deki bir köye yerleşen ve İslamiyeti seçen Kenya asıllı İngiliz vatandaşı Abdul Wahad Shiekh, kalp krizi sonucu öldü. Shiekh, vasiyeti üzerine İslami usullere uygun defnedildi.
İngiltere'de uzun yıllar doktorluk yaptıktan sonra emekli olup 5 yıl önce Fethiye'nin Yanıklar köyüne yerleşen ve köy sakinlerinin yaşamından etkilenip Müslüman olan Kenya asıllı İngiliz vatandaşı 62 yaşındaki Abdul Wahad Shiekh, geçirdiği kalp krizi sonucu bugün hayatını kaybetti. netgazete


En son Ekim tarafından Cmt Şub 20, 2010 8:48 pm tarihinde değiştirildi, toplam 3 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Mar 27, 2009 12:13 am    Mesaj konusu: Hakan Umre'ye gitti Alıntıyla Cevap Gönder

11 Ağustos 2009 Salı
DUGİN! Kafkasya'ya şeriat gelmeli!

Rusların Avrasyacı ideologu ve görüşlerinden Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in de etkilendiği söylenen Aleksandr Dugin, Rus yetkililerin, hakimiyeti altındaki bölgelerde, yerel talepleri göz önünde tutmaları gerektiğini söyledi. Avrasyacılık akımının en önemli ideologu olan Aleksander Dugin, Dağıstan'da yayınlanan ve tüm Rusya'da dağıtılan Nastoyaşeye Vremya adlı haftalık gazeteye verdiği demeçte, bugün sadece Kafkaslar'ın değil Rusya'nın tamamının ideolojik ve siyasi bir kriz içerisine girdiğini, Kremlin'in de sorunun farkında olduğunu öne sürdü. Rusya'da yaşayan aydınların Ortadoks düşüncenin daha fazla ülke politikasını etkilediğini düşündüklerini ama bunun doğru olmadığını söyleyen Dugin şunları söyledi:

"Şu anda Rusya'nın Ortadoks İmparatorluğu olduğunu söylememiz için çok erken. Ancak ben bunu çok isterdim. Hatta bunun için gerekli her türlü desteği vermeye de hazırım. Bence maneviyatsız toplumlar, yaşama şansı bulamaz. Nitekim bunu Müslüman ülkeler de göstermekte. Bugün tüm sosyal zorluklar ve ekonomik krizlere rağmen, Müslüman ülkeler inanılması güç siyasi, sosyal ve kültürel aktiflik göstermekte. Rus İmparatorluğu'nun da sabırlı ve hoşgörülü olması gerekiyor. Tarihte bunu Altınordu devleti başardı. Devletin hakimi Özbekler olsa da, azınlık durumunda olan Ruslar muhafaza edildiler." Ulus devlet anlayışının doğru olmadığını ifade eden Dugin'e göre, ulus devletin bir halkı, bir dili, bir dini ve aynı kültürü olması gerekiyor.

"İmparatorluk çeşitlilik demektir ve orada her halkın, dinin kendine özgü yeri bulunmaktadır" diye konuşan Dugin, "Bugün Rusya'da ulus devlet anlayışını savunan ve Kafkasya halklarının yok olmasını arzu eden insanlar bulunmakta. Bu tür projeler Anatoli Çubays ve Leonid Gozman tarafından ortaya atıldı" şeklinde konuştu. Dugin sözlerine şöyle devam etti: "İmparatorluk projesi AB'ye benzemekte. Hayalimdeki imparatorlukta hem Kafkasya hem de Rusya'nın diğer bölgelerinde yaşayan Müslümanlar, sosyal haklara ve politik statüye sahip olacak. Bazı bölgelerde ise İslam şeriatı uygulanacak. Bu manada Çeçenistan lideri Ramzan Kadırov ve İnguşetya lideri Yunusbek Yevkurov'un düşüncelerini destekliyorum." Kremlin'in yerel taleplere kulak vermesi gerektiğini ve onlar dile getirilmeden önce harekete geçmesi gerektiğini düşünen Dugin, en ilginç görüşünü ise dazlaklar hakkında dile getirdi: "Onların ve genelde de Rus faşizminin, ABD ve Batı ülkelerinin ürünü olduğunu düşünüyorum. Düşmanlarımız bölgesel isyanları ve aşırı akımları destekledi. İstediklerini elde edemediklerinde ise yapay bir şekilde Rus ırkçılığına oynamağa başladı. Bu ABD'nin Rus toplumuna karşı yürüttüğü savaşın bir parçasıdır. Bu konuda özel araştırmalarım oldu ve kanaatimin doğru olduğuna inanıyorum." Dugin'in açıklamalarında halen Londra'da faaliyet gösteren Putin karşıtı ünlü oligark Boris Berezovski ile Rus muhalefetinin önemli ismi eski satranç şampiyonu Kasparov da 'Batı ajanı' olarak yaftalandı. Ergenekon operasyonlarının başında 'Tutuklamalar Rusya'ya meydan okumaktır' başlıklı duyurular yayınlayan Avrasyacı grubun önderi Dugin, inaçlı bir Ortodoks olarak biliniyor.

Türkiye'de Küre Yayınları tarafından yayınlanan 'Rus Jeopolitiği - Avrasyacı Yaklaşım' adlı kitabında ise Dugin, Türklüğe karşı İran'la ittifak öneriyor, 'Rusların dünya hakimiyeti mücadelesi bitmemiştir' diyerek, 'Kafkasya ve Orta Asya'nın İran'ın nüfuzuna terk edilmesini' istiyordu. Son söyleşisinde, Rus periferisi olarak gördüğü Kafkasya gibi yerlerde Müslümanlara dini özgürlük verilmesini savunan Dugin, Rus toprakları olarak gördüğü Tataristan ve Başkortistan gibi yerlerdeki Türk asıllı nüfusun asimile edilmesini savunuyor.


Geçtiğimiz aylarda Los Angeles Times ile mülakat yapan Dugin'in bürosunda muhabirin ilk fark ettiği ise tüm odanın üzerinde Birleşik Rusya yazan bayraklar donanmış olmasıydı. Aleksandr Dugin'in düşüncelerinin özü ise kendi ağzından söyle: "İlke olarak, Avrasya ve bizim alanımız, Rusya heartland'ı, bir yeni anti-burjuva, anti-Amerikan devrimin başlatılacağı yerdir. Yeni Avrasya imparatorluğu ortak düşman temel ilkesi üzerinde kurulacaktır: Atlantikçiliğin ve ABD'nin stratejik denetiminin ve ayrıca liberal değerlerin bize hükmetmesinin reddi. Siyasi ve stratejik birliğimizin temeli, bu ortak uygarlık dürtüsü olacaktır."

http://anadoluhaber.blogspot.com/2009/08/dugin-kafkasyaya-seriat-gelmeli.html

Nagehan Alçı/Akşam
Sabah'taki Mescit

Sabah Gazetesi'nin içine bir mescit açılmış. Önceki gün bunu bazı medya siteleri 'flaş' haber olarak verdiler. Burada işi haber haline getiren, mescidin Sabah'ta açılmış olması malum. Bu, 'yandaş'laşma tezini güçlendiren bir gelişme gibi sunuluyor. Öyle mi hakikaten?

SANKİ DEVLET SIRRI
Öncelikle 'hangi gazetede mescit var?' sorusunun cevabını bulmak için teker teker gazete santrallarını aradım. Ancak sorunun cevabını almak pek kolay olmadı. İstisnasız hepsinde şüpheli bir 'bu bilgiyi neden öğrenmek istiyorsunuz?' tepkisiyle karşılaştım. Düşünsenize, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, mescit olup olmadığını sormak devlet sırrı sormak muamelesi görüyor.

YANDAŞ MEDYADA VAR
Yeni Şafak'ta, Vakit'te, Zaman'da ve Star'da varmış. Hem de uzun zamandır. Bu, haber değeri taşımıyor tabii. Ne de olsa onlar 'yandaş'. Ama bunlara karşı Yeni Çağ'da da varmış. Yeni Çağ dini ve milli hassasiyetleri yüksek olanların hazırladığı bir gazete ama yandaş olmaktan kat be kat uzak.

AKŞAM'DA BODRUM KATTA NAMAZ
Sonra Doğan Grubu gazetelerini aradım. Santrala 'Binanızda mescit var mı?' diye sorunca 'Kesinlikle yok efendim!' cevabını aldım. (Yok ve bundan gurur duyuyoruz. Biz çağdaşız!) tonu. Bununla da yetinmedim. Bizdeki durumu merak ettim. AKŞAM Yayın Grubu'nun binasında da mescit yokmuş ama bazı çalışanlar (çaycılar ve kat görevlileri) bodrum kattaki bir boşlukta kılıyorlarmış namazlarını.

DOĞAN GRUBU NE YAPIYOR BİLMİYORUM
Doğan Grubu'ndakiler ne yapıyorlar, bilmiyorum. Ya onlar da bir ücra köşe buluyorlar ya da 'Allah affetsin' deyip araziye uyum sağlıyorlar. Sonuçta ortada talep edilmesi inanç özgürlüğü açısından son derece normal olan bir durum var: Ezici çoğunluğu Müslüman olan işyerlerinde ibadet etme hakkı. (Çoğunluk olmasalar bile aynı talepte bulunmaya hakları var) Ha, şimdiye kadar bu hak için sesini yükselten olmamış. Asıl haber olan bu. Yani Sabah'ta mescit açılması değil, bugüne kadar açılmamış olması haber. Ve de ülkenin en çok gazeteci çalıştıran kurumlarında da hala olmaması.

ONLAR ÇAĞDAŞ DEĞİL Mİ
Geçtiğimiz yıl BBC yeni bir Arapça kanal açtığında son teknolojik imkanlarla donattığı binasının içine Müslüman çalışanlar için ibadet yeri yapmadı diye İngiltere'de kıyamet kopmuştu. Kanalın 220 çalışanına, karşı binada namaz kılma yeri gösterilmiş, BBC yetkilileri bu hatadan dolayı özür üzerine özür dilemişlerdi. Onlar çağdaş değiller miydi?

SABAH'I KUTLUYORUM
Bu, dine ait her şey= AKP= yandaş= Atatürk karşıtı denklemi gittikçe uzamaya ve bizleri medeniyetten uzaklaştırmaya başladı. 'Normal' ülkelerde ibadet yeri talep etmek artık 'temel ifade özgürlüğü' kapsamına giriyor. Onlar bunun çok ötesinde hakları tartışıyorlar.

Ben Sabah'ı kutluyorum. Normalleşmeye bir adım atmış. Dilerim bizim gazete de onu izler!

Akşam


'Yoldan Çıkmanın Bedeli'
05 Temmuz 2009 09:11

Kanser tedavisi gördüğü hastaneden taburcu edilen Murat Göğebakan, "Başıma gelenler tesadüf değil" dedi...

Lösemi tanısıyla 2 ay önce Okmeydanı'ndaki Memorial Hastanesi'nde tedavi altına alınan şarkıcı Murat Göğebakan taburcu oldu... Anadolu Kavağı'ndaki evinde istirahat eden 41 yaşındaki şarkıcı, eşi Sema Göğebakan'ın desteğiyle hastalıkla mücadele ediyor.

İLİK BEKLİYOR

Evinde ziyaret ettiğimiz Göğebakan, hayatında ilk kez dinlendiğini söyledi. Ekim'de sevenlerinin karşısına çıkacak sanatçı, saçlarının dökülmesine fırsat vermeden kazıtmış. Yeni halinden oldukça memnun olan Göğebakan, yine de objektiflerin karşısına geçmek istemiyor. Vaktini, evinde gitar çalarak ve hayranlarından gelen mektuplara bakarak geçirdiğini belirten ünlü şarkıcı, "Genetik raporlar temiz. Ailemde kanser yok. Bu vücudumun bir anlık şasesi. Hayatımın dönüm noktasını yaşadım. Yıl sonuna kadar bir vakıf kuracağım" dedi. Hastanede kaldığı 60 gün boyunca koridorlardaki iniltileri anlatacağı bir CD hazırlayacağını ifade eden şarkıcı, hastanede hasta yatağında yatmadığını, refakatçiler için hazır bulunan çekyatta uyuduğunu ve refakatçi yemeği yediğini kaydetti. Hastalığının 2 yıl boyunca kontrol edileceğini söyleyen Göğebakan, şöyle konuştu: "Doktora '1-2 yıl yaşayacaksam bana söyle' dedim. 'Öyle bir şey yok' dedi. Başta çok kötü biliyorduk ama değilmiş. İlik nakli olursa hiçbir tedavi görmeyeceğim. 4 kardeşimden örnek alındı, biri uymadı. Diğerlerinin sonucunu bekliyoruz."

'BUNUN BEDELİNİ ÖDEYECEĞİM'

Göğebakan, insanların vücutlarının 4 saatte toplayacağı kanı bile vermediklerini belirterek, "Şu Laila'ya Reina'ya giden kardeşlerimiz, orada bir gecede verdikleri parayı bir vakfa bir kere verseler onbinlerce insanın hayatı kurtulur. Ama 1 lira iste vermezler. Oysa 3-5 muhterem kendini göstermek için birkaç bin lira öder" dedi. Kansere yakalanmasının tesadüf olmadığını da sözlerine ekleyen Göğebakan, "Yapmamız gerekenleri yapmadık. Unuttuk her şeyi. Ne oldum delisi olduk. Bizi dünyaya getiren anamızı babamızı unuttuk. Açlık günlerimizde, sefalet günlerimizde patrona yalakalık yapan soytarılar gibi, o zaman yanımızda olan kardeşlerimizi unuttuk biz. Rahat rahat güldük. Eğlendik. İnsanlara yalancı mutluluklar gösterdik" diye konuştu. Allah'tan başka kimseye eyvallahı olmayacağını ifade eden Göğebakan, "Şu kelimeleri eğer bundan 10 yıl önce söylemiş olsaydım belki de Cenabı Allah bana bunları yaşatmayacaktı. 'Beni ilgilendirmez' dedim. 'Bana ne' dedim. 'Boşver' dedim. Yolumuza ekmeğimize baktık. Ama öbür tarafta rezillikler yaşatıldı. Bunları yapmadım. Kendi parama düştüm. Söylenmesi gerekenleri söylemedim. Bunun bedelini de ödeyeceğim" dedi.
aktifhaber

İngiliz basını: Şeriat mahkemeleri gizlice çoğalıyor

30 Haziran 2009 Britanya'da yayımlanan Daily Mail gazetesi, "Ülkede en az 85 şeriat mahkemesinin kapalı kapılar ardında faaliyet gösterdiğini ve bu tür mahkemelerin her geçen gün daha da yaygınlaştığını" öne sürdü.
Civitas adlı bağımsız bir düşünce kuruluşunun yaptığı bir araştırmanın sonuçları, Britanya'da faaliyet gösteren şeriat mahkemelerinin sayısının tahmin edilenin çok ötesinde olduğunu ortaya koydu. Araştırmacı ve akademisyen Denis McEoin, kısa süre önceye kadar ülkede sadece 5 şeriat mahkemesinin bulunduğuna inanıldığını, ancak gerçek rakamın bunun tam 17 katı kadar olduğunu ifade etti.
Bu mahkemelerin büyük bölümünün ülkedeki camilerde faaliyet gösterdiği ve Müslüman İngilizler arasındaki finansal anlaşmazlık ve aile sorunlarını İslami kurallara göre çözdüğü belirtildi.

Geçen yıl bir açıklama yapan Anglikan Kilisesi lideri Canterbury Başpiskoposu Dr. Rowan Williams ve Lordlar Kamarası Hukuk Kurulu başkanlığından geçen yıl ayrılan Lord Phillips de bu mahkemelerin Müslümanların arasındaki finansal ve ailevi anlaşmazlıkları çözmesi fikrine açıkça destek vermişlerdi.

Britanya'da halen uygulanan sistem gereği devletin denetiminde faaliyet gösteren Londra, Manchester, Bradford, Birmingham ve Nuneaton'daki 5 şeriat mahkemesinin aldığı ve iki sayfayı geçmeyecek kararlar aile mahkemesi yargıcının onayına sunuluyor. Karar ulusal hukuk sisteminde onaylandıktan sonra geçerli sayılıyor.
netgazete

Hadise, finale Yasin okuyarak çıkmış

Türkiye adına yarıştığı Eurovision şarkı yarışmasında 4. olan Hadise, Moskova'da yarı final öncesi Yasin okuduğunu söyleyen

19 Temmuz 2009 10:55

Belçika'da doğup büyüyen ünlü şarkıcı Hadise, inançlı bir Müslüman olduğunu açıkladı.

BUGÜN Gazetesi Magazin Müdürü Bilal Özcan’ın Kanaltürk'te yayınlanan "Laf Aramız"da isimli programına katılan Hadise, Moskova'da yarı final öncesi Yasin okuduğunu söyledi.

Bugün saat 18.00'da Kanaltürk Televizyonu'ndan ekrana gelecek olan programda Hadise, Özcan'a şunları söyledi:

ÇOK iNANÇLIYIM

Moskova çok sıcaktı. Saçım ve makyajım yapılmadan önce, Yasin okudum yarı finalde. Ve inanılmaz rahatladım. O günden sonra Moskova'da yağmur yağdı. Çok inançlıyım. Anneme de ‘dualarını eksik etme’ derim.

haber7

TÜRBANIYLA YEMİN ETTİ
24 Haziran 2009 08:11
Türk asıllı Mahinur Özdemir, türbanıyla yemin etti, salondan alkış aldı...



Avrupa'nın ilk ve tek başörtülü milletvekili olarak Brüksel Parlamentosu'na seçilen Mahinur Özdemir, (26) dün yemin edip görevine başladı. Özdemir, başörtüsü sebebiyle 'kriz' yaşanacağı iddialarının aksine herhangi bir sorunla karşılaşmadan parlamentoya girdi.

Yemin için kürsüye giderken, salonda alkış sesleri yükseldi. Federal yapılı Belçika'nın Brüksel Parlamentosu'na, Hıristiyan Demokrat Parti (CDH) adayı olarak giren Özdemir, ilk oturumda, en genç milletvekili sıfatıyla kâtip üyelik yaptı.

Koalisyon hükümetini kuran Sosyalistler, Yeşiller ve Hıristiyan Demokratlar, Türk asıllı vekile destek verirken, CDH Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Joelle Milquet, anayasanın dinî özgürlükleri güvence altına aldığına dikkat çekti. Yeşiller Eşbaşkanı Jean-Michel Javaux ise "Biz (dinler arasında) tarafsız bir ülkeyiz, dinsiz değiliz." dedi.

İKÖ yetkilileri son yıllarda yaşanan birçok İslam karşıtı tahrikin Avrupa'da meydana geldiğine dikkat çekiyor. Bu sebeple AB ülkeleriyle İKÖ'nün daha koordineli çalışmasını sağlayacak bir mekanizmanın gerekliliği uzun zamandan beri Genel Sekreter Ekmeleddin İhsanoğlu'nun gündeminde yer alıyordu. Teşkilatın bakanlar kurulu toplantısında İKÖ'nün pozisyonunu ve misyonunu Avrupa'ya anlatmak, AB ile angajmana girmek ve sivil toplum örgütleriyle işbirliğini artırmak amacıyla Brüksel'de temsilcilik oluşturulmasına karar verildi. İhsanoğlu, karikatür krizi sırasında görüştüğü Avrupalı yetkililere konuyu detaylı olarak anlattı. Genel Sekreter'i Cidde'de ziyaret gelen AB Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Javier Solana da projeye sıcak baktı. Ekmeleddin İhsanoğlu, Ocak 2007'de Brüksel'e gelerek Belçikalı makamlara talebini iletti. Belçika'nın da sıcak bakmasının ardından temsilciliğin görevleri, diplomatik statüsü ve ayrıcalıkları konuları müzakere edilmeye başlandı.

Toplam 89 üyeli parlamentoda yemin ederek göreve başlayan milletvekilleri arasında, Mahinur Özdemir'in yanı sıra Türk kökenli Sosyalist Parti (SP) üyeleri Emir Kır ve Emin Özkara da yer aldı. 75 üyeli Valon Parlamentosu'nda da yemin töreni dün yapıldı. PS'den seçime giren Serdar Kılıç, asil üyelerden bazılarının geri çekilmesi üzerine Valon Parlamentosu'na girmeye hak kazanan ilk Türk asıllı vekil oldu.

Belçika, günlerdir Mahinur'un meclise başörtüsü ile girip girmeyeceğini tartışıyordu. Brüksel'deki diğer büyük partilerin aksine yabancı kökenlilere mesafeli duruşuyla dikkat çeken Valon Liberaller'in (MR) Mahinur'u engelleme girişimi ise sonuç vermedi. Koalisyon hükümetini kuran büyük partiler Sosyalistler, Yeşiller ve Hıristiyan Demokratlar Türk asıllı vekile destek verdi. Ülkede parlamentoda da dini ve felsefi sembollerin taşınmasına ilişkin genel bir kural bulunmuyor. Halkın seçtiği temsilcilerin tarafsız olmadıkları, inanç ve eğilimlerini açıkça gösterebilecekleri, Belçika'nın laik bir devlet yapısında olmadığı, "tarafsızlık" ilkesini benimsediği belirtiliyor. Anayasa, her vatandaşa inanç özgürlüğü ve bunu ifade etme hakkı tanıyor. Ancak, kamu sektöründe, okullarda ve özel sektörde bazı "istisnalar'' uygulama konusu oluyor.

Başörtülü bir vekilin meclise girmesi Belçika'da siyasetçiler, medya ve sivil toplum, farklı yaklaşımlarla "dini semboller'' konusunu gündeme taşıdı. Yeni hükümet müzakerelerine dahil edilmeyen Valon Liberaller (MR), yemin töreni öncesinde parlamentoda başörtüsünü yasaklamak için öneri hazırlığına girişti. Ancak bu girişim birçok kesim tarafından eleştirildi.

Belçika'nın en genç, ilk ve tek başörtülü milletvekiliyle ilgili tartışmaları manşetten veren Le Soir gazetesi yasakçı MR'ye sert tepki gösterdi. Le Soir'ın din ve felsefe konularından sorumlu editörü Ricardo Gutierrez, önceki günkü makalesinde "hiçbir demokratın parlamentoların oy verenlerin çeşitliliğini yansıtması gerektiğine itiraz edemeyeceğini" vurguladı. Belçika'yı Avrupa'nın birçok basın örgütünde temsil eden Gutierrez, "Bugüne kadar federal parlamentolar için 21, bölgesel parlamentolar için 18 yaşını dolduran ve o seçim bölgesinde ikamet eden her Belçika vatandaşı milletvekili olabiliyordu. Ne daha eksik, ne daha fazlası. Yeni kriterler önererek, başörtüsü, türban, haç ya da kippa takanların artık toplumu temsil etmediklerini mi savunacağız? Böyle bir şekilci yaklaşım olgun demokrasilerden daha çok Pyongyang (Kuzey Kore yönetimi) açısından değer taşıyabilir." diye yazdı.

aktifhaber

NAMAZDAN ETKİLENDİ MÜSLÜMAN OLDU



17 Haziran 2009 13:25
Antalya'nın Alanya ilçesinde bir otelde çalışan Rus kız, iş arkadaşının namaz kılmasından etkilenerek Müslüman oldu.
Edinilen bilgilere göre, yaklaşık 2 yıl önce tatil için geldiği Alanya'ya hayran kalan Marıa Zıveyra (24), iş teklifi alarak bir otelde çalışmaya başladı. Bir süre sonra otelde çalışanlarla arkadaşlıklarını ilerleten Zıveyra, bir arkadaşının günde 5 vakit abdest alarak namaz kılması ve Ramazan ayında oruç tutmasından etkilendi. Neden namaz kılındığını ve abdest alındığını arkadaşına soran Zıveyra, zamanla İslam dinine ilgi duymaya başladı. Müslümanların yaşantısı ve ibadet yerlerine hayran kalan Rus kız, internet ve dini kitaplardan İslam dinini detaylı bir şekilde araştırmaya başladı. Namaz kılan arkadaşından da bilgiler alan Rus, Müslüman olmaya karar vererek Alanya Müftülüğü'ne başvurdu.

Rus Zıveyra, için Alanya Müftülüğü'nde tören düzenlendi. İlçe Müftüsü Ahmet Hamdi Başpınar ile birlikte Kelime-i Şahadet getiren Rus kız, Meryem adını alarak Müslüman oldu. Alanya Müftüsü Rus kıza Rusça Kur'an-ı Kerim hediye etti. Törenin ardından müftülük binası yanında bulunan Emine Öz Müftüoğlu Camii'ne giden Zıveyra, Rusça Kur'an-ı Kerim okuyup dua ederek Allah'a şükretti.

Müslümanlığı seçtiği için çok mutlu olduğunu anlatan Meryem Zıveyra, kendisini çok şanslı hissettiğini söyledi. İslam'ın hem yaşantı hem de inanç konusunda çok farklı bir din olduğuna işaret eden Zıveyra, "Arkadaşım sayesinde Müslümanlığı seçtim. Arkadaşım olmasaydı önceki yaşantıma devam edecektim. O devamlı namaz kılarak Allah'a dua ediyordu. Bu beni çok etkiledi. Ayrıca tanıdığım birçok kişi namazın yanı sıra Ramazan ayında oruç tutuyordu. Bu ilk etapta bana çok ilginç geldi. Ancak yaptığım araştırma sonunda bunların İslam dininin şartları olduğunu öğrendim. Ben de artık dua öğrenerek namaz kılacağım." dedi.

haber10

Görülmemiş Türban Protestosu
01 Haziran 2009 08:16

İtalya'da öyle bir türban dayanışması yaşandı ki, türban konusunun kriz olduğu Tunus ve Türkiye'de bile böylesi görülmedi. İşte İtalya'daki o olay..

Fas asıllı vatandaşın türbanı ülkede büyük bir tartışmaya yol açtı

İtalya'nın Torino kentinde 300 yıllık bahçeleri ile ünlü turistik saray Venaria Reale’nin bilet gişesinde çalışan Fas asıllı Yamna Amellal’ın türbanı ülkede büyük bir tartışmaya yol açtı.

Cuma günü bir ziyaretçinin La Stampa gazetesine mektup göndererek 35 yaşındaki Amellal’ı şikayet etmesi üzerine iş arkadaşları ayağa kalktı. Ofisteki tüm kadın çalışanlar, Amellal’dan özür dilenene kadar işe türbanla geleceklerini açıkladı.

Erkekler de eyleme kefiye takarak destek verdi. Sarayın müdürü Francabandiera Michael de “Amellal yedi yıldır bizimle ve işini iyi yapıyor. Onun türbanı çok kültürlülüğün simgesi ve bundan kimse rahatsız olmamalı” dedi.

Arkadaşlarına destek veren kısa kollu, mini etekli ancak başında türban bulunan personeller oldukça ilginç görüntüler oluşturdu.

aktifhaber

Eski milli futbolcu Hakan Şükür, Umre'ye gitti
12:00 - Hakan Şükür, Atatürk Havalimanı'na gelişi sırasında kendisini bekleyen gazetecilerin görüntü almasını istemedi. Herhangi bir açıklamada bulunmayan Hakan Şükür, yanındaki arkadaşı ile birlikte sorulan soruları cevapsız bırakarak yürüdü. Hakan Şükür, daha sonra Suudi Arabistan Havayolları'nın tarifeli uçağıyla Umre'ye gitti. 26.03.2009 İSTANBUL netgazete

HOLLANDA ORDUSUNUN MÜSLÜMAN TERCİHİ

7 Nisan 2009 20:42
Hollanda Silahlı Kuvvetleri, ordu içinde din hizmetlerini yerine getirebilmek amacıyla ilk kez iki Müslüman din görevlisini işe aldı.
Savunma Bakanlığı sözcüsü Lahey'de yaptığı açıklamada, ordunun bir süredir Müslüman din görevlilerini işe alma planı bulunduğunu, seçilen iki adayın bir eğitimin ardından geçen hafta yemin ederek, göreve başladığını bildirdi.
Sözcünün verdiği bilgiye göre, Türk Suat Aydın ile Fas kökenli Ali Eddaoudi, ordunun sivil personeli olarak görev yapacaklar. İmamlar kışladaki günlük görevleri sırasında üniforma giymek zorunda olacaklar.
Hollanda Silahlı Kuvvetleri, geçen yıl orduya Müslüman din görevlisi almayı kararlaştırmış ve bu konuda resmi olarak tanınan ülkedeki Müslüman kuruluşların üst düzey temsilcileriyle temasa geçmişti.

UMREYE GİDEN YILDIZ TİBE, SİBEL CAN'I ELEŞTİRDİ

Yıldız Tilbe, Sibel Can'a nasihatta bulundu.Umreye gittiğini açıklayan Yıldız Tilbe, kendisi gibi kutsal topraklara giden sanatçı Sibel Can'ı sert bir dille eleştirdi: Sen de Allah'ın evini gördün. Huzuru hissettin. Artık hayatına bir çeki düzen ver. Denize giderken mayo giyersin, yağmura çıkarken şemsiye alırsın orası da öyle. Umreye gidince haliyle hayatında birtakım şeyler değişmeli. Artık Sibel Can da tanga giymesin. Hayatını değiştirip kendine çeki düzen vermeli. Orası Allah'ın evi" dedi. netgazete

ABD Ahlak polisinden tanga yasağı
11.06.2009 - 00:26

Washington eyaletinde bulunan Yakima kentinde bundan böyle kadınların tanga iç çamaşırı giyip vücutlarını 'fazlaca' sergilemelerine karşı sert önlemler önlemler alınacak.

'Poposunun çatal kısmının görünürken' yakalanan kadınlar 1200 dolar para cezasına çarptırılabilecek. Eğer bu manzaraya 14 yaşından küçük çocuklar maruz bırakılırsa ceza 5 bin dolara çıkacak.

Yeni yasaya göre, kadınların kamuya açık yerlerde transparan kıyafetler ve mahrem yerleri gözükecek şekilde tanga giymeleri suç sayılacak.

Yetkililer, yeni yasayla kamuya açık yerlerde tanga giyilerek pantolonun aşağıya indirilmesi sonucu 'popo çatalının görünmesiyle' ortaya çıkan 'sakıncalı görüntülerin' önüne geçmeyi amaçlıyor.

Yakima belediye başkanı Dave Elder, yeni yasayı, 'üzerlerinde yeterli giysi olmayan ve kıyafetleri edep yerlerini fazlaca açıkta bırakan kadınların bulunduğu kahve dükkanlarının sayısındaki patlama üzerine' belediye meclisinin gündemine getirmiş.

'SEKSPRESSO'
Kentte geçenlerde açılan üçten fazla kahve dükkanının son derece çekici garsonları işe aldığı ve garsonların müşterilere bikinilerle ve tangalarını gösterecek kıyafetler giyerek espresso servisi yaptığı belirtiliyor.

Durumdan rahatsızlık duyanlar, olayı espressoya atıfla 'sekspresso' diye nitelerken, dükkanların kahve satabilmek için seksi kullandığını savunuyor.

Belediye meclisi üyeleri önceki gün, ikiye beş oyla yasayı kabul ettikleri yasa her ne kadar kahve dükkanlarını hedef alsa da, neticede diğer kadınları da kapsıyor.
Gazeteport

Çin'de Metroda 'haremlik selamlık' tartışması

İşe gidiş-geliş saatlerinde metronun yoğun olması ve kadınlara yönelik cinsel taciz olaylarının artması Pekin'i karıştırdı. Çinli yetkililer şimdi yeni bir uygulama peşinde.

10 Haziran 2009 17:36

Çin'de Pekin, Şanghay ve Guangco gibi büyük şehirlerde özellikle işe gidiş-geliş saatlerinde metronun yoğun olması ve kadınlara yönelik cinsel taciz olaylarının artması, "kadınlara özel vagon" uygulamasını gündeme getirdi.

Gelen şikayetlerin artması ve sivil toplum kuruluşlarının baskısıyla yerel yönetimler çözüm yolu aramaya başladı.

Çin Merkez Televizyonunun (CCTV) haberine göre yetkililer, "kadınlara özel vagon" uygulamasına sıcak bakmadıklarını, farklı alternatifler üzerinde durduklarını kaydettiler.

Sadece kadınlar için farklı bir yer tahsis etmek yerine, toplu taşıma araçlarında kadınlar, çocuklar ve yaşlılar için ayrı bir bölüm olabileceğini belirten yetkililer, sadece Pekin'de günde 4 milyondan fazla kişinin metroyu kullandığını ve bunun yarısının kadın olduğunu vurgulayarak, "kadınlara özel vagon" uygulamasına geçmenin zor olacağını söylediler.

Dünyada "kadınlara özel vagon" uygulamasının dini nedenlerden dolayı 2 ve taciz olayları nedeniyle 7 olmak üzere toplam 9 ülkede uygulanmakta olduğunu ifade eden yetkililer, en kısa zamanda Çin'in büyük şehirlerinde "kendilerine uygun" bir uygulama geliştireceklerini bildirdiler
haber7

CHP’li Başkan, Şeyh Semerkandi Türbesi’nde
12:40 - Ankara’nın Yenimahalle ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Fethi Yaşar, Kızılcahamam’ın Çamlıdere ilçesine giderek bir türbe, bir de mezar ziyaretinde bulundu. Şeyh Ali Semerkandi Türbesi’ni ziyaret edip dua eden Yaşar, Yenimahalle eski Belediye Başkanı Abdurrahman Oğultürk’ün mezarını ziyaret etmeyi de unutmadı. 18.06.2009 ANKARA netgazete

Sahneye Fatiha Okutup Çıkmış
01 Temmuz 2009 13:14

Ünlü şarkıcı Madonna sahneye Fatiha okutup çıkmış. İşte en yakınındaki kişiden çok özel anılar...

