EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Askerî Haberler
Sayfaya git Önceki  1, 2, 3  Sonraki
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Ağu 16, 2010 7:36 pm    Mesaj konusu: Deniz Harp Okulun'da Neler Oldu? Alıntıyla Cevap Gönder

Müslüman Kasabı Mullen Ankara'ya Alelacele Niçin Geliyor?

Oğuz Gürses




Yeni Genel Kurmay Başkanı Işık Koşener’in koltuğuna oturmasının üzerinden henüz üç gün geçti...

Adam daha koltuğuna bile ısınamadı...

Koltuğunu bile ısıtamadı...

Bir haber: Mullen geliyor...

Haydaaa...

Hem de kalabalık bir heyetle...

Görülmüş şey değil..

Çünkü "mutad bir iş" değil...

Bu ne acele?

Ya ABD’nin başı sandığımızdan çok daha fazla belâda...

Veya Koşaner Paşa’dan nem kaptı, bizzat test etmeye geliyor...

Kim mi bu Mullen?

Anlı şanlı ABD Genel Kurmay Başkanı...

Üniformasında Müslüman kanı sıçramamış nokta kadar bile temiz yer yok...

Tarihin gördüğü en büyük Müslüman kasaplarından biri...

***

Koşener Paşa “Kırmızı Bereliler”den...

ÖKK kökenli...

Hani şu Süleymaniye’deki “çuval vak’ası” vardı ya...

Nedense o vak’anın utancını yüreğinde en çok hissedenlerden biri olduğunu düşünüyorum...

Çünkü o tarihten bugüne kaç yıl geçti...

O çuval öncelikle “Kırmızı Bereliler" olmak üzere...

Bütün TSK komutanlarının başında kaldı...

Bir türlü çıkarılamadı...

Çıkarılması gereğinin düşünülüp düşünülmediğini bilelemem ama...

Bu işe teşebbüs dahi edilmediği ortada...

Şimdi Mullen geliyor...

Çuvalı geçiren Ordu’nun Genel Kurmay Başkanı sıfatıyla arsız arsız geliyor...

GKB binasının kırmızı halı döşenmiş avlusuna sırıtarak girecek...

Allah bilir kendisine karşılama töreni de yapılacak...

Yapılırsa (ki yapılmamasını diliyorum)...

Başına çuval geçirdiği bir ordunun “ŞEREF KITASI”nı selamlayacak Mullen...

Belki de jest olsun diye Amerikan ağzıyla “Merıba eskır” filan gibi bir şey de söyler...

Ne olacak o zaman?

Şeref kıtası “Sağol!” diye gürleyecek...

Kime?

Başına çuval geçirmiş bir ordunun genel kurmay başkanına!...

Oldu mu?

Tabii ki olmadı...

Böyle bir manzarayı içine sindirebilecek benliğini tamamiyle yitirmiş kaç kişi vardır aramızda bilemem...

Ama böyle bir manzarayı tahayyül etmek bile beni yaralıyor...

Paramparça ediyor...

Acaba Koışaner Paşa ve emrindeki TSK personelinde vaziyetler nedir?

Yarın göreceğiz...

Koşener Paşa makamına oturduğunun 4. günü çetin bir imtihandan geçecek...

O zaman anlayacağız “NATOCU” mudur?

Yoksa “MİLLÎCİ”mi?

Orgeneral Işık Koşaner, Genelkurmay Başkanı olarak ilk konuşmasında selefi gibi, TSK'ya karşı asimetrik psikolojik savaş yapıldığını söylemişti ya...

O asimetrik psikolojik savaşı yürüten karargâhın Komutanı Mullen, yanında şüphesiz o harekâtı yürüten kurmaylarını da alarak, bir baskın havasında geliyor Genel Kurmay Karargâhı'na...

Çok mu şüpheciyim?...

Nedense, galip bir düşman ordusunun genel kurmay başkanının, mağlup ettiği orduyu teslim almaya geliyormuş gibi bir eda/bir hava/ pis bir koku seziyorum ben bu hesapta olmayan “ziyaret”te...

Sözkonusu olan son yüzyılın en çok kan dökmüş olan ordusunun genel kurmay başkanı (soğuk kanlı bir seri kaatil) ise şüphelenmemek enayilik olmaz mı?

***

NTV’in Haberine göre...

Müslüman kasabı Mullen, Koşaner'den şunları istiyecekmiş:

[Mullen bu görüşmede Koşaner'den, Irak'taki ağır teçhizatların Türkiye üzerinden geçmesini isteyecek.
ABD'li komutanın ayrıca füze savunma sistemi ve radar sistemi için üs talebinde bulunacağı da bildirildi.

ABD, bu konudaki talebini daha önce Ankara’ya iletmiş ancak Türkiye’den olumlu veya olumsuz bir cevap alamamış.

ABD’li yetkililerden William Burns ile Phil Gordon ise Türkiye’nin kasım ayında yapılacak olan NATO zirvesine kadar bir karar alması gerektiğini hatırlatarak, Ankara’nın bir cevap vermemesi halinde, sistemlerin Romanya ve Bulgaristan’a yerleştirileceğini kesin bir dille bildirmiş.]


“Irak'taki ağır teçhizatların Türkiye üzerinden geçmesini isteyecek”miş...

Başka yol mu yok?

Körfez’den geçirsinler...

Ürdün’dünden geçirsinler...

Suudî Arabistan’dan geçirsinler...

Analarının örekelerinden geçirsinler...

O, paletlerinde halâ Müslüman müslüman şehidlerin cesetlerinin parçaları olan tankları da, namlularından müslüman kanı döken mermilerin fırlatıldığı silahları da bu ülkede görmek istemiyorum...

Füze savunma sistemi adı altın da İsrail’e şemsiye olacak ve Muhtemel İran-İsrail savaşında Türkiye’yi İran’ın hedefi yapacak bu sistemleri kuracak başka yer bulsunlar...

İncirlik zaten yeteri kadar canımı acıtıyor...

Bu Kaatillere 2. bir üs verilmesinin herhangi haklı bir sebebi olacağını bu millete kimse anlatamaz....

Tabii ki bunların dışında -kamuoyuna açıklanması uygun düşmeyecek- kimbilir hangi kirli isteklerde de bulunacak...

Baksanıza adam tek gelmiyor....

Yanında köpek sürüsü gibi bir heyet de getiriyor...

***

Koşaner Paşa, şayet bu eli kanlı Müslüman kasabının bir tek gizli veya açık talebini kabul ederse; bu Milletin nezdindeki itibarının ne hale düşeceğini herhalde biliyordur...

Koşaner Paşa’nın, komuta devir teslim töreninde; 'Milli ordu'' olmakla gurur duyan TSK'nın gücünü milletinin ona olan güveninden ve sevgisinden aldığını vurgulayan sözleri halâ kulaklarımızda...

Ve...

Gözümüz Milletçe yarın onun üstünde olacak...

Dileğimiz Conilerin, hiçbir taleplerine “evet” denilmemesinin şaşkınlığı içinde kıçlarına baka baka evlerine dönmeleri...

***

Haydi bakalım Koşaner Paşa...

Millet senden Karagâhına yapılan bu düşman baskınını savuşturmanı bekliyor...

Annen seni bu günler için doğurdu...

Bu millet omuzlarına o yıldızları bunun için taktı...

Müslüman Kasabı Mullen, Ankara'dan Elleri Boş Olarak Döndü

Oğuz Gürses



“Müslüman Kasabı Mullen Ankara'ya Alelacele Niçin Geliyor?” başlıklı yazımızı (1) şöyle bitirirken şöyle bir cümle kullanmıştık:

“Dileğimiz Conilerin, hiçbir taleplerine ‘evet’ denilmemesinin şaşkınlığı içinde kıçlarına baka baka evlerine dönmeleri... “

Mübarek ramazan ayındayız...

11 Ayın bir sultanı...

Rahmet ve bereket ayı...

Demek ki; Allah bu yazıyı okuyup da, bu duama gönüldan katılan temiz kalpli mü’minlerin hatırına...

Dileğimizi kabul etmiş olmalı...

Ankara’ya ani bir baskın havasında gelen ve gelmeden önce medya aracılığıyla TSK’dan neler istiyeceğini madde madde deklare eden, Müslüman kasabı Mullen’in, giderkenki çarşamba çanağına dönmüş yüz ifadesi bile istediklerinin bir tekini bile alamadığını anlamamıza kâfi iken...

Allah şaşırttı bir de basın toplantısı yaptı...

Bu basın toplanrısında reddedilmiş olmanın şaşkınlığını gizleyemeyen yüz ifadesiyle söyledikleri; hukukta “tevilli ikrar” denilen kavram kapsamında tahlil edilse de...

Diplomatik lisanın günübirlik dile tercümesi halinde bakılsa da...

İkrar ve itiraf sabit:

“Şaşkınım... Bunu sizden beklemezdim! Eli boş dönüyorum!”

Bu basın toplantısından önce ABD propaganda makinesinin yerli hoperlörlerine sızdırdığı geliş amacını hatırlayalım:

[ABD Genelkurmay Başkanı Michael Mullen'ın yarın Türkiye'ye gerçekleştireceği sürpriz ziyaretin sebebi belli oldu.

Mullen'ın bu ziyaret sırasında, Irak'taki ABD askeri teçhizatının Türkiye üzerinden çekilmesini talep edeceği bildirildi. ABD'li komutanın füze savunma sistemi için Türkiye'den üs talebinde de bulunacağı belirtildi.
Yedi yıllık bir işgalin ardından Irak’tan çekilmeye başlayan ABD, Irak’ta bulundurduğu ağır teçhizatlarının ABD'ye gönderilmesini sağlamak için, Türkiye’den transit geçiş izni talep etmeye hazırlanıyor.

ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Mullen, yarın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'i Genelkurmay Karargahı'nda ziyaret edecek.

NTV haber televizyonunun bildirdiğine göre, Mullen bu görüşmede Koşaner'den, Irak'taki ağır teçhizatların Türkiye üzerinden geçmesini isteyecek. Habere göre, bu talep, ABD askerlerini değil sadece tank ve uçaksavar gibi ağır teçhizatları kapsayacak.

ÜS TALEP EDECEK

ABD'li komutanın ayrıca füze savunma sistemi ve radar sistemi için üs talebinde bulunacağı da bildirildi.

NATO ile birlikte füze savunma sistemi geliştiren ABD, bu konudaki talebini daha önce Ankara’ya iletmiş ancak Türkiye’den olumlu veya olumsuz bir cevap alamamıştı.

ABD’li yetkililerden William Burns ile Phil Gordon ise Türkiye’nin kasım ayında yapılacak olan NATO zirvesine kadar bir karar alması gerektiğini hatırlatarak, Ankara’nın bir cevap vermemesi halinde, sistemlerin Romanya ve Bulgaristan’a yerleştirileceğini kesin bir dille bildirmişti.]
(2)

Haberin diline dikkat ettiniz mi?

“Talep edecek! İsteyecek!”

Dostundan, müttefikinden, ortağından bir şey istirham eden adam gibi değil...

Borçlusundan dan alacağını isteyen tefeci gibi..

Borçludan senet tahsiline gelmiş mafyacı gibi...

“Verecen ulan! Yoksa sıkarım topuklarına!” der gibi...

Yâni...

Müslüman kasabı Mullen, TSK’nın yeni komutanı Koşaner Paşa’nın karşısına geçip...

“Irak'taki ABD askeri teçhizatının Türkiye üzerinden çekmek istiyorum! Derhal izin ver!” diyecekmiş...

Başka?

“ABD'nin İsrail’i korumak üzere kuracağı füze savunma sistemine izin ver! bunun için bir de üs lâzım onu da ayarla!” diyecekmiş...

Bunlar deklare/ilan edilenler...

Bir de yüzde 90’ı Amerikan düşmanı olan, Türkiye halkının duymaması gereken kimbilir hangi kirli talepler kısmı olmalı ki adam yanına bir de koca heyet almış gelmiş...

Peki...

Bu talepler kamuoyunu hazırlamak ve yumuşatmak için deklare edilmedi mi?

Edildi...

Müslüman kasabı Mullen, TSK’nın yeni komutanı Koşaner Paşa ile görüşünceye kadar ABD elçiliği veya Pentagon tarafından yalanlandı mı?

Yalanlanmadı...

İyi..

***

Şimdi dönelim Müslüman kasabı Mullen’in basın toplantısına...

-“Türkiye toprakları üzerinden silah taşıma işini asla yapmadık. Bunu gelecekte de yapma niyetimiz yoktur. Bunun aksi haberler asılsızdır ve yanlıştır. Irak'tan çekilirken ağır ekipman ya da silahların Türkiye toprakları üzerinden geçirilmesi için görüşmeye kesinlikle gelmiş değilim"

- “Buraya İran karşısında Birleşmiş Milletler tarafından oylamaya sunulan yaptırımlara, Türkiye'nin desteklememe kararını sorgulamaya ya da ret etmeye de gelmedim”

- "Ben Kabil'den geliyorum. Buraya Türkiye'den, Afganistan'da daha çok şey yapmasını istemeye gelmedim"

Onun için gelmedin, bunun için gelmedin...

Peki sen buraya niye geldin be birader?

-“Yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ile tanışmak ve onu tebrik etmek için geldim.”

Ha biz de bunu yedik...

Keririz ya...

Alemin tek akıllısı da Amerikalılar...

Kabil’den kısa yolu kullanarak memeleketine dönmek varken...

Ve ortada TSK’dan gelen bir davet de yokken...

Rotandan sap...

Yolunu binlerce kilometre uzat...

Gelmeden önce propaganda makinen yerli işbirlikçilerine “onu isteyecek, bunu istiyecek” diye ilânat yapsın...

Bunu gidip bir de TC Dışişleri Bakanlığı'ndan teyit ettirsin...

TC Dışişleri Bakanlığı’nın bu arsız taleplerin “tümüne sıcak baktığı” aynı haberin içine özenle yerleştirilsin...

Sonra TSK’nın yeni Komutanı Koşaner Paşa’dan yüz ve geçit bulamayınca çarket...

Tevil etmeye çalış...

Biz de bunu yiyelim...

Aynı basın toplantısında “ABD’nin Anadolu Kartalı Tatbikatı'na davet edilmediğini” ağzından kaçırınca, ABD’li dplomatların telaş içinde bunu nasıl düzeltmeye çalıştıklarını da gördük...

Koşaner Paşa, Müslüman kasabı Mullen’in hiçbir isteğine evet demediği için karizma zaten çizilmişti...

Bir de bu “tatbikata davet edilmeme işi” ortalığa saçılınca bir çizik daha yediklerini gören diplomatlar telaş içinde durumu kurtarmaya çalıştılar ama...

Geçmiş olsun...

Biz anlayacağımızı anladık...

***

Görünen o ki; hükümetin, ABD’nin her talebini kabule hazır olduğunu “sıcak bakma” mesajıyla peşinen ilan ettiği bu taleplerin hiçbiri, TSK’nın yeni Komutanı Koşaner Paşa ve O’nun kurmay heyetince kabul edilmemiştir...

Durum gerçekten böyle ise...

Bunu TSK’nın yeni Komutanı ve kurmay heyetinin “Millî duruş”una dair iyi bir işaret sayabiliriz...

Milletçe özlediğimiz ve TSK’dan beklediğimiz tavır da bu değil midir?...

Bu sevinci bizlere yaşatan...

TSK’nın yeni Komutanı Sayın Işık Koşaner Paşa’yı ve kurmay kadrosunu...

Milletçe tebrik ediyor ve saygıyla selamlıyoruz...

Dipnotlar:

1-) Yazının tamamı için bkz: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=3091

2-) (2) Hürriyet Gazetesi, “ABD'den Türkiye’ye çok önemli” teklif , 2 Eylül 2010.


Kaynak: http://millibirlikruhu.blogspot.com/


Hantepe'de 6 askerin şehit edildiği çatışmadan yaralı olarak kurtulan askerden şok açıklamalar...
19 Ağustos 2010

Adının açıklanmasını istemeyen Mehmetçik, Heron görüntülerine isyan etti ve şu şok iddiada bulundu: "Çevremizde iki bölük bir de komando birliği vardı. Onları kaldırdılar sadece biz kaldık."

Bugün gazetesinin ulaştığı Hantepe gazisi baskın anında yaşadıklarını ve Heron görüntülerini izlerken hissettiklerini anlattı.

Askerlik hizmeti devam ettiği için adını saklı tuttuğumuz asker, Heron görüntülerini izlediğini ve bulunduğu mevziyi tanıdığını söyledi. "Tek hissettiğim askerlikten soğumak oldu" diyen Hantepe gazisi şöyle devam etti: "Beni savunmayan vatanın rütbelileri için mi savaşıyorum dedim. Yani sonuçta bizi satan bir rütbeli. Arkadaşlarla da konuşuyorduk. Belliydi. Biz hep kelle koltukta geziyorduk. Ne zaman öldürecekler?, Ne zaman gelecekler?, Ne zaman baskına uğrayacağız? diyorduk. Irak sınırında savunmasız bir bölüğü oraya koydular. Çevremizde iki tane bölük vardı. Bir de komando birliğinden vardı. Onları hep kaldırdılar oradan ve sadece biz kaldık"

HEPSİ 5 AYLIK ASKERLERDİ

Çatışma anında neler yaptıklarını sorduğumuzda Hantepe gazisinin, "Sizce 3 aylık bir askerin ne kadar eğitimi olabilir?" sorusuyla karşılaştık. Acemi birliğinde iyi bir eğim görmediklerini belirten yaralı Mehmetçik, "Ve o gün orada çatışmaya giren sadece 5 aylık askerlerdi. Yemlik olduğumuz için oraya gönderdiler. Orada da herhangi bir silah eğitimi görmedik. Sadece acemi birliğinde gördüğümüz 3 aylık eğitimle oralara gönderdiler. Uçaksavardan 8 kişi vardı. Bir asker bir de uzman onbaşıların timi vardı. Yani toplamda 48-50 kişi falandık. Hepsi uzun dönemdi ama şehit olan arkadaşlarımız da 5 aylık askerdi" şeklinde konuştu.

