EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

"Şehirlerimizin ölçüsü bozuldu"

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İMAR, MİMARÎ ve ŞEHİRCİLİK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Ağu 16, 2011 9:53 pm    Mesaj konusu: "Şehirlerimizin ölçüsü bozuldu" Alıntıyla Cevap Gönder

"Şehirlerimizin ölçüsü bozuldu"

İçi boş bir dindarlığın yükseldiğini söyleyen Prof. Sadettin Ökten, "Hayata yön veren bu çağdaki medeniyet telakkisini İslam'a yamamaya çalışıyorsanız olmaz" diyor.

Yüksek İnşaat Mühendisi olmasının yanında şehir ve medeniyet, özellikle de İslâm medeniyeti konularındaki entelektüel birikimiyle tanıyoruz Prof. Dr. Sadettin Ökten'i. Ökten bizi İlim Yayma Cemiyeti'nin Atik Valide Külliyesi'ndeki şubesinde misafir etti. Burada kurduğu küçük bir grup ile Medeniyet Okumaları başlığı altında çalışmalar yapıyorlar. Kendimiz olmak istiyorsak hem kendi medeniyetimizi hem de diğer medeniyetleri çok iyi tanımamız gerektiğini düşünüyor Ökten. Şu an Batı Medeniyeti kitabının çevirisi üzerine yoğun şekilde çalışan Ökten ile babası Celalettin Ökten'in İmam Hatip okullarını kurma çabalarını, kendisinin musiki ve deniz sevgisini, günümüz Müslümanlarının yeni bir medeniyet telakkisi oluşturmak için neler yapması gerektiğini konuştuk. İtiraf etmeliyim ki bugüne kadar sohbet ettiğimiz kişiler içinde en ümitvar olanı Prof. Sadettin Ökten'di. Ökten geçmişi iyi okursak günümüz şartlarını da değerlendirerek yeni bir anlayışı ortaya koyabileceğimizi düşünüyor. Ökten'in gözlerindeki muzip ışıltılar eşliğinde yaptığımız sohbet, eminim beni memnun ettiği kadar sizi de memnun edecek...

FOTOĞRAF: VURAL YAZICIOĞLU
EMETİ SARUHAN / BİRAZ MUHABBET

(..)


Türkiye'deki yapıları nasıl buluyorsunuz?

Fecaat. Hiç konuşmayalım. Türkiye insan gibi yaşamak istiyorsa bütün yapılarını yıkacak. Tekrar kendisi tıkır tıkır adam gibi bir şehir kuracak

Nasıl bir şehir olacak?

İnsani bir şehir

Neleri barındırır insani bir şehir?

Bir kere ölçek çok mühimdir. Bakın serçeler hangi irtifadan uçuyor, kargalar hangi irtifadan uçuyor. Ağaç ne kadar büyüyor, siz bir nefeste kaç adım atabiliyorsunuz. Bunların içinde Allah'ın, tabiatın verdiği bir alt limit, üst limit var. İnsan bu ölçüleri bozabiliyor. 100 katlı, 200 katlı bina yapabiliyor. Bozmayın bu ölçüyü. Şehir yapıyorsanız çok yükselmeyin. Ölçü bozulduğu zaman önce gözün ölçüsü bozulur, sonra kalbin ölçüsü. Şu anda biz ölçüsü bozulmuş kalplerle yaşıyoruz. Kalbin ölçüsünün bozulması hırstır. Haris olursunuz.

Yeni yapılan camileri estetik olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

İslam entelijansiyasını kaybetti. Münevveri yok. Nüfus arttı. Şehirlere geldi, sanayi devrimine girdi. Cami lazım. Halk da kendi görgüsüne göre bir şeyler yaptı. Bunlar çıktı ortaya; varoş camileri. Onları suçlamıyorum. Bunları yıkıp yerine yenisini yapmak çok kolaydır.

Tasarım camiler var son dönemde?

