EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Muhtemel istanbul Depremi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AKTUALİTE
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Sal Ksm 06, 2007 6:18 am    Mesaj konusu: Muhtemel istanbul Depremi Alıntıyla Cevap Gönder

İSTANBUL İÇİN RİSK; ‘100 bin ölü, 100 milyar $’lık kayıp’
14 Kasım 2011

‘İstanbul’da ciddi deprem Türkiye’nin sonunu getirir’

HABERTÜRK’e konuşan kent bilimci ve mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, “Deprem Konseyi lağvedildi, başkanının bile haberi olmadı. Sokaklara konuşlanan deprem kutuları sırra kadem bastı. Kesin park yasağı getirilen acil deprem yollarının çoğu paralı otoparka dönüştürüldü. Toplanma ve çadırkent sahaları da imara açıldı ve yapılaştı” dedi.

İstanbul depreme nasıl hazırlanıyor?

İstanbul’da ciddi bir deprem yaşanırsa bu Türkiye’nin sonunu getirebilir. Birleşmiş Milletler destekli Geohazards International’ın çalışmasında Dünya Deprem Ligi’nde Katmandu’dan sonra İstanbul 2’nci, İzmir 7’nci sırada gösteriliyor. Dikkatinizi çekmek istiyorum, bu skala deprem olma olasılığını veya olası deprem şiddetini göstermiyor.

Bu skala, kentleri deprem de yaşanacak kayıplara göre sıralanmış. Depremde kayıpların hacmi ülkenin gelişmişliğiyle doğrudan bağlantılı. Türkiye yapılaşma açılardan geri durumda.

İstanbul için dehşet senaryo nedir bu tabloda?

100 bin ölü, 135 bin ağır yaralı, 450 bin hafif yaralı, 60 bin ağır hasarlı bina, 115 bin orta hasarlı bina, 600 bin evsiz aile, 30 bin kutudan doğalgaz sızıntısı, 3 bin yangın, 100 milyar dolar maddi kayıp... Ayrıca Haiti depremini hatırlayalım: Büyük güçler, “Yardım edeceğiz” diye girip çıkmayabilirler. Türkiye’mizin coğrafi konumu çok hassastır ve stratejiktir. Olası İstanbul depreminde zafiyet durumumuzu değerlendirmek isteyen düşmanlarımız olabilir.

99 depreminden sonra İstanbul’da nasıl bir yol alındı?

Kâğıt üzerinde çok şeyler yapıldı. Ancak, milyonlarca gecekondu ve çürük apartman daireleri için hiçbir fiziki girişim yapılamadı. Bunlar betonarme tabutlar olarak bekliyor.

Deprem Konseyi her nedense lağvedildi.

Başkanının bile haberi olmadı. Sokaklara konuşlanan deprem kutuları sırra kadem bastı. Kesin park yasağı getirilen acil deprem yollarının çoğu paralı otoparka dönüştürüldü. Toplanma ve çadırkent sahaları olarak belirlenen alanların bir bölümü imara açıldı.

Başbakan, Van Depremi’nin ardından kentsel dönüşümle ilgili hızla hareket edeceklerini açıkladı. Başlangıç olabilir mi?

Yeni kurulan Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na çok yetki verildi ve çok umut bağlandı. Köklü bir mimarlık ve şehircilik reformunun gerçekleştirilmesi gerekiyor.

Kadir Topbaş, İstanbul’da olası bir depremin, Van’dan çok daha farklı olacağını, “Türkiye çok diplere vurabilir” diye belirtti.

Kobe büyük bir deprem geçirdi. Belediye Başkanı şunları söyledi: “Yollar kapanıyor, iletişim susuyor. İyi bir ulaşım sisteminiz yoksa, binaların altında kaybettiğiniz insan sayısına yakın insanı zamanında yardıma gidilemediğinden kan kaybından kaybediyorsunuz.” İstanbul ulaşımının normal zamandaki durumunu düşünürsek, muhtemel bir deprem sonrası “total kaos” yaşanacağını görememek
saflık olur. Üzerinde hastaneler barındıran, yüzer adaları tartışmalıyız.


Kutlu ESENDEMİR - Gazete HABERTÜRK

'Marmara depremine hazır olun'
17 Nisan 2010
Anadolu Haber

Profesör Dr. Naci Görür, 2029 yılına kadar olması beklenen Marmara depreminin en az 7.2 büyüklüğünde olacağını ve depremin Marmaranın batısında 10 hissedileceğini söyledi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Naci Görür, Marmara’da beklenen depremin en iyimser rakamlarla 7.2 büyüklüğünde olabileceğini dile getirerek “Bu büyüklükteki bir deprem Marmara’nın batı tarafında ve Tekirdağ’da 10 şiddetinde hissedilecek” dedi.

Prof. Görür, Tekirdağ Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Beklenen Marmara Depremi ve Trakya” konulu konferansta yaptığı konuşmada depremle ilgili açıklama yapan diğer deprem bilimcilerinin herhangi bir veriye dayanmadan bu açıklamaları yaptığını söyledi.

BÖLGE ÇOK AKTİF

Görür, “Marmara’da çok sayıda deprem oluyor. Marmara deprem konusunda çok aktif bir bölge. Bakın 1999’da Gölcük depremi olmasaydı, şu anda olası bir Marmara depremini konuşuyor olmayacaktık. Bu nedenle tehlikenin de büyüklüğünü fark etmeyecektik” dedi.

TSUNAMİ DE OLACAK

Görür, “Gölcük depremiyle birlikte İstanbul-Tekirdağ arasında 70-80 km.’lik bir hatta enerji birikmesi oldu. Bu enerji daha çok Marmara Ereğlisi açıklarında kendini gösteriyor. Yani buradan şu ortaya çıkıyor, kırılmamış olan fay hattı her an kırılarak bu biriken enerji açığa çıkacak. Bu enerjinin gücü yüzlerce atom bombası etkisinde olacak. Yani bu sismik boşluktaki enerji 2029 yılına kadar açığa çıkacak. Bu konuda 5 yıllık bir yanılma payımız her zaman vardır” diye konuştu. Prof. Görür, olası bir Marmara depreminde tsunaminin de olabileceğini bunun geçmişte örneğinin olduğunu ve bazı bölgelerde dalga boyunun 15 metreye kadar çıkabileceğini söyledi.

Kaynak:Habertürk


İstanbullulara KORKUNÇ HABER!

24 Ocak 2010, 13:31 Anadolu Haber

İstanbul'da birden fazla deprem olacak! Hem de 7 büyüklüğünde.

Prof. Dr. Naci Görür Alman Karlsruhe Üniversitesi’nin senaryosu için “Bizim öngörümüz farklı ancak Almanların önerdiği gibi aynı anda İstanbul’da birden fazla 7 büyüklüğünde deprem olma olasılığı var” dedi.

Prof. Dr. Görür Haiti’deki deprem için de “İstanbul’daki deprem ve sonrasındaki manzaralar Haiti’yi aratmaz” dedi.

Vatana'a göre; Marmara Denizi’ndeki faydan çıkan gaz çıkışını ve fay hareketliliğini ölçen BOB projesinin Türkiye Başkanı, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür Haiti’deki depremin ardından Marmara’daki son durumu değerlendirdi.

Prof. Dr. Görür şunları söyledi:

BÜYÜK BİR DEPREM OLACAK

1999 Gölcük (7.4) ve Düzce (7.2) depremleri Marmara Denizi’nin altındaki litosferi anormal olarak gerdi, büyük miktarda stres yükledi ve bir sonraki deprem için hedef haline getirdi. Tarihsel deprem kayıtlarının incelenmesi, stres transferi hesapları ve Kuzey Anadolu Fayı’nın bazı özellikleri belirli bir zaman periyodu içerisinde bu bölgede büyük bir deprem olacağına işaret ediyor. İTÜ olarak önümüzdeki günlerde Marmara’nın tabanına Denizaltı Gözlem İstasyon Ağı kurma çalışmaları için Hükümet yetkilileriyle görüşüp Devlet Planlama Teşkilatı’ndan gerekli kaynak için proje vereceğiz.

SABİT DENİZALTI GÖZLEM İSTASYONLARI DEPREMİ ÖNCEDEN HABER VERİR

Sabit Denizaltı gözlem istasyonu, deprem süreci arzın belirli derinliklerinde fay düzlemleri içerisinde başlar ve buralarda birikmiş olan tektonik enerjinin etkisiyle kayalarda belirgin fiziksel ve kimyasal değişiklikler olur. Bu değişiklikler fay düzlemlerini kullanarak deniz tabanına yükselmekte olan gaz ve su gibi akışkanları da etkiler. İşte bu değişimleri sürekli ölçmek ve izlemek suretiyle gelmekte olan depremler hakkında önceden bir ipucu elde edilebilir.

7 BÜYÜKLÜĞÜNDE İKİ DEPREM

Bu çalışmada bizce yeni olan bir şey yok. Marmara tabanındaki fay sisteminin kuzey kolu 2 parçalı. Bizim beklentimiz öncelikle Tekirdağ çukurluğu ile Adalar arasında uzanan fay kolunun Orta Marmara çukurluğuyla Adalar arasındaki kısmının kırılacağı yönünde. Ancak Körfez ile Tekirdağ çukurluğu arasındaki tüm kuzey kolun tek seferde veya iki parçasının da ayrı ayrı kırılma olasılığı var. Almanların söylediği de Kuzey kolun iki ayrı depremle kırılacağı şeklinde. 1766 yılındaki Marmara depreminde 2 ay arayla 7 büyüklüğünde iki ayrı deprem oldu. Ancak Marmara üzerindeki en tehlikeli kol olan Kuzey Kolu 30 yıl içerisinde kilitlenmiş olduğu için içinde biriktirdiği tektonik enerjiyi bırakacaktır. Bu da 7.2 büyüklüğünde bir deprem demektir.

HAİTİ'DEKİ MANZARAYI ARATMAZ

Beklenen Marmara depremi sırasında da elbette ciddi yıkıntı, can ve mal kaybı olacaktır. Umarım ki Marmara Bölgesinin alt yapısı Haiti’den daha iyidir. Ancak İstanbul’daki yapı stokunun çok nitelikli olmayışı beni ürkütüyor. Yüzde 60’ı kaçak yapılaşma ya da mühendislik hizmeti görmemiş İstanbul’daki büyük bir deprem Haiti’deki manzaraları aratmaz.

1766 DEPREMLERİNİ BALKANLAR BİLE HİSSETTİ

İlki 22 Mayıs 1766 Perşembe sabahı ikincisi ise iki ay sonra gerçekleşen 7.2 ve 7.6 büyüklüklerindeki büyük depremler İstanbul‘da çok sayıda binayı yıktı, yaklaşık 5 bin kişi yaşamını yitirdi. Depremin yol açtığı tsunami özellikle Boğaz kıyılarını ve Mudanya Körfezi‘ni vurdu.

Galata ve Haliç‘in karşı kıyıları sular altında kaldı. Deprem İzmit’ten Tekirdağ’a kadar geniş bir alanda etkili oldu. İstanbul’da Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet Camii, Yedikule, Eğrikapı , Edirnekapı, Galata, Pera , Kapalı Çarşı, Ayasofya ve şehir surlarında ağır hasar meydana geldi.

Deprem Marmara’nın Doğusu’nu özellikle etkilediğinden İzmit ve Karamürsel’de ağır hasarlar gözlenmiş, tsunami dalgaları limanları kullanamayacak hale getirmişti. Marmara Denizi’ndeki küçük adacıklar yarı yarıya sular altında kalmıştı. Deprem Bozcaada, Selanik, İzmir ve Güney Balkanlarda da hissedilmişti.
Vatan

Asya'yı vurdu Marmara kaynıyor
06 Ekim 2009Anadolu Haber

Güney Asya'da son bir haftada meydana gelen tayfun, tsunami ve depremler, İstanbul'la birlikte Akdeniz kıyılarını da tehdit etmeye başladı.

Uzmanlara göre, Pasifik tabakası, diğer plakaları harekete geçirince Kuzeydoğu Fay Hattı gerildi. Bu nedenle İstanbul ve Akdeniz kıyılarının da deprem riski altında olduğu belirtildi...

Bugün gazetesindeki habere göre, dünya depremler ve tsunamilerle dolu bir hafta geçirirken, uzmanlar Pasifik tektonik tabakasının diğer plakaları harekete geçirdiğini, bu nedenle İstanbul'un da deprem tehdit altında olduğunu açıkladı. Geçtiğimiz hafta Filipinler'de tayfun, Samoa'da deprem ve tsunami, Sumatra'da şiddetli deprem yaşandı.

Uzmanlar, afetlerin son değil başlangıç olduğu konusunda hemfikir olurken, 400'ü aşkın can alan Ketsana'nın vurduğu Filipinler'de dün de Parma tayfunu ve 6.5'lik deprem, Tonga ve Samoa'da ise 6.3lük yeni depremler yaşandı. Singapur'daki Nanyang Üniversitesi'nden Sismolog Karry Sieh, 200 yılın en büyük afetleriyle karşı karşıya olduğumuzu belirtirken, Sumatra'daki Talang, Tandikat ve Merapi volkanlarındaki hareketliliğe dikkat çekti. Prof. Sieh, tayfunlar ve volkanik patlamalar, Samoa ve ABD'deki depremleri de felaketin ayak sesleri olarak yorumladı.

AKDENİZ KIYILARI TEHLİKEDE

Prof. Sieh, "Sumatra'nın önündeki Pasifik tektonik tabakası Endonezya'nın üzerinde bulunduğu Sunda levhası altında itiliyor. Levha bir yılda 8 santim çöktü. Yeraltındaki hareketlilik büyük felaketlere gebe. Plaka 10 metre çöktüğünde diğer fayları herekete geçirecek" dedi. Pasifik tektonik tabakasındaki hareketliliğin yol açtığı doğal afetler sonucu, Güney Doğu Asya'da son bir haftada 2 bin kişi hayatını kaybetmişti.

Bu arada, Alman Jeolojik Araştırmalar Merkezi'nden Prof. Rainer Kind de "İstanbul'u büyük deprem bekliyor. Kuzeydoğu Anadolu Fay Hattı gerilim yaratıyor. İstanbul'un dışında Türkiye'nin Akdeniz kıyılarından Tibet'e kadar tüm bölge tehlikede" dedi.

DiĞER BÖLGELERi TETiKLEDi

Alman Jeolojik Araştırmalar Merkezi'nden Prof. Rainer Kind, Asya'da meydana gelen depremlerin diğer bölgeler için de risk oluşturduğuna dikkat çekti. Prof. Kind, "İstanbul ve Türkiye'nin Akdeniz kıyılarından Tibet'e kadar olan bölge tehlikede" dedi.

MARMARA KAYNIYOR, SİLİVRİ'DE GAZ VAR

Denizin 1239 metre altına inerek fayın rontgenini çeken Prof. Naci Görür, "Marmara fokur fokur kaynıyor. Tekirdağ ve Silivri açıklarında ise gaz ve su çıkışları var" dedi...Marmara Belediyeler Birliği'nce düzenlenen "Deprem ve Deprem Sonrası" konulu panelde konuşan deprem uzmanı Prof. Naci Görür, "Marmara Denizi'nin altı fokur fokur kaynıyor. Tekirdağ çukurundan Silivri açıklarına kadar izlenmesi gereken gaz ve su çıkışları var" dedi. Panelde, Marmara'da yaptığı araştırmalar hakkında bilgi veren Prof. Dr. Görür, şöyle devam etti:

TEKİRDAĞ İZLENMELİ

"Marmara, dünyanın en riskli bölgelerinden biri. Denizin altında fayın röntgenini çektik. Marmara'nın 1239 metre altına indik. Yetkililer tarafından izlenmesi gereken gaz ve su çıkışları gördük. Marmara'nın altı fokur fokur kaynıyor. Özellikle Tekirdağ çukurundan Silivri açıklarına kadar olan kısımda ciddi gaz çıkışları var. Gaz ve su çıkışı olan yerlerde acilen istasyonlar kurulup, sürekli izleme yapılmalı. Deprem bir anda gelmez. Uzun bir süreçle gelir ve bu süreç doğru takip edilirse, büyük yıkımların ve acıların önüne geçilebilir." Prof. Görür, "Biz bilim adamıyız ve araştırma yapıyoruz. Araştırmalarımızı bile incelemeyen bazı insanlar, karşı açıklama yapıyorlar. Deprem konusunun tartışma yerleri TV ekranları değil, bilim platformlarıdır. Medyaya da halka da uyarıda bulunuyorum, bu kişilere aldanmayın" dedi.

KOLONLAR ÖLÜME DAVETİYE ÇIKARIYOR

Sakarya'da incelemelerde bulunan Tohoku Üniversitesi Afet Araştırma Kontrol Merkezi Müdürü Prof. Dr. Masato Motosaka, Türkiye'deki depremlerin binalara zarar vermesinin temel nedeninin, binaların yapım aşamasındaki detayların eksikliğinden kaynaklandığını söyledi.

Motosaka, Adapazarı'nda orta düzeydeki binaların yerine 2 katlı binaların yapıldığını görünce büyük şok yaşadığını belirtirken, "Binaların bitişik nizam olması en büyük tehlike. İki binanın birbiri ile çarpışması sonucu yıkımlar oluyor. Kolonların çoğu dikdörtgen şeklinde. Binaların yatay yöndeki hareketlerinin eşit kuvvette olması lazım. Türkiye'de buna dikkat edilmiyor. İki yöndeki kuvvetlerin eşit olması gerekiyor. Bu kare şeklinde kolanlar yapılarak aşılabilir" dedi.

