EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Askerî Haberler
Sayfaya git Önceki  1, 2, 3
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Ksm 19, 2017 10:59 pm    Mesaj konusu: “Türkiye Aynı Zamanda NATO Toprağıdır” Demedik mi? Alıntıyla Cevap Gönder

Tamer Korkmaz: Haydut ABD sadece ‘güç’ten anlar
24/01/2018

Haydut ABD, sadece “güç”ten anlar!

Ankara, onların anladığı dilden konuşmaya devam etmelidir.

Zeytin Dalı Harekâtı, hiçbir surette yarıda kesilmemelidir…

Kuzey Suriye’deki teröristlerin tamamı temizleninceye kadar harekât devam etmek zorundadır. Bir başka deyişle, Irak sınırına kadar gidilmelidir.

Bağımsız Müslüman Türkiye’nin bütünlüğüne ve güvenliğine yönelik terör tehdidinin tamamen ortadan kaldırılabilmesi için…

-Başka bir çaresi de yoktur.

Haydut ABD’nin bölgede PKK devleti kurma hayalleri ancak bu şekilde toprağa gömülebilir!

(..)

Yeni Şafak

Pakistan: ABD ile işbirliğini askıya aldık
11 Oca, 2018



Aydınlık'ın haberine göre; Pakistan Savunma Bakanı Khurram Dastgir, askeri yardımların kesilmesinin ardından ABD ile istihbarat ve askeri işbirliğinin askıya alındığını açıkladı. Bakan, ülkenin teröre karşı savaşta yükümlülüklerini yerine getirmesinden ötürü ABD’nin Pakistan’a karşı tehdit söyleminden kaçınması gerektiğini söyledi. Dastgir ayrıca, ABD’nin Pakistan’a yaptığı askeri yardımı kestiği için bölgedeki teröre karşı savaşta çabaların boşa çıktığını ifade etti.
ABD aldığı kararla, İslamabad’ın tüm terörist gruplara karşı “kararlı” bir tavır takınıncaya kadar askeri yardımlarını askıya aldığını açıklamıştı.
Ana Haber

"Sıfatı 'Cumhurbaşkanı'nın oğlu' olan birinin askeri kontrol merkezinde ne işi var, gerçekten biz ne yapıyoruz?"
22 Ocak 2018



"İnanılır gibi değil"

Oyuncu Emre Kınay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın, Afrin'i izleyen İHA'ların komuta merkezini ziyaret etmesine ilişkin, "Sıfatı 'Cumhurbaşkanı'nın oğlu' olan birinin askeri kontrol merkezinde ne işi var, gerçekten biz ne yapıyoruz?" yorumunda bulundu.

Konuya ilişkin Twitter hesabından açıklama yapan Kınay, "İnanilir gibi değil!Bundan sonra kim secilirse ailesinde yetkin olan olmayan ayni soyadi tasiyan herkes baskanla ayni haklara sahip mi olacak? Gercekten biz napiyoruz?Askeri kontrol merkezinde,eğitimi bilgisi ne olursa olsun,sifati Cumhurbaşkanı’nin oglu olan birinin ne isi var?" diye yazdı.

İnanilir gibi değil!Bundan sonra kim secilirse ailesinde yetkin olan olmayan ayni soyadi tasiyan herkes baskanla ayni haklara sahip mi olacak?
Gercekten biz napiyoruz?Askeri kontrol merkezinde,eğitimi bilgisi ne olursa olsun,sifati Cumhurbaşkanı’nin oglu olan birinin ne isi var? https://t.co/pDcIllyPqb

— Emre Kınay (@emrekinay) 21 Ocak 2018

T24
ETİKETLER
bilal erdoğan emre kınay

'Suriyeli militanların İHA saldırısı, uluslararası terör tarihinde yeni bir sayfa'
09.01.2018



Natsionalnaya Oborona (Ulusal Savunma) dergisinin baş editörü İgor Korotçenko, Suriye'deki militanların Rus Hmeymim ve Tartus üslerine 13 İnsansız Hava Aracı'yla (İHA) düzenlediği saldırının 'uluslararası terör tarihinde yeni bir sayfa' olduğunu belirtti.

Sputnik'e demeç veren Korotçenko, "Bunun, uluslararası terör tarihinde yeni bir sayfa olduğunu söyleyebiliriz. İHA'ların son derece uzak mesafeden gönderildiğini belirtmeliyiz. Bu, tüm istihbarat servislerinin göz önünde bulundurması gereken bir tehdit. Küresel terör, tüm ülkelere yeni bir meydan okuma yaptı" dedi.

'HER ÜLKE HEDEF ALINABİLİR'

Bu tür saldırıların dünyanın her ülkesinde düzenlenebileceğine de dikkat çeken Rus uzman, askeri ve sivil tesislerin, devlet ve hükümet başkanlarının, sanayi işletmelerinin ve enerji kaynaklarını bu saldırıların hedefi olabileceğinin altını çizdi.

'SALDIRI, DİĞER ÜLKELERİN YARDIMI OLMADAN GERÇEKLEŞTİRİLEMEZ'

Öte yandan militanların İHA'ları kendi başlarına geliştiremeyeceklerini de kaydeden Korotçenko, sözlerini şöyle sürdürdü: "Günümüzde İHA'lar onlarca ülke tarafından üretiliyor. Militanların diğer ülkelerin yardımı olmadan, el yapımı patlayıcılarla donatılmış çoklu İHA saldırısı düzenleyemeyeceği son derece aşikar. Zira bu mini bombaları üretmek de kolay değil."
Suriye'deki militanların 6 Ocak gecesi Hmeymim ve Tartus üslerine 13 silahlı İHA ile saldırı girişiminde bulunduğunu açıklayan Rusya Savunma Bakanlığı, bu girişimlerin Rus hava savunma araçlarıyla başarısızlığa uğratıldığını belirtmişti.

Bakanlık, Rus uzmanların bu teknolojileri teröristlere temin edenler ile el yapımı patlayıcılar için kullanılan karışımların tipi ve menşeini belirlemek için çalışma yürüttüğünü kaydetmişti.
Sputnik

'TSK'da at etinden sonra küspe yağı skandalı' iddiası
01 Ocak 2018



Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bozuk et ve at eti satıldığı iddiaları gündemdeki sıcaklığını korurken, bir skandal iddia da CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin tarafından gündeme getirildi. Laboratuvarda incelenen yağlarda küspe çıktığı iddialarıyla ilgili yazılı soru önergesi veren Tekin, Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 8 ay önce ihale ile alınan ve birliklere dağıtılan zeytinyağında küspe yağı olup olmadığını Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’ye sordu.

Laboratuvarda incelenen yağlarda küspe çıktığı iddialarıyla ilgili yazılı soru önergesi veren CHP'li Tekin; Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 8 ay önce ihale ile alınan ve birliklere dağıtılan zeytinyağında küspe yağı olup olmadığını Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'ye sordu.

Askeri birliklerde kullanılmak üzere 8 ay önce Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bin 100 ton Riviera zeytinyağı alımı için ihales yapıldığını ve şikayetlerin ardından bu yağların Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında incelendiğini belirten Tekin, çıkan sonuçların ise çok vahim olduğunu söyledi.

T24'ün aktardığı habere göre Tekin, "Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında analiz edilen yağlarda küspe yağı çıktığı iddiaları var. Bu konunun aydınlatılması gerekmektedir. Ben de bu skandal iddiayı Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'ye yazılı soru önergesi vererek sordum, bakalım iddia doğru mu yanlış mı? Hep birlikte göreceğiz" dedi.

'YAĞLARA EL KONULARAK KULLANIMI DURDURULDU MU?'

Tekin Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'ye şu soruları yöneltti:

Riviera zeytinyağı ihalesini hangi firmalar almıştır? İhaleyi alan firmalara ne kadar bedel ödenmiştir? Bu firmalardan alınan yağlar dağıtıma sunulmadan önce denetime tabi tutulmuş mudur? Tutulmadıysa neden tutulmamıştır?

Bin 100 tonluk riviera zeytinyağı hangi illerdeki hangi birliklere dağıtılmıştır? Bu birliklerde Riviera zeytinyağı kullanımına bağlı olarak ne tür sağlık şikayetleri ortaya çıkmıştır?

Sağlık şikayetleri üzerine, söz konusu zeytinyağı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın uzman laboratuvarlarına gönderilmiş midir? Gönderildiyse test sonuçlarından nasıl bir netice alınmıştır? Yarısı tüketilen zeytinyağının, riviera zeytinyağı vasfında olmadığı, hayvan küspesinde kullanılan yağ olduğu doğru mudur?

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın uzman laboratuvarında incelenen bu yağlara el konularak kullanımı durdurulmuş mudur? Kullanımı durdurulduysa nedeni nedir?

Yağların dağıtıma sokulduğu illerde Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Bölge Başkanlıkları, bu yağların birinci örnek analizlerine "Riviera zeytinyağı örnekleri olumlu" raporu vermiş midir? Bu raporu veren bakanlık çalışanı ya da çalışanları hakkında soruşturma açılmış mıdır?
Milli Savunma Bakanlığı riviera zeytinyağı ihalesini alan firmalara ve askeriyenin kontrol birimlerindeki sorumlulara soruşturma açmış mıdır? Soruşturma açıldıysa bunun nedeni nedir?
Yurt gazetesi

ABD'den YPG'ye 10 tugay gücünde yardım!
18 Aralık 2017



ABD'nin YPG'yi düzenli orduya dönüştürdüğüne vurgu yapan emekli Albay Erol Başaran Bural, ABD bütçesinde örgüte ayrılan yardımın, '10 tugay gücüne denk' olduğunu söyledi.

ABD'nin 2018'de terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG'ye 500 milyon dolarlık silah, teçhizat, araç, mühimmat ve ekipman vereceğini ortaya çıkmasının ardından Pentagon'un Suriye bütçesinin detayları tartışılmaya devam ediyor.

Uluslararası terörizmle mücadele uzmanı emekli albay ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi Başkanı Erol Başaran Bural, 2017'ye göre 8 kat artan silah yardımının en önemli detaylarından birinin 100 milyon dolarlık üniforma ve kişisel teçhizat yardımı olduğunu belirtiyor.

100 MİLYON DOLAR'LIK ÜNİFORMA

Bural, "ABD askeri mevzuatına göre standart kıyafet paketi içerisinde; üniforma, bot, parka, sırt çantası, yağmurluk ve iç çamaşırı gibi arazide personelin giyeceği birçok kıyafet bulunuyor. Kişisel teçhizatlar içerisinde ise arazide üzerinde yatılacak mat, uyku tulumu, kompozit başlık, balistik koruyucu yelek ve koruyucu gözlük gibi malzemeler yer alıyor" dedi

Bural ana omurgasını YPG terör örgütünün oluşturduğu SDG'ye (Suriye Demokratik Güçleri) verilen teçhizatın örgüte değişik kabiliyetler kazandırdığını vurguluyor:

SDG'ye personelin çatışmada başını koruyacak kompozit başlık ve vücudunu koruyacak balistik koruyucu yelek verilmiş ise; PKK/PYD'ye yeni bir imkân ve kabiliyet kazandırılmış demektir. 100 milyon dolar harcanacak 25 bin tek tip kıyafet sayesinde PKK/PYD sözde bir 'ordu' görünümüne kavuşacak. Silahların yanında tek tip üniforma önemsenmese de ABD tarafından PKK/PYD'ye yardımların 'kapalı mesajı' olarak değerlendirilmelidir. ABD tarafından Suriye kuzeyinde sözde bir Kürt ordusu yaratıldığı açıkça görülüyor.

10 TUGAY, 3 KOLORDU

Bural, SDG'nin silahlı gücünü şöyle değerlendiriyor: Pentagon'un 2018 bütçesinde 30 bin, 2017 bütçesinde ise 40 bin SDG mensubunun eğitildiği ve silahlandırıldığı belirtiliyor. Resmi olarak açıklanan sayıları ve bunların en düşük olanlarını değerlendirdiğimizde; PKK/PYD'nin yaklaşık 35 bin civarında silahlı bir gücü olduğu düşünülse Türkiye için büyük güvenlik tehdidi ortaya çıkıyor. Standart bir ordunun 'tugay' seviyesindeki gücü yaklaşık 3 bin-3 bin 500 kişiden oluşur. Yani yaklaşık 10 tugay kadar bir güç resmi olarak eğitilip donatılmış. Bu da yine yaklaşık 3 kolordu büyüklüğüne eşit gelir ki bu bile oldukça büyük bir rakam.

12 BİN KALAŞNİKOF

Emekli albay Bural, terör örgütüne yapılan silah yardımının ne kadar büyük olduğunu şöyle anlatıyor: ABD terör örgütüne 2018'de 12 bin AK47 kalaşnikof, 1.000 AT-4 ya da SPG-9 anti-tank füzesi, 5 bin 500 el bombası ve çeşitli çapta 235 havan verilecek.

İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre 2017'de (01 Ocak-11 Aralık) ele geçirilen toplam silah miktarı 3 bin 135. Ele geçirilen AT-4 tanksavar füzelerinin miktarı ise 21. Yakalanan el bombası sayısı 3 bin 302. Muhtelif çaplarda 21 adet havan da güvenlik güçlerimiz tarafından ele geçirildi. Bu rakamlara bakarak bile yapılan silah yardımının ne kadar büyük olduğunu anlamak mümkün.

EN CİDDİ TEHLİKE EĞİTİM

Erol Başaran Bural, örgüte verilen askeri eğitime dikkat çekiyor: ABD ile birlikte diğer batılı ülkelerin Özel Kuvvetleri'nce verilen eğitim ile hareket kabiliyeti yüksek, yerleşim birimlerinde savaşabilen, mayın ve el yapımı patlayıcı tehditlerine karşı koyabilen, zırhlı birliklere karşı anti tank silahlarını etkin kullanabilen, düşman gerisine sızarak lojistik ve komuta merkezlerini hedef alabilen birlikler yetiştiriliyor.

