EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Altın Portakal'da "Kusturica" Krizi

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş Ekm 07, 2010 1:30 am    Mesaj konusu: Altın Portakal'da "Kusturica" Krizi Alıntıyla Cevap Gönder

YouTube Ve Kusturica!
Haşmet Babaoğlu
14.10.2010

YouTube yasal olarak herkese açık olsaydı...
Kusturica tartışmalarını unutkanlığın kör karanlığında yapmazdık.
Belki o zaman Kusturica'nın "eski Yugoslavya nostaljisi yaşayan bir adam" olduğunu hâlâ yazıp çizenler bu saf yorumlarından pişman olurlardı.
Belki o zaman Kusturica'nın giderayak yalan söylediğini de kamuoyu gayet net biçimde anlardı. Belki Milliyet gazetesi o ürperten "Kusturica bombaladı" manşetini atmazdı.
Şunu herkes bilmeli: Kusturica buraya gelince başka türlü konuşuyor!
Oysa YouTube'daki söyleşi videolarında Bosna'daki katliamları nasıl küçümseyici bir tavırla reddettiğini, tecavüzleri nasıl hafife aldığını açık açık görebiliyorsunuz.
Meraklısı Sırp kasabı Karadziç için 2005'te yaptığı "onu sevmeyen bahar yüzü görmesin" şarkısını da YouTube'dan dinleyebilir.
Son sözüm de yetkililere! Uzatmayın, bir yolunu bulun ve açın şu YouTube'u artık!

SABAH


Kusturica'yı çıldırtacak film
9 Kasım 2010
Bosna'da yaşanan insanlık dışı olayları savunan yönetmen Emir Kusturica'ya cevap anladığı dilden -sinemadan- geldi.


Bosna'da istenmeyen bir kuşağın filmi...

Bosna Savaşı'ndaki tecavüzler sonucu dünyaya gelen çocukların dramı ilk kez bir Türk yönetmenin filmine konu oluyor. Cem Akyoldaş'ın yönettiği 'Bekle Beni', Sırp tecavüzü sonrası doğan bir çocuğun, annesini ve öldürmek için babasını aramasını anlatacak.

18 yıl önceydi... Avrupa'nın göbeğinde 30 bin kadın Sırplar tarafından sistematik bir şekilde tecavüze uğramış, binlercesi hamile kalmıştı. Bu utancı intiharla atmaya çalışanların haberleri dalga dalga yayılırken, doğum yapanların çaresizliği yürekleri burkuyordu. İstemiyorlardı kendilerinden doğan çocukları. Ve tabii yetimhaneler 'istenmeyen' bebeklerle doldu taştı Bosna'da. Anneler, Sırp askerinin vahşiliğini, kocalarının toplu katliamlarla yok oluşunu gördüler masum bebeklerin yüzlerinde. Süt bile gelmedi göğüslerinden. Derin bir sessizliğe gömülmüştü insanlık. Sonra ne mi oldu? O günün çocukları bugünün gençleri oldu. Yetkililerin ne yapacaklarını kara kara düşündüğü gençler... Yönetmen Cem Akyoldaş, 'Bekle Beni' adlı sinema filminde işte bu çocukların dramını anlatıyor.

Oscarlı Angelina Jolie'nin 'aşk' peneceresinden baktığı, Emir Kusturica'nın 'abartılıyor' sözüyle Altın Portakal günlerinde yeniden tartışılan 1992-1995'teki Bosna katliamı, ilk kez bir Türk yönetmen tarafından perdeye aktarılacak. Senaryosunu Funda Çetin ile Mehmet Akif Turgut'un yazdığı filmde Batuhan Karacakaya (Salih), Berna Laçin (Marija), Orhan Bıyıklı (Teğmen Miloş), Yetkin Dikinciler (Mirsad), Ahu Türkpençe (Nermen) ve Tardu Flordun (Borislav) gibi oyuncular rol alacak. Kasım sonunda 'motor' denecek filmin çekimlerinin 45 gün sürmesi planlanıyor.

Cem Akyoldaş'ı bu filmi çekmeye iten arkadaşları olmuş. Savaş yıllarında Bosna'da bulunan biri doktor diğeri avukat iki arkadaşı tarafından ikna edilen yönetmenin anlatılanlardan etkilendiği yüzüne ve konuşmalarına yansıyor. "Toplumsal film yapmak isteyen bir yönetmenin bu duruma kayıtsız kalması düşünülemezdi. Kaldı ki Türkiye'de yaklaşık 1 milyon Boşnak yaşıyor. Komşularım ve arkadaşlarım arasında çok sayıda Bosnalı var. Savaş sırasında yaşananlarla ilgili onların acılarına tanıklık ettim."

