EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Danıştay'dan doğru kararlar

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MAHKEME KARARLARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Oca 07, 2013 10:10 pm    Mesaj konusu: Danıştay'dan doğru kararlar Alıntıyla Cevap Gönder

Danıştay, KPSS’ye ek olarak sözlü sınava dayalı personel alımının önünü açan yönetmeliğin yürütmesini durdurdu
28 Eylül 2017



Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, kamu kurum ve kuruluşlarındaki tartışmalı sözlü sınav uygulamalarında önemli bir karar verdi.

Cumhuriyet'ten Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre; KPSS’ye ek olarak sözlü sınava dayalı personel alımının önünü açan yönetmeliğe ilişkin KESK Haber - Sen’in Başbakanlık ve PTT aleyhine açtığı davada, Genel Kurul, “Adayların eşit şartlarda yarışmalarını sağlayan objektif bir yöntem olan merkezi sınavdan sonra her türlü öznel değerlendirmeye açık bulunan ikinci bir sınavın yapılması, merkezi sınavın nesnel sonuçlarını kısmen dahi olsa etkisiz kılacağı gibi, sözü edilen sınavın tek aşamalı olarak sözlü şeklinde yapılması halinde de sınavın yargısal denetimi yetki ve şekil unsurları ile sınırlandırılmış olacaktır” kararını verdi ve düzenlemenin yürütmesini durdurdu.

PTT’de Çalıştırılacak İdari Hizmet Sözleşmeli Personel Hakkında Yönetmelikte 2015’te “sözlü sınav” değişikliği yapıldı. Buna göre, işe alınacaklarda aranacak genel şartlara, “KPSS’ye katılmak ve yönetim kurulunca belirlenen asgari puanı almak” koşuluna, “Yapılacak sözlü sınavda başarılı olmak” hükmü eklendi. Ayrıca, KPSS’ye katılmış olanlar arasından yapılacak personel alımları için “gerekli KPSS puanını haiz olup başvuruda bulunan adaylardan en yüksek puanlı adaydan başlamak üzere alım yapılacak personel sayısının en fazla dört katına kadar aday sözlü sınava tutulmak üzere çağırılır” usulü belirlendi. Bu değişiklikle KPSS puanına ek olarak, yazılı sınavın yanına sözlü sınavın da “yapılabileceğine” ilişkin kural “sadece sözlü sınav koşulu” ile değiştirildi.

Davalı Başbakanlık

PTT, ilk derece mahkemesinin kararına itiraz etti ve dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na taşındı. Genel Kurul, “sözlü sınav” düzenlemesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. PTT, Başbakanlığa bağlı Türkiye Varlık Fonu’na devredildiğinden, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nda açılan davada PTT’nin sıra Başbakanlık Hukuk Hizmetleri’ne bağlı Hukuk Müşavirleri de davalı olarak yer aldı.

Denetim sınırlı

Kararda, “İdari hizmet sözleşmeli personel pozisyonuna atanacaklar için ÖSYM tarafından yapılan merkezi sınav olan Kamu Personeli Seçme Sınavı dışında sözlü olarak gerçekleştirilecek ikinci bir sınavın yapılması öngörülmüştür. Adayların eşit şartlarda yarışmalarını sağlayan objektif bir yöntem olan merkezi sınavdan sonra her türlü öznel değerlendirmeye açık bulunan ikinci bir sınavın yapılması, merkezi sınavın nesnel sonuçlarını kısmen dahi olsa etkisiz kılacağı gibi, sözü edilen sınavın tek aşamalı olarak sözlü şeklinde yapılması halinde de sınavın yargısal denetimi yetki ve şekil unsurları ile sınırlandırılmış olacaktır” denildi
Hukukihabernet

Danıştay bankalara 'dur' dedi: Hesap işletim ücreti Artık ödenmeyecek
28 Ocak 2016



Danıştay İdari Dava Daireleri, sayıları 112 milyonu aşan banka hesabından "işletim ücreti" alınmasının yürütmesini durdurdu.
Bu kararın nakit avans için alınan ücreti de etkilemesi bekleniyor.

Danıştay İdari Dava Daireleri, Tüketici Sorunları Derneği'nin (Tüsoder) açtığı davada, "Açıklanan nedenlerle, davacının itirazının kısmen kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinde öngörülen koşullar oluştuğundan, davaya konu yönetmeliğin 13. maddesinin 1. Fıkrası ve Ek-1 listesinde bulunan '2.1 Hesap İşletim Ücreti' yönünden yürütmesinin durdurulmasına" karar verdi.