İki hafta sürdüğü bilinen bu eğitimlerin öncesinde PKK/PYD tarafından eğitime katılanlara terör örgütünün klasik ideolojik eğitimi ile silah kullanma teknik ve taktikleri, çatışmada uygulanacak hareket tarzları, ilk yardım ve yaralılara tıbbi müdahale, keşif ve gözetleme konularında temel askeri eğitim verildiği biliniyor.

ABD silahları geri alsa bile, verilen özel kuvvetler eğitimi geri alınabilir mi? 'En etkin silah, eğitilmiş insandır' prensibine göre verilen eğitimler sayesinde PKK/PYD'ye kazandırılan imkân ve kabiliyetler Türkiye için daha büyük bir ulusal güvenlik tehdidini içeriyor. Eğitim almamış ve etkin olarak kullanacak adam olmadığı sürece en teknolojik silahlar bile anlamsız kalır.

Haber Fedai
Etiketler : abd, pkk, ypg, sdg, Pentagon

Önemli görevde bulunan bir komutan!
Soner Polat
23 Ara, 2017



Sözcü’de 19 Aralık 2017 günü yayımlanan, “ABD bombalarına dikkat!” başlıklı makaleyi mutlaka okumanızı öneririm. Balyoz, Ergenekon ve diğer tertip davalar sonrasında ülkemizin nerelere savrulduğunu çok iyi gösteriyor. Çok gizli harp planlarının işportaya düşmesinden sonra gazeteciler milli güvenlik meselelerini oyun zannetmeye başladı. Bir gazetecinin başkasının kurguladığı bir oyunda gönüllü figüran olmayı içine sindirmiş olabileceğini düşünmüyorum. Ama yine de çok ilginç ve dikkat çekici bu yazıdan sizlere kısa bir kesit sunacağım:
BİR BİLGİ HAREKÂTI İÇİN MÜKEMMEL ÖRNEK
“Güneydoğu’da Jandarma Bölge Komutanlığında önemli bir görevde bulunan komutan uyarıyor. Maalesef uçaklarımızın attığı bomba sahte! Son bir ayda, Van, Şırnak, Bitlis bölgesinde çok net iki olay var. 7 kişilik terörist gruba üç bomba atılıyor, 25-30 metre yakınlarına düşmesine rağmen bir terörist yaralı kurtuluyor. Bu nasıl iş? Normalde tek bomba 300 metre mesafede ne varsa öldürür…”
“Ordumuz, içleri boş uçak bombalarıyla bilinçli ve kasıtlı olarak bir savaşa doğru sürükleniyor.Bu plan, Mehmetçik için bir katliam planıdır.(Afrin Harekâtı kastediliyor.) En azından bu iddialar mutlaka incelenmeli ve Genelkurmay Başkanlığı bizleri de bilgilendirmeli!”
ÖNEMLİ (!) KOMUTAN İÇİN SIRADAN BİR ANALİZ!
Önce bir konunun altını çizelim. Böyle bir iddia deli saçması bile olamaz! TSK her hal ve şartta lojistik imkânlarına, elindeki olanaklara göre planlama yapar. Görev mevcut kaynaklara dayanarak icra edilir. Eğer bir cephane türü mevcut değilse, aynı etkiyi yaratacak alternatif cephane kullanılır. O da yoksa görev belirli sınırlamalar dâhilinde yerine getirilir. Ama sahte bomba gibi bir rezillik TSK gibi köklü bir kurumda akılların ucundan bile geçmez!
Önemli (!) bir komutan, askeri sır niteliğindeki böyle hassas bilgiyi, doğru bile olsa bir gazeteci ile paylaşmaz! Önemli (!) komutan, her kim ise yetki sınırlarını aşarak açıkça suç işlemiştir. Basına açıklama yapma yetkisi olan makamlar bellidir. Ülkemizin vatan savaşı verdiği bir dönemde böylesine disiplin dışı, sorumsuz bir davranış oldukça düşündürücüdür. Çünkü önemli (!) komutanın amacı fitne ve fesat tohumlarını serpmektir.
Son bölüm ise tam bir faciadır. Önemli (!) komutan, kendi sınırlarının bütünüyle dışına çıkarak Genelkurmay Başkanlığı ve hatta devlet çapında değerlendirilecek bir konuda ahkâm kesmektedir. Taktik seviyedeki bir komutan, kendi ilgi alanında olmayan siyasi bir boyutu da olan stratejik bir konuda gazeteciyi kışkırtmaktadır. Türk devleti, koşullara bağlı olarak Afrin’e askeri bir harekât yapar ya da yapmaz! Ancak burada önemli (!) komutanın kullandığı dildeki nefret ve cüreti PKK söylemlerinde bile görmüyoruz: “İçi boş bombalarla bilinçli ve kasıtlı savaşa sürüklemek, Mehmetçik için katliam planı!” gibi söylemler tipik psikolojik harp jargonudur. TSK ve Türk devletinin böyle bir ihanet içine girebileceğini düşünen bir komutanın (!) varlığı bile büyük bir tehdittir.
Önemli (!) komutanın kullandığı siyaset kokan üslup ve seçtiği sözcükler dikkate alındığında, bu girişiminin sinsi bir amaca yönelik olduğu açıktır. Tecrübeli bir gazeteci, derhal bu kötü niyeti algılar ve böyle ucuz bir psikolojik harekât girişimini başlamadan bitirirdi!
Bilindiği üzere Jandarma Genel Komutanlığı’nın TSK ile hiçbir bağlantısı kalmamıştır. Bu konunun muhatabı İçişleri Bakanlığıdır. Ama idari yönü bir kenara bırakıp konunun özüne dönersek, gazetecinin konu hakkında Genelkurmay Başkanlığı’ndan bilgi talep etmesi, en az bu çirkin iddia ve peşi sıra gelen yorumlar kadar etik dışıdır. Çünkü yazılmasa da soru şudur: “Sahte bombalarla Afrin’e girip, Mehmetçik katliamı yapacak mısınız?”
Politik hedef için savaş ve barış birbirini tamamlayan süreçlerdir. Savaşta sadece vasıtalar değişir. Her iki süreçte de en önemli unsur propagandadır. Çünkü politik hedefinize rakibinizi yendiğinizde değil, iradenizi kabul ettirdiğinizde ulaşırsınız. Beyinde sallanan beyaz bayrak tehlikelidir. Bilmem, meramımı anlatabildim mi?

Aydınlık

Bu Kadar Alçaklığa Rağmen, “Türkiye Aynı Zamanda NATO Toprağıdır” Demedik mi?
Müyesser YILDIZ
19 Kasım 2017



Norveç’teki NATO Müşterek Harp Merkezi’nde icra edilen bir tatbikatta oynanan senaryoda Atatürk ve Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef alındığı ortaya çıkınca, NATO’nun “büyük şeytan” olduğunu anladık!..

Oysa AKP yöneticileri, Amerika’yı daha 1990’lı yıllarda keşfetmiş, mesela partinin kurucu isimlerinden Abdullah Gül, “Bölücü terörü NATO ve ABD’nin teşvik ettiğini, Bosna-Hersek’te yaşanan katliamın mimarlar ve ortaklarından birisinin de NATO olduğunu” söylemişti.

Ama devr-i iktidarlarında neler oldu?.. Birazdan geleceğiz.

Harp oyunu veya senaryolar ABD ve NATO’nun en iyi bildiği iştir. Bu senaryoların Pentagon, Atlantik Konsey ve Brüksel’deki NATO merkezinde “liberallerle” alenen paylaşılması da…

Daha 1980’lı yılların sonunda ABD Harp Akademisi’nde Irak’ın işgâlini, 2000’de de İngiltere’de Suriye’nin işgâli senaryosunu oynadılar.

Irak’ın işgâli senaryosunda dağıtılan haritalarda, Güneydoğu’nun üstünde “Kürdistan” yazılıdır. Oradaki 4 Türk askeri öğrenci haritaya itiraz eder.

2007’de Hudson Enstitüsü’ndeki bir senaryoda Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Tülay Tuğcu’ya suikast, PKK’nın Beyoğlu’nda 50 kişiyi öldürmesi, ardından Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine girmesini içeren bir senaryo konuşulur. Senaryo “Ergenekon”a bağlanır.

Haziran 2012’de Brookings Enstitüsü’nde oynanan bir senaryoda ise Türkiye’nin hangi şartlarda Suriye’ye müdahale edebileceği canlandırılır. Senaryoya göre, Suriye’de ölenlerin sayısı artar, Türkiye müdahaleden uzak durur. Suriye’den kaçan mültecilerin sayısı artar, Türkiye yine müdahaleye yanaşmaz. Ne zaman ki, Türkiye’de bombalama olayları başlar, işte o zaman Türkiye devreye girer!..

ABD eşittir NATO olduğu için bu örnekleri verdik. NATO’ya gelince;
2006’da Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde Ortadoğu’daki gelişmeler hakkında brifing veren ABD’li Albay, Türkiye’yi bölünmüş gösteren harita kullanır. Buradaki Türk subaylar salonu topluca terk eder. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ABD Genelkurmay Başkanını arayıp, tepki gösterir. Genelkurmay 2. Başkanı ile kuvvet komutanları da muhataplarını arayıp, olayı protesto eder. ABD’li yetkililer, “yanlışlık oldu” diyerek, özür diler.

NATO yine o yıllarda, PKK’ya “terörist” dememek için terör örgütleri listesini güncellemez.

Dönemin siyasi yöneticileri ise ne o haritaya, ne de liste meselesine herhangi bir tepki göstermez!..

Peki, Ergenekon-Balyoz kumpaslarında tasfiye edilen subaylar arasında NATO’da görev yapmış ve NATO’nun bu senaryolarına karşı çıkmış isimlerin olması tesadüf müydü? Veya bugün “FETÖ’cü askerlere” kucak açan NATO’nun, o kumpaslar için, “Türk ordusu bağırsaklarını temizliyor” demese bile sessiz kalması?!.

Ya da o dönem “bu yollarda beraber yürüyen” liberal isimlerden birisinin televizyonlarda açık açık, “Ergenekon’un adli bir mesele değil, ulusal-uluslararası düzeyde stratejik tercihlere dayandığını, operasyonda AKP iradesinin değil, NATO ve ABD’nin belirleyici olduğunu, TSK’nın ABD ve NATO emperyalizminden kurtulması gerektiğini savunanlardan temizlendiğini” söylemesi?!.

Son “skandal” üzerine Türkiye’den 3 gündür özür üstüne özür dileyen NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in, IŞİD’e karşı savaşmak üzere Suriye’ye asker göndermeyeceklerini, bunun yerine yerel güçlerin kuvvetlendirilmesi gerektiğini açıklarken, gerçekte ABD tezlerini sahiplenmesini ve “Bu savaşı Müslümanlar için yürütemeyeceğiz” demesini, PKK’ya yönelik operasyonlar konusunda, Türkiye’yi “ölçülü” davranmaya ve yeniden “müzakere masasına dönmeye” çağırmasını da unutmayalım.

Keza, NATO’nun mülteci akınına karşı Ege’de görev üstlenmesinin gerçek sebebinin bu değil, Ege’nin Yunan gölü yapılmasına katkı ve daha birkaç hafta önce Ege’de ABD ve Yunanistan’la birlikte gerçek füzelerle düzenlenen tatbikatın Türkiye’ye karşı olduğunu görmedik mi?

-AKP’nin NATO Bilançosu-

Çuvaldızı ABD ve NATO’ya batırdık, şimdi de iğneyi kendimize batıralım.

Danimarka’da Hz. Muhammed’e hakaret karikatürleri yayınlandığında kıyamet koydu. Başbakan Rasmussen bunları, “fikir özgürlüğü” diyerek sahiplendi. Türkiye’nin “özür” beklediği duyuruldu, ancak Rasmussen, “Türkiye Danimarka’dan özür bekleyen Müslüman ülkelere katılmadı. Bana gelen bilgilere göre, Türk hükümeti benden özür beklemediğini bildirdi” iddiasında bulundu.

