EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Hortum Davaları

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Cum May 30, 2008 11:31 pm    Mesaj konusu: Hortum Davaları Alıntıyla Cevap Gönder

Ali Balkaner de Tahliye Oldu
14 Nisan 2009
Yurtbank'ın eski sahibi Ali Avni Balkaner, tahliye oldu...

Yurtbank'ın eski sahibi Ali Avni Balkaner, ''zimmet'' suçundan yargılandığı davada, 16 yıl 8 ay hapis ve adli para cezasına çarptırıldı. Mahkeme, tutuklu kaldığı süre ve sağlık sorunlarını göz önünde bulundurarak Balkaner'in 1 milyon 500 bin TL kefaletle tahliye edilmesini kararlaştırdı.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, Balkaner ile avukatları İnci Batuk, Ahmet Cevdet Kaya ve Ali Rıza Dizdar katıldı. Duruşmada müdahil BDDK avukatı Demet Arslaner Keklikkıran ve TMSF avukatı Yeter Ünal da hazır bulundu.

Mahkemeye bazı belgeler sunan sanık avukatı Batuk, bankanın bazı işlemleri sebebiyle müvekkilinin 29 Eylül 2000'de kendi rızasıyla TMSF'ye ödeme teklifinde bulunduğunu, ancak bunun kabul edilmediğini ve değerlendirmeye dahi alınmadığını ileri sürdü.

Bu tavrın, müvekkilinin suç kastı ile hareket etmediğini ortaya koyduğunu savunan Batuk, bunun mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmasını talep etti.

Sanık Balkaner ise Yurtbank'a el konulmadan önce bazı kişilerin kendisinden taleplerde bulunduğunu öne sürerek, şunları söyledi:

''Ben de bunları anlatmak üzere merhum Mehmet Gül aracılığıyla Devlet Bahçeli ile görüştüm. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'e konuyu arz ettim. Kendileri, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söylediler. Fakat daha sonraki gelişmeler sonucunda bankama el koydular. Öncelikle bu el koyma hukuka aykırıdır. Çünkü iz bedel olarak gözüken miktarları ve değerleri hiç dikkate almadılar. O zaman da banka tabii ki zararda gözüktü. Oysa bankasından kendi menfaatine tek kuruş para almayan ve bankası dolu olan tek banka sahibi benim. Bankanın zararına karşılık teminat veren ilk kişi de benim. Verdiğim teminatlarla ilgili hiçbir inceleme de yapılmamıştır.''

''TMSF'nin bazı bilgileri saklaması nedeniyle mahkemede sanık olarak yargılandığını'' ileri süren Balkaner, bankasının içinin dolu olduğunu, ancak şimdi bankanın içinin boşaltılmaya başlandığını iddia etti.

Balkaner, TMSF'nin el koyduğu ''Asyapı'' adlı şirketine ait Bayramoğlu'ndaki arsaya TMSF tarafından 2005'te 15 milyon TL değer biçildiğini, ancak Emlak Bankası ile yaptığı protokolle söz konusu arsadan 650 milyon TL gelir elde edeceğini söyledi.

Emlak Bankası ile yaptığı protokol metnini mahkeme heyetine sunduktan sonra savunmasına devam eden Balkaner, Bakırköy'de 2 arsası bulunduğunu, borçlarını karşılayacak değerde olan bu iki arsaya ise TMSF tarafından hazırlanan dosyada yer verilmediğini vurguladı.

Balkaner, TMSF'ye borçlarını ödemek için çeşitli kez girişimlerde bulunduğunu, ancak herhangi bir cevap alamadığını sözlerine ekleyerek, tahliyesini talep etti.

KARAR

Duruşmaya verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, Balkaner'in, 2 Nisan 1999'da kendi şirketlerine 2 milyon dolar kredi kullandırarak haksız mal edindiğini, ancak eylemin Bankalar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 23 Haziran 1999'dan önce işlenmiş olması sebebiyle kullandırılan kredinin toplam zimmet tutarına dahil edilmeyeceğini kaydetti.

Sanığın kendi şirketlerine 25 Ekim ve 16 Kasım 1999'da da kredi kullandırarak Yurtbank'ı zarara uğrattığına karar veren mahkeme heyeti, Balkaner'in bankaya 4 milyon 881 bin 950 TL ödemesini kararlaştırdı.

Sanığın zimmet suçunu işlediğine karar veren mahkeme heyeti, suçun işlenişindeki yöntem ve araçları, olayda sanığın haksız yarar sağladığını ve zararın büyüklüğünü dikkate alarak, Balkaner'e 16 yıl 8 ay hapis ve 66 bin 666 TL adli para cezası verdi.

Tutuklu kaldığı süre ve sağlık sorunlarını dikkate alarak Balkaner'in 1 milyon 500 bin TL kefaletle tahliye edilmesini kararlaştıran mahkeme heyeti, Balkaner'e yurt dışına çıkış yasağı da koydu.
aktifhaber

1.5 milyon lira kefaleti ödedi, Balkaner serbest
23:40 - istanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Yurtbank'ın eski sahibi Ali Avni Balkaner'i 14 Nisan günü "zimmet" suçundan 16 yıl 8 ay hapis ve 66 bin 666 lira para cezasına çarptırmıştı. Ancak mahkeme, Balkaner'in tutuklu kaldığı süreyi, sabit ikametgah sahibi olması ve ileri sürülen sağlık nedenlerini de göz önüne alarak 1 milyon 500 bin lira kefalet yatırılması karşılığında tahliyesine karar vermişti. Balkaner'in avukatları dün defterdarlığa kefalet ücretini yatırarak makbuzu İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sundular. Mahkeme, kefaletin ödendiğine dair yazıyı cezaevine gönderdi. Balkaner yaklaşık 4 yıldır cezaevinde bulunuyordu. 20.04.2009 İSTANBUL netgazete


Uzan ailesi yine hakim karşısında

GP lideri Cem Uzan, babası Kemal Uzan, kardeşleri Murat Hakan Uzan ve Ayşegül Uzan (Akay) ile amcaları Yavuz Uzan ve Bahattin Uzan'ın da aralarında bulunduğu 33 sanıklı davaya bugün devam edildi.
30 Mayıs 2008 20:45

Genç Parti (GP) Genel Başkanı Cem Uzan, babası Kemal Uzan, kardeşleri Murat Hakan Uzan ve Ayşegül Uzan (Akay) ile amcaları Yavuz Uzan ve Bahattin Uzan'ın da aralarında bulunduğu 33 sanığın, ''suç işlemek için örgüt kurmak ve bu örgüte üye olmak'', ''zimmet'', ''nitelikli dolandırıcılık'' ve ''devlete karşı dolandırıcılık'' suçlarından yargılanmasına devam edildi.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinde, sanık sayısının fazlalığı nedeniyle ilk oturumu dün yapılan ve bugün gerçekleştirilen oturumla sona eren duruşmaya, başka suçtan tutuklu Bahattin Uzan, Tacettin Pak ve Mustafa Akar ile Ayşegül Uzan'ın da aralarında bulunduğu 24 tutuksuz sanık katıldı.

Cem Uzan'ın da aralarında bulunduğu davanın 6 tutuksuz sanığı ise duruşmaya gelmedi.

Bu davanın tutuksuz sanıkları olan ancak başka dava kapsamında aranan Kemal, Yavuz ve Hakan Uzan da yakalanamadıkları için duruşmada hazır edilemedi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Ertuğrul Tokalakoğlu, önceki duruşmada sunulan reddi hakim taleplerinin İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesince 10 Nisan'da, ayrıca sanıklardan Cem Uzan'ın avukatlarının karara itirazlarının da İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla 15 Mayıs'ta reddedildiğini tutanağa yazdırdı.

Tokalakoğlu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ve Müflis Türkiye İmar Bankası avukatlarının davaya müdahil olma taleplerini, suçtan zarar görmüş olmaları ihtimalini göz önüne alarak kabul etti. Tokalakoğlu, bazı mağdur avukatlarının duruşmaya müdahil olma talebinin de esasa ilişkin delillerin toplanmasının ardından değerlendirileceğini kaydetti.

-BAHATTİN UZAN: ''HER ŞEYİN SAHİBİ KEMAL UZAN''-

Duruşmada ifadesi alınan Bahattin Uzan, daha önce yargılandığı ''zimmet'' ve başka suçlardan mahkum olduğunu belirterek, mahkeme kararında geçen ''zimmet'' miktarı içinde, İmarbank Off-Shore Limited Şirketi kaynaklarından intikal eden 655 trilyon tutarındaki paranın da yer aldığını ve aynı miktardan dolayı başka bir suçla yargılanmasının doğru olmadığını söyledi.

Hakkında daha önce verilen mahkumiyet kararını da kabul etmediğini ve söz konusu karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yaptığını kaydeden Uzan, İmarbank Off-Shore Limited ile hukuki veya fiili herhangi bir irtibatının olmadığını savundu.

Uzan, İmarbank Off-Shore limitedin hisselerinin devredildiği bir şirkette yönetici olduğuna dair yapılan tespitleri de yalanladı.

Yönetici olduğuna dair herhangi bir belge imzalamadığını ve yabancı bir ülkede kurulan söz konusu şirkete nasıl yönetici olduğunu bilmediğini anlatan Uzan, şöyle devam etti:

''Merkez Yatırım A.Ş.'deki yöneticiliğim, daha önce izah ettiğim gibi, sadece bir ihaleye girmek için benim kağıt üzerinde olduğum bir yöneticiliktir. Orada yapılan işlemlerden bilfiil haberdar olmadığımı belirtmiştim. Kaldı ki Merkez Yatırım A.Ş'deki hisse miktarımın da çok az olduğu kayıtlarda mevcuttur. Ben Uzan grubunda, inşaat işleriyle uğraşan şirketlerle ilgilenen kişi konumundayım. Bankacılık faaliyetim yoktur. Merkez Yatırım A.Ş'de gerçekleştirilen fiili durumlardan haberdar değilim. Merkez Yatırım A.Ş.'nin yönetim kurulu başkanı da Kemal Uzan'dır.''

Mahkeme Başkanı Ertuğrul Tokalakoğlu'nun, '' Uzan ailesiyle ilişkisini'' sorduğu Bahattin Uzan, ''Uzan ailesinin bir ferdi olarak belirtmek isterim ki her şeyin sahibi olan kişi Kemal Uzan'dır'' dedi.

Yavuz Uzan ve kendisinin Kemal Uzan tarafından işe alınmış kişiler sayıldıklarını ve kendilerine görevi verenin Kemal Uzan olduğunu belirten Uzan, ailenin yapısı itibariyle Hakan ve Cengiz Uzan'ın kendisine bir görev vermelerinin söz konusu olmadığını dile getirdi. Bahattin Uzan, 1995 yılından itibaren Hakan ve Cengiz Uzan ile görüşmediğini ve bu kişilerle hiçbir irtibatının olmadığını, Ayşegül Uzan'ı ise çok uzun yıllardan beri görmediğini savundu.

Kemal Uzan'ın eşi olan Melahat Uzan ile yılda bir veya iki defa görüştüğünü anlatan Uzan, ''Ayşegül ve Melahat Uzan'ın bu olaylardan sorumlu gösterilmeleri doğru değildir. Şirketlerle veya işlerle fiilen hiçbir ilgileri yoktur. Sadece kağıt üzerinde hissedar olan kişilerdir'' diye konuştu.

Uzan, üzerine atılı dolandırıcılık suçlarını kabul etmediğini de sözlerine ekledi.

-AYŞEGÜL UZAN-

Duruşmanın ikinci gün yapılan oturumuna, sonradan katılan Ayşegül Uzan da hiç bir şekilde, iddianamede belirtilen bankalara veya şirketlere bilfiil giderek çalışan biri olmadığını ve bulunduğu mekandan çıkıp çalışma ortamına girmediğini belirterek, üzerine atılı suçları kabul etmediğini söyledi.

Uzan grubuna ait birçok şirkette yönetim kurulu üyesi ve bazı şirketlerde de başkan vekili olarak gözüktüğünü doğrulayan Uzan, bu işlemlerin babası Kemal Uzan tarafından gerçekleştirildiğini, sadece kayıtlarda yönetim kurulunda gözüktüğünü ve şirketlerle fiili bir bağlantısının olmadığını anlattı.

Mahkeme başkanı Ertuğrul Tokalakoğlu'nun ''Uzan şirketlerinin yapısı ve aile bağları'' ile ilgili sorularını da yanıtlayan Uzan, İmar Bankası, ona bağlı kuruluşlar ve şirketlerin gerçek yapılaşmasına ilişkin bir bilgisinin olmadığını ifade etti. Ayşegül Uzan, ''Diğer sanıklar Yavuz, Hakan, Bahattin ve Cem Uzan haklarında, bu olaydaki konumlarıyla ilgili olarak mahkemeye bir şey analatacak durumda değilim. Çünkü ben işlerin içerisine hiçbir zaman girmedim, babam beni bu ortama sokmamıştır. Neler olduğunu da bilmiyorum'' şeklinde konuştu.

-MAAŞ ARTIŞI İÇİN YÖNETİCİLİK-

Duruşmada ifade veren başka suçtan tutuklu sanıklardan Tacettin Pak da el konulana kadar bankada mevduattan sorumlu genel müdür yardımcılığı görevini yaptığını ve bu görev haricinde İmarbank Off-Shore Limited'de herhangi bir görevinin olmadığını belirterek, mevduatların İmarbank Off-Shore Limited'e aktarılması veya yatırılması şeklinde suçlamaları kabul etmediğini ve bunlarla ilgisinin bulunmadığını söyledi.

Soru üzerine, Çukurova Elektrik şirketinde yönetim kurulu üyesi olarak çalıştığını doğrulayan Pak, o tarihlerde maaşlarının yeterli olmadığını, kendilerine bu tip şirketlerde yönetim kurulu üyeliği görevinin verildiğini ve bu görev yazısının sekreter tarafından bildirildiğini ifade etti. Pak, biraz daha fazla maaş alma düşüncesiyle yöneticilik belgelerini imzaladıklarını ve bu şekilde Uzan grubu şirketlerine yönetim kurulu üyesi olduklarını sözlerine ekledi.

-''BİLDİRİLİ'' HİSSEDARLIK-

Tutuksuz yargılanan sanık Mehmet Balık da Rumeli Çimento Fabrikası'nda genel müdür yardımcısı olarak çalıştığını ve mali konularla ilgili olmadığı halde bu dönemde kendisine İmarbank Off-Shore Limited'de hissedar olduğunun bir yazıyla bildirildiğini ve bildiriyle birlikte yazının yanında tarihsiz olarak ''hissenin geri alınması'' hususundaki yazıyı da imzaladığını dile getirdi.

Balık, İmarbank Off-Shore Limited'e gelen bildiriye imza atmak dışında fiilen hiç bir faaliyetinin olmadığını vurgulayarak, Kepez Elektrik şirketinde 2001 yılına kadar yönetim kurulu üyesi olduğuna dair bir yazının da yine aynı şekilde kendisine bildirildiğini ve söz konusu şirkette de fiili olarak çalışmadığını dile getirdi.

Balık, yönetim kurulu üyesi olduğu Kepez Elektrik şirketinde bilfiil çalışmadığını ve hiçbir toplantıya katılmadığını belirterek, ''Sadece tutanaklar geliyordu, ben de imzalıyordum. Ayrıca Gümüşhane Çimento Sanayi şirketinde nasıl yönetim kurulu üyesi olduğumu bilmiyorum. Ancak öğrendikten sonra hemen istifa ettim'' diye konuştu.

Duruşmada ifadesi alınan tutuksuz sanıklardan ve eski İmarbank Off-Shore Limited genel müdürü olan Raife Aynur da görev yaptığı süre içerisinde, KKTC'de kurulu İmarbank Off-Shore Limited'de müşterilerin hesaplarının açılmasının tamamen yasal olduğunu ve müşteri talimatlarına göre yapıldığını söyledi. Aynur, İmar Bankası'nın kendi mevduatının İmarbank Off-Shore Limited'e depo edilmesi işlemleriyle bir ilgisinin olmadığını da ifade etti.

Duruşmada söz alan diğer sanıklar da üzerlerine atılı suçları kabul etmedikleri beyanında bulundu.

Mahkeme Başkanı Ertuğrul Tokalakoğlu'nun sorularını yanıtlayan sanıklar, Uzan grubu firmalarındaki çalışma pozisyonları ve görevleri ve Uzan ailesiyle ilişkilerini anlattı.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan Mustafa Akar'ın cezaevinden gönderdiği ''İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararına itiraz dilekçesinin'' incelenmesi için, dava dosyasının İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi.

Sanıklardan Melahat Uzan'ın davet edilerek ifadesinin alınmasının beklenmesine hükmeden heyet, taraflara ve avukatlara davaya ilişkin yeni delilleri dosyaya sunmaları için süre vermeyi kararlaştırarak, duruşmayı erteledi.

-İDDİANAMEDEN-

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, suç konusu olduğu iddia edilen işlemler ayrıntılarıyla anlatılarak, İmarbank Off-Shore Limited Şirketine 1 Ocak 2003 ile 3 Temmuz 2003 tarihleri arasında 31 bin 331 mağdurun toplam 410 milyon 495 bin 126 YTL, 16 milyon 53 bin 828 dolar ve 5 milyon 503 bin 430 avro, 1113 mağdurun 33 milyon 318 bin 692 YTL, 78 müştekinin de 4 milyon 111 bin 594 YTL yatırdığı bildiriliyor.

Şüphelilerin, toplam 32 bin 444 mağdur ve 78 müştekiden toplanan bu paraları, kredi adı altında Uzan Grubu firmalara aktararak ve geri ödemeyerek dolandırıcılık yaptıkları öne sürülen iddianamede, Uzan ailesi üyelerinin kaçmaya karar vermeleri üzerine şüphelilerin , 3 Haziran ile 3 Temmuz 2003'te bu mağdurlardan 10 bin 153'ünün paralarını İmarbank Off-Shore Limited'den İmar Bankası T.A.Ş mevduatına dönüştürdüklerine dikkat çekiliyor.

İddianamede, bu işlemle mağdurların paralarının, TMSF güvencesine sokularak ödettirilmesinin ve Uzan ailesine karşı mudilerde husumet oluşmasının engellenmesinin amaçlandığı ve bu işlemin ''devlete karşı dolandırıcılık'' suçunu oluşturduğu vurgulanarak, İmarbank Off-Shore Limited'deki paraların çeşitli yöntemlerle Uzan Grubu firmalara aktarılıp kullanılmasıyla da ''zimmet'' suçunun oluştuğu belirtiliyor.

Kemal Uzan, Yavuz Uzan, Murat Hakan Uzan ve Cem Uzan'ın, ''suç işlemek için örgüt kurmak'', ''nitelikli dolandırıcılık'' ve ''devlete karşı dolandırıcılık'' suçlarından 9 ile 31'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, aynı kişilerin ''zimmet'' suçundan ayrıca 21'er yıldan az olmamak üzere hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

Ayşegül Uzan'ın da aralarında bulunduğu 21 şüphelinin, ''suç işlemek için kurulan örgüte üye olmak'', ''nitelikli dolandırıcılık'' ve ''devlete karşı dolandırıcılık'' suçlarından 8 ile 28'er yıl arasında hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, bu kişilerin de ''zimmet'' suçundan 21'er yıldan az olmamak üzere hapis cezası talebinde bulunuluyor.

İddianamede, diğer 8 sanığın da ''nitelikli dolandırıcılık'' ve ''devlete karşı dolandırıcılık'' suçlarından 7 ile 25'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor
haber7

İsviçre bankalarındaki paralar, 5 yılda alınabildi! Uzan'ın 196 milyon Doları; Fon, Motorola, Nokia'da

13 Mayıs 2009 Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Uzan Grubu Şirketlerinin İsviçre'deki hesaplarından 196 milyon doların fon hesaplarına geçtiğini duyurdu.
TMSF'den konu ile ilgili yapılan açıklamada, Fonun batık banka hakim ortaklarından olan Fon alacaklarının tahsili amacıyla sadece Türkiye'de değil, yurtdışında da etkin takip ve tahsil çalışmaları yürüttüğü belirtildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Kamuoyunun da yakından takip ettiği gibi T. İmar Bankası A.Ş. hakim ortaklarının (Uzan Grubu) İsviçre'de tespit edilen varlıklarının Türkiye'ye getirilmesi için yaklaşık 5 yıldır yoğun bir hukuki çalışma yapılmaktaydı.
Uzan Grubu şirketleri ve Uzan Ailesi adına İsviçre bankalarında bulunan ve İsviçre Federal Savcılığı tarafından tedbir konulan para ve varlıkların Türkiye'ye getirilmesi için yapılan hukuki çalışmalar başarı ile tamamlanarak ilk etapta 196 milyon 453 bin USD, Ziraat Bankası'nın İstanbul Gayrettepe Şubesi'ndeki TMSF hesaplarına aktarılmış bulunmaktadır.
Uzan Grubu şirketleri ve ailesinin İsviçre'deki hesapları üzerinde İsviçre Federal Savcılığı'nın tedbir kararı ile birlikte, Motorola ve Nokia şirketlerinin de hak iddiaları bulunmaktaydı. Sözkonusu şirketler ABD mahkemelerinden Uzan Ailesi aleyhine aldıkları kararı İsviçre makamlarına sunmuş ve kabul edilmişti. İsviçre Federal Savcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında hesaplara İsviçre Devleti tarafından el konulması riski bulunmaktaydı. Hak iddia eden tarafların uzlaşması yahut uzun ve sonucu belirsiz bir hukuk sürecini göze almaları gerekiyordu.
Motorola ve Nokia şirketleri ile yapılan müzakereler sonucunda, daha önce uygulanan Telsim satışındaki paylaşım oranının, İsviçre'de tespit edilen Uzan varlıkları için de uygulanması konusunda uzlaşmaya varıldı. Buna göre, hesaplardaki para ve varlıkların yüzde 72,5'inin TMSF'ye, yüzde 27,5'inin ise bu iki şirkete verilmesi kararlaştırıldı. Alacaklıların uzlaşması üzerine, İsviçre Federal Savcılığı hesaplardaki tedbirini kaldırarak Uzan Grubu şirketlerinin para ve varlıklarının uzlaşılan alacaklıların hesaplarına aktırılmasına izin verdi.
TMSF, kanunların kendisine tanıdığı yetkiler çerçevesinde kamu alacakların tahsili için, Türkiye'de olduğu kadar, uluslararası alanda da hukuki çabalarını aynı etkinlikle sürdürecektir." .

netgazete

Uzan'ın Libananco Hayali Bitti
30 Mayıs 2009 09:10

Cem Uzan, Libananco üzerinden Türkiye aleyhine 10.1 milyar dolarlık dava açmıştı ama mahkemede önüne konan iletişim tespit tutanakları, şok etti..

ÇEAŞ ve Kepez’in eski sahibi Cem Uzan’ın, bu şirketler için 10 milyar dolarlık dava açan Libananco ile mail’leştiği belirlendi.

Genç Parti Lideri Cem Uzan’ın, Türkiye aleyhine 10.1 milyar dolarlık tahkim davası açan Güney Kıbrıs merkezli Libananco şirketinin avukatları ile ‘e-posta’ aracılığı ile haberleştiği tespit edildi. Türkiye, Libananco’nun Uzan’ın paravan şirketi olduğunu kanıtlamak için, Cem Uzan’ın Libananco’nun avukatları ile yaptığı görüşmelerin belgelerini mahkemeye sundu.

Mahkemeye sunulan belgeler karşısında şaşıran Uzan, mahkemeden iletişim tespitlerinin geçersiz sayılmasını istedi. Merkezi Güney Kıbrıs’ta bulunan Libananco adlı şirketin Türkiye aleyhine açtığı 10.1 milyar dolarlık tahkim davasında son viraja girilirken, Türkiye’nin mahkemeye Cem Uzan ile Libananco arasındaki bağlantıya ilişkin önemli bilgi ve belgeler sunduğu bildirildi.

ŞİRKETE TALİMATLAR YAĞDIRDI

CEM Uzan’ın, teknik takipten kurtulmak için Libanonco avukatlarıyla yaptığı haberleşmeyi internet üzerinden sağladığı ve avukatlarla dava ile ilgili olarak görüş alışverişinde bulunduğu, hatta dava süreci ile ilgili talimatlar bile verdiği bildirildi.

Avukatları itiraz etti

Libananco’nun avukatları ile görüşme kayıtlarının mahkemeye sunulması üzerine Uzan’ın, kayıtların hukuka aykırı olduğunu öne sürerek, delil kabul edilmemesini talep ettiği öğrenildi. Türkiye ise ‘Cem Uzan kara para aklama suçu çerçevesinde teknik takip altında tutulmaktadır. Hiçbir avukatın izlenmesi söz konusu değildir. Uluslararası hukuk kuralları da kara para aklanması suçu için teknik takip yapılamasına izin veriyor’ cevabını verdi.

Haber: Hüseyin Özay/Star

Demirel'in Zulası Ortaya Çıktı

22 Haziran 2009 11:50Batık bankacıların yurtdışındaki paralarının yıllardır izini süren TMSF, Uzan Ailesinin ardından Murat Demirel'in sakladığı paraları da buldu...

Batık bankacıların yurtdışındaki paralarının yıllardır izini süren Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Uzan Ailesinin İsviçre'deki UBS ve JP Morgan'da sakladığı 196.5 milyon dolarından sonra bu kez de Murat Demirel'in Cayman Adalarında sakladığı 30 milyon doları Türkiye'ye kazandırdı.

BİLEK GÜREŞİNE DÖNDÜ

Murat Demirel'in sahibi olduğu Egebank, 1999 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmişti. Devir tarihi itibarıyla 1.1 milyar dolar zararı bulunan bankanın sahipleri ile TMSF arasında 10 yıldır süren hukuk mücadelesi kelimenin tam anlamıyla bilek güreşine dönüşmüş durumda.

Bu yüzden 2008 sonu itibarıyla fonun Demirel'den tahsil edebildiği para ancak 131.5 milyon dolara ulaşabildi. 2005 yılındayasadışı yollardan Bulgaristan'a geçmeye çalışırken tutuklanan Murat Demirel'in üzerinden bazı banka ve hesaplara ait dekontlar çıktı.

Belgeleri incelemeye alan hukukçular, Demirel'in Egebank'tan kaçırdığı paraların bir bölümünü İsviçre'de bulunan bir banka şubesine transfer ettiğini belirledi. İncelemeler sonrasında bu bankanın Amerikalı yatırım bankası Merrill Lynch olduğu anlaşıldı ve İsviçre makamlarından bu konuda bilgi talep edildi.

Gelen cevap ise olayları daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. Amerikan bankasının Demirel'e ait paraları Cayman Adaları'nda faaliyet gösteren özel bankacılık birimine transfer ettiği anlaşıldı.

3 yıllık hukuk mücadelesi

Demirel'in para hareketlerini izleyen Fethi Çalık yönetimindeki fon hukukçuları 2005 yılında çok önemli bir belgeye ulaştı. 3 yıllık hukuk mücadelesi sonucu Amerikalı Merrill Lynch'deki özel hesaplarda tutulan 30 milyon dolar ortaya çıkarıldı.
aktifhaber

BBDK Şok Belgelere Ulaştı13 Temmuz 2009 19:56

Türk patronlarının, yurt dışına kaçırdığı paraların miktarı yıllardır tartışılıyor. Yurtdışına kaçırılan paraların peşine düşen BDDK önemli bir ip ucuna ulaştı.

İstanbul cumhuriyet savcılığının yürüttüğü bir soruşturma kapsamında elde edilen belgede Avrupa'daki bazı bankalarda açılmış yüklü miktardaki banka hesabıyla ilgili bilgiye yer veriliyor. BDDK, şimdi bu hesapların Türkiye'deki bağlantılarını tespit etmeye çalışıyor.

Türk patronlarının, yurt dışına kaçırdığı paraların miktarı yıllardır tartışılıyor. Bugüne kadar, bazılarına göre 50 milyar dolar bazılarına göre de 100 milyar dolar olan yurt dışındaki Türkler'e ait zulalarla ilgili somut bilgi ve belgeye çok fazla ulaşılamamıştı.

Ancak son dönemde ilginç bir gelişme yaşandı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ulaştığı ilginç bir ip ucundan yola çıkarak yurt dışına kaçırılan paraların izini sürüyor.


YURDIŞINA KAÇIRILAN PARALARIN İZİNE RASTLANDI

Zulalarla ilgili bilgiye ekonomi suçları dışında yürütülen bir soruşturmada ulaşıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılan bir operasyonda, sanıkların birisinin evinde, yabancı dilde hazırlanmış bazı banka evrakları bulundu. Belgeler, incelenmek üzere BDDK'ya gönderildi.

İSVİÇRE BANKALARINDA YÜKLÜ HESAPLAR

BDDK murakıplarının belgeler üzerinde yaptıkları çalışmada, belgelerin İsviçre'nin Credit Suisse Bank, SKA International, Swiss Bank Corporation, UBS bankaları ile Almanya'nın Dresdner Bank'ta açılan, yüklü miktardaki 'mevduat ve altın sertifikası' hesaplarına ait evraklar olduğu belirlendi.

HESAPLAR YABANCILARIN ÜZERİNE AÇILMIŞ

Hesapların, yabancı uyruklu gerçek kişiler adına açılması sebebiyle, BDDK hesap sahiplerini bulamadı. BDDK, söz konusu hesapların Türk patronların yurt dışındaki zulalarına ait hesaplar olmasından şüpheleniyor.

BDDK HESAPLARIN PEŞİNİ BIRAKMIYOR

Elde edilen belgeyle ilgili çalışmaların sürdüren BDDK hesapların bulunduğu ülkelerdeki bankacılık otoriteleri ile irtibata geçti. Hesapların Türkiye'deki patronlarla irtibatının tespit edilmesi halinde, operasyon için düğmeye basılacak. Bu çalışma yurtdışına kayıt dışı çıkarılan milyarlarca liranın Türkiye'ye getirilmesi açısından da büyük önem taşıyor.
aktifhaber

04 Ekim 2009 11:12
Cem Uzan'ın Akıl Almaz Yöntemi

Ceza almasından sonra yurtdışına kaçan Cem Uzan'ın, bu davayı zaman aşımına uğratmak için her yola başvurduğu ortaya çıktı.

