EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Amerika'ya da Füze Kalkanına da HAYIR!

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Ksm 09, 2010 12:55 am    Mesaj konusu: Amerika'ya da Füze Kalkanına da HAYIR! Alıntıyla Cevap Gönder

"Başka Alternatif mi Var?" Diyenlere...
Banu Avar

İnönü 1965’de ‘Ortanın Solu’ terimini ortaya atarak, gerçek sol’u dışlamış, tanınmaz hale getirmiş, halka ‘sol’ olarak tatlı su solcularının gölgesi sunulmuştu. Onlar halkın SOL’dan nefret etmesi için gerekli tüm aksesuarlara sahiptiler.Meclise 15 milletvekili sokan, iktidar yolunda yürüyen 1965’in Türkiye İşçi partisi, ‘Ortanın solu’ projesiyle örselenmiş, sonrasında bölük pörçük bir kenarda kalmıştı.

Bu oyun uzun yıllardır küresel elitin uyguladığı bir oyun… Gerçek olanı perde gerisinde tutup, ‘MIŞ GİBİ’ yapanları sahneye sürmek. Halkı tiksindiren icraatlarla, ‘GERÇEK OLANI’ gözden düşürmek… SOL’un sahtesini, Türkçülüğün sahtesini, Dindarların sahtesini meydana sürmek ve gerçeklerine karşı sahteleri tepe tepe kullanmak!

Aklınıza gelen her konuda ‘HALK İÇİN’ olanı alıp içini boşaltıp kuklasını sahnelemek…Hayati çözüm bu taktiğin iyi anlaşılması… Bu taktik bir batı senaryosu…

En iyi örnek ‘Sosyalist Enternasyonal’…

Türkiye’den CHP ve BDP’nin katıldığı ‘Sosyalist Enternasyonal’ 2. Dünya savaşından sonra, tamamen Washington Brüksel denetimine girmiş, CFR’ci, NATO’cu ‘sol’cuların topluluğudur. Böylece iktidarları olduğu kadar muhalefetleri de denetleyen küresel elit ‘Sosyalist’ adını kalkan yaparak çeşitli ülkelerden kendisine ‘yararlı’ partileri uluslar arası bir örgütte birleştirmiş, SİSTEM’e sokmuştur.

19. yüzyıl sosyalistlerinin kurduğu Enternasyonal, bugünün sosyal soslu kapitalistlerinin buluşma noktası olmuştur.

Sosyal demokrat gibi anlaşılmaz bir terimle taçlanan bu partiler, asla devrimci olmayan, reformlarla SİSTEM’i ‘düzeltmeyi’ savunan, ‘sol’ maskeli partilerdir. Üstlerine biçilen elbise, devrimci olanı unutturmak, silmek, engellemektir. Bu anlamda, yüzüne taktığı maske nedeniyle, devrimci sol için liberal partilerden bile daha tehlikelidir.

Çünkü yüzüne taktığı maskeyle, şu çok hayati, olmazsa olmaz gerçeklerin üzerini kapatır:

‘Bir ülkedeki sosyalist hareketler işçi tabanına oturmadıkça havagazı demektir.

İşçi tabanı, sendikalar konfederasyonlar demektir.’

‘Batılı toplumlara bir bakın: Bir kısmında, işçi tabanı ‘sosyal demokrat’ dediğimiz, tatlısu solcuları tarafından DENETLENMEKTEDİR! Bir kısmında işçi tabanı Sosyalist partilerle eleledir.

….Bir ülkede işçi tabanı sosyal demokratlar tarafından denetleniyorsa, o ülkede ‘solcu sosyalizm de, devrimci sosyalizm de gelişemez, GÜDÜK kalır.

(Sosyalizm Asıl Şimdi. A. İlhan)

1977 seçimi ve SOL

Attila İlhan ‘Sosyalizm Asıl Şimdi’ adlı kitabını Türkiye’nin ‘tüm zamanları’ için yazmış olmalı…

O, bugün bazılarımızın şaşkınlıkla izlediği durumu ameliyat masasına 30 küsur yıl önce yatırmıştı.

Yıl 1977. Türkiye seçime gidiyor. Attila İlhan, yükselen faşizme karşı sosyal demokratlarla gerçek sol’un güçbirliği macerasına neşter atıyor: Özetle şöyle diyor:

1977 Türkiyesi’nde ortada iki işçi konfederasyonu var. DİSK ve Türk-İş.

Bir Sosyal Demokrat parti var.: CHP.

Sol partiler bölük pörçük:: Türkiye İşçi Partisi ve Sosyalist Devrim Partisi. Ve birkaç tane daha…

Karşısında Milliyetçi Cephe.

Seçime 5 kala, CHP ‘sol’a da yüz verir gibi görünüyor. Derken Genel-İş Sendikası vasıtasıyla DİSK’e bir operasyon düzenleniyor! DİSK CHP denetimine giriyor, büyük bir işçi sendikasının güvencesini alan CHP, daha solundaki partilerle diyaloğunu hemen kesiyor…

Artık arkasında koca bir Konfederasyon var. Soldan gelen seslere ihtiyaç kalmıyor..

Soldaki iki partiden Aybar’ın partisi SDP, seçimler için yurt sathında örgütlenmeye girişiyor, Boran’ın Türkiye İşçi Partisi, daha önceki 3 seçimde yaptığı gibi, Ecevit’in CHP’sine destek veriyor, seçimlerde güçbirliği teklif ediyor..

DİSK’in oyunu garantileyen Ecevit, Boran’ın güçbirliği teklifine RET cevabı verince Behice Boran, ‘Sosyalist partilerin ilk amacı seçime girmektir’ beyanatı ile tutumunu ‘güncelliyor’. .

Ne zaman akıllanacağız?

1977 seçimlerinde, CHP, kendisine payanda olan solun şaşkın bakışları arasında, Süleyman Demirel’in Adalet partisine koalisyon teklif etmiştir.

Bugün de uygun ortamlarda CHP, AKP ile de BDP ile de ortaklığa girişmekte beis görmeyecektir. BDP tüm ekranlarda bağıra çağıra ‘Sol bir araya gelse, ‘demokratik blok’ oluşsa!’ söylemini dillendirmektedir. Yine BDP içinden APO’cu grup, ‘AKP ile ittifak’ arzusunu dile getirmektedir. Aslında tüm cephelerde ayrışma ve çatlamalar vardır.

Ve bu ülkenin gerçek milliyetçileri, gerçek solcuları ve gerçek dindarları bu durumu değerlendirmelidir.

Taban hangi partiye yönelmiş olursa olsun, tabanın kendisi ‘fakir’ Türk halkıdır. Kimse bu ‘sanal’ partilerden, söylemlerinden icraattan memnun değildir.

Türk siyasi hayatında yeralan partilerin tümü ‘Üstyapısal bir çağdaşlaşma modelini, altyapısal bir dönüşüme yeğlemektedir’’ temel bir değişim isteyen sadece küresellerin kurdurduğu bölücü, şeriatçı partilerdir. Onlar Türkiye Cumhuriyeti’ni hedeflemişlerdir. Yokoluşu! Bu anlamda YENİ’dirler.