2009’da biz, “Obama’nın hatırına” bu Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri yapılmasını destekledik. “Dini unsurların çok fazla gündeme getirilmesine gerek yok” diyen yetkililerimiz, “NATO’nun stratejik bir dönüşüm içinde olduğunu, dünya barışı için büyük fedakarlıklar yaptığını” anlattı. Rasmussen’in Genel Sekreterliğine destek karşılığında, bir yardımcısının Türk olması ayrıca karikatürler için özür dilenmesi sözü verildiği bildirildi, ama hiçbiri olmadı.
Yıl 2011; NATO’nun Libya’ya müdahalesi gündemdeydi. Dönemin Başbakanı Erdoğan şöyle tepki gösterdi:
“Basın mensupları soruyor; ‘NATO Libya’ya müdahale etmeli midir?’ Böyle bir saçmalık olabilir mi? NATO’nun ne işi var Libya’da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirir. Türkiye olarak biz bunun karşısındayız. Böyle bir şey düşünülemez, konuşulamaz.”
Çok değil, 1 ay sonra ise, “Şu anda NATO’nun devreye girmesi söz konusudur. NATO devreye girecekse, bizim bazı şartlarımız vardır. NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir. Yeraltı kaynaklarının, zenginliklerinin birilerine dağıtımı için değil” diyerek, NATO müdahalesini destekledi.
Yıl 2012; Patroit füzelerinin ülkemize konuşlandırılması tartışılıyordu. Başbakan Erdoğan, “Şu anda bizim topraklarımızın dördüncü maddeye göre, aynı zamanda NATO’nun da toprağı” olduğunu savundu.
Ve 2016’da Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e, “Bakın, Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Karadeniz’de görünmeyişiniz, Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor” uyarısında bulunduğunu açıkladı. Bu açıklamayı yaptığı 10. Balkan Ülkeleri Genelkurmay Başkanları Konferansı’nda NATO ile ilgili olarak özetle şunları da söyledi:

“Varşova’da 8-9 Temmuz 2016’da yapılacak NATO Zirvesinin önemi daha da artmıştır. Bu zirveden ittifakın kolektif savunma ve caydırıcılığını güçlendirmeye matuf somut sonuçlar çıkmasını arzu ediyoruz. Saraybosna ve Üsküp’ün, Podgoritsa da oranın izinden giderek NATO üyelik süreçlerini en kısa sürede giderek tamamlamaları, Balkanlar’da güvenliğin kalıcı temellere oturtulması bakımından önemlidir. Balkan ülkelerinin NATO, Avrupa Birliği ve AGİT başta olmak üzere Avrupa Atlantik kurumlarıyla entegrasyon süreçlerine yönelik desteğimizi bir kez daha burada teyit ediyorum. Kapasite geliştirme çabalarınıza katkılarımızı NATO kapsamında da sürdüreceğimizi yine vurgulamak isterim. Karadeniz’i, kıyıdaşlar arasında işbirliğini esas alan güvenlik işbirliği temelinde tekrar bir istikrar havzası kılmalıyız. Burada kıyıdaş ülkeler olarak hepimiz üzerimize düşen görevi yapmak durumundayız. Olayın gerek hava, gerek deniz, gerek kara bütün alanlarda atılması gereken adımları NATO üyeleri olarak hep birlikte atmak zorundayız. Eğer atmazsak tarih bizi affetmez ve mevcut işbirliğimizi bölgesel anlayışına uygun olarak derinleştirmeliyiz.”

-Erdoğan NATO’yu Suçlarken Akar Kimi Suçladı?-

Yeniden Norveç’teki skandala dönersek; Türkiye olayı Erdoğan’ın ağzından şu sözlerle duydu:

“Bu haber gelince Genelkurmay Başkanımız ve AB’den Sorumlu Bakanımız bizi aradılar. ‘Böyle böyle bir durum var. Bu tatbikat da NATO tatbikatı. 40 tane askerimiz var, biz şimdi bu askerimizi çekme kararı verdik, çekiyoruz’ dediler. Dedik ki ‘Tabii, hiç durmayın hemen. Velev ki o hedefler kaldırılsa dahi 40 askerimizi süratle oradan çekin.’ Böyle bir ittifak, böyle bir müttefiklik olamaz.”

80’li yıllardan itibaren bırakın subaylarımızı, askeri öğrencilerimizin dahi bu senaryolara tepki için toplantılardan çıktığını belirtmiştik.

Burada ne oluyor; Genelkurmay Başkanı, Erdoğan’ı arıyor, o da “çekin” diyor. Ne yani Erdoğan, “çekin” demese, çekilmeyecekler miydi?

Bir diğer merak konusu; Senaryoda Erdoğan değil, sadece Atatürk hedef alınmış olsa acaba yine aynı şiddette tepki gösterilecek miydi?

Devam edelim:

Erdoğan dün Rize’de NATO’ya şöyle yüklendi:

“NATO tatbikatındaki terbiyesizliği siz de gördünüz. Bazı yanlışları aptallar değil, ancak alçaklar yapar. Bu da öyle bir hadisedir. Bu terbiyesizliği NATO içinde varlığını bir süredir takip ettiğimiz çarpık bir bakışın dışa vurumu olarak anlıyoruz. NATO’nun güvenilirliği sorgulanır hale gelmiştir. Biz kendimizi savunmak için S-400 almaya kalktığımızda kimileri tarafından ortaya konulan tepki de bu çarpıklıktandır. Başkalarına ses çıkarmayanlar nasıl oluyor da Türkiye’ye ses çıkarıyorlar. İş Türkiye’ye gelince farklı tavır sergiliyor. Kusura bakmasınlar Türkiye birilerine sorarak karar vermeyecek, milleti ile konuşarak karar verecektir. Bunları Kıbrıs Barış Harekatı’nda ve terörle mücadele döneminde kime ne kadar güvenebileceğimizi gördük. Bu kuru bir özürle üzeri örtülebilecek bir şey değildir.”

Peki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar Kanada’daki Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu’nda ne söyledi? Şunları:

“Yakın zamanda NATO’nun düzenlendiği askeri tatbikatların birisinde söylenilenlere göre, bireysel olarak ve belki de FETÖ tarafından desteklenmiş kişiler tarafından gerçekleştirilmiş çirkin ve kabul edilemez bir olay yaşandı. NATO idarecileri, zamanında ve gereğine uygun bir şekilde tepki gösterdi. Kimsenin müttefikliğimizi ve dayanışmamızı baltalamasına izin vermemeliyiz.”

Erdoğan bile NATO’nun “ihanetini” Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar götürüp, “alçaklık” suçlamasında bulunurken, Akar’ın faturayı sadece “FETÖ’cülere” kesip, NATO’ya toz kondurmaması ve hâlâ “müttefiklik ve dayanışmadan” söz etmesi nasıl bir anlayışın sonucudur?

-NATO Darbesinin Sebebi-

Yılların kurumu ve dahi Türkiye sicili ayan beyan ortada olan NATO’da birkaç kişi böyle bir “skandala” yol açacak, öyle mi?.. Geçiniz!..

Bu açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti’ne yönelik bir darbedir. Artık planlarını gizleme gereği duymama pervasızlığıdır.

Sormamız gereken; Şimdi Türkiye’den neler istendiğidir?.. Rusya’dan alınacak S-400 füzeleri, Ege, Kıbrıs, Güneydoğu, Suriye’de “İsrail koridoru”, “soykırım” iftirasını kabul ve İran mı?.. Kuru özürle yetinip, böbürlenme değil, hepsine dikkat kesilme zamanıdır…

Biliyoruz ki, NATO’nun yeni misyonu “Radikal İslâm’la savaş ve İsrail’in güvenliğini sağlama” olarak belirlendi.
Bunun için ise NATO’nun karar mekanizmalarında değişikliğe gidilmesi, Türkiye’nin karar mekanizmasından dışlanıp, ikinci çembere alınması, bir anlamda NATO’da söz hakkının kalmaması, beraberinde İsrail’in de adım adım NATO’ya dahil edilmesi kararlaştırıldı. Yıllar önce, “Tahran’a, İsrail’in NATO’ya alınmasından daha güçlü bir sinyal verilemez… İsrail-AB-NATO işbirliğinin geliştirilmesi, ABD tarafından da net olarak desteklenmektedir” denildi.
Uzmanlar, NATO ile ilişkilerimizi gözden geçirmemiz gerektiğini savunuyor. Doğrudur, geç bile kalınmıştır.
Dileriz ki, Norveç skandalı Türkiye’yi tamamen NATO’nun emir eri haline getirecek o planların hayata geçirilmesinin değil de gerçekten bağımsız planların önünün açılmasının vesilesi olsun!..

Müyesser YILDIZ
19 Kasım 2017

Adımlar dergisi

Yolsuzlukla suçlanan Çinli general intihar etti
28 Kasım 2017



Çinli general için sosyal medyada "Bir zamanlar güçlü ve onurlu olan general hayatını bu utanç verici biçimde sona erdirdi" yorumu yapıldı

Çin Halk Cumhuriyeti lideri Xi Jinping'in kapsamlı yolsuzlukla mücadele kampanyasında yolsuzlukla suçlanan Çinli General Pekin’deki evinde kendini asarak intihar etti.

23 Kasım'da intihar ettiği anlaşılan Çin’in Merkezi Askeri Komisyonu'nun siyasi bölümünün sorumlusu, Zhang Yang, yolsuzlukla kapsamında yargılanan iki eski üst düzey askeri subayla bağlantılı olduğu gerekçesiyle soruşturma kapsamına alındı. Çin’de yolsuzlukla mücadele kapsamındaki soruşturmalar Başkan Xi’nin Komünist Parti kongresindeki yolsuzluğa karşı mücadele yemininden sonra üç milyona yakın üst düzey görevlinin gözaltına alınmasıyla başlamıştı.

Yolsuzluk komisyonunun açıklamalarına göre Zhang disiplin protokollerini ciddi bir şekilde ihlal etti ve yasaları çiğnedi, rüşvet aldı ve malvarlığında aşırı bir şekilde kaynağı belirsiz artışlar oldu.

Ordunun resmi gazetesi olan Halk Kurtuluş Ordusu tarafından yönetilen bir sosyal medya hesabındaki yazı, Zhang'ı intihar ederek suçlamalardan kaçtığını savundu.

Sosyal medya hesabında yazıldı.

T24
ETİKETLER
zhang yang çinli general çin yolsuzluk intihar etti ast

Kuzey Kore: Nükleer savaş çıkacak, asıl mesele bunun ne zaman olacağı
07.12.2017



Sputnik'in haberine göre; ABD'nin müttefiki Güney Kore ile Kore Yarımadası'ndaki askeri tatbikatı devam ederken Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nden sert bir açıklama geldi.

Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili ABD'nin tehditlerinin 'savaşı kaçınılmaz bir hale getirdiğini' savunarak "Şu anda önümüzdeki soru şu: Savaş ne zaman çıkacak? Savaşı istemiyoruz ama korkmuyoruz" dedi.

Kuzey Kore, Kore Yarımadası'nda bir nükleer savaşın 'artık bir ihtimal değil bir zaman meselesi' olduğu yönünde sert bir açıklama yaptı.

KCNA'nın adını açıklamadığı Kuzey Kore Dışişleri'nden bir yetkiliye dayandırdığı açıklama, ABD ve Güney Kore'nin bölgede 230 kadar uçak ve hava aracı ile gerçekleştirdiği 'Açıkgöz' adlı askeri tatbikatının sürdüğü sırada geldi.

Kuzey Koreli yetkili, "Son zamanlarda, ABD Kore Yarımadası'nda şu ana kadarki en büyük hava tatbikatını yaparak Kuzey Kore'yi hedef alırken, ABD'li üst düzey siyasiler birbiri ardına savaşkan açıklamalar yaparak alarm verici işaretler gönderiyorlar. Bu agresif savaş çığırtkanı açıklamalar, Kore Yarımadası'nda bir savaşa hazır olmamız gerektiği yönünde bir uyarıdan başka türlü algılanamaz" dedi.

Açıklamasında ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Direktörü Michael Pompeo'nun hafta sonu Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'u eleştiren sözlerine de cevap veren yetkili, Pompeo'unun 'küstahça halkın kalbi olan yüce liderliği eleştirerek' Pyongyang'ı provoke ettğini söyledi. Yetkili "Şu anda önümüzdeki soru şu: Savaş ne zaman çıkacak? Biz savaş istemiyoruz ama ondan da (savaştan) kaçmıyoruz. ABD bizim sabrımızı ve bir nükleer savaşın fitilini ateşlememizi hafife almasın. Sürekli olarak güçlendirdiğimiz nükleer gücümüzle ABD'nin bunun sonuçlarını pahalı şekilde ödeyeceğinden eminiz" ifadelerini kullandı.
Ana Haber

ABD'li general: Umarım yanılırım ama savaş yaklaşıyor
23 Aralık 2017



"Buradaki varlığımız sayesinde sizler enformasyon ve politik mücadeleye katılıyorsunuz"

Norveç'te konuşlandırılmış ABD deniz piyadelerinin komutanı General Robert Neller, bölgede ‘büyük kavganın’ başlayabileceği konusunda askerlerini uyardı. Neller, "Umarım yanılırım ama savaş yaklaşıyor" dedi.

Sputnik'in Military.com’dan derlediği habere göre Neller, bölgedeki Amerikan varlığının genişleyebileceği tahmininde bulunarak askerlerine yerlerinin değişebileceğini bildirdi.

Askerlerine seslenen general, “Umarım yanılırım ama savaş yaklaşıyor. Buradaki varlığımız sayesinde sizler enformasyon ve politik mücadeleye katılıyorsunuz” dedi.

Yakın zamanda dikkatlerin Pasifik ve Rusya’ya odaklanacağını dile getiren Neller, "Sadece neden burada olduğunuzu unutmayın. Onlar gözlemliyor. Tıpkı sizin nasıl onları gözlemlediğiniz gibi, onlar da sizi gözlemliyor. Burada 300 deniz piyademiz var. Bu sayıyı bir gecede 3 bine çıkarabiliriz” ifadelerini kullandı.

T24
ETİKETLER
savaş haber açıklama abd general

Erdoğan'ın dedesiyle ilgili 'firar' sorusu
11.01.2018



Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik, Milli Savunma Bakanlığı'nın Erdoğan'ın dedesiyle ilgili 'askerde meçhul' ifadesine dikkat çekti.GERÇEK GÜNDEM - Milli Savunma Bakanlığı, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dedesi Mustafa oğlu Kemal’in; askerdeyken şehit olduğunun, arşivlerde "askerde meçhul" ifadeleriyle kesin olarak yer aldığını açıkladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Avukatı Celal Çelik, sosyal paylaşım sitesi Twitter'daki hesabından yaptığı açıklamada Erdoğan'ın dedesi ile ilgili bakanlığın yaptığı açıklamada "askerde meçhul" ifadeyisiyle ilgili firar noktasına dikkat çekti!