Türk dansçı Yaman Okur, Madonna için "O çok özel biri" dedi ve ekledi: Konserden önce Müslüman bir dansçıyla beni Fatiha okurken gördü. İki gün sonra bize "Elham'ı söyleyin" dedi. Sahneye onunla birlikte dua edip çıktık!

aktifhaber

Almanya, Müslümanlara zorunlu İslam dersi verecek
18:00 - "Frankfurter Allgemeine Zeitung" gazetesi, KRV Eyaleti Uyum Bakanı Armin Laschet'in, eyalet meclisinde temsil edilen partilerin bu konuda uzlaşma sağladığını, ancak İslam dersinin yürürlüğe konulmasının büyük çabalar gerektirdiğini söyledi. İslam din derslerinin Müslüman öğrenciler için zorunlu olacağı ve bu derslerde alınan notların, not ortalamasına dahil edileceği bildirildi. KRV eyaletinde yaklaşık 310 bin Müslüman öğrencinin yaşadığı tahmin ediliyor. 02.07.2009 BERLİN
netgazete

Göremedikleri Kur'anı kabartma yazıyla okuyorlar
00:40 - Tokat'ta, görme engelli öğrencilere yönelik Kuran kursu açıldı. Vali Vekili Şükrü Çakır, kursun görme engelli öğrencilerin talebi üzerine açıldığını belirterek, "Talep doğrultusunda onlara da bu yaz Kuran kursu açtık. Özel alfabeleri ve öğretmeni olan kursumuzda, 30'un üzerinde görme engelli kız ve erkek öğrencimize Kuran öğretiliyor" dedi. Öğrencilerle birlikte kursa katılan görme engelli Sulusaray Merkez Camisi Müezzini Yunus Yavaş, ilköğretim okulu 5. sınıfta görme engelli olduğunu söyledi. 08.07.2009 TOKAT netgazete

Kutsal topraklara yaya olarak gidiyorlar


05 Ağustos 2009 Kutsal topraklara gitmek üzere Kazakistan'ın Astana kentinden yaya olarak yola çıkan 35 kişilik kafile Türkiye'ye geldi.
Aralarında bir Özbek, bir Tatar, bir Rus ve 32 Kazakistan uyruklunun bulunduğu 35 kişilik kafile, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesi Gürbulak Sınır Kapısı'ndan giriş yaparak Diyadin ilçesine ulaştı. 2 çocuk, 8 kadın ve 25 erkeğin bulunduğu kafile "Türkiye" sloganları atarak kamp alanlarına geçtiler. Ellerindeki bayraklarla yürüyen kafile İpekgeçidi mevkisinde dinlendi.
Kafilenin en yaşlısı 81, en genci ise 14 yaşında olan ekip üyelerinin Türkiye'ye 2 ayda ulaştığı bildirildi. Her gün ortalama 30 kilometre yürüyen kafile, Kurban Bayramı'na doğru Mekke'ye ulaşmayı hedefliyor. Gençlik döneminde yine yaya olarak Kabe'ye gittiğini belirten 81 yaşındaki Salgarayev Seitkazi, kutsal topraklara ikinci kez yaya olarak gitmenin mutluluğunu yaşadığını söyledi.
Gittikleri yerlerde kendilerine destek beklediklerini belirten Seitkazi "Bizim amacımız dünya barışına katkı sağlamaktır. Bu bağlamda Türk kardeşlerimizin de ekibimize katılmasını bekliyoruz" dedi.
Bütün dünya insanlarını dostluğa çağırmak iç in yollara düştüklerini dile getiren Kafile Başkanı Abdullin Ruslan ise, yürüyüşe herkesin katılabileceğini söyledi.
Herkesin kendilerini görebilmeleri ve insanlarla konuşabilmeleri amacıyla yolculuğa yaya olarak çıktıklarını vurgulayan Ruslan, "Biz bütün inananları dostluğa çağırıyoruz. Yaya olarak gitmemizin sebebi herkesle yüz yüze görüşmek ve gayemizi anlatmaktır. Gittiğimiz yollar bizim atalarımızın yürüdüğü yollardır. 2 aydır yollardayız. Rusya, Dağıstan, Azerbaycan ve İran'dan geçtik. Şimdi Türkiye'deyiz. Bir ayda Türkiye'den geçeceğiz" diye konuştu.
netgazete

Zeynep Tokuş'un hayatı Ahmet Özhan'la tanışınca değişti! Kendini tasavvufa adayan ünlü oyuncu sürekli Mevlana okuyor



11 Ağustos 2009 - Jinekolog eşi Alp Nuhoğlu ile evliliğini 2 ay önce noktalayan Zeynep Tokuş, tasavvufa yöneldi. Tokuş’un bu değişiminde TRT ekranlarında yayınlanan “Ayrılık” isimli dizideki rol arkadaşı Ahmet Özhan’ın etkili olduğu öğrenildi. Dizi setinde sabahlara kadar Özhan’la sohbet eden Tokuş, yaşamını kökten değiştirmeye karar verdi. Tüm vaktini Mevlana’nın eserlerini okuyarak geçiren Tokuş’un yakın çevresine, “Ahmet Özhan’ın gözlerine baktım ve derinlere indim, dünya gerçekten çok boş” dediği öğrenildi.
netgazete

Bakanlar Mevlana Müzesi'ni Ziyaret etti
13 Ağustos 2009 20:55

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Mevlana Müzesini ziyaret etti.


Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı için Konya'ya gelen Babacan, Yılmaz ve Şimşek, toplantının ardından Mevlana Müzesine geçti.

Müze Müdürü Yusuf Benli, bakanlara, müze binası ve içinde sergilenen eserlerle ilgili bilgi verdi, kendisine yöneltilen soruları cevaplandırdı.

Öte yandan bakanlar, Mevlana Müzesi'ni diğer ziyaretçiler gibi ayakkabılarının üzerine galoş giyerek gezmek yerine, ayakkabılarını çıkararak gezmeyi tercih etti
aktifhaber

Hollanda’da en popüler isim: Muhammed
16:30 - Hollanda’da İslam karşıtı Geert Wilders'in lideri olduğu Özgürlük Partisi’nin (PVV) yönelttiği soru önergesine verilen yanıta göre, Hollanda’nın büyük şehirlerinde yeni doğan erkek bebeklere en çok Muhammed adı veriliyor. Müslümanlar arasındaki doğum oranlarının nüfusun geri kalanına göre daha yüksek olduğu Hollanda'da da şu an yaklaşık 17 milyonluk nüfusun yüzde beşini Müslümanlar oluşturuyor ancak büyük şehirlerde bu oranın yüzde 30’e ulaştığına dikkat çekiliyor. 13.08.2009 BONN -
netgazete

ERMENİ GELİN MÜSLÜMAN OLDU

19 Ağustos 2009 22:45
Bursa'lı Ersin Mantı ile evlenmeye karar veren Andranik Hermine, müftülükte törenle Müslüman oldu.
Bursa'nın Orhangazi ilçesinde zeytin tüccarlığı yapan Ersin Mantı ile Ermenistan'da tanışıp evlenmeye karar veren Andranik Hermine, müftülükte gerçekleştirilen törenle Müslüman oldu.

Orhangazi'ye bağlı Narlıca beldesinde zeytin tüccarlığı yapan Ersin Mantı ile Ermenistan'da tanışan Ermeni vatandaşı Andranik Hermine, Orhangazi Müftlüğü'nde gerçekleştirilen törenle Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman oldu.

İlçe Müftüsü Lütfü Akay, 16 Temmuz'da hem dini hem de resmi nikahla Ersin Mantı ile dünya evine giren ve Müslüman olduktan sonra 'Emine' ismini alan genç kadına Kuran-ı Kerim ile birlikte ilmihal hediye etti. Müftü Akay, 32 yaşındaki geline Müslümanlığı anlatarak yerine getirilmesi gerekenler hakkında telkinlerde bulundu. Ermeni asıllı gelin ise Türk aile yapısından ve Müslümanlık'tan çok etkilendiğini ve eşini çok sevdiğini dile getirdi.

dunyabulteni

Oruç Baba Türbesi, vatandaşların akınına uğradı
22:45 - Şehremini'deki türbede dilekte bulunmak ve orucunu sirke ekmekle açmak isteyen genç yaşlı binlerce kişi, türbenin bulunduğu sokağı doldurdu. Kalabalığın büyük bölümünü kadınlar oluşturdu. Vatandaşlar oruçlarını açtıktan sonra Oruç Baba'nın mezar taşına ellerini, cüzdanlarını, paralarını ve anahtar gibi çeşitli eşyaları sürerek dilekte bulundu. Türbeye çıkan yollarda bazı vatandaşların ise sirke ve ekmek satışı yaptıkları gözlendi. Bazı televizyon kanalları da Oruç Baba Türbesi'nden canlı yayın yaptı. 21.08.2009 İSTANBUL
netgazete

ABD'de erkek bebeklere sünnet zorunlu hale geliyor

25 Ağustos 2009 Amerikan Sağlık Bakanlığı, AIDS’in yayılmasını durdurmak için ülkede doğan tüm erkek bebeklere sünneti zorunlu hale getirmeyi planlıyor. Kenya, Güney Afrika ve Uganda’da yürütülen araştırmalarda sünnet edilen erkeklerde AIDS’e yol açabilen HIV virüsünün bulaşma riskinin yüzde 60’lara kadar azaltıldığı belirlendi. Vatan gazetesinin haberine göre; Amerikan Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Salgın ve Hastalık Önleme Merkezi ise bu çalışmaları dikkate alarak bu yılın sonunda yayınlayacağı bir raporla sünnetin ABD’de dünyaya gelen tüm erkek bebekler için zorunlu hale getirilmesini tavsiye edecek.
Bu öneriye karşı çıkan uzmanlar ise çocukların gereksiz operasyonlardan geçirilmesinin anlamsız olduğuna dikkat çekiyor. Yetkililer ABD vatandaşı erkeklerin yüzde 79’unun zaten sünnetli olduğunu hesaplıyor

netgazete


26 Ağustos 2009
Eyüp Can / Hürriyet
Davidoff Kafe nasıl hidayete erdi

Haber gazetelere ilk şöyle yansıdı: “Kuran okutan jazz bara dava açıldı.”

Doğrusu bu ya inanmakta güçlük çektim.

Capacity Alışveriş Merkezi’nde 1.5 yıldır Davidoff Kafe’yi işleten Zafer Öztürk, ekonomik kriz gerekçesiyle ramazan öncesi 180 derecelik bir değişim gerçekleştirmiş.

Kısa bir süre öncesine kadar Zerrin Özer’in sahneye çıktığı jazz kafeyi, ilahiler okunan, mini etekli garsonlar yerine başörtülü kızların çalıştığı, içerisinde kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı “namaz kılma çadırı” bulunan bir mekâna dönüştürmüş.

Bu “hızlı hidayet öyküsü” başta Alışveriş Merkezi Yönetimi olmak üzere çarşıda mağazası bulunan işletmecilerin tepkisini çekmiş.

* * *

Şaka gibi ama inanın değil, “Bakırköy’de bir günde hidayete eren kafe” krizi ciddi.

Öztürk Çarşı yönetimi tarafından ölümle tehdit edildiğini iddia ediyor.

Öyle ki savcılığa suç duyurusunda bulunmuş.

Bunun üzerine çarşı yönetimi de Öztürk hakkında “din istismarı” yaptığı gerekçesiyle dava açmış. Mahkemenin tayin ettiği bilirkişi, çarşı içinde yaptığı görüşmelerden sonra işletmede çalınan yüksek sesli müzik (Kuran, ilahiler ve İbrahim Tatlıses), türbanlı garson kızlar, namaz çadırı, besmele yazısı ve su sebilini fotoğraflayıp dava dosyasına eklemiş.

Çarşı yönetimi suskun. “Ölüm tehdidi” aldığını iddia eden Öztürk ise gerilimi tırmandırmaktan yana. Her gün bir kanalda konuşurken görüyorum.

Özellikle de muhafazakâr duyarlılığı olan kanallarda...

* * *

En son Ülke TV’de canlı yayında konuşurken gördüm.

Sözleri de en az gözleri kadar fıldır fıldır. Resmen ateşle oynuyor.

Türkiye’de yaşanan ekonomik krizden kendisinin de payına düşeni aldığını, zor bir dönem geçirdikten sonra işyerini yeni bir konseptle hizmete soktuğunu anlatıyor.

Buraya kadar mesele yok, fakat devam ediyor.

Önce sigara yasağına rağmen Başbakan’a riyakârca selam çakıyor.

Arkasından ballandıra ballandıra yönetimin engellemelerini, işyerinde çalışan başörtülü kızların tuvalete dahi gidemez hale geldiğini, birtakım kişilerin çalışanlara yönelik çirkin yaklaşımları olduğunu, bunları durdurmak için kimseden yardım alamadığını, baskılara direnmek için mail grubu kurduğunu, her işte bir hayır olduğunu, Alışveriş Merkezi’nde karşı karşıya kaldığı mahalle baskısını Allah’ın izniyle bertaraf edeceğini anlatıyor.

* * *

Durmuyor devam ediyor: “Biz bugün tam bir savaş veriyoruz. Aile huzurumuz kalmadı. Kaza yaptırmaya çalışıyorlar. Başörtülü çalışan kızlarımızı taciz ediyorlar...”

Kulaklarıma inanamadım, ama aynen söylediği bu.

Bir yandan “Ben tüccarım, kriz dolayısıyla böyle bir çıkış buldum” diyor, diğer yandan “din istismarı” eleştirisine şiddetle karşı çıkıyor.

“Mahalle baskısı” gibi sihirli bir kelimenin arkasına sığınıp “mağdur rolü” oynarken, önce çarşıda sonra da tüm Türkiye’de resmen “inanç savaşına” davetiye çıkarıyor.

* * *

Peki Öztürk’ün gerçek derdi ne? Kira indirimi.

“Evet, evet” yanlış duymadınız, Davidoff Kafe’nin baş döndürücü hidayet öyküsü de, Öztürk’ün ilahiler eşliğinde savaş davetiyesi de “daha fazla kira indirimi” alabilmek için.

Yoksa Öztürk açısından jazz müziği eşliğinde portakallı ördek, kurbağa bacağı ve Çin mantısı satmakla, 150 milyon dolarlık bir alışveriş merkezinin en merkezi yerinde 1 TL’ye oralet, çay, ayran, 2 TL’ye Türk kahvesi, çiğköfte, işkembe ve kuru fasulye satmak arasında hiçbir fark yok.

Ha mini etekli ha başörtülü, ha içkili ha içkisiz, ha jazz ha ilahi...

Onun derdi kira konusunda burnundan kıl aldırmayan Capacity Alışveriş Merkezi Yönetimi’ni yıldırmak.

Bu yolda değil bir çarşının kimyasını, ülkenin kimyasını bile bozabilir.

* * *

Merak ettim araştırdım.

Öztürk Aralık 2007’de 323 metrekarelik alan için aylık 40 bin dolar kira karşılığı anlaşmış. Hatta ilk yıl 480 bin doları peşin ödemiş. Fakat yıl sonunda yaptığı toplam cironun %90’ının kiraya gittiğini görmüş. Anlayacağınız ciddi zarar etmiş.

Kriz ve dövizdeki yükselişten dolayı Capacity Yönetimi 2008 sonunda tüm çarşıda hem kiralarda geçici bir indirime gitmiş hem de kuru sabitlemiş.

Mesela Davidoff Kafe’nin kirası bir süreliğine 23 bin dolar artı genel gider şeklinde olmuş. Fakat hem sigara yasağı hem de krizin uzun sürmesinden dolayı Davidoff Kafe yine zarar etmekten kurtulamamış.

Öztürk yönetimden geçici indirimin kalıcı hale gelmesini talep etmiş.

Yönetim bu talebi “İndirim dönemseldi, kimin ne kadar kâr ya da zarar ettiği bizi ilgilendirmez” diyerek reddetmiş.

Anlayacağınız çarşı yönetimi de sütten çıkmış ak kaşık değil.

Öztürk şov peşinde, iyi de bu global kriz ortamında hangi AVM “Bana ne kiracıdan” diyebilecek lükse sahip. Ciro kira oranının %90 olduğu bir işletme yaşayabilir mi?

İmkânı yok. Makul oran %15’tir. Krizde kiracısını kollamayan alışveriş merkezi kendisini de kollayamaz. Nitekim bu katı tutumdan dolayı bazı ünlü markalar kepenk indirdi.

* * *

Anlayacağınız Öztürk ile Capacity arasındaki “İndirirdin, indirmezdim” tartışmasının sonunda ipler iyice gerilmiş.

İşte tam bu noktada Öztürk dâhiyane planını devreye sokmuş.

Önce AVM sahibinin dini motiflere mesafeli yaklaşımını fark ederek başörtülü kızlara servis yaptırmaya başlamış. Ardından Jazz Bistro Bar’da bangır bangır İbrahim Tatlıses CD’leri çalmış. Çarşının her tarafından okunacak şekilde kocaman sarı bir brandaya çay-soda-su 1 TL afişi asmış. Zerrin Özer’in sahne aldığı yerde çiğköfte yoğurtturmuş.

En son hızını alamayıp mescidi olmayan çarşıya inat kafenin içine “bay ve bayanlar” için ayrı ayrı “namaz kılma çadırı” açmış.

Sonra da kanal kanal dolaşıp çarşı yönetimine kutsal değerler üzerinden savaş açmış.

Yönetim pasif agresif. Öztürk tam cephe taarruzda.

İşin kötüsü ülkenin içinde bulunduğu gergin iklim her türlü propaganda ve provokasyona müsait.

Yoksa Davidoff Kafe nasıl bir günde hidayete erer...

Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile köşe yazarı Ahmet Hakan, 28 Ağustos'ta umreye gidiyor

26 Ağustos 2009 Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile köşe yazarı Ahmet Hakan'ın birlikte umreye gideceği haberi, medya dünyasında geniş yankı uyandırmıştı. Özkök'ün bıraktığı sakal bile umre hazırlığı olarak yorumlanmıştı. Ziyaret son olarak Ahmet Hakan'ın kol ameliyatı nedeniyle ertelenmiş, Hakan köşesinde "İyileşirsem ramazandan 10 gün önce gideceğiz" diye yazmıştı.
Medyaradar sitesinde yer alan habere göre; ikili, umre için yola 28 Ağustos'ta çıkacak. Umre kafilesinin başını Ertuğrul Özkök çekiyor. Ve tabii ki ona Ahmet Hakan eşlik ediyor. Bu anlamlı ziyareti ustaca çekilmiş fotoğraflarla kaydetmek ise, foto muhabiri Sebati Karakurt'a kalıyor

netgazete

Osmanlı'dan kalan sakal-ı şerîf, New Jersey'de

19:35 - Sakal-ı Şerif, ABD'nin New Jersey eyaletinin Paterson şehrindeki Karaçay Camii'nde ziyarete açıldı. Karaçay Camii'nde kılınan teravih namazından sonra çoğunluğunu Türk vatandaşlarının oluşturduğu yoğun bir kalabalık tarafından ziyaret edilen, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e ait Sakal-ı Şerif'e, ziyaret boyunca tekbir ve salavat getirilerek dualar okundu. Karaçay Cami İmam Hatibi Cihan Yalçınkaya, kutsal emanetlerin Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan ata yadigarları olduğunu söyledi. 02.09.2009 NEW JERSEY netgazete

Coni'nin silahında İncil'den mesaj var

20 Ocak 2010, 11:12 Anadolu Haber

Irak ve Afganistan'daki ABD ordusunun kullandığı tüfeklerin nişangahlarına İncil'den dua şifreleri kazındığı ortaya çıktı

Eski ABD Başkanı George Bush'un, bir konuşmada Irak'tan söz ederken ağzından kaçırdığı "Haçlı Seferi" tartışması Irak ve Afganistan'da kullanılan gizemli silahlardan dolayı yeniden gündeme geldi. ABC televizyonu, bu ülkelerde ABD askerlerinin kullandığı silahların üzerinde İncil şifreleri olduğunu ortaya çıkardı.

Bu resmen Bir Haçlı Seferidir!

Amerikan ordusunun silahlarında İncil'den ayetler yazılı... Üretici firma Trijicon'un Irak ve Afganistan'da kullanılan silahlara İncil'den ayet şifreleri yerleştirdiği belirlendi. Tüfeklerin nişangahlarına '2COR4:6' veya 'JN8:12' gibi değişik rakam ve harfler kazılı olduğunu saptayan Amerikan ABC Televizyonu, bu silahlarla Irak ve Afgan askerlerine de eğitim verdiğini belirtti.

Rakam ve harflerin peşine düşen ABC, bunların İncil'deki bazı dua veya pasajların bulunduğu sayfa ve bölümleri gösteren 'şifreler' olduğunu ortaya çıkardı. Tüfeğin nişangahında yazılı olan '2COR4:6', İncil'in 'İkinci Korintliler 4:6' bölümünü işaret ediyor. İncil'in bu bölümünde 'Karanlığı aydınlatan ışığı veren Tanrı, yüceliğini İsa'nın şahsında göstermek için yüreklerimizi de aydınlattı' yazıyor.

Bir başka grup tüfeğin üzerinde ise 'JN8:12' şifreleri bulunuyor. Bu da 'Yeniden Doğuş Bölümü'nü gösteriyor. Burada 'Ben dünyanın ışığıyım. Beni takip edenler asla karanlıkta yürümeyecekler, hayatın ışığıyla donanacaklar' ifadesi kullanılıyor.

ABD askerlerinden bazılarının, silahlar üzerindeki İncil referanslarının, Taliban tarafından aleyhte propaganda olarak kullanılmasından' endişe ettiği iddia edildi.Taliban'ın dahi farkettiği bu hadisede gösteriyor ki Amerika ve müttefiklerinin İlam dünyasına karşı giriştiği işgal hareketlerinin tümü Haçlı Seferi niteliğini taşıaktadır.


Silahları üreten şirketin yöneticisi ise, BBC'ye yaptığı açıklamada, amaçlarının "Amerikan askerlerine terörle savaşta yüksek kaliteli silahlar sağlamak" olduğunu, "inançları doğrultusunda 20 yıldır bu silahlar üzerine İncil'den ayet numaraları koyduklarını" söyledi.

Şirketin internet sitesinde ise, "Amerikan halkının iyiliğinin İncil'deki standartlara bağlı olduğu" iddia edildi.

Amerikan Ordu Sözcülüğü harf ve rakamların İncil'e gönderme yaptığından haberdar olmadıklarını savundu.

Şeyh Halit'i anmak için Batman'a akın ettiler

22 Mayıs 2010 Nakşibendi tarikatının önde gelenlerinden olan Şeyh Halit'i anma töreni nedeni ile binlerce kişi Batman'ın Beşiri ilçesi yakınlarında bulunan ziyarete akın etti.
Türkiye'nin dört bir yanından gelen ziyaretçiler anmanın yapıldığı alana yüzlerce çadır kurdu. 1948'den başlayan ama son 15 yıldır yapılmayan anma törenine bu yıl Karadeniz, İç Anadolu, Ege bölgelerinde bulunan illerden başta olmak üzere birçok ilden vatandaş katıldı. Gelen misafirleri ağırlamak için 150 küçükbaş 30 büyük baş hayvan kesildi. Ayrıca tonlarca kuru bakliyat tüketildi. Ziyarete gelen vatandaşlar yıllardır anma töreninin yapılmadığını buna rağmen her yıl ziyarete geldiklerini ama bu yılki organizasyonun ziyareti daha anlamlandırdığını anlattı. Türbenin bulunduğu alan etrafında toplanan vatandaşlar dualar edip namaz kıldı. Yıllar sonra anma töreni düzenlediklerini kaydeden Şeyhlerden İsmail Bağdu, Türkiye'nin dört bir yanından vatandaşların ziyarete akın ettiğini söyledi.
netgazete

Tony Blair'in Baldızı Müslüman Oldu

24 Ekim 2010
İngiltere eski başbakanlarından Tony Blair'in 43 yaşındaki baldızı Lauren Booth Müslüman oldu.

Booth'unbaşörtüsütaktığı ve günde 5 vakit namaz kıldığı belirtiliyor.

6 hafta önce Müslüman olan Booth'un İranziyareti sırasında bu kararı verdiği bildirildi. İngiliz Daily Mail gazetesine konuşan Lauren Booth, kendisinde farklı manevi duygular hissettiğini ve bu duyguların kendisini mutlu kıldığını söyledi.

Müslüman olduktan sonra domuz eti yememeye başladığını da anlatan Booth, Kur'an-ı Kerim okuduğunu ve içki içmediğini söyledi. Daha önce Filistin'de gönüllü olarak çalıştığını da söyleyen Blair'in baldızı, Müslümanlığa daha önceden merakı olduğunu ifade etti.

Booth, "Bendeki bu değişimin Tony Blair'in Müslümanlar hakkındaki fikirlerinin değişmesine de yardımcı olacağını ümit ediyorum." dedi. aktifhaber

Papa Benediktus'tan Peçeye Destek!
20 Kasım 2010
Roma Katolik Kilisesi'nin lideri Papa 16. Benediktus, peçe yasağını anlamadığını ifade etti.
Roma Katolik Kilisesi'nin lideri Papa 16. Benediktus, bazı Müslüman kadınların kendi iradeleriyle yüzlerini de kapatacak biçimde örtünmelerine yasalarla yasak getirmenin anlamsız olduğunu savundu.

Papa 16. Benediktus, önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak olan ''Luce del mondo'' (Dünyanın ışığı) adlı yeni kitabında, bazı Müslüman kadınların peçe kullanmalarıyla ilgili olarak, ''Ben genel yasağın gerekçesini anlayamıyorum. Bazı kadınların peçeyi kendi istekleriyle kullanmadıkları, bunun onlara bir anlamda dayatılmış olduğu söyleniyor. Böyle bir şeyle hemfikir olunamayacağı açıktır. Ancak peçeyi kendi istekleriyle kullanıyorlarsa onlara bunu neden yasaklamak gerektiğini anlayamıyorum'' ifadelerini kullandı. aktifhaber


En son Ekim tarafından Pzr May 23, 2010 12:46 am tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Eyl 06, 2009 10:13 pm    Mesaj konusu: Bodrum'a ramazan geldi Alıntıyla Cevap Gönder



Latin Amerika'da İSLAM DEVRİMİ
06 Şubat 2010
Latin Amerikada İslam, şehirleri, evleri, kalpleri fethediyor

Her geçen gün Müslüman olanların sayısının daha da arttığı Latin Amerika’da İslam, şehirleri, evleri, kalpleri fethediyor. Vicdan sahibi, devrimci, maceraperest, ezilmiş insanların yaşadığı bu kıtada İslam artık büyük bir güç haline geliyor. Peki İslam nasıl büyük bir güç haline geliyor. Gerçek Hayat dergisinin Ortadoğu temsilcisi Adem Özköse açıklıyor…

İslam’a duyulan ilgi dünyanın dört bir yanında hızlı bir şekilde artıyor. Her gün gazetelerde, internet sitelerinde ünlü bir futbolcunun, sanatçının veya siyasetçinin daha Müslüman olduğuna dair haberler okuyoruz ve seviniyoruz. İslam’ın son yıllarda en fazla yayılma alanı bulduğu bölge ise Latin Amerika Kıtası. Latin Amerika Halklarının İslam’a bu kadar büyük ilgi göstermeleri farklı nedenlere bağlanıyor. Bu nedenlerden ilki Latin Amerikalılar İslam’ı yeryüzünde hakim olan adaletsiz düzene karşı bir isyan olarak görmeleri. Diğer bir neden ise şu: Birçok Latin Amerikalı, yaptıkları araştırmalar sonucu köklerinin Araplara, Endülüs Emevi Devleti’ne dayandığını fark ederek, köklerine dönmek için İslam’a giriyor. İslam’ın Latin Amerika’da bu kadar hızlı bir şekilde yayılmasının en büyük sebepleri arasında yine kıtada 1990’dan sonra artan tebliğ çalışmaları, çıkarılan dergiler, internet vasıtasıyla yapılan yayınlar ve kurulan İslam merkezleri olarak gösteriliyor.

Latin Amerika özüne dönüyor

Latin Amerikalıların özellikle de İspanyolların İslam’a olan ilgileri 711 yılına, yani Tarık bin Ziyad’ın İspanya’yı fethettiği yıllara kadar dayanıyor. Tarık bin Ziyad’ın ordusundaki askerlerin birçoğu Endülüs’ün fethinden sonra İspanyol bayanlarla evlendiler. Bu evlilikler sonucu İspanya’da ciddi anlamda bir Müslüman nüfus oluştu. Ayrıca Endülüs Emevi Devleti’nin hikmetli idarecilerinin kontrolünde yürütülen davet ve tebliğ çalışmaları sonucu da binlerce İspanyol, Müslüman olmaya karar verdi. Endülüs kısa zamanda Ortaçağ Avrupası’nın müzik, mimari ve edebiyat alanında en gelişmiş bölgesi haline gelirken İslam’ın mesajı yeni keşfedilen Amerika’ya da ulaştı. 1492 yılında Haçlı Ordularının saldırıları nedeniyle Endülüs’ün düşmesinin ardından Latin Amerikalı Müslümanların bir kısmı öldürüldü, büyük bir kısmı da zorla Hıristiyanlaştırıldı. Bugün Müslüman olmaya karar verip Kelime-i Şehadet getiren Latin Amerikalıların bir çoğu, İslam’a dönüşlerini köklerine, gerçek kimliklerine dönüş olarak görüyor.

Marksizm bitti, yaşasın İslam

Berlin Duvarı’nın yıkılıp soğuk savaşlı yılların sona ermesinin ardından Amerika merkezli yeni bir dünya düzeni kuruldu. Uluslar arası büyük şirketlerin menfaatlerini önceleyen bu yeni adaletsiz dünya düzeni İslam’ı kendine bir tehdit olarak algılayıp Müslümanlara karşı savaş açtı. İslam, içinde barındırdığı değerler nedeniyle geleneksel Müslüman toplulukların kapitalist dünya düzeninin çarkına girmesini engelliyor ve yeni dünya düzenine muhalefet ediyordu. İslam’ın bu protez yanı Latin Amerika’nın devrimci karaktere sahip insanlarını cezbetti ve özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından kıtada İslam’a olan ilgi en üst düzeye çıktı. Dünya, 11 Eylül saldırıları hakkında farklı yorumlar yapsa da, Amerika’dan nefret eden ve sol düşünce geleneğinden gelen Latin Amerikalılar bu saldırıları kapitalizmin tapınaklarına yapılan saldırılar olarak gördüler. 1970’li yıllarda kapitalizme olan muhalefetlerini Marksizmi dayanak alarak gerçekleştiren yeni kuşak Latin Amerikalı Müslümanlar, İslam’ın devrimci ve anti-kapitalist yönünden etkilendiklerini ifade ediyorlar.

İnternette tebliğ çalışması

İslam’ın Latin Amerika’da son yıllarda hızlı bir şekilde yayılmasında bölgedeki davetçilerin internet gibi teknolojik araçları kullanmalarının da büyük etkisi var. Brezilya’nın tanınan davetçilerinden El Osmani, İslam’ın yayılması için internetin büyük bir fırsat olduğunu ifade ederek şunları söylüyor: 2007 yılında bir mescidde “ İslam ve Kölelerin Özgürleşmesi” başlıklı bir hutbe vermiştim. Bu hutbe yeni Müslüman olan gençlerin çok ilgisini çekmiş. Bana hutbeyi internette yayınlamayı teklif ettiler, ben de gençlerin teklifini kabul ettim. Hutbemiz Brezilyalı gençlerin sıkça girdikleri bir internet sitesinde yayınlandı. Hutbeyi bir hafta içinde 800 bin Brezilyalı okumuş. Daha sonra İslam hakkında sorular soran yüzlerce mektup aldık. Bize mektup yazanların arasından İslam’a girenler oldu. Bu olay bizi etkiledi ve davet yapmak için interneti kullanmaya karar verdik. Daha sonra İslam’ı ve Latin Amerika Müslümanlarını anlatan bir elektronik davet dergisi sitesi yaptık. Bu sitenin şu an haftalık 5 binden fazla yeni ziyaretçisi oluyor.”

İslam bütün kıtaya yayılıyor

Latin Amerika ülkeleri arasında İslam şu an en çabuk Brezilya ve Meksika’da yayılıyor. Brezilya’da Müslümanların nüfusu 1.5 milyonu çoktan aştı. Brezilyalı Müslümanlar İslâmî Hayır Cemiyeti tarafından bastırılan Al Urubat isimli bir de dergi çıkarıyorlar. Latin Amerika’nın Brezilya ve Meksika’dan sonra en kalabalık ülkesi olan Arjantin’de ise Müslümanların sayısı 1 milyona ulaştı. İslami davet çalışmalarının yoğun olarak yürütüldüğü Latin Amerika ülkelerinden bir diğeri de Kolombiya. 28 yaşında Müslüman olarak Kolombiya’da İslam’a davet çalışmaları başlatan Zapata, ülkesindeki gelişmeleri
şu şekilde anlatıyor: “İslam’ı Kolombiyalılara anlatmak için ilk olarak başkent Bogota`da bir İslam Kültür Merkezi açtık. İlerleyen yıllarda çalışmalarımız genişledi ve Medellin, Calarranquella, Cartagena gibi şehirlere de birer İslam Merkezi kurduk. İslam, Kolombiya’da büyük bir ilgi görüyor ve hızla yayılıyor.

Şu an sonradan Müslüman olan 10 bine yakın Kolombiyalı Müslüman var. Kolombiya’daki Müslümanların toplam nüfusları ise 25 bin.”

Latin Amerika bizi bekliyor

Latin Amerika Kıtası’nın İslamlaşma süreci artık başlamıştır. Son yıllardaki gelişmelere bakılırsa İslam kısa bir zamanda Latin Amerika’daki en etkili dinlerinden biri haline gelecek. Latin Amerika’da yürütülen İslam daveti son derece kıt imkânlarla ve mütevazı çabalarla yürütülüyor. Bundan dolayı Latin Amerika’ya olan ilgi, sevgi ve muhabbetimizi daha çok arttırmalıyız. Bu yazıyı yazmak için masama oturduğumda kısa süreliğine bir hayal kurmuştum.

Bu hayalimi sizinle paylaşmak istiyorum. Hayalim şöyle: “ Türkiye’deki dernekler, vakıflar, cemaatler İslam’ın Latin Amerika’nın her tarafına yayılması için bir seferberlik başlatırlar. Kısa zamanda Küba’ya, Brezilya’ya, Venezuella’ya, Arjantin’e, Kolombiya’ya, Bolivya’ya, Şili’ye, Paraguay’a yüzlerce cami, tebliğ merkezi, kütüphane açılır. Balkanlarda, Orta Asya’da, Afrika’da son derece güzel çalışmalar yapan cemaatlerimiz biraz da Latin Amerika’ya önem verme kararı alarak kıtanın dört bir yanına okullar kurarlar.

Bir grup idealist tebliğci arkadaşımız da bölge ülkelerinin dillerini öğrenip “bismillah” diyerek yola düşer ve Latin Amerika’yı şehir şehir gezerek insanlara İslam’ı anlatır. Yeni Müslüman olanlara abdest almayı, namaz kılmayı öğretirler ve Latin Amerika’da baştan aşağı ezan sesleri yükselir.” Allah’ım ne olur hayallerimizi gerçek, 21. yüzyılı İslam’ın asrı eyle…
Gerçek Hayat

Kongre önünde cuma namazı
27 EYLÜL 2009

Amerikan halkının İslam'a karşı önyargılarını yıkmak isteyen binlerce Müslüman, Amerikan Kongre binası önünde cuma namazı kıldı. Washington bir ilke tanıklık ederken, Hıristiyan gruplar da ellerinde 'İslam bir yalandır' yazılı pankartlarla karşı gösteriye geçti

ABD'de yaşayan Müslümanlar Amerikan Kongre binasının önündeki çimenlik alanda toplu cuma namazı kılarak ülke tarihinde bir ilke imza attı. New Jersey'deki Darül İslam Elisabeth Camii tarafından organize edilen namaza on binlerce kişi katıldı. ABD'nin dört bir yanından Washington'a akın eden Müslümanlar, İslam'a karşı önyargıları yıkmak amacıyla düzenlenen 'İslam Kongre'de isimli etkinlikte barışçıl bir şekilde namazlarını kıldı. Namaz sonrasında tüm dinlerin kardeşliği teması işlenen konuşmalar yapılırken, Kuran'dan barışçıl ayetler okundu. İslam'a karşı önyargıları kınayan Müslümanlar namaz kılarken aşırı dindar Hıristiyan gruplar da Kongre binası karşısında etkinliği protesto etti.