Bakırköy-Tekirdağ arasında her an deprem olabilir
21:10 - Gazi Üniversitesi (GÜ) Rektör Yardımcısı ve Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Süleyman Pampal "Akdeniz'de yaşanan depremin ardından büyük deprem olacak" söylentilerine ilişkin İHA muhabirinin sorularını yanıtladı. 'Marmara depreminden bu yana 30 yıl içinde İstanbul'da bir deprem olacağı söyleniyor. Siz büyük bir deprem bekliyor musunuz?' yönündeki soru üzerine Pampal şunları söyledi: "Yüzde 60 ihtimaliyle bir deprem olacak. Benim görüşüme göre, Kuzey Marmara'da Bakırköy civarında Tekirdağ'a giden bölgede kırılmamış bir bölge var. Bu bölge kırılırsa 7 büyüklüğünde bir deprem olur." 27.06.2009 ANKARA netgazete

''Marmara'da; 6.5 civarında depreme hazırlıklı olun''
13:25 - İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Marmara fayındaki enerji bitene kadar, büyüklüğü en aşağı 6.5 civarında birkaç büyük ölçekli deprem olacağını iddia etti. Gündoğdu, Akdeniz Bölgesi'ndeki hareketlenmelerin de arttığına dikkat çekti, ''Haritada gördüğünüz gibi Girit'ten yeşil noktalar Anadolu'ya doğru geliyor. Hareketlenmeler Afrika fayının altından bize doğru geliyor.'' dedi. 17.08.2009 BURSA -
netgazete

Doktorlara göre hastaneler depreme dayanıklı değil
22:15 - Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından yapılan araştırmada, yataklı tedavi kurumlarında görevli hekimlerin yüzde 9.6'sının "Çalıştıkları hastanenin olağan dışı duruma hazır olduğu", yüzde 73.3'ünün ise "hazır olmadığı" görüşünü taşıdığı bildirildi. TTB 2. Başkanı Feride Aksu 17 Ağustos depreminin yıl dönümü yaklaşırken olağan dışı durumlara karşı tüm sağlık kuruluşları ve çalışanlarının hazırlıklı ve donanımlı olmalarının önemine işaret etti ve hazır olmanın sağlık sisteminin vereceği hizmetin niteliğini yükseltip, acil duruma yanıt verme süresini kısaltacağını belirtti. 17.08.2009 ANKARA
netgazete

AKUT: Depremden korunmak için nüfusu azaltın

Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Başkanı Nasuh Mahruki, 1999 depreminin Türk toplumu için bir değişim ve zihin devrimi fırsatı olduğunu, ancak bu fırsatın kullanılamadığını ileri sürdü. Mahruki, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu bize çok pahalı bir ders verdi. 18 bin civarında insan hayatını kaybetti. 10 milyarlarca dolar gitti. Türkiye'nin ağır sanayisi ciddi bir yara aldı. 1999 depremi Türk toplumu için bir değişim ve zihin devrimi fırsatıydı, ancak bu fırsat kullanılamadı." Mahruki, "İstanbul'un yüzde 80'inin kaçak olduğu söyleniyor. Böyle bir kentte depreme nasıl hazır olabilirsiniz? Sürekli göç alıyor bu şehir. Plansız kentleşme, kaçak yapılaşma kontrol edilemiyor. İstanbul için yapılacak tek bir şey var, nüfusunu azaltacaksınız" diye konuştu. 14.08.2009 İSTANBUL netgazete

Marmara'da Korkutan Deprem
27 Nisan 2009 Marmara'da deprem meydana geldi. Deprem İstanbul'da da hissedildi. Depremin büyüklüğü ise şöyle...

Marmara Denizi'nde 4.1 büyüklüğünde hafif şiddette deprem meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünün tespitlerine göre, saat 22.03'te merkez üssü Tekirdağ açıkları-Marmara Denizi olan 4.1 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi.

Sarsıntı İstanbul'da da hissedildi.
aktifhaber

Deprem 3 saniye sürdü! Marmara Denizi gergin, 2015'e kadar küçük sarsıntılar devam edecek
00:15 - Prof. Dr. Ahmet Ercan, "Bu kesimde yer kabuğunun kalınlığı 29 kilometre dolayında olup, depremde gerginlik boşalması, 15 kilometre derinde ilk 10 kilometre derinlikteki granitsel katmanın altındaki bazaltik katmanda olmuştur. Derinlik olarak şaşırtıcıdır. Jeofizik bilimi olarak bu deprem, kırığın diriliğini koruduğunu, gerginlik birikimini göstermektedir. Ne var ki Marmara kabuğu büyük bir depremi oluşturacak 6,5 milyar tonluk kırıcı güce halen erişememiştir. O nedenle 'bunun ardından büyük deprem beklenir' diyecek bilimsel bir belirteç yoktur." dedi. 28.04.2009 İSTANBUL netgazete

01.03.2009
Marmara Denizi'nde gece boyunca 6 ayrı deprem meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi veh Deprem Araştırma Enstitüsü yetkililerinden alınan bilgiye göre Marmara Denizi, Tekirdağ Yeniköy açıklarındaki ilk deprem saat 03.11'de yerin 5.6 kilometre derinliğinde meydana geldi.

3.5 büyüklüğündeki bu depremin ardından aynı bölgede gece boyunca büyüklükleri 3,5 ile 2.6 arasında değişen 5 ayrı deprem daha meydana geldi. Depremlerde can ve mal kaybı yaşanmadı.
sabah

MARMARA 4,2'LİK DEPREMLE SALLANDI

24 Ocak 2009
Akşam saatlerinde merkez üssü Marmara Denizi olan 4,2 şiddetinde bir deprem meydana geldi.
Akşam saatlerinde merkez üssü Marmara Denizi olan 4,2 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Deprem Çorlu ve Tekirdağ'da hissesildi.
haber10

Marmara Denizi'nde 4 deprem

Marmara Denizi'nde akşam saatlerinde meydana gelen 2 depremin ardından 2 ayrı deprem daha meydana geldi.23 Ocak 2009 23:00

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden alınan bilgiye göre, Marmara Denizi'nde saat 18.34'de yerin 11,4 kilometre derinliğindeki meydana gelen 3.5 büyüklüğündeki depremin ardından saat 18.37'de 2.3, 19.58'de 2.7 ve 21.51'de de 2.9 büyüklüklerinde deprem meydana geldi.
haber7

Japonlar, Bayındırlık Müsteşarı Erbakan'a açıkladı: İstanbul'da her an 7'nin üzerinde deprem olabilir

12 Ocak 2009 - Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşarı Sabri Erbakan, Türkiye'nin taşıdığı deprem riskine bakıldığında, bugün en önemli şehirlerden İstanbul'da yapı stokunun yüzde 85'inin, İzmir'de yüzde 65'inin, Ankara'da da yüzde 40 civarının ruhsatsız kaçak binalardan oluştuğunun görüldüğünü bildirdi.
Yapı denetimine ilişkin 5 Şubat 2008'de yenilenen yönetmeliğin, uygulaması konusunda yaşanan sorunlar ve yapılması gereken değişiklikler, Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İzmir Şubesi'nin düzenlediği toplantıyla ele alındı.
Erbakan, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Salonu'ndaki toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'de yapı denetim sisteminin 1999 yılındaki Marmara Depremi'nin ardından getirildiğini belirtti.
Sistemdeki eksiklik ve sıkıntıları çok yakından takip ettiklerini ve bunları gidererek sistemi oturtma azminde olduklarını ifade eden Erbakan, bu çerçevede ilk olarak 19 pilot ilde uygulanan yapı denetimi sisteminin yaygınlaştırılması çalışmalarının sürdüğünü söyledi.
Erbakan, yeni bir Yapı Denetimi Yasası hazırlandığını ve bununla yap ı denetimi kuruluşlarının faaliyetinin zorunlu olduğu il sayısını ilk etapta 50'ye çıkarmayı, sonra da gerekli altyapının tamamlanmasıyla Türkiye geneline yaymayı öngördüklerini kaydetti.
Yapı denetiminin ne kadar önemli olduğunun Marmara Depremi sonrası ortaya çıktığını ifade eden Erbakan, şunları söyledi:
"Ülkemiz 1. derece deprem kuşağında. Hepimiz 1999'da bu felaketi yaşadık. 45 saniyede bütün canınızı, malınızı, her şeyini kaybediyorsunuz. Bu sıkıntıyı beraber yaşadık ve orada depremden sonra yaptığımız incelemelerde yapı stoğumuzun ve kullanılan malzemelerin de ne durumda olduğunu gördük.
Bugün en önemli şehirlerimize baktığımız zaman 1. derece deprem riski içindeki İstanbul'da binaların yüzde 85'i ruhsatsız. Bu İzmir'de yüzde 65, Ankara'da yüzde 40'larda, böyle bir portreyle karşı karşı karşıyayız. Yurt dışındaki bir toplantıda sordum, ben de nasıl böyle bir hata yaptım diye sonra kendi kendime kızdım ama 'Kaçak binalarla nasıl mücadele ediyorsunuz' dediğim zaman, adamların gözleri fal taşı gibi açıldı. Dediler ki, 'Böyle bir şey mümkün mü?' Ama bizde maalesef kaçak, ruhsatsız yapı yapıyorsunuz, ayrıca sonradan oturup mal sahipleriyle devlet oturup pazarlık yapıyor, '2 kat verelim, 3 kat verelim.' Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir rezalet yok. Bunu sadece biz yapıyoruz. Tabii bütün bunlara artık bir nokta koyma zamanı geldi."
Erbakan, Türkiye'nin deprem riskine her an için sahip olduğu uyarısında bulundu.
İzmir'de her gün insanların hissettiği ya da hissetmediği en az 3 deprem olduğunu, yarın ne olacağının ise belli olmadığını dile getiren Erbakan, İstanbul'un taşıdığı deprem riskine ilişkin şu bilgileri verdi:
"Ben İstanbul'da Marmaray'ı gezerken, oradaki Marmaray'ın başındaki Japon teknik uzmanla görüştüm, kendisi aynı zamanda Kobe'deki depremden sonra bu konuda da çok uzmanlaşmış bir kişi. İstanbul için 'Hiç belli değil, yani 1 saniye sonra da olur, 10 gün sonra da 10 sene sonra da olur ama mutlaka 7'nin üzerinde bir deprem olacaktır' dedi. Ve nedir stok dedim? 'İstanbul'un mevcut manzarada yüzde 65'i yıkılır' dedi."
İstanbul'da bu riskin azaltılması için gerekli çalışmaların yapıldığını, özellikle devlet olarak köprülere büyük önem verdiklerini dile getiren Erbakan, şöyle devam etti:
"Köprüler, en önemli konulardan bir tanesi. Onların güçlendirmesi bitmek üzere. Yaklaşım viyadüklerinin güçlendirmesi bitmek üzere. Kamu binalarını mümkün olduğu kadar, okul, hastane, karakol gerekli kamu binalarının güçlendirmesini yapıyoruz. İlgili kurumlara da bilhassa Milli Eğitime, ihtiyacı var, bilgi veriyoruz. Onlar da kendi okullarının güçlendirmelerini yapıyorlardır."
Erbakan, İstanbul'da deprem noktasında bir diğer önemli konunun yapılaş ma olduğunu ifade etti. İstanbul'un bazı bölgelerinin deprem anında müdahaleye hiçbir şekilde imkan tanımayacak yapıda olduğunu belirten Erbakan, "İtfaiye Müdürüne sordum, şu Moda'da saat 7'den sonra hangi sokağa girebilirsiniz? Dediler ki, 'Bin 145 tane sokağa giremiyoruz. Düşünün bu normal İstanbul, bir de deprem olduktan sonra arama kurtarma çalışmalarında oraya girmeniz mümkün değildir. Onun için bu konuda çok ciddi olarak ele almamız gereken hususlar var ülke olarak" diye konuştu.
Sabri Erbakan, yapı denetim sisteminin içerisine sigortacılık sistemini de dahil etmeyi düşündüklerini bildirdi.
Bunun için yaptıkları görüşmelerde sigorta sektörünün, müteahhitlere güven duymamasının bunun önünde en büyük engel olarak ortaya çıktığını anlatan Erbakan, hem güvenli binalar yapılmasını sağlamak hem de bu güven sorununu aşmak üzere müteahhitliğe sertifikasyon getirilmesi için çalışıldığını söyledi.
Erbakan, bu çalışmayla öncelikle müteahhitlik mesleğinin tanımı nın yapılacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Evet, bugün kapital sahibi müteahhitlik yapabilir. Ancak onun da kaidesi ve kuralı var. Ben mimarım. Ben nasıl beyin ameliyatı yapamıyorsam, bir doktor da müteahhitlik yapamaz. Evet kapitali vardır, kapitalini yatırır, sistemi kurar ama o sistemin içerisinde o şirketin de başında mühendis, mimar olacaktır, teknik adam olacaktır. Şimdi bunu tartışıyoruz. Bugün özel hastaneler var ama başhekimleri doktor, mühendis değil. Ben nasıl beyin ameliyatı yapamıyorsam, nasıl eczane açamıyorsam, o sistemin de mutlaka oturması lazım. Dünyanın her tarafında bu böyle. Sertifikası olmayanı yurt dışında şantiyeden içeri bile sokmuyorlar."
Türkiye'de düzenleme yapılması gereken bir diğer önemli konununda planlama noktasında yaşandığını ifade eden Erbakan, Türkiye'de her şeyden önce planlama karmaşasının ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.
Erbakan, "Türkiye'de bugün 14 kurum plan yapıyor, Cumhurbaşkanlığı da dahil olmak üzere. Şu anda İzmir'de görülen, 4 kurum bildiğim kadarıyla plan yapıyor. Böyle bir şey olmaz. Bunun otoritesi bir tane olmalı" dedi.
netgazete

241 yıl önce olan 7 büyüklüğündeki Marmara depremininin 30 yıl içinde tekrarlanması bekleniyor

12 Kasım 2008 - İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç . Dr. Oğuz Gündoğdu, genel istatistiklere göre Marmara Bölgesi'nde 250 yılda bir 7'nin üzerinde bir deprem olduğunu belirterek, "Marmara Bölgesi'nde 241 yıl önce olan depremi bekliyoruz aslında" dedi.
Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, Bolu Belediyesi tarafından İl Kültür Merkezinde düzenlediği "Bolu ve çevresinin depremselliği" konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Konferans öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Gündoğdu, depremin dokuzuncu yılının bittiğini ifade ederek, "Depremi biraz da bu açıdan değerlendirmek lazım. İstediğimiz hedeflere varamadık. Özellikle Marmara Bölgesi'nin içerisinde. Bunu Bolu için söylemiyorum. Kentlerde yeteri kadar onarım ve yıkılması gereken binaların yerine yenilerinin konması gerçekleşmedi. Bu, mühendislik anlamında bir çalışmalardır, ama afet yönünden iyiyiz. Zaten iyiydik. Bunu daha örgütlü hale getirdik, iş birliğini geliştirdik" diye konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, 20 milyon kişinin yaşadığı coğrafyanın etkileneceği bir deprem beklediklerini kaydederek, "Buna karşı daha iyi hazırlanmamız lazım. Hayatı normalleştirmek kavramı çok önemli. Depremlerde can kayıpları oluyor, ama bir de hayatı normalleştirmek gerek. Bu yüzden biraz daha çalışmamız lazım. Bolu, depremi diğer bölgelere göre az bir hasarla atlattı" dedi.
Marmara Bölgesi'nde 30 yıl içerisinde her an olabilecek şekilde, yüksek bir olasılığa sahip olduğunu istatiksel olarak söyleyebildiklerini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Gündoğdu, "Belli olmaz, doğa ile bir pazarlık olmuyor. Ölçümler de var elimizde. Kıt'aların kaymaları ölçülüyor. Elde edilen veriler bize bir ipucu verecektir. 241 yıl önce olan depremi bekliyoruz aslında. Depremin tekrarlanmasını bekliyoruz. Genel istatistiklere göre Marmara Bölgesi'nde 250 yılda bir 7'nin üzerinde bir deprem oluyor. İyi hazırlanmamız gerekiyor. Elimizden gelen ne varsa yapmamız lazım" şeklinde konuştu.
netgazete

Marmara'da Deprem Belirtileri
04/11/2007

İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Naci Görür, Marmara Denizi"nin bin 200 metre derinliğinde 7 saatlik inceleme yaptığını belirterek, “Denizin altındaki kırık, İstanbul"un nasıl bir tehdit altında olduğunu açıkça göstermektedir. Marmara"nın altında tıpkı 99 depremi öncesindeki belirtiler mevcut. Marmara"nın altı fokur fokur kaynıyor'' dedi.

Prof.Dr. Görür, Bolu"daki Abant İzzet Baysal Üniversitesi"nde düzenlenen "Deprem, Binalarımız ve Önlemler" konulu konferansta, "Beklenen Marmara Depremi ile İlgili Deniz Altı Araştırma Sonuçlarında Son Durum" konulu bir sunum yaptı. Bolu Vali Yardımcısı Hüseyin Doğan, AİBÜ Rektörü Prof.Dr. Atilla Kılıç, bilim adamları, oda temsilcileri ile mimar ve mühendislerin de katıldığı konferansta konuşan Prof.Dr. Görür, Marmara Bölgesi"nin deprem bakımından dünyanın en aktif bölgelerinden biri olduğunu söyledi.

99 MARMARA DEPREMİ İSTANBUL"U TOPUN AĞZINA İTMİŞTİR

1999 Marmara Depremi olmasaydı, Marmara Bölgesi"nin şu an büyük bir risk altında olmayacağına dikkat çeken Prof.Dr. Görür, “99 depremleri Marmara Bölgesi"ni ve İstanbul"u topun ağzına itmiştir. Kuzey Anadolu Fayı"nın, depremleri batıya taşıma özelliği bulunuyor. 99 depremleri Marmara"nın altındaki kabuğu yükledi. Kuzey Anadolu Fayı"nın kuzeyindeki kara kütlesi her yıl güneyine doğru 2.5 santim hareket ediyor. 2.5 santim hareket demek, 55 saniye süren 99 depreminde Adapazarı"ndan Gölcük"e olan kara kütlesini batıya doğru 5.5 metre itelemesi demek. Yılda 2.5 santim batıya doğru gitmesi gereken blok, 55 saniyede 5.5 metre aniden Marmara"nın kabuğuna doğru itilmiş vaziyette. Bu da, Marmara altındaki kabuğun 250 senede biriktireceği enerjiyi 55 saniyede biriktirmesine neden olmuştur'' dedi.

1999 DEPREMİ ÖNCESİ BELİRTİLER MEVCUT

Marmara Denizi"nde araştırma gemileriyle yapılan çalışmalarda tabandaki fayların belirlendiğini, yapılan sismik ölçümlerle denizin altının röntgeninin çekildiğini söyleyen Prof.Dr. Görür şöyle konuştu:

“Marmara Denizi"nin 1230 metre derinliklerine yapılan 30 dalışla fayın üzerinde inceleme yaptık. Fayın kalp atışlarını duymak için fay boyunca aletler yerleştirdik. Denizin altındaki kırık, İstanbul"un nasıl bir tehdit altında olduğunu açıkça göstermektedir. Marmara"nın altında tıpkı 99 depremi öncesindeki belirtiler mevcut. Marmara"nın altındaki fay boyunca su çıkışları, metan gazı, petrol ve gaz hidrit çıkışları mevcut. Marmara"nın altı fokur fokur kaynıyor.''