FİRAR ETMİŞ OLMA OLASILIĞI YOK MU?
Celal Çelik, açıklamasında “Askerde Meçhul” demek, ne olduğu bilinmeyen demek! Eeee o halde, Firar etmiş olma olasılığı yok mu yani?!..." ifadesini kullandı.
Kaynak: Gerçek Gündem

Mete Yarar Mete Yarar: İlk sürü SİHA saldırısı
11.01.2018

Rusya Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre, Suriye’deki muhalifler 6 Ocak gecesi Rus birliklerinin konuşlandığı Hmeymim üssüne 10, Tartus’taki donanma üssüne de 3 İHA’yla saldırı girişiminde bulundu.

Rus elektronik harp birlikleri, 6 İHA’nın kontrolünü ele geçirirken 7 İHA da 24 saat teyakkuzda bulunan Rus hava savunma birliklerine ait Pantsir-S füze kompleksleriyle imha edildi.

Bu saldırı sırasında iki Rus askeri hayatını kaybederken ona yakın Rus uçağı kullanılamaz hale geldi.

Bu saldırıyla bir kez daha gördük ki gelinen teknoloji devrimi her aygıtı bir silahlı platforma dönüştürebiliyor. Birkaç bin liralık bir sistemle milyonlarca dolarlık gelişmiş silah sistemlerine zarar verebiliyorsunuz.

***

Suriye’de yapılan bu saldırıyı analiz etttiğimizde aslında halka açık sistemleri kullanarak askeri bir operasyonun nasıl icra edilebileceğini de görüyoruz.

Uydu sistemleri üzerinden bölgenin haritası ve askeri konuşlandırma çıkarılıyor. Daha sonra konumlama sistemleri kullanılarak da hedeflere otomatik olarak ekipmanlar yönlendiriliyor.

Bu sistemler ABD merkezli olduğu için de diğer ülkeler sistem üzerinde bir değişiklik yapamıyorlar. ABD ise bu sistemlere kısıt koyarak kendi üslerinin yerinin bilinmesini istemiyorsa engelleyebiliyor.

Gelelim bu saldırılara benzer saldırıların Türkiye’de yapılıp yapılmadığına. Bu saldırılara ilk kez barikatlar döneminde rastlamıştık. Tekil haldeydi ve grup saldırılarına dönüşmemişti. Hatta Silopi’de ele geçirilen bir İHA, ABD ordusunun kullandığı gelişmiş bir modeldi.

PKK, Suriye’de PYD kisvesi altında eğitim aldıkça ve silahlandırıldıkça ülkemizde bu tip saldırıları yapmaya başladılar.

Sınır karakollarına veya hava üslerine saldırı düzenlemek istediler. Bunların bir kısmı saldırı başlamadan bir kısmı da saldırı esnasında etkisiz hale getirildiler.

Ama son Rus üssüne yapılan saldırıda gördük ki örgütler işi bir ileri noktaya taşımışlar. Karışık bir operasyonu belli bir koordinasyon içinde icra edebilmişler.

Yaklaşık beş yıldan bugüne yazılarımda sıklıkla değinmeye çalıştığım şey işte buydu. Artık devlet dışındaki yapıları (terör örgütleri ve muhalif grupları) ayrı bir çalışma konusu yapmaya ihtiyaç var. Geçmiş tanımlamalar ve uygulamalar bugünü bize anlatmıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik birimleri kendilerini bu tür saldırılara karşı koymak için geliştirmeye çalışmaktadır. Sıkıntı, karşı tarafın da yabancı devletlerin iç organizasyonlarından yardım almasıdır. Sizin aldığınız tedbire karşı onların da yeni bir saldırı tekniği geliştirmesidir.

PKK ABD desteği ile EYP, istihbarata karşı koyma, elektronik harp, özel kuvvet teknikleri ve gelişmiş donanım kullanma konularında eğitim almıştır.

Önümüzdeki dönem bu tekniklerin Türkiye’de kullanılmasını istemiyorsak daha başlangıçta tedbirini almak zorundayız. Bu teknikler asla Türkiye’de kullanılmamalıdır.

Önlemi de Suriye’de bir terör devletine izin vermemekten geçiyor.
(..)

Karar

Şükrü KESKİN: TERKEDİLEN ŞEHİD
14 Ocak 2018



Ardahan’ın Çıldır ilçesi Gölbelen köyünden Burak Beşdaş, vatanî görevini yaptığı esnada, Haçlı Amerika işbirlikçisi etnikçi-bölücü teröristlerce gerçekleştirilen saldırı neticesi Diyarbakır’da şehit oldu. Şehit Burak Beşdaş’ın cenazesi, ikindi namazını müteakiben İstanbul Pendik 15 Temmuz Şehitler Camii’nden kaldırıldı.



Adımlar dergisi mensubu olarak, ABD uşağı etnik bölücü Kürtçülere karşı mücadele eden ve bu uğurda canını kaybeden diğer askerlerimiz gibi Burak için de son vazifemiz yapmak üzere 15 Temmuz camiine doğru yola çıktık. Camie yaklaşmaya başladıkça bir gariplik hissi oluştu. Vakit yaklaşmış olmasına rağmen, önceki cenazelerde cami yolunu kontrol altına alan ve park yapılmasına müsaade etmeyen trafik polisleri yoktu. Camiye mesafe olsa da ilk bulduğum boş yere arabayı bıraktım. Yürümeye başladık; diğer şehid cenazelerine göre hiç trafik ve kalabalık gözükmüyordu. Avluya girişler her zaman üst aramasından geçerek olurdu bugün o da yoktu. Görevli askerler şehidin baş ucunda nöbet tutuyordu. Her zamanki polis kalabalığına nazaran neredeyse hiç polis yoktu diyebilirim. Halktan 1000 kişilik bir kalabalık vardı, çoğu da kendi memleketlileri. İlk defa namazdan önce şehidin huzuruna kadar gidebildim, çünkü hiçbir görevli yoktu. Tabiî ki her zaman şehid cenazelerinde hazır olan bakan ve milletvekillerini gözüm aradı. Onlar da yoktu veya ben göremedim. Demek ki bundan önceki güvenlik tedbirleri onlar içindi. Olabilir tabiî ki yetkili birileri varsa güvenlik arttırılır. Her zaman dikkatimi çekmiştir, kimler şehid cenazesine çelenk gönderir bakarım ama bugün bakınca şok oldum. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, AKP ve MHP teşkilatlarının çelenkleri bugün yoktu. Türk Silahlı Kuvvetleri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, sendikalar ve Ardahan derneklerinin çelenkleri… Ama devlet yetkililerinden ve AKP ve MHP teşkilâtlarından hiçbirinin çelengi yoktu. Ben de çelenkleri videoya kaydederken, hemen birileri devreye girdi ve daha cenaze namazı kılınmadan çelenkler üzerindeki isimler kaldırıldı.

Askerler her zaman tören yürüyüşü şehidi top arabasına taşır, öyle götürülürdü. Bugün sadece tören yürüyüşü ve bir cenaze arabası; sadece bu kadar… Basit bir tören, hatta imam bile devamlı tekbirleri tekrarlarken bugün kısa kesilmesi iyice dikkatimi çekti. Bir de bu törenlerde Itrî’nin tekbirinin söyleneceği açıklanmıştı, o da yoktu.

Aklıma tabiî ki birkaç soru takıldı. Benim için şehidin veya ailesinin siyasî görüşü hiç önemli değildir, ben vazifesine bakarım ki siyasî görüşü hakkında da hiçbir bilgi edinmedim, sadece gördüklerim ve hislerim bende oluşan soruların sebebidir…

Devlet yetkilileri yok diye mi hiçbir güvenlik tedbiri alınmamış ve gereken bayraklı süsleme yapılmamıştı. Çelenkleri onlar mı göndermemişti yoksa birileri mi koymamıştı? Cenaze Pendik belediyesinden kalktığı hâlde Pendik belediyesinin bile çelengi yoktu.
Neden devlet yetkileri yoktu; her zaman bakan milletvekilleri olurdu bugün niye yoktu? Pazar tatil günü diye mi yoksa daha önemli işleri mi vardı?
Yoksa aklıma gelen en kötü soru, gelen çelenklerden çıkardığım, şehid ailesi AKP’li değil diye mi bu eksiklikler vardı? Tabiî ki ailenin siyasî görüşünü bilmediğimi tekrar belirteyim ama bu çifte standartlı uygulama şehidlere de mi yapılıyordu?
Artık karar sizin. Benden bu yanlışı dile getirmek, karar sizin.

Şehidimiz Burak BESDAŞ’a Allah’tan rahmet ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dilerim.

Adımlar dergisi

Suriye: Afrin'e yönelik operasyon, saldırı olarak değerlendirilecek; Türk uçaklarını yok etmeye hazırız
18 Ocak 2018



"Suriye hava sahasını ihlal edecek Türk hava güçleri, gezintide olduklarını düşünmemeli"

Türkiye’nin Afrin operasyonu planlarını değerlendiren Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad, herhangi bir askeri operasyonun ‘saldırı eylemi’ olarak değerlendirileceğini söyledi. Mikdad, Türk savaş uçaklarının saldırıya geçmesi halinde Suriye hava savunmasının hedeflerini yok etmeye hazır olduğunu ifade etti.

Sputnik Türkiye’nin Suriye devlet televizyonu SANA’dan aktardığı habere göre, Suriye Dışişleri Bakanlığı’nda gazetecilere konuşan Mikdad, "Türk yönetimini uyarıyoruz. Eğer Afrin bölgesinde herhangi bir askeri operasyona girişirlerse bu Türk ordusu tarafından yapılmış bir saldırı eylemi olarak değerlendirilecek" dedi.

"Suriye hava sahasını ihlal edecek Türk hava güçleri, gezintide olduklarını düşünmemeli"

Türkiye'nin olası bir askeri operasyonunun Suriye'nin egemenliğinin ihlali anlamına geldiğini vurgulayan Mikdad, bunun da uluslararası kanun ve kararlara tamamen açık bir ihlal teşkil edeceğine dikkat çekti.

"Eğer Türk savaş uçakları bir saldırıya girişirse Suriye hava savunması herhangi bir Türk uçağı hedefini yok etmeye hazır" ifadelerini kullanan Mikdad, Suriye hava güçlerinin tam gücünü geri kazandığını belirterek, şöyle devam etti:

"Suriye'ye herhangi bir saldırıda bulunacak ya da Suriye hava sahasını ihlal edecek Türk hava güçlerinin gezintide oldukları düşüncesine kapılmamaları gerekiyor.”

Dışişleri Mevlüt Çavuşoğlu, bugün yaptığı açıklamada ilk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrin’e operasyon duyurusunu yinelemiş ve olası müdahalenin Rusya'yla koordineli yapılması gerektiğini ifade ederek "Hava sahasını kullanmak için Rusya ve İran'la görüşüyoruz" demişti. Çavuşoğlu, ‘aynı zamanda Fırat'ın doğusunda da tehditlere karşı adım atılacağını’ sözlerine eklemişti.

T24
ETİKETLER
suriye faysal mikdad afrin operasyonu

Doğu Perinçek'ten Erdoğan'a; 'ya istifa et ya da...'
19 Ocak 2018



Afrin operasyonu öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "Sayın Cumhurbaşkanı zaman yitirmeden, derhal Suriye ile işbirliğine gitmelidir. Eğer işbirliğine yönelmiyorsa, cumhurbaşkanlığından istifa etmelidir" ifadelerini kullandı.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, partisinin Genel Merkezi'nde düzenlediği basın açıklamasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulundu.

Aydınlık'ın haberine göre, Suriye Dışişleri Bakanı Yardımcısı Faysal Mikdad'ın, "Eğer Türk savaş uçakları bir saldırıya girişirse, Suriye hava savunması herhangi bir Türk uçağını yok etmeye hazırdır" açıklamasını hatırlatan Perniçek, şu ifadeleri kullandı:

"Bilindiği gibi Suriye'nin Lazkiye kentinde Rusya'nın konuşlandırdığı S-400 hava savunma bataryaları bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye hükümetinin 'Türk uçaklarını düşürürüz' açıklamasına şu yanıtı verdi: 'Bu operasyon, terör örgütlerine karşı yapılan, Türkiye için tehdit oluşturan bir oluşumun engellenmesi içindir. Burada bizim Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef alma amacımız yok.'

Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef almıyor. Güzel! Türkiye, güvenliğini tehdit eden PYD/PKK terör örgütüne karşı harekâtta bulunacaktır. Bu da güzel!

'TÜRK UÇAKLARINI SURİYE'NİN HEDEFİ HALİNE GETİRMENİN ANLAMI NEDİR?'

Bu koşullarda Tayyip Erdoğan yönetiminin Suriye ile işbirliği yoluna gitmemekte diretmesinin anlamı nedir? Harekâtın yapılacağı toprak, Suriye toprağıdır.

Harekât, Suriye'yi de hedef alan PYD/PKK terör örgütüne karşıdır. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, PYD terör örgütünün 'vatan haini' olduğunu ilan etmiştir. Suriye Ordusu, PYD'ye karşı bombardımana başlamıştır. Bu koşullarda Suriye ile işbirliği yapmak varken, Türk uçaklarını Suriye'nin hedefi haline getirmenin anlamı nedir?

Türk Ordusu, ABD uçaklarıyla korunan, ABD'nin verdiği 4900 TIR silahla donatılmış PYD terör örgütünü tasfiye etmek için harekâta geçiyor. Karşıda ABD gibi dünya ölçeğinde ciddi bir güç var.

'ERDOĞAN YÖNETİMİNİN SURİYE DOSTLUĞUNU ELİNİN TERSİYLE İTMESİNİN ANLAMI NEDİR?'