HIRİSTİYAN GRUPLAR İSYAN ETTİ
Kadın-erkekli gruplar namazlarını kılarken, göstericiler ellerinde, 'İslam yalandır', 'ABD'nin İslamlaştırılmasını Durdurun' yazılı pankartlarla gösteri yaptı. Namaz katılımcılarından Lonnie Şahbaz, bunu minik hac gibi gördüklerini belirtirken, ABD'lilerin Müslümanlara yönelik olumsuz düşüncelerini yıkmak istediklerini vurguladı. Şahbaz, bu cuma namazının tarihi olduğunu dile getirdi. Organizasyonu düzenleyenler katılımcıların sayısının 50 bini bulmasını bekliyordu. Hıristiyan radikal gruplar, bu etkinliğin altındaki hedefin Amerikan toplumunun İslamlaştırılması olduğunu iddia etti. Akşam

İngiltere, sokakta içki içmeyi yasaklıyor
03 Ekim 2009
Avrupa’da 18 yaşın altındaki gençlerin en çok alkol tükettiği ülke olan İngiltere, bir dizi önleme hazırlanıyor. İşçi Partisi hükümetinin 24 saat alkol satışını serbest bırakmasının ardından bazı belediyeler çareyi sokaklarda içki içmeyi yasaklamakta buldu. Gençlerin alkol yüzünden sokaklarda sızması ya da taşkınlık yapmasından bunalan Nottingham Belediyesi, ülkenin cadde ve parklarda “içki içilmesini yasaklayan” ilk belediyesi oldu. Belediye Başkanı Jon Collins, aşırı alkol tüketimi nedeniyle ülkede asayişin bozulduğunu ve bireylerde sosyal davranış bozukluklarının arttığını söyleyerek, alkolle mücadelede kararlı olduklarını açıkladı. Nottingham Belediyesi’nden sonra ülke çapında birçok belediyenin, genel alkol yasağı getirmesi bekleniyor. Yeni uygulama ile İngiltere’de yüzlerce yer, alkol ve alkollü kişilerden temizlenecek.
netgazete

"Bodrum’a ramazan geldi"
2009-09-06
"Bodrum’u bilenler için “Antalya’ya kar yağdı” kadar alışılmadık bir başlık bu..." Can Dündar Ramazan'da Bodrum'u gezdi, esnafla konuştu. Ayrıntılar

İşte o yazı:

Bodrum’u bilenler için “Antalya’ya kar yağdı” kadar alışılmadık bir başlık bu...
Çok değil, 10 gün önce önünde kuyruk olunan Neyzen Tevfik Caddesi barları, Küba, Helva, Fink sakin...
Bodrum’daki barların babası sayılan Hadigari’de konserler bitti.
Halikarnas’ta köpük banyosu heyecanı dindi. Şehrin nefesini kesen Rus dansçıların tanıtım geçidi kesildi.
Ağustosta rezervasyonsuz girilmeyen Yalıkavak restoranları müşteri bekliyor.
Türkbükü sahilinde tüllere sarınmış çardakaltı yatakları boş.
Geceyarısı denizde dansa kalkan katamaran tenha...
“Tiki kızlar”, “stil oğlanlar” “ikoncan modeller” piyasadan çekildi.
Oysa daha yaz bitmedi. Okullar henüz açılmadı. Havalar da bozulmadı. Ekonomik kriz deseniz, geçen ay da vardı.
Bu ani el ayak çekmenin tek bir açıklaması var:
Ramazan...

20 yıldır ilk defa
Bir cumartesi gecesini boş masalarla kapatan Yalıkavak’taki Aquarium restoranın sahibi Cengiz Özbaşaran “20 yıldır Bodrum’dayım. İlk kez ramazanda işlerin böyle bıçak gibi kesildiğine tanık oluyorum” diyor:
“Adeta ekim sonunu yaşıyoruz. İşler yarı yarıya düştü. Depremden sonra bile böylesi görülmedi.”
“Gece aleminin babası”, “Bodrum’un Copacabbana’sı” Küba’nın Bodrumlu sahibi Bülent Şenol doğruluyor bu gözlemi:
“25 yıldır bu işteyim. Ramazanın bu kadar etkilediği bir dönem görmedim. Hafta içi işler yüzde 80 düştü.”
20 yıldır kafe işleten gazeteci Savaş Nur, “Benim işim yüzde 50 düştü” diyor:
“Daha önce de işleri etkilerdi ramazan; ama bu kadar değildi. Sezon sonuna denk geldi. Ekonomik krizle birleşince katmerlendi. İnsanlar Bodrum’u erken terk etti.”

Hem saygıdan hem kaygıdan
Ortada mahalle baskısı mı var?
Yok canım! Bu mahalle, o mahalle değil.
Bodrum imana mı geldi?
O da değil. Teravih vakti merkezdeki camilere göz atınca öyle bir durum da olmadığı çıkıyor ortaya...
Yıllardır aynı denizin kıyısında barışık yaşayan Marina Yat Kulübü hafta içi nasıl müşteri sıkıntısı çekiyorsa, Kızılhisarlı Mustafa Paşa Camii de cemaat sıkıntısı çekiyor.
Konacık Belediyesi’nin anayol kenarındaki iftar çadırı, akşamları en fazla 350-400 kişiye yemek veriyor.
Öyleyse değişen ne?
Çoğu esnafın ortak görüşü şu:
“Bu, mahalle baskısı değil; yiyip içerken ortalıkta görünmeme kaygısı...”
Kalenin üzerinde top patlayıp da dumanı Halikarnas’a yayıldı mı “Bodrum için iftar vakti” başlıyor.
Bu, Bodrum müdavimlerinin içkisini barda değil evde içmesi demek...
“Saygıdan” da denebilir tabii...
Ama daha çok “kaygıdan...”

Yunan adalarına doğru kaçış
Bodrum’un eski esnafıyla konuşunca işin sadece barlarla kalmadığı, derinden derine bir bilek güreşi yaşandığı anlaşılıyor.
Mesela yeni açılan bir cemaat kolejinin, eski kolejden öğrenci çalmaya çalışması...
Bale festivalinde, klasik müzik konserinde araların, ezan saatlerine göre ayarlanması...
Bunların bir kısmı “saygıdan”, bir kısmı “kaygıdan” olan işler...
Ama sonucu değiştirmiyor: Esnaf sezonu zararla kapatıyor.
Rahat yiyip içmek isteyen müşteri Yunan adalarına kaçıyor. Geçen hafta İstanköy limanındaki teknelerin üçte ikisinin Türk teknesi olduğu söyleniyor.
Tanınmış bir otel, ramazanın ilk haftası 10 elemanını işten çıkarıyor.

Bayrak, Mehter ve 10. Yıl Marşı
Bu arada “karşı mahalle” de boş durmuyor.
30 Ağustos’ta eskiden olmadığı kadar çok ev, bayrak asıyor.
Geceleri Mavi’den yayılan rock nameleriyle coşmaya alışkın Bodrum, her akşam günbatımını sahile peş peşe dinletilen Mehter Marşı ve 10. Yıl Marşı ile karşılıyor.
Yani Bodrum “biraz deniz biraz uyku”dan fazlasını konuşuyor bugünlerde...
Yaz günü hem de krizin ortasında çıkagelen ramazan, zaten sezonu iki aya sıkıştırmış turizm başkentini hepten vuruyor.
Ramazanda büyük şehirlerden Bodrum’a kaçanların artacağını uman esnaf, tersine Bodrum’dan kaçanların arttığını görünce “Seneye ramazan ağustosta gelince ne olacak” diye kara kara düşünüyor.
Milliyet

Geziye geldiği Safranbolu'da, oruç tutmaya başladı
18, 19 ve 20. yüzyılda inşaa edilmiş çok sayıda tarihi konağın yer aldığı Safranbolu'ya, 26 Ağustosta gelen grafiker ve bilgisayar programcısı 32 yaşındaki Japon Takeho Hisamatsu (sağda), kaldığı tarihi konağın sahibi aile ve personelle birlikte oruç tutuyor. Ramazan eğlencelerine katılmayı, Türk gelenek ve göreneklerini yaşamay ı çok sevdiğini ifade eden Hisamatsu, gelecek ramazanlarda da Japon arkadaşlarını Safranbolu'ya getirerek oruç tutmanın manevi huzurunu yaşamalarını istiyor. 07.09.2009 SAFRANBOLU netgazete

Japonlar Mevlana aşkına Konya'ya yerleşiyor

10 Eylül 2009 Konya Mevlana Müzesi'ni yabancı turistler arasında en çok Japonlar ziyaret ediyor.
Konya Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Çıpan,, büyük düşünür Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin "Gel" çağrıs ını duyan insanların sayısının her geçen gün arttığını söyledi. Bu çağrıyı dünya genelinde duyan yabancıların büyük ilgiyle Konya'ya gelerek Mevlana'nın mezarını ziyaret ettiğini anlatan Çıpan, "Bu çağrıyı duyan ve en çok ilgi gösteren milletlerin başında da Japonlar geliyor. Mevlana'nın öğretilerinin Japonların kültür ve yaşam biçimleriyle benzerlik göstermesi ve çok uygun olması nedeniyle büyük ilgi gösteriyorlar" dedi.

Çıpan, yabancıların "Gel" çağrısının yanı sıra Mevlana'nın "Neyi arıyorsan, sen osun" sözünün insanları kente çektiğini de kaydetti.
Geçen yıl Mevlana Müzesi'ni 1 milyon 850 bin kişinin ziyaret ettiğini anımsatan Çıpan, bunların 275 bininin yabancı ziyaretçiler olduğunu bildirdi. Yabancılar arasında da Japonların ilk sırada yer aldığını vurgulayan Çıpan, Japonları, Almanlar, İspanyollar, İtalyanlar ve İngilizler ile Amerikalıların izlediğini söyledi.
Çıpan, bu yılın sekiz aylık döneminde ise müzeyi 450 bin yerli, 100 bin yabancı turistin ziyaret ettiğini belirtti.
Yabancı ziyaretçi profili incelediklerinde, turistlerin büyük bölümünün Mevlana ve öğretisi hakkında en az bir kitap okuyarak geldiğine işaret eden Çıpan, yabancı ziyaretçilerin yerli ziyaretçiler karşısında Mevlana hakkında daha ç ok bilgi sahibi olduklarının ortaya çıktığını kaydetti.
Yerli turistlerin Mevlana hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları ve araştırma gereği duymadıklarının ortaya çıktığına da dikkati çeken Çıpan, "Maalesef yerli ziyaretçilerimiz Mevlana'yı merak etmiyor. Sadece müzeyi ziyaret ediyorlar" diye konuştu.
Çıpan, bir arayış içinde olan insanların Mevlana'da huzur bulduklarını anlattı.

Çıpan, "doğum, göç ve ölüm günü" dolayısıyla düzenlenen etkinliklerin kapsamlarının daha da geliştirilerek Mevlana'nın tüm insanlık tarafından tanınmasını sağlayacaklarını vurgulayarak, bu kapsamda Şeb-i Aruz törenleri öncesinde 23-30 Eylül tarihleri arasında, 7 ülkeden 8 topluluğun katılacağı Uluslararası Mistik Müzik Festivali düzenleyeceklerini sözlerine ekledi.
Konya Japon Kültür Merkezi Başkanı Mehmet Ali Arpacı da Japonya'da Konya denilince akla ilk Mevlana'nın geldiğini söyledi.
Japonların çok okuyan ve inceleyen bir millet olduklarını belirten Arpacı, Mevlana'nın kuralcı, başıboş olmayan disiplinli birey yetiştirme öğretisine Japonların ilgi gösterdiklerine dikkati çekti. Eğilerek selam verme ve alma, misafir gelince ayakkabıları çıkarma ve koyuş şekli, çay töreni başta olmak üzere iki kültür arasında birçok ortak noktalar olduğunu ifade eden Arpacı, bunun yanında insana saygı ve hoşgörü anlayışınında tamamlayıcı ögeler olduğunu ifade etti.
Mevlana'ya hayran kalarak 2-3 aylık süreyle Konya'ya yerleşen çeşitli ya ş guruplarında Japonlar olduğunu belirten Arpacı, şöyle devam etti:
"Kendilerini Mevlana'ya yakın görmek isteyen Japon misafirlerimiz Konya'ya geçici olarak yerleşiyor. Zaman zaman bizlerden yardım istiyorlar. Bizler de onların konaklama ve ulaşım gibi taleplerini karşılıyoruz. Bir kısmı kendi imkanlarıyla yaşıyor. Sürekli araştırma ve incelemeler yaparak zamanlarını değerlendiriyorlar. Bazıları buradan huzura kavuştuğuna inanarak ayrılıyor."
Konya'ya yerleşen 49 yaşındaki Kaori İto da hem Türkçe öğrendiğini hem de çeşitli araştırmalar yaptığını belirtti.
Gün aşırı Mevlana Müzesi'ne gittiğini anlatan İto, "Burada huzur buluyorum" dedi. netgazete

Genelkurmay'dan Kışlada İftar
11 Eylül 2009
Hollanda Ordusu'nun geleneksel hale getirdiği iftar sofrası bu yıl Sosterberg kışlasında gerçekleştirildi. Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Hollanda Ordusu'nun geleneksel hale getirdiği iftar sofrası bu yıl başkent Amsterdam'a 50 km mesafede bulunan Sosterberg kışlasında gerçekleştirildi.

İftara üst düzey komutanlar ile Müslüman subaylar, polis yetkilileri ve belediye görevlileri ile Hollanda'daki Müslüman toplum önderleri katıldı.

Türk imam Raşit Uygun'un Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, ayetlerin Hollandaca tercümesi de sinevizyona yansıtıldı.

Açılış konuşmasını yapan Kışla Komutanı Albay Harold Jacobs, Ramazan ayında iftar programını yapmaktan son derece memnun olduklarını söyledi.

Jacobs, Müslüman kökenli askerlerin orduya önemli katkılar yaptığını dile getirdi.

"MÜSLÜMAN ASKERLERE İHTİYACIMIZ VAR"

Hollanda Genelkurmay Başkan Yardımcısı Freek Meulman ise farklılıkların Hollanda'ya zenginlik kattığını belirtti. Meulman, bu tür birlikteliklerin karşılıklı ön yargıların aşılmasında önemli olduğunu söyledi.

Ordudaki imamları iftar sofrasında görmekten memnuniyet duyduğunu belirten General Meulman "Ordumuzda Müslüman kökenli askerlere ihtiyacımız var. Onların her türlü ibadetlerini yapmalarında hiçbir sakınca görmüyoruz." dedi.

Meulman, iftar programlarının diğer kışlalarda da süreceğini söyledi.

Programda üst düzey Müslüman subaylar da kendilerini tanıttı. Gazetecilerin sorularını cevaplayan Türk kökenli Savunma Bakanlığı Sözcüsü Sündüz Tavbatır, Hollanda'daki Müslüman askerlerin oruç ve namaz başta olmak üzere tüm ibadetlerini rahatlıkla yapabildiklerini söyledi.

Hollanda Ordusunda görev yapan imam Suat Aydın, özellikle Müslüman askerlerin helal yiyecek yiyebilmesi ve kışlalarda cami ve mescitlerin açılması için çalıştıklarını aktardı. Askerlere moral verdiklerini belirten Aydın, orduda imamlara çok büyük ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.

Soesterberg kışlasındaki iftar programında davetlilere yemeğin ardından Türk tatlıları ve çay ikram edildi. aktifhaber

Bu haberle ilgili vatandaş yorumları:

HOLLANDA DA İRTİCA HORTLAMIŞ.ercan mercanBİZİM APO ZİNHAR HOLLANDA'YA KAPATMA DAVASI AÇMALI.BÖYLESİNE GELİŞMİŞ,ÇAĞDAŞ,İLERİCİ BİR ÜLKEYE BÖYLE ÇAĞDIŞI YAKLAŞIM YAKIŞMIYOR.ALLAH BİLİR O KIŞLAYA BAŞI KAPALI BAYANLARDA GİRMİŞTİR
11 Eylül 2009 Cuma 21:06
amanınkadirsakın ola ki bizdeki kripto ermeni ve yahudi dönmesi generaller duymasınlar.vallahi hollandayı basarak laiklik elden gitti narasını bir atarlar ki o biçim.hollanda dünyanın en gelişmiş ülkesi,kıçı kırık laik türkiye ise gelişmişlik basamağında 96.sırada.
11 Eylül 2009 Cuma 17:47
Bu ülkenin askerleri!aysemutSakın ülkemize gelmesinler laik olmadıkları için belki bazı kurumlardan vize alamayabilirler!
11 Eylül 2009 Cuma 17:07
hollanda'da laiklik elden gitmiş..doğan-özkökalo..doğan medyası, chp, ergenekoncu rektörler duymadınız mı yahu hollanda da laiklik elden gitmiş..baykal efendi hooppp uyuma papaz hikayesini hatırla.. koşun hollanda meydanlarına ordu göreve pankartı açın ya.. hollanda laikti laik kalacak diye bağırın ya..bak gördünüz mü olanları.. sizi dinlemediler olanlara bakın..
11 Eylül 2009 Cuma 16:32
aman bizim komutanlar duymasınAli doğanaySavcı Yalçınkaya yada komutanlarımız duymasın. Avusturalya laiklik karşıtı fiillerin odağı haline gelmiştir. Vurun....
11 Eylül 2009 Cuma 16:11
http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=244461

Ruhunu teslim etmeye 2 saat kala Müslüman oldu
İngiltere'den tatil için geldiği Fethiye'deki bir köye yerleşen İngiliz uyruklu Melvyn Morris, ölmeden iki saat önce Müslüman oldu ve vasiyeti üzerine İslami usullere uygun olarak defnedildi. İngiltere'de uzun yıllar şoförlük yapan Melvyn Morris, 8 yıl önce tatile geldiği Fethiye'yi çok beğenerek Çaltıözü köyüne yerleşti. Kanser hastası olduğu öğrenilen 64 yaşındaki Morris, hayatını kaybetmeden iki saat önce köyün imamı Ramazan Boztaş'ın yanında Kelime-i Ş ehadet getirerek Müslüman oldu. 12.09.2009 FETHİYE
netgazete

Kadir gecesinde camiler doldu taştı
Edirne'deki Selimiye Camii'nde Kadir gecesi coşkusu yaşandı. Edirne Merkez, değişik il ve ilçelerinden, Batı Trakya'nın İskeçe ve Gümülcine şehirleri ve Bulgaristan'ın değişik kentlerinden Kadir gecesi nedeniyle gelenler Selimiye Camii'ni doldurdu. Caminin dolması üzerine, iç avlu ve bahçede serilen seccadeler üzerinde de namazlar kılınarak ibadet edildi. 15.09.2009 EDİRNE netgazete

Yahudiler uçuş saatini beklerken ayin yaptı

İsrail'den aktarmalı olarak Ukrayna'ya gitmek için Atatürk Havalimanı'na gelen 55 kişilik Ultra-Ortodoks Yahudi yolcu, uçak saatini beklerken ayin yaptı. İstanbul'dan Kiev'e gitmek için Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali 205 numaralı salonda bekleyen ve aralarında çocukların bulunduğu Yahudi yolcular önce grup başının çağırmasıyla toplanmaya başladı. Yüzlerini aprona dönerek Tevrat okuyup, ibadet etmeye başlayan Yahudi grubunu, diğer yolcular da meraklı gözlerle izledi. Yaklaşık 20 dakika süren ayin sonrası Yahudi yolcular, uçağa binerek Ukrayna'ya hareket etti. 15.09.2009 İSTANBUL netgazete

Camiler Sakal-ı Şerif ziyaretçileriyle doldu taştı
[img]http://www.netgazete.com/images/news/631127_1.gif [/img]
16:40 - Şanlıurfa'da Çarkoğlu Camiine Sakal-ı şerifin getirileceğini duyan bayanlar camiye akın etti. Öğle namazının ardından ziyarete açılan Sakal-ı şerifi görmek için avluya girmeye çalışan kadınlar, kapı girişinde yapılan ikazlara rağmen izdihama neden oldu. Bayan polislerin ve görevli kadınların devreye girmesiyle kadınlar güçlükle sıraya konuldu. Öte yandan Ankara Beypazarı Sultan Alaeddin (Paşa) camiinde bulunan Sakal-ı Şerif de halkın ziyaretine açıldı 15.09.2009 ŞANLIURFA netgazete

Fransız ordusu, Müslüman personelini özel uçakla hacca gönderiyor

Türkiye'nin laiklik konusunda örnek aldığı Avrupa ülkelerinden Fransa'da, Genelkurmay bu yıl hacca gidecek olan personelinin hac organizasyonunu kendisi yapacak. Türkiye'de her yıl düzenlenen Yüksek Askeri Şûra toplantılarında dindar subay ve astsubaylar sözde ‘irticai eylemlerde bulunduğu' gerekçesiyle orduyla ilişiği kesilirken, Fransız ordusu büyük bir açılım yaparak bünyesinde bulunan Müslümanları, Savunma Bakanlığı'nın tahsil edeceği özel bir uçakla Suudi Arabistan'a götürecek ve burada hac farizasını yerine getirmelerini sağlayacak.

MODERN ORDULAR DİNE SAYGILI
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı ve laikliğin beşiği olarak bilinen Fransa'da, ordunun Müslüman personeline yönelik bu çalışmasının modern orduların personelinin moraline büyük önem vermesi şeklinde yorumlanıyor. Kanada'nın The Globe and Mail gazetesinde yer alan haberde, Fransız ordusunun bu politikasının ‘toplumun önünde' şeklinde yorumlandı.

MÜSLÜMAN PERSONEL, RAMAZAN VE CAMİLERİ İŞLEYEN BİR DERGİ ÇIKARDI
Fransız toplumunda din ve devletin birbirinden ayrılmasına rağmen, Fransız ordusu kendi Müslüman personelinin dini ihtiyaçlarını karşılamak için bu yıl ilk defa gerçekleştireceği hac organizasyonunun yanı sıra, ordu birliklerinde helal yiyecek servisi ve mescitler açılmasına da ön ayak oldu. Fransız ordusunda görev yapan 30 imamdan biri olan Muhammed Ali Burhab, orduda ilk defa bir dergi yayınladıklarını ve bu dergide Ramazan'la ilgili makaleler ve cami fotoğrafları yayınladıklarını bildirdi.

ÖZEL UÇAKLA GÖNDERİYOR
“Laik bir kurumun (ordu) bünyesinde yayınlanan bir dergide cami fotoğrafı yayınlamak yeni bir şey” diyen Fransız ordusunda görevli imam Burhab, ordunun tüm sosyal ve siyasi tartışmalardan uzak durduğunu söyledi. Öte yandan Fransız Savunma Bakanlığı'nın tahsis edeceği özel bir uçakla hacca gidecek olan Müslüman personel, 3000 Euro ödeyecek. Bu rakam özel acentelerin fiyatlarıyla karşılaştırıldığında daha düşük görünüyor. Fransız ordusundaki Müslümanların Mekke ve Medine'deki barınma ihtiyaçları ise Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı tarafından karşılanacak. Vakit

*Kadir gecesinde camiye giden sosyetik güzeller Çiğdem Kayalı ve Şebnem Çapa

17 Eylül 2009 - Sosyetenin iki ünlü ismi Çiğdem Kayalı ve Şebnem Çapa kardeşler, Kadir Gecesi'nde dua etmek için Dolmabahçe Camii'ndeydi. Sabah gazetesinin haberine göre; camiye başörtüleriyle gelen ikili, içeride yaklaşık 15 dakika kaldı. netgazete

İngiltere'de bir okul daha mini eteği yasakladı

18 Eylül 2009 - İngiltere’de bir ortaokul öğrencilerin mini etekle okula gelmesine yasak getirdi. Mini eteği yasaklayan Yorkshire’daki Bingley Ortaokulu karara gerekçe olarak, mini eteğin erkek öğrencileri kışkırtmasını ve istenmeyen olayları körüklemesini gösterdi. Okul yönetimi ayrıca bu kararda, velilerden gelen şikayetlerin de etkili olduğunu bildirdi. Yaşları 11-18 arası bin 900 öğrencinin eğitim gördüğü okulun müdürü John Kane; "Kızlar büyüdükçe eteklerini daha kısa yapabilmek için birbirleriyle yarışır hale gelmişlerdi. Bir çok veli de bu durumdan şikayetçi olduklarını bize bildiriyordu. Şu ana kadar kararla ilgili önemli bir şikayet almadık ancak muhakkak itiraz edip giymek istemeyen öğrenciler olacaktır. Ama sanırım bu uygulama diğer okullarda da yayılacak." açıklamasını yaptı.
Daha önce de Dorset’te bulunan bir okul kız öğrencilere etek giymeyi İngiltere`nin güneyindeki Dorset`te bir okul, kız öğrencilerine etek giymeyi, ``edep ve haya duygularının muhafaza edilmesi`` gerekçesiyle yasaklamıştı. netgazete

Türkiye Pasif Laik Olacak
23 Eylül 2009
Ünlü hukukçu Prof. Dr. Ergun Özbudun, Türkiye'de laiklik açısından tartışma yaratacak yeni bir terminoloji kullandı..Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

AKP'ye hazırladığı 'Sivil anayasa' taslağı ile çok tartışılan Prof. Dr. Ergun Özbudun, Londra Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. William Hale ile 'Türkiye'de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm' adlı bir kitap yayımlayarak, Türkiye'de laiklik açısından tartışma yaratacak yeni bir terminoloji kullandı.

AKP'nin 'pasif laiklik' izlediğini, Türkiye'nin de zamanla dayatmacı laiklikten pasif laikliğe geçeceğini söyleyen Özbudun, 'Kamu düzenini bozmadıkça bir dinin kamudaki görünürlüğünü yasaklamak doğru bir şey değil' dedi. Özbudun, Fransa'nın bile 'militan' yani dayatmacı laiklikten, pasif laikliğe geçtiğini vurgulayarak, 'Kendimize göre değil, evrensel normlara uygun bir laiklik esas alınmalıdır' diye konuştu.

Özbudun, Prof. Dr. Hale ile birlikte yazdığı 9 bölümden oluşan kitabında, AKP'yi, sosyal ve kültürel politikalar, demokratik reformlar, muhafazakarlık ve ordu ile ilişkiler açısından kapsamlı olarak inceledi. Ancak kitabın en ilginç bölümünü 'Aktif, militan veya dayatmacı laiklik' ile 'Pasif laiklik' tanımını yaptığı bölüm oluşturdu.

Türkiye'ye yeni bir laiklik tanımını getiren Özbudun, bunun ilk icadını yapan ismin de ABD'nin Türk asıllı bilim adamı Ahmet Kuru olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Özbudun, yeni tip laikliğe ilişkin AKŞAM'ın sorularına çarpıcı yanıtlar verdi:

BİZDEKİ DAYATMACI LAİKLİK

- Kitabınızda AKP'yi 'pasif laiklikten yana' bir parti olarak tanımlıyorsunuz. Bunun anlamı nedir?
Kitabın önemli noktalarından biridir. Bu bilim adamlarının yaptığı bir tanım. İlk tanımı yapan da San Diego Üniversitesi'nden Ahmet Kuru. Pasif laiklik, bugün Batı demokrasilerinde çok genel olarak uygulanan laiklik biçimi. Yani devletin dinler karşısında tarafsızlığı; bütün din, mezhep ve hatta dinsizlere eşit mesafede olması, din ve mezhep temelinde ayrım yapmaması, din ve devlet kurumlarının birbirinden ayrı olmasıdır. Aslında bu laikliğin evrensel tanımıdır.

- Türkiye'de aktif laiklik uygulanıyor yani?
Evet, aktif değil daha çok 'militan, dayatmacı laiklik' tanımını tercih ediyoruz. Dayatmacı laiklik, Fransa'da vaktiyle uygulanan, Türkiye'de ise halen mevcut olan laiklik anlayışı. Yani dinin sadece vicdanlara ve özel alana hapsedilmesi, onun kamusal görünürlüğünün tümüyle yasaklanması, devletin adeta insanları laikleştirme yönünde misyonunun olduğuna inanılmasıdır.

FRANSA ÖRNEK AMA BİZDEN FARKLI
- Fransa, türban yasağı gibi birçok konuda halen sert değil mi?
Fransa gitgide dayatmacı, militan laiklikten uzaklaşıyor. Bugün Fransa modelinin, diğer Avrupa ülkelerindeki uygulamadan pek farkı yok. Fransa'da sadece lise düzeyinde devlet okullarında türban yasağı var. Ama üniversitede hiçbir şekilde yasak yok. Ayrıca devlete bağlı olmayan kilise okullarında da giyim kuşamla ilgili bir yasak yok. Yani laiklikte Fransa örnek gösteriliyor ama Türkiye'deki laiklik Fransa'dan bir hayli farklı.

- Türkiye'nin özgün koşulları önemli değil mi?
Biz belki tarihsel ve ideolojik nedenlerle, bu dayatmacı, aktif ya da militan laiklik modeline hep sadık kaldık. Bunun en önemli göstergesi de türban meselesidir. Türkiye hariç Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkenin hiçbirinde üniversite düzeyinde türban yasağı yok. Ve türban yasağını kaldırmaya çalışmak bir iktidar partisinin kapatılma nedeni olabiliyor. Yani bu evrensel ve Avrupa normlarına uygun bir şey değil. Kitabımızda bunları belirttik.

AKP'nin askerle üç aşamalı imtihanı
TÜRİYE Uzmanı İngiliz Profesör William Hale, AKP'ye kapatma davası ve cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde 'Çok az da olsa darbe ihtimali var; ama Batı dünyası darbeyi kesinlikle kabul etmez' sözleriyle gündeme gelmişti. Genelkurmay'ın 27 Nisan bildirisini yorumlayan Hale, 'e-muhtıra'yı 'esrarengiz' bulmuş, 'AKP'nin yumuşak karnı laiklik' yorumunu yapmıştı.

Prof. Ergun Özbudun ve William Hale tarafından yazılan 'Türkiye'de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Bahsi' adlı kitapta AKP'nin bir yol ayrımında olduğu vurgulanıyor. Kitap, statükoyla uzlaşması veya reformcu karakterine geri dönmesi durumunda, AKP'nin karşı karşıya kalacağı riskleri sıralıyor.

Türkiye'deki İslamcı siyaseti genel olarak ele alan kitap, ardından AKP bahsine geçiyor ve AKP-asker ilişkileri, üç ana başlıkta anlatılıyor: 1-Kontrollü Çatışma: 2002-2006, 2-Meydan Okuma ve Kriz: 2007, 3-Askerin Geri Çekilmesi: 2007-2008...

Hakim türban takmamalı ama milletvekili takabilir
- Türkiye'de AKP 7 yıldır iktidarda pasif laiklik mi uyguluyor?
Türkiye pasif laikliğe geçmelidir. Çünkü dünyadaki evrensel uygulama budur. Avrupa'da laikliği bizimkisi gibi uygulayan başka bir ülke yok. Bu dönüşüm zaman alacak. Önce zihniyette dönüşüm gerekiyor. Kendine göre laiklik değil, evrensel normlara uygun laiklik gelmelidir.

Kamu düzenini bozmadıkça, bir dinin kamudaki görünürlüğünü yasaklamak doğru bir şey değil. Ancak devlet otoritesini kullananların dini sembol kullanması doğru değildir.

Örneğin bir hakim türban takmamalıdır. O zaman davacı ya da davalı, kendisine tarafsız kalmayacağı endişesine kapılabilir. Milletvekili ise teknik anlamda devlet memuru değildir. Toplumda türban takanlar varsa, onların temsilcilerinin de türban kullanması söz konusu olabilir. Bu konuda benim kesin bir yargım yok! Üniversitede ise türban yasağı doğru değil. Çünkü öğrenci, hizmeti alandır.

İMAM HATİPLER DEVLETE BAĞLI NASIL İSLAMCI İDEOLOJİ AŞILAR
- Fransa'daki kilise okullarında 'giyim kuşam yasağı yok' derken, Türkiye'deki imam hatiplerde uygulanan türban yasağını mı eleştiriyorsunuz?
İmam hatip liseleri ile Fransa'daki kilise okulları çok farklı. Çünkü imam hatip liseleri, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlıdır, devlet eliyle açılmaktadır ve müfredatı bakanlıkça belirlenmektedir. Kilise okulları ise tamamen kiliseye bağlıdır, devletin denetimi dışındadır.

- İmam hatip liseleri yıllarca belli bir partinin arka bahçesi olduğu için eleştirilmedi mi?
İmam hatip liseleri her iktidar döneminde, hatta askeri darbe dönemlerinde sayıca artırıldı. Devletin kendi okullarında 'İslamcı ideoloji aşılandığını' söylemek yanlış. Özellikle Türkiye gibi dayatmacı laiklik anlayışının uygulandığı bir ülkede.
Akşam

177 yıl sonra ilk kez Ramazan kutlaması
26 Eylül 2009
Kanada'nın Montreal kenti belediyesi, kurulduğu 1832 yılından bu yana ilk kez Ramazan Bayramı etkinliğine sahne oldu.

Montreal Belediye Meclisi binasında gerçekleştirilen Ramazan Bayramı kutlamasının ev sahipliğini ise Belediye Başkanı Gerald Tremblay yaptı.

Montreal kutlama programına, Türk ve Müslüman temsilcilerin yanı sıra, Yahudi, Hristiyan ve Sihlerden oluşan 100'e yakın davetli katıldı. Programda davetlilere, Türkiye'de Ramazan ve sonrasında da bayramın nasıl kutlandığına ilişkin görüntüler sunuldu.

Montreal Belediye Başkanı Gerald Tremblay yaptığı konuşmada, belediyede ilk kez böyle bir program düzenlendiğini belirterek, kendisinin de buna ev sahipliği yapmaktan mutlu olduğunu söyledi.

Tremblay şunları söyledi:

''Hristiyan olmama rağmen ben de Ramazan boyunca 20 gün oruç tuttum. Bir Türk ailesinin evine ailemle birlikte konuk oldum ve onlarla birlikte iftar ettim. Ramazan'ın, sosyal adaletin, barışın, sevginin ve yardımlaşmanın sembolü olduğunu düşünüyorum. Montreal'de yaşayan Türkler de Ramazan esprisine çok uygun insanlar. Kasım ayındaki seçimlerin ardından Türkiye'ye gitmeyi çok arzuluyorum.''

Konuşmaların ardından ezan ve Kuran-ı Kerim okundu.

Kanada'daki Türk toplumu ile diğer Müslüman toplumlarda Ramazan bayramı kutlamaları bayramdan sonraki bir kaç gün daha devam ediyor. Bu kutlamalara Kanadalılar büyük ilgi gösteriyor.
haber7

Mesut Özil: Maça çıkarken Kur'an okuyorum
Alman Milli Takımı'nın Türk kökenli başarılı futbolcusu Mesut Özil, Kölner Express" gazetesine verdiği röportajda, milli marşlar söylenirken ve maça çıkmadan önce Kuran-ı Kerim'den ayetler okuyarak dua ettiğini belirterek, "Kuran'dan ayetler okumak bana güç veriyor. Bunu yapmadığım takdirde kötü bir hisse kapılıyorum" dedi. Güney Afrika Cumhuriyeti'nde düzenlenecek 2010 Dünya Futbol Şampiyonası'na katılmayı hayal ettiğini belirten Mesut Özil, "Katılmak istiyorduk ve bunu başardık. Sağlıklı ve istikrarlı kalmam gerekir. O zaman orada oynayacağımı düşünüyorum" şeklinde konuştu. 14.10.2009 KÖLN netgazete

Erkeklerden ayrı okuyan kızlar daha başarılı
30/8/2009
Kuzey Londra'da bulunan Kız Yüksek Okulu'nda öğrencilerin diğer okullara göre olan başarı grafiğinin gittikçe yükselmesi The Times gazetesine haber konusu oldu.

Sadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulun başarı grafiği, devlet okulları ve diğer karma okullara göre daha yüksek ve bu grafik gittikçe arayı açıyor. Bu durumun kız ve erkek öğrencilerin ayrı ortamlarda eğitim almasının haklılığını ispatladığını yazan The Times gazetesi, eğitim tablosunda kız okulunun en yüksek dereceler almaya devam ettiklerini vurguladı.

Bu durumun nedenlerini The Times gazetesine açıklayan okul müdürü Bernice McCabe, "Kızlar erkeklerden ayrı ortamlarda eğitim almalarının faydasını görüyor. Bu ortamda kendilerine her şekilde güven duyabiliyorlar. Etrafında erkekler olmadığı için bir davranışta bulunacaklarında erkekler tarafından etkilenmeyeceklerinin farkındalar. Erkeklerin olmadığı bir ortamda kızlar zeki ve kendine güvenmeleri için daha serbest bir ortam yakalıyorlar." görüşlerini dile getirdi.

Sadece erkek öğrencilerin alındığı Royal Grammar Okulu Genel Müdürü Jon Cox da konu hakkındaki görüşlerini aktarmış. Cox, "Kızların olmadığı bir ortamda erkeklerin dikkati dağılmıyor ve derslerine daha fazla odaklanıyorlar. Kızların olduğu bir ortamda dışa açılmaları ve sınıfta söz almaları daha da azalıyor ve söz aldıklarında 'acaba kızlar ne düşünür?' kompleksine kapılabiliyorlar." diye konuştu.

Bağımsız Eğitim Konseyi'nin okulların başarı grafiğini ve sınav sonuçlarını dikkate alarak yaptığı sıralamada ilk on okul içinde 2 erkek okulu ve 1 karma okul bulunuyor. Bunun dışındaki okullar kız ve yatılı okullardan oluşuyor. haber7

Hollandalı Müslümanlar, kilisenin yanına cami yaptı

Bergen Op Zoom kentinde Hollanda Diyanet Vakfı'na bağlı olarak yaptırılan Ulu Cami, düzenlenen törenle ibadete açıldı. Törende konuşan Belediye Başkanı Han Polman, "Böyle güzel bir binayı birlikte yaptığınıza göre aynı güzellikte birlikte de yaşayabiliriz" dedi. Hollanda'da ilk kez kilise ile yan yana ve arsaları bitişik durumda bulunan bir cami konumunda olan Ulu Cami'nin yapımına 2004 yılında başlandı. Yaklaşık 4 milyon avroya mal olan caminin yapım masrafları büyük ölçüde kentteki Türk toplumunun katkılarıyla karşılandı. 18.10.2009 BERGEN OP ZOOM netgazete

84 Yıl Sonra Hacıbektaş'ta Cem
Aleviler, Kültür Bakanlığı'ndan alınan özel izinle 84 yıl sonra Hacıbektaş Dergâhı'nda cem töreni düzenledi.
28 Ekim 2009
Aleviler geçen hafta başlayan Uluslararası Hacı Bektaş Veli Sempozyumu’nun ardından perşembe günü akşamı, alınan özel izinle dergâhın ‘Meydan Evi’nde (cem törenlerinin yapıldığı büyük oda) cem yaptı. Bir çiftin görgü (Alevilerin yılda bir kez tüm topluluğun ve dedenin huzurunda, o yıl içerisinde yaptıklarının ve yol kurallarına uyup uymadığının hesabını vermesi) ve sorgusunun da yapıldığı cem, kurban lokmasının birlikte yenilmesiyle son buldu.

Hacı Bektaş Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, “Bu tarihi bir andır. Bunun tüm Aleviler için önemi çok büyüktür” dedi. Geçmez, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a teşekkür ederek, “Fakat bunun bir kereyle sınırlı olmaması için daha ileri düzeyde yardımlar bekliyoruz” dedi.
Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile ibadete kapatıldıktan sonra 1964 yılında müze olarak açılan dergâhı ziyaret edebilmek için ücret ödeyen Aleviler, buranın kendilerine verilmesini istiyor.
aktifhaber

Mini etekli kız üniversiteden atıldı Paylaş
10 Kasım 2009
Brezilye'nın Bandeirante üniversitesi turizm öğrencisi 22 yaşındaki Geisy Arruda, 22 ekimde derslere pembe mini eteğiyle girince olanlar oldu. Yüzlerce erkek öğrenci, mini eteği protesto için gösteri yaparak kız öğrenciye karşı hakaretamiz sloganlar attı. Kız öğrenci, okuldan imdadına yetişen polisin gözetiminde ayrılabildi.

Olayın üzerinden 15 gün geçtikten sonra üniversite yönetimi, "ahlaksızlık ve akademik itibara saygısızlıktan" kız öğrencinin okulla ilişkisini kestiğini açıkladı. Hürriyet

Asker; şehidlikteki 288 kabre çiçek bıraktı, dua etti

Kurban Bayramı dolayısıyla Adana'da şehidlik ziyaretleri de unutulmadı. 6. Kolordu Komutanlığı'nda vatani görevlerini yapan askerler, şehid olan silah arkadaşlarını unutmayarak, onları kabri başında ziyaret etti. Asrî Mezarlık'ta bulunan şehidliğe gelen askerler, getirdikleri karanfilleri 288 şehid kabrine tek tek bıraktı. Askerler daha sonra, şehid yakınlarıyla birlikte mezar başlarında dua etti. 26.11.2009 ADANA netgazete

ÜNLÜ HIRİSTİYAN BLOGCU MÜSLÜMAN OLDU
11 Aralık 2009
En ünlü Hıristiyan blogunun sahibi, sürekli İslam’ı eleştirmek için yazdığı blogunda sonunda İslam’a girdiğini ilan etti.
Ebedi Hayat isimli blogu kuran ve yazılarıyla sürekli İslam’a saldıran Mandolina İslam’la şereflendi. Ünlü blogun sahibi bundan önce yazdığı tüm yazıları askıya alarak neden İslam’a girdiğini açıkladı. Mısriyyun gazetesinin kendisini arayarak haberin doğruluğunu tekit ettiği blogcu “Maddi nimetleri kaybeden anlar. Manevi nimetleri ise ancak sahip olanlar anlayabilir” dedi.

En ünlü Hıristiyan blogun sahibi internet üzerinden İslam’a girdiğini ilan etti. Daima İslam’ı eleştirdiği blogunda bu sefer Müslüman olduğunu yazan Mandolina isimli blogcu bir buçuk yıldır iç çatışma yaşadığını ve bu çatışmanın doğru yolu bulmasıyla sona erdiğini ifade etti.

Blogcu Mandolina geçtiğimiz Pazar günü “Ebedi Hayat” isimli blogunda bundan önce İslam’a saldırmak için yazdığı tüm konuları askıya alarak İslam’a girmesinin sebeplerini açıkladı.

Mandolina blogunda şöyle dedi; “Orada bilinen hikmetli bir söz vardır: Sağlık, sağlığı yerinde olanların başında bir taçtır. Bunu hastalardan başkası göremez. Bu, doğal bir şey. Sağlık, çocuk, para ve bunun gibi bedensel; hissedilen nimetlere sahip olduğumuzda onları ancak kaybedersek fark ederiz.

Ancak ruhsal ve zihinsel nimetleri ancak sahip olanlar bilebilir. Subhanallah; hidayet nimetini Allah’ın hidayet verdiği kimseden başkası bilemez. Akıl nimetini de Allah’ın akıl verdiği kimseden başkası, ilim nimetini Allah’ın ilim verdiğinden başkası bilemez.

İslam nimetini de aynı şekilde Allah’ın kendisine nasip ettiği kimseden başkası bilmez.

11 gün önce İslam’a girdim. (Pazar günü sabah ezanı vakti karar verdim ve şehadet getirdim).

O günden beri “elhamdulillah” kelimesinin başka anlamlarını idrak ettim. Bu sözü tekrar ettikçe ruhumla beraber göğe çıktığını hissettim.

Önceden de elhamdulillah diyordum. O zaman bu sözü dediğimde aklıma para, sağlık, aile, ev gibi maddi nimetler aklıma geliyordu. Ancak şimdi bu sözün hidayete erenlerin dışındakilerin hissemedeyeceği manevi anlamlarını fark ediyorum.

Öyle bir dönemden geçtim ki halim, çok soğuk ve kapkaranlık bir gecede dalgalarla dolu bir denizin ortasına düşmüş, nereye gideceğini bilmeyen, kendisini kurtarmaya çalışan bir insan bulunduğunu müjdeleyecek bir ışık dahi göremeyen kişi gibiydi. Umutsuzluğun zirvesinde Allah seni kurtarmak için nimette bulunuyor. İşte o vakit sadece iki kelime söylüyorsunuz: Elhamdulillah.

O vakit hayatınız sadece iki kelimeye denk geliyor. O iki kelimenin büyüklüğünü insanlar keşke bilseydi.”

Mandolina açıklamalarına şöyle devam etti: “Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden Resulullah ve Mesih de Allah’ın resulü. O bir insan. Lahut ya da Allah’ın yerdeki görüntüsü değil. Haşa, Allah bize görünmek için bir cesede bürünecek değildir. Bu zayıflıktır. Oysa Allah güçlüdür, kudret sahibidir. İstediğini yapmak için vücuda gelmeye ihtiyacı yoktur. Aksine bir şeyin olmasını istediğinde “ol” demesi yeterlidir. Allah tüm insanları cennete sokmak isterse bunu yapmaktan aciz kalmaz. Tüm insanları helak etmek isterse de onun istediğine kimse karşı koyamaz. O zaman O Kuddüs olduğu halde neden vücuda gelsin! O insanla karışmaz. Vücut şekli almaz. Bu, özetle benim imanım. O öyle bir iman ki aklım onu kabul etti. Gönlüm onda sekinet buldu. Ben değersiz bir varlıkken beni hidayete erdiren Allah’a hamdolsun. Ben karanlıktayken yolumun karanlığını aydınlattı, kaybolmuşken yolu gösterdi.”
Timetürk

Mevlana okuyan Seray Sever Umre'ye gitmeye hazırlanıyor
31 Ocak 2010

Yasemin Yalçın ile birlikte Avrupa'nın Yolları Taştan isimli bir dizi yaptınız geçmişte. O dizide bir Avrupa Birliği görevlisini canlandırıyordunuz. Sizce Türkiye Avrupa Birliği'ne girmeli mi?
Şu ara girmemeli diye düşünüyorum. Ekonomik olarak bakarsanız Avrupa büyük sorunlar yaşıyor ve bu dönemde girmememizin iyi olacağını düşünüyorum. Ülkeler çok ciddi çözülmeler yaşıyor. Biz şu anda son derece iyi durumdayız. Orada bir ülkenin yaşadığı sorun diğerlerini de etkiliyor. İleriki senelerde Türkiye'nin bulunduğu konumun değerinin daha iyi anlaşılacağı inancındayım. Bir sürü dil ve dinden insanı bir arada yaşatmış bir kökten geliyoruz. Biz Araplara da, Avrupa'ya da, ABD'ye de yakınız.

Davos'ta yaşanan “one minute” krizi için ne düşünüyorsunuz?
One minute'ü çok destekliyorum. Gurur duydum. Hükümet her yaptığında haklı mı? Hayır, değil, ama bir şeyler deniyorlar. Rusya'dan kaynak bulmaya çalışıyor, başka yerlerden bir şeyler getiriyorlar. Sonuçta bir şeyler yapıyorlar.

Mevlana'yı okumaya başlamışsınız galiba…
Son iki yıldır okuyorum ve aşka düştüm, belki ihtiyacım da vardı. Hayatımın çok önemli bir yerinde artık Mevlana.

Ali Abaday/ ntvmsnbc

Etiketler: Genelkurmay Başkanı Komutan TBMM protesto darbe cia abd Cumhurbaşkanı GKB Mağdur atatürk laiklik abd ab nato ordu ihale kürt ölü yaralı intihar abd gkb tsk Asker Jandarma Komutan düşman selanik dönme haber kavga atatürk laiklik içki zina darbe cumhuriyet Ahmet mustafa kemal selanik çankaya türk sünnî Müslüman oldu İngiltere İngiliz din iman cami imam hac namaz içki chp zina kumar çağdaşlık çağdaş atatürk türkiye add Yahudi ayin Kadir gecesinde camiye giden sosyetik güzeller Çiğdem Kayalı ve Şebnem Çapa Genelkurmay Başkanı Komutan TBMM protesto darbe cia abd Cumhurbaşkanı GKB Mağdur atatürk laiklik abd ab nato ordu ihale kürt ölü yaralı intihar abd gkb tsk Asker Jandarma Komutan düşman selanik dönme haber kavga atatürk laiklik içki zina darbe cumhuriyet Ahmet mustafa kemal selanik çankaya türk sünnî Müslüman oldu İngiltere İngiliz din iman cami imam hac namaz içki chp zina kumar çağdaşlık çağdaş atatürk türkiye add Yahudi ayin Britanya alkol alkollü Beyaz Saray iftar obama Tabipler Birliği Müslüman oldu İngiltere İngiliz din iman cami imam hac namaz içki chp zina kumar çağdaşlık çağdaş atatürk türkiye add Yahudi ayin Kadir gecesinde camiye giden sosyetik güzeller Çiğdem Kayalı ve Şebnem Çapa haya edep mini etek

Türkiye'ye yerleşip Müslüman olan Heather, "Turistler Türkiye'de çok rahat" dedi

Amerika'da üniversite eğitimi sırasında tanıştığı Türk ile evlenip Türkiye'ye yerleşen ve ardından Müslüman olan Heather Martin Durkaya, "Türkiye'de yaşayan ve kendini Türk hisseden bir vatandaş olarak, Türkiye'nin birçok ülkeden gelişmiş, modern ve birçok farklı etnikten insanın bir arada rahatça yaşadığı bir ülke olarak görüyorum" dedi. 10.09.2010 İSTANBUL netgazete

Moskova'nın tek camii Müslümanlar'a yetmedi

Rusya'nın başkenti Moskova'da yaşayan Müslümanlar, bayram namazı için kent merkezindeki Merkez Camii'ne akın edince onbinlerce kişi namazı caddede kılmak zorunda kaldı. Yanında seccade getirmeyenler seyyar satıcılardan 50 kuruşa kâğıt satın alırken, dilenci sayısındaki artış da dikkat çekti. Medvedev ve Putin de yayımladıkları mesajda bütün Müslümanların bayramını kutladı. 09.09.2010 MOSKOVA netgazete

Alman Gelin Müslüman Oldu

23 Eylül 2010
Melani Yıldız (31) Müslüman oldu.

Polatlı Müftüsü Dursun Ali Coşkun'un makamında düzenlenen ihtida töreninde Melani Yıldız, kayınpederi Selahattin Yıldız ve görümcesi Nazlı Kara'nın şahitliğinde Kelime-i Şehadet getirdi.

Müslüman olduktan sonra Emine ismini alan Yıldız, Müslümanlığı hiçbir kimsenin etkisi ve tesiri altında kalmadan, tamamen kendi isteği ile tercih ettiğini söyledi.aktifhaber

Devlet Bahçeli "Cuma"ya Gidecek!
26 Eylül 2010


MHP lideri Devlet Bahçeli, Ermenilere Van Akdamar Kilisesi'nde ayin yaptırılmasına karşılık vermeye hazırlanıyor. Meclis'in açılacağı 1 Ekim'de Bahçeli, TBMM Genel Kurulu'nda değil, Kars Ani Harabeleri'nde olacak. Bahçeli, Alparslan tarafından 1064'te fethedilerek katedralden camiye çevrilen Fethiye Camisi'nde Cuma namazı kılacak. aktifhaber

CHP'nin 'Başörtü Tavrı' İstifa Getirdi
27 Ekim 2010
Partisinin başörtüsü konusundaki çelişkili ifadeleri ve anlaşmaz tavırları nedeniyle süpriz bir kararla CHP'den istifa etti...
Ordu'nun Topçam beldesinin CHP'li Belediye Başkanı Erhan Köleoğlu, partisininbaşörtüsükonusunda çözümsüzlükten yana tavır sergilemesinden dolayı partisinden istifa etti.

CHP lideriKemal Kılıçdaroğlutarafından dillendirilen 'başörtüsünü çözelim' önerisinin ardından halktan büyük destek aldığını söyleyen Köleoğlu, "Referandum öncesi İstanbul'da asılan 'başörtülülere rahibe benzetmesi yanlışlıkla oldu' diyerek halkı yatıştırdım. İstifa etmekten vazgeçtim. Ancak son olarak başörtülülere eğitim yasağının kaldırılışında mutabakat sağlanacağına inanırken, yetmezmiş gibi bir de Cumhuriyet resepsiyonu Sayın Cumhurbaşkanı'mız Abdullah Gül'ün eşi başörtülü diyeCHPyöneticileri tarafından protesto edilerek gidilmeyeceği ilan edildi. Biz taban olarak halkımıza din düşmanı değil, dinin içinde bir partiyiz derken, tepemizdekiler bizi din düşmanı gibi gösteriyor. Bu şartlar altında CHP içerisinde siyaset yapılmayacağına inancım tam olduğundan istifa dilekçemi partiye verdim." dedi.

Topçam beldesinde 3 bin kişinin yaşadığını söyleyen Köleoğlu, "Seçimlerde başörtülü ya da açık demeden herkesten oy istiyoruz. Şimdi başörtülü vatandaşımız, kızımız geliyor. 'Başkanım size oy verdim, hakkımı savunun' diyor, bu şartlarda nasıl senin hakkını CHP savunur derim ki. Yukarımızdakiler koltuk sevdasında, çözüm isteyen yok." diye tepkisini dile getirdi.

Herhangi bir partiye geçmeyerek bağımsız olarak belediye başkanlığını yapacağını hatırlatan Köleoğlu, "Yıllardır siyaset yaptığım partime vatandaşlarım adına tepki olsun diye istifa ediyorum. Parti içerisinde görüştüğüm arkadaşlardan başka illerde de var. İstifalar peşi sıra bu yanlış politikalarla gelecek. Demokrasiden bahseden bir parti, insanına demokratik olmalı. Başörtüsü yasaklansın zihniyeti bu yüzyılda artık söylenemez." diye konuştu. aktifhaber

Yahudi belediye başkanı kurban eti dağıttı
19 Kasım 2010
Türk kültür merkezi tarafından hazırlanan etleri, belediye başkanı dağıttı...

Amerika'da Yahudi Belediye Başkanı kurban eti dağıttı. New York'un Brooklyn bölgesi Belediye Başkanı Marty Markowitz, Brooklyn Türk Kültür Merkezi (TCC) tarafından hazırlanan kurban etlerini, bölgedeki ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Bu yıl ikincisi düzenlenen programda yaklaşık olarak 350 kilogram et dağıtıldı. haber10

Tunceli'de Kadın Barmen Kavgası!

25 Kasım 2010
Tunceli'de birahanelerde kadın garson çalıştıran işletmecilere BDP'li Belediye Başkanı Edibe Şahin'den sert tepki geldi.
Tunceli Belediye Başkanı BDP'li Edibe Şahin, kentte kadın garson çalıştıran birahane sahiplerine tepki göstererek, Alevi inancında toplumsal olarak suç işleyenler için kullanılan 'Düşkün' ilan ettiklerini söyledi. Şahin, "Alevi inancında toplumsal olarak suç işleyenler 'düşkün' ilan edilirler. Bugünden itibaren bu konuda, sırf ekonomik nedenler nedeniyle bu kentte çürümüşlüğe, yozlaşmaya neden olan herkesi 'Düşkün' ilan ediyoruz. Bunları nasıl ki cemlerimizde tecride alıyorsak, toplum olarak hep beraber tecride alacağız. Selamlarını almayacağız. İlişkilerimizi sınırlayacağız" dedi.

BDP'li kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle Tunceli'de yürüyüş düzenledi. Kışla Meydanı'nda bir araya gelen ve aralarında Belediye Başkanı Edibe Şahin'in de bulunduğu 150 kadın sloganlar atarak, Cumhuriyet Caddesi'ne kadar yürüdü.

Caddeyi bir süre trafiğe kapatan kadınlara seslenen Belediye Başkanı Edibe Şahin, kadın garson çalıştıran birahanelerin Tunceli'de ciddi yozlaşmaya sebep olduğunu savundu. Tunceli'de birahaneler sorunu olduğunu öne süren Başkan Şahin, şöyle dedi:

"Diyeceksiniz ki hiçbir kentte birahane yok mu? Elbette ki var. Ama bizim kentimizdeki birahaneler, 'birahane' gibi çalıştırılmamakta. Kadın bedenleri buradan pazarlanmakta. Bu da kentimizdeki yozlaşmaya neden olmakta. Ahlaki, politik ve her türlü yozlaşmaya neden olmakta. Biz kadınlar bu şiddetin birinci dereceden mağduruyuz. Hem bedenleri satılanlar olarak, hem de geride kalan kadınlar olarak."

Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin, başta kadın garson çalıştıran birahane sahipleri olmak üzere kentte her türlü yozlaşmaya sebep olanları, bugünden itibaren 'Düşkün' ilan ettiklerini söyledi. Şahin şöyle dedi:

"Alevi inancında toplumsal olarak suç işleyenler; 'Düşkün' ilan edilir. Bugünden itibaren bu konuda, sırf ekonomik nedenler nedeniyle bu kentte çürümüşlüğe, yozlaşmaya neden olan herkesi düşkün ilan ediyoruz. Bunları cemlerimizde, tecride daha önce almıyorduk. Toplum olarak hep beraber tecride alacağız. Selamlarını almayacağız. İlişkilerimizi sınırlayacağız. Bugün bir başlangıç. Dersim'de (Tunceli) yozlaşmaya, intiharlara, madde bağımlılığına 'hayır' diyoruz. Bunun karşısında en fazla biz kadınlar duracağız." aktifhaber

'Okullarda din dersi verilecek'
1 Aralık 2010

Kosova'da 12 Aralık'ta yapılacak genel seçimler öncesi Başbakan Haşim Taçi, iktidarda kalması halinde okullarda zorunlu din dersi verileceğini, başörtüsünün de serbest bırakılacağını söyledi.

Taçi, bu kararında Erdoğan'dan etkilendiğini belirtti.

Kosova'da bağımsızlık sonrası ilk kez yapılacak genel seçimler öncesi seçim kampanyası bugün başladı. 10 gün sürecek olan kampanya ardından 12 Aralık'ta seçimler yapılacak. Başbakan Haşim Taçi, ülkedeki okullarda din dersi verileceğini, başörtüsünün serbest bırakılacağını, bu kararda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önemli rolü olduğunu savundu.

Taçi lideri olduğu Kosova Demokrat Partisi'nin (PDK) seçim çalışmalarını Kosovalı Türkler'in yoğun yaşadığı Prizren'den başlattı.

Kosova ve Arnavutluk milli marşlarının okunması ardından seçmenine seslenen Taçi, Kosova bağımsızlığı ilanının kendi hükümeti döneminde olduğunu, tarihe imza attıklarını söyledi. Kosova'yı çok güzel günler beklediğini anlatan Taçi, vize serbestliğinin çok kısa sürede başlayacağını söyledi. 49 seçim pusulasıyla seçmeninden oy isteyecek PDK Genel Başkanı, seçimlerin herkese hayırlı olmasını istedi.

Prizren'deki temasları ardından din adamlarıyla bir araya gelen Taçi, seçimlerde başarılı olmaları halinde okullarda din dersi yasasını onaylayacaklarını söyledi. Taçi ayrıca Kosova İslam Birliği Başkanı Naim Tırnava ile bir araya gelerek İslam birliği ile bir memorandum imzaladı.

İmzalanan memoranduma göre; Kosova'da okullarda baş örtüsü serbest olacak, okullarda din dersi verilecek ve tüm dini kurumlara devlet bütçesinden ödenek ayrılacak.
Hürriyet

Şanlıurfalılar Ağlayarak 'Yağmur' Diledi
10 Aralık 2010

Türkiye geneli, kara ve yağmura teslim olurken, yaz mevsimini yeniden yaşayan Şanlıurfalılar, yağmur duası sırasında gözyaşlarına boğuldu.
Şanlıurfa'da 2 aydır yağmur yağmaması nedeniyle tüm camilerde yağmur duası yapıldı. Cemaat ayakta ellerini açarak yağmur yağması için hep birlikte dua etti.

Son 100 yılın en kurak mevsimini yaşayan çiftçiler yağmur duası için ellerini semaya kaldırdı. Şanlıurfa'da son 100 yılın en kurak mevsimini yaşayan çiftçiler yağmur duası için Şanlıurfa Müftülüğüne müracaat etti.

Müftülük vatandaşların müracaatı üzerine bütün camilerde cuma namazından sonra yağmur duası için imamlara talimat verdi. Bugün de Şanlıurfa'nın Eyyüp Peygamber Camii'nde yağmur duası için gelen vatandaşlar avuç açarak yağmurun yağması için dualar etti.

Bazı vatandaşların ağlayarak katıldıkları dua sonrası cami cemaati yaklaşık 2 aydır yağmur yağmadığını, çiftçilerin zor durumda olduğunu, bunun için de yağmur duası ederek yağmur yağmasını istediklerini belirtti.

Şanlıurfa Müftüsü Ramazan Tahiroğlu, çiftçilerden gelen yoğun talep üzerine bütün camilerde cuma namazına müteakip yağmur duasında bulunduklarını akabinde ise tarlalara inip çiftçiler ile birlikte ayrıca yağmur duasına çıkacaklarını söyledi
Kaynak:Habervakti

Nou Camp'ta Başörtülü Bir Kadın

24 Aralık 2010
Müslüman bir ailenin çocuğu olan Afellay, onun dualarıyla buradayım dediği annesini de yanına alarak Barcelona'ya resmi imzayı attı.
Afellay, sağlık kontrolünden sonra kendisini dört buçuk yıllığına Barcelona'ya bağlayan sözleşmeye imza attı.

Barcelona, PSV ile sözleşmesi sezon sonunda bitecek olan hücuma yönelik orta saha oyuncusu için Hollanda kulübüne sadece 3.9 milyon euro ödedi.

30 kez Hollanda milli takımının formasını giyen Afellay'ı almak isteyen kulübün, oyuncu ile Barcelona arasındaki sözleşmeye göre 100 milyon euro ödemesi gerekecek.

Barca TV'ye konuşan Afellay, Nou Camp'a gelmenin çok büyük bir ayrıcalık olduğunu, büyük bir mutluluk duyduğunu belirtti.

Futbolcu, Barcelona'daki ilk gününde nasıl hissettiğinin sorulması üzerine, "biraz gerginim. Bu normal, çünkü dünyanın en büyük kulübündeyim. Sadece şu anın tadını çıkartıyorum" dedi.

Barcelona'nın, dünyanın en iyi futbolunu oynadığını ifade eden Afellay, "burada oynamak her futbolcunun rüyasıdır" diye konuştu.

Müslüman bir ailenin çocuğu olan Afellay, onun dualarıyla buradayım dediği annesini de yanına alarak resmi imzayı attı. aktifhaber

Ünlü şarkıcılar, tasavvuf gecelerinde buluşuyorlar

18 Ocak 2011 Ünlü isimlerin tasavvufa merak sarmaları, yaşamlarını tasavvufla düzenlemeye çalışmaları insanlara hep şaşırtıcı gelmiştir. 'Yaşamını tasavvufla şekillendiren ünlüler' denildiğinde akla ilk olarak Ahmet Özhan geliyor. Cem Yılmaz, Mazhar Alanson, Hasan Kaçan ve Athena Grubu'ndan Gökhan Özoğuz tasavvuf ile yakından ilgilenen, günlük yaşamlarını tasavvufa göre düzenleme çabasındaki ünlülerden. Yılmaz, Alanson, Kaçan ve Özoğuz, tasavvufa olan ilgilerini yakın zamanda açıkladı.

Gazete Habertürk'ün haberine göre; her perşembe günü Fatih Karagümrük'teki Türk Tasavvuf Musikisi Araştırma ve Yaşatma Vakfı'nda bir araya gelen Ahmet Özhan, Cem Yılmaz, Mazhar Alanson, Hasan Kaçan ve Gökhan Özoğuz, tasavvuf gecelerine katılıyorlar.

18.00-24.00 ARASI SOHBET

Özhan, Yılmaz, Alanson, Kaçan ve Özoğuz, tasavvuf gecelerinde gerek tasavvufa, gerekse günlük yaşamlarına dair sohbetler ediyorlar. Ardından da tasavvuf müzikleri dinliyor ve meşk ediyorlar. Elbette tasavvuf gecelerindeki sohbetin ve meşk etmenin etkin ism Ahmet Özhan oluyor. Akşam 18.00'de başlayan tasavvuf etkinlikleri, gece 24.00'e kadar sürüyor.

TASAVVUF NEDİR?

Tasavvuf, kalbi kötülüklerden temizlemek demektir. İnsanın kalbini, Allah'ın muhabbetine bağlamak, Hz. Muhammed'in söz, hareket ve ahlakına uymak, yolundan gitmektir. Kalple yapılması ve sakınılması gerekli şeyleri ve kalbin, ruhun, kötülüklerden temizlenmesi yollarını öğreten ilimdir. İmanın yerleşmesini, fıkıh ilmiyle bildirilen ibadetlerin severek, kolaylıkla yapılmasını ve Allah'ın sevgisine kavuşmayı sağlar. Tasavvuf ilmine, ahlak ilmi de denir.

TASAVVUF İLE İLGİLİ NE DEMİŞLERDİ?

CEM YILMAZ: Tasavvufa ilgiliyim
"Son zamanlarda tasavvufa ilgi duyuyorum. Ancak bu benim derviş olduğum anlamına gelmez. Evet, biraz mahremiyetime önem veriyorum. Ancak bu ülkede iki tane tasavvuf kitabı okuyan herkes derviş olamaz."

GÖKHAN ÖZOĞUZ: Aydın kesimin aydınlıktan haberi yok
"Tasavvuf konusunda konuşabilmek için bir şeyleri bilmek gerekiyor, bizim hiçbir şeyden haberimiz yok. Benim, çevremin ve aydın olarak söz edilen kesimin büyük çoğunluğunun da aydınlıktan haberi yok. Bu onları yermek için değil... Bilen söylemez, söyleyen bilmez derler. Ondan dolayı 'bilmiyorum deyip köşene çekilmek çok daha mantıklı."

MAZHAR ALANSON: Tasavvufla köklerimize indim
"Geçmişimize baktığımız vakit bütün padişahlar, hepsi bir tarikata bağlıdır. Tarikatlar şimdi kapatılmıştır. Vakıflar vardı. Karagümrük'te, Musiki Vakfı vardı. Ahmet Özhan'ın gidip orada faaliyetlere katıldığı. Ben oradan müzik öğrenmişimdir. Hep oralardan beslenmişimdir. Dedelerimizin yaptığı müzik nedir? diye merak ettim. Tasavvuf ile kendi köklerimize indim. 300 yıl önceki bir melodinin ne olduğunu gördüm. Ama bunun için taa Orta Asya'ya gitmeye gerek yok." netgazete

Daily Mail: İngiltere hızla İslamlaşıyor

İngilterede yapılan bir araştırma, ülkede İslama girenlerin sayısının hızla artış gösterdiğini ortaya koydu. Sadece geçtiğimiz yıl 5200 kişi Müslüman oldu. Son yıllarda Müslüman olanların sayısı yüzbinleri aştı.

25 Mart 2011
Anadolu Haber

İngiliz gazetelerinden biri ülkede İslamlaşma üzerine bir rapor hazırladı. Son yıllarda İngiltere’de yüz bin kişinin Müslüman olduğunu sorgulayan Daily Mail gazetesi, Hanif dini seçen kitlenin yaş ortalamasının da oldukça genç olduğuna dikkat çekti. Rapora göre İslam’ı seçen bayanların yarısı başörtü, yüzde beşi de peçe takmaya başladı.

İngiliz Daily Mail gazetesi, İngiltere’de İslam’a girenlerin sayısı hakkında bir rapor hazırladı. Gazetenin raporuna göre ülkede Müslümanlığı seçenlerin sayısı yüz bine ulaştı ve özellikle son on yıl zarfında büyük artış görüldü. Çoğunluğunu bayanların oluşturduğu bu yeni Müslümanların yaş ortalaması ise yirmi yedi.

Raporunda, İngiltere eski başkanı Tony Blair’in eşinin, İslam’a giren kızkardeşi Lauren Booth’un fotoğrafına da yer veren gazete şöyle devam etti: “Dinlerin çeşitliliğini araştıran bir grup tarafından ortaya konan rakamlar, ülkenin İslamlaşma yönünde ilerlediğini göstermektedir. Öyle ki geçtiğimiz yıl Müslüman olanların sayısı kadın-erkek 5200’e ulaştı. Bunların 1400’ü Londra’da yaşıyor.


En son Ekim tarafından Pzr Eyl 26, 2010 7:29 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Şub 27, 2010 11:32 pm    Mesaj konusu: Ilıcak: Umre'de Arınıyorum Alıntıyla Cevap Gönder

4 Nisan 2010
Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine bu yıl CHP lideri Baykal da katılıdı
AK Parti'ye açılan kapatma davasının delilleri arasındaki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine bu yıl CHP lideri Baykal da katılıdı..

Anamuhalefet lideri Deniz Baykal, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde Haliç Kongre Merkezi'ndeki kutlamaya katılıyor.. Baykal, törende Hz. Muhammed (SAV) ile ilgili bir konuşma yapıyor..

'İlk defa bir Kutlu Doğum Haftası etkinliğine katılıyorum' diyen Baykal, 'Millet olarak ortak değerlerimize sahiplenmeliyiz. Ülke olarak buna ihtiyacımız var. Bize de düşen görevler olduğunu düşünürek Diyanet İşleri Başkanımızın davetine cevap verdim' dedi..

Programda Diyanet işleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik de birer konuşma yaptı..

Daha sonra kürsüye çıkan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, konuşmasında sık sık ayetlerden ve hadislerden alıntılar yaparak, Hz. Muhammed'in 'beni taklit etmeyin beni anlayın' sözünü hatırlattı..

İslam dininde istişarenin şart olduğunun altını çizen CHP lideri Baykal, 'Bu istişare ister toplum hayatın da isterse de Meclis'lerde olsun şarttır. İş bilene verilmelidir, eşe dosta verilmemelidir' dedi.
aktifhaber

27 Şubat 2010
Ilıcak: Umre'de Arınıyorum
Gazeteci yazar Ilıcak geçtiğimiz günlerde Umre ziyareti gerçekleştirdi. Umre'yi bir ruh detoksu olarak tanımlayan Ilıcak nasıl bir Müslüman olduğunu anlattı.

Gazeteci yazar Nazlı Ilıcak geçtiğimiz günlerde Umre ziyaretini gerçekleştirdi. Umre'yi bir ruh detoksu olarak tanımlayan Ilıcak "Sade bir Müslüman'ım. İyi bir Müslüman olduğumu söyleyemem ama iyi kalpli bir Müslüman'ım" şeklinde konuşuyor

Umre'ye gitme planlarınız var mıydı önceden?
Benim hep aklımda vardı ama biraz çekiniyordum. Çünkü farklı bir hayat tarzım var. 'Oranın adabına uygun hareket edebilecek miyim?' diye sordum kendime. Başarabilir miyim, bir de mahcup olmayayım gibi duygular taşıyordum. Tabii bir de gidecek bir ortam bulmak lazımdı. Cemiyet içerisinde adı geçen gruplar vardı. Ama onlarla gitmeyi canım çekmiyordu. Bunları düşünürken oğlum Mehmet Ali telefon etti, Meyra'yla Umre'ye gidiyoruz dedi.