Tüsoder'in, hesap işletim ücretinin yürütmesinin durdurulması için açtığı davayı Danıştay Onbeşinci Dairesi reddetmiş, Dernek bu karara itiraz ederek, 17 Mart 2015 tarihinde, yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay İdari Dava Daireleri'ne başvurmuştu.

Tüsoder, 3 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe giren Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliği yargıya taşımıştı. DHA'ya, Danıştay’dan "tüketicileri sevindirecek" karar çıktığını belirten Tüsoder Genel Başkan Vekili Avukat Rıdvan Yıldız, "“Açtığımız davada yönetmelikle belirlenen bazı ücretlerin yürütmenin durdurulmasını ve iptalini istemiştik" dedi ve ekledi:

"Danıştay İdari Dava Daireleri yaptığımız itirazı haklı görerek bankaların aldığı hesap işletim ücretinin haksız olduğu değerlendirmesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu karar, bankaların artık tüketicilerden hesap işletim ücreti alamayacağı ve bu yönetmeliğe dayanarak tahsil ettiği bedellerin dayanaksız kaldığı anlamına geliyor. Bankalar artık Danıştay’ın nihai kararına kadar tüketicilerden hesap işletim ücreti tahsil edemeyecekleri gibi tahsil ettikleri hesap işletim ücretlerini iade etme yükümlülüğü altındadır. Hesap işletim ücretinden bankaların bir yılda elde ettiği yaklaşık gelir 10 milyar TL civarında olup, bu kararla bankaların haksız elde ettiği büyük bir mablağa dur denmiş oldu. “

"Hesap işletim ücreti mükerrer ücret alınmasına yol açıyordu"

Sözlerini, “Hesap işletim ücreti esasında mükerrer ücrete yol açmaktaydı" diye sürdüren Yıldız, şöyle açıkladı:

"Örneklendirmek gerekirse; spor salonuna yıllık ücret karşılığında abone olan kişiden aynı zamanda spor salonunu her kullandığında giriş ücreti, ağırlık kaldırma aletini, yürüyüş bandını kullanma ücretleri talebi nasıl kabul edilemezse bankacılığın sektörünün rutin işlemlerinden olan havale, EFT ve benzeri ücretler yanında ayrıca 'hesap işletim ücreti' adı altında ücret alınması kabul edilemezdi. Çünkü bankalara para transferi, eft, havale, swift gibi işlemlerden ücret alınmasına imkan tanıyan Yönetmelik, ayrıca hesap işletim ücreti de alınmasına imkan tanıdığından mükerrer ücretlendirmeye yol açıyordu."

Bankaların, müşterilerinin hesabındaki vadeli mevduata faiz belirlerken tüm maliyet unsurlarını gözeterek oran belirlediklerini vurgulayan Yıldız, "Vadesiz mevduatı ise faiz ödemeden kullanmakta ve buna göre kendi belirlediği faiz oranı ile fiyatlandırıp ihtiyaç sahiplerine fonlama yapıyor. Maaş Hesabı, Emekli Aylığı, Öğrenci Harcı Ödemesi, İcra Müdürlüğü Tahsilâtı gibi yasal zorunluluk nedeniyle açılmış hesaplara 'hesap işletim ücreti' yansıtılması tüketici mecburiyetini kötüye kullanarak haksız kazanç sağlanmasına neden oluyordu. Bu durum, bir koyundan birden çok post elde edilmesine yol açıyordu. Danıştay, hesap işletim ücretine dur diyerek tüketicinin haksız bedel ödemesinin önüne geçti” diye ekledi.

"Tahsis ücreti ve nakit avans çekim ücreti de iptal edilebilir"

İptal davası sürecinin devam ettiğine dikkat çeken ve 28 Mayıs 2014’te yürürlüğe giren yeni Tüketici Kanunu’nun 31. Maddesi 3. Fıkrasında kart çıkaran kuruluşlara tüketicilere aidatsız kredi kartı sunma zorunluluğu getirilmiş olduğundan kart aidatını dava konusu yapmadıklarını belirten Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, davamızda hesap işletim cüreti yanında tahsis ücreti ve nakit avans çekim ücretinin de iptalini istedik. Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararında hakimlerin bir kısmının bu ücretlerin iptal edilmesi yönünde görüşleri bulunmaktadır. İptal davası sürecinde bu haksız ücretlere de Danıştay’ın dur diyerek iptal etme ihtimali de yüksektir. Hesap işletim ücreti müjdesinden sonra tüketicilere haksız olarak yansıtılan diğer bedeller bakımından da iptal müjdesi vereceğimize inanıyoruz.”
Kaaynak: Cumhuriyet

Danıştay: Antalya Dostları Derneği’ Alakır için dava açılabilir
05 Ocak 2016



Danıştay, Antalya Kumluca’daki Alakır Nehri’nde yapılması planlanan Dereköy HES’le ilgili ÇED raporunun iptali konusunda, “Antalya Dostları Derneği’nin dava açma yetkisi olmadığına” ilişkin Antalya 3’üncü İdare Mahkemesi’nin kararını bozdu.

