EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Kalp ve damar Hastalıkları

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HASTALIKLAR/ŞİFALAR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Nis 01, 2008 12:19 am    Mesaj konusu: Kalp ve damar Hastalıkları Alıntıyla Cevap Gönder

KORUYUCU HEKİMLİKTE ÖNEMLİ BİR DOĞAL TIP YÖNTEMİ: ENFİYE

Karabiber ya da enfiye olarak bilinen bitkisel tozların buruna çekilerek hapşırma refleksinin uyarılmasıdır. Hapşırma, üst ve alt solunum yollarının en önemli savunma mekanizmalarından biridir. Hapşırırken verilen havanın ve içindeki partiküllerin çıkış hızı yaklaşık 140 km/saattir. Dolayısıyla fizik kanunları gereği hapşırdığımız zaman geri tepme prensibiyle bakınız neler olur:

Beyin damarları genişler.
Gözyaşı ve sinüs kanalları açılır.
Kalp damarları genişler.
Akciğerlerde normal solunumla atamadığımız rezidüel (ölü) hava dışarı atılır.
Kalbin diyastol (gevşeme) sonu dinlenme süresi artar. Bir anlamda kalp milisaniyeler düzeyinde durur ve tekrar çalışmaya başlar. Muhtemelen hapşıran birine "çok yaşa" denmesinin nedeni de budur.

Kanaatimiz odur ki; Türk toplumunda geçmişte Alzheimer hastalığı, erken bunama, senil demans, Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıkların bugüne göre çok daha az görülmesinin nedeni enfiyenin yaygın biçimde kullanılıyor olmasıdır ve biz düzenli enfiye kullanımının artan kalp-damar hastalıkları açısından da koruyucu bir etkisi olduğunu düşünüyoruz.

Ve geçtiğimiz haftalarda "Hapşırık Kalbe İyi Geliyor!" başlığıyla basında yer alan haber:

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Telli, vücudun doğal refleksi olan hapşırık sırasında ağızdan çıkan havanın hızının çok yüksek olduğunu söyledi. Bu hızın vücutta oluşan yüksek basınçtan kaynaklandığını belirten Telli, "Hapşırırken karın bölgesi ve beyin ağırlıklı olmak üzere vücutta büyük bir basınç ortaya çıkar. Bu basınç nedeniyle kalp damarlarına yoğun kan gider" dedi.
Bazı riskler taşısa da kalp damarlarına kan gitmesini sağlayan hapşırığın kalp için faydalı olduğunu vurgulayan Telli, “Basınç nedeniyle bayılmalar, hatta hapşırığın tutulması durumunda çok ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Ancak biz kalp uzmanları, sağlıklı kalp için hapşırığı severiz. Tansiyon hastalığı ve bayılma tehlikesi olmayan kişiler, hapşırıkla sağlıklı bir kalbe sahip olabilirler” diye konuştu.

Metin: Uzm. Dr. Suat ARUSAN

Kalp krizini hissederseniz şiddetli şekilde öksürün
Kardiyolog Doç. Dr. Sait Alan, öksürük yöntemi ile derin nefes almanın, akciğerlere ulaşan oksijen miktarını artıracağını, şiddetli öksürüğün ise kalbi sıkıştırarak kan dolaşımının sürmesini sağlayacağını söyledi. Beklenmedik yer ve zamanda aniden gelen kalp krizlerine karşı herkesin bilinçli olması gerektiğini vurgulayan Alan, "Kalpte şiddetli ağrının başlamasıyla bilincin yitirilmesi arasında sadece 10 saniye vardır. Birden göğsünüzde başlayıp, kolunuz ve çenenize doğru ilerleyen şiddetli bir ağrı hissediyorsanız, en geç 10 saniye içinde devamlı ve şiddetli bir şekilde öksürmek gerekir. Bu yöntem uygulanarak kalp krizinin etkisi azaltılabilir" dedi. 18.04.2009 İSTANBUL netgazete

Grip aşısı kalp krizinden koruyor

Grip aşısı yaptıran kalp hastalarında kalp krizi kaynaklı ölüm oranı düşüyor. Diyabet, kalp yetersizliği gibi kronik hastalığı olanların aşı yaptırması öneriliyor25 Aralık 2008 10:08

Araştırma sonuçlarına göre kalp rahatsızlığı olan ve grip aşısı yaptıran kişilerde, kalp krizinden kaynaklanan ölüm oranları yarıya düşüyor. Dolayısıyla grip aşısı yaptıran, kalp hastalığı bulunan kişiler kalp krizi risklerini de ciddi oranda azaltmış oluyorlar. Diyabet, kronik kalp yetersizliği gibi kronik hastalığı olanların ve 50 yaş üstü kişilerin her yıl mutlaka grip aşısı yaptırması öneriliyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Zor konuyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Tıpta ateroskleroz olarak adlandırılan damar sertliği süreci iltihabi bir durumdur. Damar sertliği başlangıcı olan hastaların damarlarını mikroskobik olarak incelediğimizde bağışıklık sistem hücrelerinin buradaki plaklar içinde biriktiğini görüyoruz. Grip gibi sistemik hastalıklar ortaya çıktığında ise buradaki hücreler daha aktif hale geliyor. Bu da, içerisinde yoğun miktarda kolestrol bulunan plaklarda yırtılmalara yol açarak pıhtılaşmayı tetikliyor. Grip geçirdikten sonra vefat eden kişiler üzerinde yapılan otopsi çalışmaları sürecin bu şekilde işlediğini gösteriyor.”

Aşıyla tam koruma

ABD’deki Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CBC), koroner arter hastalığı olan, damar tıkanıklığı sürecini yaşayan, by-pass olmuş, stent takılmış ya da balonla damarları açılmış hastalara ve kalp yetmezliği olan bireylere grip aşısını öneriyor. Kalp sorunu yaşayanlar, gribe yakalanma açısından daha fazla risk taşımıyor. Ancak kalp yetersizliği olan hastalarda grip ataklarından sonra daha ciddi solunum yolları enfeksiyonlarının oluştuğunu ve zatürrelerin de arttığı biliniyor. Grip aşısı bunlara karşı da bir koruma sağlıyor.

Rakamsal veriler grip aşısının kalp hastalıklarına olan faydasını destekliyor. Bir yıl içinde erişkin bireylerin yüzde 10 ile 20’sinde grip hastalığı görülüyor. Koroner arter hastalığı olan bireylerde aşılanma oranı yüzde 30’lar seviyesinde. Herhangi bir kalp krizi, planlanmış bir anjiyoplasti stent işlemi için hastaneye yatan hastalara aşı yapıldığı takdirde, özellikle grip mevsiminde bu hastalardaki ölüm yaklaşık yüzde 50 oranında azalıyor.

Aşılanmayan bireylerde tekrar kalp krizi geçirme ya da ölüm oranı, yaklaşık olarak yüzde 23’ler civarında saptanırken, aşı olmuş bireylerde bu rakam yüzde 11’e düşüyor.

Grip ataklarının aylara göre dağılımına bakıldığında da atakların büyük bir kısmının şubat döneminde yoğunlaştığı, ancak sıcaklığın mevsim normallerinin üzerinde seyretmeye başlamasına bağlı olarak bu sürenin ilkbahara kadar uzadığı görülüyor.
Milliyet

Müzik kalp-damar için de ilaç gibiymiş
11 Kasım 2008
ABD Maryland Üniversitesinde yapılan bir araştırma insanın, sevdiği bir müziği dinlemesinin kalp-damar sistemine iyi geldiğini ortaya çıkardı.
ABD Maryland Üniversitesi Tıp Merkezi Önleyici Kardiyoloji Merkezi Başkanı Dr. Michael Miller, sevilen bir müziğin dinlenmesi sırasında kan damarlarının genişlediğini belirlediklerini söyledi.

Miller, ''Kan damarları o sırada, tıpkı kahkaha atıldığı veya kanla ilgili ilaç alındığı sıradakiyle aynı derecede genişliyor. Ulaştığımız bu sonuç çok etkileyici. Kan damarlarının çapı genişliyor, damarlar mükemmel biçimde açılıyor. Damarlardaki bu açılma düzeyine, eksersiz ve benzeri aktiviteler yapılırken ulaşılıyor'' dedi. Miller'in verdiği bilgiye göre ''statin ve ACE inhibitörü'' grubu ilaçlar alındığında da aynı etki elde ediliyor.

Damarlar açıldığında kan, daha sakin ve düzenli akmaya başlıyor ve bu sırada, kalp krizleri ve felçlere yol açan pıhtıların oluşması azalıyor.

Bulgularını New Orleans'taki Amerikan Kalp Derneği'ne sunan Miller, yine de ilaç kullanmak zorunda olanların veya eksersiz yapanların bunu kesmesini tavsiye etmiyor, ancak sevilen müzikleri dinleyerek, kalbin genel sağlığına katkıda bulunulabileceğimizi belirtiyor.

Miller'in ekibi, bu çalışmaları sırasında sağlıklı ve sigara içmeyen toplam 10 kadın ve erkek üzerinde incelemeler yaptı. Gönüllüler, yarım saat sevdikleri parçaları, yarım saat de hoşlarına gitmeyen hatta kendilerini kaygılandıran parçaları dinlediler. Bu sırada bu kişilerin damarları, ultrasonla izlendi.

Sonuçta gönüllülerin, sevdikleri müziği dinlerlerken kan damarlarının yüzde 26 oranında genişlediği, hoşlanmadıkları müziği dinlediklerinde ise damarlarının yüzde 6 oranında daraldığı belirlendi.
haber7

KALBİNİZİ KORUYUN

31 Mart 2008
Dünyada ve ülkemizde kalp hastalıklarına bağlı ölümler, ölüm sebepleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Kalp sağlığı için önemli olan ise hastalığın oluşumunu engellemektir.
Kalp hastalıklarından korunmak için kişinin yaşam tarzını denetleyebilmesi büyük önem taşır.

Dünyada ve ülkemizde kalp hastalıklarına bağlı ölümler, ölüm sebepleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. İstanbul Özel Hizmet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Ece Açan, kalp sağlığını olumsuz etkileyen risk faktörlerini “değiştirilebilen” ve “değiştirilemeyen” olmak üzere 2 gruba ayırdı.

Değiştirilemeyen risk faktörleri

Ailede erken yaşta kalp krizi geçiren bireylerin bulunması, erkek cinsiyet, ileri yaş, şeker hastalığı ve kişilik yapısı (stresli kişilik) değiştirilemeyen faktörlerdir.

Değiştirilebilen risk faktörleri

Günlük yaşantımızda yaptığımız birçok hata, sağlığımız açısından geri dönüşü olmayacak sonuçlara yol açabiliyor. Oysaki alacağımız bazı önlemlerle bu riskleri ortadan kaldırmamız mümkün. Sigara içmemek, kolesterolü kontrol altında tutmak, stresten uzak durmak ve düzenli egzersiz yapmak bunlardan sadece birkaçı…

1-Sigara Tüketimi

Kalp damar hastalıklarından ve bu hastalıkların yol açtığı ölümlerden korunmak için atılacak ilk adım sigara ve dumanından uzak durmaktır. Çünkü sigara tüketimi hastalık riskini iki kat arttırmaktadır.

Sigara dumanıyla birlikte vücuda binlerce zehirli madde (nikotin, arsenik, amonyak, siyanür, benzopiren vb.) girer. Bu tehlike karşısında vücut adrenalin salgılar. Adrenalin, vücudumuzun bir tehlike karşısında doğal olarak salgıladığı bir hormondur. Adrenalin salgılanması sonucunda damarla büzüşür. Damarların büzüşmesine ek olarak, tütün dumanındaki karbonmonoksit kanı kıvamlaştırır. Kalp, kıvamlaşan büzüşen damarlar içinden vücudun en uzak noktalarına göndermek için var gücü ile çalışır. Sigaradan ilk nefesin çekilmesiyle birlikte kalbin atışı dakikada yaklaşık 20 atış hızlanır. Normalden hızlı çalışan kalbin daha fazla oksijene ihtiyacı vardır. Oysa sigara dumanıyla birlikte vücuda giren karbonmonoksit kandaki oksijeni kovar dolayısıyla kalp az oksijenle çok fazla çalışmak zorunda kalır ve vaktinde önce yorulur.

2-Kolesterol

Kolesterol kontrolü sağlamak için beslenmede doymuş yağ oranının azaltılması, tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri içeren yağların oranının arttırılması, besinler yoluyla alınan kolesterole dikkat edilmesi, posa içeren yiyecekler ile meyve-sebze tüketiminin arttırılması gerekiyor. Doğru rejimin az miktarda protein içermesi, bu proteinin ise balık, kümes hayvanları ve soyadan alınması gerekir.

3-Yüksek tansiyon

Yüksek tansiyona yol açan nedenlerin başında alınan fazla kilolar gelmektedir. Öte yandan kilo kaybı, özellikle karın bölgesinden zayıflandığından kan basıncını hemen düşürerek kalbin yükünü azaltır. Tansiyon hafif şekilde yüksekse beslenmede tuzu kesmek, ilaç kullanmadan tansiyonu normale düşürmeye yardımcı olabilir.

4-Aşırı alkol tüketimi

Aşırı alkol tüketimi tansiyonu yükselten bir diğer etmendir. Çok fazla kalori içermesine karşın hiçbir besleyici değer taşımayan alkol, organizmaya zarar verir.

5-Kontrolsüz şeker hastalığı

Şeker hastalarında damar sertliği, daha sık ve erken yaşta görülmektedir. Bu hastalara sıklıkla şişmanlık ve hipertansiyon da eşlik etmektedir. Şeker hastalığı kontrolünde diyet ve egzersiz, ilaç tedavisinin yanında önemli rol oynamaktadır.

6-Obezite (Şişmanlık)

Obezite tedavi edilmediğinde hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve şeker hastalığı gibi kalp damar hastalığı riskini artırmaktadır.

7-Hareketsizlik

Yapılan araştırmalarda, düzenli egzersiz yapmanın ve yüksek bir efor kapasitesine sahip olmanın azalmış kalp ve damar sorunları ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Hergün 30 dk. veya daha fazla hızlı yürüyüş yapanlarda kalp damar hastalığı riskinin %18, koşanlarda &42 kadar azaldığı ifade edilmiştir. Düzenli egzersizlerde, vücut yağ oranında azalma, uzun dönemde kan basıncında düşme, kalbin veriminde artma, şeker hastalığı ve kan yağ metabolizma bozukluklarında azalma sağlamaktadır. Bu etkiler kalp krizi geçirmiş kişilerde de benzer olmaktadır. Egzersizden sağlanan yararlar kilo kaybından bağımsızdır.

8-Stresli yaşam

Yüksek stres vücut direncinin düşmesine sebep olur. Vücut strese adrenalin hormonu salınımını arttırarak yanıt verir. Bu da kalp ve solunum hızının artmasına ve tansiyonun yükselmesine sebep olur. Yağ asitleri ve kolesterol kana daha çok salınır ve kan kalınlaşmaya başlar. Stresle mücadele de düzenli egzersiz yapmanın etkili olduğu pek çok araştırma da gösterilmiştir.
haber10

Tereyağı ve Sığır Eti Ezberlerini Bozun
12 Mayıs 2008

50'li yıllardan beri sanayi ürünü "margarin ve nebati yağ" lobisi, yüzyıllardır kullanılan tereyağını yere sokan haberler yaptırdılar. İşte tüm tabuları yıkan araştırma.

Kanadalı bilim adamları, kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa neden olduğu öne sürülen tereyağını temize çıkardı.

Yeni bir araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, tereyağı ve sığır eti kalp krizi riskini ve kolesterolü düşürüyor, şeker hastalığı ve obeziteyi tedaviye yardımcı oluyor.

Alberta Üniversitesi profesörü Spencer Proctor ve asistanı Flora Wang tarafından yapılan araştırma sırasında, 16 hafta boyunca deney farelerine tereyağı ve inek etinde bolca bulunan vaksenik asit bakımından zenginleştirilmiş diyet uygulandı.

Vaksenik asidin vücutta kolesterol başta olmak üzere birçok rahatsızlığa sebep olan şilomikronların oluşmasını yavaşlattığı gözlemlenirken, deney sonunda kötü kolesterol olarak bilinen LDL başta olmak üzere, toplam kolesterol ve trigliseritte düşüş görüldü.

Flora Wang, "Tereyağı, sığır eti ve türevlerinde vaksenik asid oranı en az yüzde 70'tir. Araştırmanın bizi en çok sevindiren sonuçlarından biri, metabolizmada birçok hasara sebep olan şilomikronların oluşmasının bu yolla yavaşlatılabileceği olmuştur. Bugüne kadar zararlı etkilerinden korktuğumuz doğal yağlar, aslında sağlığımız için son derece faydalı. Tereyağı ve sığır etinin kalp krizi riskini düşürmesi, şeker hastalığı ve obezite tedavisine yardımcı olması ve kolestrole iyi gelmesi, artık bir realite" diye konuştu.