Cem Uzan'ın, yurtdışına kaçmasına neden olduğu belirtilen ‘kontör kartı dolandırıcılığı' davasında, ‘zaman aşımı'ndan yararlanmak için akıl almaz yöntemler uygulandığı ortaya çıktı. Uzanlara ait İmar Bankası'nın içinin boşaltıldığı ve 7 milyar liralık mevduatın gizlendiğinin ortaya çıkması sonrasında grup şirketlerine Temmuz 2003'te Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulmuş, TMSF'ye geçen Uzan şirketi Telsim'in kontör kartları, Cem Uzan'ın evinin bahçesindeki havuzda (19 Şubat 2004) bulunmuştu. Bu olaydan sonra da Cem Uzan hakkında dava açılmıştı.

Edinilen bilgilere göre bu dava, TMSF avukatları ile Cem Uzan ve avukatları arasında tam bir zaman yarışı şeklinde geçti. Kontör dolandırıcılığı davasında hakkında 5 yıl hapis istemiyle yargılanan Cem Uzan, mahkemeyi oyalamak ve zaman aşımından kurtulma taktiği izledi. Suç tarihi 26 Ağustos 2003 olan dava bu taktikler sonucu 6 yıl sonuçlanamadı. TMSF avukatlarının yoğun uğraşıyla 7.5 yıllık zaman aşımının dolmasına 1.5 yıl kala sonuçlanabildi ve Cem Uzan'la aynı davada yargılanan diğer kişilere 3.5'ar yıl hapis cezası verildi.

Dava öncesinde karar tarihini geciktirmeye çalışan Cem Uzan'ın davayı ‘zaman aşımı'na uğratma çabaları karar verildikten sonra da devam etti. Kararın tebligatını geciktirmeye çalıştı. 3.5 yıl hapis cezası kararının tebligatının yapıldığına ilişkin ‘ek', dosyadan anlaşılmayan bir şekilde kayboldu.

Bilirkişi uzatması

Davanın görüldüğü Küçükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde duruşmalar başladığında Uzan tarafının ilk taktiği, havuzda bulunan kontörlerin değerinin saptanması için bilirkişi atanması oldu. Mahkeme bu talebi kabul etti. Bu konunun zaman alacağını farkeden TMSF avukatları devreye girerek piyasada fiyatları zaten belli olan kontörler için böyle bir tespit için bilirkişi atanmasının gereksiz olduğu konusunda mahkemeyi ikna etti, bilirkişi atanmasından vazgeçildi.

Heyet değişikliği

Arkasından, zaman aşımıyla sonuçlanan davaların birçoğunda rastlanan avukat ve heyet değişikliği problemi ortaya çıktı. Uzan tarafı avukat değiştirdi ve yeni avukat her seferinde dosya için zaman talebinde bulundu. Hakim değişikliği de davanın sonuçlanmasını geciktirdi.
TMSF avuktalarının yoğun çabasıyla davada geçtiğimiz haziran ayında dosyanın tamamlanması aşamasına gelindi ve heyet, 15 Haziran 2009 günkü duruşmada kararını açıkladı. Cem Uzan 3.5 yıl hapis cezası aldı.

Adli tatilden 1 gün gönce

Mahkemenin kararını açıklamasından sonra hukuken kararın yazımı gerekiyordu. Bu işlemin yaklaşmakta olan adli tatile takılması olasılığı vardı. TMSF avukatları bir kez daha devreye girerek, kararın tatilin başlamasından bir gün önce (29 Temmuz 2009) yazımını sağladı. Ancak gerekçeli kararın tebliğatı adli tatil süresince askıya alındı. Tebligat eylül ayına kaldı.

TMSF takibe aldı

Kararın, Cem Uzan ve diğer sanıklara tebligatını özel olarak takibe alan TMSF avukatları şaşırtıcı bir durumla karşılaştı. Dosyayı inceleyen TMSF avukatları kararın Cem Uzan dışındaki kişilere 2 Eylül günü tebliğ edildiğini tespit etti. Kararın Cem Uzan dışındaki tüm sanıklara tebliğ edilirken, iddianamenin bir numaralı sanığına tebliğ edilmemiş olmasına anlam veremeyen avukatlar konuyu araştırdı.

Dosyadaki evrak kaybolmuş

Dosyada kararın Cem Uzan'a tebliğ edildiğine dair evrak ekini göremeyen avukatlar durumu araştırmaya başladı. Yapılan araştırmada kararın aslında Cem Uzan'a tebliğ edildiği, ancak tebligat ekinin dosyada bulunmadığı saptandı. Avukatlar dosyada tebligat ekinin olmadığını ortaya çıkarınca PTT'de araştırma başlatıldı. PTT'deki kayıtlarından Küçükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 3.5 yıllık hapis kararının tebliğ edildiğini belirleyen avukatlar, tebligatın yapıldığına ilişkin kaydın fotokopisini mahkemeye verdi. Mahkeme de geçen hafta başında dosyayı onanmak üzere Yargıtay'a gönderdi.

Taktik tutmadı, kaçtı

TMSF avukatlarının girişimiyle zaman aşımından yararlanma girişimi şimdilik tutmayan Cem Uzan, hapis cezası tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Dava Yargıtay'da Şubat 2010'da görülecek. Onaylanması halinde Cem Uzan'ın hapse girmesi gerekecekti. Ancak avukatlarıyla yaptığı değerlendirmede, hapse girerse, 10'larca milyarlık tahkim davalarını takip edemeyeceğini düşünen Cem Uzan, ailesiyle birlikte yurtdışına kaçtı.

Karar onaylanmazsa...

Bu davada zaman aşımı suç tarihinden başlayarak 7.5 yıl olarak hesaplanıyor. Suç tarihi olan 26 Ağustos 2003'ten sonraki 7.5 yıl, 26 Şubat 2010'da doluyor. Yargıtay kararı bu tarihten önce verilmezse zaman aşımından kurtulma olasılığı hâlâ var. Ayrıca Yargıtay, mahkeme kararını bozarsa yeni bir süreç başlayacak. Bu kez dosyasının zaman aşımı süresi hukuken 10 yıla çıkacak. Bu süre içinde dosyanın yerel mahkemede tekrar görülmesi ve Yargıtay'da onaylanması gerekecek. 10 yıllık süre de 26 Ağustos 2012'de doluyor.

Havuzda 58 milyon liralık kontör

Cem Uzan'ın yurtdışına kaçmasına neden olan kontör davası, İstanbul- Çubuklu'da bulunan villasındaki havuzun içinde 58 milyon liralık kontör kartının bulunmasıyla başlamıştı. Kartlar 19 Şubat 2004'teki operasyonda ele geçirilmiş, araştırmalarda 26 Ağustos 2003'te gizlendiği belirlenmişti. Küçükçekmece Savcılığı'nın yaptığı soruşturma üzerine Cem Uzan ve ilgili kişiler hakkında ‘dolandırıcılık' iddiasıyla 5 yıl hapis istemiyle Ocak 2005'te dava açılmıştı. Küçükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan dava Haziran 2009'da sonuçlandı. Cem Uzan, kontörleri çalınmaktan korumak için sakladığını söylemişti.

aktifhaber

ÜRDÜN'Ü TOKATLAYIP PARİS'E UZANDI

20 Ekim 2009 09:52
Fransa'ya sığınan Cem Uzan'ın sır kaçışının ayrıntılarına ulaştı...
Uzan önce yakın dostu bir işadamının yatıyla Bodrum'dan Rodos'a oradan da Ürdün'e geçti. Amman'da kaçak yaşayan babası ve kardeşiyle 16 şirketin sermayesini Fransız bankalarına aktardı, ardından Paris'e geçti.

Cem Uzan Paris'te sabah koşusu yaparken görüntülendi. (Fotoğraf Sabah Gazetesi)EVİN GÖKTAŞ / ANKARA

Polis, İmarbank'ın içini boşaltmak ve nitelikli dolandırıcılık davalarından tutuklanacağını anlayınca yurtdışına kaçıp Fransa'dan sığınma talebinde bulunan Cem Uzan'ın Bodrum'da başlayıp Paris'te noktalanan kaçışını mercek altına aldı. Polisin elde ettiği bilgilere göre Cem Uzan'ın kaçışı şöyle oldu:

ABD BAYRAKLI YATLA

Yargılandığı davalar nedeniyle hakkında yurtdışına çıkış yasağı bulunan Genç Parti Genel Başkanı ve işadamı Cem Uzan, önce İstanbul'dan Bodrum'a ardından da yakın dostu bir işadamının ABD bayraklı yatıyla Rodos'a kaçtı. Uzan yolda aramalara karşı önlem almak için özellikle ABD bayraklı yatı tercih etti. Rodos'tan yatla Mısır'ın İskenderiye şehrine geçen Uzan, buradan da karayoluyla Ürdün'ün başkenti Amman'a gitti. Uzan'ın Paris'ten önceki son durağının Amman olduğunu belirleyen polis, bu ülkeye uğramasının nedenini de tespit etti. Amman'da kaçak yaşayan ve kırmızı bültenle aranan babası Kemal ve kardeşi Hakan Uzan'la buluşan Cem Uzan'ın para için uzun bir rota çizdiği anlaşıldı.

Babası ve kardeşini “Artık burada kalamayız” diyerek uyaran Cem Uzan, bu ülkedeki aile şirketlerinin içini boşaltmak için harekete geçti.

PARİS'E PARAYLA SIĞINDI

Ürdün Kralı Abdullah'la özel ilişkileri nedeniyle bu ülkede rahat hareket eden baba Kemal Uzan ve iki oğlu, İmarbank paralarıyla Amman'da kurdukları 16 şirketin sermayesini Fransız bankalarına aktardı. Cem Uzan, daha sonra şirketlerin yüz milyonlarca dolarlık sermayesini aktardığı Fransa'ya geçerek bu ülkeden siyasi sığınma talebinde bulundu.

PAŞALARIN SİTESİNDE KALDI

Cem Uzan'ın Amman'da ülkenin askeri ve polis teşkilatının en üst düzey yöneticilerinin evlerinin bulunduğu sitede kaldığı öğrenildi. Cem Uzan, Paris'te ise Eyfel Kulesi manzaralı günlüğü 4 bin euro'ya bir rezidans otele yerleşti. Trocadero Meydanı'nda 10 numarada bulunan 'La Reserve' adlı otelde kalan Cem Uzan'a, otele giriş çıkışlarında özel korumalar eşlik ediyor. Cem Uzan'ın Paris'teki otele yerleşirken kendi adını kullanmadığı öğrenildi.

İşte o şirketler

Uzan Ailesi'nin Ürdün'de olduğu iddia edilen şirketleri şöyle:

JPPS-Jordan Public Pay Phone Services - Alpha İnternational Trading Co. Lmt.

Alpha Solution Co. Lmt. n Alpha Markets Trading Centers Co. n Asria Dairy Co.

Amoun Telecomunication Investment Co. n Agaba Hotels Coral Becah Lmt.

Aula Lıkhadamat Al-Shaney Wa.Alıstısharat Lmt. Co

Al-Shaneh Wa. Alıstısharat Lmt.Co.

Eın Al Basha Lıl Alban Lmt.Co.

Al Deka For Distribution Co.

Al Deka For Telecomunivation Services Lmt. Co

Al-Deka Broadcosting.

ALOULA For Maintanence Services Consulting Co.

Libananco Holdings Co.Limitedb.
haber10

0 Kasım 2009 20:50
Uzan'ı Tutuklama Kararı Devam Ediyor
Cem Uzan hakkındaki gıyabi tutuklama kararı devam ediyor..

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Cem Uzan hakkındaki gıyabi tutuklama kararının sürdürülmesine karar verdi.

''Özel banka parasını zimmete geçirmek'' ve ''nitelikli dolandırıcılık'' suçlamasıyla görülen davanın 4. duruşmasına, Cem Uzan ile annesi Melahat Uzan ve kız kardeşi Ayşegül Akay Uzan katılmazken, 18 sanıktan 10'u hazır bulundu.

Mahkeme Heyeti Başkanı Ertuğrul Tokalakoğlu, 14 Ekim'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının dilekçesiyle sanık Cem Uzan hakkında, yurt dışına kaçmış olması sebebiyle, yokluğunda tutuklama kararı verilmesi ve kırmızı bülten düzenlenmesinin talep edildiğini, yapılan değerlendirme sonucunda Uzan'ın yokluğunda tutuklanmasına karar verildiğini kaydetti.

Kararın sanık vekillerine tebliğ edildiğini belirten Tokalakoğlu, karara ek olarak söz konusu sanığın Türkiye'ye iadesi amacıyla uluslararası düzeyde aranması için kırmızı bülten düzenlenmesine karar verildiğini vurguladı.

Söz alan Uzan'ın avukatı Mehmet Ferhat Ünalan, yokluktaki tutuklama kararının kendilerine tebliğ edildiğini, ancak kırmızı bülten düzenlenmesiyle ilgili ek kararın ulaşmadığını aktardı.

Mahkemeye sunduğu 8 sayfalık itiraz dilekçesiyle gıyabi tutuklama kararına itiraz eden Ünalan, müvekkili hakkında yoklukta tutuklama kararı verilebilmesi için kaçak sayılma kararı alınması gerektiğini, bu kararın da olmadığını söyledi.

TMSF vekili Ahmet Barut, Ünalan'ın itiraz sebeplerinin kendilerine göre yerinde olmadığını, Uzan'ın yurt dışına kaçtığının açıkça belli olduğunu ve resmi makamların bunu doğruladığını kaydetti.

Barut, hakkındaki yurt dışına çıkış yasağına uymayan sanık hakkında mahkemenin verdiği kararın yerinde olduğunu, bunun, kaçak sayılma kararı yerine geçeceğini belirtti.

Cumhuriyet Savcısı Selamettin Celep, sanık Cem Uzan'ın yurt dışına kaçtığına dair maddi delillerin bulunduğunu, mahkemenin gıyabi tutuklama kararında usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığını, bu nedenle itirazın reddedilmesini istedi.

Savcı Celep, itirazın değerlendirilmek üzere İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesini de talep etti.

-ARA KARAR-

Verilen aranın ardından kararı açıklayan Mahkeme Heyeti, Uzan hakkında verilen yokluğunda tutuklama kararının yerinde olduğuna hükmederek, sanık avukatı Ünalan'ın itiraz dilekçesi ilgili yasa uyarınca yerinde görülmediğinden, itirazın incelenmek üzere İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi.

Sanık Cem Uzan hakkındaki gıyabi tutuklama kararının sürdürülmesini kararlaştıran Mahkeme heyeti, kırmızı bültenle aranması ve yakalandığında Türkiye'ye iadesi için yapılan işlemlerin sonucunun beklenmesine hükmetti.

Mahkeme heyeti ayrıca, sanıklar Tahsin Öztürk, Melahat Uzan ve Ayşegül Uzan'ın yurt dışına kaçıp kaçmadıklarının araştırılmasına karar vererek, duruşmayı erteledi.

-UZANLAR HAKKINDAKİ ''DOLANDIRICILIK'' DAVASI-

Öte yandan, aynı mahkemede ''zimmet'', ''dolandırıcılık'' ve ''devlete karşı dolandırıcılık'' suçlamalarıyla görülen davaya Cem Uzan, Kemal Uzan, Yavuz Uzan, Murat Hakan Uzan ve Ayşegül Uzan katılmazken, 34 sanıktan 19'u hazır bulundu.

Mahkeme Heyeti, sanıklardan Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Murat Hakan Uzan'ın gıyabi tutuklu olarak arandıklarını ve henüz yakalanamadıklarını bildirdi.

TMSF vekili Abdülkadir Koçak, gıyabi tutuklu olarak yargılanan sanıklar Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Murat Hakan Uzan'ın da kaçak sayılmalarını ve mallarına tedbir konulmasını talep ettiklerini bildirdi.

Cumhuriyet Savcısı Selamettin Celep, Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Murat Hakan Uzan hakkında mahkeme tarafından konulan tedbirler ve TMSF idaresince malları hakkında 6183 sayılı yasaya göre işlemlerin yürütüldüğü ve soruşturma safhasında tedbirlerin alındığı bilindiğinden, bu konuda yeniden tedbir uygulanmasına dair katılan kurum talebinin reddedilmesi istedi.

Mahkeme Heyeti, sanıklar Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Murat Hakan Uzan'ın yakalandıklarında bu dava dosyasıyla ilgili olarak da savunmalarının alınmasına karar verdi.

Mahkeme ayrıca, Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Murat Hakan Uzan'ın mallarına tekrar tedbir konulması husussundaki taleplerin yerinde olmadığını karara bağlayarak, duruşmayı erteledi.
aktifhaber

CEM UZAN'A KÖTÜ HABER
14 Kasım 2009
Fransa Mülteci ve Vatansızları Koruma Ofisi (OFPRA), Türkiye'yi sonunda güvenli ülkeler listesine aldı.
Ofis'in dün açıkladığı kararla, artık Türkiye'den Fransa'ya yapılan siyasi sığınma taleplerinin kabul edilmesi iyice zorlaşacak. Gelişme, özellikle geçen ay Fransa'ya firar eden işadamı Cem Uzan ve Paris'ten sığınma talebinde bulunan terör örgütü PKK'nın üst düzey isimlerinin dosyalarını yakından ilgilendiriyor.

Zaman Gazetesi'nin haberine göre, Türkiye, şimdiye kadar Gana, Madagaskar ve Mali gibi ülkelerin bile bulunduğu listenin dışında, "güvensiz ülkeler" kategorisinde tutuluyordu. Dışişleri Bakanlığı ve son olarak da geçtiğimiz günlerde Paris'e gelen TBMM İnsan Hakları Komisyonu heyeti, bu durumdan rahatsızlığını dile getirdi. Bir Fransız parlamenter, konuyu senatoda gündeme getirerek, "güvenli listeye" alınmasını istedi. Bu gelişmelerin ardından dün toplanan OFPRA Yönetim Kurulu, Türkiye'yi "güvenli liste"ye aldı. Karar, Türkiye'den yapılan iltica taleplerinin hiç kabul edilmeyeceği anlamına gelmiyor. Böyle bir düzenleme, BM sözleşmelerine aykırı. Fakat, bir ülkenin "güvenli" olarak tanınması, Fransa'nın bu ülkenin insan hakları, ifade özgürlüğü, hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere uyduğunu kabul ettiğini gösteriyor. Bu doğrultuda, genelde bu ülkelerden yapılan sığınma başvuruları, yapılan ön incelemelerde geri çevriliyor.

Karar, PKK'nın "Avrupa kasası" olarak bilinen ve Paris'te tutuklu olarak yargılanan Nedim Seven ve geçen ay Paris'te sığınma başvurusunda bulunan firari Uzan'ın durumu için büyük önem taşıyor. OFPRA kaynakları, kararın ardından Seven ve Uzan'ın başvurularının kabul edilmesinin çok zor olacağını, bunun yeni kararla çelişeceğini ifade etti
haber10

Cem Uzan hakkındaki tutuklama kararı kaldırıldı

18 Aralık 2009 İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, "hileli iflas" suçundan yargılanan Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan'ın savunmasını n alınmasından vazgeçerek, hakkındaki gıyabi tutuklama kararını kaldırdı.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından 2003 yılında el konulan İmar Bankası'nın hileli iflasına neden oldukları öne sürülen Cem Uzan'ın da aralarında bulunduğu 48 sanık hakkında açılan davanın görülmesine, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.
Duruşmaya, başka suçtan tutuklu sanıklar Mustafa Akar ve Tacettin Pak'ın da aralarında bulunduğu 2'si tutuklu 17 sanık katıldı.
Sanık Yüksel Tartan'ın avukatı Erdem Emir, müvekkilinin İmar Bankası'nda 1999 yılından önce çalıştığını belirterek, suçun zaman aşımına uğradığını söyledi.
İmar Bankası iflas dairesi vekilleri de suç tarihinin, ticaret mahkemesince iflas kararı verilen tarih olarak kabul edilmesini talep ederek, sanıkların buna göre cezalandırılmasını istediler.
TMSF vekili Abdülkadir Koçak da davanın zaman aşımı süresinin dolmadığını belirterek, sabit olan suçlar nedeniyle sanıkların cezalandırılmasını istedi. Koçak, fonun bankaya el koymasının ve tasfiye sürecinin iflas anlamına gelmeyeceğini kaydetti.
Sanıklar Nimet Hülya Taluğ ve Çiğdem Karakoç'un avukatı Mehmet Rahmi Kadıoğlu da iflas dairesi vekillerinin, suç tarihinin iflas kararı verilen tarih olarak emsal mahkeme kararında esas alındığı yönündeki iddiasının yerinde olmadığını söyleyerek, "Dosyaya sunulan mahkeme kararı, önceki TCK'nın yürürlükte olduğu bir dönemde verilmiştir. Yeni TCK'da suçun maddi unsurları belirgin bir şekilde gösterilmiştir. Suçun maddi unsurları yasada belirtilen eylemin gerçekleştirildiği tarihte işlenmiştir. Buna göre de davanın zaman aşımı süreleri dolmuştur" diye konuştu.
Savunması alınmayan sanıkların savunmalarının alınmasından, eylemlerinin gerçekleştiği tarih, suçun niteliği ve dosya kapsamına göre vazgeçilmesini hükmeden mahkeme heyeti, savunmasının alınmasından vazgeçilen sanık Cem Uzan hakkındaki tutuklama kararının kaldırılmasına oy birliğiyle karar vererek, duruşmayı erteledi.
Öte yandan, Kemal, Cem, Hakan ve Yavuz Uzan'ın da aralarında bulunduğu 34 sanığın, "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak", "cürü m işlemek için oluşturulan teşekküle üye olmak", "kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırmak", "rüşvet", "Bankalar Kanunu'na muhalefet" ve "evrakta sahtecilik" suçlarından İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmalarına devam edildi.
Duruşmaya, tutuksuz sanıklardan Berrin Özeş, Nursun Özşahin ve Hayri Tatlı ile sanık avukatları, İmar Bankası idaresi vekilleri ve TMSF vekilleri katıldı.
Sanık Nursun Özşahin, savunmasında, kendisine isnat edilen suçların hiçbirini kabul etmediğini, avukat olarak hukuka uygun işlemler yaptığını, kimseye kanuna aykırı herhangi bir yardımda bulunmadığını ve yol göstermediğini söyledi.
Sanık Berrin Özeş de 1996 yılında İmar Bankası'nda çalışmaya başladığını belirterek, "Hiç kimseye yasa dışı tavsiyem söz konusu değildir. Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Duruşmadan vareste tutulmayı talep ediyorum" dedi.
Cem Uzan'ın avukatı Şaylan Çığgın ise Uzan hakkında verilen gıyabi tutuklama kararına itiraz ettiklerini ve dosyanın öncelikle bu yönüyle mahkemece incelenip, itirazın kabul edilmemesi halinde itiraz mercisine inceleme için gönderilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, Cem Uzan hakkındaki gıyabi tutuklama nedenleri ortadan kalkmadığından itirazı reddederek, incelenmesi için, yetkili olan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini kararlaştırdı.
Sanık Berrin Özeş'in duruşmadan vareste tutulması talebini kabul eden mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi.
Şişli Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan fezleke uyarınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede, 34 sanık hakkında 12 ile 45 yıl arasında değişen ağır hapis cezaları isteniyor.

netgazete

08 Ocak 2010
Halis Toprak'a Bir Şok Daha
İflasına karar verilen Toprakbank ve Kentbank'ın eski sahibi Halis Toprak bir şok daha yaşadı...

İflasına karar verilen Toprakbank ve Kentbank'ın eski Genel Müdürü Veysel Bilen'in 550 TL'lik emekli maaşına haciz konuldu. Bilen'in Avukatı Latif Yoldüz, tüm malvarlığı olan 2 dairesine daha önce el konulduğunu, geçinemeyince de kendisinin 10 bin TL kredi çekerek ona verdiğini anlatarak, "Bu krediyi emekli maaşı ile ödüyordu, iflas kararından sonra emekli maaşı haczedilince krediyi ödeyemedi ve bana haciz geldi" dedi.

Şu an muhtaç olduğu 550 TL'lik emekli maaşına bile haciz konulan ve bir süre önce de iflasına karar verilen Veysel Bilen, 1999-2001 dönemlerinde el konulan onlarca bankadan 2 tanesinin genel müdürlüğünü yaptı. Bilen'in genel müdürlük görevinde bulunduğu Halis Toprak'a ait Toprakbank ve Mustafa Süzer'e ait Kentbank'a 2001 yılında el konuldu.

Bankalara el konulması ile birlikte Veysel Bilen hem Halis Toprak hem de Mustafa Süzer ile birlikte bankayı zarara uğratmakla suçlandı. Aleyhine hem ceza hem de yüzlerce milyon dolarlık tazminat davaları açıldı. 2006 yılında Toprakbank davasından 9 yıl 8 ay hapis cezası aldı. Yine Halis Toprak ile birlikte aleyhine 874 trilyon liralık(874 milyon TL) rekor dava açılan 19 kişiden biri oldu. Aleyhine ayrıca yüzlerce milyon liralık davalar açıldı.

2003 yılında İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi'ne başvuran TMSF, Veysel Bilen'in şahsi iflasını istedi. TMSF, Bilen'in genel müdürlük yaptığı dönemde yönetim kurulu kararı olmadan Palmiye Tekstil isimli bir şirkete 1 milyon 100 bin dolarlık kredi kullandırmak sureti ile bankayı zarara uğratmakla suçlandı.

Kullandırılan 1.1 milyon dolarlık kredinin 748 bin TL'sinin geri dönmediğini savunan TMSF, bu paranın Veysel Bilen'den tahsilini, aksi halde iflasına karar verilmesini talep etti.

Geçtiğimiz aylarda karar veren mahkeme, Veysel Bilen'in Genel Müdür sıfatı ile kredi limitinin 500 bin dolarla sınırlı olmasına rağmen 1.1 milyon dolarlık krediyi kullandırırken yönetim kurulundan onay almadığına dikkat çekti. Bankanın daha sonra TMSF yönetimine geçtiğini hatırlatan mahkeme, bu krediden dolayı Toprakbank zararının 528 bin dolar olduğunu belirtti. 528 bin dolar zarar oluştuktan sonra TMSF'nin Palmiye Tekstil'den 144 bin TL daha tahsilat yaptığı belirtilen mahkemenin gerekçeli kararında, "Bakiye kalan 530 bin TL banka zararı nedeni ile Veysel Bilen açısından iflas koşulları oluşmuştur" hükmüne vardı.

Mahkeme, Veysel Bilen'in doğrudan iflasına karar verdi. Bilen, iflas kararını temyiz ederken, tasfiye işlemlerine İstanbul 3. İflas Müdürlüğü'nde başlandı.

Tüm geliri olan 550 TL'lik maaşı haczedildi

Veysel Bilen'in tasfiye işlemleri başladı ama Avukatı Latif Düzyol'a göre tasfiye edilecek bir malvarlığı bulunmuyor. Bilen, genel müdürken kooperatif üyeliği bulunuyordu. İki yazlık için girdiği kooperatif yönetimi, taksitlerin ödenmemesi üzerine bu yazlıklara el koydu. Halkalı'da bulunan 2 evi, TMSF'nin alacaklarına karşı elinden gitti. Şu an oturduğu evde eşi ile yarı yarıya hissedar. Oturduğu evdeki kendisine ait yarı hissesi, İflas Masası Alacaklılar Listesi'ne malvarlığı olarak kaydedildi. Son olarak da TMSF, geçtiğimiz günlerde 550 TL'lik emekli maaşına haciz koydu. Tek geliri olan 550 TL'lik emekli maaşına haciz konulan Veysel Bilen, "Emekli maaşına haciz konulamayacağı" gerekçesi ile itiraz etti ve bu haczi kaldırmaya çalışıyor.

Avukatı Latif Yoldüz: Ben kredi çekip verdim

Ajans Habertürk'e açıklama yapan Bilen'in Avukatı Latif Yoldüz, iflasına karar verilen müvekkilinin 550 TL'lik emekli maaşına ihtiyaç duyar durumda olduğunu, ancak bu gelirine de haciz konulduğunu belirtti. Parasız kalan müvekkili için bir süre önce bir bankadan 10 bin TL kredi çekerek ona verdiğini belirten Avukat Yoldüz, "Ben 10 bin TL kredi çektim ve ona verdim. O da emekli maaşı ile her ay ödeme yapıyordu. Bir süre önce evime bir haciz ihbarnamesi gelince Bilen'in taksidi ödemediğini öğrendim. Meğerse taksitleri ödediği emekli maaşına haciz gelmiş. Haciz nedeni ile emekli maaşı TMSF'ye gidince kredi taksitlerini ödeyememiş. İtiraz etti, emekli maaşındaki haczi kaldırmaya çalışıyor" dedi.
aktifhaber

Aziz Üstel
Star Gazetesi
Ah Cem Uzan kendin ettin kendin buldun
13 Ocak 2010

Cem Uzan, Türkiye’de at oynatıp kılıç şakırdattığı yıllarda, resmen koca ülkenin derebeyiydi.

Yasa masa tanımazdı. Ellerinde Uzi ya da Akrep marka silahlı bir koruma ordusuyla dolanırdı.

Her şey onun dediğince olmalıydı.

Kapıyı tıklatıp içeri girmez; tekmeyi basar dalardı.

Yasa da, yasa koyucu da, uygulayıcı da oydu!

Günlerden bi gün, Star Televizyonu çalışanlarını toplamış, “bu yıl çok başarılı oldunuz. Size bir hafta izin veriyorum; gidin tatil yapın...” demiş, insanlar da güle oynaya tatile gittikten üç gün sonra, “izinsiz işyerini terk etmekten!” beş kuruş tazminat ödemeksizin hepsini
kapıya koymuştu!

Acımasızdı, akılların alamayacağı düzeyde.

Sevmedi mi sizin üzerinizden silindirle geçmek için yapmayacağı şey yoktu.

Şefkat, sevgi, dostluk, sadakat gibi sözcüklere teğet dahi geçmemişti.

Garip bir huyu vardı: Alacağınızı ödemezdi!

Kapısında bekletirdi günlerce.

Muhasebede bekletirdi haftalarca.

Sonunda dava açsın, diye haber yollardı.

En azından yüz tane avukatı vardı.

Dava açtınız mı da haftalarca erteletirdi davayı... Hatta aylarca.