Danıştay, Antalya Kumluca’daki Alakır Nehri’nde yapılması planlanan Dereköy HES’le ilgili ÇED raporunun iptali konusunda, “Antalya Dostları Derneği’nin dava açma yetkisi olmadığına” ilişkin Antalya 3’üncü İdare Mahkemesi’nin kararını bozdu.
Antalya Dostları Derneği ve bazı vatandaşlar Kumluca’daki Alakır Nehri üzerinde yapılması planlanan Dereköy HES projesiyle ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “ÇED Olumlu” raporunun iptali için Antalya 3’üncü İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Ancak mahkeme, davacı kişilerin Kumluca’da ikamet etmedikleri, Antalya Dostları Derneği’nin ise yasayla kurulan bir meslek örgütü olmaması gerekçeleriyle davayı reddetti. Bunun üzerine Antalya Dostları Derneği ile diğer şikayetçiler, mahkemenin verdiği kararın usul ve yasaya uygun olmadığı iddiasıyla bozulması talebiyle Danıştay’a başvurdu.

DANIŞTAY KARARI BOZDU
Danıştay 14’üncü Dairesi, Antalya Dostları Derneği’nin amaçları arasında kentin değerleri, doğal çevresi, akarsuları, sulak alanları, kumulları, kıyıları, ormanları, yeşil alanları, meydanları, ortak kent arazileri ile havzasının bir bütün halinde ekolojik değerleriyle birlikte belleğinin korunması için uğraş verip bu amaç doğrultusunda adli ve idari mercilere başvurmanın da bulunduğuna dikkat çekip, Antalya 3’üncü İdare Mahkemesi’nin kararını bozdu. Danıştay 14’üncü Dairesi, diğer davacılarla ilgili ise mahkemenin verdiği kararın onanmasına ve karar düzeltme yolunun da kapalı olduğuna hükmetti.

UMUTLARI ARTTI

Danıştay kararını değerlendiren Antalya Dostları Derneği Başkanı avukat İsmail Duygulu, bundan sonraki süreçte Dereköy HES ile ilgili ‘ÇED Olumlu’ raporunun iptali için açtıkları davanın devam edeceğini açıkladı. Duygulu, “Umut ediyorum ki olumlu bir netiyece ulaşacağız” dedi.
Antalya Dostları Derneği’nin avukatı Tuğhan Çiftçi ise hukuki sürecin tamamlanması beklenilmeden HES’lerin yapımına devam edildiğini belirterek, bunun sonucunun ekonomik ve ekolojik bir yıkım olacağını söyledi.
Kaynak: Aydınlık

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 3. Boğaz köprüsünün Çevresel Etki Değerlendirme’den (ÇED) muaf tutulmasının yolunu açan kararı oybirliği ile bozdu
30 Ekim 2015



3. Köprü’nin ÇED raporundan muaf tutulmasını sağlayacak olan karar oybirliğiyle bozuldu. Mimarlar Odası, diğer tüm projelerde ÇED sürecinin bir an evvel uygulanmasını istedi.

29 Ekim 2015’te açılması planlanan 3. köprü için şok karar geldi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK), 3. Boğaz köprüsünün Çevresel Etki Değerlendirme’den (ÇED) muaf tutulmasının yolunu açan kararı oybirliği ile bozdu. Bu karara göre köprü inşaatının durması gündeme gelebilir. DİDDK, Anayasa Mahkemesi’nin 3 Temmuz 2014 tarihinde büyük ölçekli ve çevre için risk oluşturabilecek projelere ÇED muafiyeti getiren yasa değişikliğinin iptali yönünde verdiği kararı gözetti. DİDDK, Anayasa Mahkemesi’nin kararının göz önünde bulundurularak yeniden görülmesini istedi.

AYM kararı göz önünde tutuldu

Danıştay 14. Dairesi’nin verdiği kararı, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının ardından yeniden değerlendirilmesini talep eden DİDDK kararında, “Düzenlemenin dayanağı olan 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun Geçici 3.maddesi ‘planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan’ ibaresinin anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiğinden, daire tarafından bu husus göz önünde bulundurulmak suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir” denildi.