Türkiye, harekât hedefini Afrin'in ötesinde Menbiç'teki ve Fırat'ın doğusundaki terör örgütlerini temizleme olarak açıklamıştır. Harekât yapılacak Kuzey Suriye coğrafyasında aynı zamanda ABD üsleri ve birlikleri bulunmaktadır.

Türkiye'nin ABD ile cephe cepheye geldiği bu kritik koşullarda, Tayyip Erdoğan yönetiminin Suriye dostluğunu elinin tersiyle itmesinin anlamı nedir?

ABD cephesi yanında bir de Suriye'ye karşı cephe açmanın mantığı nedir?

'RUSYA, İRAN VE IRAK'IN GÜVENİNİ SARSMANIN ANLAMI NEDİR?'

ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul etmesi üzerine, ABD ve İsrail'e karşı bölge ölçeğinde ve dünya ölçeğinde çok geniş bir işbirliği oluşmuşken, şimdi Tayyip Erdoğan yönetimi, İslam ülkelerini ve bütün dünyayı karşıya itmektedir?

ABD ve İsrail'i sevindirmenin anlamı nedir?

Tayyip Erdoğan yönetimi, Türkiye'nin geleceğiyle oynayan tutumuyla Türk milleti içinde güvensizlik yaratmaktadır.

Türkiye'nin iç cephesini sarsmanın anlamı nedir?

'ERDOĞAN YÖNETİMİ DOSTLARI KAYBETMEKTE, DÜŞMANLARI SEVİNDİRMEKTEDİR'

Askeri harekâtımızın mümkün olduğu kadar az kayıpla ve en büyük başarıyla sonuçlandırması için en etkin siyaset, Suriye ile askerî harekât dahil her alanda işbirliğidir.

Oysa Tayyip Erdoğan yönetimi bırakalım işbirliğini, Suriye'ye haber vermek, Suriye'den davet istemek gibi devlet kurallarının gereği olan yöntemleri bile kenara iterek dostları kaybetmekte, düşmanları sevindirmektedir.

Tayyip Erdoğan yönetiminin Suriye'ye karşı tavrını akılla, hesapla, kurmaylıkla, savaş yönetme yeteneğiyle, devlet adamlığıyla, Türk askerlik ve devlet yönetme geleneğiyle açıklama olanağı bulunmuyor.

Bırakalım devlet yöneticiliğini bugün Türkiye'de ilkokul birinci sınıf öğrencilerini toplasanız ve sorsanız, tek bir çocuk bile Suriye ile işbirliğini reddeden tutumu doğru bulmayacaktır.

'SURİYE'YE KARŞI KİBİRİN BEDELİNİ MEHMETÇİĞE ÖDETMENİN SORUMLULUĞU'

Nitekim bu tavır, hemen etkisini göstermiştir. Tayyip Erdoğan'ın Suriye ile kapışmaya girmesi üzerine, ABD yelkenleri indirmişken birden yeniden cesaret bulmuştur. ABD Sözcüsü, Heather Nauert dün saat 23.00'te, 'Türkiye'nin Afrin'i işgal etmekten ve şiddet kullanmaktan vazgeçmesini' ihtar etmiştir.

Tayyip Erdoğan yönetimi, Suriye'ye karşı kibirli tavrını Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ödetmek gibi ağır bir sorumluluk içindedir.

Türkiye, haklı bir harekât kararı vermiştir. Bu haklı harekâtın en az kayıpla, en hızlı biçimde, en büyük başarıya ulaşması, Türkiye'nin geleceği açısından hayatî önemdedir. Suriye ile işbirliği bu açıdan vazgeçilmez değerdedir ve kibire feda edilemez.

Türkiye'nin vatan savaşını başarıya götürecek birikim ve yetenekte bir yönetime ihtiyacı vardır. Hiç kimse, hele devlet yöneticileri, Türk Ordusunu gereksiz tehditlerle karşı karşıya bırakan uygulamalarda diretemez.

Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, zaman yitirmeden, derhal Suriye ile işbirliğine gitmelidir. Eğer işbirliğine yönelmiyorsa, Cumhurbaşkanlığından istifa etmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Türk milleti önünde derhal karar vermeye çağırıyoruz: Ya Suriye ile işbirliğine gidiniz, ya da istifa ediniz!"

Yurt Gazetesi
Anahtar Kelimeler:AfrinAfrin OperasyonuDoğu PerinçekErdoğanCumhurbaşkanı

Ya sonrası?
Hüsnü Mahalli
18 Ocak 2018



Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere devletin tüm yetkilileri günlerce Afrin’den söz ediyor. Medyanın uzman ve azmanları ise hamasetin en üst basamağını da aşarak savaş çığırtkanlığı yapıyor.
Hiç kimse de bir şey bilmiyor.
Sağduyulu ve sakin düşünen yok.
Düşünen varsa da korkudan konuşamıyor. Yani insanlar Türkiye’nin ne işi var Afrin’de diye soramıyor. Afrin Suriye kasabasıdır ve nüfusun büyük bölümü Kürt kökenli.
Ankara’ya göre orada PYD’liler yani PKK’lılar var.
Yaklaşık olarak 10 bin kadar militan.
Yani Ayn El-Arab ( Kobani) ve çevresinde bulunan PYD’liler kadar.
‘Afrin’e girerim’ diyen Türkiye o zaman Kobani’ye de girmeli.
Öncesinde de Menbiç’e.
Hatta Kobani’den Irak sınırına kadar uzanan 600 kilometrelik Suriye topraklarına dalmalı ve orada bulunan 100 bin kadar YPG ve SDG militanını ortadan kaldırmalı.
Gerekirse de oradan devam edip Musul ve Kerkük’e uzanmalı.
Ama yapamaz çünkü orada ABD ordusu var. Afrin’de YPG’lilerin hiç kimsesi yok.
‘Rusya destek veriyor’ diyenler gerçeği anlatmıyor.
Peki diyelim Türk ordusu Afrin’e girdi ve PYD’liler direndi.
Binlerce ölü, bir o kadar yaralı olacak.
Şehir yıkılacak ve insanlar perişan olacak.
Bu ne işe yarayacak? Hiç.
Çünkü varsa risk Afrin’de değil doğuda.
Kürt ordusu kurmaya çalışan ‘dost ve müttefik’ ABD’de.
Kürt- Türk düşmanlığı için uğraşıyor.
Fazlası da var ve olacak!
Türkiye ise bu riski asla tek başına bertaraf edemez.
İki komşu Suriye ve Irak ile işbirliği yapmadan bu iş asla olmaz.
Kaldı ki bu bölgede ve Afrin’de Türkiye’nin fiili müdahalesi büyük bir sorun yaratır.
Diyelim Türk ordusu yanına ÖSO ve müttefiki grupları alarak Afrin’e yönelik operasyon başlattı ve karşısında Suriye, Rusya ve İran güçlerini buldu.
Ne yapacak?
Benzer şekilde Rusya’nın onayıyla Ağustos 2016’de Cerablus’tan Azez’e kadar uzanan 100 kilometrelik sınır bölgesini kontrol eden Türk ordusu ne zamana kadar orada kalacak?
IŞİD yok edildiğine göre Türk ordusu neden oralarda duruyor?
Arap medyasına göre Türkiye o bölgelerde kalmaya niyetli.
Yoksa ‘Misak-Milli sınırları’ hikâyesi mi?
Rusya destekli Suriye devleti ‘hadi çıkın artık’ derse Ankara ne yapacak?
Üstelik Ankara’nın tüm olumsuz ve tehlikeli politikalarına karşın Suriye devleti Türkiye’ye karşı düşmanca hiç bir davranışta bulunmadı.
Üstelik 2011’de batılı ülkeler, Körfez ülkeleri ve Türkiye Suriye’ye müdahale etmeden önce bu ülkede PYD yoktu.
Ankara 2011-2015 döneminde PYD’yi Suriye yönetimine karşı ayaklandırmak için Salih Müslim’i birçok kez misafir etmiş ve birçok vaatte bulunmuştu.
Peşmerge’nin Kobani’ye girişi dâhil.
Dönelim Afrin’e. Putin ve Ruhani ile birlikte Astana ve Soçi’de önemli anlaşmalara imza atan ve Afrin’i sıcak gündeme taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan her nedense İdlib’ten söz etmiyor.
Ya da İdlib’i Nusra ve müttefiği terör örgütlerden temizlemeye çalışan Suriye ordusuna kızıyor.
Şam kadar Moskova ve Tahran buna tepki gösteriyor.
Rusya izin vermezse Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapması imkânsız değilse çok zor.
Afrin Türkiye için risk ise İdlib ve çevresi Suriye ve Rusya için yüz katı daha fazla risk.
Afrin ve İdlib yan yana iki şehir. Afrin’e yönelik TSK operasyonu İdlib’teki Nusra ve müttefiki grupları rahatlatır.
İdlib ve çevresinde 80-90 bin Nusracı terörist var ve bunlar arasında çok sayıda Çeçen, Uygur, Özbek ve benzeri bölgelerden gelen terörist var.
Üstelik aklınıza gelen her türlü ağır silahları var.
Dron ve kimyasal silahlar dâhil.
Ayrıca Cerablus’tan Azez’e kadar uzanan bölgede Türk ordusu ile işbirliği yapan on binlerce ‘ılımlı’ terörist zaman zaman Nusra’ya destek veriyor. Ortak ideolojik nedenlerle.
Şimdi diyelim ki Suriye devleti idlib’i ne pahasına olursa olsun kurtarmaya çalıştı ve bu iş çok büyüdü.
Bu durumda Türkiye kimden yana tavır alacak?
Nusra ve müttefiklerinden mi yoksa Ankara’nın yeni dostu Rusya’nın desteklediği Esad’tan yana mı?
Türkiye’ye 20 kilometre uzaklıkta İdlib’ten kaçmak zorunda kalabilecek on binlerce yabancı terörist nereye gidecek?
Nusra ve müttefikleri ton farkıyla AKP’nin ideolojik ve psikoloji müttefiki ama Afrin ve Kuzey Suriye’deki PYD Suriye ve Türkiye’nin sorunu.
Her şey çok çelişkili ve karmaşık.
AKP Haziran 2015’e kadar PYD, HDP ve dolayısıyla PKK ile çok iyi geçiniyordu.
Kürt- Türk dostluk ve kardeşliği için.Şimdi aralarına ‘Kara kedi’ çılgın Trump girdi.
Özetle son 7 yılda olduğu gibi Türkiye şimdi de hata yapıyor.
Hamasetle bir yere varılamayacağını şimdiki durum anlatıyor.
Ankara’nın Afrin-PYD ve İdlib- Nusra hesaplarının hiç biri doğru değil ve tutmayacak.
Bu hesapların riski hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük.
El-Bab’ta IŞİD’e karşı operasyonda 70 şehit veren Türk ordusu elbette kısa sürede Afrin’i kontrol altına alır ama iş bununla kalmıyor.
Örneğin Afrin ve İdlib’ten dolayı Suriye, İran ve Rusya Türkiye’ye karşı düşman kesilirse ne olur?
Örneğin PYD’den dolayı ABD Türkiye ile kavgaya tutuşursa ne olur?
Neler neler olmaz!
Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır pusuda bekliyor.
Esad’ı destekleyen ve Irak’ta çok güçlü konumda olan İran sessizce izliyor.
İsrail ise olup bitenlerin belki de tek karlı ülkesi.
Küçük detayları anlatmaya kalkışsam iki makale daha yazmam gerekir.
Çoğunu da zaten yazamam.
Hamasi söylemler savaşa girmek ve zaferle çıkmak için yeterli değil.
Yakın tarihimizde bunun çok örnekleri var.
Sakin düşünüp doğru karar almalı.
Bin yıl da geçse Suriye, Irak ve İran Türkiye’nin komşusu kalacak.
Ne olursa olsun Kürtler hep bu coğrafyada yaşayacak.
Suriye’ye bir şey olursa Türkiye’ye çok daha fazlası olur.
7 yıldır biz neyi konuşuyoruz.
‘Arap Baharı’nın perişan ettiği Suriye ve tüm coğrafyayı.
Ölüm, yıkım, acı ve gözyaşı.
Herkes için: Türkler, Araplar, Kürtler, Persler, Şiiler, Sünniler, Aleviler, Ezidiler ve diğerleri Yetmediyse 70 yıl daha konuşuruz.
Tıpkı 1948’de kurulan İsrail’i 70 yıldır konuştuğumuz gibi.
Hem de İsrail rahatlatmak için.
Belki de coğrafyamızın kaderi ya da genetik sorunu.Kin, nefret, düşmanlık ve kanla besleniyor.Sonrasını düşünen yoksa bahane ve gerekçe bulmak çok kolay.
Öyle olmasaydı bugün biz Afrin’i konuşuyor olmayacaktık

Yurt Gazetesi

Rusya: Kore Yarımadası'nda bir kriz, on binlerce ABD'linin ölmesine neden olur
26.12.2017



Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev, Kore Yarımadası'nda herhangi bir büyük çapta askeri hareketliliğin, Güney Kore'de yaşayan on binlerce ABD'linin hayatını kaybetmesine neden olacağı uyarısında bulundu.

Argumentı i Faktı gazetesine konuşan Patruşev, Washington'ın Kuzey Kore'ye yapacağı olası bir saldırının Güney Kore'de yaşayan 250.000 ABD'li arasında büyük kayıplara neden olacağının farkında olduğu ifade etti.
"Kore Yarımadası'nda büyük çapta bir çatışma çıkarsa on binlerce ABD'li ölür" diyen Patruşev, böyle bir sonucun her ülke için kabul edilemez bir kayıp olduğunu vurguladı.

Patruşev, Kuzey Kore'nin füze test sahalarının 10 milyon nüfuslu Seul'den yalnızca 50 kilometre uzaklıkta olduğunu da kaydetti.