O telefondan sonra siz de gitme kararını mı verdiniz?

Eman Tur'un düzenlediği, başlarında Akın İpek'in annesi Melek İpek'in bulunduğu bir ekipti bu. 400 kişiydiler, yaklaşık olarak. Ben de Mehmet Ali'ye kızdım erken haber vermediği için. Çok da arzu ediyordum gitmeyi. Melek Hanım da dedi: "Size bir çağrı geldi." Evet haklıydı, o çağrı sayesinde kendimi 400 kişilik grupta buldum. Çok da memnun kaldım.

Gitmeden önce nasıl hazırlandınız?

Aslına bakarsanız gitmeden önce pek bir vakit kalmadı. Apar topar hazırlandım, içimde büyük bir heyecan. Benim çok arzu ettiğim bir şeydi, bunun için önceden de gitsem neler yaparım diye düşünürdüm. Oğlum ve gelinimle gitmek ise büyük bir şans oldu. Aileden birilerinin, özellikle bir kadının olması mühim. Çünkü daha ziyade erkeklerden ayrısınız orada. Biz Meyra ile hazırlandık.

Çoğu kişi maddi ve manevi ağırlıkları bahane ederek erteliyor Umre'yi. Bu konuda siz ne düşünüyordunuz?

Allah'a orada dua ediliyor ya bana kolaylaştır diye. Gerçekten de öyle, bana çok kolay geldi. Orada ibadet fevkalade kolay zaten. Başörtüsü konusunda tereddütlerim vardı sadece.

Ne gibi tereddütler?

Bir kere İran'a gitmiştim. Başımın devamlı örtülü olmasından dolayı çok rahatsız olmuştum. Sıcak basmıştı. Bir an önce kendimi odanın içerisine atıyordum. İran tecrübemde böyleydi. Oysa Suudi Arabistan'da fevkalade intibak ettim. Kıyafet konusunda da sıkıntım vardı. Alışmadığımız kıyafetler, örtüler... Ama sonra onun içerisinde de bir şıklık olabileceğini gördüm. Süslü iğneler götürmüştüm. O kıyafetler beni rahatsız etmedi, alıştım. Bir de orası bir ibadet yeri. İbadet yerinde sadece ibadetin gereğini yerine getiriyorsunuz. İran gibi değil yani.

ÖRTÜNMEK AĞIR GELMEDİ

Yazılarınızda detayıyla anlattınız ama örtünmek nasıldı?

Hiç rahatsız olmadım örtünmekten. Gayet rahat geldi. Örtünmek bana sıkıntı vermedi, bilakis hoşuma gitti. Ama şunu gördüm bir ömür boyu o kıyafetleri giyinip, örtünsek sürekli kilo alırız. Çünkü kilonuzu hiç ele vermiyor seçtiğiniz kıyafetler. O bütün hayatım boyunca tercih edeceğim bir giyim tarzı değil elbette. Orada örtünmek artı bir külfet değil. O bakımdan orada örtündüm, örtünen insanların zorluğunu anladım diyemem. Ama tabii bizim ülkemizde uğradıkları muamele itibariyle mağduriyetlerini anlıyorum.

Tesettürle şık olmak zor diyorsunuz. Orada gördüğünüz her milletten kadından sonra bu fikriniz hala devam ediyor mu?

Tesettürle şık olmak epey zor. Her şeyi giyinemiyorsunuz bir kere. Ama orada özel şıklıklar gördüm. Oyalı örtüler yaptırmışlar. Şahsen tesettürlü olsam oyalı başörtüsü takarım bir kere, hiç tereddüt yok. Orada tesettürle şık kıyafetlere sahip olabileceğinizi gördüm. 'Ben örtülü olsaydım ne yapardım?' dedim. Kendime bir şıklık yaratabilirdim.

Umre'ye giden herkesin bir umre tanımı var. Siz nasıl anlatıyorsunuz?

Tek kelimeyle huzur. İçinde derin bir mutluluk ve yüreğine bir huzur. Kendini güçlü hissediyorsun, endişelerinden arınmış oluyorsun. Ruh detoksu deniliyor ona. Bütün bir manevi dünyanın temizlenmesi demek Umre'ye gitmek. Anlatıldığı gibi hiç yorucu değil. Hac daha yorucu olabilir ama ben buna da inanmıyorum.

Orada yapılacak tüm ibadetleri gerçekleştirmişsiniz. Peki, gitmeden önce o topraklar hakkında bilgi sahibi miydiniz?

Valla elbette her yeri biliyordum gibi bir cümle kuramam. Melek İpek bu konuda Meyra'ya ve bana çok destek oldu. Mesela; Mescid-i Nebevi'ye gittik. Ben Hz. Muhammed'in mezarının orada olduğunu bilmiyordum. Orada bulunan arkadaşlar yardımcı oldu bu konularda. Birçok ayrıntıyı, nerelerde namaz kılarsak daha evla olacağını söylediler bize. Biz de Meyra ile namaz kılmayı zaten biliyorduk. Geri kalanları orada öğrendik.

Kitapçıklar da fayda sağlamıştır.

Mutlaka. Kendimi manen hazırlarken, Mekke'ye giderken "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk" demek ayrı bir huzur veriyor insana. Çok etkiledi bu hal beni. Kitapçıklarda yer alan Türkçe duaları da okuduk. Hatta tavaf ederken biz Türkçe dua okuyorduk. Her seferinde heyecanlanıyor, 'acaba yapabilir miyim?' diyordum. Çünkü insanlar ben gitmeden önce Umre'nin çok zor olduğunu söylüyordu.

Sadece Müslüman Türkler zor görüyorlar sanırım.

Evet, bizim halkımızda o topraklara gidip gelince hayatını değiştirmelisin inancı var. Hayatımda hiçbir şey değişmedi. Oraya gittim, geldim diye örtünmeye mecbur değilim. Bu düşünceleri ve cümleleri asla kabul etmiyorum. Netice itibariyle insan ruhunu temizlemek için yapıyor Umre'yi. İnsanın kendisiyle manevi hesaplaşması bu.

İlk kutsal toprakları görüş anı... Ne düşündünüz?

Orada ilk başta büyük bir heyecan var. Kutsal topraklardan ziyade ilk defa kıyafet değiştirmişiz, buna alıştık. O gün hep bir telaş vardı. Orada nelerle karşılaşacağız bilmiyorum. Daha önceden tecrübeli olanlar daha sabırsız. Bir an önce Hz. Muhammed'e kavuşalım diyorlar. Ben doğrusu o duyguyu ilk başlarda hissedemedim. Ama her şey kendiliğinden halledildi. Sonra tabii o heyecanı yaşamamak mümkün değil. Ertesi gün biz de aceleci davranmaya başladık. O hırs sarıyor sizi.

O enerjiyi, müsbet havayı görünce biz de herkesi ite kaka bir noktaya ilerledik.

Bol bol dua etmişsinizdir.

Tavaf ederken "Hz. Muhammed senden ne istediyse ben de senden onu istiyorum" diyor insanlar. O kadarını da istemiyoruz diyorum ben. Şimdi düşünüyorum. Günahkar bir kulum. Ona verdiği kadar bana vermez elbette. İnsan kendi hayatına dair ufak tefek isteklerde bulunuyor. Ben orada duadan ziyada şükrettim Allah'a. Hayatımdan memnunum. Dayanma ve mücadele gücünü verdi bana. Bugüne dek sahip olduklarımın hepsini O verdi. Şükrettim, kendim için muazzam bir şeyler talep etmedim. Bir de tabii sağlık ver, yatağa düşürüp de çektirme diye dua ettim.

En çok nerede ibadet etmek sizi etkiledi?

Cennet Bahçesi'nde ve Mescid-i Nebevi'de. Hz. Muhammed'in yattığı yerin yakınında ibadet ve dua etmek çok başka bir duygu. Hakikaten ellerimizi açtığımızda avuçlarımıza tarif edilemez bir sıcaklık doluyordu. Neden böyle hissediyoruz bilmiyorum ama o pozitif enerjiyi hissediyorsunuz. Bir de Kâbe'nin bulunduğu yer çok etkiledi. Say etmek de etkileyici ama orada pek bir şey kalmamış. Yürüdüğümüz beton bir yol.

Size farklı gelen ve gözünüze çarpan hangi detaylar var?

Mescid-i Nebevi veya Kâbe'nin civarındaki camilerde yemek yiyorlar mesela Araplar. Şaşırdım buna. Çoluğunu çocuğunu getiriyorlar. Sürekli çocuklar koşuşuyor. Bu beni biraz rahatsız etti. Konsantrasyonumu kaybettim. Bir de, Kâbe'nin hemen yanında kral sarayı ve oteller var. Kabe'ye yukarıdan bakıyorlar. Gönül ister ki Kâbe'nin etrafı yeşil alan olsun. Hiç yeşillik yok, hep taşlık. Mekke ve Medine şehir olarak güzel değil. Fukaralığın hüküm sürdüğü bir yer. Eskiyi muhafaza etmeye özen gösterilmemiş.

Dini hayatlarının ana eksenine koyarak yaşayanları artık daha iyi anlıyorum diyorsunuz.

Yani nedir bu kadar fedakarlık yapmanın sırrı? Dinin emrettiği bütün kuralları hayatına uygulayarak yaşamak bir fedakarlık. Bu fedakarlığı, o iç huzurları için yapıyorlar. Kendilerini daha güçlü hissediyorlar bunu yapınca. O anlamda, samimi dindarları kastederek söyledim. Lafzen buna uyanlar değil. Başka anlamda da uymak lazım.

Peki, siz kendinizi nasıl bir Müslüman olarak tanımlıyorsunuz?

Kendimi sade bir Müslüman olarak görüyorum. İyi bir Müslüman'ım diyemem, iyi kalpli bir Müslüman'ım diyebilirim sadece.

Hacc'a gitmeyi düşünüyor musunuz?

Elbette, neden olmasın. Hac'a da gitmeyi çok isterim. Hac'cın ağırlığı olur, dönünce dikkat etmelisin cümlelerine aldırış etmeden hem de.

Son dönemde Umre'ye giden ünlü sayısı arttı. Bir dönem buna eleştirel gözlerle bakanlara ne oldu sizce?

Acaba daha mı dikkat ediliyor bu konulara bilmiyorum. Bir de gidenler birbirlerine anlatıyor, herkes ötekine gıpta ediyor. Çünkü her insanın içerisinde Allah'a inanç var. Müslümanlık bizim kültürümüz içerisinde var. Hiç şaşırmam Ajda Pekkan da, Rahmi Koç da gider.
aktifhaber

"Çarşaf yırtma olayı hepimizi üzdü"
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, Mersin'deki CHP'li kadın çarşaf yırtma ve yere atma olayı ile ilgili olarak , "Bu olay hepimizi üzdü. Bu gösteri hepimize derinden yaralamıştır. CHP'nin böyle yırtma, yıkma, yakma, tahrip etme gibi siyasi üslubu olmaz.Hiç kimsenin giyimine yaşam şekline müdahale etme hakkı yoktur. ifadelerini kullandı. 06.03.2010 MALATYA
netgazete

"Hollanda ordusu, eşcinsel askerler yüzünden Srebrenitza katliamını engelleyemedi"
19 Mart 2010
Amerikalı emekli bir general, "1995 yılındaki Srebrenitza katliamına o sırada bölgeyi korumakla yükümlü olan Hollandalı BM barış gücü birliğinin seyirci kalmasını birliğin zayıflığına bağlarken, bunun nedeninin ise kısmen, 'birlikte eşcinsel askerlerin bulunması' olduğunu" öne sürdü.
habertürk

Kibariye ve Safiye Soyman Umreye gitti
24.03.2010
Ünlü sanatçılar Kibariye ve Safiye Soyman, umre ziyareti için Suudi Arabistan'a gitti.

Özel bir tur şirketinin organizasyonuyla umre ziyareti için eşi Ali Küçükbalçık ile Medine'ye hareket eden Kibariye, Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada, ''Çocukluğumdan beri duygularım değişmemiştir. Ben anamın evinde Kibariye olmadan önce de inançlıydım. Bu Allah yoludur, tartışılmaz, yaşanır.

Bunu da Allah bugüne nasip etmiş. Çok mutluyum, çok önemli bir yere gidiyorum. Allah'ın yoluna gidiyorum. Karı koca bu bizim isteğimizdi, Allah kabul etsin'' dedi.

Safiye Soyman da hareketinden önce yaptığı açıklamada, ilk defa kutsal topraklara gideceğini belirterek, ''Umre sünnet, inşallah hacı olmak da kısmet olur. Benim babam üç kere hacca gitti. Ben bir hoca kızıyım, Allah şimdi kısmet etti. Bugün sabah ezanı okunurken çok duygulandım. Kendimi Kabe'de hissettim. İnşallah geldiğim zaman kısmet olursa namazımı da kılacağım. Allah kabul etsin'' diye konuştu.
gazeteport

Seks konulu talk show halkı kızdırdı
Gürcistan'da hükümet yanlısı İmedi televizyonunun yayımladığı seks konulu bir talk show, halkı kızdırdı.
28 Mart 2010 Pazar,
Bir grup öğrenci, İmedi televizyon binasının önünde toplanıp, "sapık" olarak nitelendirdikleri programın yayından kaldırılmasını istedi.

Ortodoks Aileler Birliği adlı Ortodox baskı grubu ise İmedi'ye bir protesto mektubu yollayarak, programın yayından kaldırılmasını ve sunucu Şorena Begaşvili'nin halktan özür dilemesini istedi.

Birliğin Başkan Yardımcısı Avtandil Ungiadze, "Bu tip ahlaksızlık propagandaları dini hassasiyetimiz açısından kabul edilemez birşey, bu bizim geleneksel Hristiyan değerlerimize ters düşüyor" dedi.
habertürk

Amerikalı artistin Müslüman oluşunun inanılmaz hikayesi

Geçen yıl İslam dinini kabul eden Amerikalı film oyuncusu Allison Woolford, Müslüman oluşunun ilginç hikâyesini anlattı. Woolford hala bazı şeyleri aşamadığını, ancak İslam’ın huzur veren bir din olduğunu ifade etti.

Müslüman olduktan sonra Kuveyt’e yerleşen ve Arap sinema filmlerinde ve dizilerinde boy gösteren Woolford, Kuveyt’i batıya tercih ettiğini söyledi

Müslümanların çekti dizilerde oynamak için Arap ülkelerine giden Woolford, gazetecilere İslam’a girişini şöyle anlattı:

“Bir kaza sonucu bir haftalığına hastanede yattım. Yanımda bir bayan hasta vardı ve acısını dindirmek için daha sonra benim de hoşuma giden ve yabancı olduğum farklı bir tarz müzik çalmaya başladı. Ben de bu çalan müziği sevdim; onunla her gün bu müziği dinlemeye devam ettim. Bu müzik çok farklıydı. Çünkü içimi okşuyordu ve gerçekten de dinlerken huzur buluyordum. O kadın hastaneden ayrılırken bu şarkıları söyleyen artistin ismini sorduğumda aldığım yanıt beni ifade edemeyeceğim derecede şaşırttı.”

Woolford sözlerine şöyle devam etti: “Kadın sorumu gülerek cevapladı ve ‘Bu dinlediklerimiz şarkı değil, Kur’an tilavetiydi, yani onlar Allah’ın sözleriydi’ dedi. Bu beni gerçekten çok şaşırttı; çünkü içinde insanın ruhuna işleyen bir şeyler vardı ve içimi harekete geçiriyordu. Böylelikle bu huzur dolu ilahi kitabın peşine düştüm. Kuveyt’e gelerek Müslümanlarla buluştum. Onların ne kadar güzel birer insan olduğunu görünce de Müslüman olmam gerektiğini anladım. Çünkü huzur buradaydı.”

Özel hayatına ilişkin yaptığı açıklamada ise, Müslüman olduktan sonra ailesinin bunu anlayışla karşıladığını dile getirerek “Müslüman olduktan sonra ailemden ciddi bir tepki almadım. Onlar da bunun kişinin özgürlüğü olduğunu ve kişinin istediği dini seçebileceğini söylediler” dedi.

Woolford, sanat hayatında da ciddi değişikliğe gittiğini ifade ederek şöyle dedi: “Batı’da beni basit bir kadın olarak gördüklerine inandım. Mesela oynadığım filmlerde cesur sahneler vardı. Ancak ben artık mültezim bir Müslüman olmuştum ve yeni inancımın verdiği ahlak benim bu tip sahnelerde oynamama izin vermiyordu. Ben de buna inanarak Amerika’dan Arap dünyasına gittim. Ortadoğu’da yayımlanan dizilerde oynamaya başladım. Bu benim için daha anlamlı oldu.”
habertaraf

Kibariye ve Safiye Soyman Umre'den döndü
Beraber Umre'ye giden ünlü sanatçılar Kibariye ve Safiye Soyman yurda döndü. Eşi Ali Küçükbalçık ile birlikte Cidde'den İstanbul'a gelen Kibariye, Atatürk Havalimanı'nda basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "Orada hep ağladım, sevinçten ağladım. Bu duygular gerçekten anlatılmaz. Allah oraya gitmeyi, hacca gitmeyi herkese nasip etsin" dedi. 31.03.2010 İSTANBUL netgazete

4 köyde, 9 imam eşliğinde yağmur duası
Malkara'ya bağlı Alaybey, Allıışık, Karacahalil ve Gözsüz köylerinin çiftçileri, Çavuşköy merasında toplanarak Malkara Müftüsü Mehmet Öz ve 9 imam eşliğinde yağmur duası yaptı. 08.05.2010 TEKİRDAĞ netgazete

Müslüman oldum çünkü

Rusya'nın Özerk Tuva Cumhuriyeti'nden Türkiye'ye üniversite eğitimi almaya gelen Nadejda Badırgı, gördüğü karşılıksız sevgi ve iyiliklerden dolayı Müslüman olduğunu söyledi.

Denizli Armoni Hanımlar Derneği, polisevinde kadınlara yönelik şiir dinletisi etkinliği düzenledi. Programın açılışında konuşan Armoni Hanımlar Derneği Başkanı Muradiye Koyu, düzenledikleri etkinlikte el işi emeği yapılan çeşitli ürünlerin Fatma Yıldız Kız Yurdu'nun yapımına harcanacağını belirterek, "Bizler kızlarımızın bir yurdu olması için çalışıyoruz. Onların Denizli'deki anneleri olalım diyoruz." dedi.

Şiir dinletisine misafir olarak katılan Moğolistan'dan Türkiye'ye gazetecilik eğitimi almak için gelen Uugangerel Jugderragchaa, Türkçe 'Millet Ruhu' şiirini, Myanmar'dan mimarlık eğitimi almak için gelen May Pann Htay da 'Sen Ağlama' adlı şarkıyı söyledi.

Rusya'nın Özerk Tuva Cumhuriyeti'nden gelerek İstanbul'da bilgisayar mühendisliği eğitimi alan Nadejda Badırgı ise Türkiye'de gördüğü karşılıksız yardımseverlikten çok etkilendiğini ve Müslüman olduğunu açıkladı. Ülkesinin Sibirya'nın güneydoğusunda 300 bin nüfuslu, Rusya'ya bağlı federe bir cumhuriyet olduğunu ifade eden Badırgı, "Buraya Tuva Cumhuriyeti'nden geldim. Tanımadığınız insanlara kucak açıyorsunuz. Sizlerden çok şey öğrendim. Sizlerin sayesinde Türkiye'de hiç yabancılık çekmiyorum. Sizleri örnek alarak Müslüman oldum. Allah hepinizden razı olsun." ifadelerini kullandı. habertaraf

7 Mayıs 2010
Kısa Ve Dar Kıyafet Yasaklandı
Endonezya'nın Açe eyaletinin Batı Açe bölgesinde dar elbise, pantolon ve kısa etek yasağı yürürlüğe girdi.

Batı Açe bölgesi yetkilisi Remli Mansur, polisin kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı giyinen kadınları belirleyeceğini ve bu kişilere uzun etek dağıtılacağını belirtti.

Mansur, yönetmeliğin sadece Batı Açe'deki Müslüman kadınlarına uygulanacağını, gayrimüslimleri buna uymaya zorlamadıklarını söyledi.

Yetkili, yönetmeliğe aykırı olarak kısa etek ve kot kıyafetler satan dükkan sahiplerinin iş ruhsatlarının iptal edilebileceğini, yasağı üç kez ihlal eden kadınların da 2 haftaya kadar gözaltında tutulabileceğini ifade etti. aktifhaber

BİNLERCE İNGİLİZ BAYAN MÜSLÜMAN OLDU

30 Mayıs 2010
İngiliz gazetelerinin hazırladığı raporlara göre binlerce İngiliz bayan İslam’ı kabul ediyor. İstatistikler, İslam’ı din olarak seçen İngilizlerin sayısının hızla arttığına işaret ediyor
İngiltere’de 2001 yılında yapılan nüfus sayımlarında 3000 kişinin İslam’ı kabul ettiği ortaya çıkarken, bugün bu sayının neredeyse 20 kat daha artıp 50 bini aştığı ifade edildi. İslam’ı din olarak kabul edenlerin birçoğunun 20-30 yaşları arasındaki üniversiteli bayanlardan oluştuğu ifade edildi. İslami derneklerin sosyal faaliyetlerinin, gayrimüslimleri İslam dinine çekmekte etkili olduğu kaydedildi.

The Times gazetesi şöyle yazdı: “İngiltere’de İslam’a girenlerin sayısının giderek arttığı bir dönemde kiliseye gidip haftalık ibadetlerini yapanların oranının yüzde iki oranında azaldığı gözlemlendi. Regent’s Park Mahallesi’ndeki merkezi Londra Camisinde namaz kılan bayanlar, İslam’a girip kelime-i şehadet getiren yeni Müslümanların üçte ikisini oluşturuyor. Çoğunun yaşı ise otuzu aşmıyor.

2001 yılında İngiltere’de yapılan nüfus sayımlarında dinlerini değiştirenlerin oranını gösteren istatistiklere göre 3000 kişi Müslüman olmuş. Swansea Üniversitesi’nde Göç Politikaları Araştırma Merkezi’nden Kevin Price bu rakamın bugün elli bine ulaştığını ve büyük kısmını da bayanların oluşturduğunu açıkladı.

Bu verilerin dayandığı temel analizler, ülkede İslam’a girenlerin büyük kısmını yaşları 20-30 arasında değişen üniversite eğitimi almış ya da almakta olan genç bayanların oluşturduğunu gösteriyor.”

Bir İslam öyküsü

Bradford’dan Joan Bailey isimli 30 yaşındaki avukat, İngiltere’de İslam’a girenlerden sadece biri. Yorkshire’in güneyinde bir bölgede iyi halli bir işçi sınıfı ailenin kızıydı. Bir gün İslam’a gireceği kimsenin aklına gelmiyordu. Bailey İslam’a girme öyküsünü şöyle anlatıyor: “Hukuk bürosunda kaptığım ilk işti. Öğlen vakti Müslüman bir arkadaşla kahvemi yudumlayıp dava konusunu ele alırken arkadaşım boynumdaki altından haç işaretini fark etti ve İsa’yı (as) ilah olarak kabul edip etmediğimi sordu. Bense bu haç işaretini dini gerekçeden ziyade modaya uymak için takıyordum. Bu nedenle İsa’nın (as) ilah olduğuna inanmadığımı söyledim. Sonra bana kendi dininden bahsetti. Başlangıçta arkadaşımın sözlerini önemsemedim. Ancak söyledikleri aklımda yer etti. Aradan birkaç gün geçtikten sonra kendimi internetten bir Kur’an-ı Kerim talep eder buldum. Daha sonra gücümü toplayıp Leeds şehrinde Yeni Müslümanlar Derneği’nin bayanlar için düzenlediği bir sosyal etkinliğine katıldım. Derneğin kapısının önünde durup kendime şöyle sordum: “Gökyüzü hakkı için burada ne yapıyorsun?

Buradaki kadınların baştan tırnağa kapalı giysiler giydiklerini hayal ederekten yine kendi kendime sordum: 25 yaşında sarışın bir İngiliz kızını bu insanlarla bir araya getiren şey nedir?

İçeri girdiğimde her zaman duyduğumuz basmakalıp “ezilmiş Müslüman kadın”, “ezilmiş eş”i temsil eden kişilerle değil aksine her biri doktor, öğretmen, psikolog; kültürlü, aydın kadınlarla karşılaştım. Onlardaki huzur ve sakinlik beni çok şaşırttı. İşte bu bayanlarla buluşmam, beni İslam’a girme konusunda okuduğum tüm kitaplardan çok daha fazla ikna etti.

Aradan dört yıl geçtikten sonra; 2008 yılının Mart ayında bir arkadaşın evinde kelime-i şehadet getirdim.

Birçok insanın zannettiğinin aksine İslam bana zulmetmemiştir. Şu anda her zamankinden çok daha fazla huzur içindeyim ve bana nasip olan bu nimetten ötürü minnettarım.
Tımeturk

Lieberman: Türkiye Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istiyor
06 Haziran 2010
İsrail’in “şahin” Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Türkiye ile ilişkilerde yaşanan krizin, Türkiye’deki “iç sürecin sonucu” olduğunu öne sürerken, “Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden tesis etmek ve laik mirası tümüyle gömmek istiyorlar” iddiasında bulundu.
Avigdor Lieberman, Ynet ile söyleşide Türkiye ve İsrail’in ana muhalefet partisi Kadima’yı sert dille eleştirdi. Kadima’yı “iki yüzlülük”le suçlayan Lieberman, Türkiye’yi “Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden tesis etmeye çalıştığı” iddiasında bulundu.
Türkiye ile ilişkilerde yaşanan krizin, Türkiye’deki “iç sürecin sonucu” olduğunu öne süren Lieberman, “Bizler Yahudi olarak söylenenlere inanmayı hiçbir zaman istemiyoruz. Türk hükümetinin ideolojisti Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Neo Osmanlılık konusunda bir kitap yazdı. Sadece konuşmadılar, bir kitap da yazdılar” diye konuştu.
Lieberman, “Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden tesis etmek ve laik mirası tümüyle gömmek istiyorlar” iddiasını vurguladığı söyleşide İsrail ne yaparsa yapsın bunun
kendine karşı kullanılacağını savundu.

“TÜRKİYE İRAN’IN AYNI İSTİKAMETİNE YÖNELİYOR”

Davos olayına işaret ederek Türkiye ile sorunun Netanyahu hükümeti ile başlamadığını söyleyen Lieberman, İran’ın bir zamanlar İsrail’in “stratejik ortağı” olduğunu belirterek, “Türkiye, aynı istikameti alıyor. En azından İsrail ile ilgili olarak. Aynı şey. Filonun planlamış bir provokasyon olduğu artık belli” dedi. Milliyet

İSRAİLİ SOLCU EYLEMCİ MÜSLÜMAN OLDU
9 Haziran 2010

İsrailli solcu eylemcilerinden Tali Fahima müslümanlığa geçerek ismini değiştirdi.
Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Batı Şeria'daki El Fetih'in askeri kanadı El Aksa Şehitleri Tugayı'nın Cenin'deki liderlerinden Zekeriye Zubeydi ile dostluğuyla gündeme gelen ve bu nedenle "düşmana bilgi sızdırdığı" gerekçesiyle cezaevine de giren İsrailli ünlü solcu aktivistlerden Tali Fahima İslamiyeti kabul etti.

Fahima'nın geçen hafta İsrail'in kuzeyindeki Arap kentlerinden Umm El Fahem'e gidip, İslami Hareket'in kuzey Bölgesi sorumlusu Şeyh Raid Salah ile görüştüğü bildirildi. Şeyh Salah, Mavi Marmara gemisi aktivistleri arasındaydı ve bir kaç gün gözaltında tutulduktan sonra, geçen cuma evinde göz hapsinde tutulmak üzere bırakılmıştı. Tali Fahima, buradaki El Faruk camiinde, dün 4 imamın huzurunda Müslüman oldu.

Lod kentindeki İslami Hareket Başkanı Şeyh Yusuf Elbaz'ın, Tali Fahima'yla temas kurduğu, bu görüşmelerde kendisine cesaret verip, İslamiyet ve değerleri hakkında konuştuğu, bilgiler verdiği bildirilirken, Fahima da yaptığı açıklamada İsrail'deki İslami Hareket'in Kuzey Şubesi sorumlusu "Şeyh Raid Salah'tan çok etkilendiğini" belirtti.

Fatima, "Onu ilk kez gördüğümde sanki içimde bir şeyler sarsıldı.. Kendisini daha önce hiç görüp konuşmamama rağmen, Şeyhin tevazusu sanki beni İslamiyete çağırdı" dedi.

Fatima'nın Dr. Raed Fethi, Şeyh Yusuf Elbaz, El Faruk camii imamı Tevfik Yusuf ve Şeyh Yusuf Rıdvan'ın huzurunda Müslüman olduğu da belirtildi.

İslami Hareket de Fahima'nın İslamiyeti kabul etmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Yusuf Elbaz ise "Fahima, artık Müslümandır" dedi

İNGİLİZ HAPİSHANELERİNDE İSLAM YAYILIYOR

9 Haziran 2010 07:37
İngiliz Times gazetesi, ülkedeki hapishanelerde din değiştirerek, Müslümanlığı seçenlerin sayısında artış olduğunu yazdı. Son 14 yılda Müslümanlığa geçenlerin 4 kata ulaştığı açıklandı.
Gazetenin manşetinden duyurduğu haberde, mahkumlar güçlü Müslüman çetelerden korunmak için din değiştiriyor.

Cezaevleri başmüfettişi Anne Owers'ın hazırladığı ve gazetenin yer verdiği rapora göre, mahkumlar ayrıca sadece Müslümanlara tanınan bazı ayrıcalıklardan yararlanabilmek için Müslüman oluyor.

Owers'ın raporuna göre, 1994 yılında 2,513 olan İngiltere'deki Müslüman mahkum sayısı, 2008 yılında 9,795 oldu. Raporda ayrıca, son yıllarda çok sayıda terörist mahkum edilse de her 100 Müslüman mahkumdan birinin terörizmle ilgili suçlarla tutuklu olduğuna dikkat çekildi.

Raporda bazı Müslümanların da ibadet şeklinin rahatlattığı ve helal yemeğin daha sağlıklı olduğu gerekçeleriyle din değiştirdiklerini ifade ettiği belirtildi.

Owers'ın raporu, 85 cezaevi denetim raporuna ve sekiz cezaevinden 164 Müslüman tutukluyla yapılan mülakatlara dayanıyor. haber10

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, sigara ve alkol tüketiminin azaltılması için önlemler alınacağını söyledi.
Yayına Giriş: 12.06.2010

Chavez, televizyonda yaptığı konuşmada, Venezuelalılar’ın alkollü içecekleri fazla tüketmesini durdurmak istediğini belirterek, ordu birliklerine sokaklarda bira satışını ve dükkanlardaki içki satışının "yasal" saatler dışında yapılmasını engelleme talimatı verdiğini kaydetti.

Chavez, hükümet olarak alkol ve sigara vergilerinin artırılması üzerinde de çalıştıklarını dile getirdi.

Ülkeyi sosyalizme doğru götürdüğünü belirten Chavez, geçiş döneminin, Venezuelalılar’ın ahlaki değerlerini olumlu yönde değiştirmesi gerektiğini söyledi. TRT

Fanatik Yahudiler kız çocuklarının laik ailelerin çocuklarıya aynı okulda okuması kararını veren Anayasa Mahkemesi'ni protesto etmek için büyük bir gösteri yaptı.
18 Haziran 2010


'EŞKENAZ' İLE 'SEFARAD' ÇATIŞMASI

Doğu Avrupa kökenli Yahudiler, İsrail'de "eşkenaz" olarak nitelendiriliyor. Eşkenazlar, daha tutucu olarak biliniyor. Arap kökenli Yahudiler ise "sefarad" olarak adlandırılıyor. Sefaradların laik ve liberal görüşte olduğu belirtiliyor.

İsrail'in en fakir bölgelerinde oturan eşkenazlar, Yahudi öğretisini en iyi kendilerinin uyguladığını, sefaradların Yahudiliğinin Arapların etkisinde kalarak özünü yitirdiğini iddia ediyorlar.

Bu iki grup arasında büyük bir çatışma olduğu biliniyor. Anayasa Mahkemesi'nin son verdiği bir karar ise bu çatışmayı gün yüzüne çıkarmakla kalmadı, 100 bin fanatik Yahudiyi sokağa döktü.

OKULUN BAHÇESİ DUVARLA AYRILMIŞTI

Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim bölgesinde bulunan bir kız okulu ortadan ikiye ayrılmıştı. Dini eğitim veren okulun bir bölümünde eşkenazların kız çocukları , diğer bölümde ise sefaradların kız çocukları okuyordu. Okulda öyle bir katı kural uygulanmıştı ki, çocuklar okula giriş kapıları bile ayrılmıştı. Okulun bahçesi bir duvarla ayrıldığı için çocukların birbirleriyle temasları mümkün değildi. Liberal sefaradlardan bir aile bu duruma son vermek için mahkemeye başvurdu. Anayasa Mahkemesi de, kız çocukların aynı sınıfta okumaları yönünde karar verdi. Karara uymayan aileler 2 ay hapis ve para cezasıyla karşı karşıya bırakıldı.

POLİS ALARMA GEÇTİ

Anayasa Mahkemesi'nin medeni kanunu Yahudi öğretisinin üstünde gören kararını protesto eden 100 bin fanatik Yahudi Kudüs'te dev bir gösteri yaptı. İsrail polisi Kudüs'ün batısındaki birçok yolu trafiğe kapatmak zorunda kaldı ve ileri derecede alarm durumuna geçti.

LAİKLER DİNE SAVAŞ AÇTI

Fanatik Yahudiler, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı, "laiklerin dine savaş açması" olarak gördüklerini belirterek bu yönde pankartlar taşıdı.

Kaynak:Hürriyet

(AKPM) Genel Kurulu, laikliğin dinî kıyafetlerin yasaklanmasına gerekçe olamayacağını belirtti
24 Haziran 2010

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu, laikliğin dinî kıyafetlerin yasaklanmasına gerekçe olamayacağını belirtti ve İsviçre'den de minare yasağını iptal etmesini istedi. Mevlüt Çavuşoğlu başkanlığındaki AKPM'de dün kabul edilen 'Avrupa'da İslam, İslamcılık ve İslamofobi' başlıklı raporda 'dinî özgürlükler' vurgusu ön plana çıktı. Raporda "Laiklik, kamusal alanda dinî pratiklerin yasaklanabileceği anlamına gelmez. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesi herkese dinî kıyafetlerini kamusal veya özel alanda giyme serbestisini sağlar." hatırlatması yapıldı.