Eski’lere bakarsak…. Uzun yıllardır eğitim ve sağlık bursları veren, sadaka ve türban projeleri üreten, sanayileşmeye ilgisiz, solcu görünüp sağ vuran, ‘büyük sermayeye karşı çıkarmış gibi yapıp, işbirlikçi zevata güvence veren’, batı kültürünü TEK EVRENSEL DEĞER kabul eden, tam da bu nedenle batının çıkarları ne ise onları savunan, moda ‘kürtçülükse’ o tarafa meyleden, Avrupa’dan başka kuş tanımayan bir ‘demokrasi’ ve ‘çağdaşlık’ anlayışı güden partiler, seçmenin karşısındadır.

Küresel sermaye bu kokuşmuş yapının karşısına bugün ‘geleceğin aktörü’ (!) BDP’yi çıkarmıştır.

Sol olduğunu iddia eden, ‘enternasyonalist’ ırkçı bir parti. Bir terör örgütünün siyasi sesi.. Bugünlerde İmralı’dan bağımsızlığını ilan etmeye çalışıyor…

‘Başka alternatif mi var? ’

SOL’a meyyal TABAN yani küresel sermayeye karşı toplumculuğu, emeğin tarafını savunan taraf, yıllardır burun kıvırarak da olsa, ‘Başka alternatif mi var! CHP gelmezse öbürü gelir!’ söylemiyle KERHEN CHP’ye destek verdi.

Bu fikriyat ve hissiyat, İnönü tarafından ‘ORTANIN SOLU’na itilmiş, marjinalleştirilmiş Türkiye sol’unu uzun bir süre parçalanmışlığa mahkum etti.

Bugün, Batının dayattığı yeni bir Anayasa ve bölünmüş bir coğrafya tasarımıyla karşı karşıya bırakılan, oldu bittiyle bağrına Patriot füzeleri saplanan Türkiye’de , sol hala küçük hesaplar peşinde paramparça ve merhemi CHP’de arıyor. Tarih bilinci yoksunluğu bu olsa gerek! Yaşadığı günden gerisini hatırlamıyor…

Demokrasi söylemlerini tekrarlarken, iliklerine işlemiş olması gereken ESASı unutuyor.

Esas şu:

Gerçek olmayan bir demokrasi de, YANİ, emekçi halkın örgütlenme özgürlüğüne el konmuş bir ülkede, demokrasi işlemez. Bir kukla tiyatrosunun izleyicisi olunur. 4 yılda bir gidip oy atılır, eve gelinir, televizyonda sonuçlara bakılır…

‘HİÇBİRŞEYİN DEĞİŞMEMESİ İÇİN BİR ŞEYLER DEĞİŞTİRİLİR’!

O gider bu gelir. Bağlı oldukları merkezler nasılsa BİRDİR: Kemal Derviş iktidara da muhalefete de muktedirdir. Rasmussen her ikisine emir verir. Ban ki Moon her iki tarafla da ilgilidir. Avrupa Birliği’nin Fule’si, CIA’nin Edelman’ı ya da Fuller’i iktidar ve muhalefet cepheleriyle ilişkilidir.

Onlarca uluslar arası konferansta, her cepheden parti mensubu küresel çeteyle bir araya gelir.

Gerçeğe yakın demokrasilerde, Sol partiler işçi tabanının desteğine sahiptirler. Bu nedenle SOSYAL DEMOKRAT partiler, zorunlu olarak onları yanlarında isterler..

Sermayenin her yanı sarmış örgütlü gücüne karşı, sol ve sosyal demokratlar , tarihin belli dönemlerinde arkalarında emekçi kesimin sağlam oyuyla, büyük başarı elde etmişlerdir.

Büyülü kelime olarak Demokrasi’yi önünüze koyanlara, işin ABC’siyle cevap verilmelidir. Demokrasi ancak Tam bağımsız ülkelerde tesis edilebilir.

Yaşadığımız ülkede demokrasi değil, gerçek anlamda ondan sözedenler bile SİLİVRİ esiridir.

‘Demokrasi ancak MÜDAFAA-İ HUKUK RUHU ve KUVAY_I MİLLİYE TUTUMU ile mümkündür. Yani emperyalizme sonuna kadar direnerek!’ (Attila İlhan, Sosyalizm Asıl Şimdi!’)

Türkiye kendine ve gerçek/doğal müttefiklerine karşı çevrilmiş füzelerle açıkça tehdit ediliyor ve son noktayı koyacak bir dönem bağıra çağıra üzerimize geliyorsa, her zamankinden daha cevval bir şekilde, tuzaklara düşmeden, ‘ortaklaşa bir eylem tutumu’ benimsemek, ve tüm vatanseverlerle bir araya gelip güçbirliği yapmanın yollarını belirlemektir! Füze kalkanına HAYIR! platformu bu güçbirliği için doğal zemindir.

www.banuavar.com

Füze kalkanıza da .... Amerikanıza da .... AB'nize de .... NATO'nuza da .... İşbirlikçilerinize de...



http://universiteliblog.blogspot.com/

Amerika'ya da Füze Kalkanına da HAYIR!
09 Kasm 2010
Anadolu Haber

Sivil Toplum Örgütleri, Füze Kalkanı Projesini protesto edecek. Çarşamba günü saat:13'de Galatasaray Lisesi önünde yapılacak protesto gösterisine yüzlerce kişinin katılması bekleniyor.

Medeniyet Derneği, AKDAV, Akabe, Akev, Hikmet Derneği, İHH, Özgür-Der, Mazlum-Der gibi birçok sivil toplum örgütünün düzenleyeceği protestoda, ABD’nin NATO aracılığıyla Türkiye’ye yerleştirmek istediği Füze kalkanına karşı “NATO’ya, savaşa ve silahlanmaya hayır” denilecek.
STK'lar yaptıkları açıklamada şunlara yer verdi: “ABD, İran ve Kuzey Kore’yi ‘güvenlik tehdidi’ olarak göstererek NATO bünyesinde bir füze kalkanı inşa etmek istiyor. Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleştirilmesi planlanan füze kalkanının, Rusya'nın sert itirazı üzerine Türkiye'ye yerleştirilmesi kararlaştırıldı.”

NATO zirvesi, 19 - 20 Kasım tarihleri arasında Lizbon'da yapılacak.



ÖZGÜR-DER’DEN GÜL VE ERDOĞAN’A MEKTUP

Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der), NATO'nun Füze Kalkanı Projesi'ni protesto etti. Fatih Postanesi önünde toplanan dernek üyeleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanlığı'na mektup göndererek projeye onay verilmemesini istedi.

Özgür- Der üyesi yaklaşık 50 kişilik grup, Fatih Postanesi önünde toplandı. Ellerinde pankart ve dövizlerle NATO'yu protesto eden eylemciler, Füze Kalkanı Projesi'nin Türkiye tarafından onaylanmamasını istedi. Dernek Başkanı Rıdvan Kaya, Türk hükümetinin Lizbon'da yapılacak NATO Zirvesi öncesinde kritik bir karar aşamasında olduğunu vurgulayarak, "Hükümet ya komşular arasında sıfır sorun politikasını devam ettirecek bir şekilde dostluğu kardeşliği öne çıkartacak, ya da Türkiye'nin bugüne kadar gelen işbirlikçi politikasına devam edecek. Ya kardeşlik, ya işbirlikçilik şeklinde net bir tercih olacak" dedi.