'Bekle Beni', savaştan çok, bir çocuğun annesini bulma, tecavüz sonucu doğduğunu öğrenince de öldürmek amacıyla biyolojik babasını bulma serüveni aslında. Uluslararası Af Örgütü'nün verilerine göre 20 bin kadın tecavüze uğradı Bosna'da. Kayıtlara geçmeyenler hariç. Bu kadınların çoğunluğuna gizli kamplarda tecavüz edildi, kürtaj olmaları engellendi. Hamilelikleri 6-7 aylık hale gelince trenlere doldurularak karşı tarafa yollandı. 5 bin kadar tecavüz bebeği doğdu. Bu bebeklerden bunalıma girmiş annelerince öldürülenler oldu. Az bir kısmını anneleri kabul etti. Kabullenilmeyen yaklaşık bin kadar çocuk bugün Bosna-Hersek'teki yetimhanelerde. Çocuklar annelerinin ve babalarının savaşta ölen Bosnalılar olduklarını sanıyorlar. Uzmanlar ikiye bölünmüş durumda. Kimi, bu çocuklara durumun psikolog eşliğinde söylenmesinden yana, kimi ise hiçbir zaman söylenmemesi gerektiğini düşünüyor. 2011 yılında bu çocukların en büyüğü 18 yaşını dolduracak ve yetimhaneden normal hayata geçiş yapacak. Sorun, şimdiye kadar kapalı duvarlar arkasında yaşanıyordu, ama çocuklar yetimhanelerden çıkınca gizlenmesi mümkün olmayacak.

Bekle Beni'de dünyanın dikkatini genelde savaşa, özelde ise savaş tecavüzlerinin sebep olduğu dramlara çekmek isteyen Cem Akyoldaş'ın izleyicilerden tek isteği var: "Bu sınavda herkes sınıfta kaldı. Gelecek nesillere bunu anlatmamız kolay değil. Anlatabilmek için de başımızı kumdan çıkarmanın zamanı geldi. Bir de filmi izleyen herkes, öykünün kendi ülkesinde yaşandığını sansın. Bütün amacım bu." Kültür Bakanlığı tarafından da desteklenen filme Başbakanlık Tanıtma Fonu, Zaman Gazetesi, Boydak, Bank Asya ve Republic of Bosna IHercegovina destek veriyor. Çekimler Bosna'da; Sarajevo, Zenica ve Tuzla, Türkiye'de ise Sakarya'da yapılacak.

Kusturica'ya Çok Sert Cevap

Semih Kaplanoğlu Emir Kusturica ile ilgili tartışmalara cevap verdi. Kaplanoğlu, ''Savaş suçlarına tavır almalıyız. Bu insan olmakla alakalı. Kusturica hala Miloşeviç'i savunuyor'' diye konuştu.
Aktifhaber.com

Emir Kusturica'nın Antalya Film Festivali'ne katılmasından dolayı festivali protesto eden Semih Kaplanoğlu NTV'de Banu Güven'in programına katıldı ve Kusturica ile ilgili tartışmalara cevap verdi.

Kaplanoğlu şunları öyledi: San Sebastian Festivali'nde Denis Tanovic bana ''Kusturica Antalya'da jüri üyesiymiş' dedi ben de ''Ne var ki?'' dedim. Bunun üzerine bana birçok görüntü izletti. Görüntülerde savaşta Boşnak kadınlara yapılan tecavüzlerle ilgili bir soru sorulduğunda ''Ne var, kürtaj olurlar biter'' cevabını veriyor.

Beni, burada en çok dehşete düşüren şu oldu: Savaş suçlarıyla ilgi birçok müze gördüm ama Bosna'da gördüğüm şey canlıydı. Şiddete canlı tanık oldum. 6-7 yıldır Bosna'ya gidip geliyorum. Bu konuda fikrim var. Kurbanları bizzat dinledim. Mesela savaşta 5-6 yaşında olan bir kız çocuğu bugün 23-24 yaşında bana uğradığı tecavüzü anlatıyor. Bunun savunulacak hiçbir tarafı yok. Buna reaksiyon göstermek zorundayız.

Kaplanoğlu Kusturica'nın söyledikleri üzerine şunları söyledi: ''Bir kişi haksız yere öldürülürse dünyada buna ses vermemiz lazım. Herşeye her savaş suçuna eşit yargıda durmak zorundayız. Bu insan olmakla alakalı. Alınması gereken bir tavır var. İnsanlar hata yapabilir. ''O dönemde milliyetçiydim'' gibi şeyler diiyebilirler ama aradan bunca zaman geçmiş, bütün suçlular yargılanmış, tanıklar ortada. Hala mezarlar kazılıyor, hala bulunamayan insanlar var. Ama hala Miloşeviç’i savunuyor, ben bunu anlayamadım.

Her türlü özrü, her zaman bulabilirsiniz. '1915 olayları' için özür, Darfur için özür her zaman bulabilirsiniz, her şey için bir özür bulabilirsiniz. Yahudi soykırımı için bile... Ama bu özürler hiçbir masum sivilin ve kadınların öldürülmesine, işkence görmesine tecavüz edilmesini affettirmez. Bu gerçek ortada duruyor.''