Danimarka Sosyalist Grup üyelerinden Mogens Jensen'in kaleme aldığı raporda, burka yasağını uygulamak isteyen Fransa ve Belçika'ya sert eleştiriler yöneltildi. aktifhaber

STALİN'İN GORİ'DEKİ HEYKELİ KALDIRILDI

25 Haziran 2010
Eski Sovyet lideri Yosip Stalin'in doğum yeri olan Gürcistan'ın Gori kentindeki heykeli kaldırıldı.
Kent meydanında bulunan 6 metre yüksekliğindeki heykelin, kentteki Stalin müzesine kaldırıldığı, heykelin yerine, 2008'deki Rusya-Gürcistan savaşının kurbanlarının adına anıt dikileceği belirtildi.
Gori, Rusya'nın 2008 Ağustosunda saldırı düzenlediği ayrılıkçı Güney Osetya'nın birkaç kilometre uzağında bulunuyor. 5 gün süren savaşta ağır topçu ateşi ve hava saldırılarına maruz kalan Gori, Rus birlikleri tarafından kısa süre işgal de edilmişti. haber10

Avustralya'da başörtülü ilk Türk polis



Avustralya'nın ilk başörtülü kadın polisi Yasemin Savran

MELBOURNE- Melbourne Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni bitirdikten sonra 5 yıl öğretmenlik yapan Yasemin Savran, 29 yaşında polis oldu. Victoria Polis Akademisi'nin 2010 yılı ilk mezunlarından olan Savran, ülke tarihine başörtülü ilk Türk polis olarak geçti.

Polis olmaya ilkokuldan beri merak saran Savran, yaklaşık 6 ay süren eğitimini başarıyla tamamlayıp, akademiden mezun olarak bu hayalini gerçekleştirdi. Yasemin Sarvan'ın mezuniyet töreninde anne babası, eşi, kardeşleri ve aile dostlarının yanı sıra onu yalnız bırakmayan biri daha vardı. Lübnan asıllı Maha Şukkar'da kendisi gibi başörtülü olan yeni meslektaşı Sarvan'ı tebrik edenler arasındaydı.

Victoria Polis Akademisi 2010 yılı ilk mezunlarını verdi. Melbourne'ün Glen Waverley bölgesinde bulunan tarihi akademiden 2010 yılının ilk 6 ayında 90 polis mezun oldu. Yeni polislerin mezuniyet programı için 25 Haziran günü iki ayrı tören düzenlendi. Akademinin kilisesinde yapılan mezuniyet törenine Victoria Eyalet Emniyet Müdürü Simon Overland da katıldı. Yeni polislere Victoria Polis Teşkilatına hoş geldiniz diyen Emniyet Müdürü Overland, polis kimliklerini ve belgelerini takdim etti.

Polis olmak için başvurular, giriş imtihanı ve eğitim olmak üzere bir yıl süren zorlu bir süreçten geçtiğini belirten Yasemin Savran, özellikle akademiyi kazandıktan sonra 6 ay boyunca çok çalıştıklarını ve birçok imtihandan geçtiklerini belirtti. "Sadece yazılı imtihanlar değil spor aktivitelerinden ve atış eğitimi gibi derslerden de başarılı olmak zorundasınız." diye konuşan Savran, Müslüman ve başörtülü bir öğrenci olarak hiç bir zorluk yaşamadığını, hatta bu konuda yetkililerin kendisine her türlü kolaylığı gösterdiğini söyledi. Okula Ocak ayında başladıklarını ve yaz mevsiminden dolayı kısa kollu gömlek ile eğitim yapıldığını ifade eden Savran, kendisinin kısa kollu gömlek giyemeyeceğini belirtmesi üzerine uzun kollu gömlek ile eğitim yapmalarına izin verildiğini, yüzme derslerinde İslami usullere göre özel hazırlanmış mayo giyerek katıldığını ifade etti. 18 Ocak'da başlayıp 25 Haziran'da okulu bitiren Yasemin, mezuniyete kadar her gün hafta içinde sabah saat 7.30'da başlayıp öğleden sonra 4'e kadar eğitim aldıklarını söyledi. Polis eğitiminin bir üniversite eğitimi gibi olmadığını birçok konuda bilgi gerektiğini ifade eden Savran, bunun için de sürekli verilen derslere çalıştığını ve eğitimin kendisi için çok faydalı olduğunu söyledi.

28 Haziran'da Springvale Polis İstasyonu'nda göreve başlayacak olan Yasemin Savran, burada iki aylık geçici görevden sonra tayin olacağı yeni yerinde görevine başlayacak. Görev yeri olarak Melbourne'de Türk toplumunun yoğun yaşadığı bölge olan Broadmeadows olmasını çok istediğini söyleyen Yasemin, gençlere de polis olmaları yönünde çeşitli tavsiyelerde bulundu. Savran, "Gençlerimize canı gönülden eğitimlerine büyük önem vermelerini tavsiye ediyorum. Maalesef belli bir yaşa gelince araba gibi, gezme gibi veya daha farklı meraklara giriyorlar ve bu meraklarını da gerçekleştirmek için iş bulup çalışmaya başlıyorlar. Ama neden bu ülkede bize sunulan imkanları değerlendirmeyelim. Mesela ben üniversiteyi bitirmeme ve mesleğim olmasına rağmen bununla yetinmedim biraz daha ilerletmeye gayret ederek farklı bir alanda yeniden eğitime başladım ve bugün polis oldum. Gençlerimize de eğitim hayatlarına önem vermelerini ve güzel bir meslek edinmelerini tavsiye ediyorum." dedi.

Başta ailesi olmak üzere çevresinden ve toplumdan çok olumlu tepkiler aldığını söyleyen Yasemin Savran, "Özellikle kız öğrenciler ve çevremdeki arkadaşlara başörtülü bir polis olmamın onlar için iyi bir örnek teşkil ediyor." dedi.

Avustralya'nın başörtülü ilk Türk polisinin babası Ahmet Doğan, "Bugün çok mutlu bir günü yaşıyoruz. Topluma hizmet verecek olmasından ve özellikle Türk toplumunun da çok ihtiyacı olan bu meslekte çocuğumuzun yetişip bugünlere gelmesi bizi sevindiriyor. Ülkemizde başörtülü olarak bu mesleğe girmesi çok zordu ancak burada çok rahat bir şekilde hatta daha fazla anlayış gösterilerek bu mesleğe girmiş oldu. Keşke ülkemizde de böyle olsa. Herhalde demokrasi dedikleri bu olsa gerek. İnşallah bundan sonra vazifesini de en iyi şekilde başarıyla yürütür." Dedi.

Savran'ın annesi Mediha Doğan ise "Allah herkesin evladına böyle güzel yerlere gelmeyi nasip etsin. Çok mutluyum. Çok heyecanlıyım." diye konuştu.

Türk polisin eşi Tamer Savran ise duygularını şöyle ifade etti: "Çok gurur duyuyorum gerçekten özellikle son altı aydan beri çok çalıştı, çok emek verdi. Bugün ise karşılığını almış oldu. İnşallah bundan sonra da işinde başarılı olur ve topluma örnek olur. Bundan sonra özellikle ev işlerinde bizim kendisine daha çok destek olmamız gerekiyor. Ailecek çok mutluyuz."

26 Haziran 2010 habertaraf

Avrupa'nın En Büyük Camisi Açıldı

El İhsan Camisinin açılışını Fransa Başbakanı Fillon yaptı.

Yayına Giriş: 28.06.2010

Avrupa’nın en büyük camisi Fransa’da açıldı.

Fransa Başbakanı François Fillon; Cezayirlilerin, Argenteuil’ün Val d’Oise bölgesinde yaptırdığı El İhsan camisinin açılışını yaptı.

Avrupa’nın en büyük camisinin açılışında, Fransa İçişleri Bakanı Brice Hortefeux ve din adamları da katıldı.

Fransa’da 28 bin kişinin yaşadığı bölgede açılan camide, 3 bin 500 kişi aynı anda namaz kılabilecek. TRT

HOLLANDA, İSLAM ÜNİVERSİTESİ'Nİ TANIDI

2 Temmuz 2010 22:42
Hollanda'nın başkenti Rotterdam'da kurulan İslam Üniversitesi, Mayıs 2010 itibariyle resmen tanındı.
Asıl kuruluş yılı olan 1997'den bu yana eğitim öğretim faaliyetlerini devam ettiren üniversitenin 30 personeli ve 640 öğrencisi bulunuyor.

Üniversitenin tanıtım toplantısında konuşan Kurucu Rektör Prof. Dr. Ahmet Akagündüz, Avrupa'da önemli bir ihtiyacı karşılayacak olan üniversitenin İslami ilimlerinin öğretilmesi ve bölgedeki Müslüman nüfusun ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir mesafe aldıracağını anlattı.

Topkapı Eresin Otel'de düzenlenen basın toplantısıyla konuyla ilgili bilgiler verildi. Toplantıya üniversite yetkililerinin yanı sıra rektör Prof.Dr. Ahmet Akagündüz ile eski milletvekili ve üniversite öğretim görevlisi Nevzat Yalçıntaş da katıldı.

YALÇINTAŞ: AVRUPA'DAKİ YAKLAŞIK 50 MİLYON MÜSLÜMANIN İHTİYAÇLARINA HİTAP EDECEK

Toplantıda açıklamalarda bulunan ve üniversitenin kuruluşu ile işletilmesi konusunda kendisiyle istişare edildiğini anlatan Nevzat Yalçıntaş, Bulgaristan da 1 milyon, Romanya'da 400 bin civarında Müslümanın yaşadığını ve bu sayıların bir çok Avrupa ülkesinde arttığını anlattı. Avrupa'daki Müslüman nüfusun 50 milyona yaklaştığını dile getiren Yalçıntaş, bunun önemli bir kısmını da Türk kökenlilerin oluşturduğunu söyledi. Yalçıntaş "Sadece Almanya'da 4 milyon 200 bin Müslüman yaşıyor deniliyor. Peki bunların dini eğitimi gereksinimleri nasıl karşılanacak? Bu ihtiyaçlardan dolayı Hollanda makamlarına müracaatla gerekli izin alındı." dedi.

Yalçıntaş, üniversitenin asıl kurucusunun Prof. Dr. Akgündüz olduğunu ve açılışın 1997 yılında yapıldığını, ancak asıl tanınma ve faaliyete geçmenin 2001 yılında gerçekleştiğini belirtti.

Yalçıntaş, "20 Mayıs 2010 günü Hollanda makamları bu üniversitenin resmi kabulünü yaparak onayladı. Denkliği kabul edildi. Her şeyden önce orada yaşan 5 milyon insan için çok önemli bir haberdir. Oradaki manevi değerleri öğretecek bir kuruluşa sahip olundu. Rusya'yı da katarsanız 40 ve hatta 50 milyona yaklaşan Müslüman nüfus için çok önemli bir haberdir. Bütün bir Avrupa için önemli bir haberdir. Avrupalılar bunun kendileri için de çok iyi haber olduğunu anlamıştır." dedi.

Toplantıda konuşan kurucu Rektör Akgündüz ise üniversitenin resmi olarak kabulü ile İslamın daha iyi anlatılması ve yaşanması için fırsat oluşturulduğunu dile getirdi. Akgündüz, "Hollanda yüksek öğretim kurumu kurmanın en zor olduğu yerlerden biridir. Avrupalıların ısrarla İslamı oryantalist bir yaklaşımla anlatma alışkanlığı var. Bunun tek istisnası Hollanda'dır. Orada Katolik üniversitesinin tanınması 50 yıl sürmüş. Bize de aynı şeyi söylemişlerdi. Bürokratik engeller çıktı. Ancak yılmadık ve sabırla bekledik. Sonunda resmi olarak üniversitenin kabulü sağlandı." dedi.

Akgündüz, "2010 yılına kadar resmi olarak tanınmadığımız için diplomamızın değeri yoktu. Kağıt hükmündeydi. Artık resmi olarak a Hollanda Hükumeti tarafından kabul edildik. 17 eğitim, 13 kişilik de idari kadromuz var. 8 bin 500 metrekarelik alanı var. 130'u resmi 640 talebemiz var. Tanınıncaya kadar AB ülkemeri dışından öğrenci alamıyorduk. Ancak şimdi tüm dünyadan alabiliyoruz" dedi.

Akgündüz, resmi olarak tanınmanın 1 Eylül 2010 tarihinden geçerli olacağını sözlerine ekledi. haber10

[size=124]Midyatlılar Miraç Kandili İçin Camilere Koştu[/size]
08 Temmuz 2010
Mardin'in Midyat ilçesinde vatandaşlar Miraç Kandili'ni idrak etmek için camilere akın etti. Kürtçe, Arapça ve Türkçe okunan ilahi, kaside ve mevlitl...
Mardin'in Midyat ilçesinde vatandaşlar Miraç Kandili'ni idrak etmek için camilere akın etti. Kürtçe, Arapça ve Türkçe okunan ilahi, kaside ve mevlitle unutulamaz bir gece yaşandı. TRT 6 (TRT ŞEŞ) ise Cevat Paşa camisinde düzenlediği Miraç Kandili programını canlı yayınla ekranlara taşıdı.
Miraç Kandili dolayısıyla Hacı Hasan Gündüz ve Cevat Paşa Camilerinin de arasında bulunduğu pek çok camide mevlit okundu ve dualar edildi. Arapça, Kürtçe ve Türkçe okunan duaların yanı sıra ilahiler okunmasıyla vatandaşlar gecenin feyzine idrak etti. Camiye sığmayan vatandaşlar için cami dışına dev sinevizyon kuruldu.

KÜRTÇE MEVLİT CANLI VERİLDİ

TRT 6 Miraç Kandili dolaysıyla Diyanet İşleri Başkanlığı ve Midyat Müftülüğü'nün katkılarıyla Midyat'ta Kürtçe mevlit okuttu. Cevat Paşa camisinden ekranlara canlı taşıdığı programda konuşma yapan Müftü Abdurrahim İnanç gecenin anlam ve önemi hakkında yaptığı konuşmadan sonra ülkenin birlik, beraberlik ve huzuru için niyazda bulundu.

Okunan ilahi ve kasidelerle devam eden gece sonunda Şeyh Beşir Aksoy dua etti. Aksoy'un okuduğu dualar sırasında vatandaşlar hep bir ağızdan "Amin" dedi.

Yatsı namazının kılınmasının ardından vatandaşlar Miraç gecesini idrak etmek için evlerine döndü. aktifhaber

CHP'li Koç'un annesi toprağa verildi
20:20 - CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç'un hayatını kaybeden annesi Nezahat Koç (80) için ikindi namazını müteakiben Karşıya Mezarlığı Camii'nde cenaze namazı kılındı. Cenaze namazına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Sekreter Önder Sav, Genel Başkan Yardımcıları Hakkı Süha Okay da katıldı. 09.07.2010 ANKARA netgazete

ORADA NE İŞLERİ VAR
Erroll Gelardin
07.07.2010



İsrail’le yaşanan gerilimin ardından İstanbul’da düzenlenen Saadet Partisi mitinginde bir grup Hasidik din adamı vardı. Peki İstanbul’da İslamcı bir partinin gösterisinde gördüğümüz bu kişiler kimlerdi?
İsterseniz size İstanbul’da yaşayan Hasidikler’den olan Mendel Chitrik’ten söz edelim.
Chitrik esas olarak HABAD Hasidikleri’nin üyesidir.
Ashkenaz Havrası’nın baş hahamıdır.
Yahudi cemaati, Chitrik’i sünnetçi olarak Türkiye’ye getirdi. Ancak Mendel Chitrik bugüne kadar bir kez bile sünnet yapmadı.
Türkiye’de oturma izni alan Chitrik, haham olarak göreve başladı.
Chitrik’in üyesi olduğu Habad teşkilatının amacı, Museviler’i ortodoks bir inanca dönüştürmektir. Araç olarak ise önce çocukları dönüştürmeyi hedeflemektedirler. Önce çocukları örgütleyen Habadlar, bu sayede çocuklar üzerinden ailelerinin içerisine girmektedir.
Çocuklar ailelerine Habad’ın öğrettiklerine uymaları için baskı yapmaktadır. Aile içinde günde üç kere ibadet etme ve kasher (Museviliğe göre helal) yemek yemeleri için baskı yapmakta, düzenli olarak havraya gitmeleri ve dua etmeleri için ısrarlı taleplerde bulunmaktadır.
Aileler çocuklarıyla bu nedenle karşı karşıya gelirken karşılarında iki seçenek bulunmaktadır:
1- Ya çocuklarına karşı gelerek kaybederler. Çocuklar Habad himayesine girip Amerika’ya dini okullara gotürülür.
2- Ya da çocuklarının taleplerine boyun eğerler.
İşte Habad tarikatı, bu sayede çocuklar üzerinden aileleri kendilerine katmaya çalışmaktadır. Tıpkı Türkiye’de dersaneler, eğitim kurumları ile insanları kendi cemaatlerine katmaya çalışan İslami cemaatler gibi.
Habadlar, bir misyonerlik faaliyeti gerçekleştirmektedirler. Bunu yaparken de Türkiye’deki İslamcı kesim ile yakınlaşmaktadırlar. Misyonerlere kötü davranan İslamcılar ise Habadlar’a karışmamaktadırlar.
Özellikle Türkiye’de dinci olmayan ailelerin çocuklarını hedefleyen bu oluşumdan dini pencereden bakmayan İstanbul Yahudiler’i de rahatsızdır. Ancak Habadlar’ın İstanbul’daki gücü nedeniyle Hahambaşı dahi Chitrik’ten çekinmektedir.
Peki Mendel Chitrik denilen kişi İstanbul’da nasıl geçiniyor?
Yaşamını nasıl devam ettiriyor?
Öyleyse şöyle söyleyelim, Chitrik’in bağlantılı olduğu cemaat kendisine ABD’den düzenli olarak para göndermektedir.
İşte İslamcı kesimle kolkola olan bu kesim, esasında görebileceğiniz en katı ve radikal Musevi öğretilerine sahip bir topluluktur..
Bu kişiyi, Türkiye’ye neden getirdiklerini İstanbul Yahudi Cemaati’ne defalarca sormama rağmen hiçbir cevap alamadım.
Hahambaşı Haleva’ya sorduğumda aldığım cevap kısaca “sana ne” oldu.
Sabah Gazetesi’ne verdiği röportajında havraya gitmeyenler için “bunları ahıra bağlasanız eşeklere ayıp olur” diyen Hahambaşı Haleva, Habad tarikatının Türkiye’de olmasından sorumludur.

Odatv.com

Rusya'da kiliseler yağmur duasına çıktı
01 Ağustos 2010 Aşırı sıcaklıklar nedeni ile çıkan yangınlar Rusya'yı tehdit etmeye devam ediyor. Yüzlerce farklı alanda çıkan yangınlarda ölü sayısı 31'i bulurken, kiliseler önünde toplanan halk yağmur için dua ediyor.

Resmi rakamlara göre bin 200 ev kullanılamaz hale geldi ve 30'dan fazla bölgede olağanüstü hal ilan edildi.

Kriz Merkezi'nden yapılan açıklamada başkent Moskova, Voronej, Nijni Novgorod ve Mordovya Cumhriyeti'nde 200'den fazla yerleşim bölgesinin yangın tehdidi altında olduğu uyarısı yapıldı. Yangın söndürme çalışmalarında 25 bin araç ve 240 bin kişi görev yapıyor. Olağanüstü Hal Bakanlığı'na ait tüm yangın sönderme uçak ve helikopterleri görev başında.

Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev 'ulusal felaket' olarak tanımladığı yangınlarla mücadele için Rus Ordusunun da herekete geçtiğini söyledi. Savunma Bakanı Anatoli Serdyukov'la görüşen Medvedev, "Malesef olağanüstü hal bakanlığına ait ekipler, yerel birlikler malesef yeterli değil. 30-40 yılda bir gerçekeleşen tabi bir afet." değerlendirmesinde bulundu.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin de yetkililerle yaptığı video konferans görüşmede yangın ve rüzgarın olmadığı bir günün olmadığını söyledi ve çalışmalara hız verilmesini istedi. Başbakan Putin önümüzdeki günlerde de hava sıcaklıkların düşeceği ile ilgili de bir işaret olmadığına dikkat çekti. Yanan bin 200 evin her biri için 100 bin dolar verileceğini kaydeden Putin, "Yerel yetkilier için son tarih 1 Kasım. Tüm yanan bölgelerin yerine yeni ve modern kasabalar inşa edilecek" dedi. Bütçeden felaketle mücadele için de 165 milyon dolarlık bir rakam ayrıldı.

Kiliselerde yağmur duası

Rusya Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill de yangında zarar gören aileler için söz verilen paraların yerlerine ulaştırılması gerektiğini söyledi. Yardımları "kutsal para" olarak tanımlayan Kirill, burada herhangi bir yolsuzluğun kabul edilemeyeceğine dikkat çekti. Voronej bölgesinde kiliselerde toplanan halk önümüzdeki günlerde yağmur yağması için dua ediyor.

Rusya'da bir buçuk aydır hava sıcaklıkları 35-40 derece arasında seyrediyor. Önümüzdeki günlerde de sıcaklıklarda herhangi bir azalma beklenmiyor. haber7

İskeçe ve Gümülcine'de Ramazan coşkusu
18:20 - İslam aleminin kutsal ayı Ramazan, Müslüman Türk Azınlığın yaşadığı Batı Trakya'da dün akşam kılınan teravih namazıyla başladı. İskeçe ve Gümülcine'ye bağlı Türk köylerinde gönüllü gençlerin çaldığı davul eşliğinde sahura kalkılıyor, iftar yapılıyor. Ramazan dolayısıyla, İskeçe ve Gümülcine illerinde toplu iftar sofraları düzenleyecek. Din adamları da camilerde dînî mâhiyette vaaz veriyor. 11.08.2010 GÜMÜLCİNE netgazete

Danny Glover Müslüman Oldu

09 Eylül 2010 10:55
Mahsun Kırmızıgül'ün yazıp yönettiği 'New York'ta Beş Minare'de oynayan Hollywood yıldızı Danny Glover, Amerikalı müslüman lider rolünde

Cehennem Silahı', 'Testere' ve '2012' filmleriyle tanınan oyuncu, ilk kez bir Türk yönetmenin filmi için kamera karşısına geçti. aktifhaber

Arnavutluk'ta İslam Üniversitesi açılacak
22:10 - Arnavutluk Müslüman Topluluğu Başkanı Haci Selim Muça, Arnavutluk'ta İslam Bilimleri Üniversitesi'nin açılmasının kararlaştırıldığını açıkladı. Muça, düzenlediği basın toplantısında, uluslararası standartlara uygun olarak kurulacak üniversitenin sadece Aravutluk'tan değil, bölge ve Avrupa ülkelerinden gençlerin eğitim merkezi haline geleceğini söyledi. 16.09.2010 TİRAN netgazete

İtalya'da İrtica mı Hortluyor Ne: Dine ve Mukaddesata Sövmek, Mini Etek ve Dekolteli Elbise Giymek Yasaklandı
26 Ekim 2010

İtalya'daNapoli'ye bağlı bir ilçede mini etek ve dekolteli elbise giymek yasaklandı.

İtalya'da Napoli kentine bağlı ilçelerden Castellammare di Stabia'da, mini etek ve dekolte giysiyle dolaşmak yasaklandı. Yerel yönetimin yaptığı düzenleme, sayfiye beldesi olan Castellammare di Stabia'da mini etekle düşük belli kotla ya da dekolte giysilerle dolaşanlara, 25 ila 250 avro arasında para cezası kesilmesini öngörüyor.

Nüfusu 70 bin civarında olan ilçenin Özgürlükçü Halk Partisi'ne mensup Belediye Başkanı Luigi Bobbio, 40 maddelik yeni yasal düzenlemenin gerekçesini, "kentte herkesin medenice birarada yaşamasını özendirmek için kamu nizamını yeniden tesis etme" olarak özetledi.

Belediye meclisinde güvenlik işlerinden sorumlu Emekli General Luigi Mamone tarafından kaleme alınan yasal düzenleme, ilçe sakinlerinin kılık kıyafetlerine kısıtlama getirmesinin yanı sıra sokakta küfürlü konuşmayı, dine ve mukaddesata sövmeyi de yasakladı.
dine ve mukaddesata sövme
Parklar, meydanlar ve sokaklarda top oynamak, plaj haricindeki mekanlarda mayo ve bikiniyle dolaşmak, plaj tesisleri dışındaki yerlerde soyunmak ve denize girmek, çocuklara alkollü içki dağıtmak da yerel yönetimin yasaklar listesinde yer aldı.

Belediye Başkanı Bobbio, yeni düzenlemenin kente huzur getireceğini savunarak, "Burası, Palma di Majorca değil. Biz turizme açılmaya çalışan bir beldeyiz. Kimileri, sıcaklar basar basmaz, sokaklarda çıplak dolaşmayı adeta adet haline getirmişti. Buna dur deme zamanı gelmişti" dedi.

Sıradışı

Peçesine el uzatan kadına hapis
4 Kasım 2010

Fransa'da bir kadının peçesini çeken ve fiziksel taciz uygulayan emekli kadın öğretmen, bir ay tecilli hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme öğretmenin 800 avro tazminat ödemesini de kararlaştırdı.

Mahkeme, ismi açıklanmayan 63 yaşındaki öğretmenin, Birleşip Arap Emirlikleri vatandaşı kadına ayrıca 800 avro tazminat ödemesini kararlaştırdı.
haber10

Türbanın Matematiği: Karşıysan Serbest Bırak
(Yasağın Matematiği, Aklın Gereği)

Behiç Gürcihan
Açık İstihbarat
10 Kasım 2010

Rivayet odur ki; işgal kapıdayken, bir iğnenin başına kaç melek sığacağını tartışıyorlarmış İstanbul'da Bizans'ın papazları.

Gerçek odur ki; işgal kapıdayken, bir başa kaç çeşit türban sığacağını ve bu başla kaç kapıdan girilip kaç kapıdan girilemeyeceğini tartışıyor düzenin papazları.

Biri türbanı özgürlüğünün bayrağı yapıyor...Diğeri türbanı hortlak örtüsü yapıp kitleleri korkutmaya çalışıyor.

Biz de hani ulusalcıyız, laikiz ya bu kavgada seçmemiz gereken taraf YSK'dan seçmen kağıdı gelir gibi önümüze geliyor.

Türbana karşı olacağız, arasıra "çenesinin altından bağlarsa sorun değil" gibi dangalakça laflar edeceğiz ve rejime karşı oldukları dillerine pelesenk olan erkekleri tepemize çıkmışken, kadınlarını "rejime karşı sembol" taşıdığı gerekçesi ile üniversiteye girmesine karşı çıkacağız.

Üzgünüm dostlar ama aklım ve vicdanım bu ezber duruşu reddediyor.

AKP gibi bu ülkeyi kiliselerle donatan, zinayı suç olmaktan çıkaran, ABD askerlerinin başarısı için dua eden bir partinin bu ülkede haksız yere İslam ile özdeşleşmesinin ve bunun üzerinden kemikleşen bir tabanla bu toprakları çiğnemesinin temel nedenlerinden birinin bu dangalakça türban tartışması olduğunu düşünüyorum.

Yıllardır AKP ve CHP ve Genelkurmay arasında yaşanan bu kayıkçı kavgasının, bu ülkenin gelecek nesillerini yetiştirecek kadınlarını rejimden soğuttuğu ve bu ülkenin kamplaşmasını geleceğe taşıdığı kanaatindeyim.

O kadar dangalakça bir tartışma ki bu içindeki kafayı tartmadan dışındaki türbanın tül hafifliği altında eziliyor.

Sadece bir örneği hatırlatayım size...

24 Kasım 2007'de Öğretmenler Günü'nde Cumhuriyeti öven bir yazı ile ödül kazanan Tevhide Kütük'ü, sırf türban giyiyor diye sahneden indirdiler. Sahneden indirilen Tevhide Kütük'e, Cumhuriyet rejimine açıkca muhalefet edenler sahip çıktı.

Tevhide Kütük örneğini milyonla çarpın ve karşı karşıya oldukları ayrımcılık sonucu bu rejimden soğuyan veya rejim düşmanı çevrelerin etki alanına giren kadınları düşünün.

Okuyamadığı için kocasına daha bağımlı hale gelen ve yaşadığı dar sosyal çevrenin kalıplarını kırma şansı azalanları düşünün.

Yanlış anlaşılmasın. Türbanı okudukça vazgeçilecek bir "gericilik" sembolü olarak görmüyorum.

Düşüncem odur ki; okuyan türbanlı bir kadının sadece türbanına değil çocuğuna da estetik duygusunu daha fazla aşılayacağına ve bu estetik duygusunun beraberinde düşünsel ve duygusal kalıpları yumuşatmaya başlayacağını düşünüyorum.

Estetize edilen hiç bir şey bünyesinde köktenciliği barındıramaz. Çeşitlenir, sorgular, sorgulatır.

Ayrıca bütün reelpolitik değerlendirmelerin ötesinde, bu ülkede bölücülük dahil olmak üzere her türlü sembolle okullara girilirken; bu devlet bölücülük dahil bir çok sembole tahammül ederken; siyasi sembol olsun olmasın inandığı için türban takan bir kadına karşı yapılan bu ayrımcılığı düpedüz insan hakları ihlali olarak görüyorum. Hakkı ihlal edilen bir insanın da , rejimin altına döşenen yıkıcı ateşlere nasıl çıra gibi düştüğünü de biliyorum.

Artık iktidarda olan bir kitleyi hala ikna odalarına alıp dangalakça argümanlarla ikna edebileceğinizi düşünüyor, toplumda ciddi oranlara sahip bir vatandaş kitlesini dışlayarak bu rejimi ayakta tutabileceğinizi düşünüyorsanız tekrar düşünün.... dünya savaşının bittiğinin farkında olmayan Japon askeri konumuna düşmeyin.

Eğer bütün bu sosyolojik, insan hakları, demokratik, insaf argümanlarına rağmen hala "türban"a karşıysanız bile türbanı serbest bırakmak zorundasınız...

Neden mi? Gelin beraber biraz hesap yapalım....

Şu üç temel varsayımı kabul etmenizi istiyorum...

1) Eğitimli bir türbanlının doğuracağı çocuk sayısı, eğitimsiz türbanlı bir kadının doğuracağı kadın sayısından daha az olacaktır. Toplumsal ortamalardan sözediyoruz; çevrenizde rastlayabileceğiniz istisnai vakalardan değil.

2) Eğitimli bir türbanlının daha açık bir dünya görüşüne sahip olma olasılığı daha yüksek olduğundan ve çocuğunu daha az baskıcı yetiştirme olasılığı yüksek olduğundan ; eğitimli bir türbanlının çocuğunun türbanlı olma olasılığı eğitimsiz bir türbanlının çocuğunun türbanlı olma olasılığından daha azdır.

3) Türbana yasağı kaldırdığınızda türbanlı nüfusun eğitim alma şansı , yasaklı duruma göre daha fazla olacaktır.

Destekleyecek saha araştırması olup olmadığından bağımsız olarak, bu üç varsayımın da makul varsayımlar olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır.

Ayrıca burada olasılıklardan ve milyonlarca kişilik kitlelerden sözettiğimizi asla unutmayın. Tanıdığınız birinin bu varsayımlara ters bir durum sergilemesi anektodal bir karşı kanıttır ama istatistiki bir değeri yoktur.

İşte bu varsayımları kabul ederek basit bir simulasyon yaptığımızda gerçek rakamsal olarak ortaya çıkıyor.

Türban yasağını kaldırdığınızda ikinci nesilden itibaren toplumdaki türbanlı oranı , yasaklı senaryoya göre azalmaya başlıyor.

Ekteki Excel tablosunu indirip ( http://www.acikistihbarat.com/dosyalar/turban-yasagi-simulasyonu.xlsx ) ve bünyesindeki basit simulasyonun değişkenleri ile oynarsanız , oranları yukarıdaki varsayımlara uygun şekilde değiştirdiğinizde türbanlı oranının yasaksız senaryoda her zaman azalacağını göreceksiniz.

Örnek olarak ;

eğitimli türbanlıların ortalama çocuk sayısını 3
eğitimsiz türbanlıların ortalama çocuk sayısını 3.5

eğitimli türbanlının çocuğunun türban giyme olasılığını 0.60
eğitimsiz türbanlının çocuğunun türban giyme olasılığını 0.80

Yasaklı durumda bir türbanlının eğitim alma şansını 0.10
Yasaksız ortamda türbanlının eğitim alma şansını 0.25

olarak belirlerseniz ikinci nesile gelindiğinde, türbansız oranının, yasaklı senaryoya göre 4 puan daha yüksek olduğunu görürsünüz.

Bu oranlarla oynarak bu farkın açıldığını veya kapandığını görebilirsiniz ama yasaksız senaryoda türbansız oranı her zaman yasaklıya göre daha yüksek olacaktır.

Dediğim gibi basit bir senaryo. Toplumdaki türbanlı sayısını belirleyen değişkenleri çoğaltarak ve aralarındaki ek korelasyonları dikkate alarak çok daha karmaşık modeller yaratılabilir elbette.

Çok daha karmaşık ve bir o kadar da dangalakça tartışmalara girilebilir bu türban kavgasında.

Benim gözümde ise türbanla ilgili duruşum Tevhide Kütük vakasının bana gösterdiği kadar yalın ; hazırladığım bu basit model kadar somut.

İşgalden hemen önce iğne başındaki melekleri tartışan Bizans papazları gibi; "çene altından bağlanırsa başörtüsü değilse türban", "üzerine peruk takarsa girebilir, takamazsa giremez"; "kendisi giremez ama daha militan ileride kocası olacak türbansız erkek girebilir" tartışmalarına devam edip, koskoca bir kitleyi AKP'nin kucağına itmeye devam edeceksiniz keyfiniz bilir.

Buyrun tartışın beyler, bayanlar.... Ağırlayın birbirinizi kendi ikna odalarınızda atı alanlar çoktan Üsküdar'ı geçip surlarımıza dayanmışken.