GÜNDÜZ DE GELDİLER

Çatışmanın olduğu gün, iki kere daha PKK'lıların göründüğünü söyleyen Mehmetçik, buna rağmen herhangi bir tedbirin alınmadığını söyledi. Yaralı er çatışmanın yaşandığı gün yaşadıklarını şöyle anlattı: "İlk görüntü öğle yemeği sıralarında ikinci görüntü de akşam yemeği civarında göründü. Komutanlara söyledik ve onlar da telsizle tabur komutanına iletti. Sabah aynı noktaya tabur komutanı kendisi atış yaptırdı. Çatışmanın olduğu akşam da kimseden ve hiçbir yerden 4,5 saat boyunca destek gelmedi. PKK'lılar 100 kilometre karşımızda bulunan tabura da atış yaptı. Orayı oyalayıp bize ağır silahlarla saldırdılar"

ŞEHİT AİLELERİNDEN 'İHANET'E SUÇ DUYURUSU

Hantepe baskını ile ilgili Heron görüntülerinin ortaya çıkmasının ardından, ihmal iddialarıyla ile gündeme gelen Dağlıca, Aktütün, Gediktepe ve Hantepe saldırılarında çocukları şehit düşen aileler, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu.

Heron görüntüleri şehit ailelerini bir kez daha yaraladı. Hantepe baskınının 30 ayrı birimde izlenmesine rağmen müdahale edilmemesi ve Genelkurmay'ın sessizliği şehit ailelerini harekete geçirdi. Dağlıca, Aktütün, Gediktepe ve Hantepe saldırılarında evlatlarını yitiren aileler ihanet iddialarının soruşturulmasını isteyerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

ASKERİ YETKİLİLER NEDEN SESSİZ?

Şehit yakınları, Hukukçular Derneği öncülüğünde Les Ottoman Otel'de bir araya geldi. Dernek Başkanı Avukat Cahit Özkan, Türkiye'de ilk kez böyle bir hukuki sürecin başladığını söyledi. 17 gündür yetkili makamlardan bir açıklama gelmemesinin şehit ailelerini bir kez daha yaraladığını vurgulayan Özkan, "Askeri yetkililer de bugüne kadar herhangi bir soruşturma başlatmamış, adeta bir sessizliğe bürünmüştür" dedi.

SORUMLULAR TESPİT EDİLMELİ

Cumhuriyet savcılığının araştırması ile sorumluların tespit edileceğini kaydeden Özkan, Hantepe şehidi Ayhan Say, Dağlıca şehidi Mehmet Cücük, Selçuk Gürdal, Aktütün şehidi Oktay Karakelle'nin ailesi adına suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı. Dilekçede, sorumluların Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 'Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi' başlıklı 83. maddesi ve 'Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi' başlıklı 279. maddesi gereğince cezalandırılmasını istendi. Başvuruda Heron görüntülerini izleyen 30 ayrı bölümde görev yapan kişi ve bu birimleri denetleyen isimlerinin istenmesi, Dağlıca, Aktütün, Gediktepe ve Hantepe saldırılarının Heron görüntüleri, bu saldırılar öncesinde yapılan istihbarat bilgileri, saldırılarda yaralanan askerlerin ifadelerinin alınması talep edildi.

ŞEHİT AİLELERİNE 'TAZMİNAT' TEHDİDİ!

Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Cahit Özkan, şehit ailelerinin tazminat haklarının kendilerine verilmeyeceği yönünde askeri personel tarafından baskı altına alınmaya çalışıldığını söyledi. Aileleri arayan şahısların şehit yakınları üzerinde baskı kurduğunu belirten Özkan, "Şehit ailelerinin bir kısmı bu baskılar nedeniyle burada olamadığını açıkladı" dedi. Hantepe'de şehidi Uzman Çavuş Ayhan Say'ın babası Hasan Say da bu iddiayı doğruladı. Dava açacağını açıklamasının ardından 'tehdit' telefonu aldığını aktaran Say, "Telefonu açtığımda biri 'siz şikayetçi olacak ailelerden misiniz?' diye sordu. Ben de Heronlarla ilgili tatmin edici bir açıklama yapılmadığı taktirde şikayetçi olacağım dedim. Buna karşılık, 'şikayetten dolayı tazminat ve maaş hakkınızın riske girmesinden çekinmiyor musunuz?' diyerek telefonu kapattı" şeklinde bir telefon konuşması yaptığını söyledi. Herhangi bir tazminat talebi olmadığını belirten Say "Ellerimi, dilimi kollarımı kesseler de bu karardan vazgeçmeyeceğim. Gerekirse gözlerimle suç duyurusunda bulunacağım" dedi.

ÇEMBERDE 45 ŞEHİT!

Dağlıca saldırısında 12 askerimiz şehit olmuş, 16 askerimiz yaralanmış, 8 askerimiz teröristler tarafından kaçırılmıştı. Aktütün saldırısında da 15 askerimiz şehit olmuş, 22 askerimiz yaralanmış, 2 askerimiz teröristler tarafından kaçırılmıştı. Gediktepe Üs Bölgesine düzenlenen hain saldırıda ise 11 asker şehit olmuş, 16 asker de yaralanmıştı. Hantepe saldırısında ise 6 asker katledilmişti.

HERONLAR KONUŞUYOR GENELKURMAY SESSİZ

Hantepe saldırısının Heron görüntüleri ihanet tartışmalarını beraberinde getirirken, şehit aileleri Genelkurmay'ın sessiz kalmasına tepkili. Bir araya gelerek sorumluların bulunmasını isteyen şehit yakınları Heron görüntülerini hatırlatarak "Bir metal parçası haykırıyor ama Genelkurmay Başkanı sessiz" diyor.

Hantepe'de şehit düşen Uzman Çavuş Ayhan Say'ın babası Hasan Say, Heron görüntülerini izleyenlerin 'bilim kurgu izler gibi' görüntülere baktığını söyledi. Görüntüleri hakkıyla izleyen herkesin bu ihanetten davacı olacağını belirten şehit babası şöyle konuştu: "O Fevzi Çakmak'ın makamında oturan, bir metal parçası 17 günden beri haykırıyor. Bunun duygusu yok, hisleri yok sadece İsrail yapımı bir metal parçası konuşuyor. O yüce makamı işgal eden ne oldu dilini mi yuttu? Neden sessiz kaldı? Bir metal parçası haykırıyor ama ben onurluyum, şerefliyim diyen ben ordunun en tepesinde oturuyorum diyen o kişinin ağzından bir kelime çıkmıyor. Sanki o bombalar benim üzerime, kucağıma atılıyor gibiydi. Yani evladımın şehit olduğu haberini aldığımda, o kadar yıkılmadım, o kadar yıpranmadım. Hakikaten bu kurumu, kuruluşu belirsiz olan bu orduya bu yakışmıyor. Böyle bir şerefe, bu ihanet yakışmıyor"

"OĞLUM O TARAFA GİTME DEDİM"

Hantepe'deki hain saldırıda şehit olan 6 askerden biri olan Uzman Onbaşı Hakan Yutkun'un babası Zafer Yutkun, Heron görüntüleri ile bir kez daha kahrolduklarını söyledi. Yetkililerin açıklama yapmasını isteyen şehit babası Heron görüntülerini izlerken hissettiklerini gözyaşı içerisinde şöyle anlattı: "Orada oturup seyredenler gibi, biz de internetten, televizyondan gördük o çocukların sağa sola saçılmalarını. Oğlum o tarafa gitme, o tarafa kaç, oraya saklan diyordum. O görüntülerden sonra daha çok kahrolduk. Her gün yeni bir şey duyuyorum, sorumluların açıklanmasından sonra biraz daha rahatlayacağız. Tamam oğlumuz geri gelmeyecek ama ben bu çocukların sorumlularının cezalarını çekmeleri bizi rahatlatacak" ifadelerini kullandı.

ÇOCUKLARIMIZI YAKIYOR

Dağlıca'da şehit düşen Antepli er Mehmet Cücük'ün babası Cebbar Cücük de hainlerin bir an önce ortaya çıkartılarak olayların aydınlatılmasını istedi. Heron görüntülerinin orduya güvenlerini azalttığını aktaran Cücük, "Biz Antep savaşında binlerce şehit verdik. Gerekirse yine veririz. Ama içerde hain varsa birileri çocuklarımızı yakıyorsa bizim çocuklarımız yandı diğer anne babalar ağlamasın diyoruz. Bu hainler çıkartılsın, herkes cezasını çeksin. Ordumuz da yıpranmasın" diye konuştu. Şehit annesi Yeter Cücük de "Kendisi düğüne gidiyor çocuklarımız da şehit oluyor" dedi.

Kaynak: Bugün

Mehmetçik İle General Farkı!
Heron skandalının yaşandığı baskından yaralı kurtulan askerler görev yerlerine geri gönderiliyor.

Iğsız ve Çubuklu'ya var Hantepe gazilerine yok

Heron skandalının yaşandığı baskından yaralı kurtulan askerler görev yerlerine geri gönderiliyor. Hava değişimleri biten askerlerden bazıları ise izinlerini uzatmak için GATA'dan rapor talebinde bulundu. Ancak ifadeye gitmeyen Org. Iğsız ve Tümg. Çubuklu'ya sağlıklı olmalarına rağmen rapor veren GATA, gazilerin bu isteğini geri çevirdi. Psikiyatristlere göre askerlerin eski yerlerine gitmesi yanlış.

Heronların kare kare görüntülediği Hantepe baskınında 6 arkadaşlarını şehit veren 17 askerden fiziksel durumu iyi olanlar, görev yerlerine geri gönderiliyor. Kendilerini ruhsal olarak iyi hissetmeyen gazilerin 20 günlük hava değişimi süresini uzatmak için GATA'ya yaptığı başvuruların ise reddedildiği öğrenildi. Oysaki, aynı GATA, 'internet andıcı' soruşturması kapsamında ifadeye çağrılmasına rağmen adliyeye gitmeyen 1'inci Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ile Tümgeneral Hıfzı Çubuklu'ya anında sağlık raporu vermişti. İlk raporun günü dolunca da 10 günlük ek rapor düzenlemişti. Evlatlarını tekrar aynı bölgeye göndermekten endişe duyan aileler, askerî hastanelerin tutumuna bir anlam veremezken, psikiyatristler de gazilerin 'çivi çiviyi söker' mantığıyla tekrar çatıştıkları yere yollanmasını doğru bulmuyor. aktifhaber

Deniz Harp Okulun'da Neler Oldu?
"İyi ki yapılmış bu haberler. Yoksa DHO’daki bu ilişkiler örtbas edilmeye devam edilecek, çok değil 3-5 yıl sonra “bir eşcinselden kuvvet komutanı olur mu olmaz mı”yı tartışacaktık belki de."

Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk’ü biliyorsunuz.
Krizli YAŞ toplantısında terfi edememişti.
Balyoz’da adı geçen Ertürk’ün, asker ve bürokrat avcısı fuhuş çetesinin şantajına uğrayan isimlerden olduğu da basında yer almıştı.
Tuğamiral Ertürk istifa etti.
İri medya organları hükümete karşı bir isyanmış gibi sundu bu istifayı.
DHO’daki devir teslim töreninde duygu yüklü bir konuşma ile öğrencilerine veda etti Ertürk.
Bu medya organlarında geniş yer buldu, Ertürk’ün veda konuşması.
Haksızlığa maruz kaldığını söylüyor…
Birilerinin, öğrencilerinin bir bölümünü mesnetsiz olarak ahlaksızlıkla suçladığını haykırıyordu Ertürk.
Ve şöyle diyordu:
“Taarruzlarında, 32 ahlaksız öğrenci bulunduğunu bunları derhal okuldan atmamı istiyorlardı. Peki kanıtları neydi bir hiç imzasız ihbar mektupları. Ve olayları örtbas ettiğimi öne sürüyorlardı. Gerçi buna inanan büyüklerim de yok değildi.”
Tuğamiral Ertürk’ün açıklamaları böyleydi.
Peki neydi o haberler ve kimdi o birileri?

Tuğamiral Ertürk’ün “birileri” dediği haberciler bizleriz.
Şimdi, eldeki resmi belgelerden bilgiler aktaracağım ve kararı sizlere bırakacağım.

Olay şu:
12 Nisan tarihli Vakit’te bir haber yayınlandı.
“Denizde ahlaksızlık” haberi.
Haberde, Deniz Harp Okulu'nda bir grup öğrenci arasında cinsel sapkınlıklar yaşandığı, skandalın iki erkek öğrencinin okulda eşcinsel ilişki halinde iken yakalanmasıyla patlak verdiği anlatılıyordu.
Ardından habervaktim’de bu skandala ilişkin başka bilgi ve belgeler yayınlandı.
Rezalet bir iki öğrenciyle sınırlı değildi.
30’un üzerinde öğrencinin adı geçiyordu.
Haberlerimizde skandalla ilgili bazı öğrencilerin bizzat Ankara'ya ilettikleri ısrarlı şikayetler üzerine harekete geçmek zorunda kalan okul idaresinin, bütün öğrencilerin bilgisayarlarını incelediği, 32 öğrencinin bilgisayarlarında sapkın cinsel içerik ve bu öğrencilere ait okul içerisinde çekilmiş eşcinsel olduklarını gösteren resimler bulduğu ileri sürülüyordu.
Ancak skandalın örtbas edilmek istendiği ifade ediliyordu.

Şimdi sıkı durun.

Bu haberlerimiz üzerine Deniz Kuvvetleri Komutanlığı sitemize bir açıklama gönderdi.

O açıklamada “Olayla ilgili soruşturma açıldığı” belirtilerek, DHO'da bazı öğrencilerin cinsel sapkınlıklar içine girdiği doğrulanıyordu.
“3 öğrencinin okul ile ilişiğinin kesildiği” bilgisi verilen açıklamada, “Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından ayrıca başlatılan soruşturmanın devam ettiği” ifade ediliyordu.
Açıklama aynen böyleydi.
Tuğamiral Ertürk ise çıkmış, bağlı bulunduğu Deniz Kuvvetleri’nin bile kabul etmek zorunda kaldığı skandalı halen yalanlıyordu.

Nisan’daki haberlerimiz karşısında gıklarını çıkaramayan gazetelerden bazıları da Ertürk’ün bu açıklamalarını Vakit’e ve habervaktim’e saldırı fırsatına dönüştürdüler.
Haberlerinde Deniz Kuvvetleri’nin açıklamasını sansürleyerek, Ertürk ve DHO öğrencilerinin haksız yere hedef alınmış olduğunu lanse ettiler.

Deniz Kuvvetleri’nin açıklaması bile tek başına Vakit ve habervaktim’in haberlerini doğrulamaya yetiyor.

Ancak biz bununla yetinmedik.
Konuyu biraz daha araştırdık.

Meğer, Vakit ve habervaktim’in haberleri üzerine skandalı mahkemeye intikal ettirmek zorunda kalmışlar.

Skandala adı karışan öğrenciler önce Kuzey Deniz Askeri Mahkemesi’ne çıkarılmış.

Psikolog eşliğinde 32 öğrenci sorgulanmış.

Buraya dikkat: Bu öğrencilerin eşcinsel ilişki içerisine girdiklerine dair güçlü bulgular yakaladığını ifade eden psikolog doktorun talebi üzerine savcı, adli gözlem altına alınmalarını istemiş.

Kuzey Deniz Mahkemesi 07 Mayıs 2010 tarihli kararında, bu öğrencilerden 11’inin ciddi delil şüphesi ile GATA’da adli gözlem altına alınmasına hükmetmiş.

Güçlü deliller arasında 4 tane de tanık bulunuyor.
Bu karara öğrenci velileri itiraz etmiş.

İtirazlara bakan 1. Ordu Mahkemesi, 14 Mayıs 2010 tarihinde red kararı vermiş.
Mahkeme adli gözetimin kaldırılması talebini reddettiği kararda, şüphelilerin CD’lerinde yapılan bilirkişi incelemelerinde çocuk pornosuna dair resimler, eşcinsel pornosuna ait resimler tespit edildiği kaydediliyor.

Mahkeme halen devam ediyor.

Bu 11 DHO öğrencisinin GATA’ya sevk edilme sebepleri mahkeme kararında aynen şöyle ifade ediliyor: “İşledikleri eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadıklarının, eylem ile ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğini önemli derecede azaltan bir akıl hastalıklarının bulunup bulunmadığının ve askerliğe elverişli olup olmadıklarının belirlenmesi için GATA’da psikiyatri servisinde ADLİ GÖZLEM ALTINA ALINMALARINA, oy birliği ile karar verildi.”

Buyurun buradan yakın.
Ne bu şimdi?
“DHO’da ahlaksızlık” haberleri durduk yere atılmış birer iftiramıymış?
Vakit ve habervaktim olmayan rezaleti yaşanmış gibi yazmış, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı da bu olmayan rezaleti Vakit ve habervaktim'in yaşanmış gibi gösteren haberlerinden sonra kabul mü etmiş?

Ve bilmem ne askeri mahkemelerine konu sırf Vakit ve habervaktim öyle diyor diye mi intikal ettirilmiş!

***

Tüm bunlar Tuğamiral Ertürk’ün istifasının perde arkasını çok açık gösteriyor.
Kahramanlığa mı soyunmuş ne?
Ve iri medya organlarının Ertürk’ün istifasını nasıl hükümete karşı bir isyanmış gibi sunduklarını.