İnsanlar bir şey arıyorlar. Deniyorlar. Denenecek bunlar, yalnız ben bir şey deneyeyim diye yapılmaz. Bütün sanatların doğduğu toplumdan gelen bir alt yapısı ve kurallar bütünü vardır. Diyelim ki 13. Yüzyıl'da bir gotik kilise yapıldı. 19 Yüzyıl'ın sonunda özellikle İngiliz ve bazı Amerikan Üniversiteleri Gotik'e gönderme yaparak bina yapıyorlar. O üsluba riayet ediyor. Oraya refere ediyor kendisini.

Külterel manada bağlıyor kendisini

Tabii o çok önemli bir şey. Modern de yapıyor, hakkı var çünkü moderniteyi o kurdu. Biz ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız.

(..)

YAYIN TARİHİ: 14.08.2011
http://yenisafak.com.tr/Roportaj/default.aspx?i=335415



İyi yaşamak, mutlaka büyük bir evde oturmak mı demektir?
SALIH SELÇUK
31 EKIM 2011



İşte bu soruya Amerikalılar hemen 'Evet', Japonlar hemen 'Hayır', Türkler de 'TOKİ' der!..

Konu hem felsefi, hem de dizayn boyutuyla tartışılıyor.

İnsanların yaşam şekli son onbeş yılda önemli ölçüde değişti. Buna çeşitli "çağdaş" sorunlar da eklendi. İşte bunlara yanıt verebilecek yeni ev/ikamet biçimleri de konuşulmalı -değil mi?!..

Geçenlerde bu akım hakkında bir yazı okuyunca, -dizaynla her daim ilgilenmiş biri olarak- konudan burada da bahsetmenin faydalı olacağını düşündüm...

Genellikle kendi enerjisini kendi üreten, her türlü gelişmiş teknolojiyi kullanan, ucuz ama lüks sayılabilecek bu kişilikli evlerden özellikle Türkiye'de bahsetmek şart...
(Türkiye'ye şu anda hakim olan kişiliksiz/kültürsüz "Müslüman Müteahhit Mimarisi"nin de son bulması dileklerimizle!..)
Kaynak: http://konstantiniye.blogspot.com/



''Akaydın'ın Romalı heykel merakı Batı karşısında yenilgiyi kabul etmenin bir tezahürüdür''
27 Ocak 2012



HAS Parti Antalya İl Başkanı Ali Aktaş, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Atatürk Caddesi'ne yerleştirilen Romalı heykellere, CHP logosu bulunan ''fahri üye'' yazılı kart astı.

Romalı heykellerin yerine Selçuklu, Osmanlı ya da Yörük figürünü yansıtan heykellerin konulması gerektiğini söyleyen Aktaş, ''Antalya'nın çeşitli zenginliklerine saygı duyuyoruz. Ancak olaya şehrin kimliği açısından bakıyorum. Antalya'nın İslam şehri kimliğinin korunması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Akaydın'ın Romalı heykel merakı Batı karşısında yenilgiyi kabul etmenin bir tezahürüdür'' dedi.
http://www.gundemantalya.com/

Jennifer Hattam: "3. köprü İstanbul'un trafik sorununu çözmez"

Habertürk'ün haberi:

NASA'dan inanılmaz İstanbul tespiti!



Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)'nın 1975 ve 2011'de elde ettiği iki uydu fotoğrafı, İstanbul'la ilgili bir gerçeği böyle gözler önüne serdi...
30 Ocak 2012

NASA'nın 1999'dan bu yana uydu fotoğraflarını yayınlayan internet sitesi Earth Observatory'deki bir makalede, şehirdeki 'inanılmaz hızlı' değişimin üzerinde duruldu. "İmparatorlukların yükselişini ve düşüşünü İstanbul'un hayli zengin çeşitlilikteki mimari yapısından okumak kolay" denilen yazıda, modern medeniyetin, tarihi kentin şeklini önemli oranda etkilediği belirtildi.

Makalede, Landsat uyduları tarafından 24 Haziran 1975 ve 7 Haziran 2011'de çekilen 'sahte renkli' iki fotoğraf karşılaştırıldı. Ormanlık bölüm kırmızı, kentsel bölgeler gri, diğer kırsal bölgeler koyu gri, su ise siyah renk ile gösterildi.