'ABD, KUZEY KORE'Yİ BAHANE OLARAK KULLANIYOR'

Washington'ın yarımadadaki 'gerginlik kısır döngüsüne' katkıda bulunduğunu belirten Patruşev "ABD, Kuzey Kore yönetimi ve halkına karşı provokatif adımlarda bulunuyor ve Güney Kore ile büyük çapta tatbikatlar gerçekleştiriyor" dedi.

Patruşev, ABD'nin Kuzey Kore'nin nükleer programını Asya-Pasifik bölgesine füze savunma sistemi konuşlandırmak için bahane olarak kullandığını da savundu.
Sputnik

Ceyda Karan: Cumhurbaşkanının kararlılığının asıl sınanacağı yer Menbiç
24/01/2018

Ankara kilometrelerce uzanan ABD/SDG/ YPG bölgesi varken Rusya’nın operasyon bölgesindeki Afrin’e girip Washington ile kapışmadan YPG’yi vurmuş oldu.

ABD önce “Afrin operasyon alanımız değil” diyerek topu Rusya’ya attı ama AKP’li Cumburbaşkanı’nın kararlılığının asıl sınanacağı yer Menbiç. Hele TSK ile vekil güçlerin Irak sınırına kadar olan bölgeyi temizlemeye kalkışırsa cepheden ABD ile karşı karşıya gelinir.

Nitekim Pentagon şefi James Mattis’in, Afrin yüzünden Suriye’deki askeri işgal için bahaneleri olan IŞİD’le mücadelenin olumsuz etkilenebileceği sızlanması boşuna değil.

Stratejik tercihlerini çoktan kendilerine devlet kuracağı düşündükleri ABD’den yana yapmış olan Suriyeli Kürtler, kendilerini en baştan tutarlı biçimde desteklemiş, siyasi ve çözüm masasındaki yerlerini “olmazsa olmaz” koşul saymış Rusya’ya ateş püskürdü. Hamileri ABD’ye ise ses çıkartmadılar.

Ceyda Karan’ın yazısının devamı için: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/911804/Afrin_den_Munbic_e_uzanan_yol.html

Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı'ndan Kılıçdaroğlu'na hakaret: Alçak ve gerizekalı!..
29 Ocak 2018



Kılıçdaroğlu, "TSK'nın ÖSO ile birlikte anılmasını içime sindiremiyorum" açıklamasında bulunmuştu

Kılıçdaroğlu: Suriye ile şu veya bu şekilde ilişki kurmalıyız

Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Ordunun başarısı ÖSO'ya devredilemez" ve "TSK'nın ÖSO ile birlikte anılmasını içime sindiremiyorum" diyen CHP Genel Başkan'ı Kemal Kılıçdaroğlu'na hakarette bulundu.

Küçükyılmaz, Twitter'daki kişisel hesabından yaptığı paylaşımda "Popülizmin, demagojinin, ikiyüzlülüğün CHP Liderinden neşet eden en alçak ve gerizekalıca halini aşağıdaki satırlarda bulabilirsiniz!" ifadelerine yer verdi.



"TSK'nın başarısı ÖSO'ya devredilemez"

Ankara'da bazı medya temsilcileriyle bir araya gelen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye'nin Afrin bölgesine başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı'nın ÖSO birlikleriyle yürütülmesini eleştirip "Biz ordumuzun kahramanlığını ÖSO'ya devretmeye çalışıyoruz. Neden? Kimdir OSÖ, elinde Türk bayrağı. Bizim ordumuz orada. Ordu ÖSO'nun arkasına neden gizlenir? Hangi gerekçelerle gizlenir. Ordunun başarısı ÖSO'ya devredilemez. Kahraman Ordumuzun ile ÖSO'nun birlikte anılmasını içime sindiremiyorum. Koskoca TSK ikinci planda sanki ÖSO birinci planda" açıklamasında bulunmuştu.

T24
ETİKETLER
cumhurbaşkanlığı kurumsal İletişim başkanı mücahit küçükyılmaz chp kemal kılıçdaroğlu Öso hakaret

"CHP yöneticiliği yapmış kardeşimizin şehit olduğu saatlerde Cumhurbaşkanı, 'Ulan CHP'liler, siz sıcak yatağınızda yatarken' diye bağırıyordu"
29 Ocak 2018



Ali Gümüş, Afrin operasyonu kapsamında şehit oldu

CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP’li milletvekillerine yönelik olarak sarf ettiği "Ulan ahlaksız sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO'lar benim Mehmet'imle beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar. 394 sabahtı şimdi kim bilir 400'ün üzerinde” ifadelerine tepki gösterdi.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Komando Uzman Çavuş Ali Gümüş’ün CHP Gençlik Kolları’nda ve sonrasında da Mersin’in Mut ilçesindeki CHP teşkilatında görev aldığını belirten Kurt, kişisel Twitter hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Afrin'de şehit olan Ali Gümüş, CHP Gençlik Kolları'ndan sonra Mersin Mut CHP İlçe yöneticiliği yapmış bir kardeşimizdi. Eşi 7 aylık hamileydi. Acı olan ise şehit olduğu saatlerde ülkenin cumhurbaşkanının "Ulan CHP'liler,siz sıcak yatağınızda yatarken..." diye bağırıyor olmasıydı.”

View image on Twitter
View image on Twitter

Kazım KURT

@CHPKAZIMKURT
Afrin'de şehit olan Ali Gümüş, CHP Gençlik Kolları'ndan sonra Mersin Mut CHP İlçe yöneticiliği yapmış bir kardeşimizdi. Eşi 7 aylık hamileydi. Acı olan ise şehit olduğu saatlerde ülkenin cumhurbaşkanının "Ulan CHP'liler,siz sıcak yatağınızda yatarken..." diye bağırıyor olmasıydı.
3:18 PM - Jan 28, 2018
542 542 Replies 7,700 7,700 Retweets 16,787 16,787 likes
Twitter Ads info and privacy
Kocaeli'de Yuvacık Çarşı Meydanı'nda halka hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hani o, bu CHP'nin kendini bilmez bazı terbiyesizleri var ya hani, o terörist diye ifade ettiği ÖSO'lar var ya. Ulan ahlaksız sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO'lar benim Mehmet'imle beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar. 394 sabahtı şimdi kim bilir 400'ün üzerinde” ifadelerini kullanmıştı.

T24
ETİKETLER
kazım kurt ali gümüş afrin operasyon şehit

Fehim Taştekin: Zeytin Dalı'na katılan milisler, uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon
29 Ocak 2018



"El Kaideciler, selefi cihatçılar, 'ılımlı' selefiler, siyasal İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları..."


Gazeteci Fehim Taştekin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin’e yönelik düzenlediği operasyonda birlikte hareket ettiği Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) yazdı. Taştekin, "Zeytin Dalı’nın gölgesinde yürüyen milis güçleri eski El Kaideciler, selefi cihatçılar, ‘ılımlı’ selefiler, siyasal İslamcılar, ılımlı İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları, savaş ağaları, fırsatçılar, macera arayanlar, paralı askerler ve MİT’in yönlendirdiği çevrelerden oluşuyor. Birinin adı şeriatçıya, diğerinin adı gaspçıya çıkmış birbiriyle uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon" dedi. Taştekin "Dün Suriye’de rejimi değiştirme adına desteklenen bu örgütler bugün PYD-YPG’ye karşı savaşta öne sürülen kara unsurları olarak meşrulaştırılıyor, hatta halk nezdinde kahramanlaştırılıyor" yorumunda bulundu.

Taştekin'in Gazete Duvar'da "Erdoğan’ın kefil olduğu ‘Milli Ordu" başlığıyla yayımlanan (29 Ocak 2018) yazısı şöyle:

Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye sahnesinde TSK’ye müttefik yaptığı gruplardan emin. Üstün körü ‘Özgür Suriye Ordusu’ (ÖSO) diye anılan bu gruplara “Suriye’nin gerçek sahipleri” diyecek kadar değer atfediyor. Suriye ordusunu “gerçek işgalci” olarak niteleyip “teröristlerden kurtardıkları bölgeleri bu gruplara bırakmaktan” bahsediyor.

“Bu operasyonu Allah’ın izniyle ÖSO ile birlikte kazanacağız” diyecek kadar onlardan emin. Bütün uyarılara rağmen tahliye edilmediği için Musul Başkonsolosluğu’nda IŞİD’in eline rehine bırakılan eski başkonsolos ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’a, “Ulan ahlaksız, sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO’lar benim Mehmedim’le beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar” diyecek kadar onlara kefil.

Erdoğan’ın Şam yolunda büyük umutlar bağladığı ortaklarına sahip çıkması anlaşılır. Çünkü başa bela birliktelikler, bilgiler ve sırlar içeriyor. Zeytin Dalı Harekâtı ile birlikte de bu gruplara laf etmek neredeyse vatan hainliğine eşdeğer hale geldi!

TSK’nin kimlerle birlikte yürüdüğünü bilmekten, bu
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Oca 30, 2018 12:33 am tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Oca 22, 2018 9:11 pm    Mesaj konusu: Prof. Emre Bağce: Afrin Türkiye ve Suriye'ye sunuldu, ama Alıntıyla Cevap Gönder

Yeni Şafak: Kürecik'ten Zeytin Dalı Harekatı sırasında YPG'ye anlık istihbarat sağlanıyor
28.01.2018



CHP'nin insa edildiği süreçten bu yana denetlenmesi için defalarca girişimde bulunduğu ve her seferinde AKP Hükümeti'nden olumsuz yanıt aldığı Kürecik Radar Üssü'nün Zeytin Dalı Harekatı sırasında YPG'ye anlık istihbarat sağladığı iddia edildi. İddianın sahibi ise yandaş Yeni Şakaf gazetesi. CHP'li Ağababa ise, "Eğer AKP iktidarı gerçekten ABD'ye karşı bir şey yapacaksa Kürecik'i kapatsın" dedi.

Aralık 2011'de Malatya Kürecik'te kurulan NATO Radar Üssü, üssün kurulacağının açıklandığı andan itibaren tartışmaların odağında oldu. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba olmak üzere CHP'li vekiller pek çok kez Kürecik Radar Üssü'ne girmek ve incelemede bulunmnak istediler. Ancak her defasında Milli Savunma Bakanlığı'ndan olumsuz yanıt aldılar.

ABD YÖNETİMİNDEN NATO'YA GEÇTİ

CHP'nin Kürecik için izin istediği Milli Savunma Bakanlığı, üssün yönetiminin NATO'da olduğunu ve Brüksel'den izin alınması gerektiğini bildirdi. CHP'nin NATO'ya yaptığı başvuruya gelen yanıtta ise üssün komutasının ABD'de olduğu bildirildi. CHP'nin bu konudaki itirazları üzerine Mayıs 2012'de dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın talimatı ile üssün yönetimi NATO'ya devredildi.

CHP'LİLER DEFALARCA BAŞVURDU AMA ÜSSE ALINMADI?

2012 yılında Dünya Emekçi Kadınlar günü etkinlikleri kapsamında Malatya’ya gelen dönemin CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan ile milletvekilleri Sabahat Akkiraz, Ayşe Nedret Akova, Ayşe Eser Danışoğlu, Hülya Güven, Sedef Küçük, Sena Kaleli, Melda Onur, Binnaz Toprak, Dilek Akagün Yılmaz ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba Kürecik’te kurulan Radar Savunma Üssü’ne gitti.

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, milletvekilleri olarak kurulan üsse ziyaret etmek istediklerini bunun için de Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazdıklarını ifade ederek, "Genelkurmay bize, ’Yetkimiz yok, Dışişleri Bakanlığı’na yazın’ dediler. Cevap Milli Savunma Bakanlığı’ndan geldi; ’Yetkimiz yok’ dediler izin vermediler. İzni kimden alacağız? Buraya girmek için ABD’den mi, Pentegon’dan mı izin alacağız?" dedi.

Ağbaba, "Küçük bir üsse girmek için koskocaman TBMM’nin iradesini yok saydılar" diyerek hükümeti eleştirdi. Ağbaba, "Radar üssünün kumandasını ABD’ye teslim eden AKP, Meclis’in kumandasını kime teslim etti? Siz ne yaparsanız yapın conileri bu topraklardan kovacağız" diye konuştu.



YENİ ŞAFAK: "ÜSTEN PKK'YA İSTİHBARAT VERİLİYOR"

CHP'nin yıllardır kuruluş amacını ve konumunu tartıştığı ancak AKP'nin vekillerin bu konuda soru önergelerine ve üssü denetleme taleplerine olumsuz yanıt vermesine kayıtsız olan yandaş medya, Zeytin Dalı Harekatı'nın ardından aralarında Kürecik'in de olduğu ABD üslerinin PKK/PYD'ye anlık istihbarat verdiğini gündeme getirdi.

Yeni Şafak gazetesinin bugünkü haberinde, "ABD’nin, TSK ve ÖSO tarafından çepeçevre kuşatılıp Afrin’e sıkıştırılan PKK’ya, bölgeyi kontrol eden Kisecik Radar Üssü’nden anlık istihbarat sağladığı, örgüte koordinatlar verdiği belirtiliyor. Terör örgütü, İHA istihbaratı bilgileriyle, Türkiye’den havalanan her uçaktan, bu uçağın vuracağı noktalardan ve atılan her füzeden haberdar ediliyor. Kel Dağı ve Kürecik radar üslerinin de bu amaçla kullanıldığına dair ciddi şüpheler var." ifadelerine yer verildi.