Füze Kalkanı Projesi'nin yeni bir girişim olmadığını belirten Kaya, "Bu proje NATO'nun savunma adı altında icra edilen diğer saldırı girişimleri gibi bir girişim. Daha önce Rusya'ya karşı Polonya ve Slovakya'ya konuşlandırılmak istenmişti bu füzeler ancak daha sonra vazgeçildi. Şimdi ise füze kalkanı projesi kapsamında Türkiye'ye konuşlandırılmak isteniyor. Amaç başta İran olmak üzere bütün bir Ortadoğu'ya Müslümanlara karşı saldırı politikalarını bir üst aşamaya çıkartmak. Bunu asla kabul etmiyoruz" diye konuştu.

Daha sonra Rıdvan Kaya ve bir grup Özgür-Der yöneticisi, postaneye giderek, Füze Kalkanı Projesi hakkında fikirlerini anlatan bir mektubu Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı'na gönderdi.

NATO'NUN FÜZE KALKANI PROJESİNE ONAY VERMEK, TÜRKİYE'Yİ ORTADOĞU'DA BİR SALDIRI RAMPASINA DÖNÜŞTÜRMEKTİR!

Sayın Başbakan,

19-20 Kasım tarihlerinde Portekiz'in başkenti Lizbon'da yapılacak NATO Zirvesi sadece Türkiye açısından değil, tüm Ortadoğu için tarihi bir karara sahne olacak. Uzunca bir müddettir NATO'nun Füze Kalkanı Projesini onaylaması için ikna edilmeye çalışılan Türkiye bir karar arifesinde: Komşularıyla sıfır sorun politikasını sürdürmek ile Soğuk Savaş döneminin “cephe ülkesi” misyonu arasında bir tercihte bulunacak.

NATO'nun füze savunma sistemine evsahipliği yapmayı kabul etmesi için Türkiye'nin çok yönlü baskılarla yüz yüze olduğu sır değil. Dış politika alanında sergilediği bazı tutumlar nedeniyle Hükümet son dönemlerde Batı merkezli yoğun eleştiri ve suçlamalara maruz kalmakta. Bu karalama kampanyası sadece harici unsurlar marifetiyle değil, içeride Batı çıkarlarının sözcülüğünü üstlenmiş çevrelerin de desteğiyle sürdürülmekte. Öyle ki, “Amerikan İmparatorluğu”nun talepleri ve dayatmalarıyla örtüşmeyen her söylem, Müslüman halkların kardeşliğini güçlendirmeye yönelik her girişim, dünya halkları nezdinde sempati uyandıran her adım bu çevreleri adeta çılgına çevirmekte ve “eksen kayması” türünden eleştirilere sevketmekte.

Hiç kuşkusuz emperyalist Batı'nın ve onların sözcülerinin Türkiye'den istedikleri şey son yıllarda kendisine dünyada itibar kazandıran, adaletten yana tüm dünya halklarının sempatisini kazandıran tutumunu terk etmesi ve Batı yanlısı, Batı işbirlikçisi klasik politik tutuma geri dönmesidir. Füze Kalkanı Projesi işte bu beklentilerin en somut, en net yansıdığı alan olarak karşımıza çıkmaktadır.

Lizbon'daki zirve gündeminin başlıca maddesi olan Füze Kalkanı Projesini geleceğimiz açısından büyük bir tehlike olarak görüyoruz. Ne kadar gözden kaçırılmaya, dolaylı ifadelerle örtülmeye çalışılsa da öncelikle İran ve Suriye olmak üzere tüm Ortadoğu'nun hedef tahtasına oturtulduğu açıktır. Müslüman halkları tehdit eden NATO füzelerinin, Filistin'in işgalcisi İsrail çetesine ilişkin olarak ise “muhafız” rolü üstleneceği kuşkusuzdur. Filistin'i, Irak'ı, Afganistan'ı kan gölüne çeviren emperyalist gözü dönmüşlük şimdi de İran'a yönelik kanlı hesaplar geliştirmektedir. Ve bir yandan da, İran'ın Türkiye için bir tehdit teşkil ettiği yalanı yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Haçlı ruhunun modern bir yansıması sayılabilecek tüm bu girişimlere ve kirli kampanyalara karşı bedeli ne olursa olsun adil bir duruş sergilenmesi gerektiğine inanıyoruz. Ne yaşadığımız ülkenin sömürgeci saldırganlık tarafından bir cephe ülkesi haline getirilmesine, ne de topraklarımızın, hava sahamızın, denizlerimizin kardeş halklarımız için bir tehdit zemini haline getirilmesine asla razı değiliz, olmayacağız. Hiçbir gerekçe, mazeret ya da kılıf İran ve diğer halklara karşı ülkemizin bir savaş rampası haline getirilmesini meşrulaştırmaya yetmez!

Bu kaygılar ve duyarlılıkla, NATO'nun füzelerine Türkiye'nin evsahipliği yapması gibi kardeş halklar nezdinde halkımızın başını öne eğecek bir sonuç doğuracağı kesin olan ve tarih önünde sizleri vebal altına sokacak bir karara olur vermemenizi talep ediyoruz.
ÖZGÜR DER

Füze Kalkanına "HAYIR"
23.11.2010

19-20 Kasım 2010 tarihlerinde Lizbon'da toplanan NATO Zirvesi'nde, Füze Kalkanı'nın Türkiye'ye yerleştirilmesi, Türkiye'nin de katılımıyla karara bağlanmıştır.

Füze Kalkanı, sadece bir savunma sistemi değildir. Kitle imha silahlarına karşı aktif savunmayı da içermektedir. Yani taarruzi maksatlı nükleer silah kullanımını da içermektedir. Lizbon Zirvesi'nde hedef ülkenin isminin zikredilip zikredilmemesinin hiçbir önemi yoktur. Hedef bellidir. Hedef Orta Doğu'dur .Bazı İslam Ülkeleridir. Nitekim tüm tartışmalarda Füze Kalkanı Projesinin İran'ı hedef aldığı sürekli her düzeyde ve yorumda açıkça ifade edilmiştir. Lizbon Zirvesi öncesinde Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas SARKOZY "biz kediye kedi deriz" ifadesiyle hedefin İran olduğunu söylemiştir. Siyasi iktidar sadece Türk kamuoyunu yanıltmaya çalışmaktadır. Başbakan Erdoğan'ın daha önce "Komuta mutlaka Türkiye'ye verilmeli" açıklamasını değiştirip "Komutanın kesinlikle NATO'da olması gerektiğini ifade ettik" demesi (22.11.2010/www.trt.net.tr) Başbakanın sürekli manevra yaptığını göstermektedir.

Büyük Orta Doğu Projesi'nin (BOP) başkanı olduğunu defalarca kendisi ifade eden Başbakan Erdoğan'ın, bu eş başkanlığının Türkiye'ye hangi rolü biçtiği bir kez daha anlaşılmıştır.

Füze Kalkanı Projesi'nin Türkiye'nin güvenliğiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu proje Türkiye'yi tarafı olmadığı bir çatışmanın "savaş alanı" haline getirmektedir. Füze kalkanı Türkiye'nin bağımsız dış politika inisiyatifini yok etme anlamına gelmektedir.

Mevcut iktidarın siyaseten böyle bir kararı alma hakkı yoktur. Bu ülkenin geleceğini, hareket ve karar özgürlüğünü yok etme hakkı yoktur.