DEPREM SİYASİ BİR İŞ DEĞİLDİR

Son derece aktif olan bu fayın dünyanın çağdaş ve insan hayatına önem veren ülkeleri tarafından mutlaka gözlem altına alınacağını ifade eden Prof.Dr. Görür, “Faydaki akışkanların nitelik ve niceliklerin sürekli incelenmesi gerekir. Kurulacak gözlem istasyonundan yapılacak araştırmalar deprem felaketinin habercisi olabilir. Marmara"da bu kadar büyük bir deprem beklenildiği halde 350 bin liralık bir sensör alıp gözlem istasyonu kuramıyorsunuz. Lale için milyarlarca lira harcayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ne de İstanbul Valiliği 350 bin YTL vermedi. Ben hayatımı tehlikeye atarak, Marmara"nın 1200 metre derinliğinde deniz altında 7 saat inceleme yaptım. Deprem; siyasi, particilik ve ideolojik bir iş değildir. Ne bu günkü ne de geçmişteki Türk hükümetlerinin hiçbiri deprem konusunda gerekeni yapmamış ve sınıfta kalmışlardır'' dedi.

HÜKÜMETİN GÖREVİ TEDBİR ALMAKTIR

1999 Marmara depremi öncesinde İstanbul Teknik Üniversitesi"nin, bu bölgede deprem beklendiği yönünde hazırladığı raporun göz ardı edilmesi sonucu 20 bin insanın öldüğünü vurgulayan Prof.Dr. Görür, “Bütün araştırmalar beklenen Marmara depreminin kaçınılmaz olduğunu ortaya koyarken, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevi gerekli tedbirleri almak değil midir? İstanbul"daki mevcut yapı stoğunun büyük bir depreme dayanamayacağı da belli. O halde mevcut binaları güvenilir hale getirmek için daha ne bekliyorsunuz? Bu güne kadar hazırlanan 5 yıllık kalkınma planlarında hiçbir kent için deprem güvenliği ile ilgili bir tasarı bulunmamaktadır. Kuzey Anadolu Fayı"ndaki kırılma 1939"dan itibaren doğuya doğru geldi. Bu fayda en son deprem hangi bölgede olduysa, oranın batısı hedef haline gelmiştir. En son 99 depremi Gölcük"te olduğuna göre, oranın batısı Marmara Denizi ve çevresi şu an için büyük bir risk altındadır'' diye konuştu.
http://www.haberalemi.net/haber_detay.php?haber_id=36642

b]Marmara’da Tsunami Tehlikesi [/b]

07 Kasım 2007 10:34Yenikapı’da yapılan kazılar, İstanbul depreminden sonra oluşacak tsunami riskini kesinleştirdi.
Marmaray için Yenikapı'da yapılan kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan bulgular, muhtemel İstanbul depreminden sonra meydana geleceği düşünülen tsunami riskini kesinleştirdi. Altıncı yüzyıla ait toprak tabakalarında o devirde yaşanan tsunamiye ilişkin veriler bulunduğunu söyleyen Prof. Doğan Perinçek, "İlk kez, 553 yılındaki depremin ardından tsunami olduğuna dair kanıtlara ulaştık" dedi.

18 Mart Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Perinçek, Marmaray çalışmaları sırasında ortaya çıkartılan Yenikapı antik liman kazılarında, altıncı yüzyılda yaşanan tsunamiyi ortaya koyan somut izlere rastlandığını söyledi. İstanbul Arkeoloji Müzesi öncülüğünde yürütelen kazılarda gün ışığına çıkan Theodosius Limanı'ndaki toprak tabakalarını inceleyen Prof. Perinçek, "Tarihsel belgelerde sözü geçen tsunami dalgalarının denizden getirdiği çökeller İstanbul'un bazı kesimlerinde korunmuş olmalıdır. Altıncı yüzyıl tabakasındaki farklı malzemeler sayesinde ilk kez Bizans kaynaklarında adı geçen M.S. 553 yılındaki depremin ardından tsunami olduğuna dair kanıtlara ulaştık" dedi. İstanbul'un deniz kıyısındaki bazı semtlerinin 553 yılındaki depremin ardından oluşan tsunami dalgalarının altında kaldığının kesinleştiğini belirten Prof. Perinçek, şunları söyledi:

"Bu düzeydeki çökellerin tsunami ile ilgili olduğunu gösteren veriler mevcut. Kazı alanında bütün bir deve ve beş at iskeleti bulunmuştur. Su kütlesi yoğun (çok ağdalı) olduğu için beraberinde getirdiği hayvanlar öldükten sonra şişip yüzmeye fırsat bulamadan sözkonusu ağdalı (yoğun ) malzeme içinde gömülürler. Eğer sözü edilen dört at ve bir deve, sel sularıyla denize taşınmış olsaydı, bu hayvanlar denize ulaştıktan sonra ölecek, şişip yüzmeye başlayacaklardi. Bu durumda hayvanların çürümesi sozkonusu olacaktı. Çürüme olduğunda ise hayvanların iskeletinin bütün olarak korunması mümkün olmayacaktı. Bulunan beş iskelet de eksiksiz ve bütün olarak korunmuştur. Kritik veri, bu gozlemimiz. Sonuç olarak limana ulaşıp burada korunmuş bulunan çökeller tsunami kontrolünda çökelmişlerdir. Bunun nedeni, M.S. 553 yılında olan deprem ve bunun ardından oluşan tsunami dalgalarıdır."

GEBZE'DEN KUMBURGAZ'A

Endonezya'da görülen ve bütün dünyayı dehşete düşüren ölçekte bir tsunami beklenmediğini ama bir ile beş metre arasındaki bir tusanaminin bile İstanbul kıyılarında yüzlerce insanın ölmesine sebep olabileceğini hatırlatan Prof. Perinçek, "Bizim amacımız, insanları korkutmadan bilgilendirmektir. Yenikapı'da bulunan kalıntılar önümüzdeki yıllarda Marmara dolayını etkileyen depremler sonrasında tsunami olabileceğini göstermektedir" dedi.

Hatırlanacağı üzere, Prof. Dr. Celál Şengör de, Hava Harp Okulu için Sinan Özeren ve Nazmi Postacıoğlu ile birlikte bir tsunami raporu hazırladıklarını belirtmiş, tsunami sırasında denizin yedi metre birden yükselebileceğini hatırlatarak, "Denizin birdenbire yedi metre yükselmesi demek, büyük bir risk demektir. Üstelik bu tür dalgalar, önleri düz olduğu zaman kilometrelerce gidebilir. Gebze'den Kumburgaz'a bütün bir sahili vurabilir" demişti.
aktifhaber

Marmara Denizi'ni yağ tabakası kapladı! Vatandaş, korktu, 'deprem habercisi' saydı
20 Ekim 2007
İzmit Körfezi'nin yüzeyini kaplayan yağ tabakası zannedilen madde paniğe sebep oldu.
Marmara Denizi'nin bir çok noktasında görülen benzer tabakanın havaların bir anda ısınması nedeniyle biyolojik bir olay olduğu yetkililer tarafından açıklandı. Yetkililer, bu olayın 'Ötrifikasyon' olduğunu belirterek, olayı, deniz tabanında oksijen azalması sonucunda, deniz tabanındaki sit tabakasının deniz yüzeyine çıkması olarak nitelendirdiler. Körfezde balık tutan vatandaşlar ise bu olayın depremin habercisi olduğunu benzer bir olayın da 17 Ağustos 1999 depremi öncesinde görüldüğünü ifade ettiler.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanlığı ekipleri, kirlilik bulunduğu gerekçesiyle şikâyet edilen bölgelerden numune aldılar. Alınan numuneler İSU Laboratuarları ve Tübitak'ta incelendikten sonra olayın Ötrifikasyon nedeniyle meydana geldiği ortaya çıktı.
GÖKHAN AYAR
netgazete

Kadıköy Belediye Başkanı Öztürk: İstanbul deprem tehdidi altında. Korkumdan uyuyamıyorum
06.02.2007
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, İstanbul'un büyük bölümünün deprem tehdidi altında olduğunu belirterek: ' Korkumdan uyuyamıyorum' dedi.
Selami Öztürk; ''ilçemde riskli binalarda yaşayan 450 bin vatandaşım için depremden korkuyorum, uyuyamıyorum'' dedi. Öztürk, Kadıköy Belediye Meclisinin şubat ayı ikinci oturumunda yaptığı konuşmada, Marmara depreminin yaşandığı 1999 yılından bu yana hükümetlerin deprem tehlikesi karşısında üzerine düşen görevi yerine getirmediğini öne sürdü.
Kadıköy'de 15 bin binanın yeniden yıkılıp yapılması gerektiğini anlatan Öztürk, şunları söyledi: ''Türkiye gerçeğini biliyorum. Bunu hükümet tek tek yıkıp yapamaz. Ama vatandaşın yapması için yasayla yol açabilir. İlçemde riskli binalarda yaşayan 450 bin vatandaşım için depremden korkuyorum, uyuyamıyorum.''
netgazete

Marmara fokur fokur kaynıyor
16.08.2007

Gölcük ve Düzce depremleri nedeniyle Marmara Denizi tabanında 240 senede birikmesi gereken enerjinin 55 saniyede yüklendiği belirtildi.
İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, 1999 Gölcük ve Düzce depremleri nedeniyle Marmara Denizi tabanında 240 senede birikmesi gereken enerjinin 55 saniyede yüklendiğini belirterek, ''Bu yükü, Marmara kaldırmaz. En sonuna kadar da dayansa 2029'a kadar bu iş biter'' dedi.
Görür, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesince, Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumunda düzenlenen ''1999 Kocaeli Depremi'nden Bugüne'' konulu sempozyumda bir konuşma yaptı. Görür, 17 Ağustos'ların kendisini üzdüğünü belirterek, ''Türkiye'yi yönetenlerin deprem konusunda herhangi bir şey yapmaya niyetlerinin olmadığına artık kesinlikle inandım ve bu defteri kapattım. Biz, bilim adamı olarak araştırmalarımızı yaparız, aklımızın erdiği kadar bildiğimizi söyleriz. İnanılmaz boyutlarda tehlikenin olduğu bir ülkede depreme karşı bu kadar vurdumduymaz davranan, bu kadar uzak duran bir yönetimi, yönetimleri ben tahayyül edemiyorum'' diye konuştu.
Bilim için araştırma dışında başka bir yol bilmediğini, ancak ulaştıkları sonuçların bazı kişilerce araştırılmadan yorumlandığını dile getiren Görür, vatandaşların da olumsuz sonuçlara değil, daha olumlu konuşanlara inanma ve önlem almama eğiliminde olduklarını savundu.Görür, şunları kaydetti:
''İşin en tehlikelisi, yöneticilerimiz de buna inanıyor. Bana koskoca İstanbul Valisi, 'Ya hocam biz neye inanalım' diye soruyor. İstanbul Valiliği çok güçlü bir makamdır. Ellerinde her türlü istihbarat var. İsterse kim ne yaptı, ne yapıyor bunu bulabilir. Yurt dışından bilim adamları getirirsin, onlara sorarsın. Kaldı ki, biz bunları tüm dünyada yapıyoruz, dünya ekibiyle yapıyoruz. Araştırmalarımızın sonucu tüm dünya bilim çevresinde dolaşıyor. Marmara Denizi'nde depremle ilgili araştırmaları bizim dışımızda yapan tek kimse yok. Ama buna rağmen ne yerel, ne merkezi hiçbir yönetim umursamıyor.''
MARMARA DENİZİNDEKİ SON ARAŞTIRMA
Marmara Denizi'nde 12 Mayıs-12 Haziran 2007 tarihleri arasında Fransız L'atalanta gemisiyle araştırma yaptıklarını anımsatan Görür, ''Nautile'' adlı denizaltı ile bilim adamlarının deniz tabanına 17 yerde dalış yaptıklarını ve her dalışta en az 7 saat kalarak, İstanbul'u tehdit eden fay hattını incelediklerini dile getirdi.
Görür, Marmara'nın deprem konusunda dünyanın en aktif yerlerinden biri olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''1999 Gölcük ve Düzce depremleri İstanbul'u tabiri caizse topun ağzına attı. Eğer bu depremler olmasaydı İstanbul büyük risk altına girmeyecekti. Nedeni şu; Bu depremler Marmara'nın altındaki kabuğu enerjiyle yükledi. Kuzey Anadolu Fayı (KAF) sağ yönlü bir fay. Körfezin güneyindeki bütün Türkiye Marmara'ya doğru 5.5 metre, 55 saniyede birden yüklendi. Marmara'nın kabuğunda 240 senede birikmesi gereken enerji ve stres 55 saniyede yüklendi. Bu yükü Marmara kaldırmaz. Bu hesap da yapıldı, ne kadar dayanır, dayansa dayansa, en sonuna kadar da dayansa 2029'a kadar bu iş biter.''
Marmara'da yaptıkları araştırmada deniz tabanının haritasını çıkardıklarını, numuneler ve kaya örnekleri aldıklarını, sismik ölçümler yaptıklarını, video görüntüleri çektiklerini anlatan Görür, Marmara tabanında fay boyunca inanılmaz boyutlarda gaz ve su çıkışı olduğunu belirlediklerini bildirdi.
FOKUR FOKUR KAYNIYOR
Görür, ''Marmara'nın tabanı fokur fokur kaynıyor. Bütün bu gaz ve su çıkışlarını tespit ettik, haritaladık. Çıkan gaz metan, hidrojen sülfür gazları da var. Su ve gaz çıkışının miktar ve hızını ölçen aletler yerleştirdik'' dedi.
Gaz ve su çıkış nedeninin, fayın hareketliliği olduğunu, bunlardaki değişimlerin depreme ilişkin bilgi sağlayacağını belirten Görür, bunların sürekli izlenmesi için deniz tabanına bir denizaltı gözlem istasyonu kurulması gerektiğini ifade etti.
''ARTIK PES ETTİM''
''Bu çalışmayı bitirdikten sonra İstanbul Valisi'ni ziyaret ettiklerini, belediyeden de Deprem Müdürünün geldiğini ifade eden Görür, denizaltı gözlem istasyonu kurulması isteklerini ilettiğini söyledi.
Görür, ''Hiç olmazsa bir deneme istasyonu kuralım. Bu istasyon için İtalyanlar 'parasız verelim, sensör paralarını siz verin' dediler. 'Ne kadar' dedik, 350 bin... Sayın Vali'ye, Belediye Başkanı'na dedik ki, '350 bini siz verin.' Bunlar 450 milyon doları harcayan insanlar. Görüştükten sonra 2 ay geçti, ses yok. Ben artık pes ettim. Bir bilim adamı olarak teslim bayrağını çekiyorum'' diye konuştu.
PROF. DR. ERDİK
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdik de yapılan araştırmalara göre, 7 ve daha büyük bir depremin 30 yıl içerisinde oluşma olasılığının yüzde 65, 7.5 büyüklüğündeki bir depremin meydana gelme olasılığının ise gelecek 50 yıl içinde yüzde 50 olarak belirlendiğini ifade etti.
Erdik, İstanbul için 7.5 büyüklüğünde bir senaryo depreminde, 45 bin binanın yıkılacağı veya çok ağır hasar göreceği, 70 bin binanın ağır hasar, 200 bin binanın ise orta hasar göreceğinin öngörüldüğünü söyledi.
Sadece bina hasarından kaynaklanan mali kayıpların 11 milyar dolar, toplam mali kaybın ise 40 milyar dolar olacağını belirten Erdik, depremin ortalama 40 bin civarında kişinin ölümüne, 160 bin kişinin hastane ihtiyacı olacak şekilde yaralanmasına ve 400 bin civarında acil barınma ihtiyacı bulunan ailenin ortaya çıkmasına neden olacağını bildirdi.
Bu kayıpların kentsel dönüşüm projeleri ve bina güçlendirmeleriyle önemli ölçüde azaltılabileceğine dikkati çeken Erdik, İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi kapsamında yaklaşık 840 kamu binasının güçlendirilmesinin hedeflendiğini söyledi.
Erdik, toplam güçlendirilmesi gereken kamu binası sayısının yaklaşık 3 bin 600 olduğunun tahmin edildiğini, 2006 yılı itibariyle bunların sadece yüzde 1'inin güçlendirilebildiğine işaret etti.
Önemli konulardan birinin de 330 kilovatlık elektrik transformatör istasyonları olduğunu dile getiren Erdik, İstanbul'daki bu istasyonlardan birinin bile çökmesi halinde kentin elektriksiz kalacağını, bunlar için önlem alınması gerektiğini kaydetti.
Erdik, Büyükşehir Belediyesi için bir Japon firmasınca hazırlanan ve İstanbul'da tsunami tehlikesini ele alan rapora göre, Marmara Denizi'nde son 2 bin yılda 30 kadar tsunami meydana geldiğini, dalga yüksekliğinin 3-6 metreyi bulduğunu bildirdi.
Marmara Denizi tabanındaki dik şevlerde depremin tetiklemesiyle meydana gelecek heyelanların tsunamiye neden olabileceğini vurgulayan Erdik, 6 metreye ulaşabilecek dalgaların Tuzla tersaneler bölgesi başta olmak üzere kıyı şeritlerinde zarar oluşturabileceğini ifade etti.
habervizyon

Marmara'da ki Deprem İstanbul'u Salladı

22 Ekim 2009 Anadolu Haber

Bu gece saat 01:136'da merkez üssü Marmara Denizi olan hafif şiddetli deprem meydan geldi. Deprem Maramara Denizi'nin İstanbul Bakırköy kıyılarına yakın bir noktada olurken birçok ilçe de sallandı..

Marmara Denizi'nde 40-28 enlem-boylam koordinatlarında büyüklüğü 3,2 olan bir deprem meydan geldi.

Sarsıntı İstanbul'un birçok ilçesinde hafif derecede hissedildi.

Deprem en faza Bakırköy, Küçükçekmece, Büyükçekmece, Avcılar, Fatih, Bahçelievler gibi sahile yakın ilçelerde hissesildi.