Gelinen noktada, bir kez daha düşünüyorum da.
İyi ki yapılmış bu haberler.
Yoksa DHO’daki bu ilişkiler örtbas edilmeye devam edilecek, çok değil 3-5 yıl sonra “bir eşcinselden kuvvet komutanı olur mu olmaz mı”yı tartışacaktık belki de.
Aynı gazeteler de hep bir ağızdan “insan haklarından” dem vurarak, “neden olmasın”a getirecekti lafı.
İstediğiniz bu mu beyler?
Türk ordusunu bir Hollanda ordusuna, bir Belçika ordusuna mı benzetmeye çalışıyorsunuz?
Kusura bakmayın ama bu millet buna asla izin vermez.
“İnsan hakları savunuculuğunuz” depreşti ise, bu enerjinizi TSK’daki yargısız ihraçlar için sarf edin. aktifhaber

Şırnak'ta, askerin şakalaştığı çocuk yaralandı
16:55 - Şırnak'ın Kumçatı beldesine bağlı İkizce köyünde meydana geldi. İddialara göre arkadaşları ile birlikte İkizce Taburu'nun karşısında oynayan Ahmet A.'yi, (12) nizamiyedeki askerler sevmek ve biraz şakalaşmak için yanlarına çağırdı. Ahmet A. nizamiyedeki askerlerle nizamiye önünde konuşurken nizamiye önünde nöbet tutan bir askerin elindeki silahın yanlışlıkla ateş alması sonucu küçük çocuk vücuduna aldığı kurşunla yaralandı. 21.11.2010 ŞIRNAK netgazete



Aksaz kampında canına kıyan Albay, toprağa verildi

15:00 - Muğla'nın Marmaris ilçesindeki Aksaz Deniz Üssü'nde canına kıyan İstanbul Deniz Eğitim Merkez Komutanlığı'nda görevli Deniz Kıdemli Albay Cihat Kalfa (48) son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze törenine Donanma Komutanı Oramiral Emin Murat Bilgel'in yanı sıra Balyoz soruşturması kapsamında ifade veren Koramiral Can Erenoğlu da katıldı. 18.08.2010 netgazete

Askeri Araç Devrildi: 2 Şehit

Kastamonu'da meydana gelen kazada, uzman çavuşlar Mevlüt Boyraz ve Ahmet Erdönmez şehit oldu.
22.08.2010

Kastamonu’da askeri aracın devrilmesi sonucu 2 asker şehit oldu, 4 asker yaralandı. Yaralı askerler kaza yerine sevk edilen ambulanslarla devlet hastanesinde tedavi altına alındı.

Kaza, Kastamonu- İnebolu karayolunun 7’inci kilometresinde meydana geldi. İnebolu’daki radar üssünden kente dönen Hava Radar Komutanlığı ait askeri araç, sürücünün yola çıkan bir köpeğe çarpmamak için direksiyon kırması üzerine takla attı. TRT


Balyoz sanığı, suç tarihinde ABD'de eğitimdeymiş

23 Ağustos 2010 "Balyoz Planı"nın parçalarından biri olduğu öne sürülen “Suga” Planı sanıklarından, Muharrem Nuri Alacalı'nın, sanık olmasına dayanak gösterilen belgeyi oluşturduğu tarihte ABD Deniz Komuta Koleji'nde eğitimde olduğu, iddialara konu edilen dönemde de Türkiye'ye hiç dönmediği öne sürüldü.
"Balyoz" davası sanıklarından İstanbul 1. Ordu eski Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın kızı ve damadı tarafından oluşturulan “Çetin Doğan ve Gerçekler” sitesi, Balyoz iddianamesinde yer verilen kimi kişi, kuruluş ve kavramların, delillendirildikleri tarihten sonraki yıllarda resmiyet kazandıkları ya da sahte olduğuna ilişkin iddialarını sürdürüyor.
Balyoz çerçevesindeki Suga Planı'nın 107 numaralı sanığı Muharrem Nuri Alacalı'nın 11 numaralı CD'deki bir belgeyi hazırladığı iddiasını ele alan site, 6 Ocak 2003 tarihli belgenin metadata bilgilerinde “şirket adı” yerinde “Dzkk” yani “Deniz Kuvvetleri Komutanlığı” ibaresinin geçtiğini, altında da Nuri Alacalı adının yazılı bulunduğunu bildirdi. Sitede Nuri Alacalı'nın 76 numaralı ek klasördeki sorgu tutanağında yer alan “Ben 2002 yılının Temmuz ayından 2003 yılının Haziran ayına kadar ABD'de Deniz Komuta Koleji eğitimine katıldım, o süreç içerisinde hiç Türkiye'ye dönmedim. Pasaport giriş çıkış kayıtlarımdan da bu husus açıkça anlaşılabilir” ifadesine yer verildi.
“Çetin Doğan ve Gerçekler” sitesi, “Nuri Alacalı, bu belgeyi üstverisinde görüldüğü tarihte, yani 6 Ocak 2003'te, yazmış olamayacağını pasaportu ve görev yazıları ile ispatladığına göre neden Balyoz sanığı olarak bulunuyor?” sorusunu ortaya atarken, belgenin metadatasının gerçeği yansıtmaması sorusunun da yanıtlanması istendi. Site şu iddialarda bulundu:
“Cevabı basit. Belgede sahtecilik var. Neden? Çünkü burada üç ihtimal var: 1.Belge Nuri Alacalı tarafından yazıldı ama üstverisinde (metadata, cd kimlik bilgileri) gözüktüğü gibi 6 Ocak 2003'te yazılmadı. 2.Belge 6 Ocak 2003'te yazıldı ama üstverisinde gözüktüğü gibi Nuri Alacalı tarafından yazılmadı. 3.Belge 6 Ocak 2003'te Nuri Alacalı tarafından yazılmadı. Her üç durumda da bu belgenin üstverileri gerçeği yansıtmıyor! Yani bu belgede sahtecilik var. Peki bu belge sahte ise, belgenin içinde bulunduğu 11 no.lu CD'deki diğer belgeler (Balyoz, Oraj, Sakal, Çarşaf, vs.) onların da üstverilerinde görünen kişiler tarafından ve görünen tarihlerde yazılmadığına dair – en azından – bazı şüphelerin doğması gerekmez mi? Ama savcılar olgular ne olursa olsun savlarından o kadar emin ki, bu sahtecilik bulgusu umurlarında değil. Ve Nuri Alacalı'yı hazırlamış olması mümkün olmayan bir belge üzerinden iddianameye sanık olarak koyuyorlar. Ya Nuri Alacalı'nın o tarihlerde ABD'de olduğunu belgelemiş olması? Savcılar Nuri Alacalı'nın ifadesinin kısa bir özetini vermelerine rağmen, bu olguya iddianamede hiç değinmiyorlar bile.” netgazete

Gölcük'ü 'Fuhuş Üssü' Yaptılar
25 Ağustos 2010

Asker ve bürokratlara 'fuhuş tuzağı' kuran çeteye yönelik soruşturmada, iddiaları kabul eden askerler, fuhuş için kadınları Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı'na götürdüklerini itiraf etti.
Asker ve bürokratlara 'fuhuş tuzağı' kuran çeteye yönelik yürütülen soruşturma kapsamında yabancı uyruklu kadınlarla ilişkiye girdikleri tespit edilen 61 subay-astsubay tespit edildi. Para karşılığında ilişkiye girdiklerini kabul eden bazı askerler, fuhuş için kadınları Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı'na götürdüklerini itiraf etti

Asker ve bürokratlara 'fuhuş tuzağı' kuran çeteye yönelik Kocaeli merkezli operasyonda, liderliğini Mustafa D.'nin yaptığı şebeke çökertilmiş, aralarında askerlerin de bulunduğu 35 kişi gözaltına alınmış, 20'si tutuklanmıştı. Çetenin, oyuncaklar arasına yerleştirdiği kameralarla, Rusya'dan getirilen kadınlarla ilişkiye giren, asker, bürokrat, işadamı ve polisleri kaydettiği ortaya çıkmıştı.

Fuhuş şebekesiyle bağlantısı olduğu tespit edilen İ.S isimli bir albayın evinde bulunan bilgisayarlara el konulmuştu. Kurtköy'de oturan Deniz Harp Okulu öğrencilerin evlerinde de delil torbalarına konulmuş iç çamaşırları bulunmuş ve iç çamaşırlardan birinin H.M.Ş. isimli bir tümamirale ait olduğu iddia edilmişti. Ergenekon Savcısı Fikret Seçen'in yürüttüğü soruşturma kapsamında Merkez Komutanlığı'nda 90 askeri öğrenci ve subayın ifadesine başvuruldu.

ŞİFRELİ BELGELER AÇILIYOR

Ele geçirilen belgelerde isimleri geçtiği iddia edilen aralarında bir koramiralin de bulunduğu 4 amiralin bilgisine başvurulacak. Polis şifreli belgeleri açtıkça soruşturma da derinleşiyor. 61 subay-astsubayın, fuhuş çetesinin üyeleriyle ilişki içerisinde olduğu tespit edildi. Bu kişiler, geçtiğimiz günlerde Merkez Komutanlığı'nda ifade verdi.

Soruşturmada, askerlere 'Fuhuş yaptınız mı?' sorusu yöneltildi. Askerler önce fuhuş iddialarını yalanladı. Sorguya katılan polisler, ellerindeki telefon kayıtlarını okumaya başlayınca askerlerden itiraflar geldi.

Kayıtları gören bazı subaylar fuhuş yaptıklarını kabul ederek 'Sivil kadınlarla para karşılığında zaman zaman ilişkiye girdik' dedi. Sorguda, fuhuş yaptıklarını kabul eden askerlere; 'Fuhuşu nerede yaptınız?' sorusu yöneltildi. Bu soruya verilen cevap, sorguya giren yetkilileri şoke etti. Bazı askerler, fuhuşu, dikkat çekmemek için Gölcük'te bulunan Deniz Üs Komutanlığı'nın içerisinde yaptıklarını söyledi.

Kaynak: Akşam

Askerler En Çok Hangi Kitapları Okuyor?
28 Ağustos 2010
Fenerbahçe Orduevi'nin kitapçısındaki eserler, askerlerin son dönemde okumayı tercih ettikleri kitaplar hakkında ipuçları veriyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en önemli tesislerinin başında gelen Fenerbahçe Orduevi'nin kitapçısındaki eserler, askerlerin son dönemde okumayı tercih ettikleri kitaplar hakkında ipuçları veriyor.

AKP karşıtı kitaplara imza atan ve Ergenekon davasından ötürü cezaevinde bulunan Ergün Poyraz'ın son kitabı Takunyalı Führer Fenerbahçe Orduevi'nde en çok ilgi gören kitap.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın tazminat davası açtığı Takunyalı Führer'i; Ercan Çitlioglu'nun Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'u anlattığı, "Orgeneral Başbuğ ile Tarih ve Gelecek" ve Balyoz soruşturmasında tutuklanan Emekli Org. Çetin Doğan'ın yaşadıklarını anlattığı, "Ateşi ve İhaneti Gördük" izliyor. aktifhaber

2 bin rakımlı yaylada iftar açtılar

16:12 - Iğdır Valisi Amir Çiçek, Vali Yardımcısı Hacı Uzkuç, İl Jandarma Alay Komutanı vekili Jandarma Yarbay Selçuk Boz ile birlikte 2 bin rakımlı Korhan Yaylası'nda ziyaret edip sorunlarını dinlediği yaylacılarla kıl çadırlarında birlikte iftar açtı. 28.08.2010 IĞDIR netgazete

Askerken kız yüzünden tartıştı, gözünden oldu

15:10 - KKTC'de vatani görevini yerine getirirken nöbet tuttuğu esnada 'kız meselesi' yüzünden daha önce tartıştığı ve aynı birlikte askerlik yaptığı bir kişinin silahlı saldırısına uğrayan 19 yaşındaki Erkay Yıldız artık göremiyor. Sağlık sorunları nedeniyle uçak ve gemiye binemeyen genç, tedavi için geldiği Türkiye'de kalacak yeri olmadığı için annesi ve kardeşiyle parklarda yatıp kalkıyor. 28.08.2010 MERSİN netgazete

İnternet Andıcında Flaş Gelişme

01 Eylül 2010
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz tarafından yürütülen "İnternet Andıcı" soruşturmasında flaş gelişme...
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz tarafından yürütülen "İnternet Andıcı" soruşturmasında "terör örgütü üyesi" oldukları gerekçesi ile şüpheli olarak ifadeye çağırılan Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu'nun da aralarında bulunduğu 4 generalin ifadesi talimatla alınacak.

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesinin orijinalini Ergenekon savcılarına gönderen isimsiz subayın ikinci ihbar mektubu ile ortaya çıkan "İnternet Andıcı" soruşturmasında, Genelkurmay'ın kara propaganda yapmak ve hükümeti yıpratmak için internet siteleri kurduğu ve bunları işlettiği iddia edilmişti.

Eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, "Balyoz" davası sanığı olan Kuzey Deniz Saha Komutanı Mehmet Otuzbiroğlu'nun da aralarında bulunduğu 10 kişi şüpheli sıfatıyla ifade verdikten sonra serbest kalmıştı. Soruşturma kapsamında Korgeneral İsmail Hakkı Pekin (Andıçta Genelkurmay İstihbarat Başkanı), Korgeneral Mehmet Eröz (Andıçta Genelkurmay Harekat Başkanı), Tümgeneral Hıfzı Çubuklu (Andıçta Genelkurmay Adli Müşaviri), Tümgeneral Mustafa Bakıcı (Andıçta Bilgi Destek Daire Başkanı) şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmıştı.

Ancak adı geçen generaller soruşturma savcısı Zekeriya Öz'e sağlık raporu göndererek ifade vermeye gelmemişti. Soruşturma kapsamında ismi geçen 4 generalin ifadesinin talimatla alınmasına karar verildi. aktifhaber

04 EYLÜL 2010
Askeri araç devrildi: Bir onbaşı öldü

Diyarbakır-Silvan karayolunun 40. kilometresinde personel taşıyan zırhlı aracın devrilmesi sonucu Jandarma Komando Onbaşı Akın Sevli (20) hayatını kaybetti.
haber1001

Taşlı saldırıya uğrayan uzman çavuş ateş açtı
9 Eylül 2010
HAKKARİ - Hakkari'de sivil aracıyla geçtiği sırada, göstericilerin taşlı saldırısına uğrayan uzman çavuşun açtığı ateşte, 1 kişi yaralandı.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, 9 PKK'lının öldürülmesinin ardından kentin değişik mahallelerinde biraraya gelen gruplar, yola barikat kurup ateş yaktı.

Bu sırada ailesinin de içinde bulunduğu özel aracıyla Keklikpınar Mahallesi'nden geçen ve taşlı saldırıya uğrayan uzman çavuş, ateş açtı. Açılan ateş sonucu, kafasına kurşun isabet eden ve kimliği henüz belirlenemeyen 13 yaşındaki bir çocuk yaralandı. haber1001

"Oğlun geldi anne" diye sarılıp elini öptüler

17:15 - Edirnekapı Şehidliği'ne sabahın erken saatlerinde gelmeye başlayan aileler, oğullarının mezarlarını suladı, çiçekler koydu ve dua etti, kabir taşlarındaki fotoğrafları öperek, hasret gidermeye çalıştı. Elâzığ Karakoçan'da şehid olan Jandarma Başçavuş Dursun Bakan'ın annesi Hanım Bakan'ı gören askerler, "Oğlun geldi anne" diye sarılıp elini öptüler, duygulanan şehid annesi, gözyaşlarını tutamadı. 09.09.2010 İSTANBUL netgazete

Garnizon komutanı AK Partili vekille bayramlaşmadı
16:50 - Şırnak'ın Cizre ilçesindeki resmi bayramlaşma töreninde, Garnizon Komutanı Kurmay Albay Recep Özdemir, AK Parti Şırnak milletvekili Abdullah Veli Seyda ile bayramlaşmadan törenden ayrıldı. Garnizon Komutanlığı ve tank taburunda yapılacak olan bayram ziyareti ise iptal edildi. Programın iptal nedeni belirtilmezken, BDP'li Belediye Başkanı Mehmet Saçı da kaymakamlığın düzenlediği törene katılmadı. 09.09.2010 ŞIRNAK netgazete

Askeri araç kaza yaptı: 4 asker yaralı
11 Eylül 2010 Sivas'ın Hafik ilçesinde askeri araç ile traktörün çarpışması sonucu 4 asker yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Tozanlı Vadisi köylerinden devriye görevinden dönen askerleri taşıyan ''758090'' plakalı zırhlı araç, Doğanşar-Hafik yolunun Özen köyü çıkışındaki virajda, karşı yönden gelen İlyas İçli yönetimindeki 58 ET 046 plakalı, saman yüklü traktörle çarpıştı.

Çarpışmanın etkisiyle askeri araç, yan devrildi. Kazada, araçta bulunan biri uzman çavuş, 4 asker yaralandı. Yaralanan askerler, Hafik Hacı Esma Kocacık İlçe Hastanesi'ndeki ilk müdahalenin ardından Sivas Asker Hastanesi'ne sevk edildi haber7

İzne çıkan asker denizde boğuldu
11 Eylül 2010 Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde çarşı iznine çıkan asker Eskişehir'den gelen ailesiyle Hamzakoy mevkisine gitti. Kız kardeşi ve asker arkadaşıyla denize giren asker, dalgalı denizde boğularak hayatını kaybetti.


Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde, bir asker denizde boğuldu.

Alınan bilgiye göre, 18. Mekanize Piyade Tugay'da askerlik görevini yapan Semih Koşucu (20), çarşı izninde, Eskişehir'den gelen ailesiyle Hamzakoy mevkisine gitti.