Buna rağmen AKP iktidarı Füze Kalkanı projesini sürdürülen temaslara rağmen aylarca kamuoyundan gizlemiştir. Basına bile ilk kez 11-15 Ekim 2010'da Brüksel'deki NATO zirvesi öncesinde yansımıştır. Ülkemizle ilgili hayati bir gelişmenin böylesine gizli sürdürülmesi demokratik bir ülkede asla kabul edilemez.

Konuyla ilgili olarak, Parlamento suskundur, siyaset suskundur, sivil toplum kuruluşları suskundur, basın suskundur. Demokratik bir toplumun gereklilikleriyle ilgili tüm mekanizmaların siyasi iktidar tarafından tahrip edildiği bir Türkiye manzarası yaşıyoruz. Füze kalkanıyla Türkiye eksen kaymasına uğramıştır. Ama tüm ülke suskundur. Bu ülkede şu anda demokratik toplumun gereklilikleri var olsaydı, tüm ülke ayakta olurdu. Tüm Türkiye füze kalkanını tartışıyor, Başbakan'a ve hükümetine tepkisini dile getiriyor olurdu. Ama koskoca ülkede ses yok. Ne oldu bu ülkeye, ne oldu aziz milletimize?

Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'yi sürüklediği yer işte burası. Bir ülkenin başına böyle bir suskunluk ortamından daha büyük felaket gelemez.

Herkes şunu bilmeli ki eleştirilemeyen ve baskılanamayan iktidarlar, yanlışlarında azgınlaşırlar.

Türkiye partisi olarak füze kalkanına "HAYIR" diyoruz. "Ben de Varım" diyen herkesi kesintisiz "HAYIR" demeye davet ediyoruz.

ABDÜLLATİF ŞENER
TÜRKİYE PARTİSİ GENEL BAŞKANI

Füzelerin hedefi, İslam ülkeleri
24 Kasm 2010
Anadolu Haber

Hükümetin izlediği politikayı sert sözlerle eleştiren Mustafa Kamalak, "Türkiye'nin izlediği politikayı, acizlik olarak görüyorum. Kabul edilemez bir tutumdur.

Hatırlayacaksınız, bundan 4-5 sene önce Milli Savunma Bakanı, evet 1 Mart 2003'te Meclis tezkereyi reddetti ama İncirlik'ten 5 bin civarında ABD sortisine izin vermekle biz bunu telafi ettik diyordu. Bu da onun başka bir görünümüdür "dedi.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Lizbon'da 28 üye ülkenin imzasıyla onaylanan füze kalkanı sistemine sert tepki göstererek " Türkiye'nin kucağına bomba yerleştiriyorlar. Hedefi İslam ülkeleri" diye uyardı. Kamalak, füze kalkanı sistemine ilişkin yaptığı değerlendirmede önemli açıklamalarda bulundu. Füze kalkanı sistemine ilişin projenin özünü 'Hedef, İslam ülkeleri' diye özetleyen Kamalak, "Eğer kucağında patlarsa, önce Türkiye'nin kendisi helak olur. Ayrıca kumanda ortak olacakmış! O zamanda Türkiye kendi kardeşlerini vurur, o kadar basit" diye konuştu.

TBMM, Füze Kalkanı Projesi'ni reddetsin
25 Kasm 2010

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan yardımcısı Ahmet Şanverdi, Füze Kalkanı Projesi'nin uzun soluklu ''şer projesi'' olduğunu öne sürerek, TBMM'nin projeyi reddetmesini istedi.

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan yardımcısı Ahmet Şanverdi, yaptığı yazılı açıklamada, projenin kabul edilmesinin akıl ve izan sahibi insanların kabul edebilecekleri bir tavır olmadığını belirtti.

Projenin tüm müttefik ülkeleri kapsaması gerektiğini ve tehdit olarak herhangi bir ülke adı verilmemesi gerektiği tezinin de, ''vaziyete kılıf uydurmak'' olduğunu ileri süren Şanverdi, şunları kaydetti:

''NATO'nun füze kalkanından Türkiye'ye bir hayır gelmeyeceği tarihi tecrübeyle sabittir. İslam ülkelerini hedef alan bu projede, Türkiye'nin yer alması son derece isabetsiz olmuştur. Türkiye'ye yerleştirilecek füze kalkanlarının İran'ı hedef aldığı bilinen bir gerçektir. Türkiye'nin toprakları ve karasuları artık komşu ülkelerin işgalinde bir rampa olarak kullanılabilecektir. Türkiye sınırları içerisinden komşularımıza karşı tehdit algılamasına dahi izin vermemeliyiz.

Kaldı ki bu füze sistemi bir NATO değil, ABD projesidir. ABD bu projeyi tek başına yapmak yerine tıpkı Irak ve Afganistan işgallerinde olduğu gibi NATO'yu ve müttefik ülkeleri işin içerisine çekmek istemektedir.

Bu proje neresinden bakılırsa bakılsın Türkiye'nin onaylayabileceği bir proje değildir ve Türkiye'ye hiçbir faydası yoktur.

Proje uzun soluklu şeytani şer projesidir ve İsrail'i koruma projesidir ki, maalesef Türkiye bu şer projesinin baş mimarlarından biri haline gelmiştir. TBMM, Füze Kalkanı Projesi'ni reddetsin.''
islami gündem

Altı parti bir araya geldi ve füzeyi eleştirdi

Altı siyasi parti, Ulusal Kanal'da 'Füze Kalkanı'nı eleştirdi.

CHP, MHP, DP, DSP, SP ve İP Denizli yöneticileri, NATOo'nun kurmayı planladığı 'Füze Kalkanı'na' projesine tepki göstermek amacıyla Ulusal Kanal'ın düzenlediği bir programda buluştu. Denizli Gazeteciler Cemiyeti'nde çekilen programın moderatörlüğünü ise Ulusal Kanal İl Temsilcisi Hüseyin Mercan yaptı. Programa CHP İl Başkanı Zafer Gönenç, MHP İl Başkanı Zafer Kaplan, DSP Merkez ilçe Başkanı Celil Çobanoğlu, DP İl Başkanı Zafer Bakırsoy, SP İl Başkan Yardımcısı Kamil Kabak ve İP İl Başkanı Mustafa Güleç katıldı.