Bu arada, doktora öğrencisi olan Flora Wang, araştırma sonuçlarını sunduğu, Alberta'da düzenlenen "Uluslararası Şilomikronların Zararları Sempozyumu"nda "genç araştırmacı" ödülünü aldı.
aktifhaber

Aspirin Kalp krizi için ne kadar faydalı?
17 Ekim 2008
Uzmanlar, kalp krizini önlemek için düzenli olarak Aspirin kullanması yarardan çok zarar getirebileceğini belirtiyor.
British Medical Journal'da yayımlanan araştırmada, sağlıklı orta yaş grubundaki insanlarda Aspirin'in önlem olarak alınmasının bir faydasının görülmediği belirtildi. Buna mukabil ilacın mide kanaması riskini artırdığı hatırlatıldı.

40 yaş üzerindeki 1. veya 2. tip diyabet hastası olup daha önce kalp krizi geçirmemiş kişiler üzerinde araştırmanın yapıldığı 8 yıl boyunca, kalp krizi veya inme riskinde, Aspirin kullananlarla kullanmayanlar arasında fark görülmediği belirlendi.

Şeker hastalığı bulunanların ileride ortaya çıkabilecek kalp krizi veya inme riskine karşı Aspirin kullanması tavsiye ediliyordu.

Araştırmanın başkanı Prof. Jill Belch, mide kanamasına yol açabilen Aspirin'i önleyici olarak kullanmadan önce düşünmek gerektiğini belirterek, mide kanamasının en yaygın nedenlerinden birinin bu ilaç olduğunu söyledi.

Ancak uzmanlar ilacın yine de yüksek riskli gruplar açısından faydalı olduğunu belirttiler. Kalp krizi veya inme geçirmiş veya koroner arter hastalığı teşhisi konmuş bulunanlar açısından Aspirin'in gelecekte bu hastalığın tekerrür etmesi riskini yüzde 25 oranında azaltabileceği bildirildi.

Dundee Üniversitesi Kardiyovasküler Araştırma Enstitüsü'nden Belch, "Kalp krizi veya inme geçirdiğiniz için veya dolaşımla ilgili sorunlarınız olduğu için ikincil önleyici olarak Aspirin kullanıyorsanız, o zaman işe yarar. Ama bu sorunlardan hiçbiri yoksa işe yaramaz. Sağlıklı orta yaştaki insanların kullanmasının yararı konusunda hiçbir delil yok" dedi.

Bununla birlikte Belch, doktorlarının Aspirin kullanmalarını tavsiye ettiği hastaların, doktorlarına danışmadan ilacı kullanmayı bırakmamalarını da istedi.
haber7

Ekonomik kriz kalbe vuruyor
05 Kasım 2008
Bütün krizler, kalp krizi üzerinde olumsuz etki yapıyor. Ekonomik kriz dönemlerinde öncelikle kişide bir endişe oluşuyor.
Bunu gelecek korkusu takip ediyor, yarınından emin olamayan insanlar büyük bir sorun ile karşı karşıya olduklarını düşünüyor ve içine kapanıyor.

Güven bunalımı, insanların olaylara ve hayata karşı direncini kırmaktadır. Psikolojik bir varlık olan insanın olumsuz olaylardan en çok etkilenen organı da kalbidir. Ekonomik kriz ve bunun getirdiği endişe, korku kalbi olumsuz etkilemektedir.

Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Kani Gemici, ekonomik krizin kalp sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri hakkında bilgi verdi.

Ekonomik krizler mevcut olan kalp hastalıklarını tetikleyerek seyrini kötüleştirebilir. Belirtileri daha da alevlendirerek hastanın ağırlaşmasına neden olabilir. Hasta sonunda hastaneye yatırılmak zorunda da kalabilir. Gizli olan ya da o güne kadar gün yüzüne çıkmamış, belirti vermemiş ancak aslında var olan kalp hastalıklarının belirti verir hale gelmesi ve ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca kalp hastası olmayan ya da kalbinde hiçbir sorun bulunmayan kişiler de böyle yoğun zamanlarda kendilerini rahatsız ve huzursuz hissettiklerinde de kalpn hastası olduklarını düşünerek kardiyoloji kliniklerine başvurmaktadırlar.

Kalbe indiriyor

Ekonomik kriz, kişiye ağır bir kalp krizi yaşatarak hayatını kaybetmesine neden olabilir. Özellikle kalp sorunu olan kişilerin, düzenli ilaç kullanan kalp hastalarının ekonomik haberlerin çok fazla izlememelerini öneriyoruz. Televizyon karşısında bu tür ekonomik kriz haberlerini izlemek bir anda kalbin ritminin kötüleşmesine hatta ölümlere yol açabiliyor. ‘Kalbe inmek’ tabiri bu durum için çok doğru bir ifade. Çünkü bu tür durumlarda aşırı üzüntü ve gerginlik nedeniyle ortaya çıkan inmeler, özellikle kalbi etkiliyor. Tabi ekonomik kriz ile ilgili öyle haberler yapılıyor ki, insanlar umutsuzluğa sürükleniyor. İnsanlara ümitsizlik veren bu haberler nedeniyle basına da çok büyük görevler düşüyor.
Ümit aşılayıcı ya da çıkış yolu gösterici haberler yapılması gerekiyor. ‘Eyvah kriz geliyor!’, ‘Mahvolduk, bittik’ edebiyatının yapılması çok yanlış. Çünkü herhangi bir çıkış yolu göstermeyen bu tür haberlerin insanlara hiçbir faydası yok. Bunun yerine gerek basının, gerekse ekonomik anlamda adı olan sivil toplum kuruluşlarının tüm dünyada bir kriz olduğunu, bu krizin Türkiye’yi de etkileyeceğini, global ekonomiden tüm dünya ülkelerinin zarar görebileceğini anlatmaları ve girişimcilere yol gösterici alternatifler sunmaları daha doğru olacaktır.

En çok iş adamlarının kalbi etkileniyor!

Ekonomik sıkıntının kişinin kalbine inmemesi mümkün değil. Örneğin; ev sahibiniz size bu ayın sonunda ‘evi boşalt’ diyor. Ne kadar zorlanacağınızı düşünün. Yeni bir ev, daha pahalı ve çok masraflı. Gerçekten ödemekte çok zorlandığınız borçlarınız var tam da o ay ekonomik kriz nedeniyle patron maaşınızdan büyük bir miktar kesileceğini söyledi. Büyük bir ekonomik sıkıntının içine girmek çok normal. Aynı şekilde patronlar için de sıkıntılı bir durum. Çünkü onlar da çalıştırdığı elemanlarını işten çıkarmaktan mutlu olmuyor. Çünkü ekonomik sıkıntılar yüzünden bünyesinde çalıştırdığı işçi sayısını azaltacak, işlerini küçültecek ve yatırımlarını durduracaktır. Bu da özellikle iş adamları için çok sıkıntılı bir süreçtir. Krizler, iş adamlarının kalbine indiriyor. Çünkü yük daha ağır ve onlar bu durumdan daha çok etkileniyorlar.

Mutsuzluk hastalıkları getiriyor

Birçok hastalığın kaynağı mutsuzluktur. Bir insan mutlu ise sağlıklı olur çünkü organizma kendini tamir, telafi eder. Hastalık tolere edilebilir, kabul edilebilir, sürdürülebilir bir biçime gelir. Ama eğer organizmanın düzeni bozulur, direnci kırılırsa mevcut hastalık artık taşınamaz hale gelecektir. Hasta gecenin bir saatinde acil servise düşecektir. Ekonomik krizler sonucu borç batağına düşen, tüm düzeni bir anda bozulan ve emekleri boşa giden insanlar büyük bir üzüntü yaşıyor. Bu durum bir süre sonra tolere edilemeyecek hale gelince, hastalıklar, özellikle kalp hastalıkları beraberinde geliyor.

Güzel bir arkadaş çevresi kalp krizini önlüyor

Öncelikle kriz dönemlerinde bu ortamdan en az zararla çıkabilmek için savurganlığı önlemek “ayağını yorganına göre uzatmak” çok önemlidir. Giderleri azaltmak suretiyle verimliliği artırmak da kişinin ve şirketin, kurumun daha az zararla krizi atlatmasını sağlayabilir. Kişinin kendini güçlendirmesi, inancını koruması, geleceğe olan güvenini koruması, psikolojisini bozmaması, yarına umutla bakması sağlığı açısından çok önemlidir. Tersi bir davranış biçiminin hiçbir getirisi yoktur. Mümkün olduğu kadar insanın kendini toparlayarak, yeni alternatifler üretmesi de onu rahatlatacaktır. Özellikle böyle sıkıntılı ortamlarda insanın iyi bir çevresinin, iyi bir arkadaş grubunun olması çok önemlidir. Danışabileceği dostlarının olması, ziyaretler yapması, mümkün olduğu kadar yalnız kalmaması, kendisini destekleyenlerin olduğunu bilmesi onu büyük ölçüde rahatlatacaktır. Vücut direncinin artırılması için insanın kendi yaptığı işin dışında bir uğraş edinmesi çok önemlidir. İş stresinden uzaklaşmak için özellikle hafta sonlarını iyi bir arkadaş çevresi ile geçirmek, örneğin birlikte gidip ağaç dikmeleri, spor yapmaları onların üzerlerindeki negatif enerjiyi atmalarına yardımcı olacaktır. Eğer insan yalnız kalırsa, içine kapanırsa ve hep yalnız olduğunu sanırsa o zaman kalbi bu ağır yükü taşıyamayacak hale gelecektir. Medyada felaket edebiyatı haberleri yerine çözüm önerileri ya da çıkış yolları sunulması da bu tür ortamlarda rahatlatıcı bir etki yapacaktır.
haber7

KALP KRİZİ ÖNCEDEN BİLİNECEK
17 Mart 2009
Türk araştırmacılar kalp krizini, önceden bilineceği bir yöntem geliştirdiler.
Türk araştırmacılar, kalp krizi riskini tayin eden ve dünya genelinde kullanılan klasik testleri büyük oranda ucuzlatacak, sonucu da hemen verecek yeni bir yöntem geliştirdi.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) araştırmacılarının katıldığı çalışmada, moleküler baskılama yöntemiyle “miyoglobin proteini” kandan başarıyla tayin edildi.

Yeni nesil testlerin kalp krizini henüz başlangıç aşamasında mikro boyutlarda tayin edebilme hassasiyetlerinin, mevcutlara göre büyük üstünlüklerinin olduğu belirtiliyor.

Çalışma ürüne dönüştüğünde, dünya genelinde kullanılan ELIZA ve RIA gibi testlerin yerini Türk araştırmacılarının geliştirdiği yeni yöntem alacak.

HÜ Kimya Bölümü Başkanı Prof. Dr. Adil Denizli, hemen hemen bütün memeli canlılarda kas dokusunda bulunan miyoglobinin, kalp ve iskelet kasında oksijen taşınmasını sağladığını anlattı.

Miyoglobinin kas hücrelerinin normal döngüsü içerisinde düzenli şekilde kan dolaşımında bulunduğunu ve idrarla birlikte atıldığını bildiren Denizli, kasta kalp krizi gibi sorun olduğunda, miyoglobinin kandaki miktarının hızla yükseldiğini kaydetti.

Tedavi edilmediğinde kalp kasının krizden etkilenen bölgesinin ölmeye başladığını, kalp kasının oksijensiz kaldığında vücutta ciddi sorunlar ortaya çıktığını hatta ölümle sonuçlandığını belirten Denizli, kalp krizinden ani ölümlerin genellikle düzensiz kalp atımı nedeniyle geliştiğini dile getirdi.

Denizli, kalp hücrelerinin hasar görmeye başladığında kan dolaşımına farklı enzimler ve moleküller bıraktıklarını, bu tür maddelerin kandaki ve idrardaki düzeylerinin artmasıyla ciddi göğüs ağrısı olan hastalarda kalp krizi riski olup olmadığının kan testiyle tespit edilebildiğini bildirdi.

Kalp krizinin teşhisinde kullanılan testler arasında en sık miyoglobin proteininin tayin edildiğini aktaran Denizli, kalp krizinde bu proteinin miktarının 2-3 saat içinde, bazı durumlarda ilk 30 dakikada arttığını anlattı.

TÜRK ÜRÜNÜ YENİ TESTLER YOLDA

Denizli, Prof. Dr. Rıdvan Say (Anadolu Üniversitesi), Dr. Lokman Uzun ve doktora öğrencisi Bilgen Osman'la ortak çalışmalarında moleküler baskılama yöntemiyle kandaki miyoglobin miktarının tayini için kullanılan testlere alternatif, yeni teşhis kitleri hazırladıklarını açıkladı.

Moleküler baskılama tekniğinin yeni bir yaklaşımı olan mikrotemas baskılama yönteminin kullanıldığı çalışmada, mevcut yöntemlere alternatif, kanda miyoglobin tayinine yönelik moleküler baskılanmış yüzey plazmon rezonans biyosensör hazırlandığını bildiren Denizli, şöyle konuştu:

“Çalışmaya ait ilk sonuçlar, günümüz laboratuvarlarında kullanılan ELIZA ve RIA gibi tayin kitleri ile karşılaştırılacak düzeydedir.

Çalışmamızda miyoglobin proteinini cam bir yüzey üzerine tutturduktan sonra bu yapıyı polimer üzerine baskıladık. Böylece proteinler çok daha küçük boyutlarda dahi olsa yüksek seçicilikle tanınabilir hale geldi. Söz konusu test, tekrar tekrar kullanılabildiğinden ELIZA testleri gibi raf ömürleri bulunmadığından önemli avantajlar sağlıyor.

Çalışmamızın sonraki aşamasında gramın milyarda biri oranındaki nanogram boyutlarda tayin yapabilir hale geleceğiz. Bu durumda da küçük miktarlardaki proteinlerin zamanında teşhis edilmesi ve böylece hastalığın derecesinin ölçülmesi mümkün hale gelecek. Tutarlı olarak elde edilen sonuçlar, doktorlara ön tanı için önemli veriler sunacak.”

“TEST, TEKRAR KULLANILABİLECEK”

Testlerin Türkiye için maliyetlerine değinen Denizli, şu bilgileri verdi:

“Testler Türkiye'ye dışarıdan getiriliyor ve ücretleri de oldukça yüksek. Bizim sistemimiz uygulamaya geçtiğinde tek analizle pek çok hastalığın tayini de yapabilecek. Yani tek kan testiyle hem hepatit hem de kalp krizi riski aynı yöntemle analiz edilebilecek. Çalışma ürüne dönüştüğünde Türkiye için büyük bir ekonomik getirisi olacak. Kan testlerinin sonuçları birkaç dakika içinde alınabilecek. Test tekrar tekrar kullanılabilecek. Çalışmamız literatürde de bir ilke imza attı.”

Miyoglobinin fazla bulunmasının böbrekler için toksik etkiye neden olduğunu, kanda çok fazla miktarda miyoglobin bulunan hastalarda böbrek yetmezliği nedeniyle miyoglobinin tam olarak vücuttan uzaklaştırılamadığını ifade eden Denizli, kandaki miyoglobin düzeyinin izlenmesinin böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi açısından da önemli olduğunu kaydetti.
haber10

Kalp krizi riskini yüzde 50 azaltan hap üretildi

Hindistan'da yüksek tansiyon, kolesterol düşürücü (statin) ile aspirin ilaçlarını bir araya getiren bir hapın, kalp ve damar hastalıkları riskini yan etkisi olmaksızın yüzde 50 ila yüzde 60 azalttığı iddia edildi.30 Mart 2009 21:28

Hindistan'da 45 ila 80 yaşlarındaki 2 bin 53 denek üzerinde yapılan ve sonuçları ABD'deki 58. yıllık American College of Cardiology toplantısında sunulan araştırmada, "çoklu hap" adı da verilen bu ilacın etkileri üç ay süreyle diğer tansiyon, kolesterol ve kalp ritmi ilaçlarıyla karşılaştırıldı.

Araştırmanın başında yer alan Kanada'nın Ontario kentindeki McMaster Üniversitesi Halk Sağlığı Araştırma Enstitüsü'nden Dr Selim Yusuf ile Hindistan'ın Bangalore kentindeki St John's Tıp Fakültesi'nden Dr Prem Pais, ilacın, kötü kolesterol (LDL), yüksek tansiyonu önemli ölçüde azaltıcı ve kan akışkanlığını arttırıcı etkisinin görüldüğüne işaret etti.

Dr Yusuf, üç hipertansiyon ilacının zayıf dozları, 12,5 miligram tiazid, 50 mg atenolol ve 5 mg ramipril ile kolesterol düşürücü 20 mg simvastatin ve 100 mg aspirinden oluşan süper hapın etkilerini daha iyi görebilmek amacıyla klinik deneylerin ikinci aşamasında daha geniş bir araştırma yapacaklarını belirtti.
haber7

Korunmak İçin Kan Verin
19 Nisan 2009

Kalp ve şeker hastalıklarından korunmak için kan verin...