İspanya'da ilk resmi Kurban Bayramı kutlaması

17 KASIM 2010
Kurban Bayramı İspanya'nın iki özerk bölgesinde bu yıl ilk kez resmi tatil olarak kutlanıyor.

Kurban Bayramı'nın İspanyolca adı 'Fiesta del Cordero', Koyun Bayramı anlamına geliyor
Çalışanların bugün bayramda bir gün izin yaptığı bu bölgeler, Ceuta ve Melilla kentleri.
İlgili Konular
Avrupa, Yaşam, Din ve İnanç
Kuzey Afrika kıyısındaki bu iki kentte nüfusun önemli bir bölümünü Müslümanlar oluşturuyor.
75 bin nüfuslu Ceuta'da yaklaşık 30 bin, 73 bin nüfuslu Melilla'da da yaklaşık 37 bin Müslüman yaşıyor.
İki kente, Kurban Bayramı vesilesiyle yaklaşık 10 bin koyun gönderilmişti.
Koyunlar bayram sırasında kurban edilecek.
Ceuta ve Melilla'da kurbanlık koyun fiyatlarının yaklaşık 160 Euro olduğu belirtiliyor.
'Tarihi' bir karar

73 bin nüfuslu Melilla'da yaklaşık 37 bin Müslüman yaşıyor
Kurban Bayramı'nın resmi tatil olarak kutlanması, geçen yıl Ceuta ve Melilla'nın yerel meclislerince oy birliğiyle onaylanmıştı.
Ceuta ve Melilla'da iktidar ortağı olan muhalefetteki muhazafakar Halk Partisi, Müslüman halkın en iyi şekilde bayramını kutlamasının sağlanacağını duyurmuştu.
İspanya'daki Müslüman cemaatinin liderleri yerel meclislerin kararının "tarihi" olduğunu söylemişlerdi.
Sosyalist bir siyasetçiye göre ise alınan sadece "tarafsız" bir karardı.
Ancak nüfusunun büyük çoğunluğu Katolik ülkede herhangi bir tartışmaya neden olmamak için, Ceuta ve Melilla'da Kurban Bayramı tatili, Katoliklere özel bir tatil yerine "Kent Günü"nün yerini aldı.
Ceuta ve Melilla'da Müslümanlar bugüne dekse aileleriyle Kurban Bayramı'nı kutlamak için işyerlerinden izin almak zorundalardı.
İspanya'da halen bir milyondan fazla Müslüman yaşıyor.
Ülkedeki Müslüman cemaati, Ceuta ve Melilla kentlerindeki uygulamanın, İspanya'nın diğer bölgelerine de yayılmasını umuyor. BBC

Yargı Oklahoma'da şeriata izin vermeyi tartışıyor
30 KASIM 2010

ABD'nin Oklahoma eyaletinde geçen ay düzenlenen referandumda İslam hukukunun eyalet mahkemelerinin gördüğü davalarda bir etkisi olup olamayacağı oylamaya sunulmuştu.
Oklahomalı seçmenler yüzde 70 oranında Şeriat yasalarının mahkemelerde yeri olmadığına hükmetti.
İlgili Konular
Din ve İnanç, Amerika Birleşik Devletleri
Fakat referanduma itiraz eden bir Müslümanın başvurusu üzerine konuyu ele alan federal bir mahkeme, referandum sonucunun yürürlüğe sokulmasını durdurdu.
Yargıç Vicky Miles-Lagrange, İslam hukukuna yasak getiren hükmün din özgürlüğü haklarını çiğneyip çiğnemediği konusunda bir karara varmadan önce tarafları dinlemek için daha çok zamana ihtiyaç duyduğunu açıkladı.
Oklahoma Amerikan İslam İlişkileri Konseyi adlı örgütün başkanı olan Muneer Awad referandum sonucuna itiraz ettiği dilekçesinde, İslam hukukunu dışlayan tutumun bir birey olarak hayatının her türlü alanını etkileyeceğini ve buna vasiyetinin de dahil olduğunu savunuyor.
Federal mahkeme yargıcı, Oklahoma'da yaşayan bir Müslüman olan Muneer Awad'ın, referandum sonucunun uygulanması halinde Amerikan anayasasının din ve ifade özgürlüğünü koruyan birinci maddesinde bahsi geçen vatandaşlık haklarının çiğnenmiş olacağını savunduğunu ve bu şikayetini yeterli biçimde izah ettiğini açıkladı.
Yargıcın kararını duyurması ardından gazetecilere konuşan Muneer Awad, memnuniyetini dile getirerek ''Oklahomalı Müslümanların sadece bütün Amerikalılara tanınan dini özgürlük ve yurttaş haklarından faydalanmak istediğini'' söyledi. BBC

İsviçreli kadın, vasiyetiyle, Bursa'ya defnedildi
İsviçre'ye giden Kemal Özpar'la 1970'te evlenen Therese, İslam dinini seçerek 'Meral' ismini aldı. Evlendikten sonra sık sık Bursa'ya gelen Meral Özpar, Bursa'ya hayran kaldı. Eşine ve çocuklarına öldüğünde Müslüman bir ülkeye defnedilmek istediğini vasiyet eden Özpar, Müslüman olmayan aile fertlerinden de cenazesinin Bursa'ya defnedilmesine engel olmamalarını, aksine bu konuda destek olmalarını istedi. 09.12.2010 BURSA netgazete

Hollanda'nın en büyük camisi ibadete açıldı

20:58 - Yapımı büyük tartışmalara yola açan Hollanda'nın en büyük camisi "Essalammoskee", Rotterdam'da Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb'in katıldığı bir törenle ibadete açıldı. 2003'te inşaatına başlanan caminin iki yıl sonra hizmete açılması öngörülmüştü. Ancak gerek minarelerinin yüksekliği gerek cami inşaatının finans kaynaklarına dönük eleştirilerden dolayı inşaat 7,5 yılda bitirilebildi. 18.12.2010 LAHEY netgazete


Şilili madenciler KKTC'de Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Nazımı ziyaret etti

21 Aralk 2010

69 gün yerin 700 metre altında mahsur kaldıktan sonra kurtulan 33 Şilili madencilerin bir kısmı KKTC'de Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Nazımı ziyaret etti. Şeyh Nazım, "dualarımız olmasa bir tanesi yaşamazdı" dedi.

Şili'de bir maden göçüğünde 69 gün toprağın 700 metre altında mahsur kalan 33 madenciden 4’ü KKTC’ye gelerek Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Nazım’ı ziyaret etti.

Dünyanın farklı ülkelerine giden ve devlet liderlerini ziyaret eden Şilili madenciler, KKTC’de ise önde gelen din adamlarından Şeyh Nazım Kıbrısi’yi ziyaret ederek yaşadıklarını paylaştılar. Şilili madenciler ziyaretten duydukları mutluluğu ifade ettiler.

Ömer Reygadas, Kıbrıs’a 4 gün önce geldiklerini belirterek, “Şeyh Nazım ile tanışmaya geldik çünkü o biz yerin altında mahsurken bizim için çok dua etti” dedi.

Reygadas, Şeyh Nazım’ın bildiği birçok insandan farklı olduğunu söyleyerek, onun tecrübelerinden yararlanmak istediğini ifade etti.

Dario Segovia da, Kıbrıs’ta insanların kendilerine sıcak yaklaştığını söyleyerek, en büyük amaçlarının Şeyh Nazım ile tanışmak olduğunu ve onunla tanışmaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi.

Kendisini ziyarete gelen işçiler için Şeyh Nazım, “Yerin 700 metre altında dua ettim onlara, bu kuvvet olmasa bir tanesi yaşamazdı, maddi imkanlarla bir günden fazla yaşayamazlardı, inanan kurtulur” dedi.
Kaynak: NTV

Kılıçdaroğlu'ndan ilginç Alkol itirafı!
3 Şubat 2011
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, alkol kullanan gençler hakkında ilginç bir itirafta bulundu .
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hiçbir gencin içki içmesini istemediğini, ikna kabiliyeti olsa alkol kullanan bütün gençleri bundan vazgeçirmeye çalışacağını söyledi.haber10

Hollandalılardan başörtülü öğretmene onay
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Oca 09, 2011 1:51 am    Mesaj konusu: Eşlerinin seksi fotoğrafları polisleri yaktı Alıntıyla Cevap Gönder

ABD'de düşük bel pantolon yasağı
27.09.2011
ABD'nin Georgia eyaletinin Albany kentinde, iç çamaşırını gösterecek kadar düşük bel pantolon giyme yasağı uygulamasının başlamasından bu yana yaklaşık 4000 dolarlık ceza kesildi.

Albany Herald gazetesinin haberine göre, kent yetkilisi Nathan Davis, yasağın başladığı 23 Kasım'dan bu yana 187 kişiye ceza kesildiğini, 3916 dolar ceza parası toplandığını belirtti.

Yasağı ilk kez ihlal edenlere 25 dolar para cezası kesiliyor, ihlalin tekrarlanması halinde para cezası 200 dolara kadar çıkabiliyor.

Yasağa uymayanlar 40 saat kamu cezasına da çarptırılabiliyor.
haberx

Kamuda başörtüsüne koşullu izin
13 Ocak 2011
Geçen yıl burka yasağını tartışan İsviçre, bu yıl kamuda türbana kısmi serbestlik tanıyor, kamu çalışanlarına işyerinde namaz izni veriyor.

Müslüman bir kadın gazetecinin devlet radyo televizyon kurumuna yaptığı iş başvurusunun ardından başlayan tartışmalar, Müslüman kamu çalışanlarının haklarını genişletti.
İsviçre Adalet Bakanlığı, üzerinde dinî semboller bulunduran çalışanların uyması gerekli kuralları belirlerken; türban ve namaz gibi konularda kamu idarelerinde yapılacak uygulamalara da açıklık getirdi.

Devlet Demir Yolları İdaresi, Sivil Havacılık Dairesi, Posta İdaresi gibi kamu kurumu niteliği taşıyan birimler ile kantonal veya federal devlet dairelerinde çalışan Müslümanlar için genel kural, namaz kılmaya izin, türbana kısıtlı serbesti şeklinde ortaya çıktı.

Adalet Bakanlığı Basın Sözcüsü Marc Schinzel, Deutsche Welle Türkçe’ye yaptığı açıklamada İsviçre’nin laik devlet yapısına vurgu yaparak, “kimsenin kılık kıyafetine karışmayız” dedi.

Türbana sınırlı izin

Sözcü Marc Schinzel, dikkat çekecek büyüklükte haç, türban, Yahudilerin kipası veya Müslüman erkeklerin takkesi gibi sembolleri bulunduranların, kamu kurumlarında vatandaşla doğrudan ilişki içinde olan işlerde ise çalıştırılmadıklarını kaydetti.

Bunun nedeni olarak da hizmet alanın bu sembolleri takandan âdil ya da yeterli hizmet alamayacağını düşünmesi olarak gösteriliyor.

Türban takan bir kadın çalışan, hizmet alan yurttaşla teması olmaması kaydıyla, kamu kurumunda türbanıyla çalışabiliyor, hatta kariyer bile yapabiliyor. Buna örnek olarak İsviçre devlet radyo televizyonunun internet portalında görev yapan türbanlı kadın yöneticiler gösteriliyor. Bu durumda türbanıyla çalışmak isteyenler için uygulanan tek şart, yüzde peçe olmaması.

Dinî sembol takmanın mahkemelerce yasaklanan istisnaları da var. Öğretmenlik, hemşirelik, doktorluk gibi mesleklerde dini sembol takarak çalışmak mahkeme kararlarıyla engelleniyor. Geçtiğimiz yıllarda türbanla derslere girmek isteyen bir öğretmenin açtığı davada mahkeme, öğretmenin öğrencilere liderlik yapmasına vurgu yaparak, türbana izin vermemişti.

İş yerinde namaza yeşil ışık

İsviçre Adalet Bakanlığı Sözcüsü Marc Schinzel, kamu kurumlarının, çalışanların işlerini aksatmamaları ve iş güvenliğini tehlikeye atmamaları şartıyla, namaz kılmalarına izin verilmesi gerektiğini söyledi. Bu kişilerin namaz kılmaları için diğer çalışanlar tarafından da sakin bir ortamda kitap okumak ve istirahat etmek için kullanılan dinlenme odaları bir çözüm olarak sunuluyor. Bu durumun bir istisnası ise askerlik hizmeti sırasındaki eğitimler.

Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: İsviçre'de İslam ile ilgili tartışmalar son yıllarda gündemden düşmüyorTartışma nasıl başladı?

Mısır asıllı, İsviçre vatandaşı türbanlı bir kadın gazetecinin İsviçre Radyo Televizyonu'nun (SRG) açtığı sınavı kazanması ve türbanıyla çalışmak istemesi ülkede tartışma yaratmıştı. Neuenburg kantonunda yaşayan kadın gazeteci iş başvurusu yaptığı Batı İsviçre radyosunda daha önce türbanlı olarak staj yapmıştı. Buna karşın, gazetecinin staj döneminde sadece büroda çalışması nedeniyle radyo yöneticileri, türbanlı olarak büro dışında habercilik yapmasını uygun bulmadılar.

SRG basın sözcüsü Daniel Steiner’in Deutsche Welle’ye yaptığı açıklamaya göre, türbanlı kadın gazetecinin işe alınıp alınmayacağı henüz belli değil. SRG, çalışanlarının iş yerinde dini inançları gereği yapmak istedikleriyle, kullanabilecekleri sembollere ilişkin düzenleme yapma kararı aldı. Yönetim kurulunun bu ay sonuna kadar konuyu netleştirmesi bekleniyor. Sözcü Steiner’in verdiği bilgiye göre, yine SRG’ye bağlı internet portalı swiss.info’nun Arapça servisinde türbanlı kadınlar sınırlamayla karşılaşmadan görevlerini sürdürüyor.

Devlet televizyonunda türbanlı muhabir

İsviçre devlet televizyonunda da Fas asıllı türbanlı muhabir Raschida Bouhouch görev yapıyor. Bouhouch, işe başlamasının hemen ardından, türbanını boynunu ve kulaklarını açıkta bırakacak şekilde, kasket stilinde bağlayarak, tartışmaların büyümesine engel olmuştu. Raschida Bouhouch, halen “Sternstunden” adlı programda, sokak röportajları yapıyor.
Deutsche Welle Türkçe

Eşlerinin seksi fotoğrafları polisleri yaktı
08.01.2011
Romanya'da polis eşlerinin seksi fotoğrafları Facebook'ta yayınlanınca iki polis açığa alındı.
Constanta'daki emniyet binasındaki yılbaşı partisi sırasında çekilen fotoğrafta dört polis eşinin polis üniformaları ve silahla seksi pozlar verdiği görülüyor. Kadınların çorap ve çamaşırlarına kadar soyunup üzerlerine polis gömleği ve şapkaları taktığı anlaşılıyor.
Fotoğraflar sosyal paylaşım sitesi Facebook'a konulunca üst düzey emniyet yetkilileri çileden çıktı. Adı açıklanmayan bir polis "Sadece şakaydı, ama iş büyüdü" diye konuştu.
Bir emniyet sözcüsü olayla ilgili olarak soruşturma başlatıldığını ve iki polisin açığa alındığını belirtti. gazeteport

Chavez'den "Selamunaleyküm"

Kendini halk çocuğu' olarak tanımlayan, ülkesindeki sel felaketinden sonra evsiz kalanları sarayında ağırlayan Chavez'in, Erdoğan'a kişisel bir hayranlık duyduğu ortaya çıktı. Chavez, Bakan Yıldız'ı da Allah'ın selamıyla karşılamış.

25 Ocak 2011
Anadolu Haber

Venezuela'daki temasları hakkında ayrıntılı bilgi veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız
Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'in kendisine ve heyet üyelerine gösterdiği sıcak ilgiden övgüyle bahsetti.

Bakan Yıldız, Chavez'in Türkiye'ye gelmeyi de düşündüğünü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan ''arasının fakirlerle iyi olmasından dolayı'' hayranlıkla bahsettiğini anlattı.

Bakan Yıldız, Chavez'in ''kendisinin bir çiftçi çocuğu olduğunu hiçbir zaman unutmadığını, bunun için her zaman halkıyla birlikte olduğunu, halkının yüzde 60'ının fakir olduğunu, Türkiye'nin dinamizmini takdirle izlediğini, Başbakan Erdoğan'ı fakirlerle arası çok iyi olduğu için çok sevdiğini'' anlattığını aktardı.

Yıldız, Chavez'in kendilerini ''Selamünaleyküm'' diyerek karşılayıp, görüşme sırasında da duvarlardaki kurşun izlerini göstererek, zamanında bu saraya kurşun sıkanlar arasında kendisinin de olduğunu anlattığını söyledi., Yıldız buna karşılık kendisinin de ''Sarayı kurşunlarken birgün burada oturacağınızı düşünmüş müydünüz?'' diye sorduğunu ve Chavez'den ''Ben Allah'a inanıyorum, çünkü Allah ne istiyorsa o olur, ben burada halkım için oturuyorum'' yanıtını aldığını belirtti.

Ukraynalı Belediye Başkanı'ndan Türk yatırımcılara davet:
"Buraya cami yapın"

01 Şubat 2011

BEGÜM ÇELİKKOL/ HABERTURK.COM EKONOMİ SERVİSİ

Sağlık turizmine bir alternatif de Ukrayna'nın Truskavets bölgesinden. Burası termal sularıyla tam bir tedavi merkezi. Azerbaycan'dan, Kazakistan'a, Rusya'dan, ABD'ye ve pek çok Avrupa ülkesine kadar pek çok yerden turist ağırlıyor. Üstelik burada konaklamanın ücreti 10 ile 30 dolar arasında. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ukrayna ile vizelerin kaldırılmasına ilişkin toplantılarının faydalı olduğunu Truskavets Belediye Başkanı ile görüştükten sonra anlıyoruz... Her ay 12 bin ile 15 bin kişiyi ağırlayan Truskavets'in Belediye Başkanı Ruslan Kozyr, yatırımcılara açık davette bulunuyor: "Buraya cami yapın, sağlık merkezi yapın. Her türlü desteği sağlarız."

Mevlit Kandili resmi bayram ve tatil günü
13 Şubat 2011 Bulgaristan Hükümetinin kararıyla Hazreti Muhammed'in doğum günü olan 14 Şubat günü ülkedeki Müslümanlar için ''resmi bayram ve tatil günü'' olarak kutlanacak.

Bugüne dek sadece Ramazan ve Kurban bayramı günlerini tatil olarak kabul eden hükümet, 2011 yılı mesai ve tatil gündemini belirlerken ilk kez Mevlit Kandili gününü ülkede nüfusu 2 milyona yakın Müslümanın tatil günü olarak ilan etti.

Bulgaristan;daki başlıca dinlerin bayramlarını belirlemek üzere hükümet yetkilileri, Yüksek Adalet Mahkemesi kararı ile ülkenin Müslümanlar Yüksek Dini Şurası Başkanı olarak ilan edilen eski Başmüftü Nedim Gencev'e danışarak Bulgaristan Müslümanların dini bayram ve tatil günlerini belirlemişti.

Gencev'in önerisi üzerine alınan hükümet kararı kapsamında Bulgaristan;ın tarihinde ilk kez Mevlit Kandili ülkedeki Müslüman cemaatin "resmi bayramı" olarak ilan edildi. haber7

Sarkozy, Hristiyan kimliğine övgü yağdırdı
3 Mart 2011

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, ülkesinin Hristiyan kimliğine övgüler yağdırdı.

Ülkenin iç bölgelerinde Katolikler için dini açıdan önemli Puy-en-Velay kentinde konuşan Sarkozy, ''Hristiyanlığın, Fransa'ya muhteşem bir kültür mirası bıraktığını''söyledi.

''Bu mirasın bir şans olduğunu ve gelecek nesillere aktarılmasının gerekli olduğunu'' savunan Sarkozy, ''sıkılmadan ve komplekse kapılmadan bu mirasa sahip çıkılması gerektiğini'' ifade etti.

Fransa'da siyasi gözlemciler, Sarkzoy'nin, iktidar partisinin özellikle, İslam ve laiklik konusu tartışmaya açtığı bir dönemde, bu tür bir konuşma yapmasına dikkati çekiyor. haber10
6 Mart 2011
Akşam

Ümreye 'güle güle' gitti

Best Model Of Turkey 2003 finalistlerinden oyuncu ve sunucu Şehnaz Özkaya, umre ziyareti yaptı.
Katıldığı yarışmada 'Best Smile' (En Güzel Gülen) seçildikten sonra televizyon dizilerinde rol alan ve bir yandan da modellik yapan Özkaya, umre ziyaretiyle ilgili, 'Mesleğimi yaparken, dini görevlerimi de yerine getirebileceğimi gösterdim' dedi. Böylece umre ziyareti yapan en genç ünlüler arasına giren 29 yaşındaki Özkaya, halen Show TV'deki Tekno Trend programının sunuculuğunu yapıyo

Fransa laikliği tartışacak
04 Nisan 2011

Fransa bu hafta laikliği tartışmaya hazırlanıyor. Ancak Financial Times'ta yer alan yoruma göre, bunun Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin sağ kanattan oy çalma çabası olduğu görüşü yaygın:
"Salı günü Sarkozy'nin partisi Halk Hareketi Birliği UMP, İslam'ın Fransız toplumundaki yerini tartışacak. Ancak Başbakan François Fillon cumhurbaşkanının isteklerine açıkça karşı durarak sıradışı bir şekilde katılmayı reddetti.
UMP'nin lideri Jean François Cope ise partinin 2012'deki seçimlerde başarı için başlıca şansının, Ulusal Cephe'nin dile getirdiği, ülkedeki 5 milyon Müslümanın dini uygulamalarının, laik devlete tehdit oluşturduğu suçlamalarını doğrudan ele almakta yattığına inanıyor.
"Ancak ülkedeki altı büyük dinin liderleri geçen hafta bu girişimin laikliğin en önemli edinimi olan hiç bir dine ötekinden farklı yaklaşmama ilkesine zarar vereceğini söyledi.
"Hükümet aşırı sağın gündeme getirdiği konularda bazı girişimler açıklayarak seçmenlerden destek almayı umuyor. Bunlar arasında aşırı dolu camilerin sokaklara taşması, okullarda helal et tartışması, hastaların doktorun cinsiyetini seçmeye hakkı olup olmadığı var." BBC

08 Nisan 2011
İsviçre vatandaşı müslümanlığı seçti
Haitili bir anne ve İtalyan bir babanın ikinci erkek çocuğu olan İsviçre vatandaşı Daniel Celliti, okuduğu bir kitabın ardından hayatı tamamen değişti.

İki yıllık bir araştırma sonucunda Müslüman olan Daniel, dini vecibeleri yerine getirmek için sünnet olmaya karar verdi.

Haitili bir anne ve İtalyan bir babanın ikinci erkek çocuğu olan Daniel Celliti, daha önce üniversitede iktisat ekonomisi üzerine okuduğunu, İslam dini ile tanışmasından sonra okulunu bıraktığını ifade etti. İslam dinini bir arkadaş ortamında İncil’i okuduktan sonra merak ettiğini anlatan Celliti, “Müslüman olmadan önce çok sıkıntı içindeydim. Uyuşturucu bağımlısıydım. Hiçbir şeyden zevk alamıyordum. Ama Müslüman olduktan sonra adeta yeniden kendime geldim. Hayata ve yaşama bakış açım değişti. Dünyadaki Müslümanlarla tanışmak ve onları tanımak için hayatımdaki her şeyden vazgeçerek yola çıktım. Annemi, ailemi, okulumu bıraktım.” dedi.
http://www.bireyhaber.com

Alkol kanser riskini arttırıyor

8 NİSAN 2011
Avrupa çapında yapılan bir çalışma, günde bir biradan fazlasının bazı kanser türlerine yakalanma riskini ciddi oranda arttırdığını ortaya koydu.

Yaklaşık 400 bin kişinin katılımıyla yapılan ve British Medical Journal'da yayınlanan araştırmaya göre, erkeklerde her 10, kadınlarda ise her 33 kanser vakasından biri, alkol kullanımından kaynaklanıyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren İngiltere Sağlık Bakanlığı, alkol kullanımını azaltmaya yönelik çabalarını arttıracaklarını açıkladı.
Araştırma İngiltere'de 2008'de görülen 300 bin kanser vakasından 13 bininin aşırı alkol tüketimi ile ilgili olduğunu saptadı.
Önceki bir çok araştırma da, aşırı alkol tüketimi ile gırtlak, karaciğer, bağırsak ve meme kanserleri arasında ilişki olduğunu ortaya koymuştu.
Bilim adamlarına göre bunun sebebi, alkolün vücutta oluşturduğu kimyasalın DNA'ya zarar vermesi, bunun da kanser riskini arttırması.
BBC

Bağımsız adaydan 'Haberal' için dua
21 Nisan 2011
Zonguldak Bağımsız Milletvekili Adayı Ali Uzun, "İnşallah 12 Haziran'dan sonra Allah, Ankara'ya Mehmet Haberal ile beraber gitmeyi nasip eder" dedi. haber10

[img]Papa XVI. Benedictus uyarıyor: "Aynı şekilde devam etmemiz imkansız. Dönüşüm vakti geldi"[/img]
Selçuk Salih Caydi
28 NISAN 2011

Entelektüel Papa Banedictus ile geçen yıl Peter Seewald tarafından yapılan uzun bir sohbetin kitaplaştırılmış hali, geçen yıl yayımlanıp üç baskı yapmıştı. Papa'nın sözleri, oldukça önemli, çünkü 1.2 milyar insanın manevi lideri olmanın ötesinde saygın bir kişi ve söyledikleri bilinmeyen şeyler değil -sohbetin ürkütücü olan yanı burada.
(Bkz.: Benedikt XVI, "Licht der Welt" 2010)
Papa'nın işaret ettiği konuların başında, kilisenin (ve dinlerin krizi) değil, Batılı toplumların krizi geliyor.
Soru şu:
"Batıda Hristiyanlık toplumu şekillendiren gücünü kaybederse, onun yerini kim veya ne alacak?"
"Din ötesi/sonrası" sivil bir toplumun, dini imgelere bile izin vermemesi nasıl bir sonuç doğurabilir?
Kitabın önsözünde Peter Seewald, her çağda Tanrı'nın öldüğünü ilan eden eğilimlerin ortaya çıktığını, böyle akımların -aşırı derecede- rasyonel gerçekçiliğe kapıldıklarını ve elle tutulur şeylere inandıklarını yazıyor ve örnek olarak da Tanrı'nın emirlerini almak için dağa çıkan Hz. Musa'yı bekleyen Yahudilerin altın buzağıya tapmalarını gösteriyor.
Tanrı'dan uzaklaşan bir toplum nereye gider? Kitapta tartışılan konulardan biri de bu.
Papa, henüz bir Kardinal iken, bu konularda uyarılarda bulunmuştu ve özellikle "Mülkiyet tutkunu toplum"un ortalama/vasat statükoculuğunu (küçük burjuvalığını) eleştirmişti.
Bu kitapta Papa, adım adım yokedilmekte olan 'Yaradılış' (yani hani bazılarının 'Yaradandan ötürü sevdiği' ama üzerine atom reaktörü dikmeye kalktığı 'yaradılış') için yeni bir duyarlılık geliştirmek gerektiğinden bahsediyor...
Yeni sistem insanı, daha çok umut ediyor, ama inanmıyor -inanmaya cesareti yok. İnanmayı bir tür avamlık, küçüklük sayıyor...
Umut etmek, inanmanın yerini alıyor...
Papa, sonuç olarak dünyaya bir çağrıda bulunarak, "Bu şekilde devam edemeyiz" diyor, insanların bir dönüm noktasının eşiğinde bulunduklarını söylüyor. "Artık kendine gelmenin vakti geldi" diyen Papa, "Dönüşümün vaktidir" sözüyle, insanlığın, girdiği bu yoldan artık dönmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Bu konuda başkaları da bu sözleri söylüyor. Peki Papa'nın onlardan farkı ne?
İşte bu çok önemli...
Papa XVI. Benedictus, çözülmesi zorunlu çok fazla sayıda sorunun bulunduğunu, ama bunların çözülebilmesi için Tanrı'nın, toplum tasavvurunda yeniden merkeze oturması gerektiğini söylüyor...
Pozitivizm ve rasyonelcilikte bilim adamlarını bile sollayan dincilerin sömürdüğü ve sadece kutsal kitapların sayfalarında yaşar saydıkları cansız/teorik Tanrı değil... yaşayan Tanrı'nın yeniden görünür kılınması gerektiğinden bahsediyor...
(Bu blogda ve daha öncesinde yıllardır savunulan görüşlerdir. Papa'nın çağrısını elbette destekliyoruz.)

http://konstantiniye.blogspot.com/

Abdul Jabbar, Süleymaniye'de!
7 Mayıs 2011
Özel bir organizasyon kapsamında dün İstanbul'a gelen NBA'in efsane isimlerinden Kareem Abdul-Jabbar, bugünkü programında İstanbul'u gezdi.

Renault Meganeomani ile NBA işbirliğinde İstanbul'a gelen efsane isim, Kapalıçarşı ve Süleymaniye Camisi'ni gezdi. Milli basketbolcu Mehmet Okur'un da eşlik ettiği Kapalıçarşı gezisi sırasında Kareem Abdul-Jabbar, çeşitli hediyeler aldı. Kapalıçarşı esnafının yanı sıra burada bulunan turistler ve Türk vatandaşları da iki oyuncuya ilgi gösterip, tezahürat yaptı.

ABD'li eski ünlü basketbolcuya ayrıca çeşitli hediyeler verilirken, Kareem Abdul-Jabbar da mütevazı ve sempatik tavırlarıyla dikkati çekti. Mehmet Okur ile birlikte Kapalıçarşı'da bir süre gezen Abdul-Jabbar, daha sonra buradan Süleymaniye Camisi'ne geçti.

Müslüman olan ve camiye girmeden önce abdest alan Kareem Abdul-Jabbar, daha sonra namaz kıldı ve ardından buradan ayrıldı.

-MİMAR SİNAN VE SÜLEYMANİYE CAMİSİ HAYRANI-

Kareem Abdul-Jabbar, Süleymaniye Camisi bahçesinde basın mensuplarına yaptığı açıklamada, kendisinin Mimar Sinan ve Süleymaniye Camisi'nin hayranı olduğunu söyledi.

İstanbul'a gelmekten her zaman büyük keyif aldığını belirten efsane isim, ''Bir Müslüman olarak modern bir Müslüman ülkenin modern dünya içerisinde olmasını görmek ve bu şekilde yer aldığını bilmek mutluluk verici. Burada olmak her zaman keyif verici'' dedi.

NBA ve Renault'un işbirliği nedeniyle İstanbul'da bulunduğunu hatırlatan ABD'li oyuncu, ''Bu çalışmaya katkıda bulunmak için buradayım. 1969 yılında da bir kez daha gelmiştim. Süleymaniye Camisi her zaman etkilendiğim yer. Mimar Sinan'ın çok özel bir işi. Burayı görmek ve olmak keyif veriyor. Buraya ikinci ziyaretim. Aynı zamanda hem ibadethane hem medrese ve eğitim yuvası olması da gerçekten ilgimi çekiyor'' diye konuştu.

İstanbul'da en çok nerelerden etkilendiği yönündeki soruya öncelikle ''Topkapı Sarayı'' yanıtını veren Kareem Abdul-Jabbar, ''Ayasofya'ya da gitmiştim. Orayı da ilginç buluyorum. Hangisi daha özel diye sorarsanız, Sinan'ın anlayışını daha çok seviyorum. Dolayısıyla Süleymaniye favori yerim'' dedi. haber10


20 BİN ESNAF ALKOL VE SİGARAYI BIRAKTI
07-05-2011
TAPDK verilerine göre, 2009 sonunda izinli tütün mamulü ve alkollü içki satıcısı sayısı 206 bin 116 iken, bu rakam bugün 187 bin 92. Temmuz 2010’da alkollü içki belgesi için TAPDK izinli 108 bin 470 esnaf varken, bu rakam da 102 bin 183’e geriledi. Perakendede en çok satıcı İstanbul’da, ancak nüfusa göre oranlandığında en yoğun satış ağı Edirne’de. haber1001

ABD'de kamusal alanda alkole ceza yağmuru
7 Haziran 2011

Yaz aylarının gelmesiyle New York polisi de kamusal alanlarda ve parklarda alkollü içki içen New Yorkluların peşine düştü. Uygulamalar ise bizde olsa yer yerinden oynar.

Yaz aylarının gelmesiyle New York polisi de kamusal alanlarda ve parklarda alkollü içki içen New Yorkluların peşine düştü. Kaldırımlar, parklar dahil bütün kamusal alanlarda alkollü içki içişinin yasak olduğu şehirde her yıl on binlerce kişi bu yasağı çiğnediği için para cezasına çarptırılıyor. Bira dahil tüm alkollü içkilerin açıktan ve görünür şekilde taşınması (içilmiyorsa bile) da cezalandırılıyor. Şehirde açık alanda alkollü içki içmenin ya da şişesini açıktan taşımanın cezası 100 dolar. Suç tekrarında, cezanın türü de değişiyor.

New Yorkluların sağlığına yönelik keskin uygulamalarıyla bilinen Belediye Başkanı Michael Bloomberg, 2008 yılından beri sadece alkollü içki yasağını ihlal edenleri tespit için özel polis grupları görevlendiriyor. Bu polisler, yasağın en fazla ihlal edildiği dünyaca ünlü Central Park ve diğer kamuya açık park ve alanlarda sivil olarak dolaşarak yasağı ihlal edenleri tespit edip ceza kesiyor.

2008 yılında 137 bin 142 kişiye ceza yazılırken 2010 yılında 153 bin 303 New Yorkluya açık alanda alkol tükettikleri için polislerce ceza yazıldı.

New York’ta bakkalarda sadece bira satılmasına izin verilirken, diğer alkollü içkilerin ‘liquor store’ denilen dükkanlar dışında satışı kesinlikle yasak. Bu dükkanlar da gece yarısı ile sabah 9:00 saatleri arasında satış yapamıyor. Pazar günleri ise sadece öğle12:00 ile akşam 9:00 saatleri arasında açık olabiliyorlar. Şehirde 21 yaşından küçüklerin barlara girişi ve gençlere alkol satışı kesinlikle yasak. Bu yasağı ihlal eden sadece dükkan sahibi değil satışı yapan kasiyer de cezalandırılıyor.

New York Belediyesi alkolle savaşında son olarak geçen hafta New York Eyalet Kongresine başvurarak, genel olarak ‘alcopop’ olarak adlandırılan ve yüzde 10 civarı ve altı alkollendirilmiş Smirnoff, Hard Lemonade gibi içeceklerin de bakkalarda satışının yasaklanmasını istedi. Yasağın gelecek yıl başlaması öngörülüyor.

haber7

5 alkollü içki markasına yasak
30 Haziran 2011
Bodrum'da 5 Rus turist rehberinin ölümü sonrası yapılan denetimlerde yüksek oranda metil alkol tespit edilen ithal 5 içki markasına yasak getirildi.

Antalya'da Tarım İl Müdürlüğü'nde Antalya Vali Yardımcısı Metin Borazan başkanlığında Gıda Eylem Kurulu Toplantısı yapıldı. Toplantıda, kaçak içki nedeni ile Bodrum'da 5 Rus turist rehberinin ölümü sonrası yapılan denetimlerde, yüksek oranda metil alkol tespit edilen ithal 5 içki markasına yasak getirildi.

Tarım İl Müdürü Bedrullah Erçin, rehberlerin ölümü ile sonuçlanan vaka sonrası tüm turizm tesislerinin sıkı denetim altına alındığını, 30 Mayıs 2011 tarihinden itibaren başlatılan denetimler sonucunda oteller, turizm tesisleri, gezi ve tur tekneleri ve içki satış noktalarına yönelik bin 149 denetim gerçekleştirildiğini söyledi. Erçin, denetimlerde sahte olduğu düşünülen ve zehirlenmeye neden olan içkilerden 54 numune alınırken, 22'sinde yüksek oranda metil alkol tespit edildiğini kaydetti. Erçin, illere, söz konusu içkilere el konulması hakkında yazı yazıldığını söyledi.

Antalya'da yapılan denetimlerde beş markaya ait içkilere el konulduğunu söyleyen Erçin, söz konusu içkilerin ithalatçı firmaların, bulunduğu illerdeki İl Tarım Müdürlüklerine itiraz hakları kullandırılmak üzere, 5996 sayılı kanun kapsamında işlem yapılması hususunda yazıyla bilgi verildiğini anlattı. haber10

Çin'de helal gıda uygulaması
18 Temmuz 2011
Dünya genelinde helal gıda üretimi ve sertifikası her geçen gün önem kazanırken, Çin genelinde uzun yıllardır sürdürülen uygulamanın genişletilmesi için hazırlıklar yapılıyor.

Ülkede yaşayan milyonlarca Müslüman için Çin'in hemen her bölgesinde helal et temin edebilecek üretim ve satış tesisleri bulunuyor.

