EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Amanin laiklik elden mi gidiyo ne?

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Prş May 01, 2008 9:54 pm    Mesaj konusu: Amanin laiklik elden mi gidiyo ne? Alıntıyla Cevap Gönder



Katolikler, kaybolan aile değerleri için dua etti
İspanya'nın başkenti Madrid'te toplanan koyu Katolikler, kaybolan aile değerlerinin tekrar gelmesi için dua etti. Koyu katolikler eşcinsel evliliği ve boşanmanın artmasını protesto etti ve bunlara izin veren sosyalist hükümete kızgınlıklarını dile getirdi. 31.12.2009 MADRİD
netgazete

"Bu ulkede ilericiliği ve çağdaşlığı resmi veya özel davetlerde alkollü içki içip içmemeye indirgeyen sapık bir zumre var"

26 Haziran 2009
Meclis'de ödül töreni vardı. Törende ödül alıp konuşma yapan TV8 spikeri Erkan Tan, "sapık" kelimesini kullanınca kıyametler koptu. Ona en sert tepki ise CHP'li vekilden geldi. Konu da içkiydi...
Madde bağımlılığı ile mücadele edenlere katkısı bulunanlara meclis başkanı Köksal Toptan tarafindan TBMM de ödül verildi. Ödüle layık görülen TV8 Ankara program müdürü ve spiker Erkan Tan törende yaptığı konuşmada "Bu ulkede ilericiliği ve çağdaşlığı resmi veya özel davetlerde alkollü içki içip içmemeye indirgeyen sapık bir zumre var bunlarla nasıl mücadele edeceksiniz bilmiyorum" deyince kıyamet koptu.

Tan törenden sonra yaptığı konuşmadan dolayı salondaki davetliler tarafindan kuşatılarak tebrik edildi. Tam bu esnada yanına yaklaşan CHP milletvekili, Tan'ı yaptığı konuşmadan dolayı eleştirdi ve "Sapık diyemezsiniz" dedi.

Tan ise şaşkınlığınğ gizleyemedi ve "Siz de mi onlar gibi düşünüyorsunuz sayın vekilim" yanıtını verince tartışma alevlendi.
zaman / internet

Putin votkalı tanıtımdan rahatsız oldu
14 Kasım 2009 Rusya Federasyonu Başbakanı Vladimir Putin, dünyaya Rusya’yı anımsatan simgenin; votka değil, havyar, matroşka ve yeni sanat türleri olması için gençleri yardıma çağırdı.
13 Kasım cuma günü, Rus “Muz-TV” kanalının düzenlediği bir yarışmanın kazananlarına ödüllerini sunan Vladimir Putin: “Rusya’dan konuşurken, her zaman ‘votka, havyar, matroşka’ deniyor. Bu üç ögenin birleşiminin çok çekici bir kompozisyon olabileceğini kabul ediyorum, ama votka dışında.” diye konuştu. haber7

27 EYLÜL 2009
Kongre önünde cuma namazı
Amerikan halkının İslam'a karşı önyargılarını yıkmak isteyen binlerce Müslüman, Amerikan Kongre binası önünde cuma namazı kıldı. Washington bir ilke tanıklık ederken, Hıristiyan gruplar da ellerinde 'İslam bir yalandır' yazılı pankartlarla karşı gösteriye geçti

ABD'de yaşayan Müslümanlar Amerikan Kongre binasının önündeki çimenlik alanda toplu cuma namazı kılarak ülke tarihinde bir ilke imza attı. New Jersey'deki Darül İslam Elisabeth Camii tarafından organize edilen namaza on binlerce kişi katıldı. ABD'nin dört bir yanından Washington'a akın eden Müslümanlar, İslam'a karşı önyargıları yıkmak amacıyla düzenlenen 'İslam Kongre'de isimli etkinlikte barışçıl bir şekilde namazlarını kıldı. Namaz sonrasında tüm dinlerin kardeşliği teması işlenen konuşmalar yapılırken, Kuran'dan barışçıl ayetler okundu. İslam'a karşı önyargıları kınayan Müslümanlar namaz kılarken aşırı dindar Hıristiyan gruplar da Kongre binası karşısında etkinliği protesto etti.

HIRİSTİYAN GRUPLAR İSYAN ETTİ
Kadın-erkekli gruplar namazlarını kılarken, göstericiler ellerinde, 'İslam yalandır', 'ABD'nin İslamlaştırılmasını Durdurun' yazılı pankartlarla gösteri yaptı. Namaz katılımcılarından Lonnie Şahbaz, bunu minik hac gibi gördüklerini belirtirken, ABD'lilerin Müslümanlara yönelik olumsuz düşüncelerini yıkmak istediklerini vurguladı. Şahbaz, bu cuma namazının tarihi olduğunu dile getirdi. Organizasyonu düzenleyenler katılımcıların sayısının 50 bini bulmasını bekliyordu. Hıristiyan radikal gruplar, bu etkinliğin altındaki hedefin Amerikan toplumunun İslamlaştırılması olduğunu iddia etti.
Akşam

ABD Kongresi'nin din özgürlüğü raporu, "Türkiye’de laiklik çok sert, yumuşatılması gerekiyor"

02 Mayıs 2009 1998’den beri ABD Dışişleri Bakanlığı ve Amerikan Kongresi bünyesinde faaliyet gösteren ve ABD Başkanı’nın dış politikasının belirlenmesinde önemli rol oynayan ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu, 2009 yılı dünya din özgürlüğü raporunu açıkladı. İlk kez “İzleme listesine” alınan Türkiye’ye özellikle vurgu yapılan raporda, “Türkiye’de katı bir laiklik anlayışının hakim olduğu, bu katı laiklik yüzünden ülkede çoğunlukta olan Müslümanlar’ın bile özgür bir şekilde dinlerini yaşayamadıkları” ileri sürüldü. Vatan gazetesinin haberine göre; işte rapordan satırbaşları...

MEDYAYA GÖNDERME

- Türkiye’de demokratik bir hükümet var ve geleneksel bir güçlü laiklik anlayışı hakim. Türkiye’de laiklik dinin kamusal tüm alanlardan ayrı tutulması olarak tanımlanıyor. Türkiye’de medya, halk, siyasi partiler dinin toplumdaki rolü üzerinde devam eden tartışmalara katılıyor.

- Ancak, Türk devletinin uyguladığı laiklik anlayışı, birçok vatandaşın, çoğunluktaki Müslümanlar ve azınlıktakiler için, dinlerini özgürce yaşayamamalarına sebep oluyor. Kamu kurumlarında, üniversitelerde “laik devlet”i korumak için yasaklar uygulanıyor. Anayasa Mahkemesi türban yasağının kaldırılması için yapılan yasa değişikliğini iptal etti. Ayrıca azınlıkların mülk edinmelerine yönelik kısıtlamalar halan sürüyor. İşte bu kısıtlamalardan ötürü komisyon bu yıl Türkiye’yi izleme listesine alma kararını vermiştir.

ATATÜRK BÜYÜK KARARLILIK GÖSTERDİ

- Türkiye Cumhuriyeti anayasası Türkiye’yi laik bir devlet olarak tanımlıyor. Laiklik konsepti Atatürk’ün dinin Osmanlı’nın geri kalmasındaki ana etken olduğu inancına dayanıyor. Atatürk ve sonra gelen liderler dini kamu hayatından ayırmak için büyük bir kararlılık gösterdi.

- Türk tarzı laiklik ile Amerikan tarzı laiklik anlayışı farklı. Türkiye, laikliği devletin kamu alanındaki tüm dini aktiviteler üzerinde kontrole sahip olması olarak anlıyor. Ancak birçok Türk için dinin kamusal alandan ayrılması tartışmalı bir konu.

- Dini etkiler gösterdiği için darbeye maruz kalan siyasi partilerin ardından şu anki iktidar partisi AKP de Refah Partisi’nin kökenlerine sahip. Nisan 2009’da yaptığı konuşmada Orgeneral İlker Başbuğ, din ve laiklik üzerine görüşlerine açıkladı. Kendisinden önceki meslektaşlarının aksine ülkedeki siyasi dini fundamentalizm yerine dindar Türkleri, medya ve ekonomik güce sahip İslami bazı hareketlerden ayrımak isteyen ifadeler kullandı. Ancak Türk ordusunda namaz kılan ya da karısının başörtüsü takmasına izin veren subaylar disiplinsizlikle suçlanıyor.

OBAMA'YA ÖNERİLER

- Türkiye’de dinin daha özgürleştirilmesi için yasalar çıkarılması teşvik edilsin. Özellikle kadınların kamusal alanda dinlerini kıyafetleri aracılığıyla da yaşayabilmeleri için Türk yetkililerle işbirliği alanları aransın.

- Bunu yaparken Türk devletinin laik yapısının korunması ve başörtüsü takmama tericihinde bulunanların da haklarının korunması için çabalar gerçekleştirilsin.

- Her kim olursa olsun, başörtüsü takan ya da takmayan, eğitim hakkının sağlanması için çaba sarf edilsin.

netgazete

Başbakan, şehit ailesini ziyaret etti

Şırnak'ta teröristlerce şehit edilen piyade er Emre Arşin'in Ümraniye'deki evine taziye ziyaretinde bulunan Başbakan Erdoğan'ı çevre sakinleri tekbirlerle uğurladı.12 Nisan 2009 00:30

Şehit evine giren Başbakan, baba Selami Arşin ve şehidin yakınlarına başsağlığı diledi. Ziyaret sonrası Erdoğan, taziye evinde toplanan kalabalık tarafından tekbirlerle uğurlandı.
haber7

Obama'ya türbanlı danışman!
Obama yönetimi, İslam dünyasıyla ilişkileri düzeltmek için yeni bir adım daha attı. Başkan'ın danışman kadrosuna türbanlı bir isim katıldı.

Gallup Müslüman Araştırmaları Merkezi'nde çalışan Mısır asıllı Dalia Mogahed, Obama'ya Müslümanların karşılaştıkları önyargı ve yaşadıkları sorunlar konusunda danışmanlık yapacak.

Mogahed yaklaşık 30 yıl önce ailesiyle birlikte ABD'ye göç etmişti.

Atama, Arap ülkelerinde genellikle memnuniyletle karşılandı, ama Araplar yine de temkinli.

Bu adım, Obama'nın, Bush döneminde İslam ve Arap dünyasında oluşan olumsuz imajını giderme girişiminin bir parçası olarak görülüyor. (NTV)

Sosyeteden Umre'ye yoğun ilgi!
İçkale Şirketler Grubu Onursal Başkanı Nadire İçkale'nin organizasyonunu yaptığı sosyeteden tanınmış ailelere mensup 120 kadın kutsal topraklara gitti. Özcan Sabancı, Sema Üstünel, Nermin Hasoğlu, Tülin Demirören ve Nuray Çelik'in de aralarında bulunduğu kafile, Suudi Arabistan'da Hilton Oteli'nde kalacak.Kutsal topraklarda 10 gün bulunacak olan kafiledeki umreciler, kişi başına 1950 Euro ödeyecek. Umreciler Hilton Oteli'nde konaklayacak. 20.03.2009 İSTANBUL -netgazete

Arda: Şimdi Allah'a şükür zamanı
16 Haziran 2008
Maçın yıldızlarından Arda Turan zafer sonrası verdiği röportajda 'Şimdi Allah'a şükür zamanı' dedi. Ayrıca Arda, attığı golü başta babası olmak üzere tüm babalara hediye etti.

İsviçre'yi son dakikalarda attığı golle yıkan ve dün gecede perdeyi açan golü kaydededen Milli oyuncumuz Arda Turan, maç sonrası ağlamamak için kendini zor tuttu.

Ağlamaklı bir ses tonu ile konuşan Arda, 'İlk yarı sonrası, ağabeylerim çok kötü oynadığımızı, elensek bile burada bir iz bırakarak elenelim dediler. Bana devamlı ileride durmamı ce geriye dönmemi söylediler' dedi.

'Şimdi Allah'a şükür zamanı, Gidip dua etmemiz lazım' diyen Arda, Terim ile ilişkilerine de değindi ve 'Onla baba-oğul gibiyiz. Allah aramızı bozmasın' dedi.

Ayrıca Arda Turan golünü başta babası olmak üzere tüm Türk babalara da aröağan ettiğini dile getirdi.
HABER 7

FRANSA'DA MAHKEME DİNİ GELENEKLERİ DİKKATE ALDI
30 Mayıs 2008
Fransa’da mahkeme, evlilik öncesinde bakire olmadığını eşine söylemeyen Müslüman kadının nikahını geçersiz saydı
Dini gelenekleri de dikkate alarak davacı kocayı haklı bulan yargıç "Gelin dürüst davranmamıştır, evlilik yalan üzerine kurulamaz" dedi. Müslüman çiftin milliyeti bilinmiyor.

FRANSA’da bir mahkeme, gelin bakire çıkmadığı için nikahının geçersiz sayılmasını isteyen Müslüman bir gencin talebini haklı buldu. Mahkeme, kadının nikah öncesi cinsel yaşamıyla ilgili dürüst davranmadığını belirterek, evliliğin yalan üzerine kurulamayacağına karar verdi.

Liberation Gazetesi’nde çıkan habere göre, mahkeme kayıtlarında Müslüman çiftin adına yer verilmedi, gençlerin adı X ve Y olarak geçti. Fransa’nın Lille kentinde gittikleri okulda tanışan çift, 2006 yılının Temmuz ayında muhteşem bir düğünle dünya evine girdi. Ancak zifaf gecesinde genç kız bakire çıkmadı. Bunun üzerine altlarındaki çarşafı kapan genç, kapıda lekeli çarşafı bekleyenlere, "Gelin, bana ’bakireyim’ diye yalan söylemiş, bakire değil. Bakın çarşafta kan lekesi yok. Evlilik yalan üzerine kurulmaz, ayrılmak için mahkemeye başvuracağım" dedi. Damat, boşanma başarısız bir evlilik olarak algılanacağından, nikahın iptal edilmesi talebiyle mahkemeye başvurdu.

Eşini aldattı sayıldı

Damadın avukatı Xavier Labee, "müvekkilim ’bakireyim’ diye yalan söyleyen gelinin hem kendisini, hem de ailesini aldattığını, yalan üzerine kurulan evliliğin yürümeyeceğini düşünüyor" dedi. Hakim hem dini unsurları, hem de gelenek ve görenekleri göz önüne alarak yeni evli çiftin nikahını iptal etti. Hürriyet

48 YIL SAKLANAN ÇANKAYA SÜNNETİ...
19 Mayıs 2008
Türkeş 27 Mayıs darbesinin önemli bir sırrını açıkladı...
27 Mayıs'ın kudretli albayı Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, tam 48 yıl saklanan bir sırrı açıkladı: Komutanların çocukları Cemal Gürsel'in evsahipliğinde Çankaya Köşkü'ndeki düğünle sünnet edildi. 8-10 çocuğun arasında ben de vardım.

Cumhuriyet tarihinin ilk askeri darbesi 27 Mayıs'ın 48. yıldönümünde ilginç bir ayrıntı gün ışığına çıktı. Darbenin ardından komutanların çocuklarına Çankaya Köşkü'nde toplu sünnet düğünü yapıldığı ortaya çıktı.

Sünnet olanlar arasında bugün MHP Ankara Milletvekili olan, 27 Mayıs sabahı müdahalenin bildirisini radyodan okuyan dönemin Albayı Alparslan Türkeş'in oğlu Yıldırım Tuğrul Türkeş de vardı. Türkeş, Çankaya Köşkü'nde sünnet olduğunu bir davet sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e de aktardı. Gül, "Gerçekten mi?" diye şaşkınlığını dile getirdi.

EMİR BÜYÜK YERDEN...

Türkeş, 1960 Temmuz'unda düzenlenen sünnet düğününü şu şekilde aktardı: "Babam beni sünnet ettirecek, o zaman komutanlarla sohbet sırasında bunu gündeme getiriyor. Sünnet çağına gelmiş diğer komutanların çocukları da ortaya çıkıyor. Sünnet edilecek çocuk sayısı 8-10 kişiyi bulunca, Cumhurbaşkanı Gürsel devreye giriyor. Gürsel Paşa, ‘en iyisi sünnet düğününü Çankaya Köşkü'nde yapalım' teklifinde bulunuyor. Emir büyük yerden. Bir de resepsiyon türü bir şey verildi.”

FORSLU SÜNNET YASTIĞI

Fotoğraflarda yastıkta Cumhurbaşkanlığı Forsu damgasının yer alması dikkat çekiyor. Tuğrul Türkeş'in annesi, Alparslan Türkeş'in ilk eşi Muzaffer hanım ile babası Alparslan Türkeş'in Tuğrul Türkeş'in başında çektirdikleri fotoğraflar da o günün tarihi havasını yansıtıyor.
BUGÜN

Bush 'Dünya Dua Etme Günü' İstedi
01 Mayıs 2008
ABD Başkanı George Bush, günün birinde "Dünya Dua Etme Günü" kutlanmasını istediğini söyledi.

Metodist Protestan olan ve göreve geldikten sonra "ulusal dua etme ve nefs ile mücadele günü" ilan eden Bush, gün dolayısıyla yaptığı açıklamada, günün birinde "dünya dua etme günü" ilan edilmesini ümit ettiğini söyledi ve "Bu, dünya çapında inanan insanların aynı anda Tanrı'ya şükretmesi için bir fırsat olurdu" ifadesini kullandı.

Bush, kendisi ve eşi Laura'nın 7 yıllık başkanlık dönemi boyunca dua ettiklerini ve özellikle de 11 Eylül saldırılarının ardından Tanrı'ya döndüklerini belirterek, "Ülkemiz bu 7 yıl boyunca sayısız sınavdan geçti. Biz de, dua ettik ve bununla kuvvet ve inanç bulduk" dedi.

Bayan Gül'ün başörtüsü Telegraph: Askeri Liderler Kızdı
15 Mayıs 2008
The Telegraph gazetesi, Kraliçe 2. Elizabeth’in haberlerindeinde “Bayan Gül'ün başörtüsü " tartışmalarına devam ediyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’nün, İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in onuruna verilen resmi yemekte kullandığı türban, İngiliz basınının gündeminin ön sıralarındaki yerini korumaya devam ediyor. Gazete, Kraliçe’nin Yeşil Cami ziyareti sırasında ayakkabılarını çıkartıp başörtüsü kullanmasına dikkat çektiği haberinde “Bayan Gül, salı gecesi resmi yemekte İslami başörtüsü giyerek cumhuriyetin askeri liderlerini kızdırdı” diye yazdı.
The Daily Telegraph gazetesi, Kraliçe’nin Bursa ziyaretini değerlendirdiği haberinde geniş bir çapka ve beyaz ayakkabı giyen Kraliçe’nin Yeşil Cami ziyareti sırasında ayakkabılarını çıkartıp başörtüsü kullanmasına vurgu yaptı. Kraliçe’ye Hayrünnisa Gül’ün eşlik ettiğini belirten gazete, Hayrünnisa Gül konusunda şunları yazdı:
“Bayan Gül, salı gecesi, Majestelerinin Türkiye’yi ‘Doğu ile Batı arasındaki bir köprü’ olarak nitelendirdiği resmi yemekte İslami bir başörtüsü giyerek cumhuriyetin askeri liderlerini kızdırdı. Ülkenin liderleri, kendilerini Türkiye’nin laik mirasını savuncuları olarak görüyor ve Cumhurbaşkanı’nın eşinin başörtüsü kullanma kararını hiçbir zaman kabul etmedi.”
The Telegraph gazetesi, “Kraliçe, Müslüman tarzı bir başörtüsü giyerek ve çoraplı ayaklarla yürüyerek Türkiye’ye 37 yılda yaptığı ilk resmi ziyaret sırasında ülkenin en önemli camilerinden birini gezdi” diye yazdı.
Kraliçe’nin, “Kadınların başlarını örtmesi ve tüm ziyaretçileri ayakkabılarını çıkartmasını gerektiren İslami kıyafet kuralı”na uyduğuna dikkat çeken gazete, Kraliçe’ye bir Kuran armağan edildiğini de belirtti.
Kraliçe’nin Koza Han’ı gezerken ebru tekniği ile bir ipek mendili dizayn ettiğini de kaydeden gazete, Kraliçe’nin de 250 Türk lira tutarında iki işlenmiş yastığı satın aldığına işaret etti.
aktihaber

Meyhane baskısı
e.dumanli@zaman.com.tr
15 Mayıs 2008

Başlıktaki tabir bana ait değil: Mehmet Barlas'ın. "Laik yaşama karşı 'mahalle baskısı' olduğunu ileri sürenlerin, buna karşı 'meyhane baskısı' ile çıkması akılcı bir yol değildir. Laiklik alkolizmin değil, özgürlüğün aracıdır." diyor Barlas.

Bu yazının mürekkebi bile kurumamıştı ki önceki gün Hürriyet "Bir kadeh rakı artık yasak" manşetiyle arz-ı endam ediverdi. Habere göre restoranlarda bir duble rakı dönemi kapanıyordu. Ne var ki, Alkollü İçecekler Üst Kurul Başkanı konuya açıklık getirdi. Başkan'a göre bahsi geçen kanun maddesi içki ruhsatı olmayan, ama içki satışı yapan bakkallar ve büfeler içindi ve sadece bu tip yerler bardakla içki satamayacak, ancak şişeyle satabilecekti. Durum bu. Hal böyle olunca "içki yasağı" yeni bir "rejim krizine" neden oluyor. Dünkü Sabah "Kadeh yalanı", Taraf da "Bu gece barda, içkim kadehte" başlığını kullanıyordu...

Denk gelecek ya; bizim gazetenin dünkü manşeti de alkol üzerineydi. Süleyman Bağ'ın Berlin'den gönderdiği habere göre Alman hükümeti alkole karşı savaş açmış ve bu savaşın bayraktarlığını Almanya Başbakanı Merkel üstlenmişti. Türkiye'deki alkol tartışmalarını bilen biri "Nasıl yani; başbakan alkole savaş açıyor da laiklik elden gitmiyor mu?" diyebilir. Neyse ki Almanya'da bizdeki gibi anlayışı kıt bir sol parti yok. Olsaydı Merkel'in dindar bir insan, hatta bir rahip kızı olduğunu söyleyip "içki düşmanlığını" bahane ederek konuyu üst yargıya götürebilirdi.

Almanya alkole karşı niçin savaş açıyor? Dünya Sağlık Örgütü'ne göre Avrupa'da her yıl 600.000 kişi alkolün yol açtığı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Bir hafta önce yayınlanan 2008 Uyuşturucu ve Bağımlılık Raporu'na göre Almanya'da 9,5 milyon kişi "hayatî tehlikeye neden olacak kadar" içki tüketiyor. Hastalık derecesinde 1,3 milyon insan tespit edilmiş.

AB ülkelerindeki alkole başlama yaşı 14'e düştü. "Eurobarometre" araştırmasına göre İtalya ve İrlanda'da 12 olan alkole başlama yaşı, İngiltere'de 14, Almanya'da 15, Yunanistan'da 17. Bu nedenle de Avrupa'nın etekleri tutuşmuş durumda. Korkuyorlar, endişe ediyorlar.

Belki inanmayacaksınız ama Türkiye'de durum daha vahim! Yeşilay'ın 2006'da hazırladığı Zararlı Alışkanlıklar Raporu'na göre bu güzelim ülkede alkole başlama yaşı 11'e düştü. 1930'lu yıllarda kişi başına düşen 1 litrelik alkol tüketimi bugün 20 litreye fırlamış durumda. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu'nun raporuna göre 46,5 milyon litre rakı, 22,8 milyon litre şarap, 6 milyon litre votka, 40,9 milyon litre bira tüketiliyor bu ülkede.

Rakamlar bu kadar netken ve alkole başlama yaşı bu kadar düşmüşken birilerinin "Şöyle doya doya içki içtirmiyorsunuz" diye efelenip durmasını anlayamıyorum. (Yeri gelmişken söyleyeyim; bizzat şahit oldum ki, sinemalarda çocuk filmlerinin başında bira reklâmları yer alıyor.) İçkili restoranlar, diskotekler, barlar, pavyonlar, birahaneler... Bütün bunlara rağmen içki yasağı haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. İçki üzerine uydurulan şehir efsanelerinin yanlışlığı resmî rakamlardan belli. TOBB'un raporunda geçen 128 alkollü içki üretim tesisi var. Bu işletmelerde 5.527 kişi çalışıyor.

Mehmet Barlas doğru söylüyor; "mahalle baskısı" jargonuyla terör estirenler "meyhane baskısı" yapıyor. Daha kötüsünü, yazılmayanı, yazılamayanı söyleyeyim. Devletin birçok kurumunda içki içmeyen insanların meslekî kariyeriyle oynanıyor. Halkın vergisiyle ayakta duran kurumlarda içki içmek istemeyen insanların alınlarına yaftalar yapıştırılıyor ve meslekî ehliyetine bakılmaksızın o insanların yükselmesi engelleniyor. Bu mudur laiklik anlayışı? "İçki içiyorsan laiksin" dayatması o kadar keskin yapılıyor ki koskoca bir eski bakan "Şaraptan çok iyi anlarım; sadece tadını bilmem" diyor. Güler misin, ağlar mısın? Bizdeki absürd laikçiliğin faşist uygulamalarına "baskı" demeyenler, Batı'daki alkolizme savaş açan liderlere de yeni bir yafta bulmalıdır.
Zaman

09 Haziran 2008
Laikliğin bekçileri
Nazlı Ilıcak

Anayasa Mahkemesi, 1970'lerden beri, içtihat yoluyla, yargı alanını genişletiyor. Yetki tecavüzünü önlemek için gerçekleştirilen anayasa değişiklikleri de, istenen sonucu sağlayamıyor.
1961 Anayasası, 12 Mart müdahalesinden sonra değiştirilirken, Yüksek Yargı organının, anayasa değişikliğinin sadece şekil şartlarına uygunluğunu denetleyebileceği hükmü getirilmişti. Ama buna rağmen, Anayasa Mahkemesi, cumhuriyetin niteliklerinin içini boşaltmak söz konusu olduğunda, anayasa değişikliklerini esastan inceleyebileceği kararını verdi. 1982 Anayasası'yla bu kural daha da pekiştirildi: Şeklen inceleme, "değişiklik teklifi ve oylamanın yeterli çoğunlukla yapılıp yapılmadığı ve ivedilikle görüşme yasağına uyulup uyulmadığı" konularıyla sınırlandırıldı. (Madde 148)
Nafile! 1970'lerden beri, Anayasa Mahkemesi, kurucu iradenin çizdiği çerçeve içinde kalmıyor; içtihat yoluyla ve kendine göre yorumlarla, sürekli anayasayı çiğniyor. Aynı 1930'larda Amerikan Federal Mahkemesi'nin yaptığını yapıyor. O tarihte, Amerikan Federal Mahkemesi baş hâkimi Hughes, "Biz Anayasa'nın altındayız; ancak, anayasa hâkimlerin dediğidir" biçiminde bir yorum getirmemiş miydi? ABD Başkanı Roosevelt, hâkimlerin emeklilik yaşını 70'e indireceğini açıkladı. Çok sayıda federal mahkeme üyesi bundan etkilenecekti; kendilerine çekidüzen verdiler ve böylece, Amerikan ekonomisini düze çıkaran New Deal politikaları uygulanabildi.
Bugün Türkiye'de yapılacak şey, kapsamlı bir anayasa değişikliğiyle, kendilerini laikliğin bekçisi ilân eden bazı kurumların yapısını değiştirmektir.
Büyük çoğunluk, laik cumhuriyetten yana. Ama, kimi, meselâ, başörtülü kızın üniversitede okumasını laiklik karşıtı bir eylem gibi görüyor. Kimi, tam tersine, din ve vicdan hürriyetinin gereği olarak mütalâa ediyor.

Militan laiklik
Hepimiz, Yargıtay Başsavcısı'nın zihnindeki laiklik tarifine uymak zorunda mıyız? Bakın ne diyor Abdurrahman Yalçınkaya: "Laiklik, insanı, kul olmaktan çıkarıp birey haline getiren, bireye kişiliğini geliştirmesi için özgür düşünme olanaklarını veren bir ilkedir; uygar bir yaşam biçimidir; toplumun düşünsel ve örgütsel evriminin son aşamasıdır."
Oysa, bize göre laiklik, toplumun veyahut bireyin değil, devletin bir niteliğidir. Farklı inançlara eşit mesafede duran bir barış şemsiyesidir.
Anayasa Prof. Mustafa Erdoğan, Türkiye'de uygulanan laikliği eleştirirken, başsavcıdan farklı bir anlayış sergiliyor: "Türkiye'ye, dindarları görünmeyen bir model empoze edilmektedir. Laiklik, özünde birey özgürlüklerini koruyan bir ilkedir. Laiklik, dini kurallara dayanan zorunlu düzenlemeler yapılmasına engeldir. Buna mukabil, dinden etkilenmiş bile olsa, vatandaşların tercih imkanlarını arttıran hükümler (resmi nikâhın yanı sıra dini nikâhın kıyılabilmesi, Ramazan ayında mesai saatlerinin iftara göre ayarlanması, faizsiz bankacılık, üniversitelerde başörtülü talebelerin okuyabilmesi) bırakınız laiklik ilkesine ters düşmeyi, aksine bu prensibin gereğidir."
Bizden, bir nevi toplum mühendisliği gibi kullanılan militan laiklik anlayışını benimsememiz bekleniyor.

Mürteciler
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, iddianamesinde, din adamlarını irtica yanlısı gibi göstererek, maalesef, belki de istemeden, din ile laikliği karşı karşıya getiriyor. Kurtuluş Savaşı'ndan bahisle, "İşgalcilerin en büyük yerli destekçisi Sait Molla isimli bir mürtecidir. Kuvayı Milliyecilerin idamına fetva veren bir başka mürteci, Dürrizade Abdullah isimli şeyhülislamdır. Cumhuriyet kurulduktan sonra, Şeyh Saitler, Derviş Vahdetiler, şeriat devleti-hilafet çığlıklarıyla ayaklanmışlardır" diyor.
Derviş Vahdeti'nin, Abdülhamit döneminde yaşadığı ve Volkan gazetesindeki yazılarıyla 31 Mart ayaklanmasına yol açtığı gerçeğini dahi, Başsavcı Yalçınkaya, din adamlarını "mürteci" gibi gösterme telâşına düştüğü içingözden kaçırmış. Milli mücadelede görev yapan, halkı düşmana karşı ayaklandırıp örgütleyen yüzlerce din adamını niye unutmuş dersiniz? İddianamenin "tutarlılığı" açısından mı?
Sabah

Almanya'daki okul katliamında ölenlere dînî tören
Almanya'nın Baden-Württemberg eyaletinin başkenti Stuttgart'a bağlı Waiblingen kentinin Winnenden kasabasında 11 Mart tarihinde Albertville Ortaokulu'nda meydana gelen ve 9'ü öğrenci, 3'ü öğretmen, 3'ü yaya ve 1'i de katilin kendisi olmak üzere toplam 16 kişinin yaşamını yitirdiği okul baskınında ölenler için anma töreni düzenlendi. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Horst Köhler ve Başbakan Angela Merkel ise bu tür olayların bir daha yaşanmaması temennisinde bulundular. 21.03.2009 WİNNENDEN
netgazete

'Türkiye'de laiklik geriliyor'

Independent yazarı Patrcik Cockurn ise Obama'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki "İslam dünyasıyla savaşta değiliz" sözlerine atıf yaparak "Obama, İslam dünyasıyla barış söylemini hayata geçirebilecek mi?" diye sordu.

"Obama'nın Bush'un başlattığı savaşları bitirmesi ve Amerikan karşıtlığını tersine çevirmesi kolay olmayacak. Bush'un Blair'in yaptığı gibi Obama'nın da Bağdat'a güvenlik nedenleriyle kimseye haber vermeden gitmek zorunda kalması, Irak'taki sorunun bitmediğine işaret ediyor. Obama'nın en büyük avantajı Amerikan basınının parasızlık nedeniyle Irak'a ilgisini kesmesi, Amerikalıların da Irak'taki savaşı kazandıklarına inanması."

"Irak'ta şiddetin yeniden alevlenmesini Obama'nın omuzlarına yıkılabilir. Obama Ankara'da İslam dünyasında savaşta olmadıklarını söyledi Müslümanların çoğunlukta oldukları ülkelerin liderleri ABD'nin ton değişikliğini takdir ediyor ama gerçekte bir şeylerin değişip değişmeyeceğini görmek istiyor."

Patrick Cockburn, Obama'nın dün Türk öğrencilerle yaptığı toplantıyla ilgili olarak da şunları söylüyor:

"Obama'ya iyi İngilizceleriyle soru soran türbansız, mini etekli öğrenciler, modern Türkiye'de laiklerle dinciler arasındaki dengeye dair yanıltıcı bir izlenim veriyor. Gerçek şu ki kırsal kesimde hatta İstanbul'da bile laiklik geriliyor. 20 yıl öncesiyle kıyaslanınca artık sadece birkaç kasap domuz eti satıyor."

"Yüksek vergiler ve ruhsat harçları nedeniyle alkollü içki almak zorlaşıyor. Konuştuğumuz bir uzman, 'Sosyal açıdan Türkiye artık çok daha İslami bir ülke oldu" diyor. Obama'nın İslam dünyasında kalpleri kazanabilmesi İsrail ve Filistin, Irak, Suriye, İran ve Afganistan'daki politikalarını ne ölçüde değiştireceğine bağlı."

CHP'li milletvekili eşleri, türbelerde dua etti

1 Mayıs kutlamalarına katıldıktan sonra Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Derneği'ne konuk olan CHP'li milletvekili eşleri, şehir turunda önce Çorum Müzesi'ni ziyaret etti. İl Başkanı Tufan Köse'nin rehberliğinde müzeyi gezen milletvekili eşleri; Kerebi Gazi, Suheyb Rumi ve Ubeyd Gazi türbelerinde dua ettiler. CHP'nin en kısa zamanda iktidar olması için her fırsatta dua ettiklerini dile getiren Çiğdem Sav, "İktidar olacağımız günler çok yakın, fazla uzak değil. Gruptaki bazı arkadaşlarımız CHP'nin iktidarı için adak adamışlar. İktidar olduğumuzda tekrar buraya gelip dua edeceğiz." dedi. 03.05.2009 ÇORUM netgazete

Şehid imamın cenazesini, binlerce kişi kaldırdı
Mardin Mazıdağı Bilgi Köyü'ndeki katliamda hayatını kaybeden 44 kişi arasında yer alan köy imamı Hacı Kazım Ozan'ın dün Beypazarı'na gelen cenazesi önce evine getirildi. Buradan anne Neriman Ozan, üç kız kardeşi ve yakınları gözyaşlarına boğuldu. Bazı yakınları baygınlık geçirirken, yakınlarından burada helallik istendi. Kazım Ozan için öğlen namazını müteakip cenaze namazı kılındı. Tabutun üzerine ise imamların kullandığı sarık konuldu. Namazı kıldıran Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Ozan'ın acılı babasını teselli etmeye çalıştı. Kazım Ozan'ın naaşı Beypazarı şehitliğine defnedildi. 06.05.2009 ANKARA netgazete

Anne babalarının mezarında Kur'an okudular
Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı nedeniyle yaklaşık 90 çocuk yaşamlarının en kötü anına tanıklık etti. Saldırının ardından 48 çocuk yetim ve öksüz, yaklaşık 50 çocuk da köylerinden göç etmek zorunda kaldı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en önemli toplumsal sorunlarından biri olan kan davaları, aileler arasındaki husumet, birbirini çekememezlik veya gelir dağılımı arasındaki uçurumdan kaynaklanan kıskançlık hala can almaya devam ediyor. Anne babalarını kaybeden çocuklar da anne babalarının mezarı başında Kur'an-ı Kerim okudu. 07.05.2009 MARDİN netgazete

En az yağış alan Karapınar'da bile şükür duası edildi
Türkiye'nin en az yağış olan yerlerinden biri olan Konya'nın Karapınar ilçesinde, yağışların bu yıl bol olması nedeniyle şükür duasına çıkıldı. Önceki yıllarda, yaşanan kuraklıklar nedeniyle yağmur duasına çıkılmasının adeta gelenek hale geldiği Karapınar'da vatandaşlar, kesilen 100 koyunun etini pişirerek şükür duasına katılanlara ikram etti. 1960'lı yıllarda bölgede başlayan toprak erozyonu, Karapınar'da insan yaşamını olumsuz etkileyecek noktalara ulaşmış, kum fırtınalarında Konya-Karapınar kara yolu trafiğe kapanır hale gelmişti. 10.05.2009 KARAPINAR netgazete

Köylü, bereketli yağmurlar için şükür duasına çıktı

Edirne'de Büyükdöllük Köyü Muhtarı Adem Bayrak, çiftçinin bu yılki yağışlardan memnun olduğunu söyledi. Yağışlarla köylerine bereket geldiğini anlatan Bayrak, "Allah dualarımızı kabul etti. Bu yıl ürünlerimiz iyi yağış aldı. Bu durumdan memnuniyet duyan köylümüz, şükür duasına çıkılmasını talep etti. Biz de bunu kabul ederek köylülerin katkısıyla şükür duası düzenledik" dedi. Edirne Müftüsü Ömer Taşçıoğlu'nun şükür duas ını ettirmesinin ardından, katılımcılara etli pilav, ayran ve zerde ikramında bulunuldu. Şükür duasına Edirne ve çevre köylerinden 3 bin kişi katıldı. 17.05.2009 EDİRNE netgazete

24 dizisinin kahramanı Jack Bauer, ölüm döşeğinde imamla görüşünce ABD karıştı: "Yoksa Jack, Müslüman mı oldu?"

21 Mayıs 2009 24 dizisinin Türkiye'de gösterilmeyen son bölümünde yıllardır terörist saldırılarına karşı ABD'yi koruyan dizinin kahramanı Jack Bauer imamla görüşerek birlikte günahları için dua etti. Dünya çapında birçok hayranı olan bir kahraman olan Jack Bauer'ın bir peder ya da haham yerine bir imamı seçmesi ABD'de büyük bir tartışma yarattı. Dizinin hayranlarının internette sürdürdüğü tartışmanın ana başlıklarından biri şu: "Jack Müslüman mı oldu?"
Yeni Şafak gazetesinin haberine göre; biyolojik silaha maruz kalan dizinin kahramanı Jack, tedaviyi reddettiği için ölmek üzere iken önceki bölümlerde karşı karşıya geldiği bir imamı çağırdı. Çağrılmasına şaşırdığını söyleyen imama Jack'ın cevabı pişmanlık içinde "Ölüyorum. Birçok hata yaptım. Neler yaptığımı asla bilemezsin" oldu. İmam ise "Karmaşık bir zamanda yaşıyoruz. Hiçbir şey siyah beyaz değil. Sana baktığım zaman iyi bir adam görüyorum" dedi. netgazete

Görülmemiş Türban Protestosu
01 Haziran 2009

İtalya'da öyle bir türban dayanışması yaşandı ki, türban konusunun kriz olduğu Tunus ve Türkiye'de bile böylesi görülmedi. İşte İtalya'daki o olay..

Fas asıllı vatandaşın türbanı ülkede büyük bir tartışmaya yol açtı

İtalya'nın Torino kentinde 300 yıllık bahçeleri ile ünlü turistik saray Venaria Reale’nin bilet gişesinde çalışan Fas asıllı Yamna Amellal’ın türbanı ülkede büyük bir tartışmaya yol açtı.

Cuma günü bir ziyaretçinin La Stampa gazetesine mektup göndererek 35 yaşındaki Amellal’ı şikayet etmesi üzerine iş arkadaşları ayağa kalktı. Ofisteki tüm kadın çalışanlar, Amellal’dan özür dilenene kadar işe türbanla geleceklerini açıkladı.

Erkekler de eyleme kefiye takarak destek verdi. Sarayın müdürü Francabandiera Michael de “Amellal yedi yıldır bizimle ve işini iyi yapıyor. Onun türbanı çok kültürlülüğün simgesi ve bundan kimse rahatsız olmamalı” dedi.

Arkadaşlarına destek veren kısa kollu, mini etekli ancak başında türban bulunan personeller oldukça ilginç görüntüler oluşturdu. aktifhaber

Ünlü Spiker Din Değiştirdi
10 Haziran 2009


Dünyaca ünlü müzik kanalı MTV'nin Alman asılı spikeri Kristiane Backer din değiştirerek İslam'ı seçti. Süreç şöyle gelişti...

MTV televizyonu kurulduğunda Kristiane Backer beyin takımı arasında yer alıyordu. Henüz 20'li yaşların başında MTV yöneticileri ondan daha iyi faydalanmak için televizyonun merkezi olan Londra'ya çağırdılar.
MTV'nin bir çok programında ekran yüzü olan Kristiane Backer'in hayatı bir partide değişti. Dünyaca tanınmış ünlü yıldızlar Seal, Gavin Rossdale ve Elizabeth Hurley'in de bulunduğu bir partide Pakistanlı ünlü kriketçi İmran Khan'la tanışan Kristiane Backer'ın hayatı o gece değişti. İmran Khan'la birlikte olmaya başlayan Backer Pakistan'ı ziyaret etti.

Pakistan'da tüm yoksulluğa rağmen insanların paylaşma isteğinden etkilenen ünlü TV spikeri, bu sayede İslam'ı daha da yakından tanıma fırsatı buldu. Pakistanlı İmran Khan'la evlendikten sonra MTV'deki işinden ayrılan Kristiane Backer bu günlerde ayrı bir heyecan yaşıyor. Backer "MTV'den Mekke'ye" adlı kitabını piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Kuran-ı Kerim okuduğunda çok rahatladığını dile getiren Backer, "Kuran'ı okuduğumda sanki Allah'la doğrudan konuşuyormuşum hissini yaşayorum" dedi. Şu anda 43 yaşında olan Kristiane Backer, İslam'ın Batı'da yanlış anlaşıldığını da vurguluyor.

Müslüman olduktan sonra Türkiye'yi de ziyaret eden Kristiane Backer'in internet sayfasında Türkiye'de ziyaret ettiği camilerin fotoğrafları da yer alıyor.
aktifhaber

ABD Ahlak polisinden tanga yasağı
11.06.2009

Washington eyaletinde bulunan Yakima kentinde bundan böyle kadınların tanga iç çamaşırı giyip vücutlarını 'fazlaca' sergilemelerine karşı sert önlemler önlemler alınacak.

'Poposunun çatal kısmının görünürken' yakalanan kadınlar 1200 dolar para cezasına çarptırılabilecek. Eğer bu manzaraya 14 yaşından küçük çocuklar maruz bırakılırsa ceza 5 bin dolara çıkacak.

Yeni yasaya göre, kadınların kamuya açık yerlerde transparan kıyafetler ve mahrem yerleri gözükecek şekilde tanga giymeleri suç sayılacak.

Yetkililer, yeni yasayla kamuya açık yerlerde tanga giyilerek pantolonun aşağıya indirilmesi sonucu 'popo çatalının görünmesiyle' ortaya çıkan 'sakıncalı görüntülerin' önüne geçmeyi amaçlıyor.

Yakima belediye başkanı Dave Elder, yeni yasayı, 'üzerlerinde yeterli giysi olmayan ve kıyafetleri edep yerlerini fazlaca açıkta bırakan kadınların bulunduğu kahve dükkanlarının sayısındaki patlama üzerine' belediye meclisinin gündemine getirmiş.