Burada kız kardeşi ve asker arkadaşıyla denize giren Koşucu, dalgalı denizde gözden kayboldu. haber7

Ajan hayat kadınları komutanları avladı

12 Eylül 2010 İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından, çok sayıda general, amiral ve üst düzey bürokratı ağına düşüren fuhuş çetesine yönelik gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin önemli ayrıntılar ortaya çıkmaya devam ediyor. Kadıköy Hasanpaşa'daki fuhuş evinde yapılan aramada ele geçirilen bilgiler ışığında derinleştirilen operasyonda çete adına çalışan hayat kadınlarından bazılarının yabancı istihbarat birimleri adına hareket ettiği tespit edildi. Devreye sokulan istihbarat birimleri çete için çalışan yabancı uyruklu hayat kadınlarından bazılarının Türkiye'yi terk ettiğini tespit etti. Bu kadınlardan 3'ünün sahte kimliklerle Türkiye'ye giriş yaptığı ve bir ülkenin istihbarat örgütü adına hareket ettikleri öğrenildi. Üç hayat kadınının Türkiye'de bulundukları süre içinde üst düzey temasta bulunduğu ortaya çıktı. Fuhuş evinde bulunan "İrtibata Geçilmiş Bilgi Kaynağı" isimli dosyada istihbarat birimleri ile bağlantılı olduğu tespit edilen 3 hayat kadını bazı komutanlarla birlikte eşleştirilmiş. Kadınların özellikle üst düzey subaylardan B.B, Z.S, M.T., A.T., C.Ü., A.K, S.E. S.Ç. , H.Ö., A.A. G.Ç., O.H., A.D., F.K. , A.S. , C.A., K.E. , Ş. A., E.A., A. T., R.O., ile birlikte oldukları tespit edildi. '

UZAK UFUK PROJESİ' EVDE

Sabah gazetesinin haberine göre; İstanbul ve Kocaeli'ndeki fuhuş evlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen belgelerin Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehlikeye düşürecek çok önemli askeri sırlar içerdiği belirtildi. Ele geçirilen belgeler arasında Türkiye'nin ve özellikle Deniz Kuvvetleri Araştırma Merkezi Komutanlığı tarafından yürütülen kritik savunma projelerine ilişkin çok önemli belgeler bulundu. Belgeler arasında Ege Denizi'ndeki her hareketi yakın takibe alan "uzun ufuk projesi"nin yanı sıra Gemi Entegre Savaş İdaresi Sistemi (GENESİS) projesi, deniz hava projeleri, radar sistemlerine ilişkin bilgiler ve tatbikat senaryolarının yer aldığı tespit edildi.netgazete

Malatya'da freni boşalan askeri araç, apartmana girdi
15 Eylül 2010
Malatya'nın Cemal Gürsel Mahallesi'ndeki TOKİ toplu konutları yakınında freni boşalan askeri servis aracının apartmana girmesi sonucu ilk belirlemelere göre bir asker öldü, çok sayıda kişi yaralandı.aktifhaber

Fethiye'de kaza: 2 asker öldü
16 Eylül 2010
Antalya - Fethiye karayolunda meydana gelen trafik kazasında, Fethiye'nin Seki Beldesi Jandarma Karakol Komutanı Başçavuş Tamer Güzelcan ile aynı karakolda görevli Uzman Çavuş Bekir Cebeci ve 1 sivil vatandaş hayatını kaybetti.
haber1001

Bir asker daha intihar etti
21 Eylül 2010
Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Kutlubey karakolunda bir asker çenesine dayadığı G-3 piyade tüfeğiyle intihar etti.

Kutlubey karakolunda gece 02.00 nöbetine giden İhsan Eşkin, çenesine dayadığı G-3 silahıyla intihar etti. İntihardan önce not bırakan asker, "Aileme intihar ettiğimi söylemeyin, başka bir sebep söyleyin." yazdığı belirtiliyor. haber10

Deniz Yüzbaşı lojmanda canına kıydı
00:10 - Heybeliada Deniz Lisesi Komutanlığında görevli Deniz Yüzbaşı D.İ, lojmanda tabancayla intihar etti. Askeri savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı. Yüzbaşı D.İ'nin cesedi, otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı. 23.09.2010 İSTANBUL netgazete

Askerin Ölüm Nedeni "Bitişik Atış"
26 Eylül 2010
Olayda yaşamını yitiren er Hakan Selekkaya'ya İzmir Adli Tıp Kurumu'nda otopsi yapıldı. İşte o rapor...
Aydın'ın Söke ilçesindeki askerlik şubesinde, dün gece meydana gelen olayda, Hakan Selekkaya'nın ''bitişik atış'' sonucu vücuduna isabet eden 2 kurşunla yaşamını yitirdiği belirlendi.

Olayda yaşamını yitiren er Hakan Selekkaya'ya İzmir Adli Tıp Kurumu'nda otopsi yapıldı. Yapılan incelemede, ''bitişik atış'' yapılarak Selekkaya'nın göğüs altından 2 kurşun girdiği ve sırtın bel üstünden tek çıktığı belirlendi. Uzmanlar, ''bitişik atış''ın silahın vücuda dayanarak ateşlendiği anlamına geldiğini, kurşunların yan yana girerek yine aynı şekilde vücuttan çıkmasının da silahın ''seri atış'' konumunda olduğunu ortaya koyduğunu belirtirken, ''intihar'' ihtimalinin yüksek olarak değerlendirildiğini kaydetti. aktifhaber

Dönmez'e Bir Dava Daha
29 Eylül 2010

Genelkurmay Askeri Savcılığı, Sapanca ve Ankara'daki evinin yanı sıra Zir Vadisi'nde sakladığı cephanelik nedeniyle hapis cezasına çarptırılan Yarbay Mustafa Dönmez hakkında 'şantaj'dan bir iddianame daha hazırladı. Dönmez, kadın askeri personele kasetle şantaj yapmakla suçlanıyor.

Genelkurmay Askeri Savcısı Binbaşı Yaşar Yüce, Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nin Yarbay Mustafa Dönmez hakkında yaptığı suç duyurusu üzerine başlattığı soruşturmayı tamamladı. Genelkurmay Askeri Mahkemesi'ne sunulan iddianamede, Dönmez hakkında "Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunmaktan" 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası talep edildi.

DURUŞMALAR KAPALI OLSUN

İddianamede ayrıca, Dönmez'den ele geçen görüntü kayıtlarının niteliğinin dikkate alınarak, genel ahlak kuralları uyarınca duruşmaların kapalı yapılması da talep edildi. Dönmez'in ceza aldığı Genelkurmay Mahkemesi'ndeki yargılaması sırasında aynı görüntüler gündeme gelmiş, Dönmez'in eşi görüntüleri izlemek istemiş ancak daha sonra Mustafa Dönmez'in ısrarı üzerine salondan çıkarılmıştı.

İLİŞKİYİ KASETE ÇEKTİ

Askeri savcının hazırladığı iddianamede, Yarbay Dönmez'in Sakarya'da görevli bulunduğu sırada kadın Astsubay Z.K ile arkadaşlık kurduğu, bu süreçte cinsel ilişki görüntülerini kaydettiği belirtildi. Z.K ile ilişkilerinin sona ermesi sonrasında Astsubay M.A ile evlendiği belirtilen iddianamede, Dönmez'in Temmuz 2008-Aralık 2008 dönemleri arasında sık sık telefonla şantaj yaptığı ifade edildi. İddianamede, "Mağduru telefonla arayarak, kendisiyle ilişkisini sürdürmemesi halinde bunları açıklayacağı, bunları nişanlısına ya da başkalarına göstereceği, kendisini rezil edeceği şeklinde beyanda bulunmuştur" denildi. aktifhaber

İntihar süsü veren asker teslim oldu
3 Ekim 2010
İntihar süsü vererek kaybolan asker Giresun'da teslim oldu.

Isparta Eğirdir Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı'nda vatani hizmetini yaparken intihar süsü vererek firar eden asker O.K. (20), Giresun'da polise teslim oldu.

Üç gün önce O.K. askerlik yaptığı birliğinden firar etti. Eğirdir Gölü kenarında O.K.'ya ait olduğu belirlenen ve içerisinde intihar ettiğini belirten pusula bulunmuş, bunun üzerine gölde ve çevresinde kendisini arama çalışmaları başlatılmıştı. habertaraf

Eşinin öldüğünü sanan astsubay intihar etti
04 Ekim 2010 Kocaeli'de temizlediği sırada ateş alan tabancasından çıkan kurşunun isabet ettiği eşinin öldüğünü zanneden astsubay intihar etti.

Alınan bilgiye göre, Değirmendere Merkez Mahallesi Müfit Saner Caddesi'nde bir evde yaşayan Deniz Motorize Astsubay Başçavuş Suat Yerlikaya'nın temizlediği tabancası henüz belirlenemeyen nedenle ateş aldı.

Tabancadan çıkan kurşun, Suat Yerlikaya'nın eşi Cevriye Yerlikaya'nın başına isabet etti.

Kanlar içinde yere yığılan eşinin öldüğünü zanneden Yerlikaya, tabancayla başına ateş etti.

Ağır yaralanan Yerlikaya çifti, Gölcük Asker Hastanesine kaldırıldı.

Suat Yerlikaya müdahaleye rağmen kurtarılamadı, haber7

'Amirallere suikast' iddiasını soruşturan askeri savcılık delil bulamadı...
05 Ekim 2010
'İki amiri öldürmeye teşebbüs' suçlamasıyla Poyrazköy davası sanıkları teğmenler Faruk Akın ve Sinan Efe Noyan hakkında askeri savcılık tarafından yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildi.

Poyrazköy davası ile birleştirilen 'Amirallere suikast davasının tutuklu sanıkları teğmenler Faruk Akın ve Sinan Efe Noyan hakkında Gölcük Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca 'İki amiri öldürmeye teşebbüs' ve 'Askeri eşyayı gizlemek' suçlamasıyla başlatılan soruşturma tamamlandı.

Savcılık kararında, teğmenler Faruk Akın ve Sinan Efe Noyan'ın, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç ile şimdiki Deniz Kuvvetleri Komutanı Ormairal Eşref Uğur Yiğit'e yönelik suikast düzenleyeceklerine ilişkin hiçbir delilin bulunamadığını belirtildi. Teğmenler hakkındaki 'askeri eşyayı gizlemek' suçuna ilişkin de delil bulunamadığı kaydedildi.

Gölcük Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı, iki suçlamaya yönelik 'delil bulunamadığını' belirterek takipsizlik kararı verdi. aktifhaber

Kışlada çifte cinayet
06 Ekim 2010
Datça'daki Hava Radar Mevzi Komutanlığında görevli askerlerden A.K.'nın henüz belirlenemeyen bir nedenle ateş açtığı olayda aynı birlikte görevli Ömer Canca ve Tevfik Cebeci yaşamlarını yitirdi. Yaşamını kaybeden askerlerin İzmir Adli Tıp Kurumu'na götürüldüğü öğrenildi. haber1001

2. Hudut Taburu Komutanlığı'nda Patlama: 6 Asker Yaralı
07 Ekim 2010
Mardin'in Nusaybin ilçesinde 2. Hudut Taburu Komutanlığı'nda boya badana işlemi sırasında meydana gelen patlamada 1'i ağır 6 asker yaralandı. Ed
MARDİN (CİHAN) -
Edinilen bilgiye göre, 2. Hudut Tbur Komutanlığı Korgeneral Kenan Dalbaşar Kışlası'nda boya badana yapılması sırasında patlama meydana geldi. Patlamada biri ağır 6 asker yaralandı.

Yaralılar, Nusaybin Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Ağır yaralanan askerlerden Ferhat Bolat (22), askeri helikopterle Diyarbakır Asker Hastanesine sevk edildi.aktifhaber

Emekli astsubaylardan özlük hakları eylemi
17:30 - Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği üyeleri, Celal Bayar Caddesi'nde toplandı. Ellerinde taleplerini içeren pankartlar, Türk bayrakları ve Atatürk fotoğrafları taşıyan kalabalık grup, marşlar eşliğinde Abdi İpekçi Parkı'na kadar yürüdü. Buradaki mitingde konuşan TEMAD Genel Başkanı Mustafa Erol, yaş ortalaması 60 olan binlerce emekli astsubay ve yakınının özlük haklarının iyileştirilmesini istedi. 09.10.2010 ANKARA netgazete

İntihar eden Teğmen toprağa verildi
İstanbul Maltepe Cezaevi'nde, beylik silâhı ile canına kıyan Muğlalı Teğmen Mustafa Can(25),toprağa verildi. 11.10.2010 Sıradışı

POYRAZKÖY'DE 4 TEĞMENE TAHLİYE
15 Ekim 2010
''Kafes Eylem Planı'' ve ''Amirallere Suikast'' davalarının birleştirildiği, Poyrazköy'de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin davada, teğmen olan tutuklu sanıklar Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakut Aksoy ve Tarık Ayabakan tahliye edildi.

Poyrazköy davasında tutuklu 4 teğmen tahliye edildi. Mahkeme, Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmata ilişkin ek klasörlerde yer alan ihbar mektupları, olay yeri tespit tutanakları, arama ve el koyma tutanaklarında imzaları olan görevlilerin tanık olarak dinlenmesine karar verdi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmaların ardından duruşmaya ara verildi. Aranın ardından mahkeme kararları açıkladı. Soruşturma sürecinde tanık olarak dinlenen 13 tanığın duruşmada dinlenilmesi yönündeki taleplerin daha sonra düşünülmesini kararlaştıran mahkeme, 'Amirallere suikast' iddialarına ilişkin davanın iddianamesindeki ek klasörlerde yer alan ihbar mektupları, yakalama tutanakları, arama ve el koyma tutanaklarında imzaları olan görevlilerin çağrılıp dinlenmesine daha sonra karar verilmesine hükmetti.

Mahkeme heyeti, 1 nolu CD ve 3 nolu DVD ile ilgili daha önce emniyet müdürlüğü ve TÜBİTAK tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarında, 'Data stash' ve iddia konusu Kafes Eylem Planı'nın varlığından söz edildiği halde, 26 Ağustos 2010'da bilirkişi Yılmaz Çankaya tarafından mahkemeye sunulan bilirkişi raporu ve sanık avukatlarınca özel bilirkişilere yaptırılan inceleme raporlarında söz konusu belgelerin CD ve DVD'de bulunmadığının belirtildiğini hatırlattı. Bilirkişi Yılmaz Çankaya'nın sanık Tarık Ayabakan'a ait olduğu iddia edilen flaş belleğiyle ilgili raporunda da alınan imajların medyanın bire bir kopyası olamayabileceğinden adli analiz için kullanılamayacağından bahsedildiğini belirten mahkeme, TÜBİTAK'tan oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyeti tarafından dosyadaki tüm raporlar da eklenerek yeniden rapor istenmesine ve raporlar arasındaki çelişkinin izahının yapılmasının istenmesine karar verdi.

Heyet, bilirkişilerin tanık olarak dinlenmesi yönündeki taleplerin ise bilirkişi raporlarının dosyaya ibraz edilmesinden sonra değerlendirilmesini kararlaştırdı. Duruşmaların Silivri'deki duruşma salonunda yapılması talebi tüm sanıkların savunmalarının alınmış olması nedeniyle reddedildi.

Kafes Eylem Planı ile ilgili rapor henüz savcılığa sunulmadan sanıklardan Eren Günay'a soruşturma savcılığına ifade vermesi sırasında, bu konuyla ilgili soru yöneltilmesi hususunda soruşturma savcılığından izahat istenmesine de karar verildi.
habertaraf

Ölen askeri lise öğrencisi toprağa verildi
16 Ekim 2010
Göğsüne futbol topu çarpması sonucu ölen askeri lise öğrencisi toprağa verildi.

Bursa'da göğsün
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pts Ksm 22, 2010 12:12 am tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Ekm 16, 2010 1:07 am    Mesaj konusu: Şehit Cenazesinde Kadın Subay Da Saf Tuttu Alıntıyla Cevap Gönder

Utanmıyor musunuz?
Açık İstihbarat
27.10.2010



Askerinizin başına çuval geçirildiğinden iki gün sonra askerinizi başına çuval geçirenleri Genelkurmay Karargahında izzet-i ikram yaptınız.

Askerinizin başına çuval geçiren ülkenin büyükelçiliğindeki kurtuluş günü etkinliğine askeri bando yolladınız...

Askerinizin başına çuval geçiren ülkenin devlet başkanının korumalarına kontrol etmeleri için avucunuzu açtınız (Bkz. Bush'un Ortaköy konuşması)

"Ergenekon" sürecindeki o "müthiş" duruşunuzu saymıyoruz bile.

Ve şimdi karargahınıza yapılan operasyonu medya "FUHUŞ OPERASYONU" diye veriyor.

Bu gidişle siz Taraf'ı bile karargahta ballı börek ağırlayıp, Rasim Ozan Kütahyalı'nın heykelini dikersiniz.

Ne oldu o sizin "Türk ordusunun şerefini korumak" adına 3-5 bin kişinin okuduğu web sitelerine 301'den dava açarken ki cevvalliğinize...

Elinizi tutan mı var? Aklınıza mühür mü vurdular? Vicdanınızı kor çelikle mi körelttiler?

Üzerinizdeki taşıdığınız üniforma, hayatınızı adadığınız karargah, "FUHUŞ" kelimesi ile yanyana getirilirken sergilediğiniz bu sessizliğe bakılırsa Beşiktaş'ın havası size hiç yaramadı.

Üzerinde bir gömlek, bir pantalondan başka bir şeyi olmayanlar kurban edilirken bu sürece Türk Ordusu'nun üniforması ile Alman endüstrisinin Audi'si arasında yapacağınız tercih bellidir aslında
ama üniforma kadar içindeki de önemli çoktan anlaşıldığı üzere.

Analize, büyük lafa gerek yok. Tek bir soru var cevaplamanız gereken....

UTANMIYOR MUSUNUZ?

Gerisi laf-ı güzaf!

Açık İstihbarat

Şehit Cenazesinde Kadın Subay Da Saf Tuttu

15 Ekim 2010
Tunceli Ovacık'ta girdiği çatışmada şehit düşen Jandarma Komando Onbaşı İbrahim İşcan son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze namazı kılan erkek meslektaşlarının arasında saf tutan kadın subay dikkat çekti. Onbaşı İbrahim İşcan son yolculuğuna uğurlandı. aktifhaber

Teskeresine üç gün kalan asker intihar etti
21 Ekim 2010
Hakkari'in Yüksekova İlçesi Kamışlı Karakolu'nda vatani görevini yapmakta olan 1989 doğumlu Vural Erginkan teskeresine üç gün kala intihar eti.

Konya'nın Cihanbeyli İlçesi Yeniceoba Kasabası Eski Mahale'sinde oturan Erginkan ailesi aldığı acı haberle yıkıldı. İntihar olayı Hakkari Yüksekova İlçesi Kamışlı Karakolunda meydana geldi. Asker arkadaşı Nezir G.'nin anlattığına göre olay şöyle meydana geldi; "Akşam geç saatlere kadar birlikte eğlendik. Teskeresi dolacağı için çok mutlu olduğunu söyledi. Hiç bir sorunu yoktu, gayet neşeli ve sakindi. Gece yatıktan sonra sabah saat 06:30 da silah sesiyle uyandık ve Vural Erginkan'ın yatakhanede kendi silahıyla intihar etiğini gördük. Hemen komutanlara durumu haber verdik." habertaraf

Ölen askeri lise öğrencisi toprağa verildi
16 Ekim 2010
Göğsüne futbol topu çarpması sonucu ölen askeri lise öğrencisi toprağa verildi.