‘ÇED süreçleri bir an evvel başlamalı’

DİDDK kararı hakkında konuşan Mimarlar Odası avukatı Can Atalay, ÇED süreçlerinin amacına uygun olarak ve geçiştirilmeden başlatılması gerektiğini söyledi. İstanbul’un kuzey ormanlarını ciddi anlamda tahrip eden 3. köprü için ÇED süreçlerinin hiç uygulamadığına dikkat çeken Atalay, “3. köprü, 3. havalimanı gibi ÇED süreci uygulanmayan tüm projelerde ÇED süreçleri bir an önce başlatılmalıdır” dedi.
MeydanGazetesi.com.tr

Danıştay: Twitter’ın kapatılması Anayasa’ya aykırı
19.08.2015



TBB’nin Twitter’a erişim engelinin iptali için açtığı davada Danıştay, AYM’ye başvurdu. Sosyal medyayı karartan kanunun Anayasa’ya aykırı olduğu belirtildi.

Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) Twitter’a erişimin engellenmesinin iptali amacıyla açtığı dava için Danıştay 13. Dairesi, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuruda bulundu. TBB’nin ‘twitter.com’ adresine erişimin tamamen engellenmesinin iptali amacıyla açmış olduğu davada, Danıştay 13. Dairesi harekete geçti.

8. MADDENİN 4. FIKRASI

Danıştay, 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8. maddesinin 4. fıkrasının Anayasa’nın 22. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle AYM’ye başvuruda bulundu.

HAKİM KARARI ŞART

5651 Sayılı Kanun’un 8. maddesinin 4. fıkrasına göre, katalogda sayılan suçlardan dolayı içerik ve/veya yer sağlayıcının yurtdışında olması halinde; içerik ve/veya yer sağlayıcı yurtwiçinde bulunsa dahi, TİB re’sen erişimi engelleme kararı verebiliyor. Anayasa’nın 22. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen durumlarda, yetkili mercinin haberleşmeyi engelleyebilmesi için 24 saat içinde hakim onayı şart.
Bugün

HSYK'nın savunma almadığı ihraçlar Danıştay'dan dönüyor
İZZETTİN ÇİÇEK
16 Temmuz 2015



SAVUNMASI DAHİ ALINMADAN İHRAÇ EDİLEN SAVCI MAHMUT BORA EKİCİ, DANIŞTAY'A İTİRAZDA BULUNMUŞTU. İTİRAZI GEÇTİĞİMİZ YIL DEĞERLENDİREN DANIŞTAY, HUKUKA AYKIRI BULDUĞU HSYK KARARININ YÜRÜTMESİNİ DURDURMUŞTU.

Danıştay'ın, hakim ve savcıların savunması alınmadan ihraç edilmesi kararının yürütmesini durdurduğu ortaya çıktı. 12. Daire, geçtiğimiz yıl verdiği kararda, meslekten çıkarmanın ağır disiplin cezası olduğuna, bu cezanın savunma alınmadan verilmeyeceğine hükmetti. Şu anki meslekten çıkarmalara da emsal teşkil eden karar, 25 Kasım 2014'te Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından da onanarak kesinleşti.

Danıştay, savunma süresi dahi verilmeden HSYK tarafından ihraç edilen yargı mensupları için emsal teşkil eden bir karara imza attı. Cumhuriyet Savcısı Mahmut Bora Ekici'nin itirazını değerlendiren Danıştay, Ekici'nin son savunmasının alınmamasını hukuka aykırı bulup HSYK kararının yürütmesini durdurdu.

Ekici'yi hukuksuz bir şekilde ihraca götüren süreç şöyle yaşandı: HSYK 2. Dairesi, Bora Ekici'ye savunma hakkı vermeden, iki defa yer değiştirme cezası verdi. Bunun ardından 2. Daire, 17 Ocak 2013'te HSYK'nın 68. maddesine dayanarak hakkında iki defa yer değiştirme cezası verilen Ekici'nin meslekten çıkarılmasına karar verdi. Ekici, ihraç kararı alınırken savunmasını almadığını belirtti. Yasalara göre savunması alınmadan meslekten çıkarma cezası verilemeyeceğinin altını çizerek HSYK Genel Kurul'a itirazda bulundu. Genel Kurul ise Ekici'nin savunmasını aldıktan sonra itirazını reddetti.