İstanbul'da bir yılda 7'lik deprem ihtimali % 2
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, İstanbul'da bir yılda 7 büyüklüğünde depremin meydana gelme ihtimalinin 50'de 1 olduğunu belirterek, "İhtimal küçük gibi gözükse de dünyadaki mega kentler acısından en büyük ihtimal. Bu ihtimali dünyada paylaşan üç kent var. İstanbul, Tokyo ve San Francisco" dedi. 06.11.2009 ANKARA netgazete

İstanbul'un binaları 9. raunttan çıkmış boksör gibi
11 Kasım 2009 Türkiye Jeofizik Derneği Onursal Başkanı Prof.Dr. Ahmet Ercan, olası İstanbul depreminin İstanbul'dan yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta olacağını ve insanların yüzde 98'inin yapılarından sağ çıkacağını düşündüklerini söyledi.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nde (AİBÜ) düzenlenen Ulusal Deprem Sempozyumu'na katılan Prof.Dr. Ahmet Ercan, İstanbul'da olabilecek bir deprem için yüreklere su serpti. Ercan, her ne kadar bilim adamları arasında fikir ayrılıkları olsa da bu depremin büyüklüğünün 6.5 üzerinde olacağını belirterek şöyle konuştu: "Bu şiddet de bir deprem bekliyoruz. Kırılış yönü doğu batı doğrultusunda olacaktır. En büyük ivme doğu batı doğrultusunda gidecektir. 1999 depreminin ardından yapı yoğrulmaları yüzde 15
civarındadır. Bu mikro kırıkçıklar nedeniyle."
1999 depremi öncesi inşaa olunan yapıların artık yorgun yapılar olduğunu anlatan Ercan, şunları söyledi: "Avcılar'da bulunan yapılar, depreme karşı 9'uncu raunttan çıkmış bir boksör gibi. Yeşilköy, Yeşilyurt da öyle. En sağlam yapılar, 1999 depreminden sonra yapılan binalar daha sağlam binalar ise 2007 yönetmeliğinden sonraki yapılardır."
İstanbul'da olabilecek depremin 15 kilometre uzaklıkta olacağını ve yıkıcı olmayacağını ifade eden Ercan, sözlerine şöyle devam etti: "Deprem Gölcük'ün altında olmuştur. İstanbul'un altında olmayacak. İstanbul'dan yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bir deprem olacak ve İstanbul depremden etkilenme bölgesi içinde olacak."
İnsanların yüzde 98'inin yapılardan sağ olarak çıkacağını düşündüklerini anlatan Ercan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Binalar göçmeyecek. Gölcük'te binaların göçme oranı yüzde 6 iken İstanbul'da bu oran yüzde 2 olacak. Bölge ölçeğinde en çok Avrupa yakası etkilenecek. Çünkü en genç yapılar Avrupa yakasında. Asya yakasının yüzde 35 daha az etkileneceği kanaatindeyiz."
YETERLİ ÖNLEM ALINMIYOR
İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu ise, deprem gerçeğiyle yaşadığımız ülkemizde gerekli önlemlerin alınmadığını ifade ederek "Kim ne derse desin önlem almıyoruz. Şu an yeterli önlemler alınmış değil. Sel felaketinde gördüğümüz gibi felaketlere hazırlıksız yakalanıyoruz" dedi. netgazete

Marmara'daki gaz çıkışları deprem üretiyor

24 Aralık 2009 İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Marmara Denizi'ndeki köpürme ve gaz çıkışlarının deprem ürettiğini belirterek, "Bunlar olağan şeyler, olmaya devam edecek. Marmara'daki fay hattında deprem bekleniyor" dedi.
Bursa'daki deprem ve afet yönetimi seminerine katılan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türk insanının deprem konusunda uzmanlaşmış olmasına rağmen yapması gerektiği şeyleri yapmadığını söyledi.
Marmara Belediyeler Birliği ile Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği 'deprem ve afet yönetimi' konulu seminere katılan İTÜ Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türk insanının afetler konusunda pek çok şey bilmesine rağmen bunu uygulamamasından yakınarak, "Herkesin yatağının yanında gardırobu var ama kimse bunun yerini değiştirip duvara monte etmiyor. İnsanlarda bilgi var ama bunları eyleme dökmüyor. Davranış değişikliği yok. Bunu yapabilmek için riski daha iyi algılatmak gerekir. Türk halkı şu an deprem konusunda uzmanlaşmış durumda, yapılması gerekenlerini de biliyor ama her nedense yapmıyor. Ben bunun sosyolojik ve psikolojik sebeplerini anlamış değilim. İnsanlar kendilerini çok basit şeyleri bile yapmaktan alıkoyuyor. Bunun moda mı olması gerekiyor bilemiyorum" dedi.

"BASİT TAKINTILAR EVLERDE TEDBİR ALMAYI GÜÇLEŞTİRİYOR"
İnsanların çok basit takıntılarının olduğunu ifade eden Kadıoğlu, "Bazı insanlar, 'Saten boyaya çivi çakılır mı? Mutfak dolaplarına mandal takılır mı? Bu hiç hoş olmuyor. Çok çirkin duruyor' diyor Toplumda böyle takıntılar var. Bunlar çok basit gibi görünüyor ama var. Çok az insan evinde tedbir almış durumda. Çok az kişi evinde yangın tüpü, ilk yardım çantası bulunduruyor. Ve maalesef çok az insan bunları kullanmayı biliyor" diye konuştu.

"AFETE HER BİREY HAZIR OLMALI"
Depremin ardından ilk 72 saatin altın saatler olarak değerlendirildiğini kaydeden Kadıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Halkın, bireylerin bu altın saatler için hazırlanması şart. Kendileri için sevdikleri için herkes için buna hazırlanmalıdır. Halkın ilk yardım eğitimini talep etmesi gerekiyor. Yangın söndürme eğitimini yerel yöneticilerden talep etmesi gerekiyor. 'Bize bu eğitimi verin' demesi gerekiyor. Ama böyle bir eğitim düzenlendiğinde de çok fazla başvuru olmuyor. Bir vurdumduymazlık, duyarsızlık var. Bunu aşmamız lazım. Bunda da cami hocasından tutun da muhtarına, öğretmenine kadar herkese görev düşüyor. Halkı harekete geçirmemiz lazım ki kendi üzerine düşen görevi yapsın. Afete herkesin birey olarak hazır olması gerekiyor. Çünkü afetlerde herkes ilk anlarda yalnız başına, ilk saniyelerde kimse bizim yanımızda olmuyor. Belediye, itfaiye, doktor yanımızda bulunmuyor. Ben halka bunu soruyorum. Çoğu zaman hazır olmadıkları ortaya çıkıyor."

"KRİZ YÖNETİMİNDEN ÇOK, RİSK YÖNETİMİNİ ÖNE ÇIKARMALIYIZ"
Afet eğitimini halka indirmeyi hedeflediklerini belirten Kadıoğlu, insanları nasıl enkaz altından kurtarırız diye çalışmaktan ziyade, insanlar nasıl enkazın altında kalmaz diye çalışmak gerektiğini belirterek, "Afetlerde ölenleri geriye getiremiyoruz. Öncelikli olarak insanların enkaz altında kalmaması için çalışmak gerekiyor. O yüzden afete müdahale etmekten çok, afet risklerini azaltmak ve hazırlığı öne çıkarmak için çalışıyoruz. Hedefimiz, kriz yönetiminden çok risk yönetimini öne çıkarmak" dedi.

MARMARA DENİZİ'NDEKİ GAZ ÇIKIŞI
Prof. Dr. Kadıoğlu, Marmara Denizi'nin köpürmesi ile ilgili olarak, "Türkiye'de Marmara Denizi'nin içinden geçen bir fay haltı olduğunu herkes biliyor. Bu fay hattında zaman zaman yaşanan gaz çıkışları küçük depremleri üretiyor. Bunlar olağan şeyler, olmaya da devam edecek. Marmara'daki fay hattında deprem bekleniyor. Bu canlı bir fay hattı. Gaz çıkışı arada bir bize depremi hatırlatıyor. Aslında bunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Yarın deprem olacakmış gibi hazırlanmamız lazım. Bizim yapmamız gereken şey, afet yönetiminde en kötü ihtimali göz önünde bulundurarak hazırlanmaktır. Hazırlanıp en hafifini ummak gerekiyor. Bunun için dua etmek gerekiyor. Ama Allah'a güvenirken de devemizi bağlamamız gerekiyor" diye konuştu.
netgazete

13 Mart 2010
Marmara'da Korkutan Hareketlilik

Marmara Denizi'ni baştan başa bölen Kuzey Anadolu fayının çok büyük hareketlilik gösterdiği bildirildiHaberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit İlişkili HaberlerTüm HaberlerKomşuda Deprem Paniği11 Gün Su ile Yaşamış!Türk Polisi Mucizesiİran'da DepremBir Şiddetli Deprem Daha

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günay Çifçi, Marmara Denizi'ni baştan başa bölen Kuzey Anadolu fayının çok büyük hareketlilik gösterdiğini söyledi.

DEÜ'ye ait "K.Piri Reis" araştırma gemisiyle Avrupa Birliği (AB) Avrupa Denizleri Gözlem Ağı İstasyonları (ESONET) Projesi kapsamında Marmara Denizi'ndeki sismik çalışmalara katılan Çifçi, yaklaşık 150 kilometrelik fayda metan, hidrokarbon ve gaz hidrat çıkışı tespit ettiklerini belirtti. Derinliği 20 kilometre olan fayın ne zaman kırılacağını bugünkü teknolojiyle söylemenin de mümkün olmadığını vurguladı.

Trakya açıklarında petrol ve gaz hidrat bulduklarını da kaydeden Prof. Dr. Çifçi, Marmara Denizi'ndeki fayın her iki başlangıcının 1766, 1894, 1912 ve 1999 depremlerinde kırıldığını hatırlattı. Batı Sırt, Orta Çukurluk ve Çınarcık Çukurluğu batısı fayının kırılmasının söz konusu olduğuna dikkat çeken Çifçi, "Marmara Denizi'nin üç segmentindeki fayda kırılma bekliyoruz. Fayın üç bölümün birlikte kırılması, çok büyük hasara sebep olur. Marmara'da 1766'da 7,6, 1894'de 7, 1912'de 7,4 ve 1999'da 7,4 büyüklüklerinde deprem meydana geldi. Tarihsel gelişimine bakıldığında Marmara'da bir depremin yaşanmasının zamanı geldi." dedi. Marmara'nın altında büyük deprem üretme potansiyeli olan bir fay sistemi bulunduğunu anlatan Günay Çifçi, "Bu sistem, 1999 depremleriyle aşırı tektonik enerjiyle yüklenmiştir. Bu enerji, denizin altındaki kabuğu kırılmaya zorlamaktadır. Kabuk er geç kırılacak ve büyük bir deprem üretecektir. Bu tabiat gerçeği gözardı edilmeden gerekli önlemler alınmalıdır." uyarısında bulundu.

Prof. Dr. Çifçi, 2007 yılında başlayan ve 2011'de sonuçlanacak araştırmalar çerçevesinde 2008'de 3 bin kilometrelik sismik çalışma yaptıklarını aktardı. Önümüzdeki yıl tamamlanacak çalışma sonucunda Marmara Denizi'nin sismik boşluk alanlarında gözlem istasyonları kurulacağını ifade eden Çifçi, "Ayrıca yerinde ve uydu izleme sistemleriyle deniz ayağı oluşturulacak. Gözlem istasyonlarından özellikle deprem, deniz altı yamaç kaymaları ve bunlara bağlı tsunami gibi doğal âfetlerin izlenmesi açısından ülkemiz için önemi büyüktür. ABD, Kanada ve Japonya gibi ülkelerde deniz ve okyanuslarda doğal âfetler, iklim ve çevresel değişim, biyoçeşitlilik gibi konularda gerçek zamanlı bilimsel gözlemler yapmak üzere halihazırda birçok istasyon ağı oluşturulmuş. Eğer biz İstanbul'a en az Avrupalılar kadar önem veriyorsak, bu sistemlerin kurulumuna ekonomik katkı sağlamalıyız." şeklinde konuştu.

Deniz altı gözlem istasyonları çalışmasının bir AB 6. Çerçeve Programı projesi olarak yürütüldüğünü açıklayan Prof. Dr. Günay Çifçi, ayrıca DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, IFREMER ve CNRS-Fransa CNR ve ISMAR-İtalya tarafından da desteklendiğini anlattı. AB'nin 2004 yılında Güneydoğu Asya'daki tsunami felaketinden sonra kendi ülkelerinin de Akdeniz'de deprem, tsunami, volkanik patlama ve heyelan gibi felaketlerle karşı karşıya kalmaması için ESONET projesi oluşturduğunu kaydeden Çifçi, Marmara Denizi'ndeki etütlerde K.Piri Reis ile birlikte Urania (CNR-İtalya) ve Le Suroit (Fransız) gemilerinin çalıştığını, bu yaz da 10 gün boyunca çok hassas ölçümler yapılacağını aktardı
aktifhaber

07 TEMMUZ 2010, ÇARŞAMBA
11 ilde her an büyük deprem olabilir!

TBMM Deprem Araştırma Komisyonu raporunu tamamladı.

Komisyon, 'Ülke nüfusunun yüzde 70’inin yaşadığı bölgelerde her an büyük bir deprem olabilir' tespiti yaptı. Raporda şu tespitler yer aldı:

Milliyet'in haberine göre, TBMM Deprem Araştırma Komisyonu her an büyük deprem olabileceği tespitinde bulundu. Raporda, “Nüfusu 1 milyonun üzerindeki 11 büyük kentimiz de dahil olmak üzere, ülke nüfusunun yüzde 70’inin ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’inin kurulmuş bulunduğu bu bölgelerde her an büyük deprem olma olasılığı yüksektir” denildi.

Raporda şu tespitler yer aldı:

* İmarda ‘afet’ konusu ihmal edilmiştir.
* İmar planlaması ve yapı üretimi, gerçek denetim biçimlerinden uzak kalmıştır.
* Kanun ve yönetmelikler yaptırıma sahip değil.
* İmar afları, ek imar yoğunlukları, tehlikeli madde stokları ciddi risk oluşturmaktadır.
* Zorunlu Deprem Sigortası kanunlaştırılamamış ve yaygınlaştırılamamıştır. Bu sistem, bugün hiçbir yönüyle risk azaltmaya katkı sağlamamaktadır.
Akşam

İstanbul için en kötü deprem senaryosu
14 Ağustos 2010
İstanbul'daki en kötü deprem senaryosuna göre kıyılarda oluşması en büyük dalga yüksekliği 5,5 metreyi bulacak, dalgalar 10 kilometrelik kıyı şeridini etkileyecek.

İstanbul'da deprem olacak mı olmayacak mı? Olursa kaç bina yıkılacak, kaç kişi hayatını kaybedecek? İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı'nın birlikte yaptığı yeni araştırmaya göre İstanbul'daki binaların yüzde 30'u yıkılma riski taşıyor. Rapora göre Zeytinburnu'ndaki binaların yüzde 14'ü, Fatih'tekilerin yüzde 9'u, Küçükçekmece'dekilerin yüzde 17'si, Bahçelievler'dekilerin yüzde 73'ü, Güngören'dekilerin yüzde 76'sı ve Bayrampaşa'dakilerin yüzde 30'u depreme dayanıksız.

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, raporu "İstanbulda aşağı yukarı 3-4 milyon insanın beklediğimiz Marmara depreminde güvenliğinin olmadığını görüyoruz" sözleriyle yorumladı. Bina tarama çalışmaları önümüzdeki dönemde Esenler, Bağcılar, Beyoğlu ve Fatih ile birleştirilen Eminönü'nde yapılacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1999 Marmara depreminden sonra başlattığı çalışmalarda 1/1000 ve 1/5000 ölçekli faydan sıvılaşmaya, su baskınından zemin sınıflamasına kadar 15 farklı harita hazırladı. Bu haritalardan biri tsunami tehlike haritası.

En kötü deprem senaryosuna göre Marmara depreminin tetikleyeceği denizaltındaki heyelanların hareketine bağlı olarak yapılan modelleme çalışmasına göre İstanbul kıyılarında oluşması olası en büyük dalga yüksekliği 5,56 metre, en yüksek dalganın ulaşacağı kıyı bandı İstanbul'un doğusu ve kıyıya paralel olarak 10 kilometrelik kıyı çizgisi olarak tespit edildi. Tsunami dalgasının kıyılara erişme zamanı 8 dakika, kıyılarda ilerleme mesafesi ise 150 metreden az olarak hesaplandı.

1 MİLYAR LİRA HARCANDI

Peki depreme karşı başka neler yapılıyor? İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 17 Ağustos 1999'da meydana gelen Marmara depreminin ardından başlattığı çalışmalarda bugüne kadar 1 milyar 19 milyon TL harcadı. Deprem dönüşümü için 439,39 milyon TL, itfaiye araçları için 230 milyon TL, Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) için 54 milyon TL, Avrupa ve Anadolu yakası mikrobölgeleme rapor ve haritaları, deprem tehlike ve tsunami tehlike haritaları için 52 milyon TL, acil durum haberleşmesi için 14,6 milyon TL ve diğer çalışmalarla birlikte toplam 1 milyar 19 milyon TL harcama yapıldı.

Deprem hazırlıkları için Dünya Bankasından alınan 322 milyon 150 bin dolar krediden 26 milyon 549 bin doları itfaiye araç alımına, 71 milyon 904 bin doları köprü ve viyadük güçlendirmesine, 40 milyon doları da mikrobölgeleme haritalarına olmak üzere toplam 138 milyon 453 bin dolar harcandı. Bina güçlendirme, scada projesi, doğalgaz kesme cihazları, heyelan ve faylar, yer mühendislik veri tabanı ve zemin sınıflama, yer hareketini algılayan cihazlar, sismoloji çalışmaları, deprem hasar tespit yazılımı, gaz kesme vanaları, bina tarama ve kentsel dönüşüm başlıkları altında çalışmalar gerçekleşti.

İstanbul'un 2 yakasında birer afet deposu oluşturuldu. 2 bin 500 adet acil sağlık seti hazırlandı. Sokaklara 4 bin 450 yangın musluğu konuldu, günde 20 bin kişiye 2 çeşit yemek verebilecek seyyar mutfak, günde 250 bin kişiye yemek çıkabilecek lojistik merkez oluşturuldu. Ayrıca doğalgaz kesildiğinde LPG ile 1 hafta çalışabilecek 3 büyük ekmek üretim tesisi kuruldu.

71 HELİKOPTER PİSTİ YAPILDI

Bugüne kadar kente 71 helikopter pisti yapıldı, feribotların yüzer hastane olarak hizmet vermesi planlandı, ayrıca seyyar hastane kurulması çalışmaları da sürdürülüyor.