Bursa'da göğsüne futbol topunun çarpması sonucu hayatını kaybeden askeri Bursa Işıklar Askeri Hava Lisesi öğrencisi Ömer Özgül (16), Malatya'da toprağa verildi.
habertaraf

Tespit tutanağı cinayet diyor
20 Ekim 2010
Şüpheli uçak kazasında hayatını kaybeden Orgeneral Eşref Bitlis'in ekibinden Albay Kazım Çillioğlu'nun intihar denilerek kapatılan ölümüyle ilgili sivil savcılığın tespitleri cinayet şüphesini güçlendirdi. Yeni Şafak'ın ele geçirdiği savcılık raporu, sağ eliyle intihar ettiği belirtilen albayın, kullandığı silahın solunda bulunduğunu ortaya koydu

Önder DELİGÖZ'ün haberi

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde şaibeli subay ölümlerinin gerçekleştiği 90'lı yıllarda 'intihar etti' diye rapor tutulan eski Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu dosyasıyla ilgili cinayet şüphesi güç kazandı. Orgeneral Eşref Bitlis'in albaylarından Kazım Çillioğlu için hazırlanan çelişkili otopsi raporu ve 'oldu-bitti' dedirten askeri soruşturmanın ardından kapatılan dosyanın seyrini değiştirecek sivil savcılık raporuna cinayeti işaret eden bilgiler yeralıyor.
SİLAH ALBAYIN SOLUNDAYDI

Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürüldüğü söylenen Albay Çillioğlu'nun Tunceli il Jandarma Alay Komutanlığı'ndaki lojmanında 03.02.1994 tarihinde ölü bulunmasıyla ilgili ilk incelemeyi Tunceli Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan yaptı. Sivil savcı, Çillioğlu'nun lojmanındaki son durumu 'Olay Yeri Tespit Tutanağı'na geçirdi. Yemek masasına ait bir sandalyenin tuvalet masasına yaklaştırıldığını kayda geçen savcı, "Cesedin sırt üstü yatar halde olduğu, sol nahiyede kurulu vaziyette 14'lü Belçika Brovning marka tabancaya rastlandı" tespitini yaptı.

SAĞ ELDEKİ SİLAH SOLA DÜŞMEZ

Aynı gün tugay revirinde yapılan otopsi sonrası hazırlanan raporda Çillioğlu'nun ölümüne sebep olan kurşunun sağ kulağın üst tarafından girip sol arka tarafından çıktığı bilgisi yer aldı. Kendi kafasına sağ taraftan ateş eden birinin elindeki silahın cesedin sol yanında bulunması, albayın solak olmadığını belirten Çillioğlu ailesindeki 'cinayet' şüphesini iyice güçlendirdi.

ASKERİ SAVCI KURŞUNU ÜÇ GÜN SONRA BULDU

Sivil savcı, Çillioğlu'nun ölümüyle ilgili soruşturmayı olaydan 1 gün sonra askeri savcıya devretti. Olayla ilgili incelemelerini yürüten askeri savcı, 'Kovuşturmaya gerek yoktur' raporuna Çillioğlu'nun ölümüne sebep olduğu sanılan silahın yerdeki konumuyla ilgili hiçbir bilgi kaydetmedi. Oğul Gökhan Çillioğlu, askeri savcının yaptığı incelemeyle ilgili aklındaki soru işaretlerini şöyle dile getirdi: "Sivil savcının bulamadığı çekirdeği askeri savcı 3 gün sonra bir şekilde bulmuş. Fakat altını özellikle çizmek isterim ki ölümden sonra babamın silahı zaten kendilerindeydi."

BARUT VE PARMAK İZİ NEDEN YOK?

Albay Çillioğlu'nun ölümüyle ilgili Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8. Kolordu Komutanlığı Elazığ Askeri Savcılığı tarafından karara bağlanan 22.02.1994 tarihli 'Kovuşturmaya gerek yoktur' belgesi söz konusu silah ve mermi çekirdeğiyle ilgili çarpıcı bir detay içeriyor. Albay Çillioglu'nun silahı, sadece çalışıp çalışmadığı yönüyle incelenmiş. Askeri savcının pencere pervazından çıkardığı çekirdeğin incelemesi ise sadece aynı silahtan çıkıp çıkmadığı şeklinde yapılmış. Kriminial incelemesinin eksik yapıldığından şikayet eden Çillioğlu ailesi ise şu soruyu soruyor: "Savcı ve pratisyen doktorların çıplak gözle görebildiği barut izleri, silahtaki parmak izi, çekirdekteki doku örnekleri neden kriminal raporunda yok?"

KATİL DETAYLARI GÖZDEN KAÇIRMIŞ

Albay Kazım Çillioğlu'nun oğlu Gökhan Çillioğlu, sivil savcının hazırladığı tutanakta silahın 'cesedin sol yanında' bulunduğu bilgisiyle ilgili "Bu durum sağ eliyle kafasına sağ taraftan ateş eden birinin yere düştükten sonra silahının sol tarafa düşmesi gibi tamamen imkansız bir durum. Bu belge, babamı öldürenlerin olayı intihar gibi göstermek isterken bazı detayları gözden kaçırdıklarının delilidir" şeklinde konuştu.

ŞiFRE 'MEŞGUL SESi'

Gökhan Çillioğlu, babasını lojmanda sorgulayıp öldürenlerin, dışarıdakilere telefon aracılığıyla mesaj gönderdiğini söyledi. Askeri savcılık tarafından hazırlanan 'Kovuşturmaya gerek yoktur' raporunda geçen "(...) şoför ve habercinin saat 15.00 sıralarında müteveffayı telefonla aradıkları, ancak ulaşamadıkları" şeklindeki ifadelere dikkati çeken Gökhan Çillioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Babamın telefonla arandığı ve telefonun uzun uzun çaldırılmasına rağmen cevap alınamadığı tespiti yapılmış. Fakat sivil savcının saat 16.00'dan sonra hazırladığı tutanakta babamın telefonunun açık halde bulunduğu bilgisi var. Yani telefonun normal şartlarda meşgul çalması lazım. Yani öğle saatlerinde ölen biri nasıl olur da yerinden kalkıp 16.00'da telefon ahizesini açar?" Gökhan Çillioğlu, bu soruya şöyle cevap verdi: "Bence bu mesaj dışarıdaki hainlerle kurulan bir irtibat."

İntihar değil konuşma notuydu

Albay Çillioğlu'nun ölümü sonrası lojmanındaki masasının üzerinde 'Bu Türklüğün var olma mücadelesidir. Bir an önce ve mutlaka geniş kapsamlı düşünmeliyiz' yazılı bir not bulunduğu resmi kayıtlarda yer aldı. Gökhan Çillioğlu, intihar notu olarak lanse edilen bu ifadeyi Albay Çillioğlu'nun ölümünden bir gün önce çavuşlara yaptığı konuşmada kullandığını belirtti. Çillioğlu, bu bilginin 'Kovuşturmaya gerek yoktur' belgesine girmeyen er ifadelerinde de yer aldığınıkaydetti.

Namaz kılan insan eve postalla girmez

Babasının ölümü sonrası ayaklarında postallarının bulunduğunu ifade eden Gökhan Çillioğlu, "Babam namaz kılardı. Namaz kılan biri evine postallarıyla girmez" diye konuştu. Babasının namaz kıldığını olayla ilgili alınan ifadelerinden de anlaşılabileceğini anlatan Gökhan Çillioğlu, "Erlerden biri, ifadesinde babamın vefatından sonra yaptıklarını anlatırken seccadesinden bahsediyor" diye konuştu. Gökhan Çillioğlu, babasının intihar ettiği iddiasına kesinlikle inanmadıklarını ifade ederek "Babam maneviyatı olan bir insandı, intihar edebilecek biri değildi" şeklinde konuştu.

YENİŞAFAK

'BAŞBAKAN'A HAKARET' DOSYASINA TAKİPSİZLİK
22 Ekim 2010

Başbakan'a hakaret ettiği iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan dönemin Erzincan 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk hakkındaki dosyaya Kemaliye Cumhuriyet Savcılığı 'takipsizlik' kararı verdi.

Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne, 2 Mayıs 2008 günü gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, Başbağlar sakinlerinden Necati Aydoğdu isimli vatandaşın iddiaları üzerine Başbakanlık, dönemin Erzincan 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Aydoğdu, Berk hakkındaki iddiasında, 'Başbakan'ın memleketi sattığını biliyor musunuz?' dediği yer alıyordu. İddianın basında çıkması üzerine Başbakan Erdoğan'ın avukatı Fatih Şahin, 'Kamu görevlisine hakaretten' dolayı 20 Temmuz günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştu.

Kemaliye Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Temel'in başlattığı soruşturma kapsamında Saldıray Berk başta olmak üzere Berk'in yanındaki 2 komutan ile tanıklar dinlenmişti. Saldıray Berk iddiaları reddetmişti. 21 Ekim'de ise Kemaliye Cumhuriyet Savcılığı dosyaya 'takipsizlik' kararı verdi. habertaraf

Anahtar Kelimeler: Saldıray Berk

Tuzla Piyade Okulu'nda patlama
23 Ekim 2010 Cumartesi 01:11
Tuzla'daki Piyade Okulunda akşam saatlerinde bir patlama oldu. Olayda, Muzaffer Kaya ile Vedat Başkuş adlı erler yaralandı.
Alınan bilgiye göre, Yaralı askerler, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan müdahalenin ardından GATA Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. haber10

Askeriyede Casus Operasyonu

Fuhuş operasyonunda bulunan bir belge, Türkiye'yi sarsacak bir soruşturmaya dönüştü.

25.10.2010

Türkiye gün içinde çok önemli bir operasyona daha şahitlik etti. Fuhuş operasyonunda bulunan bir belge, Türkiye’yi sarsacak bir soruşturmaya dönüştü.
100 Yakın Adres Arandı, 35 Kişi Gözaltında
Savcı, askeri bilgileri sızdıran çeteyi çökertmek için harekete geçti. Operasyon 9 ilde aynı anda başladı. Askeri bilgilerin sızdırıldığı iddiasıyla 100’e yakın adreste arama yapıldı. 35 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar arasında görevde bulunan üst rütbeli askerler de vardı. 7 isim için ise zorla getirilme talimatı verildi.

Fuhuş Operasyonu Casus Soruşturmasına Nasıl Dönüştü?
Bu soruşturmanın dayanak noktası yine farklı bir soruşturmaydı. Fuhuş operasyonu herşeyin başlangıcıydı. Operasyonla çok sayıda emekli ve muvazzaf subay gözaltına alınmıştı.

Birçok noktada yine aramalar yapılmıştı. Şantaj amaçlı saklanan çok sayıda cd ele geçirildi. Ve bu aramalarda bulunan bir belge her şeyi değiştirdi. Soruşturma genişledi ve askerde casus soruşturmasına dönüştü.

Savcının talimatıyla operasyon için düğmeye basıldı. Arama yapılan 100 adresin içinde askeri bölgeler de vardı. Bunların başında ve en kritik noktalardan biri, Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığıydı. Burası, istihbaratın toplandığı önemli bir nokta.

Ayrıca aramalardaki adreslere Deniz Kuvvetleri Karargahı da eklendi. Savcının şüphesi askeri bilgilerin dışarıya sızdırılmasıydı. Operasyon akşama doğru tamamlandı.

Gözaltına Alınanları Savcı Seçen Sorgulayacak
Şimdi soruşturmanın seyrinin nasıl şekilleneceği merak ediliyor. Bu sorunun cevabını en iyi bilen soruşturmayı yürüten savcı Fikret Seçen. Seçen, gözaltına alınan isimleri teker teker sorgulayacak. Eldeki yeni delilleri en ince ayrıntısına kadar inceleyecek. TRT

GENELKURMAY ELEKTRONİK SİSTEMLER DAİRE BAŞKANLIĞI KİMİ DİNLER?

25.10.2010 1
Savcı bugün Genelkurmay’ın Elektronik Sistemler Dairesi’nde arama yapıyor. Yani suç arıyor.
Odatv, bu Dairenin özelliklerini araştırdı.

Elektronik Sistemler Dairesi’nde her kuvvetten subay ve astsubay görev alıyor. Görevlerin çeşitliliği sebebiyle kuvvetler bir arada çalışıyor.

Temel görevleri denizde, havada, karada çevre veya tehditkar ülkeleri izlemek, dinlemek.
Bulgaristan, Yunanistan, Rusya, Suriye, İran vb. ülkelerin silahlı kuvvetleri nasıl konumlanıyor, nasıl hareket ediyor; bunu saptamak Elektronik Sistemler Dairesi’nin görevi. Ülke karasularına giren çıkan askeri ve ticari gemiler, hava sahasından uçan kuşlar vs. hepsi bu Daire tarafından izleniyor.
İstihbarat ve haberleşme amaçlı çalışan Daire, uydular ve büyük dinleme sistemleri kullanıyor. Envanterinde ne MİT’in ne de polisin sahip olacağı son derece gelişmiş cihazlar bulunuyor. Çanak antenlerin yönü ülke içine döndürülse takip edilemeyecek metrekare, kişi ya da kurum bulunmuyor.
Dairenin her kuvvet ve birlikte bir uzantısı bulunuyor. Komutanlığı icracı ve plancı olarak ikiye ayrılıyor. Bazı bağlı birliklerin adı Gizli Elektronik Servis.

İnsansız hava araçlarının kullanımı, tespitlerin raporlanması vs. bu Daire tarafından yerine getiriliyor.
Örneğin yarın öbür gün Amerika’nın Türkiye’de kurmayı istediği füze kalkanı projesi gerçekleşirse, kalkanın kullanımında Türk Silahlı Kuvvetleri adına bu Daire görev yapacak.

Yakın geçmişte youtube sitesinde yayınlanan bir ses kaydı sebebiyle Daire’nin adı gündeme getirmişti. Elektronik Sistemler Komutanı Tuğgeneral Münir Erten'e ait olduğu iddia edilen ses kaydında, 2007 sonu ve 2008 başında Kuzey Irak’a yapılan sınırötesi harekatta PKK’nın insan zayiatının daha az olduğu ama resmi açıklamalarda bu sayının yüksek tutulduğu ifade ediliyordu. PKK, bu ses kaydını sınır ötesi operasyonların bir işe yaramadığı yönünde propaganda aracı haline getirmişti.

Odatv.com

Sinop'un Gerze İlçesi Yenikent eldesinde Yaralanan Askerin Sağlık Durumu
27 Ekim 2010
Sinop'un Gerze ilçesi Yenikent beldesinde askeri araca uzun namlulu silahla yapılan saldırı sonucu her iki ayağına kurşun isabet etmesi sonucu yaralanan askerin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.
Saat 15.46'da Samsun Sinop Karayolu üzerinde Şeyh Hüseyin Tepesi Mevkii'nde jandarma ekip aracına uzun namlulu silahla saldırı yapıldı. Saldırı sonucu araçta bulunan erlerden İstanbul doğumlu Sezer Gülden yaralandı. Ambulansla sevk edildiği Bafra Nafız Kurt Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alınan askerin sağlık durumunun iyi olduğu açıklandı. Yaralı asker hakkında bilgi veren hastane Başhekimi Dr. Davut Çepni, gazimiz hastanemize ulaştı, gerekli tıbbi müdahale yaptık. Her iki bacağında kurşun yarası var. Sol dizinin içerisinde kırık var. Hayati tehlike kaydı yok. Tedavisi hastanemizde devam ediyor." dedi. aktifhaber

Casusluk soruşturmasında 9 asker tutuklandı
01:45 - İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ''şantaj ve askeri casusluk'' iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında dokuz muvazzaf asker tutuklandı, 4 asker ise serbest bırakıldı. 28.10.2010 İSTANBUL netgazete

Ersöz'ün Damadı Neden İntihar Etti?
28 Ekim 2010
Mesleğinin baharında intihar eden Teğmen Mustafa Can'ın ölümüyle ilgili sır perdesi aralanıyor.
Ergenekon sanığı Ersöz'ü koruyan Teğmen Mustafa Can'ın intiharıyla ilgili detaylar ortaya çıkıyor.

İddiaya göre Ersöz'ün kızıyla nişanlanan teğmen terfi bekleyen komutanların ağır baskısına maruz kaldı. Ersöz'ün teğmeni kullanarak firar planladığı da ileri sürülüyor

Mesleğinin baharında intihar eden Teğmen Mustafa Can'ın ölümüyle ilgili sır perdesi aralanıyor. Can'ın Ergenekon tutuklularının bulunduğu Silivri Cezaevi Tabur Komutanlığı'nda hastane sevkleri kısmına atanması hazin sonun başlangıcı oldu. Can, burada tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ü korumakla görevlendirildi. Teğmen, zamanla Levent Ersöz ve kızı Fulya Ersöz'ün rahatlıkla girip çıktığı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde Fulya Ersöz ile yakınlaştı. Genç teğmen, daha sonra sık sık Beylikdüzü'nde Fulya Ersöz ile buluşmaya başladı. Genç çift aralarındaki ilişkinin ilerlemesi üzerine Levent Ersöz'ün isteğiyle 25 Eylül 2010'da nişanlandı.

FİRAR İÇİN Mİ NİŞANLADI?

Ancak nişanla ilgili ilginç bir iddia ortaya atıldı. Ergenekon operasyonu öncesi firar eden ve aylar sonra Ankara'da bir hastanede yakalanan Ersöz'ün, kızını kullanarak firar planladığı ve genç teğmeni bunun için kullanmış olabileceği ileri sürüldü. Tutukluluk süresinde Ersöz'ün tahliye olmak için kendisine et yiyen mikrop enjekte ettiği iddiası da hatırlatıldı.

Bu arada nişan olayını duyan Silivri Cezaevi Tabur Komutanı Hasan Koçyiğit, konuyu 6 Ekim 2010'da İl Jandarma Komutan Yardımcısı Yarbay İsmail Çetinbaş ve İl Jandarma Komutanı Hüseyin Kurtoğlu'na bildirdi. Teğmenin, korumakla görevli olduğu bir tutuklunun öz kızıyla ilişki yaşamasının terfi bekleyen komutanları tedirgin ettiği öne sürüldü.