Kaplanoğlu, ''Kusturica ile karşı karşıya oturup bu meseleleri bir konuşmak istemez miydiniz?'' sorusuna şu cevabı verdi:

'FİLMLER HER YERDE GÖSTERİLSİN'

''Hayır istemezdim. Bu tartışılacak, konuşulacak bir şey değil. Buradaki tek sorun buradaki davet ortaya çıktığında ve ben bunu okuduğumda, izlediğimde festival yönetimine dedim ki; ben bunu bilmiyordum, Türkiye'deki birçok insanın da bildiğini düşünmüyorum. Nedense bilgi gelmemiş buraya. Ben de bu tanıklığı onlarla paylaştım. O sırada benim katılıp katılmayacağım bile belli değildi. Bir mektup yazdım ve böyle şeyler var isterseniz siz de bakın ve bu siyasi şeylere de sebep olabilir, isterseniz bir bakın dedim. Onlar da ilgileneceğiz dediler ama bir şey çıkmadı. Turnedeydim, geri döndüğümde Adana Festivali'nin sonucu ortaya çıktı ve bekledim ki bir şey çıksın sonuca varsınlar, Kusturica konusunda. Ekip olarak konuştuk ve bu durumda filmin gösterimine karşı çıkmayalım diye karar verdik. Kusturica’nın filminin gösterilmesine de karşı değilim, filmler her yerde gösterilsin. Filmler belki bir şey söyler, o yüzden filmler kalsın ama biz gitmeyelim oraya dedik.'' aktifhaber

Boşnak düşmanı Antalya'da
Sinan BURHAN

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın yanlışlıkları bir türlü bitmek bilmiyor. Daha önce Bira Festivali yaparak gençleri alkol komasına sokmuştu. Öyle ki neredeyse birkaç genç ölecekti. Alkol komasına girdi. Başkan pişkin pişkin "Ne yapalım herkes ölçülü içsin" dedi. Siz sınırsız alkolü gençlerin önüne getirirseniz onlarda bunu içerler. Bir belediye başkanın görevi gençleri, kadınları, çocukları korumaktır. O kişi şehrin eminidir. Mustafa Akaydın'ın vukuatları bir değil beş değil. Akdeniz Üniversitesi Rektörü ve Üniversiteler Arası Kurul Başkanı iken başörtüsü yasağının yılmaz savunuculuğunu yapmıştı. Başörtüsüne düşman bir anlayışı vardır. Bu başkan şimdi de Boşnak katliamını ve Boşnak kadınlara tecavüzü savunan bir yönetmeni Türkiye'ye getiriyor. Peki nedir olayın aslı. Milliyet Gazetesi şu şekilde açıklamış;

Yönetmen Emir (Nemenja) Kusturica'nın, Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin desteğiyle Antalya Kültür Sanat Vakfınca 9-14 Ekim'de organize edilecek 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne davet edilmesine, Bosna-Hersek'te soykırımın yapıldığı Srebrenitsa'daki kadın dernekleri ile ülkedeki sinemacı ve yönetmenler tepki gösterdi. Bosna-Hersek'te 1992-1995 yılları arasında 300 bine yakın insanın katledildiği, sistematik tecavüzlerin, soykırımların yapıldığı, tarihi eserlerin, kütüphanelerin, köprülerin, camilerin yıkılıp yakıldığı bir dönemde Kusturica'nın Çetnikleri destekleyen açıklamaları, aradan geçen yıllara rağmen Bosna-Hersek'te unutulmadı. Savaş döneminde sistematik tecavüze uğrayan kadınlara yönelik, "Meseleyi lüzumundan fazla abartıyorsunuz", "500 yıl önce zaten hepimiz Sırptık, yeniden Sırp ve Hristiyan olalım, mesele bitsin" şeklindeki açıklamaları Bosna-Hersek'teki basın tarafından savaş yıllarında sıkça eleştirilen Kusturica, Mayıs 2005'te Belgrad'da vaftiz edilerek Ortodoks oldu ve "Nemenja" adını aldı. Belgrad'da yaşayan, "sanatçı ve sinemacı" kişiliğinden ziyade "siyasi" söylemleriyle ülkesinde bilinen Kusturica'nın Altın Portakal Film Festivaline davet edilmesine, Bosna-Hersek'teki çeşitli sivil toplum örgütleri, sinemacı ve yönetmenler tepki gösterdi. Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu ve Lahey'deki uluslararası mahkemece savaş yıllarında soykırım suçu işlendiği kabul edilen Srebrenitsa'da kocasını, oğlunu, kızkardeşini ve akrabalarından 22 kişiyi kaybeden Srebrenitsa ve Zepa Anneleri Derneği Başkanı Munira Subaşiç, Kusturica'nın festivale jüri üyesi olarak davet edilmesi karşısında şaşkınlığa uğradığını söyledi. "Bu hiç adil olmayan ve utanç verici bir durumdur" diyen Subaşiç, tepkisini şöyle dile getirdi: "Tüm Türkiye suçlu demiyorum ama Kusturica'yı davet eden festival organizatörleri benim için Kusturica ile aynı olur. Böyle bir durum canımı acıtıyor. Çünkü bu, Srebrenitsa annelerinin, kurbanlarımızın küçük düşürülmesi anlamına gelir. Bu çok ayıp bir şey. Müslümanları aşağılayan bir kişinin, Müslümanların kalbi olan ülkeye gitmesini, onun orada ne söyleyebileceğini anlayamıyorum. Orada belki Müslümanlardan nefret ettiğini, Çetniklerin tarafına geçtiğini söyleyecektir. O 1992'den 2010'a kadar kendi kimliğini, nasıl biri olduğunu, Çetniklerin tarafında durduğunu çok net bir şekilde ifade etti." Bosna-Hersek savaşı başlarında Srebrenitsa'da öğretmen olan kocasını kaybeden ve oradaki katliamlara tanık olan Şahida Abdurahmanoviç de Kusturica'nın Türkiye'ye davet edildiğini duyduğunu ve bunun bir "şaka" olacağına inandığını söyledi.