Kan bağışında bulunan insanların kalp ve damar hastalıklarına yakalanma olasılığının kan bağışı yapmayan akranlarına göre çok az olduğu bildirildi.

Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Klinik Şefi Prof. Dr. Necat Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kan bağışı yapan kişilerde kalp damar hastalıklarının daha az görüldüğünün yapılan birçok araştırmada ortaya çıktığını vurguladı.

Yılmaz, ''Amerikalı Meyers D. ve arkadaşları tarafından 'Heart' isimli çok saygın bir dergide yayınlanan araştırmada, açık bir şekilde kan bağışında bulunan insanların kalp ve damar hastalıklarına yakalanma şansının kan bağışı yapmayan akranlarına göre çok az olduğunu bir kez daha göstermiştir'' dedi.

Bu çalışmanın ''Demir Hipotezi'' olarak bilinen ve kadınların adet kanaması yolu ile demir kaybetmelerinin bunun sonucunda kadınlardaki düşük demir miktarının yağların oksidasyon hızını yavaşlatması; böylece damar sertliğinin (Atheroskleroz) erkeklere göre kadınlarda daha az görüldüğü temeline dayandığını anlatan Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Çok iyi bilindiği üzere serbest oksijen radikalleri yağların oksidasyonunu sağlamakta, böylece damar sertliği (atheroskleroz) gelişmektedir. Bu konunun demirle olan ilişkisi nedir? Demir, yağları okside eden bu oksidan moleküllerin üretimini sağlayan Fenton reaksiyonunda yer alır. Yani insan vücudunda ne kadar çok demir varsa o kadar çok zararlı oksidan molekül meydana gelir. Bunun tersine adet kanaması, kan vermek gibi kan kaybına, dolayısıyla demir kaybına yol açan durumlarda ortamda serbest demir azaldığı için oksidasyon da azalır. Bunun net sonucu kişide kalp damar hastalıkları ve diğer birçok hastalığın daha az sıklıkla görülmesidir. Bu hipoteze dayanarak araştırmacılar düzenli olarak kan bağışı yapanların kalp krizi, felç, inme, anjina ve diğer kalp ve damar hastalıklarına yakalanma oranlarının kan bağışı yapmayanlardan çok daha az olduğunu bulmuşlardır. Demir ve hastalıklarla olan ilişkisini gösteren çok sayıda çalışma birçok saygın tıp dergisinde (Lancet,Cell, JAMA vb.) yayınlanmıştır.

Bu konuda birçok çalışması olan Amerikalı araştırmacı Sullivan JL, bu yıl yayınladığı bir çalışma ile demirin diyetten azaltılması, demirin bağlanarak atılması veya kan vermek yoluyla azaltılmasının kalp krizine yol açan atherosklerotik tıkaçların küçüldüğünü göstermiştir.''

Prof. Dr. Necat Yılmaz, yapılan bilimsel bir çalışmada vücut demirindeki azalmanın insülün hassasiyetini ve miktarını artırdığının bulunduğunu, yani şeker hastalığına karşı kan bağışının koruyuculuğunu gösterdiklerini, anlattığı tıbbi araştırmalara yüzlerce örnek verebileceğini ifade etti.

Prof. Dr. Yılmaz, bahar mevsiminin kan bağışı yapmak için uygun bir zaman olduğunu belirterek, ''Özellikle nisan ve mayıs ayları kış boyunca yorulan kemik iliğine kendini yenilemesi için bir şans vermeniz ve kan bağışı yapmanız gerekiyor'' şeklinde konuştu

Yılmaz, bu yıl piyasaya çıkacak kitabında çok geniş tıbbi bilgilerin yer aldığını kaydetti.

-KAN BAĞIŞININ ÖNEMİ-

Prof. Dr. Yılmaz, insanların kan konusunda bilmedikleri bazı unsurların bulunduğunu ifade ederek, şunları aktardı:

''Kanamalı bir hastada ya da büyük bir ameliyatta 6-8 ünite kana ve 4-5 ünite taze donmuş plazmaya ihtiyaç vardır. Problemli gebelik dönemi geçiren ya da kanamalı hamile bir kadının yaşamını sürdürebilmesi için kan ve kan ürünlerine gereksinim duyar. Hayatları boyunca kan ve kan ürünlerini almak zorunda olan hemofili ve talesemi hastaları sizlerin kan bağışınızı bekliyor. Yenidoğan ve kanın değişmesi için çok taze kana ihtiyacı olan bebekler sizin kanınızı bekliyor. Ağır böbrek hastalarının yaşamlarını sürdürebilmeleri için kan ve kan ürünlerine ihtiyaçları var. Kan yapılamayan tek ilaçtır. Bir gün siz de kan ve ürünlerine gereksinim duyabilirsiniz. Bağışladığınız her kanla ücretsiz olarak kan grubu tespit edilerek, hepatit B, hepatit C, frengi ve AIDS testleri de yapılmaktadır.''
aktifhaber

KALP HASTALARINA ÖNEMLİ UYARI!

20 Mayıs 2009 12:44

'Çok dikkatli olun'

Kalp hastalarının, yağışlı günlerin ardından aniden bastıran, bu hafta sonundan itibaren de etkisini artırması beklenen yaz sıcaklarında, dikkatli olması istendi.

Adana Kardiyoloji Merkezinde görevli Kardiyolog Dr. Farşid Farşidoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sıcak havaların başlamasının, kalp hastalıklarında artışı beraberinde getirdiğini kaydetti.

Aşırı sıcakların havadaki nemle birleşmesinin, özellikle kalp hastalığı bulunan kişiler için ciddi sorunlara zemin hazırladığını vurgulayan Farşidoğlu, ''Özellikle kalp yetersizliği tanısı olan hastaların, sıcaklığın ve nemin en üst düzeyde olduğu saatlerde dışarı çıkmamalarını önemle tavsiye ediyoruz'' dedi.

Söz konusu hastalarda, zaten kalbin kasılma gücündeki zayıflama nedeniyle yaşam fonksiyonlarının sınırda olduğunu belirten Farşidoğlu, şunları söyledi:

''Havanın sıcak ve nemli olması, bu hastaları zor duruma, hatta hayati tehlike olan bir tabloya sokabilmekte. Kalp ve damar tıkanıklığı olan hastaların da bu konuda tedbiri elden bırakmamaları gerekiyor. Özellikle önceden kalp damarlarına müdahale tanısı konmuş, örneğin by-pass, balon ve stent girişimi olan hastalar, bu konuda çok dikkatli olmalılar.''

Kalp ve damar hastalığı bulunan kişilerin, dışarı çıkmak ve gezinti için akşam havanın serinlediği zamanları tercih etmesi gerektiğini ifade eden Farşidoğlu, ''Ayrıca, aşırı terleme ile kaybedilen vücut suyunun, su ve meyve suyu gibi sıvı takviyeleriyle hemen telafi edilmesi gerekir. Aşırı sıvı kaybından dolayı ani tansiyon düşüşleri, kalp krizine kadar ilerleyen problemler yaratabilmekte'' diye konuştu.

Adana Meteoroloji İşleri Müdürlüğü yetkilileri de Çukurova'da bu hafta sonundan itibaren yaz sıcaklarının kendisini oldukça hissettireceğini kaydetti.
haber10

Normalin 4 katı büyük kalp, ameliyatla küçültüldü

22 Haziran 2009 Kuzey Çin’in Chongqing eyaletinde yaşayan bir gencin kalbi ameliyatla küçültüldü. Şu an bir lise öğrencisi olan Yang Yang’ın kalbi doğduğunda normal bir bebekten çok daha büyüktü. Yaşı ilerledikçe de kalp büyümeye devam etti. 15 yaşına geldiğinde de kalbi yaşıtlarınınkinden tam 4 kat daha büyük hale geldi. Büyük kalp, Yang’ın akciğerlerini eziyor ve bu da çocuğa dayanılmaz acılar çektiriyordu. Genci sürekli müşahade altında tutan doktorlar, o döneme kadar ilaçlarla tedavi ettikleri kalbin dayanamayacağını ve tek çarenin ameliyat olduğunu söyledi. Ameliyatla Yang Yang'ın bazı parçaları alındı ve kalbi küçültüldü. netgazete

Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü (AICR), sağlıklı bir başlangıç yapmanız için, vücudu kanser, kalp krizi, Alzheimer ve diyabet gibi ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlerin listesini açıkladı.

Badem: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.

Kahve: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.

Tarçın: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.

Patates: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17. sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdikten sonra yemeyi tercih edin.

Sebze çorbası: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellikle sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.

Zeytinyağı: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanı sıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor, 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.

Çay: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.
haber10

Yaylaya çıkan hastalar dikkatli olmalı

Anadolu'da birçok insan sıcakların arttığı şu günlerde yaylalara taşınıyor. Yüksek rakımlı yaylalar her ne kadar serin ve tabiatla iç içe olsa da oksijen basıncı düşüklüğü birçok hastalığı olanları rahatsız edebilir.

15 Temmuz 2009

Basınç düşüklüğünden etkilenebilecek kalp hastalığı, astım, kronik bronşit gibi rahatsızlıkları bulunanların dikkatli olması gerekiyor.

Sıcak havalarda dikkat edilmemesi durumunda özellikle yaşlılarda, kalp, hipertansiyon hastaları, kronik bronşit ve astımlı hastalarda ve çocuklarda ciddi sağlık sorunları yaşanabiliyor. Aynı şekilde kalp ve yüksek tansiyon hastaları ile idrar söktürücü tedavisi olan hastaların çok dikkatli olması gerekiyor. Çünkü aşırı terleme ile su ve tuz kaybederlerse, her zaman almakta oldukları tedavinin ciddi yan etkiler doğurabileceğini asla unutmamalılar.

Yüksek rakımlı yaylalarda oksijen basıncı düştüğünden, kalp hastalığı, astım, kronik bronşit gibi rahatsızlıkları olan kişiler bundan etkilenebilir. Bu gibi hastaların hekimlerine danışmadan yüksek rakımlı yaylalara çıkmamaları gerekir.

Etiketler: yayla basınç hastalar astım kronik bronşit
(zaman)

Kalp Hastalarına Müjde
25 Temmuz 2009

hasarlı kalp dokularını yenileyebildiği ortaya çıktı...

Boston Çocuk hastanesinde görevli araştırmacılar, kalp sinir sistemini yenileyici NRG1 faktörünün kalp krizinden sonra hasarlı kalbe enjekte edilmesiyle, hasarlı kalp dokularını yenileyebildiğini ortaya çıkardılar.

Cell dergisinde yayınlanan ve fareler üzerinde yapılan araştırmada, kalp krizinden sonra hasarlı kalp dokularına enjekte edilen NRG1 faktörünün, kardiyak fonksiyonunu tekrar eski durumuna getirdiği görüldü. Kalp krizi geçiren farelere 12 hafta boyunca her gün NRG1 faktörü enjekte edien araştırmacılar, 12 haftanın sonunda kalbin yine eskisi gibi pompalamaya başladığı tespit ettiler.

Hasara uğramış kalp dokuları genelde yenilenmiyor. NRG1 büyüme faktörünün uygulanmasıyla, kalp dokularının yenilenmesi konusunda kardiyak kök hücrelerine ihtiyaç kalmıyor. Araştırmacılar daha önce, kardiyak kök hücreleriyle kalp dokularının yenilenebileceği üzerinde çalışıyorlardı.

Bir sonraki araştırmada ise, daha büyük memeliler ve insanlar üzerinde araştırmaların yapılacağı ve aynı etkinin insanlarda da görülüp görülmeyeceği belirlenecek.
aktifhaber

Kriz geçiren kalbi, çalışır durumda ameliyat edildi
14:30 - Şırnak'ın İdil ilçesinde 3 gün önce geçirdiği kalp krizi sonucu Diyarbakır Hastanesi'ne sevk edilen Nazliye Abay (fotoğrafta-21), kalp damarlarının tıkanıklığı sebebi ile anjiyoya alındı. Anjiyo sırasında şoka giren hastayı acil olarak ameliyata alan genç doktorlar, Türkiye'de ilkler arasında yer alan bir ameliyat icra ederek, normalde kalbi sökülüp ameliyat edilmesi gereken hastayı, kalbi sökmeden çalışır durumdayken ameliyat etti. Başhekim Vekili Op. Dr. Bahri Çakabay ve Op. Dr. Erdem Çetin , "Yüzde yüz kaybedilme ihtimali olan bir hasta şu an çok sağlıklı ve yarın taburcu olmasını bekliyor." dedi. 27.07.2009 DİYARBAKIR
netgazete

Şimdi üzüm ye, geleceğini kurtar

Üzüm ve üzüm suyu tüketiminin vücudun savunma sistemini güçlendirdiği, bu mevsimde bol tüketilmesinde fayda olduğu bildirildi.

10 Ağustos 2009 09:25

Prof. Dr. Necat Yılmaz düzenli üzüm suyu tüketen insanların kanında vücudu hastalıklara karşı koruyan gammadelta T hücrelerinin bulunduğunu belirtti. Yılmaz “Aslında çocukluk çağında başlayan kalp damar hastalıkları ancak ileri yaşlarda çıktığı için insanların yanlış bir düşünceyle ileri yaşta aniden kalp hastası olduğunu düşünüyor. Oysa önceki yıllarda edindiği beslenme alışkanlıkları kendisini hasta etmiştir'' dedi.

KALBiN DOSTU

Prof. Yılmaz ''İspanyol araştırmacılar üzümün damarların oksidasyonunu azalttığını saptadı. Kırmızı üzümdeki polifenoller çok faydalı, kronik hastalıkların oluşumu engeller. Kalp damar hastalıklarının oluşumunu engeller” dedi.


Etiketler: üzüm siyah prof. dr. necat yılmaz

(BUGÜN)

Çikolata kalp krizinden ölüm riskini azaltıyor
00:05 - İsveçli bilim adamları, çikolatanın, kalp krizinin ardından görülen komplikasyonlara bağlı ölüm riskini azalttığını bildirdi. Bilim adamları, geçmişte kalp krizi geçirmiş 45-70 yaşları arasındaki bin 169 kişiyi 8 yıl boyunca gözlemledi. Haberde, bu kişilerin hiçbirinin diyabet hastası olmadığı da vurgulandı. Haftada en az iki kez özellikle de bitter çikolata yiyenlerin kalp hastalıklarından ölüm oranlarının, hiç yemeyenlere nazaran 3 kez daha az olduğunu ortaya koyan araştırmanın sonuçları "Journal of Internal Medicine" dergisinin eylül sayısında yayımlandı. 15.08.2009 ROMA netgazete

Kırık kalp gerçekten ağrıyor

Yapılan araştırmalar sonucunda bilim adamları, fiziksel ağrıyı yöneten genlerin düşünsel acıları da kontrol ettiğine dikkat çekti.

21 Ağustos 2009 12:39

ABD'deki California Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre, diğerlerine göre çok daha duygusal ve duyarlı insanların, ayrılık gibi hayal kırıklığı yaratan olaylar karşısında kırılan kalpleriyle uğraşmakta zorluk çektiyor

Kırılan kalbin ağrısının hissedildiğini söyleyen California Üniversitesi'nden Profesör Naomi Eisenberger, "İnsan vücudu, fiziksel acı ve sosyal acı duyarlılığının birbirine bağlı olduğu bir gene sahip. Sadece yaralandığımızda duyduğumuz acının değil, sosyal hayatta yaşanan pek çok olumsuzluğun da vücutta yarattığı tahribatlar söz konusu bu durumda. Bu nedenle kalp kırıklığı da sadece 'edebi anlamda' değil, fiziksel olarak da bir ağrıya işaret ediyor" şeklinde konuştu.
haber7

16 OCAK 2010, CUMARTESİ
Kalp krizinden korunmak için bunu yapın!
Kalp krizi riskini azaltıyor..
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, özellikle kalp ve damar hastalığı olan kişilerde, vücudun aşırı sıvı kaybetmesi sonucunda kanın akışkanlığının azalmasının kalp krizine ve felce neden olabildiğini, bunun önüne geçilebilmesi için yatmadan önce birkaç bardak su içilmesinin yararlı olacağını söyledi.

SÜ Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türk, suyun doğru zamanlarda, doğru miktarlarda içildiğinde insan sağlığı için birçok yararı olduğunu hatırlattı.

İnsan vücudunun yüzde 60-70'inin sudan oluştuğunu, bu nedenle vücudun su dengesinin büyük önem taşıdığını ifade eden Türk, “Bu sıvı dengesinin sağlanması ve metabolizma sonucu ortaya çıkan zehirlerin atılması için günde 1, 1.5 litre idrarın çıkarılması lazım. Bu 1 litre idrarın çıkması için de günde 2-2.5 litre su içilmesi gerekir” dedi.