Emperyalizmin, kendisine tehdit olarak algıladığı en önemli Ortadaoğu ülkesinin İran olduğunu ileri süren CHP İl Başkanı Gönenç, Avrupa'da en küçük ülkelerin bile NATO Füze Kalkanı projesini kabul etmediğini söyledi. Gönenç, "İsrail'in bölgesel çıkarlarının ve bölgedeki emperyalizmin çıkarlarının korunması için mayın eşeklerine ihtiyaç vardır. Güneydoğu'da yaşlı, sakat hayvanları mayınlı araziye sürer kaçakçı. Onların ölerek ilerlediği yoldan, kendisi sağlam olarak geçer. Avrupa'nın küçücük ülkelerinin kabul etmediği Füze Kalkanı projesini benim hükümetim, benim ülkem bir başarı öyküsü olarak sunuyor." dedi. MHP İl Başkanı Kaplan dahükümetin Füze Kalkanı projesini bir başarı olarak gösterdiğini belirterek, "Düşman İran mı, Suriye mi, Ürdün mü, bir görmek gerekiyor. Müslüman ülkelere karşı Türkiye, bekçi görevi üstlenmiştir, yani NATO'nun bekçiliğine soyunmuştur. Füze Kalkanı, Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmayacaktır." şeklinde konuştu. DSP Merkez ilçe Başkanı Çobanoğlu, projenin İran'a karşı konuşlandırılmaya çalışıldığı görüşlerini desteklerken DP İl Başkanı Bakırsoy da Füze Kalkanı'yla Türkiye'nin taraf olacağını savundu. SP İl Başkan Yardımcısı Kemal Kabak ise,"Gâvurun kalkanından bize fayda gelmez. Bunlar siyonist rejimin, büyük İsrail'i kurma planları. Bu füzeler, bizim uçaklarımıza müdahale edecek. Güneydoğu'yu bölme planının son aşaması." dedi. İP İl Başkanı Güleç de Füze Kalkanı'nın Türkiye'de kapanması mümkün olmayan yaralar açağını iddia ederek, buna karşı tepki gösterilmesi çağrısında bulundu. habertaraf

Trabzon'da füze kalkanı eylemi
01 Aralk 2010
Anadolu Haber

Trabzon'daki çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, NATO'nun füze kalkanının Türkiye'de kurulmak istenmesini protesto etti. TRABZON 'daki çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, NATO'nun füze kalkanının Türkiye'de kurulmak istenmesini protesto etti.

Atatürk Alanındaki Meydan Parkı'nda toplanan yaklaşık 30 sendika ve sivil toplum örgütünün temsilcileri adına açıklama yapan gazeteci yazar Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu, NATO'nun bir savunma ittifakı olmadığını iddia ederek, "NATO'nun bugünkü varlık nedeni, yeni bir dünya düzeni oluşturulmasına direnen güçlerin şiddet ya da baskı yoluyla sindirilmesini sağlamaktır" dedi.

Lizbon'da yapılan son NATO zirvesinin en önemli gündem maddesinin füze kalkanı sisteminin ana unsurlarının Türkiye'ye yerleştirilmesi konusu olduğunu ifade eden Mollamehmetoğlu, "Ne yazık ki AK Parti hükümeti ABD, AB ve NATO kaynaklı bu baskılara boyun eğerek, ayrıntıları henüz belli olmamakla birlikte sistemin Türkiye'ye yerleştirilmesini kabul etmiştir. Hükümet bir yandan komşularla sıfır sorun politikası güttüğünü, bölgesel işbirliğini artırmayı amaçladığını söylemekte, öte yandan komşularımızı tehdit eden savaş araçlarını topraklarımıza konuşlandıracak adımları atmaktan geri durmamaktadır" dedi. Mollamehmetoğlu, sistemin önemli bir parçası olan bir kısım radar ya da dinleme istasyonlarının Trabzon ve Doğu Karadeniz'e kurulacağının söylendiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Karadeniz havzası giderek stratejik mücadelenin bir arenasına dönüşmektedir. 2008 yazındaki sıcak olaylar, Karadeniz'in ve boğazların statüsü konusundaki zorlama ve tartışmalar, bunun en önemli kanıtlarıdır. Karadeniz'e savaş gemilerini ve askeri üslerini sokamayan ABD ve NATO şimdi füze kalkanı sistemi ve radar istasyonları gerekçesiyle bu amacına ulaşmayı hedeflemektedir. Karadeniz'de seyir halinde olacak gemilere yerleştirilmesi tasarlanan füzeler, bölgede gerginliğin artmasına, Türkiye'nin egemenliğinin en önemli hukuksal belgelerinden biri olan Montrö Boğazlar Sözleşmesinin tartışmaya açılmasına yol açabilecektir."

Türkiye'nin, Karadeniz'in ve Trabzon'un, ABD ya da NATO'nun saldırı üssüne, ileri karakoluna, çatışma bölgesine dönüştürülemeyeceğini vurgulayan Mollamehmetoğlu, "Eğer bir korunma, savunma kalkan gerekiyorsa bu ABD ve NATO'dan korunma kalkanı olmalıdır. Hükümeti, henüz ayrıntıları belirlenmeyen bu vahim adımdan derhal geri dönmeye çağırıyoruz. Bu utanç verici girişimlere, her koşulda karşı duracağımızı ilan ediyoruz" diye konuştu.

Hükümet ve ABD aleyhine çeşitli sloganlar atan grup, açıklamanın ardından dağıldı.

FÜZE KALKANINA HAYIR
Aralık 26, 2010

Füze kalkanı projesine onay veren AKP hükümetine Bağımsız Türkiye Partili gençlerden çok sert tepki geldi. BTP’li gençler, projeye onay veren hükümeti Üsküdar Meydanı’nda protesto etti
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) İstanbul Gençlik Kolları, NATO Füze Kalkanı Projesi’ni ve bu projeye onay veren AKP hükümetini protesto etmek amacıyla Üsküdar’da eylem düzenledi. Üsküdar iskele meydanında toplanan BTP’li gençler, ABD – İsrail ikilisinin Ortadoğu’daki katliamlarına dikkat çekti. Hükümetin füze kalkanı projesine onay vermekle Ortadoğu’da İsrail’in muhafızlığına soyunduğuna dikkat çeken BTP’li gençler, “Hedef, İslam dünyasının iki lider ülkesi; Türkiye ile İran’ı birbirine düşürmektir” dedi. Eylem boyunca, “Katil NATO ülkemizden defol”, “Kardeş katili olmayacağız”, “Gaflet, dalalet, yapılanlar ihanet” sloganları yankılandı.

BTP İstanbul Gençlik Kolları adına basın açıklaması yapan Fatih Akburak, şunları kaydetti:

Batı yeni avlar peşinde

Lizbon’da çuvallar hazırlanmış, Büyük Ortadoğu Projesinin sahipleri yeni avlar peşinde.

NATO ise almış emrini ABD’den ve namlusunu doğrultmuş İslam diyarına.
Yeter ki hedefi tuttursun. Kaç kişi heder olur, önemli mi onlar için? Kaç mazluma vatansızlık kader olur, mesele mi bunlara? Kardeş kavgası çıkarılsın yeter ki. Müslümanın kanı akmış, gözyaşı sel olmuş, haneler viran olmuş, mabedler tarumar olmuş, umurunda mı haçlının…

Senden toprağına füze koymanı istiyorlar, ne diyeceksin? Evinin bahçesine füze koydurur musun?

Ya mabedinin önüne, okuluna, bağına, bahçene. Bu füzeler kimi yakar, kimi yıkar? Daha dün BM’leri Irak için kullanan ABD, bugün de NATO’yu devreye koyuyor. Hatırlar mısın, yanlışlıkla ama tam isabet vurulan Müslüman kardeşlerini? Ya senin Mehmetçiğinin başına çuval geçirip, yine senin gemilerine, denizaltılarına yanlışlıkla ama tam isabet vuran Haçlı sana bir şeyler hatırlatmıyor mu? Füze kalkanı projesi ABD’nin kucağımıza, ocağımıza incir ağacı dikmesidir.

Bu toprakları altını üstüne getirmektir. Kıbrıs’ta bize oynanan oyunları, katliamları, buna sessiz kalıp bize ambargo koyanları ne çabukta unuttun.