Kararın kesinleşmesinin ardından Danıştay'a dava açan Ekici, hakkındaki meslekten çıkarma ve yer değiştirme cezalarının kaldırılmasını istedi. Ekici'nin talebini değerlendiren Danıştay 12. Dairesi, ihraç kararının Ekici'nin yazılı veya sözlü savunması alınmadan alındığını, bu yüzden hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Kararda, şöyle denildi: “Hakim ve savcılar hakkında savunmaları alınmadan ceza verilmemesi gerekir. Ancak davacı yasal koşulları oluştuğundan ‘meslekten çıkarma' gibi bir ceza ile cezalandırılmadan önce savunması istenilmemiştir.” Bu ifadelerin ardından, HSYK Genel Kurul'da verilen savunma hakkının 2. Daire'nin savunma almadan verdiği cezanın hukuka aykırılığını kaldırmadığının altı çizildi. Danıştay'ın HSYK'nın meslekten ihraç dışındaki kararlarını denetlemesinin Anayasa'ya aykırı olduğu da ifade edilerek, yer değiştirme talepleri ile ilgili talep reddedildi. İhraç kararının ise yürütmesi durduruldu. HSYK'nın karara itiraz etmesi üzerine dosyayı görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da 12. Daire'nin kararını onadı. Böylece karar kesinleşti.
Zaman

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Ak Saray'ın kaçak saray olduğunu tescil etti
10 Temmuz 2015



Atatürk Orman Çiftliği alanının, Cumhurbaşkanlığı Sarayı yapılabilmesi için "T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilan edilmesine ilişkin 2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali hakkında 5 meslek odasının itirazını, Danıştay idari dava daireleri kurulu meslek odalarını haklı buldu, oy çokluğu ile itirazlarını kabul etti. 10 Temmuz 2015 Cuma 12:59 37 6 0 Atatürk Orman Çiftliği alanının, Cumhurbaşkanlığı Sarayı yapılabilmesi için "T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilan edilmesine ilişkin 2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali hakkında 5 meslek odasının itirazını, Danıştay idari dava daireleri kurulu meslek odalarını haklı buldu, oy çokluğu ile itirazlarını kabul etti.

"KAÇAK SARAY'IN KAÇAKLIĞINDA KARAR BÜYÜK YERDEN"

Atatürk Orman Çiftliği alanında, Cumhurbaşkanlığı Sarayı yapılabilmesi için Bakanlar Kurulu'nun 27 Nisan 2012 tarih ve 28276 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilan edilmesine ilişkin 2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına yürütmesinin durdurulması ve iptali hakkında Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası, Peyzaj Mimarları Odası, Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi , Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclis Kararına ve Başbakanlığa dava açmıştı. Danıştay 14. Dairesinin yürütmeyi durdurma kararı vermemesi üzerine 5 meslek odası, Danıştay idari dava daireleri kuruluna itiraz etmişti. Danıştay idari dava daireleri kurulu meslek odalarını haklı buldu, oy çokluğu ile itirazlarını kabul etti.

"KAÇAK SARAYIN KAÇACAK YERİ KALMADI"

Kararla ilgili yazılı açıklama yapan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, "Kaçak Sarayın kaçacak yeri kalmadı, karar büyük yerden" dedi. "Kaçak Saray acilen boşaltılmalı ve Cumhurbaşkanlığı Çankaya'ya taşınmalı" diyen Candan, şöyle devam etti: "Bu ülkede hukuk yeniden inşa edilecekse, öncelikle Atatürk Orman Çiftliği'nde herkesin gözü önünde yapılan bu hukuksuzluğun sonlanması lazım. Her dava süreci ve lehimize çıkan her karar, bu ülkenin yöneticilerinin hukuksuzluğunun altını kalın çizgilerle çiziyor. Danıştay idari dava daireleri, Kaçak Saray yapmak için Bakanlar kurulu tarafından Kentsel dönüşüm alanı ilan edilen alanın AOÇ 5659 sayılı kanununa göre, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin planlama ve uygulama bütünlüğü içerisinde korunmasına aykırı olduğunu ifade ederek, Bakanlar Kurulu kararının hukuka uygun olmadığına karar vermiş ve bizim itirazımızın haklılığını kabul etmiştir. Kaçak Saray ivedilikle boşaltılmalı bu hukuksuzluk sonlanmalıdır."

"KARAR, DERS NİTELİĞİNDE BAYRAM HEDİYESİDİR"

"Atatürk Orman Çiftliği ve Kaçak Saray mücadelesindeki bu karar halkımıza sunulan bir bayram hediyesidir" diyen Candan "Danıştay idari dava dairleri genel kurulunun kararının Atatürk Orman Çiftliği'nin taşıdığı değerler, 1.derece doğal ve tarih sit alanı özellikleri, Atatürk'ün vasiyeti ve şartlı bağışına ilişkinde ders niteliğinde 13 sayfalık bir karar" dedi. Ayrıca davacı 5 meslek odasının yürütmesi durdurulması talebinin haklılığını kabul ederek yürütmenin durdurulmasına karar verildiğinin altını çizen Candan, "Hukuk kararlarına herkes uymak zorunda. Başka türlü bu ülkeye demokrasi ve özgürlük gelemez" dedi.