Haberde şu ifadelere yer verildi:

ABD TÜM VERİLERİ GÖRÜYOR

NATO ağında bulunan radar verileri üzerinden Türk savaş uçakları ve insansız hava araçlarının her hareketini görebilen ABD ordusu, bu araçların vurabileceği muhtemel noktalara ilişkin verileri PKK’ya servis ediyor. ‘Sahibinden’ aldığı istihbaratı değerlendiren teröristler ise gelen bilgiler doğrultusunda tedbir alıp mevzileniyor. Afrin’e yönelik hava taarruzunda uçak, İHA ve hatta füzeleri ilk olarak tespit edebilecek radar, Hatay-İskenderun’daki Arsuz beldesinin Kisecik köyünde bulunuyor. 2004 yılında Amanos dağlarının zirvesinde kurulan Kisecik Radar Üssü bir NATO tesisi. Dolayısıyla ABD, radarın tüm olanaklarından faydalanıyor.

KİSECİK, KEL DAĞI, KÜRECİK

Kisecik’e ek olarak Hatay-Yayladağı’nda sınırın sıfır noktasındaki Kel Dağı’nda da bir radar üssü bulunuyor. Kel Dağı ve Kisecik’teki üslerde konuşlu radar sistemleri en az 400 kilometrelik bir yarıçaptaki her hava hareketini takip edebiliyor. Yani ABD, neredeyse Suriye’nin tamamını NATO şemsiyesi altında kurduğu üslerden gözlüyor. Kisecik ve Kel Dağı’ndan başka Malatya’daki Kürecik radarı ise hepsinden daha gelişmiş özellikte. 1000 kilometrelik yarıçapta gökyüzünü tarayan radarın kapsama alanına Suriye, Irak ve İran, hatta Kıbrıs da giriyor. Türkiye’nin hava ağı ve toplanan istihbarat bilgileri NATO’nun güneydoğu sınırlarını kapsadığı için açık durumda. Türkiye istediğinde ve özellikle milli bir harekât icra edildiğinde bazı bilgileri gizleyebiliyor. Ancak bu gizlemenin ne derece başarılı olduğu meçhul. ABD’nin, bu önlemlere rağmen radar bilgilerini kullanarak elde ettiği kritik verileri PKK’ya aktarmakta olduğu kaydediliyor.

CHP'Lİ AĞBABA: AKP SAMİMİYSE KÜRECİK ÜSSÜNÜ KAPATSIN



CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, konuyla ilgili olarak cumhuriyet.com.tr'ye şunları söyledi:

"Burası Amerika tarafından kurulan ve Amerika'nın kontrolünde olan bir üs. Bunu da cümle alem biliyor. Burası İran ve Suriye'ye karşı İsrail'i korumaya yönelik bir üs olarak inşa edildi. Burası için ne kadar NATO üssü dense de, NATO'ya devri sonradan yapıldı. Buradan kime istihbarat verilip verilmediğini Türkiye kontrol etmiyor. Türkiye'nin burada bir hakimiyeti yok. YPG'ye PKK'ya istihbarat veriyor mu; veriyor olabilir. İsrail'e nasıl veriyorsa buralara da veriyor olabilir. Ama hükümetin buradaki samimiyetini sorgulamak lazım. Hükümet burayı kapatamaz da, kapatma girişiminde bulunamaz da. Biz başından beri söylüyoruz. Eğer Amerika'ya bir tavır alınacaksa ilk yapılacak şey Kürecik'teki üssü kapatmaktır. Tamamen iç kamuoyuna yönelik bir propaganda malzemesi olarak kullanıyor burayı."

Dönemin Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone arasında imzalanan bir mutabakat metni ile Kürecik Üssü'nün yapıldığını hatırlatan Veli Ağbaba "Bu üssün yapılması ile ilgili anlaşma da Meclis'e getirilmedi. Çok gizli kapaklı bir anlaşmaydı ve bir ayıp saklar gibi yapılmış bi anlaşmaydı" dedi.

Cumhuriyet

Prof. Emre Bağce: Afrin Türkiye ve Suriye'ye sunuldu, ama buna karşılık...
22 Ocak 2018



Bağce, 'Zeytin Dalı' harekâtını değerlendirdi

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde görevli öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Bağce, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Afrin'e yönelik düzenlediği "Zeytin Dalı" harekâtıyla ilgili olarak "Afrin Türkiye’ye ve Suriye’ye sunuldu, ama buna karşılık Fırat’ın doğusundaki ABD -PYD/PKK üstelik 50 bin kişilik ağır silahlarla donatılmış ve eğitilmiş ordusuna ve işgaline meşruiyet kazandırabilir, esas tehlike budur" dedi.

TIKLAYIN - Operasyonda 3. gün | TSK, ÖSO'yla birlikte 11 noktayı YPG'den aldı

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı'nın, Bağce'nin değerlendirmelerine de yer verdiği, "PKK koridoru’... ABD’nin öncelikli hedefi Türkiye mi?" başlıklı yazısı şöyle:

Rusya izin verdi ve Afrin’e operasyon başladı. Dikkat edin, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı Moskova’ya gittiler. Haritalar üzerinde tartıştılar, Türkiye’nin hedefleri üzerinde bilgi alışverişi sonucu Moskova izin verdi. Kim bilir belki de Beştepe’den bir sözlü mesaj da götürdüler. Bu görüşme önemli, içeriğini değil sonuçlarını biliyoruz. Ama Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerinde durulduğu kesin. Nitekim, hükümet bu konuyu önemle vurguluyor.
Aslında Afrin Operasyonu, Suriye ve Rusya’nın da işine geliyor. Onlara da yarıyor. İznin temelinde bu var. Çünkü ABD’nin Suriye’yi PKK güçleriyle bölme operasyonunun batı kanadındaki parçası olan Afrin’i ABD ve PKK/PYD’den “kurtarmak” işini TSK üstlendi. Suriye ve Rusya için yeme de yanında yat.
Bu anlamdan bakarsanız, Türkiye’ye bir “vekâlet” üstlenmiş bile diyebilirsiniz. Ama Türkiye’nin, içeride yıllardır kanlı savaş verdiği, iç güvenlik tehdidi olarak ilan ettiği PKK ile 900 km boyunca “sınırdaş” olmasına yol açacak “Afrin Bölgesi”nin Ankara için ayrı bir önem taşıdığı açık. Operasyon, “kuşatılmışlık” endişesi yaratmıştır. PKK’nin, içeride sürdürdüğü “iç savaş”a, Suriye’deki egemen pozisyonundan alacağı güçle sınır boyunca hız kazandırması, şüphesiz ki ciddi bir “güvenlik sorunu” yaratıyor. PKK’ye hoş bakanların, yazar çizerken bu konuyu es geçmeleri şüphesiz ki doğaldır. PKK ile bir “barış”, “anlaşma” yapılmış değil ki?!
Es geçilen başka bir nokta, Suriye’nin “bütünlüğü”dür. ABD ve ABD severlerin de bu bütünlüğü es geçmeleri doğaldır. ABD’nin Suriye’yi parçalamak politikasını görmemek ya körlük veya daha doğrusu ABD politikasının uzantısı olmaktan kaynaklanır. Bunlara göre ABD masum bir şekilde orada duruyor, gel dersen gelir, git dersen gider. Ehh, PKK’ye de yardımcı olması kötü müdür!?
Bu bağlamda operasyonu yürütenler, konuyu “beka meselesi” olarak görmekte ve ABD’nin Türkiye’yi de parçalamayı hedeflediğini söylemektedir.

Ülkeyi ancak biz parçalarız

Çok çok uzun vadeyi bilemem, ama ne yakın ne de orta vadede, “Bizi parçalayacaklar” gerekçesinde bir haklılık payı göremiyorum. Bu ya büyük bir sanal korkunun ya da günlük politikanın bahanesi olabilir. Evet, PKK özellikle Güneydoğu’yu hedeflemiştir, düşüncesine ve eylemine göre burası “onun”dur.
Ama ABD’nin bir “PKK yönetiminde Kürt bölgesi” kuruyor olmasının temel gerekçesi ve hedefi Türkiye değil, esas İran’dır. Bunu planlarında, açıklamalarında görüyoruz. PKK/PYD’yi İran’a karşı kullanmak planları içindedir. Bunun temel taşlarını döşüyor. Fakat, bu dinamizmin, PKK’nin “savaş içinde” olduğu Türkiye’ye güçlü bir yan etkisi olacağı da kesindir. PKK çok güçlü bir “yurt”, üstelik ABD korumasında, kazanmış olacaktır. Bu durum çok ileride istenildiği gibi kullanılabilir!
Buna rağmen, Türkiye “parçalanabilirliği” en az ülkelerden biridir. Bunu ne ABD becerebilir ne PKK. Bunu ancak biz kendimiz becerebiliriz! İktidarın iç politikalarıyla!
ABD, Ortadoğu’yu sürekli karıştırıcılığının da bir aracını yaratmaktadır. Buradan kazancı, İslam dünyasını sürekli bir parçalanmışlık içinde tutmak ve daha sonra yazacağım, savaş sanayiine sürekli bir pazar yaratmaktır. 2016 dünya silah satışı 1.7 trilyon dolardır. Trump 400 milyar dolara yakın silah satmıştır Suudi Arabistan ve Katar’a.

‘Al oyna, kullan’

Afrin’in, ABD’nin bu aşamada kolayca vazgeçebileceği bir bölge olduğunu gördük. Afrin’de PKK konuşlanmasının, ABD için bir “deneme” amacı taşıdığı görülüyor. ABD’nin esas konuşlandığı yer Fırat’ın doğusudur. Afrin üçüncü derecede önemdedir. Kent savaşını girilirse eğer, orada kayıpların çok can sıkıcı olacağı açık olmasına rağmen, Afrin’i ABD’nin kolay gözden çıkarmasına bir neden aramalı mıyız?
Prof. Emre Bağce, özetle, Afrin Türkiye’ye ve Suriye’ye sunuldu, ama buna karşılık Fırat’ın doğusundaki ABD
-PYD/PKK üstelik 50 bin kişilik ağır silahlarla donatılmış ve eğitilmiş ordusuna ve işgaline meşruiyet kazandırabilir, esas tehlike budur, demektedir.
Yani, “Bu zafer sana yeter, al oyna, iç siyasette kullan; bak Akdeniz’e uzanmıyor kuşak”...
Üç konu daha var: “Afrin iç siyaset ve seçimler..” “Suriye topraklarında gözümüz yok..” “Ve savaş sanayii...”
Ama yazıyı şöyle bitireyim: Suriye’nin parçalanmasına yardımcı olanların ve kör ve yararcı işgalci politikalarının şimdi “bütünleme” yapmaları mümkün mü?
Bakalım...

T24
ETİKETLER
emre bağce afrin zeytin dalı harekatı tsk Öso


Akif Beki: Afrin'i Esad'a niye biz teslim edelim Sayın Başbuğ!
23 Ocak 2018



"Suriye'nin başında kalmak karşılığında bu teklifimizi kabul etmez miydi?"

Karar yazarı Akif Beki, "Afrin’i YPG’den aldıktan sonra, elimizle Esad’a biz teslim edeceksek. Esad, Afrin harekatına göz yumarak toprak bütünlüğünü bize korutmuş olmayacak mı?" ifadelerini kullanarak, "Sihirli sözcük Esad'la anlaşmaktır" diyen 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u eleştirdi.

Beki, "Madem sınırımıza Esad yerleşmeden kendimizi terör tehdidinden emin hissetmeyeceğimizi düşünüyor Genelkurmay eski Başkanı. Sınırımızın öte yanını hem kendisi hem de bizim adımıza PKK uzantılarından temizlemesi karşılığında kendisini tanıyacağımızı, Esad’lı bir çözüme razı olacağımızı, ÖSO’yu da buna ikna edeceğimizi bildirsek. Suriye’nin başında kalmak karşılığında bu teklifimizi kabul etmez miydi?" diye yazdı.

Akif Beki'nin Karar'da "Afrin'i Esad'a niye biz teslim edelim Sayın Başbuğ" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

"Sınırımıza Şam rejimi gelmeli, sihirli sözcük Esad’la anlaşmaktır” diyor İlker Başbuğ.

YPG’dense tamam Esad gelsin sınırımıza, gelsin gelmesine de kendi teslim alarak gelsin.

Afrin’i YPG’den aldıktan sonra, elimizle Esad’a biz teslim edeceksek... Esad, Afrin harekatına göz yumarak toprak bütünlüğünü bize korutmuş olmayacak mı?

Madem sınırımıza Esad yerleşmeden kendimizi terör tehdidinden emin hissetmeyeceğimizi düşünüyor Genelkurmay eski Başkanı...

Sınırımızın öte yanını hem kendisi hem de bizim adımıza PKK uzantılarından temizlemesi karşılığında kendisini tanıyacağımızı, Esad’lı bir çözüme razı olacağımızı, ÖSO’yu da buna ikna edeceğimizi bildirsek...

Suriye’nin başında kalmak karşılığında bu teklifimizi kabul etmez miydi?

Üstelik...

Bölge, Rus bölgesi.

Afrin’deki YPG, Rusya destekli YPG.

Reyhanlı’ya attıkları roketler bile Rus silahı.

Esad’dan yana bir taviz verecekse Ankara...

Rusya’nın, ellerindeki silahları toplayıp kontrolündeki YPG unsurlarını dağıtmasını sağlayacak bir teklifle halledemez miydi konuyu?

Üstelik Rusya, operasyonun sorumluluğunu tek başına ABD’ye yıkarak fırsattan iki türlü de yararlanma peşinde.

ABD’nin provokasyonlarının Türkiye’yi kışkırttığını söyleyerek YPG’ye, ‘benden değil onlardan bilin, sizi ben satmadım’ mesajı yollayıp duruyor.