Kısacası alın terine saygısı yoktu.
Kafayı taktı mı birine, elindeki medya gücünün bütün toplarını üzerine çevirir, ‘düşman’ bellediğini un ufak edene değin durmazdı mermi yağmuru. Daha anlatacak çok şey var.

Somut olaylar var.

Tanık olduğum, dinlediğim, gözlemlediğim.

Cem Uzan, “düşmez kalkmaz bir Allah var!” sözünün ne kadar doğru olduğunun somut kanıtıdır.

O kadar çok ‘ah’ aldı ki, onun için bir kez daha ilahi adaletin doğruluğuna inanmak zorundasınız.

Dilerim ‘mutludur’ Fransa’da.

Tek başına. Ellerinde makinalı tüfekli korumalarından uzak. Kılıcı kırık.

Dağ gibi parasıyla baş başa..

Onca para acaba ısıtıyor mu soğuk Paris gecelerinde onu? Dost muhabbeti yerine geçiyor mu?

Neler saçmalıyorum ben de. Hayatta bir tek gerçek dostu olmadı ki, ondan bir şey beklemeksizin yanında duran! Dilerim, elinde François Sagan’ın Merhaba Hüzün adlı kitabıyla dolanıyordur sokak sokak!

10 Şubat 2010
Karamehmet'e Hapis Cezası
Mehmet Emin Karamehmet'e Pamukbank'ı zarara uğrattığı gerekçesiyle 'nitelikli zimmet suçundan' hapis cezası verildi.. Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Milyar doları aşan kişisel servetiyle bir dönem Türkiye'nin en zengin işadamları arasında yer alan Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet, bir dönem sahibi olduğu ve devlet tarafından el konulan Pamukbank'ı zarara uğrattığı gerekçesiyle yargılandığı davada 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2004 yılında TMSF ve BDDK'nın şikayeti üzerine açılan davanın karar duruşması dün görüldü. Mahkeme, el konulan Pamukbank'tan Çukurova Holding'in şirketlerine kredi kullandırılarak bankanın zarara uğratıldığı gerekçesiyle bankanın eski sahibi Mehmet Emin Karamehmet ve yöneticilerini "nitelikli zimmet"ten suçlu buldu. Bankayı milyonlarca lira zarara uğrattığı öne sürülen Mehmet Emin Karamehmet 11 yıl 8 ay hapis ve 471 milyon 950 bin TL hapis cezasına çarptırıldı. Aynı zarardan sorumlu tutulan banka yöneticileri Orhan Emirdağ 10 yıl 4 ay 16 gün hapis ile 471 milyon 950 bin TL para cezası, Osman Berkmen de 9 yıl 8 ay 20 gün hapis 471 milyon 950 bin TL para cezası aldı. Her üç sanık için de yurtdışına çıkış yasağı konuldu.

BİLGİN VE ÇAĞLAR'IN DAVASI ZAMANAŞIMINA UĞRADI
Pamukbank'tan Dinç Bilgin'in eski bankası Etibank ile Cavit Çağlar'ın eski bankası İnterbank'a kullandırılan karşılıklı kredilerle ilgili olarak yargılanan Bilgin ve Çağlar hakkındaki dava ise 7.5 yıllık zaman aşımı nedeniyle düştü. "Nitelikli dolandırıcılık"la suçlanan her iki işadamının da yurtdışı yasağı kaldırıldı. Dinç Bilgin'in ise zimmet suçundan yargılaması devam ediyor.
aktifhaber

25 Şubat 2010 20:38
Cem Uzan'a Kötü Haber
Cem Uzan'ın da aralarında bulunduğu 29 sanığın,''suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, ''özel belgede sahtecilik'', ''nitelikli dolandırıcılık'' ve ''rüşvet vermek'' suçlarından cezalandırılması istendi.

Cem Uzan'ın da aralarında bulunduğu 29 sanığın,''suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve bu örgüte üye olmak'',''resmi belgede sahtecilik'', ''özel belgede sahtecilik'', ''nitelikli dolandırıcılık'' ve ''rüşvet vermek'' suçlarından cezalandırılması istendi.

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuksuz sanıklar Murat Kurtul, Fatma Sarı ve Berrin Özeş katıldı. Davanın diğer tutuksuz 25 sanığının gelmediği duruşmada gıyabi tutuklu Cem Uzan ile haklarında yakalama emri bulunan Kemal Uzan, Yavuz Uzan, Hakan Uzan, Hüseyin Engin Saydam, Mustafa Düzgünce ve Cenk Ali Türkan ise yakalanamadıkları için hazır edilemedi.

Duruşmada Cumhuriyet Savcısı Melih Şentürk, yazılı olarak hazırladığı 4 sayfalık esas hakkındaki görüşünü mahkemeye sundu.

Mütalaada, sanıklardan Cem Uzan, Kemal Uzan ve Hakan Uzan'ın talimatları doğrultusunda Uzan Grubu şirketler ve İmar Bankasındaki yolsuzluklar nedeniyle başlatılan yasal süreçte sorumluluktan kurtulmak amacıyla çeşitli yollarla mal varlıklarının kaçırılması için teşekkül oluşturulduğu bildirildi.

Diğer sanıkların da bu teşekküle üye oldukları belirtilen mütalaada, avukatlar Berrin Özeş, Miyaser Nursum Özşahin, Şaylan Çığgın ve Hayri Tatlı'nın da hukuki yardımlarda bulunarak suç örgütünün yasa dışı faaliyetlerine iştirak ettikleri öne sürüldü.

Gruba bağlı 99 şirketle ilgili olarak şirketlerde pay sahibi görünen kişilere bu hisselerini devir ettiklerine dair, önceden devir alanın belli olmadığı sözleşmeler imzalatıldığı anlatılan mütalaada, şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan kişilerin görevden ayrıldıklarına dair istifa dilekçelerinin de önceden alındığı kaydedildi.

Mütalaada, şirketlerdeki hisse sahipliğinin gerçeği yansıtmadığı, bu devirlerin mal kaçırmak amacıyla yapıldığı, yönetim kurulu karar defterlerindeki imzaların sahte olduğu belirtildi.

Grup şirketlerini, geriye dönük olarak sahte şekilde düzenlenen sözleşmelerle KKTC'de Uzan ailesinin kontrolünde olan ve el konulamayan İmar Off-Shore'a borçlandırarak dolandırıcılık suçunun işlendiği kaydedilen mütalaada şu iddialara yer verildi:

''Uzan ailesi üyelerine ait olan ve suç tarihine kadar tedbir konulamayan bir kısım menkul malların Hüseyin Onur Akyüz ve Serhan Şen isimli şahıslar üzerlerine devredilerek mal kaçırıldığı, yine TMSF tarafından el konulan çimento fabrikalarının hak, alacak ve hesaplarından yasalara aykırı olarak paralar tahsil edilerek bu paraların yurt dışındaki Kemal Uzan'a gönderildiği, telefon iletişim tespit tutanaklarının kapsam ve içeriğinden anlaşılmıştır.''

Mütalaada, Cem Uzan'ın eylemlerinin ''suç işlemek amacıyla örgüt kurmak'',''resmi belgede sahtecilik'', ''özel belgede sahtecilik'', ''nitelikli dolandırıcılık'' ve ''rüşvet vermek'' suçlarını oluşturduğu bildirildi.

Söz konusu suçları düzenleyen eski ve yeni TCK'deki ceza maddeleri karşılaştırılarak sanığın lehine olanların uygulanması istenilen mütalaada, Cem Uzan'ın yeni TCK'ye göre 12 ile 36 yıl, eski TCK'ye göre de 15 ile 40 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması öngörüldü.

Mütalaada, Ali Cenap Ermutlu, Müştak Ayvaz, Selahattin Bal, Tahsin Öztürk, Seyfettin Kaya ve Şemsettin Mustafaoğlu'nun da aralarında bulunduğu 28 sanığın da benzer suçlardan 7-36 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmaları talep edildi.

Sanıklardan Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Hakan Uzan, Hüseyin Engin Saydam, Mustafa Düzgünce ve Ali Cenk Türkan'ın haklarındaki yakalama emrinin infaz edilemediği ve savunmalarının alınamadığı belirtilen mütalaada, bu sanıklar hakkındaki davanın ayrılması istendi.

Duruşma, sanık avukatlarının esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları amacıyla ertelendi.
aktifhaber

UZAN'LARA ZAMAN AŞIMI MÜJDESİ

14 Haziran 2010

Kemal ve Yavuz Uzan'ın, 'Vergi Usul Kanunu'na muhalefet etmek' suçundan yargılandığı davanın, zaman aşımı süresi dolduğundan, ortadan kaldırılmasına karar verildi.
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada Cumhuriyet Savcısı Orhan Erbay, sanıklar Kemal ve Yavuz Uzan'ın da aralarında bulunduğu 14 kişi hakkında ''Vergi Usul Kanunu'na muhalefet etmek'' suçundan dava açıldığını hatırlatarak, suç tarihinin 1999-2003 yılları arası olduğunu ve sanıklar hakkında 8 Nisan 2005 tarihinde gıyabi tutuklama kararı çıkarıldığını kaydetti.

Diğer sanıklar açısından 14 Eylül 2009 tarihinde davanın karara bağlandığını, bazıları hakkında mahkumiyet hükmü verildiğini belirten savcı Erbay, Kemal ve Yavuz Uzan hakkındaki dosyanın ise firarda olmaları nedeniyle ayrıldığını ifade etti.

Gıyabi tutuklama kararı dışında zaman aşımını kesen başka işlem bulunmadığını ve zaman aşımı süresinin de dolduğunu belirten savcı Erbay, sanıklar hakkındaki davanın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istedi.

Mahkeme heyeti, savcının görüşü doğrultusunda 5 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan sanıklar hakkındaki davanın ortadan kaldırılmasına karar verdi.

Kemal ve Yavuz Uzan'ın yakalanamadıkları için dosyalarının ayrıldığı davada, sanıklardan Hilmi Başaran, Yeşim Öztürk ve Mustafa Akar, 2000 ile 2003 yılları arasında ''sahte belge düzenleyerek vergi kaybına sebebiyet vermek'' suçundan 4 yıl 4,5'ar ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Diğer sanıklar Ethem Alev, Erol Hürbaş, Nurettin Sivlim, Nuray Özel, Gürol Demirkol, Birol Çilingir, Yaşar Avni Güral ve Fikri Akyüz'ün beraatına, 2005'te vefat eden Sadık Karagöz hakkındaki davanın düşürülmesine karar verilmişti.

Zaman

Dinç Bilgin ve oğlunun Etibank davası ertelendi
18:10 - Etibank'ın zarara uğratılmasıyla ilgili olarak bankanın eski sahibi Dinç Bilgin ile oğlu Şevket Önay Bilgin'in de aralarında bulunduğu 21 sanığın yargılanmasına devam edildi. TMSF'den Etibank'ın el konulma tarihine kadar hissedarlarının kimler olduğunun sorulmasına karar veren mahkeme heyeti, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi. 01.07.2010 İSTANBUL netgazete

Cem Uzan'a; vergiden 2.5 yıl hapis cezası!
14:35 - İstanbul'un Küçükçükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesi, 'vergi hukukuna muhalefet' suçundan yargılanan ve aralarında Cem Uzan'ın da bulunduğu 5 sanığı, 2'şer yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırdı. 01.07.2010 İSTANBUL netgazete

Uzan'ın Hayali Suya Düştü

17 Temmuz 2010
Uzanlar, Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü İçin Uluslararası Merkezi'ne açtıkları davaları birer birer kaybediyor. İşte Uzanlar için son kötü haber...
Sabah'ın haberine göre; daha önce Europe Cement Investment& Trade SA.'nın Türkiye aleyhine açtığı 3.8 milyar dolar ile Polonya'daki paravan şirketlerinin açtığı 8.4 milyar dolarlık davayı kaybeden Uzanlar'a bir kötü haber daha geldi. ICSID Hakem Heyeti, Ürdün asıllı Hollanda vatandaşı Saba Fakes tarafından, Telsim'in Vodafone'a satışı nedeniyle zarara uğradığı iddiasıyla Türkiye aleyhine açılan 19 milyar dolarlık davayı reddetti.

SABA FAKES GERÇEK DEĞİL

TMSF'den yapılan açıklamada, ICSID'in kararında, ortada gerçek anlamda bir uluslararası yatırım bulunmadığına, davacı Saba Fakes'in de gerçek bir yatırımcı olmadığına dikkat çekilerek, ICSID'in söz konusu davada yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği bildirildi. Davacı Saba Fakes'in Telsim hisselerinin yaklaşık yüzde 67'sini satın alarak, yatırım yaptığı, Telsim'in TMSF'ye devri ve Vodafone'a satışı neticesinde Hollanda ile Türkiye arasında imzalanmış olan Yatırımların Karşılıklı Korunması ve Teşviki Anlaşmasının ihlal edildiği iddia edilmişti. Cem Uzan'ın 100 milyar dolar tazminat talep ettiği Libananco davasında da kararın iki ay içinde çıkması bekleniyor. aktifhaber

Cem Uzan'a Yargı Şoku
0 Ağustos 2010

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılmış çok önemli bir davayı daha kazandı.
Ürdün asıllı Saba Fakes tarafından Yatırım ve Uyuşmazlıkların Çözümü İçin Uluslararası Merkez'de açılan 19 milyar dolar tazminat talepli dava, TMSF'nin literatüre bir hukuk zaferi olarak geçecek mücadelesinin ardından Türkiye'nin lehine sonuçlandı.

TMSF'NİN İLGİNÇ ADIMI

Hollanda vatandaşı Fakes tarafından Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri'ne hissedar olduğu ve Telsim varlıklarının TMSF tarafından Vodafone Telekomünikasyon A.Ş.'ye satışı sonucunda zarara uğradığı iddiasıyla Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan tazminat davası TMSF'nin profesyonelce yürüttüğü hukuk mücadelesinin ardından lehe çevrildi.

Türkiye Cumhuriyeti adına TMSF tarafından takip edilen 'tahkim' yargılaması üç yıldan daha kısa bir sürede sonuçlandırılarak büyük bir başarıya imza atılmış oldu.

REKOR TAZMİNAT TALEBİ

Bugüne kadar tahkimde başlatılmış en yüksek tazminat miktarının talep edildiği davada TMSF, çalıştığı profesyonel hukukçular, uzman ekip ve belirlenen strateji kapsamında Uzan Ailesi tarafından özellikle yurtdışında açılmış tüm davalarda, hakimlerin kafasını karıştırmak ve davaları uzatmak için kullanılan ve yine Saba Fakes tarafından sözkonusu tahkim yargılamasında da kullanılacağı düşünülen birçok kafa karıştırıcı detayın tahkim içinde dile getirilmesinin önüne geçti.

TAHKİM BAŞVURUSU REDDEDİLDİ

Dünya Bankası Paris ofisindeki duruşmaların ardından hakem heyeti tarafından yapılan değerlendirme ve incelemeler sonucunda 14 Temmuz 2010 tarihinde; Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü İçin Uluslararası Merkez, sözkonusu tahkim başvurusunda yargılama yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle, "Tahkim başvurusunun reddedilmesine", davacı Saba Fakes tarafından tahkim masrafları ile avukatlık ücreti ve masraflarının Türkiye Cumhuriyeti'ne ödenmesine karar verdi.

Kararın açıklanmasının ardından Saba Fakes tarafından ICSID Konvansiyonu kapsamında 120 gün içinde "Kararın geçersi kılınması" talebinde bulunulabilecek.

Daha önce de Telsim ve Rumeli Telekom'un Kazakistan'da yaptığı yatırım ve kurduğu GSM şirketiyle ilgili resmi makamlarla ortaya çıkan uyuşmazlıkta 'hakem heyeti' şirketler lehine karar vermiş ve Kazakistan, Telsim ve Rumeli Telekom'a 165 milyon dolar ödemek zorunda kalmıştı.

TMSF'nin iki önemli 'tahkim' davasını kazanmasının ardından Cem Uzan ile Enerji Bakanlığı arasında halihazırda süren Libananco Davası'nda da Türkiye'nin eli güçlenmiş oldu.

BLOOMBERG HT

Libananco’da Koz Türkiye’de
Cem Uzan, tahkim heyetinin Telsim ile ilgili verdiği kararı avukatları ile birlikte şampanya ile kutladı!

Cem Uzan, TMSF’nin kazandığı 19 milyar dolarlık Telsim tahkim davasını, Libananco davasında kullanacak. Kararda Libananco davasını etkileyecek unsurlar olduğunu düşünen Uzan’ın şampanyalı kutlama yaptığı öne sürüldü

Türkiye ile Uzan Grubu arasındaki tahkim savaşı, Telsim için açılan 19 milyar dolarlık tahkim davasını Türkiye’nin kazanmasıyla birlikte yeni bir boyut kazandı. Halen Paris’te firari hayat sürdüren Cem Uzan’ın, tahkim heyetinin Telsim ile ilgili verdiği kararı avukatları ile birlikte incelediği ve incelemede gerekçeli karardaki birçok unsurun Libananco davasında kullanılabileceğini görünce, büyük sevinç yaşadığı bildirildi. Hatta Cem Uzan’ın kararı, avukatları ile şampanya patlatarak kutladığı öne sürülüyor.

43 SAYFA VE 170 PARAGRAF
Söz konusu karar, temmuz ayı başında sonuçlandı. Kararın Türkiye lehine sonuçlandığına ilişkin açıklama da TMSF tarafından 16 Temmuz 2010 tarihinde yapıldı. Bu açıklamaların ardından, gerekçeli karar yazılarak taraflara tebliğ edildi. Tahkim heyetinin Telsim için verdiği gerekçeli karar, toplam 43 sayfa ve 170 paragraftan oluşuyor. Karar, Paris’te bulunan Cem Uzan ve avukatları tarafından satır satır okunarak değerlendirildi.
Yapılan değerlendirmede, Uzan ve avukatları, gerekçeli kararda yer alan 170 paragraftan 134’ünün Libananco davasını Uzan lehine etkileyecek yorumlar içerdiğini belirledi. Bunun üzerine, kararda yer alan yorumların Libananco davasının Uzanlar’ın lehine sonuçlanmasını sağlayacağı şeklinde değerlendirilerek, kararın Libananco davasında kullanılması kararlaştırıldı. Hatta Cem Uzan’ın avukatlarının, kaybedilen Telsim davasının gerekçesini inceledikten sonra, “Cem Bey, Libananco davasını biz yüzde 100 kazandık” dedikleri öğrenildi. aktifhaber

Yahya Demirel'e hapis cezası
19 Ekim 2010
İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi, ''El konulan Egebank'ı usulsüz işlemlerle zarara uğrattığı'' iddiasıyla yargılanan bankanın eski sahibi Yahya Murat Demirel'i 17 yıl 6 ay hapis cezasına
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Ağu 13, 2009 11:13 pm    Mesaj konusu: TMSF Uzanlar'ın oyununu bozdu Alıntıyla Cevap Gönder

Fransa Uzan'ın sığınma talebini kabul etti
13 Ekim 2009
Fransa'dan sığınma talebinde bulunan Genç Parti lideri Cem Uzan'a Fransa tarafından olumlu cevap verildiği, Uzan'ın bundan sonra bu ülkede yaşamını sürdüreceği ileri sürüldü.
Cem Uzan'ın avukatı Şaylan Çığgın, Fransa'nın müvekkiline siyası sığınma hakkı tanıdığını bildirdi.

Çığgın yaptığı yazılı açıklamada, ''Cem Uzan'ın, 2003 senesinin haziran ayında başlayan ve bugüne kadar aralıksız sürdürülen siyasi linç kampanyası nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadığını'' savundu.

Müvekkili Cem Uzan'ın ''siyasi baskı ve zorlamalarla seneler sonra bile kendisine ve küçük çocuklarına karşı açılan suni davalar ile uğraşmak zorunda bırakıldığını'' ileri süren Çığgın, şunları kaydetti:

''Cem Uzan, hiç hak etmediği halde kendisine yaşatılan bunca sıkıntıdan sonra Fransa'nın siyasi sığınma hakkı vermesinden dolayı Fransa'ya büyük bir minnet duymaktadır.

Dünyanın en önemli devletlerinden Fransa tarafından Cem Uzan'a siyasi sığınma hakkı tanınmış olması son derece önemlidir.

Cem Uzan, bundan sonraki yaşamını Fransa'da devam ettirecektir.''
haber7

29 Eylül 2009
Cem Uzan Kaçtı İddiası
Cem Uzan sırra kadem bastı.. Ne gören var ne de duyan. Bayramdan bu yana kimse haber alamıyor.

İş adamı Cem Uzan'ın hapis ihtimali ortaya çıktığı için, Antalya'da bir tekneyle Ürdün'e kaçtığı iddia edildi..

İddialara göre bayramdan bu yana haber alınamayan Uzan, tatili için gittiği Antalya'dan bir tekneyle Meis adasına geçti.. Oradan da büyük bir yatla Ürdün'e kaçtı..

Yanında ailesinin de olduğu söylenen Uzan için avukatı "yerini söyleyemem", evindeki yardımcıları ise "tatilden dönmedi" dedi. Gazete Habertürk'ün ulaştığı avukatı, Şaylan Çığğın, "Yargılanmaları seyrinde gidiyor. Olumsuz bir durum yok. Benim Cem Uzan'ın nerede olduğunu dair açıklama yapmam olanaksız. Kendisinden "açıklama yap" talimatı gelmeden de konuşmam" dedi.

DAVALAR

Baba Kemal Uzan'ın, Polonya'da faaliyet gösteren "Novahuta ile" "Eurocement" adlı çimento şirketleri üzerinden 2007 yılında açtığı 4 milyar dolarlık tahkim davası aleyhte sonuçlanınca Uzanlar avukatlık giderleri dahil Türkiye'nin yaptığı tüm masrafları ödeme cezasına çarptırıldı.

Türkiye aleyhine açılmış BM ile Dünya Bankası'nda görüşülmeye devam eden 40 milyar dolarlık tahkim davası içinde bulunan 10.1 milyar dolarlık Libananco davası kararının ise Kasım ayında çıkması bekleniyor. Çukurova ve Kepez Elektrik ile ilgili olan bu dava çok kritik..

CEZAEVİ KORKUSU

Cem Uzan Beykoz'daki evinin havuzuna inşa ettirdiği gizli bölümde sakladığı 3 milyon 596 bin adet Telsim kontör kartı nedeniyle "emniyeti suistimal" suçundan yargılandığı Küçükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi'nde 3.5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay'daki kararın onanması halinde Uzan'ın hapse gireceği belirtildi
aktifahaber

01 Ekim 2009
Cem Uzan Türkiye'yi Terketti
Babası, kardeşi ve amcasından sonra Cem Uzan da hapis tehlikesi belirince eşi Alara ve çocuklarıyla birlikte Türkiye'yi terketti...

Babası Kemal Uzan, kardeşi Hakan Uzan ve amcası Yavuz Uzan’dan sonra Cem Uzan da Türkiye’yi terk etti. Uzan’ın Beykoz Çubuklu’daki villası da boş...

Bir dönem medyadan bankacılığa kadar birçok farklı işkolunda faaliyet gösteren ve büyük bir servetin sahibi olan Uzan ailesinin erkekleri hapis cezası korkusuyla birer birer ülkeyi terk ediyor. Babası Kemal Uzan, kardeşi Hakan Uzan ve amcası Yavuz Uzan’dan sonra Genç Parti Genel Başkanı, işadamı Cem Uzan da eşi Alara Uzan ve çocuklarıyla birlikte Türkiye’yi terk etti.
Aileye yakın bir kaynak, yurtdışına çıkış yasağı bulunan ve birkaç gündür kaçtığı yönünde haberler yayımlanan Cem Uzan’ın Türkiye’den ayrıldığını belirtti.

Tahkimde dava kaybetti
Bir süre önce tahkimde Polonya’daki Cementownia Nowa Huta ve Polski Energetyka Holding Sa adlı iki şirketiyle ilgili davayı kaybeden Cem Uzan, villasının havuzundaki özel bölmede sakladığı Telsim kontör kartlarıyla ilgili davada da hapis cezasına çarptırılmıştı. Uzan’ın yine tahkimde Türkiye aleyhine açtığı Libananco davası ise devam ediyor.

Cezaevi tehlikesi ortaya çıktı
Ceza davasında sona gelindiği ve Yargıtay kararı onarsa hapse girecek olan Uzan’ın, Libananco davasını izleyemeyeceği, davayı dışarıdan daha kolay takip edebileceği düşüncesiyle yurtdışına kaçmaya karar verdiği öğrenildi.
Cem Uzan’ın avukatı Şaylan Çığgın ise, müvekkilinin nerede olduğuyla ilgili bir açıklama yapmak istemediğini belirterek, “Müvekkilimin hukuki durumuyla ilgili hiçbir sorunu yok. Bir hafta içinde konuyla ilgili yazılı açıklamada bulunacağız” dedi.

Çalışanlara 2 aydır maaş yok
İsmini açıklamak istemeyen Uzan’ın korumalarından bir kişi de şu bilgileri verdi:
“Cem Uzan iki aydır Çubuklu’daki evinde değil. Ne yanında çalışanlar ne de avukatları Uzan’ın nereye gittiğini biliyor.
Yakın adamlarından aldığımız bilgiye göre Uzan, iki ay önce yanına yakın korumasını alarak ‘bir haftalığına Antalya’ya tatile gidiyorum’ diyerek ikametinden ayrıldı. İki aydır da kendisinden haber alınamıyor. Yanında götürdüğü söylenen koruma ise İstanbul’da yalnız görülmüş. Yakın adamlarının kendilerine ulaşılmasın diye telefonlarını kapattıkları söyleniyor. Biz de kimseye ulaşamıyoruz. Halen Cem Uzan’ın yanında çalışan arkadaşlarımıza iki aydır maaş ödenmedi.”

Önce Meis, sonra Ürdün
Bir iddiaya göre, Cem Uzan, tatili için gittiği Antalya’dan bir tekneyle Meis adasına, oradan da büyük bir yatla Ürdün’e gitti.
Cem Uzan, Boğaz manzaralı 10 adet süper lüks villanın bulunduğu Güven Sazak Villaları’nda oturuyordu. Sitenin sahilde kalan kısmı ağaçlarla kaplı olduğu için villalar dışarıdan görünmüyor. Girişteki kulübede bulunan güvenlik görevlileri Cem Uzan’ın yaklaşık 6 yıldır kiracı olarak villalardan birinde kaldığını söyledi. Görevlilerden birisi şu bilgileri verdi:
“Cem Uzan son birkaç yıldır zamanının çoğunu villasında geçiriyordu. Ara sıra davetler, yemekler ya da özel işleri için dışarı çıkardı. Villada eşi ve çocuklarıyla birlikte yaşıyordu. Bir çocuk bakıcısı ile hizmetçinin yanı sıra birkaç koruma da villada kalıyordu. Uzan’ın koyu film camlı iki, üç otomobili vardı. Ramazan ayından beri Uzan ailesinden villaya gelen giden olmadı. Çocuk bakıcısı, hizmetçi ve korumalar da gitti. Şu anda villada kimse kalmıyor.”

Kontör davasında sona gelindi
Cem Uzan, Beykoz’daki evinin havuzuna inşa ettirdiği gizli bölmede sakladığı Telsim’e ait 3 milyon 596 bin adet kontör kartı nedeniyle yargılandığı davada 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 10 Ocak 2005 tarihli iddianameyle açılan ve 4.5 yıl süren davada “emniyeti suiistimal” suçlamasıyla yargılanan Cem Uzan 3 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Dosya şu anda Yargıtay’da bulunuyor. Eğer cezası onanırsa, Uzan hapse girecek.

Yurtdışına çıkışı yasak
Cem Uzan’ın, babası Kemal Uzan, kardeşleri Murat Hakan Uzan ve Ayşegül Uzan (Akay), amcaları Yavuz Uzan ve Bahattin Uzan’ın da aralarında bulunduğu 33 sanıkla birlikte “suç işlemek için örgüt kurmak ve bu örgüte üye olmak”, “zimmet”, “dolandırıcılık” ve “devlete karşı dolandırıcılık” suçlarından İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılaması ise devam ediyor. Uzan’ın bu mahkeme tarafından verilmiş yurtdışına çıkış yasağı var. Uzan’ın avukatları sağlık gerekçeleri göstererek, Uzan’ın yurtdışı çıkış yasağının kaldırılmasını istemiş, mahkeme de bu talebi reddetmişti.

6 YIL 3 AYDIR KAÇAKLAR
Cem Uzan, yaklaşık bir ay önce yanına yakın korumasını da alarak “Bir haftalığına Antalya’ya tatile gittiğini” söyleyerek evinden ayrıldı. Cem Uzan’ın Ege veya Akdeniz’den, Lübnan’da bulunduğu tahmin edilen babası Kemal ve kardeşi Hakan Uzan’ın yanına gittiği sanılıyor. Cem Uzan’la birlikte eşi Alara Uzan ve çocuklarının da gittiği belirtiliyor. Ürdün’de olduğu söylenen kardeşi Hakan Uzan da ikinci eşi Özlem Uzan’la birlikte ülkeyi terk etmişti. Hakan Uzan’la babası Kemal Uzan, 2003 yılının haziran ayında yurtdışına kaçmış, bir süre sonra da Hakan Uzan’ın eşi Özlem Uzan onlara katılmıştı. Uzanların ailecek kaçak durumda olup da bunca zamandır yakalanamaması, Hakan Uzan’ın okul arkadaşı olan ve Türkiye’ye gelişinde çiftliklerinde ağırladıkları Ürdün Kralı Abdullah’ın desteğine bağlanıyor. Çünkü bir devlet desteği sağlanmadan ailece bunca zamandır kaçmanın mümkün olamayacağı belirtiliyor.