Görünen o ki Antalya Belediye Başkanının bu milletin değerleriyle savaşı devam edecek. Ama milletin vicdanı Akaydın'ı affetmeyecektir.
Millî Gazete

Nemanya, defol!
Hakan ALBAYRAK
halbayrak@yahoo.com

Bütün dünya Saraybosna'yı bombalayan Çetnikleri (Sırp faşistlerini) konuşurken, Emir Kusturitsa, "Bu bombaları kimin attığını bilmiyorum" diyordu.

Bütün dünya Miloşeviç'in Yugoslavya kılıklı "Büyük Sırbistan" projesini konuşurken, Emir Kusturitsa, Yugoslavya'ya ihanet eden Boşnaklardan dem vuruyordu.

Bütün dünya Sırp faşistlerinin Bosna'daki "etnik temizlik" vahşetini konuşurken, Emir Kusturitsa, 'karşılıklı çılgınlık' edebiyatı yapıyordu.

Çetnik işareti (baş parmak, işaret parmağı, orta parmak havada) yaparak fotoğrafçılara poz vermeyi de ihmal etmiyordu Emir Kusturitsa.

Miloşeviç'i tutuklayıp Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne çıkardıklarında 'Suçlamalar mesnetsiz' demekten de geri durmadı.

O bir soykırım destekçisi.

İçinden çıktığı Boşnak halkının, doğup büyüdüğü Saraybosna şehrinin uğradığı felaket karşısında "Mutsuzluğu kendileri seçtiler, seçimlerinin sonucuna katlanacaklar"dan başka diyecek sözü olmayan vicdansız bir hain.

Boşnak kimliğini reddedip Sırplığını ilan eden ve Nemanya ismini alan, aşağılık kompleksinden mustarip bir zavallı.

Kusturitsa'nın Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne jüri üyesi olarak davet edildiğini duyan Srebrenista anneleri "Bu bizim şehitlerimizin hatırasına saygısızlıktır, Türkler bunu nasıl yapar?" diye isyan ettiklerinde, başımız utançtan yere eğilmişti.

Bir grup yazar, davet sahibi Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ve festival organizatörlerini uyaran yazılar yazıldı; fakat hiç oralı olmadılar.

Oralı olmaları için, Berlin'den ödüllü "Bal" filmi yönetmeni Semih Kaplanoğlu ve Kültür-Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın festivali boykot etmesi, Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi'ndeki Ak Parti ve MHP'lilerin ayağa kalkması, MHP'li Belediye Meclisi üyesi Reşat Oktay'ın festival açılış programında tepkisini yüksek sesle dile getirmesi ve Türkiye'nin dört bir yanından vatandaşların Antalya'ya gidip –Antalyalıların da katılımıyla- protesto eylemleri düzenlemeleri gerekiyordu.

Şükür ki protestolar etkili oldu ve Kusturitsa jüri üyeliğinden istifa edip Antalya'dan defolmak zorunda kaldı.

Defolmadan evvel düzenlediği basın toplantısında, kendisine gösterilen tepkileri "barbarlık, ilkellik" olarak nitelemiş...

Sevsinler!

Bize medeniyet dersi vermek, barbarlık ve ilkellik destanı yazan Çetniklerin yalakasına mı düştü?

Yürü Nemanya, anca gidersin!

* * *
"Kusturitsa dört ay önce Bursa'ya geldiğinde niye kimsenin sesi çıkmadı?" diye soranlar var.

Bunun sebebi, herhalde, Bursa'daki etkinliğin Antalya Altın Portakal Film Festivali kadar popüler olmamamsı ve Kusturitsa'nın gelişinin yeterince duyulmamasıdır.

Ama, es geçilmemesi gereken bir eleştiri.

Doğrusu ben Kusturitsa'nın Bursa'da ağırlandığını duymamıştım (Mavi Marmara'yla yatıp Mavi Marmara'yla kalktığımız günler).

Bursa'ya kim davet etmişse hata etmiş.

Kusturitsa'nın Çetnik yalakalığını bile bile davet etmişse halt etmiş.

Sorumluların her halükarda özür dilemeleri gerekir.