ÜST BASKISI ÖLÜME GÖTÜRDÜ

İddialara göre; Teğmen'i intihara götüren olaylar Can'ın konuyu açıklaması için baskı altına alınmasıyla başladı. 8 Ekim 2010'da Albay Kurtoğlu tarafından ağır hakaretler eşliğinde sorgulandığı belirtilen Can'ın daha sonra Yarbay Çetinbaş tarafından bir odaya kapatılarak ağır hakaretlere ve baskılara maruz bırakıldığı dile getirildi. Beylik tabancasına, ve telefonuna el konulan teğmenin ev ve araba anahtarlarının da zorla kendisinden alınarak belge ve bilgi bulabilmek maksadıyla arama yapıldığı iddia edildi.

Baskılar nedeniyle psikolojisi bozulan Can aynı gün geçici görevlendirmeyle Maltepe Askeri Cezaevi'ne gönderildi.

ERİN TÜFEĞİ İLE İNTİHAR ETTİ

Yeni yerde de baskı altında tutulduğu vurgulanan teğmenden Fulya Ersöz ile olan ilişkisini saklaması ve sonlandırmasının emredildiği ifade edildi. Üstleri tarafından yapılan psikolojik baskıyı kaldıramayan ve ağır hakaretleri askerlik gururuna yediremeyen teğmen, nöbet kulübelerindeki bir erin tüfeğini kalbine dayayarak intihar etti.

Bu arada 9 Ekim'de akşam saatlerinde İstanbul İl Jandarma Nizamiyesi önüne gelen Ersöz'ün eşi Muzaffer ile kızı Fulya Ersöz'ün içeri alınmadığı ve kapıda "Bunun hesabını soracağız, basını buraya toplayacağım, damadımızı bilerek öldürdünüz" diye bağırdığı iddia edildi.



CEVAP BEKLEYEN SORULAR

1-) Teğmenin yerinin değiştirilmesine sebep olacak kadar ciddi bir olay varsa neden soruşturma açılmadı?

2-) Teğmenin arabasına, ev ve araba anahtarlarına, telefonlarına hangi yasal kararla el koyuldu? Evi ve arabası hangi gerekçe ve yetki ile arandı?

3-) Teğmen Can'ı intihara sürükleyen tepkilerin nedeni komutanların terfi hayaline, olumsuz etki edeceği düşüncesi miydi?

4-) Levent Ersöz, teğmeni etki altına almak için kızını kullanarak firar mı planlıyordu?

5-) Teğmen Mustafa Can'ın ev arkadaşı Teğmen Ercan Ersoy, Alay Komutanı Hüseyin Kurtoğlu tarafından konuşmasın diye tehdit edildi mi?

JANDARMADA İLGİNÇ İETT MUHABBETİ

Alınan bilgiye göre, Can'ın intiharından bir kaç gün sonra Alay Komutanı Kurtoğlu'nun başkanlığında Albay Hakan Özkan, Yarbay Hasan Koçyiğit, Yarbay İsmail Çetinbaş ve Binbaşı Mustafa Yalçın intiharla ilgili toplantı yaptı. Komutanların çevrelerine yaptığı konuşmalarda da alaycı bir üslupla "İETT (İntihar eden teğmenin tahkikatı) olayıyla ilgileniyoruz" dediği iddia edildi. Yine komutanların, bir telefonun dinlemeye alınmadan önce gönderdiği mesajlara ulaşılıp ulaşılamayacağını araştırdığı aktarıldı. Teğmenin telefonuna el konulmadan önce, çok önemli bir mesaj göndermiş veya almış olabileceğine dikkat çekiliyor. Adı geçen komutanların bu mesajı saklamak veya son mesajda ne yazıldığına ulaşmak istediği üzerinde duruluyor.

Kaynak: Bugün

Casus ve şantaj soruşturmasında 7 tutuklama daha
20:00 - İstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesi, "şantaj ve askeri casusluk" iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 7 kişiyi tutuklarken, bir kişiyi serbest bıraktı. Savcılık, 8 kişiyi tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk ederken, 4 kişiyi serbest bıraktı. 28.10.2010 İSTANBUL netgazete

31 EKİM 2010, PAZAR
'Hayata dönüş'te derin izler

'Hayata Dönüş' kapsamında Bayrampaşa Cezaevi'ne yapılan ve 12 kişinin ölüp, 55 kişinin sakat kaldığı operasyon, 23 Kasım'da üzerinden geçen 10 yılın ardından Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak. Mağdur avukatları, emri verenlerin operasyona katılanlara 'gizlilik sözü' verdiğini iddia etti. 19 Aralık 2000'de F Tipi cezaevlerini protesto için ölüm orucuna giren tutuklu ve hükümlülere yapılan ve 'Hayata Dönüş' adı verilen operasyonlarda 2'si asker, 30 kişi öldü. Takip eden süreçte ve ölüm oruçlarında toplam 122 kişi hayatını kaybetti, 600'den fazla insan sakat kaldı. Ancak iddianamede, operasyonu bizzat yöneten Ankara Jandarma Özel Asayiş Komando Birliği (JÖAK) Komutanı Albay Burhan Ergin ve diğer yetkililerin adı yer almadı.


'ADINIZ GEÇMEYECEK'
Soruşturma sürecinde operasyona katılanların isimlerini vermekten 6 yıl boyunca sakınan, sonunda 6 rütbeli personelin ismini savcılıkla paylaşan Albay Ergin'in verdiği isimlerin tümü, sorumluluğu biri firari diğeri ölen iki kişinin üzerine atmıştı. Operasyonda kilit görev alan JÖAK'ın ve başındaki Albay Ergin'in o dönemde de gizli tutulmak istendiği, Bayrampaşa Cezaevi Koruma Bölüğü'nde görevli Yüzbaşı Zeki Bingöl'ün daha sonra yazdığı 'Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği' adlı kitapta da yer aldı. Bingöl kitabında, 'Çok garipti operasyona katılan birliklerin isimleri savcılardan gizleniyordu. Yani hiç kimse adının operasyon evraklarında geçmesini istemiyordu' diye olanca açıklığıyla durumu anlattı.

İLGİNÇ TUTANAK
Avukatlar, cezaevine yapılan operasyonun da yasal prosedürün aksine cezaevi savcısının talebiyle değil, 'talimatla' gerçekleştiği Cumhuriyet Savcısı Kemal Canbaz tarafından tutulan tutanakla ortaya çıktı

'İÇERİDEN ATEŞ AÇILMADI'
Öte yandan bilirkişi raporları, iddiaların aksine mahkum koğuşlarından askerlere ateş açılmadığını ve operasyonda 'ne olduğu tam olarak tespit edilemeyen bir kimyasal madde' kullanıldığını ortaya koydu. Akşam

Başörtülüden komutana insanlık dersi
Prof. Osman ÖZSOY
01 Kasım 2010
2 ay öncesine kadar Başbakan Erdoğan'ın askeri danışmanlığını da yapan bir korgeneral, gittiği resepsiyonda başörtülü kadın görünce oteli arka kapıdan terk etti. Örtülü bayanın cevabı ise müthişti.
Lafı eğip bükmeye gerek yok.

Askerler meslekleri gereği psikolojik harbi çok iyi bilirler. Eğer bu yıl planlarında, “Ne edip etsek de, Türk Milleti’nin Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını ağız tadınca gerçekleştirmesinin önüne geçsek” diye bir düşünceleri vardıysa, kendilerini tebrik edebiliriz:

Evet, başarılı oldular...

Geçen haftaki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, yapılan herhangi bir iş anlamlı olmasa bile, işini kim planladığı gibi gerçekleştirebiliyorsa ve sonuç alıyorsa, aferin diyoruz. Komutanlara da bu nedenle aferin diyoruz. Eğer amaçları buyduysa, başardılar.

(..) ordunun komuta kademesi, Cumhuriyet denilince yek vücud hale gelen bu ülkeyi kutuplaştırmayı başardı. Nadide kristal bir vazo gibi insanların çatlamaması için özen gösterdiği Cumhuriyet’imizin kutlanış biçimine gölge düşürdü. Başörtülü kadınların zihninde, kendilerini bu kadar dışlayıcı görüntü sergileyenlere karşı ardı arkası kesilmeyen sorular oluştu.

Yıllarca kamuoyu araştırmalarına danışmanlık yaptım. Birçok araştırmada kurumlara güven sorusu vardır. Eskiden TSK hep açık ara önde çıkardı. 1997 yılında bir canlı yayında şunları söyledim: “Bu sonuç sadece güvenmelerinden kaynaklanmıyor. Güvenmek istemelerinden kaynaklanıyor. Çünkü en değerli varlıkları olan evlatlarını bu kuruma teslim ediyorlar ve salimen dönmesini istiyorlar. Güvenmekten başka ellerinden birşey gelmez. Çünkü öbür türlü yattıklarında asla uyuyamazlar.”

Bu nedir Allah aşkına...

Bilindiği gibi, Adana'da, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeni ile düzenlenen resepsiyonda başörtüsü krizi yaşandı. Aralarında 6'ncı Kolordu ve Garnizon Komutanı Korgeneral Mehmet Eröz'ün de bulunduğu askerler, salonda bulunan başörtülü davetlileri görünce resepsiyonu terk ettiler. Subaylar eşleriyle birlikte otelin arka kapısından ayrıldılar.

Milliyet gazetesi haberine göre, Adana’daki resepsiyona katılan AK Parti Parti İl Yönetim Kurulu Üyesi Nuray Özcan, subayların davranışı konusunda gazetecilerin kendisine yönelttikleri soruya cevap verirken şunları söylemiş: “Bunu şahsım adına birkaç cümleyle değerlendirebilirim. Ben Allah ömür verirse 10 sene sonra oğlumu şu an salonu terk eden komutanlara asker olarak emanet edeceğim. (..)”

Haberlerde de izledim. Nuray Özcan Hanımefendi başörtülü bir vatandaşımız.

Başörtüsü yüzünden salonu terk eden komutanların durumunu değerlendirirken kullandığı ifadeye dikkat eder misiniz? Şunları söylüyor: “Ben Allah ömür verirse 10 sene sonra oğlumu şu an salonu terk eden komutanlara asker olarak emanet edeceğim.”

Ne kadar nazikçe ifade etmiş değil mi?

Çevremde bu haberi kim izledi ise, Nuray Özcan Hanımefendi’nin aslında, “ben bunlara evladımı nasıl emanet edeceğim?” demek istediğini algıladıklarını gördüm. Ben öyle anlamadım diyenler varsa, o da onların düşüncesi tabi ki...

Nuray Özcan Hanımefendi’nin başörtülü olduğunu gören subayların oteli hem de arka kapıdan apar topar terk etmeleri karşısında, bu vahim olay bundan daha veciz, bundan daha nazik nasıl izah edilebilirdi bilemiyorum. Bu ülkenin vatandaşlarını kılık kıyafetleri nedeniyle ayırarak salonu terk etmek ne kadar kaba bir davranışsa, bu olayı yukarıdaki sözlerle değerlendirmek de o kadar zarif ve anlamlı bir eleştiridir. Artık anlayana...

Not 1:

Adana'da, türban protestosundan bulunarak Cumhuriyet Balosu'nu terk eden 6'ncı Kolordu ve Garnizon Komutanı Korgeneral Mehmet Eröz, son YAŞ toplantısından sonra bu göreve atanmış. Buraya tayin edilmeden önce Başbakan Erdoğan'ın askeri danışmanıymış. Bu subayımız görevi sırasında nasıl bir ruh halindeydi acaba? Katıldığı gezilerde başörtülü bakan eşleri yanında kaçabileceği uygun zemin bulabiliyor muydu?

Not 2:

İşin vahametine bakın ki, Adana’daki Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda yaşanan skandalın ardından bir TSK genelgesi çıkmış. Star gazetesinde yayınlanan habere göre, hazırlanan genelgede, önce davetliler arasında başörtülü var mı yok mu istihbaratı yapılacakmış, eğer yoksa davete katılacaklarmış. Resepsiyon esnasında tesüttürlü bir davetli gelirse, ‘fark ettirmeden süratle terk edileceklermiş.’

Bu yazıyı kaleme aldığım dakikaya bu haber kadar yalanlanmadığına göre, takdiri okuyuculara bırakıyorum.

HABER 7

"Resepsiyona katılmama emre itaatsizlik"
17:20 - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, komutanların 29 Ekim Cumhuriyet resepsiyonuna katılmamasını 'emre itaatsizlik' olarak nitelendirerek, "Başkomutanın bir davetine Silahlı Kuvvetlerin katılmaması gibi bir tercih söz konusu olamaz. Başkomutanının eşiyle ilgili, eşinin kılık kıyafetiyle ilgili bir değerlendirme yapmak hiç bir meşru kurumun haddine düşmez" dedi. 01.11.2010 ANKARA netgazete

Ranzadan düşen asker hayatını kaybetti

2 Kasım 2010
Ağrı'nın Patnos ilçesinde 34.Motorlu Piyade Tugayı'nda vatani görevini yapan Osman Kulaber(20) adlı asker ranzadan düşerek hayatını kaybetti.

Er Kulaber, sabah sporunda rarahtsızlanıp izin alarak isitirahat için koğuşuna geçti. Koğuşta üst ranzada yattığı sırada düşerek hayatını kaybettiği iddia edilen Osman Kulaber önce Tugay revirine kaldırıldı. Kulaber, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Patnos Devlet Hastanesi morguna kaldırılan Kulaber'in cenazesi askeri savcılığın yapacağı otopsiden sonra Trabzon Adli Tıp Kurumu'na gönderileceği bildirildi. Kulaber'in sadece alnında yara izi olduğu öğrenildi. habertaraf

Jandarma'dan "Başörtülü" Avı
02 Kasım 2010

Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki başörtüsü karşıtlığının derecesini gözler önüne seren belge ve fişleme kayıtlarına ulaşıldı.
Uzman Çavuş F.K.'nın eşinin başörtülü olduğu iddiası üzerine anketör kılığında evinin kapısı çalınıyor ve eşi kameraya alınıyor… Telefonları dinleniyor, çiftin aralarındaki en mahrem konuşmaları kayda alınıyor…

Ardından da personel eşi “Türbanlı olmadığı görüldü ancak meyilli, ilerleyen günlerde takabilir” diye fişleniyor.

2007 yılına ait belgeye göre, Uzman Çavuş F.K.'nın eşinin başörtülü olduğu iddiası üzerine anketör kılığında evinin kapısı çalınıyor ve eşi kameraya alınıyor… Uzman Çavuş ve eşinin telefonları dinleniyor, en mahrem konuşmaları kayda alınıyor… Ardından da personel eşi “Türbanlı olmadığı görüldü ancak türban takmaya meyilli, ilerleyen günlerde türban takabilir” diye fişleniyor.

ŞEYTANIN AKLINA GELMEZ

Yer İstanbul'da Alemdağ Jandarma Karakol Komutanlığı. Ulaştığımız Komutanlık Bilgi Notu'nda skandal takip büyük bir maharetmiş gibi bir bir anlatılıyor. Bilgi Notu'ndan F.K. adlı Uzman Çavuş'un eşi Y.K.'nin “türbanlı olduğu ve bir tarikatla irtibatlı olduğu” haberleri üzerine komutanlarının kolları sıvayarak, şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemlerle araştırmaya koyulduğu görülüyor.

ARKADAŞIYLA GÖRÜŞMESİ KAYDEDİLMİŞ

Önce Uzman Çavuş F.K. ile eşi Y.K.'nin cep telefonları dinlemeye alınıyor. Y.K.'nin bir arkadaşı ile görüşmesinde kapanmayı düşündüğünü ve Doğu'ya tayinlerinin çıkacağını belirterek, o bölgede kapalı giyinen olup olmadığını sorduğu; arkadaşının da bunu yapmaması gerektiğini, aksi halde eşinin ihraç edileceğini söylediği kaydediliyor. Y.K.'nin Uzman Çavuş eşiyle yaptığı telefon görüşmesinde de “Abdest alıp namaz kılacağım” dediğinin altı çiziliyor.

ANKETÖR KILIĞINDA EVİNE GİDİLEREK, KAMERA AÇILIYOR

Bununla da yetinilmeyerek, bir bayan astsubay görevlendirilerek, anketör kılığında Uzman Çavuş F.K.'nin evine gönderiliyor. Anketör kılığındaki bayan astsubay bir şeyler sorarken, Uzman Çavuş'un eşi kameraya alınıyor.

TÜRBANLI DEĞİL AMA TAKABİLİR, MEYİLLİ

Tüm bunlar büyük bir maharetmiş gibi üste sunulan Bilgi Notu'nda bir bir anlatılıyor. Bilgi Notu'nun “Sonuç” bölümünde de, “Y.K.'nin türbanlı olmadığının görüldüğü ancak türbana karşı duyarlı olması sebebiyle önümüzdeki günlerde türban takabileceğinin değerlendirildiği” ifade ediliyor.

Kaynak: Yeni Akit

Komuta Kademesi Neden Gelmedi?
Cevheri Güven
02 Kasım 2010

Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları'nın 29 Ekim akşamı Çankaya Köşkü'nde düzenlenen resepsiyona neden katılmadıkları ortaya çıktı...
Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları'nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün resepsiyonuna katılmamaları üzerine başlayan tartışmadan “emekliler” faktörü çıktı.

Genelkurmay kulislerinden yansıyan bilgilere göre; Cumhurbaşkanlığı'nın resepsiyonu teke indirmesinden sonra hareketlilik başladı. Emekli Genelkurmay Başkanları ve orgenerallerin mekanı olarak bilinenFenerbahçeOrduevi'nden, Komuta Kademesi'nin resepsiyona katılmaması yönünde baskılar başladı.

ANKARA'DA 8 ORGENERALLİ YEMEK

Eski Genelkurmay BaşkanıemekliOrgeneral Yaşar Büyükanıt, aniden Ankara'ya geldi ve Genelkurmay'da ilgiyle karşılandı. Bütün Kuvvet Komutanları'nı makamında ziyaret eden Büyükanıt, Ankara'daki 8 orgeneralle akşam yemeği yedi. Yemekte Fenerbahçe'den gelen önemli mesajlar ele alındı. Öte yandan Ankara'da eski Jandarma Genel Komutanlarından Fevzi Türkeri de bu emir gibi mesajları ayrı kanaldan ulaştırdı. Ancak halen görevdeki generaller arasında çatlak oluşmaması için hepsinin üzerinde etkili olabilecek olan Yaşar Büyükanıt'ın konuyla bizzat ilgilendiği öğrenildi.