‘Sağlık nedeniyle İstanbul dışında’
Cem Uzan’ın dün İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşması vardı. TMSF tarafından 2003’te el konulan İmar Bankası’nın hileli iflasına neden oldukları iddiasıyla 48 kişiyle birlikte yargılanan Cem Uzan’ın avukatı Şaylan Çığgın müvekkilinin sağlık sorunları nedeniyle İstanbul dışında olduğunu söyledi. Çığgın, “Cem Uzan, bir sağlık sorunu nedeniyle İstanbul dışında bulunmaktadır. Bu nedenle hazır bulunduramadık. Gelecek celse hazır bulunduracağız” dedi.
Mahkeme heyeti, çağrıya rağmen gelmeyen Cem Uzan’ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın ifadelerinin gelecek celsede alınmasına karar verdi. Kemal Uzan’ın yurtdışı adresinin yeniden saptanması için Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına karar veren heyet, duruşmayı erteledi.
Kaynak: Milliyet

TMSF Uzanlar'ın oyununu bozdu

TMSF, Uzanlar’ın 4.7 milyar dolarlık oyununu Birleşmiş Milletler’de bozdu

Uzanlar, Polonya’da kurdukları 2 paravan şirket aracılığıyla Türkiye’deki yatırımlarına TMSF tarafından haksız el konulduğu ve haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Birleşmiş Milletler Uluslararası Tahkim Komisyonu’nda dava açmıştı. İki şirket Türkiye’den toplam 4 milyar 750 milyon dolar tazminat istedi. Ancak davalarda söz konusu bu talepler kesin olarak reddedildi

Uzanlar, Polonya’da kurdurdukları 2 paravan şirket aracılığıyla “Türkiye’deki yatırımlarımızdan zarar ettik. Tazminini istiyoruz” talebiyle gittikleri Birleşmiş Milletler Uluslararası Tahkim Komisyonu’ndan eli boş döndü. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) takip ettiği, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan davalarda Tahkim Heyeti, Polonyalı şirketlerin sunduğu delilleri yeterli bulmadı ve tazminat taleplerini reddetti. Böylece Türkiye toplamda 4 milyar 750 milyon dolarlık bir tazminat ödeme riskinden de kurtulmuş oldu.

TMSF’nin kazandığı davalar, halen Uzanlar tarafından dolaylı olarak Türkiye aleyhine açılan 6 dava kapsamında Türkiye tarafından kazanılan ilk davalar olma özelliğini de taşıyor.

Olay nasıl gelişti?

Merkezi Polonya Krakow’da bulunan Cementownia Nowa Huta SA ve Polski Energetyka Holding SA şirketleri Uzanlar’ın Türkiye’de faaliyet gösteren ancak TMSF tarafından el konulan başta çimento şirketleri olmak üzere bazı yatırımlarına ortak oldukları iddiası ile ortaya çıktılar. Bu iki şirket de Türkiye ile Polonya arasında 1991 yılında imzalanan yatırımların karşılıklı korunması anlaşmasına dayanarak, “Haklarımız Türkiye tarafından ihlal edildi” diye Birleşmiş Milletler Uluslararası Tahkim Komisyonu’na şikayette bulunup dava açtılar. Tahkim bildirimlerinde, “Biz Türkiye’de 13 Uzan şirketine hissedardık. Türkiye Cumhuriyeti’nin yapmış olduğu işlemler nedeni ile Cementownia olarak 750 milyon dolar, Polski Energetyka olarak da 4 milyar dolar tutarında zarara uğradık. Karşılıklı anlaşmalar kapsamında Türkiye Cumhuriyeti’nden söz konusu zararların tazminini talep ediyoruz” dediler.

TMSF karşı atağa geçti

Bu şikayetlerin 5 Ocak 2007 tarihinde Türkiye tarafına iletilmesi ile birlikte TMSF karşı hukuk atağına geçti. Son olarak 9 Şubat 2009 tarihinde Hakem Heyeti’ne sunulan dilekçede davacılar tarafından sunulan delillerin hiçbir hukuki geçerliliği olmadığı vurgulandı. Bu dilekçenin hazırlanabilmesi için TMSF hukukçuları ve yetkilileri Polonya’da çok geniş incelemeler yaptılar.

Hakem Heyeti, Polonyalı şirketlere 16 Mart 2009’a kadar ek süre verdi ve karşı cevaplarını sunmasını istedi. Ancak karşı taraf ek süreye rağmen bir cevap veremedi. Yasal 30 günlük ilave sürede de haklı bir itiraz gelmeyince TMSF’nin davanın reddi talebi kabul edildi ve 23 Temmuz 2009 tarihinde söz konusu davanın sona erdirilmesine karar verildi.

Libananco davasına emsal teşkil eder mi?

Uzan bağlantılı gerçek kişi ve şirketler tarafından Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılmış 6 adet uluslararası tahkim yargılaması bulunuyor. Bunlardan 3 tanesini TMSF takip ediyordu. Başta Libananco adlı şirketin açtığı dava olmak üzere açılan diğer 3 davayı ise Enerji Bakanlığı takip ediyor. Libananco davasının da Kasım ayında sonuçlanabileceği belirtiliyor. Kıbrıs Rum merkezli Libananco şirketi de ÇEAŞ ve KEPEZ Elektrik’e el konulmadan önce şirketlerin çoğunluk hisselerini aldığını ancak Enerji Bakanlığı’nın el koyma işlemi ile mağdur edildiğini iddia ediyor ve yaklaşık 20 milyar dolar tazminat talep ediyordu. Söz konusu davada da Enerji Bakanlığı avukatları Libananco adlı şirketin Uzanlar tarafından kurulan paravan bir şirket olduğunu ispata yöneldiler ve Libananco adlı şirkete hisse devrinin muvazaalı olduğunu iddia ettiler. Polonyalı 2 şirketin ortaya çıkış şekli ile Libananco’nun ortaya çıkış şeklinin hemen hemen aynı olduğunu belirten hukuk çevreleri, iddiaların birbirine benzer olduğuna da dikkat çekiyorlar. Ancak Libananco davasına bakan Uluslararası Tahkim Heyeti’nin nasıl bir karar vereceği henüz netlik kazanmış değil.

TMSF Polonya’da dedektif gibi çalıştı

Söz konusu dava sürecinde TMSF yetkilileri Polonya’da incelemeler yaptılar ve ülke yetkilileri ile de işbirliğine gittiler. Krakow Bölge Savcısı Bogdan Karp ile görüşen TMSF heyeti adli yardımlaşma talep etti ve karşı tarafla anlaştı. Merkezi Krakow’da bulunan Cementownia Nowa Huta S.A’nin (CNH) genel kurul tutanakları incelendi. İnceleme sonunda şirket kontrolünün 2003 yılı sonunda, yüzde 92.8 hakim hissedar olan Rumeli Çimento’dan kaçırıldığı tespit edildi. Şirketin bölgede ikamet eden bazı Polonyalı işçiler üzerine geçirildiği anlaşıldı. Daha önce nama yazılı hisselerin de hamiline hisseye çevrildiği anlaşıldı. Bu arada Polonya’da halka açık kayıtlara göre CNH hisselerinin bir takım el değiştirmeler neticesinde yönetiminin Ürdünlü bir şirket olan Uzan kontrolündeki The East Cement Investment Company’ye geçtiği de tespit edildi. Benzer hisse trafiği Polski Cement’te de belirlendi. Polonya Adli Makamları nezdinde ceza ve hukuki süreçler başlatıldı ve TMSF tarafından başarı ile sürdürüldü. Buradan elde edilen olumlu sonuçlar da Birleşmiş Milletler Tahkim Komisyonu’nda süren davada kullanıldı.
(Vatan)

Uzan grubuna bir darbe daha
...
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Uzan grubunun Türkiye aleyhine açtığı 3 davadan ikincisini Türkiye'nin kazandığını açıkladı.

19 09 2009 17:48

Uzan grubunun Türkiye'yi tazminata mahkum etmek için 3 temel dava açtığını belirten Yıldız, "2'si Polonya 1 ve 2 diye tabir ettiğimiz 3.8 milyar dolarlık ve 4.6 milyar dolarlık davalardı. Bu davalarda birincisi Türkiye lehine sonuçlanmıştı. Uzan grubunun açmış olduğu ikinci dava da Türkiye lehine sonuçlandı. Grubun ikinci davayla ilgili talebi reddedildi." dedi.

Bakan Yıldız yaptığı yazılı açıklamada Libananco davasında ise hukuki sürecin devam ettiğini belirtti
haber7

29 Eylül 2009
Zamanaşımından Yırtamadı

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Cavit Çağlar'ın yargılandığı davada zamanaşımı kararı veren ve bunda direten yerel mahkemenin kararını bozdu...Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, iş adamı Cavit Çağlar ve oğlu Mustafa Çağlar'ın ''kara para aklama'' suçundan yargılandıkları ve ''zaman aşımı nedeniyle davanın ortadan kalkmasına'' hükmeden yerel mahkeme kararını bozdu.

Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesinde ''kara para aklama'' suçundan yargılanan Cavit Çağlar ve oğlu Mustafa Çağlar'ın yargılaması zaman aşımına uğramış, Yönetim Kurulu üyeleri Şükrü Esat Erkuş, Ahmet Memduh Yaşa, Erman Yerdelen, Tezer Öcal, Şükrü Şankaya ve Ahmet Bozan beraat etmişti.

Kararın Maliye Bakanlığınca temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 7. Ceza Dairesi, ''suçun ortadan kalkmasına neden olan eski yasanın yürürlükten kalktığını, 5237 sayılı yeni yasaya göre zaman aşımı süresinin henüz dolmadığına'' işaret ederek, yerel mahkemenin kararını bozmuştu.

Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin ilk kararında direnmesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulunda görüşüldü.

Kurul, yerel mahkemenin direnme kararını ''kararda hükme yer verilmediği'' gerekçesiyle usulden bozdu.
aktifhaber

Cem Uzan'a gıyabi tutuklama talebi reddedildi
07 Ekim 2009 İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF), "dosyadaki delillerin henüz toplanmamış olması, sanığın delil karartma ihtimalinin bulunması, kaçma şüphesi olması ve zimmet suçundan yargılanması" nedeniyle Cem Uzan hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılması talebini uygun görmedi. netgazete

Telsim için TMSF’den 19 milyar dolar isteyen Ürdünlü Saba Fakes, kaçak Hakan Uzan’ı şahit göstererek video konferansla ifadesinin alınmasını istedi; mahkeme reddetti



10 Ekim 2009 Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıkları Merkezi’nin (ICSID) Paris’teki merkezinde hafta başında görülmeye başlanan 19 milyar dolarlık tazminat davasının ilk bölümü tamamlandı. Milliyet'te yer alan habere göre, duruşmalara Saba Fakes ve avukatları katılırken, TMSF’yi Başkan Yardımcısı Fethi Çalık ve fonun avukatları temsil etti.

FAKES: OMAR'DAN ALDIM

Duruşma ilginç gelişmelere sahne oldu. Adres olarak Hollanda’yı gösteren Saba Fakes, Telsim’in yüzde 67 hissesini Ürdün’de yaşayan “Omar” adında bir kişiden aldığını söyledi. Bunun için Omar’a 3 bin 800 dolar ödediğini anlatan Saba Fakes, “Omar ile yaptığım anlaşma gereği Telsim’in hisselerini en az 5 milyar dolara satmayı planlıyordum. Satabilmiş olsaydım Omar ile paylaşacaktık” dedi.

DAVA MASRAFI 1 MİLYON $

Saba Fakes’in bu açıklamasına şaşıran mahkeme heyeti Omar’ın Telsim’in yüzde 67’sine nasıl sahip olduğunu sordu. Fakes de, “Omar, Ürdün’de yaşıyor. Hakan Uzan’ı tanıyor. Hakan Uzan, attığı imza ile düzenlediği geçici ilmuhaber aracılığıyla Telsim’in yüzde 67’sini Omar’a devretmiş. Ben de Omar’dan aldım” karşılığını verdi.
Fakes, ödediği 3 bin 800 dolar için Omar isimli kişiden makbuz almadığını söyledi. TMSF avukatları ise Telsim’in iki imza ile temsil edildiğini ve Hakan Uzan’ın tek başına yaptığı iddia edilen sözleşmenin bu yönden de geçersiz olduğunu vurguladı.
Saba Fakes, Hakan Uzan’ın tanık olarak dinlenmesini istedi. Hakan Uzan’ın video konferans aracılığı ile davanın görüldüğü salona bağlantı için hazır olduğunu söyleyen Fakes’in bu talebine TMSF yetkilileri itiraz etti. Hakan Uzan’ın Interpol tarafından arandığını ve hakkında kırmızı bülten bulunduğunu vurgulayan TMSF yetkililerinin bu talebi yerinde görüldü.
TMSF avukatları, duruşma sırasında Saba Fakes’in maddi durumunun Telsim’in yüzde 67’sine sahip olmasını sağlayacak güçte olmadığına vurgu yaptı.
TMSF yetkilileri, Saba Fakes’in, 1 milyon dolar olarak tahmin edilen dava masrafları için ne kadar ödeme yaptığını ve parayı nereden bulduğunu belgeleriyle açıklamasını istedi. Fakes, “Şimdiye kadar 250 bin dolar ödedim. Parayı bir yakınımdan aldım. Elden aldığım için banka belgesi yok. Ödemelerimi de elden yaptım” yanıtını verdi.
Fakes, hisse devir işlemleri öncesi veya sonrası herhangi bir belge, faks ya da e-mail gibi yazışmaların olup olmadığı sorusuna ise “Hayır yok” karşılığını verdi.

netgazete

13 Ekim 2009 08:50
Uzan 'Gizli Hesap'lara İltica Etti
Hakkında tutuklama talep edilen Cem Uzan Türkiye'den hortumladığı paraların gizli hesaplarınında bulunduğu iddia edilen ülkeden sığınma hakkı talep etti?



Cem Uzan, avukatı Şaylan Çığgın aracılığıyla Fransa'dan siyasi sığınma hakkı istediğini ve bunun kabul edildiğini açıkladı.

Çığgın, Cem Uzan'ın bundan sonraki yaşamını Fransa'da devam ettireceğini kaydetti. Batık İmar Bankası'ndan doğan alacaklar nedeniyle yurtdışına kaçan baba Kemal Uzan ve Hakan Uzan'dan sonra ailenin Türkiye'de kalan en önemli kişisi Cem Uzan da sonunda Türkiye'de aranırken yurtdışına iltica etti.

Batık İmar Bankası'ndan doğan alacaklarıyla ilgili işlemlerle bağlantılı olarak geçtiğimiz günlerde TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) Cem Uzan hakkında "delil karartma ve yurtdışına kaçma şüphesiyle gıyabi tutuklama" talep etmişti. Talebin görüldüğü İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi "maddi delil bulunmadığı" gerekçesiyle TMSF'nin talebini reddetti. Mahkeme, bu konudaki nihai kararını 10 Kasım 2009 tarihinde verecekti. "Sığınma" talebi TMSF'nin şüphesinin yersiz olmadığını gösterdi. Yine bu ay içinde Pamukova Sulh Hukuk Mahkemesi hakkında orman işgali iddiasıyla açılan davada Cem Uzan'ı 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. TMSF'nin tutuklama talebi ve orman işgalinden hapis cezası almasının ardından kayıplara karışan Cem Uzan, avukatının açıklamasına göre "siyasî sığınmacı" olarak Fransa'da ortaya çıktı.

Dün akşam saatlerinde yazılı bir açıklama yapan Cem Uzan'ın avukatı Şaylan Çığgın, aynı zamanda Genç Parti Genel Başkanı olan müvekkili Cem Uzan'ın, "2003 yılı Haziran ayında başlayan ve bugüne kadar aralıksız sürdürülen siyasi linç kampanyası nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadığını" iddia etti. Cem Uzan'ın "siyasi baskı ve zorlamalarla seneler sonra bile kendisine ve küçük çocuklarına karşı açılan suni davalar ile uğraşmak zorunda bırakıldığını'' öne süren Çığgın, Uzan'ın bundan sonraki yaşamını büyük minnet duyduğu Fransa'da devam ettireceğini ifade etti. Çığgın açıklamasında şunları kaydetti: "Cem Uzan, hiç hak etmediği halde kendisine yaşatılan bunca sıkıntıdan sonra Fransa'nın siyasi sığınma hakkı vermesinden dolayı Fransa'ya büyük bir minnet duymaktadır. Dünyanın en önemli devletlerinden Fransa tarafından Cem Uzan'a siyasi sığınma hakkı tanınmış olması son derece önemlidir. Cem Uzan, bundan sonraki yaşamını Fransa'da devam ettirecektir.''

ÇİFTLİĞİ BASTI 13 TON ALTIN SIR OLDU

Batık İmar Bankası'nda batan para ve vergi borçlarıyla birlikte Uzan ailesinin devlete borcu 20 milyar dolar olarak hesaplanıyordu. Alacakların tahsili için TMSF, Uzanlar'ın Adapazarı Pamukova ilçesindeki çiftliğine el koydu. Çiftlikte ailenin külçe altınlarını arayan TMSF bahçeyi iş makineleriyle kazdı, dedektörlerle arama yaptı ancak bir ize rastlayamadı. Ardından 2004 yılında bir bayram arifesinde Cem Uzan adamlarıyla birlikte çiftliği bastı ve TMSF'nin arayıp da bulamadığı hazinesini buradan kaçırdı. Bir duvarın içine gizli olarak monte edilen çelik yapının hacmi 13 ton külçe altın alacak hacme sahipti. Cem Uzan'ın baskınında kaçırıldığı sonucuna vardı ve çiftliği tekrar dedektörlerle aradı. Ancak başka altın bulamadı.

TMSF'nin el koyduğu malları geri alabilmek için Libananco başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Uzan ailesi, tahkim mahkemelerinde 43 milyar dolarlık dava açtı. Bunlardan Libananco davasını kaybetti. TMSF, dava açan kişinin malların gerçek sahibi olmayıp Uzan ailesi adına hareket ettiğini ispat etti. Mallarını geri almak için açılan davaları kaybetmesi de TMSF kaynaklarına göre yurtdışına sığınmada etkili oldu.

Paris: İltica değil 3 aylık oturum verdik

Fransa'nın siyasi sığınma hakkı tanıdığı iddia edilen Cem Uzan'ı Fransa'nın "siyasi mülteci" sıfatıyla değil "3 aylık oturum izniyle kabul ettiği" ortaya çıktı. Fransız yetkililer, Cem Uzan'ın ekim ayının başında Paris Valiliği'ne "sürekli oturum talebinde bulunduğunu" ve bu kapsamda kendisine 3 aylık geçici oturum belgesi verildiğini ifade etti. 3 aylık süre içerisinde Uzan'ın oturum talebini inceleyecek olan Paris Valiliği sonuçta sürekli oturum başvurusunu kabul veya ret kararı verecek. Fransız Dışişleri Bakanlığı kaynakları ise "iltica bilgisini henüz teyit etmeyeceklerini yarın (bugün) bir açıklama yapacaklarını" duyurdu. Edinilen bilgiye göre Cem Uzan, ekim ayı başında Paris Valiliği'ne sürekli oturum izni başvurusunda bulundu. Sürekli oturum iznini kabul etmeyen Paris Valiliği kendisine 3 aylık geçici oturum izni verdi. Sürekli oturum izni talebini ise 3 aylık süre zarfında verecek.

Fransa Mülteci ve Vatansızları Koruma Ofisi kaynakları (Ofpra), Ofis'in bir iltica başvurusunu bu kadar kısa süre içerisinde değerlendirip kabul etmiş olmasının çok zor olduğunu ifade etti.
aktifhaber

Cem Uzan'ı Türkiye'den eski CIA ajanları çıkarmış

13 Ekim 2009 Cem Uzan'ın Fransa'ya ''siyasi sığınma talebinde'' bulanmasıyla ilgili şok iddialar ortaya atıldı. Cem Uzan’ı Türkiye’den Shrtf-Special Human Rescue Task Force adındaki gizli birimin kaçırdığı öne sürüldü. Konusunda uzman uluslararası deneyime sahip daha önce CIA ve FBI’da çalışmış ajanlardan kurulu bu birimin Fransa’da da Cem Uzan’ı korumaya devam ettiği öğrenildi. İddianın sahibi Vatan yazarı Ercan İnan...

Libananco davası öncesi Uzan’dan çok önemli hamle

Cem Uzan için Fransa’nın tanıdığı siyasi sığınma hakkının zamanlaması çok ama çok önemli. Uluslararası Tahkim Heyeti, Libananco davasında çok kritik bir sürece girmişti. ICSID nezdinde açılan ve Libananco’nun Türkiye’den 21.5 milyar dolar tazminat istediği davada duruşmalar 2-7 Kasım’da yapılacak. Libananco’nun ABD’li avukatı Stuart Newberger, hiç vakit kaybetmedi ve Hakem Heyeti’ne bir yazı yazarak Cem Uzan’ın Fransa’da olduğunu, Fransa devletinin Uzan’a siyasi sığınma hakkı verdiğini ve Cem Uzan’ın duruşmada tanık olarak ifade vermek istediğini belirtti. Uzan kendisine siyasi linç uygulandığını, mallarına haksız el konduğunu iddia ediyordu. Fransa’nın siyasi sığınma hakkı vermesi, ICSID nezdinde de bu argümanı kullanmasına da geniş biçimde olanak verecek. Bu gelişmenin davanın seyrini değiştirip değiştirmeyeceğini ise kısa süre sonra göreceğiz.

Zaten siyasi sığınma hakkı alan Uzan’ın yakın çevresine “Artık kozlar benim elimde. Benim kabul edeceğim şartlarda bir teklif gelmezse, duruşmalar başladıktan sonra Türk Hükümeti ile anlaşmam. Artık haciz ve icra yapma sırası bende” dediği öğrenildi. Uzan Fransa’dan siyasi sığınma hakkı elde edişini yine yakın çevresine “Şah-mat hamlesi” olarak tarif etti.

Daha önce, Libananco dava sürecinde Türkiye ile Uzan tarafı arasında bazı görüşmelerin ve pazarlıkların olduğu kamuoyuna yansımıştı. Kemal Unakıtan, Hilmi Güler ve Cemil Çiçek’in de katıldığı toplantılarda bazı rakamlar telaffuz edilmişti. Son olarak Cüneyd Zapsu’nun Cem Uzan ile Libananco davasını görüşmek üzere biraraya geldiği biliniyordu.

Uzan’ı kim kaçırdı?

Bu arada Cem Uzan’ın Fransa’ya gidiş yolculuğunun ayrıntıları da ortaya çıkıyor. Cem Uzan’ı Türkiye’den Shrtf-Special Human Rescue Task Force adındaki gizli birimin kaçırdığı öğrenildi. Konusunda uzman uluslararası deneyime sahip daha önce CIA ve FBI’da çalışmış ajanlardan kurulu bu birimin Fransa’da da Cem Uzan’ı korumaya devam ettiği öğrenildi.

Cem Uzan’ın yine yakın çevresine siyasi sığınma hakkı kararı çıktıktan sonra söyledikleri de bir hayli ilginç. Uzan “Fransa bana hayatımı geri verdi. Bana özgürlüğümü ve hayatımı geri veren Fransa devletine tüm yaşamım boyunca minnet duyarak bağlı kalacağım” diye konuştu.

netgazete

15 Ekim 2009
Sebahattin Önkibar/Yeniçağ
Uzan ailesinin tasfiye operasyonunda hiç bilinmeyenler

Star Grubu Uzan ailesine aitken, onların Ankara temsilcisiydim. Dolayısı ile aile fertlerini ama özellikle de Cem Uzan’ı iyi tanırım.
Peki Cem Uzan’ı nasıl mı bilirim?
Hırsı aklının önünde, dilediği her şeyi yapabileceğini zanneden, ihtiyat nedir bilmeyen, şımarık bir zengin çocuğu!

Özal-Çiller-Yılmaz ile kavgalar!

Buna mukabil baba Kemal Uzan oğlunun tam tersiydi.
Hakan Uzan ise baba ve ağabey arasında sıkışmış, kamuoyunda daha ziyade aşkları ile gündeme gelen biriydi.
Uzan ailesi aslında siyasi kavgalarda deneyimliydi.
Önce Star TV’den Ahmet Özal’ı kovmaları ile Turgut Özal’la, bilahare ÇEAŞ’a el koymaya çalışan Tansu Çiller’le ve sonrasında Mesut Yılmaz’la ciddi çekişmeleri oldu.
İlginçtir bu çekişmelerin tamamında Uzanlar mağlup olmadı!
Peki bunun iksiri ne miydi?
Sayın Demirel’in o dönemlerde Başbakan ve Cumhurbaşkanı olması...
9. Cumhurbaşkanı, Kemal beyi severdi, dolayısı ile Uzan ailesini siyasilere yem ettirmedi.
İşte bu yaşananların da etkisinden olacak Cem Uzan, aynı cesaretle AKP ve Tayyip Erdoğan’la kavgaya girdi ve sonuçta bugünlere yani tasfiye olma noktasına geldi.
Hayır, bilinenin aksine AKP’nin kuruluş günlerinde Cem Uzan AKP ile kavgalı değildi.

Washington’dan Uzan’a acil telefon!

Dahası, beş vakit namaz kılmasıyla bilinen Kemal Uzan’a da AKP cenahından müsbet bir bakış vardı.
Öyle ki AKP’nin kuruluş sürecinde Abdullah Gül başkanlığındaki AKP heyetini Star’da öğle yemeğinde ağırladım. Dahası, Tayyip beyi Star TV’de iki saatlik canlı yayında benim programıma çıkardım.
Peki AKP ile ipler nerede ve nasıl mı koptu?
Cem Uzan’ın çöküşü ABD’li Motorola firmasıyla arasındaki borç ilişkisiyle başlar.
Uzan, Telsim’e alt-yapı kuran Motorola’dan, ekonomik krizi ileri sürerek borçlarının yapılandırılmasını talep eder.
Motorola fırsat bu fırsat, şirket zorda, borçlara mukabil belki Telsim’i ele geçiririm diyerek paranın tamamını hemen ister.
Cem Uzan hiç umursamaz, lakin konu devletlerarası problem haline gelir!
Seyahatlere katılarak bizzat yakından takip ettiğim dönemin Başbakanının iki ayrı Washington seferinde Motorola konusu, sadece ABD Ticaret Bakanı tarafından değil, o dönemin Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından da dile getirilir.
Görüşmelere siyasi müsteşar olarak katılan Mehmet Ali Bayar’ın bana birebir anlattıklarını Washington’dan apar-topar Cem Uzan’a bildirmiştim.

Partiyi nasıl ve niçin kurdu?

Hiç unutmam Cem Uzan anlattıklarıma kahkaha atarak şu karşılığı vermişti:
- “Sabahattin bey hiçbir şey yapamazlar. Sadece uluslararası yargıya gidebilirler ki benim istediğim de odur. Ben borçları ödemeyeceğim demiyorum, yapılandırın diyorum.”
Bütün bunlar Ecevit’in Başbakanlığı günlerine rastlıyor.
Cem Uzan, o süreçte koalisyonun ortaklarından Mesut Yılmaz’la kanlı-bıçaklıydı. Öyle ki Berna Yılmaz’la Aydın Doğan’ın ortak eğlence sahnesi görüntülerini günlerce Star TV’de yayınlıyordu. Buna mukabil Cem bey hükümetle ilişkilerini Hüsamettin Özkan’la götürüyordu. Devlet Bahçeli ile ilişkilerini ise bizzat ben kurdurmuş, yani Cem Uzan’ı alıp Devlet beyin yanına götürmüştüm.
Derken Cem bey güç gösterisi ve imaj için şirketinin bölge toplantılarına başladı.
Bedava döner-ekmek kalabalıkları toplayınca etrafındaki birkaç kişi “Patron parti kursan iktidar olursun” dedi.
Demez olaydı...
Cem Uzan o gün, parti kuracağım dedi.
Baba Kemal Uzan, çoğu zaman kavgalı olduğu ve söz geçiremediği oğlu Cem’e itiraz etti ama etkili olamadı.

ABD’linin elindeki anket!

Devreye hemen reklam dünyasının harika çocuğu Ali Taran sokuldu ve imaj harekatına başlandı.
Doğruya doğru Cem bey genç, yakışıklı ve en önemlisi müthiş hırslıydı.
Kadro kurmaksızın, parti programı hazırlamaksızın, vizyon ortaya koymaksızın sadece hırsı ve görüntüsü ile 2002 Kasım’ında milyonlarca insandan oy aldı.
AKP ilk kez Cem Uzan’ı, aldığı sonuç bağlamında o gün fark etti.
Cem beyin Genç Partisi’nin yaptığı bu sürpriz atak, projeksiyonları Uzan’a yöneltti.
Seçim öncesinde Cem Uzan’ı siyaseten zerre umursamayanlar onun Tayyip beye alternatif olabileceğini dillendirmeye başladı ve Uzan’a kadro ve program desteklerini vaat etmeye başladı.
Evet Uzan seçimden sonra büyümeye ve öne çıkmaya başladı...
Birkaç ay geçmedi, ABD Ankara Büyükelçiliği siyasi müsteşarı, AKP zirvelerinden randevu talep etti.
Kamuoyundan saklanan bu görüşmede siyasi müsteşar, ABD Elçiliğinin yaptığı geniş tabanlı kamuoyu araştırmasının sonuçlarını sundu ve şunları söyledi:
- “Cem Uzan’ın, bugün seçim yapılırsa oyu yüzde 21.. Bunun henüz kendisi bile farkında değil. Bu durum ortaya çıkarsa AKP grubunu hem imajı hem de para gücü ile çözebilir... Dahası iş dünyası ve medyanın bir bölümünü arkasına alabilir... Biz Cem Uzan gibi, kendi başına buyruk, maceracı ultra milliyetçi bir ismin Türkiye’nin başına geçmesini çok tehlikeli buluyoruz. Bu itibarla size Cem Uzan için hemen tedbir alın diyoruz.”

Haftaya darbe olacak!

Peki sonrası mı?
AKP zirveleri hemen iki ayrı anket yaptırdı... Sonuç benzerdi... Ve hemen düğmeye basıldı.
Önce ÇEAŞ ve Kepez, akabinde banka operasyonları yapıldı. Kemal bey yurt dışına kaçmak zorunda kaldı, derken Uzan ailesinin malları satıldı ve ABD’li Motorola’ya da parası anında ödendi.
Cem Uzan için malum davalar açıldı ve o davalarından birinden ceza alma noktasına geldiğinde yurt dışına kaçtı.
Uzan ailesinin çöküşünün kısa hikayesi budur.
Kuşkusuz bu süreçte ABD tarafından AKP gibi Aydın Doğan medyası da Cem Uzan’ın imha edilmesi olayında kullanılmıştır.
Peki Cem Uzan, bütün bu gelişmeleri hiç mi görmedi ve tedbir almadı?
Gördü ama yanlış mihmandarlarla yanlış kapılara kapılandı!
Uzan’a yakın çalışma çevresinden birileri istisnasız her gün “Haftaya darbe olacak” türü haberler götürüyordu. Cem bey buna inandı.