Yeni Şafak

Altın Portakal'da "Kusturica" Krizi

Bosna-Hersek'teki katliam için "Abartıyorsunuz" diyen Emir Kusturica'nın festivale davet edilmesi büyük tepki çekti. "Bal" filmi festivalden çekildi.
08.10.2010

"Altın Portakal Film Festivali" öncesinde "Kusturica" tartışması yaşanıyor. Bosna-Hersek’teki katliam için "Abartıyorsunuz" diyen bir yönetmenin festivale davet edilmesi büyük tepki çekti.

Ödüllü "Bal" filminin yönetmeni Semih Kaplanoğlu hiçbir etkinliğe katılmayacaklarını açıkladı. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ise "Duygusallığa gerek yok" dedi.

Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu yıl kapılarını 47. kez açıyor. Her yıl binlerce kişiyi ağırlayan festival bu yıl farklı bir tartışmayla gündemde. Tartışmanın odağında ise ünlü yönetmen Emir Kusturica, sonradan değiştirdiği adıyla Nemenja var.

"Olayları Abartıyorsunuz" Demiş ve Büyük Tepki Çekmişti
Kusturica, binlerce Müslümanın katledildiği Bosna katliamı savunurcasına yaptığı açıklamalarla da tanınıyor. Kusturica "Bosna’daki tecavüz olaylarını abartıyorsunuz" diyerek tepkileri üzerine çekmişti.

Sinema Eleştirmanı Atilla Dorsay, konuyla ilgili olarak, "Ben Cannes’daydım o yıllarda büyük eleştiriler oldu ve Kusturica çok ağır bir şekilde eleştirildi." diye konuştu.

Modern dünyanın gözü önünde yaşanan katliamı "normal" gören Kusturica festivale davet edildi ve ödül jürisinin başkanı yapıldı.

Kaplanoğlu’dan Sert Tepki

Ancak bu uygulama festivale katılan bazı sanatçıların tepkisini çekti. Bunların başında ödüllü "Bal" filminin yönetmeni Semih Kaplanoğlu ve ekibi geliyor. Kaplanoğlu, film ekibi olarak, AKSAV yönetimi tarafından Kusturica’nın jüri üyesi belirlenmesine tepki gösterdiklerini ve Altın Portakal Film Festivali’ne katılmaktan vazgeçtiklerini söyledi.

Semih Kaplanoğlu, "İnsanlığa karşı işlenmiş bir suça sözle de olsa katkı sağlayarak soykırımı ve tecavüzü meşrulaştıran bir zihniyetin savunulmasına karşı çıkıyoruz. Savaş suçlarına karşı bizleri birleştirebilecek tek kriter, tek kimlik insan olmaktır. Sanatçı insanlığından ayrılamaz" şeklinde konuştu.

Antalya’ya bugün gelen Kusturica’nın menajeri Rıza Okçu ise açıklama yapmaktan kaçındı.

Akaydın: "Duygusallığa Gerek Yok"

Konu Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Meclis toplantısında da tartışıldı. Tepki gösteren üyeler Başkan Mustafa Akaydın’a "Bu Sırp hayranlığınız nereden geliyor?" diye sordu.

Eleştirilere yanıt veren Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ise "Burda duygusallığa veya milliyetçi duygusallığa saplanmanın yeri yok. Emir Kusturica dünya çapında kendini ispatlamıştır." dedi.

Tartışmaların gölgesinde kalan festival yarın (09.10.2010) başlayacak, 14 Ekim’de sona erecek. TRT