Ayrıca Türkiye'de bir ilk olan ve 6 bin metrekare olacak doğal afet eğitim parkının temeli de atılacak. Toplam maliyeti 35 milyon TL olacak parkta 200 kişilik planeteryum, ilk yardım deneyim bölümü, duman deneyim odası, yangın söndürme deneyim bölümü ve 3 boyutlu görüntü bölümü olacak.

UYDU HABERLEŞME ŞEBEKESİ KURULDU

Afet anında acil durum haberleşmesi için 14.6 milyon TL harcanarak 9 olan deprem izleme ve kayıt istasyon sayısı 18'e çıkarıldı. Başbakanlık, valilik, belediye birimleri ve Kandilli Rasathanesi arasında 119 telefonlu uydu haberleşme şebekesi kuruldu ve haberleşmenin yedekliğini sağlamak için de 195 kilometrelik fiber optik ağı oluşturuldu.

Telsiz sistemi modernize edildi, yeni telsiz röle istasyonlarıyla Silivri'den Şile'ye kadar kentin her yeri kapsama alanına alındı.

KENTSEL DÖNÜŞÜM

Depreme yönelik yapılan dönüşüm çalışmaları kapsamında ilk deprem odaklı kentsel dönüşüm çalışması Zeytinburnu Sümer Mahallesi'nde başladı.

Geçen yıl temeli atılan ve 171 bin metrekarelik konut ile 46 bin 500 metrekarelik dükkan alanını kapsayan projede 1 1, 1 2, 1 3, 1 4 olmak üzere toplam 1280 konut ve iş yeri yapılacak.

Kat karşılığı anlaşma modeli benimsenerek başlatılan projede iç bahçeler, spor tesisleri, çocuk oyun alanları ve kapalı otopark yer alacak. Kentsel dönüşümün ilk etabında 642 daire, 22 iş yeri tamamlanacak. Kayabaşı'nda da depreme dayanıklı 60 bin konut yapılacak. Bu konutların ilk etabı 2 yıl, tamamı ise 3 yılda bitecek.
Akşam

İstanbul'da 7'lik deprem ve 30 bin ölü bekleniyor
Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, İstanbul'da 7 şiddetinde bir deprem beklendiğini söyledi. Depremin tarihini vermenin mümkün olmadığını anlatan Erdik, "Her sene yüzde 2 ihtimalle 7 şiddetinde deprem olabilir. Ama zamanı konusunda bir şey söyleyemiyoruz. İstanbul'da 20 bin bina tamamen yıkılacak. Binaların yüzde 40'ında hasar meydana gelecek. Belediyeyle ortak çalışmamızda bu sayı verildi. 16.08.2010 İSTANBUL netgazete

Marmara'da Deprem Hareketliliği
03 Ekim 2010
Birinci Derece Deprem Kuşağında Bulunan Marmara Denizi'nde Eylül Ayında Çok Hafif Şiddetli 19 Deprem Meydana Geldi.
Birinci derece deprem kuşağında bulunan Marmara Denizi'nde eylül ayında çok hafif şiddetli 19 deprem meydana geldi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünden alınan bilgiye göre, eylül ayında kaydedilen depremlerin merkez üssü, Tekirdağ, Gemlik Körfezi, Marmaraereğlisi, Güzelköy, Erdek ve Marmara Denizi açıkları olarak belirlendi.

Marmara Denizi açıklarında 2.3, 2.5, 2.6, 2.7 şiddetlerinde 12 deprem meydana geldiği saptanırken, Güzelköy açıklarında 2.5, Marmaraereğlisi açıklarında 3.0, Gemlik Körfezi'nde 2.6 ve 3.1, Tekirdağ'da 2.7, Tekirdağ'ın Barbaros Beldesi'nde 2.7 ve Erdek açıklarında da 2.7 olmak üzere çok hafif şiddetli toplam 19 deprem kayda geçti. aktifhaber

Pakistan’daki 6.2’lik depremi tahmin eden merkezin başkanı: "2011-2015 yılları arasında İstanbul ve İzmir’de 6.5’ten büyük deprem olma olasılığı çok yüksek"
31 Ocak 2011

Hazırladığı “yerkürede oluşacak olağanüstü değişimler” konulu raporu 80’den fazla ülkenin devlet başkanına sunmakla tanınan merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Deprem Tespiti Ağı (GNFE) ve IC-Geochange Uluslararası Küresel Değişim Kurulu Başkanı, Azeri bilim adamı Prof. Dr. Elçin Halilov (Elchin Khalilov), Milliyet’in sorularını yanıtladı. Halilov, 2011 ve 2015 yılları arasında başta İstanbul ve İzmir olmak üzere büyüklüğü 6.5 ve daha üzeri deprem olma olasılığının çok yüksek olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“En yüksek risk 2013 ve 2014 yıllarında. Bu yıllar içinde Türkiye’de Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 4, Ege’de 1 ve Doğu Anadolu Fayı üzerinde bir olmak üzere büyüklüğü 6.5 ve üzerinde deprem olma olasılığı çok yüksek. Bilim adamları deprem olma olasılıklarını 30-40 yıl gibi uzun yıllara yayarak sorumluluktan kaçıyorlar. Dünyanın çekirdeğinde çok yüksek enerji birikimi var. Bu enerjinin dışarı çıkışı 2015 yılına kadar devam edecek. 1998’de başlayan ve 2015 yılına kadar sürecek olan bu periyot afet periyodu olacak. Yerkü
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Oca 30, 2009 1:56 am    Mesaj konusu: Depremler büyük depremi tetikler mi? Alıntıyla Cevap Gönder

Marmara deprem sinyali veriyor

Oğuz Gündoğdu, "Fay hattındaki hareketlilik son bir ayda artmaya başladı" açıklamasıyla korkuttu

19/03/2009

911 Arama ve Kurtarma Derneği'nin öğrencilere yönelik düzenlediği konferansa katılmak üzere Bandırma'ya gelen İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, son iki gün içinde Marmara Denizi'nde meydana gelen 2.8 ve 3.7 büyüklüğündeki depremleri değerlendirdi. Gündoğdu Marmara Kuzey Anadolu Fay hattının gerildiğini belirterek, "Bu hareketlilik dikkate değer bir gelişme" dedi.

Marmara Denizi'nde iki gün içinde yaşanan hareketliliğin sıradışı bir hareketlilik olduğunu ve büyük depremin üzerinden 10 yıl geçmesine karşın fay hattında hareketliliğin armasının iyimser bir tablo olmadığını belirten Oğuz Gündoğdu, Marmara Denizi'ndeki hareketliliği değerlendirdi. Gündoğdu, "Marmara Denizi'ndeki hareketlilik devam ediyor, ancak bu hareketlilik son iki günde 3.7 büyüklüğüne ulaşmış hareketlilik ortaya koyuyor.

Bu hareketliliğe bakınca pek de iyimser konuşamıyoruz. Fakat hareketlilik artmış derken hemen büyük deprem olacak da diyemeyiz. 1999 büyük depreminin üzerinden 10 yıl geçti ve fay hattında hareketlilik son bir ay içinde artmaya başladı. Bu hareketlilik dikkate değer bir gelişme. Bu hareketlilik kesinlikle öncü değil ancak, Marmara Denizi'nin altındaki Kuzey Anadolu Fay hattının sinyal verdiğini söyleyebiliriz" diye konuştu.

Bölgedeki bu hareketliliğin araştırıldığını sözlerine ekleyen Oğuz Gündoğdu, "Bir ay içinde başlayan hareketlilik devam ediyor. Bir kez daha altını çizerek vurgulamak istiyorum ki Marmara Denizi sinyal veriyor" dedi. Erdek'in Düzler mevkiinde sık sık yaşanan deniz çekilmesi olayının gel- git olayı olmadığına da dikkat çeken Gündoğdu, bu bölgenin Şinografi dairesi tarafından da incelenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

aktifhaber

Marmara Denizi'nde deprem: 4.1

01 Ağustos 2009 Marmara Denizi'nin Balıkesir'in Bandırma ilçesi açıklarında deprem meydana geldi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezinden alınan bilgiye göre, Balıkesir'in Bandırma ilçesi açıklarında saat 19.42'de yaşanan depremin büyüklüğü, 4.1 olarak ölçüldü.

Marmara'da orta şiddette deprem

Merkez üssü Çanakkale'nin Biga ilçesine bağlı Sinekçi köyünde saat 16:52 sıralarında meydana gelen 4,4 şiddetinde deprem korkuttu. Deprem İstanbul'da da hissedildi.

08 Ağustos 2009 17:01
haber7


Depremler büyük depremi tetikler mi?

Marmara Denizi'nde son günlerde meydana gelen depremler olası büyük depremin öncüsü mü? Deprem uzmanları büyük depremin tarihi ile ilgili çarpıcı öngörülerde bulundu.29 Ocak 2009 16:25


İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, Marmara Denizi'nde son günlerde meydana gelen depremlerin olası büyük depremin öncüsü olmadığını, ancak bu yüzyılın ilk yarısında Marmara Denizi'nin kuzeyindeki illeri etkileyecek bir depremin gerçekleşme olasılığının yüzde 60 civarında olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Eyidoğan, AA muhabirinin son günlerde Marmara Denizi'nde meydana gelen depremlere ilişkin sorularını yanıtladı.

Marmara Denizi'nin son yıllarda Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi tarafından ayrıntılı olarak izlendiğini belirten Eyidoğan, ''Bu yüzyılın ilk yarısında başta İstanbul olmak üzere Marmara Denizi'nin kuzeyindeki illeri etkileyecek bir depremin gerçekleşme olasılığı yüzde 60 civarında. Bu yüksek olasılığı göz önünde bulundurarak Marmara Denizi çevresindeki illerin hazırlıklı olması gerektiğini söylüyoruz'' dedi.

Marmara Denizi'nin böyle bir tehlikeyle kesinlikle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Eyidoğan, depreme karşı hazır olunmasının, güçlendirme çalışmaları yapılmasının önemine işaret etti.

''3 bin yıllık jeoloji tarihine bakıldığında Marmara Denizi'nde deprem olacağı kesin'' diyen Eyidoğan, son günlerde meydana gelen depremlere bakarak spekülatif açıklamalar yapılmasını bilimsel etiğe uygun bulmadıklarını söyledi.

Marmara Denizi'nde büyük bir deprem olacağını, ancak bunun tarihini söylemenin mümkün olmadığını ifade eden Eyidoğan, ''Senaryolarımızı en büyük depreme göre yapıyoruz. Küçük depremler bize aktif fayları göstermesi açısından önemli'' dedi.

Eyidoğan, mevsimsel değişimlerin depreme neden olduğunu kanıtlayan bir veri bulunmadığını ifade etti.

Bu depremlerin olası büyük depremin öncüsü olmadığını kaydeden Eyidoğan, ''Elimizde bu depremlerin öncü olduğunu söyleyebilecek araç, cetvel, şablon, tartı yok. Bu depremler uzun yıllardır devam eden depremlerin bir parçası'' diye konuştu.

Eyidoğan, TÜBİTAK MAM'ın yerleştirdiği deprem istasyonları verilerine göre, son 2 yılda Marmara Denizi'nde 0,5 ile 5,7 büyüklüğünde 2 bin 500 deprem meydana geldiğini belirterek, depremlerin büyük kısmının da son 4,2 büyüklüğünde gerçekleşen depremin olduğu fay hattı üzerinde olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Eyidoğan, ''Bu hat zaten son 2 yıl içinde yüzlerce deprem yaratan fay hattı. Binlerce yıldır da aktif'' dedi.

-PROF. DR. SUCUOĞLU'NUN SÖZLERİ-

ODTÜ Yapı Mekaniği ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı Yöneticisi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu da Marmara Denizi'nde gerçekleşen depremleri öncü değil, küçük deprem ve onu izleyen artçı şoklar olarak tarif etmenin daha doğru olacağını söyledi.

Marmara Denizi'nden de geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı'nda öncü deprem özelliği bulunmadığını, genellikle büyük deprem geldiğini ve onun artçı şokları olduğunu anlatan Sucuoğlu, ''Bu depremin önemli bir özelliği var. Bu depremler bize büyük deprem beklediğimiz bölgenin aktif, diri, canlı olduğunu gösteriyor. Onun ötesinde bir anlam çıkarmak için yeterli veri yok, buna ihtiyaç da yok'' diye konuştu.

Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın deprem potansiyeli olduğunu ve günün birinde de büyük bir deprem olacağının bilindiğini anlatan Sucuoğlu, şöyle konuştu:

''Büyük depremin zamanı konusunda sadece ihtimaller verilebiliyor. Önümüzdeki 30 yıl içinde yüzde 60 ihtimal deniyor ki, bu yüksek bir ihtimal. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde zaten orta şiddetli depremler pek olmuyor, Marmara Denizi'nde de öyle olacağını düşünüyoruz. Olunca büyük deprem olacak. Sürenin geçmesi de onu gösteriyor. 200-250 yıldır hiç büyük deprem olmadığı için o bölge, sismik boşluk denilen tanıma da giriyor. 1766 yılından bu yana o fay kırılmış değil. Büyük bir deprem bekliyoruz. 30 yıl içinde olma ihtimali büyük. Yarın da olabilir, 30 yıl içinde olmayabilir de... Elbette günün birinde olacak.''

Sucuoğlu, yakın dönem içinde İstanbul'un bugünkü haliyle bu depremi göreceğini belirterek, İstanbul'un yüksek risk taşıyan yapısal özellikleri ve alt yapısı değiştirilmezse depremde büyük zarar göreceğini söyledi.

-''DEPREME HAZIR DEĞİLİZ''-

Prof. Dr. Sucuoğlu, 1999 yılında gerçekleşen depremin üzerinden geçen 10 yılın büyük kısmında tespit çalışmaları yapıldığını, bunların bugün de hala devam ettiğini anlatarak, bu kapsamda okulları güçlendirme çalışmalarının sürdüğünü anımsattı.

Hastanelerin depremde sağlam kalmasının önemine işaret eden Sucuoğlu, ancak hastane güçlendirmesi maliyetli olduğu için yeni bina yapmanın tercih edildiğini kaydetti.

''İstanbul'un geneli düşünüldüğünde depreme hazır değiliz'' diyen Sucuoğlu, kentteki konutların güçlendirilmesi konusunda idari bir mekanizma kurulamadığını dile getirdi.

İnsanların teşvik edecek ve zorlayacak yasal düzenlemelerin yapılmasının önemine işaret eden Sucuoğlu, ''Belediyeler yeterli kaynak aktarmıyor. Belediyenin de öncelikleri farklı. Hep ulaşım yatırımları öncelik kazandı. Çünkü bunlar gündelik problem. Deprem olmadığı zaman unutuluyor ve kimse de sormuyor. Umarım yerel seçimler öncesi bazı sözler verilir ve tutulmak zorunda kalınır'' diye konuştu.

Bilinçli bir toplumun tehlikenin varlığını algılanması gerektiğini, ancak Türk toplumunun risk algısının yeterli olmadığını ifade eden Sucuoğlu, şunları kaydetti:

''Bu fiziksel olaylarla risk algımız canlanıyor ara sıra. Karar alıcıların ortaya bir şey koyması gerekiyor. Yapacak pek çok şey var. Bir çok ülke bunu yapıyor. Tokyo'da depreme hazırlık konusunda ciddi kaynak aktarımı var. Biz çok yavaş kaldık ve teşvik de edemedik. İlla devlet eliyle yapılması gerekmiyor ama devletin, belediyenin düzenleyici olması gerekiyor. Depremin mesaj niteliği taşıması için biraz daha şiddetlisine ihtiyacımız var.''

-''FAY ENİNDE SONUNDA KIRILACAK''-

İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu da Marmara Denizi'nde hafif şiddette devam eden depremlerin beklenen değil, sıra dışı bir olay olduğunu söyledi.

''Diğer oluşan depremlere benzemiyor ama bir öncü deprem anlamına gelmez'' diyen Gündoğdu, ''öncü deprem'' olabilmesi için 3 gün, 3 hafta gibi bir zaman sonra deprem olacağının söylenebilmesi gerektiğini anlattı.

Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Böyle bir şey yok ama fayın kırılacağını biliyoruz. Ne zaman kırılacak? Onu bilmiyoruz, ama eninde sonunda kırılacak. Marmara'ya zarar verecek bir depremle karşı karşıyayız. Bu tür olaylar o fayın çok gerildiğini gösteren olgular. Bu işi fazla tartışmamak lazım. Halkı telaşa sevk etmemek lazım, ama büyük deprem için vade o kadar da uzak değil. 20 yıl içinde oluşması beklenen bir deprem çok yakın vadedir. 1999 depreminin ardından Marmara Denizi'ndeki büyük depremin 30 yıl içinde gerçekleşme olasılığı yüksek denilmişti. 10 geçtiğini düşünürseniz, uzun vade diyemiyoruz. İlk söylediğimizin arkasındayım. Depremin her an olabilecek şekilde 20 yıl içinde gerçekleşme olasılığı yüksek. Bu sözümün her kelimesi anlamlıdır.''

Gündoğdu, depremin en önemli mesajı devleti ve kenti yönetenlere verdiğini ifade ederek, 10 yıl içinde okullar ve hastanelerin de aralarında bulunduğu binaların sadece yüzde 20'sinin güçlendirildiğini söyledi. Gündoğdu, ''Çok geri kaldık. Deprem güçlendirme çalışmalarına hız verilmeli, tedbirler alınmalı'' dedi.

IŞIKARA: 2010 İLE 2014 EN RİSKLİ SÜREÇ OLARAK GÖZÜKÜYOR. ADALARIN DİĞER TARAFINDA OLABİLECEK DEPREM İSTANBUL'U ÇOK ETKİLER

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırmaları Enstitüsü eski Müdürü ve Türk Kızılayı Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, son dönemde özellikle Marmara Denizi'nde meydana gelen depremlerin normal karşılanması gerektiğini belirterek, "2010 ile 2014 deprem açısından en riskli süreç olarak gözüküyor" dedi.

"Deprem Dede" lakaplı Ahmet Mete Işıkara, Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma Projesi kapsamında Tekirdağ'a geldi. Tekirdağ Ticaret Odasın'da imamlar ile bir araya gelen deprem uzmanı Işıkara son dönemdeki Marmara Denizi depremlerini değerlendirdi.