YATMADAN ÖNCE İÇİLEN SU KALP KRİZİ RİSKİNİ AZALTIYOR
Prof. Dr. Türk, kanın yüzde 80'inin sudan oluştuğunu, bu suyun kanın akışkanlığını sağladığını vurgulayarak, şunları anlattı:
“Kanın akışkanlığının azalması, bazı sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Özellikle kalp ve damar hastalığı olan kişilerde, vücudun aşırı sıvı kaybetmesi sonucunda kanın akışkanlığının azalması, kalp krizi ve felce neden olabiliyor. Kan akışkanlığında kanın içindeki sıvı miktarının önemli etkisi var. Akşamları biraz fazla yemek yendiğinde kan içindeki yağ, kolesterol ve protein miktarı artarak akışkanlık azalır. Akşam yemeğinde ve yatmadan önce içilen birkaç bardak su kanın akışkanlığını artıracağı için kalp krizi riskini de azaltıyor. Bu nedenle sağlımız için gün içinde 2-2.5 litre, yatmadan önce de en az birkaç bardak su içmeliyiz.”

Yemeklerden en az yarım saat önce de bir bardak su içilmesi ile yiyeceklerin hazmedilmesinin kolaylaşacağını dile getiren Prof. Dr. Türk, aynı şekilde beden ısısının düzenlenmesinde de rolü olan suyun, idrar, ter, nefes ve gaita yolu ile vücuttaki atıkların atılmasında önemli etkisi olduğunu bildirdi.

Suyun, hücrelere gıda ve oksijen taşınmasını sağlama, yiyeceklerin vücutta enerjiye çevrilmesi gibi birçok konuda rolü olduğunu anlatan Türk, dengeli sıvı almanın önemli olduğunu belirtti.

SÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, sıvı ihtiyacının da su, çay ve dengeli içeriği olan maden sularıyla giderilebileceğini sözlerine ekledi
Akşamgazetesi

Kalp rahatsızlığına 'soğuk' tedavisi

16 Mart 2010 Tıbbın geliştirdiği yeni bir yöntemle, kalp rahatsızlığı olan kardiyak aritminin soğukla tedavi edilebildiği belirtildi.
ABD'nin Georgia eyaletindeki Atlanta kentinde düzenlenen Amerikan Kardiyoloji Kolejinin 59'uncu yıllık konferansında sonuçları açıklanan araştırma çerçevesinde söz konusu yöntemin ABD ve Kanada'da 228 hasta üzerinde denendiği ve hastaların yüzde 70'inin tedavi edildiği kaydedildi.
Üç saatten az süren kardiyak aritmiyi tedavi işleminde, hastanın kalbinin sol kulakçığına kateterle damardan balon yerleştiriliyor. Balonun içine soğutulmuş sıvı akıtılıyor ve sıvı kalbin elektriksel sistemini bozan kulakçıktaki dokuları soğutarak yok ediyor.
Araştırmaya göre, tedavi edilen hastaların yüzde 3'ünden fazlası akciğer damarının daralması şeklinde sorun yaşadı, bu sorun da 12 aylık tıbbi takip sonucu giderildi.
Medtronic adlı Amerikan şirketi tarafından geliştirilen, bir yıl klinikte denen yöntem şimdiden Avrupa ve Avustralya'da piyasaya sürüldü.
Yöntem, 2 milyon kişinin kardiyak aritmi hastası olan ABD'de de yetkililerin izin vermesiyle uygulanacak.
Dünyada, 7 milyondan fazla insanın kardiyak aritmi hastası olduğu belirtiliyor.
Atlanta kentinde Cumartesi başlayan Amerikan Kardiyoloji Kolejinin 59'uncu yıllık konferansı, Salı günü sona erecek.

netgazete

Düzenli aktivite yapan kalp hastası olmuyor
01:15 - Prof. Dr. Necat Yılmaz, düzenli fiziksel aktivitenin kan dolaşımını iyileştirip iyi kolesterolü artırarak kalp hastalığı riskini azalttığını bildirdi. Prof. Dr. Yılmaz, zeytin yağı ve nar gibi besinlerde diğer birçok yararlarının yanı sıra kandaki paroksonaz enzimini artırdığını aksine sigara ve iyonize radyasyonun bu enzimin aktivitesini azalttığını sözlerine ekledi. 17.03.2010 GAZİANTEP netgazete

114 KEZ ÖLDÜ AMA HALA YAŞIYOR!

4 Nisan 2010 09:15
İngiltere'nin Galler bölgesinde yaşayan 55 yaşındaki Ann Mintram, kalbinin durması sonucu 114 kez öldü.
Kocası David ile evlerinde otururken bayılan Mintram, derhal hastaneye kaldırıldı.

Doktorlar Mintram'da "Ani Yetişkin Ölümü Sendromu" (Sudden Adult Death Syndrome) olduğunu farketti ve 30 saat boyunca defibrilatör ile şok vererek kadını hayata döndürmeye çalıştı.

Bu süre boyunca tekrar tekrar hayata dönen ve ölen Mintram'ın şok nedeniyle göğsü yanınca doktorlar sırtından şok vermek zorunda kaldı.

Mintram, "Kimse başaracağımı düşünmüyordu. Korkmuştum ve pes ediyor gibi hissediyordum. Vücudum artık daha fazla şoka dayanamıyordu. Ama altı torunum var ve 'Savaşacağım' diye düşündüm" diye yaşadıklarından hatırlayabildiklerini anlatıyor.

Mintram'ın kızı Helen "18. şoktan sonra doktora 'Plan ne?' diye sordum. O da 'Plan bu. Yapabileceğimiz başka bir şey yok' dedi. Çok fazla acı çekiyordu. Çığlıkları hala kulağımda" diyor.

Ninayet Mintram'ın durumu yüzlerce şoktan sonra stabil hale getirilebildi ve cerrahi müdahale ile kalbinin yanına defibrilatör işlevi gören bir cihaz yerleştirildi.

Doktor Azad Hanna, "O eşsiz biri. Bu kadar mücadele eden birini daha tanımamıştım. Normalde beyin hasarı oluşur. Ama onun durumu gayet iyi" diye konuştu.

Hürriyet

12 Nisan 2010 11:05
Bir Öksürdü Akciğeri Fırladı
Tıp dünyası, Ataşehir Kayışdağı'nda oturan Süleyman Zehir (71) adlı hastayı konuşuyor.
Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit


Yaklaşık bir ay önce nefes darlığı şikayetiyle özel bir hastaneye başvuran Süleyman Zehir'in üç damarının tamamen kapalı olduğu belirlendi. Hayati tehlikesi olduğu için hemen hastaneye yatırılan Süleyman Zehir, bypass ameliyatı yapıldıktan bir süre sonra taburcu edildi. Hastaneden çıktıktan sonra kendisini iyi hisseden Zehir, İzmit'te bulunan kız kardeşine gitti. Evde oturduğu bir sırada göğüs kafesindeki kemiklerin oynadığını fark eden Süleyman Zehir, bu sırada kuvvetli bir şekilde öksürünce akciğeri göğüs kafesini yararak dışarı fırladı. Çevredekilerin gözleri önünde meydana gelen olay karşısında kısa süreli yaşanan şoktan sonra Süleyman Zehir, yakınları tarafından Kocaeli Tıp Falkültesi Hastanesi'ne götürüldü. Burada ilk müdahale yapılan Zehir, ambulansla Ümraniye Medicana Hastanesi'ne getirildi. Hemen ameliyata alınan Zehir'in dışarıdaki Akciğeri yerine yerleştirildi.

Hastanedeki tedavisi devam eden Süleyman Zehir, yakınlarının akciğerini görmesini engellediklerini söyledi. Olay anını anlatırken göğüs kafesinde açılma olduğunu fark ettiğini belirten Zehir, akciğerinin dışarıdaki halini göremediğini, yakınlarının hemen üzerini kapattıklarını ifade etti. Zehir, "Göğsümde ağrı ve açılma olduğunu gördüm. Anladım bişey olduğunu. 'Eyvah ben öldüm' dedim. Kuvvetli bir şekilde öksürdüğümde akciğerim dışarı çıkmış. Yanımda kızkardeşim vardı. Onlar gördüler. Hemen üstünü kapattılar." dedi.

TIP TARİHİNDE BİR İLK

Süleyman Zehir'in akciğerini mesai arkadaşı Op.Dr. Onur Gürer ile birlikte başarılı bir operasyonla yerine yerleştiren Op. Dr. Sezai Çelik, bu olayın tıp tarihinde bir ilk olduğunu söyledi. Yaşadığı olay karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen Op.Dr. Sezai Çelik, hastayı ilk gördüklerinde en az hasta kadar endişelendiklerini ifade etti. Çelik, "Biz kalbi ve akciğeri hep içerde görmeye alışkınız. Bütün meslektaşlarımız da hep böyle görür. Ameliyat sahası devamlı içerisidir. Ameliyat sırasında kalbi ve akciğerleri çıkartıp yıkayıp yağlayıp tekrar içeriye koymazsınız. Akciğeri böyle tamamen göğsün dışında görmümüş olmamız bizi hayrete düşürdü. Hastamızın korku ve endişesi nekadar ise enaz biz de o kadar korktuk. Ama biz doktorlar soğukkanlı olmak zorundayız. Ekibimizle birlikte yaklaşık 40 dakika süren ameliyatla akciğeri yerine yerleştirdik." diye konuştu.

AMERİKA'DAKİ TIP DERGİLERİNDE YAYINLANACAK

Akciğerin göğüs kafesinden dışarıya fırlamasının tıp dünyası için bir ilk olduğunu belirten Dr. Sezai Çelik, fotoğrafladıkları olayı Amerika'daki sağlık dergilerinde yayınlanacağını söyledi. Dr. Çelik, "Akciğerin göğüs kafesinden dışarı çıkması şuana kadar yaptığımız araştırmalara göre dünya tıp literatüründe bir ilk. Göğüs kafesi açıldıktan sonra çok şiddetli öksürüklerle akciğerin yerinden dışarıya fırlamasını biz de ilk defa görüyoruz. Dünyada da yayınlanmış böyle bir bilgi yok. Biz bu olayı uluslararası bir makaleyle tıp dünyasına sunacağız. Tıp dünyası bu ilginç olayı değerlendirecek." ifadelerini kullandı.
aktifhaber

SİYAH ÇAY KALP DOSTU ÇIKTI

15 Nisan 2010 09:40
Ülkemizde oldukça fazla tüketilen siyah çay, faydaları ve zararları ile yine gündemde...
Son araştırmalara göre, günde iki bardak çay tüketmek, kalp krizi ile ölüm riskini oldukça azaltıyor. Araştırmacılar, bu şaşırtıcı sonuç karşısında çayın daha iyi incelenmesi gerektiğini söyleyerek siyah ve yeşil çayda kalbi koruma özelliğine sahip maddeler bulunabileceğini tahmin ettiklerini vurguluyorlar. Dr. Kenneth Mukamal, sonuçların beklediğinden çok daha şaşırtıcı olduğunu ve çay bitkisinin kalp sağlığı üzerindeki gerçek etkisinin, araştırma sonucundan daha az olması durumunda bile, kalp krizinden kurtulmak için hatırı sayılır bir fayda oluşturabileceğini savunuyor.

KRİZDEN KORUYOR

Çalışmada çay içenler ile çay içmeyenler arasında, kalp krizi sonrası ölüm oranları da araştırıldı. Araştırma sonuçlarına göre, çay tüketimi fazla olanlarda (Günde 2 veya daha fazla bardak), çay tüketmeyenlere oranla yüzde 44 daha az kalp krizi nedenli ölüm görülüyor. Bir haftada 14 bardaktan daha az çay tüketenler ise, hiç tüketmeyenlere oranla yüzde 28 daha az kalp krizi sonucunda ölümle karşılaşıyorlar. Bu geniş kapsamlı araştırmada, araştırmacılar kalp krizinden sonra hayatta kalan bin 900 kişinin, kalp rahatsızlıklarından önceki çay tüketimlerini not alıp bu kişileri 4 yıl boyunca izlemeye devam edecekler. Araştırmaya katılmış olan doktorlar; denek olarak alınan kişilerin yeni bir kalp krizine ya da kalp rahatsızlıklarına daha yatkın olan, yüksek risk grubundaki insanlardan seçildiğini belirtiyorlar. ‘Flavonoidler’in (Bitkilerden elde edilen, besinlerde doğal olarak bulunan antidoksidanlar) kan damarlarını genişleterek kanın vücuttaki dolaşımını daha kolay sağladığını ve böylece kalbi doğal yoldan korumanın mümkün olabildiğini söylüyor Dr. Mukamal. Ayrıca ‘Flavonoidler’in, LDL kolesterolünün daha kötü bir kolesterol haline dönüşmesini önleyebileceğine dair kanıtlar da bulduklarını belirtiyorlar.
haber10

15 Dakikada Kalp Krizi Teşhisi
25 Temmuz 2010
Amerikalı biyoteknik ve kimya mühendisi Prof. Dr. John T. McDevitt ve arkadaşlarının geliştirdiği basit tükürük testinin, 15 dakikada kalp krizini tespit edebildiği bildirildi.
Klinik çalışmaları 18 ayda tamamlanacak test, iki yıl içinde satışa sunulacak.

McDevitt, ABD-Türkiye İleri Araştırmalar Enstitüsü'nün Antalya'nın Kumluca ilçesine bağlı Adrasan beldesinde, 15-22 Temmuz tarihleri arasında düzenlediği "Global Sağlıkta Fırsatlar ve Zorluklar" konulu forumda, ani kalp krizlerinden ölümleri engellemek için geliştirdikleri basit tükürük testi ile ilgili klinik araştırmanın sonuçlarını açıkladı.

ABD'deki Rice Üniversitesi'nde çalışan Prof. Dr. McDevitt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kalp hastalıklarının dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer aldığını hatırlatarak, kalp ve damar hastalıklarının küresel bir sorun olduğunu söyledi.

Buradan hareketle yaklaşık iki saatte sonuç veren kan testi yerine bir kişinin kalp krizi geçirip geçirmediğini daha kısa sürede belirleyecek basit bir test geliştirmek için yola çıktıklarını anlatan McDevitt, klinik çalışmalarda sona yaklaştıklarını kaydetti.

Tükürükteki proteinlerin muhtemel kalp krizlerinin hızlı bir şekilde sınıflandırılmasına yardımcı olduğunu vurgulayan McDevitt, geliştirdikleri basit tükürük testinin ani kalp krizini teşhis ettiğini bildirdi.

Araştırmalarının beş yıldır sürdüğünü belirten McDevitt, tükürük testinin, krizin hızla teşhisine yardımcı olacağını, bu şekilde hastalar kan testi ile zaman kaybetmeyeceği için kalp dokusunun daha az zarar göreceğini dile getirdi.

Kalp krizi riskinin sahada belirlenmesinin önemine dikkati çeken McDevitt, bu basit testin hasta henüz ambulanstayken uygulanabileceğini söyledi.

Hasta acil servise ulaştırıldığında kalp krizi teşhisiyle ilgili bilginin de doktorlara ulaşmış olacağını vurgulayan McDevitt, kan testine gerek kalmayacağını kaydetti.

588 hastaya uygulandı

Bir kişinin o anda kalp krizi geçirip geçirmediğini ya da gelecekte kalp krizi geçirme olasılığını belirlemek için 'nano-biyochip' geliştirdiklerini ifade eden McDevitt, bu çipi küçük bir laboratuvar kartına yerleştirdiklerini belirtti.

Bir tüpe tüküren kişiden alınan örneğin bu karta transfer edildiğini vurgulayan McDevitt, kartın sokulduğu cihazın kişinin kalp durumunu 15 dakikada gösterdiğini dile getirdi.

McDevitt, "Araştırmamız bilimsel olarak kanıtlandı. Şu an klinikte test ediyoruz. Ani kalp ölümlerini önlemek için uğraşıyoruz. Bu test bir an önce tedavi görmesi gereken hastalar için çok iyi. Çünkü bu hastalarda boşa geçen her dakika kalp dokusunun daha da kötüye gitmesine neden olur. O nedenle sahada yapılacak kolay tükürük testi zaman kaybını da önleyecek" dedi.

Tükürük testinin 588 hasta üzerinde uygulandığını ifade eden McDevitt, testin elektrokardiyografiyle (EKG) uygunluk içinde kullanılmasının planlandığını kaydetti.

Araştırmanın 18 ayda tamamlanacağını ifade eden McDevitt, testin iki yıl içinde satışa sunulacağını sözlerine ekledi. aktifhaber

Kalsiyum hapları için alarm sinyali

Kemik miktarındaki azalma ve kemik kırılganlığındaki artma ile seyreden, kemik erimesi hastalığının tedavisinde genellikle yaşlıların içtiği kalsiyum haplarının kalp krizi riskini artırabileceği bildirildi.
Amerikalı ve Yeni Zelandalı bilimadamları, 12 bin kişiyi kapsayan 11 araştırmanın sonuçlarını değerlendirdi.