Kemal Uzan’ı yakalayamıyorlar!
Son bir şey!
Sıradan bir cinayet zanlısı olan Cem Garipoğlu bile istendiğinde yakalanabildiğine göre, Kemal Uzan ve Hakan Uzan yıllardır niçin mi yakalanamıyor?
Yakalanamama yok, yakalamama var!
Evet baba Uzan’a bilerek yol veriliyor.
Niçin mi?
Yakalanırsa zulasındaki servet, yani sakladığı para ile muhalefet finanse olmasın ve alternatif hareket doğmasın diye!

21 Ekim 2009 08:37
Uzan'ın Kaçış Sebebi Belli Oldu
Eski Genç Parti lideri Cem Uzan'ın, hangi iddiada bulunarak Fransa'ya sığınma talebinde bulunduğu ortaya çıktı..
Fransa'ya sığınma talebinde bulunan eski Genç Parti lideri Cem Uzan'ın, 'ekonomik ve psikolojik baskı gördüğü' iddiasında bulunduğu ortaya çıktı.

Uzan'ın Fransa Mülteci ve Vatansızları Koruma Ofisi'ne verdiği dilekçede (OFPRA), "Beni ekonomik ve psikolojik olarak sıfırladılar." dediği belirtiliyor. Başvuruyu sadece kendi adına yaptığının altı çiziliyor. OFPRA ve 3 aylık geçici oturma iznini veren Fransız İçişleri Bakanlığı kayıtlarında sadece Uzan'ın başvurusu bulunurken ailesinin Fransa'da normal bir statü ile veya başka bir ülkede olabileceği ileri sürülüyor.

Edinilen bilgilere göre Uzan, Paris'e iltica başvurusunun kabul edileceği yönünde ciddi bir teminat alarak gitti. Zaman'ın ulaştığı yetkililer, "Dosya şu an kabul edilmiş gibi gözüküyor." görüşünü savundu. Fransa Mülteci ve Vatansızları Koruma Ofisi özerk bir kurum ve normalde böyle bir teminatın verilmesi çok zor. Ancak dosyanın OFPRA'nın dışında üst düzeyde ele alındığına işaret ediliyor.

GIYABİ TUTUKLAMA KARARI ÇIKTI

Uzan'la ilgili Türk yargısı da harekete geçti. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuran Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu avukatları, Uzan hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılmasını istedi. Mahkeme, İmar Bankası hakim ortak ve yöneticileri hakkında 'cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak', 'resmi ve özel evrakta sahtecilik', 'Bankalar Kanunu'na muhalefet' ve 'kamu kurumunu dolandırmak' suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında gıyabi tutuklama kararı aldı. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi de 'hileli iflas' suçundan yargılanan Uzan hakkında gıyabi tutuklama kararı aldı.

Süreç nasıl işleyecek?

Türkiye'nin hakkında kırmızı bülten çıkarttığı Cem Uzan'ın, iltica başvurusu reddedilse bile kısa vadede iade edilmesi zor. Uzan, iltica başvurusu ile işlerini dışarıdan takip edebileceği uzun bir zaman kazandı. İlk planda verilen 3 aylık geçici oturma izni, dosyasının incelemesi devam edene kadar otomatik olarak uzatılacak.

Süreç, 2 yıla kadar uzayabiliyor. Sığınma hakkı ile ilgili Fransız yasalarına göre, mülteci ofisi kararını açıklamadan başvuru sahibi ile ilgili hiçbir iade ve sınırdışı talebi veya kararı uygulanamıyor. Sığınma talebi OFPRA'da reddedilse bile süreç bitmiyor. Bir üst kurum olan Ulusal İltica Hakkı Mahkemesi'ne başvurulabiliyor. Olumsuz cevap alınması halinde konu Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar taşınabiliyor.
aktifhaber

04.11.2009
Cem Uzan'a 6 yıl daha hapis cezası


Cem Uzan ve beraberindeki 20 kişinin, Sakarya'nın Pamukova ilçesinde, Uzan ailesinin eski çiftliğine baskın düzenledikleri iddiasıyla açılan davada, Cem Uzan, 'Hürriyeti tahdit suçunu işlemeye azmettirmek'ten 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Pamukova Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki davada, Uzan ailesine ait eski çiftliğe 20 kişiyle baskın düzenlediği iddiasıyla yargılanan Cem Uzan ve 20 kişi hakkındaki karar açıklandı.

Karara göre, Uzan, 'Hürriyeti tahdit suçunu işlemeye azmettirmek'ten 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Davada yargılanan ve 3 yıl 4'er ay hapis cezasına çarptırılan 20 kişinin cezası ise mahkemece ertelendi.

Uzan ve 20 kişi hakkında, 2004 yılında çiftlik baskını nedeniyle açılan davada, 'hürriyeti tahdit, bu suça azmettirme' ve 'hakkı olmayan mala tecavüz' suçlarından 6 yıla kadar hapis cezası isteniyordu.
8sütun

Uzan aldatıldığını nasıl öğrendi?

Güç, para, hırs, entrikalar... Sabah Gazetesi Sevilay Yükselir, Cem Uzan`ın müthiş gücünün getirdiği beklenmedik acıyı anlatmış.

Bugün sizlere film senaryolarına taş çıkartacak bir kulis haberi aktaracağım... Kulis, yazının başlığından da anlaşılacağı gibi şu anda siyasi sığınma hakkı talebinde bulunduğu Fransa`da bir yandan Paris sokaklarının tadını çıkaran, bir yandan da kendisini aldatan eşi Alara`dan nasıl intikam alabileceğinin hesabını yapan Cem Uzan`la ilgili...

Dilerseniz, önce tüm Türkiye`nin gözleri önünde Fransa`ya kaçan Cem Uzan`ın bunu nasıl başarabildiğine dair ilk sorumuzun cevabını arayalım...Sonra da onu 12 yıllık evliliğini bitirmeye iten aldatma hikâyesinin derinliklerine dalalım...

Başlıyoruz...

Kaçışına kim ya da kimler yardım etti?

Libananco Davası`nı biliyorsunuz... Arkasında Uzan Grubu olduğu bilinen Güney Kıbrıs merkezli bu şirket, barajlarına devlet tarafından el konulan Çukurova Elektrik(ÇEAŞ) ve Kepez Elektrik hisselerinde zarara uğradığı gerekçesiyle Türkiye Cumhuriyeti hakkında 10 milyar dolar tutarında dava açtı. Kimi uzmanlara göre uluslararası tahkim tarafından görülen bu davanın sonucunda Türkiye korkunç bir tazminat ödemekle karşı karşıya kalacak.

Bunlar aşağı yukarı hepimizin bildikleri...

Şimdi ben size davanın avukatlığını yapan Amerikalı Stuart Newberger`e yakın bir kaynaktan öğrendiğim bilinmeyenleri aktarayım isterseniz...

Efendim, Newberger Yahudi Lobisi`nin en saygın avukatları arasında gösteriliyor Amerikalılar tarafından. Başından beri bu davanın ona verilmesinin temel sebebi de aslında bağlı olduğu cemaatteki bu etkin gücü... Tahkim davalarında dünyanın en agresif avukatlarından olduğu bilinen Newberger, davanın Türkiye aleyhine sonuçlanması durumunda sözleşme gereği kazanılacak tazminatın yüzde 25`ini kendi kasasına indirecek...

İşte konunun can alıcı noktası da burası...

Çünkü, Uzan`ı yurt dışına kaçıran tek neden, yıllardır peşinde olduğu davanın sonucunda kazanacağı milyar dolarların riske girmesine gönlü razı olmayan Amerikalı avukat Newberger... El mahkum, `Libananco`nun lehime sonuçlanacağını gören hükümet, farklı bahaneleri önüme koyarak, beni cezaevine tıkabilir. Bu durumda sen de büyük risk alırsın ve mutsuz bir sonuçla karşı karşıya kalabilirsin... O nedenle bütün gücünü kullanıp, beni Türkiye dışına çıkarmanı istiyorum` restine karşılık vermek zorunda kalan Newberger, Uzan`ın bu teklifi ile onu Fransa`ya nakledecek plan için derhal düğmeye basar...

Önce Amerika`dan bir güvenlik şirketini Türkiye`ye yönlendirir...

Amaç, Uzan`ı yurt dışına kaçırabilmek için gerekli bütün altyapıyı oluşturmaktır...

Gizli servis elemanları gibi görev yapan Amerikalı özel istihbaratçılar Cem Uzan`ın tüm hayatını takibe almaya başlarlar...

Aksiyon filmlerini aratmayacak bu sıkı takipte sadece Cem Uzan değil, tüm yakın çevresi de kontrol altına alınır...

En başta da Cem Uzan`ın 12 yıllık eşi Alara Uzan...

`Üzgünüz ama eşiniz sizi aldatıyor Cem Bey!`

Nefes nefese süren 3 aylık bu sıkı takipten sonra Uzan`ı Türkiye dışına çıkaracak plan hazır hale getirilir...

Ve sonunda hazırlanan planı bir brifingle sunmak için belirlenen adreste Cem Uzan`la bir araya gelir Amerikalı özel istihbaratçılar...

Cem Bey heyecan içerisindedir...

O heyecanla, `Beni çıkarabilecek misiniz?` diye sorar karşısındakilere...

`Çıkaracağız...Hem de tereyağından kıl çeker gibi...Bunun için bütün plan hazır efendim...Ancak bundan önce size başka bir şeyi izah etmemiz gerekiyor... Biliyorsunuz ki, Bay Newberger, bize, `Bütün bildiklerinizi onunla paylaşın` diye talimat verdi...Bilmeniz gerekir diye düşündük...Efendim, üzgünüz ama eşiniz sizi aldatıyor...İşte bunu ispatlayan o belgeler...` deyip, Alara`nın sevgilisi ile çekilmiş bütün fotoğraflarını Cem Uzan`ın önüne koyarlar...

Lütfen sakin olun Cem Bey!

Önüne koyulan fotoğraflarla şoke olan Cem Uzan, önce ne diyeceğini, ne yapacağını bilemez...

Uzun bir sessizlikten sonra bakakaldığı fotoğraflardan kafasını kaldırıp, bilgi almaya çalışır Alara`nın samimi görüntülerindeki fotoğraflardaki adamlara dair...

Tüm bilgiler tek tek aktarılır Uzan`a ve hemen arkasından mühim bir uyarıda bulunulur; `Cem Bey...Lütfen bir taşkınlık yapmayın...Eşinizle bu konuyu yurt dışına çıkana kadar konuşmayın! Alara Uzan`la yaşayacağınız bir tartışma bütün planımızı altüst edebilir...O nedenle önce sizi Türkiye dışına çıkaralım... Sonra hesaplaşalım...`

Ekibe, `Dediğinizi yapacağım ama bu fotoğraflar boşanma davasında bana çok gerekecek...Lütfen onları muhafaza edin!` diyerek çıkar görüşmeden...

Kısa bir süre sonra da Amerikalı ekibin mahiyetinde, hazırlanan kaçış planı için harekete geçer...Yola çıkarken ise Alara`ya dönüp, sadece, `Seninle Paris`te buluşacağız...Konuşacak çok şeyimiz var Alara...Çabuk gel ve beni bekletme! Oldu mu?` der...

Olan bitenden habersiz Alara ise eşinin evi terk etmesinin hemen ardından çocuklarını da yanına alıp, Paris`e yola koyulur... O arada Cem Uzan için hazırlanan plan gerçekten tereyağından kıl çeker gibi hayata kavuşur...

Paris`e ayak basar basmaz, Alara`nın kaldığı 17. Bölgeye doğru yola koyulur...

Kocasının Türkiye dışına çıkabilmiş olmasının mutluluğu ile kapıyı açan Alara, gülücüklerle, `Hoş geldin hayatım... Kurtulduk! Artık özgürüz...` sözleri ile karşılar onu...

İşte o an bir öfke patlaması yaşanır!

Cem Uzan günlerdir küçük siyah çantanın içerisinde tuttuğu fotoğrafları çıkarıp, Alara`nın yüzüne fırlatır ve bütün kinini şu sözlerle kusmaya başlar;

`Bırak bu sahte gülücükleri... Her şeyi öğrendim...Beni aylardan beri nasıl aldattığını... Bu iş bitti artık! En kısa zamanda boşanacağız ve sözleşme gereği, sana çocuklarım dahil, hiçbir şey vermeyeceğim! Ve bu yaptığını sana pahalıya ödeteceğim!`

Sevilay Yükselir/Sabah

06 Ocak 2010 08:12
Baba Uzan Beykoz'da ÇıktıKırmızı bültenle aranan Kemal Uzan'ın ortalığı karıştıran ihbar mektubunun ayrıntıları netleşti. Meğer Uzan Beykoz'daymış. Nasıl mı?

Kırmızı bültenle aranan Kemal Uzan adına 2 ay önce Beykoz’dan ikamet senedi alındı. İkametgah, TMSF Başkanı Ahmet Ertürk hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na ihbar yapılmasında kullanıldı

TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, görev süresinin bitmesine sayılı günler kala kırmızı bültenle aranan, yaklaşık 7 yıldır firarda olan baba Kemal Uzan’ın ‘ihbar oyunu’ ile karşı karşıya kaldı. Beykoz Çubuklu Villaları Muhtarlığı’ndan aldığı sahte bir ikamet senedi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir ihbar mektubu göndererek, TMSF hakkında inceleme başlatılmasına neden olan Kemal Uzan’ın, inceleme kararını AİHM’de ve Libananco başta olmak üzere açılan tahkim davalarında kullanmak istediği belirlendi.

İKİ AY ÖNCE GÖNDERDİ

7 yıldır firarda olan baba Kemal Uzan’ın Ankara’yı karıştıran ihbar mektubunun ayrıntıları netleşti. Buna göre, yaklaşık iki ay önce İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na Kemal Uzan tarafından bir ihbar mektubu gönderildi. İhbar mektubunda, TMSF’nin İmarbank operasyonu kapsamında yaptığı işlemlerle ilgili çeşitli iddialar yer alıyordu. Baba Uzan, ihbar mektubu ile birlikte, bazı belgelerin yanı sıra ikametine ilişkin Beykoz Çubuklu Vilları’ndan aldığı ikametgahı da savcılığa gönderdi. İhbar mektubu ağırlıklı olarak, Adabank’a ve Uzan Grubu mallarına haksız yere el konulduğu ve ucuz fiyata satıldığına ilişkin bazı iddialar içeriyor. İhbar mektubunda, Söz konusu satışlar nedeniyle, TMSF ve BDDK’ya yönelik ağır eleştiriler yer alıyor.

İhbar mektubunun izi sürülüyor

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı ihbar mektubunu işleme koymadan önce mevzuat gereği mektupla ilgili soruşturma başlatmak için Başbakanlık’tan izin istedi. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı da Kemal Uzan’ın, söz konusu ihbar mektubunu nasıl hazırladığı, savcılığa nasıl gönderdiği ve belgeleri nasıl ele geçirdiğini tespit etmek için iki müfettiş görevlendirdi. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı’na bağlı iki müfettiş şu anda, Uzan’ın ihbar mektubunun izini sürüyor.

Tahkim davasında kullanacakmış!

TMSF uzmanları, Kemal Uzan’ın ihbar mektubu göndermesinin altında tahkim davaları olduğunu belirledi. Tahkim davalarının bir kısmını kaybeden bir kısmını da kaybetme aşamasına gelen Uzan’ın, Türkiye’de satışlarla ilgili savcılık tarafından bir soruşturma açılmasını sağlayarak, bu soruşturma kararını tahkim mahkemelerine sunmayı planladığı belirlendi.

Beykoz Villaları adres olarak gösterilmiş

Yedi yıldır baba Kemal Uzan’ın izini süren TMSF de, geniş kapsamlı inceleme başlattı. İhbar mektubunda, Baba Uzan’ın adres olarak Beykoz Çubuklu Villaları’nı göstermesinden yola çıkan TMSF, önce adresi araştırdı. Uzan’ın bu adres ile hiçbir ilişkisinin olmadığı belirlendi. TMSF uzmanları, ikametin, villaların bağlı olduğu muhtarlık tarafından Baba Uzan’ın avukatlarına verildiğini belirlendi. İkamet belgesi, Kemal Uzan söz konusu adreste hiçbir zaman oturmadığı için ‘sahte’ olarak nitelendiriliyor. Aynı muhtarlığın, daha önceki yıllarda da Baba Uzan’a, Hakan Uzan’a ve Cem Uzan’a ikamet belgesi verdiği belirlendi. Uzan Ailesi’nin söz konusu belgeleri, el konulan şirketlerle ilgili açtığı davalarda adres olarak göstermek için aldığı ve tahkim davalarında da Beykoz Villaları’nı gösterdiği belirlendi. Türkiye’deki mahkemelere de aynı ikamet senetlerin verildiği tespit edildi.

Ertürk: Trajikomik bir durum

TMSF Başkanı Ahmet Ertürk aralık ayı içinde, İktisadi Araştırmalar Vakfı’nın bir toplantısında yaptığı konuşmada, Kemal Uzan’ın ihbar mektubu gönderdiğinin ipuçlarını vererek, “Uzan Grubu’nun kırmızı bültenle aranan birinci adamı Uzan benim şahsımı hedef alan, savcılığa yaptığı suç duyurusu dolaysıyla bugün soruşturma geçiriyoruz. Nereden bakarsanız bakın trajikomik durum. Türkiye hukuk mekanizması maalesef kötü kullanımlara açık” demişti.

Kaynak: Hüseyin Özay/Star

27 Ocak 2010 16:40
Uzan Fransa'da İfade Verecek
Merkezi Güney Kıbrıs’ta bulunan Libananco’nun, Türkiye aleyhine açtığı 10.1 milyar liralık tahkim davasında, Cem Uzan’ın mahkemeden kendisi için özel karar aldırdığı ortaya çıktı.

Merkezi Güney Kıbrıs’ta bulunan Libananco’nun, Türkiye aleyhine açtığı 10.1 milyar liralık tahkim davasında, Cem Uzan’ın mahkemeden kendisi için özel karar aldırdığı ortaya çıktı. Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi’nin verdiği karar doğrultusunda Uzan’ın Paris’te ifade vermesinin önünün açıldığı belirtildi. Interpol tarafından bütün dünyada kırmızı bültenle aranan ve Fransa’dan siyasi sığınma hakkı elde eden Cem Uzan, Motorola’nın aldırdığı tutuklama kararı nedeniyle ABD’deki Libananco duruşmasına katılmamıştı.


MERKEZ’DEN ÖZEL İZİN

Uzan, aynı dönemde, can güvenliğinin olmadığını bu nedenle Türkiye’den kaçmak zorunda kaldığına ilişkin iddiaların yer aldığı bir dilekçeyle başvurarak, ifadesini Paris’te vermek istediğini bildirdi. Ancak, mahkeme bu tür uygulamalarının olmadığını belirterek, Uzan’ın talebine onay vermedi. Bu gelişme üzerine, avukatlar, Dünya Bankası bünyesindeki Uluslararası Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi’nden özel karar çıkarttırdı. Bu izinle de Cem Uzan’ın, Paris’te ifade vermesinin önü açılmış oldu. Öte yandan Cem Uzan’ın, Türkiye’deki dostlarını zaman zaman aradığı ve gelişmeler hakkında bilgi verdiği kaydedildi. Bu arada, Fransa’nın, Uzan’a verilen üç aylık geçici oturma iznini de üç ay daha uzattığı vurgulandı.

23 MART’TAKİ İFADE ŞOV AMAÇLI OLACAK

Enerji Bakanlığı ve TMSF yetkilileri, mahkemenin Paris’te Cem Uzan’ın ifadesini almasının, davanın sonucu üzerinde bir etkisinin olmayacağını bildirdi. Yetkililer, Uzan’ın Paris’te ifade verme işleminin şov amaçlı olduğunu kaydetti. 23 Mart’ta Paris’te gerçekleşecek olan ifade alma işleminde Türkiye’nin avukatlarının da olacağını ifade eden yetkililer, davayı Türkiye’nin lehine sonuçlanacağını bildirdiler. Öte yandan, Genç Parti Başkanı Cem Uzan’ın, Türkiye’deki yakın dostları ve parti yöneticileri ile sık sık Paris’te görüştüğü bildirildi.
aktifhaber

KARDEŞİ İLE ARASINDA GEÇEN ŞOK DİYALOG

8 Temmuz 2010
Uzan kardeşler arasında geçen önemli bir telefon kaydı ortaya çıktı
Milliyet'in haberine göre; Cem ve Hakan Uzan'ın, el konulan üç şirket nedeniyle Türkiye'den tazminat talebinde bulunacak üç şirket satın alma planları yaptıkları belirlendi.

Türkiye'nin Libananco davasında delil olarak mahkemeye sunduğu konuşmada, Cem ve Hakan Uzan, Kıbrıs'ta kurulu bir şirketi 2003'te ÇEAŞ hissesi almış gibi göstermeyi kararlaştırıyor

Çukurova ve Kepez Elektrik şirketlerinin yüzde 63'üne sahip olduğu iddiasıyla Türkiye aleyhine 10.1 milyar dolarlık tazminat davası açan Güney Kıbrıs'ta kurulu olan Libananco şirketinin, imtiyaz sözleşmelerinin iptal edildiği 2003 yılında bu hisselere sahip olmadığına ilişkin çok önemli bir telefon kaydı ortaya çıktı.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla teknik takibe alınan Cem ve Hakan Uzan araısnda 8 Ekim 2004 günü gerçekleşen konuşmada, ÇEAŞ, Telsim ve off shore konusunda Türkiye aleyhine tazminat dava açmak üzere Güney Kıbrıs'ta üç şirket satın alınması kararına varılıyor. Hakan Uzan, Ali Cenk Türkkan'ın Güney Kıbrıs'ta iki şirket bulduğunu söylerken, konuşmalarda Cem Uzan üç şirket gerektiğini vurguluyor.

Türkiye'nin avukatları tarafından Libananco davası dosyasına konan telefon konuşması, Cem Uzan'ın zimmet suçlamasıyla yargılandığı ve 23 yıl hapis cezası aldığı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında yer alıyor.

MİT dinledi

Uydu telefonları ile gerçekleştiği için Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından dinlenerek kayda alınan konuşmalarda, Cem ve Hakan Uzan'ın, el konulan üç şirket nedeniyle Türkiye'den tazminat talebinde bulunacak üç şirket satın alma planları yaptıkları belirlendi.

Konuşmalarda Hakan Uzan, kendi adlarına hareket eden Ürdün'de yaşayan Ali Cenk Türkkan'a hisse aldıracağı ve dava açılmasını sağlayacağını anlatırken, Cem Uzan da Telsim, ÇEAŞ ve off Shore konusunda dava açabilecek üç şirket almak gerektiğini söylüyor. 8 Ekim 2004 günü yapılan telefon konuşmasında Hakan Uzan, Güney Kıbrıs'taki şirketin 1983'te ÇEAŞ hissesi almış gibi gösterileceğini belirtirken bir yandan da "83'te mi?" diye soruyor. Cem Uzan, "Yani sen 2003 anla" karşılığını veriyor.

Güney Kıbrıs'ta kurulu Rosmara şirketi, el konulan Telsim'in ortağı olduğu iddiasıyla 2006'da Türkiye aleyine 738 milyon dolarlık tazminat davası açmış ancak kaybetmişti. Yine Ali Cenk Türkkan'ın sahibi göründüğü Güney Kıbrıs'ta kurulu Libananco şirketi de aynı yıl ÇEAŞ'ın yüzde 63'ünün sahibi olduğunu iddia ederek imtiyaz sözleşmelerini iptal eden Enerji Bakanlığı aleyhine 10.1 milyar dolarlık tazminat davası açtı. Davanın bu yılın sonuna doğru karara bağlanması bekleniyor.

‘KIBRIS’TA ÜÇ ŞİRKET ALALIM’

Hakan Uzan: Alo

Cem Uzan: Alo

H: Zaten adam 1000, 1200 falan kendi masrafları için alıyor kurulurken, kurarken, işte ondan sonra apostil mapostil istediğim azman da bir 100, 1500 falan bir şeyler istiyor, geçen seferki apostil için 1700 ödedim, yani onun için 14 bin, 15 bin normalde kurarken tutuyor. Zaten onların 20 küsür bini 40 bin küsür ediyor.

C: 3 tanesi 120 bin.

H: 3 tane almayalım bence 2 tane alalım, 65’e ver ikisini diyelim.

H: 90 yerine 60-65 pazarlık etsin 2 tane almamız lazım.

H: Tamam, şimdi buradaki 3 tane şirketi bulduk, 2 tanesini Cenk buldu, ikisi de birer bayanındı, bir tanesi bizim arkadaşların kızkardeşi çıktı, o olmaz onu şey yapamayız.

C: Evet.

H: Bu Kıbrıs için tamam, şimdi Kıbrıs’takileri bir daha şey yapalım, şimdi bir tanesi 83’te ÇEAŞ almış olacak.

H: 83’te mi?

C: Yani sen 2003 anla.

H: Ha...

C: ÇEAŞ almış olacak bir tanesi.

H: Ona girmeden önce bir şey söyleyebilir miyim?

C: Hı.

H: Sana bir e-mail yazdım, bu sabah okudun mu?

C: Henrico ve Stevart.

H: Ha, çünkü şahıs aldığı zaman ben aldım yani bir bilanço şeyi şu şeyi yok yapar yapmaz hiçbir tanesini konuşmadım daha konuşturmadım yani öyle bir şey. Ama sabahleyin kompütürün önünde otururken aklıma geldi, adam oranın vatandaşı olduğu zaman direkt yetkisi var, herhangi bir şey yapmaya gerek yok, ya adama öyle milyar dolarlık bir şey aldırmaya gerek yok ki, 10 lot hisse verdiğin zaman 5 bin dolarlık, ondan sonra aklıma geldi sonuna doğru da yazdım e-mailin dedim ki, ulan ben herife prim olarak da vermiş olabilirim onu.

C: Hı hı, evet.

H: Anladın mı bizim için çalışıyordu herif Türkiye’de oturma izni vardı, adamla bir tane geçmiş tarihli iş sözleşmesi yaparız işte 3 seneni doldurduğun zaman sana 10 tane CEAŞ hisessi hediye ediyorum diye...

C: Hı hı.

H: Ve hiçbir şeye gerek yok yani vergiydi... Ben bunu yapmayalım diye söylemiyorum. Yapalım, bu çok şey gibi geldi çok basit gibi geldi bana.

C: Evet, yaparsak.

H: Tabii yaparsan sormak lazım tabii adama diyeceksin falan sana bunun için aylık şey verecem işte toplam falan bunun için 10 bin falan şey veririm. Korkmaz ise benim tek şeyim korkması. Yoksa yaparlar da korma olayı var yani.

C: Tek problemi bu. Kız gelip gidiyor anladığım kadarıyla...

H: Evet şimdi söyleyeceğim bu riski de söyleyeceğim gidemeyebilirsin bunu yapmak istersen diyecem ama yani bak sen bu davayı açtığın zaman müdahil olamıyor muyuz?

C: Oluruz.

H: Buradan iyi bir para alındığı zaman sen de iyi bir para alırsın bunu düşün kardeşim istiyorsan bu ticari bir teklif. İstiyorsan. İstemiyorsan s... aşağı, yeni hiçbir mecburiyeti yok ki.

C: Evet, bir konuş.

H: Burada ülkede 10 tane adam rahat bulurum dava açacak üçer tane, beşer tane.

C: Eğer olursa bir de bir şey yapmamız lazım Hakan, bu ÇEAŞ davalarını falan tamam mı Thomas açmaz, Ümit’ten başka avukat gelmez. Simin ve Simins girmez. Bir de bu davayı açacak bir avukat bulmamız lazım.

H: Tabii, şimdi abi avukat bulmamız lazım yetkiyi bilmiyoruz ki bir türlü. Yani okey ise şu görüyorsak tamamsak bu adamlarla konuşacak Kıbrıs’ı bitireceğiz ondan sonra ben oraya bizzat göndereceğim adamları...

C: Kıbrıs’ta bu iki, hatta üç şirketi de almamız lazım.

H: Abi ben de sana e-mailde yazdım yani para olsa bu üçünü de almak lazım. Şu anki durumda babamın geçen 200’ünü satalım dediği gibi durumdaki gibi yani üç ay sonra neye ihtiyacın olacak, neye olmayacak bilemiyorsun.

C: Çünkü biz Kıbrıs’ta bir Telsim’i açabiliriz tamam mı? İkincisi ÇEAŞ’ı açabiliriz, üç off shore’u açabiliriz.

H: Şimdi benim zaten bugün ihtiyara gitmem lazım, çünkü off shore’un kredi sözleşmesinin kopyası lazım bana.

C: Hı hı.

H: Onu getirtmesi lazım.

İKİNCİ GÖRÜŞME

C: Şimdi aslında ben sana bir şey söyleyeyim mi, bu herif 21’ine verdi ya bu.

H: Çok iyi o zamana kadar şöyle küçük bir bombardıman yapalım öyle gidelim diyorsun.

C: Tabii.

H: Ben sana geçen gün ÇEAŞ’ın İngilizce ihtarnamesini de gönderdim.

C: ...

H: Siboba da verdim, sana da gönderdim. İngilizce bitirdim ihtarnameyi bitirdim, ihtiyara da gösterdim o da okudu o da çok beğendi. Ben yalnızca Dr. Müller’e gösterilim demiştin e-mailde.

C: Gelmedi o ya, ne zaman gönderdin dün mü gönderdin?

H: Hayır iki gün evvel...

Uzan’dan bilirkişiler hakkında suç duyurusu

Cem Uzan, kendisi ile annesi Melahat Uzan ve kız kardeşi Ayşegül Uzan’ın da aralarında olduğu 18 sanığın yargılandığı dava kapsamında rapor hazırlayan bilirkişiler Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Gökcen, emekli müfettiş Sabahi Yulukar ve emekli başmurakıp Lütfi Toker hakkında suç duyurusunda bulundu.