Kayanak: http://www.subuohaber.com/gundem/ak-saray-hakkinda-flas-karar-h27997.html

Danıştay, milli park talanına 'dur' dedi
28 Ekim 2014



Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 18 Mart 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Parklar Yönetmeliği’nde değişiklik getiren düzenlemeyi Danıştay durdurdu.

Orman Mühendisleri Odası’nın açtığı davaya bakan Danıştay 6. Dairesi, içme suyu temini gerekçe gösterilerek yönetmeliğe eklenen ve milli parklarda yapılaşmanın önünü açacağı belirtilen “ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arzeden” ifadelerinin hukuka uyarlılığı bulunmadığına hükmederek yürütmesini durdurdu.

Talan yasası tartışma yarattı

sol.org'dan Yusuf Yavuz'un haberine göre ülke genelindeki 40 Milli Parkın geleceğini etkileyecek olan Yönetmeliğin 5. Maddesine tartışma yaratan şu ifadeler eklendi: “Ancak; içme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arzeden tesisler için uzun devreli gelişme planı/gelişme planı şartı aranmaz. İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan bu tesisler uzun devreli gelişme planlarına/gelişme planlarına işlenir.”

Danıştay yürütmeyi durdurdu

Orman Mühendisleri Odası’nın açtığı yürütmeyi durdurma ve iptal istemli davayı gören Danıştay 6. Dairesi, söz konusu Yönetmeliğin 1. maddesinde yer alan “ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arzeden” ifadesinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.
Cumhuriyet

Danıştay'dan 'türbanlı avukatlara vize'
24 OCAK 2013



Danıştay'ın Türkiye Barolar Birliği'nin meslek kurallarında yer alan avukatların 'başları açık' görev yapacaklarına ilişkin düzenlemenin yürütmesini durdurmasıyla, avukatların mahkemeye türbanla çıkmasının önü açıldı.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre, karar avukat kimliğinin yenilenmesi için verdiği başörtülü fotoğraf Türkiye Barolar Birliği'nce reddedilen başörtülü bir avukatın Danıştay'da açtığı dava sonucunda alındı.

Türkiye Barolar Birliği meslek kurallarının 20. maddesinde, ''Avukat ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar'' ifadesi yer alıyor.

Başörtülü avukat, 'başları açık' ibaresinden dolayı, 20. maddenin iptali talebiyle Danıştay'a başvurdu.

Davayı görüşen Danıştay 8. Dairesi, bu ibarenin yürütmesini oy çokluğu ile durdurdu.

Danıştay'ın karar gerekçesinde avukatlığın, mesleki faaliyet olarak serbest meslek olduğu, bu nedenle avukatların kamu görevlisi olmadıkları belirtildi.
Gerekçede Avukatlık Kanunu ve Yönetmelikte yapılan düzenlemeler ile avukatların kimlik ve ruhsatnamelerine ilişkin kurallara yer verilirken, anılan belgelerde kullanılacak fotoğraflara ilişkin bir belirleme yapılmadığı ifade edildi.
Bu düzenlemelerde, avukatlarca belirli yer ve zamanlarda giyilmesi gereken resmi kılıktan söz edildiği ve bu kılığın da Türkiye Barolar Birliği'nce belirlenen ve avukatların mahkemeler veya belirli törenlerde üzerlerine giydikleri cübbe olduğunun anlaşıldığı bildirildi.

Karara katılmayan bir üye ise, ilgili düzenlemenin kimlik kartları ile ilgili değil, avukatların görevlerini yaparken uymak zorunda oldukları bir meslek kuralı olduğunu belirterek, düzenlemenin dava konusu işlemin dayanağı olarak değerlendirilemeyeceğini kaydetti.

Davalı Barolar Birliği'nin, karara itiraz hakkı bulunuyor. İtiraz edilmesi halinde, konu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından görüşülecek.

Danıştay'dan türbanlı avukat kararı

DANIŞTAY 8. Dairesi, İstanbul Barosu’na kayıtlı türbanlı bir kadın avukatın davasında, önceki içtihatlarından geri dönerek avukatlığın “kamu görevi” değil “serbest meslek” olduğu gerekçesiyle türbana vize verdi.

Kararda, “Avukatlık, sunulan hizmet açısından bir kamu hizmeti, mesleki faaliyet olarak ise serbest meslektir” değerlendirmesi yapıldı. Danıştay, Nüfus Kanunu’nu gerekçe gösterip “yüz açık” kriteri getirirken, başörtülü fotoğraf nedeniyle kimlik kartı verilmemesinin, Anayasa ve tarafı olunan uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan çalışma hak ve özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlali sonucunu doğuracağı kaydedildi.