'SEKSPRESSO'
Kentte geçenlerde açılan üçten fazla kahve dükkanının son derece çekici garsonları işe aldığı ve garsonların müşterilere bikinilerle ve tangalarını gösterecek kıyafetler giyerek espresso servisi yaptığı belirtiliyor.

Durumdan rahatsızlık duyanlar, olayı espressoya atıfla 'sekspresso' diye nitelerken, dükkanların kahve satabilmek için seksi kullandığını savunuyor.

Belediye meclisi üyeleri önceki gün, ikiye beş oyla yasayı kabul ettikleri yasa her ne kadar kahve dükkanlarını hedef alsa da, neticede diğer kadınları da kapsıyor. Gazeteport

Türbeler, ÖSS adayları ile doldu taştı

Kayseri'de Öğrenci Seçme Sınavı'na (ÖSS) girecek adaylar, Seyyid Burhaneddin Hazretleri Türbesi'ni ziyaret ederek başarılı olabilmek için dua etti. Gültepe Caddesi'nde bulunan Hz. Mevlana'nın hocası Seyyid Burhaneddin Hazretleri Türbesi, sınav öncesi öğrenci ve ailelerinin uğrak yeri oldu. Bir yıllık çalışma maratonunun ardından sabah erken saatlerde türbenin yolunu tutan öğrenciler, ÖSS'yi kazanabilmek için aileleriyle birlikte dua etti. 13.06.2009 KAYSERİ netgazete

CHP’li Başkan, Şeyh Semerkandi Türbesi’nde
Ankara’nın Yenimahalle ilçesinin CHP’li Belediye Başkanı Fethi Yaşar, Kızılcahamam’ın Çamlıdere ilçesine giderek bir türbe, bir de mezar ziyaretinde bulundu. Şeyh Ali Semerkandi Türbesi’ni ziyaret edip dua eden Yaşar, Yenimahalle eski Belediye Başkanı Abdurrahman Oğultürk’ün mezarını ziyaret etmeyi de unutmadı. 18.06.2009 ANKARA netgazete

Fahişelik yasaklanacak
Danimarka, İsveç ve Norveç'in daha önce yaptığı gibi, sokakta fahişeliği yasaklamayı planlıyor.
Danimarka'da yayımlanan Jyllands-Posten gazetesinin haberine göre, Sosyal Demokrat ve Radikal Sol Parti'nin parlamentoda başlattığı çalışmalar ışığında, ülkede fahişeliğin suç kapsamına alınması isteniyor.
Haberde, Mecliste temsil edilen diğer partilerin de bu çalışmalara destek verdiği kaydedildi Akşam

İngiliz basını: Şeriat mahkemeleri gizlice çoğalıyor

30 Haziran 2009 Britanya'da yayımlanan Daily Mail gazetesi, "Ülkede en az 85 şeriat mahkemesinin kapalı kapılar ardında faaliyet gösterdiğini ve bu tür mahkemelerin her geçen gün daha da yaygınlaştığını" öne sürdü.
Civitas adlı bağımsız bir düşünce kuruluşunun yaptığı bir araştırmanın sonuçları, Britanya'da faaliyet gösteren şeriat mahkemelerinin sayısının tahmin edilenin çok ötesinde olduğunu ortaya koydu. Araştırmacı ve akademisyen Denis McEoin, kısa süre önceye kadar ülkede sadece 5 şeriat mahkemesinin bulunduğuna inanıldığını, ancak gerçek rakamın bunun tam 17 katı kadar olduğunu ifade etti.
Bu mahkemelerin büyük bölümünün ülkedeki camilerde faaliyet gösterdiği ve Müslüman İngilizler arasındaki finansal anlaşmazlık ve aile sorunlarını İslami kurallara göre çözdüğü belirtildi.

Geçen yıl bir açıklama yapan Anglikan Kilisesi lideri Canterbury Başpiskoposu Dr. Rowan Williams ve Lordlar Kamarası Hukuk Kurulu başkanlığından geçen yıl ayrılan Lord Phillips de bu mahkemelerin Müslümanların arasındaki finansal ve ailevi anlaşmazlıkları çözmesi fikrine açıkça destek vermişlerdi.

Britanya'da halen uygulanan sistem gereği devletin denetiminde faaliyet gösteren Londra, Manchester, Bradford, Birmingham ve Nuneaton'daki 5 şeriat mahkemesinin aldığı ve iki sayfayı geçmeyecek kararlar aile mahkemesi yargıcının onayına sunuluyor. Karar ulusal hukuk sisteminde onaylandıktan sonra geçerli sayılıyor.
netgazete

Jackson'a atfedilen Allah'ın İsimleri nette rekor kırdı
İnternet sitelerinde en çok okunan haberlerin başında ise Michael Jackson'ın bir süre önce Müslüman olduğu ve cenazesinin İslami esaslara göre defnedileceği iddiaları yer alırken, Jackson'ın birkaç yıl önce seslendirdiği öne sürelen "Allah'ın isimlerinin sıralandığı" bir parça da tıklanma rekorları kırıyor. Söz konusu haberlerde ünlü popçunun yakın çevresine dayandırılarak son yıllarda yaşadığı olaylardan sıyrılmak için insanlardan uzak yaşadığı, huzuru bulabilmek için İslam dinini seçtiği iddialarına yer veriliyor. 30.06.2009 ANKARA netgazete

Sahneye Fatiha Okutup Çıkmış
01 Temmuz 2009

Ünlü şarkıcı Madonna sahneye Fatiha okutup çıkmış. İşte en yakınındaki kişiden çok özel anılar...

Türk dansçı Yaman Okur, Madonna için "O çok özel biri" dedi ve ekledi: Konserden önce Müslüman bir dansçıyla beni Fatiha okurken gördü. İki gün sonra bize "Elham'ı söyleyin" dedi. Sahneye onunla birlikte dua edip çıktık! aktifhaber

Baykal, Cuma namazı öncesi bereket duasında

Bolu'da geleneksel olarak düzenlenen İpekyolu Kültür ve Turizm Festivali'ne katılan CHP Lideri Deniz Baykal, helikopterle yarım saat gecikmeli olarak geldiği Mudurnu'da partililer tarafından karşılandı. Deniz Baykal, Türkiye'nin gerilim siyaseti içine sürüklenmeye çalışıldığını ifade ederek, "Görüyorsunuz Türkiye ne kadar yanlış, ne kadar sakıncalı gerilimlerin kavgaların içine sürükleniyor. Bunların bir anlamı var mı? Türkiye kendi kendisiyle uğraşıyor. Sağ elimizle sol elimiz birbiriyle kavga ediyor.'' dedi. CHP lideri, daha sonra, Cuma namazı öncesi okunan bereket duasına katılarak avuç açtı. 03.07.2009 MUDURNU netgazete

CEM G. DİN DERSİ ALIYOR
27 Ekim 2009 09:06
3 Mart’ta öldürülen Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem G., Maltepe

Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde 40 gününü doldurdu. Cem’in sürekli masa

tenisi ve basketbol oynadığı; vaizlerden de din dersi aldığı ortaya çıktı.

Sedef ŞENKAL DEMİR/AHT (ÖZEL HABER)

KIZ arkadaşı Münevver Karabulut’u öldürdüğü gerekçesiyle polise teslim edildikten sonra tutuklanan Cem G., İstanbul Maltepe Çocuk ve Gençlik Cezaevi’nde 40 gününü doldurdu. Cezaevinde tutuklu bulunan 60 çocuk zanlıdan farklı olarak kimseyle görüştürülmeyen Cem G.’nin sadece cezaevi görevlileriyle görüşebildiği, onlarla masa tenisi ve basketbol oynadığı, ayrıca vaizlerden de din dersi aldığı Haberturk

Köln'e 25 milyon Avroluk müthiş cami

08 Kasım 2009 Almanya'nın Köln kentinde inşa edilecek yeni 55 metre boyunda minareli Merkez Camii'nin temel atma töreni Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, ve Bakan Faruk Çelik'in katılımı ile gerçekleşti.
Törene Kuzey Ren Vestfalya Eyalet hükümetinin uyum sorumlusu Thomas Kufen, Türkiye'den de Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve Yurtdışındaki Türklerden sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik katıldı.

Avrupa'nın en modern cami ve kültür merkezi olması hedeflenen DİTİB Merkez Camii, Almanya kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Aşırı sağcı grupların itirazlarına ve yürüttüğü kampanyalara karşın Köln Büyükşehir
Belediyesi cami projesi imar yapımına geçen yıl Ağustos ayında onay vermişti haber7

Salih Tuna
Eyvah, bu dinciler o ezdiğimiz Müslümanlara benzemiyor!

Ahmet Hakan ve Oray Eğin'in dercettiklerine “muttali olunca”, Soner Yalçın'ın yeni çıkan “Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor” adlı kitabını okumuş kadar oldum.

Lafın belini kırmadan söylersek: Kitabı okumaya yönelik herhangi bir istek oluşmadı bende.

Ahmet Hakan kardeşimin “Elimden bırakamadım, alıp götürdü beni, eritti yok etti...” yollu goygoyculuğu da bu isteksizliği aşmama yetmedi.

Bu “Gel vatandaş geeel, kitaba gel…” panayırcılığı belki işe yarayabilirdi, ama, “kıymet hükmü” sadedindeki ifadesi, oluşturmaya çalıştığı “alakayı” yıktı viran eyledi.

Şu ifade: “Sanırım kitabın müptelası olmamın nedenini buldum: Kitabın derdiyle benim derdim acayip benziyor da ondan..”

E'ee, Ahmet Hakan'ın derdini de bilmeyen yok. “Papermoon yahut Nişantaşı kafelerinin dili olsa da konuşsa…” diye hayıflanmaya lüzum yok yani.

O halde, ikrah ettiğimiz bu derdin “acayip benzerini” niye okuyalım?

Hay Allah; Oray Eğin bile aynı dertten muzdaripmiş!

Diyor ki: “Maalesef, bu dinciler o ahlakı baş dava haline getirmiş Müslümanlara hiç mi hiç benzemiyorlar...”

Bu “genç çeri” hayatında kaç tane Müslüman görmüş, tanımış bilemem.

Mamafih “dinci” tesmiye ettiklerini iyi “tanıdığı” besbelli.

Zira meydanı boş bulamamanın, eskisi gibi fink atamamanın yegâne müsebbibi görüyor onları.

Haydi “bu dinciler” dediği gibi olsun, da, “O Müslümanlara” ağıt yakmak Oray Eğin'e mi kalmış?

Hey kurban olduğum Allah “bu ne yaman çelişkidir?”

Batı'nın popüler kültür çöplüklerinde eşinmekten başka marifeti olmayan, “Büfeci İslam” yahut “Kolonyacı…” filan diyerek “alinasyon”un doruklarında gezindiğini ortaya koyan bu “parlak çeri” mi Cemil Meriç'lere ağıt yakıyor?

Ya Soner Yalçın?

Fazla değil, bundan 2 yıl mukaddem, başörtüsüne “tarikatların resmi kıyafeti” dememiş miydi?

Dahası, başörtüsünü Nakşibendiliğe, Nakşibendiliği Barzani'ye, Barzani'yi de (akıl hocası Yalçın Küçük gibi) Yahudiliğe bağlayarak bütün başörtülüleri töhmet altında bırakmaya çalışmamış mıydı?

Bu kafayla mı rahmetli Cahit abiye (Zarifoğlu) “ağıt” yakıyor?

“Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor”u, “Eyvah, bu dinciler o ezdiğimiz Müslümanlara benzemiyor!” şeklinde mi okumalıyız yoksa?

Yani…

“Cinnet Mustatili” yaşattıkları “O Müslümanlara” duydukları “özlemin” ifadesi mi bu?

Soner Yalçın ve kankası Oray Eğin'in ruh ikizleri, “O Müslümanlardan” biri olan Necip Fazıl'a vaktiyle yapmadıklarını bırakmamışlardı.

Çok ibretamiz bir hadisedir, dikkat isterim:

Üstadımız Necip Fazıl, 1962'de, Çetin Emeç'in çıkardığı “Son Posta”da “Kırmızı” serlevhalı bir makale neşretmişti.

Bu makalede, “Malatya muhakemesi sırasında bizi, bumbara sucuk tıkarcasına kırmızı bir arabaya doldurup götürürlerdi…” dedikten sonra, 6 – 7 santimetrekarelik zindan deliğinden gördüğü zindan bekçisini anlatmıştı: “Tam bir buçuk yıl, kızıl yosunu gözlerini üzerimden ayırmayan kırmızı yakalı zindan bekçisi!.. / Adımı unuturum seni unutmam!”

Bunun üzerine…

Falih Rıfkı Atay'ın çıkardığı “Dünya” gazetesinde Bedii Faik, Necip Fazıl'a demediğini bırakmamış; en müstekreh hakaretleri yağdırmıştı.

Öyle bir coşmuştu ki, 20 tane Emin Çölaşan, 40 tane Yılmaz Özdil, namütenahi Soner Yalçın yan yana gelse o kadar coşamazdı.

“CHP'liler!..” diyordu, “ Yok mudur içinizde ,Türk ordusuna siper olacak tek yürek?..”

Bu yaygaraya sebep de, Necip Fazıl'ın, zindan bekçisinin “kırmızı” yakasının altını çizmesiydi ha!

Uzun lafın kısası:

“Babanız Atatürk”ün müellifi Falih Rıfkı'nın gazetesi öyle bir linç kampanyası başlatmıştı ki; (18 Ocak tarihli “Dünya” gazetesinin haberine göre) “Devrimci gençler” galeyana gelmiş, Necip Fazıl'ı Eskişehir'de protesto etmişti.

Şu vahamete bakın:

Masum bir makale yüzünden, nerdeyse ta o zamanlar “Cumhuriyet Mitingleri” tertip edilecekti. Yenişafak

13 Kasım 2009
"Ata-put!"
Murat Belge

CHP, kendisiyle yarışıyor. Hitap edeceği yer, yaptıklarından sonuç almayı umduğu yer, “kitle isterisi” olduğu için, kendisi ancak “isteri” (hysteria) gibi kelimelerle anlatılabilir bir davranış içinde. Kadrosunda bu üslûbu başarıyla üretebilen değerli elemanlar da var. Böylece, temsil ettikleri her şeyin trajikomik sonunu da ilân ederek, devam edip gidiyorlar.

Değişim, barış umuduyla savaşmak üzere hazırladıkları meclis stratejisi Atatürk'ü de içermek durumunda kaldı. Böylece vatanperverliklerine atamperverlik de ekleme imkânı buldular. Aynı zamanda, “Atatürkçülük” konusunu da gündemin ön sıralarına taşımış oldular. Şu günlerde bakıyorum, birçok yazar, “Atatürk sevgisi böyle mi olmalı?” teması üstüne bir şeyler yazmaya başladı. Bunun arkasının geleceğini sanıyorum, ayrıca gelmesi de iyi olur. Çünkü yılların sorunu bu. “10 Kasım'da Kürt açılımı konuşulur mu?” başlıklı absürd tartışma hiç olmasaydı da, tartışılacak yeterince absürdite zaten vardı.

CHP ta başından beri Atatürk'ün böyle anlaşılmasında, bütün bu akılsız ve zevksiz tapınmada pay sahibiydi. Şimdi de, bunca yıldır onun eğitiminden geçerek değerlendirme yeteneğinden yoksun kalmış kesime başvuruyor, pankartlarıyla, her şeyiyle, orada bir ajitasyon yaratmaya çalışıyor.

Atatürk'ü böyle sevmeyi, onu böyle anlamayı ve böyle sevmeyi tercih eden, Türkiye Cumhuriyeti toplumu değildir. Bunu o icat etmemiştir, bu ona öğretilmiştir. Öğreten kim?

Biz, öğrendiklerimizi tabii öğretmenlerden öğreniriz. Ama böyle, “Ata'mızı nasıl seveceğiz, nasıl anacağız?” türü önemli konular ortaya çıktığında, bunun yolunun öğretmenlere de öğretilmesi gerekir. Bu işin yapılacağı yer tabii Milli Eğitim Bakanlığı'dır, ama Bakanlık da böyle önemli işleri başkalarından öğrenir. 12 Eylül boyunca, Atatürk'ün nasıl sevileceği, nasıl anılacağı, Atatürk'ün ne sevdiği, ne sevmediği, hepimize askerî yönetim tarafından bir kere daha öğretildi. YÖK'ü kurduğu zaman oraya general atamayı unutmayan Türk idarî dehası, bu ritüelleri de hangi kurumlar içinde oluşturacağını bilir elbet.

Şu haliyle Atatürk kimin işine yarıyor? Şimdilerde herkesin sormaya başladığı, “Bu nasıl sevgi? Bu nasıl saygı? Atatürk bir put mudur? İlâh mıdır?” yollu sorulara bir cevap bulmak istiyorsak, herhalde önce bu soruyu sormalıyız: kimin işine yarıyor?

Bir put gibi tapacağımız, yaptığını, yapmadığını, söylediğini, söylemediğini zinhar tartışmayacağımız bir Atatürk var. O bize bazı emirler, direktifler vermiş. Bunların da doğruluğu, yanlışlığı tartışma dışı. Tartışmadan o direktiflere uymamız gerekiyor.

Zaten uyulmadığı zaman, daha doğrusu uyulmadığı iddia edildiği zaman, Silâhlı Kuvvetler darbe yapmış. Ben bu ülkede, “Atatürk ilkelerinden uzaklaşıldığı için” yapılmamış bir darbe bilmiyorum. Yapılan darbelerin hepsinin değişmez gerekçesi ya da gerekçelerinin birinci maddesi, Atatürk ilkelerine ihanet edilmesi.

Bu darbelere uğrayanlar, Atatürk ilkelerine ihanet etmediklerini söylüyorlar. Ama öyle anlaşılıyor ki onların ne söylediği zaten önemli değil. Atatürk ilkelerine neyin uygun, neyin uygunsuz olduğunu bilmek ve buna karar vermek de Silâhlı Kuvvetler'in işi. Onların yetki alanında olan bir şey.

Açıkça söyleyecek olursak, Atatürk, bu ülkede Silâhlı Kuvvetler'in darbe yapmasının meşrutiyet aracı, daha da genel olarak, Silâhlı Kuvvetler'in şu son günlerde ortalığa saçıldığı ve saçılmakta olduğu biçimde varolmasının gerekçesi, haklı çıkarması, onaylayıcısı, vb.

Yani, kimin böyle bir Atatürk istediğinin cevabı bu. TARAF

Moskova sokaklarında bayram namazı



27 Kasım 2009 Bir dönem Allah'ı inkâr eden diktatör bir rejimle idare edilen Rusya'nın başkenti Moskova'daki Merkez Camii'ne sığmayan binlerce kişi, Kurban Bayramı namazını caddelere serdikleri seccadeler üzerinde kıldı.
Moskova'nın Prospekt Mira caddesinde bulunan Merkez Camii çevresi, bayram namazı münasebeti ile trafiğe kapatıldı.
Polis, sokaklarda namaz kılanların sayısının 10-15 bin civarında olduğunu belirtti.
Bu arada, Rus devlet televizyonu da Merkez Camii ve Başkortostan Cumhuriyeti'nin başkenti Ufa'daki camideki bayram namazını dönüşümlü olarak naklen yayımladı.
Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev, Kurban Bayramı vesilesiyle yayımladığı mesajda, "Geçmişi tarihin derinliklerine giden bayram, insanları İslam'ın barış, merhamet ve iyilik gibi gerçek değerleri çevresinde birleştiriyor. Hac nedeniyle Kurban Bayramı da insanların ruhani dirilişini sembolize ediyor. Kurban Bayramı insanların adalet inançlarını güçlendirdiği gibi, insanlara ihtiyacı olan komşularına yardım etmesini de öğretiyor" ifadelerine yer verdi.
Medvedev, Rusya'daki Müslüman topluluğun Rus toplumu içindeki kültürel zenginliği çeşitlendirme açısından büyük rol oynadığını ifade ederek, "Karşılıklı saygı ve iyi komşuluk ilişkisi geleneği temelinde ortak anavatanımızın başarısına katkıda bulunmaya devam edeceğinize eminim" dedi.
Rusya Başbakanı Vladimir Putin de Rusya'daki tüm Müslümanların Kurban Bayramı'nı kutlayarak, bayramın Rusya'nın çok uluslu ruhani mirasının vazgeçilmez bir parçası, ahlaki gelişimin ve ihtiyacı olan kişilere yardımın sembolü olduğunu ifade etti.
Putin, binlerce Rus Müslümanın bayramı Suudi Arabistan'daki kutsal topraklarda kutladığını belirterek, milyonlarca kişinin Rusya'daki camilerde toplanacağına ve akrabalarıyla görüşeceğine işaret etti.
netgazete

SABAH NAMAZINDA DOLUP TAŞAN CAMİLER
8 Ocak 2010

Bu insanlar nereye koşuyor? İstanbul caddelerinde sabaha karşı yollara düşenlerin bir amacı var; sabah namazına yetişmek.
İstanbullular için sabah namazını bazı camilerde kılmak gelenek haline geldi.

Bir zamanlar sabah vakti namaz için Eyüpsultan'da toplanan müdavimler şimdi yeni camiler keşfediyor ve o camileri çekim merkezi haline getiriyor.

Sabahın alaca-karanlığında yoldakilerin kimi Bayezid Camii'ne, kimi Yuşa Tepesi'ne kimi Sümbül Efendi'ye yöneliyor.

Uykunun en tatlı olduğu zaman. Gece karanlığının son demleri, gün ağarmak üzere. İstanbul'da ise yüzlerce insan uyanmış abdest alıyor.

Soğuğa, tatlı uykuya aldırış etmeden hazırlanıyor, sonra da yola koyuluyor. Alışılmış İstanbul trafiği yok. Yollar bomboş. Basıyorlar gaza.

Ezanlar okunmaya başlıyor. E-5'e dizilmiş arabaların bazısı burnunu Eyüp'e kıvırıyor, bazısı Beyazıt'a yöneliyor. Beşiktaş'ta Yıldız tepesine çıkan ıssız sokakta ise park yeri arayanlar var.

Üsküdar sahilde metro inşaatının karmaşasında yolunu bulmaya çalışan arabayı solluyor bir minibüs, istikameti Beylerbeyi Camii.

Seherin bu vaktinde yollara düşen onca insanın tek bir maksadı var; sabah namazına yetişmek.

Çünkü İstanbullular için sabah namazına gitmek artık bir gelenek haline geldi. Şehir dışından gelenler de İstanbul'a sabah ezanıyla selam vermeyi yeğliyor.

Malum hayatı yoğun yaşayan modern zaman bireylerinin akraba ziyareti yapmaya, eş-dostla muhabbet etmeye bile vakti yok. Birçok insan dostlarıyla buluşmak için sabah namazı vaktini tercih ediyor.

Mesela Ali İpek, nicedir görüşemediği arkadaşı Kemal Bozdağ ile geçtiğimiz pazar sabah namazı vakti buluşmuş. Dostla hasbihal etmek için bir Allah dostunun mekanını Merkez Efendi Türbesi'ni seçmiş.

İpek, sabah namazı buluşmalarını çok sık yaptığını söylüyor. Her seferinde başka arkadaşlarıyla başka camilerde buluşuyor. Kendisi gibi sabah namazı vaktinde cami cami gezen çok insan olduğunu söylüyor.

Sabah namazı müdavimlerinin sık sık ziyaret ettiği camilere giderek hem cemaatin nabzını yokladık hem de seherin bereketinden nasiplenmeye talip olduk.

Cami cemaatlerinin, akıllı yatırımcılardan bir isteği var: Bu camilerin yakınlarına kahvaltı yapabileceğimiz şık mekânlar açın.

EYÜP SULTAN CAMİİ

İstanbul'un ve belki de Türkiye'nin sabah namazında en kalabalık olan camisi burası. Cuma, cumartesi ve pazar sabahları erkenden gitmezseniz iç avluda bile yer bulamazsınız. Müdavimleri namaz öncesi okunan Kur'an'ı ve namaz sonrası yapılan toplu duayı çok seviyor.

Cami çevresindeki pastaneler ve restoranlar namazdan önce açılıyor. Dolayısıyla Eyüp'te kahvaltı keyfi yapmak isteyenler için alternatif mekân çok. Hatta seyyar satıcılar çay ve salep kazanlarının altını yakmış namazın bitişini bekliyor.

SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ

Fatih'e bağlı Kocamustafapaşa semtindeki bu tarihî caminin genç ve azimli bir imamı var. Hafız İbrahim Yıldız'ın Kur'an okurken çekilmiş videoları internete bile düşmüş, beğenilerek dinleniyor.

Pazar sabahı da cemaati için Kur'an ziyafeti çekiyor. Sonra müezzinle beraber ilahi ve kaside okuyor. Dua da edildikten sonra cami içinde bir hareketlilik başlıyor. Camiye ismini veren Sümbül Efendi döneminde de yapıldığı gibi cemaate 'şifalı çorba' dağıtılıyor.

Sümbül Efendi'nin tekkesinde yapılan çorbaya halk arasında "şifalı çorba" denirmiş. Ama bildiğimiz ezogelin çorbası. Genç imam her pazar sabah kendini tutamayıp ağladığını söylüyor.

Sabahın o saatinde sıcak yatağını bırakıp namaza gelen çocuklar ve gençler onu duygulandırıyormuş. Sümbül Efendi, Osmanlı döneminde muhterem bir zat olarak tanınıyor. Caminin bir başka özelliği de Hz. Ali'nin kızları Hz. Zeynep ve Hz. Fatıma'nın kabirlerinin burada olduğuna inanılması.

Türbe Alevi ve Şiiler için önemli bir mekân. Caminin ziyaretçileri arasında Ahmet Özhan ve Sami Özer gibi meşhur simalar da var. Camii, Cerrahpaşa Hastanesi'ne yakın. Kocamustafapaşa meydanındaki tabelalar sizi yönlendiriyor.

KILIÇ ALİ PAŞA CAMİİ

Tophane'de tramvay yolu üzerindeki Kılıç Ali Paşa Camii de son zamanların gözde sabah namazı mekanlarından... İmamı Selman Okumuş, Marmara İlahiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra aynı üniversitede İngilizce İşletme Yüksek Lisansı yapmış.

Camiye ilk tayin edildiğinde 3 kişiyle sabah namazı kılıyormuş. Şimdi cami yarı yarıya doluyor. Her pazar sayı artıyor. İmam namazdan sonra Kur'an okuyor, 15 dakika hadisler ve ayetler üzerine sohbet ediyor. Sonra cemaatle birlikte ilahi okuyor.

Toplu dua edildikten sonra arzu edip kalanlara camiyi anlatıyor. Çünkü Kılıç Ali Paşa Camii'nin ilginç bir özelliği var. Kaptan-ı Derya Kılıç Ali'nin Mimar Sinan'a yaptırdığı cami, denizin üzerine inşa edilmiş. Cemaati çıkışta bir sürpriz bekliyor. Köşkeroğlu Baklavacılık avluda simit ve çay ikram ediyor.

Namaz sonrası mükellef bir kahvaltı yapmak isteyenler için Karaköy Güllüoğlu, Köşkeroğlu Baklava ve Tophane kafeleri iyi birer alternatif. Otopark sorunu da yok.

Beylerbeyi Camii

Beylerbeyi Camii'nin musikişinas bir imamı var. Ramazan Kutlu, Hüdai Musiki Topluluğu'nun üyesi. Sesi güzel imamın özellikle cuma namazında cemaati kalabalık oluyor.

Edebiyata da ilgi duyan Kutlu'nun sohbeti de seviliyor. Pazar günleri ise Boğaz'a nazır tarihî bir camide namaz kılmak isteyenlerin yolu Beylerbeyi Camii'ne düşüyor.

YEŞİLKÖY CAMİİ

Yeşilköy Camii olarak biliniyor ama aslında adı Bezm-i Alem Camii. Fahri Seril ise buranın 30 yıllık imamı. Yeşilköy sahile yakın olan caminin çevresinde çok sayıda kahvaltı yapılabilecek mekân var.

O sebeple tatil sabahında dua etmek sonra da eş-dostla ya da aileyle mükellef bir kahvaltı yapmak isteyenler Yeşilköy'e gidiyor. Abdullah Pastanesi, sahildeki Fener Balıkçı lokantası ve Mado Yeşilköy'ün kahvaltı menüleri var. Namazdan sonra servise başlamış oluyorlar.

YUŞA CAMİİ

Yuşa Tepesi, Boğaz içinde sahile en yakın ve en yükse tepe. Zirvesinde Yuşa Peygamber'in kabrinin olduğuna inanılıyor. Buradan Karadeniz ve Boğaz görülebiliyor. Küçük camisi ise özellikle hafta sonu sabah namazlarında doluyor.

Yuşa Camii'ne sabah namazına gidenler evden hazırlık yapıp geliyorlar. Namazdan sonra Boğaz'a nazır piknik yapıyorlar.

YAHYA EFENDİ CAMİİ

Çırağan Sarayı'nın arkasındaki tepelikte mütevazı bir cami burası. Yıldız Parkı'nın hemen yanındaki yokuştan çıkılıyor. Karşıdan bakınca görülemeyecek kadar ağaçların arasında kalmış ahşap bir yapı.

Caminin içinde Yahya Efendi Türbesi var. Kanuni döneminde yaşayan pek muhterem bir zat.

Nâmı hâlâ yürür ki onun hatırına onca cami varken sabahın o vaktinde Yıldız tepesine tırmanıyor insanlar. Ziyaretçiler imam Yusuf Kenan Tophan'ın güzel kıraatıyla okuduğu Kur'an'ı eşsiz Boğaz manzarasına bakarak dinliyor.

AZİZ MAHMUD HÜDAYİ CAMİİ

İmam Ramazan Turan, her pazar, sabah namazından sonra şükür namazı kılıyor. Allah'a, cemaatinin çokluğu için şükrediyor. Bir de yanı başındaki Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'ne şükranlarını sunuyor.

"Her imama ve camiye kısmet olmaz bu denli kalabalık cemaat." diyor. Aziz Mahmud Hüdayi Camii haftanın her günü kalabalık. Cuma, cumartesi ve pazar günü ise daha bir kalabalık. Pazar sabahları namazdan sonra Dr. Adem Ergül'ün sohbeti oluyor. Daha sonra cemaate çorba ikram ediliyor.

MERKEZ EFENDİ CAMİİ

Mesir macununun mucidi Merkez Efendi'nin türbesi Topkapı'da 1453 Müzesi'nin hemen arkasında bulunuyor.

Türbenin yanında neyzenlerin toplandığı neyhane var. Caminin karşısındaki küçük köfteciler ise sık sık Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ağırlıyor. Pazar sabahları caminin ziyaretçisi çok oluyor.

BAYEZİD CAMİİ

Pazar günleri sabah namazı vakti en kalabalık camilerden biri de Bayezid Camii.

Yakın çevresinde yerleşim yeri olmamasına rağmen cami tıklım tıklım doluyor. Tarihî caminin bu kadar kalabalık olmasının sebebi imamı Suat Göztok.

Suat Hoca'nın namı daha önce fahri imamlık yaptığı Bahçelievler Hafız Ali Camii'nden geliyor. Buraya da İstanbul'un dört bir tarafından gelenler oluyordu.

Suat hoca güzel Kur'an okumasıyla tanınıyor. Sohbeti can kulağıyla dinleniyor. Erken gidin çünkü ne arabanız ne de kendiniz için yer bulamayabilirsiniz. (zaman)

12 Şubat 2010
Ali Koç Umreye Gitti
Umreye giden ünlüler kervanına Fenerbahçe Asbaşkanı işadamı Ali Koç da katıldı.

Ali Koç, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'ndan umre için vize aldıktan sonra özel uçağıyla pazartesi günü Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan kutsal topraklara uçtu. Koç'un bir hafta kaldığı ve ibadetini gerçekleştirdiği kutsal topraklardan bu haftanın sonunda döneceği öğrenildi.

Habertürk Gazetesi'nin haberine göre, hafta başında kutsal topraklara giden İşadamı Ali Koç ile birlikte danışmanları ve bölgeyi çok iyi bilen bir rehber de bulunuyor. Umre ziyareti sırasında yanında ailesinden hiçbir üyenin olmadığı ifade edilen Ali Koç, umre ziyaretini ilk kez gerçekleştiriyor. Ünlü işadamı umre ziyaretini tamamladıktan sonra hafta sonu Türkiye'ye dönecek.

Ali Koç'un umre ziyaretiyle Koç ailesinden kutsal topraklara ziyarete gittiği bilinen aile ferdi ikiye çıktı. Ali Koç'un babası, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç da, geçen yıl katıldığı bir toplantı sırasında, 1974 yılında hacca gittiğini açıklamış ve "Yaşlanınca gitmenin bir anlamı yok. Asıl genç, sağlıklı, kuvvetliyken gideceksin." demişti. aktifhaber

İstanbullular camileri doldurdu, mevlid dinledi

İstanbul'da Mevlit Kandili dolayısıyla camileri dolduran vatandaşlar, namaz kılıp dua ederek, okunan Kur'an-ı Kerim ve mevlidi dinledi. Sultanahmet Camiindeki mevlidi, bazı turistlerin de dinlediği dikkati çekti. netgazete

Alkol ve kazadan, yılda 2.5 milyon kişi ölüyor
16:25 - Dünya Sağlık Örgütü, alkollü içkilerin neden olduğu hastalık ve kazalar nedeni ile her yıl 2.5 milyon insanın hayatını kaybettiğini bildirdi. 16.11.2010 İSTANBUL netgazete

Dua Odası ne ola ki?
22 Kasım 2010
Ali Atıf BİR
aabir@bugun.com.tr

Nuray Mert Hürriyet'te bayram üzeri bir "Beyaz Türk" yazısı yazdı.

Mert bu yazısında özetle "Beyaz Türkler'in" İslam dininin gereklerinin özünü düşünmediklerini, şekil şartlara bakıp rahatsızlıklarını ifade ettiklerini belirtiyordu.

Kurbanı hayvan boğazlamaya indirgemek, "deruni" anlamını düşünmemek gibi.

Dün, Mert'in yazısını kafamda işlerken, bir yandan da İstinye Park Alışveriş Merkezi'nde dolaşıyorum. Karşıma bir tabela çıktı: Dua Odası.

Kısa bir süre ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sonra çaktım durumu. Bu bizim "Zencilerin" Mescit dediği, namaz kılma (Cuma namazı hariç) mekânını İstinye Park Yönetimi, Dua Odası olarak adlandırmıştı.

Anlayacağınız yılların Anadolu'dan, Selçuklu'dan, Osmanlı'dan gelen "Mescit" sözcüğü, Beyaz Türkler'in sözlüğünde olmuştu sana Dua Odası.

Şimdi İstinye Park yöneticilerine sorsanız, "Bizim değişik dinlerden ziyaretçilerimiz var o yüzden daha evrensel bir ismi benimsedik" diyeceklerdir.

Ben öyle sanmıyorum.

"Mescit"in dini görevlerini yerine getirenler için a
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Tem 05, 2009 9:33 pm    Mesaj konusu: 'Yoldan Çıkmanın Bedeli' Alıntıyla Cevap Gönder

11 Ağustos 2009 Salı
DUGİN! Kafkasya'ya şeriat gelmeli!

Rusların Avrasyacı ideologu ve görüşlerinden Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in de etkilendiği söylenen Aleksandr Dugin, Rus yetkililerin, hakimiyeti altındaki bölgelerde, yerel talepleri göz önünde tutmaları gerektiğini söyledi. Avrasyacılık akımının en önemli ideologu olan Aleksander Dugin, Dağıstan'da yayınlanan ve tüm Rusya'da dağıtılan Nastoyaşeye Vremya adlı haftalık gazeteye verdiği demeçte, bugün sadece Kafkaslar'ın değil Rusya'nın tamamının ideolojik ve siyasi bir kriz içerisine girdiğini, Kremlin'in de sorunun farkında olduğunu öne sürdü. Rusya'da yaşayan aydınların Ortadoks düşüncenin daha fazla ülke politikasını etkilediğini düşündüklerini ama bunun doğru olmadığını söyleyen Dugin şunları söyledi:

"Şu anda Rusya'nın Ortadoks İmparatorluğu olduğunu söylememiz için çok erken. Ancak ben bunu çok isterdim. Hatta bunun için gerekli her türlü desteği vermeye de hazırım. Bence maneviyatsız toplumlar, yaşama şansı bulamaz. Nitekim bunu Müslüman ülkeler de göstermekte. Bugün tüm sosyal zorluklar ve ekonomik krizlere rağmen, Müslüman ülkeler inanılması güç siyasi, sosyal ve kültürel aktiflik göstermekte. Rus İmparatorluğu'nun da sabırlı ve hoşgörülü olması gerekiyor. Tarihte bunu Altınordu devleti başardı. Devletin hakimi Özbekler olsa da, azınlık durumunda olan Ruslar muhafaza edildiler." Ulus devlet anlayışının doğru olmadığını ifade eden Dugin'e göre, ulus devletin bir halkı, bir dili, bir dini ve aynı kültürü olması gerekiyor.

"İmparatorluk çeşitlilik demektir ve orada her halkın, dinin kendine özgü yeri bulunmaktadır" diye konuşan Dugin, "Bugün Rusya'da ulus devlet anlayışını savunan ve Kafkasya halklarının yok olmasını arzu eden insanlar bulunmakta. Bu tür projeler Anatoli Çubays ve Leonid Gozman tarafından ortaya atıldı" şeklinde konuştu. Dugin sözlerine şöyle devam etti: "İmparatorluk projesi AB'ye benzemekte. Hayalimdeki imparatorlukta hem Kafkasya hem de Rusya'nın diğer bölgelerinde yaşayan Müslümanlar, sosyal haklara ve politik statüye sahip olacak. Bazı bölgelerde ise İslam şeriatı uygulanacak. Bu manada Çeçenistan lideri Ramzan Kadırov ve İnguşetya lideri Yunusbek Yevkurov'un düşüncelerini destekliyorum." Kremlin'in yerel taleplere kulak vermesi gerektiğini ve onlar dile getirilmeden önce harekete geçmesi gerektiğini düşünen Dugin, en ilginç görüşünü ise dazlaklar hakkında dile getirdi: "Onların ve genelde de Rus faşizminin, ABD ve Batı ülkelerinin ürünü olduğunu düşünüyorum. Düşmanlarımız bölgesel isyanları ve aşırı akımları destekledi. İstediklerini elde edemediklerinde ise yapay bir şekilde Rus ırkçılığına oynamağa başladı. Bu ABD'nin Rus toplumuna karşı yürüttüğü savaşın bir parçasıdır. Bu konuda özel araştırmalarım oldu ve kanaatimin doğru olduğuna inanıyorum." Dugin'in açıklamalarında halen Londra'da faaliyet gösteren Putin karşıtı ünlü oligark Boris Berezovski ile Rus muhalefetinin önemli ismi eski satranç şampiyonu Kasparov da 'Batı ajanı' olarak yaftalandı. Ergenekon operasyonlarının başında 'Tutuklamalar Rusya'ya meydan okumaktır' başlıklı duyurular yayınlayan Avrasyacı grubun önderi Dugin, inaçlı bir Ortodoks olarak biliniyor.

Türkiye'de Küre Yayınları tarafından yayınlanan 'Rus Jeopolitiği - Avrasyacı Yaklaşım' adlı kitabında ise Dugin, Türklüğe karşı İran'la ittifak öneriyor, 'Rusların dünya hakimiyeti mücadelesi bitmemiştir' diyerek, 'Kafkasya ve Orta Asya'nın İran'ın nüfuzuna terk edilmesini' istiyordu. Son söyleşisinde, Rus periferisi olarak gördüğü Kafkasya gibi yerlerde Müslümanlara dini özgürlük verilmesini savunan Dugin, Rus toprakları olarak gördüğü Tataristan ve Başkortistan gibi yerlerdeki Türk asıllı nüfusun asimile edilmesini savunuyor.

Geçtiğimiz aylarda Los Angeles Times ile mülakat yapan Dugin'in bürosunda muhabirin ilk fark ettiği ise tüm odanın üzerinde Birleşik Rusya yazan bayraklar donanmış olmasıydı. Aleksandr Dugin'in düşüncelerinin özü ise kendi ağzından söyle: "İlke olarak, Avrasya ve bizim alanımız, Rusya heartland'ı, bir yeni anti-burjuva, anti-Amerikan devrimin başlatılacağı yerdir. Yeni Avrasya imparatorluğu ortak düşman temel ilkesi üzerinde kurulacaktır: Atlantikçiliğin ve ABD'nin stratejik denetiminin ve ayrıca liberal değerlerin bize hükmetmesinin reddi. Siyasi ve stratejik birliğimizin temeli, bu ortak uygarlık dürtüsü olacaktır."

http://anadoluhaber.blogspot.com/2009/08/dugin-kafkasyaya-seriat-gelmeli.html

"Bodrum’a ramazan geldi"
2009-09-06

"Bodrum’u bilenler için “Antalya’ya kar yağdı” kadar alışılmadık bir başlık bu..." Can Dündar Ramazan'da Bodrum'u gezdi, esnafla konuştu. Ayrıntılar

İşte o yazı:

Bodrum’u bilenler için “Antalya’ya kar yağdı” kadar alışılmadık bir başlık bu...
Çok değil, 10 gün önce önünde kuyruk olunan Neyzen Tevfik Caddesi barları, Küba, Helva, Fink sakin...
Bodrum’daki barların babası sayılan Hadigari’de konserler bitti.
Halikarnas’ta köpük banyosu heyecanı dindi. Şehrin nefesini kesen Rus dansçıların tanıtım geçidi kesildi.
Ağustosta rezervasyonsuz girilmeyen Yalıkavak restoranları müşteri bekliyor.
Türkbükü sahilinde tüllere sarınmış çardakaltı yatakları boş.
Geceyarısı denizde dansa kalkan katamaran tenha...
“Tiki kızlar”, “stil oğlanlar” “ikoncan modeller” piyasadan çekildi.
Oysa daha yaz bitmedi. Okullar henüz açılmadı. Havalar da bozulmadı. Ekonomik kriz deseniz, geçen ay da vardı.
Bu ani el ayak çekmenin tek bir açıklaması var:
Ramazan...

20 yıldır ilk defa
Bir cumartesi gecesini boş masalarla kapatan Yalıkavak’taki Aquarium restoranın sahibi Cengiz Özbaşaran “20 yıldır Bodrum’dayım. İlk kez ramazanda işlerin böyle bıçak gibi kesildiğine tanık oluyorum” diyor:
“Adeta ekim sonunu yaşıyoruz. İşler yarı yarıya düştü. Depremden sonra bile böylesi görülmedi.”
“Gece aleminin babası”, “Bodrum’un Copacabbana’sı” Küba’nın Bodrumlu sahibi Bülent Şenol doğruluyor bu gözlemi:
“25 yıldır bu işteyim. Ramazanın bu kadar etkilediği bir dönem görmedim. Hafta içi işler yüzde 80 düştü.”
20 yıldır kafe işleten gazeteci Savaş Nur, “Benim işim yüzde 50 düştü” diyor:
“Daha önce de işleri etkilerdi ramazan; ama bu kadar değildi. Sezon sonuna denk geldi. Ekonomik krizle birleşince katmerlendi. İnsanlar Bodrum’u erken terk etti.”