Depremler normal karşılanması gerektiğini ifade eden Ahmet Mete Işıkara, "Marmara Denizi'ndeki son dönemdeki depremler benim için olağan depremler. Olmaya da devam edecektir. Ama Marmara'da potansiyel bir deprem tehlikesi vardır. Bunu 13 Kasım 1999'dan beri telaffuz eden benim. Kendi olasılık hesabıma göre ki buna olasılık modeli diyorum. 2010 ile 2014 en riskli süreç olarak gözüküyor. Bu Marmara'da ki potansiyel deprem tehlikesi açısından ama olasılık yani olmama olasılığı da var. Ama yaptığım hesaplara göre 2010 ila 2014 en yüksek olasılığın o zaman çerçevesi olduğunu gösteriyor" dedi.

İstanbul'u bekleyen iki deprem tehlikesi olduğunu belirten Işıkara, Gemlik'te tehlikeli bir kümeleşmenin olduğunu ancak İstanbul için asıl tehlikenin Adalar'da meydana gelebilecek bir deprem olduğunu söyledi. Işıkara, "Türkiye'de nereye gidersen git, bir deprem üreten odakla baş başa yaşıyorsun. 1999 depreminin olduğu Gölcük ve İzmit Körfezi küçük küçük depremlerin kümeleştiği bir yer. Hatta halk arasında 'nefes alıyor işte büyük deprem gelmeyecek' diye bir söz vardır. Halbuki 1999 depremi o küçük küçük depremlerin kümeleştiği yerde oldu. Benzer kümeleşme Gemlik'te de var. Gemlik'te deprem olursa 17 Ağustos'u İstanbul nasıl hissettiyse Gemlik'te olacak depremi de o şekilde hissedecektir. Aynı şekilde Tekirdağ'da da ve Marmara'nın etrafındaki yerleşim yerleri de etkilenecektir. Diğer deprem beklentisi de Adaların diğer tarafında beklenen bir yerdir. Tabi ondan İstanbul çok etkilenecek. Özellikle kıyı şeridi yani Avrupa yakasındaki kıyı şeridi çok fazla etkilenecek. Dolayısıyla böyle iki tane deprem yeri var İstanbul için ama Marmara'nın etrafındaki çevre iller de bu depremi hissedecektir. Eğer kötü bir yapılaşmaysa işte Avcılar'daki benzer olaylar Trakya etrafındaki yerleşim yerlerinde de olabilir" şeklinde konuştu.
haber7

Öcalan'ın kaldığı İmralı, deprem tehlikesi altında
15:30 - Deprem Uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Marmara Denizi'nde, Öcalan'ın hapiste yattığı İmralı Adası'nın güneyinden geçen fay hattında deprem tehlikesi olabileceğini belirterek, yüzlerce yıldır kırılmadığını tahmin ettikleri bu hattın kırılması durumunda Marmara'nın güneyini etkileyeceğini söyledi. Üşümezsoy, 17 Ağustos depreminden sonra stres yüklenen bu hattın kırılması halinde özellikle Marmara'nın güneyiyle Bandırma ve Mudanya için büyük risk oluşturduğunu söyledi. 21.05.2009 BALIKESİR netgazete

Görür: İstanbul'da kıyamet kopacak

"Bazı bilim adamları çeşitli gerekçelerle olayı hafifletmeye çalışıyorlar" diyen Prof. Naci Görür'e göre Marmara'nın altı fokor fokur kaynıyor. İstanbullu depremle kıyameti yaşayacak.

28 Haziran 2009 08:48

Şebnem Özuzcan'ın haberi

İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Naci Görür depremle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu: “Denizin altına gözlem evi kuracağız. Böylece depremi önceden haber vermek mümkün olacak”

Marmara fayını gözlerinizle gördünüz mü?

Fayı gördüğümde inanamadım. Suyun altında uyuyan devi gördüm. Tıpkı 17 Ağustos gününden hemen sonra o kırığı gözümüzle gördüğümüz gibi, fay denizin altında çatlak kırıklarıyla duruyordu.

Fay hattına yolculuk maceranız nasıl gerçekleşti?

2007'de Notülüs'le 1230 metreye 45 dakikada indik. Dibe indiğimizde ışıklar yandığında denizin tabanı ay gibi delik deşikti.

FAY FOKUR FOKUR KAYNIYOR

Dipte neler oluyor?

Fokur fokur kaynıyor. Fay o halde yani el bombasının pimi çekilmiş, her an patlamaya hazır. Uyuyan devi gördüm İnanılmaz gaz çıkışları var, su çıkışları var. Bunlar depremden önce körfezde de vardı. O zamanda görmüştüm. Bu gazlar ve bu su depremin olduğu derinliklerden geliyor. Fay o derinlere iniyor. Kimsayal özelliklerinde ani değişiklikler olduğunda deprem geliyor demektir.

İstanbul depremini önceden haber vermek için herhangi bir projeniz var mı?

Joshua Gemisi’yle 24 Ağustos saat 8'de Marmara'ya araştırma yapmak için açılıyoruz. Türkiye bunu sizden duyuyor. Diğer üyelerimizle birlikte bilimsel araştırmalarımız başlayacak ve 1 Ekim'e kadar devam edecek. Araştırmaları, Fransız Johua gemisiyle yapacağız. Burada insansız denizaltı kullanacağız. 22 Eylül'de İtalyan gemisi gelecek 8 Ekim'e kadar sürecek.

Bu araştırmayı ne için yapıyorsunuz?

Marmara'nın altına denizaltı gözlem istasyonu kurmak istiyoruz. Fay boyunca çıkan gazları inceleyeceğiz. Depremden böylelikle önceden haberimiz olacak. 'Eso-net' diye bir proje var. Bu, Doğu Asya'da büyük tsnami felaketinden sonra AB korktu. Doğu Akdeniz'de tsunami olursa, başımıza böyle iş gelmesin diye bu projeyi başlattılar. Bu, sadece doğal bütün afetleri, tsunami, denizaltı volkan patlaması, denizaltı heyelanlarını önceden haber veriyor. Tsunamiyi bir iki saat önce haber veriyor. Depremlerin belirtileriyle ilgili bize uyarılar veriyor. Ve bizde ilgilileri uyaracağız.

İSTANBUL DEPREMİ 2029'A KADAR OLACAK

“İstanbullu depremle kıyameti yaşayacak” diyen Naci Görür, İTÜ ile yapılan araştırmada depremin 2029’a kadar olacağını söyledi. Görür “Ya da yarın” dedi.

Hocam, İstanbul depremi ne zaman olacak?

İstanbul Teknik Üniversitesi olarak bir araştırma yaptık. Bu da uluslararası dergilerde yayınlandı. 1999 yılından sonra “30 sene içinde İstanbul depremi gerçekleşecek" dedik. Şu anda o fay el bombası, el bombasının pimi çekildi. Her an patlayabilir. 2029'a kadar deprem olabilir. Yarın da olabilir, 1 hafta sonra da deprem olabilir. “2016'ya kadar bu deprem olup bitecek” diyen arkadaşlarımız da var.

Kellem gitse söylerim

Naci Bey bugün İstanbul'da büyük bir deprem olsa yarın gazetelerin manşetlerinde neler okuruz?

Bugün İstanbul'da büyük bir deprem olsa koskoca İstanbul mahşer gününe döner. Her yer ana baba günü olur. İnsanlar o gün gerçek mahşeri yaşar. Binlerce bina ya kökten yıkılır ya da çok ağır hasar görür. Binlerce insan ölür. On binlerce insan yaralanır, bunları taşıyacak hastanelerimiz olmaz. Yollar kapanır, herhangi bir yere gidemezsiniz. Göçük alanında çalışmalar çok zor olur. Belli bir saat geçtikten sonra göçükten canlı insan çıkarmak imkansızlaşır. İstanbul'da açlık, susuzluk ve hastalıklar olabildiğine yaygınlaşır. Ben o günü tasvir bile edemiyorum.

Ne dersiniz; İstanbul böyle bir depremle kıyametini mi yaşayacak?

Ne yazık ki, er ya da geç İstanbul bu kıyameti yaşayacaktır. Binlerce ev yıkılabilir.

Deprem gerçeği halka doğru yansıtılmıyor mu?

Bazı bilim adamları çeşitli gerekçelerle bu olayı hafifletmeye çalışıyorlar. Belirli bir yerden iş almak amacıyla. Devletin gazabından korkarak, halka hoş görünme için bunu yapıyorlar. Halka yazık ediyorlar. Galileo kellesi gidecek diye “Dünya düzdür” demedi. Ben de”Bir bilim adamıyım, kellemi uçursalar doğruyu söyleyeceğim" diyorum.

MARMARAYA'YI TSUNAMİ VURACAK

Biri çıkıp diyor ki, "Marmara'da tsunami olmaz." Bunu kendi mantalitesine göre söylüyor. “Marmara küçük olduğuna göre de tsunami olmaz" diyor. Böyle bir mantıksızlık olamaz? İstanbul'da bugüne kadar 60'ın üzerinde tsunami olduğu bilimsel olarak saptandı. 1999'da bile tsunami oldu, 2 metrenin üstünde. “Tsunami olmaz” diyenler doğru söylemiyor. Tarihte bile Marmara sularının, surları aştığı söyleniyor. Size nerelerde olacağını da söyleyeyim. Marmara kıta yamacının kuzey şeridinde tsunami olabilir. Tekirdağ Çukurluğu'nun kuzeyi, Orta Marmara Çukurluğu'nun kuzeyi ve Çınarcık çukurluğunun Kuzeyi ve Tekirdağ Çukurluğu'nun güneyi.. Ayrıca, Körfez de tehlike altında.

DALGA BOYU 10 METRE OLACAK

Tsunami’de dalga boyu 5- 10 metre arasında olabilir. Ya da daha uzun. Bulunduğun yerden gelişine göre değişir. Depremden sonra dakikalar içerisinde dalgalar kıyıya ulaşır. Tsunami dalgası bir yerden gelip de Boğaz'a giriyorsa, dalgayı daha da hızlandırır. Dalgadan kaçmak için tepelere doğru kaçalım. Ya da binanın tepelerine çıkalım. Yüksekliği seni altına almıyorsa kurtulursun. Yükseklere çıkmak lazım. Denizaltı gözlem istasyonların olursa önceden haber verilir. Halk kaçabilir, tsunamiden korunabilir. Bir de sahilde doldurdukları alanlar var ya, onların faydası da var, zararı da. O da ayrı bir konu...

Göçük altına girmeden bir şeyler yapın

Yetkililer insanlar göçük altına girmeden neler yapılır noktasında hummalı bir faaliyet göstermiyorlar. Binaları olabildiğince hızlı ve etkili bir şekilde gözden geçirip, onları tümüyle göçüp insanları öldürmeyecek hale getirmenin yollarını bulmalı... Bakın hasar görmemelerini sağlamalılar demiyorum, bırakın depremde binalar hasar görsün. Zaten hasar görmemeleri mümkün değil. Ama tümüyle bu binalar göçüp, insanların içinden sağ çıkmalarını engellemesin, önemli olan bu. Bunun için binaları elden geçirmek, kuvvetlendirmek lazım. Doktorlar ve helikopterler nerede bulunsun. Elektrik trafo ve su hatları bir an önce nasıl devre dışı bırakılsın. “Konu hakkında bir şeyler yapın” diyorum, ama olmuyor.

BAYEZID DEPREMDEN KURTULDU

Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet Cami, Fatih Camii tarihteki depremlerde büyük zarar gördü. Bugünkü şartlarda büyük hasar görme ihtimalleri çok fazla. Ülkemizin deprem tarihinde 1509 İstanbul Depremi Bolu'dan Edirne'ye kadar kendini hissettirdi. Odadan çıkınca bir şey olmadı Depremde şehir halkının yaklaşık yüzde 10'u ya öldü ya da yaralandı. 109 cami ve 1070 ev yıkıldı, surlar zarar gördü, Ayasofya Camii'nin minaresi yıkıldı. 2. Bayezıd'ın Topkapı Sarayı'ndaki yatak odası da depremden sonra çöktü, ancak padişah bir saat önce odadan ayrıldığı için ona bir şey olmadı. Yoksa 2. Bayezıd depremde ölecekti. Günlerce Topkapı Sarayı'nın bahçesine kurdurduğu çadırda yattı.

İSTANBUL'A GİRİŞ VİZEYLE OLSUN

Depremden daha fazla etkilenmemek için Osmanlı'nın yaptığı gibi İstanbul'a gelmeyi vizeye bağlayalım. Hukümet İstanbul'a giriş yapmak isteyen herkesten tek tek vize istesin. Bunu da göz göre göre cinayet işlemek istemiyorum diyerek yapsınlar. Böylece depremde ölenlerin sayısı azalır. Japon Başkonsolos Yardımcısı 8 ay önce beni ziyaret etti. Bana “Size yalvarıyorum, halkınızı uyarın, İstanbul’da büyük bir deprem olacak” dedi.

(Bugün)

AKUT'tan deprem uyarısı: İstanbul'a ekipler yetmez!
00:05 - Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Kocaeli Ekip Lideri Recep Şalcı, "İstanbul'da beklenenin yarısı kadar büyüklükte bir deprem olsa dahi Türkiye'deki tüm arama kurtarma ekipleri yeterli olmayacaktır" dedi. "1999 Marmara depreminde kurtarılan insanların yüzde 97'sini halk kurtardı, yalnızca yüzde 3'ünü arama kurtarma ekipleri kurtardı" diyen Şalcı, kamuoyunu afetlere hazırlık konusunda doğru şekilde bilgilendirmeyi amaçladıklarını, arama ve kurtarma faaliyetlerinin yanı sıra kamuoyuna yönelik eğitim çalışmaları yaptıklarını belirtti. 12.08.2009 KOCAELİ
netgazete

En Kötü Deprem Senaryosu
15 Ağustos 2009 19:17

İzmit Mürefte fayı kırılır. 7.6 büyüklüğünde bir deprem, 60 bin bina yıkılır, 90 bin kişi ölebilir

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Zonguldak İl Temsilcisi Şaban Koç, ''İzmit'ten Tekirdağ Mürefte'ye kadar olan fayın bir defada kırılması durumunda 7.6 büyüklüğünde bir deprem olabileceği ve 60 bin binanın yıkılabileceği, 90 bin kişinin de ölebileceğine dikkat çekiliyor'' dedi.

Koç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde olan Türkiye'de, 1900'den bugüne kadar en büyüğü 7.9 olarak kaydedilen 90 büyük depremde, resmi verilere göre 82 bin 372 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.

En yıkıcı depremin 26 Aralık 1939'da Erzincan'da meydana geldiğini ve 32 bin 962 kişinin hayatını kaybettiğini, 17 Ağustos 1999'da 7.4 büyüklüğündeki Marmara Depremi'nde 17 bin 480 kişi ve aynı yıl Düzce'de de 7.2 şiddetindeki depremde 763 kişinin yaşamını yitirdiğini anımsatan Koç, şöyle konuştu:

''Yine bu iki depremde 100 binlerle ifade edilen hasarlı binalar nedeniyle milyarlarca liralık maddi kayıplar olmuştur. Marmara ve Düzce depreminde 20 bine yakın can kaybı olmasına rağmen Türkiye, hala bir deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle yüzleşememiştir. Türkiye yüzölçümünün yüzde 93'ü deprem kuşağında olmasına rağmen şu ana kadar yapılanlar çok yetersizdir. Bugün Kuzey Anadolu fay hattında Marmara denizi ve Muş Karlıova kesiminin kırılmadığı bilinmekte. 30 yıl içinde büyük bir deprem olasılığı oldukça yüksektir.

Uzmanlarca İzmit'ten Tekirdağ Mürefte'ye kadar olan fayın bir defada kırılması durumunda 7.6 büyüklüğünde bir deprem olabileceği ve 60 bin binanın yıkılabileceği, 90 bin kişinin de ölebileceğine dikkat çekiliyor. Bu nedenle yara sarma politikasından vazgeçerek, afet yönetim politikalarının belirlenmesi ve uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.''

ULUSAL AFET SİSTEMİ
Bugün artık tartışmasız kabul gören afet öncesi, afet sırası ve sonrası hizmetlerde strateji belirlenmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Koç, ''Afetlere karşı tam güvenli yerleşimler için oluşturulması gereken ulusal afet sisteminde, zarar azaltma, önceden hazırlık, olaya müdahale, iyileştirme ve yeniden inşa olarak 5 ana aşamada çalışmalar ortaya konulmalıdır'' dedi.

Şaban Koç, 1999 depremleri sonrası tartışmalarda ağırlıklı vurgunun ''yapı kalitesi'' üzerine yapılmasına karşın afet zararlarının azaltılması ve güvenli binalar için ilk adımın, arazi kullanım planlarının hazırlanması ve yer seçimi olduğunu belirtti.

İmar planlarına ekonomik ve sosyal veriler kadar yön veren bir girdinin de doğal çevre olduğunu ifade eden Koç, şunları kaydetti:

''Doğal çevre depremsellik, zemin özellikleri, morfoloji, erozyon, yer altı suyu gibi faktörleri açısından geniş bir yelpazede jeoloji mühendisliği araştırma ve uygulama alanında kalmaktadır. Dolayısıyla plan ve proje ayrılmaz bütünlük taşır. Jeoloji mühendisleri başta olmak üzere mimar ve şehir plancıları için temel amaç, oluşabilecek tehlikelerin riske dönüşmesini engelleyecek tasarımlar geliştirebilmektir.''
aktifhaber

Büyük deprem, 10 yıl önceden belli olur
13:05 - İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Ahmet Ercan, bazı bilim adamlarının 30 yıl içerisinde yüzde 70 ihtimalle 7 büyüklüğünde deprem olacağı yönündeki açıklamalarında yüzde 53'lük hesap hatası olduğunu savunarak, "Marmara'daki fay; 1999 depreminin ardından yorgun düştü ve şu anda o kadar büyük deprem üretemez. Bilimsel araştırmalarıma göre, 2015'e kadar büyük bir deprem beklemiyorum. İki deprem olacak. Biri Küçükçekmece önünde, diğeri de Marmara Ereğlisi önünde olacaktır. Marmara Ereğlisi'nde olacak deprem daha büyük olacak. 7-7.2 aralığında olacağını tahmin ediyoruz. Küçükçekmece önündeki deprem 6.3-6.7 aralığında olacak.'' dedi. 19.08.2009 BURSA netgazete
netgazete

İnşaatçı Ali Ağaoğlu'ndan felaket senaryosu: "Kumları denizden, demirleri hurdadan çektik; muhtemel bir depremde milyonlarca insan ölebilir"

20 Ağustos 2009 Türk inşaat sektörünün önde gelen gruplarından Ağaoğlu'nun Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, 17 Ağustos depreminin 10. yıldönümü ertesinde İstanbul konut yapısına ilişkin şok açıklamalar yaptı. Olası bir depremde uzmanların açıkladığı 50 bin binadan çok daha fazlasının yıkılacağını, can kaybının ise milyonları bulabileceğini belirten Ağaoğlu, "Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. İstanbul konut inşaat sektörünü en iyi bilen isimlerden biri olarak söylüyorum ki; mevcut yapı stoğunun yüzde 70'i deprem açısından güvenli değil. 1970'li yıllarda İstanbul'un Anadolu yakasında yapılan yapıların büyük bir kısmına inşaat malzemesini ben sattım. Kumları Marmara Denizi'nden demirleri hurdadan çektik. O zamanın şartlarında en iyi malzeme buydu. Sadece biz değil tüm firmalar aynı şeyi yapıyordu. Deprem olursa İstanbul'a ordu bile giremez, ölen şanslıdır" itirafında bulundu.