''İngiliz Tıp Dergisi''nde yayımlanan değerlendirmede, osteoropoz tedavisinde kalsiyumun yerinin tekrar gözden getirilmesi gerektiği sonucuna varıldı.

Bilimadamları, kalsiyum haplarının kalp krizi riskini yüzde 25-30 artırdığını belirtti. Riskin, kişinin yaşı, cinsiyeti ve kalsiyum ilacının çeşidinden bağımsız olarak arttığı vurgulandı.

Araştırmacılar, kalsiyum bakımından zengin gıdaların yenebileceği önerisinde bulundu. haber7

Tavuk eti kadınlarda kalp krizi riskini azaltıyor
23:20 - ABD'de yapılan bir araştırma, tavuk eti tüketiminin kalp krizi riskini önemli derecede azalttığını bir kez daha kanıtladı. Boston'daki Harvard Halk Sağlığı Fakültesinden bir grup bilim adamı, 26 yıl süren araştırmalarının sonunda, tavuk eti tüketiminin kadınlarda kalp krizi riskini yüzde 19 oranında düşürdüğünü ortaya koydu. 27.08.2010 ANKARA netgazete

Kalp Damar Hastalıklarına Dur Demek Mümkün
13 Nisan 2011
Tüm dünyadaki ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan kalp damar hastalıklarına, alınacak basit önlemlerle dur demek mümkün.
Bu sayede ameliyat ya da ilaçlı tedavi gibi herhangi bir tıbbi müdahaleye ihtiyaç duymadan sağlıklı bir şekilde yaşamımızı sürdürebilirsiniz.

Kars İl Sağlık Müdürü Dr. Fahri Sevinç, Kalp Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Kalp damar hastalıkları, sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişikliğiyle önlenebilen veya oluştuktan sonra tıbbi beslenme tedavisi sayesinde iyileştirilebilen bir sağlık sorunudur. Önlenebilir bir hastalık olması nedeniyle halkın bilinçlendirilmesi ve önlemler konusunda farkındalığın artırılması hayati önem taşımaktadır.” dedi.

Koruyucu sağlık hizmetlerinin tedavi hizmetlerinden daha kolay, etkili ve ucuz olduğunu kaydeden Sevinç, beslenmede yağlı yiyecekleri ve doymuş yağları azaltmak, bunun yerine doymamış yağları seçmek, daha fazla meyve ve sebze tüketmek, tuz tüketimini azaltmak ve sigaradan uzak durmak suretiyle kalp hastalıklarından korunmanın sağlanabileceğini bildirdi.

KALBİNİZİ BESLENMENİZE DİKKAT EDEREK KORUYUN!

Kalp damar hastalığının neden olduğu ölümlerin beslenmede yapılan olumlu değişikliklerle azalma eğilimi gösterdiğine dikkat çeken Sevinç, beslenme konusunda şu önerilerde bulundu; “Sağlık deyince mutlaka hepimizin ilk aklına gelen kalp sağlığı oluyor. Kuşkusuz ki, kalp sağlığını korumada da birinci önceliği beslenmemiz oluşturuyor. Beslenmemizde yağı azaltmak, kolesterole ve tuza dikkat etmek bu anlamda büyük önem taşıyor. Pek çok faydası olduğu bilinen balığa haftada 2 kez sofralarınızda yer vermelisiniz. Et yerine deniz ürünlerini tercih etmek sayesinde yağ alımını ciddi oranda azaltabilirsiniz. Bunun yanında süt ve süt ürünlerinin az yağlı ya da yağsız olanlarını tercih etmek koruyucu olmak açısından önemli bir nokta. Pek çok açıdan faydası bulunan meyve ve sebze, kalp sağlığını koruma noktasında da karşımıza çıkıyor. Yemeklerde margarin, tereyağı, kuyruk yağı, iç yağı gibi doymuş yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçeği, soya ve kanola yağı tercih etmek çok daha faydalı olacaktır. Son olarak sizlere tavsiyem, beslenmenizde kuru baklagillere ağırlık vermeniz ve tam tahılları ve ürünlerini tercih etmeniz.”

SİGARA VE ALKOLDEN UZAK DURUN!

Tütün ve tütün ürünlerinin kalp hastalığı için en önemli risk faktörlerinden biri olduğunu belirten Sevinç, sigaradaki kimyasalların, atar damar daralmasına yol açtığını ve bunun da kalp krizini tetiklediğini hatırlattı.

Günlük 30 dakika orta şiddette yürüyüş, yüzme, hafif koşu gibi egzersizlerin kalp sağlığını korumada önemli olduğunu vurgulayan Sevinç, “Egzersiz yapmak sizleri kalp hastalıkları ve kalp krizinden korur.” şeklinde konuştu. aktifhaber

'Margarine hayır tereyağına evet'
23 EKİM 2013



Seçme şansınız varsa tereyağı mı yersiniz margarin mi?

İngiltere'nin önde gelen kardiyologlarından Aseem Malhotra, tereyağının sağlığa yararlı olduğunu, margarinden ise kaçınılması gerektiği uyarısında bulundu.

Ünlü kardiyolog, tıp dergisi British Medical Journal'de yayımlanan makalesinde seçme şansı olduğunda, düşük kolesterollü olduğu söylenen margarinler yerine kesinlikle tereyağı yenmesi gerektiğini söylüyor.

"Kalp hastalığı riskini önlemek için doymuş yağın kullanılmaması gerektiği yaklaşık 40 yıldır diyet tavsiyelerinde yer alır. Ama bilimsel araştırmalar gösteriyor ki bu tavsiye, mantığa aykırı da dursa, aslında kalp hastalığı riskini arttırmıştır."

Aseem Malhotra
Times gazetesinin yer verdiği habere göre kalp hastalıkları ve obezite gibi rahatsızlıkları asıl tetikleyenler ise şeker, beyaz ekmek gibi rafine karbonhidratlar.
Aseem Malhotra'ya göre kalbi korumanın yolu zeytinyağı, balık, et, sebze ve meyveden oluşan Akdeniz diyetinden geçiyor.
Malhotra ayrıca "Kalp hastalığı riskini önlemek için doymuş yağın kullanılmaması gerektiği yaklaşık 40 yıldır diyet tavsiyelerinde yer alır. Ama bilimsel araştırmalar gösteriyor ki bu tavsiye, mantığa aykırı da dursa, aslında kalp hastalığı riskini arttırmıştır" diye konuştu.
Malhotra, son çalışmaların böyle bir ilişki olmadığını gösterdiğini, ancak doktorların hata yaptık demek istemediklerini ve düşük yağ oranına dayalı dev bir sektör oluştuğunu savundu.
Malhotra, yağ kullanılmayan yemeğin tadının kötüleştiğini o yüzden, örneğin ABD'de doymuş yağ kullanılmıyorsa yerine şeker konduğuna dikkat çekti.
bbct

Doymamış yağlar kalp hastalıkları riskini azaltmıyor mu?
Michelle Roberts
BBC Sağlık Editörü
18 MART 2014



İngiltere Kalp Vakfı, tereyağı yerine ayçiçek yağı yemenin kalp hastalıkları riskini azalttığına dair kanıt bulunmadığını açıkladı.
Vakıf araştırmacıları, 600 bin kişiyi kapsayan 72 araştırmayı incelediklerinde, yenen yağ türünü değiştirerek "kötü" olarak bilinen doymuş yağlar yerine "iyi" olarak tanımlanan doymamış yağ içeren diyete geçmenin, kalp hastalıkları riskini azalttığına dair bir veriye rastlamadıklarını belirtti.

Uzmanlar, bu sonucun yağlı peynir, kek ve benzeri yiyecekleri yemekte sorun olmadığı anlamına gelmediğini vurguladı.
Fazla miktarda doymuş yağ içeren gıdalar, kandaki kolesterol oranının yükselmesine, kalp ve damar hastalıkları riskinin artmasına neden olabiliyor.
Tereyağı, kaymak, peynir, bisküvi, salam, sosis, yağlı et gibi yiyecekler doymuş yağ içeriyor.
Erkeklerin günde 30 gram, kadınların ise 20 gramdan fazla doymuş yağ tüketmemesi gerekiyor; ancak günümüzdeki beslenme alışkanlıkları nedeniyle bu sınır çoğunlukla aşılıyor


En son Ekim tarafından Çrş Ekm 23, 2013 9:55 pm tarihinde değiştirildi, toplam 8 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Ağu 30, 2009 8:52 pm    Mesaj konusu: İftar sonrası bu atıştırmalıklar kalbi koruyor Alıntıyla Cevap Gönder

Oruç, kroner kalp hastalıklarını önlüyor

Orucun sağlıklı kişiler için yararlı olduğu, kalp damar sistemindeki pıhtılaşma olaylarını azalttığı, kalp krizi riskini de önemli ölçüde düşürdüğü belirtildi.

08 09 2009

Özel bir hastanede görevli Kardiyoloji Uzmanı Dr. Erkan Avcı, iftar sofrasında kontrolsüz ve aşırı miktarda beslenmenin organizmanın anormalleşmesine neden olduğunu söyledi.

Bazı insanların orucu kilo verme fırsatı olarak algılamalarının hatalı bir yaklaşım olduğuna dikkati çeken Avcı, eğer dikkat edilmezse orucun kilo aldıracağını belirtti.

Avcı, Ramazan süresince kızarmış, aşırı baharatlı, ağır ve yağlı gıdalardan uzak durulması gerektiğini vurgulayarak, orucun sıvı gıdalarla açılmasının da yararlı olduğunu hatırlattı. Avcı, Ramazan sofralarında yavaş ve az miktarda yemeye özen göstermek gerektiğini bildirdi.

Ramazan ayında kalp hastalarının kesinlikle oruç tutmaması gerektiğini vurgulayan Avcı, şu bilgileri verdi:

''Orucun sağlıklı kişiler için yararlı olduğu bilinen bir gerçektir. Oruç tutan kişilerin kalp damar sisteminde pıhtılaşma olayları azalır. Bunun yanında kalp krizi riski de önemli ölçüde düşer. Oruç sayesinde yararlı kolesterol (HDL) artığı, kötü huylu kolesterolün (LDL) de azaldığı görülmüştür. Koroner kalp hastalığı riskinin de oruç tutanlarda düştüğü görülmüştür. Bu bulgularla sağlıklı kişilerde orucun koroner kalp hastalığından koruyucu olabileceği söylenebilir. Özetle, oruç tutmak sağlıklı insanlar için çok yararlıdır ancak sağlık sorunu olan kişilerin de çok dikkatli olmaları gerekir. Yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle bazı tehlikeler ortaya çıkabilir. Buna dikkat edilmesi şart.''

-TEDAVİ EDİLMEMİŞ HASTALAR İÇİN BÜYÜK RİSK-

Koroner kalp hastalığı tedavi edilmemiş kişiler için ise orucun riskli olacağını belirten Avcı, özellikle bol yağlı, kalorili ve hızlı yenen iftar yemeklerinden sonra kalp krizi geçirme riskinin yüksek olduğunu vurguladı.

Avcı, kalp krizi geçiren, yüksek tansiyonu ve kalp yetersizliği olan hastalarda, hastalık ilaçlarla kontrol altına alınmış olsa bile oruç tutmanın riskli olduğunu anlattı.

Kalp yetersizliği olan kişilerin genellikle vücutta artan tuz ve suyu azaltmak için idrar söktürücü ilaçlar kullandığını hatırlatan Avcı, bu ilaçların etkisi nedeniyle oruç zamanı aşırı tuz ve su kayıplarından dolayı bayılmaların hatta şokların meydana gelebileceğine dikkati çekti.

Avcı, iftarda ise vücutta aşırı su ve tuz yüklenmesi sebebiyle sınırlı pompalama gücü olan kalbin aşırı çalışmaya zorlandığını belirterek, şunları kaydetti:

''Bir de hızlı ve bol yemek sonrası mide ve bağırsak sindirim sisteminin kan dolaşımı artar bu da kalbe ilave yük getirir. Aşırı yük kalp yetersizliğine yol açar bu yüzden kalp yetersizliği ve kontrolsüz hipertansiyonu olanlarda oruç tutmak önerilmemektedir. Hipertansiyonu olan hastaların oruçlarını açtıklarında özellikle tuzsuz perhizlerine sadık kalmaları gerekiyor.''
haber7
İftar sonrası bu atıştırmalıklar kalbi koruyor

Humus kolesterolü düşürür: Humuslu sebzeler ve taze sebzeler düşük miktarda kalori ve çok miktarda antioksidan içerir. Yağ oranları azdır, ancak lif bakımından zengin oldukları için doyum sağlar, kolesterolü düşürür,. Humus, iyi bir protein alternatifidir.

Günde bir küçük bitter çikolata: Meyvelerinizi biraz siyah çikolataya batırın. Meyveler iyi bir antioksidan ve kanser savaşçısıdır, kalp krizine karşı güçlü bir koruyucudur. Siyah çikolata da yüksek derecede antioksidan ve kalp krizi savaşçısı flavinol içerir. Siyah çikolata, reservatrol ve flavanoid içeriği ile kalp hastalıkları açısından faydalıdır. Çikolata tüketirken yüzde 70 ve üzeri kakao içeriği olan bitter çikolatalar seçilmelidir.

İftar sonrası kuruyemiş atıştırın: Kalp için yararlı olan kuruyemişler; fındık, ceviz, badem, kuru üzüm ve ay çekirdeğidir. Özellikle ay çekirdeği posalı bir yiyecektir ve kolesterolü düşürme açısından çok önemlidir. Doktor tavsiyelerine uyarak bu gıdaların günlük kaloriye ne oranda eklenebileceği tayin edilmeli. Özellikle badem ve ceviz faydalı diye çok miktarda tüketilmemeli. İçerdikleri kalori çok fazla olduğundan tüketimine dikkat etmelidir.

Yoğurtlu atıştırmalıklar iyi bir antioksidandır: Ceviz serpilmiş yağsız meyveli yoğurt, günlük doymuş yağ ve iyi bir şekilde antioksidan almak için iyi bir seçenektir. Yoğurt, keten tohumu serpilerek tüketildiğinde kolesterolü düşürme üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

Üzüm ve nar suyu kalbe iyi gelir: Üzüm veya nar suyu iyi bir antioksidan kaynağıdır. Açlığı bastırmaya yardımcı olur. Üzüm ve nar suyu içindeki kırmızı rengi veren likopen sayesinde kalp için oldukça yararlıdır. Ramazan'da da tüketimi önerilmektedir.

Renkli besinler tüketin: Doğadaki tüm renkli meyve ve sebzelerde bulunan alfa karoten, beta karoten ve likopen önemli bir antioksidan kaynağı. Özellikle domates ve üzüm gibi besinlerde bol miktarda bulunuyor. Ramazan'da da bol miktarda tüketimi kalp sağlığı açısından çok önemli.

İftar sofralarından balığı eksik etmeyin: Faydalı kolesterolü yükselterek kötü kolesterolün düşmesine yardımcı olan omega 3 yağ asitleri de en çok balıkta bulunuyor. Balık da iftar sofralarında bulunması gereken çok önemli bir besin. Özellikle somon gibi balıkların tüketimi kan yağlarının düşürülmesinde de etkili.

C ve E vitamini tüketimine önem verin: C ve E vitaminleri ise antioksidan olup hücreleri korurlar. Magnezyum, potasyum gibi minerallerin de dengeli bir şekilde alınması tansiyonun düşürülmesine yardımcı olur. E vitamini damar sertliği ve damar tıkanmalarını engelleyen çok önemli bir özelliğe sahiptir. Başta tahıllar olmak üzere ıspanak, kabak, lahana, marul gibi yeşil sebzelerde, zeytinyağı, balık yağı, fındık, ceviz, ton balığı, sardalye, yumurta sarısı, domates ve patateste bol miktarda bulunur. Özellikle bir avuç fındık günlük E vitamini ihtiyacını büyük oranda karşılamaktadır. C vitamininin de kalbi koruyucu etkisi vardır. Tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını azaltır. Başta turunçgiller olmak üzere, yeşil yapraklı taze sebzelerde, maydanozda, kabakta, soğanda ve domateste bol miktarda bulunur.

Yaban mersini mucizesi: Yabanmersini en çok lif ve C vitamini içeriği yüksek bir besindir. Bu nedenle az yağlı yoğurt ile kahvaltı ya da tatlı niyetine yenmesi kalp sağlığı açısından da önemlidir. Özellikle kalp damarlarının pıhtılaşması ve damar sertliği oluşumunun engellenmesi ve vücuda sağladığı antioksidan etki, atıştırmalık da olarak tüketiminin önemini artırmaktadır.

Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü
Uz. Dr. Özlem Esen
haber7

KALB RAHATSIZLIKLARININ DOĞAL İLACI ALIÇ MARMELATI


Alıç Meyvası:

6 metreye (nadiren 12 m) kadar uzayabilen, pembe-beyaz renkte çiçekler açan, dikenli bir ağaç olan alıç ağacı daha çok yabani olarak yetişir. Muşmulaya benzeyen meyveleri kırmızı ya da koyu sarı renklerde, mayhoş tattaki alıç meyvesi ekşi muşmula olarak da bilinir. Çeşitli flavonlar, sıtasterin, adenozin, adenin ve guanin gibi maddeler ve C vitamini başta olmak üzere çeşitli vitaminler içerir.


Alıc Marmelatının Faydaları: Önemli bir kalp ve damar sağlığı destekleyicisi olan alıç marmelatı kalp damarlarını genişleterek kanın daha rahat pompalanmasını ve dolaşmasını sağlayarak kalbin yükünü hafifletir. Kalbi kuvvetlendirir ve damar sertliğine karşı koruyucudur. Kalp krizi riskini azaltır. Kalp atışlarını düzenleyerek aritmiye (düzensiz kalp atışı) karşı da koruyucu ve tedavi edici etki gösterir. Sinirler üzerinde yatıştırıcı etkisi ile sinir bozukluğunu ve sinirsel çarpıntıları giderir. Beyne kan akışını arttırır. Uykusuzluğa iyi gelir. Yüksek tansiyonu düşürür. Mideyi kuvvetlendirir. Spazm çözücü ve idrar söktürücüdür. Cinsel gücü arttırır.

Vücutta alışkanlık yapmadığı ve birikerek vücuda zararlı olabilecek maddeler içermediği için Özkaleli Alıç Marmelatı, uzun süreli olarak kullanılabilir. Zaten etkilerini göstermesi için belli bir süre kullanmak gerekmektedir.

Tüm herkese sağlıklı ve mutlu bir hayat dilerken %100 doğal ürünlerimizi tüketmenizi tavsiye ederiz.
--
www.zilepekmezi.com

Türkler daha genç yaşta kalp hastası oluyor
01:15 - Prof. Dr. Hakan Karpuz, dünyadaki en önemli ölüm nedeni kardiyovasküler hastalıklardır" dedi ve yılda 17.2 milyon kişinin bu hastalıklardan öldüğünü söyledi. Karpuz, bu hastalıklardan görülme oranının -sanılanın aksine- gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha fazla görüldüğünü belirterek, 17.2 milyon insanın yüzde 80'inin bu ülkelerde öldüğünü anlattı. Karpuz, "Dünyada genellikle ileri yaşlarda görülen kardiyovasküler hastalıklar, Türkiye'de 10-12 yıl daha erken ortaya çıkıyor" dedi. 25.09.2009 İSTANBUL netgazete

Kalp krizi geçiren kişi 2 aspirini çiğneyerek yutmalı
23:15 - Doç. Dr. Can Hasdemir, damar sertliğinin kalp krizine yol açtığını ve ani ölümleri doğurduğunu kaydetti ve şunları söyledi: "Türkiye'de her üç dakikada bir kişi kalpten ölüyor. Kalp krizi gelişmeye başlıyor ve kalp krizinin ilk saatlerinde ritim bozukluğu oluşuyor ve aniden insanı öldürüyor." Kalp krizi geçirenler için ilk iki saatin çok önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hasdemir, şöyle dedi: "Göğüs ağrısı başlayan bir kişi, 'Bu hiç benim yaşadığım bir ağrı değil' diyorsa kalp krizi geçiriyor olabilir. Bu şüphe varsa iki aspirin çiğneyerek yutulmalı ve hemen 112 aranmalı. " 30.09.2009 ANTALYA netgazete

Yoğun trafiğin gürültüsü kalp krizi nedeni
23:15 - Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, büyük şehirlerde her gün yaşanan trafik yoğunluğu ve buna bağlı olarak araç içinde geçirilen uzun zamanın sağlığı ciddi biçimde etkilediğini söyledi. Trafikte uzun süre geçirmenin giderek biriken stresin artışına, stres hormonlarının artışının da tansiyon yüksekliği, mide ülseri hatta kalp krizine yol açabildiğini anlatan Yorulmaz, "tansiyon yüksekliği, kalp hastalığı, astım, panik atak, epilepsi gibi hastalığı olan kişilerde bu hastalıkların daha da şiddetlenmesi ile sonuçlanabilmektedir" dedi. 17.10.2009 TEKİRDAĞ netgazete

Ana damar yırtılma vakalarında artış var
14 Kasım 2009 Doç. Dr. Hüseyin Okutan, tanısı son derece güç olan ve sinsice ortaya çıkarak ölümcül sonuçlar doğuran ana damar yırtılması rahatsızlığının son dönemlerde sık sık görülmeye başlandığını belirtti.
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Okutan, tanısı son derece güç olan ve sinsice ortaya çıkarak ölümcül sonuçlar doğuran ana damar yırtılması rahatsızlığının son dönemlerde sık sık görülmeye başlandığını belirtti.

Doç. Dr. Okutan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ana damar yırtılmasının gerek vatandaşlar gerekse hekimler tarafından yaygın olarak bilinmediğini söyledi.

Hastalığın son dönemlerde Isparta ve çevresinde artış gösterdiğini anlatan Okutan, sonuçların dünya ve Türkiye ortalamasının da üzerinde olduğunu bildirdi. Hastalığın sinsice ortaya çıktığını ifade eden Okutan, ''Son dönemlerde sık karşılaştığımız ana damar yırtılması vakası, ani ölümler, felç ve kangren gibi sonuçları doğruyor'' dedi.

Vücudun ana damar ile beslendiğini belirten Okutan, kalp çıkışı sonrası vücudun çeşitli bölgelerine yönelik ana damara bağlı kollar oluştuğunu bu kolların vücudun her bir organına göre yönlendiğini dile getirerek, şu bilgileri verdi:

''Kalbin çıkış noktasında ana damarın çeşitli sebeplerden dolayı yırtılma oluşur. Yırtılma nedeniyle kan gitmesi gereken bölgeye değil farklı bölgelere kayar. Bu durumda ise hasta ya aniden hayatını kaybeder ya da felç, kangren gibi sonuçlarla karşı karşıya kalır.''

Ana damarın yırtılmasında hipertansiyon ve damar sertliğinin etken olduğuna işaret eden Doç. Dr. Okutan, ana damarda yırtılma meydana geldiğinde kişinin sırtında bıçak batar gibi bir ağrı oluştuğuna dikkati çekerek, ''Bir çok kimse ana damarının yırtıldığını fark etmez. Sırtının ağrıdığını düşünür. Kan dolaşımı olmadığından ötürü çıkan rahatsızlıklara odaklanır. Bazı durumlarda hekim arkadaşlarımız da tanı koymakta güçlük çeker'' diye konuştu.

Hastalığın sinsice ortaya çıkması nedeniyle hastalar kadar aile hekimleri ve acil servis hekimlerinin de dikkatli olmaları gerektiğini ifade eden Okutan, bu tür vakaların vakit kaybedilmeden kalp merkezine yönlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Isparta'da yıl içinde 9 kişiyi bu tür şikayetten ötürü ameliyat ettiklerini hatırlatan Okutan, altı kişinin sağlığına kavuştuğunu ancak üç hastanın gecikmeli olarak kendilerine gelmesinden ötürü hayatlarını kaybettiklerini söyledi.

Ana damar yırtılması vakasında hastanın vakit kaybetmeden hekime ulaşması gerektiğine dikkati çeken Doç. Dr. Hüseyin Okutan, ''Vücuttaki organlar, damarlardan besleniyor, damarlara da ana damardan kan veriliyor. Böyle bir yırtılmada organlar kansız kalabiliyor. Ölümcül sonucu bulunan bu rahatsızlık ancak erken tanı ile tedavi edilebiliyor'' dedi.

haber7

03 Aralık 2009 17:32
Bu Meyve Kalbe Dost
Tansiyonu düzenliyor,kalbi koruyor,enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırıyor.

Narın faydaları saymakla bitmiyor. İster tek tek tanelerini yiyerek tüketin, ister suyunu sıkarak için nar, pek çok derdin devası. Örneğin narda 10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan madde bulunuyor.

Narın bilinen bazı faydaları:

Tansiyonumuzu olumlu bir şekilde düzenler

Kalbimizi korur düzenli çalışmasına destek olur

Enfeksiyona karşı vücut direncini korur ve artırır

Enerji verir, yorgunluğu giderir

İdrar söktürücü etkisiyle toksin atımını sağlar

Bağışıklık sistemini güçlendirir hastalıklara karşı korur

Kolesterol ve kan şekerimizi regüle eder artmasını engeller

Bağırsak parazitlerinin düşmanıdır, iyi bakterilerin artmasını sağlar

İshali (diare) önler tedavide destek sağlar

Ciltte olumlu katkısı vardır, pürüzsüz görünüm sağlar

Cilt enfeksiyonlarında olumlu katkısı vardır

aktifhaber

Dr. Murat Kınıkoğlu
muratkinikoglu@yahoo.com
‘Damar’ınıza iyi bakın

Aort anevrizması, kalbimizden çıkan en büyük damar olan ‘aort’un göğüs veya karın boşluğu içinde genişleme veya balonlaşma yapmasına denir. Genellikle herhangi bir nedenle karın ultrasonu veya göğüs filmi çektirildiğinde tesadüfen fark edilir. Doktorların ‘dikkat edilmezse anevrizmanın yırtılabileceği ya da patlayabileceği’ni söylemesi hastaları endişeye sevk eder. 65 yaş üzerindeki her yüz erkekten 8’inde, her yüz kadının da 2’sinde aort anevrizması görülür. Vakaların yüzde 90’ında anevrizma 3.5 cm’in altındadır. Bu tip küçük anevrizmalarda patlama riski çok düşüktür. Eğer anevrizma tespit edildiğinde gereken tedbirleri alır ve büyümesini engellerseniz riskinizi büyük ölçüde azaltmış olursunuz. Anevrizma vakalarının yüzde 75’i aortun karın boşluğu içindeki bölümünde, yüzde 25’i ise göğüs boşluğu içindeki bölümde görülür.

FELCE NEDEN OLABİLİR
Aort anevrizması ‘gizli’ döneminde hiçbir şikâyete neden olmaz. Bazen atipik karakterde, karın, sırt, göğüs ağrıları yapabilir. Bu ağrılar gelip geçici olabilir ve kalp ağrısı gibi kolay teşhis koymak mümkün değildir. Patlama/yırtılma esnasında ise (insanların daha önce hiç maruz kalmadıkları kadar) şiddetli bir ağrı ortaya çıkar. Bazen damar içi tabakada hafif bir yırtılma olur ve buradan sızan kan damarın katmanları arasında pıhtılaşır. Göğüs bölgesindeki pıhtılaşmadan kopan pıhtılar beyine giderek felç yapabilir, karın bölgesindeki pıhtılar ise bacak damarlarına giderek karın ve bacak bölgesinde enfarktüse neden olabilir.

Aort anevrizmasının nedenleri:
l TANSİYONU yüksek hastalarda aort içindeki basıncın artması balonlaşmaya neden olabilir.
l ATHEROSKLEROZ dediğimiz şeker hastalığı ve
kolesterolün tetiklediği damar kireçlenmesi aort anevrizmasına yol açabilir.
l YAŞLANAN insanın damarlarında ortaya çıkan değişiklikler ve ‘vasculitis’ dediğimiz damar iltihabı aortada anevrizma oluşumunu kolaylaştırır.
l SİGARA içenlerde ve erkeklerde daha sık görülür.
l GENETİK yatkınlık çok önemlidir birinci derece akrabalarında aort anevrizması olanlar risklidir.

Vücudumuza temiz kan dağıtan atar damar şebekesinin kalbimizden çıkıp kasıklarımıza kadar inen büyük ve kalın ana damarına ‘aort’ adını veriyoruz.

Sigara tiryakileri risk altında

l 30 yıldan uzun bir süredir sigara içiyorsanız, babanızda veya ağabeyinizde aort anevrizması varsa 60 yaşına gelince batın sonografisi ve akciğer grafisi yaptırarak anevrizma olup olmadığını kontrol ettirin.
l ANEVRİZMANIZ olduğunu öğrenir öğrenmez ilk yapacağınız şey sigarayı bırakmak olmalıdır.
Sigara içmeye devam ederseniz
anevrizmanız her yıl yüzde 10-20
kadar büyür, bu da yırtılma riskinin artması demektir.
l YÜKSEK tansiyon hastalığınız varsa ilaçlarınızı düzgün kullanın ve tansiyonunuzun normale indiğinden emin olun.
l YÜRÜYÜŞ ve spor proğramlarınızı (anevrizmayı patlatacağım korkusuyla) aksatmayınız. Her gün yarım
saat hızlı tempoda yürüyüş veya
koşu yapmaya çalışın.
l KOLESTEROLÜNÜZÜ ve şekerinizi düşürmek için diyet yapın.
l KİLOLU iseniz zayıflamaya çalışın, bu anevrizmayı etkilemez ancak
ilerde ameliyata ihtiyacınız olursa
işinizi kolaylaştırır.

5.5 cm’i geçerse ameliyatı düşünün

ANEVRİZMANIN büyüklüğü ve büyüme hızı önemlidir. Küçük anevrizmalar fazla önemli değildir ve kolay kolay patlamaz. Yıllık kontrollerde hızlı bir büyüme tespit edilmesi halinde anevrizma olan bölgeye yama (greft) konarak zayıf olan damar cidarı kuvvetlendirilir. Karın boşluğunda aorta çapının 5.5 cm’yi geçmesi halinde ameliyat düşünülür. 5.5 cm’in altındaki anevrizmaların patlama riskinin düşük olduğu gösterilmiştir. Aort çapı 4 cm’in
altında olanlarda 5 yıl içinde yırtılma riski yok denecek kadar azdır. 4-5 cm arasındaki genişlemelerde yüzde 5 risk vardır. 5-6 cm çapında anevrizması olan her 4
hastanın birinin anevrizması 5 yıl içinde yırtılır. Aort çapı 6-7 cm arasında ise bu risk yüzde 35’e çıkar. 7 cm’den büyük anevrizması olan 4 hastanın 3’nün anevrizması
5 yıl içinde yırtılarak hastanın ölümüne neden olur.

Aort damarının herhangi bir yerinde genişlemesine (balonlaşma yapmasına) aort anevrizması adını veriyoruz. Balonlaşma yapan kısımda damar çeperinin incelmiş olması yırtılma riskini artırır. Yırtılma ise göğüs veya karın boşluğuna kanama yaparak birkaç dakika veya saat içinde ölüme neden olur.
Akşam

08 Ocak 2010 09:15
Sarımsak Hangi Hastalıklardan Koruyor
Mide, bağırsak, prostat, gırtlak ve meme kanserine iyi geliyor.
Çiğ ya da pişirilmiş sarımsak tüketenlerde, mide, bağırsak, prostat, gırtlak ve meme kanserinin daha az görüldüğü bildirildi.

Amerikan Diyetetik Derneğinin Denizaşırı Ülkeler Türkiye Temsilcisi Diyetisyen Selahattin Dönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sarımsağın yapısında bol miktarda su, şeker içeren karbonhidratlar, kükürt bileşikleri, protein, lif ve serbest amino asitler bulunduğunu belirtti.

Sarımsağın ayrıca yüksek miktarda fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerdiğini belirten Dönmez, ''Uygarlık tarihi boyunca sarımsağın tıp alanında özellikleri değerlendirilmiş ve birçok hastalığın tedavisi amacıyla kullanılmıştır'' dedi.

Dönmez, sarımsağın bugün de atardamarları etkileyen hastalıklar, kanser, bağışıklık sistemi bozuklukları ve ağrılı eklem hastalıkları gibi birçok kronik hastalığın önlenmesi ve tedavisi amacıyla kullanıldığına işaret ederek, şunları söyledi:

''Sarımsağın en önemli biyokimyasal özelliklerinden biri, vücuttaki zehirli toksik maddeleri atmaya yardımcı olma (antioksidan) potansiyelidir. Sarımsağın bu özelliğinin, içinde bulunan organik kükürt bileşiklerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çiğ sarımsakta da antioksidan potansiyel vardır, ancak yüksek dozları kalp, karaciğer ve böbreğe toksik etkiler gösterebilmektedir.''

-KANSERE ETKİSİ-

Diyetisyen Dönmez, sarımsağın, organizmada birçok işlevi olduğu gösterilen, insan vücudunda doğal olarak üretilen nitrik oksiti artırıcı etkisi olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

''Bu mekanizmalar sarımsağın damar sertliği ve hipertansiyon tedavisi ile koruyucu önlem rollerini açıklamaktadır. Sarımsağın çeşitli mekanizmalarla kanser yapıcı etkenleri engelleyebileceği, bağışıklık sisteminin baskılanmasını önleyerek de kansere karşı yararlı olabileceği bilinmektedir. Sarımsak yıllardır kardiyovasküler hastalıkların tedavisi için kullanılmaktadır.''

