EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Atatürk'ün Tutmayan İnkılabı: Güneş Dil Teorisi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Oca 09, 2011 10:27 pm    Mesaj konusu: Atatürk'ün Tutmayan İnkılabı: Güneş Dil Teorisi Alıntıyla Cevap Gönder

Atatürk'ün Tutmayan İnkılabı
09 Ocak 2011

Atatürk, dili Türkçeleştirme çalışmalarında bazı kelimeleri bizzat kendisi buldu. İşte Atatürk'ün ilk türkçe konuşması...
Tek dil, iki dil, çok dil tartışmalarının sürdüğü bugünlerde Taraf gazetesinde Pazar günleri tarih araştırmalarını aktaran Ayşe Hür'den kuşatıcı bir dosya daha geldi.

Hür, Atatürk'ün iki alanda yapılan inkılabın beklenen sonucu vermediği şeklindeki sözlerini bugünkü yazısına taşıdı...

İşte Hür'ün yazısından ilgili bölümler:

18 Ağustos 1934'te toplanan II. Türk Dil Kurultayı'nda TDTC'nin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu (TDAK) olarak değiştirildi. Kurultaya Sovyet İlimler Akademesi'nden Prof. Samoiloviç "Cuci ulusu Edebi Dili" ve yine aynı akademiden Prof. Meşçanifo "Dilin Neşvünema Tarihi" adlarıyla birer tebliğ sunmuşlardı. Azerbaycan delegesi ahmet Caferoğlu "Rus Dilinde İlk Tür Dili Yadigarları" başlıklı tezini sunarken konu dışına çıkınca Mustafa Kemal salonu terk etmiş, TBMM ve Kurultay Başkanı Kazım (Özalp) Paşa da konuşmacının sözünü keserek kürsüden indirmişti. Kurultayda bundan böyle sunulacak teliğilerin 'Öztürkçe' olması konusunda karar alındı. İlk Öztürkçe sözcükleri de Atatürk bizzat türetmeye çalıştı. Bugün Türkçeye yerleşmiş olan er, subay, kurmay, genel, özel, evrensel, kutsal, ısı, ergenlik, kıvanç gibi sözcükler onun buluşuydu.

ANLA ANLAYABİLİRSEN!
Mustafa Kemal Öztürkçe işini öyle önemsemişti ki, kimi konuşmalarında ve yazışmalarında bu sözcükleri kullanmaya başlamıştı. Örneğin 3 Ekim 1934'te İsveç Veliahtı Güstav Adolf onuruna verilen yemekte yaptığı şu konuşma tamamıyla Türkçe köklerden yeni bir dil yaratılabileceğini kanıtlama çabası gibiydi. "Bu gece yüce konuklarımıza, Türkiye'yi uğur getirdiklerini söylerken, duyduğum tükel özgü bir kavançtır. Burada kaldığınız uzca, sizi sarmaktan hiç durmayacak ılık sevgi içinde bu yurtta, yurdunuz için beslenmiş duyguların bir yankısını bulacaksınız. İsveç-Türk uluslarının kazanmış oldukları utkuların silinmez damgalarını tarih taşımaktadır. Süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır. Ancak daha başka bir alanda da onlar erdemlerini, o denli yaltırıklı yöntemle göstermişlerdir. Bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az özence değer değildir. Avrupa'da iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak balysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar; onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar; baysal utkusu..."

DİLDE VE MUSİKİDE İNKILAP OLMAZ!
Atatürk'ün ilk başlarda büyük bir anlam yüklediği dil ve musiki inkılabından umduğunu bulamadığını Ayşe Hür'ün şu satırlarından öğreniyoruz:

Peki, sonunda ne oldu? Falih Rıfkı Atay Çankaya'da bunca çabadan sonra varılan sonucu şöyle anlatıyordu: "Bir akşam Atatürk sofra bittikten sonra benim yanı başındaki iskemleye oturmamı emretti. 'Dili bir çıkmaza saplamışızdır,' dedi. Sonra: 'bırakırlar mı dili bu çıkmazda?' Hayır, ama ben de işi başkalarına bırakmam. Çıkmazdan birn kurtaracağız,' dedi. Nihayet Ahmet Cevat Emre Atatürk'ün "İki şeyde inkılap olmaz: Dilde ve musikide!" dediğini kaydedecekti...