Boşnaklar: Kusturica Antalya'ya gelmesin

06 Ekim 2010 Yönetmen Emir (Nemenja) Kusturica'nın, Antalya Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle Antalya Kültür Sanat Vakfınca 9-14 Ekimde organize edilecek 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivaline davet edilmesine, Bosna-Hersek'te soykırımın yapıldığı Srebrenitsa'daki kadın dernekleri ile ülkedeki sinemacı ve yönetmenler tepki gösterdi.
Bosna-Hersek'te 1992-1995 yılları arasında 300 bine yakın insanın katledildiği, sistematik tecavüzlerin, soykırımların yapıldığı, tarihi eserlerin, kütüphanelerin, köprülerin, camilerin yıkılıp yakıldığı bir dönemde Kusturica'nın Çetnikleri destekleyen açıklamaları, aradan geçen yıllara rağmen Bosna-Hersek'te unutulmadı.
Savaş döneminde sistematik tecavüze uğrayan kadınlara yönelik, "Meseleyi lüzumundan fazla abartıyorsunuz", "500 yıl önce zaten hepimiz Sırptık, yeniden Sırp ve Hristiyan olalım, mesele bitsin" şeklindeki açıklamaları Bosna-Hersek'teki basın tarafından savaş yıllarında sıkça eleştirilen Kusturica, Mayıs 2005'te Belgrad'da vaftiz edilerek Ortodoks oldu ve "Nemenja" adını aldı.
Belgrad'da yaşayan, "sanatçı ve sinemacı" kişiliğinden ziyade "siyasi" söylemleriyle ülkesinde bilinen Kusturica'nın Altın Portakal Film Festivaline davet edilmesine, Bosna-Hersek'teki çeşitli sivil toplum örgütleri, sinemacı ve yönetmenler tepki gösterdi.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu ve Lahey'deki uluslararası mahkemece savaş yıllarında soykırım suçu işlendiği kabul edilen Srebrenitsa'da kocasını, oğlunu, kızkardeşini ve akrabalarından 22 kişiyi kaybeden Srebrenitsa ve Zepa Anneleri Derneği Başkanı Munira Subaşiç, Kusturica'nın festivale jüri üyesi olarak davet edilmesi karşısında şaşkınlığa uğradığın ı söyledi.
"Bu hiç adil olmayan ve utanç verici bir durumdur" diyen Subaşiç, savaş suçluları Slobadan Miloşeviç, Radovan Karaciç ve Ratko Mladiç'in destekçisi olan bir kişinin Türkiye'ye gitmesi ve orada konuk olmasını "çok utanç verici bir durum" olarak değerlendirdiğini söyledi.
Subaşiç, tepkisini şöyle dile getirdi:
"Tüm Türkiye suçlu demiyorum, ama Kusturica'yı davet eden festival organizatörleri benim için Kusturica ile aynı olur. Böyle bir durum canımı acıtıyor. Çünkü bu, Srebrenitsa annelerinin, kurbanlarımızın küçük düşürülmesi anlamına gelir. Bu çok ayıp bir şey. Müslümanları aşağılayan bir kişinin, Müslümanların kalbi olan ülkeye gitmesini, onun orada ne söyleyebileceğini anlayamıyorum. Orada belki Müslümanlardan nefret ettiğini, Çetniklerin tarafına geçtiğini söyleyecektir. O 1992'den 2010'a kadar kendi kimliğini, nasıl biri olduğunu, Çetniklerin tarafında durduğunu çok net bir şekilde ifade etti."
Bosna-Hersek savaşı başlarında Srebrenitsa'da öğretmen olan kocasını kaybeden ve oradaki katliamlara tanık olan Şahida Abdurahmanoviç de Kusturica'nın Türkiye'ye davet edildiğini duyduğunu ve bunun bir "şaka" olacağına inandığını söyledi.
Ancak olayın gerçek olduğunu öğrendikten sonra, büyük hayalkırıklığına uğradığını belirten Abdurrahmanoviç, "Saraybosnalı biri olarak, Bosna soykırımını hiçe sayan bu insan hakkında Türk kardeşlerimizin pozitif bir şey söyleyeceklerini düşünmüyorum. Kusturica, yaptığı açıklamalarla, ait olduğu milleti hakkında düşündüğü her şeyi açıkça sergiledi. Onun Türkiye'deki bir festivale davet edilmesi fikrinin nereden geldiğini bilmiyorum, ama inanıyorum ki kaderimizi, Boşnakların yaşadığı katliamları bilen Türk dostlarımız buna tepki göstereceklerdir" dedi.
Kusturica'nın bir zamanlar aynı milletten olduğu insanlar hakkında söylediklerinden utanması gerektiğini ifade eden Abdurrahmanoviç şöyle konuştu:
"Kusturica, önceden yaptığı işler, mesleği itibarıyla büyü k biriydi, ama savaştan bu yana benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Soykırımı yapanları n yanında durdu, onları destekledi. Böyle bir durumda kendisi için söz sarf etmek bile gerekmiyor. Türklerle kendimizi bir hissediyoruz, böyle de devam edilecekse bu tür konulara duyarlı olmalıyız. Biz Türklerden destek bekliyoruz ve onları sırtımızı yaslayabileceğimiz dost olarak görüyoruz."
Bosna-Hersek'teki çok sayıda savaş kurbanı yakını ve sivil toplum örgütü temsilcileri de Kusturica'nın Türkiye'ye gidemeyeceğinden emin olduklarını ve bu davetin son anda geri çekileceğinden ümitli olduklarını söyledi.
Bosna-Hersek'te çok sayıda filme imza atan, reklam filmleriyle de bilinen yönetmen Pyer Jalitsa, çok başarılı bulduğu Antalya Film Festivaline Kusturica yerine, bu bölgeden başka bir yönetmenin de seçilebileceğini belirtti.
"Ben bir festival organize etsem Kusturica'yı jüriye davet etmezdim, ama istediğini yapma özgürlüğüne sahip başka bir festivalin işlerine karışamam" diyen Jalitsa şöyle konuştu:
"Kanuni açıdan Kusturica'nın o festivalde olmaması için hiçbir neden yok, ama Türkiye'de ve bu bölgede yaşayan Boşnakların buna gösterdiği tepkiyi ç ok iyi anlıyorum. Tepkiler çok mantıklı. Onları hiçe saymamak gerekiyor. Eğer festivalinize tanınmış kişileri davet ediyorsanız diğer insanların da onlara tepki gösterebileceğine kendinizi hazırlamanız gerekiyor. Kusturica'nın çok iyi bir film yönetmeni olduğu büyük bir gerçek, ama tabii ki çok tartışma yaratan, siyasi anlamda yaptığı açıklamalara insanların tepki gösterebilmeleri de başka bir gerçek. Kusturica, sanatçı kişiliğinden ziyade, siyasi kimliğiyle ön planda bulunan biridir."
Bosna-Hersekli tiyatro ve sinema oyuncusu Ermin Siyamiya da Kusturica'nın 47. Uluslararası Antalya Film Festivaline davet edilmesine anlam veremediğini söyledi.
"Festivali düzenleyenlerin kararlarına karışamam, ama Türk halkı, Türkiye'de ve burada yaşayan Boşnaklar haklı olarak itiraz ediyor" diyen Siyamiya, Kusturica'nın yaptıklarının, söylediklerinin hafife alınmaması gerektiğini vurguladı.
Emir Siyamiya, şu görüşleri dile getirdi:
"Bir sanatçı için, 'İyi bir yönetmen, ressam, şarkıcıd ır, ama iyi bir insan olamayabilir' deyip de bu iki şeyi birbirinden ayırmamalıyız. Ben bunu ayıramam. Bana göre Kusturica çok kötü bir insandır. Ülkesi, doğduğ u ve ona her şeyi veren şehri için çok kötü şeyler yaptı. Kendi halkına karşı kötü davrandı, düşmanın, katliamı yapanların yanında durdu. Benim için o bitmiş bir hikayedir, hem insan hem de sanatçı olarak ölmüştür. Birinin sanatını ve insanlığını birbirinden ayırmak düşünülemez." netgazete