Hem saygıdan hem kaygıdan
Ortada mahalle baskısı mı var?
Yok canım! Bu mahalle, o mahalle değil.
Bodrum imana mı geldi?
O da değil. Teravih vakti merkezdeki camilere göz atınca öyle bir durum da olmadığı çıkıyor ortaya...
Yıllardır aynı denizin kıyısında barışık yaşayan Marina Yat Kulübü hafta içi nasıl müşteri sıkıntısı çekiyorsa, Kızılhisarlı Mustafa Paşa Camii de cemaat sıkıntısı çekiyor.
Konacık Belediyesi’nin anayol kenarındaki iftar çadırı, akşamları en fazla 350-400 kişiye yemek veriyor.
Öyleyse değişen ne?
Çoğu esnafın ortak görüşü şu:
“Bu, mahalle baskısı değil; yiyip içerken ortalıkta görünmeme kaygısı...”
Kalenin üzerinde top patlayıp da dumanı Halikarnas’a yayıldı mı “Bodrum için iftar vakti” başlıyor.
Bu, Bodrum müdavimlerinin içkisini barda değil evde içmesi demek...
“Saygıdan” da denebilir tabii...
Ama daha çok “kaygıdan...”

Yunan adalarına doğru kaçış
Bodrum’un eski esnafıyla konuşunca işin sadece barlarla kalmadığı, derinden derine bir bilek güreşi yaşandığı anlaşılıyor.
Mesela yeni açılan bir cemaat kolejinin, eski kolejden öğrenci çalmaya çalışması...
Bale festivalinde, klasik müzik konserinde araların, ezan saatlerine göre ayarlanması...
Bunların bir kısmı “saygıdan”, bir kısmı “kaygıdan” olan işler...
Ama sonucu değiştirmiyor: Esnaf sezonu zararla kapatıyor.
Rahat yiyip içmek isteyen müşteri Yunan adalarına kaçıyor. Geçen hafta İstanköy limanındaki teknelerin üçte ikisinin Türk teknesi olduğu söyleniyor.
Tanınmış bir otel, ramazanın ilk haftası 10 elemanını işten çıkarıyor.

Bayrak, Mehter ve 10. Yıl Marşı
Bu arada “karşı mahalle” de boş durmuyor.
30 Ağustos’ta eskiden olmadığı kadar çok ev, bayrak asıyor.
Geceleri Mavi’den yayılan rock nameleriyle coşmaya alışkın Bodrum, her akşam günbatımını sahile peş peşe dinletilen Mehter Marşı ve 10. Yıl Marşı ile karşılıyor.
Yani Bodrum “biraz deniz biraz uyku”dan fazlasını konuşuyor bugünlerde...
Yaz günü hem de krizin ortasında çıkagelen ramazan, zaten sezonu iki aya sıkıştırmış turizm başkentini hepten vuruyor.
Ramazanda büyük şehirlerden Bodrum’a kaçanların artacağını uman esnaf, tersine Bodrum’dan kaçanların arttığını görünce “Seneye ramazan ağustosta gelince ne olacak” diye kara kara düşünüyor.
Milliyet

Nagehan Alçı/Akşam
Sabah'taki Mescit

Sabah Gazetesi'nin içine bir mescit açılmış. Önceki gün bunu bazı medya siteleri 'flaş' haber olarak verdiler. Burada işi haber haline getiren, mescidin Sabah'ta açılmış olması malum. Bu, 'yandaş'laşma tezini güçlendiren bir gelişme gibi sunuluyor. Öyle mi hakikaten?

SANKİ DEVLET SIRRI
Öncelikle 'hangi gazetede mescit var?' sorusunun cevabını bulmak için teker teker gazete santrallarını aradım. Ancak sorunun cevabını almak pek kolay olmadı. İstisnasız hepsinde şüpheli bir 'bu bilgiyi neden öğrenmek istiyorsunuz?' tepkisiyle karşılaştım. Düşünsenize, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, mescit olup olmadığını sormak devlet sırrı sormak muamelesi görüyor.

YANDAŞ MEDYADA VAR
Yeni Şafak'ta, Vakit'te, Zaman'da ve Star'da varmış. Hem de uzun zamandır. Bu, haber değeri taşımıyor tabii. Ne de olsa onlar 'yandaş'. Ama bunlara karşı Yeni Çağ'da da varmış. Yeni Çağ dini ve milli hassasiyetleri yüksek olanların hazırladığı bir gazete ama yandaş olmaktan kat be kat uzak.

AKŞAM'DA BODRUM KATTA NAMAZ
Sonra Doğan Grubu gazetelerini aradım. Santrala 'Binanızda mescit var mı?' diye sorunca 'Kesinlikle yok efendim!' cevabını aldım. (Yok ve bundan gurur duyuyoruz. Biz çağdaşız!) tonu. Bununla da yetinmedim. Bizdeki durumu merak ettim. AKŞAM Yayın Grubu'nun binasında da mescit yokmuş ama bazı çalışanlar (çaycılar ve kat görevlileri) bodrum kattaki bir boşlukta kılıyorlarmış namazlarını.

DOĞAN GRUBU NE YAPIYOR BİLMİYORUM
Doğan Grubu'ndakiler ne yapıyorlar, bilmiyorum. Ya onlar da bir ücra köşe buluyorlar ya da 'Allah affetsin' deyip araziye uyum sağlıyorlar. Sonuçta ortada talep edilmesi inanç özgürlüğü açısından son derece normal olan bir durum var: Ezici çoğunluğu Müslüman olan işyerlerinde ibadet etme hakkı. (Çoğunluk olmasalar bile aynı talepte bulunmaya hakları var) Ha, şimdiye kadar bu hak için sesini yükselten olmamış. Asıl haber olan bu. Yani Sabah'ta mescit açılması değil, bugüne kadar açılmamış olması haber. Ve de ülkenin en çok gazeteci çalıştıran kurumlarında da hala olmaması.

ONLAR ÇAĞDAŞ DEĞİL Mİ
Geçtiğimiz yıl BBC yeni bir Arapça kanal açtığında son teknolojik imkanlarla donattığı binasının içine Müslüman çalışanlar için ibadet yeri yapmadı diye İngiltere'de kıyamet kopmuştu. Kanalın 220 çalışanına, karşı binada namaz kılma yeri gösterilmiş, BBC yetkilileri bu hatadan dolayı özür üzerine özür dilemişlerdi. Onlar çağdaş değiller miydi?

SABAH'I KUTLUYORUM
Bu, dine ait her şey= AKP= yandaş= Atatürk karşıtı denklemi gittikçe uzamaya ve bizleri medeniyetten uzaklaştırmaya başladı. 'Normal' ülkelerde ibadet yeri talep etmek artık 'temel ifade özgürlüğü' kapsamına giriyor. Onlar bunun çok ötesinde hakları tartışıyorlar.

Ben Sabah'ı kutluyorum. Normalleşmeye bir adım atmış. Dilerim bizim gazete de onu izler!
Akşam

'Yoldan Çıkmanın Bedeli'
05 Temmuz 2009

Kanser tedavisi gördüğü hastaneden taburcu edilen Murat Göğebakan, "Başıma gelenler tesadüf değil" dedi...

Lösemi tanısıyla 2 ay önce Okmeydanı'ndaki Memorial Hastanesi'nde tedavi altına alınan şarkıcı Murat Göğebakan taburcu oldu... Anadolu Kavağı'ndaki evinde istirahat eden 41 yaşındaki şarkıcı, eşi Sema Göğebakan'ın desteğiyle hastalıkla mücadele ediyor.

İLİK BEKLİYOR

Evinde ziyaret ettiğimiz Göğebakan, hayatında ilk kez dinlendiğini söyledi. Ekim'de sevenlerinin karşısına çıkacak sanatçı, saçlarının dökülmesine fırsat vermeden kazıtmış. Yeni halinden oldukça memnun olan Göğebakan, yine de objektiflerin karşısına geçmek istemiyor. Vaktini, evinde gitar çalarak ve hayranlarından gelen mektuplara bakarak geçirdiğini belirten ünlü şarkıcı, "Genetik raporlar temiz. Ailemde kanser yok. Bu vücudumun bir anlık şasesi. Hayatımın dönüm noktasını yaşadım. Yıl sonuna kadar bir vakıf kuracağım" dedi. Hastanede kaldığı 60 gün boyunca koridorlardaki iniltileri anlatacağı bir CD hazırlayacağını ifade eden şarkıcı, hastanede hasta yatağında yatmadığını, refakatçiler için hazır bulunan çekyatta uyuduğunu ve refakatçi yemeği yediğini kaydetti. Hastalığının 2 yıl boyunca kontrol edileceğini söyleyen Göğebakan, şöyle konuştu: "Doktora '1-2 yıl yaşayacaksam bana söyle' dedim. 'Öyle bir şey yok' dedi. Başta çok kötü biliyorduk ama değilmiş. İlik nakli olursa hiçbir tedavi görmeyeceğim. 4 kardeşimden örnek alındı, biri uymadı. Diğerlerinin sonucunu bekliyoruz."

'BUNUN BEDELİNİ ÖDEYECEĞİM'

Göğebakan, insanların vücutlarının 4 saatte toplayacağı kanı bile vermediklerini belirterek, "Şu Laila'ya Reina'ya giden kardeşlerimiz, orada bir gecede verdikleri parayı bir vakfa bir kere verseler onbinlerce insanın hayatı kurtulur. Ama 1 lira iste vermezler. Oysa 3-5 muhterem kendini göstermek için birkaç bin lira öder" dedi. Kansere yakalanmasının tesadüf olmadığını da sözlerine ekleyen Göğebakan, "Yapmamız gerekenleri yapmadık. Unuttuk her şeyi. Ne oldum delisi olduk. Bizi dünyaya getiren anamızı babamızı unuttuk. Açlık günlerimizde, sefalet günlerimizde patrona yalakalık yapan soytarılar gibi, o zaman yanımızda olan kardeşlerimizi unuttuk biz. Rahat rahat güldük. Eğlendik. İnsanlara yalancı mutluluklar gösterdik" diye konuştu. Allah'tan başka kimseye eyvallahı olmayacağını ifade eden Göğebakan, "Şu kelimeleri eğer bundan 10 yıl önce söylemiş olsaydım belki de Cenabı Allah bana bunları yaşatmayacaktı. 'Beni ilgilendirmez' dedim. 'Bana ne' dedim. 'Boşver' dedim. Yolumuza ekmeğimize baktık. Ama öbür tarafta rezillikler yaşatıldı. Bunları yapmadım. Kendi parama düştüm. Söylenmesi gerekenleri söylemedim. Bunun bedelini de ödeyeceğim" dedi.
aktifhaber

Çalışanının çocuğu talihsiz bir şekilde ölünce, Mustafa Sandal Kur'an-ı Kerim okumaya başladı

06 Temmuz 2009 Evlendikten sonra durulan Mustafa Sandal, tamamen evinin erkeği oldu. Eşi ve çocuğunu daha fazla zaman ayıran Sandal, yanında çalışanları da ihmal etmiyor. Kelebek yazarı Cengiz Semercioğlu, bugünkü köşesinde Sandal'ın bir başka yönünü yazdı...

"Bundan beş yıl önce birileri söylese inanmakta güçlük çekerdik ama Mustafa Sandal çok iyi bir aile babası oldu...
Emina’yla evlilik öncesi ilişkisinden daha iyi giden güzel bir evliliği var...
Elbette bir de Yaman var.
Şu sıralar yeni albümünü bitiren Mustafa Sandal her baba gibi oğluna tapıyor, Yaman’la yatıp Yaman’la kalkıyor.
Sandal ailesini derinden sarsan bir gelişme oldu kısa bir süre önce.
Mustafa Sandal’ın yanında çalışanlardan biri oğlunu kaybetti, hem de çok talihsiz bir şekilde...
4 yaşındaki çocuk bahçede ağaçtan kiraz yerken, iki kiraz çekirdeği boğazına kaçıyor.
Aile durumu fark ettiğinde çocuğun gözlerinin sabitleştiği ve nefes alamaz şekilde yerde yattığı söyleniyor.
Baba apar topar çocuğu hastaneye yetiştiriyor, ne yazık ki çok geç...
Boğazına kaçan kiraz çekirdeği 4 yaşındaki yavrucağın hayatına mal oluyor... Mustafa Sandal ve Emina bu ölüm haberini duyduğunda uzun süre kendine gelemiyor.
Olayı hiç olmamış gibi kabul edip, kendi çalışanının yanına bile gitmemeyi istiyor.
Ancak sonra hemen ailenin yanına koşup, yardım için her şeyi yapıyor...
4 yaşındaki bir çocuk için cenazeler, mezarlıklar, taziyeler.
Olayın etkisinden uzun süre kurtulamıyor Mustafa Sandal ve Emina...
Önümüzdeki ay bir yaşına basacak Yaman’ın üzerine daha bir titriyorlar.
Bir de birlikte Kuran okumaya başlıyorlar.
Boşnak bir Müslüman olan Emina, daha önceden de arada Kuran okurmuş, bu kez ölen çocuğun ardından Mustafa’yı da yanına alarak Kuran okumaya başlamış.
Emina ve Mustafa şu sıralar kaybettikleri çocuğun ardından düzenli olarak Kuran okuyup Yaman’ı koruması için Allah’a dua ediyorlarmış."
netgazete

Deniz Seki ile birlikte yatan mahkumlardan biri tahliye oldu ve ünlü şarkıcıyı anlattı: "Namaza başladı"

09 Temmuz 2009 - 5 aydır cezaevinde mahkemeye çıkacağı günü bekliyor Deniz Seki... Ziyarete eden arkadaşları, "Deniz iyi morali yerinde, zayıflamış, güzelleşmiş" diye ondan haber verdiler ama gerçekleri içerden onunla birlikte yatıp tahliye olan mahkum arkadaşı anlattı. Fox TV'ye konuşan kadın Seki'nin dine döndüğünü söyledi: "Kuran'ına, namazına başladı. İçerde zaten Kuran Kursu veriliyor." Eski mahkum Seki'nin yüz ifadesinden zaman zaman pişmanlık aktığını da sözlerine ekledi. netgazete

Miraç Kandili'nde camiler doldu taştı

Hz. Peygamber'in arşa yükselişinin mü'min kalplerdeki anlamı, binlerce camide düzenlenen mevlit programları ile bir kez daha tazelendi.

19 Temmuz 2009

SULTANAHMET'TE COŞKULU GECE

Miraç Kandili'nde geceyi idrak etmek isteyen yüzlerce müslüman, Sultanahmet Camii'ne akın etti. Camiye gelenler arasında yeni evlenmiş bir çift de vardı.

Miraç Kandili, İstanbul'un hemen hemen bütün camilerinde çoşku içinde kutladı. O çoşkunun yaşandığı yerlerden bir tanesi de Sultanahmet Camii oldu. İstanbul Müftülüğü, Sultanahmet Camii'nde Miraç Kandili dolayısıyla bir program düzenledi. Akşam namazından sonra başlayan programa ilgi büyük oldu.

İstanbul'dan ve yurdun çeşitli yerlerinden gelen yüzlerce insan, kandil çoşkusunu yaşamak için Sultanahmet Camii'nin avlusunu doldurdu. Abdestler alındıktan sonra akşam namazı kılındı. Programa ilginin büyük olması camii hınca hınç doldurdu.

SELİMİYE CAMİİ'NDE MİRAÇ KANDİLİ

Edirne'de Miraç Kandili nedeniyle çok sayıda Müslüman, Selimiye Camii'nde namaz kılarak dua etti.

Kapıkule Sınır Kapısı'ndan çıkış yapmak üzere Edirne'ye gelen çok sayıda gurbetçi de Miraç Kandili nedeniyle Selimiye Camii'nde saf tuttu. Edirne ve il dışından gelen Müslümanlar, toplu olarak akşam namazı kıldı.

EYÜP CAMİİ'NDE KANDİL GECESİ

Miraç Kandili dolayısıyla Eyüp Sultan Camii'nde kandil programı düzenlendi.

TRT-1'den canlı yayınlanan kandil programında daha sonra dualar edildi ve Kur'an-ı Kerim okundu.

Öte yandan, Miraç Kandili dolayısıyla İstanbul'daki birçok camide de mevlit okunarak, dualar edildi.

ADANA MERKEZ CAMİİ

İslam aleminde her yıl kutlanan mübarek gecelerden olan Miraç Kandili, Adana Merkez Camii'nde idrak edildi.
Peygamber Efendimizin Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya, oradan da Yüce Allah'ın huzuruna vardığı gece olan miraç, Adana Merkez Camii'nde idrak edildi. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, Sabancı Merkez Camii'nde Miraç Kandili dolayısı ile vaaz verdi.
Miraç Kandilinin önemine değinerek vaazına başlayan Ayvalllı, "Miraç, Peygamberimizin bir gece Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya, oradan da semaya yükseldiği mübarek bir gecedir. Bu gece, Allah'a ulaşmak için insanın kat etmesi gereken yolu görmek isteyenlere de emsal teşkil eden kutlu bir yolculuktur. Bu anlamda Miraç, insanın erdem yolculuğunu, beşerilikten insaniliğe yükselişini ifade etmektedir" dedi. Ayvalı, Miraç Kandili gecesinin ibadetle geçirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Miraç Kandili'nde Merkez Camii'ne akın eden vatandaşlar, geceyi namaz kılıp, dua etti.

BURSA ULU CAMİİ'DE MİRAÇ GECESİ

Bursa'da, Miraç Kandili nedeniyle vatandaşlar Ulucamii'ye akın etti. Çevre illerden de insanların akın ettiği Ulucamii'de kandil coşkusu dualarla yaşandı.

Her yaştan insanın yoğun ilgi gösterdiği Ulucamii, en yoğun gecelerinden birini yaşadı. Mirac Kandili nedeniyle tarihi camide Kur'an-ı Kerim ve Mevlit okundu. Okunan dualara küçük yaştaki çocuklar da el açarak eşlik etti.

Vatandaşlar, Miraç Kandili nedeniyle Ulucamii'ye gelmeyi tercih ettiklerini söyledi. Çevre illerden geldiklerini söyleyen kimi vatandaşlar ise, Miraç Kandili'ni hakkıyla eda edebilmenin sancısını yaşadıklarını dile getirdi.
haber7

Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan umreye gidiyor! İkili, kutsal topraklara gitmek için özel bir organizasyon şirketine başvurdu

26 Temmuz 2009 Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, önümüzdeki ay umreye gidecek. Yeni Şafak gazetesinin haberine göre Özkök ile Hakan, kutsal topraklara gitmek için hac ve umre organizasyonları yapan bir özel şirkete başvurdu.

RAMAZAN'DAN 10 GÜN ÖNCE

Umreye gideceklerini doğrulayan Ahmet Hakan, “Salı günü kolumdan ameliyat olacağım. Erken düzelirse Ramazan'dan 10 gün önce gitmeyi planlıyoruz” dedi. Özkök ile Hakan 2-3 yıldır umreye gitmeyi planlıyordu ancak son dakikada çıkan bazı engeller nedeniyle bu planlarını gerçekleştirememişti.

İPTAL ETTİLER

Hatta geçen sene gazetelerde Özkök ile Hakan'ın umreye gideceği önce ünlü Zemzem Otel'de rezervasyon yaptırdıkları sonra da vazgeçip Mekke Hilton'da yer ayırttıkları haberleri yer almıştı. Özkök'ün bıraktığı sakal da umre hazırlığı olarak yorumlanmıştı.

KIRIK KOL DÜŞÜNDÜRÜYOR

Hakan, bazı engeller nedeniyle umreyi ertelediklerini belirterek, “Ramazan'dan önce umreye gitmeyi planlıyoruz. Bunun için özel bir şirketle anlaştık. Ancak şimdi de kolumla ilgili problem çıktı. Salı günü ameliyat olacağım. Eğer erken iyileşirsem gideceğiz” diye konuştu.

ÇARŞAMBA NOTLARI

Hakan ve Özkök'ün umre izlenimlerini yazacak olması, Hürriyet'in röportajcısı Ayşe Arman'ın tesettüre girip İstanbul'ün ünlü eğlence mekanlarında dolaşmasını akla getirdi. Arman, İsmail Ağa cemaatinin yoğun olarak yaşadığı Çarşamba'yı da mini etek ve dekolteli elbiseleriyle gezmişti.

Özkök ile Hakan, Kâbe'den, Mekke'den ve Medine'den izlenimlerini Hürriyet okurlarıyla da paylaşacaklar. Bunun için ikili umre ziyareti sırasında fotoğraf çektirecek. Hac ve umre tecrübesi bulunan imam hatip lisesi mezunu Ahmet Hakan'ın umrede Özkök'e rehberlik etmesi de bekleniyor.

İki ünlü gazetecinin ilk başta Suudi Arabistan Konsolosluğu'ndan özel vize alarak gitmeyi planladığı ancak daha sonra karar değiştirip, hac ve umre organizas-yonu yapan İstanbul'daki bir şirketi tercih ettikleri öğrenildi. Özkök ve Hakan'ın vize işlemleriyle de şirket ilgileniyor.
netgazete

Kılıç YARSAV'cıyı Gönderiyor
01 Ağustos 2009
Skandal çıkışlarıyla gündemdem düşmeyen YARSAV'ın Genel Sekreteri Anayasa Mahkemesi'nden gönderiliyor..

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) meydana gelen tartışmalar henüz bitmeden, Anayasa Mahkemesi’nde de “rotasyon” krizi çıktı

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin en kıdemli isimlerinden olan ve bir dönem YARSAV Genel Sekreterliği de yapan raportör Ali Rıza Aydın’a, rotasyon uygulamasına geçtiklerini, bu nedenle geldiği kurum olan Sayıştay’a dönmesi gerektiğini söyledi.

Aydın, bu durumda emekliliğini isteyeceğini belirtti. Ancak, Kılıç’ın tutumu değişmedi. Laik yapısı ile tanınan Aydın, emeklilik dilekçesi verdi. Kurumun diğer kıdemli raportörleri, sıranın kendilerine gelip gelmeyeceğini merakla beklemeye başladı. Aydın’ın bu şekilde emekliye ayrılmak zorunda kalması halen 23 raportörün görev yaptığı Yüksek Mahkeme’de şok etkisi yarattı.
Kaynak: Milliyet

'Seksî' diye işyerinde topuklu ayakkabı yasaklanıyor
13:55 - İngiliz Sendikalar Birliği, "seksi olduğu, sağlık ve güvenlik riski oluşturduğu" gerekçesiyle iş yerlerinde yüksek topuklu ayakkabılar giyilmesini yasaklamak istiyor. Daily Mail gazetesinin haberine göre, erkeklerin ağırlıkta olduğu birlik, buna ilişkin bir öneri hazırladı. Öneride, "ayakların tüm günün yükünü çektiği, çoğu çalışanın rahat olmayan, özellikle yüksek topuklu ayakkabılarla uzun süre ayakta kalmak zorunda olmasının tehlikeli olduğu" belirtilerek, bacak rahatsızlıkları yüzünden yılda 2 milyon gün iş kaybına uğrandığı ifade edildi. 06.08.2009 netgazete

Öğrenciler, birbirine sarılıp öpüşemeyecek
13:55 - Almanya'nın Bonn kentinde haftaya açılması beklenen okullarda öğrencilere, birbirlerine sarılma ve öpüşme yasağı getiriliyor. Okullarda domuz gribiyle ilgili Türkçe broşürler de dağıtılacak. Okul müdürlerine gönderilen tavsiyelerde, çocuklara birbirlerine sarılma ve öpüşme yasağı getirilmesinin, ayrıca her sınıf için sabun ve kağıt havlu bulundurulması istendi. Ayrıca çocuklara grip olmaları durumunda bunu okul idaresine bildirmelerinin ve evde kalmalarının zorunlu kılınmasının talep edildiği, özellikle hastalanan hamile öğrenci ve öğretmenlerin evde kalmalarının zorunlu olduğu belirtildi. 11.08.2009 BERLİN netgazete

Başbakan Erdoğan'ı boynunda muskası ile korudu

Başbakanlığa ait otobüsle bazı açılışlar yapmak üzere Artvin'in Arhavi ilçesine giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın korumaları her an tetikteydi. Bir kadın koruma polisinin boynuna taktığı muska ise dikkat çekti. 13.08.2009 ARTVİN netgazete

ERMENİ GELİN MÜSLÜMAN OLDU
19 Ağustos 2009
Bursa'lı Ersin Mantı ile evlenmeye karar veren Andranik Hermine, müftülükte törenle Müslüman oldu.
Bursa'nın Orhangazi ilçesinde zeytin tüccarlığı yapan Ersin Mantı ile Ermenistan'da tanışıp evlenmeye karar veren Andranik Hermine, müftülükte gerçekleştirilen törenle Müslüman oldu.

Orhangazi'ye bağlı Narlıca beldesinde zeytin tüccarlığı yapan Ersin Mantı ile Ermenistan'da tanışan Ermeni vatandaşı Andranik Hermine, Orhangazi Müftlüğü'nde gerçekleştirilen törenle Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman oldu.

İlçe Müftüsü Lütfü Akay, 16 Temmuz'da hem dini hem de resmi nikahla Ersin Mantı ile dünya evine giren ve Müslüman olduktan sonra 'Emine' ismini alan genç kadına Kuran-ı Kerim ile birlikte ilmihal hediye etti. Müftü Akay, 32 yaşındaki geline Müslümanlığı anlatarak yerine getirilmesi gerekenler hakkında telkinlerde bulundu. Ermeni asıllı gelin ise Türk aile yapısından ve Müslümanlık'tan çok etkilendiğini ve eşini çok sevdiğini dile getirdi.
dunyabulteni

Ramazan'ın ilk Cuma'sında camiler dolup taştı

Ramazan ayının ilk gününün cumaya rastlaması dolayısıyla İstanbul'daki tarihi camilerde büyük yoğunluk yaşandı. Vatandaşların camilere namaz saatinden önce gelmeye başlaması üzerine izdiham yaşanmaması için önlemler alındı. Bazı camilerdeki yoğun kalabalık nedeniyle vatandaşlar cuma namazını avlularda kıldı. Kentteki camilerde, orucun beden ve ruh sağlığı üzerine faydalarına ilişkin hutbe okundu. 21.08.2009 İSTANBUL-ANKARA netgazete

ABD'de erkek bebeklere sünnet zorunlu hale geliyor

25 Ağustos 2009 Amerikan Sağlık Bakanlığı, AIDS’in yayılmasını durdurmak için ülkede doğan tüm erkek bebeklere sünneti zorunlu hale getirmeyi planlıyor. Kenya, Güney Afrika ve Uganda’da yürütülen araştırmalarda sünnet edilen erkeklerde AIDS’e yol açabilen HIV virüsünün bulaşma riskinin yüzde 60’lara kadar azaltıldığı belirlendi. Vatan gazetesinin haberine göre; Amerikan Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Salgın ve Hastalık Önleme Merkezi ise bu çalışmaları dikkate alarak bu yılın sonunda yayınlayacağı bir raporla sünnetin ABD’de dünyaya gelen tüm erkek bebekler için zorunlu hale getirilmesini tavsiye edecek.
Bu öneriye karşı çıkan uzmanlar ise çocukların gereksiz operasyonlardan geçirilmesinin anlamsız olduğuna dikkat çekiyor. Yetkililer ABD vatandaşı erkeklerin yüzde 79’unun zaten sünnetli olduğunu hesaplıyor
netgazete

Beyaz Saray'da İftar Vakti
02 Eylül 2009
ABD Başkanı Barack Obama, Amerika'daki Müslüman toplumun temsilcilerine Beyaz Saray'da iftar verdi.

İftar davetinde bir konuşma yapan Obama, "İslam'ın, ABD'nin bir parçası olduğunu" söyledi. Obama ayrıca ülkesindeki Müslümanların, ABD'nin kültürünü zenginleştirmesini övdü. Obama, "Müslümanların ABD'ye katkıları sıralamak için çok uzun; çünkü Müslümanlar, bizim toplumuzun ve bizim ülkemizin dokusuna beraber işlenmiş." dedi.

Davete ABD Kongresi'nin iki Müslüman üyesi olan Keith Ellison ve Andre Carson, Müslüman ülkelerin büyükelçilerinin yanı sıra İsrail'in ABD Büyükelçisi Michael Oren de katıldı.

Obama iftar davetinde ayrıca okul puanıyla eyalet rekoru kıran Bilgis Abdülkadir adlı Müslüman bir lise öğrencisinin başarısını da davetlilerle paylaştı. Obama, onur konuğu olarak davete katılan Abdülkadir'in sadece ülkedeki Müslüman kızlar için değil herkes için ilham olması gerektiğini ifade etti. Obama ayrıca ünlü boksör Muhammed Ali'yi de konuşmasında atıfta bulundu.

İslam'ın "büyük bir inanç, adalet ve gelişmeden yana olduğunu" vurgulayan Obama, katılımcılara geldikleri için teşekkür etti ve Ramazan aylarını kutladı.

Beyaz Saray'da iftar davetleri, sadece Obama'ya özgü değil. ABD eski B aşkanı George Bush da 8 yıllık görev süresince Beyaz Saray'da iftar davetleri vermişti.
aktifhaber

İngiltere'de içki reklamlarına yasak istemi

Britanya'da doktorlar, yerleşik içki kültürünün değiştirilmesi amacıyla tüm alkollü içecek ilanlarının yasaklanması çağrısı yaptı.

09 09 2009

Britanya Tabipler Birliği tarafından hazırlanan raporda, ülkedeki genç nüfus arasında alkol tüketiminin son yıllarda hızla arttığı belirtilerek, bu artışta ''ustaca hazırlanmış'' alkollü içecek reklamlarının da etkili olduğu kaydedildi.

Raporda, alkollü içeceklerle ilgili reklamların yasaklanmasının durumun normale dönmesine yardımcı olacağı ifade edildi.

Birliğin ''bilim ve etik bölümü'' başkanı Dr.Vivienne Nathanson, konuya ilişkin açıklamasında, ''Toplumumuz, alkollü içecek reklam ve pazarlamasına boğazına kadar gömülmüş durumda. Gençlerin ve genel olarak toplumun geleceğine dikkat etmeliyiz'' dedi.

Konuya ilişkin geçen yıl yayınlanan rapora göre, Britanya Avrupa'da en çok alkol tüketilen ülkeler arasında yer alıyor. Ülkede, 1991'de yüzbinde 6,9 kişi olan doğrudan alkol kaynaklı ölümler, 2005'te iki katına çıkarak 12,9'a yükseldi.

Britanya'daki doktorlardan üçte ikisinden fazlasının üyesi olduğu Tabipler Birliği raporu, tüm alkollü içecek ilanlarının radyo, televizyon, gazete ve topluma açık ilan yerlerinde yasaklanması çağrısının yanı sıra, bu alkollü içecek markalarının spor etkinliklerine sponsor olmalarına son verilmesi gerektiği de ifade edildi.
haber7

Ruhunu teslim etmeye 2 saat kala Müslüman oldu
İngiltere'den tatil için geldiği Fethiye'deki bir köye yerleşen İngiliz uyruklu Melvyn Morris, ölmeden iki saat önce Müslüman oldu ve vasiyeti üzerine İslami usullere uygun olarak defnedildi. İngiltere'de uzun yıllar şoförlük yapan Melvyn Morris, 8 yıl önce tatile geldiği Fethiye'yi çok beğenerek Çaltıözü köyüne yerleşti. Kanser hastası olduğu öğrenilen 64 yaşındaki Morris, hayatını kaybetmeden iki saat önce köyün imamı Ramazan Boztaş'ın yanında Kelime-i Ş ehadet getirerek Müslüman oldu. 12.09.2009 FETHİYE
netgazete

Kadir gecesinde camiler doldu taştı
Edirne'deki Selimiye Camii'nde Kadir gecesi coşkusu yaşandı. Edirne Merkez, değişik il ve ilçelerinden, Batı Trakya'nın İskeçe ve Gümülcine şehirleri ve Bulgaristan'ın değişik kentlerinden Kadir gecesi nedeniyle gelenler Selimiye Camii'ni doldurdu. Caminin dolması üzerine, iç avlu ve bahçede serilen seccadeler üzerinde de namazlar kılınarak ibadet edildi. 15.09.2009 EDİRNE netgazete

Yahudiler uçuş saatini beklerken ayin yaptı

İsrail'den aktarmalı olarak Ukrayna'ya gitmek için Atatürk Havalimanı'na gelen 55 kişilik Ultra-Ortodoks Yahudi yolcu, uçak saatini beklerken ayin yaptı. İstanbul'dan Kiev'e gitmek için Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali 205 numaralı salonda bekleyen ve aralarında çocukların bulunduğu Yahudi yolcular önce grup başının çağırmasıyla toplanmaya başladı. Yüzlerini aprona dönerek Tevrat okuyup, ibadet etmeye başlayan Yahudi grubunu, diğer yolcular da meraklı gözlerle izledi. Yaklaşık 20 dakika süren ayin sonrası Yahudi yolcular, uçağa binerek Ukrayna'ya hareket etti. 15.09.2009 İSTANBUL netgazete

Fransız ordusu, Müslüman personelini özel uçakla hacca gönderiyor

Türkiye'nin laiklik konusunda örnek aldığı Avrupa ülkelerinden Fransa'da, Genelkurmay bu yıl hacca gidecek olan personelinin hac organizasyonunu kendisi yapacak. Türkiye'de her yıl düzenlenen Yüksek Askeri Şûra toplantılarında dindar subay ve astsubaylar sözde ‘irticai eylemlerde bulunduğu' gerekçesiyle orduyla ilişiği kesilirken, Fransız ordusu büyük bir açılım yaparak bünyesinde bulunan Müslümanları, Savunma Bakanlığı'nın tahsil edeceği özel bir uçakla Suudi Arabistan'a götürecek ve burada hac farizasını yerine getirmelerini sağlayacak.

MODERN ORDULAR DİNE SAYGILI
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı ve laikliğin beşiği olarak bilinen Fransa'da, ordunun Müslüman personeline yönelik bu çalışmasının modern orduların personelinin moraline büyük önem vermesi şeklinde yorumlanıyor. Kanada'nın The Globe and Mail gazetesinde yer alan haberde, Fransız ordusunun bu politikasının ‘toplumun önünde' şeklinde yorumlandı.

MÜSLÜMAN PERSONEL, RAMAZAN VE CAMİLERİ İŞLEYEN BİR DERGİ ÇIKARDI
Fransız toplumunda din ve devletin birbirinden ayrılmasına rağmen, Fransız ordusu kendi Müslüman personelinin dini ihtiyaçlarını karşılamak için bu yıl ilk defa gerçekleştireceği hac organizasyonunun yanı sıra, ordu birliklerinde helal yiyecek servisi ve mescitler açılmasına da ön ayak oldu. Fransız ordusunda görev yapan 30 imamdan biri olan Muhammed Ali Burhab, orduda ilk defa bir dergi yayınladıklarını ve bu dergide Ramazan'la ilgili makaleler ve cami fotoğrafları yayınladıklarını bildirdi.

ÖZEL UÇAKLA GÖNDERİYOR
“Laik bir kurumun (ordu) bünyesinde yayınlanan bir dergide cami fotoğrafı yayınlamak yeni bir şey” diyen Fransız ordusunda görevli imam Burhab, ordunun tüm sosyal ve siyasi tartışmalardan uzak durduğunu söyledi. Öte yandan Fransız Savunma Bakanlığı'nın tahsis edeceği özel bir uçakla hacca gidecek olan Müslüman personel, 3000 Euro ödeyecek. Bu rakam özel acentelerin fiyatlarıyla karşılaştırıldığında daha düşük görünüyor. Fransız ordusundaki Müslümanların Mekke ve Medine'deki barınma ihtiyaçları ise Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı tarafından karşılanacak.
Vakit

*Kadir gecesinde camiye giden sosyetik güzeller Çiğdem Kayalı ve Şebnem Çapa

17 Eylül 2009 - Sosyetenin iki ünlü ismi Çiğdem Kayalı ve Şebnem Çapa kardeşler, Kadir Gecesi'nde dua etmek için Dolmabahçe Camii'ndeydi. Sabah gazetesinin haberine göre; camiye başörtüleriyle gelen ikili, içeride yaklaşık 15 dakika kaldı. netgazete

Ramazan'ın son Cuma'sında camiler doldu taştı
11 ayın bir sultanı Ramazan'ın son Cuma Namazında, bütün yurtta olduğu gibi, Trabzon'da da camiler doldu taştı. Şehir merkezindeki bir çok camiin dolması münasebeti ile vatandaşlar, namazlarını cami dışında kılmaya mecbur kaldı (fotoğrafta). Tokat'ta da, Cuma Namazı'nı tarihi Ali Paşa Camii'nde kılmak isteyen vatandaşlar camiye sığmayınca, avluda namaz kıldı. 18.09.2009 TOKAT netgazete

İngiltere'de bir okul daha mini eteği yasakladı

18 Eylül 2009 - İngiltere’de bir ortaokul öğrencilerin mini etekle okula gelmesine yasak getirdi. Mini eteği yasaklayan Yorkshire’daki Bingley Ortaokulu karara gerekçe olarak, mini eteğin erkek öğrencileri kışkırtmasını ve istenmeyen olayları körüklemesini gösterdi. Okul yönetimi ayrıca bu kararda, velilerden gelen şikayetlerin de etkili olduğunu bildirdi. Yaşları 11-18 arası bin 900 öğrencinin eğitim gördüğü okulun müdürü John Kane; "Kızlar büyüdükçe eteklerini daha kısa yapabilmek için birbirleriyle yarışır hale gelmişlerdi. Bir çok veli de bu durumdan şikayetçi olduklarını bize bildiriyordu. Şu ana kadar kararla ilgili önemli bir şikayet almadık ancak muhakkak itiraz edip giymek istemeyen öğrenciler olacaktır. Ama sanırım bu uygulama diğer okullarda da yayılacak." açıklamasını yaptı.
Daha önce de Dorset’te bulunan bir okul kız öğrencilere etek giymeyi İngiltere`nin güneyindeki Dorset`te bir okul, kız öğrencilerine etek giymeyi, ``edep ve haya duygularının muhafaza edilmesi`` gerekçesiyle yasaklamıştı.
netgazete

23 Eylül 2009
Türkiye Pasif Laik Olacak

Ünlü hukukçu Prof. Dr. Ergun Özbudun, Türkiye'de laiklik açısından tartışma yaratacak yeni bir terminoloji kullandı..Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

AKP'ye hazırladığı 'Sivil anayasa' taslağı ile çok tartışılan Prof. Dr. Ergun Özbudun, Londra Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. William Hale ile 'Türkiye'de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm' adlı bir kitap yayımlayarak, Türkiye'de laiklik açısından tartışma yaratacak yeni bir terminoloji kullandı.

AKP'nin 'pasif laiklik' izlediğini, Türkiye'nin de zamanla dayatmacı laiklikten pasif laikliğe geçeceğini söyleyen Özbudun, 'Kamu düzenini bozmadıkça bir dinin kamudaki görünürlüğünü yasaklamak doğru bir şey değil' dedi. Özbudun, Fransa'nın bile 'militan' yani dayatmacı laiklikten, pasif laikliğe geçtiğini vurgulayarak, 'Kendimize göre değil, evrensel normlara uygun bir laiklik esas alınmalıdır' diye konuştu.

Özbudun, Prof. Dr. Hale ile birlikte yazdığı 9 bölümden oluşan kitabında, AKP'yi, sosyal ve kültürel politikalar, demokratik reformlar, muhafazakarlık ve ordu ile ilişkiler açısından kapsamlı olarak inceledi. Ancak kitabın en ilginç bölümünü 'Aktif, militan veya dayatmacı laiklik' ile 'Pasif laiklik' tanımını yaptığı bölüm oluşturdu.

Türkiye'ye yeni bir laiklik tanımını getiren Özbudun, bunun ilk icadını yapan ismin de ABD'nin Türk asıllı bilim adamı Ahmet Kuru olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Özbudun, yeni tip laikliğe ilişkin AKŞAM'ın sorularına çarpıcı yanıtlar verdi:

BİZDEKİ DAYATMACI LAİKLİK

- Kitabınızda AKP'yi 'pasif laiklikten yana' bir parti olarak tanımlıyorsunuz. Bunun anlamı nedir?
Kitabın önemli noktalarından biridir. Bu bilim adamlarının yaptığı bir tanım. İlk tanımı yapan da San Diego Üniversitesi'nden Ahmet Kuru. Pasif laiklik, bugün Batı demokrasilerinde çok genel olarak uygulanan laiklik biçimi. Yani devletin dinler karşısında tarafsızlığı; bütün din, mezhep ve hatta dinsizlere eşit mesafede olması, din ve mezhep temelinde ayrım yapmaması, din ve devlet kurumlarının birbirinden ayrı olmasıdır. Aslında bu laikliğin evrensel tanımıdır.

- Türkiye'de aktif laiklik uygulanıyor yani?
Evet, aktif değil daha çok 'militan, dayatmacı laiklik' tanımını tercih ediyoruz. Dayatmacı laiklik, Fransa'da vaktiyle uygulanan, Türkiye'de ise halen mevcut olan laiklik anlayışı. Yani dinin sadece vicdanlara ve özel alana hapsedilmesi, onun kamusal görünürlüğünün tümüyle yasaklanması, devletin adeta insanları laikleştirme yönünde misyonunun olduğuna inanılmasıdır.

FRANSA ÖRNEK AMA BİZDEN FARKLI
- Fransa, türban yasağı gibi birçok konuda halen sert değil mi?
Fransa gitgide dayatmacı, militan laiklikten uzaklaşıyor. Bugün Fransa modelinin, diğer Avrupa ülkelerindeki uygulamadan pek farkı yok. Fransa'da sadece lise düzeyinde devlet okullarında türban yasağı var. Ama üniversitede hiçbir şekilde yasak yok. Ayrıca devlete bağlı olmayan kilise okullarında da giyim kuşamla ilgili bir yasak yok. Yani laiklikte Fransa örnek gösteriliyor ama Türkiye'deki laiklik Fransa'dan bir hayli farklı.

- Türkiye'nin özgün koşulları önemli değil mi?
Biz belki tarihsel ve ideolojik nedenlerle, bu dayatmacı, aktif ya da militan laiklik modeline hep sadık kaldık. Bunun en önemli göstergesi de türban meselesidir. Türkiye hariç Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkenin hiçbirinde üniversite düzeyinde türban yasağı yok. Ve türban yasağını kaldırmaya çalışmak bir iktidar partisinin kapatılma nedeni olabiliyor. Yani bu evrensel ve Avrupa normlarına uygun bir şey değil. Kitabımızda bunları belirttik.

AKP'nin askerle üç aşamalı imtihanı
TÜRİYE Uzmanı İngiliz Profesör William Hale, AKP'ye kapatma davası ve cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde 'Çok az da olsa darbe ihtimali var; ama Batı dünyası darbeyi kesinlikle kabul etmez' sözleriyle gündeme gelmişti. Genelkurmay'ın 27 Nisan bildirisini yorumlayan Hale, 'e-muhtıra'yı 'esrarengiz' bulmuş, 'AKP'nin yumuşak karnı laiklik' yorumunu yapmıştı.

Prof. Ergun Özbudun ve William Hale tarafından yazılan 'Türkiye'de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Bahsi' adlı kitapta AKP'nin bir yol ayrımında olduğu vurgulanıyor. Kitap, statükoyla uzlaşması veya reformcu karakterine geri dönmesi durumunda, AKP'nin karşı karşıya kalacağı riskleri sıralıyor.