Herkes böyle çalışıyordu

Referans gazetesinin haberine göre; o dönem Anadolu yakasında Bağdat Caddesi dahil olmak üzere çok sayıda inşaat yaptıklarını belirten Ağaoğlu, malzeme ve işçiliğin kaliteli olmadığına dikkat çekti. Ağaoğlu, şöyle devam etti: "En lüks semtlerdeki o süslü püslü binalar için konuşuyorum; çoğu sadece tuğla üstünde duruyor, içleri gitmiş. 1970'li yıllar, sanayağ ve benzinin karneyle alındığı zamanlardı. İbrahim Tatlıses'in dediği gibi, Urfa'da Oxford vardı da okumadık mı? Yani o dönemde en iyi malzeme onlardı. Teknoloji yoktu, betonlar kürekle karıştırıldı. Sağdan sola en az beş kere karıştırılması gerekirdi. Beton işleri de Doğulu ekiplerin elindeydi. İşçilere laf da anlatamazdık. Bir kere çevirip bırakırlardı. Yani kısaca kum kötü, malzeme kötü, işçilik kötü. Tüm firmalar böyle çalışıyordu. Belki karamsar bir tablo çiziyorum ama ilkokuldan bu yana işin içindeyim. İşin mutfağında yetişen biri olarak söylüyorum ki; mevcut yapı stoğunun yüzde 70'i deprem açısından güvenli değil. Binalar resmen iman kuvveti ile ayakta duruyor. Binaların 17 Ağustos'ta nasıl karton gibi yıkıldığını unutmamak lazım."

Belediyelere yetki verilmeli

Deprem yüzünden büyük bir kayba uğramadan 15 senelik zaman diliminde binaların Kentsel Dönüşüm Yasası ile yeniden yapılandırılabileceğini vurgulayan Ağaoğlu, bununla birlikte yasanın ek düzenlemelere ihtiyacı olduğunu ifade etti. Kentsel Dönüşüm'ün işler durumda olmadığını, planlama yetkisindeki belirsizliğin halen sürdüğünü kaydeden Ağaoğlu, belediyelere daha aktif yetkiler verilmesi gerektiğini açıkladı.
Ağaoğlu, şöyle devam etti: "Yasada ek yönetmeliklerle belediyelere planlama yetkisi verilmesi gerekiyor. Bu konuya Bakanlık düzeyinde ilgili herkese ilettik, herkes aynı fikirde ancak kimse adım atmıyor. Herkeste rant korkusu var. Ancak biz inşaat şirketleri kişiye ranttan bahsetmiyoruz, bölgeye ranttan bahsediyoruz. Bundan İstanbul halkı kazanacak. TOKİ bunu başarıyla yapıyor ama bu işin altından tek başına kalkması mümkün değil. Özel sektör de bunu vatandaşla tek başına yapamıyor."
Türkiye'deki inşaat firmalarının sermaye, bilgi birikimi ve teknolojik açıdan dünya firmaları ile boy ölçüşebilecek bir yapıda olduğunu söyleyen Ağaoğlu, deprem yönetmeliğinden sonra inşaat sektörünün artık siyah ve beyaz kadar ayrıştığını kaydetti. Ağaoğlu, "Yönetmelik öncesi binalarda mühendislik ve mimarlık adına hiçbir şey yoktu. Kalfadan bozma müteahhitlik vardı" diye konuştu.

Deniz kumu, taşıma sistemlerini çürütüyor

Ağaoğlu'nun İstanbul'daki binalarının yapımında kullanıldığını söylediği deniz kumunun, denizden çıktığı haliyle kullanılması mühendislik kurallarına aykırı. Bu kum, içinde balçık, midye kabuğu gibi organik maddeler barındırdığı ve tuzlu olduğu için beton içinde boşluk yaratıyor. Dolayısıyla deniz kumunun inşaatta kullanılabilmesi için çok iyi yıkanması ve kırma taşla karıştırılması gerekiyor. Deniz kumu sadece betona zarar vermiyor, içinde boşluk yarattığı ve suyu geçirdiği için beton içindeki demiri de çürütüp korozyona yol açıyor. Böylece binaların taşıma sistemleri de yok oluyor. İnşaat Mühendisleri Odası verilerine göre, İstanbul'da mühendislik hizmeti görmeden yapılan yapıların yüzde 70'i bu riski taşıyor.

Büyüklüğü 7 ve üzeri olacak olası bir depremde İstanbul'un durumu

* 70 bin konut yerle bir olacak.
* 70 ila 150 bin konut ağır hasar görecek.
* 250 ila 300 bin üretim tesisi zarar görecek.
* 70 ila 150 bin can kaybı, 150 ila 250 bin yaralı olacak.
* 400 bin aile evsiz kalacak.
* 70 milyar dolar maddi zarar meydana gelecek.

Ağaoğlu'nun yeniden yapılandırma önerileri

* Belediyeler'in kentsel dönüşümde planlayıcı ve organize edici durumda olması gerekiyor.
* Yönetmeliğe uygun olmayan binalar, komşu binalarla birleştirilip tek bir binada toplanabilir.
* İstanbul konutları yukarı doğru yükselir ama fiili yeşil alanlar yaratılır.
* Araçlar kapalı otoparka çekilir. Böylece hem yollar park alanı olmaktan kurtulur hem de binalar nitelikli hale gelir.

netgazete

Türkiye'nin Deprem Gerçeği

Dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer alan Türkiye, 1900 yılından bu yana 90 büyük depremle sarsıldı.

Yayına Giriş: 14.08.2009 17:13:18

Türkiye bundan 10 yıl önce, büyük bir afetle karşı karşıya kaldı.
Deprem ülkesi olduğumuzu bir kez daha hatırladık ancak bunun bilançosu çok ağır oldu.

18 bini aşkın insanımız hayatını kaybetti; geride kalanların acıları ise tarifsizdi.

Türkiye, yüzölçümünün yüzde 90'ı, nüfusunun yüzde 95'i deprem riski altında olan bir ülke.

Dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer alan Türkiye, 1900 yılından bu yana 90 büyük depremle sarsıldı. Ve resmi verilere göre 82 bin 372 kişi hayatını kaybetti.

En yıkıcısı, 1939 yılında 32 bin 962 kişinin öldüğü Erzincan depremiydi.

1942 ve 1945 yılları arasında Tokat, Samsun ve Bolu'daki depremlerde toplam 11 bin kişi can verdi.

Varto'da 1966 yılında 2 bin 396, Kütahya'da 1970 yılında bin, Diyarbakır'da 1975 yılında 2 bin 385 kişi hayatını kaybetti.

İzleyen yıllarda da, Van , Erzurum, Kars ve Erzincan'da yaşanan depremlerde 6 binin üzerinde vatandaşımız öldü.

Ve, 17 Ağustos 1999... Gölcük merkez olmak üzere bütün Marmara sarsıldı.

7,4 büyüklüğündeki deprem 18 bini aşkın can kaybı ve 20 milyar dolar zararla, yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olarak tarihe geçti. Deprem adeta yeraltından çıkıp kamuoyu gündemine oturdu.

Depremde bilinçlenmenin önemi büyük. Marmara depremi sonrası başlayan Mahalle Afet Gönüllüleri yapılanmasının yaygınlaşması da hayati önem taşıyor.

Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG) Vakfı Genel Müdürü Mustafa Elvan Cantekin, "Beş maddeden oluşan temel bilgiler ilk yardım arama kurtarma yangına müdahale afet psikolojisi ve afet bilinci konularını içeren 36 saatlik eğitim programı var...Vakfımızın 212 2965490 numaralı telini arayabilirler ve internet sitemiz var mag.org.tr başvuru yapabilirler" dedi.

Mahalle Afet Gönüllüleri şimdilik sadece Kocaeli, Yalova, İstanbul ve İzmir'de örgütlü. 74 mahallede toplam 3 bin 120 gönüllü var.

TRT

Nisan 2010 16:55
Büyük Depremin Etkileyeceği Şehirler
The Times gazetesinin haberine göre gelecekte meydana gelecek olan depremde bir milyon insan hayatını kaybedecek. İşte dünyada deprem tehdidi altındaki şehirler:

İzlanda’daki yanardağdan kaynaklanan ve Avrupa’daki hava trafiğini felç ettikten sonra Türkiye’yi de etkisi altına almaya başlayan kül ve duman bulutu, İstanbul’da deprem tehdidini gündeme getirdi.

İngiliz The Times gazetesi, Samoa, Sumatra, Haiti, Şili ve Çin’de yaşanan depremleri hatırlatarak, İzlanda’daki yanardağ olayının da dünya çapında büyük sismik faaliyetlerin meydana geldiği bir dönemde ortaya çıktığına dikkat çekti. Gazete, uzak olmayan bir gelecekte meydana gelecek bir depremin tam bir milyon insanın hayatına mal olabileceğini belirterek, Sumatra ve Tahran gibi yerlerle birlikte en fazla endişe kaynağı oluşturan şehrin İstanbul olduğunu yazdı.

Bilim adamlarının Sumatra ve Tahran’da büyük bir deprem beklediğini yazan İngiliz gazetesi, İstanbul ile ilgili olarak şu sözlere yer verdi: “Diğer bir kaygı İstanbul. Bilim adamları, Kuzey Anadolu fayının kuzeybatısında bulunan bu Türk kentinin önümüzdeki 30 yılda büyük bir deprem yaşaması olasılığını yüzde 60 olarak tahmin ediyor. İstanbul son 1500 yılda en az bir düzine ciddi depreme maruz kaldı.” The Times, bilgisayar simülasyondaki ilerlemeler ve 8 binden fazla sismoloji merkezi sayesinde bilim adamlarının depremleri tahmin etme konusunda her zamankinden daha iyi bir konumda bulunduklarını belirtirken, birçok bilim adamının en riskli yerleri belirlemek için çalışmaları yaptığını ve bazı yerlerin özellikle riskli olduğunun sanıldığını kaydetti.

Gazete bu yerleri de Sumatra, Tahran ve İstanbul olarak sıraladı.

Gazeteye konuşan sismolog Profesör John McCloskey de, sadece 2010 yılında 223 bin kişinin hayatını kaybettiğine dikkat çekerek, “Uzak olmayan bir gelecekte bir milyon insanı öldüren bir deprem görmeyi bekliyorum” dedi.

The Times, Tahran ve Kuzey Hindistan’daki geniş bir bölgesinin de sismologlarca “kırmızı alarm” bölgeleri olarak belirlendiğini hatırlatarak, buna rağmen önleyici önlemler için kaynak bulmaktaki zorluğu yaşandığına dikkat çekti. Gazete, Prof. McCloskey’nin de, “Hangi yerlerde adeta kesin gibi deprem meydana geleceğini belirleyebiliyoruz. Depremden önce Haiti’deki risk yazılmıştı. Ancak ellerimizi ceplerimize atmamız, çeyrek milyon insanın ölmesinden sonra istendi” dediğini yazdı.
aktifhaber

İstanbul'a "Depreme Hazırlan" Uyarısı

Afetler Acil Durum Komitesi, önümüzdeki 10 yılda en çok Tahran, İstanbul veya Katmandu'da olabilecek depremlerden endişe duyulduğuna dikkati çekti.

07.03.2011

İstanbul’da meydana gelebilecek bir deprem için gerekli hazırlıkların yapılması istendi.
Merkezi Londra’da olan Afetler Acil Durum Komitesi (DEC) önümüzdeki 10 yılda dünyanın, 3 ile 5 arasında büyük kentsel afetle karşı karşıya kalmayı beklemesi gerektiğine dikkat çekti.

Komite, en çok Tahran, İstanbul veya Katmandu’da olabilecek depremlerden kaygı duyulduğunu da belirtti.

DEC, Haiti’de geçen yıl meydana gelen ve 300 binden fazla insanın ölümüne yol açan depremin arkasından hazırladığı raporda, dünyayı, büyük kentsel felaketler konusunda gerekli hazırlıkları yapmaya çağırdı.

Dünyanın önümüzdeki 10 yılda 3 ile 5 arasında büyük kentsel afetle karşı karşıya kalabileceğine işaret eden DEC, yardım görevlilerinin, en çok İran’ın başkenti Tahran, İstanbul ve Nepal’in başkenti Katmandu’da meydana gelebileceği depremlerden korktuklarına dikkat çekti.

İngiliz The Independent gazetesinin haberine göre; meydana gelebilecek bir afet sırasında halen gecekondu bölgelerinde yaşayan 950 milyon insanın özellikle kırılgan olacağının altının çizildiği raporda, afet sonrası kampların oluşturulması veya geçici barınmanın sağlanmasından çok, depremden etkilenen insanların, komşu yerleşim merkezlerine yerleştirilmesine odaklanması isteniyor. TRT


Japonya’dan Türkiye’nin Faylarına Bakmak
Dr. Hayati Bice
17 Mart 2011



(NOT: Yazıda sözü edilen ve küçük örneğini gördüğünüz grafiğin büyük boyutunu şu linkte görebilirsiniz. http://www.flickr.com/photos/umre/5534022195/sizes/l/in/photostream/ )

Japonya’nın kuzeydoğu kıyılarını vuran deprem ve sonrasındaki tsunami afeti, bir anda gündemin ilk sırasına oturdu. Günlerdir depremin şiddeti, tsunaminin nasıl oluştuğu, oluşan maddi hasar, Japon halkının deprem karşısında sergilediği tutum TV’lerde konuşuluyor; köşe yazılarında konu ediliyor. Deprem sırasında hasara uğraya ve çevreye radyasyon yayılmasına yol açan Fukuşima Nükleer Reaktörü nedeniyle bu defa konuya sadece jeoloji ile ilgili bilim adamları değil nükleer fizik uzmanları da dahil oldu. Tam da bu sırada yıllardır projesi bir yılan hikâyesine dönüşen Mersin yakınlarındaki Akkuyu Nükleer Santrali inşaatı için, projenin yapımı üstlenen Ruslar ile Moskova’da 16 Mart 2011 günü anlaşma imzalanması tartışmaları depremden nükleer enerjinin güvenli olup olmadığı konusuna kaydırdı. Bu yazıda konunun deprem ekseninde konuşulmasına bir katkı olmak üzere Yalova’da ailece yaşadığımız günlerde maruz kaldığımız Marmara Depremi’nde tanık olduğum ve ülkemiz bilim çevrelerinin pratikteki durumunu çok çıplak bir gerçek halinde yansıtan acı bir anıyı paylaşmak istiyorum.

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden Bugüne

17 Ağustos 1999 geceyarısı Richter ölçümlemesine göre 7,4 şiddetindeki Gölcük merkezli Marmara depremi ülkemizi sallarken Yalova’da yaşıyorduk. Bulunduğumuz odanın duvarlarının bir karton kutu gibi oynadığı sahne hâlâ gözlerim önündedir. (O depremde hayatını kaybeden dostlarımı ve bütün insanları rahmetle anıyorum.) Deprem sonrasında bugünkü tartışmalardan çok daha şiddetli ve yoğun olarak konuşulduğu programlar, deprem bölgesinde doğal olarak büyük bir ilgi ile izleniyordu. Uzmanların en çok konuştuğu konulardan birisi de depremi önceden belirlemenin mümkün olup olmadığı idi. Eşim Jeoloji Mühendisliği okumuş olduğundan bu konular, kendi ailemiz içinde de –belki diğer depremzede ailelerden daha bilinçli bir düzeyde- konuşuluyordu. Bu ilginin yönlendirdiği merak ile izlediğimiz TV programlarının yönlendirmesi ile deprem konularının ve özellikle depremi önceden belirleme konusunun bilim yönünden nasıl araştırıldığını incelemek üzere kafa yoruyordum. O sıralarda ülkemiz için henüz yeni olan internet üzerindeki bazı kaynakları gözden geçirirken öyle bir grafik ile karşılaştım ki, dondum kaldım. (1)

O akşam ofisimden eve döndüğümde TV’lerde artık “deprem uzmanı” , “jeofizik mühendisi” vb. hiç kimseyi görmek istemediğimi büyük bir öfke ile söylediğimde eşim de çok şaşırmıştı.

Yıl 1999, Merkez İzmit, Deprem Şiddeti >7 ?

Beni bu reaksiyona sürükleyen grafik 1993 yılında yayınlanmıştı ve 1939 yılından bu yana Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda görülen 7 şiddetinden büyük depremleri gösteriyordu. (Bkz. Resim:1) Asıl can alıcı -ve benim de kanımı donduran- kısım ikisi Japon birisi Türk olan uzmanların tam 6 yıl önce Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda İzmit merkezli ve şiddeti 7’den büyük bir depremin işaretlemiş olması idi. Yaının yapıldığı 1993’ten 6 yıl sonra olacağı ‘net olarak’ işaretlenen depremin 7’den büyük olacağı belirtilirken deprem şiddeti koca bir soru işareti -“ ? ”- olarak gösterilmişti.

Eşime bu bilgiyi aktardığımda önce inanmak istemedi; fakat bilgisayarı açıp kısa adı USGS (2) olan deprem izleme websitesinin sayfasındaki bu grafiği içeren makaleyi gösterdiğimde kendilerine yıllarca Kuzey Anadolu fay Hattı hakkında ders veren akademisyenlerin nasıl olup da bu bilgiyi göz ardı ettiğini bir türlü anlayamadı. Çünkü bir kısmından ders aldığı jeoloji akademisyenlerinden hiçbirisi bu araştırmadan söz etmemişlerdi.