NATO füze kalkanının asıl amacı; Türkiye üzerinden İran’ı vurup İslam dünyasının iki lider ülkesi olan İran ve Türkiye’yi birbirine düşürmektir. Peki bu oyunda kazanan ve kaybeden kim olur hiç düşündünüz mü? İran ile Türkiye – iki koç misali birbiri ile mücadele edecek– kazanan bölgede konuşlanan ABD olacaktır.

Kabul etsek de etmesek de Füze Kalkanı Projesi’nde medyanın ve Hükümetin gizlediği şey şudur; Füze kalkanı Projesi ile Türkiye’ye verilen rol, ABD ve İsrail’in kanlı ellerini kamufle etmektir. Biz Bağımsız Türkiyeli gençler, Haçlılarla kolkola girmek anlamını taşıyan bu projeye HAYIR diyoruz. Batının keyfi için bu ülke insanları heder edilemez. İşgal edilmek istenen Anadolu’dur.

Bölgemizin geleceğini ipotek altına almaya çalışanlara izin vermeyelim. Üsküdar Meydanı şahidimiz olsun.”
http://www.haberortadogu.com

TÜRKİYE FÜZE KALKANI DAYATMASINA ONAY VERMEMELİDİR!
15 Temmuz 2011



Özgür-Der: "Küresel katil ABD'nin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Türkiye ziyareti yeni bir ihanet anlaşmasına, emperyal amaçlar taşıyan bir işbirliğine, kirli ve karanlık pazarlıklara konu olmamalı!"

15-16 Temmuz tarihlerinde Türkiye’ye gelecek olan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ziyareti hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der Gelen Başkanı Rıdvan Kaya, Cilinton’un NATO Füze Kalkanı için Türkiye’yi ikna etmeye çalışacağına dikkat çekerek hükümeti uyardı. Füze Kalkanının Ortadoğu ülkeleri ve Müslüman halkları hedef aldığının altını çizen Kaya, Türkiye hükümetinin emperyalist saldırganlık projesine hiçbir biçimde onay vermemesini ve işbirlikçilik geleneğine göre değil, Türkiye ve Ortadoğu halklarının taleplerine göre davranmasını istedi.

İşte Özgür-Der Genel Merkezi’nden yapılan açıklama:
TÜRKİYE FÜZE KALKANI DAYATMASINA ONAY VERMEMELİDİR!
14 Temmuz 2011

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 15-16 Temmuz tarihlerinde Türkiye’ye geliyor. Resmi açıklamaya bakılırsa, Clinton’un Libya Temas Grubu toplantısına katılmak amacıyla Türkiye’ye geleceği söyleniyor. Bununla birlikte bu ziyaretin aynı zamanda NATO’nun Füze Kalkanı projesinin yeniden gündemleşmesine zemin kılınacağına dair kuşkular da kamuoyunda tedirginlik uyandırmakta. Geçtiğimiz yıl Portekiz’de yapılan NATO Zirvesinde mutabakata varılamayan bu projenin uzun bir aradan sonra yeniden telaffuz edilmeye başlanmasının hayra alamet bir durum olmadığı açıktır.

Anlaşılan o ki, hedefi açıkça Ortadoğu ülkeleri ve Müslüman halklar olan bu projeye ev sahipliği yapmayı kabul etmeyen Türkiye’yi ikna çabaları devam etmekte. Halen Irak ve Afganistan’ı işgal altında tutan, Pakistan’da ve Libya’da her gün sayısı belirsiz sivil insanları katleden Batılı güçler olası yeni saldırılarına yönelik olarak Türkiye’yi rampa olarak kullanma kararlılığından vazgeçmiş değiller. Füze Kalkanı projesine ev sahipliği yapmayı kabul etmesi, topraklarını ve hava sahasını emperyalistlerin kardeş halklara karşı saldırılarına açması için çeşitli vaatlerle ve korku senaryolarıyla Türkiye ikna edilmeye çalışılmakta.

Sorun Füze Kalkanı projesine kimin komuta edeceği sorunu değildir. ABD ve emperyalist ortaklarının sözlerinin, vaatlerinin de hiçbir geçerliliği yoktur. Türkiye hükümeti kararlı olmalı ve emperyalist saldırganlık projesine hiçbir biçimde onay vermemelidir. Müslüman halklara yönelik işgal, saldırı ya da tehdit içeren hiçbir projeye doğrudan ya da dolaylı biçimde katılmamalı, katkı sunmamalıdır.

Türkiye 80 yıllık işbirlikçilik geleneğinin ürettiği bağımlılık ve alışkanlıklara sahip bir ülke. Bu hattın bugüne kadar sadece zillet ve ihanet ürettiği biliniyor. Son dönemlerde AK Parti hükümetinin dış politikada görece bağımsız bir tutum takınmasının ve çeşitli dayatmalara direnmesinin sadece ülke içinde değil, tüm dünyanın mazlum hakları nezdinde itibar vesilesi olduğu da biliniyor. Hükümet bu doğrultuda hareket etmeli, işbirlikçilik geleneğine göre değil, Türkiye ve Ortadoğu halklarının taleplerine göre davranmalıdır. Küresel katil ABD’nin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Türkiye ziyareti yeni bir ihanet anlaşmasına, emperyal amaçlar taşıyan bir işbirliğine, kirli ve karanlık pazarlıklara konu olacağına dair söylemler, iddialar konusunda Hükümet ve Dışişleri Bakanlığı acilen bir açıklama yaparak kamuoyunda beliren kuşkuları dağıtmalıdır.

ÖZGÜR-DER


_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Nis 09, 2013 9:41 pm tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Ksm 28, 2010 11:18 pm    Mesaj konusu: DÜĞMEYE KİM BASACAK TARTIŞMASI NEDEN GÜLÜNÇ? Alıntıyla Cevap Gönder

DÜĞMEYE KİM BASACAK TARTIŞMASI NEDEN GÜLÜNÇ?
Prof. Dr. Oğuz Oyan

25.11.2010 :
Hükümetin dış politikasını nereden izlersiniz? Medyadan. Ne yazık ki bu durum kendilerine hiçbir ciddi bilgi aktarılmayan meclisteki muhalefet grupları açısından olduğu gibi iktidar grubu açısından da geçerli. Hatta bakanlar kurulu üyelerinin büyük bölümünün dahi gelişmelerden habersiz olduğu biliniyor.