Türkiye'deki İslamcı siyaseti genel olarak ele alan kitap, ardından AKP bahsine geçiyor ve AKP-asker ilişkileri, üç ana başlıkta anlatılıyor: 1-Kontrollü Çatışma: 2002-2006, 2-Meydan Okuma ve Kriz: 2007, 3-Askerin Geri Çekilmesi: 2007-2008...

Hakim türban takmamalı ama milletvekili takabilir
- Türkiye'de AKP 7 yıldır iktidarda pasif laiklik mi uyguluyor?
Türkiye pasif laikliğe geçmelidir. Çünkü dünyadaki evrensel uygulama budur. Avrupa'da laikliği bizimkisi gibi uygulayan başka bir ülke yok. Bu dönüşüm zaman alacak. Önce zihniyette dönüşüm gerekiyor. Kendine göre laiklik değil, evrensel normlara uygun laiklik gelmelidir.

Kamu düzenini bozmadıkça, bir dinin kamudaki görünürlüğünü yasaklamak doğru bir şey değil. Ancak devlet otoritesini kullananların dini sembol kullanması doğru değildir.

Örneğin bir hakim türban takmamalıdır. O zaman davacı ya da davalı, kendisine tarafsız kalmayacağı endişesine kapılabilir. Milletvekili ise teknik anlamda devlet memuru değildir. Toplumda türban takanlar varsa, onların temsilcilerinin de türban kullanması söz konusu olabilir. Bu konuda benim kesin bir yargım yok! Üniversitede ise türban yasağı doğru değil. Çünkü öğrenci, hizmeti alandır.

İMAM HATİPLER DEVLETE BAĞLI NASIL İSLAMCI İDEOLOJİ AŞILAR
- Fransa'daki kilise okullarında 'giyim kuşam yasağı yok' derken, Türkiye'deki imam hatiplerde uygulanan türban yasağını mı eleştiriyorsunuz?
İmam hatip liseleri ile Fransa'daki kilise okulları çok farklı. Çünkü imam hatip liseleri, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlıdır, devlet eliyle açılmaktadır ve müfredatı bakanlıkça belirlenmektedir. Kilise okulları ise tamamen kiliseye bağlıdır, devletin denetimi dışındadır.

- İmam hatip liseleri yıllarca belli bir partinin arka bahçesi olduğu için eleştirilmedi mi?
İmam hatip liseleri her iktidar döneminde, hatta askeri darbe dönemlerinde sayıca artırıldı. Devletin kendi okullarında 'İslamcı ideoloji aşılandığını' söylemek yanlış. Özellikle Türkiye gibi dayatmacı laiklik anlayışının uygulandığı bir ülkede.

Akşam

Öğrencisinin cenaze namazını, lise müdürü kıldırdı

Samsun'da demiryolundan geçerken tren çarpması sonucu hayatını kaybeden lise öğrencisinin cenaze namazını okul müdürü kıldırdı. Liseli öğrenci, arkadaşlarının ve yakınlarının gözyaşları içinde toprağa verildi. İlkadım ilçesi Kılıçdede Mahallesi'nde dün meydana gelen kazada, Namık Kemal Lisesi 12. sınıf öğrencileri Volkan Aksayan (küçük fotoğrafta-18) ile Aybike Ş.'ye (17), okula gitmeyerek birlikte sahilde gezdikleri bir sırada demiryolundan geçerken yük treni çarpmış, Aksayan olay yerinde hayatını kaybetmiş, genç kız ise ağır yaralanmıştı. 30.09.2009 SAMSUN
netgazete

İngiltere, sokakta içki içmeyi yasaklıyor

03 Ekim 2009 Avrupa’da 18 yaşın altındaki gençlerin en çok alkol tükettiği ülke olan İngiltere, bir dizi önleme hazırlanıyor. İşçi Partisi hükümetinin 24 saat alkol satışını serbest bırakmasının ardından bazı belediyeler çareyi sokaklarda içki içmeyi yasaklamakta buldu. Gençlerin alkol yüzünden sokaklarda sızması ya da taşkınlık yapmasından bunalan Nottingham Belediyesi, ülkenin cadde ve parklarda “içki içilmesini yasaklayan” ilk belediyesi oldu. Belediye Başkanı Jon Collins, aşırı alkol tüketimi nedeniyle ülkede asayişin bozulduğunu ve bireylerde sosyal davranış bozukluklarının arttığını söyleyerek, alkolle mücadelede kararlı olduklarını açıkladı. Nottingham Belediyesi’nden sonra ülke çapında birçok belediyenin, genel alkol yasağı getirmesi bekleniyor. Yeni uygulama ile İngiltere’de yüzlerce yer, alkol ve alkollü kişilerden temizlenecek.
netgazete

30/8/2009
Erkeklerden ayrı okuyan kızlar daha başarılı

Kuzey Londra'da bulunan Kız Yüksek Okulu'nda öğrencilerin diğer okullara göre olan başarı grafiğinin gittikçe yükselmesi The Times gazetesine haber konusu oldu.

Sadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulun başarı grafiği, devlet okulları ve diğer karma okullara göre daha yüksek ve bu grafik gittikçe arayı açıyor. Bu durumun kız ve erkek öğrencilerin ayrı ortamlarda eğitim almasının haklılığını ispatladığını yazan The Times gazetesi, eğitim tablosunda kız okulunun en yüksek dereceler almaya devam ettiklerini vurguladı.

Bu durumun nedenlerini The Times gazetesine açıklayan okul müdürü Bernice McCabe, "Kızlar erkeklerden ayrı ortamlarda eğitim almalarının faydasını görüyor. Bu ortamda kendilerine her şekilde güven duyabiliyorlar. Etrafında erkekler olmadığı için bir davranışta bulunacaklarında erkekler tarafından etkilenmeyeceklerinin farkındalar. Erkeklerin olmadığı bir ortamda kızlar zeki ve kendine güvenmeleri için daha serbest bir ortam yakalıyorlar." görüşlerini dile getirdi.

Sadece erkek öğrencilerin alındığı Royal Grammar Okulu Genel Müdürü Jon Cox da konu hakkındaki görüşlerini aktarmış. Cox, "Kızların olmadığı bir ortamda erkeklerin dikkati dağılmıyor ve derslerine daha fazla odaklanıyorlar. Kızların olduğu bir ortamda dışa açılmaları ve sınıfta söz almaları daha da azalıyor ve söz aldıklarında 'acaba kızlar ne düşünür?' kompleksine kapılabiliyorlar." diye konuştu.

Bağımsız Eğitim Konseyi'nin okulların başarı grafiğini ve sınav sonuçlarını dikkate alarak yaptığı sıralamada ilk on okul içinde 2 erkek okulu ve 1 karma okul bulunuyor. Bunun dışındaki okullar kız ve yatılı okullardan oluşuyor.
haber7

28 Ekim 2009
84 Yıl Sonra Hacıbektaş'ta Cem
Aleviler, Kültür Bakanlığı'ndan alınan özel izinle 84 yıl sonra Hacıbektaş Dergâhı'nda cem töreni düzenledi.

Aleviler geçen hafta başlayan Uluslararası Hacı Bektaş Veli Sempozyumu’nun ardından perşembe günü akşamı, alınan özel izinle dergâhın ‘Meydan Evi’nde (cem törenlerinin yapıldığı büyük oda) cem yaptı. Bir çiftin görgü (Alevilerin yılda bir kez tüm topluluğun ve dedenin huzurunda, o yıl içerisinde yaptıklarının ve yol kurallarına uyup uymadığının hesabını vermesi) ve sorgusunun da yapıldığı cem, kurban lokmasının birlikte yenilmesiyle son buldu.

Hacı Bektaş Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, “Bu tarihi bir andır. Bunun tüm Aleviler için önemi çok büyüktür” dedi. Geçmez, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a teşekkür ederek, “Fakat bunun bir kereyle sınırlı olmaması için daha ileri düzeyde yardımlar bekliyoruz” dedi.
Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile ibadete kapatıldıktan sonra 1964 yılında müze olarak açılan dergâhı ziyaret edebilmek için ücret ödeyen Aleviler, buranın kendilerine verilmesini istiyor.
aktifhaber

Asker; şehidlikteki 288 kabre çiçek bıraktı, dua etti

Kurban Bayramı dolayısıyla Adana'da şehidlik ziyaretleri de unutulmadı. 6. Kolordu Komutanlığı'nda vatani görevlerini yapan askerler, şehid olan silah arkadaşlarını unutmayarak, onları kabri başında ziyaret etti. Asrî Mezarlık'ta bulunan şehidliğe gelen askerler, getirdikleri karanfilleri 288 şehid kabrine tek tek bıraktı. Askerler daha sonra, şehid yakınlarıyla birlikte mezar başlarında dua etti. 26.11.2009 ADANA netgazete

29 Aralık 2009
Baykal Aşure Dağıttı
Baykal, CHP Genel Merkezi'nde aşure dağıttı...
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Aşure bir anlamda beraberliktir, dayanışmadır, berekettir, azdan çoğu üretmektir, yetersizi yeterli yapmaktır ve yaptığını da paylaşmaktır" dedi.

Baykal, CHP Genel Merkezinde bazı Alevi kuruluşlarının temsilcileri ile partililere ve vatandaşlara aşure dağıttı.

Konuşmasına, "Aşure kazanının etrafında bir kez daha beraberiz" diye başlayan Baykal, aşurenin tarihin en ızdıraplı günlerinden biri olan Kerbela olayının bir kez daha hatırlanmasına vesile olduğunu söyledi. Baykal, "Kerbela pek çok yönden ibret alınması gereken bir büyük konu. Yaşanmış olan acının büyüklüğü çok önemli ama bu acıyı kimlerin, kime, ne adına yaşattığı çok daha önemli başka bir konu" dedi.

Daha sonra Alevi dedesi Hüseyin Gazi Metin;in aşure duasını okumasının ardından, Baykal davetlilere aşure dağıttı.

Etiketler: Genelkurmay Başkanı Komutan TBMM protesto darbe cia abd Cumhurbaşkanı GKB Mağdur atatürk laiklik abd ab nato ordu ihale kürt ölü yaralı intihar abd gkb tsk Asker Jandarma Komutan düşman selanik dönme haber kavga atatürk laiklik içki zina darbe cumhuriyet Ahmet mustafa kemal selanik çankaya türk sünnî Müslüman oldu İngiltere İngiliz din iman cami imam hac namaz içki chp zina kumar çağdaşlık çağdaş atatürk türkiye add Yahudi ayin Kadir gecesinde camiye giden sosyetik güzeller Çiğdem Kayalı ve Şebnem Çapa Genelkurmay Başkanı Komutan TBMM protesto darbe cia abd Cumhurbaşkanı GKB Mağdur atatürk laiklik abd ab nato ordu ihale kürt ölü yaralı intihar abd gkb tsk Asker Jandarma Komutan düşman selanik dönme haber kavga atatürk laiklik içki zina darbe cumhuriyet Ahmet mustafa kemal selanik çankaya türk sünnî Müslüman oldu İngiltere İngiliz din iman cami imam hac namaz içki chp zina kumar çağdaşlık çağdaş atatürk türkiye add Yahudi ayin Britanya alkol alkollü Beyaz Saray iftar obama Tabipler Birliği

Savunma Bakanlığı'nda din işlerinden sorumlu daire oluşturuldu
Turgut
Savunma Bakanlığı'nda din işlerinden sorumlu daire oluşturuldu. Daire ordunun içinde görev yapan inançlı askerlerin dini ihtiyaçlarının karşılanması ve orduda Hıristiyan ve Müslüman din adamlarının görevlendirilmesi ile ilgili konularda çalışmalarda bulunacak. Savunma Bakan Yardımcısı, basına yaptığı açıklamada, "Silahlı kuvvetlerde din işlerinden sorumlu masa kurduk. Bu kurum ordu birliklerinde görev yapacak din görevlilerinin çalışmalarını koordine edecek." dedi. NEREDE?Türkiye'de değil tabii ! RUSYA'da!
19 Nisan 2010 aktifhaber

Sorması ayıp; medya enseste, tecavüze niçin şaşırıyor?
Atılgan BAYAR
atilgan.bayar@aksam.com.tr

Medyanın ensest ilişkilere, pedofiliye, tacizlere şaşırmasını ağzım açık izliyorum.

Yahu aile içi ilişkilerin, ensestin ballandıra ballandıra, uzun uzun anlatıldığı birkaç dizi bilmem kaçıncı zafer haftasında değil mi bu ülkede?
Yahu daha düne kadar, çocukları dansöz gibi giydirip göbek attıran bir yarışma programı yok muydu? Hani eleştirdik diye tutuculukla suçlanmıştık?..

Yahu sabah programlarında kimin eli kimin cebinde, kim kimle hangi akrabalık bağları içinde seks yapıyor, her gün anlatılmıyor mu bu televizyonlarda?
Yahu daha dün, atların cinsel hayatından bir tecavüz haberi uydurup, bir atın gözü bantlı görüntüsünün önünde kahkahalarla yayın yapmadı mı bu televizyonların hisli sunucularından biri?
Sonra da bu yayınlardan tamamen bağımsızmış gibi konuşuyor medya abileri, medya ablaları:

'Aaaa, ne ilkel bir şey ensest... Aaaa, ne kadar iğrenç pedofili... Aman aman, her türlü kötülüğün müsebbibi bu eğitimsizlik şekerim...' diye...
Sizin televizyonlarınızın, radyolarınızın bir 'kamu yayıncılığı' sorumluluğu yok mu, diye sorduğumuzda ise o otomatik cevabı alıyoruz:
'Kamu yayıncılığını TRT yapsın.'
Herkesin aklını başına toplamasında yarar var. Kamu yayıncılığını sadece kamu kuruluşları yapmazlar. Bu ülkede ulusal yayın yapan ana akım bütün televizyonlar, fiili olarak 'kamu yayıncılığı' yaparlar. Yasal tanımı da bunu içerir zaten.
Bu yüzden,
7/24 televizyonda dizilerde ensest ilişki modelleri, kimin eli kimin cebinde hikayeleri anlatıp; sabah programlarında tuhaf evlilikleri meşrulaştıranların böyle bir yayıncılığın içinde, 'gelen haberler karşında şaşkınlığa gark oluyoruz' taklidi yapması kurtarmaz...
Türkiye, artık her şeyi temize çekmek isteyen bir toplum.
Özel televizyonların da bu süreçte üzerine düşen 'kamu yayıncılığı' görevini yerine getirmesi gerekiyor.
Kamu yayıncılığında, 'beğenmiyorsan zapla' mantığı geçerli olamaz.
Böyle bir sorumsuz yayıncılık, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, üst kurullar tarafından mercek altına alınır.

Tecavüze, enseste ve pedofiliye karşı özel tim
Pedofili, ensest ve tecavüzle mücadele çok ciddi bir güvenlik ve adalet sorunu.
Birçok ülkede, bu konuyla meşgul 'özel birimler', 'özel timler' kuruluyor.
Çünkü bu işin içinde yerel ve ulusal ölçekte çok güçlü figürler de var. Onlarla mücadele özel şartları gerektiriyor.
Benim duyduğum kadarıyla Türk Emniyet Teşkilatı ve Aileden Sorumlu Bakanlık bir yıldır bu konuda çalışmalar yapmaya başladı.
İşte bu noktada dünyada çocuk istismarı konusunda büyük bir mücadele başlatan Amerikalı hukukçu Andew Vachss'ı hatırlatmakta büyük fayda görüyorum.
Vachhs, çocukken kendisi de (cinsel olmayan) istismara uğramış bir hukukçu. Kendisini bu işe vakfetmiş. Ekibinde, kurtardığı tecavüz ve ensest kurbanları arasından kendisini yetişmiş avukatlar, dedektifler bulunuyor.
Vachhs'ın ve ekibinin üç ayaklı bir teorisi var.
Birincisi, savunacakları çocukların velayet/vekaletlerini direkt alıyor, aileyi dava sürecinde aradan çıkartıyorlar. Çünkü birçok olayın aile kaynaklı olduğunu veya ailelerin çeşitli sebeplerle 'davayı karartabildiklerini' deneyimleriyle sabitlemişler.

İkincisi, çocukları sürecin bir parçası yapıyor, dedektiflik işlerini onlarla birlikte yürütüp, çözüme daha hızlı ulaşıyorlar.
Üçüncüsü ise, suçluyu polisle/avukatla birlikte yakalayan çocukların bir katharsis yaşadığını ve adli sürecin parçası olmanın onların öfkelerini geleceğe taşımalarını engellediğini söylüyorlar. Bunun kurbanların ileride tecavüzcüye dönüşmesi tehlikesini bertaraf ettiğini de ifade ediyorlar.
Şimdi Türkiye Andrew Vachss'larını arıyor.
Adalet Bakanlığı, Emniyet Teşkilatı ve Aileden Sorumlu Bakanlık, Türk Andrew Vachhs'ların önünü açacak düzenlemeleri hızla yapmalı.

29 Nisan 2010
Akşam

Samet Aybaba, albüm çıkaran kızının Okan Bayülgen'e çıkmasına izin vermiyor

21 Mayıs 2010 Teknik direktör Samet Aybaba'nın kızı Gülşen babasını 5 yılın sonunda ikna etti. Albüm çıkaran Gülşen, babasının Okan Bayülgen'in programına çıkmasına ise izin vermediğini söyledi.
Bugün Gazetesi'nin haberine göre; Bir dönem Beşiktaş'ta kaptanlık yapan Samet Aybaba'nın kızı Gülşen Aybaba yeni albümü 'Mutluluk Kenti' ile müzikseverlerin karşısına çıktı. Aybaba, pop müzik şarkıcılarından kıyafet, müzik ve yaşam tarzı olarak farklı olduğunu söyledi. Beş sene boyunca albüm çıkarmak için babasını ikna etmeye çalıştığını söyleyen Aybaba, Samet Aybaba'nın her seferinde bu durumu geçiştirdiğini ama sonunda ikna olduğunu ifade etti. Piyasadaki dejenere hayatın kendisini korkuttuğunu söyleyen Aybaba “Sanatçılar çok garip gözüküyorlar. Ben böyle bir hayatı hiç benimsemedim. Bana dalavere bir hayat geliyor” dedi.

BARLARDA ÇIKMAM
Babasının kendisine işiyle ilgili bazı yasaklar da koyduğunu itiraf eden genç müzisyen “Babam, Okan Bayülgen'e çıkmamı hiç istemiyor. Çünkü konuklarına çok sert davranıyor. Münakaşa etmemi istemiyor. Barlarda zaten çıkmam. Ortak karar veriyoruz” dedi.

ÇARŞI GRUBU DESTEKLiYOR
Babasının işinde çok sert ve disiplinli olduğunu söyleyen Gülşen Aybaba “Ama babam bana karşı çok iyidir. Bir takımla anlaşır ilk benim haberim olur. Evin içinde sakin ama maçta agresif oluyor” dedi. Babası Beşiktaşlı olduğu için Çarşı Grubu tarafından desteklenen Gülşen Aybaba, babasının da arada türkü söylediğini kaydetti. Aybaba “İnsanlar sahnede makyajlı, güzel kıyafetli şarkıcıları görmeye alıştı. Ben bunları yapamam. Topuklu, mini etek giyeceğimi hayal bile edemiyorum” dedi. netgazete

Kıbrısın Rum kesiminde Başörtüsü iİkokulda bile serbest
04 Temmuz 2010

Türkiye'de başörtüsü yasağı üniversitelerde hâlâ sürerken, Kıbrıs Rum kesiminde bir ilkokul öğrencisinin okula başörtüsüyle gitmesine izin verdi.
Türkiye’de başörtüsü yasağı üniversitelerde hâlâ sürerken, Kıbrıs Rum kesiminde bir ilkokul öğrencisinin okula başörtüsüyle gitmesine “din özgürlüğü engellenemez” gerekçesiyle izin verildi.

Rum Alithia gazetesinin haberine göre, Avrupa’dan gelen bir ailenin çocuğunun, eğitim aldığı okula başörtüsüyle gitmesi ülkede tartışma yarattı.

Rum ana muhalefet Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) Milletvekili Kiriakos Haciyannis, söz konusu öğrencinin durumunu gündeme getirerek, hükümetin resmî politikası hakkında bilgi istedi.

Rum Eğitim Bakanı Andreas Dimitriu ise bir açıklama yaparak, üniformalara okulların karar verdiğini, dinî inançların da anayasa tarafından koruma altına alındığını söyledi. Kıbrıs Rum yönetiminin dinî özgürlüğe saygı duyduğunu da belirten Dimitriu, bakanlığının tüm öğrencilerin insan haklarını korumakla yükümlü olduğunu, bu yüzden Haciyannis’e vereceği yanıtın, “dinî hoşgörünün tartışmaya açık olmadığı ve ebeveynlerin çocuklarını inançlarına göre yetiştirme haklarının ellerinden alınamayacağı” şeklinde olacağını kaydetti. aktifhaber

Kılıçdaroğlu, Sarıkamış Allah-u Ekber Dağı Şehitliğinde Dua Okudu

02 Ağustos 2010
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sarıkamış Alah-u Ekber şehitliğini ziyaret ederek dua okudu.Kılıçdaroğl
Kılıçdaroğlu, "Referanduma hayır" mitingleri kapsamında geldiği Kars'tan Erzurum'a geçerken Sarıkamış güzergahındaki şehitliği ziyaret etti.

Kılıçdaroğlu'nu Sarıkamış Allah-u Ekber Dağı Şehitliği önünde, CHP Sarıkamış İlçe Başkanı Hasan Cellat ve partililer karşıladı.

Kılıçdaroğlu, partililerle tek tek tokalaştıktan sonra 90 bin şehidin anısına yapılan Sarıkamış Allah-u Ekber Dağı Şehitliği'nde şehitler için dua etti.
aktifhaber

Bursalılar, İlk Teravihte Camileri Doldurdu

Ramazanın ilk teravih namazında Bursalılar camileri doldurdu. Ra
Ramazan ayının ilk teravih namazı kılındı. Ramazan ayının ilk teravih namazını kılmak isteyen vatandaşlar camilere ve mescitlere akın etti.
10 Ağustos 2010
Tüm İslam aleminde olduğu gibi Bursa'da da Ramazan'ın ilk teravihini idrak etmek isteyen Müslümanlar, camilere akın etti. Bursa'da da 7'den 70'e binlerce kişi akşam namazından itibaren teravih namazı için hazırlıklarını yapıp camilere akın etti.

Bursa'da ilk teravih namazı sebebiyle Ulu Camii başta olmak üzere Emir Sultan, Muradiye, Yıldırım Bezayıt gibi belli başlı camiler vatandaşlarca dolduruldu. Yanlarına çocuklarını alan aileler gecenin feyzinden faydalanmak için camileri doldurdu. Akşam ezanının okunmasıyla beraber camiler önünde toplanmaya başlayan vatandaşlar, okunan Kur'an-ı Kerim, dualar ve ilahileri dinledi, bol bol namaz kılıp dua etti. aktifhaber

Kiliseler Yarın Yağmur Duasına Çıkacak
14 Ağustos 2010
Ukrayna'ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti'ndeki bütün kiliseler yağmur duasına çıkacak.
Bu yıl aşırı sıcaklar nedeniyle kurak bir yıl geçiren Ukrayna kiliseleri yaptıkları ayinlerle ve dualarla Allah'tan yağmur isteyecek.

129 yılın en yüksek sıcağının yaşandığı Ukrayna'da Twitter kullanıcılarının en çok kullandığı kelime ise Rusça "dojd" (yağmur) kelimesi oldu.

Kırım'daki yağmur duası 15 Ağustos'ta yapılacak. aktifhaber

Moskova'da Alkole Ramazan Ayarı
14 Ağustos 2010
Moskova Belediyesi, Müslümanların dini bayramları ve Ramazan'da cami yakınlarında içki satışına yasak getirdi.
Moskova Belediye Başkanı Mihail Lujkov,'un imzaladığı söz konusu içki yasağı kararı yürürlüğe girdi.

11 Ağustos'tan itibaren yürürlüğe giren karara göre; Moskova'daki cami çevrelerinde alkolü bütün içeceklerin satışı yasaklandı. Yeni karar göre cami yakınlarında bulunan mağazalar, dükkanlar raflarındaki içkileri indirdi. Söz konusu yasak seyyar satıcıları da kapsıyor.

Uygulama ayrıca camilerin Rusya'da halkın büyük ilgi gösterdiği Ramazan Çadrı 'nı da kapsıyor.

Ramazan Çadrı'nın bulunduğu mekanın etrafında çadırın açık olduğu dönemlerde alkollü içeceklerin satılmasına müsaade edilmeyecek. aktifhaber

Küçük Sırlar'da etek boyu tepkiler üzerine uzuyor

30 Temmuz 2010
Sinem Kobal, Burak Özçivit, İpek Karapınar, Kadir Doğulu, Birkan Sokullu, Merve Boluğur ve Dilara Öztunç'dan oluşan genç kadronun kamera karşısına geçtiği dizide, İstanbul'un zengin ailelerinin liseye giden çocuklarının gösterişli hayatı ekrana taşınıyor.
Milliyet Gazetesi'nin haberine göre; iddiaya göre, yapım şirketine dizinin ilk bölümü yayınlandıktan sonra İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nden yetkililerin, etek boylarından rahatsız oldukları iletildi. Dizinin çekimlerinin bir kısmının yapıldığı İstanbul Lisesi'nin de etek boyundan rahatsız olduğu öne sürüldü. Dizinin iki ve üçüncü bölümünün büyük kısmını çeken yapım şirketinin ise benzer eleştirilerin artması üzerine 5. bölümden itibaren kızların okulda giydiği eteklerin boyunu uzatma kararı aldığı kaydedildi. netgazete

Blair'in baldızı neden Müslüman oldu?

26 Ekim 2010 İngiltere, eski başbakanı Tony Blair'in önceki gün İslam'ı seçen baldızı Lauren Booth'u konuşuyor.. 'Ben İslam'ı değil, İslam beni seçti' diyen Booth neden Müslüman olduğunu Cüneyt Özdemir'e anlattı.

Videoyu izlemek için tıklayın: http://www.haber7.com/video-galeri.php?cID=7247

İngiltere eski başbakanı Tony Blair'in gazeteci baldızı Lauren Booth, geçtiğimiz günlerde Müslüman olduğunu açıklamıştı. CNN TÜRK'te Cüneyt Özdemir'in sunduğu 5N1K programına katılan Lauren Booth, neden Müslüman olduğunu açıkladı.

İslam'ın Gazze'deki duruşuna hayran kaldığını söyleyen Booth, "ellerinde hiçbirşeyleri yok, sadece inançları var, ayrıca Ortadoğu gezisi sırasında İslam'ın insanlarını tanıdım, hayran kaldım" diyerek Müslüman olma gerekçesini böyle açıkladı. haber7

Kardinal: Başörtüsü köktencilik değil

Avusturyalı Kardinal Schönborn: Başörtü kullanılması köktencilik olarak anlaşılmamalı.
29 Aralık 2010
Avusturya Katolik Kilisesi Viyana Kardinali Dr. Christoph Schönborn Bezirkszeitung'a verdiği demeçte İslamiyet ile alakalı açıklamalarda bulundu. Farklı kültür ve dinlerin buluştuğu yerlerde korkuların olabileceğini ifade eden Schönborn, başörtüsü konusunu 'kompleks' bir mesele olarak tanımladı.

Viyana başını örten ve kendilerinden gurur duyan birçok genç bayan gördüğünü ifade eden Schönborn, bunun köktencilik olarak anlaşılamayacağını kültürel kimlik olarak tanımlanabileceğini ifade etti.

Minare konusunun çok hassas bir konu olduğunun sorulması üzerine, "Avusturya'da üç tane minareli cami var, problem var mı?" cevabı


En son Ekim tarafından Cum May 21, 2010 11:49 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Ksm 28, 2009 11:43 pm    Mesaj konusu: Mehmetçik, Kabil'de 250 dana kesti, halka dağıttı Alıntıyla Cevap Gönder

Mehmetçik, Kabil'de 250 dana kesti, halka dağıttı
Afganistan'da ISAF'da vazîfeli Türk askerleri, bu bayramda da yaklaşık 200 büyükbaş hayvan keserek ihtiyaç sahibi Afgan halkına et dağıtıyor. Kabil'de Türk askerlerinin karargahı Kamp Doğan'a gelen geleneksel kıyafetli Afganlar, Mehmetçiğin bayramını kutladı. Bu arada Kamp Doğan'a yakın yerlerde yaşayan çocukların hemen hemen tamamının Türkçe bildiği dikkati çekti. Çocuklar büyük sevgi gösterilerinde bulundukları Türk askeriyle fotoğraf çektirdi. Mehmetçik ayrıca bayram münasebeti ile 500 aileye gıda paketleri dağıttı. 28.11.2009 KABİL netgazete

Asker, şehid ailelerinin evlerini tek tek dolaştı
Milas İlçe Jandarma Komutanlığı personeli her bayramda olduğu gibi bu bayramda da şehid ailelerini ziyaret ederek bayramlarını kutladı. 28.11.2009 MUĞLA netgazete

Ünlü televizyon sunucusu Esra Ceyhan, TRT 1'de yayınlanan programında türban taktı
27 Kasım 2009 - Sunucu Esra Ceyhan, TRT 1'de yayınlanan programında türban taktı. Ceyhan, TRT 1 ekranlarından canlı olarak yayınlanan "Esra Ceyhan'la Hayat" programını Şakirin Camii'nden gerçekleştirdi. Programa İstanbul Müftüsü Prof. Dr Mustafa Çağrıcı da katıldı. Programın sonunda "Dünyaca Ünlü Mevlüthan" olarak tanınan Mevlüthan Sami Özer de Şakirin Camii'nde ilahi okudu. netgazete

Fethiye'de ölen İngiliz, İslami usuller göre defnedildi
30 Kasım 2009 Muğla'nın Fethiye ilçesine bağlı Ölüdeniz beldesinde hayatını kaybeden İngiliz uyruklu Gordon Henry Tulip (70), vasiyeti üzerine İslami usullere göre toprağa verildi.
Fetiye ilçesi Ölüdeniz beldesinin Ovacık Mahallesi'nde 9 yıldır yaşayan Tulip, kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

Yakınlarına ''Öldüğümde Ölüdeniz'de, İslami usullere göre gömülmek istiyorum'' vasiyetinde bulunması üzerine Tulip için Çatallar Mezarlığı'ndaki yabancılar için ayrılan bölümde, İslami usullere uygun cenaze töreni düzenlendi.
Gordon Henry Tulip'ın cenazesi, Fethiye Belediyesi imamı Ramazan Boztaş'ın Kuran-ı Kerim ve dua okumasının ardından toprağa verildi.
haber7

02 Aralık 2009
Bayan Gül'eTürbanlı Yaver
Gül çiftinin birlikte katıldığı törende Hayrünnissa Gül'e eşlik eden türbanlı kadın yaver dikkat çekti

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ürdün ziyaretinin ikinci gününde Salt şehrinde bulunan Türk Şehitliği içinde bulunan müzenin açılışını yaptı.

Gül çiftinin birlikte katıldığı törende Hayrünnissa Gül'e eşlik eden türbanlı kadın yaver dikkat çekti. Ürdün ordusunda yüzbaşı olan yaver, Hayrünnisa Gül'ü biran olsun yalnız bırakmadı.
Hürriyet

07 Aralık 2009
Türkiye'de Militan Laiklik Var!

"Bizde “militan/dayatmacı laiklik” uygulanıyor. Bizde başörtülü öğrenciler veya imam hatipliler bu laiklik yorumuna göre tehlikeli sayılıyor."

Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yüksek yargının verdiği kararlar ve yaptığı açıklamalarla ideolojik bir pozisyon aldığını, adeta muhalefet partisi gibi davrandığını ifade eden Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, bunu yargının kendini rejimin koruyucularından biri olarak görmesine bağlıyor.

Yargı, yasama ve yürütme ile birlikte üç erkten biri. Ama giderek siyasallaşıyor. Aldığı karar ve yaptığı açıklamalar ile adeta muhalefetin yerine geçiyor. Bunu sadece laiklik konusunda duyulan hassasiyete mi, yargının kendisine misyon yüklemesine mi bağlayacağız? Yargının siyasallaşmasından demokratik açılımın anayasal boyutlarına kadar birçok konuyu Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun ile konuştuk.

Röportaj: Murat Aksoy/Yeni Şafak

Türkiye'de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sürekli tartışılıyor. Neden?

Yargının, gerek siyasi iktidar karşısında, gerek diğer toplumsal güçler karşısında bağımsız ve tarafsız olması ve kararlarını sadece hukuk ve adaleti düşünerek serbestçe verebilmesi gerekiyor. Ancak Türkiye'de yargı bağımsızlığı, yargının diğer organlar karşısında tam hâkimiyeti gibi algılanıyor. Oysa hukuk devleti, devletin her üç organının da (yasama, yürütme, yargı) hukuka bağlı olmasını gerektirir. Bizde yasamanın hukuka yani Anayasa'ya bağlılığının müeyyidesi Anayasa yargısıdır; yürütmenin hukuka bağlılığının müeyyidesi de idari yargıdır. Ama yargının da hukuka bağlı olması lazım. Yargı ancak anayasanın ve kanunların kendisine verdiği ölçüde bu denetimi yapmalı. Bu denetim hiçbir zaman “yerindelik denetimi” biçimine dönüşmemeli. Hiçbir zaman ideolojik nitelik almamalı. Yargı bağımsızlığının çağrıştırdığı denetim, hukukilik denetimidir.

Nedir hukukilik denetimi?

Yani eğer bir kanundan bahsediyorsak, bu kanunun Anayasa'ya uygunluğudur. Bir idari işlemden söz ediyorsak kanunlara uygunluğudur. Anayasa yargısı olsun, idari yargı olsun, genel olarak yargı olsun, mevcut pozitif hukuk içinde karar vermek durumundadır. Eğer bunlar kendilerini bir misyon sahibi olarak görür, bir ideolojik çatışmanın aktörü olarak görerek karar verirlerse; o zaman evrensel kavramların anlamını altüst etmiş oluruz. O zaman ne yargı bağımsızlığı gerçek anlamını ifade eder, ne de kuvvetler ayrılığı.

Türkiye'de durum bu mudur?

Bir demokraside yargının hem bağımsızlığı hem de tarafsızlığı asıldır. Yargının bağımsızlığı da tarafsızlığının bir aracı olması itibari ile önemlidir. Yargının, yargı işlevini yerine getirmesi için tarafsız olması gerekir. Bu tarafsızlık, mutlaka siyasi iktidar, hükümet tarafından bozulmaz, ona karşı tarafsız olduğu gibi toplum içindeki diğer grup ve ideolojilere de tarafsız olması ve sadece adaletin hizmetinde olması gerekir. Daha geniş bir çerçeveden baktığımızda, Batı demokrasilerindeki pekçok kavramın Türkiye'de kullanıldığını ama Türkiye'de Batıdakilerden çok farklı anlamlarda kullanıldığını görürsünüz. Mesela laiklik. Bizde Batı'da evrensel anlamından çok farklı, âdeta “Türk tipi laiklik” olarak anlaşılıyor. Kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, siyasi parti hürriyeti, ifade hürriyeti farklı anlaşılıyor.

TÜRK İŞİ HUKUK OLMAZ

Batı ile Türkiye arasında geniş anlamda bir farktan söz ediyoruz demektir…

Evet. Temel anayasa konularının hepsinde “biz bize benzeriz” felsefesine uygun, kendimize göre anlam dünyaları yaratılmış. Bu durumun evrensel standartlardan ne kadar farklı olduğunu belgeleri ile ortaya koyduğumuzda, karşımıza “Türkiye'nin kendine özgü” olduğu iddia edilen şartlar ortaya konuyor.

Hukuk gibi evrensel bir alanda da mı “Türkiye'nin kendine özgü” şartları söz konusu...

Olmaması gerekir. Hukukun ve demokrasinin temel prensipleri evrenseldir. “Biz bize benzeriz” ya da “Türkiye'nin özel şartları” ifadelerini ben çocukluğumdan beri duyuyorum. Bu yaşıma geldim hâlâ duyuyorum. En son Yargıtay'ın adlî yıl açılışında Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, gene “Türkiye'nin özel şartları” deyimini kullandı. Demek ki, Türkiye'nin özel şartları daha özel.

YARGI İDEOLOJİK KARARLAR ALIYOR

Ne olabilir bu özel şartlar?

Bu şartları hukukla izah etmek mümkün değil. Hukuken kabul edilebilir bir iddia da değil. Belki bazı toplumsal kesimlerin psikolojisi ve elitlerin psikoloji ile ilgili bir durum. Osmanlı'dan gelen yenilgi ve küçülmeler ile açıklamak mümkün olabilir. Ancak bu durumun yarattığı zihniyet, elitler tarafından sürekli ve güçlü biçimde kullanılarak pekiştirilmiştir. Bunun nedeni de, kendi imtiyazlı konumlarını korumak istekleridir.

Yargının ideolojik davranmasına yol açan tehlike nedir?

Yargı, Cumhuriyet'in kurucu ideolojisini kendi algıladığı biçimde korumayı kendisine misyon olarak tanımlıyor. Bunun başında laiklik geliyor. Kurucu ideoloji, eğer lâik ve üniter bir cumhuriyetse buna marjinal gruplar dışında kimsenin itirazı yok. Önemli olan buna nasıl bir anlam vereceğiniz. Gerek 1961, gerekse 1982 Anayasa'sı döneminde AYM hak eksenli, birey eksenli değil, devlet eksenli ve ideolojik saikli kararlar vermiştir. Ama son dönemde verdiği üç karar bu yaklaşımın en tipik yansımalarıdır.

Nedir onlar?

367 kararı, Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinin değiştirilmesi ile ilgili iptal kararı ve AK Parti'nin kapatılması davasında verdiği karar. Bu üç kararda AYM, kendi anayasal yetkilerini aşmış ve yetki gaspında bulunmuştur. Batılı standartlarla uyumlu davranmamıştır. Danıştay ve Yargıtay'ın da ideolojik nitelikli kararlar verdiğini biliyoruz. Bütün bunlarda gördüğümüz şu; yargı devletin koruyucusu olmak misyonunu kendine şiar edinmektedir. Devleti her şeyden evvel halk korur. Yargının yapması gereken, hukuku, hukukun üstünlüğünü korumaktır. Dolayısıyla kendisinde bir misyon vehmederek, ideolojik bir çatışmanın bir aktörü haline gelirse en çok zararı yargının kendisi görür. Çünkü toplumun adalete olan güveni sarsılır.

Hükümet yargıda reform taslağı sorunları çözebilir mi?

Meselenin bir kısmı idari ve yasal değişikliklerle ilgilidir. Ve yargı reformu bunların büyük kısmını karşılıyor.

Bu düzenleme hükümetin kendine yargısını yaratma girişimi olarak yorumlanıyor. Katılıyor musunuz?

Ben sanmıyorum. Tasarlanan değişiklikler yargıyı daha bağımsız ve tarafsız hale getirme amacını taşıyor ve daha katılımcı bir model öngörülüyor. Bu algının nedeni de yine korku ve endişe.

Dünyaya bu kadar entegre olmaya çalışan AB üyesi bir ülkede şeriat nasıl korku objesi olabilir?

Ben de bunu anlamıyorum. Galiba burada sıkıntı laikliğin yorumundan kaynaklanıyor. Evrensel bir laiklik yorumunu uygulayamadığımız için yüksek yargı, Silahlı Kuvvetler, bürokrasi gibi vesayetçi kurumlar kendilerine misyon biçiyorlar. Bunlar kendilerine koruyucu kalkan ve uyanık bekçi rolünü biçiyorlar.

BİZDEKİ 'MİLİTAN/DAYATMACI' LAİKLİK

Nedir Türkiye'nin laiklik algısı?

Türkiye'de laiklik, pozitivist ideoloji biçiminde tanımlanıyor. Oysa laiklik Batı demokrasilerinde, devletin dinler karşısında tarafsızlığı, bütün din, mezhep ve hatta dinsizlere eşit mesafede olması, din ve mezhep temelinde ayrım yapmaması, din ve devlet kurumlarının birbirinden ayrı olmasıdır. Aslında bu laikliğin evrensel tanımıdır. Oysa bizde “militan/dayatmacı laiklik” uygulanıyor. Bizde başörtülü öğrenciler veya imam hatipliler bu laiklik yorumuna göre tehlikeli sayılıyor. Eğer evrensel bir laiklik yorumu benimsersek, o zaman ne yargının uyanık bekçi olmasına gerek kalır ne silahlı kuvvetlerin. Bu durum takdir edersiniz ki, Batılı demokrasilerde görebileceğiniz bir şey değil.

Bu korku ve endişeler nasıl giderilir?

Zamanla ve sabırla. Ama burada hükümet sembolik adımlar atabilir. Mesela zorunlu din dersi kaldırılarak bu sürece olumlu bir katkı yapabilir hükümet.

Açılıma anayasal tek engel 66. maddedir

Demokratik açılım konusuna gelelim. Habur'daki uygulamlarda hukuki ihlal var mı?

Etkin pişmanlık hükümlerine uyulmadığı yolundaki eleştirilere katılmıyorum. TCK'nın etkin pişmanlığı düzenleyen 221. maddesi kendiliğinden teslim olanlar için bir pişmanlık bildirimi ve örgüt hakkında bilgi verme şartı aramıyor. Bu maddenin ikinci fıkrası kendiliğinden teslim olanları değil, yakalananları düzenliyor. Orada pişmanlık bildirimi ve örgüt hakkında bilgi verme şartı var.

Süreç nasıl yönetiliyor?

25 yıldır süren ve 40 bin insanın canına mal olan bir sorundan bahsediyoruz. Bunun yaralarının bir günde sarılması mümkün değil. PKK'da dahil olmak üzere DTP, AK Parti, CHP ve MHP'de sürecin hassasiyetine uygun davranmalı.

Sürecin önünde anayasal engeller nedir?

Şu anda mevcut Anayasa'da görünen tek engel, vatandaşlık tanımını düzenleyen 66. maddedir. Bu madde ile ilgili olarak bir Anayasa değişikliği gerekiyor. Ancak bu, kısa ya da orta vadede değil, uzun vadede yapılabilecek bir düzenleme. Burada yapılacak düzenleme anayasal vatandaşlık tanımını vurgulayacak ve etnisite çağrışımını ortadan kaldıracak şekilde olabilir.

Onun dışında…

Fazla bir problem görünmüyor.

Muhalefet ısrarla bu süreci bölünme olarak tanımlıyor…

Muhalefet sanki Türkiye'de hiçbir şey olmamış, 25 yıl düşük yoğunluklu savaş yaşanmamış, 40 bin insan ölmemiş, Kürt sorunu yokmuş gibi davranıyor. Sanki 25 yıldır her şey güllük gülistanlıktı da, açılımla birlikte mi ayrışma ve bölünme süreci başladı? Açılımı eleştirenler, onun alternatiflerini de ortaya koymak zorundadırlar. Acaba bu alternatif, “son teröristin etkisiz kılınması” mıdır? Bu açılım projesi başarıya ulaşırsa, bunun sonucu ayrışma veya bölünme değil, bütünleşme projesi olduğu görülecektir

Anadilde eğitim ve seçmeli Kürtçe seçmelik ders konusuna gelelim…

Burada sıkıntı olan konu 42. maddenin anlamında ihtilaf yaşanması. Anadilde eğitim nedir? 42. madde'ye göre, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Türkçe'den başka dil anadil olarak okutulamaz ve öğretilemez. Bence bu madde Kürtçe ya da başka bir dilin devlet okullarında seçimlik dil olarak okutulmasına engel değil. Anadil olarak olarak okutulamazdan maksat, temel eğitim dili olarak okutulmamasıdır. Yoksa seçimlik bir dersin okutulmasına mevcut 42. maddenin engel olduğunu sanmıyorum.