Deprem Olmadan Yapılması Gereken Bilinçlendirme

Madem ki böyle bir yayın 1993 yılında yapılmış ve Richter ölçeğine göre 7’den büyük İzmit merkezli bir deprem olacağı bir bilim çalışmasında işaret edilmişti; nasıl olurdu da yetkililer bu bilgiden haberdar edilmezdi? 1993 yılından depremin sallayıp yıktığı 1999 yılına kadar hiç mi kimse bu bilgiden haberdar olmaz ve ne yapıp edip bu bilgiden yetkilileri haberdar etmek için kendisini paralamazdı? Bu grafiğin yer aldığı makalenin yazarlarından birisinin bir Türk olması bu konudaki ihmalin, bilim adamlarından hiç değilse bazılarından kaynaklanmadığının somut bir kanıtı idi.

Peki sözkonusu olan vurdumduymazlık neyin nesi idi de 17 Ağustos gününe sağ giren onbinlerce insanımız 18 Ağustos’u görememişti? (3) Bu sorunun yanıtı benim için halen de meçhuldür. Aklıma gelen sadece bir kelime: İhmal… Ölümcül bir ihmal…

Deprem Bilinçliliğini Yaygınlaştırmak

Japon halkının deprem acısını TV’lerden naklen izlerken bugün geriye dönüp baktığımda ülkemizde deprem bilinçliliğinin 1999 yılına göre kıyaslanamayacak kadar artmış olduğunu teorik olarak söylemek mümkündür. Japonya’dan gelerek yaptıkları çalışma ile ülkemiz insanını 1999 depremi konusunda tam 6 yıl önce, insanlık ve bilim namusu uğrunda uyaran K. Okumurea ve T. Yoshioka isimli bilim insanları Japonya’da bir hafta önce meydana gelen depremde umarım kişisel bir zayiata uğramamış olsunlar.

Japon bilim adamlarının öncülüğünde böylesi somut bir veri ortaya konulmuşken neden halkı bilinçlendirme konusunda yetersiz kalındığı sorusuna deprem olup bittikten sonra adam gibi bir cevap verememekten kaynaklanan kızgınlığım şimdi biraz yatıştı. Aynı ihmalin ‘kaçınılmaz bir çaresizlikle beklenen’ İstanbul depremi için vade yazan bilim adamları ve gerekli önlemleri alması gerekirken hemen hiçbir somut eylem yapmayan ülkemiz yöneticilerini gördüğümde tansiyonum yine de yükseliyor…

Nasıl yükselmesin ki? Düşünebiliyor musunuz bu yıl (2011) yapılan bir bilimsel yayında İstanbul üzerine bir yıldız konulmuş “deprem merkezi” diye ve 6 yıl sonra (2017’de) Richter ölçüsüyle 7’den büyük bir deprem bekleniyor diye kayıt düşülmüş ve İstanbul’da binlerce insanının hayatını yitirdikten sonra siz bunu fark ediyorsunuz…

Siz olsanız ne yapardınız?

---------------------------------------

İletişim: atahayati@gmail.com

(1) Bu yazıya “K. Okumurea, T. Yoshioka and Ismail Kuscu, 1993, Surface Faulting on the North Anatolian Fault in These two Millennia, U.S. Geological Survey Open-file Report, 94-568, p 143-144.” künyesi ile ulaşılabilir.

http://www.geographicasia.com/tectonics/turkeyquake.html

(2) USGS: U.S. Geological Survey (Birleşik Amerika Jeolojik Araştırma Kurumu) . http://earthquake.usgs.gov/

(3) Gayrıresmi rakamlara göre 17 Ağustos 1999 depreminde 20 bin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetti.
Haber10

Büyük Marmara depreminin tarihini verdi
21 Kasım 2011

Norveç Bergen Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Jens Havskov, Van depreminin ardından korkutucu bir açıklama yaparak 30 yıl içerisinde asıl büyük depremin Marmara Bölgesinde meydana gelebileceğini ileri sürdü.

Van'da yaşanan deprem afetinin ardından deprem kabusu yeniden Türkiye'nin gündemi olurken Erzurum Atatürk Üniversitesinde bugün "Neden Büyük Depremler Tahmin Edilemiyor" adlı bir konferans düzenlendi.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Norveç Bergen Üniversitesi Jeodinamik Enstitüsünden Prof. Dr. Jens Havskov, ürkütücü açıklamalarda bulundu.

Konferansta son büyük depremlerin neden daha önceden tahmin edilemediği konuları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Jens Havskov, Van'da yaşanan depremi işaret ederek gizli fay hatlarının belirlenemediğini ve bu yüzden de o bölgelerinde deprem hazırlığı yapılmaması nedeni ile oluşan ani bir depremler sonrasında ise büyük kayıplar verildiğini dile getirdi.

Van'da ki depremin Türkiye'de belirlenen fay hatları dışında bir fay hattının kırılması ile gerçekleştiğini ifade eden Havskov, fay hattının yüzeye ve yaşam alanlarına yakın bir yerde kırıldığı için şiddetinin yüksek olduğunu dile getirdi.

Havskov, depremin değil çürük binaların öldürdüğünü dile getirerek, "Türkiye'nin her an deprem olacakmış gibi hazırlıklı bulunmayı öğrenmesi gerek" dedi.

Japonya'nın yaşadığı depremlerle artık Van'da yaşanan 7.2'lik depremi önemsemeyecek kadar tecrübeli ve bilinçli bir hale geldiklerini söyleyerek Türklerinde yaşadıkları deprem bölgelerinde bu bilinci yakalayarak evleri depreme dayanıklı bir şekle getirilmesi gerektiğini ifade etti.

"BÜYÜK DEPREM 30 YIL İÇİNDE MARMARADA MEYDANA GELECEK"
Prof. Dr. Jens Havskov, konferansta beklenen Marmara depremi ile ilgili de görüşlerini açıklayarak "İstanbul hazır olmalı" dedi.

Son zamanlarda yaşanan büyük depremlerin Marmara'da bulunan fay hatlarını etkilediğini dile getiren Havskov, 99 depreminin ardından Marmara fay hattının küçük kırılmalar yaşadığını büyük kırılmanın ise 30 yıl içerisinde gerçekleşeceğini dile getirdi. Depreme dayanıklı evler konusunda insanları uyaran Havskov, "Gerçekleşmesi beklenen bir deprem için hazırlıklı bulunulması gerekir yoksa bu kez yaşanacak Marmara depremi daha büyük kayıplara neden olabilir" diye konuştu. habertürk

İstanbul’da iki büyük deprem olabilir!
26 Ocak 2012

Marmara Denizi’nde meydana gelmesi beklenen deprem için uzman görüşü: Bu deprem, fay nasıl ve nereden kırılırsa kırılsın en kötüsü değil ama neredeyse en kötüsü olacak!


1884 Eğitim, Kültür ve Dayanışma Vakfı tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) Taşkışla binasında önceki akşam düzenlenen “Beklenen İstanbul Depremi” konulu konferansta konuşan İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör, yeni bulgular ışığında bilgiler verdi. Marmara Denizi’nde Gemlik’ten Marmara Denizi’ne uzanan fay hattının yeni bulgularla teyit edildiğinin belirlendiğini anlatan Şengör “Bu deprem, fay nasıl ve nereden kırılırsa kırılsın en kötüsü değil, ama neredeyse en kötüsü olacak” dedi.

Milliyet'in haberine göre: Şengör, İstanbul’daki büyük depremin Çınarcık çukurluğundaki diğer fayları tetikleyip 7 büyüklüğünde ikinci büyük bir deprem daha meydana getirme potansiyelinin yüksek olduğunu belirterek, “İstanbul’da iki büyük deprem meydana gelebilir” diye konuştu.

30 atom bombası

7.6 büyüklüğünde bir kırılma olması halinde çıkacak enerjinin Hiroşima’ya atılan 30 atom bombasına eşit bir güce sahip olacağını vurgulayan Şengör, İstanbul’un güneyindeki sahil kesiminin riskli olduğunu söyledi. Kentin en sağlam yerinin kuzey tarafı olduğunu kaydeden Şengör şöyle devam etti: “İstanbul’da en sağlam yer şehrin kuzeyidir. İkinci köprünün kuzeyindeki yapılar fazla etkilenmeyecek. İki köprünün arası da nispeten iyidir. Esas yıkım ve tehlike, kentin güneyindeki sahil şeridinde olacaktır. İstanbul’u 250 yılda bir büyük deprem vuruyor. Tarihsel kayıtlar bunu teyit ediyor. Bakıldığında gerçekten yaklaşık her 250 yılda bir büyük deprem meydana gelmiş. Bu deprem 50 yıl içinde olacak. Yani az çok zamanını ve nerede olacağını artık biliyoruz. 250 yılda biriken enerji 5 metrelik bir atım yaratıyor. Muazzam bir kütle 5 metre ileriye hareket ediyor. Bu muazzam kütleyi hareket ettirecek enerji de muazzam bir enerji. İstanbul depremden sonra kuzeydeki Laz balıkçılara kalacak. Ülkedeki ekonomik bağımsızlık elden gidecektir, bu kaçınılmazdır.”

Batı Anadolu uzuyor

Şengör, İstanbul’u 250 yılda bir büyük depremin vurduğunu, 1509 depreminin kenti ne hale soktuğunu bildiklerini belirterek, “O büyük depremde Topkapı Sarayı’ndaki Enderun yıkıldı. Haliç’teki donanma battı. Dalgalar surları aştı. Padişah II. Bayazid Edirne’ye kaçtı. Ama deprem orada da onu buldu” dedi. Ege Denizi’nin dünyanın en sismik ve en faal yeri olduğunu anlatan Şengör, “Anadolu batıya her yıl 2.5 santim hareket ediyor. Eğer fay takılmasa yani kilitlenmese bir sorun olmadan hareket devam edecek. Ancak takılıyor ve kilitleniyor. Anadolu kıtası hareket ederken fay hareket etmiyor. Bu hareketsizlik enerji birikimine yol açıyor. Ve büyük depremler yaratıyor. Aynı şekilde Anadolu’nun batısı da kuzeyden güneye her yıl 3 santim uzuyor. Yani siz Bodrum’a giderken her yıl yolu 3 santim uzatmış oluyorsunuz” diye konuştu.

Gemlik-Armutlu Yarımadası’ndan Marmara Denizi’ne uzanan ikinci fayın varlığının yeni bulgularla da teyit edildiğini belirten Şengör, “Kuzey Marmara’daki ana faydan sonra Marmara Denizi’nde ikinci fayın varlığı da teyit edilmiş oldu. Bu fayın varlığını biliyorduk ama teyit etmiş olduk. Yakında bununla ilgili bir makale yayımlanacak. Bir de güneyde Bursa’dan geçen bir fay daha var. Bu fay da 1000 yıldır sessiz bir fay. Tabii bizim en çok korktuğumuz ve kırılmasını beklediğimiz fay, Marmara‘nın kuzeyinden geçen ana faydır” dedi.

Bizi test edecek

Marmara’da faylar üzerinde gaz çıkışlarının sürdüğüne işaret eden Prof. Şengör, helyum gazının direkt mağma tabakasının içinden, yani arzın içinden geldiğini söyledi. Şengör, beklenen depremin ciddi bir bela, ama ele alınabilir bir bela olduğunu vurgulayarak, “İstanbul depremi, Atatürk’ün muasır medeniyet seviyesini yakalayıp yakalayamadığımızın bir testi olacak” diye konuştu.
haber10


Oğuz Gündoğdu: "Marmara fayları geriliyor"
25 Mart 2012



Milliyet'in haberi:

Korkutan deprem uyarısı!

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Marmara'da 1,5 yıldan beri deprem hareketliliği yaşandığını belirterek, “Bunların hepsi bize fayın gerildiğini söylüyor” dedi.

Gündoğdu, 17 Ağustos 1999'da yaşanan deprem nedeniyle Marmara'da beklenen depremlerin güncelliğini her zaman koruduğunu söyledi.

Marmara'daki depremlerin tarihini incelediklerini kaydeden Gündoğdu, “Tek bir fay üzerinde, birkaç deprem değil de birçok yerinde oluşacak, yine yıkıcı olabilecek depremler olacağını tahmin ediyoruz. Ama en büyüğü o beklediğimiz kuzey tarafta ve o yüzden Marmara her zaman gündemde. Çünkü medya orada, ekonominin en nitelikli kısmı orada, bu nedenle önem sayısı fazla” şeklinde konuştu.

İstanbul'da depremin bazen kıpırdadığını ama tam anlamıyla uyanmadığını ifade eden Gündoğdu, 17 Ağustos 1999'daki deprem nedeniyle büyük bir enerjinin açığa çıktığını hatırlattı.

Depremde ortaya çıkan enerjinin fayları harekete geçirme konusunda zorladığını anlatan Gündoğdu, “1,5 yıldır Marmara hareketli, küçük depremleri takip ettiğimiz için biliyoruz. Bunların hepsi bize fayın gerildiğini söylüyor. Gerilmenin ciddi noktalara gelmesi an meselesi. Ölçtüğümüz bazı parametreler var, onlarda çok ciddi değişiklik görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Van depreminin beklenmeyen bir gelişme olduğunu anlatan Gündoğdu, depremin öncesinde yüzeyde hiç belirti bulunmadığına dikkati çekti.

Gündoğdu, depremin yüzeyin altında oluştuğunu kaydederek, “Van'ın değişik bir yapılanması da var. Yakın geçmişte olduğu için halen gündemimizde. Çünkü ezber bozan bir deprem. Beklentimiz dışında bir depremdi, onu anlamaya çalışıyoruz. Van'da deprem oldu, bu depremler diğer fayları da etkiliyor, artçı şoklar bunu ifade ediyor” dedi.

Kentsel Dönüşüm Yasası İstanbul'un Zeytinburnu ilçesindeki kentsel dönüşüm çalışmalarını da yakından takip ettiğini belirten Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: “Orada neler yapılamadı? sorusunun cevabını aramak lazım. Oradaki çalışmaları var olduğundan beri takip ediyorum. 'Burada tehlikedesiniz' deyip de otel yapmamak lazım. Deniz kenarına otel yapıldı, arkasından çok katlı binalar yapılıyor. Bunlara izin vermemek gerekiyor. Kentsel Dönüşüm Yasası'nı da bir an önce çıkarmak gerekiyor. O zaman bir düzen gelmiş olacak. Türkiye'nin imar planı da taslak halindeydi aldığımız haberlere göre, o da Meclis'e geldi, iyi bir aşamada, onsuz olmaz. Elinizde bir yasa, dayanak lazım.”

Amerika'dan İstabul'un Deprem Haritası
20 Nisan 2012



İstanbul’un deprem senaryosuna göre sallantı haritasını çıkarıldı.

ABD Jeolojik Araştırmalar Dairesi (USGS), California’da yaşayan Türk bilimadamı Dr. Erol Kalkan’ın önderliğinde, İstanbul’un karşılaşabileceği 6 farklı senaryoya göre kentin deprem haritasını hazırladı.
1999 Kocaeli depremine kıyasla kentin hangi bölgesinin ne kadar sarsıntı yaşayacağını belirledi.

6 FARKLI DEPREM SENARYOSU TABLOSU

Haritalarda, Mamara’daki fayların kırılma şekillerine göre İstanbul’un yaşayacağı olası sarsıntının 1999 Kocaeli Depremi ile kıyaslaması yapılıyor.
0.1’den 10’a kadar dereceler renklerle ifade ediliyor. Mavi bölgeler, 1999’daki sarsıntının 0.1-1 katını ifade ettiğinden, buralar Kocaeli’nden daha az bir sarsıntı yaşayacak anlamına geliyor.
Ancak sarıdan kırmızıya uzanan renk skalası 1999 Depremi’nin 1-10 katı bir sarsıntı ifade ediyor ki, ton koyulaştıkça sarsıntı Kocaeli Depremi’ni kat kat aşacak anlamına geliyor.
(Kaynak: Hürriyet)

Marmara Ereğlisi'nde 5.1 büyüklüğünde deprem
08 Haziran 2012 |
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi'nden alınan bilgiye göre, Marmara Ereğlisi ilçe merkezinin 14 kilometre güneyinde, saat 23.54'te, 5.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Sarsıntı, İstanbul başta olmak üzere çevre illerden de hissedildi.
haber1001

Japonlardan deprem uyarısı"Bir kaç yıl içinde Marmara Denizi'nde 7-7.5 büyüklüğünde deprem bekliyoruz."
06 Mart 2013



Bursa'da konuşan Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) Afet Yönetim Uzmanı Fumio Kaneko, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Marmara Denizi'nde 7-7,5 büyüklüğünde deprem beklediklerini söyledi. 2006'dan beri Kandilli Rasathanesi'nde Marmara Depremi'ni araştırdığını belirten Kaneko, Milli Eğitim Bakanlığı ile JICA işbirliğiyle okullarda düzenlenen tatbikatların ise yeterli olmadığını belirtti.

TSUNAMİ BEKLENİYOR

Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde İstanbul yakınlarında Marmara Denizi'nde bir deprem olma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade eden JICA Afet Yönetim Uzmanı Fumio Kaneko, depremin 7-7,5 büyüklüğünden fazla olmayacağını belirtti.

Olası depremde can kaybının şehre göre değişebileceğinin altını çizen Kaneko, "İstanbul yakınlarında birçok bilim adamı yakın zamanda deprem olmasını bekliyor. Muhtemel depremin büyüklüğü 7 ile 7,5 büyüklüğünde olacaktır. Tabi deprem denizde meydana geleceği için tsunami etkisi oluşturacaktır. İstanbul daha çok etkilenecektir, ama Bursa da tsunamiden etkilenecektir. Japonya'da iki sene önceki tsunamide dalgalar 10 metreyi aşmıştı. İstanbul ve Bursa'daki deprem sonrası meydana gelecek tsunamide dalgalar çok yüksek olmaz. Deprem, Marmara Denizi'nde olacağı için dalgalar Bursa'ya çok şiddetli gelmez, İstanbul daha çok etkilenecektir" diye konuştu.
trt

Karadeniz'de 4,5 büyüklüğündeki deprem İstanbul'da da hissedildi
19 Mart 2013
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden alınan bilgiye göre, saat 14.44'te merkez üssü Karadeniz olan İstanbul Boğazı açıklarında 4.5 büyüklüğünde deprem kaydedildi.

Boğaza 108 kilometre uzaklıkta ve deniz tabanının 34 kilometre altında gerçekleyen sarsıntı, İstanbul ve Kocaeli'den de hissedildi.
TRT
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> AKTUALİTE Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com