KARAR NE ANLAMA GELİYOR

Türban yasağına, “politik simge” diye onay veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da ters olan bu karar kesinleşirse, artık kadın avukatlar duruşmalara türbanlı katılabilecekler. Savcılık, icra ve kalemde türbanlı olarak avukatlık görevini yerine getirebilecekler. Bu karar, “Kamu görevi yapan, ancak devlet memuru olmayan” diğer meslek kuruluşları için de örnek olacak.

İTİRAZ HAKKI VAR

Bu karara davalı Türkiye Barolar Birliği’nin itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, Danıştay İdari Dava Daireleri görüşecek. Daire kararı kesin nitelik taşıyacak. Dairenin esastan vereceği karar da itiraz üzerine yine aynı Kurul’un önüne gelecek. Danıştay kaynakları Hürriyet’e, itirazın en geç bir ay içinde sonuçlanabileceğine dikkat çektiler. Danıştay’ın türbana vize veren kararı, tüm süreçlerin tamamlanıp esastan kesinleşmesi halinde, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e de taşınabilecek.

DAVA SÜRECİ

İstanbul Barosu’na bağlı bir kadın avukatın, kimliğinin yenilenmesi istemiyle yaptığı başvuru, türbanlı fotoğraf verdiği gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği’nce reddedildi. Kadın avukat, Danıştay 8. Dairesi’nde, türban yasağının dayanağı olan Türkiye Barolar Birliği meslek kurallarının 20. maddesine yönelik dava açtı. Bu maddedeki, “Avukat ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar” düzenlemesinin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istendi.

SAVCILIKTA, KALEMDE, İCRADA DA TÜRBAN SERBEST

Kadın avukatı haklı bulan Danıştay, düzenlemedeki, “başları açık” ibaresinin yürütmesini durdurdu. Yürütmeyi durdurma kararında mahkeme kavramından sadece mahkemelerin değil göreve bağlı işlerin yapıldığı mahkeme kalemi, icra müdürlükleri, cumhuriyet savcılıkları gibi tüm resmi kurum ve kuruluşlarının anlaşılması gerektiği vurgulandı. Böylece, avukatların türbanlı duruşmaya girmesi ve yargılama faaliyetine katılmalarının yanı sıra savcılık, mahkeme kalemi, icra müdürlüklerinde de türban takarak, mesleklerini yapmalarına Danıştay yeşil ışık yaktı.

AVUKATLIK SERBEST MESLEK

“Dava konusu madde ile avukatlık mesleğinin bir serbest meslek olduğu hususu değerlendirilmeksizin sadece yürütülen hizmetin kamu hizmeti olduğundan bahisle kamu görevlilerinin uymakla yükümlü olduğu yürürlükteki mevzuat hükümleriyle getirilen kurallara benzer nitelikte bir uygulama yapılarak bu kurallar serbest meslek icra eden avukatlar açısından da geçerli hale getirilmiştir.

KAMU HİZMETİ AMA SERBEST MESLEK

Yer verilen kurallarda da belirlendiği şekli ile avukatlık, sunulan hizmet açısından bir kamu hizmeti; mesleki faaliyet olarak ise bir serbest meslektir. Bu bakımdan, mesleğin kendine özgü kuralları bulunduğundan avukatlık mesleği Anayasa’da yapılan kamu görevlisi tanımı içinde de değerlendirilmemektedir. Aksine bir yaklaşımla sadece yürütülen hizmetin kamu hizmeti olmasından hareketle kamu görevlilerinin tabi olduğu kurallara tabi kılınması mesleğin niteliği ve gerekleri ile örtüşmeyecektir.

NÜFUS KANUNUNA GÖRE YÜZ AÇIK FOTOĞRAF

Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte, nüfus ve uluslararası aile cüzdanlarına yapıştırılacak fotoğrafların niteliği belirlenirken kadınların alın, çene ve yüzleri açık olmak şartıyla başörtüsüyle fotoğraf verebileceğine işaret edildiği, böylece başörtülü olarak verilecek fotoğraf açısından da ölçütün bu şekilde ortaya konulduğu kaydedildi. Bu haliyle Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 20. maddesinde yer alan ‘başları açık’ ibaresi ile buna dayalı tesis edilen işlemin üst hukuk normlarına aykırı olması nedeniyle hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÇALIŞMA HAKKININ İHLALİ

Maddede yer alan bu belirlemenin, Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan çalışma hak ve özgürlüğünün ve yine bu düzenlemelerle güvence altına alınmış olan din ve vicdan özgürlüğüne bağlantılı olarak ihlal edilmesi sonucunu doğuracağı açıktır.”