Anadilde eğitime 42. Madde engel yani…

Evet. Bu açık. Ama şu gerçeği de ortaya koymak lazım. Kürtçe anadilde temel eğitim, Kürtler için de yararlı ve rasyonel midir? Bence hayır. Çünkü onlar Türkiye'de ve büyük çoğunlukla Türkçe konuşulan bir ülkede iş arayacaklardır. Türkçe'ye hakim olmamaları, kendileri için büyük güçlükler yaratacaktır.

YARSAV üyeleri siyasete girmeli

Hakim ve savcıların örgütlendiği YARSAV hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hakim ve savcıların meslekî menfaatlerini savunmak için kurulan YARSAV, şu anda yargı içinde en ideolojik ve en sert muhalefeti yapan örgüt olarak karşımızda duruyor. Bir muhalefet partisi gibi davranıyor. Buna yasal engel var mı yok mu bilmiyorum ama hakim ve savcıların, siyasî taraf gibi açıklamalar yapmaları yargı etiği açısından doğru değil. Siyaseti bu kadar seviyorlarsa, istifa edip siyasete girsinler.

Yargının siyasallaşması tehlikeli

Yüksek yargı AK Parti'ye karşı bir blok mu oluşturuyor, muhalefet mi yapıyor?

Evet, yargının aldığı kararlara, yaptığı açıklamalara bakınca bunun bir tür muhalefet olduğunu düşünmemek elde değil. Özellikle yüksek yargının birey ile devlet karşı karşıya geldiğinde devletten yana bir tutum aldığı ötedenberi bilinen bir gerçek ama, bu tür kararlar AK Parti dönemi ile birlikte daha belirgin hale gelmiştir. Özellikle 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme geldiğinde bu yaklaşım had safhaya ulaşmıştır. Kabul etmek lazım ki, bu AK Parti'ye karşı ideolojik eksenli bir muhalefetten başka bir şey değildir. Daha önce andığımız üç mahkeme kararı ve yüksek yargıdan çıkan başka kararlardan anlıyoruz ki, yüksek yargı, laiklik algısı nedeniyle kendini bir taraf ve aktör olarak ortaya koyuyor.

Nedir laiklik konusunda duyulan korkunun kaynağı?

Gündelik hayatta İslami görünürlüğün artması, bazı yerel yönetimlerin mesela içki konusundaki uygulama girişimleri bu endişe ve korkuyu beslemiş olabilir. Ama bunlar istisnai ve yerel uygulamalardır. Ben bu endişe ve korkunun kaynağının temelinde önyargıların olduğunu düşünüyorum. Bu önyargılar bu küçük olaylarla beslenince korku büyüyor.

H2007'den hemen sonrada, kapatma davası geldi…

Evet. AK Parti'ye açılan kapatma davasının bir anlamda temelini teşkil eden Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinin değişikliği ile ilgili düzenleme, AYM'den dönmüştür. Yine kapatma davası için ileri sürülen 400'ün üzerindeki iddiadan ancak 20 küsuru mahkeme tarafından ciddiye alınmıştır. Aslında kapatma davası da bu paranoyanın bir delili niteliğindedir. AK Parti kapatılmamıştır ama, 11 üyenin 10'u Parti'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu konusunda uzlaşmışlardır. Bu endişe vericidir. Ve bu her an yeni bir davayı tetikleyebilir. Bu, ancak bize özgü bir laiklik yorumu ile açıklanabilir. Evrensel bir laiklik yorumu ile değil.

Çağla Şıkel, bebeği Kuzey, 40 günlük olunca mevlit okutup yemek verecek
08 Aralık 2009 Çağla Şıkel, bebeği Kuzey'in 40 günlük olmasını heyecanla bekliyor. Sabah gazetesinin haberine göre; hazırlıklara başlayan ünlü manken, önümüzdeki günlerde sanatçı dostlarını eve davet edip geleneklere uygun şekilde mevlit okutarak, yemek verecek.
netgazete

ÜNLÜ HIRİSTİYAN BLOGCU MÜSLÜMAN OLDU
11 Aralık 2009
En ünlü Hıristiyan blogunun sahibi, sürekli İslam’ı eleştirmek için yazdığı blogunda sonunda İslam’a girdiğini ilan etti.
Ebedi Hayat isimli blogu kuran ve yazılarıyla sürekli İslam’a saldıran Mandolina İslam’la şereflendi. Ünlü blogun sahibi bundan önce yazdığı tüm yazıları askıya alarak neden İslam’a girdiğini açıkladı. Mısriyyun gazetesinin kendisini arayarak haberin doğruluğunu tekit ettiği blogcu “Maddi nimetleri kaybeden anlar. Manevi nimetleri ise ancak sahip olanlar anlayabilir” dedi.

En ünlü Hıristiyan blogun sahibi internet üzerinden İslam’a girdiğini ilan etti. Daima İslam’ı eleştirdiği blogunda bu sefer Müslüman olduğunu yazan Mandolina isimli blogcu bir buçuk yıldır iç çatışma yaşadığını ve bu çatışmanın doğru yolu bulmasıyla sona erdiğini ifade etti.

Blogcu Mandolina geçtiğimiz Pazar günü “Ebedi Hayat” isimli blogunda bundan önce İslam’a saldırmak için yazdığı tüm konuları askıya alarak İslam’a girmesinin sebeplerini açıkladı.

Mandolina blogunda şöyle dedi; “Orada bilinen hikmetli bir söz vardır: Sağlık, sağlığı yerinde olanların başında bir taçtır. Bunu hastalardan başkası göremez. Bu, doğal bir şey. Sağlık, çocuk, para ve bunun gibi bedensel; hissedilen nimetlere sahip olduğumuzda onları ancak kaybedersek fark ederiz.

Ancak ruhsal ve zihinsel nimetleri ancak sahip olanlar bilebilir. Subhanallah; hidayet nimetini Allah’ın hidayet verdiği kimseden başkası bilemez. Akıl nimetini de Allah’ın akıl verdiği kimseden başkası, ilim nimetini Allah’ın ilim verdiğinden başkası bilemez.

İslam nimetini de aynı şekilde Allah’ın kendisine nasip ettiği kimseden başkası bilmez.

11 gün önce İslam’a girdim. (Pazar günü sabah ezanı vakti karar verdim ve şehadet getirdim).

O günden beri “elhamdulillah” kelimesinin başka anlamlarını idrak ettim. Bu sözü tekrar ettikçe ruhumla beraber göğe çıktığını hissettim.

Önceden de elhamdulillah diyordum. O zaman bu sözü dediğimde aklıma para, sağlık, aile, ev gibi maddi nimetler aklıma geliyordu. Ancak şimdi bu sözün hidayete erenlerin dışındakilerin hissemedeyeceği manevi anlamlarını fark ediyorum.

Öyle bir dönemden geçtim ki halim, çok soğuk ve kapkaranlık bir gecede dalgalarla dolu bir denizin ortasına düşmüş, nereye gideceğini bilmeyen, kendisini kurtarmaya çalışan bir insan bulunduğunu müjdeleyecek bir ışık dahi göremeyen kişi gibiydi. Umutsuzluğun zirvesinde Allah seni kurtarmak için nimette bulunuyor. İşte o vakit sadece iki kelime söylüyorsunuz: Elhamdulillah.

O vakit hayatınız sadece iki kelimeye denk geliyor. O iki kelimenin büyüklüğünü insanlar keşke bilseydi.”

Mandolina açıklamalarına şöyle devam etti: “Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden Resulullah ve Mesih de Allah’ın resulü. O bir insan. Lahut ya da Allah’ın yerdeki görüntüsü değil. Haşa, Allah bize görünmek için bir cesede bürünecek değildir. Bu zayıflıktır. Oysa Allah güçlüdür, kudret sahibidir. İstediğini yapmak için vücuda gelmeye ihtiyacı yoktur. Aksine bir şeyin olmasını istediğinde “ol” demesi yeterlidir. Allah tüm insanları cennete sokmak isterse bunu yapmaktan aciz kalmaz. Tüm insanları helak etmek isterse de onun istediğine kimse karşı koyamaz. O zaman O Kuddüs olduğu halde neden vücuda gelsin! O insanla karışmaz. Vücut şekli almaz. Bu, özetle benim imanım. O öyle bir iman ki aklım onu kabul etti. Gönlüm onda sekinet buldu. Ben değersiz bir varlıkken beni hidayete erdiren Allah’a hamdolsun. Ben karanlıktayken yolumun karanlığını aydınlattı, kaybolmuşken yolu gösterdi.”
Timetürk

İNGİLİZ SARHOŞLARA KÖTÜ HABER
31 Aralık 2009
Yeni yılda aşırı alkol kullanımının Birleşik Krallık'ta Milli Sağlık Sistemine (NHS) 23 milyon sterline mal olabileceği belirtilirken, hastaneye getirilen sarhoşlardan 532 sterlin tedavi parası alınması tavsiye edildi.
"Policy Exchange" adlı düşünce kuruluşunun raporunda, ülkede alkol kullanımının halk sağlığı açısından "salgın" oluşturacak seviyeye ulaştığı belirtildi.

Raporda, alkolün vatandaşlara parasız sağlık hizmeti sunan NHS'ye doğrudan maliyetinin yılda yaklaşık 3 milyar sterlin olduğu, son 10 yılda alkol zehirlenmesinden hastaneye kaldırılanların sayısının iki katına çıktığı belirtildi.

Düşünce kuruluşunun sağlık birimi başkanı Henry Featherstone, alkollü olduğu halde hastaneye kaldırılanların masraflarının NHS tarafından değil, bizzat alkolikler tarafından karşılanmasını önerdiklerini söyledi.

Featherstone, akut alkol zehirlenmesinden hastaneye kaldırılanlardan NHS'nin tarifesi olan 532 sterlin alınması gerektiğini belirtti. haber10

Musevi Psikolog kadın, 61 yaşında Müslüman oldu
13 Ocak 2010 İsrail uyruklu Alman vatandaşı Ortodoks Musevi Psikolog Doktor Anters Geb Radojcic, 11 yıldır yaşadığı Manavgat'ta Müslüman oldu. 2009 yılında 20 ihtida töreniyle rekor kıran Manavgat Müftülüğü'nde 2010 yılının ilk ihtida töreni İsrail uyruklu Alman vatandaşı Anters Geb Radojcic (61) için düzenlendi. Fatma ismini alan Radojcic öldüğü zaman 11 yıldır hayatını paylaştığı, Haziran ayında vefat eden eşi Barış Türker'in yanına defnedilmek istedi.
Antalya'nın Manavgat ilçesinde 11 yıldır yaşayan, Alman anne ile İsrailli Müslüman babanın kızı olan İsrail uyruklu Alman vatandaşı Ortodoks Musevi Psikolog Doktor Anters Geb Radojcic, Müslüman oldu. Manavgat Müftülüğü'nde yapılan İhtida (Din Değiştirme) töreninde Kelime-i Şehadet getiren Anters Geb Radojcic, Fatma adını aldı. İhtida töreninde Manavgat Müftüsü Halil Taş, vaize Fedan Taş, Manavgat Belediyesi Yeminli Tercümanı Gülsüm Tezol ve belediye din görevlisi Nurettin İnal hazır bulundu. Müftü Halil Taş, İslam dinini seçen Psikolog Doktor Radojcic'e Almanca Kur'an ile İslam İlmihali kitabını hediye etti.
Almanya'da dünyaya gelen Anters Radojcic, anne ve babasının ayrılması üzerine babasıyla İsrail'de yaşamaya başladığını, babasının erken ölmesi nedeniyle tekrar Almanya'ya döndüğünü söyledi.
Almanya'da psikolog olarak görev yaptıktan sonra emekli olduğunu anlatan Anters Radojcic, şöyle konuştu: "Almanya'da mutlu bir yaşantım ve üç kızım vardı. 12 yıl önce eşimi ve kızlarımdan birini trafik kazasında kaybettim. Bu acıyı unutmak amacıyla Türkiye'ye geldim. Bu sırada bir arkadaşını ziyaret için Manavgat'a gelen ve benim gibi eşinden ayrı emekli olan Barış Türker ile tanıştım. Barış bana her konuda destek oldu ve 11 yıl boyunca Manavgat'ta birlikte bir hayat paylaştık. Hastalandı ve altı ay yatalak yaşadıktan sonra 15 Haziran 2009 tarihinde öldü ve Kavaklı Mezarlığında toprağa verdik. Müslüman komşularımın yakın ilgi, sevgisi ve içten davranışı İslam dinini araştırmama vesile oldu. Beş yıldır düzenli bir şekilde Almanca Kur'an okuyordum. Kaybettiğim sevdiklerime yeniden kavuşmayı İslam'da öldükten sonra yeniden dirilmeyle öğrendim. Yeniden dirilmeyle moral buldum. Sürekli dua ettiğim Rabbime yöneldim ve Müslüman olmaya karar verdim." netgazete

'Karma Okullar Daha Başarısız'
16 Ocak 2010
Türkiye'de karma eğitimin yaygınlaşmasında 28 Şubattan sonra alınan kararların ciddi katkısı olmuştu.

Milliyet Gazetesi'nden Mehveş Evin, The Times'te okuduğu bir yazıya atıf yaparak karma eğitimin başarısız olduğuna dikkat çekti. İşte o yazı...

Karma okullar daha başarısız

Bir kesimi yerinden hoplatacak bir sonuç, biliyorum! Kız çocuklarıyla erkeklerin birlikte okumasını savunan, genç insanların sağlıklı gelişimi için karma eğitim modelinin şart olduğunu düşünen herkesi şaşırtacak bir yazıya rastladım.

İngiliz The Times'da yayınlanan habere göre, kız ve erkek okullarının başarı oranı, karma eğitim yapan okullara göre daha yüksek.

Karşılaştırma, İngiltere'de liseyi tamamlama sınavı olan A level ve GCSE sonuçlarına bakarak yapılmış. A level, bizim üniversite sınavına tekabül ediyor denebilir, çünkü öğrenciler bu sınavda aldıkları puanla üniversitelere başvuruyor.

Bu listeye göre ilk üçe giren okulların hepsi özel! St. Paul's Girls School'un birinci, Perse School for Girls'ün ikinci olması, özel kız okullarının fark attığının da kanıtı. Genel olarak kızların başarısı göze çarpıyor: İlk 50'ye giren liseden, 27'si kız, 14'ü erkek okulu. Sadece yedi tanesi karma eğitim yapıyor!

Anlayacağınız, Türkiye'de çağdaşlığın gereği olarak düşünülen karma okul, belki de sanıldığı kadar başarılı bir model değil.

Peki bizim okullarımızın kaç tanesi karma, kaç tanesi sadece erkek veya kız okulu? Milli Eğitim'in Strateji Geliştirme Başkanlığı'na danıştım, böyle bir çalışma yokmuş. Okullar sadece genel, özel ve meslek lisesi olarak sınıflandırılıyor. Ayrıca adı kız veya erkek lisesi olan pek çok okul, karma eğitime geçti. Dershanelerin ise karma eğitim vermesi zorunlu.

Ancak bizde kızlarla erkeklerin ayrı okullarda okuması, muhafazakarlığın bir göstergesi olarak görüldüğü için konuyu tartışmak bile başlı başına sorun. (..)

Ortaöğretimdeki kız öğrenci sayısının erkeklerden daha düşük olduğu, kız okutmanın pek çok aile için sorun olduğu ülkemizde, belki de bazı önyargıları bir kenara bırakmakta fayda var.

Eğer amaç, daha fazla kız çocuğunun okuması, üniversiteye girmesi ve kendi ayaklarının üzerinde durmasını sağlamak... Ve yerlerde sürünen ÖSS başarı grafiğini yükseltmenin bir çaresini bulmaksa...

Karma eğitimin artısını eksisini yeniden gözden geçirmekte belki de fayda var.

Her şey aynı kızlar yok!

Avustralya'dan ABD'ye, karma okullarla ilgili pek çok araştırma yapıldı. ABD'de 2008 yılında Stetson Üniversitesi'nin yürüttüğü dört yıllık pilot araştırmanın sonuçları çarpıcı: Karma okulda okuyan erkeklerin yüzde 55'i sınavı başarıyla verdi. Buna karşılık sadece erkeklerin okuduğu okulda, aynı sınavdaki başarı oranı yüzde 85'ti. Üstelik demografik yapı, sınıftaki öğrenci sayısı ve müfredat bakımından iki okul tamamen birbirinin aynıydı!

Coni'nin silahında İncil'den mesaj var
20 Ocak 2010
Anadolu Haber
Irak ve Afganistan'daki ABD ordusunun kullandığı tüfeklerin nişangahlarına İncil'den dua şifreleri kazındığı ortaya çıktı

Eski ABD Başkanı George Bush'un, bir konuşmada Irak'tan söz ederken ağzından kaçırdığı "Haçlı Seferi" tartışması Irak ve Afganistan'da kullanılan gizemli silahlardan dolayı yeniden gündeme geldi. ABC televizyonu, bu ülkelerde ABD askerlerinin kullandığı silahların üzerinde İncil şifreleri olduğunu ortaya çıkardı.

Bu resmen Bir Haçlı Seferidir!

Amerikan ordusunun silahlarında İncil'den ayetler yazılı... Üretici firma Trijicon'un Irak ve Afganistan'da kullanılan silahlara İncil'den ayet şifreleri yerleştirdiği belirlendi. Tüfeklerin nişangahlarına '2COR4:6' veya 'JN8:12' gibi değişik rakam ve harfler kazılı olduğunu saptayan Amerikan ABC Televizyonu, bu silahlarla Irak ve Afgan askerlerine de eğitim verdiğini belirtti.

Rakam ve harflerin peşine düşen ABC, bunların İncil'deki bazı dua veya pasajların bulunduğu sayfa ve bölümleri gösteren 'şifreler' olduğunu ortaya çıkardı. Tüfeğin nişangahında yazılı olan '2COR4:6', İncil'in 'İkinci Korintliler 4:6' bölümünü işaret ediyor. İncil'in bu bölümünde 'Karanlığı aydınlatan ışığı veren Tanrı, yüceliğini İsa'nın şahsında göstermek için yüreklerimizi de aydınlattı' yazıyor.

Bir başka grup tüfeğin üzerinde ise 'JN8:12' şifreleri bulunuyor. Bu da 'Yeniden Doğuş Bölümü'nü gösteriyor. Burada 'Ben dünyanın ışığıyım. Beni takip edenler asla karanlıkta yürümeyecekler, hayatın ışığıyla donanacaklar' ifadesi kullanılıyor.

ABD askerlerinden bazılarının, silahlar üzerindeki İncil referanslarının, Taliban tarafından aleyhte propaganda olarak kullanılmasından' endişe ettiği iddia edildi.Taliban'ın dahi farkettiği bu hadisede gösteriyor ki Amerika ve müttefiklerinin İlam dünyasına karşı giriştiği işgal hareketlerinin tümü Haçlı Seferi niteliğini taşıaktadır.

Silahları üreten şirketin yöneticisi ise, BBC'ye yaptığı açıklamada, amaçlarının "Amerikan askerlerine terörle savaşta yüksek kaliteli silahlar sağlamak" olduğunu, "inançları doğrultusunda 20 yıldır bu silahlar üzerine İncil'den ayet numaraları koyduklarını" söyledi.

Şirketin internet sitesinde ise, "Amerikan halkının iyiliğinin İncil'deki standartlara bağlı olduğu" iddia edildi.

Amerikan Ordu Sözcülüğü harf ve rakamların İncil'e gönderme yaptığından haberdar olmadıklarını savundu.

Fransa'da Katolik kilisesi, çarşaf yasağına karşı çıktı
Fransız Kardinal Andre Armand, "vatandaş olarak, cumhuriyetin insanların nasıl giyinip giyinmeyeceğine karışmasına sıcak bakmadığını" ifade etti. Katolik Kilisesinin Müslümanlarla ilişkisinden sorumlu Rahip Christophe Rocou da, "yasa çıkartılarak, çarşafın yasaklanmasına karşı olduğunu" s öyledi. Rahip, "yasa çıkartmanın bu konuda hiçbir sorunu çözmeyeceğini" de sözlerine ekledi. 22.01.2010 PARİS netgazete

Uludağ'da kar üstünde namaz kıldılar
Önde gelen kış turizm merkezlerinden Uludağ'da Cuma Namazı için Hacı Mehmet Yazıcı Camii kapasitesi yeterli gelmeyince soğuk havaya rağmen tatilciler kar üzerinde namaz kıldı. 29.01.2010 BURSA netgazete

31 Ocak 2010
Mevlana okuyan Seray Sever Umre'ye gitmeye hazırlanıyor

Yasemin Yalçın ile birlikte Avrupa'nın Yolları Taştan isimli bir dizi yaptınız geçmişte. O dizide bir Avrupa Birliği görevlisini canlandırıyordunuz. Sizce Türkiye Avrupa Birliği'ne girmeli mi?
Şu ara girmemeli diye düşünüyorum. Ekonomik olarak bakarsanız Avrupa büyük sorunlar yaşıyor ve bu dönemde girmememizin iyi olacağını düşünüyorum. Ülkeler çok ciddi çözülmeler yaşıyor. Biz şu anda son derece iyi durumdayız. Orada bir ülkenin yaşadığı sorun diğerlerini de etkiliyor. İleriki senelerde Türkiye'nin bulunduğu konumun değerinin daha iyi anlaşılacağı inancındayım. Bir sürü dil ve dinden insanı bir arada yaşatmış bir kökten geliyoruz. Biz Araplara da, Avrupa'ya da, ABD'ye de yakınız.

Davos'ta yaşanan “one minute” krizi için ne düşünüyorsunuz?
One minute'ü çok destekliyorum. Gurur duydum. Hükümet her yaptığında haklı mı? Hayır, değil, ama bir şeyler deniyorlar. Rusya'dan kaynak bulmaya çalışıyor, başka yerlerden bir şeyler getiriyorlar. Sonuçta bir şeyler yapıyorlar.

Mevlana'yı okumaya başlamışsınız galiba…
Son iki yıldır okuyorum ve aşka düştüm, belki ihtiyacım da vardı. Hayatımın çok önemli bir yerinde artık Mevlana.
Ali Abaday/ ntvmsnbc

İngiltere'de alkole de zararlıdır etiketi geliyor
2007 yılında hükümetin çıkardığı gönüllü bir sistemle, alkollü içeceklerin sadece yüzde 15'inde "uyarıcı ve alkolün zararlarının anlatıldığı etiketler" kullanılıyor. Bu etiketlerde, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı günde aşmaması gereken içki tüketim miktarı ve hamile kadınlar ile bazı hastalıklara sahip kişilerin "içki tüketimine dikkat etmesi" yönünde uyarıcı ifadeler yer alıyor. 15.02.2010 LONDRA netgazete

"Hollanda ordusu, eşcinsel askerler yüzünden Srebrenitza katliamını engelleyemedi"
19 Mart 2010
Amerikalı emekli bir general, "1995 yılındaki Srebrenitza katliamına o sırada bölgeyi korumakla yükümlü olan Hollandalı BM barış gücü birliğinin seyirci kalmasını birliğin zayıflığına bağlarken, bunun nedeninin ise kısmen, 'birlikte eşcinsel askerlerin bulunması' olduğunu" öne sürdü. habertürk

Kibariye ve Safiye Soyman Umreye gitti
24.03.2010
Ünlü sanatçılar Kibariye ve Safiye Soyman, umre ziyareti için Suudi Arabistan'a gitti.

Özel bir tur şirketinin organizasyonuyla umre ziyareti için eşi Ali Küçükbalçık ile Medine'ye hareket eden Kibariye, Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada, ''Çocukluğumdan beri duygularım değişmemiştir. Ben anamın evinde Kibariye olmadan önce de inançlıydım. Bu Allah yoludur, tartışılmaz, yaşanır.
Bunu da Allah bugüne nasip etmiş. Çok mutluyum, çok önemli bir yere gidiyorum. Allah'ın yoluna gidiyorum. Karı koca bu bizim isteğimizdi, Allah kabul etsin'' dedi.
Safiye Soyman da hareketinden önce yaptığı açıklamada, ilk defa kutsal topraklara gideceğini belirterek, ''Umre sünnet, inşallah hacı olmak da kısmet olur. Benim babam üç kere hacca gitti. Ben bir hoca kızıyım, Allah şimdi kısmet etti. Bugün sabah ezanı okunurken çok duygulandım. Kendimi Kabe'de hissettim. İnşallah geldiğim zaman kısmet olursa namazımı da kılacağım. Allah kabul etsin'' diye konuştu.
gazeteport

Seks konulu talk show halkı kızdırdı
Gürcistan'da hükümet yanlısı İmedi televizyonunun yayımladığı seks konulu bir talk show, halkı kızdırdı.
28 Mart 2010
Bir grup öğrenci, İmedi televizyon binasının önünde toplanıp, "sapık" olarak nitelendirdikleri programın yayından kaldırılmasını istedi.

Ortodoks Aileler Birliği adlı Ortodox baskı grubu ise İmedi'ye bir protesto mektubu yollayarak, programın yayından kaldırılmasını ve sunucu Şorena Begaşvili'nin halktan özür dilemesini istedi.

Birliğin Başkan Yardımcısı Avtandil Ungiadze, "Bu tip ahlaksızlık propagandaları dini hassasiyetimiz açısından kabul edilemez birşey, bu bizim geleneksel Hristiyan değerlerimize ters düşüyor" dedi.
habertürk

İtalyan Bakan: "Peçeli kadına hapsi kabul etmem"
İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini, merkez sağ hükümetin koalisyon ortağı Kuzey Birliği Partisi (KBP) tarafından peçeyi yasaklama amacıyla hazırlanan yasa tasarısında hapis cezası öngörülmesini doğru bulmadığını belirterek, "Peçe takan kadına hapis cezası verilmesi kabul edilebilir bir şey değildir" dedi. 09.04.2010 ROMA netgazete

4 Nisan 2010
Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine bu yıl CHP lideri Baykal da katılıdı
AK Parti'ye açılan kapatma davasının delilleri arasındaki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine bu yıl CHP lideri Baykal da katılıdı..

Anamuhalefet lideri Deniz Baykal, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde Haliç Kongre Merkezi'ndeki kutlamaya katılıyor.. Baykal, törende Hz. Muhammed (SAV) ile ilgili bir konuşma yapıyor..

'İlk defa bir Kutlu Doğum Haftası etkinliğine katılıyorum' diyen Baykal, 'Millet olarak ortak değerlerimize sahiplenmeliyiz. Ülke olarak buna ihtiyacımız var. Bize de düşen görevler olduğunu düşünürek Diyanet İşleri Başkanımızın davetine cevap verdim' dedi..

Programda Diyanet işleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik de birer konuşma yaptı..

Daha sonra kürsüye çıkan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, konuşmasında sık sık ayetlerden ve hadislerden alıntılar yaparak, Hz. Muhammed'in 'beni taklit etmeyin beni anlayın' sözünü hatırlattı..

İslam dininde istişarenin şart olduğunun altını çizen CHP lideri Baykal, 'Bu istişare ister toplum hayatın da isterse de Meclis'lerde olsun şarttır. İş bilene verilmelidir, eşe dosta verilmemelidir' dedi.
aktifhaber

Peygamper sevgisi 10 bin kişi topladı

Erdemli Kaymakamı İbrahim Özefe, Türk milletinin Peygamber sevgisini hep zirvelerde yaşadığını söyledi.
18.04.2010
Erdemli Müftülüğü'nün Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Talat Göktepe Çamlığı'nda düzenlediği programa yaklaşık 10 bin kişi katıldı.

Kaymakam İbrahim Özefe, Türk milletinin özünü ve değerlerini yaşatan Erdemli halkının ve yörüklerin, burada toplanarak Peygamber'e olan sevgilerini ifade ettiklerini ifade etti.

Özefe, "Erdemli'ye geldiğim günden bu yana şunu gördüm ki vatan, bayrak, milli ve manevi değerler deyince hele özellikle de Peygamber sevgisi deyince Erdemli halkı tek yürek ve tek yumruk oluyor. Bundan dolayı şükranlarımı bir kez daha ifade ediyor, bu sevginin ebediyete kadar süreceğini buradan ilan ediyor, tüm Erdemli halkının Kutlu Doğum haftası'nı kutluyorum.'' dedi.

Erdemli Müftüsü Mustafa Topal ise, ''Erdemlililer Peygamber sevgisi için çamlığa koştu. Konya Büyükşehir Belediyesi Mehter Takımı vermiş olduğu konserle tarihe bir gezinti yaptırdı. Biz tarihimizle gurur duyuyor, şeref duyuyoruz. Erdemli'mize böyle bir hava yaşatmaktan da mutlu olduk." diye konuştu.

Konuşmaların ardından TRT İlahi Grubu ile Erdemli Müftülüğü ilahi grupları ilahiler söylerken, Erdemli merkez olmak üzere belde belediyeleri kurdukları çadırlarda halka sıkma, ayran ile hurma ve zemzem suyu ikramında bulundu.

Özel firmalar ise hazırladıkları pilavları halka ikram etti.
TIMETURK

"Her Biji Muhammed"*
Kürtçe mevlitde "Her biji Muhammed" pankartları açıldı. Hamas, Diyarbakır'da mesaj verdi: 'Zafer yakındır'
18 Nisan 2010

Diyarbakır'da Hz. Muhammed için ikincisi düzenlenen Kutlu Doğum Kürtçe Mevlidi'ne binlerce kişi katıldı. Siyasi partilerin mitinglerine gölgede bırakın haremlik selamlık mevlitte Hamas militanları, Gazze saldırısında enkaz altında çıkartılan ve üzerinde Arapça 'Zafer yakındır' bayrağı hediye edildi. Mevlitde "Her biji Muhammed" (Çok yaşa Muhammed) pankartları açıldı.

Diyarbakır'da Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde "Peygamber Sevdalıları Platformu" adı altında birleşen Mustazaf-Der ve İkra-der gibi 9 İslami dernek ikinci Kürtçe mevlit düzenledi. İstasyon Meydanı'nda düzenlenen mevlide binlerce kişi katıldı. Polis noktasında arandıktan sonra alana geçen kadın ve erkekler ayrı ayrı saflarda durdu. Ellerinde Filistin bayraklarını taşıyan vatandaşlar sık sık tekbir ve salâvat getirdi. Kuran-ı Kerim'in okunmasından sonra Kürtçe mevlit okundu. Daha sonra küçük çocuklardan oluşan koro Kürtçe ilahiler okuyunca bazı vatandaşlar gözyaşını tutamazken, bazıları ise zikir yaptı.

Bölge halkının büyük ilgi gösterdiği mevlit siyasi partilerin mitinglerine gölgede bıraktı. Alanda yer kalmaması üzerine ezilme tehlikesine karşı uyarılar Kürtçe yapıldı. Bazı İslami yazar ve alimlerin konuşma yaptığı mitingde, Kürtçe "Her Biji Muhammed" (Çok yaşa Muhammed) pankartı dikkat çekti.

HAMAS MESAJI
Haremlik selamlık mevlitte yapılan anonslarda katılımın 380 bin kişi olarak açıklandı. "Kahrolsun İsrail, kahrolsun Siyonizm" sloganları atılırken, Hamas militanları teşekkür hediyesi olarak Filistin bayrağı gönderdi. İsrail'in Gazze saldırısındaki bir enkazdan çıkarılan ve Hamas militanlarının üzerinde Arapça "Allah'ın izniyle zafer yakındır. Diyarbakır'daki Müslüman kardeşlerimize selam olsun" yazdığı bayrak, sahnede vatandaşlara "Zalimlere karşı savaşan İslam yiğitlerini hediyesi bu" şeklinde tanıtılınca binlerce kişi tekbir getirdi.

Kutlu Doğum Kürtçe Mevlidi'ni organize eden İkra-Der Diyarbakır Şube Başkanı Abdulgani Organ, alana gelen 380 bin kişinin 50 zikir matikle sayıldığını söyledi. Günler önce hazırlığı yapılan Peygamber mitingi öncesi 250 bin el ilanı basılmış, 190 eve ilahi CD'si ve 8 bin 500 afiş dağıtılmıştı.

* (Kürtçe, "Çok yaşa M.......d")
habertürk

GUNTER GRASS: 'BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINA ÇOK ÖFKELİYİM
21 Nisan 2010 10:27
Nobel'li yazar GÜnter Grass, 'Benim dinle hiç alakam yok ama başörtüsünü gericilik sayıp yasaklayanlara çok kızıyorum' dedi.

O ana kadar hiçbirimiz dinden, örtüden, laiklikten, inanç hürriyetinden söz açmamıştık ama Grass'm lafı buraya getirmesi, içinde dolaşıp durduğumuz ortak hikâyenin bütününe gayet uygun düşüyordu.

"Benim dinle hiçbir alakam yok. Ateistim" dedi Grass, "ve dindarlara gerici gibi bakanlar, başörtüsünü gericiliğin simgesi gibi gösterenler beni öfkelendiriyor. Fransa'da, Almanya'da, Türkiye'de laiklik adına bunu yapanlara kızıyorum. Benim anneannem de başını örterdi; belki de kendince dinsel bir inançtandı bilmiyorum. Ama ne fark eder. Başörtüsü yapay bir sorun; böyle yapay bir sorunla insanların üzerine gitmelerine sinirleniyorum."

Bunun üzerine Ahmet Altan, "Bu yapay soruna duyduğunuz öfke Türkiye'de çok geniş bir kesimi derinden etkileyecek" dedi ve oradan, sadece azınlıkların değil, çoğunluğun bile "ikinci sınıf vatandaş" muamelesi görebildiği bir düzenin tuhaflığını konuşmaya geçtik.
zaman

'Lâiklik' ne demekmiş, Almanya ders veriyor...
Fehmi KORU

Almanlar işi bizim kadar uzatmıyor, her soruna kısa sürede çözüm buluyorlar. Aşağı Saksonya eyaleti hükümetinde sosyal işler bakanlığına atanan Aygül Özkan'ın henüz "Tanrım adına" diye Almanca yemin edip koltuğuna oturmadan Focus dergisine verdiği, içinde 'türban', 'haç', 'dinî sembol' ve 'yasaklanmalı' sözcüklerinin geçtiği mülâkat fazla büyütülmedi.

Büyütülmedi, çünkü çiçeği burnunda bakan, 'haç' konusunda partisinin görüşleri hilâfına yasakçı bir görüş açıkladığı için derhal özür diledi. Zaten mülâkat henüz yayımlanmadan partisinin haberi olmuş ve bir parti sözcüsü dergiden 'haç' ile ilgili bölümün çıkartılmasını talep etmiş; dergi baskıya girdiği için o bölüm kalmış...

İlginçtir, yeni bakanın 'dinî sembol' saydıklarından 'başörtüsü/türban' yasakçılığına itiraz eden pek çıkmadı tartışmalarda; eyalet başbakanından başlayarak herkes Aygül Aksoy'u "Haç okullarda yasaklansın" dediği için ayıpladı... Başbakan Christian Wulff, "Hiç kimsenin Batılı değerlerin kaybolmaya yüz tuttuğu gibi bir endişesi olmasın" dedi sözgelimi. Alman hükümetinin göç ve uyumdan sorumlu devlet bakanı Maria Bölmer de 'Batılı değerlere' açıklık getiren şu açıklamayı yaptı: "Haç Almanya'da yüzyıllardır kullanılan bir sembol; geleneğimizin ve değerler sistemimizin bir parçasıdır o..."

Almanya'da doğmuş, büyümüş, eğitimini hep o ülkede almış Aygül Özkan 'lâiklik' kavramının Batı'da nasıl anlaşıldığını şimdi öğrenmiş oldu. Bakan olduktan sonra...

Filozoflar ve hukukçular nasıl tanımlarsa tanımlasın, Batı'da lâiklik, başka dinlere olduğundan daha fazla çoğunluğun dinine ve sembollerine sahip çıkmak olarak anlaşılıyor...

Çifte standart mı? Evet, çifte standart... Ayrımcılık mı? Evet, ayrımcılık... Var mı diyeceğiniz?

Yeni bakanın ağzından çıkan masum bir cümle yüzünden Almanya'da günlerden beri tartışılan 'dinî sembol' konusu, acaba aynı ülkede yaşayan ve kolları Türkiye'ye de uzanan 'lâikçi' tipleri nasıl etkilemiştir?

Unutmuşuz, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının dün açıklanan bir kararı o kolun ne kadar uzun olabildiğini ve Türkiye'ye nasıl yabancı bir gözle bakabildiğini bir kez daha hatırlattı. Almanya'da yaşayan ve Avrupa çapında bir kadın örgütünün başkanı olma iddiasındaki biri, Hayrünnisa Gül'ün 'first lady' haline gelmesinden sonra, hem onun hem de Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan'ın başörtülü olmalarını şikâyet konusu yapmış.

Bu hanımlar eşleriyle birlikte resmi gezilere katılıyor, davetler ve resepsiyonlarda yer alıyorlarmış... 'Kamusal alanda başörtüsü yasağı' kuralının onlar için de geçerli olması gerekirmiş...

Dün öğrendik; Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Nuri Yiğit, bir fiilin suç oluşturabilmesi için yasalarda 'suç' olarak nitelenmesi, o da yetmez, bir de cezasının bulunması gerektiğinden hareketle, şikâyete takipsizlik kararı vermiş...

'Tarihî bir karar' deniyor, pek çok yönüyle öyle de, ama aslında Başsavcı Vekili Yiğit'in yaptığı malumun ilâmından ibaret... "Kanunsuz suç olmaz, suç olduğu kanunda belirtilmemiş eylem için ceza verilmez" gibi hukukun temel kurallarını hatırlatmak neden 'tarihî bir karar' sayılsın ki?

Hıristiyan Demokrat Parti (CDU), bir Türk kızını bir eyalette bakan olarak atayıp lâiklik ilkesinin sınırlarını yeniden belirlemeyi başardı. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Almanya'dan yapılan bir müdahaleyi değerlendirerek 'kamusal alan' gibi hukuk sistemimizde olmayan bir kavrama açıklık kazandırdı.

Şimdi sırada Batı'da bir yerlerde 'başörtülü' bir politikacının bakan atanmasında...

Bakalım o zaman utanan çıkar mı?
Yreni Şafak

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, sigara ve alkol tüketiminin azaltılması için önlemler alınacağını söyledi.
12.06.2010

Chavez, televizyonda yaptığı konuşmada, Venezuelalılar’ın alkollü içecekleri fazla tüketmesini durdurmak istediğini belirterek, ordu birliklerine sokaklarda bira satışını ve dükkanlardaki içki satışının "yasal" saatler dışında yapılmasını engelleme talimatı verdiğini kaydetti.

Chavez, hükümet olarak alkol ve sigara vergilerinin artırılması üzerinde de çalıştıklarını dile getirdi.

Ülkeyi sosyalizme doğru götürdüğünü belirten Chavez, geçiş döneminin, Venezuelalılar’ın ahlaki değerlerini olumlu yönde değiştirmesi gerektiğini söyledi. TRT

İtalya'da devlete ait Rai TV kanalı, dekolteli kadınlara yasak getirdi

07 Haziran 2010 İtalya'da devlete ait Rai TV'nin yayınladığı programlarda "seksi kadın" figürünü sık sık kullanmasına bir gözlem heyeti aracılığıyla sınırlama getirildi. Bu gelişme, "İtalyan televizyonlarında artık dekolteli kadınlar olmayacak mı?" sorusunu doğurdu. Milliyet gazetesinin haberine göre; heyet, kadının ekrandaki saygınlığının güvencesi olacak. Heyet 'aşırı çıplaklık' tespit ederse, bunu program yapımcılarına yaptırım gücü olan Rai komisyonuna iletecek. netgazete

Bursa Ulucamii'nde Beraat Kandili Coşkusu
26 Temmuz 2010

Berat Kandili'ni ibadetle geçirmek isteyen Bursalılar, Ulucamii'ye akın etti. Çevre illerden insanların da ilgi gösterdiği Ulucami'de, kandil coşkusu dualarla yaşandı.
Her yaştan insanın büyük bir mutlulukla geldiği Ulucami, en yoğun gecelerinden birini daha yaşadı. Beraat Kandili nedeniyle tarihi camide Kur'an-ı Kerim ve mevlit okundu. Okunan dualara küçük yaştaki çocuklar da el açarak eşlik etti.

Kılıçdaroğlu'ndan ilginç Alkol itirafı!
3 Şubat 2011
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, alkol kullanan gençler hakkında ilginç bir itirafta bulundu .
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hiçbir gencin içki içmesini istemediğini, ikna kabiliyeti olsa alkol kullanan bütün gençleri bundan vazgeçirmeye çalışacağını söyledi.haber10

Rusya'da bira 'artık alkol'
01.01.2013
Daily Telegraph gazetesi, 1 Ocak'ın başlamasıyla Rusların bira konusunda ufak bir şaşkınlık yaşayacağını yazıyor. Alkol oranı %10'un altına olan içkilerin geçmişte gıda ürünü olarak sayıldığını belirten gazete, yeni yıla girilmesiyle biranın artık alkol olarak sayılacağını ve bu kanunların kapsamına alınacağını aktarıyor.
Rusya'da içki içenlerin biranın votkaya oranla zayıf olmasıyla alay ettiğini; ama artan içki bağımlılığı karşısında hükümetin yeni önlemler aldığını yazıyor Telegraph. Bu yeni önlemlere göre artık bira bakkallarda satılamayacak ve reklamına da kısıtlamalar getirilecek.
BBC


En son Ekim tarafından Sal Oca 01, 2013 7:34 pm tarihinde değiştirildi, toplam 11 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Şub 14, 2010 8:33 pm    Mesaj konusu: Kuran okuyun! demek, laikliğe aykırı mı? Alıntıyla Cevap Gönder

Hilmi Yavuz
'Kur'an okuyun!' demek, laikliğe aykırı mı?

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nun, 'Akşamları televizyonları yarım saat daha az seyredin. Kur'an'la buluşun' açıklamasına karşı, kimileri Başkanın bu sözlerini, 'insanlara zorla kitap okuma' ya da 'televizyon seyredilmesini yasaklama' biçiminde anlayarak tepki gösterdi.

Prof. Bardakoğlu da bu tepkilere cevap verdi;-keşke cevap vermeseydi, değmezdi çünkü! Cehaletin densizliğinin nadanlığa dönüştüğü bir Türkiye'de yaşıyoruz. Başkan, cevap vermekle bu mikâplı cehaleti ciddiye aldığını gösterdi. Tekrar ediyorum: Keşke cevap vermeseydi! Rahmetli Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın, bu ülkede sık sık tekrarlanan bu tip olayların faillerine tepki gösterildiğinde, onlar için, 'bırakın, kendi karanlıklarında boğulsunlar!' derdi...