TOLON'UN OĞLUNUN DÜĞÜNÜNDE ABLUKA

Komuta Kademesi'ne asıl baskı iseErgenekonsanığı Hurşit Tolon'un oğlunun düğününde gerçekleşti. Büyükanıt'ın turlarından birkaç gün sonra gerçekleşen Tolga Tolon'un düğününde tek gündem maddesi resepsiyon oldu. Atakule Nikah Salonu'ndaki nikah töreninin dışında 23 Ekim'de Ankara'da Merkez Orduevi'nde yapılan yemekli ve eğlenceli düğüne yoğun asker katılımı oldu.

KOMUTA KADEMESİNE TEKAÜT ABLUKASI

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'in de katıldığı nikah törenine, Ankara'daki tüm muvazzaf ve emekli generaller katıldı. Yaşar Büyükanıt, Ergun Saygun, Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Fevzi Türkeri de hazır bulundu. Düğünde Işık Koşaner'e resepsiyona katılmaması yönünde yoğun baskı yapıldığı öğrenildi. Komuta kademesinin adeta ablukaya alındığı öğrenilen düğüne İlker Başbuğ katılmadı.
Kaynak: Star

Siirt'te Askleri Araç Kaza Yaptı
04 Kasım 2010
Siirt'in Şirvan ilçesinden Pervari istikametine giden askeri araç, uçuruma yuvarlandı. Araçta bulunan 3 asker yaralandı.
Alınan bilgilere göre, Siirt'in Şirvan ilçesine bağlı Pirinçli köyünden hareket eden askeri araç, Pervari istikametine gittiği sırada Kilis mevkiinde şoförün araç hakimiyetini kaybetmesi sonucu araç 50 metrelik uçuruma yuvarlandı.

Kazada, araçta bulunan 3 asker yaralandı. Yaralı askerler, Siirt Askeri Hastanesine kaldırıldı. aktifhaber

aktifhaber

Kışlada İntihar
04 Kasım 2010
Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde vatani görevini yapan Bursalı er 21 yaşındaki Batuhan Arslan, G- 3 piyade tüfeğiyle yaşamına son verdi.
Çukurca İlçesi'ndeki birliğinde vatani görevini yapan Batuhan Arslan, geçen salı gecesi, silahlıktan aldığı G-3 piyade tüfeğiyle intihar etti. Henüz belirlenemeyen bir nedenle bunalımda olan Batuhan Arslan'ın, Bursa'nın merkez Osmangazi İlçesi İntizam Mahallesi'nde oturan ailesine telefon edip, intihar edeceğini söylediği öğrenildi. Butahan Arslan'ın cenazesi, yarın Bursa'da toprağa verilecek. aktifhaber

'Minik Edanur'u asker mermisi öldürdü' iddiası

16:30 - Karabük'ün Safranbolu ilçesinde, evlerinin önünde oynarken başına mermi isabet eden 4 yaşındaki kız çocuğu öldü. Edanur Avcı'nın amcası Ömer Avcı, gazetecilere yaptığı açıklamada, kurşunun, evlerine yakın bir bölgede bulunan Safranbolu 125. Jandarma Er Eğitim Alay Komutanlığından geldiğini iddia etti. 04.11.2010 SAFRANBOLU netgazete

Emekli general Orduevi'nde canına kıymak istedi

05 Kasım 2010 - Emekli Tümgeneral Ali Nihat Özeyranlı, kaldığı orduevinde silahla intihara kalkıştı.
Edinilen bilgiye göre, merkez Çukurova ilçesi, Güzelyalı Mahallesi, Adnan Menderes Bulvarı'ndaki Adana Orduevi'nde kalan emekli Tümgeneral Ali Nihat Özeyranlı, sabah saatlerinde beylik tabancısıyla sol göğsüne ateş etti. Silah sesini duyan görevliler, Özeyranlı'yı kanlar içinde buldular. Ambulansla Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürülen emekli general, hemen ameliyata alındı. netgazete

Acemi asker arkadaşını vurdu
14:20 - Isparta İç Güvenlik Eğitim ve Tatbikat Merkez Komutanlığında silahla vurulan 55 günlük er öldü. Isparta'ya gelen baba Yusuf Koç, acemi askere gerçek mermi verilmesine anlam veremediklerini belirterek, olayda ihmal olduğunu öne sürdü. Koç, yetkililer hakkında şikayetçi olacaklarını söyledi. 09.11.2010 ISPARTA netgazete

Emekli yüzbaşı, dolandırıcılıktan gözaltına alındı
14:55 - İstanbul'da emekli bir yüzbaşı, kendisini istihbaratçı albay olarak tanıtıp Türk Silahlı Kuvvetleri adına ihale garantisi verdiği firmaları dolandırdığı için gözaltına alındı. 12.11.2010 İSTANBUL netgazete

İzinli asker, eğlence dönüşü kazada öldü

12 Kasım 2010 Bursa'da üç gün önce vatani görevini yaptığı birlikten izin alarak ailesinin yanına gelen genç, arkadaşları ile birlikte eğlenceden döndükleri sırada şarampole yuvarlanan araçta can verdi netgazete

Asker taşıyan otobüs, yan yattı: 10 yaralı
14:00 - Erzurum istikametinden Ağrı istikametine giden yolcu otobüsü Pasinler ilçesi Gözeler mevkiinde şoförün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yan yattı. Kazada otobüste bulunan 10 asker hafif şekilde yaralandı. 15.11.2010 ERZURUM netgazete

Paşalara GATA Cinayeti Davası

TSK'daki görevine geri dönmek için dava açan eski Yüzbaşı Güray Balatekin, o dönemki YAŞ üyeleri hakkında ikinci ve şok bir dava daha açmaya hazırlanıyor.
YAŞ kararları ile TSK'dan atılan ve özlük hakları için dava açan bin 665 subay ve astsubaydan biri olan eski Yüzbaşı Güray Balatekin işini kaybeden bir asker olmanın yanısıra, işini kaybettiği için eşini de kaybeden acılı bir koca aynı zamanda.

TSK'dan atılınca GATA'ya da giremeyen Balatekin'in, kanser hastası eşi Aliye Balatekin'in GATA'daki tedavisi de yarım kalmış ve hayatını kaybetmiş. Güray Balatekin, bir ihracın ardındaki acı hikayeyi anlattı:

KOMUTAN ÇAY BAHÇESİNDEN KOVDU

Ardahan'da görev yaparken, eşimin başörtülü olduğunu gören Garnizon Komutanı M.İ. başını açmasını istedi. Ben de eşimin başını kendi rızasıyla kapattığını ve karışamayacağımı söyledim. Bana ‘TSK'da böyle bir eş olamaz. Ağzınla kuş tutsan bu orduda kalamazsın' dedi.

E.İ. önce eşimin sosyal tesislere girmesini yasakladı. Arkadaşlarının davetiyle gittiği sosyal tesisin yanındaki çay bahçesinden de yine E.İ. tarafından kovduruldu.

REVİRE GİRMESİNİ BİLE YASAKLADI-

Eşim bu olaydan sonra mide rahatsızlığı çekmeye başladı. Revire gitmek istediğimiz zaman, rütbeli doktor “Garnizon Komutanı başörtülü olarak burada bakılmasını yasakladı” dedi. Eşime mide kanseri teşhisi konup sadece sadece GATA'daki onkoloji kliniğinde tedavi olabileceği kararı çıkınca Ankara'ya Kara Havcılık okuluna tayin edildim. 26 Kasım 1999'da midede ödem birikmesi oluştu. Acil müdahale edildi. 29 Kasım'da mesaiye gittim. Derse gidince Taktik Kurul Başkanı Albay, “Sen derse gitme. TSK ile ilişkin kesildi” dedi.

EŞİME ‘TEDAVİNİ ERTELEDİLER' DEDİM

O günden sonra bir anda bütün sosyal güvencem kesildi. Eşimi GATA'ya götürmem mümkün değildi, kapıdan bile geçemezdim. Çünkü ne askeri kimliğim vardı ne de sağlık karnem. Eşime önce ‘tedavini biraz ertelediler' dedim sonra rahatça başörtüsü takabileceğini söyledim. Tevekküle karşıladı. GATA'daki tedavisi yarım kalan eşim 15 Aralık 1999'da vefat etti.

TSK, gelse bakardık dedi ama!..

• Eşinin GATA'daki tedavisi yarım bırakıldığı için hayatını kaybettiğini medyaya açıklamasının ardından Genelkurmay'ın yazılı bir açıklama yapıp “PKK üyelerine bile bakıyoruz, bir yüzbaşının eşine niçin bakmayalım” dediğini hatırlatan Güray Balatekin, “Bana nasıl bakacaksınız? Kimliğim ve sağlık karnem yok. Zaten kapılara asmışlar ‘Bu personel giremez' diye. Nereye gideceksiniz? GATA'ya gitmek mümkün değildi. Ağır hasta olduğunu bilerek beni tayin ettiler.Beni ordudan atanlar yazın YAŞ kararını bekleyebilirlerdi.”

Kadın dernekleri de sustu!

• YAŞ kararlarına dava açanların birinci amacının özlük haklarını elde etmek olduğun belirten Güray Balatekin, kendisinin eşinin ölümünden ötürü ikinci bir hukuk mücadelesini de başlatacağını söyleyerek, “Tabii dava açmayı düşünüyorum Kendi özlük haklarımızı elde edeceğimiz zemine kavuşmamız lazım. Eşimin ölümü bir cinayettir. YAŞ üyelerine cinayetten dava açacağım. Resmen burada bir cinayet var. Bu cinayeti konuşmama rağmen, bu konuyu sahiplenip de benim kaybolmuş haklarımı arayan kadın derneği yok. Bir kadın başörtülü olması nedeniyle hastaneden atılıyor ve sosyal güvencesini kaybediyor. Kadın dernekleri bile buna sahip çıkmıyor. Artık yargı önünde hesap soracağım” diye konuştu.

Takdirleri sadece 10 ay sürdü

Eski Yüzbaşı Güray Balatekin'e 7 Ocak 1999 günü “genel askeri tavır ve davranışları, aldığı emerleri getirmektedi hızı ve kabiliyeti, görevi başarmadaki gayreti, mesleki sevgisi, mazbut aile yaşantısı ve sosyal faaliyetlere katkısı” nedeniyle komutanları tarafından takdir belgesi verilmiş. Aynı Balatekin, bundan yaklaşık 10 ay sonra 29 Kasım 2010'da disiplinsizlik iddiasıyla TSK'dan atılmış.

Kağıt toplama derdi bitti

YAŞ mağdurlarından biri de Denizci S.A.S Başçavuş Osman Aydın. 1996 YAŞ kararlarıyla eşini başörtülü olması nedeniyle disiplinsizlik iddiasıyla TSK'dan ihraç edilen Aydın, bu karara geçtiğimiz günlerde itiraz etti. Bir süre İBB Zabıta'da çalışan fakat 2006 yılında ilişiği kesilen Aydın, iş bulamaması nedeniyle son olarak kağıt toplayıcılık yaparak geçimini sağladı.

YAŞ kararları nedeniyle ASDER üyelerinin dava açma hazırlığında olduğunu duyan Aydın'ın “Nasıl hareket edeceğiz” diye ASDER'e uğraması sonucunda ise yaşamı dava açmadan değişti. Aydın, bir özel firmada uzun zaman sabit gelirli bir iş buldu. İş bulduğu için çok mutlu olduğunu ama askerlik görevini yapamadığı için üzgün olduğunu söyleyen Aydın “Tek suçum inançlı olmaktı. Atılmayı hak etmedim. Çok zor günler yaşadım ama hepsi geride kaldı. Şimdi özlük haklarımı geri istiyorum” diye konuştu.

Kaynak: Star

Komutanların odasında 69 kamera
22 Kasım 2010
Üst düzey komutanların kaldığı bir otelde kurulan bir merkezde, 69 gizli kameranın kayıtlarının toplandığı ortaya çıktı...


Bulgaristan Silahlı Kuvvetleri’nden üst düzey komutanların kaldığı bir otelde kurulan bir merkezde, ülkenin çeşitli yerlerindeki orduya ait dinlenme tesislerine yerleştirilen 69 gizli kameranın kayıtlarının toplandığı ortaya çıktı.

Standart gazetesi, kameraların bulunmasının ardından savcılığın soruşturma başlattığını bildirdi. Gazeteye göre, en üst düzey ordu komutanlarının kaldığı Sofya'daki Şipka Otelinin 222 numaralı odasında kurulan video izleme merkezinde, sesli kayıt yapan 69 kameradan edinilen bilgiler toplanarak tasnifleniyordu.

Polisin ifadesini aldığı isimler arasında yer alan, Bulgaristan Savunma Bakanlığı'nın dinlenme tesislerindeki eski güvenlik sorumlusu Nikolay Markov, Standart gazetesine açıklamasında, "Kamera ve mikrofonları daha iyi bir güvenlik sağlamak için biz yerleştirmiştik" dedi.

Gazete, ordunun üst düzey yetkililerinin, kadınlar eşliğinde eğlenirken kayda alındığını, Bulgaristan Savunma Bakanlığı'nın, skandalla ilgili hiçbir açıklamada bulunmadığını da yazdı.
Bugün

Hükümet Generalleri Görevden Aldı!

İçişleri Bakanı Atalay, Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlunu açığa aldı, Milli Savunma Bakanı ise Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu'nu görevden aldı

24 Kasm 2010
Anadolu Haber

Son YAŞ toplantılarında Balyoz soruşturmasında sanık oldukları gerekçesiyle terfi ettirilmeyen 2 tümgeneral ve bir tuğamiral, askeri Danıştay'da açtıkları davaları kazanmış ve terfi etmişlerdi. Önceki gün ise, İçişleri Bakanı, komutanların açığa alınmasına karar verdi..

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Balyoz soruşturmasında ismi geçen Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu’nu açığa aldı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül de geçtiğimiz pazartesi günü itibariyle Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu'nun da açığa alındığını açıkladı.

Star'dan Cevheri Güven'in haberine göre İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Balyoz Davası sanığı Tümgeneral Halil Helvacıoğlu’nu açığa aldı. Karar, 926 sayılı TSK Personel Kanunu’nun açığa almayı düzenleyen 65. maddesi uyarınca uygulandı. 22 Kasım 2010 tarihli açığa alma kararı, önceki gün İçişleri Bakanlığı tarafından gereğinin ivedilikle yerine getirilmesi için Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderildi. Bakanlığın yazısı Tümgeneral Helvacıoğlu’na aynı gün tebliğ edildi. Helvacıoğlu’nun üniforması çıkartıldı ve Ağustos YAŞ’ında atandığı Jandarma Genel Komutanlığı Değerlendirme ve Denetleme Başkanlığı’ndaki görev ve yetkileri elinden alındı.

TSK'dan ilk açıklama geldi

3 generalin Bakanlar tarafından açığa alınmasıyla ilgili askeri kanattan ilk açıklama geldi.

Askeri yetkililer, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül tarafından, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, İçişleri BakanıBeşir Atalay tarafından da Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu'nun 22 Kasım 2010 tarihli işlemlerle açığa alınmasının ''bakanların takdiri'' olduğunu ifade etti.

Üç generalin, açığa alınmalarına ilişkin işlemlerin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dün AYİM'e başvurmasını da değerlendiren yetkililer, ''Açığa alma işlemi Sayın bakanların takdiridir, generaller de itiraz haklarını kullanarak AYİM'e başvurmuştur'' dedi.

Askeri araç şarampole yuvarlandı: 1 er öldü
24 Kasım 2010 Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde askeri aracın şarampole yuvarlanması sonucu er Hasan Çevik öldü, 2 asker yaralandı. Yaralı askerler kaldırıldığı Bismil Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. haber1001

Jandarma Bölge Komutanı beyin kanaması geçirdi
14:55 - Adana Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Albay Hüseyin Tosun'un (46), beyin kanaması geçirdiği bildirildi. , Askeri Lojmanlarda oturduğu bildirilen Albay Tosun'un aniden rahatsızlanması üzerine yakınları tarafından 112 Acil Servise bilgi verildi. Olay yerine gelen ekipler tarafından evinden alınan Albay Tosun, Adana Numune Hastanesi'ne kaldırıldı. 28.11.2010 ADANA netgazete

Asker Ailesini Kahreden Mektup
05 Aralık 2010

On ay önce, Çandarlı gemisinde vatanî görevini yaparken hayatını kaybeden Taner Deş'in ailesine çocuklarının intihar ettiği bildirildi. Ancak...
On ay önce, Çandarlı gemisinde vatanî görevini yaparken hayatını kaybeden Taner Deş'in ailesine çocuklarının intihar ettiği bildirildi. Ancak onunla aynı gemide bulunan bir asker, aileye ulaşarak 5 sayfalık bir mektup teslim etti. Mektupta gemide alkol ve sigara kaçakçılığı yapıldığı, Taner'in de komutanlara 'sizi ihbar edeceğim' dediği için öldürüldüğü anlatılıyor. Taner'in ailesinin otopsi talebi ise cevapsız kaldı.


Taner Deş, geçtiğimiz şubat ayında Muğla Aksaz Deniz Üs Komutanlığı TCG Çandarlı gemisinde vatanî görevini yaparken hayatını kaybetti. Askerî birimler, ailesine Deş'in intihar ettiğini bildirdi. Ancak bu açıklama aileyi tatmin etmedi. Çünkü çocuklarının intihar edebileceğine ihtimal vermiyorlardı. Taner'le birlikte aynı gemide bulunan bir asker, olaydan beş ay sonra aileye ulaşarak "Oğlunuz intihar etmedi, sigara ve içki kaçakçılığını ihbar edeceği için öldürüldü." bilgisini verdi. Kendi el yazısıyla yazdığı 5 sayfalık mektubu aileye teslim eden asker, mahkemede gizli tanık olarak ifade verebileceğini de söyledi. Gemide görev yapan bütün askerlerin bu durumdan haberdar olduğunu iddia eden asker, yazdığı mektubun terhis olduktan sonra kullanılmasını istedi.