Bu hazin manzaranın birinci sonucu, ayakları ülke, bölge ve dünya gerçeklerine tam basmayan hayalci, zaman zaman maceracı ve sorumsuz bir dış politika valsi oluyor. Bu valse, ne yazık ki, partili kimliğinin üzerine çıkarak bir âkil devlet adamı konumunda olması gereken Cumhurbaşkanı da katılıyor. Türkiye dış politikasının bir eksen kayması içinde olmadığını, asıl eski politikaların ekseninin yanlış olduğunu söyleyebiliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, o zaman eski eksenin en önemli unsuru olan ve Türk dış politikasını ve ulusal savunma anlayışını 60 yıla yakındır belirleyen NATO ekseninde kalmaya neden devam ediyorsunuz diye sorulmaz mı size? Bu soruya Dışişleri Bakanı şöyle yanıt veriyor: “NATO’nun tekrar cephe veya kanat ülkesi olmak istemiyoruz… Çevremizdeki hiçbir komşumuzdan tehdit algılaması içinde değiliz. NATO’ya dönük de bir tehdit algılaması olduğu veya bir komşumuzun tehdit oluşturduğu kanısı içinde değiliz”. Peki sayın bakan, madem ki ne bize ne NATO’ya bir tehdit yok, bu füze savunma sistemi de neyin nesi oluyor? Ve niçin Türkiye toprakları üzerine kurularak Türkiye’yi bir cephe ülkesi haline getiriyor? Ülke adını koymamakla hangi ülkenin kastedildiği gerçeği değişiyor mu? NATO herhalde bu sistemi İsrail’e veya Suudi Arabistan’a karşı tasarlamıyor. Kaldı ki 2010 Eylül ve Ekim aylarında NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in beyanları açıkça İran adını zikrediyor. Sonrasında Türkiye’yi idare etme tavrı geliştiriliyor.

Peki, iktidar kimi kandırabiliyor? Herhalde İran’ı değil. NATO’yu hiç değil. O halde sadece ve sadece kendi halkını (ve hatta bazen kendini) kandırmaktan başka bir şey yapmıyor. Bu da AKP dış politikasının ikinci olumsuz yüzünü oluşturuyor. Çünkü iktidarın dış politika atakları, büyük ölçüde iç politikaya dönük; medyayı da kullanarak müthiş bir kamuoyu oluşturma kampanyası olarak düzenleniyor. Toplumun tepkileri yumuşatılmaya veya desteği kazanılmaya çalışılıyor. Bunun iktidar partisine kısa dönemde bir faydası olabilir, peki ya ülkeye? Faydadan çok zarar getiriyor. Güvenilirlik, inanılırlık zaafları oluşuyor ve giderek iktidarınızı ciddiye almada tereddütler ortaya çıkıyor.

İç politikaya malzeme yapmak üzere geliştirilen dış politika hamlelerinin en çok da seçime çeyrek kala ortaya çıkması bir başka siyasi oportünizmi gösteriyor. Ciddi devletlere yakışmayacak bu tehlikeli tiyatrolar son iki yılda giderek sıklaştı. Mart 2009 seçimlerine 3 aydan az zaman kala sahneye konulan Davos tiyatrosu ilk işaret fişeğiydi; Referanduma 4 ay kala izin verilen ve 8 vatandaşımız ile bir soydaşımızın ölümüne neden olan Mavi Marmara olayı bir başka sorumsuzluk örneğiydi. Kuşkusuz İsrail özür dilemeli ve tazminat ödemeli; peki ama 9 aileden özür dilemesi gereken sorumlularımız da yok mu? Bir iktidarın birinci ödevi kendi vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak değil mi? Peki ya şimdi genel seçimlere 6 ay kala oluşturulan füze kalkanı ve NATO şovu? Komşularla sıfır sorun diye yola çıkıp İsrail ve Azerbaycan ile çok sorunlu yeni bir dönem açmak nasıl bir yeni konsept oluyor? Üstelik de ne Filistin sorununda ne de Ermenistan sorununda herhangi bir kazanç elde etmeden? Dış politikada ilişkiler ilmik ilmik örülür; köklü devletlerin iktidarları aşan bir dış politika devamlılığı vardır. Şimdi AKP, devr-i iktidarında, “sil baştan” yapmayı, makbul bir yöntem olarak sunmaya çalışıyor. Kusura bakılmasın ama Türkiye çapındaki bir ülkenin dış politikası böyle yönetilemez.

FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ

Gelelim füze savunma sistemine. İçeriğinin ne olduğu hala tam bilinmiyor. Türkiye’de sadece radarlar olacak deniyor. Acaba? İran’ın kısa-orta menzilli füzelerinin hedefinde Türkiye olabilecek. Peki, bunlara karşı füze savar füze yerleştirmek zorunda değil misiniz?

Öte yandan, uzun menzilli anti-balistik füze savunma sisteminin de Türkiye’ye yerleştirilmesi teknik bir zorunluluk olabilir. Çünkü balistik füzelere karşı en etkili müdahale ilk ateşlendikleri anda yapılabilir; o da coğrafi yakınlık gerektirir; yani füze rampaları Türkiye’nin doğusunu işaret ediyor. Bu bizi cephe ülkesi yapmayacak mı?

Ateşleme düğmesinin kimde olacağı tartışması ise tam anlamıyla gülünç. Saniyenin kesirleri içinde verilecek bir ateşleme kararını, bırakalım bir heyete emanet etmeyi, NATO komutanı Amerikalı generale bile bırakabilir misiniz? Eğer 24 saat uyumayan bir biyonik adamınız yoksa, bu ateşleme ancak otomatiğe bağlanmış bir bilgisayar ve onunla bağlantılı uydu sistemiyle yapılabilir.

KOF ŞİŞİNMELER

Türkiye’yi yönetenler içi boş cakalarla kamuoyunu oyalar ve bunu seçime dönük bir avantaja çevirmeye çalışırken, NATO zirvesinde gerçekten dönüm noktası olan yeni stratejik konsepti kamuoyunun tartışmasını engellemiş oldular. Zirvenin asıl olayı, daha kısa süre önce Polonya ve Çek Cumhuriyetine konulacak füze savar sistemleri kendisini tehdit edeceği için NATO’ya geri vites yaptıran Rusya’nın yeni NATO stratejisi içine önemli bir aktör olarak dahil edilmesi oldu. Böylece, İran’a karşı Türkiye cephe ülkesi olurken, Pakistan, Afganistan, K. Kore ve özellikle de Çin’e karşı yeni cephe ülkesi olma yoluna Rusya girmiş oldu.

Böylece, NATO hem Atlantik hem Pasifik yani yeni dünya askeri örgütü payesini alırken, hegemonyası zayıflayan ABD’nin yeni savunma stratejisinin örgütü durumuna dönüştürülüyor. Dünyada hegemonya kaymaları yaşanır ve yeni hegemonya odağı olarak yükselen Çin’e karşı yeni ittifaklar filizlenirken Türkiye’nin ucuz ve içeriksiz beyanlarla zaman yitirmesini anlamlandırmak mümkün değil. Bu arada NATO Çin’i karşı eksenine alan bir örgütlenmeye yönelirken, Çin ile askeri tatbikat yapan NATO ülkesi Türkiye’nin nereye oturtulacağı, böylesine bir kafa ve eylem karışıklığının karşılığının ne olacağı da muallâkta.

Ege’de karasularını “kısmen” 12 mile çıkarma görüşmelerini gizli kapılar ardında yapan iktidar, ne Ege’de ne NATO’da neyle uğraştığının pek farkında değilmiş gibi bir görünüyor. Sözde bir “bağımsız politika” ve “bölgesel güç” oluşturma gibi kof şişinmelere yaslanan bir iktidarın yeni şaşkınlıklara savrulmasını beklemek gerekir.


Odatv.com

Füzeyle kalkan zararla oturur



Yılmaz ÖZDİL

23 Kasım 2010


Bize kalkan döşeyeceklerdi.

Yumruğumuzu masaya vurduk...

Bize kalkan döşüyorlar.

*

“İstediğimizi aldık” dedikleri, bu!