Üstüne bir de Lavrov, dün açıkça ABD’yi, PYD’nin Esad’la anlaşmasını engellemekle suçlayarak niyetlerini belli etmedi mi?

Esad’ın YPG ile anlaşmaya çalıştığı, Rusların arabuluculuğunda çokça pazarlığa oturduğu da biliniyor. Hatta Esad yönetimi, YPG’ye özerklik vermeyi bile konuşmaya açık olduklarını duyurmamış mıydı?

Kısacası; bu operasyon YPG’yi tümüyle ABD’den koparıp Rusya ve Esad’ın kucağına itse, birinden uzaklaştırıp ötekine yaklaştırsa, Rusya’ya ve Esad’a mecbur etse istediğimizi almış olur muyuz?

YPG Şam’la anlaşmaya yanaştığı anda, hava sahasını kullanma iznimizin iptal edilmeyeceğinin, Esad’ın karşımıza dikilmeyeceğinin, şimdiden rahatsızlığını saklamayan İran’ın bizi daha da sıkıştırmayacağının, Rusya’nın bize kolaylık yerine artık zorluk çıkarmayacağının garantisi var mı?

Bir de Afrin’in Esad’a teslimini taahhüt etsek, Esad’ın elini daha çok rahatlatmış, İran’ın elini daha çok güçlendirmiş, Rusya’ya ABD karşısında daha büyük bir avantaj sağlamış olmaz mıyız?

Oysa günün sonunda biz, askeri riski üstlenen taraf olarak Esad’la İran ve Rusya’ya kazandırdığından daha fazlasını kazanmalı değil miyiz?

Bizim desteğimiz olmadan Barzani’yi de çökertemezlerdi. Barzani çöktü ama İran ve Bağdat’taki kukla hükümet kazandı. Neçirvan Barzani daha dün Tahran’daydı, Cumhurbaşkanı Ruhani’den Irak Kürtleriyle ilişkileri geliştirme sözü alıyordu.

Ayrıca...

‘Zeytin dalı’ uzattığımız Türkiye’ye müzahir Kürtlerin sözcüsü Abdulbari Osman, operasyon başlamadan Anadolu Ajansı’na şöyle demişti: “Savaş çıkarsa PYD’nin o toprakları rejime teslim edeceğine inanıyoruz...”

Bunun da ‘kırk katır mı, kırk satır mı’dan farksız olduğunu söylüyordu.

Rejimi Afrin’e çağırmak, onları da hüsrana uğratmaz mı?

T24
ETİKETLER
İlker başbuğ akif beki

Akif Beki: Propaganda savaşları Afrin harekatında sonucu belirlemeyecek
26/01/2018



ABD ile medya üzerinden gireceğimiz söz düelloları ya da propaganda savaşları, Afrin harekatında sonucu belirlemeyecek.

Sonucu tayin edecek olan, Rus bölgesinde Rusya destekli YPG’ye karşı silah, teknoloji, savaşma azmi ve iradesi ile moral motivasyon üstünlüğümüzdür.


Uydurma ve dezenformasyonla mücadele, savaşın ihmale gelmeyecek bir parçası, önemsizleştiriyor değilim.

Ama silahlar konuşmaya başladığında, son söz artık silahlarındır.

Güç dengesinde ağır basan propaganda rüzgarları değil, bozguna uğratan gizli teknolojilerle hazırlıksız yakalayan sürprizlerdir.

Silahlar çekildiğinde söz üstünlüğü, yerini silah üstünlüğüne bırakır.

Propaganda meydanında yenmek, medyada üstün gelmek sahada galebe çalmaya yetmediğine göre, üstünde bu kadar durmaya değmez.

Akif Beki’nin yazısının devamı için: http://www.karar.com/yazarlar/akif-beki/var-mi-medyada-kazanilmis-bir-savas-6049
Fehim Taştekin: Zeytin Dalı'na katılan milisler, uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon
29 Ocak 2018



"El Kaideciler, selefi cihatçılar, 'ılımlı' selefiler, siyasal İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları..."


Gazeteci Fehim Taştekin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin’e yönelik düzenlediği operasyonda birlikte hareket ettiği Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) yazdı. Taştekin, "Zeytin Dalı’nın gölgesinde yürüyen milis güçleri eski El Kaideciler, selefi cihatçılar, ‘ılımlı’ selefiler, siyasal İslamcılar, ılımlı İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları, savaş ağaları, fırsatçılar, macera arayanlar, paralı askerler ve MİT’in yönlendirdiği çevrelerden oluşuyor. Birinin adı şeriatçıya, diğerinin adı gaspçıya çıkmış birbiriyle uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon" dedi. Taştekin "Dün Suriye’de rejimi değiştirme adına desteklenen bu örgütler bugün PYD-YPG’ye karşı savaşta öne sürülen kara unsurları olarak meşrulaştırılıyor, hatta halk nezdinde kahramanlaştırılıyor" yorumunda bulundu.

Taştekin'in Gazete Duvar'da "Erdoğan’ın kefil olduğu ‘Milli Ordu" başlığıyla yayımlanan (29 Ocak 2018) yazısı şöyle:

Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye sahnesinde TSK’ye müttefik yaptığı gruplardan emin. Üstün körü ‘Özgür Suriye Ordusu’ (ÖSO) diye anılan bu gruplara “Suriye’nin gerçek sahipleri” diyecek kadar değer atfediyor. Suriye ordusunu “gerçek işgalci” olarak niteleyip “teröristlerden kurtardıkları bölgeleri bu gruplara bırakmaktan” bahsediyor.

“Bu operasyonu Allah’ın izniyle ÖSO ile birlikte kazanacağız” diyecek kadar onlardan emin. Bütün uyarılara rağmen tahliye edilmediği için Musul Başkonsolosluğu’nda IŞİD’in eline rehine bırakılan eski başkonsolos ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’a, “Ulan ahlaksız, sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO’lar benim Mehmedim’le beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar” diyecek kadar onlara kefil.

Erdoğan’ın Şam yolunda büyük umutlar bağladığı ortaklarına sahip çıkması anlaşılır. Çünkü başa bela birliktelikler, bilgiler ve sırlar içeriyor. Zeytin Dalı Harekâtı ile birlikte de bu gruplara laf etmek neredeyse vatan hainliğine eşdeğer hale geldi!

TSK’nin kimlerle birlikte yürüdüğünü bilmekten, bunları açık açık konuşmaktan ve bunların ülkeye ne getireceğini tartışmaktan bizi alıkoyan nedir? Bu ülkenin başına örülen çorapları konuşmak neden ihanet olsun? TSK ve MİT’in koordinasyonuyla Zeytin Dalı Harekâtı’na katılan ya da destek olan çok sayıda örgüt var. Öne çıkan örgüt veya koalisyonlardan bazıları şöyle:

Cephet el Şamiyye, Feylak el Şam, Ahrar el Şam, Hamza Bölüğü, Ceyş el Nasır, Nureddin Zenki Tugayları, Sukur el Cebel, Semerkand Tugayı, Muntasır Billah Tugayı, Sultan Murat Tümeni, Fatih Sultan Mehmet Tugayı vs.

Kim bunlar? Daha önce bir kısmının köken ve yapısına defalarca dikkat çektim. Mesela Türkiye’nin yakın çalıştığı örgütlerin başında gelen Ahrar el Şam, Usame bin Ladin’in Suriye’deki adamı Ebu Halid el Suri gibi El Kaide kadroları tarafından kuruldu. Bu örgütlerden bazıları da 1970 ve 1980’lerde şiddet eylemleriyle zihinlere kazınmış olan Suriye Müslüman Kardeşler teşkilatı ile bağlantılı.

Afrin’e yönelik harekâtta Cinderes ve Seman Dağı cephelerinde öne çıkan Nureddin Zenki başlangıçta CIA’in yardımına mazhar olmuşken El Kaide’nin Suriye uzantısı Nusra Cephesi ile birlikte Heyet Tahrir el Şam’ın teşekkülünde yer aldı. Nureddin Zenki, geçen temmuzda Heyet Tahrir el Şam’ın Ahrar el Şam’ı İdlib’den söküp atan saldırılarında rahatsız olup tekrar bağımsız kaldı. Bu örgüt 12 yaşındaki Filistinli mülteci Abdullah Taysir el İsa’nın kafasının kesildiği görüntüyle gündeme gelmişti.

Afrin’i güneyden kuşatan hamleye destek olduğu söylenen Türkistan İslam Partisi de (TİP) Taliban ve El Kaide bağlantılı bir örgüt. Uygurların kurduğu bu örgüt cihatçıların cihatçılarla savaşı sırasında tercihini Tahrir el Şam’dan yana yapmıştı.

Lafın kısası Zeytin Dalı’nın gölgesinde yürüyen milis güçleri eski El Kaideciler, selefi cihatçılar, ‘ılımlı’ selefiler, siyasal İslamcılar, ılımlı İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları, savaş ağaları, fırsatçılar, macera arayanlar, paralı askerler ve MİT’in yönlendirdiği çevrelerden oluşuyor. Birinin adı şeriatçıya, diğerinin adı gaspçıya çıkmış birbiriyle uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon.

Türkiye hükümeti, Suriye yönetiminin ‘terörist’ saydığı bu grupları, başından beri, “zalim bir rejime karşı savaşan devrimciler” olarak selamlıyor.

Fırat Kalkanı Harekâtı’yla birlikte bu gruplardan bir kısmı Türkiye’nin kendi özel gündemine göre yeniden dizayn edildi. Özel gündemde birincil hedef Kürtlerin liderliğindeki ‘demokratik özerklik’.

Anadolu Ajansı’na göre TSK, Fırat Kalkanı’nın ilk safhası tamamlanınca 29 Mart 2017’den itibaren Türkiye sınırlarına yakın bölgelerde kurulan kamplarda bazı grupları eğitti ve donattı. Kamplarda ÖSO mensuplarına birebir muharebe eğitimi verildi; havan, roketatar, orta ve hafif makinalı silahların kullanımı öğretildi. Sonra 30 Aralık 2017’de 30 örgütün katılımıyla üç kolordu şeklinde ‘Suriye Milli Ordusu’ ilan edildi. Sınırdaki ‘Havar Kilis Operasyon Odası’ndan yönlendirilen bu gruplar ‘Milli Ordu’ adını kullansa da bunlara ne ‘ordu’ denebilir ne de ‘milli bir güç’.

Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı. Bu gruplar sıklıkla birbiriyle çatıştı. Çatışma nedeni yolsuzluk, hırsızlık, istismar suçlamalarıydı. Özünde ise rant kavgası ve rekabet var.

Sözün gelişi Nureddin Zenki Tugayları Kasım 2016’da Halep’in doğusunda Festakim ile çatıştı. Yine Kasım 2016’da Öncüpınar Sınır Kapısı’nda Cephet el Şamiyye ile Sultan Murad birbirine girdi. Aynı kavganın devamı olarak bu kez Nureddin Zenki ve Ahrar el Şam Azez civarında Cephet el Şamiyye ile çatıştı. Nisan 2017’de Ahrar el Şam Kabasin’de Ahfad Selahaddin’e saldırdı. Aynı dönemde Cephet el Şamiyye ile Sultan Süleyman Şah Halep’in kuzeyinde birbirine girdi. Cephet el Şamiyye’ye karşı kavga kısa sürede Sultan Murad, Hamza Bölüğü ve Sukur el Cebel’i de içine aldı. Mayıs 2017’de Cerablus’ta kavga Sultan Murad ve Feylak el Şam ikilisi ile Ahrar el Şarkiya arasındaydı. Aynı dönemde Azez’de Cephet el Şamiyye ile Feylak el Şam çatıştı. Mayıs 2017’de Cephet el Şamiyye, Hamza Bölüğü ve Sultan Murad üçlüsü Azez ve El Rai’de Fursan Tugayı’na savaş açtı. Haziran 2017’de Sultan Murad Azez’de Ahrar el Şam’a karşı büyük bir cephe açtı. İki tarafın müttefikleri de savaşa dahil oldu. Temmuzda TSK’nin Afrin’e saldırı planını reddeden Ahfad Selahaddin diğer ortaklara hedef oldu. Örgütün lideri yakalandı, işkenceden geçirildi ve Türkiye’ye teslim edildi.

Bu grupların birçoğunun sicili etnik ve mezhebi temizlik, sivil katliamı, işkence, infaz, adam kaçırma, hırsızlık, yağma, kötü muamele ve istismar suçlarıyla dolu. Alevi düşmanlığı hepsinde ortak. PYD-YPG karşıtlığıyla nükseden Kürt düşmanlığı da yaygın. Hıristiyanlar da bu grupların elinden az çekmedi. En son Eli Kino’nun Ezidileri geçen yaz mezhepçi düşmanlığın kurbanı oldu.

Suriye krizi boyunca hükümetiyle, askeriyle, istihbaratıyla, bürokrasisiyle ve sivil unsurlarıyla Türkiye bu örgütlerin kurulması, eğitilmesi ve donatılmasında rol aldı. Dün Suriye’de rejimi değiştirme adına desteklenen bu örgütler bugün PYD-YPG’ye karşı savaşta öne sürülen kara unsurları olarak meşrulaştırılıyor, hatta halk nezdinde kahramanlaştırılıyor.

Bu, sadece Suriye’ye yapılmış bir kötülük olarak kalmayacak, Türkiye’yi de uzun süre uğraştıracak, yoracak, hatta vuracak bir bumerang olarak tarihe geçecektir. Şimdi bunu görmek ve söylemek neden ihanet olsun!

T24
ETİKETLER
fehim taştekin Öso Örgüt erdoğan Şam esad
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
Sayfaya git Önceki  1, 2, 3
3. sayfa (Toplam 3 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com