Çin bu yılın başında Müslümanların şartlarını iyileştirmek için çalışmalar planlamaya başlamış ve bu konu Milli konferansta da konuşulmuştu.

Çin'in güneyinden kuzeyine birçok bölgesinde helal üretim yapan ve ülke geneline satış yapan işletmeler bulunurken, bu ihtiyaç her geçen gün artıyor.

Çin'de mevcut yasalara göre üniversitelerde 10'dan fazla Müslüman öğrenci olması halinde Müslümanların helal gıda ihtiyaçlarını karşılayacak tesisler kurulması zorunlu. Ancak mevcut yasa kreş ve ilkokullar gibi birçok alanda hizmet veren kurumlarda özel ihtiyaçlara cevap vermiyor.

Ülkede birçok bölgede bulunan İslam Cemiyetleri, helal gıda üreten ve satan tesisleri denetleyerek, bu tesislere "Helal Gıda Ürünleri Üretim ve İşletme İzin Belgesi" veriyor ve bu kuruluşlar ülke içerisinde lokantalardan marketlere kadar helal gıda ve ürün sağlıyor.

Çin Din İşleri İdaresi İslam Bölümü Başkan Yardımcısı Ma Cin, sene başında İslami gıda üretim ve satışının standart hale gelmesi, İslami inanç ve geleneklere saygıyı sağlayacak yasalar üzerinde çalışıldığını söylemişti.

Ülkede hali hazırda tüm etnik unsurlarla birlikte 30 milyon civarında Müslüman bulunuyor. Son yıllarda ülkenin doğusundaki ekonomik gelişmeye paralel olarak daha çok kuzey ve iç kesimlerde yaşayan Müslümanlar kıyı şeridine göç etmeye başladı ve Müslümanların başta helal gıda olmak üzere ihtiyaçlarını karşılayacak tesis ihtiyacı başladı.

Arap dünyası başta olmak üzere birçok Müslüman ülkeyle de büyük bir ticaret hacmine sahip Çin, ülkeye gelen Müslümanların da ihtiyaçlarını karşılamak için bu konunun daha standart hale gelmesi için çalışmalarda bulunuyor.

Çin Devlet Etnik İşler Komisyonu basın bürosundan Yang Çıng, bu yılın başında China Daily gazetesine yaptığı açıklamada, şehirlerde yaşayan etnik gruplarla ilgili yasaların iyileştirilmesi için çalışmalar planlandığını belirtmiş ve yasa değişikliğine göre özellikle iç kesimlerden kıyı kesimlerine göçen etnik unsurların dini ihtiyaçları için daha iyi imkanlar sağlanması konusunun görüşüleceğini kaydetmişti.

-TİCARET HACMİ-

Çin İslam Federasyonunun verilerine göre uluslararası piyasada 2,1 trilyon ABD doları civarı bir pazar bulunuyor ve Müslüman olmayan birçok ülke dahi bu pazardan pay alabilmek için fuarlara katılıyor, lobi faaliyetlerinde bulunuyor.

Uzmanlar pazardaki büyümenin bu yıl yüzde 20'lerde olacağını tahmin ederken, Çin'de bu ihtiyaç yüzde 10'luk bir büyümeyle devam ediyor.

Ülkede 2006 yılında helal gıda ticaret hacminin 2,1 milyar ABD doları civarında olduğu kaydedilirken, Çin'in bu alandaki ihracat payı 100 milyon ABD doları seviyesinde seyrediyor

Çin'de helal endüstrisi ülkenin özellikle kuzeybatı, kuzeydoğu, Hınan, Guangdong eyaletleri ve Müslüman nüfusun yoğun olduğu alanlar üzerine yoğunlaşıyor ve bu bölgeler dışında tüm ülkeye helal gıda sağlıyor.

Ülkede 1200 yıllık bir geçmişi olan helal ürün ve gıda üretimi Çin ile özellikle Müslüman ülkeler arasında da bir köprü vazifesi görmeye başladı. Zira özellikle Arap dünyasıyla artan ticari ilişkilerle birlikte iki tarafın ticaret hacmi 66 milyar dolara yükselerek 15 yıl öncesinin rakamlarını 30'a katladı.

-HELAL GIDA FUARI-

Ülkede Müslümanların yoğun olarak yaşadığı kuzeybatıdaki Çinghay eyaletinde ilki 2007 yılında yapılan Helal Gıda Fuarı her geçen gün dünya genelinde muteber bir fuar olarak görülmeye başladı ve geçen yıl birçok Müslüman ülkeden katılım gördü.

Çin'de her yıl yapılan ve bu yıl da 22 temmuzda yapılacak fuarın etkisi gittikçe artıyor.

Bunlara ek olarak ülkenin kuzeyindeki Ningşia Hui (Çinli Müslümanlar) Özerk Bölgesinde "Helal gıda ve ürünlerin üretimi ve denetimi kurulu" toplanıp bu konuyla ilgili üretim ve denetleme, eğitim ve ürün sağlama mekanizmaları ile ilgili kurslar açma projeleri üzerine görüşmüştü.

Helal gıda üretimi yapılan birçok bölge hem halka gönül rahatlığıyla helal gıda yiyebileceği ürünleri sağlamanın yanı sıra helal gıda sektörünü bu bölgelerde canlandırarak eyaletlere yeni bir ekonomik ivme sağlamayı hedefliyor.

Ülkede sadece Ningşia Hui Özerk Bölgesinde üretim ve satış yapan irili ufaklı 9 bin 126 adet helal gıda kuruluşu bulunuyor.

Ayrıca Çin'in her şehir ve bölgesinde Helal gıda ve ürün sağlayan restoranların girişinde Çince (Çing Cın) ve Arapça Helal ibareleri bulunuyor. Ülkedeki tüm marketlerde ise Helal etlerin üzerinde hangi eyaletin İslam cemiyeti tarafından verildiği belirtilen aynı şekilde Çince ve Arapça Helal damgaları yer alıyor.

Çin'e geçenlerde resmi bir ziyaret yapan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de bu bölgelerde incelemelerde bulunmuş ve "Helal Gıda Fabrikalarını" ziyaret etmişti.

Ziyarette Görmez'e fabrikada Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığının Helal üretim ile ilgili bir damga vurması yönünde talepte dile getirilmişti.
haber10

CHP'de Ramazan alarmı
18 Temmuz 2011
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaklaşan Ramazan nedeniyle teşkilatları uyardı.

Önce il başkanlarını, ardından belediye başkanlarını toplayan Kılıçdaroğlu, “Ramazan geliyor, fakirleri ihmal etmeyin” dedi.

Halktan sakın uzak kalmayın

Yaklaşan Ramazan nedeniyleCHPil ve ilçe teşkilatları ile belediyelerin bu yönde çalışmasını isteyen Kılıçdaroğlu, Perşembe ve Cuma günü topladığı teşkilatlara Ramazan uyarısı yaptı. İl başkanlarına ‘Ramazanda halktan uzak kalmayın” mesajı veren Kılıçdaroğlu, “Her kesimin iftar sofralarına konuk olun. Eliniz boş gitmeyin. Birlikte kurduğunuz sofrada onlarla kucaklaşın. İlçe, köy, belde gibi yerlerde imamları, öğretmenleri, yaşanılan bölgenin kanaat önderlerini ziyaret edin. Bu kişilerin iftar sofralarına oturun. Saygı duyulan isimlere de gidin. Hiçbir kesimi ihmal etmeyin” dedi.
haber10

Rusya'da Bira Sert Alkol Sınıfına Alındı
20 Temmuz 2011
Sert alkollü içeceklere uygulanan standartların aynısının uygulanmasını öngören yasa tasarısı bira ve alkollü içeceklerin satışını küçük dükkan ve kiosklarda yasaklıyor.
Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev birayı alkolle eş değer kılan yasayı imzaladı. İmzalanan yasada Hükümet'e listelenmiş olan ürünler (kefir ve kvas) hariç yüzde 5'in üzerinde alkol bulunan… TRT

Gül'den YAŞ Üyelerine İftar
03 Ağustos 2011
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyelerine iftar verdi.
Cumhurbaşkanlığı Konutu'ndaki iftara ilk gelenler YAŞ'a katılan komutanlar oldu. Komutanların ardından Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, saat 20.00'de ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geldi. aktifhaber

Küresel piyasalarda görülen sert satış dalgası ve tedirginlik Amerikan halkını da derinden etkiledi

08 Ağustos 2011

Küresel piyasalarda görülen sert satış dalgası ve tedirginlik Amerikan halkını da derinden etkiledi. İkinci bir krizi yaşamak istemeyen halk çareyi kriz duasına çıkmakta buldu.

Financial Times'ın haberine göre, 30 bin kişi Houston'da bir araya gelerek Reliant futbol stadında toplu dua ettiler. On binlerce kişi ise bu olayı canlı izledi.

Teksas Valisi Rick Perry ise kriz içindeki bir ulus için dua ettiklerini belirtti. Gün boyunca devam eden etkinlik yüzdlerce kiliseden de canlı yayınladndı. Duayla birlikte katılımcılar, dini müzik eşliğinde dans etti.

Kaynak : http://www.internethaber.com/30-bin-kisi-kriz-duasina-cikti-364279h.htm#ixzz1UYsqORZd

Umreye İnan Ailesi olarak gittik
Ebru Destan eşinin ailesinin kendisini istemediği iddialarının doğru olmadığını açıkladı
12 Ağustos 2011
EBRU Destan, gizlice evlendiği eşi Mete Okay İnan'ı ailesinin mirastan men edeceği iddialarına tepki gösterdi. Eşinin ailesinin kendisini istemediği iddialarının doğru olmadığını belirten Destan, Twitter’da şunları yazdı: “Yaşı yaşıma, huyu huyuma uygun bir eşim var. Çok mutluyum, nedir bu kıskançlık, anlamadım ki! Niye bu kadar kötü kalpleriniz, niye huzursuz? Umreye gitme teklifi eşimden geldi, ailece gittik. İnan Ailesi olarak...”
habertürk

Rusya'da 21 Yaşından Küçüklere Alkol Ve Sigara Satış Yasağı
12 Ağustos 2011

Rusya iktidar partisi Birleşik Rusya ve Başbakan Vladimir Putin’in “Halk Cephesi” yasal alkol ve sigara alım yasağının 21 yaşına yükseltilmesini önerdi.
Rusya’da mevcut yasaya göre 18 yaşından küçüklerin alkol ve sigara alımı yapmaları yasak.

Birleşik Rusya sözcüsü Timur Prokopenko konunun sosyal ağlarda, internet ortamında ve kamuoyunda tartışılmasını istediklerini, uzmanların konu ile ilgili görüşlerini beklediklerini söyledi. Gece saatlerinde marketlerde de alkol satışı yasağı getirilen ülkede, son dönemde alkol ve sigara alımı yapan gençlerin pasaport kontrolleri yapılıyor.

Yaş sınırlamasının yükseltilmesi konusunda olumlu cevap almaları durumunda konuyu parti programına alacaklarını ifade eden Prokopenko, toplumun sağlığının korunması yönündeki çalışmaların öncelikleri olduğunu söyledi.

Uzamanlar alkolde yaş sınırının yükseltilmesi konusunda farklı görüşlere sahip. Duma Ekonomi Komisyonu Başkanı Yevgeni Federov öneriyi desteklediklerini belirtti. Ürüne ulaşılmasının kontrol altına alınmasının önemine değinen Federov, hedefin alkol tüketiminin düşürülmesi olduğunu kaydetti.
aktifhaber

Kız ve erkek öğrenciler ayrı sınıflara
15 Ağustos 2011
Erkek ve kız öğrencilerin sınıflarının ayrılması önerisi...

Hollanda'da Hristiyan Eğitim Kurumları Merkezi Denetleme Kurulu Başkanı Wim Kuiper, erkek ve kız öğrencilere bazı derslerin ayrı sınıflarda verilmesi çağrısında bulundu.

Kuiper, Trouw gazetesine verdiği demeçte, "ergenlik döneminde erkek öğrencilerin beyin gelişimlerinin kız öğrencilere göre 2 yıl daha geri olduğunu", ayrı sınıfların bu dezavantajlı durumu ortadan kaldırabileceğini öne sürdü.

Erkek ve kızların başarılı oldukları derslerin farklılık arz ettiğini, kızların genelde dil derslerinde erkeklerinse matematikte daha başarılı olduklarını belirten Kuiper, bu açıdan bakıldığında bazı dersler için ayrı sınıf modelinin uygulanabileceğini söyledi.

Wim Kuiper, "Aynı yaştaki öğrencilerin bir arada ders görmeleri son derece mantıklı, ama hemcinslerin aynı sınıflarda olması tabu. En azından bazı derslerin bu şekilde verilmesi kaliteyi artırabilir" görüşünü savundu.
haber5

Baykal, köyde mevlit dinledi

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Antalya'nın Kurşunlu köyünde, muhtarlık tarafından düzenlenen "Birlik, beraberlik, dayanışma" yemeğine katıldı, okunan mevlidi dinledi. Baykal, CHP ve MHP milletvekili adaylarının hazır bulunduğu mevlitte, vatandaşlarla dualara eşlik etti. 24.04.2011 ANTALYA netgazete

İngiltere 'okulda ibadet'i tartışıyor
6 EYLÜL 2011
[img]http://wscdn.bbc.co.uk/worldservice/assets/images/2011/09/06/110906110415_exam_304x171_pa.jpg [/img]
İngiltere'de ilk ve orta öğretim düzeyinde pek çok okulun yasal yükümlülükleri olmasına rağmen 'toplu ibadet' düzenlemediğini gösteren bir anket tartışma yarattı.
Yasalara göre, ilk ve orta öğretim düzeyindeki öğrencilerin her gün ibadet amacıyla bir araya gelecekleri bir zaman dilimi olmalı.

Ancak BBC'nin yerel radyolarından biri için, Comres şirketi tarafından yapılan bir ankette ebeveynlerin yüzde 64'ü çocuklarının okulunda ibadet saati olmadığını söyledi.
Ankete katılan 1.743 kişiden yüzde 60'ı ise ibadet mevzuatının uygulanmaması gerektiğini savundu.

Yasal çerçeve

Geçmişi 1944 yılına uzanan ve son halini 1998'de alan yasa, öğrencilerin her gün bir arada ibadet etmesini öngörüyor.
Öğrencilerin farklı inançlara mensup olabileceği kabul edilmekle birlikte bu ibadetin ülkenin geleneklerini yansıtması gerektiği, bu nedenle 'büyük oranda Hıristiyan gelenekleri çizgisinde olacağı' öngörülüyor.
Eğitimciler ise, bazı okulların cemiyet olma fikrini aşılamayı, dini eğitime yeğlediğini belirtiyor.
Söz konusu mevzuatta ibadet yükümlülüğü öğrenciye değil, okula ait. Yani öğrenci ibadet saatine girmek zorunda değil, ancak okul bu hizmeti sağlamak durumunda.
"Bizimki gibi bir okulda pek de Hıristiyan değerlerine uygun bir sistem yok. Dolayısıyla verilenin sosyal bir mesaj olması gerekiyor. "
Martin Cooper, Müdür Yardımcısı
Ayrıca anne babalar çocuklarına muafiyet isteyebiliyor; altıncı sınıf ve üzerindeki çocuklar da katılmak isteyip istemediklerine bizzat karar veriyor.
Yine de anketin bulguları İngiltere'de günümüz toplumunda zorunlu toplu ibadetin geçerli bir uygulama olup olmadığını gündeme taşıdı.
2001 nüfus sayımına göre İngiltere nüfusunun yüzde 71'i kendisini Hıristiyan olarak tanımlıyor. İkinci büyük din ise yüzde 2,8 ile İslam.
Ancak son yıllarda yapılan anketler, inanç ve özellikle düzenli ibadet düzeylerinin bunun çok daha altında olduğunu gösteriyor.
BBC

İsrail 26 Saatliğine "Off"
07 Ekim 2011
İsrail, "Kefaret Günü" nedeniyle 26 saat boyunca "kapalı"...


İsrail, Yahudi dini günlerinin en önemlisi çlerinde normal trafik akışı Kefaret Günü resmen başlamadan
önce tümüyle kesildi. Özel araçlar birer birer yollardan çekilirken, alışveriş merkezleri, marketler, dükkanlar kapandı; eğlence yerleri, restoranlar, kafeler son müşterilerini saat 17.00'ye (TSİ 18.00) ulaşmadan uğurladı.

Geçiş Noktaları Kapandı...

Kefaret Günü nedeniyle, İsrail ordusu Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Ürdün ile tüm geçiş noktalarını kapatırken, Yahudiler'in kutsal mekanı Ağlama Duvarı'na yoğun bir akının beklenmesi nedeniyle, özellikle Kudüs Eski Kenti çevresinde güvenlik önlemleri de artırıldı.

İsrail Polisi'nin, Yukarı Celile'de geçen Pazartesi günü Tuba-Zangeriyye köyü camiinin yakılması ve sonrasında ortaya çıkan gerginlik nedeniyle, İsrail'in Araplarla Yahudiler'in ortak yaşadığı kent ve kasabalarda Arap toplumu temsilcileri ile de herhangi bir olay çıkmasını önlemek amacıyla görüşmeler
yaptığı bildirildi.

Deri Ayakkabı Giymek Yasak..!

Genellikle "Şabatlar'ın Şabatı" diye anılan Kefaret Günü, Hazreti Musa'nın, bir altın buzağı yaparak ona tapan halkını affetmesi için Sina Dağı'na çıkıp Allah'a yakarması ve sonuçta 40 gün sonra, Kippur Günü bu affın gelmesine, Musa peygamberin de ikinci On Emir tabletleri ile Sina'dan inmesine dayanıyor.

Bu nedenle, her yıl Kippur Günü "kişinin mümkün olduğu kadar dünyevi ilişkilerinden sıyrılıp" vaktini oruç tutarak; pişmanlıklar, Allah'a yakarmalar ve dualarla geçirmesine adanıyor.

Yaklaşık 26 saat süreli Kippur orucu çerçevesinde, yemek ve içmenin yasak olması yanı sıra, özellikle dini bütün Yahudiler için deri ayakkabı giymek, yıkanmak, makyaj yapmak veya krem, losyon, parfüm kullanmak, eşler arasında ilişkide bulunmak, çalışmak, ateş yakmak da yasaklar arasında yer alıyor.

Kippur Günü'nün bir özelliği de arınmayı temsil eden beyaz giysiler giymek.

Kippur Günü'nün başladığı bu akşam ve yarın ülke çapında sinagoglarda toplu dualar edilecek. Kippur Günü'nde aşırı dinci veya dindar Yahudiler'in yanı sıra laik olarak tanımlanan pek çok Yahudi'nin de bugünü oruç tutarak geçirmesi bekleniyor.

Ynet sitesi ile Gesher araştırma kurumunun yaptığı bir kamuoyu anketi, İsrail'in Yahudi vatandaşlarının yüzde 55'inin Kippur'u "bir kefaret ve af dileme günü" olarak gördüğünü ortaya koydu. Araştırmaya katılanların tam yarısı, sinagogları ziyaret edip, en azından bir kez dualarda yer alacaklarını da belirttiler.

Araştırmada, cevap verenlerin yüzde 11'i, bugünün vücudun arınması fırsatı verdiğini belirtirken, yüzde 9 oranında bir grup "zorunlu tatil", bir diğer yüzde 9'luk grup da bisiklete binme veya film izleme günü olarak tarif etti.
Araştırmaya katılanların yüzde 58'i ise Kefaret Günü'nde oruç tutmayı planladıklarını dile getirdiler.

Yom Kippur Savaşı'nın da Yıldönümü

Kippur Günü, aynı zamanda İsrail'in Yom Kippur Savaşı olarak da bilinen, 1973 Arap-İsrail savaşının yıldönümü. Arutz 7 internet sitesi, 1973'ü hatırlayanların "Kippur Günü'nün öğleden sonrası araçların caddelere çıktığını görerek şoke olduklarını" dile getirdiği yazısında, o dönemde savaşın patlak
vermesiyle askeri araçların sinagogdan sinagoga dolaşarak, ellerinde listelerle askerleri toplamaya çalıştıklarını da kaydetti.
İsrail ordusunun ise, Yom Kippur Savaşından 38 yıl sonra, dün (Perşembe) iki yedek tümen ile birlikte "sürpriz" bir tatbikat yaptığı bildirildi. Jerusalem Post gazetesi, İsrail Genelkurmay Başkanı Beni Gantz'ın yanı sıra bazı kuvvet komutanlarının da izlediği tatbikatın, bölgede giderek artan istikrarsız durum
karşısında, yedek askerlerden oluşan birliklerin muhtemel bir olağanüstü durumda çağrılmasına hazırlık çerçevesinde olduğunu belirtti.
TRT

Oylum Talu, Felâk ve Nas sureleri ile korunuyor
13 Kasım 2011

Haber Türk Televizyonu'nun güler yüzlü ünlü sunucusu Oylum Talu; Hafta Sonu dergisinden basınımızın usta kalemlerinden Yüksel Şengül'ün sorularına açık ve çok net cevaplar verdi.

Oylum Talu'yu kıskanan hemcinsi meslektaşı oldu mu, oluyor mu?
Muhakkak vardır. Ben inançlı bir insanım Felak ve Nas sureleriyle korunduğuma inanıyorum. Bu iki sureyi her gün okuyorum ve herkese öneriyorum. Ben yayın yaparken annem karşımda adeta ibadet ediyor, sürekli dualar okuyor. Korunduğuma inanıyorum.

Haftada ortalama aldığınız evlilik teklifi sayısı nedir?
(Gülüyor) Evet, alıyorum ama zaman yok. Çok fazla mail geliyor. "Annemle sizi isteyeceğiz" diye... Ben annelerin en çok istediği gelin adayı formatıymışım, herkes öyle yazıyor. Hanım hanımcık, cici, ailesiyle yaşayan, dekolte giymeyen falan (gülüyor). İzleyici kitlem 50 yaş üzeri eğitimli beyler ve hanımlar ve gençler.
netgazete

Türkiye'de Son Bir Yılda 634 Kişi Müslüman Oldu
14 Kasım 2011



İslamiyet'ten Hristiyanlığa geçenlerin sayısı ne? En çok hangi ülke vatandaşları din değiştiriyor? İslamiyet'i seçenler arasında kadın sayısı neden fazla? İşte yapılan ilginç araştırmanın sonuçları...

Türkiye’de resmi verilere göre bir yıl içinde farklı dinlere mensup iken İslamiyet’e geçenlerin dörtte üçünü kadınlar oluşturdu.

İslamiyet’i seçenlerin büyük bir bölümünün daha önce Hristiyan olduğu belirlendi. İslamiyet’e geçenlerin daha çok gençler olduğu da ortaya çıktı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verilerine göre bir yıl içinde 634 kişi din değiştirerek Müslüman oldu. Bunların 467’si kadın.
Kadınların neden İslamiyet’i seçtikleri sorusuna verdiği yanıtların başında “inceleme ve araştırma” geliyor.

ÜLKELERE GÖRE SIRALAMA

Türkiye’de bir başka dinden İslamiyet’e geçenlerin yaklaşık dörtte birini Almanlar oluşturuyor.
Onları Rusya, ABD, Fransa ve İngiltere vatandaşları takip ediyor. Diyanet verilerinde ilginç bir ayrıntı da dikkat çekti. 47 Türkiye vatandaşı, bir yıl içinde bir başka dinden İslamiyet’e geçti.
Bunların 41’i kadın, 6’sı ise erkek. İslamiyet’i seçenlerin büyük en büyük çoğunluğunu 21-30 yaş arası gençler oluşturdu (toplam 257 kişi). 31-40 yaş arasında da 175 kişinin İslamiyet’i seçtiği tespit edildi.

İslamiyet’ten Hristiyanlığa 7 yıl içinde 338 kişi geçti

Türkiye’de 1997-2004 yılları arasında yapılan bir araştırmaya göre İslamiyet’ten başka dine geçenlerin sayısı 7 yılda 344 kişi olarak belirlenmişti. Bu kişilerden 338’i Hristiyanlığa, 6’sı ise Museviliğe geçmişti.

(Kaynak: HaberTurk)

Ünlü Bir İsim Tesettüre Büründü
29 Kasım 2011

Bir dönem mankenlik ve oyunculuk yapan Ekranların ünlü ismi Yeliz Yeşilmen, tesettürlü bir halde çekildiği fotoğraflarını Twitter'da yayınladı.

Fotoğrafları paylaşmadan önce bir de yorum yazdı, "Bugün başımı kapatıp çıktım kimse tanımasın normal görsünler analiz edeyim, bir şeyler öğreneyim istedim".
haberler.com/

Ukraynalı genç kadın Türk'le evlendi müslüman oldu
30 Kasım 2011 Bursa'nın Gemlik ilçesinde bir Türk'le evlenerek 2 çocuk sahibi olan Ukraynalı genç bir kadın Müslümanlığı seçti.
Ukrayna'dan 6 yıl önce Gemlik'e gelerek Türk vatandaşı Civan Erim ile evlenen 2 çocuk annesi Olena Ivanchenko (26), İslam dinini seçti. Gemlik Müftülüğüne giden Ivanchenko, Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu. Yakınlarının da katıldığı ihtida töreninde, Olena 'Sibel' ismini aldı netgazete

Kraliçeden Başörtüsü karşıtlarına: Saçmalamayın!
12 OCAK 2012



BBC'nin haberi:
Hollanda Kraliçesi'nden başörtüsü eleştirisine tepki

Hollanda Kraliçesi Beatris, Körfez ülkelerini ziyaretinde başını kapayan bir kıyafet giymesi sebebiyle ülkede yaşanan siyasi tartışmayı "tam anlamıyla saçmalık" olarak değerlendirdi.
Kraliçe'nin tepkisi, İslam ve yabancı karşıtı görüşleriyle bilinen Özgürlük Partisi tarafından mecliste gündeme getirilen tartışma ardından geldi.

Özgürlük Partisi, Kraliçe Beatris'i başörtüsü takarak "kadınların baskı altına alınmasını meşrulaştırmakla" suçlamıştı.

Hollanda Kraliçesi Pazar günü Abu Dabi'de ziyaret ettiği bir camiye uzun bir elbise ve saçını örten bir eşarpla gitmiş, daha sonra bulunduğu Umman'da da benzer bir kıyafet giymişti.

Yetkililer Kraliçe'nin kıyafet tercihinin İslam geleneklerine saygısından kaynaklandığını belirttiler.

Kraliçe'nin Umman gezisinde kendisine eşlik eden Prenses Maksima da saçlarını kapayan bir kıyafet giymişti.
Hollanda televizyonu Kraliçe'nin eldiven de taktığını belirtmişti.

Sean Stone Müslüman Oldu



1978 yapımı "Gece Yarısı Ekspresi" filminin senaristi Oliver Stone'un oğlu Sean Stone, Müslüman oldu.

Ünlü yönetmen Oliver Stone'un oğlu Sean Stone, film çekmek için gittiği İran'da Müslüman oldu.
Fars Ajansı, Sean Stone'un "Ali" adını aldığını duyurdu.
27 yaşındaki Sean Stone'un babası Oliver Stone Yahudi, annesi ise Hristiyandı.
Belgesel filmler çeken Sean Stone, babasının filmlerinde de küçük rollerde oynamıştı.
TRT

Pembe metrobüs erkeklere
Tuna KİREMİTÇİ
1 Nisan 2012



Efendiler, gelin iki dakika delikanlı olalım.

Saadet Partisi’nin “pembe metrobüs” kampanyasına itiraz etmeye yüzümüz de hakkımız da yok.
Olayı bu noktaya getiren biz değil miyiz? Kadınları toplu ulaşım araçlarında biz taciz etmiyor muyuz?
Bıyıklı arkadaşım, sözüm sana. Geçen gün kızcağızı İncirli durağına kadar sıkıştırmadın mı?
Otobüste ya da metroda tacize uğramamış anası, bacısı, sevgilisi olan var mı?
Delikanlı gibi cevap verelim. Hiç kıvırmadan.
“Pembe metrobüs” teklifine itiraz bize düşmez. Düşerse kadınlara düşer. Eğer “başlarım çağdaşlığına, ben evime tacizsiz gitmek istiyorum arkadaş!” derlerse, susup oturacağız.
Yok “pembe-membe istemeyiz, tacizler bizi yıldıramaz!” derlerse yine onların bileceği iş. Aklı başında erkeklere en fazla bu cesur kadınları desteklemek düşer.
Fakat düşündükçe teklif bana daha da mantıklı geliyor. En “laikçi” hislerimle bile itiraz edemiyorum.
Sonuçta bu durum erkeklerin eseri değil mi? Kadınlarla aynı ortamda insan gibi varolmayı bilmeyen biz değil miyiz?
Onları yüzümüze gülmeye korkar hale getiren, tebessüm edene “yollu” diyen? O halde itiraz yok pembe metrobüse. Otobüse. Metroya. Hatta kadın şoförlü pembe taksi bile yakışır.
Anlatamıyor olmaları, her kadının bunu yaşadığı gerçeğini değiştirmez.
O zaman karar kadınlara, onların kararını sorgusuz-sualsiz uygulamaksa biz erkeklere düşer. Zaten “akıllı” erkek, kadının kararını sorgusuz-sualsiz uygulayandır.
Ama küçük bir teklifte bulunmadan da edemeyeceğim: Bence kadınlar yerine tacizcileri bindirelim pembe metrobüse.
Kadın polisler kimliğini tespit etsin keratanın. Ceza olarak, pembe olmayan metrobüslere binmesi yasaklansın.
Ceza üç aydan başlayıp tacize göre artırılabilir. İcabında vapurun bile pembesi yapılır. Biz de görünce şak diye anlarız kimlerin tacizci olduğunu. Nasıl olsa yaptıklarından yüzleri kızarmıyor. Hiç olmazsa pembeleşsinler biraz.
Hürriyet

Müslümanlar ABD’de hızla artış gösteriyor
03.05.2012

ABD’de kamuoyuyla paylaşılan yeni istatistikler ülkede son yıllarda en hızlı artış gösteren dinin İslam olduğunu ortaya koydu. Amerikan Dinî Kurumları’nın verdiği rakamlara göre 2000’de ülkede yaklaşık 1 milyon Müslüman varken bu sayı 2010’da 2 milyon 600 bine ulaştı.
- Taraf -

Hollanda'da, alkol satın alma yaşı yükselecek
23:00 - Son yıllarda alkol kullanma yaşının iyice düştüğü Hollanda;da, alkol ürünlerini satın alma yaşının yükseltilmesine yönelik çağrılara Senato;dan da destek geldi. Senato çoğunluğu, hükümetten, şu anda 16 olan hafif alkollü içecekleri satın alma yaşının 18;e çıkarılması için düzenleme yapmasını istedi. 06.06.2012 AMSTERDAM netgazete

Uğur Dündar Uyuyor mu: Adam soyunma odasında namaz kılıyor
13.09.2012


FREDERIC KANOUTE: "Ramazan dışında da beni soyunma odasında namaz kılarken görüyorlar, tüm bu konularda takım arkadaşlarıma müslüman olduğumu ve oruç ile namaz gibi ibadetleri yerine getirdiğimi söylüyorum."
SEVİLLA
haber1001

Hürriyet’ten yine ‘Eyvah şeriat’ paranoyası!
29 Ocak 2013



Medyadaki paranoyak zihniyetin kolay kolay değişmeyeceğine en çarpıcı örneklerinden birini yine Hürriyet bugün sergiledi. Medyagündem mercek altına aldı. İşte o haber:

Adamlar pusuya yatmışlar, 28 Şubat kafası ile sürekli yaygara peşindeler. Hürriyet’in internet sitesini görenler bugün o bilinçaltındaki “İçki yine yasaklandı, eyvah şeriat geliyor” paranoyasıyla imal edilen haberi görünce, “Bu medya hiç mi değişmez?” diye sordu.

Polis evlerinde içki yasaklandı diye Hürriyet fena gerildi.

Manşetten girilen haberde, “Alkol satış yasağı önce üniversitelerde başladı, şimdi sıra kamu kurumlarında. Bu çerçevede ‘moral eğitim tesisi’ kapsamındaki polis evlerinde de alkol yasağı başladı.” denildi.

Haberin operasyonel mesajı, “Eyvah şeriat” şizofrenisinden başka bir şey değildi.

Aydın Doğan’a ait kurumların bu kafayla attığı kaç bininci manşet oldu, bilemedik.
haber10

Almanyanın Baden Württemberg Eyalet Hükümetinden alkollü içki yasağı
11 Şubat 2013
Almanya’nın Baden-Württemberg eyalet yönetimi, suçların büyük çoğunluğunun içkinin tesiriyle işlendiği gerekçesiyle içki satışına sınırlama getiren bir yasayı kabul etti.

Yasaya göre, benzincilerde, süpermarketlerde ve büfelerde saat 22'den 5'e kadar içki satışı yasak olacak.

Baden-Württemberg eyaletinde 2007 yılında 21 yaşın altında suç işleyen her 3 kişiden birinin içkili olduğu tespit edilirken, Bavyera ve Aşağı Saksonya eyaletlerinde de 21 yaşın altındaki her 2 gençten birinin içkinin etkisiyle suç işlediği bildirildi.

İstatistiklere göre 2011 yılında alkole bağlı fiziki ve psikolojik rahatsızlıklardan dolayı yatakta tedavi gören hasta sayısı 338 bin 400 olarak kayıtlara geçti.

Aynı yıl kalp rahatsızlıklarından dolayı yatakta tedavi görenlerin sayısı 380 bin 100 olarak tespit edildi.

Bu sebeplerden dolayı eyalet hükümetinin attığı içki yasağı adımına halk da sıcak bakıyor.
TRT

Hollandalı aşırı sağcı Müslüman oldu
05 Mart 2013
Net Gazete

Hollanda’da liderliğini aşırı sağcı ve İslam düşmanı politikacı Geert Wilders’ın yaptığı Özgürlük Partisi’nin eski üyelerinden Arnoud Van Doorn Müslüman oldu.

Twitter hesabında önce “Yeni bir başlangıç” yazan, sonra da Arapça olara Kelime-i Şehadet yazan Arnoud Van Doorn'un müslüman olması ülkesinde en çok tartışılan konular arasında. Hollanda, Van Doorn'un gerçekten Müslüman olup olmadığını konuşurken dün El Cezire'ye verdiği mülakatla Van Doorn tartışmalara noktayı koydu.

Van Doorn şunları söyledi:

İslam'a geçişimle ilgili şüphelerini anlıyorum. Kendi yakın çevremdeki insanlar ise yaklaşık bir yıldır Kur'an, hadis, sünnet gibi konularda araştırmalar yaptığımı biliyor. Ayrıca Müslümanlarla da din konusunda birçok sohbet yaptım. Bu çok büyük bir karar ve ben de bu kararı ciddiyetle aldım.

Hayatımda herkes gibi ben de hatalar yaptım. Bu hatalardan çok şey öğrendim. İslam'a geçişimle sonunda yolumu bulduğumu hissediyorum. Bunun yeni bir başlangıç olduğunun ve öğrenmem gereken çok şey olduğunun farkındayım. Bazı devlet kurumları da dahil direnişle karşılaşacağımı tahmin ediyorum. Allah'ın beni bu zor anlarda destekleyip bana yol göstereceğine inancım tam.
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> KAFANA GÖRE TAKIL Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com