Antalya Meclisi'nde Kusturica krizi!

Yönetmen Emir Kusturica'nın 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne davet edilmesi Büyükşehir Belediyesi'nin bugün yapılan meclis toplantısında tartışma konusu oldu.

Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin ekim ayı meclis toplantısı 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali ve yönetmen Emir Kustarica tartışmasının gölgesinde gerçekleşti. Meclis üyeleri gündemin 5. maddesinde yer alan festival ödülleriyle ilgili konuyu 45 dakikaya yakın tartıştı. Maddenin lehine görüş beyan eden CHP grubunun ardından söz alan AK Parti sözcüsü Murtaza Tamyürek, meclis oturumunu yöneten Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'a festivalin üzücü yanının Emir Kusturica'nın davet edilmesi olduğunu söyledi. Tamyürek, Akaydın'a hitaben Emir Kusturica'yı festivale davet ederek Antalya'yı ve Türkiye'yi dünyaya rezil etmekle suçladı. Kusturica'nın, 1994'te Sırplar tarafından Avrupa'nın göbeğinde işlenen insanlık suçu işlenirken kendi milletine ihanet ettiğini, 300 bin insanı katledilirken ve Müslüman kadınlar tecavüze uğrarken sessiz kaldığını ileri süren Tamyürek, "Adını Nemenja olarak değiştiren bu kişiye çığ gibi tepki var. Niye davet ettiniz anlamış değiliz. Onu jüriden çıkarıp başka bir sanatçı getirin. Biz Antalya Kültür Sanat Vakfı(AKSAV)'nda başkansınız. Bu şahsı jüriden çıkarmanızı istiyoruz." diye konuştu.

MHP grup sözcüsü Mustafa Reşat Oktay da Antalya için gerekli olduğuna inandıkları Altın Portakal Film Festivali'nin arkasında olduklarını ancak Emir Kusturica'nın jüri üyesi olmasını uygun bulmadıklarını ifade etti. Oktay, "Kusturica, Sırp vahşetine seyirci kalmış, bazı oturumlarda önemsemediğini beyan etmiş, ırkçı yaklaşımlarıyla kamuoyunda yer alan bir sanatçıdır. Bu şahıs sanatçı kimliğiyle Bosna halkına olumlu mesaj vermemiştir. Festivalde jüri üyesi olmasını uygun bulmuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

AK Partili Murtaza Tamyürek'i 'siyaset yapmakla' suçlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ise festivali düzenleyen AKSAV'ı Emir Kusturica'nın sanatçı kişiliğinin ilgilendirdiğini ifade ederek, "Söyledikleri benim için de üzücü. Bosna halkının acılarını paylaşırım ama duygusallığa gerek yok." ifadelerini kullandı.


Emir Kusturica kimdir?

Emir Kusturica (Kusturitsa diye okunur) 24 Kasım 1954 yılında Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'da doğdu.

Sinema eğitimini Çekoslovakya'da Prag sinema okulunda (FAMU) tamamladı. 1973'ten başlayarak önce kısa filmler, sonra Sarayova televizyonu için televizyon filmleri çekti. İlk filmi olan 1981 yapımı "Dolly Bell'i Hatırlıyor musun?" ile büyük başarı elde etti. Venedik Film Festivali'nde En İyi İlk Film Altın Aslan'ını alan bu filmden sonra Kusturica'nın neredeyse her filmi bir ödül aldı. İkinci filmi olan Babam İş Gezisinde (1985) Cannes Şenliği'nde bir Altın Palmiye ile ödüllendirildi. Üçüncü filmi, 1989 yılında çevirdiği Çingeneler Zamanı ise Kusturica'nın uluslararası ününe ün kattı ve ona Cannes Şenliği en iyi yönetmen ödülünü kazandırdı.