Akşam

Uzanlar ve eski BDDK Üyesi Çevik beraat etti
15:15 - İmar Bankasının bankacılık izninin kaldırılması öncesinde "Uzan'lara bilgi vererek görevi kötüye kullanmakla" suçlanan eski BDDK ve TMSF Üyesi Prof. Dr. Kemal Çevik ile "bu suça iştirak etmekle" suçlanan Kemal Uzan, Hakan Uzan ve eski Rumeli Holding Genel Koordinatörü Enis Zaimoğlu beraat etti. 05.11.2010 ANKARA netgazete

165 milyarlık satranç
Taraf
01.12.2010

Kemal Uzan’ın ÇEAŞ ve Kepez şirketlerine devletin haksız şekilde el koyduğu iddiasıyla AİHM’de açtığı dava başladı. Duruşmayı avukat ordusuyla izleyen Cem Uzan gergindi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), dün Kemal Uzan’ın Türkiye aleyhine yaptığı şikâyetle ilgili bir duruşma düzenledi. Duruşmayı, Fransa’dan geçen yıl siyasi iltica talebinde bulunan ve Paris’te yaşayan Cem Uzan da izledi. Duruşmada AİHM’in ilgili dairesi, yaklaşık üç saat süreyle Uzan ve Türk hükümetinin avukatlarını dinledi. Kemal Uzan’ın avukatları, imtiyaz sözleşmelerinin devlet tarafından süresinden önce “usul ve prosedüre aykırı biçimde, ÇEAŞ ve Kepez şirketlerini ortadan kaldırmak amacıyla” iptal edildiğini iddia etti. Uzan’ın avukatları, sözleşmenin iptali üzerine işsiz kalan çalışanlara tazminat ödemek zorunda kaldıkları ve borsada hisselerinin düşmesi yüzünden önemli zarara uğradıkları görüşünü dile getirdi.

Avukatlar, sözleşmelerin iptali ve daha sonraki mağduriyetleri yüzünden Türk devletinden en az 170 milyar dolar talep ettiklerini söylediler.

Türkiye’nin avukatlarıysa, “söz konusu şirketlerin imtiyaz sözleşmelerinde belirtilen görevleri ve sorumlukları gerektiği gibi yerine getirmedikleri gerekçesiyle sözleşmelerin iptal edildiğini” savundu.

Avukatlar, grubun taahhütlere uygun olarak sürekli enerji arzı sağlayamadığı ve yine taahhütlere uygun olarak gerekli yatırımları yapmadığı görüşünü dile getirdiler. Uzan ve Türk hükümetinin avukatlarının görüşlerini dinleyen AİHM, kararını ileri bir tarihte verecek.
Taraf

Etibank dâvâsı yine ertelendi
Etibank'ın zarara uğratılmasıyla ilgili olarak bankanın eski sahibi Dinç Bilgin ile oğlu Şevket Önay Bilgin'in de aralarında bulunduğu 27 sanığın yargılanmasına devam edildi. Dosyanın karar aşamasına gelmiş olması nedeniyle duruşmada bulunan avukatların gelecek celse hazır bulunmalarının gerektiğinin hatırlatılmasına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi. 03.12.2010 İSTANBUL netgazete

Kentbank davasında sürpirz talep
14 Mart 2011
TMSF'ye devredilen Kentbank'ın zararına ilişkin davada esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı 2 eyleme dair 5 sanığın 4'er yıla kadar hapsini, bankanın eski sahibi Mustafa Süzer ve tüm sanıkların beraatini talep etti.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen Kentbank'ın zararına ilişkin davada esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Selamettin Celep, 2 eyleme dair 5 sanığın 4'er yıla kadar hapsini, bankanın eski sahibi Mustafa Süzer'in de aralarında bulunduğu tüm sanıklar hakkında bazı eylemlere ilişkin beraat, bazılarına ilişkin ise zaman aşımından ortadan kaldırma talep etti.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanıklar Sami Çakır, Mustafa Selçuk, Yasin Hilmi Yazan, Hasan Kılavuz, Mehmet Ercan Targan ve Bülent Haluk Bayülgen katıldı. Mustafa Süzer'in de aralarında bulunduğu diğer tutuksuz sanıklar duruşmaya gelmezken sanıkları avukatları temsil etti.

Mahkeme Heyeti Başkanı Ertuğrul Tokalakoğlu, 1 Şubat 2011'de mahkemeye ulaşan iki sayfalık ''ivedi ve gizli ihbar'' konulu dilekçede, bir örneğinin Adalet Bakanlığına, birinin BDDK'ya, birinin de HSYK'ya gönderildiğinin bildirildiğini belirterek, dosyanın bir türlü karara bağlanmamasının şikayet konusu yapıldığını tutanağa geçirdi.

Söz alan Mustafa Süzer'in avukatı Nejat Doğan, bu dilekçeyi düzenleyen hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca dosyadan çıkarılması gerektiğini düşündüklerini söyledi.

Duruşmada İstanbul Cumhuriyet Savcısı Celep, hazırladığı 81 sayfalık yazılı mütalaasını mahkemeye sundu.

Mütalaada, bankacılık hukuku açısından kredilerin kullandırılışı ve geri dönmemesi halinde hangi şartlar altında zimmet suçunu oluşturabileceğine ilişkin açıklamalara yer verildi.

BDDK'nın 9 Temmuz 2001 tarihli kararıyla Kentbank AŞ'nin yönetiminin TMSF'ye devredildiği, idari nitelikteki bu işlemin iptali için Danıştaya dava açıldığı, Danıştay 10. Dairesinin 23 Haziran 2003'te bu istemi reddettiği belirtilen mütalaada, daha sonra, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kuruluna yapılan itirazın kabul edilerek daire kararının bozulduğu hatırlatıldı.

Bozmaya uyan Danıştay 10. Dairesince, 21 Haziran 2004'te BDDK'nın kararının iptal edildiği belirtilen mütalaada, davalı idarenin temyizi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 17 Şubat 2005'te bankanın TMSF'ye devrine dair tasarrufu hukuka aykırı gördüğünü ve Danıştay 10. Dairesinin anılan kararının kesinleştiği anlatıldı.

-DANIŞTAY KARARININ DAVAYA ETKİSİ-

Davalı idarenin konu ile ilgili ''karar düzeltme'' talebinin de Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca 2 Şubat 2006'da reddedildiği belirtilen mütalaada, Danıştay İdari Davalar Daireleri Genel Kurulunun kararından bazı bölümlere yer verildi.

Mütalaada, şöyle denildi:

''Danıştay 10. Dairesinin anılan kararı, bir idari işlemin iptalidir. Bununla birlikte idari işlemin iptalinin yanında, yargılama konusu işlemin de hukuka uygunluğu tartışılmış, bu kapsamda maddi olaylara ilişkin tespit ve değerlendirmelerde de bulunulmuştur. Özetlemek gerekirse, BDDK'nın bahse konu talimatında belirtilen, gerekli görülen tedbirlerin alınmadığı ve banka kaynaklarının grup şirketlerine kullandırıldığına dair iddiaların, hukuka aykırılık unsuru açısından tasvip görmediği yüksek yargı kararı ile kesinleşmiştir. Böylelikle, mahiyeti icabı 'kesin hüküm' haline gelen iptal davasına konu olayların, yüksek mahkemenin anılan kesin kararı ile bankacılık faaliyetinin gereği kanuna, bankacılık teamüllerine ve hukuka uygunluğu tescil edilmiş olmaktadır. Aksi düşünceden hareket edildiğinde, bir taraftan hukuka uygun bulunan eylem veya işlemin, ceza yargılamasında 'cezayı müstelzim' suç olarak kabulü gibi mantık ve hukuk kurallarıyla bağdaşmayan sonuca götürecektir.''

TMSF ile Süzer Grubu arasında 1 Mart 2007'de imzalanan protokole de değinilen mütalaada, Süzer Grubunun protokol kapsamındaki borçlarını defaten ödemesinin, grubun şirketlerinin mali gücü bakımından da önemli bir fikir verdiğine dikkat çekildi.

Mütalaada, ''Protokol ile kamu kurumu TMSF ile Süzer Grubu arasında yargılama konusu, suç teşkil ettiği öne sürülen eylemler yüzünden oluştuğu belirtilen zararının ödenmesi değil, bir alacak-borç ilişkisinin tasfiyesi ve tarafların ibralaşması sonucunu doğuran sulh anlaşması mahiyetinde olduğu dikkat çekmektedir. Çünkü protokole göre Süzer grubu şirketleri, Kentbank AŞ'ye olan kredi borçlarını belirli şartlarda ödemeyi kabul etmiş, TMSF ve Birleşik Fon Bankası AŞ de birtakım karşı edimlerle yükümlü kılınmıştır. TMSF tarafından yargılama evresinde 24 Temmuz 2007 günü sunulan dilekçede Süzer grubu şirketleri ile TMSF ve Birleşik Fon Bankası AŞ arasındaki alacak-borç ilişkisinden söz edilmesi dikkat çekmektedir'' denildi.

Niteliği kesinleşen yargı kararı ile kesin hüküm haline gelen iptal davasında ele alınan konuların, bankacılık faaliyeti kapsamında, 4389 sayılı Banka
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Oca 29, 2010 7:52 pm    Mesaj konusu: Uzan'ın İflas Davası Ertelendi Alıntıyla Cevap Gönder

Uzan`a 23 yıl hapis cezası

Uzun süredir Fransa`da yaşayan Cem Uzan, 23 yıl hapis cezasına çarptırıldı...

Cem Uzan, ``Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek``, ``Resmi belgede sahtecilik`` ve ``Nitelikli dolandırıcılık`` suçlarından toplam 23 yıl hapis ve 33 bin 750 TL adli para cezasına mahkum edildi.

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Cem Uzan, Kemal Uzan, Yavuz Uzan ve Hakan Uzan`ın da aralarında bulunduğu 29 sanığın yargılandığı davayı karara bağladı.

Mahkeme heyeti, Cem Uzan`ı, ``Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek``, ``resmi belgede sahtecilik`` ve ``nitelikli dolandırıcılık`` suçlarından toplam 23 yıl hapis ile 33 bin 750 TL adli para cezasına çarptırdı.

Haklarında yakalama emri bulunan Kemal Uzan, Yavuz Uzan, Hakan Uzan, Hüseyin Engin Saydam, Mustafa Düzgünce ve Cenk Ali Türkan`ın dosyaları ise savunmaları alınamadığı için ayrıldı.

2010-04-15 Tümgazeteler.com

01 Şubat 2010
Görev süresi sona eren TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, 28 Şubat'ta hortumlanan paraların akıbetini anlattı.

TMSF eski Başkanı Ahmet Ertürk, takibini yaptığı hortumlanan bankalarda açıklanamayan zararlar olduğunu söylüyor. Onun tespitlerine göre bu paralarla toplum mühendisliği faaliyetleri finanse edildi.

Ahmet Ertürk, Türkiye'nin son altı yılına damgasını vuran isimlerden birisi. 2004 yılının karlı bir Ocak gününde başına geçtiği ve 2010 yılı ocak ayının karlı bir gününde ayrıldığı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), yakın tarihte medya - ticaret - siyaset üçgeninde kurulan kirli ilişkiler ağının ortaya çıkmasında çok önemli rol üstlendi. 28 Şubat döneminde irtica yaygarası ile başlatılan postmodern darbe sürecinde hortumlanan onlarca bankanın ülkeye ve topluma verdiği hasarı azaltma yolunda en önemli adımlar bu altı yıl boyunca atıldı. Bankalardan hortumlanan ve bugün bile kimleri haksız yere zengin ettiği, hangi kirli işleri finanse ettiği tam belli olmayan paraların izi bu dönemde takip edildi.


Ahmet Ertürk'ün niyeti bundan sonra özel sektörde çalışmak. Ancak ismi önemli kamu kurumları için de geçiyor. Görünen o ki, başkanlık dönemi, Türkiye'nin kamu alacaklarının peşine düştüğü bir dönem olarak kayıtlara geçen ünlü bürokrat, kariyerinin bundan sonraki bölümünde de çok konuşulmaya devam edecek. Ahmet Ertürk, altı yıllık TMSF başkanlığı döneminin çok fazla gündeme gelmeyen ilginç ayrıntılarını ve yaşadıkları süreçle ilgili çarpıcı tespitlerini Aksiyon'a anlattı.

-Sizin göreve gelmenizden önce TMSF'nin yapısında bir değişim yaşandı. Bu süreci biraz anlatabilir misiniz?

TMSF ilk olarak 1983 yılında Merkez Bankası bünyesinde bir birim olarak kuruldu. Daha sonra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun kurulmasıyla onun bünyesine geçti. 2003 yılı Aralık ayında Meclis'ten geçen 5020 sayılı yasa ile bağımsız bir kuruluş hâline geldi. Bağımsız bir kurum hâline geldikten sonraki ilk başkanı ben oldum. Biz 29 Ocak 2004'te göreve geldik ve hemen devamında 13 Şubat'ta Uzan operasyonunu başlattık. Bu olay çok ses getirdi ve TMSF'nin bir anda kamuoyunda çok tanınan bir kurum hâline gelmesine sebep oldu. Bizi de bir anda vitrine çıkardı. Uzan ailesine yönelik zorlu bir operasyonun ekonomik boyutu kadar siyasi ve magazin boyutu da vardı. Ekonomi sayfaları kadar magazin sayfalarına da konu olduk ve bu olayla medya sektörüne girdik. Uzan'ın yayınlarına el konulmasıyla, TMSF ülkenin önemli bir medya grubu hâline geldi.

-Görev sürenizde sizi en fazla uğraştıran Uzan operasyonu muydu?

Elbette, en fazla ses getiren de oydu. Çok sayıda sektöre yayılmış bir gruptu. Medyayı da çok etkili ve tartışmalı şekilde kullanmaktan çekinmedikleri için çok büyük zorluklar yaşadık. Biz daha göreve resmen başlamadan önce Uzan grubuna yapılacak yasal işlemlerle yatıp kalktık diyebilirim. Günler ve geceler boyunca devam eden bir hazırlık süreci yaşadık. Çok iyi bir model oluşturduk. O bakımdan operasyon sonrası Uzan şirketlerinin değeri düşmek bir yana arttı ve bu sebeple şirketleri çok iyi rakamlara satabildik. O kadar ince detaylarla çalıştık ki; iki televizyon kanalı var, Telsim var, günlük gazete var ve bunların saniye bile aksamaya tahammülü yok. Müdahalenin çok sancısız yürümesi gerekiyordu. Telefon operatöründeki kesinti, televizyondaki sıkıntı şirketin değerini düşürecekti. Bunları hep hesap ettik. Kimi yönetici atayacağımızdan bilgisayar altyapısına kadar her şeyi planladık ve hiçbir aksama olmadı. Mesela Kral TV'nin yayınını biz aksatmadık ama biz devralınca RTÜK kanalı kapattı; çünkü Uzanlar RTÜK payını ödememişti. Biz bu operasyon sırasında Uzan döneminin parasal sorunlarını da çözmek zorunda kaldık. Uzan'ın hiçbir yere para ödememek gibi kötü bir alışkanlığı vardı ve kimsenin bir şey söyleme cesareti bulamadığı yıllar yaşanıyordu. Cep telefonu şirketindeki yükümlülüklerini yerine getirmemişti. Yurt dışı tedarikçilere para ödemiyordu. Yurt içinde alacaklıları vardı. Onun için bu operasyon bizim açımızdan da büyük bir cesaret ve hazırlık gerektiriyordu.

Uzanlar size nasıl tavır aldı?

13 Şubat öncesi Cem Uzan ve onun yöneticileriyle birkaç kez görüştük. O görüşmelerde biz bir taraftan operasyon hazırlığı yaparken, bir yandan onların bu işi masada çözmek isteyip istemediklerine baktık. Onlar, 'kimse bize dokunamaz' havası ile masaya oturdular. Benim Al Baraka'da çalıştığımı haber almışlar. Akşam ana haberde sunucu, aynı zamanda o görüşmede bulunan kişi, beni, 'Al Baraka'da çalışmış ama iyi bir adama benziyordu' tarzında aşağıladı ve tehdit etti. Müdahaleden önce şirketin parasal hareketleri bizim kontrolümüzdeydi. Ay başında çalışana ücret ödenecek, bunun için bizim onayımız gerekiyor. Ödeme biraz gecikti; çünkü öncesinde listeleri kontrol ediyoruz. Gruptan üst düzey bir yetkili aramış, "Ahmet Bey'e söyleyin çalışanlar İkitelli'den çıktı, TMSF'ye baskına geliyorlar, kendisine bir zarar gelmesin diye aradım" diye not bırakmış. Gelen giden olmadı tabii ama bu tehditleri yaptılar. Tabii bunlardan çok daha şiddetlisiyle benden önceki kamu görevlileri karşılaştı ve grubun haşin tavrı onları etkiledi. Bize de aynısı olacak diye düşündüler. Fakat düşündükleri gibi olmadı. Biz her şeye rağmen uzlaşma istedik ama onlar olacaklara hiç ihtimal vermedikleri için çözümden kaçındılar.

-Sizin operasyonlarınız genelde banka sahibi medya patronlarına yönelik oldu. Yakın tarihte medya patronlarının finans sektörüne girmesi Türkiye ekonomisini nasıl etkiledi?

Toplumu etkileyen iki önemli güç merkezi banka ve medyadır. Dünyadaki örneklere bakıldığında, her iki sektörün aynı elde bulunmaması tercih ediliyor. Bu iki gücün birbirini kontrol etmesi sağlanıyor. Türkiye'de bu yapılamadı. Ya medyası olanlar bankacılığa girdiler ya da tam tersi oldu. Burada amaç, banka varlığını medya gücüyle desteklemekti. Bu hem finansal ilkelere hem de ekonomiye hasar veren bir düşünce tarzıydı. Önemli olan, Türkiye siyasi sisteminin göz yumması hatta bu dengesizliklerden beslenmesi ve siyasi güç devşirmeye çalışmasıdır. Ancak kimseye faydası olmadı ve topluma ciddi hasar verdi. Bu yanlışlara göz yumuldu, hatta alkış tutuldu.


Bütün bu dengesiz yapılar, hepimize ağır faturalar ödetti. Türkiye'nin refah düzeyi etkilendi. Varlık ve değer kaybettik. Bunun faturaları da kesildi. Siyasi aktörler bedeli siyaseten ödedi. Oyunun diğer tarafındaki faturaları biz kestik çünkü yasal görevimizdi. Ülkenin çalınan paralarını geri almak bizim görevimizdi. Türkiye'de bugüne kadar yapanın yanına kâr kalmış. Böyle bir alışkanlık oluşmuş. Toplumu pasifleştiren, çaresizliğe sevk eden bir durumdu ancak biz bunu da kırdık. TMSF örneği gösterdi ki Türkiye'de mekanizmalar iyi çalıştığı zaman yanlışların bedeli ödeniyor. Kurumların iyi çalışması lazım. Bazı olaylar toplumun farkında olması ile çözülebilir. TMSF, topluma bu sorumluluğu aşıladı. Biz de mütevazı bir rol oynadık.


-28 Şubat postmodern darbe sürecinde toz duman dağıldığında, onlarca bankanın içinin boşaltıldığını gördük. 28 Şubat darbesi ile bu sürecin finansal boyutu hakkında ne gibi tespitleriniz var?


28 Şubat öncesinde Türkiye'yi o noktaya götüren bir süreç yaşandı. 28 Şubat'ın altyapısı kuruldu. Siyasi dengesizlikler ile ekonomik dengesizlikler birbirini destekledi ve rant kapma sürecine dönüştü. Siyaset ekonomideki dengesizlikleri, ekonomi çevreleri de siyaseti kendi lehine kullanarak hak etmedikleri kazançlara ulaştılar. Sonuca ulaşmanın önemli bir aşaması demokratik sisteme yapılan olağan dışı müdahaleler oldu. Demokratik sistemin en önemli özelliği şeffaflık ve hesap verilebilirliği öngörmesidir. Kapalı bir yapıda her türlü senaryoyu uygulayabilirsiniz. Antidemokratik yapıda toplum mühendisliği kadar finansal mühendislik de yapabilirsiniz.

28 Şubat sürecinde ikisi bir arada ve eş zamanlı yürüdü. Biri toplumu, diğeriyse ekonomiyi kendi kirli amaçları için yeniden düzenlemeyi amaçlıyordu. Bunlar birbirini destekledi ve 28 Şubat'tan netice alındı. Süreç Türkiye'nin ciddi servet kaybıyla sonuçlandı ve sadece sisteme-siyasete değil ekonomiye de darbe yapıldı. 28 Şubat aynı zamanda finansal darbedir. O yıllarda yaşanan krizler de sözkonusu dengesizliklerin eseriydi. Yine bu çarpık sistemin eseri olarak ortaya çıkan 2001 krizi Türkiye'yi 20 sene geriye götürdü.


-Kapalı ekonomik yapıdan ciddi rantlar da devşirilebiliyor...

Batık bankalar meselesine bakıldığında, bazı iş adamlarına bankacılık lisansı verilmesi, bazılarına banka teslim edilmesi veya yaptıklarına göz yumulması sürecinin yaşandığını görüyoruz. Buradaki uygulamalar masum bir uygulamanın değil, planlı bir senaryonun varlığına işaret ediyor. Bazen hissediyoruz, bazen de görebiliyoruz. Batık bankaları incelerken, bazen açıklanamayan bir kayıpla karşılaşıyoruz. Gizli, göremediğiniz kaçaklar var. Bu kaçakların bir kısmının, diğer amaçlara yani siyaseti ve toplumu yeniden dizayn etme amaçlarına hizmet ettiğini tahmin ediyorum. Normal şartlarda bankaların yaptıkları zararları açıklamak için bazı kalemlere bakarsınız. Mesela yüksek faiz ödemesi, verilen kredinin geri dönmemesi, işletme masrafları gibi kalemler vardır ve bunlardan oluşanlar, açıklanabilir zararlardır. Biz adı geçen bankaları incelerken, bütün kalemleri üst üste koyduğumuz hâlde, zararın toplamından daha yüksek çıktığını gördük. Demek ki paraların gittiği yerlerin gizlendiği, harcamanın nereye yapıldığının belli olmadığı noktalar var. Biz gizli harcamaları tespit ediyoruz ama paraların nerede kullanıldığını kayıtlardan bulmak mümkün olmuyor. Analiz ettiğimizde ise belli politik amaçları uygulamak, belli grupları finanse etmek, toplumu yeniden dizayn etme noktasında provokatif ve karanlık eylemleri finanse etmek için kullanıldığını düşünüyorum.


Toplam kaç banka hortumlandı bu süreçte?

1994 - 2003 arası Türkiye'de 25 banka fona devredildi. Devlet açıklarını kapatmak için 30 milyar dolar ödedi. Hazine kaynağı içeriden yüksek faizle borçlanarak aldı. Faizleri hesapladığınızda rakam 60 milyar dolara çıkıyor. Kamu bankalarının zararları da dâhil değil. Görev zararı kılıfı altında, kötü yönetim ve kötü amaçlarla kamu bankalarını kullanmanın faturası ise 25 milyar dolar oldu memlekete. Biz 18,5 milyarını tahsil ettik. 3 milyar daha tahsilat bekliyoruz. Toplamda 21,5 milyarlık bir tahsilat olacak. Bu tahsilat, TMSF'nin özerk yapısı ve özverili çalışması ile oldu ama kolay olmadı. Bir savaş vererek geri aldık. Burada önemli olan bir husus da, memleketin parasının kurtarılması kadar, TMSF'nin başarısı ile toplumdaki, 'yolsuzluk yapanın yanına kâr kalıyor' anlayışını yıkmasıdır. Bunu da bir artı olarak memleketin hanesine yazmak lazım.

Kaynak: Aksiyon


29 Ocak 2010
Uzan'ın İflas Davası Ertelendi
TMSF tarafından el konulan İmar Bankasının hileli iflasına neden oldukları öne sürülen Cem Uzan'ın da aralarında bulunduğu 48 sanığın yargılandığı dava ertelendi..

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından 2003 yılında el konulan İmar Bankasının hileli iflasına neden oldukları öne sürülen Cem Uzan'ın da aralarında bulunduğu 48 sanığın yargılanmasına devam edildi.

İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, başka suçtan tutuklu yargılanan sanık Mustafa Akar ile Tacettin Pak'ın da aralarında bulunduğu tutuksuz yargılanan 20 sanık katıldı.

Mahkeme Başkanı Mehmet Uysal, Cem Uzan'ın tutukluluk halinin kaldırılmasına yönelik karara İmar Bankası avukatlarının itiraz ettiğini belirterek, 5. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddine karar verdiğini bildirdi.

Cumhuriyet Savcısı Kadir Nazmi Yelkenci, ceza, ticaret ve iflas hukuku alanında seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyetine dosyanın ve eklerinin teslim edilerek rapor hazırlanmasını istedi. Duruşmada söz alan TMSF ve İmar Bankası avukatları da savcının talebine katıldıklarını bildirdi.

Sanık avukatları ise savcının talebine katılmadıklarını söyleyerek, davanın zaman aşımına uğradığını savundu.

Mahkeme heyeti, iddianamede ismi geçen sanıkların hangi tarihe kadar İmar Bankasında görevlerinin devam ettiğinin belirtilmesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ve TMSF'ye yazı yazılmasına karar vererek, duruşmayı erteledi.
aktifhaber

Danıştay'dan Halis Ağa'yı sevindirecek haber
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Toprak Holding'in gayrimenkullerinin satılmasına ilişkin kararın iptalini kabul etti
12 Şubat 2010 Cuma, 00:09

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından Toprak Holdingin gayrimenkullerinin satılmasına ilişkin kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması isteminin reddine yapılan itirazı kabul etti. Kurul, konuyla ilgili bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğine hükmetti.


Toprak Holding adına Halis Toprak ile oğulları Ahmet ve Mehmet Toprak, Toprak Grubunun TMSF'ye olan borçlarının tasfiyesini sağlamak amacıyla gayrimenkullerinin satılması ve borç tutarının tahsili için takibata geçilmesine, şahsi iflas mali sorumluluk davalarına devam edilmesine ilişkin Fon Kurulunun 9 Ocak 2009 günlü kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştayda dava açmıştı.

Danıştay 13. Dairesi, yürütmenin durdurulması istemini reddetmişti. Davacı Halis Toprak, karara itiraz ederek, yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini istedi.

İtirazı görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Toprak'ın itirazını kabul ederek, konuyla ilgili bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğine karar verdi.

habertürk

Cavit Çağlar'a hapis cezası verildi ceza ertelendi
36 sanığın yargılandığı İnterbank davasında karar çıktı. Eski Bakan Cavit Çağlar 1 yıl 9 ay hapis cezası aldı
24 Şubat 2010 Çarşamba, 01:08
Bursa'da paravan şirketler kurarak kapatılan İnterbank'ın içini boşalttıkları iddia edilen ve aralarında eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar'ın da bulunduğu 36 kişinin davasında karar çıktı.
Daha önce Yargıtay'ın iki kez bozduğu dava kapsamında Cavit Çağlar, oğlu Mustafa Çağlar, yeğeni Şenol Şankaya 1'er yıl 9'ar ay hapis ve 208 bin lira para cezasına çarptırıldı. Mahkeme, sanıklar hakkında, "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" karar verdi. Bu durumda Çağlar ve diğer sanıklar, 5 yıl içinde kasıtlı başka bir suç işlemezlerse cezaları düşecek.


Bursa'da paravan şirketler kurarak İnterbank'ın içini boşalttıkları iddia edilen ve aralarında eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar'ın da bulunduğu 36 kişi, toplam 39 yıl hapis ve 1 milyon 639 bin 200 lira para cezasına çarptırıldı. Daha önce Yargıtay'ın iki kez bozduğu dava kapsamında Çağlar ve 3 sanık önce 1'er yıl 9'ar ay hapis ve 208 bin'er 300'er lira para cezasına çarptırıldı. Ardından sanıkların hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. Bu durumda Çağlar ve diğer
sanıkların cezaları, 5 yıl içinde kasıtlı başka bir suç işlemezlerse düşecek.
Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, "sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık" suçlarından yargılanan ve aralarında eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar'ın da bulunduğu 36 kişinin davasında karar çıktı. Sanık avukatlarının katıldığı duruşmada bir önceki celsede savunma yapmayan Ergün Evcil'in avukatı Mücahit Erdal, esas hakkındaki savunmasını, 5 sayfalık dilekçeden bölümler aktararak yaptı. Sanıklar Cavit Çağlar oğlu Mustafa Çağlar ve yeğeni Şenol Şankaya'nın avukatı Erdener Yurtcan ile diğer sanıkların avukatları
daha önceki yaptıkları savunmalarını tekrarlayarak, "TCK'da yapılan son değişikliklerin lehe olan bölümleri müvekkillerimize uygulanmalıdır" diye konuştu.
Karar için kısa bir ara veren mahkeme, tutuksuz sanıklar Cavit Çağlar, Mustafa Çağlar, Şenol Şankaya ve Ergun Evcil'i önce suç işleme kasıtlarının yoğunluğu ve zarar miktarı ile sosyal ve ekonomik durumları gözetilerek 3'er yıl 6'şar ay hapis ve 4 bin gün adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verdi. Sanıkların bu suçu birden fazla kez ihlal ettikleri gerekçesiyle de cezaları, 3'er yıl 16'şar ay 15'er gün hapis ve 5 bin gün adli para cezasına çıkarıldı. Ardından 4 sanığın lehlerine olan yasal
indirimleri yapan mahkeme, sonuç olarak 1'ar yıl 9'ar ay 25 gün hapis ve 208 bin 300 lira adli para cezasına çarptırdı.
Ancak, sanıkların sabıkasız oluşları ve zararın tanzim edilmiş olması ve ileride bir daha suç işlemekten çekinecekleri hususunda mahkemece olumlu kanaat oluştuğundan CMK'nın 231/5 maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Hükmün ertelenmesiyle birlikte sanıkların 5 yıl içinde suç işlememeleri halinde dava düşmüş olacak.
Bu arada diğer 31 sanığa da ayrı ayrı 1 yıl 15 gün hapis ve 26 bin lira para cezası verildi. Mahkeme, bu sanıklar hakkında da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmetti. Sonuç olarak tüm sanıkların toplam 39 yıl hapis ve 1 milyon 639 bin 200 lira para cezası ertelenmiş oldu.
Bilindiği gibi Eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar ve diğer sanıklar, 1997-1998 yılları arasında İnterbank'ın içini boşalttıkları iddiasıyla yargılanmaya başlamıştı. Yargılama süresinde Çağlar'ın dayısı Şükrü Şankaya ile sanıklardan Oktay Girtine hayatını kaybetmişti. Yargıtay'ın iki kez bozduğu dava kapsamında sanıklar en son 2004 yılında ayrı ayrı 3 yıl 10 ay 20 gün hapis cezası ve 189 milyon 69 bin 962 lira para cezasına çarptırılmıştı.
habertürk

Bilginler'den reddi hakim oyunu
Dinç Bilgin ve oğlu Önay Şevket Bilgin karar verilmesi beklenen Etibank davasını uzatmak için her zamanki oyunu oynuyorlar
05 Mart 2010 Cuma, 00:30
Özden ATİK / AHT

Dinç Bilgin ve oğlu Önay Şevket Bilgin karar verilmesi beklenen Etibank'ın zarara uğratılmasıyla ilgili davada daha önceki davalarda olduğu gibi zaman kazanmak amacıyla reddi hakim talebinde bulundu. Bilginler, aynı mahkemede görülen Pamukbank'ın zarara uğratılmasıyla ilgili Mehmet Emin Karamehmet'in 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı davanın kararında haklarındaki suçlamaların zaman aşımı nedeniyle düşmesine 'zimmet'
suçundan suç duyurusunda bulunulması gerektiğini bildirerek muhalefet şerhi koyan Üye Hakim İlhan Karagöz'ün reddini istedi. Mahkeme raporlu olan Hakim Karagöz'ün görüşü alındıktan sonra talebin değerlendirilmesi için dosyanın İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi.