1975'te İstanbul'un geçmişte olduğu gibi halen Haliç merkezli olduğu, 2011'de ise doğu ve batıya doğru yaşanan kilometrelerce uzunluktaki genişlemenin dikkat çektiği kaydedildi. Şehrin nüfusunun 1975'te 2 buçuk milyonken, günümüzde bu sayının 12 milyonu aştığı hatırlatıldı. 1973 ve 1988'de açılan iki köprünün uzaydan görülebildiği, şehirleşmenin de bu köprülerin yollarına göre genişlediği vurgulandı.

Earth Observatory'nin, iki fotoğrafın karşılaştırıldığı sayfasında, şehirdeki kırmızı bölgelerin hızla azaldığı, gri kısımların ve yolların 36 yılda büyük artış gösterdiği açıkça görülebiliyor. Fotoğrafları değerlendiren 'treehugger' adlı internet sitesi yazarı Jennifer Hattam, şehrin büyümesiyle birlikte trafik sorunun giderek arttığını ve yapılması planlanan 3. köprünün bu soruna çözüm olamayacağını savundu. Hattam, 2047 yılında uzaydan çekilecek yeni bir fotoğrafın ne göstereceğini tahmin etmenin zor olmadığını ifade etti.
habertürk

Ahmet Vefik Alp ‘’Kanal İstanbul’u yapmayınız lütfen…!’
28 Temmuz 2017

Uluslararası Mimarlık Akademisi Bölge Başkanı, Yüksek Mühendis Mimar Kent bilimci Prof.Dr.Ahmet Vefik Alp yaşanan doğa olayları hakkında çarpıcı iddalar da bulundu.

Prof.Dr.Ahmet Vefik Alp Sorumlu ‘Süper Hücre’ imiş. Olabilir, O zaman bizde Süper Yöneticiler’ getirmek durumundayız. Büyüklerimizin de söylediği gibi mevcut yöneticilerimizin yorulduğunu düşünüyorum. " dedi.

İstanbul’da projelerin bir kısmı yanlış yerlere yapılınca, kalan son ekolojik denge unsurumuz kuzey ormanlarımız 3. Köprü, 3. Havalimanı, ve bunların getireceği betonlaşma ile risk altına alınırken çevresel ve kentsel etkileri muhtemelen ‘katastrofik’ olması olası ‘Kanal Istanbul’ projesinden en azından şimdilik vazgeçilmelidir. Istanbul gibi dengeleri şaşmış bir hormonlu kent bütününde doğaya bu kadar büyük ölçekte müdahale etmenin neticesi büyük bir olasılıkla facia olabilecektir.

İstanbul’u önce gecekondular, sonra ‘gündüz kondular’ bitirdi…!

1950'lerden sonra başlayan ‘kırdan kente göç ‘ furyası ile Istanbul ‘un nüfusu logaritmik artmış, çarpık ve çürük, kanserli yapılaşma güzelim kenti dört bir tarafından kuşaklamıştı. Son 10 yıldır ise her boş alana ayrıcalıklı imar izni veren İdareler tarafından Istanbul bir kez daha içten katledildi. Hafriyat kamyonları yolları terörize ederken yağmuru emecek toprak yüzeyi neredeyse kalmadı. Istanbul sanki Marmara ya aktı. Manzara acıklı idi. Projem, iftihar vesilemiz Avrasya Tüneli yine bir süre kapandı, Kentin kuzeyinin de betonlaşmasıyla Istanbul korku şehri olma yolunda..

Depremde İstanbul ‘Nekropolis’ olur birkaç dakika da..!

1 saatlik şiddetli yağmur’un bu şehr-i muhteşem’i nasıl felç ettiğini, oluşan kargaşayı bir kez daha dehşetle izlerken Deprem ‘i düşlündüm. Beklenen deprem olursa İstanbul ‘Nekropolis’ olur biliyor musunuz. Nekropolis Ölüler Şehri demek maalesef !…Deprem toplantı alanlarında AVM ler kuruldu, mevtaları gömecek yerde kalmadı, ağaçlar söküldü, her yer betonlaştı….