Kaynak: Aktifhaber

09.01.2011
Ayşe Hür
Güneş Dil Teorisi’nin icadı



‘Tek dil’, ‘iki dil’, ‘çok dil’ tartışmalarının sürdüğü bu günlerde, Türkçenin hangi garip yollardan sonra ‘devletin dili’ haline geldiğinin tarihçesine bakmak iyi olur diye düşündüm. Aslında bu konuda iki kere yazmıştım. 8 Haziran 2008 tarihli “Haydi hep birlikte Kürtçeye özgürlük” yazımda Osmanlı’dan bugünlere uzanan dil savaşlarını, 31 Mart 2009 tarihli “Tez zamanda yer isimleri değiştirile” başlıklı yazımda ise Cumhuriyet tarihi boyunca yer isimlerinin nasıl Türkçeleştirildiğini anlatmıştım. Bu hafta hikâyenin bir başka unsurunu, dil kurultaylarını ele almaya çalışacağım.


Dilde özleşme başlıyor

1 Kasım 1928’de TBMM’de kabul edilen bir kanunla Arap alfabesinin yerine Latin harfli alfabeye geçildikten sonra iş dil planlamasına gelmişti. Çünkü yeni alfabe ile birlikte Arapça, Farsça sözcüklerin ve gramerlerinin dayanağı ortadan kalkmıştı. 17 Şubat 1929’da toplanan Dil Heyeti derhal yeni alfabeye uyumlu yeni Türkçe sözcükler bulma işine girişti. Toplantıda yaptığı konuşmada Arapça ve Farsça sözcüklere yer vermeyen bunun yerine yeni Türkçe sözcükler kullanmaya çalışan İsmet İnönü konuşmasının sonunda “dilimizi engin bir düze genişletecek ve medeni bütün anlatışlara tam denk gelecek bir söz kitabı oluşturulmasının gerekliliğini” vurgulamıştı.


Dil Heyeti yetmez

Ancak böyle zorlu bir iş için Dil Heyeti türü bir kurum yetersiz bulunmuş olmalı ki Mustafa Kemal, 11 Temmuz 1932’de Çankaya’da Afet İnan, Akçuraoğlu Yusuf, Samih Rıfat, Sadri Maksudi (Aral), Hamid Zübeyr (Koşay), Hüseyin Namık (Orkun) ve Ruşen Eşref’in (Ünaydın) davet edildiği bir toplantıda “dil işleriyle ilgili bir cemiyet”in kurulmasını tartışmaya açtı. Toplantı sonunda Türk Dili Tetkik Cemiyeti (TDTC) adıyla bir derneğin kurulmasına oybirliği ile karar verilmiş, hatta teşkilat şeması ve nizamnamesi de genel hatlarıyla Mustafa Kemal tarafından belirlenmişti.

Adından da anlaşıldığı gibi kurum bir cemiyet olarak örgütlenmişti. Hâlbuki dönemin aydınlarının isteği, bir dil akademisinin kurulmasıydı. Ancak, ‘akademi’ demek sırf dil uzmanlarından oluşan bir bilim kurulu demekti ve bu itibarla dil çalışmaları özel bir uzmanlık alanı addedilerek geniş halk kitlelerinin katılımına olanak vermeyecekti. Hâlbuki Mustafa Kemal’in kafasındaki proje, dil tartışmaları yoluyla Türkiye’de yaşayan çeşitli grupları uluslaşma projesine dâhil etmekti. Bu da daha esnek bir yapılanmayı zorunlu kılıyordu.