Kusturica daha sonra, yanına değişmez görüntü yönetmeni Vilco Filac'ı ve bestecisi Goran Bregovic'i de alarak Amerika'ya gitti. Orada çektiği "Arizona Dream / Amerikan Rüyası" (1993), yönetmenin herhangi bir festivalden büyük ödülle dönemeyen ilk filmi olsa da, 1993 Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı'yı ve Özel Jüri Ödülü'nü almayı başardı. Filmin uyandırdığı duygular, yine çoğunlukla hayranlık oldu. Bu çok özel film, çevrildiği ülke Amerika'da gösterime bile giremezken, Avrupa'da büyük ilgi gördü ve geniş bir seyirci kitlesine ulaşabildi.

1995 yapımı "Underground / Yeraltı", Cannes Şenliği'nde bir bomba gibi patladı ve Kusturica'ya ikinci Altın Palmiye'sini kazandırdı. 1998 yapımı "Black Cat White Cat / Kara Kedi Ak Kedi" ise aynı yıl Venedik Film Festivali'nde Gümüş Aslan'ı aldı.

Çağımızın en büyük görüntü yaratıcılarından biri, hatta kendi kuşağı içinde birincisi olan Kusturica, sinemasal görüntü denen ve artık en iyi, en etkili örneklerinin geçmişte kaldığı düşünülen bir alanda, son derece zengin ve etkileyici bir görsellik yaratarak büyük başarı kazandı. Genellikle çingenelerin yaşamını konu alan filmlerinde hiçbir oyunculuk deneyimi olmayan çingenelere önemli roller vermesiyle de ilgi çekti. Onların renkli yaşamını ve özgürlüğünü filmlerine büyük bir başarıyla, bazen traji-komik olaylarla yansıttı. 1988 yılında Columbia Üniversitesi'nde yönetmenlik dersleri vermeye başlayan Kusturica, bir süre "Zabranjeno Pusenje" ya da diğer adıyla "Emir Kusturica & No Smoking Orchestra" adlı grupta bas gitar çaldı. 2001 yılında çektiği "Super 8 Stories / Süper 8 Öykü" adlı belgesel film, bu orkestrayı konu alıyordu.

Kusturica, yalnızca filmleriyle değil ilginç eylemleriyle de gündeme geldi. Ünlü yönetmen, 1993 yılında Sırbistan'ın aşırı milliyetçi lideri Vojislav Seselj'i düelloya davet etti - Belgrad'ın merkezinde, güneşin tam tepede olduğu saatte, Seselj'in seçtiği bir silahla. Seselj, Kusturica'nın bu davetini "bir sanatçının ölümüne neden olmakla suçlanmak istemediği" mazeretini ortaya atarak duelloyu reddetti. Kusturica, 1995 yılında da Belgrad Uluslararası Film Festivali'nde Yeni Sırbistan Hakları Hareketinin lideri Nebojsa Pajkic'i yumruklayarak yere devirdi.

Film çalışmalarına halen devam eden Kusturica, 2002 yılında bitmesi planlanan "The Nose / Burun" adlı yeni bir çingene filmi üzerinde çalışıtı.

2001'de belgesel film yapmaya başladı. 1986’dan beri gitar çaldığı çingene tekno-rock grubu 'No Smoking' orkestrasının turlarında yaşadıklarını anlattığı Super 8 Stories / Süper 8 Hikayeleri ile Chicago Uluslararası Film Festivali'nde 'En İyi Belgesel Film' dalında 'Gümüş Plaket' kazandı.

Life is a Miracle / Bir Mucizedir Yaşamak (2004) ise Cannes Film Festivali'nin yarışma filmleri arasında yer aldı.

2005 yılında Karadağ'da vaftiz olup Sırp-Ortodoks'luğa geçti. Nemanja Kusturica (Немања Кустурица) adını aldı. Boşnak kökenine bu ihaneti, Boşnak'ların 250 yıl önce can korkusuyla İslamiyet'e geçtiği ve zaten bütün Boşnak'ların eskiden Sırp ve Ortodoks olduğu şeklinde savunmuştur.

Filmleri

* Сјећаш ли се Доли Бел (Dolly Bell'i Hatırlıyor musun?, 1981)
* Отац на службеном путу (Babam İş Gezisinde, 1985)
* Дом за вешање (Çingeneler Zamanı, 1989)
* Arizona Dream (Arizona Rüyası, 1993)
* Underground (Yeraltı 1995)
* Black Cat White Cat (Kara Kedi Ak Kedi, 1998)
* Super 8 Stories (Süper 8 Öyküleri, 2001)
* Life is a Miracle (Hayat bir Mucizedir, 2004)
* Zavet (Bana Söz Ver, 2007)

7 Ekim 2010 habertaraf

ETİKETLER: Antalya Büşükşehir Belediyesi Mustafa Akaydın Emir Kusturica 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> SİNEMA-TV-TİYATRO Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com