*

İzmir’den bas marşa, Bornova’dan Ankara asfaltına vur, Kemalpaşa’ya varmadan, sağda tabela göreceksin, Kavaklıdere Köyü, dal ordan, köyün içinden geç, devam et, ormana girer girmez, “dur hemşerim” diyecekler sana, bariyer var, askeri bölge, forbidden zone, girilmez, her yer kamera... Yemyeşildir aslında, şırıl şırıl dereler filan, pek beğendin diyelim, fotoğraf çekmeye kalk, drannn diye vururlar! NATO’nun “Savaş Karargâhı”dır orası çünkü.

*

Şubat 1952’de NATO’ya girdik, sadece 7 ay sonra, NATO buraya girdi.

*

Orman içinde vadi, çitlerle çevrili, tel boyu bizim askerler nöbet bekliyor, uçaktan baktığında bile üç-beş bina görürsün, hepsi o... E karargâh nerede? Dağın altında... Dağın altını oydular, içi şehir gibi, nükleer saldırıya dayanıklı, birkaç yıl yetecek kadar yiyecek stoku var, spor salonları, atış poligonları var; dağın içinde otomobille dolaşabiliyorsun, galerileri o kadar geniş, asansörler ve kapılar sensörlü, kimlik kartın yoksa geçebilmen imkânsız, gazeteci olarak izin aldığında bile bazı bölmelere girebiliyorsun, fotoğraf-video yasak, anca anlatılanı dinlersin, komuta merkezi ekran denizi, uzay filmlerindeki gibi, gökyüzünü tarayan radarları boşver, İzmir limanının derinliklerini, akıntılarını gösteren zemin haritası bile var.

*

Ve, füze deposu.

*

1962’de, Küba krizi çıktığında, Amerikalılar nükleer başlıklı Jüpiter füzelerini yerleştirmişti buraya... Fotoğrafları var. O dönemde burada görev yapan Amerikalı subaylar hatıra pozu vermiş, kişisel internet sayfalarına koydular, oradan haberimiz oldu... Türk halkının ruhu bile duymamıştı ama, İzmir’e yerleştirilen nükleer füzelerin üzerinde Türk bayrağı var!

*

Peki sonra? “Kriz bitti, merak etmeyin, hepsini söküp götürdük” dediler...

Yersen artık.

*

Büyük ihtimalle, bana göre yüzde yüz, kalkan denilen dalga motorun merkezi burası olacak.

*

“Ne malum?” derseniz... İzmir’deki Amerikan konsolosluğu kapatıldı, İzmir’deki Amerikan üssü kapatıldı ama, iki senedir, ha bire Amerikalı subay taşınıyor İzmir’e... İzmir’de görev yapan Amerikalılar, er olurdu, astsubay olurdu, askeri polis olurdu, bunların hepsi subay...

*

Sizce niye?

*

İş öyle hale geldi ki, Şirinyer’deki NATO lojmanlarına sığmıyorlar artık... 2 bin 200 dolar kira yardımı alıyorlar. Bornova ve Urla’da, kapalı garajlı, site villaları kiralıyorlar... Seferihisar’da üs kurulacağı yolunda şehir efsanesi var. Ancak, böyle bir emare yok. Henüz kazma bile vurulmadı oralara... Kavaklıdere Köyü’nün trafiği ise, vızır vızır.

*

Demem o ki, istediğimizi aldık filan, hikâyedir... Goygoycu manşetlerle uyutuluyor Türk halkı, fikrini soran eden yok... Bugünün işi değil çünkü bu, neredeyse iki senedir yürüyor proje.

*

Bir de matrak boyutu var tabii... ABD Ankara Büyükelçiliği nerede?

Kavaklıdere’de!

*

Alışkanlık olsa gerek... Devamlı Kavaklıdere’den döşüyor mübarek.

Hürriyet

Malatya'da Füze Kalkanı Protestosu
02 Ekim 2011

AKP hükümeti tarafından Malatya'da konuşlanması kararlaştırılan Füze Kalkanı Radarı bazı CHP ve BDP milletvekillerinin de katılımıyla ile sivil kuruluşlarca protesto edildi.

Malatya Kürecik'teki Karahan Tepesi, soğuk savaş döneminde de yine NATO tarafından Sovyetler Birliği'ne karşı radar üssü olarak kullanılıyordu.

Eylem Sistemin konuşlandırılacağı alanda ve yol güzergahında yapıldıı
.
haber1001

Ahmedinecad: “Füze savunma kalkanı Siyonist rejimi korumayı amaçlıyor"
05/10/2011
İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad, Türkiye'ye kurulacak NATO füze savunma sistemini eleştirdi, 'Bu kalkan Siyonist rejimi korumayı amaçlıyor' dedi

İran Devlet Televizyonu Press TV’nin haberine göre, dün akşam televizyondan halka seslenen Ahmedinecad, Ankara'ya eleştirilerde bulundu. İran lideri, Türkiye’ye kurulacak füze savunma sistemini kastederek, “Füze savunma kalkanı Siyonist rejimi korumayı amaçlıyor. Günün birinde bize karşı harekete geçtikleri zaman füzelerimizin işgal altındaki toprakları vurmasını istemiyorlar. Füzeleri işte bu yüzden oraya yerleştiriyorlar” diye konuştu.
haber1001

Malatya'da NATO Radar Üssü Protestosu

MAZLUMDER Füze Kalkanı İçin Radar Üssünün Türkiye'ye konuşlandırılmasını Malatya'da protesto etti.
24 Ekim 2011
Anadolu Haber
NATO Savunma radarlarının Türkiye'de Malatya şehrinin Kürecik beldesinde kurulacak olması Mazlumder tarafından Malatya Yeni Camii önünde protesto edildi. Türkiye'nin farklı illerinden katılımın olduğu eylemde MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasının tam metni: “Füze Kalkanı için Radar Üssü” Kurmak, Malatya’yı ABD Kaynaklı Emperyalist Savaşların Sürekli İstihbarat Üssü Haline Getirmektir! Ortadoğu diye adlandırılan coğrafyada son 100 yıl içerisinde büyük değişiklikler yaşandı. Sıcak savaş dönemlerinin onlarca yıl önce şekillendirdiği haritalar şimdi yine, yeniden şekillendiriliyor. Bölgeyi yöneten ve sırtını egemen güçlere yaslayarak halkına ve coğrafyasına zulmeden yönetimler ya halklar tarafından tasfiye edildi / Ortadoğu diye adlandırılan coğrafyada son 100 yıl içerisinde büyük değişiklikler yaşandı. Sıcak savaş dönemlerinin onlarca yıl önce şekillendirdiğii Komşularıyla sıfır sorun ilkesini benimsediğini söyleyen hükumeti, bölge halkları arasında kardeşlik ve komşuluk hukukuna zarar verecek adımlardan vazgeçmeye, sanal ve ısmarlama tehdit algılarıyla hedef saptırmaya yönelik girişimlerden uzak durmaya çağırıyoruz. NATO’nun Malatya’da kuracağı “Füze Kalkanı için Radar Üssü’ne “HAYIR” demek, her hangi bir ulus devleti korumak veya karşı çıkmak demek olmayıp, kurulmak istenen uluslar üstü egemenlik sistemine “HAYIR” demektir. Ahmet Faruk ÜNSAL
MAZLUMDER Genel Başkanı
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com