HAKİMLERE AYNI TAKTİK

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen karar duruşmasına tutuksuz 27 sanıktan Dinç Bilgin, Önay Şevket Bilgin, Hakkı Cengiz Kırgül, Şükrü Karahasanoğlu, Cahit Demir, Murat Yüksel, Seda Eren, Ayşe Emel Tahıl, Haluk Fikret Abuşoğlu ve Ferhat Yengiloğlu katıldı. Bilginler'in avukatı Asım İplikçioğlu, geçtiğimiz günlerde aynı mahkemede görülen ve Mehmet Emin Karamehmet'in 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı davanın kararında üye Hakim İlhan Karagöz'ün müvekkilleri hakkında 'zaman aşımı nedeniyle haklarındaki davanın' kaldırılmasına muhalefet şerhi koyduğunu hatırlattı. Hakim Karagöz'ün müvekkilleri için zimmet suçundan suç duyurusunda bulunması gerektiğini muhalefet şerhine görüş olarak bildirdiğini kaydeden Avukat İplikçioğlu, "Suç ihbarı yapılması gereken olayda müvekkillerimin hiçbir ilgisi yoktur. Böyle bir olay yoktur. Bu sebeple reddi hakim talebinde bulunuyorum" dedi. Sanıklar Dinç ve Önay Şevket Bilgin de avukatlarının reddi hakim taleplerine katıldıklarını söyledi.

HAKİM RAPORLU

Mahkeme heyeti, raporlu olan Üye Hakim İlhan Karagöz'ün göreve başladığında reddi hakim talebiyle ilgili görüyü alındıktan sonra dosyanın İstanbul 1.Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi.

REDDİ HAKİM TALEBİ KARARI ERTELETTİ

Cumhuriyet Savcısı Selamettin Celep daha önceki oturumda verdiği mütalaasında sanıklardan Dinç Bilgin ve Şevket Önay Bilgin`in `cürüm işlemek için örgüt oluşturmak, yönetmek ve üye olmak, nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik` suçlarının zaman aşımına uğradığını belirterek, `nitelikli ve teselsülen zimmet` suçunun hareketlerine uyan 4389 sayılı Bankalar Kanunu`nun 22/2-3 son, 765 sayılı TCK`nın 80,31 ve 33 maddelerine göre 12 yıldan az olmamak üzere hapis cezasına çarptırılmaları ile zararın 3 katı kadar da para cezasına çarptırılmalarını talep etmişti. Dünkü oturumda karar çıkması beklenen dava, reddi hakim talebi nedeniyle ertelendi.

BİLGİNLER HAKKINDA ZİMMETTEN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMASINI İSTEMİŞTİ

Mehmet Emin Karamehmet'in 11 yıl 8 ay hapis cezası aldığı davada Üye Hakim İlhan Karagöz muhalefet şerhi düşerek zaman aşımından düşme kararı verilen Sınai ve Mali Yatırımlar Holding A.Ş ile Atel Pazarlama ve Servis Hizmetleri A.Ş'ye kullandırılan kredilerin aynı zamanda grup dışı AKK Şirketi'ne aktarılarak oradan da AKK Şirketi'nin Pamukbank'a borçlarının ödenmesi için kullanılmasına dikkat çekmişti. Hakim Karagöz kararında "Eylemin sübutu halinde AKK Şirketi yetkililerinin de bu zimmet suçunun sanıkları olması ihtimali bulunduğundan ki (AKK Şirketi, İnterbank'ın iştiraki olup İnterbank da sanıklardan Mehmet Emin Karamehmet tarafından Cavit Çağlar'a satılmış idi) yine Atel Şirketi'nin yüzde 50 ortağının Çukurova Grup dışı Bilgin Grubu'na ait olması nedeniyle Bilgin Grubu yetkilisinin zimmet suçunun sanığı olması ihtimali bulunacağından o kişi ya da kişiler hakkında cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi gerekir" demişti.

BİLGİNLER BİRÇOK KEZ REDDİ HAKİM TALEBİNDE BULUNMUŞTU

Dinç Bilgin ve Önay Şevket Bilgin, yargılama süresince birçok kez reddi hakim talebinde bulunmuştu. Yargıtay tarafından iki kez bozulan davada, Bilginler'in avukatı Mehmet Asım İplikçioğlu, 20 Temmuz 2005'te İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın'ın "Altın Makas RTÜK" isimli kitabını öne sürerek "Dinç Bilgin'i izlediği ve onun hakkında henüz bu davaya bakmadan önce dahi gerçek dışı ve önyargılı yakıştırma ve suçlamalarda bulunduğu açıktır" diyerek reddi hakim talebinde bulundu.
Ancak talep reddedildi. Bilginler, yargılamayı yapan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti aleyhine 25'er bin TL'lik tazminat davası da açtı ancak bu dava da reddedildi. Bilginler'in, hâkimlere 2'şer bin TL tazminat ödemesi kararlaştırıldı. Bunun üzerine Bilginler'in avukatı Mehmet Asım İplikçioğlu, dava ilk kez bozulduktan sonra görülen 31 Temmuz 2006 tarihli duruşmada, yine reddi hakim talebinde bulundu. Avukat İplikçioğlu, mahkeme heyetine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne tazminat davası açtıklarını ancak bunun reddedildiğini, mahkemeyle sanıklar arasında cebri icra hukukuna dayalı alacaklı-borçlu durumu olduğunu ileri sürerek mahkemeyi reddettiklerini söyledi. Mustafa Akın başkanlığındaki heyet, reddi hakim talebini reddederek dosyayı İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Ancak itirazı inceleyen İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi reddi hakim talebini 12 Eylül 2006'da kabul etti. Bunun üzerine İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi de Dinç Bilgin ve Şevket Önay Bilgin hakkındaki bu kararı kabul ederek, dosyalarını ayırdı. Bu sanıkların yargılanmalarına İstanbul 3.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.

İLK BOZMA BANKACILIK YASASINDAKİ DEĞİŞİKLİK NEDENİYLE...

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22 Temmuz 2005 tarihli kararında, Dinç Bilgin'i zimmet suçundan 14 yıl hapis ve 499 milyon 977 bin TL para cezası, Önay Şevket Bilgin ise 9 yıl 4 ay hapis ve 189 milyon 389 bin YTL para cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti, sanıklar Şükrü Karahasanoğlu ile Zeki Ünal'ı 9 yıl 26'şar gün hapis, Mustafa Dinçer ile İsmail Hakkı Karakaya'yı da 7 yıl 9 ay 10'ar gün hapis cezasına çarptırdı. ''Nitelikli dolandırıcılık'' suçundan Cavit Çağlar'ın 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldığı kararda, Mustafa Çağlar'a 1 yıl 6 ay 22 gün, Hakkı Cengiz Kırgül'e de ''özel belgede sahtecilik'' suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası verildi ancak bu cezalar ertelendi.

Mahkeme heyeti, Dinç Bilgin, Cavit Çağlar, Mehmet Nail Keçili, Şevket Önay Bilgin, Mustafa Çağlar, Türker İnanoğlu ve Nevzat Ak'ın da aralarında bulunduğu 23 sanığın, ''cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak, bu teşekküle üye olmak ve teşekkül üyelerine yardım etmek'' suçlarına ilişkin beraatına karar verdi. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını usul eksikliğinden bozmuş, ayrıca karardan sonra yürürlüğe giren bankacılık yasasında lehe hükümler olup olmadığının incelenmesini istedi.

İKİNCİ KEZ BOZULUNCA BİLGİNLER'İN DOSYASI ANA DAVAYLA BİRLEŞTİ

Yargıtay'ın kararı bozmasının ardından Bilginler'in reddi hakim taleplerinin İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilmesi üzerine, dosyaları ayrıldı. Bilginler'in yargılanmasına, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Bu arada diğer sanıklar açısından yargılamayı sürdüren İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi de 15 Kasım 2006 tarihli duruşmada, Cavit Çağlar'ı ''nitelikli dolandırıcılık'' suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 20 bin 830 TL adli para cezasına mahkum etti. Mustafa Çağlar da 1 yıl 6 ay 22 gün hapis ve 15 bin 620 TL adli para cezasına çarptırıldı ancak cezası ertelendi. Bankanın 4 yöneticisini de 11 yıl 8 ay ile 7 yıl 9 ay arasında hapis cezasına çarptıran mahkeme heyeti, diğer sanıklar açısından beraat ve ortadan kaldırma kararları verdi. Ancak sanıklar Cavit Çağlar ve oğlu Mustafa Çağlar hakkındaki davayı zaman aşımı süresi dolduğundan ortadan kaldıran Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Dinç Bilgin ve oğlu Şevket Önay Bilgin'in hukuki durumlarının ve suç vasfının ihtisas mahkemesi olan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde birlikte yapılacak yargılamada değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Yüksek mahkeme, diğer sanıklar hakkındaki kararı da çeşitli nedenlerle bozdu. Davanın yeniden görülmesine başlanmasının ardından Dinç Bilgin ve Şevket Önay Bilgin'in ayrılan dosyaları yeniden İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ana davayla birleştirildi.

Bilginlerin reddi hakim taktiği baroya şikayet konusu oldu

Dinç Bilgin ve Önay Bilgin'in yargılandıkları davalarda alışkanlık haline getirdikleri reddi hakim talepleri İstanbul Barosu'na da şikayet konusu oldu. Etibank davasında birçok kez, iftira davasında da bir kez reddi hakim talebinde bulunan Bilginler'in avukatlarından Ayfer Bayar, Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Hilmi Arslan tarafından etik davranmadığı gerekçesiyle baroya ihbar edildi. 8 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Dinç ve Önay Bilgin'in avukatı Ayfer Bayar 16 Temmuz 2009 tarihinde görülen duruşmada hakim Hilmi Arslan için reddi hakim talebinde bulundu. Bu talep bir üst mahkeme olan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde uygun görülmedi ve reddedildi. Bunun üzerine davanın 4 Şubat 2010 tarihinde yapılan celsesinde dosyanın yeniden incelenmesi talebinde bulunan avukat Ayfer Bayar, talebinin bitiminde "Eğer talebimizi kabul etmezseniz sizi reddederiz" şeklinde bir söz sarfedince mahkemede tatsız anlar yaşandı. Mahkeme Hakimi Hilmi Arslan, "Davranışınız etik değil. Reddi hakim talebi bu şekilde yapılmaz. Şartı olmaz" yanıtını verdi. Ardından da Hakim Arslan, disiplin soruturması yapılması talebiyle avukatı İstanbul Barosu'na ihbar etti.
habertürk

24 Mart 2010
Gözaltı Sayısı 37'ye Yükseldi
Futboldaki şike iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınanların sayısı 37'ye yükseldi.
Alınan bilgiye göre, aralarında antrenör ve oyuncuların da bulunduğu bu kişilerden 15'inin İstanbul Mali Suçlarla Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından, 22 kişinin de diğer illerde gözaltına alındığı öğrenildi.
aktifhaber

Şike operasyonunda tutuklananların sayısı 26
22:25 - Eski futbolcular Ali Şen Kandil ve Hasan Korkmaz ile antrenör İbrahim Öztürk, Celal Berber, Mardinspor antrenörü Şekip Elik ile İzzet Atmaca, Rıfat Engiz, M. Volkan Terlik, menajer İhsan Yazıcı, teknik direktör Mustafa Bankoğlu ve Mahir Murat Mermer tutuklandı. 27.03.2010 İSTANBUL netgazete

29 Mart 2010 11:18
Belgeleri Uzan'a Kim Sızdırdı?
Cem Uzan’ın tahkim heyetine sunduğu devletin gizli yazışmaları ‘köstebek’ ihtimalini ortaya çıkardı. Gözler Uzan'ın devlet içindeki köstebeklerinde...

Hüseyin Özay/Star

Devletin gizli belgesi Uzan’da

Geçen hafta üç günlük Paris duruşmaları ile gündeme gelen Libananco davasında ilginç bir skandal ortaya çıktı. Paris duruşmalarında tahkim heyetine ‘yeni bir bilgi ve belge’ sunmayan Cem Uzan’ın, daha önceden mahkemeye sunduğu belgeler arasında, devletin Libananco şirketi hakkında yaptığı gizli yazışmaların da bulunduğu belirlendi. Devlet, Libananco davasına hazırlanırken, Cem Uzan ve çevresiyle ilgili telefon dinleme kararları alınmış, aralarında MİT’in de yer aldığı birçok kamu kurumundan ‘bilgi ve belge’ toplanmıştı. Söz konusu gizli yazışmaların tamamının Cem Uzan’ın eline geçtiği ve Uzan’ın da bu belgeleri Libananco tahkim heyetine sunduğu tespit edildi.

Bu durum, devletin gizli yazışmalarının Cem Uzan’ın eline nasıl geçtiği sorusunu gündeme getirdi. Libananco davasını Türkiye adına takip eden ekipte bulunanlar, kamu kurumlarında Cem Uzan’ın köstebekleri olabileceğinden şüpheleniyor. Bu nedenle, davayla ilgili hazırlıklar çok gizli tutuluyor.

20 Nisan 2010 17:21
Demirel'e 15 Yıl Hapis İstemi
Savcı, Yahya Demirel'e en az 15 yıl hapis istedi...

Egebank davasında savcı, Yahya Murat Demirel'in zimmet suçundan 15 yıldan az olmamak kaydıyla hapsini istedi. aktifhaber

100.000.000.000 USD

21 Nisan 2010
HABER MERKEZİ - Artık sona gelinen Libananco davasında perde arkasındaki uzan tazminat talebine yüzde 500 zam yaptı
ERCAN İNAN-VATAN GAZETESİ

Libananco davasında sona yaklaşılırken ilginç gelişmeler birbirini izliyor. Güney Kıbrıs’ta kurulu bulunan Libananco adlı şirket tazminat talebine yüzde 500 oranında zam yaptı.

International Centre for Settlement of Investment Disputes’a (ICSID) başvuran ve “Ben Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik’in ortağıyım. Enerji Bakanlığı’nın el koyma işlemi ile birlikte ana para olarak 10.1 milyar dolar faiziyle 21.5 milyar dolar zarara uğradım. Bu zararın Türkiye Cumhuriyeti tarafından karşılanmasını talep ediyorum” diyen ve dava açan Libananco, yeni bir dilekçeyi Mahkeme Heyeti’ne sundu. Söz konusu dilekçede tazminat talebi 21.5 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarıldı.

Bu hesap nereden çıktı?

Libananco’yu perde arkasından yöneten Cem Uzan danışmanlarına ve eksperlere yeni bir hesap yaptırdı. Enerji Bakanlığı’na bağlı kuruluşların başta elektrik olmak üzere yaptığı ticarette karşı tarafın temerrüde düşmesi halinde aylık yüzde 2.5 gecikme faizi uyguladığını dikkate alan Cem Uzan, faiz hesabının bu temerrüt oranına göre yeniden yapılmasını istedi. Böylece dolar bazında yıllık yüzde 30 gibi bir rakama ulaşıldı.

Çukurova ve Kepez Elektrik’in mal varlıklarına el konulduğu Haziran 2003’ten bu yana geriye dönük olarak hesap yapıldı. Ayrıca bundan sonra imtiyazın devam ettiği süre de dikkate alındı. 12 Haziran 2003 tarihinde Enerji Bakanlığı tek taraflı olarak Çukurova Elektrik A.Ş. ve Kepez Elektrik T.A.Ş. ile arasında imzaladığı “Görev Verilmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmeleri”ni feshetmişti. 1953’te yapılan ilk imtiyaz anlaşmasının ardından 1988 yılında imtiyaz sözleşmeleri yenilenmiş ve söz konusu şirketlere 70 yıl boyunca daha imtiyaz hakkı tanınmıştı. Yani bu sözleşmelere göre hem Çukurova Elektrik hem de Kepez Elektrik 2058 yılına kadar elektrik üretecek ve üretilen elektriği Çukurova Bölgesi’nde satabilecekti.

Söz konusu faiz hesabını 2058 yılına kadar götüren Cem Uzan’ın danışmanları dudak uçurtan bir rakam buldu. Bu rakamı güncelleyerek 100 milyar dolarlık tazminat miktarında karar kıldılar ve söz konusu rakam Tahkim Heyeti’ne yeni tazminat talebi olarak iletildi.

Takdir Tahkim’in

Cem Uzan’ın bu rakamı talep etmesi, davayı kazandığı takdirde alacağı anlamına gelmiyor. Söz konusu tazminat miktarına Uluslararası Tahkim Heyeti karar verecek.

Bu rakam Cem Uzan’ın belirlediği rakama yakın da olabilir, onu hiç tatmin etmeyecek bir rakam da olabilir. Ya da Libananco davayı kaybeder ve tüm mahkeme masraflarını karşılamak zorunda kalır.

Cem Uzan’a yakın kaynaklar, özellikle Paris duruşmalarından sonra Cem Uzan’ın bu davayı kazanacağına dair inancını artırdığını ve bu yüzden de yeni bir hesap yapılmasını istediğini belirtiyor.

Ve Tahkim karar verdi: Son söz 1 Temmuz’da söylenecek

Libananco davasında kritik sona, Uluslararası Tahkim Heyeti’nin 9 Nisan 2010’da aldığı kararla iyice yaklaşılmış oldu. Uluslararası Tahkim Heyeti her iki taraftan da son sözlerini 1 Temmuz 2010 itibarıyla söylemelerini istedi. Tahkim’in bu kararı, söz konusu davada 1 Temmuz’dan sonra herhangi bir tarihte kararın çıkabileceği anlamına geliyor. Kararın 1 Temmuz’dan sonra 7 gün ile 60 gün arasında çıkabileceği vurgulanıyor.

Türkiye erteletemedi

Uluslararası Tahkim Heyeti’nin aldığı bu kararı Türk tarafının erteletmek için yoğun gayret gösterdiği de dikkati çekti. Türk tarafı 2 Nisan’da Tahkim Heyeti’ne bir dilekçe ile başvurarak, “Çok meşgulüz, davayı biraz erteleyin” dedi. Türk tarafının erteleme isterken “Avukatlarımızın büyük bölümü İngilizce bilmiyor. Dolayısıyla tercümeler zaman alıyor” mazeretinin arkasına sığınmaları dikkat çekti.

Avukatların işi çıktı

2 Nisan tarihli dilekçede ayrıca Coşar Hukuk Bürosu ile birlikte çalışan ABD’li Freshfields avukatlık bürosunun elinde çok önemli bir başka dava olduğuna da işaret edildi. Freshfields’ın Libananco davasına da bakan çok kritik 3 üyesinin söz konusu davada yer alacağı belirtildi.

Yazıda adı verilmeyen bu davanın 31 Mayıs 2010’da başlayacağı 13 Haziran’a kadar süreceği sözlü savunmaların da 21-23 Temmuz tarihleri arasında verileceği kaydedildi. Dolayısıyla Freshfields’ın elinde bir başka önemli dava olduğu için Libananco davasına yeterince ilgi gösteremeyecekleri, bunun için Tahkim’in ek süre vermesinin gerekli olduğu vurgulandı.

Türkiye’nin itiraz dilekçesini alan Uluslararası Tahkim Heyeti, bu mazeretlerin hiçbirini kabul etmedi ve Libananco davasında son sözlerin 1 Temmuz 2010 itibarıyla söyleneceğini karara bağladı. Heyet, ayrıca yine aynı kararın devamında bugüne kadar hem Libananco tarafının hem de Türk tarafının yaptığı masrafların çıkarılmasını ve kendilerine beyan edilmesini de istedi.

Davayı bitirmek istiyorlar

Türkiye’nin erteleme talebini dikkate almayan Uluslararası Tahkim Heyeti’nin 2006’dan bu yana süren davayı bir an önce bitirmek istediği, Libananco’nun da bunu talep ettiği belirtiliyor.

Bu arada Tahkim Heyeti’nin Türk tarafından gelen itirazlara hep soğuk olması da ayrıca dikkati çekiyor. Bu gelişmeler ister istemez Uzan cephesinde moralleri de yükseltiyor.

Türkiye tarafının son sözlerin söyleneceği tarihi erteleme talebini kabul etmeyen Tahkim Heyeti daha önce de yine Türk tarafının “Hakan Uzan ve Cem Uzan bu davada tanık olarak ifade vermesin” talebini reddetmişti. Interpol tarafından aranan Hakan Uzan, Paris’te ortaya çıkmış ve 23 Mart’ta da ifade vermişti. Türk tarafının Hakan Uzan’ın yakalanması için Fransa İçişleri Bakanlığı’na yaptığı başvuru da karşılıksız kalmıştı.
haber10

Uzanlar'dan Son Dakika Hamlesi
22 Kasım 2010
20 milyar dolarlık tahkim davasında köşeye sıkışan kaçak Uzanlar'dan şoke eden talep!
ABD mahkemesinin 'Libananco Uzanlar'ın paravan şirketidir' kararıyla 20 milyar dolarlık tahkim davasında köşeye sıkışan Kaçak Uzan Ailesi'nden 'çıldırdı' denilecek son dakika çırpınışı geldi.

Baba Kemal ve oğulları Hakan ve Cem Uzan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde Çukurova Elektrik A.Ş (ÇEAŞ) ve Kepez'e haksız el konduğu iddiası ile Türkiye aleyhine açtıkları dava için 100 milyar dolar tazminat talebinde bulundu. Faizlerle tazminat miktarı şimdiden 170 milyar dolara ulaştı.

Duruşma 30 Kasım'da

30 Kasım'da Strasbourg'da yapılacak duruşma mahkemenin seyri açısından önemli. Türkiye adına davayı Libananco davasını takip eden hukuk timi izliyor. Duruşmaya katılıp katılmayacağı belirsiz olan Uzanlar'ın Türkiye'den istediği rakam bir yıllık milli gelirin dörtte birine denk gelirken, 312 milyar devlet bütçesinin yüzde 80'ine ulaşıyor. Uzanlar, AİHM'ye yaptığı başvuruda, ÇEAŞ ve Kepez'in imtiyaz sözleşmelerinin devlet tarafından karşılık verilmeksizin iptal edilmiş olduğu tezini işleyerek 'mülkiyet hakkı ihlal edilerek insan haklarına aykırı durum oluşturuldu' iddiasında bulunuyor.

Köşeye sıkıştılar

Türkiye'de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği de ileri sürüyor. Uzanlar benzer gerekçelerle Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıkları Mahkemesi'nde (ICSID) Libananco adı ile bilinen tahkim davasını açmıştı. Davanın 21-23 Mart'ta Paris'te görülen duruşmasında Uzanların kara kutusu çözülmüş ve iddialarında köşeye sıkışmıştı. New York Güney Bölgesi Mahkemesi ise 27 Eylül'de yapılan duruşmada Cem Uzan'ın Libananco'nun tek sahibi olduğu, şirketi yargıdan kaçmak için kurduğu ve şirket üzerindeki hâkimiyetini dolandırıcılıkta kullandığı hükmüne vardı. Bu karar Libananco mahkemesince delil kabul edilince Uzanlar iyice köşeye sıkıştı.

Davaları bir bir kaybediyorlar

Uzanlar, Türkiye aleyhine açtıkları davaları birer birer kaybediyor. Europe Cement Investment&Trade SA.'nın Türkiye aleyhine açtığı 3.8 milyar dolarlık dava yetki nedeniyle reddedildi. Uzanlar Polonya'daki paravan şirketlerinin açtığı 8.4 milyar dolarlık davayı da kaybetti.

ICSID Hakem Heyeti, Ürdün asıllı Hollanda vatandaşı Saba Fakes'in, Telsim'in Vodafone'a satışı nedeniyle zarara uğradığı iddiasıyla Türkiye aleyhine açtığı 19 milyar dolarlık davayı temmuz ayında reddetti.

Mahkeme 'ya tamam' diyecek 'ya devam'

Yetkililer, Uzanların çılgın tazminat talebini "siyasi manevra" olarak nitelendirirken, Uzanların en güçlü argümanlarını sundukları ICSID'de görülen Libananco davasında sona yaklaşıldığını hatırlatıyor. Libananco'da 22-23 Mart'ta Paris'te görülen duruşmaların ardından taraflar 1 Haziran'da son dilekçelerini mahkemeye sundu. Mahkeme 'ya tamam' diyerek yetkiden davayı kapatacak veya 'esası inceleyeyim' diyerek davayı uzun bir sürece alacak.

Hodorkovski'den bile fazla tazminat istedi

UZAN dışında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden en astronomik rakamı 89 milyar dolarla yolsuzluk ve vergi kaçakçılığı suçuyla mahkum edilen Mihail Hodorkovski istemişti. Rus oligark Hodorkovski, sahibi olduğu Yukos petrol firmasının iflas ettirildiği iddiasıyla Rusya hükümetine karşı dava açmıştı. Davada, Rusya mahkemelerince yedi yıldır verilen kararlara itiraz ediliyor.

Davacılar, dönemin devlet başkanı, Başbakan Vladimir Putin'in, zengin oligarklar karşısındaki otoritesini güçlendirmek amacıyla Yukos'un iflasa sürüklenmesine yol açıldığı, bunun milyarlarca dolarlık zarara neden olduğu ileri sürülüyor. Hodorkovski tutuklandıktan sonrasında Yukos firması, 2006'da iflas etmişti.

Kaynak: Sabah

Cem Uzan'ın Gizli Gündemi
28 Kasım 2010
Cem Uzan sürgünde yaşadığı Paris'ten memleketine 'direniş' mesajları gönderiyor

Uzan hanedanlığının devrik veliahtı Cem Uzan sürgünde yaşadığı Paris'ten memleketine 'direniş' mesajları gönderiyor. En son Derin Mermerci'yle şehrin en işlek caddesinde el ele görüntülenen Uzan'ın adını unutturmaya hiç niyeti yok.

Günlüğü 4 bin dolarlık rezidansta yaşıyor. Sabah sporunu Eyfel Kulesi'ne nazır yapıyor. Dostlarını en lüks mekanlarda ağırlıyor. Boşanma davası bitmeden sosyetenin iki ünlü kadınını, önce Bettina Machler'i ve şimdi de Derin Mermerci'yi taktı koluna. Fakat çocuklarına dokuz aydır nafaka ödemiyor. Basına yansıyan fotoğraflarında yüzü hep gülse de, kalbini iki stent ayakta tutuyor.

Bizim topraklarımızın sürgün başkentidir Paris… 'Son halife' Abdülmecit Efendi, 1924'te bir gece zorla çıkarıldı saraydan; 20 yıl sonra sürüldüğü Paris'te kalp krizinden öldü. 1981'de Yılmaz Güney, 2000'de de Ahmet Kaya… Paris'in sürgün yüzü, bir yıldır Cem Uzan'la gösteriyor kendini.
Gelin filmi başa saralım, çok eskiye değil sekiz yıl öncesine…

Türkiye'nin en güçlü dördüncü ailesinin oğlu olmak, Cem Uzan'a yetmedi; Temmuz 2002'de Genç Parti'yi kurdu. Genel seçimlere sadece üç ay vardı. Ama o gençti, yakışıklıydı ve zengindi. Reklamcı Ali Taran'ın ellerinden çıkan beyaz gömlekli imajının kollarını sıvadı; güzel eşi Alara Uzan'la birlikte meydanlara çıktı. Seslendiği kalabalıkları yedirdi, içirdi.

3 Kasım 2002'deki seçimde herkesi şaşırtarak yüzde 7.25 oy aldı ama yüzde 10'luk seçim barajının altında kaldı. BDDK, Temmuz 2003'te İmar Bankası'na el koyunca, Uzan İmparatorluğu gerileme devrine girdi. Bir ay bile geçmeden Kemal Uzan, oğlu Hakan Uzan ve kardeşi Yavuz Uzan ile birlikte kayıplara karıştı.
Daha sonra devlet, TMSF eliyle, Uzanların bütün şirketlerini, yalılarını, yatlarını, lüks otomobillerini, silahlarını, şaraplarını, kürklerini hatta çocuklarının mama tabaklarını bile ellerinden aldı. Siyasete girdiği için şirketlerdeki görevinden ayrılan ve iddianamelerin menzilinden uzağa düşen Cem Uzan, bu süreci Türkiye'de yaşadı.
Eylül 2009'da tutuklanma ihtimali belirince, altı yıl önce babasının çizdiği rotayı izledi.

Firar rotası

Yakın dostu bir işadamının ABD bayraklı yatıyla Bodrum'dan Rodos'a firar etti. Sonra Mısır'ın İskenderiye şehrine yelken açan Uzan, karayoluyla Ürdün'ün başkenti Amman'a geçti. Orada kaçak yaşayan ve kırmızı bültenle aranan babası ve kardeşiyle buluştu. Ürdün Kralı Abdullah'la özel ilişkileri nedeniyle bu ülkede rahat hareket eden baba Kemal Uzan ve iki oğlu, Amman'da kurdukları 16 şirketin sermayesini Fransız bankalarına aktardı. Bu hamleden sonra Cem Uzan, yüz milyonlarca dolarlık sermaye aktardığı Fransa'ya siyasi sığınma talebinde bulundu.