BBCT_Hürriyet

Başörtülü bir avukat "müşteki" vekili olarak duruşmaya katıldı
25 Ocak 2013



Danıştay 8. Dairesi'nin başörtüsü kararının ardından, başörtülü bir avukat ''müşteki'' vekili olarak duruşmaya katıldı.

Danıştay 8. Dairesi'nin, Türkiye Barolar Birliği'nin meslek kurallarında yer alan avukatların ''başları açık'' görev yapacaklarına ilişkin düzenlemenin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin kararının ardından Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen bir hakaret davasında ''müşteki'' vekili olan avukat Şule Dağlı, duruşmaya başörtülü olarak katıldı.

Duruşmada avukatlık görevini başörtülü olarak yerine getiren avukat Şule Dağlı, daha sonra İstanbul Adalet Sarayı'na gelerek konuya ilişkin gazetecilerin sorularını cevapladı.

Şule Dağlı, uygulamanın ilk gününde Kadıköy Adliyesi'nde bir hakaret davasına başörtüsü ile girdiğini anlatarak, ''Duruşmada hakim 'bu şekilde mi gireceksiniz' diye sordu. Ben de Danıştay'ın dünkü yürütmeyi durdurma kararını hatırlatarak başörtüsü ile duruşmaya gireceğimi söyledim. Konudan haberdar olmadığını, karara ilişkin bir yazı almadığını ve bu nedenle başörtülü girdiğimi tutanağa geçireceğini söyledi. Söz konusu tutanak baroya gönderilecekmiş. Bu şekilde davayı takip ettim ve ayrıldım. Bundan sonra da işlerimi başörtüsü ile takip edeceğim'' diye konuştu.
TRT

Danıştay'dan Yeni başörtüsü kararı: "Yükseköğrenim hakkının özü zedeleniyor"
5 Ocak 2013



Açık Öğretim sınavı "Peruğu kulağını göstermiyor" denilerek iptal edilen Gülsüm Okumuş'un mağduriyeti Danıştay'dan döndü.

Eskişehir 2. İdare Mahkemesi'nin "Hukuka aykırılık yok" dediği başörtüsü kararını Danıştay, "Yükseköğrenim hakkının özü zedeleniyor" diyerek düzeltti.

Sarıyer İmam Hatip Lisesi mezunu Gülsüm Coşkun, Anadolu Üniversitesi İlahiyat Ön Lisans Programında gördüğü eğitim çerçevesinde 5 Nisan 2008'de düzenlenen Açık Öğretim Fakültesi sınavlarına katılmak için İstanbul Okmeydanı'ndaki İTO Anadolu Ticaret Meslek Lisesi'ne gitti. Okul girişinde tüm kontrollerden geçerek sınava gireceği 13. numaralı salona giden Coşkun, başında peruğu ile yerini aldı.

Soru ve cevap kağıtlarının verilmesini bekleyen Coşkun, bu sırada yanına gelen salon sorumlusu olan aynı okulun öğretmenlerinden Sevilay Akça'nın sözleri ile şoke oldu.

"AÇ BAŞINI"

"Peruğunu beğenmedim, saça benzemiyor, çıkar onu, öyle sınava gir" diyen 48 yaşındaki Sevilay Akça, Coşkun'un itiraz etmesi üzerine "Çeneni kırarım senin" diye tehdit etti. Sınav sonrası Akça, kılık kıyafet gerekçesiyle Coşkun'a "Sınava hiç gelmedi" işlemi yaptı.

Sınavın ardından Coşkun bina sorumlusuna giderek Akça'dan şikayetçi oldu. Bina sorumlusunun, böyle bir işlem yapmasının yasal olmadığı yönündeki uyarısına rağmen öğretmen Akça işlemini geri almadı. Coşkun ise 8 Ekim 2008'de internetteki sonuçlar listesinde kaydının olmadığını görünce Akça'nın uygulamasından ötürü böyle bir sonuçla karşılaştığını anladı.

YARGIYA TAŞINDI

2008'de Açık Öğretim Sınavı'nda yaşanan olay ise Coşkun tarafından Eskişehir 2. İdare Mahkemesi'nde yargıya taşındı. Öğrencinin sınavlarda uyarılmasına karşın sınav görevlilerinin talimatlarına uymadığını belirten İdare Mahkemesi, "Hukuka aykırılık yok" diyerek Öğretmen Akça'nın uygulamasını savundu.

İdare Mahkemesinin kararı ise, Danıştay'a taşındı. İdare Mahkemesinin kararını bozan Danıştay 8. Dairesi, Anayasanın "Eğitim ve öğrenim hakkı" başlığını taşıyan 42'ci maddesinde kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağına atıf yaptı.
Bugün
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MAHKEME KARARLARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com