Bu ahmakça iptizâle karşı, eğer mutlaka bir cevap verilecek idiyse, bu cevabı, sevgili öğrencim Haşmet Babaoğlu, Sabah'taki köşesinde verdi: 'Diyanet İşleri diye bir makam varsa, o makamdaki kişinin topluma Kur'an okumayı tavsiye etmesinden daha normal bir şey olabilir mi? Bardakoğlu, herhalde, 'Var mısın Yok musun?' kumarını veya 'Aşk-ı Memnu' dizisini tavsiye edecek değildi!'

Bu mesele, aslında Bardakoğlu için, 'vaktinizi biraz da Kur'an dinlemeye ya da Kur'an okumaya ayırın' anlamına gelen sözlerine karşı, onun 'laik cumhuriyetin Diyanet İşleri Başkanlığı'nda oturması zuldür!' diyerek tepki gösterenlerin meselesidir. Asıl mesele şudur: Türkiye'de bugün, özellikle medyada ağır ve kesif bir cehalet hâkimdir. Bu cehalet, daha çok, İslam konusunda, maalesef, en basit düzeyde bile bilgi sahibi olmayan birtakım zevatın, kendilerini ahkâm kesme mevkiinde görüyor olmalarının getirdiği cahil cesaretidir...

Hatırlayanlarınız mutlaka vardır: Bundan birkaç yıl önce, yine bir köşe yazarının, Zincirlikuyu Mezarlığı'nın giriş kapısının alınlığındaki 'Bütün canlılar ölümü tadacaktır' ayetini, 'her sabah önünden geçerken moralim bozuluyor, kaldırılsın bu saçmalık!' diye tepki gösterdiğine de tanık olmuştuk. Hiç şüphe yok, o köşe yazarı, bu sözlerin bir ayet-i kerime olduğunun farkında değildi. Ama buna rağmen, bu konuda ahkâm kesmekte bir sakınca görmemiş olması, bir tek şeyle açıklanabilir: Rahmetli Uğur Mumcu'nun, bu güne kadar duyduğum en güzel 'cehalet' tarifiyle: 'Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak'la!..

Türkiyede okuryazar takımının büyük bir kısmı, İslam dinine ilişkin en basit düzeyde bilgiden, maalesef, yoksundur. Dahası, İslam konusunda bilgi edinmeyi de, 'zul' saymaktadırlar. [Ayraç içinde belirteyim: Kelimenin doğrusu 'zul' değil, 'zül'dür!]. Laikliği, Müslümanlığa ait herhangi bir şeyle ilgilenmeye 'tenezzül' etmemek biçiminde yorumlama alışkanlığı, giderek bir norm haline geliyor. Asıl zavallılık, buradadır...

Daha önce de birçok defa yazdım: İslam'ı bir 'bilgi objesi' olarak ele almak başka, bir 'inanç objesi' olarak ele almak başkadır. Bilmek, inanmayı zorunlu kılmaz;- inanmak da bilmeyi! Gelgelelim, kendisini 'aydın' kimliğiyle öne çıkaran herkesin, inançlı olmasa bile, fikir sahibi olmak için bilgi sahibi olmak gibi bir mecburiyeti vardır... Türk aydınının büyük çoğunluğu, bunun idraki içinde değil, maalesef...

Belki de sebep, bunların aydın'lığının, Türk Aydınlanması'nın ürettiği 'aydın'lar olmalarından kaynaklanıyor olmasıdır. Kimbilir?

Zaman

ANELKA NASIL MÜSLÜMAN OLDU?
4 Mart 2010 11:05
Fenerbahçe'nin eski yıldızı Nicolas, Ramazan aylarında oruç tuttuğunu, oruçlu olarak da maçlara çıktığını söyledi.
Chelsea formasıyla İngiltere'de futbol hayatını devam ettiren Anelka, nasıl Müslüman olduğunu anlattı. İşte Anelka'nın, Bilal Abdüsselam'a giden yolunun hikayesi...

1979 tarihinde Versaille'de doğan anelka 1974 yılında Martinique adasından Fransa'ya göç etmiş. Ailesi Fransa Trappes'de iş bulup oraya yerleşmişler. Nicolas Anelka 2004 yılının Mayıs ayının son haftası Birleşik Arap Emirlikleri'nde tatil yaparken Müslüman olmuş.. O tarihte M. City forması giyen Anelka, Dubai'de Al-Wassal Camii'nde bir müftü ve iki imamın huzurunda kelime-i şahadet getirerek islamı seçmiş.

Anelka, daha sonra Kuran-ı Kerim'den ayetler okumuş ve ve Arap Yarımadası'ndaki camileri gezerek ibadet etmiş.. İsmini de Bilal Abdüsselam olarak değiştiren Fransız futbolcunun Arap Yarımadası'ndaki son durağı ise bütün Müslümanların kutsal mekanı olan Kabe olmuş. Mekke'ye giden Anelka umre görevini de yerine getirmiş. 2004 yılının Mayıs sonu ile Haziran başında Anelka'nın hayatını değiştiren bu süreçte Fransız futbolcu gittiği yerlerde büyük ilgi görmüş ve ve "Müslüman Anelka" olarak camilerde Araplarla fotoğraflar çektirmiş.

Anelka'nın İslam dinini seçmesi İngiliz ve Fransız basınında büyük yankı uyandırdı. Fransız yıldız aynı tarihlerde France Football dergisine açıklama yaparak "evet Müslüman oldum" dedi. Bölgeye yaptığı ziyaretten son derece etkilenen Anelka: "Arap Emirlikleri'nde kalmaktan büyük mutluluk duyacağım ve burada kalmaya hazırım. İngiltere ya da Fransa'da top oynamayı düşünmüyorum. İslama ilgim 1999 yılından beri vardı."

Anelka, "Fransa ya da İngiltere'ye dönmeyeceğim" dedi ama dönmek zorunda kaldı çünkü o Arap Emirlikleri'nde Müslüman olurken İngiliz ve Fransız basını Anelka'nın peşindeydi. Fransız yıldız camilerde Müslümanlarla çektirdiği fotoğrafların duyulması ile paniğe kapıldı ve Avrupa basını bu fotoğrafları sorgulamaya başladı. Anelka fotoğraf olayının patlak vermesiyle yine bir açıklama yaptı ve takkeli fotoğraf çektirmediğini söyledi: "Dubai'de tatile gittim, sadece bir tatildi, oradan da Katar'a geçtim ve birçok fotoğraf çektirdim. O fotoğraflardan biri de bir futbol kulübünü ziyaretim sırasında çekildi. Ancak 'İngiltere ya da Fransa'ya dönmeyeceğim' diye bir şey söylemedim."

Anelka Müslüman olduktan sonra 2004 yılının Haziran ayının ilk günlerinde Katar'ı da ziyaret etti. Katar'da Al-Nasr adlı bir futbol takımının konuğu olan Anelka, Arap futbol kulübü tarafından ağırlandı. Araplar hem Anelka'ya transfer teklifi yaptı hem de bol bol camileri gezdirip ibadet imkanı sağladı. Cami ziyaretlerinin birinde Anelka başına takke takıp, ihram giydi. Takke ve ihramlı Anelka, Katar'daki bir cami yanında fotoğraf çektirdi Bu fotoğraf olayını duyan İngiliz basını olayın üzerine gitti ancak Anelka fotoğraflardan hiç bahsetmedi ve Al Nasr kulübüne ricada bulunarak fotoğrafların basına yansımamasını istedi. Kulüp de önce www.alnasrclub.com adlı internet sitesinden yayınladığı Müslüman Anelka fotoğraflarını yayından kaldırdı. Sitede Anelka ile ilgili tüm bilgiler de fotoğraflarla birlikte silindi.

Anelka o günlerle ilgili şunları söylüyor: "İlk Müslüman olduğum dönemde İngiliz basınında şöyle haberler çıktı. 'Anelka Ortadoğu'da futbol oynayacak.' Bu tamamen yalandı, basının benim islamı seçmemden dolayı üstüme gelmesinden kaynaklanan yalan haberlerdi.

Müslümanlığını seçen Anelka bu yıla kadar bütün Ramazanlarda her gün oruç tutmuş: ""Ramazan aylarında mutlaka oruç tutardım. Oruç tutmak hiç de zor bir şey değil, antrenmana da oruçlu çıktım, maça da... Çünkü Ramazan ayına hürmetim ve saygım var. Fakat son dönemde Ramazan ayında hiçbir sorun yaşamamış olsam da Ramazan ayının hemen sonrasında sakatlıklar geçirdiğimi fark ettim. Bu yüzden bu son Ramazan ayında izinli günler haricinde oruç tutmama kararı aldım."

Fenerbahçeli eski yıldız Allah inancının kendisine nasıl güç verdiğini Şampiyonlar ligi finali sonrası yaşadıklarını örnek vererek anlatıyor. "İki sezon önce Moskova'da Şampiyonlar Ligi finalini kaybettiğimiz maçı unutamıyorum. Manchester United'a karşı oynuyorduk ve maç seri penaltılara kalmıştı. Son penaltıyı ben kullandım ve kaçırdım, o kaçan penaltıyla Şampiyonlar Ligi'ni kaybettik. Çok kötü bir andı benim için. Allah'a olan inancım beni o kötü günlerin etkisinde kalmamdan kurtardı."

ZAMAN

Aydın Doğan Umre Ziyaretinde
Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, ailesiyle birlikte umre ziyareti yaptı.

Cihan muhabirinin edindiği bilgiye göre, Aydın Doğan, önceki gün öğleden sonra eşi Sema Işıl Doğan, kızı Hanzade Doğan Boyner ve damadı Osman Boyner'le birlikte özel jetiyle Medine'ye geldi.

Medine'de bir gece kalan Doğan ailesine Nüans Turizm yetkilileri rehberlik etti. Doğan ailesi Medine'de Uhud Dağı, şehitlik, Kıbleteyn Mescidi, Kuba Mescidi ve Cuma Mescidi'ni ziyaret etti.

Doğan ailesi, Medine'de Türk yatırımcısı Zeki Yetim'in 'Vadi Buthan' adlı hurma bahçesini de gezdi.

Cuma namazını Mescid-i Nebevi'de kılan Doğanlar, ihrama girip Mekke'ye hareket etti. Dün akşam saatlerinde umre yapan Doğan ailesi daha sonra dinlenmeye çekildi. Aydın Doğan ve beraberindekiler bu sabah Sevr Dağı, Arafat, Mina, Müzdelife ve Nur Dağı'nı gezdi.

DEDESİ CENNET-ÜL MUALLA'DA YATIYOR

Aydın Doğan'ın yıllar önce hacca gelen ve burada vefat ederek Mekke'deki Cennet-ül Mualla'da defnedilen dedesinin kabrini de ziyaret ettiği tahmin ediliyor.

Doğan ailesinin, bu akşam Cidde'de İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu'nun verdiği özel yemeğe katıldığı öğrenildi.

Doğan Holding bünyesindeki Hürriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve yazar Ahmet Hakan'ın geçen yıl yaptıkları umre ziyaretleri medyada geniş yer bulmuştu.
aktifhaber

24 ŞUBAT 2010,
Seda Sayan Umre yollarında

Seda Sayan bugün Suudi Arabistan Havayolları'nın SVA-214 sefer sayılı uçağı ile saat 14.20'de Umre'ye gitti.

Onur Şan'dan geçtiğimiz günlerde boşanan Seda Sayan'ın boşanır boşanmaz Umre'ye gitmesi dikkat çekti. Atatürk Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtsız bırakan Seda Sayan'ın Umre ziyaretinin bir hafta süreceği belirtildi. Üzerinde krem rengi pantolon ve uzun bir ceketten oluşan kıyafetle Atatürk Havalimanı'na gelen Seda Sayan Umreye, sosyetenin 'Hanımağa' lakaplı ismi Nadire İçkale'nin düzenlediği turla katıldı.
akşam

27 Şubat 2010
Ilıcak: Umre'de Arınıyorum
Gazeteci yazar Ilıcak geçtiğimiz günlerde Umre ziyareti gerçekleştirdi. Umre'yi bir ruh detoksu olarak tanımlayan Ilıcak nasıl bir Müslüman olduğunu anlattı.



Gazeteci yazar Nazlı Ilıcak geçtiğimiz günlerde Umre ziyaretini gerçekleştirdi. Umre'yi bir ruh detoksu olarak tanımlayan Ilıcak "Sade bir Müslüman'ım. İyi bir Müslüman olduğumu söyleyemem ama iyi kalpli bir Müslüman'ım" şeklinde konuşuyor

Umre'ye gitme planlarınız var mıydı önceden?
Benim hep aklımda vardı ama biraz çekiniyordum. Çünkü farklı bir hayat tarzım var. 'Oranın adabına uygun hareket edebilecek miyim?' diye sordum kendime. Başarabilir miyim, bir de mahcup olmayayım gibi duygular taşıyordum. Tabii bir de gidecek bir ortam bulmak lazımdı. Cemiyet içerisinde adı geçen gruplar vardı. Ama onlarla gitmeyi canım çekmiyordu. Bunları düşünürken oğlum Mehmet Ali telefon etti, Meyra'yla Umre'ye gidiyoruz dedi.

O telefondan sonra siz de gitme kararını mı verdiniz?

Eman Tur'un düzenlediği, başlarında Akın İpek'in annesi Melek İpek'in bulunduğu bir ekipti bu. 400 kişiydiler, yaklaşık olarak. Ben de Mehmet Ali'ye kızdım erken haber vermediği için. Çok da arzu ediyordum gitmeyi. Melek Hanım da dedi: "Size bir çağrı geldi." Evet haklıydı, o çağrı sayesinde kendimi 400 kişilik grupta buldum. Çok da memnun kaldım.

Gitmeden önce nasıl hazırlandınız?

Aslına bakarsanız gitmeden önce pek bir vakit kalmadı. Apar topar hazırlandım, içimde büyük bir heyecan. Benim çok arzu ettiğim bir şeydi, bunun için önceden de gitsem neler yaparım diye düşünürdüm. Oğlum ve gelinimle gitmek ise büyük bir şans oldu. Aileden birilerinin, özellikle bir kadının olması mühim. Çünkü daha ziyade erkeklerden ayrısınız orada. Biz Meyra ile hazırlandık.

Çoğu kişi maddi ve manevi ağırlıkları bahane ederek erteliyor Umre'yi. Bu konuda siz ne düşünüyordunuz?

Allah'a orada dua ediliyor ya bana kolaylaştır diye. Gerçekten de öyle, bana çok kolay geldi. Orada ibadet fevkalade kolay zaten. Başörtüsü konusunda tereddütlerim vardı sadece.

Ne gibi tereddütler?

Bir kere İran'a gitmiştim. Başımın devamlı örtülü olmasından dolayı çok rahatsız olmuştum. Sıcak basmıştı. Bir an önce kendimi odanın içerisine atıyordum. İran tecrübemde böyleydi. Oysa Suudi Arabistan'da fevkalade intibak ettim. Kıyafet konusunda da sıkıntım vardı. Alışmadığımız kıyafetler, örtüler... Ama sonra onun içerisinde de bir şıklık olabileceğini gördüm. Süslü iğneler götürmüştüm. O kıyafetler beni rahatsız etmedi, alıştım. Bir de orası bir ibadet yeri. İbadet yerinde sadece ibadetin gereğini yerine getiriyorsunuz. İran gibi değil yani.

ÖRTÜNMEK AĞIR GELMEDİ

Yazılarınızda detayıyla anlattınız ama örtünmek nasıldı?

Hiç rahatsız olmadım örtünmekten. Gayet rahat geldi. Örtünmek bana sıkıntı vermedi, bilakis hoşuma gitti. Ama şunu gördüm bir ömür boyu o kıyafetleri giyinip, örtünsek sürekli kilo alırız. Çünkü kilonuzu hiç ele vermiyor seçtiğiniz kıyafetler. O bütün hayatım boyunca tercih edeceğim bir giyim tarzı değil elbette. Orada örtünmek artı bir külfet değil. O bakımdan orada örtündüm, örtünen insanların zorluğunu anladım diyemem. Ama tabii bizim ülkemizde uğradıkları muamele itibariyle mağduriyetlerini anlıyorum.

Tesettürle şık olmak zor diyorsunuz. Orada gördüğünüz her milletten kadından sonra bu fikriniz hala devam ediyor mu?

Tesettürle şık olmak epey zor. Her şeyi giyinemiyorsunuz bir kere. Ama orada özel şıklıklar gördüm. Oyalı örtüler yaptırmışlar. Şahsen tesettürlü olsam oyalı başörtüsü takarım bir kere, hiç tereddüt yok. Orada tesettürle şık kıyafetlere sahip olabileceğinizi gördüm. 'Ben örtülü olsaydım ne yapardım?' dedim. Kendime bir şıklık yaratabilirdim.

Umre'ye giden herkesin bir umre tanımı var. Siz nasıl anlatıyorsunuz?

Tek kelimeyle huzur. İçinde derin bir mutluluk ve yüreğine bir huzur. Kendini güçlü hissediyorsun, endişelerinden arınmış oluyorsun. Ruh detoksu deniliyor ona. Bütün bir manevi dünyanın temizlenmesi demek Umre'ye gitmek. Anlatıldığı gibi hiç yorucu değil. Hac daha yorucu olabilir ama ben buna da inanmıyorum.

Orada yapılacak tüm ibadetleri gerçekleştirmişsiniz. Peki, gitmeden önce o topraklar hakkında bilgi sahibi miydiniz?

Valla elbette her yeri biliyordum gibi bir cümle kuramam. Melek İpek bu konuda Meyra'ya ve bana çok destek oldu. Mesela; Mescid-i Nebevi'ye gittik. Ben Hz. Muhammed'in mezarının orada olduğunu bilmiyordum. Orada bulunan arkadaşlar yardımcı oldu bu konularda. Birçok ayrıntıyı, nerelerde namaz kılarsak daha evla olacağını söylediler bize. Biz de Meyra ile namaz kılmayı zaten biliyorduk. Geri kalanları orada öğrendik.

Kitapçıklar da fayda sağlamıştır.

Mutlaka. Kendimi manen hazırlarken, Mekke'ye giderken "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk" demek ayrı bir huzur veriyor insana. Çok etkiledi bu hal beni. Kitapçıklarda yer alan Türkçe duaları da okuduk. Hatta tavaf ederken biz Türkçe dua okuyorduk. Her seferinde heyecanlanıyor, 'acaba yapabilir miyim?' diyordum. Çünkü insanlar ben gitmeden önce Umre'nin çok zor olduğunu söylüyordu.

Sadece Müslüman Türkler zor görüyorlar sanırım.

Evet, bizim halkımızda o topraklara gidip gelince hayatını değiştirmelisin inancı var. Hayatımda hiçbir şey değişmedi. Oraya gittim, geldim diye örtünmeye mecbur değilim. Bu düşünceleri ve cümleleri asla kabul etmiyorum. Netice itibariyle insan ruhunu temizlemek için yapıyor Umre'yi. İnsanın kendisiyle manevi hesaplaşması bu.

İlk kutsal toprakları görüş anı... Ne düşündünüz?

Orada ilk başta büyük bir heyecan var. Kutsal topraklardan ziyade ilk defa kıyafet değiştirmişiz, buna alıştık. O gün hep bir telaş vardı. Orada nelerle karşılaşacağız bilmiyorum. Daha önceden tecrübeli olanlar daha sabırsız. Bir an önce Hz. Muhammed'e kavuşalım diyorlar. Ben doğrusu o duyguyu ilk başlarda hissedemedim. Ama her şey kendiliğinden halledildi. Sonra tabii o heyecanı yaşamamak mümkün değil. Ertesi gün biz de aceleci davranmaya başladık. O hırs sarıyor sizi.

O enerjiyi, müsbet havayı görünce biz de herkesi ite kaka bir noktaya ilerledik.

Bol bol dua etmişsinizdir.

Tavaf ederken "Hz. Muhammed senden ne istediyse ben de senden onu istiyorum" diyor insanlar. O kadarını da istemiyoruz diyorum ben. Şimdi düşünüyorum. Günahkar bir kulum. Ona verdiği kadar bana vermez elbette. İnsan kendi hayatına dair ufak tefek isteklerde bulunuyor. Ben orada duadan ziyada şükrettim Allah'a. Hayatımdan memnunum. Dayanma ve mücadele gücünü verdi bana. Bugüne dek sahip olduklarımın hepsini O verdi. Şükrettim, kendim için muazzam bir şeyler talep etmedim. Bir de tabii sağlık ver, yatağa düşürüp de çektirme diye dua ettim.

En çok nerede ibadet etmek sizi etkiledi?

Cennet Bahçesi'nde ve Mescid-i Nebevi'de. Hz. Muhammed'in yattığı yerin yakınında ibadet ve dua etmek çok başka bir duygu. Hakikaten ellerimizi açtığımızda avuçlarımıza tarif edilemez bir sıcaklık doluyordu. Neden böyle hissediyoruz bilmiyorum ama o pozitif enerjiyi hissediyorsunuz. Bir de Kâbe'nin bulunduğu yer çok etkiledi. Say etmek de etkileyici ama orada pek bir şey kalmamış. Yürüdüğümüz beton bir yol.

Size farklı gelen ve gözünüze çarpan hangi detaylar var?

Mescid-i Nebevi veya Kâbe'nin civarındaki camilerde yemek yiyorlar mesela Araplar. Şaşırdım buna. Çoluğunu çocuğunu getiriyorlar. Sürekli çocuklar koşuşuyor. Bu beni biraz rahatsız etti. Konsantrasyonumu kaybettim. Bir de, Kâbe'nin hemen yanında kral sarayı ve oteller var. Kabe'ye yukarıdan bakıyorlar. Gönül ister ki Kâbe'nin etrafı yeşil alan olsun. Hiç yeşillik yok, hep taşlık. Mekke ve Medine şehir olarak güzel değil. Fukaralığın hüküm sürdüğü bir yer. Eskiyi muhafaza etmeye özen gösterilmemiş.

Dini hayatlarının ana eksenine koyarak yaşayanları artık daha iyi anlıyorum diyorsunuz.

Yani nedir bu kadar fedakarlık yapmanın sırrı? Dinin emrettiği bütün kuralları hayatına uygulayarak yaşamak bir fedakarlık. Bu fedakarlığı, o iç huzurları için yapıyorlar. Kendilerini daha güçlü hissediyorlar bunu yapınca. O anlamda, samimi dindarları kastederek söyledim. Lafzen buna uyanlar değil. Başka anlamda da uymak lazım.

Peki, siz kendinizi nasıl bir Müslüman olarak tanımlıyorsunuz?

Kendimi sade bir Müslüman olarak görüyorum. İyi bir Müslüman'ım diyemem, iyi kalpli bir Müslüman'ım diyebilirim sadece.

Hacc'a gitmeyi düşünüyor musunuz?

Elbette, neden olmasın. Hac'a da gitmeyi çok isterim. Hac'cın ağırlığı olur, dönünce dikkat etmelisin cümlelerine aldırış etmeden hem de.

Son dönemde Umre'ye giden ünlü sayısı arttı. Bir dönem buna eleştirel gözlerle bakanlara ne oldu sizce?

Acaba daha mı dikkat ediliyor bu konulara bilmiyorum. Bir de gidenler birbirlerine anlatıyor, herkes ötekine gıpta ediyor. Çünkü her insanın içerisinde Allah'a inanç var. Müslümanlık bizim kültürümüz içerisinde var. Hiç şaşırmam Ajda Pekkan da, Rahmi Koç da gider.
aktifhaber

"Çarşaf yırtma olayı hepimizi üzdü"

17:15 - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, Mersin'deki CHP'li kadın çarşaf yırtma ve yere atma olayı ile ilgili olarak , "Bu olay hepimizi üzdü. Bu gösteri hepimize derinden yaralamıştır. CHP'nin böyle yırtma, yıkma, yakma, tahrip etme gibi siyasi üslubu olmaz.Hiç kimsenin giyimine yaşam şekline müdahale etme hakkı yoktur. ifadelerini kullandı. 06.03.2010 MALATYA
netgazete

09 Mart 2010
Seda Sayan Kara Çarşafa Büründü
Seda Sayan'ın umre fotoğrafı ilk kez yayınlanıyor

Geçtiğimiz günlerde Mersin'de çarşaf yırtan CHP'li kadınlar Seda Sayan'ı görmesin..

AYRILIK SONRASI UMRE ZİYARETİ
Geçen ay kendisinden 20 yaş küçük eşi Onur Şan’dan boşanan Seda Sayan, davanın sona ermesinden üç gün sonra annesiyle birlikte umreye gitmişti. Mekke ve Medine ’de kutsal yerleri ziyaret eden Sayan’ın Arafat’ta ki fotoğraflarını HT Magazin ele geçirdi. Arafat’ ta dua eden ünlü sanat çının siyahlara bürünmüş olması dikkat çekti.

SAYAN ODASINDAN HİÇ ÇIKMADI
MEKKE’DE 5 yıldızlı Hilton Oteli’nde, Medine ’de ise yine 5 yıldızlı Medine-i Münevvere manzaralı Oberoi Otel’ de kalan Seda Sayan, umre için 1600 Euro ödedi. Mekke ’deki Hilton Oteli’nin 18. katında kalan Sayan’ ın yemek için bile restorana inmediği, yemeğini odasına getirttiği öğrenildi.
(HT MAGAZİN-UĞUR SOYSAL)

10 Mart 2010
CHP'den İmam Ve Müezzin Açılımı!
CHP Bolu İl Başkanı Tanju Özcan, imam ve müezzinlere bir mektup gönderdi ve yaşananlara kayıtsız kalmamalarını istedi.

Özcan mektubunda, "Türkiye, yüce Allah'ın eşit olarak yarattığı insanları, şunlar ve bunlar şeklinde ayıran, kendisi gibi düşünmeyen insanlara adeta zulüm eden bir iktidar tarafından yönetilmektedir" dedi.

Tanju Özcan, Bolu'da camilerde görevli imam ve müezzinlere mektup gönderdi.

Mektupla ilgili açıklamada bulunan Tanju Özcan, köy ziyaretlerinde müezzin ve imamlarında toplantılara katıldığını ve sorunlarını kendileriyle paylaştıklarını belirterek, "Uzun zamandır imamlardan şikayetler alıyorduk. Sonuç olarak arkadaşlarımızla birlikte bir mektup hazırladık. Dedik ki, CHP iktidarı, herkesin iktidarı olacak. Din görevlileri de ülkenin, toplumun gerçeği. Biz, sorunlarını bildiklerini ve çözümünde çalışma yaptığımızı söyledik. Ayrıca mektubun diğer bölümünde de ülkemizde son zamanlarda tartışılan güncel konularla ilgili düşüncelerimizi din görevlilerimize ifade ettik" dedi.

Özcan, önümüzdeki günlerde ilçelerdeki din görevlilerine de bu mektubu göndereceklerini söyledi.

Özcan'ın gönderdiği mektup şöyle:

"Ülkemizin içinde bulunduğu şu sıkıntılı gülerde toplumu aydınlatma göreviniz hiç kuşkusuz ki daha bir önem arz etmektedir. Üzüntü ile ifade ediyorum ki bugün Türkiye Cumhuriyeti dost ile düşmanı birbirine karıştıran, yüce Allah'ın eşit olarak yarattığı insanları, şunlar ve bunlar şeklinde ayıran, kendisi gibi düşünmeyen insanlara adeta zulüm eden bir iktidar tarafından yönetilmektedir.

Bu dönemde hükümetin Kürt açılımı adı altında başlattığı ve sadece PKK'yı meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramayan, Ermeni ve Rum açılımı adı altında AB ve ABD'ye yaranma adına milletimizi ve Müslüman kardeşlerimizi rencide etmekten başka bir işe yaramayan garip uygulamalara tanık oluyoruz. Yine ekonomik konuları, işsizliği, pahalılığı, mutfaktaki yangını, gelir dağılımındaki adaletsizliği örtbas etmek ve kamuoyunun dikkatini başka yere çekmek için çeşitli isimlerdeki operasyonlar artık bıkkınlık yaratmıştır.

Sürekli ve lüzumsuz telefon dinlemeleri artık insanları aile fertleri ile bile konuşurken tedirgin etmektedir. Ülkemizde yaşananlardan vicdan sahibi insanlar olarak rahatsızlık duyduğunuza inanıyorum. İşte bu sebeple de sizlere açık bir çağrı da bulunuyorum: Lütfen yaşananlara kayıtsız kalmayın. Doğru ne ise, vicdanınız ne söylüyorsa size inanan ve güvenen insanınız ile paylaşın. Bunun sizin tarihi sorumluluğunuz olduğuna inanıyorum"

Mektubun son bölümünde ise Özcan, din görevlilerinin sorunlarını takip ettiklerini, iktidarlarında din görevlilerinin mali ve özlük haklarında iyileştirme yapılmasını sağlayacaklarını ifade etti.
aktifhaber

St Petersburg Camii 100. yılını kutluyor

15 Mart 2010 - Rusya'nın Batıya açılan penceresi olarak adlandırılan ve 1703 yılında Çar Petro tarafından kurulan St Petersburg şehrindeki tarihi cami, inşasının 100. yıldönümünü kutluyor.
Rusya İmparatorluğu'nun başkenti St Petersburg'da cami yapılmasına 2. Nikolay'ın izin vermesi ardından 1910 yılında kentin merkezinde Petro Kalesi'nin hemen karşısındaki bir arazide temeli atılan cami, 1913 yılında tamamlandığında zamanın Avrupa'daki en büyük camisi sayılıyordu.
Kule şeklinde 49 metre yüksekliğinde iki minaresi, 39 metre yüksekliğinde turkuaz renkli çinilerle süslü kubbesi ile dikkat çeken cami, akademisyen Aleksander Von Gogen gözetiminde mimar Nikolay Vasilev ve mühendis Stepan Kriçinski tarafından inşaa olundu.
Orta Asya'dan birçok usta ve çini san'atkârının da görev aldığı St Petersburg Camii, Semerkand'da Timurleng'in türbesinin bulunduğu Guri Emir Camiine benzerliğiyle dikkat çekiyor.
netgazete

Yunanistan kilisesinin pazar vaazında ekonomik krizden çıkılması için yapılacak dua halka öğretildi

16 Mart 2010 Salı, 16:28:45
Yunanistan Kilisesinin, pazar vaazında, ülkenin ekonomik krizden çıkması için insanların nasıl dua edeceğine dair bilgi verilmesini istediği bildirildi.

Atina'da yayımlanan To Vima gazetesinin haberine göre, vaazlarda, ekonomik krizden çıkılması yönünde edilen duaların haricinde, ''inananların bu yöndeki faaliyetlerinin ne olması gerektiği'' kapsamlı şekilde ele alınacak.
Haberde, Kilise Kutsal Meclisi'nin (Sen Sinod) yaptığı açıklama çerçevesinde ise ''Tanrıya, yalnızca krizden çıkılması için değil, kurumların modernize edilmesi ve iyileştirilmesi, 'ağır yük altındakilere' karşı yaklaşımların adil ve hassas olması için siyasetçilere özellikle bu kritik dönemde güç, ilham, mücadele ruhu, sağgörü, yaratıcılık vermesi yönünde dua edildiğinin'' kaydedildiği vurgulandı.

habertürk


Sadece mart ayında 50 binin üzerinde Türk umre ziyaretinde bulundu
21 Mart 2010 23:17
Suudi Arabistan'da geçen ay sonunda umre mevsiminin başlamasıyla birlikte Türkler, umre için Mekke ve Medine'ye akın etti.
Sadece mart ayında 50 binin üzerinde Türk umre ziyaretinde bulundu.

Diyanet yetkilileri ve özel turizm şirketlerinden alınan bilgilere göre, yazın sıcaklarına kalmak istemeyenler özellikle mart ayını seçiyor.
haber10

24 MART 2010, ÇARŞAMBA
Havaalanında ayin

Türk Hava Yolları'nın TK 5344 Medine ve TK 1186 Tel Aviv uçaklarının yolcuları yanyana olan 214 ile 215 numaralı kapılardan uçağa alınınca Umreciler ve Ultra Ortodoks Yahudiler birlikte ilginç görüntüler oluşturdu.


Aktarmalı olarak geldikleri İstanbul'dan İsrail'e gidecek olan Ultra-Ortodoks Yahudi kafilesi, umre için Medine'ye gidecek yolcuların meraklı bakışları altında ayin yaptı.

Türk Hava Yolları'nın tarifeli uçağıyla bugün saat 12:25'de İstanbul'dan Tel Aviv'e gitmek için Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali 215 numaralı salonun önünde bir grup Ultra-Ortodoks Yahudi yolcu ayin yapmaya başladı. Yahudi grubun hemen yanında ise kutsal topraklara uçacak olan umre kafilesi vardı.Umreciler ve ayin yapan Yahudi grup aynı karede olunca ilginç görüntüler oluşturdu. Umreciler meraklı gözlerle ayini takip ederken Medine'ye giden bir yolcu da hoşgörü mesajı verdi.Ayini yöneten Baruch Edery'nin elini sıkan Recep Yüksel, "İnsanlar kendi dinlerini yaşıyorlar. Hoş karşılamak,hoş görülü olmak lazım.Ama Müslümanları da hoş görmek lazım"dedi.
Akşam

Amerikalı artistin Müslüman oluşunun inanılmaz hikayesi

Geçen yıl İslam dinini kabul eden Amerikalı film oyuncusu Allison Woolford, Müslüman oluşunun ilginç hikâyesini anlattı. Woolford hala bazı şeyleri aşamadığını, ancak İslam’ın huzur veren bir din olduğunu ifade etti.

Müslüman olduktan sonra Kuveyt’e yerleşen ve Arap sinema filmlerinde ve dizilerinde boy gösteren Woolford, Kuveyt’i batıya tercih ettiğini söyledi

Müslümanların çekti dizilerde oynamak için Arap ülkelerine giden Woolford, gazetecilere İslam’a girişini şöyle anlattı:

“Bir kaza sonucu bir haftalığına hastanede yattım. Yanımda bir bayan hasta vardı ve acısını dindirmek için daha sonra benim de hoşuma giden ve yabancı olduğum farklı bir tarz müzik çalmaya başladı. Ben de bu çalan müziği sevdim; onunla her gün bu müziği dinlemeye devam ettim. Bu müzik çok farklıydı. Çünkü içimi okşuyordu ve gerçekten de dinlerken huzur buluyordum. O kadın hastaneden ayrılırken bu şarkıları söyleyen artistin ismini sorduğumda aldığım yanıt beni ifade edemeyeceğim derecede şaşırttı.”

Woolford sözlerine şöyle devam etti: “Kadın sorumu gülerek cevapladı ve ‘Bu dinlediklerimiz şarkı değil, Kur’an tilavetiydi, yani onlar Allah’ın sözleriydi’ dedi. Bu beni gerçekten çok şaşırttı; çünkü içinde insanın ruhuna işleyen bir şeyler vardı ve içimi harekete geçiriyordu. Böylelikle bu huzur dolu ilahi kitabın peşine düştüm. Kuveyt’e gelerek Müslümanlarla buluştum. Onların ne kadar güzel birer insan olduğunu görünce de Müslüman olmam gerektiğini anladım. Çünkü huzur buradaydı.”

Özel hayatına ilişkin yaptığı açıklamada ise, Müslüman olduktan sonra ailesinin bunu anlayışla karşıladığını dile getirerek “Müslüman olduktan sonra ailemden ciddi bir tepki almadım. Onlar da bunun kişinin özgürlüğü olduğunu ve kişinin istediği dini seçebileceğini söylediler” dedi.

Woolford, sanat hayatında da ciddi değişikliğe gittiğini ifade ederek şöyle dedi: “Batı’da beni basit bir kadın olarak gördüklerine inandım. Mesela oynadığım filmlerde cesur sahneler vardı. Ancak ben artık mültezim bir Müslüman olmuştum ve yeni inancımın verdiği ahlak benim bu tip sahnelerde oynamama izin vermiyordu. Ben de buna inanarak Amerika’dan Arap dünyasına gittim. Ortadoğu’da yayımlanan dizilerde oynamaya başladım. Bu benim için daha anlamlı oldu.”
habertaraf

04 Nisan 2010 12:20
Türk televizyon yapımcılığına ayrı bir bakış açısı getiren Acun Ilıcalı, hakkında çıkan "Fethullahçı" sözleri için bakın ne dedi...

Röportaj: Nazenin Tokuşoğlu / Habertürk

DİNE YAKIN İNSANLARA SICAK BAKIYORUM

- “Allahın sevgili kuluyum” diyebilir misiniz?
Tabii ki diyemem, benim başıma gelen talihsiz olaylar dünyada çok az insanın başına gelmiştir. Ama ben dünyayı imtihan yeri olarak düşünüyorum. Maddi olanakları iyi olan bir insanın yapması gerekenler var, ben de genellikle gizli bir şekilde elimden geldiğince yapıyorum. Yardıma ihtiyacı olanların yanındayım her zaman. Aslında biraz göstermek de lazım, ki örnek olalım. Tabii kapasitesiz insanlar bunu reklam şeklinde algılayabilir.

- İnançlı bir insan olduğunuzu biliyoruz, AKP hükümetinin de biraz katkısı var mı?
Yok canım. Hükümetle buluştuğum hiçbir nokta yok ki. Başbakan’la karşılaşıyoruz arada, sarılıyoruz, öpüşüyoruz, sohbet ediyoruz. Çok severim kendisini. Ama o kadar...

- Fethullahçı olduğunuz söyleniyor...
AK Parti’yle bir alakam var mı? Yok!.. Fethullah Hoca’yla var mı? Sıfır!.. Hani hakikaten alakam olur, Fethullah Hoca sevdiğim bir insandır, arada görüyorumdur, bunu açık açık söylerim.

- Değil misiniz yani?
Hayatımda Fethullah Hoca’yı bir kere bile görmedim, hiçbir zaman da yakınlığım olmadı. İçki içmiyorum, sigara kullanmıyorum, oruç tutuyorum ya oradan ona bağlıyorlar. Namaza gidiyorum; “Acun Fethullahçı...” Ne alaka... Ama her görüşe saygı duyarım, o ayrı. Korkum ne biliyor musun? Şimdi buradan alıp keser, süsler, değiştirir, kendi haberi gibi basar adamın biri, hep başıma gelen şey... Bir daha bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Gerçekten!..

- Katıl bize dediler mi?
Hayır, uzaktan yakından alakam yok.

- Olabilir mi ileride?
Düşünmüyorum. Ama o cemaatten tanıdığım insanlar var gayet de düzgün insanlar. Kimseyi yargılamak haddime değil, yeter ki insan olsun. Elimden geldiğince dinimin gereklerini yerine getirmeye çalışıyorum, dine yakın insanlara sıcak bakmam da normal. Fethullahçılar değil yani, dindar insanları kastediyorum.

KUTLU DOĞUM'DA ESNAFTAN İKRAM YARIŞI

13 Nisan 2010 10:51
Diyarbakır'da Kutlu Doğum seferberliği yaşanıyor. Peygamber sevgisi her yanı sarmış durumda.
Bu özel günün hürmetine; lokantalar, çay ocakları, kuaförler, dolmuşçular müşterilerinden para almayacak, fırınlar ücretsiz çörek dağıtacak, düğün salonları, giyim mağazaları ve marketler yüzde 50 indirim yapacak, caddelerde gül tatlısı ikram edilecek, arabalarla bütün şehre gül dağıtılacak. Camilerde Kur'an ziyafeti verilecek, avluda kardeşlik yemekleri yenecek. Müftülük ise peygamber sevgisinin öne çıktığı 450 farklı etkinlik düzenleyecek. Hz. Muhammed'in dünyaya gelişini, halk iliklerine kadar hissedecek. Diyarbakır bu manevi atmosferi 15 Nisan'da yaşayacak.

İl müftlüğünün öncülük ettiği 14-21 Nisan Kutlu Doğum Haftası organizasyonuna esnaf büyük ilgi gösteriyor. İl ve ilçe müftülüklerindeki esnaf listesi her geçen gün uzuyor. Peygamber hatırına ikram uygulamasını geçen yıl başlatan Diyarbakır Müftüsü Ali Melek, bu yıl esnaftan daha yoğun katılım olduğunu söylüyor. Uygulamanın sadece Diyarbakır'da yapıldığını belirten Melek, amaçlarının kardeşliği pekiştirmek olduğunu vurguluyor. Kutlu Doğum Haftası'nda 'kardeşlik ve dostluk, birlik ve beraberlik' mesajlarını Diyarbakır esnafının vermesinin çok anlamlı olduğuna dikkat çeken Melek, uygulamanın geleneksel hale gelmesinden mutluluk duyduğunu dile getiriyor. Uygulamaya katılan esnaf, 'Kutlu Doğum nedeniyle çaylar ikramımızdır' veya 'Kutlu Doğum Haftası nedeniyle hizmetlerimiz ücretsizdir' yazılı afişleri işyerlerinin camına asarak vatandaşları 'kardeşlik ve sevgiye' davet ediyor. Kuaför Mehmet Daş, "Peygamberimiz hatırına bir gün tıraş yaptığım insanlardan para almayacağım. Diyarbakır maalesef olaylarla gündeme geliyor. Buranın manevi yönünü göstermek istiyoruz. Peygamber sevgisi için bu halkın yapmayacağı hiçbir şey yoktur." diyor. Geçen yıl kendisi gibi çay ocağı işleten ağabeyi Samet Erik ile birlikte uygulamaya katılan Cevdet Erik ise şunları anlatıyor: "Yıl boyunca kendimiz için çalışıyoruz, bir gün de Peygamberimiz'in sevgisi için çalışalım. İşin içinde Allah rızası, Peygamberimiz'in hatırı var. Müşterilerin hoşuna gidiyor."

450 ayrı etkinlik düzenlenecek

Diyarbakır il ve ilçe müftülüklerince Kutlu Doğum Haftası boyunca 450 ayrı etkinlik yapılacak. Panel ve konferanslar verilecek. Mevlitler okunacak. Ev ve işyerlerinde okunacak Kur'anı Kerimler ile 1.001 hatim indirilecek. Toplumsal bağı güçlendirmek için başta Ulucami olmak üzere birçok cami, yas evi ve düğün salonunda yemek ve tatlı ikram edilecek. Hayırseverler, fakirlere maddi yardımda bulunabilecek.

Romanlar: Efendimiz için ilahi söyleyeceğiz

Hz. Muhammed'in (sas) doğumu vesilesiyle önümüzdeki hafta tüm Türkiye'de çeşitli etkinlikler gerçekleştirilecek. Bursa'da Romanlardan kurulan Çalgıcı Mektebi, Kutlu Doğum'a özel ilahi konseri verecek. Yaklaşık bir aydır provalarını sürdüren çoğu konservatuarlı Roman sanatçılar, "Müzisyenliğimizi bu kez Efendimiz için konuşturacağız." dedi.