Sarımsakta çok sayıda değişik insan bağışıklık sistemini güçlendiren ve hatta dengeli bir beslenmeyle alındığı takdirde çeşitli kanser risklerini azalttığı bilinen kimyevi madde (fitokimyasal) bileşiklerinin bulunduğunu belirten Dönmez, şunları kaydetti:

''Sarımsağın özellikle antioksidan özellikleri kükürt bileşiklerinden başka içerdiği, özellikle meyve ve sebzelerde yaygın olarak bulunan renk maddelerinin bazılarından kaynaklanmaktadır. Bu maddelerin diyetle alımı, koroner arter hastalığı ölüm riski ile ters yönde ilişkili bulunmuştur. Çalışmalar sarımsak tüketiminin artırılmasının, kanser görülme sıklığıyla yakın ilişkili olduğunu göstermiştir. Yapılan çalışmalar, çiğ ya da pişirilmiş sarımsak tüketimi ile mide, bağırsak, prostat, gırtlak ve meme kanseri arasında ters ilişki olduğu sonucunu göstermektedir.

Yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, sarımsağın diyetle tüketiminin özendirilmesi ve önerilmesi, kanser ve kalp damar sistemi rahatsızlıkları gibi kronik hastalıklardan korunmada yararlı olacaktır. Sağlıklı beslenme programında tüm sebzeler ve meyveler gibi sarımsağın da yeri önemlidir. Her birey sarımsak tüketimine dikkat ederek, mutlaka bu ürünü beslenme alışkanlıkları içerisine yerleştirmelidir.''
aktifhaber

12 kez kalp krizi geçirdi, hâlâ yaşıyor!

12:15 - İzmir'in Tire ilçesinde "Öldürmeyen Allah öldürmüyor" dedirtecek türden bir olay yaşandı. Evli ve iki çocuk annesi Belgin Barutçu (23) üst üste tam 12 kez kalp krizi geçirmesine rağmen inanılmaz bir şekilde hayatta kalmayı başardı. Ölüp ölüp dirilen genç kadının kısa süre önce apandisit ameliyatı geçirdiği ve sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. 24.01.2010 İZMİR netgazete

20 Mart 2010 17:02
Hava Kirliliği Kalbi Vuruyor

Yapılan araştırmalar karbonmonoksit gazının kalbinin kusurlu oluşmasına neden olduğu ortaya çıktı.

Karbonmonoksit gazının, farelerin kalbinin kusurlu oluşmasına neden olduğu ortaya çıktı.
Fransa'daki Montpellier ve Avignon üniversitelerinden bilim adamları, kirli havanın vücuda etkisini araştırdı.

Sağlıklı fareleri 4 hafta boyunca kirli bir kenttekiyle aynı oranda karbonmonoksit gazına maruz bırakan bilim adamları, 4 haftanın sonunda farelerin kalbinin büyüdüğünü gördü.

Farelerde kardiyomiyosit denilen hücreleri inceleyen bilim adamları, bu hücrelerin artık normal kasılmadığı, bu nedenle farelerin kalp ritmi bozukluğunun arttığı ve uzun vadede bu durumun ani ölüme neden olabileceği sonucuna vardı.

Araştırmaya imza atanlardan Sylvain Richard, hayvanlarda hücreleri doğrudan incelemenin kolay olduğunu, ancak bunun insanlar üzerinde yapılamayacağını belirterek, ekibin ve başka laboratuvarların elektrokardiyografi (EKG) ile insandaki hücreleri incelemekte olduğunu, ilk bakışta, hava kirliliğinin kalpte strese yol açtığının ve bunun uzun vadede tehlikeli olabileceğinin görüldüğünü ifade etti.

Konuya ilişkin makale, Fransız "Le Nouvel Observateur" dergisinin internet sitesinde yayımlandı.
aktifhaber

İşte Kalbin En İyi İlacı
28 Kasım 2010

Her yörede kalbin en iyi ilacı olarak bilinen meyve...
Ülkemizin birçok yöresinde yetişen, kış aylarının başlamasıyla birlikte olgunlaşmaya başlayan 'Alıç' meyvesi her yörede kalbin en iyi ilacı olarak biliniyor. Alıç, dağlarda kendi başına yabani olarak taşlık ve kayalık yerlerde yetişiyor. Aynı zamanda bu meyve kışın habercisi olarak da biliniyor. Sarı, kırmızı renkteki meyve ekşimsi tadı ile ekşi muşmula olarak da biliniyor.

Alıçın her yöreye göre değişen farklı isimleri de bulunuyor, halk arasında yemişen, akdiken, geyik dikeni, geviş ve edran olarakta biliniyor. Halk arasında kalbin en iyi ilacı olarak bilinen alıç için Avrupa'da yapılan araştırmalarda bunu doğruluyor. Alıçın yapılan araştırmalarda kan basıncını dengelediği, kalbin kasılma gücünü çoğalttığı, kalbe ve beyne kan akışını artırdığı ve kalbi, kalp ritim bozukluğuna karşı koruduğu tespit edilmiş. Kronik kalp yetmezliği olan hastalar üzerinde yapılan araştırmalarda olumlu etkileri saptanmış, bu bitkinin kullanımının güvenilir oluşuna dikkat çekilmiştir. Aynı zamanda alıçın, kalp yetmezliği hastalarının kullanmış olduğu ilaçlarla etkileşime girmediği tespit edilmiştir.

Meyvenin, kalbin fazla çalışmasını engelleyerek kalp atışı sıklığını azaltıcı etkileri ile kan damarlarının çeperlerini kuvvetlendirir ve vücudun diğer bölgelerine olan kan akışında da düzenleyici bir etkisi vardır. Damarları genişleten ve kalbe kan ve oksijen akışına yardımcı olan (bioflavononid) alıçta yüksek oranda bulunur. Alman'ya Sağlık Bakanlığının bitkisel preparatların hazırlanması ve ruhsatlandırılmasından sorumlu E komisyonu, alıçı kalp yetmezliğinde kullanmaya onay vermiş, bazı Alman tıp doktorları da reçetelerde kalp ve damar hastalıkları için en iyi doğal ilaç olarak göstermişlerdir.

aktifhaber

Kalp hastalığına karşı tek hapla önlem

26 MAYIS 2011

Kalp ve damar hastalıklarını engellemeyi amaçlayan ilaç kokteylinin yedi ülkede yapılan klinik deneylerinden olumlu sonuç alındı.

400 denek üzerinde gerçekleştirilen ilk araştırmada tek bir hap halinde alınan ilaç kokteylinin kalp hastalığı riskini yarı yarıya azalttığı görüldü.
Dünya Sağlık Örgütü'nün rakamlarına göre, belli başlı ölüm nedenlerinden olan inme ve kalp hastalığı her yıl dünya çapında yaklaşık 17 milyon insanın yaşamını erken noktalıyor.
Uzmanlar, günde tek kez alınacak ucuz bir hap geliştirerek küresel bir sağlık kampanyasına ön ayak olmayı uzunca bir süredir planlıyordu.
Bugüne değin farklı ülkelerde birbirinden ayrı yapılan sınırlı deneylerin ardından, uzmanlar ilk defa geliştirdikleri hapı uluslararası bir araştırmaya tabi tuttu.
Sözkonusu hap, kolestrol ve tansiyon düşürücü dört ayı ilacın karışımını içeriyor.
Hapın denendiği 400 kişi, aralarında ABD, Hindistan ve Brezilya'nın da bullunduğu yedi ayrı ülkede yaşıyor.
Uzun erimli kullanılırsa kalp ve damar hastalığı riskini yüzde 50'ye varan oranda azaltacağını ileri süren kimi araştırmacılar, hapın 55 yaşın üzerinde herkes tarafından alınmasını salık veriyor.
Araştırmanın sponsorluğunu yapan hayır kurumu Wellcome Trust, sonucu ''heyecan verici'' diye niteleyerek, ileriki yıllarda dünyanın en büyük sağlık sorunlarına karşı yeni nesil ilaç kokteyli tedavilerine geçişte bu deneyin önemli bir adım olmasını umduğunu açıkladı.
Ancak sözkonusu hapın yararlarına şüpheyle bakan ve yan etkilerine dikkat çeken uzmanlar da var.
Uluslararası deneyde, hapı alan her altı kişiden biri mide rahatsızlığı ve öksürük dahil kimi yan etkilerden şikayetçi oldu.
İngiltere Kalp Vakfı, hapın üzerinde yeni deneylerin yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Vakfın sözcülerinden Natasha Stewart, ''Tek bir hapla herşeyin yoluna gireceği mesajını vermek yerine, kalp hastalıklarına karşı dünya çapında sağlıklı yaşam, diyet ve egzersizin öneminin vurgulanmasını, ayrıca sigara ve alkolün zararları konusunda herkesin bilinçlenmesini sağlamak gerektiğini'' söylüyor.
BBC

Yürüyüş yapanın kalp krizi riski düşük
6 Kasım 2011

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Asuman Kaftan, orta tempoda düzenli yürüyüş yapmanın, kalp krizi ve damar hastalıkları riskini en aza indirdiğini bildirdi.

Prof. Dr. Kaftan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kalp sağlığının korunması için haftada en az 3 gün, yarım saat süreyle egzersiz yapılması gerektiğini belirtti. ''Egzersiz'' tanımının, kişinin saatlerce spor salonlarında yorulması anlamına gelmediğini, orta tempoda yapılacak yürüyüşün bunun için yeterli olacağına işaret eden Kaftan, şunları kaydetti:

''Çok koşar gibi değil orta tempolu yürüyüş öneriyoruz. Özellikle kan lipitleri üzerine faydalı olan yürüyüş çeşidinin orta seviyede yapılan yürüyüş olduğu tespit edildi. Orta tempoyla yapılan yürüyüşler kötü kolesterolü azaltıp, iyi kolesterolün düzeyini artırıyor. Kan basıncını düşürüyor. Şeker hastalığı gelişimi riskini azaltıyor, yürüyüş sırasında salgılanan mutluluk hormonları, insanın ruh halini de düzene koyuyor. Orta tempoda yürüyüş, kalp krizi ve kalp damar hastalıkları riskini en aza indiriyor.''

Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Kaftan, kolestrolün damar hastalıklarının ortaya çıkmasında önem taşıdığına da değinerek, uzmanlar olarak risk taşıyan hastalarda ''kötü kolestrol'' denilen LDL-kolestrolü azaltmayı, ''iyi kolestrol'' denilen HDL-kolestrolü yükseltmeyi hedeflediklerini dile getirdi.

Yürüyüşün, kolestrol üzerinde de olumlu etkisi bulunduğunu ifade eden Kaftan, ''İyi kolesterol dediğimiz bu madde, ne yazık ki genetik belirleniyor. Ancak, yine de yeme alışkanlıklarımızı düzene sokarsak, yürüyüşümüzü, sporumuzu çok iyi yaparsak, bu faydalı kolesterolü başta düşük bile olsa az da olsa yükseltme şansımız var. Bunun yanında kötü kolesterolü düşürme şansımız daha fazla. Bu da riski azaltıyor'' dedi.
haber10

KALP KRIZI GEÇIREN KIŞININ YAPACAKLARI

Diyelim ki, mesai saati bitti ve siz
de akşam 18:30 civarında,
alışılmadık derecede zorlu bir iş
gününün ardından (tabii ki tek
başınıza) arabanıza binip evin

yolunu tuttunuz.

Çok yorgunsunuz ve canınız da
fena halde sıkkın.

Birdenbire göğsünüzde,
kolunuza ve çenenize doğru
yayılmaya başlayan
korkunç bir ağrı
hissediyorsunuz.

En yakın hastaneye sadece on
dakikalık mesafedesiniz ama
hastaneye ulaşmayı başarıp
başaramayacağınızdan bile emin
değilsiniz. NE YAPACAKSINIZ???

İLK YARDIM KURSLARINA
KATILACAK KADAR AKLI BAŞINDA
BİRİYDİNİZ AMA KURSTAKİ
EĞİTMEN, SİZİN BAŞINIZA BİR ŞEY
GELDİĞİNDE NE YAPACAĞINIZI
ÖĞRETMEDİ!!!

YALNIZ BAŞINIZA İKEN KALP KRİZİ
GEÇİRİRSENİZ
NASIL HAYATTA KALIRSINIZ?

PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ
GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA
OLUYOR; ETRAFTA YARDIM EDECEK
KİMSE BULUNMUYOR.

KALP
ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE
KENDİSİNİ BAYILACAKMIŞ GİBİ
HİSSEDEN BİRİNİN
BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE
YALNIZCA 10 SANİYE KADAR
ZAMANI VARDIR.BU DURUMDA NE YAPMANIZ
GEREKİR?
CEVAP:
PANİĞE KAPILMADAN
ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE
BAŞLAYIN.ARABANIZI SAĞA ÇEKİN MOTORU
DURDURUN
DÖRTLÜLERİ YAKIN
ARABANIN ARKASINA GEÇİP SIRT
ÜSTÜ YERE YATIN AYAKLARINIZI
ARABANIZIN BAGAJINA DOĞRU
YUKARI KALDIRIN VE
ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN
ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE
DERİN BİR NEFES ALIN;

ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ OLSUN,
DERİNDEN GELSİN VE UZUN
SÜRSÜN,TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ
BALGAMI ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ
ÖKSÜRÜN.HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES
ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA
YARDIM GELENE DEK YADA KALP
ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE
DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN.SAKIN ARABANIZIN İÇİNDE
OTURMAYIN
BU ESNADA SİZİ GÖREN İNSANLAR
YARDIM EDECEKLERDİR
DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ
OKSİJENLE DOLDURUR.ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE
KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.KALBE UYGULANAN BU TAZYİK,
KALBİN NORMAL RİTMİNE
DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ
KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE
YETİŞECEK ZAMANI TANIR.
AYAKLARINIZ YUKARI DOĞRU
KALDIRILMIŞ OLDUĞUNDAN
VÜCUDUNUZDAKİ BÜTÜN KAN
KALBE BASINÇ YAPACAKTIR.
BU POSİZYONDA YATMAK KALBİN
NORMAL ÇALIŞMAYA DÜZENİNE
GEÇMESİNE YARDIMCI OLUR
BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA
ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.
BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN
HAYATINI KURTARABİLİR!!!ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE
DÜŞÜNMEYİN.HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE
DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK
HER YAŞTA İNSAN
KALP KRİZİ GEÇİRİYOR.
https://www.facebook.com/cokilgincseyler

Tayyip Erdoğan'ın Kanser Tuzakları
Arslan Bulut
21.05.2013



Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi öncesinde Türkiye’de bir terör saldırısı oluyor ve Türkler ölüyor.. Bu konuda kimsenin bir itirazı yok!

Yine Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi öncesinde, Cargill firmasının yapay tatlandırıcı üretme kotası artırılıyor!

Yapay tatlandırıcılar Avrupa Birliği ülkelerinde yasak. Çünkü bu tatlandırıcıların kanser ve şeker hastalığına yol açtığı kesin. Yani yapay tatlandırıcılar da öldürücü!

Kısacası Tayyip Erdoğan’ın her ABD gezisi Türkler için kısa veya orta vadede ölüm demek!

***

MHP İstanbul milletvekili Atila Kaya, Tayyip Erdoğan’ın cevaplandırması talebiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi ve Bakanlar Kurulu’nun nişasta kökenli şekerler için belirlenen kotayı yüzde 38 oranında artırmasının sebebini şöyle sorguladı:

* Bakanlar Kurulu tarafından yapılan bu kota artırımının, ABD ziyaretinizin öncesine denk gelmesi, Cargill firmasına, dolayısıyla ABD’ye yapılan bir jest anlamına mı gelmektedir?

* Hükümetinizin şeker fabrikalarıyla ilgili özelleştirme çalışması bulunmakta mıdır?

* Yapay tatlandırıcılarla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın uyarıları ortadayken kullanımı artıracak kota artırımını nasıl açıklıyorsunuz?

* Türkiye’de ne kadar nişasta kökenli şeker tüketilmektedir? Bu tüketimin ne kadarı ABD menşeli Cargill firması tarafından karşılanmaktadır?

* Yapılan bu kota artırımları, zaten zor durumda olan şeker üreticisi çiftçinin durumunu daha da kötü hale getirmeyecek midir?

* Yapay tatlandırıcılarla ilgili kotayı devamlı artırırken, binlerce insanımızın geçim kaynağı olan şeker pancarı üretim kotasını neden düşürüyorsunuz?

***

ABD Başkanı George W. Bush, 2006 yılında Tayyip Erdoğan’a mektup göndererek Şeker Kanunu’nda yüzde 10 olan mısır şurubu (fruktoz) kotasının artırılmasını istemişti.