Sorumlu ‘Süper Hücre’ imiş. Olabilir, O zaman bizde Süper Yöneticiler’ getirmek durumundayız. Büyüklerimizin de söylediği gibi mevcut yöneticilerimizin yorulduğunu düşünüyorum.
Haberartıturk

Vicdansızlar susarken vicdanı olan konuşuyor: "Şehirlerimiz çirkinleşiyor"
31 Temmuz 2017



Yeni Şafak yazarı ve AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, Batılıların çocukların, yaşlıların, engellilerin güvenle ve rahat hareket edebilecekleri şehirler inşa ettiğini ve tarihi muhafaza ettiklerini belirterek "Haydi cesaret edip soralım: Üzerine ağıtlar yaktığımız Kudüs, son 1 asırdır Müslümanların elinde olsaydı, şehirdeki tarih böyle muhafaza edilebilir miydi? Mekke’nin bugünkü haline bakın, cevabınızı öyle verin" dedi.

Aydın Ünal'ın "Şehirlerimiz çirkinleşiyor" başlığıyla yayımlanan (31 Temmuz 2017) yazısı şöyle:

Batılıların güzel şehirleri var. Londra, Nev York, Vaşington, Paris, Viyana, Roma ve diğer nice Batı şehrine gıptayla bakıyor, iç geçiriyoruz. Tarihi eserleri muntazaman muhafaza ediyorlar. Şehirlerin içine park yapmıyor, adeta parkların içine şehir yapıyorlar. Çocukların, yaşlıların, engellilerin güvenle ve rahat hareket edebilecekleri şehirler inşa ediyorlar.

Yollar, kaldırımlar, tabelalar, binalar insanı, gözü, ruhu yormuyor.

Batı medeniyetinin olduğu gibi Batı şehirlerinin de temelinde Latin Amerika,

Afrika ve Orta Doğu’nun kanı var. Başka dünyalardan, kan akıtarak sömürdükleri zenginliklerle güzel şehirler inşa ettiler. Ama bu kadar mı? Mesele sadece para mı?

Mesele sadece para olsaydı, son derece zengin Arap ülkelerinde de güzel şehirler olurdu, ama yok.

Haydi cesaret edip soralım: Üzerine ağıtlar yaktığımız Kudüs, son 1 asırdır Müslümanların elinde olsaydı, şehirdeki tarih böyle muhafaza edilebilir miydi?

Mekke’nin bugünkü haline bakın, cevabınızı öyle verin. Mekke Kabe’nin etrafına inşa edilmişti; şimdi ise “şu Kabe olmasa 3 gökdelen daha dikerdik” der gibi küçük bir “ayrıntı”olarak kaldı Kabe.

Şehir, insan yapısı olduğu kadar, insanı da “taş ile toprak arasında” inşa eder.

Çirkin şehirler, çirkin nesiller yetiştirir; çirkin nesiller ise şehirleri daha da çirkinleştirir.

Şehirlerimiz, yeni bir medeniyet inşa edecek muhayyileden, yeni bir medeniyeti kuracak nesiller yetiştirmekten gittikçe uzaklaşıyor.

Olur olmadık yerlerden ucube binalar yükseliyor. Rant odaklı planlarla, plan tadilatlarıyla, imar düzenlemeleriyle şehirlerimiz vahşice katlediliyor. Gecekondular yıkılıyor, yerine çok katlı gecekondular

dikiliyor. Yollar eziyete, kaldırımlar işkenceye dönüşüyor. Karmaşa, keşmekeş, gürültü, çukur, trafik, korna, toz ve duman arasında şehir gittikçe sıkan, boğan bir cendere oluyor.

Rant bir türlü doymuyor. Toprağı yutma

iştihası bir türlü son bulmuyor.

Osmanlı, Selçuklu eserlerinin hemen yanında çirkin binalar, rant alanları yapılmış. Tarihi eserler, rantın önündeki en büyük engele dönüşmüş. Çoğu şehrimizde türbelerin, kalelerin, hatta camilerin taşları gecekonduların inşasında kullanılmış.