Kutlu Doğum Haftası'nda Bursa'da bu sene bir ilk yaşanacak. Bursa Roman Kültürü Araştırma Geliştirme Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, 14-21 Nisan arasındaki hafta kapsamında sadece Romanlardan oluşan orkestra ve solistlerin katıldığı bir konser düzenleyecek. İlahilerin seslendirileceği ve Kur'an-ı Kerim'in okunacağı gecede, kardeşlik, birlik ve beraberlik mesajları verilecek. 'Kutlu Doğum Konseri'ni Yıldırım Müftülüğü ile birlikte düzenlediklerini belirten Dernek Başkanı Efkan Özçimen, "Rahmet ve şefkat peygamberi Efendimiz (sas) için özel bir gece hazırlıyoruz. Hepimiz Adem'in çocuklarıyız, tüm yaratılanı seviyoruz. Hz. Muhammed bin 400 sene evvel Veda Hutbesi'nde, 'Acem'in (Arap olmayanın) Arap'a, Arap'ın da Acem'e üstünlüğü yoktur' diyerek en büyük açılımı yapmış." diye konuştu. Özçimen, hafta sebebiyle Roman ailelere Kur'an dağıtılacağını da aktardı. FATİH KARAKILIÇ BURSA

ZAMAN

Japonya, 3 çocuk yapana maaş bağlayacak
16:20 - Japon hükümeti doğum rakamlarının 1.3'ün altına düşmesi sebebiyle anne ve babaları çocuk yapmaya teşvik edecek bir çok karara vardı. Japon hükümeti 2010 yılı içerisinde başlayacak yeni yasaya göre çocuk başına ailelere aylık 13 bin Yen (205 lira) verilmesi planlanıyor. Ayrıca Japon hükümeti, Başbakan Erdoğan'ın "3 çocuk yapın" açıklamasını destekleyecek şekilde, 3 çocuk yapan ailelere çocuk başına paranın yanında 10 bin Yen (160 lira) ek gelir vermeyi planlıyor. 12.04.2010 TOKYO netgazete

Kız-erkek ayrı eğitime, Ruslar'dan büyük ilgi
16:05 - Eski Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra eğitim sisteminde yaşanan kötü gidişe çözüm arayan Rusya hükümeti, test amacıyla ülke genelinde bazı devlet okullarında başlattığı kız-erkek ayrı eğitim sistemi ilk olumlu sonuçlarını almaya başladı. Karma eğitimin birçok meseleye yol açtığını tespit eden Eğitim Bakanlığı, kız ve erkek öğrencilere ayrı sınıflar açılmasını teşvik ediyor. 13.04.2010 MOSKOVA netgazete

Lieberman: Türkiye Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istiyor
06 Haziran 2010
İsrail’in “şahin” Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Türkiye ile ilişkilerde yaşanan krizin, Türkiye’deki “iç sürecin sonucu” olduğunu öne sürerken, “Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden tesis etmek ve laik mirası tümüyle gömmek istiyorlar” iddiasında bulundu.
Avigdor Lieberman, Ynet ile söyleşide Türkiye ve İsrail’in ana muhalefet partisi Kadima’yı sert dille eleştirdi. Kadima’yı “iki yüzlülük”le suçlayan Lieberman, Türkiye’yi “Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden tesis etmeye çalıştığı” iddiasında bulundu.
Türkiye ile ilişkilerde yaşanan krizin, Türkiye’deki “iç sürecin sonucu” olduğunu öne süren Lieberman, “Bizler Yahudi olarak söylenenlere inanmayı hiçbir zaman istemiyoruz. Türk hükümetinin ideolojisti Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Neo Osmanlılık konusunda bir kitap yazdı. Sadece konuşmadılar, bir kitap da yazdılar” diye konuştu.
Lieberman, “Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden tesis etmek ve laik mirası tümüyle gömmek istiyorlar” iddiasını vurguladığı söyleşide İsrail ne yaparsa yapsın bunun
kendine karşı kullanılacağını savundu.

“TÜRKİYE İRAN’IN AYNI İSTİKAMETİNE YÖNELİYOR”

Davos olayına işaret ederek Türkiye ile sorunun Netanyahu hükümeti ile başlamadığını söyleyen Lieberman, İran’ın bir zamanlar İsrail’in “stratejik ortağı” olduğunu belirterek, “Türkiye, aynı istikameti alıyor. En azından İsrail ile ilgili olarak. Aynı şey. Filonun planlamış bir provokasyon olduğu artık belli” dedi. Milliyet

Fanatik Yahudiler kız çocuklarının laik ailelerin çocuklarıya aynı okulda okuması kararını veren Anayasa Mahkemesi'ni protesto etmek için büyük bir gösteri yaptı.
18 Haziran 2010


'EŞKENAZ' İLE 'SEFARAD' ÇATIŞMASI

Doğu Avrupa kökenli Yahudiler, İsrail'de "eşkenaz" olarak nitelendiriliyor. Eşkenazlar, daha tutucu olarak biliniyor. Arap kökenli Yahudiler ise "sefarad" olarak adlandırılıyor. Sefaradların laik ve liberal görüşte olduğu belirtiliyor.

İsrail'in en fakir bölgelerinde oturan eşkenazlar, Yahudi öğretisini en iyi kendilerinin uyguladığını, sefaradların Yahudiliğinin Arapların etkisinde kalarak özünü yitirdiğini iddia ediyorlar.

Bu iki grup arasında büyük bir çatışma olduğu biliniyor. Anayasa Mahkemesi'nin son verdiği bir karar ise bu çatışmayı gün yüzüne çıkarmakla kalmadı, 100 bin fanatik Yahudiyi sokağa döktü.

OKULUN BAHÇESİ DUVARLA AYRILMIŞTI

Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim bölgesinde bulunan bir kız okulu ortadan ikiye ayrılmıştı. Dini eğitim veren okulun bir bölümünde eşkenazların kız çocukları , diğer bölümde ise sefaradların kız çocukları okuyordu. Okulda öyle bir katı kural uygulanmıştı ki, çocuklar okula giriş kapıları bile ayrılmıştı. Okulun bahçesi bir duvarla ayrıldığı için çocukların birbirleriyle temasları mümkün değildi. Liberal sefaradlardan bir aile bu duruma son vermek için mahkemeye başvurdu. Anayasa Mahkemesi de, kız çocukların aynı sınıfta okumaları yönünde karar verdi. Karara uymayan aileler 2 ay hapis ve para cezasıyla karşı karşıya bırakıldı.

POLİS ALARMA GEÇTİ

Anayasa Mahkemesi'nin medeni kanunu Yahudi öğretisinin üstünde gören kararını protesto eden 100 bin fanatik Yahudi Kudüs'te dev bir gösteri yaptı. İsrail polisi Kudüs'ün batısındaki birçok yolu trafiğe kapatmak zorunda kaldı ve ileri derecede alarm durumuna geçti.

LAİKLER DİNE SAVAŞ AÇTI

Fanatik Yahudiler, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı, "laiklerin dine savaş açması" olarak gördüklerini belirterek bu yönde pankartlar taşıdı.

Kaynak:Hürriyet

(AKPM) Genel Kurulu, laikliğin dinî kıyafetlerin yasaklanmasına gerekçe olamayacağını belirtti
24 Haziran 2010

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu, laikliğin dinî kıyafetlerin yasaklanmasına gerekçe olamayacağını belirtti ve İsviçre'den de minare yasağını iptal etmesini istedi. Mevlüt Çavuşoğlu başkanlığındaki AKPM'de dün kabul edilen 'Avrupa'da İslam, İslamcılık ve İslamofobi' başlıklı raporda 'dinî özgürlükler' vurgusu ön plana çıktı. Raporda "Laiklik, kamusal alanda dinî pratiklerin yasaklanabileceği anlamına gelmez. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesi herkese dinî kıyafetlerini kamusal veya özel alanda giyme serbestisini sağlar." hatırlatması yapıldı.

Danimarka Sosyalist Grup üyelerinden Mogens Jensen'in kaleme aldığı raporda, burka yasağını uygulamak isteyen Fransa ve Belçika'ya sert eleştiriler yöneltildi. aktifhaber

STALİN'İN GORİ'DEKİ HEYKELİ KALDIRILDI

25 Haziran 2010 18:49
Eski Sovyet lideri Yosip Stalin'in doğum yeri olan Gürcistan'ın Gori kentindeki heykeli kaldırıldı.
Kent meydanında bulunan 6 metre yüksekliğindeki heykelin, kentteki Stalin müzesine kaldırıldığı, heykelin yerine, 2008'deki Rusya-Gürcistan savaşının kurbanlarının adına anıt dikileceği belirtildi.
Gori, Rusya'nın 2008 Ağustosunda saldırı düzenlediği ayrılıkçı Güney Osetya'nın birkaç kilometre uzağında bulunuyor. 5 gün süren savaşta ağır topçu ateşi ve hava saldırılarına maruz kalan Gori, Rus birlikleri tarafından kısa süre işgal de edilmişti. haber10

Avustralya'da başörtülü ilk Türk polis



Avustralya'nın ilk başörtülü kadın polisi Yasemin Savran

MELBOURNE- Melbourne Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni bitirdikten sonra 5 yıl öğretmenlik yapan Yasemin Savran, 29 yaşında polis oldu. Victoria Polis Akademisi'nin 2010 yılı ilk mezunlarından olan Savran, ülke tarihine başörtülü ilk Türk polis olarak geçti.

Polis olmaya ilkokuldan beri merak saran Savran, yaklaşık 6 ay süren eğitimini başarıyla tamamlayıp, akademiden mezun olarak bu hayalini gerçekleştirdi. Yasemin Sarvan'ın mezuniyet töreninde anne babası, eşi, kardeşleri ve aile dostlarının yanı sıra onu yalnız bırakmayan biri daha vardı. Lübnan asıllı Maha Şukkar'da kendisi gibi başörtülü olan yeni meslektaşı Sarvan'ı tebrik edenler arasındaydı.

Victoria Polis Akademisi 2010 yılı ilk mezunlarını verdi. Melbourne'ün Glen Waverley bölgesinde bulunan tarihi akademiden 2010 yılının ilk 6 ayında 90 polis mezun oldu. Yeni polislerin mezuniyet programı için 25 Haziran günü iki ayrı tören düzenlendi. Akademinin kilisesinde yapılan mezuniyet törenine Victoria Eyalet Emniyet Müdürü Simon Overland da katıldı. Yeni polislere Victoria Polis Teşkilatına hoş geldiniz diyen Emniyet Müdürü Overland, polis kimliklerini ve belgelerini takdim etti.

Polis olmak için başvurular, giriş imtihanı ve eğitim olmak üzere bir yıl süren zorlu bir süreçten geçtiğini belirten Yasemin Savran, özellikle akademiyi kazandıktan sonra 6 ay boyunca çok çalıştıklarını ve birçok imtihandan geçtiklerini belirtti. "Sadece yazılı imtihanlar değil spor aktivitelerinden ve atış eğitimi gibi derslerden de başarılı olmak zorundasınız." diye konuşan Savran, Müslüman ve başörtülü bir öğrenci olarak hiç bir zorluk yaşamadığını, hatta bu konuda yetkililerin kendisine her türlü kolaylığı gösterdiğini söyledi. Okula Ocak ayında başladıklarını ve yaz mevsiminden dolayı kısa kollu gömlek ile eğitim yapıldığını ifade eden Savran, kendisinin kısa kollu gömlek giyemeyeceğini belirtmesi üzerine uzun kollu gömlek ile eğitim yapmalarına izin verildiğini, yüzme derslerinde İslami usullere göre özel hazırlanmış mayo giyerek katıldığını ifade etti. 18 Ocak'da başlayıp 25 Haziran'da okulu bitiren Yasemin, mezuniyete kadar her gün hafta içinde sabah saat 7.30'da başlayıp öğleden sonra 4'e kadar eğitim aldıklarını söyledi. Polis eğitiminin bir üniversite eğitimi gibi olmadığını birçok konuda bilgi gerektiğini ifade eden Savran, bunun için de sürekli verilen derslere çalıştığını ve eğitimin kendisi için çok faydalı olduğunu söyledi.

28 Haziran'da Springvale Polis İstasyonu'nda göreve başlayacak olan Yasemin Savran, burada iki aylık geçici görevden sonra tayin olacağı yeni yerinde görevine başlayacak. Görev yeri olarak Melbourne'de Türk toplumunun yoğun yaşadığı bölge olan Broadmeadows olmasını çok istediğini söyleyen Yasemin, gençlere de polis olmaları yönünde çeşitli tavsiyelerde bulundu. Savran, "Gençlerimize canı gönülden eğitimlerine büyük önem vermelerini tavsiye ediyorum. Maalesef belli bir yaşa gelince araba gibi, gezme gibi veya daha farklı meraklara giriyorlar ve bu meraklarını da gerçekleştirmek için iş bulup çalışmaya başlıyorlar. Ama neden bu ülkede bize sunulan imkanları değerlendirmeyelim. Mesela ben üniversiteyi bitirmeme ve mesleğim olmasına rağmen bununla yetinmedim biraz daha ilerletmeye gayret ederek farklı bir alanda yeniden eğitime başladım ve bugün polis oldum. Gençlerimize de eğitim hayatlarına önem vermelerini ve güzel bir meslek edinmelerini tavsiye ediyorum." dedi.

Başta ailesi olmak üzere çevresinden ve toplumdan çok olumlu tepkiler aldığını söyleyen Yasemin Savran, "Özellikle kız öğrenciler ve çevremdeki arkadaşlara başörtülü bir polis olmamın onlar için iyi bir örnek teşkil ediyor." dedi.

Avustralya'nın başörtülü ilk Türk polisinin babası Ahmet Doğan, "Bugün çok mutlu bir günü yaşıyoruz. Topluma hizmet verecek olmasından ve özellikle Türk toplumunun da çok ihtiyacı olan bu meslekte çocuğumuzun yetişip bugünlere gelmesi bizi sevindiriyor. Ülkemizde başörtülü olarak bu mesleğe girmesi çok zordu ancak burada çok rahat bir şekilde hatta daha fazla anlayış gösterilerek bu mesleğe girmiş oldu. Keşke ülkemizde de böyle olsa. Herhalde demokrasi dedikleri bu olsa gerek. İnşallah bundan sonra vazifesini de en iyi şekilde başarıyla yürütür." Dedi.

Savran'ın annesi Mediha Doğan ise "Allah herkesin evladına böyle güzel yerlere gelmeyi nasip etsin. Çok mutluyum. Çok heyecanlıyım." diye konuştu.

Türk polisin eşi Tamer Savran ise duygularını şöyle ifade etti: "Çok gurur duyuyorum gerçekten özellikle son altı aydan beri çok çalıştı, çok emek verdi. Bugün ise karşılığını almış oldu. İnşallah bundan sonra da işinde başarılı olur ve topluma örnek olur. Bundan sonra özellikle ev işlerinde bizim kendisine daha çok destek olmamız gerekiyor. Ailecek çok mutluyuz."

26 Haziran 2010 habertaraf

At Yarışına Tövbe Eden Emlakçıdan İbretlik Pankart: İçki Öldürür, Kumar Söndürür, At Yarışı Süründürür

30 Haziran 2010
İzmir'de 45 yıl aralıksız at yarışı oynadıktan sonra ani bir kararla bu alışkanlığını noktalayan emlakçı İbrahim Topçu, çevresindekilere örnek olmak...
İzmir'de 45 yıl aralıksız at yarışı oynadıktan sonra ani bir kararla bu alışkanlığını noktalayan emlakçı İbrahim Topçu, çevresindekilere örnek olmak için işyerinin önüne, "İçki öldürür, kumar söndürür, at yarışı süründürür' yazılı pankart astı. Aynı zamanda müzisyen olan 58 yaşındaki Topçu, at yarışını bıraktıktan sonra evine huzur geldiğini söyleyerek kumar tutkunlarına kötü alışkanlıklardan vazgeçmeleri tavsiyesinde bulundu.
İzmir'de emlakçılık yapan İbrahim Topçu, 45 yıl aralıksız at yarışı oynadı. Maddi ve manevi anlamda büyük kayıplara uğrayan Topçu, ani bir karar alarak at yarışı hastalığından 7 Haziran günü tamamen kurtuldu. Bu kararını hayatının dönüm noktası olarak gören Topçu, 'Kamuoyuna duyurulur' başlığıyla hazırlattığı ' pankartta çevresindekilerle paylaştı. "İçki öldürür, kumar söndürür, at yarışı süründürür" yazılı ilginç pankartla toplumsal mesaj vermeyi amaçladığını ifade eden Topçu, evlilik hayatında eşi ile ayrılma noktasına kadar geldiğini anlattı.

İş hayatında da at yarışı saatinde müşterileri ile ilgilenemediğini söyleyen Topçu, "Türkiye'de yaşayan insanlar kumardan medet umuyor. Ancak aldığım bir karar doğrultusundan çocuklarımın ve torunlarımın rızkını bu tarz şans oyunlarına yatırmayacağım. Koşu camiasındaki herkes beni tanır. Koşu başlayınca bir saniye televizyonun başından ayrılmazdım. Dükkanım yüzlerce insanla dolardı. Koşuyu seyretmekten müşterilerimle bile ilgilenmezdim. Şans oyunlarına tutkulu şekilde bağımlı olanlar yeri geliyor evlerindeki televizyonları bile satıyorlar. Ben 300 daire bedelinde bir maddi kayıba uğradım.Ancak artık kumardan gelecek 1 lirayı dahi istemiyorum. Nasipse umreye hacca gideceğim." diye konuştu.

Emlakçı dükkanının önüne astığı, "İçki öldürür, kumar söndürür, at yarışı süründürür. 7 Haziran tarihinden itibaren şeytanın var olduğu bütün kumarlar bırakılmıştır. Darısı bütün arkadaşlarımın başına" yazılı pankartla birlikte çevresinden olumlu tepkiler aldığını söyleyen Topçu, at yarışını bırakma kararının ardından çok rahat ve huzurlu olduğunu söyledi.

İbrahim Topçu'nun 41 yıllık eşi Bahtiyar Topçu da, evlilik hayatında eşinin at yarışı oynadığı dönemlerde kötü zamanlar geçirdiğini hatta ayrılma noktasına kadar geldiğini söyledi. Şimdilerde ise eşinin aldığı kararı desteklediğini ifade eden Bahtiyar Topçu, eşinin at yarışını bırakma kararıyla mutlu olduğunu dile getirdi.
aktifhaber

CHP başörtüsü için 'ulema'ya gidiyor
24 Ağustos 2010, 14:09Anadolu Haber
Kılıçdaroğlu türban raporu hazırlanması talimatını verdi. Çalışmayı yürüten CHP PM üyesi Ayata, AİHMin türban konusunda verdiği kararı inceliyoruz. Din adamlarıyla da toplantı yapacağız dedi.

Genel Başkanlık koltuğuna oturduktan sonra “türban” konusundaki söylemleri nedeniyle eleştirilen Kemal Kılıçdaroğlu, “türban raporu” hazırlanması talimatı verdi. Çalışmayı CHP PM üyesi ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Sencer Ayata’nın yürüttüğü öğrenildi.

Ayata, “Uzlaşmaya dayalı, hiçbir kesimi rahatsız etmeden, hiçbir kesimin de zafere ulaştıgını düşündürtmeden uzlaşma mümkün mu bunun yanıtını arıyoruz” dedi.

Ayata, yaptığı açıklamada, Türkiye’de özellikle bazı konuların analiz etmeden uzak tartışmalar olduğunu belirterek, türban konusuna hassasiyetle yaklaştıklarını vurguladı. “Türban” konusuna çok taraflı bakmak istediklerini kaydeden Ayata, bu çerçevede yapılanları şöyle özetledi: “Bu çalışma uzun süredir devam eden ama araya referandum çalışmalarının girmesi nedeniyle durakladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin türban konusunda verdiği karar incelendi. Yine Türkiye’de türbana ilişkin kararlar.. Referandum süreci nedeniyle ertelendi. Ancak hedefimizde din adamları ile bir toplantı yapmak da var. Din adamlarının türban konusundaki görüşlerine de başvurmak istiyoruz. Uzlaşmaya dayalı, hiçbir kesimi rahatsız etmeden, hiçbir kesimin de zafere ulaştıgını düşündürtmeden uzlaşma mümkün mu bunun yanıtını arıyoruz.”

Ayata, çalışmanın uzun soluklu bir çalışma olduğunu ve referandum sürecinin ardından hız verileceğini belirterek, “Türban konusu her yönden inceleyip, analiz edeceğiz daha sonra MYK’ya sunacağız” dedi.

Sencer Ayata raporu hazırlıyor

CHP’nin türban raporunu hazırlayan Sencer Ayata, eski Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in kızı Prof. Ayşe Güneş Ayata’nın eşi. ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Ayata, CHP’nin 2010 yılındaki 33. Olağan Kongresi’nde en yüksek ikinci oyu olarak Parti Meclisi’ne seçildi.
vatan

Kremlin Duvarları, Kutsal Su Ve İkonalarla Koruma Altına Alındı

28 Ağustos 2010

Moskova'da Kremlin Sarayı'nın Spasski Kulesi'ne tarihi Spas Smolenski ikonasının tekrar inşa edilerek yerine konulması merasimine katılan Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, "Eminim ki ikonanın tekrar yerine konulması, ülkemize ek savunma sağlayacak." dedi.
Tarihi Spas Smolenski ikonası, 1930'lu yıllarda eski Sovyet lideri Jozef Stalin döneminde Kremlin duvarında kapatılarak üzeri örtülmüştü.

Kremlin'in ana giriş kapılarından biri Spasski Kulesi'ne tarihi ikonanın açılış merasimine Başkan Medvedev ve Rusya Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill başta olmak üzere, çok sayıda üst düzey yetkililer ve vatandaşlar katıldı.

Medvedev, burada yaptığı konuşmada, Spas Smolenski ikonasının ülke tarihi açısından önemine değindi. Medvedev, "Kilise-halk birliği açısından bugünkü olay büyük bir anlam taşıyor. Eminim ki ikonanın tekrar yerine konulması, ülkemize ek savunma sağlayacak." diye konuştu.

Tarihi Spas Smolenski ikonası, 17. yüzyılda Kremlin'in Spas Kulesi duvarında bulunuyordu. Eski Çarlık döneminde Spas Kulesi'nden Kremlin'e girmek isteyen erkekler, ikonanın altında şapkalarını çıkarmak zorundaydı. 1918 yıllarında Moskova'da çıkan çatışmalarda ikona büyük hasar gördü, 1930'lu yıllarda da Bolşevikler tarafından üzeri örtülmüştü. aktifhaber

CHP'li Başkanin İçki Satişini Yasakladı
02 Eylül 2010
ERZİNCAN'ın Üzümlü İlçesi'ne bağlı Altınbaşak Beldesi Belediye Başkanı CHP'li Ercan Bektaş, encümen kararı ile beldede içki satışını yasaklaması tartı...
ERZİNCAN'ın Üzümlü İlçesi'ne bağlı Altınbaşak Beldesi Belediye Başkanı CHP'li Ercan Bektaş, encümen kararı ile beldede içki satışını yasaklaması tartışma yarattı. Bazı kişiler içki satışlarının yabancıya yasaklanmasını, belde halkına serbest bırakılmasını isterken Başkan Ercan Bektaş, "Doğru bir karar aldığımızı düşünüyorum. Pişman değiliz" dedi.

Erzincan kent merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunan ve 2 bin 195 kişinin yaşadığı Altınbaşak Beldesi'nin huzuru iddiaya göre Üzümlü İlçesi ile çevredeki belde ve köylerden gelerek bayilerden içki içenler nedeniyle bozuldu. Son olarak 2 ay önce Üzüm İlçesi'nden içki almaya gelen 2 kişi ile beldedeki yöredekilerin kavga etmesi ardından Belediye Başkanı Ercan Bektaş belediye encümenini toplayarak 23 Temmuz'da aldığı kararla içki satışlarını yasakladı.

Beldenin huzur ve güvenliğinin tehlike altına girmesi üzerine esnaf ve yörede oturanlarla konuşarak kararı aldıklarını vurgulayan Bektaş, kavganın farklı boyutlara taşındığını ileri sürdü. CHP'li 4 encümen üyesi ile birlikte karara imza attıklarını anlatan Bektaş, şöyle dedi:

"Belediye, kazanılmış hakları yasaklayamaz. Eğer asayiş, güvenlik ve huzuru bozucu durum varsa, böyle bir karar alabiliriz. Ruhsatlarını iptal etmedik. Böyle bir durumda kayıtsız kalsam, vatandaş tepki gösterecekti. Bu kavganın temeline indiğimizde sebebinin içki olduğunu anladık. Beldemizde içki tüketenler ve gerek komşu beldelerden gelip içki alanlar burada ufak tefek olayların meydana gelmesine neden olmaya başlamıştı. Kavgalar gittikçe arttı. Meclisimiz de ve halkımızla konuştuğumuzda bunun gerçek sebebinin içkiden kaynaklandığını tespit ettik. Bu konuda duyarsız kalmak bize yakışmazdı. Biz de beldenin huzur ve güvenliği açısından gereken ne ise onları yapmak için bu kararı aldık. Çevremizdeki komşular ile iyi ilişkiler içinde olduğumuz için 2 sarhoş yüzünden ilişkilerin, huzurumuzun bozulmasını istemedik. Meclis üyeleri, esnaf, vatandaşla görüştük, böyle bir karar alınmasının mantıklı ve doğru olacağına kanaat getirdik. Bu kararı aldık. Bunu farklı mecralara çekmeye gerek yok. İçki eğer zarar veriyorsa kaldıracağız. Yasakçı bir zihniyetimiz yok. Ama zararlı bir konuda böyle bir girişimde bulunmamızı kimse farklı yerlere çekmesin. Doğru bir karar aldığımızı düşünüyorum. Zamanı geldiğinde oturur kararı aldığımız mekanizmalarla tekrar görüşürüz. Gerekirse geri adım atmasını da biliriz. Öncelikle burada huzur ve güvenliğin sağlanmasını, tansiyonun düşmesini, normale dönmemiz açısından böyle bir kararı uygun gördüm. Pişman değilim. Sonuna kadar da devam edeceğim."

Halkın büyük bir bölümünün Alevi olduğu Altınbaşak Beldesi sakinlerinden 65 yaşındaki Muzaffer Sefer ve 73 yaşındaki Yusuf Ziya Güler belediye başkanının aldığı kararı desteklediklerini bildirdi. Güler, "İçki yasağı uygulayan başkanın yanındayız" dedi. Serbest meslek sahibi 39 yaşındaki Ekrem Hür ile 32 yaşındaki Ergin Aydın ise, beldede içki satışının yasaklanmasına karşı olduklarını yasağın dışarıdan almaya gelenlere yönelik olması gerektiğini anlatırken, "İçki için Erzincan'a gitmek zorunda kalacağız. Kaza geçirirsek sorumlusu kim olacak?" diye sordu.

Sadece içki satmadıkları için fazla etkilenmediklerini belirten market sahiplerinden 59 yaşındaki İbrahim Çemberi, "Karar almadan önce bize danışıldı. Kavgalardan dolayı huzurumuz kaçmıştı. Hepimiz ortak olarak karara destek verdik. Bir süreliğine içki satışını durdurduk. Karar devamlı değil. Biz kar edeceğiz diye beldede sorun olsun istemiyoruz" dedi. aktifhaber

Seray Sever artık dekolte yerine aklını kullanıyor

04 Eylül 2010 Yapımcı ve oyuncu Seray Sever açılışına katıldığı Nişantaşı City's'deki Banana Republic mağazasında objektiflere takıldı. Gazete Habertürk'ün haberine göre; rahat giyinmeyi sevdiğini ancak eskisi kadar dekolteyi tercih etmediğini belirten güzel oyuncu, "Dekolte giyince güzellik başka yerlere çekiliyor. Eskiden daha fazla dekolte giyiyordumşimdi o kadar tercih etmiyorum. Dekolte giyilmediğinde insanlar yüzdeki ifadenin güzelliğe ve insanın aklına bakıyor. O yüzden ben daha çok yüz güzelliğimi ve aklımı öne çıkarmaya çalışıyorum" diye konuştu. netgazete

Ünlüler, Kadir Gecesi cami cami gezip dua etti

07 Eylül 2010 Daha çok magazin haberleriyle gündeme gelen ünlüler, Kadir Gecesi'nde camileri dolaşıp bol bol dua etti. Sabah gazetesinin haberine göre; ünlü popçu Gökhan Özen ve CHP İstanbul milletvekili Mehmet Sevigen'in kızı olan eşi Selen Sevigen de Kadir Gecesi'nde camileri dolaşan ünlü isimler arasındaydı. Dolmabahçe Camii, Kılıç Ali Paşa Camii, Nusretiye Camii gibi Tophane, Beşiktaş ve Ortaköy semtlerindeki camileri tek tek dolaşan çift, bol bol dua etti.

AİLESİYLE GELDİ

'Kavak Yelleri' dizisinde 'Mine' karakterini canlandıran oyuncu Aslı Enver ise ailesi ve arkadaşları ile Beykoz'daki Yuşa Tepesi'ndeydi. Dua etmek için Yuşa Tepesi'ne gelenler arasında manken Fatoş Kabasakal da vardı. Ünlü manken, gazeteciler fotoğrafını çekmeye çalışırken yüzünü gizlemeyi tercih etti netgazete

ABD'li Müslümanlar, Kongre önünde namaz kıldı

09:30 - ABD'deki bir grup Müslüman, ABD Kongresi'nin batı cephesinin önündeki çimenlik alanda Cuma namazı kıldı. Ülkedeki bazı Müslüman toplulukların organizasyonuyla, ABD'de yaşayan 500-600 kadar Müslüman, ABD Başkanlarının 1981 yılından bu yana göreve başlarken yemin ettiği yer olan, Kongre'nin batı cephesinin önündeki alanda toplandı. 16.10.2010 WASHINGTON netgazete

İtalya'da İrtica mı Hortluyor Ne: Dine ve Mukaddesata Sövmek, Mini Etek ve Dekolteli Elbise Giymek Yasaklandı
26 Ekim 2010

İtalya'daNapoli'ye bağlı bir ilçede mini etek ve dekolteli elbise giymek yasaklandı.

İtalya'da Napoli kentine bağlı ilçelerden Castellammare di Stabia'da, mini etek ve dekolte giysiyle dolaşmak yasaklandı. Yerel yönetimin yaptığı düzenleme, sayfiye beldesi olan Castellammare di Stabia'da mini etekle düşük belli kotla ya da dekolte giysilerle dolaşanlara, 25 ila 250 avro arasında para cezası kesilmesini öngörüyor.

Nüfusu 70 bin civarında olan ilçenin Özgürlükçü Halk Partisi'ne mensup Belediye Başkanı Luigi Bobbio, 40 maddelik yeni yasal düzenlemenin gerekçesini, "kentte herkesin medenice birarada yaşamasını özendirmek için kamu nizamını yeniden tesis etme" olarak özetledi.

Belediye meclisinde güvenlik işlerinden sorumlu Emekli General Luigi Mamone tarafından kaleme alınan yasal düzenleme, ilçe sakinlerinin kılık kıyafetlerine kısıtlama getirmesinin yanı sıra sokakta küfürlü konuşmayı, dine ve mukaddesata sövmeyi de yasakladı.
dine ve mukaddesata sövme
Parklar, meydanlar ve sokaklarda top oynamak, plaj haricindeki mekanlarda mayo ve bikiniyle dolaşmak, plaj tesisleri dışındaki yerlerde soyunmak ve denize girmek, çocuklara alkollü içki dağıtmak da yerel yönetimin yasaklar listesinde yer aldı.

Belediye Başkanı Bobbio, yeni düzenlemenin kente huzur getireceğini savunarak, "Burası, Palma di Majorca değil. Biz turizme açılmaya çalışan bir beldeyiz. Kimileri, sıcaklar basar basmaz, sokaklarda çıplak dolaşmayı adeta adet haline getirmişti. Buna dur deme zamanı gelmişti" dedi.

Sıradışı

Laik atak nöbeti!
Ali Atıf Bir
24 Mayıs 2009

12 Ekim 2008 günü bu köşede "(Bir Banka)'nın... Ayıbı" başlıklı bir yazı yazdım... Dönem olarak şu anda yaşadığımız krizin en başları ve tüm firmaların şokta olduğu bir zamandı .

Bir ihbar sonucu yazdığım bu yazıda bir bankanın ÇYDD'ye verdiği bursları kestiğini haber verdim... (Söz konusu Banka'nın ismini vermiyorum çünkü o günlerde sembolik olarak o olayı yazmıştım. Hedefim örnek oluşturmak ve kriz nedeniyle eğitime ayrılan fonların bir şekilde azalmasını engellemekti).

Söz konusu yazıyı yazıp ÇYDD'ye destek verdiğimde ne Türkan Hoca'nın evi Ergenekon nedeniyle aranmıştı ne de Türkan Hoca "yeni kurtarıcı" makamına oturtulmuştu:

Bu yazıma karşı adı geçen banka bir kısıntının olduğunu kabul etti ama bu kısıntının bir plan dahilinde olduğunu burs alanların burslarının devam ettiğini açıkladı...

Anlayacağınız banka varolan bursları kesmiyordu ama mezun olanların yerine yeni bursiyer desteklemiyordu. Yani ben haklıydım.

Bir süre sonra dernekte çalışan bir yetkili arayıp gösterdiğim duyarlılık için teşekkür etti, "yazımın krizde zorlaşan bursiyer bulma işine yaradığını" söyledi ve Türkan Hoca'nın selamını iletti.

Yaklaşık yedi ay sonra Türkan Saylan'ın Ergenekon dalgası nedeniyle gündeme gelmesiyle, peşinden de vefatıyla arkasından kışkırtıcı yazı yazanlara, kışkırtıcı konuşma yapanlara, onu hiç istemeyeceği şekilde "bayrak" olarak kullanmaya çalışanlara bakıyorum... Anlayamıyorum... Neden anlamıyorum?

Çünkü:

Bu insanların çoğunluğu yedi ay önce ÇYDD'nin bursu kesilen öğrencilerini hiç umursamamışlardı... "Hey ne oluyoruz?" diye yazı yazmamış, konuşmamış ve miting düzenleyip bu mitinge katılmamışlardı.

Peki şimdi ne oldu bu arkadaşlara? Niye ÇYDD burslarını bu kadar önemseyen bir poz takınmaya başladılar...

Madem ÇYDD bu kadar önemliydi de niye daha önce bu derneğin önünü açmamışlardı. Destek vermeyenleri ya da desteğini kesenleri kınamamışlardı...

Gerçekten soruyorum. Bu arkadaşlar daha önce neredeydiler. Ve birden atı, silahı alıp nasıl ortaya çıktılar?

Sorunun yanıtını biliyor musunuz? Ben biliyorum... Sorunun yanıtı Laik Atak... Panik Atak'tan esinlenerek geliştirdiğim bir hastalık türü...

Yoğun şeriat korkusu, sıkıntısı ve endişesinden kaynaklanan bir nöbet türü bu...

Laik atak nöbeti yaşayan Cumhuriyet Çocuğu çeşitli olayların tetiklemesi (ya da bilerek tetiklenmesi ile) şeriatın aniden geleceği hissine kapılır.

Ve şeriatın gelmesini engellemek için kendisine bir protesto yolu ya da etkinlik arar. Genellikle bir mitinge katılan ya da medyada ise "Kubilay'ı anımsayın,Türkiye laiktir laik kalacak, karşı-devrime karşı omuz omuza, niye bunların hepsi badem bıyıklı ya" diye yazı kaleme alan bu arkadaşlar geçici bir psikolojik olarak rahatlama hissederler.

Laik Atak Nöbeti genellikle 2-3 arası sürer...

Daha sonra her şey normale döner. Örneğin kız çocukları okuyamamaya, okula gönderilememeye devam ederler. (İşte bu nedenle yedi ay önce kimse ÇYDD'nin azalan burslarına ses çıkarmamıştı!) Cumhuriyet Gazetesi 50 bin tirajına geri döner.

Ama olsun... 2-3 günlüğüne olsa dinciler ruhen püskürtülmüş, psikolojik rahatlık sağlanmıştır.

Laik Atak'ın tedavisi va
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş Tem 29, 2010 10:13 pm    Mesaj konusu: Diyanet meselesi: Ezberler ve gerçekler Alıntıyla Cevap Gönder

Biz Türk'üz, tam anlamıyla Türk'üz. İşte o kadar. Bize iyi müslüman olmak yeter. Asya ve Avrupa için bizim kanunumuz aynıdır: Dostlara sahip bulunmak. Tam bağımsızlığımızı korumak. Her şeyi Türk cephesinden düşünmek.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
http://www.ordumillet.com/

ADD, Van'da mevlit okuttu

16 Mart 2011 Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Van Şubesi tarafından Çanakkale şehitleri anısına mevlidi şerif okutuldu.

ADD Van Şubesi tarafından 18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü dolayısıyla Hazreti Ömer Camii'nde yatsı namazını müteakiben bir program düzenlendi. Programda mevlidi şerif okuutldu.

İlk kez bir mevlit okuttuklarını ifada eden dernek ADD Van Şube Başkanı Murat Yiğit, amaçlarının halk arasında kendileri hakkında oluşan kötü düşünceleri yıkmak olduğunu belirtti. Başkan Yiğit, bu tür mevlitleri geleneksel hale getirmeyi düşündüklerini belirterek, "Biz yönetim kurulu olarak almış olduğumuz karar neticesinde hakla birlikte, onların dini ve kültürel varlıklarıyla bir araya gelmeyi düşünüyoruz. Bugüne kadar bizi yanlış tanıdılar. Böylesi önemli bir günde halkımızla birlikte olduk.

18 Mart haftası nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derneği olarak Çanakkale şehitlerine yönelik bir mevlit düzenledik. Halkımızı bize karşı olan yanlış itibarı üzerimizden silmek istiyoruz. Türkiye'de ilk defa bir Atatürk Düşünce Derneği olarak bu faaliyeti gerçekleştirmenin onurunu yaşıyoruz. Biz Türkiye genelinde bunların yaygınlaşmasını, insanların birlikte olmasını önemsiyoruz. Gerek 10 Kasım'da, gerekse Çanakkale'de, bu haftalarda bu mevlitleri geleneksel hale getirip camilerde halkımızla birlikte bundan sonra yapacağız. Bizi yalnız bırakmayan tüm Van halkına teşekkür ederiz" dedi.
haber7

03 EKİM 2010, PAZAR
CHP, artık yüzüncü yıl marşını bestelemelidir

CHP'nin yeni yüzü yazar Enver Aysever ile röportaj yaptıktan sonra manşete karar vermekte zorlandım. Çünkü Aysever aslında CHP'de değişimi simgeleyen pek çok başlık verdi. 'Rakel Dink özgür değilse biz de özgür değiliz' diye ezber bozmakla kalmadı, sabahları okullarda ant içtirmeye karşı olduğunu da söyledi. Aysever, milliyetçilikten uzaklaştıkça büyüyeceğini düşündüğü CHP'nin yoluna 10'uncu değil 100'üncü yıl marşını besteleyerek devam etmesi gerektiği görüşünde.

Yıllardır kitaplar yazıyor. Edebiyat ödülleri alıyor, televizyonda tartışma programlarına imza atıyor Enver Aysever. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu'yla birlikte yürüyor. Ona inanıyor, kendi kafasındaki 'enternasyonal sol'un Türkiye'de Kılıçdaroğlu'yla hayata geçirileceğini düşünüyor. CHP Parti Meclisi üyesi Aysever, röportajında CHP'lilerden duymaya alışık olmadığımız cümleler kurdu. Aysever'le CHP'ye katılma nedenlerini, nasıl bir CHP düşlediğini konuştuk.
- Önce Türkiye'de merkez sağ ve merkez sol konuşulmaya başlandı. 'Sol' kısmını konuşalım istiyorum...
Sol üçe ayrıldı. Biri, dünyadaki iktisadi saldırı karşısında milliyetçileşti ve bunun adı ulusalcılık oldu.
- Bunun Türkiye'deki karşılığı kim?
Sosyal Demokrat Halkçı Parti'den sonra Cumhuriyet Halk Partisi. Ama CHP, yine de kitle partisi olması nedeniyle farklılıkları içinde barındırdı. İdeolojik ve üst yönetim olarak, yani Deniz Baykal, Onur Öymen, Mustafa Özyürek çizgisi Türk-laik ve homojen bir yapıyı tarif etti. Bunun da her seçimde yüzde 20'yi geçemeyeceği görüldü. Bence burada ciddi bir ideolojik sorun var. İkinci grup, 'liberal sol' denen aslında basbayağı soldan vazgeçip, küreselleşmeyle savrulanlar. Üçüncüsü ise benim kendimi içinde saydığım halen Türkiye'de karşılığı neredeyse hiç olmamış olan 'enternasyonal sol.' Bu üçe bölünmüşlük aslında Türkiye'nin zihin haritasının entelijansiyasını kurdu. AKP'yi, bu soldan devşirme liberaller dilsizlikten bir dile taşıdı.

CHP, MÜZAKERECİ KİMLİK KAZANMALI
- Kılıçdaroğlu'ndan ne bekliyorsunuz?
Bence şunu yapmalı. En azından ben şunun için buradayım. Kılıçdaroğlu'ndan beklediğimiz cumhuriyetçi partiden sosyal demokrat partiye dönüşmüş CHP'yi Batı tipi özgürlük talep eden bir sosyal demokrat parti yapması. Yani sadece sınıfsal değil, bireyin de ön planda olduğu dil, din, inanç özgürlüklerini de savunan, anayasal dengeye bağlayan, yerel yönetimleri güçlendiren, örgütlü toplumu talep eden bir CHP...
- Başbakan ve Kılıçdaroğlu çok özlenen bir fotoğraf verdi. Artık CHP eskisi gibi hırçın muhalefet yapmayacak diyebilir miyiz? Yani taşın altına elini koyan bir parti olacak mı?
CHP'nin artık onuncu yıl marşıyla alabileceği bir yol yoktur. CHP, Kemal Bey'in kişiliğinde yüzüncü yıl marşını bestelemeye talip olmalıdır. Oradaki yeni toplumsal armoniyi gören bir parti olmalıdır.
- Yüzüncü yıl marşında ne olmalı?
Bir kere CHP'nin hiçbir müzakereden kaçmayan, yani hem AB ile hem Erdoğan'la, hem BDP ile her alanda müzakere eden, masada olan, olduğunda da kendi fikirlerini ısrarla savunan, ama hak verdiği yerde, 'Haklısınız, biz de elimizi taşın altına koyuyoruz' diyebilecek gerçek Batı tipi bir müzakereci kimlik kazanmalıdır. Hep ben haklı olamam, siyaset böyle bir şey değil. Haklılığınızı savunan ama ikna olmaya hazır bir duruş sergilemelisiniz. Bu müzakereye açık yapı, zaten Kılıçdaroğlu'nun kimliğinde var.