I. Türk Dil Kurultayı

4 Eylül 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti başkanlığı tarafından gazete ve radyolarda yayınlanan bir beyanname ile eylül ayının son günlerinde bir dil kurultayı toplanacağı kamuoyuna duyuruldu. İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda toplanacak kurultaya kadın-erkek tüm yurttaşlar üye sıfatıyla davet edilmişti. Paris’te yaşayan Yahya Kemal (Beyatlı) Paris’ten, Sofya’da yaşayan Agop Marta(r)yan özel olarak davet edilmişti. (1934’te Atatürk tarafından Dilaçar soyadını verilen Marta(r)yan, TDK’da yıllarca (1936-1978) görev yaptı.) Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmayan yabancı dilbilimciler de kurultaya üye olarak katılabileceklerdi.

26 Eylül 1932 günü Dolmabahçe Sarayı’nda toplanan 1. Türk Dil Kurultayı’na damgasını vuran Arapça ve Farsça sözcüklerin Türkçeden tasfiyesine karşı çıkan bir tebliğ sunan Hüseyin Cahit (Yalçın) oldu. Aslında Hüseyin Cahit dilde değişmeye, sadeleşmeye değil dile devlet müdahalesine karşıydı. Sözkonusu tebliğin kurultaya sunulması önce bir tereddüt yaratmış, sonra izin verilmişti. Ancak konuşma büyük yankı uyandırınca Mustafa Kemal duruma el koydu ve bu tür ihtimallere karşı kurultay binasındaki bir odada yatan TDKC Başkanı Samih Rıfat Bey’i hasta yatağından kaldırarak kürsüye çıkartı. Hüseyin Cahit’in tezlerini çürütmek için kürsüye çıkanların arasında Hasan Ali Yücel, Ali Canip, Fazıl Ahmed ve Köprülüzade M. Fuad gibi ünlü isimler de vardı.


Türk dillerinin akrabaları

Kurultayda dilbilimcilere Türkçenin Sümer, Eti gibi en eski Türk dilleriyle gerek Hint-Avrupa, Sami denen dillerle mukayesesinin yapılması görevi verilmişti. Bu bağlamda bazı delegeler bazı kelimelerin Türkçe kökenli olduğunu ispatlamaya giriştiler. Örneğin Latincedeki “Dieu” (Diyö-Tanrı) kelimesi, Yunancadaki “Teos” (Tanrı) kelimesi ile Arapça ve İbranicede “Melek” ve “Cennet” kelimelerinin ve Arapçadaki “Allah” kelimelerinin Türkçe kökenli olduğu şöyle açıklanıyordu: “Eski Türkler fevkalbeşer bir kuvvete sahip olan maneviyete (tiv) ve (dev) derlerdi; bunun için Türkçede Tanrının diğer bir adı da (Tiyu) dur. Latinler bu kelimeleri Diyö şekline sokarak aynı manada kullandılar. Yunanlılar da aynı kelimeleri (Teo) ve (Teos) olarak Allah’a ad verdiler. Keza Türkler kahraman ve kahhar (yok edici) gençlere (devoğlu) derlerdi. Bu devoğulları çok defa Arap kavmini çiğnemiş onlar için korku ve dehşet sembolü olmuştur. Latinler bunlara da diyavol yani diyabl demiştir. Yunanlılar da diyavolos olarak telaffuz etmişlerdir.”


Eşseslilik bilimi doğuyor

Toplantıdaki diğer delegeler bu mantığı daha da ileri götürdüler ve Türkçe ile diğer diller arasındaki yakınlığı savunmak için fonetik benzerliklerden yararlandılar. Agop Marta(r)yan Türkçe, Sümerce ve Hind-Avrupa dilleri arasında bağlantılar olduğunu savundu. Dilbilimci Ahmet Cevat (Emre) morfoloji; fonetik, kelime dağarcığı ve sözdizimi alanında Türkçe ile Sümerce arasındaki benzerlikleri ayrıntılı biçimde ele aldı. Öyle ki kurultaydan sonra ‘eşseslilik’ çalışmaları bir bilim dalı haline gelmişti.


Derleme, devlet vazifesidir

Her yıl 26 eylülde ‘Dil Bayramı’ kutlanmasını kararlaştıran kurultayda alınan bir diğer karar Türk lehçelerinden kelimeler derlenmesi idi.
Taraf
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> YAKIN TARİH Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com