Avukatı Şaylan Çığgın, 13 Ekim'de haber merkezlerine geçtiği yazılı açıklamada, “Cem Uzan, hiç hak etmediği halde kendisine yaşatılan bunca sıkıntıdan sonra, siyasi sığınma hakkı vermesinden dolayı Fransa'ya büyük bir minnet duymaktadır. Bundan sonraki yaşamını Fransa'da devam ettirecektir” diyordu. Tüm bunlar olurken seyirci kalan Türkiye, yeni vatanına yerleşen Uzan hakkında 17 Ekim'de 'kırmızı bülten' çıkardı.

Bir hafta sonra da Parisli Cem Uzan, gazete manşetlerini süslemeye başladı: Eşofmanlarını ve şapkasını giyen, iPod'unu kulağına takan 'devrik prens', Paris'in en seçkin semtlerinden 16'ncı bölgedeki 'La Reserve Paris' adlı rezidanstan çıkıyordu. Eyfel Kulesi'ne bakan rezidansı için günlük 4 bin euro ödeyen Uzan, ilk pozlarını Îlle de la Cité'deki Notre Dame
Katedrali'ne doğru koşarken verdi.

Ritz'de doğum günü

O günlerde Cem ve Alara Uzan'ın New York'ta boşandığı dedikodusu yayıldı. Aralık ayının sonlarına doğru Alara Uzan, 12 yıllık evliliğini bitirmek için Türkiye'de mahkemeye başvurdu. Çiftin evlilik sözleşmesindeki maddeler gazeteleri günlerce oyaladı. Cem Uzan, eşi hakkında 'çocuklarını kaçırdığı' iddiasıyla dava açtı.

26 Aralık 1959'da dünyaya gelen Cem Uzan bir yandan da, 'mecburen Fransa'da' kutlayacağı ilk doğum günü partisine hazırlanıyordu. 50 yaşına girerken onu gurbette yalnız bırakmayan dostları arasında, İstanbul sosyetesinin ünlü isimlerinden Ahu Tuğbay, Affet Karacan, Yasemin Kozanoğlu, Ali Dinçkök, Ömer Dinçkök, Celal–Şebnem Çapa ve Mehmet Tuna da vardı. Paris'in en güzel otellerinden Ritz'de düzenlenen partiye Paris Hilton, Naomi Campbell, Ürdün Kralı'nın kardeşi, Ayşegül Tecimer ve birçok ünlü işadamı ve siyasetçinin katıldığı konuşuldu.

Yeni meskeni: L'Avenue

Paris sokaklarını son model Lexus'u ile arşınlayan Uzan, kendisini sık sık ziyaret eden Türk sosyetesinin ünlü isimlerini lüks mekanlarda ağırlıyor. İşletmeci Celal Çapa ve eşi Şebnem Çapa ile Bound Bar'da yemek yerken, Genç Parti eski milletvekili ve yakın dostu Emin Şirin'le gittiği Paris'in ünlü gece kulübü VIP Room Theater'da bir kadınla dans ederken kameralara takıldı. Yolu Paris'e düşenler, şehrin göbeğindeki L'Avenue'de Uzan'ı görmeden yurda dönemiyor. Restoranı mesken tutan Uzan'ın, yüksek sesle konuştukları için Aslı Tümen, Mehmet–Melisa Mutlu ve Mehmet Pisak'ı mekandan kovdurduğu bile iddia edildi.

Yedi yıl sonra Chez Benoit

Cem Uzan'ı Paris'te en çok sevindiren olay, 2003'ten beri kaçak yaşayan ve Libananco davası için şehre gelen kardeşi Hakan Uzan'la buluşması oldu. Interpol tarafından yedi yıldır kırmızı bültenle aranan ve Uluslararası Tahkim Heyeti'nden sekiz günlük özel seyahat belgesi alan Hakan Uzan, Mart 2010'da Paris'e özel uçakla indi. En son 2004'te Singapur'da bir markette görüntülenen Hakan Uzan, geceliği 20 bin euro'luk Plaza Athenee'ye yerleşti. İki kardeş, aynı akşam Paris'in Michelin yıldızlı tek bistrosu Chez Benoit'da baş başa 3.5 saat geçirdi.

Saint Martin Caddesi üzerindeki, geçmişi 1912'ye uzanan Chez Benoit'yi 2005'te Fransızların dünyaca ünlü şefi Alain Ducasse satın aldı. “Benoit'da içilir, krallar gibi ziyafet çekilir” sloganıyla anılan mekanın en büyük özelliği yarım saatlik rezervasyon kabul etmesi. Saat 12.00'de açılan restoran, 14.00 ve 19.30 arası kapalı. Mönüsünde portakallı ördek, kremalı kuşkonmaz ve kaz ciğeri soslu dana bonfile gibi spesiyaller barındıran Chez Benoit, üç binin üzerinde çeşide sahip şarap kavıyla da ünlü.

Aşk trafiği Bettina ile başladı

Kışı Paris'te geçiren Cem Uzan, yaz başında soluğu Fransa'nın lüks sayfiye yeri Saint Tropez'deki evinde aldı. 2010 yazına damga vuran aşk da böyle doğdu. 23 yıllık eşi Cem Hakko'dan 2006'da boşanan Bettina Machler ve Cem Uzan'ın yolu, St. Tropez'de kesişti. İkili, Şebnem Çapa'nın 16 Haziran'da La Plage Pes Jumeaux Restaurant'taki doğum günü partisinde yakınlaştı. Machler, bir düğün organizasyonu için Bodrum'a döndüğünde, Cem Uzan'ın gönderdiği 100 kırmızı gül kapıda onu bekliyordu. Machler, işlerinden fırsat buldukça Paris'e uçtu.

Yaklaşık dört ay boyunca telefon trafiği ve hediyelerle aşklarını sürdürmeye çalıştılar. Fakat Uzan'ın Fransa dışına çıkamayışı bu aşkın sonu oldu. Gurbette 11 ayı geride bırakan Cem Uzan, eylül ortasında şiddetli göğüs ağrısıyla özel bir hastaneye gitti. Fransa'nın en iyi doktorları, 50 yaşındaki Uzan'ın koroner damarlarının birinde daralma tespit etti. Hemen hastaneye yatırıldı ve kalbine iki stent yerleştirildi. Paris'teki hastaneye ziyaretçi yağdı.


“7 yıldır rol yapıyorduk”

Ekim başında Paris'ten havalanan kuşlar, Cem Uzan'ın bu kez İstanbul sosyetesinin gözde bekarı Derin Mermerci ile aşk yaşadığını uçurdu. O günlerde 'çocuk kaçırma' davasında hakim karşısına çıkan Alara (Uzan) Koçibey, duruşmada evliliği hakkında ilginç açıklamalar yaptı: “Yedi yıldır dayanılmaz bir hayat yaşıyorduk. Eşim benden, 'dışarıya karşı daha fazla güç kaybediyor gözükmemek için' evliliğimiz devam ediyormuş gibi davranmamı istedi.

Bu nedenle boşanmadık ve durumu etrafa belli etmedik. Geçen yıl, çocukların okul kaydını yaptırıp, tatil için Viyana'ya gittim. Cem de Bodrum'a gidecekti, Fransa hesapta yoktu. Viyana'dayken bir adamı arayıp haber verdi, hep birlikte Paris'e geçtik. Cem'le ayrı otel odalarında kaldık. Daha ilk gün, boşanma konusunda kavga gürültü çıktı. Altı saat süren konuşmadan sonra, boşanma konusunda mutabık kaldık. Ama ertesi gün dayatmalara başladı. Kendisiyle ilgili bildiğim şeyler olduğunu, gerekirse çocukları kaçıracağını, onları bir daha göremeyeceğimi, Türkiye'ye dönersek, benim de içeri atılacağımı söyledi.”

Koçibey mahkemede, Paris'te üç ay korku içinde yaşadığını, çocukları Jasmin ve Renç Emre'nin ayakkabılarının altına kaçırılmaları ihtimallerine karşılık numarasını yazdığını da anlattı. Duruşmada, üç uzmandan oluşan heyetin, Renç Emre ve Jasmin Uzan hakkında yazdığı rapor da okundu. Rapora göre, çocuklar Paris'te geçirilen zamanda babalarıyla etkin ve yeterli zaman geçirememekten yakınıyordu. Boşanma sürecinden olumsuz etkilenen Renç ile Jasmin, babalarına karşı özlem duymakla birlikte, ona tepkili ve görüşme konusunda isteksizdi.

Çocukların İstanbul'a alıştığını gözlemleyen heyet de, onların mutlu oldukları düzende yaşamaları gerektiği kanaatindeydi.
Ataklarını sürdüren Alara Koçibey, eski kocası hakkında icra davası açtı. Çünkü Cem Uzan, mahkemenin çocuklar için belirlediği aylık 16 bin TL'lik tedbir nafakasını dokuz aydır ödemiyordu.

Paris'te Derin'le el ele

Cem Uzan, hakkındaki iddialara Kurban Bayramı'nda cevap verdi: Kendisinden 21 yaş genç sevgilisi Mermerci ile Champs-Elysees'nin arka sokaklarında el ele yürürken ve elbette L'Avenue'de yemek yerken görüntülendi. Magazin yazarları, çiftin yakın dostlarına, “Bu ilişkide her şey dengi dengine. İkimiz de aynı kalitedeyiz. Çok seviyeli, çok düzgün bir ilişki yaşıyoruz” dediğini de yazdı. İstanbul sosyetesinin en çapkın güzeli Derin Mermerci, yakın zamana kadar Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Tolga Egemen'le evlilik planları yapıyordu.

Daha önce de evli işadamı Mehmet Germiyanlıgil'le yaşadığı aşk yüzünden annesi Ender Mermerci'nin tepkisini çekmişti. Aileden sızan en taze bilgilere göre, Ender Hanım kızının Cem Uzan'la yaşadığı aşktan memnun, çevresindekilere “İkisi için de hayırlısı olsun” diyor. Aşk sarhoşu Derin Mermerci ise, Kurban Bayramı için gittiği Paris'ten hâlâ dönmedi. Taze aşıklar, Paris'te Uzan'ın yakın arkadaşları Emre Ergani ve Celal Çapa ile bir araya gelmiş. İki işletmeci, Uzan'ın 51'inci doğum günü için muhteşem bir parti organize etmek için kolları sıvamış.
Şimdilerde sosyete, “İki çapkın bir ipte bakalım ne kadar oynayacak?” başlıklı dedikoduların tadını çıkarıyor.

'Kaçak aristokrat'

Fransız Le Monde gazetesi, 'Türk aristokrasisinden Interpol dosyalarına' başlıklı haberinde, “Cem Uzan'ın Prens Charles ile sosyalleştiği günler çok uzak gibi geliyor. Parıldayan Türk patron bugün, Interpol tarafından çıkarılan tutuklama emrine göre bir kaçak. Uzan ailesi, zirvede olduğu dönemde Türkiye'de 220, yurtdışında da 40 kadar şirketi kontrol ediyordu.

Cem Uzan, yatları, spor arabaları, bir 747 Boeing uçağı ve gayrimenkulleri ile çok lüks bir hayat yaşıyor. New York'taki Donald Trump Plaza'nın son katını 38 milyon dolara satın aldı. İngiliz kraliyet ailesinin yardım kuruluşlarına milyonlar bağışlarken Prens Charles ile dostluk bağları vardı. Bugünse Cem, kendisi gibi birkaç milyar doları hortumladıklarından kuşkulanan babası Kemal ve ağabeyi Hakan gibi kaçak” yorumunu yaptı.

(Lube Ayar / Radikal)

Kentbank davasında sürpirz talep
14 Mart 2011
TMSF'ye devredilen Kentbank'ın zararına ilişkin davada esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı 2 eyleme dair 5 sanığın 4'er yıla kadar hapsini, bankanın eski sahibi Mustafa Süzer ve tüm sanıkların beraatini talep etti.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen Kentbank'ın zararına ilişkin davada esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Selamettin Celep, 2 eyleme dair 5 sanığın 4'er yıla kadar hapsini, bankanın eski sahibi Mustafa Süzer'in de aralarında bulunduğu tüm sanıklar hakkında bazı eylemlere ilişkin beraat, bazılarına ilişkin ise zaman aşımından ortadan kaldırma talep etti.

İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanıklar Sami Çakır, Mustafa Selçuk, Yasin Hilmi Yazan, Hasan Kılavuz, Mehmet Ercan Targan ve Bülent Haluk Bayülgen katıldı. Mustafa Süzer'in de aralarında bulunduğu diğer tutuksuz sanıklar duruşmaya gelmezken sanıkları avukatları temsil etti.

Mahkeme Heyeti Başkanı Ertuğrul Tokalakoğlu, 1 Şubat 2011'de mahkemeye ulaşan iki sayfalık ''ivedi ve gizli ihbar'' konulu dilekçede, bir örneğinin Adalet Bakanlığına, birinin BDDK'ya, birinin de HSYK'ya gönderildiğinin bildirildiğini belirterek, dosyanın bir türlü karara bağlanmamasının şikayet konusu yapıldığını tutanağa geçirdi.

Söz alan Mustafa Süzer'in avukatı Nejat Doğan, bu dilekçeyi düzenleyen hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca dosyadan çıkarılması gerektiğini düşündüklerini söyledi.

Duruşmada İstanbul Cumhuriyet Savcısı Celep, hazırladığı 81 sayfalık yazılı mütalaasını mahkemeye sundu.

Mütalaada, bankacılık hukuku açısından kredilerin kullandırılışı ve geri dönmemesi halinde hangi şartlar altında zimmet suçunu oluşturabileceğine ilişkin açıklamalara yer verildi.

BDDK'nın 9 Temmuz 2001 tarihli kararıyla Kentbank AŞ'nin yönetiminin TMSF'ye devredildiği, idari nitelikteki bu işlemin iptali için Danıştaya dava açıldığı, Danıştay 10. Dairesinin 23 Haziran 2003'te bu istemi reddettiği belirtilen mütalaada, daha sonra, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kuruluna yapılan itirazın kabul edilerek daire kararının bozulduğu hatırlatıldı.

Bozmaya uyan Danıştay 10. Dairesince, 21 Haziran 2004'te BDDK'nın kararının iptal edildiği belirtilen mütalaada, davalı idarenin temyizi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 17 Şubat 2005'te bankanın TMSF'ye devrine dair tasarrufu hukuka aykırı gördüğünü ve Danıştay 10. Dairesinin anılan kararının kesinleştiği anlatıldı.

-DANIŞTAY KARARININ DAVAYA ETKİSİ-

Davalı idarenin konu ile ilgili ''karar düzeltme'' talebinin de Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca 2 Şubat 2006'da reddedildiği belirtilen mütalaada, Danıştay İdari Davalar Daireleri Genel Kurulunun kararından bazı bölümlere yer verildi.

Mütalaada, şöyle denildi:

''Danıştay 10. Dairesinin anılan kararı, bir idari işlemin iptalidir. Bununla birlikte idari işlemin iptalinin yanında, yargılama konusu işlemin de hukuka uygunluğu tartışılmış, bu kapsamda maddi olaylara ilişkin tespit ve değerlendirmelerde de bulunulmuştur. Özetlemek gerekirse, BDDK'nın bahse konu talimatında belirtilen, gerekli görülen tedbirlerin alınmadığı ve banka kaynaklarının grup şirketlerine kullandırıldığına dair iddiaların, hukuka aykırılık unsuru açısından tasvip görmediği yüksek yargı kararı ile kesinleşmiştir. Böylelikle, mahiyeti icabı 'kesin hüküm' haline gelen iptal davasına konu olayların, yüksek mahkemenin anılan kesin kararı ile bankacılık faaliyetinin gereği kanuna, bankacılık teamüllerine ve hukuka uygunluğu tescil edilmiş olmaktadır. Aksi düşünceden hareket edildiğinde, bir taraftan hukuka uygun bulunan eylem veya işlemin, ceza yargılamasında 'cezayı müstelzim' suç olarak kabulü gibi mantık ve hukuk kurallarıyla bağdaşmayan sonuca götürecektir.''

TMSF ile Süzer Grubu arasında 1 Mart 2007'de imzalanan protokole de değinilen mütalaada, Süzer Grubunun protokol kapsamındaki borçlarını defaten ödemesinin, grubun şirketlerinin mali gücü bakımından da önemli bir fikir verdiğine dikkat çekildi.

Mütalaada, ''Protokol ile kamu kurumu TMSF ile Süzer Grubu arasında yargılama konusu, suç teşkil ettiği öne sürülen eylemler yüzünden oluştuğu belirtilen zararının ödenmesi değil, bir alacak-borç ilişkisinin tasfiyesi ve tarafların ibralaşması sonucunu doğuran sulh anlaşması mahiyetinde olduğu dikkat çekmektedir. Çünkü protokole göre Süzer grubu şirketleri, Kentbank AŞ'ye olan kredi borçlarını belirli şartlarda ödemeyi kabul etmiş, TMSF ve Birleşik Fon Bankası AŞ de birtakım karşı edimlerle yükümlü kılınmıştır. TMSF tarafından yargılama evresinde 24 Temmuz 2007 günü sunulan dilekçede Süzer grubu şirketleri ile TMSF ve Birleşik Fon Bankası AŞ arasındaki alacak-borç ilişkisinden söz edilmesi dikkat çekmektedir'' denildi.

Niteliği kesinleşen yargı kararı ile kesin hüküm haline gelen iptal davasında ele alınan konuların, bankacılık faaliyeti kapsamında, 4389 sayılı Bankalar Kanunu'na, bankacılık teamüllerine ve hukuka uygun işlem ve tasarruflar olarak kabul edildiği belirtilen mütalaada, iddianamede yer alan ve birleşen davalardaki bütün eylemler ayrı ayrı değerlendirildi.

-CEZA, BERAAT VE ORTADAN KALDIRMA İSTEMLERİ-

Mütalaada, Alca Et ve Gıda Ürünleri Paz. San. ve Tic. AŞ'ye verilen ve tahsil edilemeyen krediye ilişkin olarak sorumlulukları olduğu tespit edilen o dönemki banka kredi komitesi üyeleri Mete Kılıç, Cevdet Erkanlı, Yasin Hilmi Yazan ve Hasan Kılavuz'un ''zimmet'' suçundan 2 ile 4 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması, Mustafa Süzer, Sami Çakır, Kemal Cantürk, Uğur Tevfik Doğan, Veysel Bilen, Mustafa Selçuk, Mehmet Ercan Targay ve Taner Berksoy'un ise suçun unsurları oluşmadığından beraatı istendi.

Banka yönetim kurulu başkanı Mustafa Süzer'in kız kardeşi Cennet Teker'e kredi kullandırılmasına ilişkin olarak o tarihte banka genel müdürü olan Veysel Bilen'in eylemlerinin ''zimmet'' suçunu oluşturduğu belirtilen mütalaada, Bilen'in de 2 ile 4 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

Mütalaada, aynı konuya ilişkin olarak Mustafa Süzer, Sami Çakır, Uğur Tevfik Doğan, Mustafa Selçuk, Hasan Kılavuz, Yasin Hilmi Yazan, Mehmet Ercan Targay ve Taner Berksoy hakkındaki ''gerçeğe aykırı şekilde bilanço yapmak'' eylemine uyan kamu davasının zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırılması istendi.

İddianamede yer alan 28 eyleme ilişkin ise Mustafa Süzer ve Cennet Teker ile haklarında ceza istenen sanıkların da aralarında bulunduğu 34 kişinin haklarındaki bazı suçlamalardan beraat etmesi, bazı suçlamaların da zaman aşımı süresi dolduğundan ortadan kaldırılması ön görülen mütalaada, vefat eden sanıklar Hasan Süzer ile Önder Karataş hakkındaki davaların ise düşürülmesine karar verilmesi talep edildi. haber10

Uzan Ailesine AİHM'den Ret
01.04.2011
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Uzan ailesinin Türkiye aleyhine açtığı 170 milyar dolarlık tazminat davasını görüşmeye almadı.



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Uzan ailesinin Türkiye’den 170 milyar dolar tazminat istediği davayı görüşmeyi kabul etmedi.
Avrupa Insan Hakları Mahkemesi, sadece önem verdiği başvurularla ilgili davalarda duruşma düzenleme kararı alıyor.

Bu çerçevedeki kabul edilebilirlik davası, geçtiğimiz yıl 30 Kasım tarihinde Strasbourg’ta yapılmış ve duruşmaya Cem Uzan da katılmıştı.

Hakkında arama kararı bulunan Kemal Uzan, 2003 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, ÇEAŞ ve Kepez’in imtiyaz sözleşmelerinin iptal edilmesini gerekçe göstererek, Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunduğunu iddia etmişti.

Yapılan başvuruda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, mal ve mülkiyetin korunması, adil yargılanma ve etkili başvuru haklarıyla ilgili maddelerinin Türkiye tarafından ihlal edildiği ileri sürülmüştü.

Uzan’ın avukatları, ’’sözleşmelerin iptali ve daha sonraki mağduriyetleri" yüzünden Türk devletinden yaklaşık 170 milyar dolar tazminat istemişti.

Türkiye’nin avukatları ise söz konusu şirketlerin imtiyaz sözleşmelerinde belirtilen görevleri gerektirdiği gibi yerine getirmediklerini, sözleşmelerin bu nedenle iptal edildiğini bildirmişti.

Ankara, duruşmada ÇEAŞ ve Kepez’i artık Kemal Uzan’ın temsil edemeyeceğini bu nedenle davanın düşürülmesi gerektiğini de kaydetmişti.

Kararını açıklayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Uzan ailesinin Türkiye aleyhine açtığı davayı görüşmeye almadı. TRT

Uzan'ın Dağ Gibi Borcu Var
03 Temmuz 2011
Uzan ailesinin ülke ekonomisine verdiği zarar akıl almaz boyutta.İşte Uzan'ın borç miktarı...
TMSF'nin son faaliyet raporu Uzanlar’ın ülkeye verdiği zararı gözler önüne serdi.

Rapora göre, Uzan ailesinin ödemesi gereken borç hâlâ 8 milyar 116 milyon 567 bin 701 dolar!

İmar Bankası'nın yıllar önce gerçekleştirdiği akıl almaz hortum, TMSF'yi çok büyük malî yüklerle karşı karşıya bırakmaya devam ediyor. Fon'un son faaliyet raporuna göre, Uzan ailesinin ödemesi gereken borç hâlâ 8 milyar 116 milyon 567 bin 701 dolar!

TMSF'nin gruptan tahsil ettiği 6 milyar 950 milyon dolara rağmen geride kalan borcun miktarı, Uzanlar'ın ülkeye verdiği zararı gözler önüne seriyor.

Bankacılık sisteminin kara deliği olarak tarihe geçen batık bankalar içerisinde İmar Bankası en büyük kamu zararına yol açan banka unvanını koruyor.

TMSF'nin bütün tahsilat çabalarına rağmen, Uzanlar'dan geri alınması gereken miktar hâlâ 8 milyar 116 milyon 567 bin 701 dolar.

1994 YILINDAN KALMA BORÇLAR DA VAR

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun faaliyet raporunda, yönetimi fona devredilen 20 banka dışında, iflasına karar verilen 5 bankaya ilişkin detaylı bilgiler yer aldı. Buna göre, bankacılık sisteminde 1994 yılından itibaren bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinleri kaldırılarak iflasına karar verilen 5 banka yer aldı.

Marmara Bank, TYT Bank, Impexbank, Kıbrıs Kredi Bankası ve İmar Bankası ile ilgili olarak Fon'un çözümleme çalışmaları çerçevesinde yıllar içerisinde tahsilat gerçekleşmeleri oldu. Ancak halen Marmara Bank'ın 33 bin 357 TL, TYT Bank'ın ise 7 milyon 641 bin 817 TL devlete borcu bulunuyor.

REKOR İMAR BANKASI'NIN

İflasına karar verilen bankalar arasında kamuya en büyük tahribatı açan ise Uzanlar'ın İmar Bankası oldu. Bu banka için TMSF, 8 milyar 627 milyon 12 lira (5,3 milyar dolar) kaynak aktardı. Ancak karmaşık hesaplar ve tahsil edilemeyen alacaklar dikkate alındığında fonun zararı 5,3 milyar dolarla sınırlı kalmadı.

Fon, büyük ölçekli ödemelerin yanı sıra Uzanlar'ın hortumladığı 22 bin 517 hesap sahibine bugüne kadar 958 milyon 544 bin 271 lira da mevduat ödemesi yaptı. Bankanın bütün hesap sahiplerinin alacaklarının ödenmesi halinde TMSF'nin Uzanlar adına yaptığı ödeme miktarı 970 milyon lirayı bulacak.

Buna karşılık iflas masalarından gelen para ise sadece 142 milyon 657 bin 643 lira oldu. Böylece Fon'un İmar Bankası dolayısıyla gözüken alacağı 8 milyar 484 milyon 965 bin 369 lira olarak gerçekleşti.

İflasına karar verilen bankalarla birlikte TMSF'nin bu kalemdeki zararı 8 milyar 492 milyon 640 bin 543 lira oldu.

TMSF'nin "Fonun Esas Faaliyetlerine İlişkin Uzun Vadeli Alacakları" kaleminde ise İmar Bankası'nın gerçek zararının boyutları gözler önüne serildi.

Bu kalemde Fon'un Uzan ailesinden kaynaklanan alacağının 13.067.674.000 TL olduğu açıklandı. TMSF'nin bugüne kadar banka ile ilgili olarak 6 milyar 950 milyon dolarlık tahsilat yapmasına rağmen hâlâ 13 milyar 67 milyon 674 bin lira (8 milyar 116 milyon 567 bin 701 dolar) alacağının olması Uzan ailesinin yol açtığı zararın boyutlarını ortaya koydu.

Yeni Akit

Uzan ailesi Türkiye aleyhine açtığı 10.1 milyar dolarlık davayı kaybetti

ntvmsnbc
03 Eylül. 2011
Uluslararası Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi, Türkiye Cumhuriyeti ile Uzan ailesi arasındaki Libananco davasını Türkiye lehine sonuçlandırdı.

Dava sonucu her iki tarafın avukatlarına iletilirken, konuyla ilgili açıklama Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'dan geldi.

10,1 milyar dolar tazminat talebiyle Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük tahkim davasının Türkiye lehine sonuçlandığını belirten Yıldız, ''Uzan ailesinin tazminat talebi reddedilmiştir'' dedi.

Uzanlar, Kıbrıs Rum Kesimi merkezli Libananco şirketinin, Enerji Bakanlığı’nın imtiyaz sözleşmelerini iptal ettiği ÇEAŞ ve Kepez elektriğin yüzde 60 hissesine sahip olduğunu savunmuş ve sözleşme iptalinden doğan zararın karşılanmasını talep etmişti. Türkiye ise, Libananco'nun tabela şirket olduğunu kanıtlamaya çalışmıştı.

Paris'te bulunan Dünya Bankası Binası'nda Uluslararası Tahkim Mahkemesi tarafından görülen ve yaklaşık 5 yıl süren davada, uzun süredir kırmızı bültenle aranan Hakan Uzan ile Cem Uzan da dinlenmişti.

Mahkemeden İsviçre'ye 'Uzan' sorusu
22 Eylül 2011
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 'kara para aklama davasında' Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) avukatları, Uzan Ailesi'nin İsviçre'deki banka hesap kayıtlarının incelenmesini talep etti.

Örgütlü olarak kara para aklama suçundan Cem Uzan, Kemal Uzan, Hakan Uzan, Yavuz Uzan Melahat ve Ayşegül Uzan'ın da aralarında bulunduğu 25 sanıklı davanın görülmesine devam edildi. Duruşmaya başka suçtan hükümlü Hilmi Başaran ve Tacettin Pak ile 9 tutuksuz sanık geldi. Duruşmada müdahiller; Müflis İmar Bankası İflas İdaresi, Maliye Bakanlığı ve TMSF avukatları da hazır bulundu.

Mahkeme Başkanı Ömer Diken, haklarında yakalama kararı bulunan Kemal Uzan, Yavuz Uzan, Melahat Uzan
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Ksm 14, 2011 10:09 pm    Mesaj konusu: Demirel'e büyük şok! Alıntıyla Cevap Gönder

Demirel'e büyük şok!
14 Kasım 2011
5 yıldır iz süren TMSF Murat Demirel’in zulasını getiriyor...

Batık banka patronu Murat Demirel’in 24 milyon dolarlık zulası patladı. TMSF, Demirel’in Cayman’a transfer ettiği paraya ilişkin açtığı davayı kazandı. Para bu hafta TMSF’nin hesabında.

Batık bankacıların yurt dışındaki paralarının izini 15 ülkede süren TMSF, Uzan Ailesi’nin ardından Murat Demirel’in 24 milyon dolarlık zulasına ilişkin açılan davaları da kazandı. Demirel’in, Cayman Adaları’ndaki zulasında bulunan 24 milyon doların bu hafta içinde TMSF’nin hesaplarına aktarılması bekleniyor. Demirel’in 24 milyon dolarlık zulasına ilişkin hukuk süreci 2005 yılında başladı. TMSF hukukçuları, Demirel’in, Egebank’a el konulmadan önce paraların bir kısmını İsviçre’ye transfer ettiğini tespit etti. İsviçre ile yapılan yazışmaların ardından paranın Amerikalı yatırım bankası Merill Lynch’te olduğu belirlendi. Bu kez ABD ile yazışmalar yapıldı. Demirel’in bu süreçte parayı Cayman Adaları’na transfer ettiği saptandı. İlk olarak hesapların dondurulmasını sağlayan TMSF hukukçuları, Cayman Adaları’nda da paranın iadesi için dava açtı.

Cayman Adaları’ndaki mahkeme, paranın Türkiye’ye ait olduğu yönünde karar verdi. Ancak Demirel bu kararı itiraz etti. Bu kez davaİngiltereKraliyet Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme de yaklaşık altı ay önce TMSF lehine karar verdi. Bu karar üzerinde Cayman Adaları’ndaki mahkeme tekrar konuyu ele aldı. Paranın Türkiye’ye iade edilmesini kararlaştırdı. Son bir ay içinde de yazışmalar tamamlandı. Şu anda paranın sadece TMSF hesaplarına aktarılması işlemi kaldı. haber10
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com