Belediye başkanlarımız çokça yurt dışına temaslarda bulunmaya giderler. Gitsinler. Son derece gerekli. Ancak, Londra’da Hyde Park’a, Paris’te Lüksemburg Bahçeleri’ne, ya da Nev York’ta Central Park’a giden belediye başkanlarımız acaba ne düşünürler? Şehrin ortasındaki devasa parklara, yeşil alanlara bakıp, “buraya ne güzel AVM yaparım” mı derler, yoksa “bizim niye böyle parklarımız yok” diye hayıflanırlar mı?

Şehirler, sahiplerinin aynı zamanda Amel Defterleri’dir. Güzel şehir de çirkin şehir de, öldükten sonra bile insanın, insanlığın arkasından gelir.

3 kuruş dünyalık için milimetrekareyi bile ranta çevirip şehri cehennemleştiren, hak yiyen, hukuk çiğneyen, muhtemeldir ki cehennem ateşinden kurtulamaz.

Bize en başta, paraya, ranta tapan değil; Allah’a iman eden, şehir inşa etmenin insan ve medeniyet inşa etmek olduğu sorumluluğunu müdrik mimarlar, mühendisler, şehir planlamacıları, müteahhitler ve böyle belediye başkanları lazım.

Evinin önünü, sokağını, mahallesini güzelleştiremeyen insan, dünyayı hiç güzelleştiremez.

Filistin’in ya da Kudüs’ün toprağını sloganlaştırırken, şehirlerimizde yağmurun akacağı toprak bırakmadık. Kendimizi, şehirlerimizi kurtarabilsek, Filistin de kurtulur, Kudüs de...

T24

Bakan Özhaseki: Şehirlerimizin canına okumuşuz
26 Ekim 2017



Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki'den belediye başkanlarına: En büyük şehirlerde 100 katlı gökdelen yanında bir baraka, yanında sanayi. Bilinçsizlikle şehirlerimizin canına okumuşuz.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, 1999 depreminden önce yapılan 15 milyon civarındaki riskli binanın 15 yıl içinde dönüştürülmesi gerektiğini kaydederek, belediye başkanlarına çağrıda bulundu. Bakan Özhaseki, “Birçok belediye başkanı dışarıda çiçek böcek, sanat, sanatçı, kültür aktivite ile uğraşıyor, arkadaşlar yapmayın. Eyvallah çiçeğe ihtiyacımız var, sanata ihtiyacımız var, sanatçı da gelsin hepsi başımızın üstünde ama ilk işimiz kentsel dönüşüm” dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Manisa’nın Yunusemre ilçesinde Yunusemre Belediyesi, Şehzadeler Belediyesi ve Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Manisa Şubesi tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Kentsel Dönüşüm Çalıştayı’na katıldı.

'KURDUĞUMUZ ŞEHİRLERE ARABESK MEDENİYET DESEK DOĞRUDUR'