KALEMLE SİLAH ARASINDA KALEMİN TARAFINDAYIM
- Yakın geçmişe bakarsak, CHP nerede yanlış yaptı?
Eğer Hrant Dink özgür değilse, Türkiye'de hiç kimse özgür değildir. CHP, artık bunu savunmalıdır. Ben isterdim ki Deniz Baykal, 'Hepimiz Ermeniyiz' diyen grubun en önünde yürüyen kişi olsaydı. Rakel Dink onun koluna girseydi, sistemin değil, demokrasinin teminatı olarak onu görseydi. Elif Şafak ile Orhan Pamuk'a 301. maddeden dolayı yumurta atanların tarafında duran CHP'nin aslında Türkiye'de olmasının da bir anlamı yoktur. Elif Şafak ve Orhan Pamuk'a göğsünü siper eden bir CHP'ye ihtiyaç vardır. Benim gibi düşünmesine gerek yok. Ama kalemle silah arasındaki ilişkide ben kalemin tarafındayım. Yani ben Kemal Kerinçsiz'in temsil ettiği hukuk değerlerinin yanında değilim. CHP'nin de bu tarifi yapması lazım. CHP, milliyetçilikten uzaklaştıkça büyür.
- Bu süreçte Kemal Kılıçdaroğlu olsaydı, CHP bu duruşu sergilemez miydi? Sonuçta bir de etkin kadrolar var ki, hala CHP içinde hakimiyetini sürdürüyor...
Böyle olmazdı. Algı yönetimi diye bir şey var. Nihayetinde algı yönetimi genel başkanın tutumuyla şekillenir. Genel başkanın yaptığı, kamuoyunu dönüştürecek bir tutum olarak algılanır. Bakın başka bir sorun daha var. 'Ne mutlu Türküm diyene' meselesi... Mustafa Kemal'in bunu dile getirdiği dönemde devrimci bir söylemdi. Çünkü dünyada ırkçılığın yürüdüğü bir ortamda 'Ne mutlu Türk doğana' diyebilirdi. Öyle demedi, 'Ne mutlu Türküm diyene' diyerek buradan bir millet yarattı. Bunu ilerici bir adım olarak görmek gerekir. Ve o güne aittir. 21. yüzyıla geldiğimiz zaman Büyükanıt'ın 'Sözde değil özde demokrasi' sözünün arkasından 'Ne mutlu Türküm diyene' gibi otoriter bir anlayışın dillenmiş olması talihsizliktir. Biz 'Ne mutlu Türküm' söyleminin ötesinde bir adım atmalıyız. Ayrışmayı değil, birleşmeyi sağlayan bir tutum takınmalıyız. 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' diye başlayan meselenin de artık çocukları okul bahçesinde toplayıp, askeri bir nizam içerisinde bütün bir toplumu kışlaya benzeterek uygulanması doğru değildir.
- Sabahları 'ant okutulmamalı mı?
Kız çocuklarını bile böyle bir baskı altında tutan zihniyetin tarafında olamaz CHP ve sosyal demokrat zihniyet. Gelişmiş birey zaten kendi etik ölçülerini ortaya koyar. Bir ant gereksinimi cumhuriyetin kuruluşunda yurttaşlık bilinci yaratmak için gerekli olabilir ama bugün internetin, cep telefonlarındaki iletişim organizasyonunun geldiği boyutlara baktığınız zaman zaten toplumda bir ahlaki çözülme varsa bunu sabahları çocukları tıkıştırıp, askeri bir nizam içerisinde tüm Türkiye'yi garnizona dönüştürerek yapamazsınız. Orada bir ileri adım atmamız gerekir. Demokrasiyi bütün kurumlarıyla işler hale getirmek için bir başka dile ihtiyaç var ve işte o dil Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün temsil etmesi beklenen dildir. Andımız yerine Rakel Dink'in 'sevgilim' diyen mektubunu okutmalıyız belki de. Bir bebekten katil yaratan düzeni sorgulatacak bir metindir o.

DÜŞÜNCELERİMİ CHP'DEN KAÇ KİŞİ DESTEKLİYOR BİLMİYORUM
- Bu röportajdan sonra ne tepki alacağınızı benimle paylaşırsanız sevinirim, merak ediyorum gerçekten. Siz böyle düşünen kaç kişisiniz?
Bilmiyorum. Ben bu röportajda kendini yazar olarak ifade etmiş biri olarak CHP'ye katılma gerekçelerim ve beklentilerimi dillendiriyorum. Bunu sadece size değil, Kılıçdaroğlu'na da dillendiriyorum. CHP'den kaç kişi tarafından bu düşüncelerin desteklendiğini bilmiyorum ama toplumdan gelen ilgi ve onay beni heyecanlandırıyor.
- Hiç umutsuzluğa düştüğünüz bir dönem oldu mu CHP'ye girdiğinizden beri? Çünkü CHP'nin ezberini bozan cümleler bunlar... Üstelik parti içinden belki de tepki göreceksiniz bunları söylediğiniz için, değil mi?
Evet, belki de birilerinden tepki görebilirim. Ama ben bunları söylemek ve böyle olacağına inandığım için Kılıçdaroğlu'nun yanındayım. O yoksa ben de yokum, bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
- Kadrolar yeniden şekillense, kimler olmalıdır yeni CHP'de?
Bence yeni CHP şöyle olmalı. Sezgin Tanrıkulu CHP'nin milletvekili ya da Diyarbakır'ın Belediye Başkanı olmalı. Mehmet Bekaroğlu, CHP'de siyaset yapabilip, muhafazakarların da vicdanını temsil edebilmeli. Aysel Çelikel, laiklerin yeni dünya görüşünün temsili olarak burada olmalı. Süleyman Çelebi mutlaka bulunmalı. Sosyalist solun önemli isimleri mutlaka Meclis'e taşınmalı.
- Hiç Ahmet Altan'ları, Mehmet Altan'ları saymıyorsunuz ama?
Bizim ideolojik zeminimiz çok şükür sağlam. Ben herkes olsun demedim dikkat ederseniz. Solcu olması gerekmiyor ama solun vicdanını taşıyacak, birlikte yaşama kültürünü savunacak kişiler bizimle olmalı.
- İlhan Kesici istifa etti. Bir kaynama var mı partide? Devamı gelir mi istifaların?
Hiç sanmıyorum, kişisel bir karar.

Türbanlı kadın rol modelimiz değil ama...
- Türban meselesine gelmek istiyorum, o konuda da görüşlerinizi merak ediyorum. Kılıçdaroğlu, bu meseleyi de Başbakan'la birlikte çözmek için girişimde bulundu. Ancak daha önce CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne itirazında kendisinin de imzası olması bir güven problemi olarak şekil buluyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Dün Anayasa Mahkemesi'ne götürerek sandıkta yenilgiye uğradıysak, bugün çözümü getiriyoruz. Türban meselesini biz neo-liberal politikalar üreten, liberal siyasetçilerin ya da Tayyip Erdoğan'ın diliyle tartışmayacağız. Biz türbanlı kadınlarımızı rol model olarak topluma önermiyoruz. Bunun altını çiziyorum. 'İnsanların giyim kuşamına karışmak ayıptır' diyoruz. Arada fark var. Biz böyle bir cumhuriyet kadını tipi hayal etmiyoruz. Ama kendini böyle konumlandıran insanları da reddetmiyoruz.
- Nasıl çözeceksiniz?
Benim kanaatim türban sorununun çözümü gayet basittir. YÖK'ün ortadan kalkmasıyla başlayacaktır. YÖK ortadan kalkacak, üniversiteler, öğretim üyeleri ve öğrencilerin önüne sandık koyacak, kendi rektörlerini kendileri seçecekler. Mütevelli heyetler kurulacak. Eğer o okulda ibadethaneye ihtiyaç varsa, mütevelli heyet bunu çözer. Eğer cemevi, kilise ihtiyacı varsa onu da tespit ederler. Düşünce özgürlüğünün önündeki engeli de kaldırmakla yükümlü olurlar. Hemen bugün yapalım, ne türban sorunu kalır ne özgürlük sorunu... Anayasada bağlama tarifi yaparak bunu çözemezsiniz.

CHP, Başbakan'ı işgal kuvvetleri komutanı olarak görmekten vazgeçmeli
- Endişeler de değişti. Baykal dönemine baktığımızda endişenin adı laiklikti. Kılıçdaroğlu, geçen hafta Berlin yolunda gazetecilere 'Laiklik ile ilgili bir endişemiz yok' dedi. Yeni endişenin adı ne?
Laiklikle ilgili bir endişemiz yok ama otoriterlikle ilgili bir endişemiz var. CHP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı işgal kuvvetleri komutanı olarak görmekten vazgeçmeli. Bence Kılıçdaroğlu'nun topluma verdiği en önemli mesaj bu. Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu coğrafyasının yetiştirdiği bir siyasetçi. Biz onu dindar olduğu, muhafazakar siyaset yaptığı için değil, biz onu otoriter bir dil kullandığı için eleştiriyoruz. Mağdurken, zalim olduğu için eleştiriyoruz.

İPEK ÖZBEY
ipek.ozbey@aksam.com.tr

Haşmet Babaoğlu
Diyanet meselesi: Ezberler ve gerçekler

Bizde hep böyledir... İslamcı, İslam'ı bilip öğrenmekten kaçınır.

Sosyalist, sabah akşam kapitalizmi analiz eder ama sosyalizmin eleştirel analizinden fena halde sıkılır.

Kemalist, Mustafa Kemal'i ve çağındaki uygulamaları merak edip öğrenmek yerine beşinci sınıf kaynaklardan toparlanmış üç beş ezberle idare eder.

Liberal, sosyal ve ekonomik alanlarda serbest rekabeti değil, iş hayatını ve kartelci işadamlarını sever.

Laiklik meselesinde de durum aynıdır.

Ezberlenmiş yanlışlar, peşin yargılar basit fakat gerçek bilgiden daha üstün tutulur.

***

Geçen hafta Diyanet İşleri Başkanı'nın Kuran okuma tavsiyesini yanlış ve laikliğe aykırı bulanlara karşı "bundan daha normal ne olabilir, kaldı ki bu tür tavsiyeler bana göre Diyanet'e yasa yoluyla verilen görevlerdendir" dedim ve 1965 tarihli yasanın ilk maddesini hatırlattım ya...

Gelen okur mektuplarından bazıları çok ilginçti.

Şaşkındılar.

"Bir laik devletin yasasında İslam dinine böyle vurgu yapılmaması gerekir, yanlış yazmış olabilir misiniz?" diye soran bile vardı.

Bilmiyorlardı.

Çünkü gerçekte ne laikliği, ne de Cumhuriyet'in kuruluşunu öğrenmeye niyetleri yoktu!

Öyle olsalar "Diyanet ateistlerin de, Hıristiyanların da Diyanetidir" gibi garip tezler öne süreceklerine, "laik bir düzende Diyanet'e ne gerek var" demeleri gerekirdi.

Gülünç biçimde "dinsiz Diyanet" isteyeceklerine "Diyanet'siz rejim" talep etmeleri daha doğru olurdu.

Ama dertleri başka! Beğenmediklerini tepelemek için kullandıkları birkaç sopadan biri "laiklik", o kadar!

***

Bir okurum da "Büyük Atatürk'ün Diyanet'i böyle değildi" demiş. "O Diyanet Kuran okunmasını tavsiye etmezdi" imasıyla tabii...

Belli ki, ilk Diyanet yasasını ve 1925'te TBMM'nin Kuran tefsiri ve hadis tercümeleri için ödenek ayırıp Diyanet İşleri Reisliği'ne bu görevi verdiğini bilmiyor. "Hak Dini, Kuran Dili" ve "Sahih-i Buhari" tercümesinin hazırlanması ve 1927'de Türkçe bir hutbe mecmuasının basılıp dağıtılması sürecini öğrenmek zor geliyor.

Bizim "laikçi"lerin hesaplaşmaktan kaçındığı tarihi gerçek açıktır: Cumhuriyet laikliği bir rejim olarak uygulamaktan çok ideoloji olarak benimsemiştir.

Devlet, dinin kendi üzerindeki etkisine önlem alırken, din üzerinde özellikle etkili olmayı hedeflemiştir.

Problemin de, çözümün de kaynağı tam bu noktadır.

Sabah

Aşırı dekolte kovulma nedeni
Patronlar açık giyinen kadınların işine son veriyor!
10 Aralık 2010

İngiltere'de 3 bin yönetici arasında yapılan araştırmada, işyerinde aşırı dekolte kıyafetler giyen kadınların kariyerlerini tehlikeye attığı ortaya çıktı. Araştırmaya katılan her 5 yöneticiden biri, fazla açık kıyafetler giyen kadın çalışanların işlerine son verdiğini söyledi. Patronların yarısı aşırı dekolte giyen kadınları terfi ettirmediklerini ve maaşlarına zam yapmadıklarını da belirtti. Yöneticilerin en hoşlanmadığı kıyafetlerin başında spor ayakkabı, ütüsüz gömlek ve parmak arası terlikler geliyor.

GAZETE HABERTURK

Tunceli Halkı'nın Tepkisi Birhaneleri Kapattırdı

Kadınların çalıştığı birahaneler Tunceli'de ailelerin yuvalarını yıkınca, Tunceli halkı tepki gösterdi. 3 birahaneye kilit vuruldu. O birahanelerin fuhuşu teşvik ettiğini savunan protestocular, aile değerlerinin zayıfladığını savunuyorlar.

22 Aralk 2010
Anadolu Haber

Zaman gazetesinde Ali Haydar Gözlü ve Nurullah Kaya Tunceli imzalı haberde 18 Aralık'ta Demokratik Haklar Federasyonu öncülüğünde 18 Aralık'ta 'Yozlaşmaya Karşı Çık, Ortak Olma' yürüyüşüne katılanların görüşlerine yer veriliyor.

Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin'in "Emniyet'ten bu işyerlerinin birahane gibi değil farklı işletildiği yönünde rapor gelmesi üzerine 3 işyerini süresiz kapattık" açıklaması yer alıyor.

"VARINI YOĞUNU KADINLARLA HARCAYANLAR VAR"

Gerginliğin devam ettiği şehirde yaşayan Süleyman Söylemez, kadınların her yerde çalışabileceğini ama birahanede çalışanların farklı amaçlarla kullanıldığını iddia ediyor. Bu kadınlar yüzünden icralık olanların bulunduğunu anlatan Söylemez, "Varını yoğunu getirip birahanelerde kadınlarla harcayanlar var." diyor. Bu mekanlarda toplumun kabul etmediği olayların yaşandığını dile getiren Hıdır Yalçın garson kadınlar yüzünden ailelerin dağıldığını belirtiyor. Kemal Yeşil, şunları söylüyor: "Tuncelili olarak kadınların çalışmasına karşı değilim ancak eğer bayanlar birahanede fuhuş amacıyla çalıştırılıyorsa buna tepkimi gösteririm."

TOPLUMA YOZ KÜLTÜRÜ AŞILIYOR

Cumartesi günü düzenlenen yürüyüşü organize eden Demokratik Haklar Federasyonu üyelerinden Murat Kur, birahanelerin yol açtığı olumsuzlukları şöyle anlatıyor: "Bugüne kadar birahanelerde 5 kişi hayatını kaybetti. Son 10 yılda 250'nin üzerinde bıçakla yaralanma var. Bu birahaneler 2009'da 88 ailenin boşanmasına neden oldu. Birahaneler topluma yoz kültürü, insan bedeninden faydalanarak para kazanma kültürünü aşılıyor. Dersim halkı daha fazla kendi gençlerini ölümlere vermek istemiyor."

AİLE DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKAN ANLAYIŞ

Tunceli'de kadınların çalışmasına kesinlikle karşı olmadıklarını ifade eden Dersim Dernekleri Yönetim Kurulu üyesi Cemal Yücel de "Dersimliler olarak aile değerlerine sahip çıkan bir anlayışımız var. Fuhşa ve yozlaşmaya her zaman karşıyız. Halkın inançlarına ve duruşlarına ters gelen bu tarz mekanları Dersim halkı istemiyor." diye konuşuyor.

Evlilikle başlayan cinsel ilişki daha yararlı

25 Aralık 2010 ABD'de bulunan Brigham Young Üniversitesi, Aile Yaşantısı bölümünün yürüttüğü bir araştırma sonucunda, cinselliği evlendikten sonra yaşayan çiftlerin evliliklerinde daha mutlu oldukları görüldü. Milliyet gazetesinin haberine göre; 2 bin 35 kişi ile gerçekleştirilen araştırmayı yöneten Profesör Dean Busby, daha ilişkinin başında cinselliğe yönelen çiftlerin, ilgilerini sekse yöneltirken, güveni, sadakati ve iletişimi es geçtiklerini söyledi. Araştırmaya göre cinselliği evlendikten sonra yaşayanların yüzde 22'sinin ilişkisi daha istikrarlı, yüzde 20'si daha mutlu, yüzde 15'inin cinsel hayat kalitesi daha yüksek, yüzde 12'sinin iletişimleri daha kuvvetli. netgazete

Rus papaz, RuTube'u kötü ruhlardan arındırdı (!)
23:00 - Rusya'da papaz, kötü ruhları kovmak amacıyla Rusya'nın YouTube'u sayılan RuTube'un ofisi ve çalışanlarını kutsadı (!). RuTube, Rusya Ortodoks Kilisesi'nden papaz Viktor tarafından kutsanan ilk Rus internet video servisi olarak da tarihe geçti. 11.03.2011 MOSKOVA netgazete

Dört yaşındaki Colton: “Baba! Cennet sahiden de var!”
23 Mart 2011
Salih Selçuk

Sarışın, küçücük bir oğlan! Dört yaşındayken çok tehlikeli bir ameliyat geçirmiş ve tam üç dakika, ameliyat masasında ölü kalıp, yeniden hayata döndürülmüş. Çocuk ameliyat edilirken, babası Todd Burpo, hastanede küçük bir odada dua ediyormuş. Oğlunun yaşaması için Tanrı’ya yalvarıyormuş, hem de papaz olmasına rağmen adeta isyan ederek ve Tanrı’yı sorgulayarak… O ölüm anında Coltun’un annesi de başka bir odada yakınlarını telefonla aramakla ve dua etmekle meşgulmüş. Neyse Colton kurtulmuş ve bir süre sonra arabalarıyla ailecek büyük bir çavlanı görmek için kısa bir seyahate çıkmışlar. Arabadaki diyaloglarnıı, babasının daha sonra yazdığı kitaptan aktarıyoruz:
“Corton, şuradan sapınca hastanenin önünden geçeceğiz. Seni hastaneye götüreyim mi ister misin?”
“Hayır baba, Cassie’yi götür (kardeşi). Cassie hastaneye gidebilir.”
Annesi Sonya Burpo:
“Hastaneyi hatırlıyor musun Colton?”
“Evet annecim hatırlıyorum. Hani melekler bana şarkı söylemişlerdi ya?”
Arabanın içinde bir an zaman duruyor… Todd Burpo ve karısı birbirlerine bakıyorlar. Acaba duydukları doğru mudur, yoksa onlara mı öyle gelmiştir?! Sonya kocasına fısıldıyor:
“Seninle daha önce melekler hakkında konuşmuş muydu?” Todd, “Hayır” diyor, “ya seninle?” Sonya da başını ‘Hayır’ anlamında sallıyor.
Colton, çocukların en dobra oldukları, en olmayacak soruları doğrudan yüksek sesle sordukları yaşta. Mesela hamile bir kadın görünce, “Baba, bu kadın neden şişman?” dedikleri yaşlar.
Babası, konuyu biraz deimek amacıyla bir yol kahvesinin önüne park ediyor ve içeriye oturuyorlar.
“Colton, hastanedeyken meleklerin sana şarkı söylediklerini söyledin. Hangi şarkıyı söylediler?”
“Bana, ‘Jesus love me’yi söylediler, bi’ de Joshua fought the battle of Jericho’ (ilahiler). Bana ‘We will, we will rock you’yu söyleyip söyleyemeyeceklerini sordum (‘Queen’ grubunun bir Rock şarkısı), söylemek istemediler.”
Cassie kıkırdarken Todd Burpo, oğlunun hiç tereddüt etmeden konuştuğunu farkediyor. Karısı da ona, “hastanede bir rüya mı görmüş ne?” der gibi bakıyor. Ne soracaklarını düşünüyorlar.
“Colton, melekler nasıldı?”
“Birisi Dennis dedeme benziyordu ama o değildi, çünkü gözlüğü yoktu.” (Dennis dedesi ölmüş)
“Yani gözlüğü olmadığı için Dennis deden değildi diyorsun.”
Colton ciddileşiyor ve “Baba, İsa meleklere, bana şarkı söylemelerini söyledi” diyor. “Çünkü çok korkuyordum, -kendimi daha iyi hissetmem için.”
“Ne?!.. İsa mı?” Bu sırada annesi, ağzı açık kalmış vaziyette küçük oğlunu dinlemekte.
“İsa neredeydi?”
“Ben onun kucağına oturdum…”
Todd ve Sonya Burpo, korkup, konuşmayı burada kesiyorlar. Buraya kadarını önce bir hazmetmeleri gerekiyor neticede…
Kitap, küçük oğlanın anlattıklarına dayanarak babası tarafından yazılmış ve halen New York bestseller listelerinde bir numara. Amazon listesinde de 9 numarada. Çocuğun anlattıklarını yorumlayan uzmanlara daha sonra yer vermek ve hikayeye sonra devam etmek üzere noktayı koyuyoruz.
(…)
Colton’un bu inanılmaz laflarına, annesi ve babası, sonradan inanacaklardır. Ufaklık, ameliyat sırasında kendi bedeninden ayrılarak yükseldiğini ve doktorun nasıl ter döktüğünü gördüğünü anlatacaktır. Ama annesi ve babasının bu sırada nasıl dua ettiklerini, annesinin nasıl telefon ettiğini de anlatacaktır. Colton, tarif ettiği Cennetteyken, küçük bir kızın “kardeşcim” diye gelip, büyük bir sevinçle boynuna sarıldığını da anlatır. Colton, annesinin bir çocuk kaybettiğini bilmediği, bu ondan gizlendiği halde, ısrarla kardeşinden bahseder.
Ölüme yakın olanların deneyimleriyle ilgili yıllardır çalışan Dr. Jeffrey Long, (Near Death Experience Research Foundation) ölümün kıyısına gelen 1600 kişinin yaşadıklarını protokole geçirem kişi olarak, 4 yaşındaki çocuğun anlattıklarını çok sıradışı ve dini yanlarının ise dindarlar için ilham verici olduğunu söylüyor. Kitabın girişinde, bir süz var -ki buraya da almak isteriz:
“Sizi temin ederim ki: Eğer değişip çocuklar gibi olmazsanız, asla Cennete gidemeyeceksiniz.” Nasıralı İsa…

http://konstantiniye.com/2011/03/23/dort-yasindaki-colton-cennet-sahiden-de-var/

Alkol kanser riskini arttırıyor

8 NİSAN 2011
Avrupa çapında yapılan bir çalışma, günde bir biradan fazlasının bazı kanser türlerine yakalanma riskini ciddi oranda arttırdığını ortaya koydu.

Yaklaşık 400 bin kişinin katılımıyla yapılan ve British Medical Journal'da yayınlanan araştırmaya göre, erkeklerde her 10, kadınlarda ise her 33 kanser vakasından biri, alkol kullanımından kaynaklanıyor.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren İngiltere Sağlık Bakanlığı, alkol kullanımını azaltmaya yönelik çabalarını arttıracaklarını açıkladı.
Araştırma İngiltere'de 2008'de görülen 300 bin kanser vakasından 13 bininin aşırı alkol tüketimi ile ilgili olduğunu saptadı.
Önceki bir çok araştırma da, aşırı alkol tüketimi ile gırtlak, karaciğer, bağırsak ve meme kanserleri arasında ilişki olduğunu ortaya koymuştu.
Bilim adamlarına göre bunun sebebi, alkolün vücutta oluşturduğu kimyasalın DNA'ya zarar vermesi, bunun da kanser riskini arttırması.
BBC





ABD'de kamusal alanda alkole ceza yağmuru
7 Haziran 2011

Yaz aylarının gelmesiyle New York polisi de kamusal alanlarda ve parklarda alkollü içki içen New Yorkluların peşine düştü. Uygulamalar ise bizde olsa yer yerinden oynar.

Yaz aylarının gelmesiyle New York polisi de kamusal alanlarda ve parklarda alkollü içki içen New Yorkluların peşine düştü. Kaldırımlar, parklar dahil bütün kamusal alanlarda alkollü içki içişinin yasak olduğu şehirde her yıl on binlerce kişi bu yasağı çiğnediği için para cezasına çarptırılıyor. Bira dahil tüm alkollü içkilerin açıktan ve görünür şekilde taşınması (içilmiyorsa bile) da cezalandırılıyor. Şehirde açık alanda alkollü içki içmenin ya da şişesini açıktan taşımanın cezası 100 dolar. Suç tekrarında, cezanın türü de değişiyor.

New Yorkluların sağlığına yönelik keskin uygulamalarıyla bilinen Belediye Başkanı Michael Bloomberg, 2008 yılından beri sadece alkollü içki yasağını ihlal edenleri tespit için özel polis grupları görevlendiriyor. Bu polisler, yasağın en fazla ihlal edildiği dünyaca ünlü Central Park ve diğer kamuya açık park ve alanlarda sivil olarak dolaşarak yasağı ihlal edenleri tespit edip ceza kesiyor.

2008 yılında 137 bin 142 kişiye ceza yazılırken 2010 yılında 153 bin 303 New Yorkluya açık alanda alkol tükettikleri için polislerce ceza yazıldı.

New York’ta bakkalarda sadece bira satılmasına izin verilirken, diğer alkollü içkilerin ‘liquor store’ denilen dükkanlar dışında satışı kesinlikle yasak. Bu dükkanlar da gece yarısı ile sabah 9:00 saatleri arasında satış yapamıyor. Pazar günleri ise sadece öğle12:00 ile akşam 9:00 saatleri arasında açık olabiliyorlar. Şehirde 21 yaşından küçüklerin barlara girişi ve gençlere alkol satışı kesinlikle yasak. Bu yasağı ihlal eden sadece dükkan sahibi değil satışı yapan kasiyer de cezalandırılıyor.

New York Belediyesi alkolle savaşında son olarak geçen hafta New York Eyalet Kongresine başvurarak, genel olarak ‘alcopop’ olarak adlandırılan ve yüzde 10 civarı ve altı alkollendirilmiş Smirnoff, Hard Lemonade gibi içeceklerin de bakkalarda satışının yasaklanmasını istedi. Yasağın gelecek yıl başlaması öngörülüyor.

haber7

"Ben olsam istifa ederdim"

Anthony Weiner'ın seks skandalı ABD'nin gündeminden düşmüyor
14 Haziran 2011
ABD Başkanı Barack Obama, Temsilciler Meclisi'nin Demokrat Partili üyesi Anthony Weiner'ın twitter skandalıyla ilgili olarak "Onun yerinde olsam istifa ederdim" dedi.

Galeri için tıklayınız...

Weiner'ın genç bir kadına internet üzerinden müstehcen fotoğrafını gönderdiğini itiraf etmesinin ardından ABD'de Weiner'e yönelik sular durulmadı.

Temsilciler Meclisi'nde Demokrat azınlık lideri Nancy Pelosi dahil birçok Demokrat milletvekilinden istifa çağrıları alan Weiner, buna rağmen istifa etmeyeceğini açıklamıştı. Ancak konuya dün ABD Başkanı Obama'nın da ilk kez dahil olmasıyla, Weiner'ın üzerindeki baskılar iyice arttı.

NBC'de katıldığı programda, Weiner'in birçok kadına internet üzerinden gönderdiği müstehcen mesaj ve fotoğrafları "büyük ölçüde uygunsuz" bulduğunu belirten Obama, Weiner'ın kendisini, eşini ve ailesini utandırdığını söyledi.

"Eğer ben onun yerinde olsaydım istifa ederdim" diyen Obama, "yeteri kadar etkili hizmet veremeyeceğiniz bir noktaya geldiğiniz takdirde, muhtemelen geri çekilmelisiniz" ifadesini kullandı.

Demokrat Parti yetkilileri tarafından, Weiner'ı istifa etmeye çağıran bir tasarının geçirilebileceği ihtimali dillendirilirken, böyle bir tasarının, bağlayıcı olmasa da Weiner'e karşı partisi içinde var olan güçlü muhalefeti ortaya koyabileceği ifade ediliyor.
habertürk

Rusya'da Bira Sert Alkol Sınıfına Alındı
20 Temmuz 2011
Sert alkollü içeceklere uygulanan standartların aynısının uygulanmasını öngören yasa tasarısı bira ve alkollü içeceklerin satışını küçük dükkan ve kiosklarda yasaklıyor.
Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev birayı alkolle eş değer kılan yasayı imzaladı. İmzalanan yasada Hükümet'e listelenmiş olan ürünler (kefir ve kvas) hariç yüzde 5'in üzerinde alkol bulunan… TRT

TSK Kosova'da İftar Verecek
26 Temmuz 2011
Kosova'da KFOR barış gücü bünyesi altında gören yapan Türk askeri, 12 yıldır geleneksel hale getirdiği İftar Çadırı'nı bu yılda kuruyor.
Kosova'da KFOR barış gücü bünyesi altında gören yapan Türk askeri, 12 yıldır geleneksel hale getirdiği İftar Çadırı?nı bu yılda kuruyor. 1999 yılından bu yana Kosova?da güvenliği sağlamanın yanında gerçekleştirmiş olduğu sosyal faaliyetleriyle Kosova halkının sevgisini kazanan Mehmetçik, Ramazan ayı boyunca 200 kişiye iftar verecek.

Kosovalı Kardeşlerimizle İftarda Buluşalım sloganıyla bu yıl Prizren'in Şadırvan merkezindeki Kale Altı Tek Çeşme bölgesinde kuracağı İftar Çadırı'nda Ramazan ayı boyunca 200 kişiye iftar yemeği verecek. Ramazan Ayı boyunca iftar çadırında, iftar öncesi ve esnasında musiki, video gösterimi ve çeşitli etkinliklerle renklenecek organizasyona bu yılda yoğun katılım olması bekleniyor. aktifhaber

CHP 45 Bin Adet İlahi CD'si Dağıtacak!

CHP'li Ataşehir Belediyesi, 45 bin adet ilahi CD'si dağıtacak. Kalan Müzik tarafından yapılan CD, 119 bin 250 TL'ye mal oldu.

04 Austos 2011
Anadolu Haber

CHP'li İstanbul-Ataşehir Belediyesi, ilçe halkına Ramazan dolayısıyla ilginç bir jest yapmaya hazırlanıyor. Belediye, vatandaşa 45 bin adet ilahi CD'si dağıtacak. 119 bin 250 liraya mal olan CD'ler birkaç gün içinde yapımcısı Kalan Müzik tarafından belediyeye teslim edilecek. CD'de 22 ilahinin yanı sıra bir de Ezan-ı Muhammedi yer alacak. Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltık'ın verdiği bilgiye göre ilahileri Bilal Demiryürek, Ahmet Şahin, Mehmet Kemiksiz, İlhan Yazıcı, Hamdi Demirci, Osman Ziyagil ve Osman Erkahveci okuyor.

2009 yerel seçimleri öncesinde muhafazakâr kesimden oy almak isteyen CHP, dinî söylemlerle seçmen karşısına çıktı. Anamuhalefet partisinin Denizli Büyükşehir Belediye başkan adayı Hüsamettin Ataman, Kur'an-ı Kerim ayetini seçim propagandasının ana unsuru yaptı.

Kastamonu Belediye başkan adayı Müjgan Alagöz, seçim çalışmalarını türbe ziyaretiyle başlattı. Pendik Belediye başkan adayı Salih Usta, seçmenlere başörtüsü ve kandil simidi dağıttı.

Kocaeli Büyükşehir Belediye başkan adayı Sefa Sirmen 'her mahalleye Kur'an kursu' vaadinde bulundu. O dönem İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafı ile hadis-i şerifin yer aldığı 'çıkartma kartı' bastırıldı.

Yerel seçimlerin ardından sekteye uğrayan bu açılım süreci, mağfiret ayıyla birlikte yeniden hız kazandı. CHP'li Ataşehir Belediyesi, Ramazan münasebetiyle ilçe halkına dağıtmak üzere 45 bin adet ilahi CD'si bastırdı. Basım işi için doğrudan temin ve davet usulü ile yapılan ihale 27 Temmuz'da sonuçlandı.

İhale için İber, Çınar ve Kalan Müzik şirketlerinden teklif istendi. CD yapım işini ise en uygun teklifi veren Tuncelili Hasan Saltık'ın sahibi olduğu Kalan Müzik kazandı. Pazarlıklar sonucunda 45 bin ilahi CD'si için 119 bin 250 TL'ye anlaşıldı.

Zaman'a konuşan Saltık, birkaç gün içinde CD'leri belediyeye teslim edeceklerini söyledi. Saltık, ilahi CD'siyle ilgili de şu ayrıntıları verdi: "Albümde, segah, uşşak ve hicaz makamlarında ilahiler olacak. CD özel baskılı olacak. İlahileri Bilal Demiryürek, Ahmet Şahin, Mehmet Kemiksiz, İlhan Yazıcı, Hamdi Demirci, Osman Ziyagil ve Osman Erkahveci gibi sanatçılar okuyacak. 22 tane ilahi olacak ve bir de Ezan-ı Muhammedi ekledik."

Bu arada CHP'li milletvekilleri, genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu'nun talimatı doğrultusunda Ramazan ayı boyunca iftar sofralarında boy göstermeyi planlıyor. CHP'li birçok belediye de önceki yıllarda olduğu gibi erzak yardımları ve iftar çadırlarıyla vatandaşa hizmet verecek. CHP'nın kadın ve gençlik kolları üyeleri de Kılıçdaroğlu'nun talimatı doğrultusunda Ramazan ayı boyunca beraberinde götürdükleri erzak paketleriyle fakir ailelerin iftarda misafiri olacak.

Kılıçdaroğlu din görevlileriyle iftar yaptı
"Umarım birlikteliğimiz Ramazan'dan sonra da devam eder"
12 Ağustos 2011



CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kadıköy Belediyesi'nin düzenlediği iftar yemeğinde din görevlileriyle biraraya geldi.

Kadıköy Belediyesi, 1. Bölge din görevlileri için Kalamış'taki Fenerbahçe Spor Kulübü Faruk Ilgaz Tesisleri'nde iftar yemeğine düzenledi. Davetliler masalarında iftar saatini beklerken Kuran-ı Kerim ve ilahiler okundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı'yla yan yana oturduğu iftar yemeğine CHP Genel Başkan Yardımcıları Gürsel Tekin ve Süheyl Batum, Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz, Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin parti üyeleri ve çok sayıda din görevlisi katıldı.

Duahan Sadettin Evginer'in yaptığı şükür duasının ardından iftar yemeği sona ererken Kılıçdaroğlu, "Din görevlilerimizle bir iftar yaptık. Onlarla beraber olmaktan son derece mutluyum. Ramazan ayında onların yoğun olduklarını biliyorum. Umuyorum bu birlikteliğimiz Ramazan sonrasında da devam eder" dedi.
habertürk

Anahtar Kelimeler
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İftar , Kadıköy Belediyesi

Rusya'da 21 Yaşından Küçüklere Alkol Ve Sigara Satış Yasağı
12 Ağustos 2011

Rusya iktidar partisi Birleşik Rusya ve Başbakan Vladimir Putin’in “Halk Cephesi” yasal alkol ve sigara alım yasağının 21 yaşına yükseltilmesini önerdi.
Rusya’da mevcut yasaya göre 18 yaşından küçüklerin alkol ve sigara alımı yapmaları yasak.

Birleşik Rusya sözcüsü Timur Prokopenko konunun sosyal ağlarda, internet ortamında ve kamuoyunda tartışılmasını istediklerini, uzmanların konu ile ilgili görüşlerini beklediklerini söyledi. Gece saatlerinde marketlerde de alkol satışı yasağı getirilen ülkede, son dönemde alkol ve sigara alımı yapan gençlerin pasaport kontrolleri yapılıyor.

Yaş sınırlamasının yükseltilmesi konusunda olumlu cevap almaları durumunda konuyu parti programına alacaklarını ifade eden Prokopenko, toplumun sağlığının korunması yönündeki çalışmaların öncelikleri olduğunu söyledi.

Uzamanlar alkolde yaş sınırının yükseltilmesi konusunda farklı görüşlere sahip. Duma Ekonomi Komisyonu Başkanı Yevgeni Federov öneriyi desteklediklerini belirtti. Ürüne ulaşılmasının kontrol altına alınmasının önemine değinen Federov, hedefin alkol tüketiminin düşürülmesi olduğunu kaydetti.
aktifhaber

Kılıçdaroğlu Beşiktaş'ta İftara Katıldı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul'da Beşiktaş Belediyesi'nce düzenlenen iftar yemeğine katıldı.
Kemal Kılıçdaroğlu, Levent'teki iftar yemeğinde bazı belediye başkanları ile biraraya geldi.
Yemeğe çok sayıda partili de katıldı.
İftar, Levent Camisi imamı Özbey İspirli'nin duasıyla sona erdi. TRT

Kız ve erkek öğrenciler ayrı sınıflara
15 Ağustos 2011
Erkek ve kız öğrencilerin sınıflarının ayrılması önerisi...

Hollanda'da Hristiyan Eğitim Kurumları Merkezi Denetleme Kurulu Başkanı Wim Kuiper, erkek ve kız öğrencilere bazı derslerin ayrı sınıflarda verilmesi çağrısında bulundu.

Kuiper, Trouw gazetesine verdiği demeçte, "ergenlik döneminde erkek öğrencilerin beyin gelişimlerinin kız öğrencilere göre 2 yıl daha geri olduğunu", ayrı sınıfların bu dezavantajlı durumu ortadan kaldırabileceğini öne sürdü.

Erkek ve kızların başarılı oldukları derslerin farklılık arz ettiğini, kızların genelde dil derslerinde erkeklerinse matematikte daha başarılı olduklarını belirten Kuiper, bu açıdan bakıldığında bazı dersler için ayrı sınıf modelinin uygulanabileceğini söyledi.

Wim Kuiper, "Aynı yaştaki öğrencilerin bir arada ders görmeleri son derece mantıklı, ama hemcinslerin aynı sınıflarda olması tabu. En azından bazı derslerin bu şekilde verilmesi kaliteyi artırabilir" görüşünü savundu.
haber5

İsrail'de bir laik evlilik
Yolanda Knell
BBC Haber, Kudüs
26 AĞUSTOS 2011



Inna Zyskind ve Pavel Kogan'ın geçen haftaki düğünleri, yaşamlarındaki en mutlu günlerden biriydi. Tel Aviv'de, açık havada yapılan törene binin üzerinde konuk katıldı ve gece boyunca eğlendiler.

Düğünde hem gelenekler yaşatıldı, hem de bir karnaval havası vardı

Tek üzüntüleriyse, evliliklerinin İsrail'de yasal olarak tanınmaması.

Rusya doğumlu Inna, 'Yahudilerin dönüşü' yasası uyarınca buraya gelip, İsrail vatandaşı olabildi.
Ancak, dini kurumlar Inna'yı gerçek bir Yahudi olarak görmüyor. Ve İsrail'de sadece dini nikahlara izin veriliyor.
Çiftin 9 aylık kızları ve iki kedileriyle paylaştıkları Yafa'daki sıcak apartman dairelerinde otururken, Inna bir Yahudi olarak görülmediğini öğrendiğindeki şaşkınlığını anlatıyor bana.
Belirsiz medeni durum
'İsrail'e geldiğimde, evime dönmüş gibi hissettim. Ber bir Yahudi kızı olarak büyütüldüm. Dede ve ninelerimin üçünü soykırımda kaybettik' diyor.
Sorunu bulması uzun sürmüyor; Anneannesi Yahudi değil ve Yahudilik anne tarafından geçiyor.
Eski Sovyetler Birliği'nden gelen, vergilerini ödeyen ve çoğu orduda görev yapan 300 bin kişinin aynı durumda olduğu tahmin ediliyor.
Tabi bunların bir kısmı da Pavel ve Inna'nın, en nihayetinde sembolik olabilen evlilik törenlerinde konuktu. Düğün TuB’Av gününde, yani Yahudilerin sevgililer gününde yapıldı.

Seçeneklerinin neler olduğunu soruyorum. Sonuçta başka bir ülkeye gidip, resmi nikah kıydırabilirler. İsrail'de konuştuğum bir haham bile bunu tavsiye etmişti.
Ancak Pavel ve Inna bu fikri 'incitici' buluyor. Sonuçta Las Vegas'a gidip, nikâhlarını bir Elvis Presley benzerine kıydırabileceklerini, sonra da İsrail makamlarının belgelerini onaylayıp yeni medeni durumlarını kabul edeceklerini söylüyorlar. Ama, 'Böyle bir nikahı, memleketimizde kıyılacak bir nikaha nasıl tercih edebiliriz ki?' diye de ekliyorlar.

Bir diğer seçenekse, Inna'nın tam bir Yahudi olarak kabul edilebilmesi için bir kurstan geçirilmesi.
Yoğun bir dini eğitim programı olan bu kurs bir yılı aşkın sürebiliyor.

Son günlerdeki bir başka gelişmeyse, İsrail askerleri için hızlı din değiştirme. Bu ihtiyaç, görevde ölen İsrail askerlerinin aileleleri, çocuklarının Yahudi mezarlıklarına gömülemeyeceğini öğrendiğinde vahim bir şekilde ortaya çıktı.
Yahudi devletinde Yahudi yasaları ve dini makamlar çok ciddiye alınıyor.

nna ve Pavel şimdilik eğlenceli düğünlerinin fotoğraflarına bakarak keyifleniyor. Ama Inna'nın Yahudi kimliği konusundaki soruna çözüm bulunmazsa, bu sorunun küçük kızlarına miras kalmasından kaygılılar.

BBC

ABD'de düşük bel pantolon yasağı
27.09.2011
ABD'nin Georgia eyaletinin Albany kentinde, iç çamaşırını gösterecek kadar düşük bel pantolon giyme yasağı uygulamasının başlamasından bu yana yaklaşık 4000 dolarlık ceza kesildi.

Albany Herald gazetesinin haberine göre, kent yetkilisi Nathan Davis, yasağın başladığı 23 Kasım'dan bu yana 187 kişiye ceza kesildiğini, 3916 dolar ceza parası toplandığını belirtti.

Yasağı ilk kez ihlal edenlere 25 dolar para cezası kesiliyor, ihlalin tekrarlanması halinde para cezası 200 dolara kadar çıkabiliyor.

Yasağa uymayanlar 40 saat kamu cezasına da çarptırılabiliyor.
haberx

İslamı Seçen Jessica, Ayşe Oldu
29 Eylül 2011

Müslümanlığı seçen 23 yaşındaki Amerikalı Jessica Engerman, Diyarbakır'a yerleşti. Ayşe adını alan Jessica Engerman, Diyarbakır'da hayatını sürdüreceğini söyledi

Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Üniversite okurken ABD'den Türkiye'ye gelen ve Müslümanlığı seçen 23 yaşındaki Jessica Engerman, Diyarbakır'a yerleşti. Ayşe adını alan Jessica Engerman, neden Diyarbakır'a yerleştiğini anlattı.

Sabah Gazetesi'nin haberine göre, ABD'li 23 yaşındaki Jessica Engerman, Loyola Üniversitesi'ni kazandı. Engerman, maddi durumu nedeniyle üniversite yıllarında çeşitli mağaza ve otellerde çalıştı. Okulla işi bir arada yürütemeyince, üniversiteyi 3'üncü sınıftan terk etti. Ardından da internetten gördüğü ve çok beğendiği İstanbul'a geldi.

Balıkesir’de bir öğretmene aşık olan Engerman, İslamiyet'i öğrenmeye merak sardı.

Öğretmen sevgisiyle de ayrılan Engerman, bu kez televizyonda izlerken beğendiği Diyarbakır'ın yolunu tuttu.

Diyarbakır'a geldikten sonra Müslüman olan ve adının önüne de Ayşe'yi alan Engerman, "Diyarbakır'ın tarihi ve kültürel değerlerinden çok etkilendim ve burada yaşamaya karar verdim. Artık burada yaşayacağım ve İngilizce özel ders vereceğim. Bu sayede kendi ayaklarımın üzerinde durma şansı yakalayacağım" dedi.
http://www.dunyabulteni.net/
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com