Erdoğan da hemen kotayı yüzde 15’e yükselten bir tasarı hazırlatarak ABD gezisi öncesinde Bakanlar Kurulu’nun imzasına açmıştı.

Mısır şurubunu, Bursa’daki Amerikan firması Cargill üretiyordu. Ülker ile ortak tesisler de kurmuştu.

Cargill, Türkiye’nin, Orhangazi Tesisi’nin kurulu bulunduğu tarım arazisinin “Özel Endüstri Bölgesi”olması için başvuru yapmıştı.

Söz konusu arazi, Bakanlar Kurulu kararıyla 5 Temmuz 2005 tarihinde Özel Endüstri Bölgesi ilan edildi.

Kararın iptali için Bursa Barosu öncülüğünde Bursa Meslek Odaları tarafından Danıştay’da dava açıldı.

Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına rağmen ABD siyasetinde etkili Cargill firmasının Bursa Orhangazi’de, birinci sınıf tarım arazisinde fabrika yapabilmesi için Toprak Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Bu tartışmalar sürerken, Danıştay saldırısı oldu..

Sonuçta Danıştay kadrosu da tamamen değiştirildi ve yeni başkan artık bu tür yasalara engel çıkarmayacaklarını açıkladı

Son olarak kota yüzde 38 oranında artırıldı.

Halbuki Tayyip Bey de bağırsaklarından rahatsızlanıp hastalığa yakalanmıştır ve tedavisi sürmektedir.

Acaba Emine Hanım’ın mutfağında yapay tatlandırıcı ile üretilmiş şeker kullanılmakta mıdır? Bunu bilmiyorum ama Tayyip Bey, Türk halkına kanser tuzakları kurmaktadır!

***

Yapay tatlandırıcılar konusunda, Türk halkını 10 yıl süreyle uyardım…

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Kenan Demirkol da tıbbi uyarılar yapıyordu.

Demirkol, gofretten dondurmaya, bisküviden meşrubata kadar hemen her üründe nişasta bazlı şekerin kullanıldığını anlatıyor ve “Bu ürün, kemik erimesine, kansızlığa, gut hastalığına, karın tipi şişmanlığa, karaciğer yağlanmasına, kanserlere sebep oluyor. Kanserlerde yüzde 40 artışa yol açıyor” diyordu…

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi

Mısır şurubu neden zararlı?
10 Mayıs 2011



Bu sefer tatlı yiyip tatlı konuşamayacağız çünkü konumuz mısır şurubu, iddialar ise ürkütücü.


Neredeyse yediğimiz her tatlı gıdanın üretiminde kullanılan mısır şurubu, vücudumuzu yağ üreten bir makineye dönüştürüyor.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) gibi, nişasta bazlı sıvı şekerler yani bilinen adıyla “Mısır Şurubu” da gündemimize bomba gibi düştü. Zararlı olup olmadığı hararetle tartışılan mısır şurubuyla ilgili bilmediklerimizi Prof. Dr. Ahmet Aydın’a sorduk; korkmamız gerekenin mısır şurubunun yanı sıra, aslında “ŞEKER” olduğunu öğrendik.

Daha tatlı daha ucuz

Mısır şurubu, mısır nişastasının işlemden geçirilmesi ile elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Mısır şurubu, yüzde 80 oranında fruktoz, yüzde 20 oranında glikozdan oluşuyor. Fruktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcı olduğu için daha az kullanılması yeterli oluyor ve dolayısıyla üretimde maliyeti düşürüyor. Prof. Dr. Ahmet Aydın, günümüz piyasa koşullarında maliyeti bu kadar düşüren bir seçenek varken, firmaların normal şeker kullanmalarının iflas etmekle aynı anlama geldiğini ifade ediyor.

Bunu biliyor muydunuz?

Mısır şurubunda yüzde 80 oranında bulunan fruktoz, glikoza göre daha güçlü bir tatlandırıcı… Bu nedenle geçmiş yıllarda daha az kalori ile daha fazla tat sağlandığı ve böylece alınan kalorinin azaltıldığı düşünülüyordu. Hatta bir dönem uzmanlar tarafından diyabet ve şişmanlık tedavisinde kullanılıyordu. Prof. Dr. Ahmet Aydın, bu yöntemin bazı hekimler tarafından hala kullanıldığının da altını çiziyor.

Hızla yağa dönüşüyor

Mısır şurubunu diğer şekerlerden daha korkunç hale getiren ise içindeki fruktozun yüzde 80 gibi yüksek bir orana sahip olması. İnce bağırsaktan emilerek karaciğere gelen fruktoz metabolize edilmek için insüline gerek duymuyor. İlk bakışta sanki bu bir avantajmış gibi görünüyor. Fakat değişik metabolik süreçler için vücut çok az fruktoz kullanabiliyor. Geri kalan tüm fruktoz ise trigliseridlere, yani kan yağlarına dönüşüyor. Tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşen de fruktoz. Fazla fruktoz tüketiminin hayvanlar üzerindeki araştırmalarda diyabet, hipertrigliseridemi, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması, hipertansiyon ve kansere yol açtığına dair sonuçlar bulunuyor.

Zararlı olmadığı ispatlanmadı

Prof. Dr. Ahmet Aydın, ürün paketlerinde mısır şurubunun yanı sıra, “nişasta bazlı sıvı şeker” ya da “NBŞŞ” tanımlarının yer alabildiğini belirtiyor. Prof. Dr. Aydın’ın “Hangi ürünlerden uzak durmalıyız?” sorusuna verdiği yanıt ise ürkütücü: “Paketlenmiş tüm şekerli hazır gıdalar, meyve suları ve pastane ürünleri…” Yani sanılanın aksine sadece market raflarında değil, pastane vitrinlerindeki göz alıcı tatların da mimarı artık mısır şurubu. GDO’lu mısır ithalatının serbest olduğu ülkemizde mısır şurubunun hangi tür mısırdan elde edildiğini bilmek ise tüketiciler için imkansız. Bu da mısır şurubu ile ilgili soru işaretlerini artıran bir faktör. Ulusal Beslenme Platformu ise geçen ay bir bildiri yayınlayarak “Mısır şurubunun kanser, obezite, diyabet, insülin direnci ve karaciğerde yağlanma gibi hastalıklara neden olduğunun bilimsel olarak ispatlanmadığını” açıkladı. Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın konuyla ilgili yorumu ise şöyle: “Bir ürünün sağlığa zararlı olup olmadığını bilimsel olarak ispatlamak için birkaç aylık çalışma yeterli değildir. Gerekirse 20 yıl denemek gerekir. Mısır şurubunun zararlı olduğu kanıtlanmadı diyenlere soruyu tersten sormak gerekiyor. Peki zararlı olmadığı kanıtlandı mı?”

En tehlikelisi, tatlandırıcılar

Son yıllarda tatlı ve pasta sektöründe aşırı derecede tatlandırıcı kullanıldığını belirten Prof. Dr. Ahmet Aydın, Türkiye’de aspartamın sağlık sektöründen çok gıda sektöründe kullanıldığını anlatıyor. Çünkü tatlandırıcılar şekerden yüzlerce kat daha tatlı. Örneğin aspartam şekerden 200 kat, asesülfam K 200 kat, sakarin 300 kat, sükraloz 600 kat daha tatlı. Türk Gıda Kodeksi hangi üründe ne kadar yapay tatlandırıcı kullanılacağını belirlemiş olsa da, bazı firmaların bu rakamlara uymadığı yönünde şüpheler var. Diyet ürünlerin neredeyse hiçbirinde, kullanılan tatlandırıcı oranı yazmıyor. Aspartamın içinde yüzde 40 oranında sinirsel bir uyarıcı olan aspartik asit, yüzde 50 oranında fazla alındığında beyin için zararlı fenilalanin ve yüzde 10 oranında metil alkol (ispirto) bulunuyor. İspirto, birçok zararlı etkilerinin yanı sıra kanserojen “formaldehit”e dönüşüyor.

“Aspartam şişmanlatıyor”

Prof. Dr. Ahmet Aydın, aspartamın şişmanlığa çare olmadığını şöyle açıklıyor: “Aspartamın içindeki aspartik asit ve fenilalanin isimli iki amino asit, insülin salgısını artırıyor. Ortamda şeker olmadığı için insülin kanda açlık şekerini düşürüyor. Doğal olarak karnınız acıkıyor ve daha fazla yiyorsunuz. Ayrıca yüksek miktarda fenilalanin, serotonin gibi sinir ileticilerini azaltıyor. Serotonin azlığı depresyona yol açıyor ve iştahı da açıyor.”

Diğer şekerler günahsız mı?

Prof. Dr. Ahmet Aydın bu soruya, “Mısır şurubu en zararlı şekerlerden biridir ancak diğer şekerler de masum değil” şeklinde yanıt veriyor. İnsanın dışarıdan şeker almadan yaşayabileceğini, bu şekerlere ihtiyacı olmadığını belirten Prof. Dr. Aydın, buna örnek olarak da sadece balık ile beslenen Eskimoları gösteriyor. Şekerle ilgili ilk belgeler M.Ö. 510 yılına dayanıyor, rafineri şeker üretiminin hızlanması ise 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi ile başlıyor. Bu tarihlerden itibaren insanoğlu Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın tabiri ile yasal bir uyuşturucu olan şekere bağımlı hale geliyor. Rakamlar ortada! ABD’de 1973-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat, 15 kg. daha fazla tatlandırıcı madde ve 30 kg. daha fazla unlu mamul tüketmişler. ABD’de son 35 yılda fruktozdan zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda 200 gr.’dan 34 kg.’a yükselmiş. Üstelik bu rakamlara sahip ABD’de mısır şurubu üretim kotası yüzde 2’lerde iken, ülkemizde yüzde 15’e çıkarıldı.

Şeker-kanser ilişkisi

Prof. Dr. Ahmet Aydın, her türlü şeker kullanımının insan sağlığına nasıl zarar verdiğini şöyle anlatıyor: “Beyaz un ve rafine şeker bağırsaktan hızla emilerek kana geçiyor. Artan kan şekerini düzenlemek için hızla insülin salgılanıyor. Buna bağlı olarak kan şekeri hızla düşüyor. Fakat insülin bu hıza ayak uyduramıyor ve kanda normalden daha uzun süre yüksek kalıyor. Fazla miktardaki insülin ise birçok doku için zararlı etkilere sahip. Bu nedenle önce karaciğer, daha sonra da kas hücreleri insülin reseptörlerini kapatıyor. Başlangıçta yağ dokusunda direnç olmuyor ve fazla şekerin tamamı yağ olarak depolanıyor. Yani insülin beyaz unu ve diğer hızlı emilen şekerli yiyecekleri hızla yağa çeviren bir makine gibi! Üstelik yüksek insülinin tek kabahati bu değil! Sadece yağ depolamakla kalmıyor, bu yağın daha sonra enerji olarak kullanılmasına da izin vermiyor. İki yemek arasında enerji kazanabilmek için yağ yakmamız gerekiyor. Ancak bu sistemde yağ kullanamayan vücutta kan şekeri düşüyor ve bu sefer yorgunluk, huzursuzluk ve baş ağrısı başlıyor. Kişi, tıpkı bir morfinman gibi ancak şekerli bir şeyler yiyip içtikten sonra kendine geliyor.”

Her esmer şeker doğal değil

Şekerin doğal hali diye düşünerek tükettiğimiz esmer şekerler konusunda da dikkatli olmak gerekiyor. Kahverengi toz şeker, şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen rafine toz şekerin beyazlatılmamış hali. Ancak bazı hilelerle, rafine edilmiş beyaz toz şeker karamela ile renklendirilerek kahverengi şeker haline getirilebiliyor. Kahverengi kesme şeker ise rafine toz şekerin beyazlatılmamış, ancak kimyasal yapıştırıcılarla şekillendirilmiş hali. Doğal şeker tüketmek için beyaz şekerden daha zararlı bir ürüne, üstelik de daha fazla para ödüyor olabilirsiniz. Prof. Aydın, mutlaka şeker tüketmek isteyenlere halis bal ve köy pekmezi kullanmalarını, kuru ve yaş meyve tüketmelerini öneriyor. Şu sözleri ise çarpıcı: “Raf ömrü uzun olan ü rünleri tüketmek sizin ömrünüzü kısaltır.”


“Şeker, kanser dokusunu besliyor”


Kanser ve şeker arasındaki ilişkiyi ilk kez Alman tıp adamı Otto Warburg ortaya koydu. 1931 ve 1944 yıllarında iki kez Nobel’i alan Warburg’un çalışmaları, kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı bir metabolizması olduğunu gösteriyor. Buna göre kanser hücreleri sağlıklı hücrelere göre 3-5 kat daha fazla şeker kullanıyor. Ancak şekerin tek zararı kanser dokusunu beslemesi değil. Aşırı un ve şeker tüketimi insülin direncine (metabolik sendrom) yani hiperinsülizme yol açıyor. Hiperinsülizm, insüline benzer büyüme faktörü (IGF-1) düzeyini artırıyor. Serbest IGF bütün dokularda hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden oluyor.

Şeker sözlüğü
Tek şekerler Fruktoz: Meyve veya bal şekeri
Glikoz: Üzüm şekeri
Galaktoz: Süt şekeri
Çift şekerler
Sükroz: Çay şekeri (glikoz+fruktoz)
Laktoz: Süt şekeri (glikoz+galaktoz)
Çoklu şekerler
Nişasta: Glikoz moleküllerinden oluşan bileşik bir şeker

Yaprak Çetinkaya

Formsante Dergisi Nisan 2011 Sayısı

Doymamış yağlar kalp hastalıkları riskini azaltmıyor mu?
Michelle Roberts
BBC Sağlık Editörü
18 MART 2014



İngiltere Kalp Vakfı, tereyağı yerine ayçiçek yağı yemenin kalp hastalıkları riskini azalttığına dair kanıt bulunmadığını açıkladı.
Vakıf araştırmacıları, 600 bin kişiyi kapsayan 72 araştırmayı incelediklerinde, yenen yağ türünü değiştirerek "kötü" olarak bilinen doymuş yağlar yerine "iyi" olarak tanımlanan doymamış yağ içeren diyete geçmenin, kalp hastalıkları riskini azalttığına dair bir veriye rastlamadıklarını belirtti.

Uzmanlar, bu sonucun yağlı peynir, kek ve benzeri yiyecekleri yemekte sorun olmadığı anlamına gelmediğini vurguladı.
Fazla miktarda doymuş yağ içeren gıdalar, kandaki kolesterol oranının yükselmesine, kalp ve damar hastalıkları riskinin artmasına neden olabiliyor.
Tereyağı, kaymak, peynir, bisküvi, salam, sosis, yağlı et gibi yiyecekler doymuş yağ içeriyor.
Erkeklerin günde 30 gram, kadınların ise 20 gramdan fazla doymuş yağ tüketmemesi gerekiyor; ancak günümüzdeki beslenme alışkanlıkları nedeniyle bu sınır çoğunlukla aşılıyor.
Beslenmede zeytinyağı ve ayçiçek yağı gibi doymamış yağlara daha fazla yer verilmesi için uzun süredir kampanyalar yürütülüyordu.
Fakat Cambridge Üniversitesi'ne bağlı araştırmacıların Annals of Internal Medicine adlı yayında yayımladığı araştırmada bu kanıyı destekleyecek herhangi bir veri bulunamadığı belirtiliyor.
Diyette ya da kanda ölçülen toplam doymuş yağ oranı ile incelenen 72 araştırmada kalp ve damar hastalıkları riski arasında bir bağlantı kurulamadığı, doymamış yağ tüketiminin ise bu riske karşı koruyucu işlev görmediği ifade ediliyor.
Uzmanlar, hazır gıdalarda kullanılan trans yağ ve margarinlerin kalp hastalıkları riskini arttırdığını ve bunlardan kaçınmak gerektiğini belirtiyor.
Ayrıca rafine karbonhidratlarla, şeker ve tuzun kalp ve damar sağlığı açısından tehlike oluşturmaya devam ettiği vurgulanıyor.
İngiltere Kalp Vakfı, bu araştırma sonuçlarının, fazla yağ tüketmenin kalbe zararlı olduğu gerçeğini değiştirmediğini açıkladı.
Vakfın tıp sorumlusu Prof. Jeremy Pearson, bu araştırmanın, doymuş yağ yerine doymamış yağ tüketmenin kardiyovasküler hastalık riskini azalttığına dair kanıt bulamadığını ifade etti.
Pearson, sağlıklı bir kalbe sahip olmanın yolunun, sigaradan uzak durmak, spor yapmak, diyette şeker ve tuzu azaltıp sebze ve meyveyi artırmaktan geçtiğini vurguladı.
BBCT
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HASTALIKLAR/ŞİFALAR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com