Toplantının Manisa’nın gelişimi için hayırlı olmasını temenni ederek konuşmasına başlayan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, “İşin pratiğini bilen herkes buradayken benim de biraz dikkatli konuşmam gerekiyor. Odak noktamız kentsel dönüşüm. Üzerinde yaşadığımız Anadolu dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri. Biri Mezopotamya, diğeri Anadolu. Sonra buralardan dünyanın çeşitli yerlerine gidildi. Anadolu, şehirciliğin başladığı bölge. Bu ülke bir gelgit coğrafyası olduğu için her köşesinde bir iz var. Kurulan her büyük medeniyetten hepsinden bir iz taşıyoruz. Açık hava müzesi gibi adeta. Cennet gibi bir vatanda yaşıyoruz. Bu coğrafyada Selçuklu ve Osmanlı gibi iki büyük medeniyet kurmuşuz. Selçuklu’da da, Osmanlı’da da şehircilik belli bir düzen ve plan doğrultusunda yapılıyordu. Bugüne geldiğimizde kurduğumuz şehirlere baktığımızda bu şehirler için hangi medeniyet ismini veririz bilmiyorum. Arabesk medeniyeti desek doğrudur. En büyük şehirlerde 100 katlı gökdelen yanında bir baraka, yanında sanayi. Bilinçsizlikle şehirlerimizin canına okumuşuz. 50 ve 60’lı yıllarda büyük bir göç dalgası başlamış büyük şehirlere, 70 ve 80’lerde de devam etmiş. O zamanki belediyeler bunu pek anlayamamışlar ve büyük şehirlerin etrafı ideolojik sebeplerle gecekondularla donanmış. Şehirlere baktığımızda iki şey ön plana çıkıyor; bir sağlıksız şehirlere sahip olduk. Cehalet, bilgisizlik ve fakirliğin getirdiği sağlıksız şehirlere sahip olduk. Sonra kimliksiz şehirlerle sahip olduk. Bizim şehirlerimizde hiçbir şey anlaşılacak gibi değil, biraz sağlıksız biraz kimliksiz şehirlere sahip olduk. Şehirlerin de bir ruhu var. Onlar da insanlar gibi doğar, büyür, bazen yok olurlar. İnsan sabah kalktığında nasıl güne bakımla başlıyorsa şehirlerin de bakıma ihtiyacı var. Şehirlerin geleceği o şehirde yaşayan insanların, temsilcilerinin ufuklarıyla doğru orantılıdır. Yönetici günü kurtaracak planlar yapıyorsa, o şehir de yok oluyor. Şehrin yöneticisi ufuklu ve uyumluysa, bunu derken ki kimseyi kast ederek demiyorum, sadece belediye başkanlarını değil şehrin önde gelen isimlerini kastediyorum. Burada uyum sağlarsa şehir büyür gider. Yok birinin yaptığına diğeri takoz koyuyorsa Allah o şehrin yardımcısı olsun. 300 yıllık tarihi olan bir Amerika’da 300 yıllık şehir planları var. Bizim binlerce yıllık kadim bir tarihimiz var ama şehir planlarımız yok. Bu ülke bin bir güzelliğinin yanı sıra tehlikesi de var. Bu ülkenin altı biraz oynak. Her tarafımız neredeyse deprem bölgesi. Nüfusunun yüzde 71’i birinci ve ikinci derece deprem bölgesinde yaşıyor. Son can kayıplarımız yüz bine yakın. Bu katlanılır bir durum değil. Mal kayıplarımız milyarlarca. Son Adapazarı depremine gidip yerinde baktığımızda zemin etüdüne hiç dikkat edilmediğini gördük. 3-4 kat yerin dibine batan binalar gördük. Mimar Sinan Süleymaniye Camii'ni inşa ederken önce zemine bakmış. Bakmış ki zeminde su var, onlarca kuyu kazdırarak suyu oralara toplamış ve zemini sertleştirmiş. Toprak sallandığında caminin her yeri eşit şekilde etkilensin diye temelleri her bir tarafa uzatmış. Bunu Mimar Sinan 500 sene önce yapmış” dedi.

'BİZ YIKMAZSAK DEPREM YIKACAK'

“Ortaya çıkacak olan manzara kendi medeniyet konutlarımızın izlerini taşısın” diyerek konuşmasına devam eden Bakan Özhaseki, “Sağlıksız ve kimliksiz yapılardan şikayet ettik ya, şimdi yeniden yapacağız. Bunlar da kimliksiz çıkacaksa biz bu işi niye yapıyoruz ki? Bizim ortaya çıkacak mahalle konseptinde komşuluk ilişkilerinin yürüyebileceği, birbirimize merhaba diyebileceğimiz, akıllı şehirler diye durmadan tarif ettiğimiz, hatta enerjisini kendisi üreten, sıfır atık projesiyle en modern yaşam modeliyle yaşayabildiğimiz bir şehir modeli ortaya çıksın istiyoruz. Elimize geçmiş böyle bir fırsat var, bunu değerlendirmeliyiz. O yüzden projelerimize titizleniyoruz. Biz yıkmazsak deprem gelip yıkacak. Bizim yaptıklarımız 100 sene, 150 sene yıkılmayacak. O yüzden bu yaptıklarımızı düzenli bir konsept içinde çözmemiz ve yapmamız lazım“ dedi.


Patronlar dünyası
Etiketler:
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İMAR, MİMARÎ ve ŞEHİRCİLİK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com