Gizli tanık olmak isteyen asker, Çandarlı gemisinde sigara ve alkol kaçakçılığı yapıldığını iddia etti. Mektupta yer alan bilgiye göre Kıbrıs'tan gemiye yüklenen çok miktardaki sigara ve alkollü içecek, gemideki subay ve astsubaylar tarafından pazarlanıyordu. Taner Deş de bu olayları biliyordu ve komutanlarına kaçakçılık olayını ortaya çıkartacağını söylediği için öldürüldü. Bu gelişme üzerine oğluna otopsi yapılmasını isteyen baba Metin Deş'in talebi yerine getirilmedi. Baba Deş, devlet büyüklerinden olayın aydınlatılması için yardım bekliyor.

TCG Çandarlı gemisinde öldürülen asker Taner Deş'le birlikte aynı gemide görev yapan başka bir asker, aileye ulaşarak 'Oğlunuz intihar etmedi, gemide yapılan sigara ve içki kaçakçılığını ihbar edeceği için öldürüldü.' şeklinde bilgi verdi. Aileye kendi el yazısıyla yazdığı 5 sayfalık ifadeyi de teslim eden asker, mahkemede gizli tanık olarak ifade verebileceğini söyledi. Asker, Deniz Kuvvetleri'ne ait TCG Çandarlı gemisinde sigara ve alkol kaçakçılığı yapıldığını iddia etti. İfadeye göre Kıbrıs'tan gemiye yüklenen çok miktardaki sigara ve alkollü içecekler, gemideki subay ve astsubaylar tarafından pazarlanıyordu. Taner Deş de bu olayları bildiği ve komutanlarına kaçakçılık olayını ortaya çıkartacağını söylediği için öldürüldü. İntihar ettiği söylenen Taner Deş'in babası Metin Deş de ifade veren askerin terhis olmasının ardından, savcılığa suç duyurusunda bulunarak tekrar otopsi yapılmasını istedi. Ancak savcılık ilk otopsi sonucu gelmeden yeni bir otopsi yapılamayacağını belirtti. 9 aydır çocuklarının ölümüyle ilgili otopsi raporunun gelmemesinden yakınan baba Deş, oğlunun ölümünün aydınlatılması konusunda devlet büyüklerinden yardım istiyor. Baba Deş, "28 Şubat 2010 tarihinde tezkeresine 85 gün kala Taner'in gemide intihar ederek hayatını kaybettiği yönünde bilgi geldi. Duyduğumuzda inanamadık. Çünkü Taner, intihar edebilecek birisi değildi. Gemideki komutanları bizim olay yerine gidip cenazeyi almamızı istemedi ve buna engel oldu. Cenazemizi Afyon'da yolda karşılayarak aldık. Cumhurbaşkanı'mız Abdullah Gül'e bu konuda bir dilekçe yazarak durumu anlatarak kendisinin yardımını isteyeceğiz." diyor. Metin Deş, oğlunun cenazesini defnettikten sonra kendisinin gemiye gittiğini ve komutanlarıyla görüştüğünü anlatıyor. Aykut Binbaşı'nın kendisine "İntihar olayını kafana takma. Sen ne istiyorsan öyle bir belge düzenleriz.'' dediğini iddia ediyor.

'AMCA BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL'

Ayrıca gemiden ayrılırken bazı arkadaşlarının da kendisine sarılıp kulağına 'Amca olay bildiğin gibi değil.' diye fısıldadığını dile getiren Deş, Taner'le birlikte aynı gemide görev yapan ve isminin verilmesini istemeyen arkadaşının da olaydan sonraki ilk izninde kendilerini ziyarete geldiğini ve 5 sayfalık yazılı ifade verdiğini söylüyor. Taner'in annesi Ayşe Deş de oğlunun hiçbir şeyi umursamayan, maddî ve manevî sorunları olmayan bir çocuk olduğunu ve intihar etmiş olabilmesine ihtimal bile vermediğini söyledi. Çocuğunun öldürüldüğünü ve bunun gizlenmeye çalışıldığını kaydeden anne Deş, gözyaşları içerisinde sorumluların bir an önce ortaya çıkaltılmasını istedi.

Mayıs ayında İzmir ve Balıkesir Emniyet müdürlüklerine gelen ihbar üzerine İspanya'dan Erdek'e gelecek olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ait Edremit isimli savaş gemisine baskın düzenlenmişti. Askeri savcının gözetiminde yapılan aramada geminin cephanelik bölümünde koliler halinde 5 bin pakete yakın sigara ile 300 şişe viski bulunmuştu. İhbarda, gemi personelinden Teğmen A.E. ile astsubaylar S.T. ve E.A.'nın kaçakçılığı gerçekleştirdiği öne sürülüyordu. İhbarda adı geçen ve TSK personeli 3 kişiyle ilgili 'sigara kaçakçılığı' iddiasıyla adli soruşturma başlatılmıştı. aktifhaber

Jandarma Ateş Açtı: 2 yaralı
VAN’ın Çatak İlçesi’nde jandarmanın ‘dur’ ihtarına uymayan minibüse ateş açıldı sürücü ile yanında bulunan hamile kadın yaralandı. aktifhaber

Balyoz'u uygulamak için 66'ncı Zırhlı Tugay hazırdı
26 Aralık 2010

2005 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edilen Mesut Göğebakan, içeriden birisi olarak Balyoz darbe planıyla ilgili bildiklerini anlattı. "1. Ordu'da görev yapan herkesin plandan haberi vardı." diyen Göğebakan, 66'ncı Zırhlı Tugay'ın Balyoz'u hayata geçirmek için hazır tutulduğunu söyledi ve ekledi: "Eğer Çetin Doğan 2003 yılında kalp krizi geçirmeseydi, darbe girişimi fiilî olarak gerçekleşmiş olacaktı."

Mustafa Gürlek'in haberi

Camilerin bombalanması ve Ege'de Türk jetinin düşürülmesi gibi kanlı eylemler içeren Balyoz darbe planıyla ilgili eski Astsubay Mesut Göğebakan önemli açıklamalarda bulundu. Planın hazırlandığı dönemde Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 1'inci Ordu Bölge Muharebe Birliği'nde görevli olan Göğebakan "Eğer Çetin Doğan 2003 yılında kalp krizi geçirmeseydi, darbe girişimi fiili olarak gerçekleşmiş olacaktı." dedi. 1. Ordu'da Balyoz darbe seminerine benzer birçok toplantının yapıldığını anlatan eski astsubay, bu toplantılara bütün askeri personelin katılımının zorunlu olduğunu söyledi. Ayrıca, 52'nci Zırhlı Tümen'e bağlı 66'ncı Zırhlı Tugay'ın Balyoz'u hayata geçirmek için hazır tutulduğunu ifade etti. "Çetin Doğan'ın darbe planı hazırladığını 1'inci Ordu'daki herkes biliyordu. Karargâhta görevli bir arkadaşım, bazı emekli paşaların Doğan'ı ziyaret ederek, darbeyi hiyerarşik yapı içerisinde yapması gerektiği yönünde tavsiyede bulunduklarını anlatmıştı." diyen Göğebakan, emekliye ayrılan Doğan'ın yerine geçen Hurşit Tolon'un da aynı hevesle çalışmalar yaptığını vurguladı.
Ağustos ayında mahkemenin Balyoz iddianamesini kabul etmesinden hemen sonra müdahillik dilekçesini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderen Göğebakan, bunu öğrenen bazı askeri yetkililerin "Neden müdahil oldun?" ikazında bulunduğunu ifade ediyor. Göğebakan, Balyoz sanıklarının dış uzantılarının müdahilliklerini engellemeye çalışmalarının delilleri karartma niteliği taşıdığını savunuyor. Gaziantep'te avukatlık yaparak hayatını devam ettiren Göğebakan, cübbesiyle katılacağı davada atılacaklar listesinde adı geçen arkadaşları adına da hukuk mücadelesi vereceğini söylüyor.

Çetin Doğan'ın darbe planı hazırladığını 1'inci Ordu Karargâhı'ndaki herkesin bildiğini aktaran Göğebakan, "Karargâhta görevli bir arkadaşım, bazı emekli paşaların Doğan'ı ziyaret ederek, darbeyi hiyerarşik yapı içerisinde yapması gerektiği yönünde tavsiyeler verdiğini anlatmıştı." diyor. İstanbul'da konuşlu bulunan Sarıgazi ve Hadımköy EMASYA alay komutanlıklarının 66'ıncı Zırhlı Tugay'a bağlı olduğunu belirten Göğebakan, tugaya bağlı birliklerin ne taarruz ne de savunmaya yönelik hiçbir görevi olmadığını ve darbe girişiminde kullanılmak üzere hazır tutulduğunu iddia ediyor. Göğebakan, "TSK içerisinde pazartesi toplantıları çok önemlidir. Bu toplantılarda genel olarak birliklerin eksikleri üzerine konuşmalar yapılırdı. Fakat 2002 yılından itibaren artık bu konuşmaların yerini siyasi ve ideolojik söylemler aldı." diyor.

ZAMAN

Otomobil Lastiği Kesen Teğmen
28 Aralık 2010
Edirne'de, otomobillerin lastiklerini keserek zarar veren teğmen, çıkarıldığı mahkemece serbest bırakıldı.
Talatpaşa asfaltının arka sokaklarında, dün gece otomobillerin lastiklerini kestiği ihbarı üzerine polislerce yakalanan kişinin, Karaağaç'taki askeri birlikte görev yapan teğmen A.G. (24) olduğu belirlenmişti.

Bir yüzbaşı tarafından Edirne Adliyesi'ne getirilen A.G, savcılıktaki ifadesinin ardından Edirne Sulh Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. Mahkeme, A.G'nin tutuksuz yargılanmak üzere "adli kontrol" şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi.

A.G, gazetecilerin görüntü almaması için adliyenin arka kapısından çıkarıldı.

A.G'nin, araç sahiplerinin zararlarını tazmin edeceğini taahhüt ettiği, araç sahiplerinin ise şikayetçi olmadığı öğrenildi. aktifhaber

Balyoz, vicdani kanaat gerçekler ve adalet
4 Ocak 2011
Ergun BABAHAN
ebabahan@stargazete.com

Taraf’ta Alper Görmüş yazdı, bizler “darbeler yemiş” bir kuşağız.

Kişisel tarihimde de 16 Mart gibi darbe hazırlığı yolundaki kanlı bir planın sahneye konuluşunun anısı var.

Herkes bu eylemin, üniformalı ve üniformasız katillerin eseri olduğunu biliyordu ama bazı gizli ellerin faaliyeti sonucu o da zamanaşımına uğradı.

Bugüne kadar Türkiye’de kamu görevlilerinin hukuk dışı eylemleri ya hiç gündeme gelmedi, gelse de zamanaşımına uğradı.

Bizler çaresizlik içinden köşelerimizden adalet diye haykırdık ama dönüp yüzümüze bakan olmadı.

Dönüp 12 Eylül öncesine baktığımızda 16 Mart’ın, 1 Mayıs, Kahramanmaraş, Çorum katliamının darbe yolunu hazırlayan taşlar olduğunu bütün çıplaklığıyla görüyoruz.

“Yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın garantisidir” misali, yakın geçmişte tanıklık ettiğimiz Trabzon cinayetleri, Danıştay saldırısı, Malatya katliamı, hatta Hrant Dink suikasti gibi eylemlerin de yakın dönemin darbe planları yolunda açılmaya çalışılan yolun dönüm taşları olduğuna inanıyorum.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e karşı bir merkezden yönetilen, medya tarafından desteklenen itibarsızlaştırma çabalarına bakınca, adını şimdi tam olarak hatırlayamadığım tüm darbe planlarının gerçekliği konusunda kuşku duymuyorum.

Ama bunlar Türkiye’nin darbelerle yaralanmış tarihi ile bağlantılı.

Hukuk ve adalet buna bakmaz.

Dün sabah Zaman Gazetesi’nin “İşte Balyoz planının kozmik CD’leri” manşetiyle başladım güne.

Ardından emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan’la NTV’de “Balyoz” davası üzerine bir programa katıldım.

Pınar Doğan samimi ve babası için çırpınan genç bir kadın.

Dosyaya en ince detaylarına kadar hakim.

Babasının belli bir merkezden hazırlanan komplo sonucu, sahte delillerle suçlandığına inanıyor.

Elindeki bilgiler, Alper Görmüş’ün de haklı olarak işaret ettiği gibi, görmezden gelinecek nitelikte değil.

Herşeyden önce mahkemenin savunma avukatlarına nedense vermekten imtina ettiği CD fotoğraflarının gazetelere servis edilme nedenini anlamamız lazım.

Ardından Pınar Doğan’ın haklı olarak öne sürdüğü gibi, 2002’de hazırlanan bir darbe planında 2009 yılında kurulmuş bir hastanenin nasıl yeraldığını da anlamamız lazım.

Zaman’ın haberinde yeralan bilgiler, Pınar Doğan’ın iddialarını çok çürütmüyor açıkçası.

Dediğim gibi, burada top savcılara düşüyor ve eğer bu tarihler arasındaki kopukluğu açıklayamazlarsa, davaları inandırıcılığını kaybeder.

Kişisel kanaatim “Bir darbe planı var” diyor ama kanaat ayrı, hukuk ve adalet ayrı.

Savcıların tutarsızlıkları açıklaması lazım.

Askeri araç devrildi: 5 yaralı
13 Şubat 2011
Malatya'nın Hekimhan ilçesinde şarampole yuvarlanan askeri araçtaki 5 kişi yaralandı.Sivas'tan Malatya yönüne gelmekte olan Turan Acar (32) yönetimindeki malzeme yüklü askeri araç, Hekimhan ilçesi Yeşilkale rampası mevkisinde henüz belirlenemeyen nedenle şarampole yuvarlandı.
Kazada, sürücü Turan Acar, sivil askeri personeller Mehmet Türlü (50), Mustafa İlyasoğlu (49) ve Hikmet Gök ile başçavuş Kürşat Çolakkadıoğlu (35) yaralandı. haber10

Komutanlardan Hasdal'a 'Balyoz' ziyareti

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner Işık Koşaner ve Kuvvet Komutanları Hasdal Cezaevi'ne giderek tutuklu bulunan Balyoz sanıklarını ziyaret etti.

18 Şubat 2011
Anadolu Haber

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner Işık Koşaner, Kuvvet Komutanları ile birlikte asdal Askeri Cezaevi’nde yatan 102 muvazzaf subayı ziyaret etti.

Balyoz davası kapsamında tutuklanarak Hasdal Cezaevi’ne konulan 24'ü general ve amiral toplam 102 muvazzaf subayın sürpriz ziyaretçileri vardı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel Hasdal Cezaevi’ne helikopterle gitti.

Ziyarette Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu'nun da bulunduğu öğrenildi.

Komutanlar tutuklu general-amiral ve subaylarla görüşerek, "geçmiş olsun" dileğinde bulundu. En üst düzeyde yapılan bu ziyaret, Silahlı Kuvvetler'in tutuklu subaylara "moral" ve "dayanışma" mesajı olarak yorumlandı.

Subay Eşlerine Balyoz Mobbingi!
18 Şubat 2011

TSK'da yarın gerçekleştirilecek organizasyon öncesi kriz çıktı. Mobbing, mahalle baskısı her şey var. İşte şok ayrıntılar...
Balyoz tutuklamalarından sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde adeta cadı avı başlatıldığı öğrenildi.

Tutuklamalardan hemen sonra balyozcuların eşleri tarafından organize biçimde kurulan “ Vardiya Bizde Platformu”nun yarın yapacağı kritik etkinlik öncesi TSK karıştı.

Platforma destek veren TSK içerisindeki bazı muvazzaf komutanların, Cumartesi günü Anıtkabir'de düzenlenecek eyleme subay eşlerini katılım için zorladığı öğrenildi. Daha önce eşleri bilgileri dışında fotoğraflanan, belirtilen derneklere üye olmamaları nedeniyle fişlenen TSK Personeli, bu sefer farklı bir sebepten eşleri üzerinden fişlenme tehlikesi ile karşı karşıya.

TSK içinde yarınki etkinlik öncesi oluşturulan mahalle baskısının dozunun oldukça yüksek olduğu öğrenilirken, eşlerin eyleme katılması konusunda açık olarak “Tarafınızı belirleyin, belirlemeyenler hakkında bir karar vereceğiz” şeklinde imalar yapıldığı belirtiliyor.

BALYOZ'A BULAŞMAYANLARIN BAŞI DERTTE

Karargahlarda adı darbe planlarına karışmayan personelin diken üstünde olduğu ifade edilirken, hala emir komuta yapısında etkin olan Balyoz yapılanmasının yoğun biçimde mobing uyguladığı belirtiliyor.

Öte yandan TSK içindeki Şahinlerin, Cumartesi günü yapılacak eylemi çok önemsediği ve bu eylemi seçim öncesinde Cumhuriyet Mitinglerinin ilk kıvılcımı olarak planladıkları da iddia ediliyor.

Bu çalışmalar sürerken çeşitli yöntemlerle siyasi iktidar ve yargı üzerinde baskı kurma faaliyetlerinin her geçen gün artırarak devam edildiği öğrenildi. Ajitasyonla kamuoyu oluşturma çabası içerisinde olan platfrom, Balyozcularla birlikte TSK personeli üzerinde baskı kurarak eylemlerine destek sağlamakta.

Habervaktim

Nöbete Giden İki Asker Tartıştı: 1 Ölü, 1 Yaralı!
18 Şubat 2011
Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı'nda geçen hafta Tankçı Onbaşı Hakkı Kılıç ile silah arkadaşı Fatih Yüksel gece nöbeti sırasında henüz belirlenemeyen bir nedenle tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonrası iddiaya göre Hakkı Kılıç, tüfeğiyle Fatih Yüksel'i vurduktan sonra silahı kendisine doğrultup ateş etti.

Ağır yaralanan iki asker Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde tedavi altına alındı. Askeri savcılık her iki askerin silahlarına incelemek üzere el koyarken, konu hakkında soruşturma başlatıldı. Yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınan Çorumlu asker Hakkı Kılıç yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. haber1001

Albay'dan 3 günlük açlık grevi
19 Şubat 2011
“Balyoz Planı” davasından da tutuklanan Albay Cengiz Köylü, İkinci Ergenekon Davası’nda yaptığı savunmada, “Adına Balyoz denilen davadan da buraya geliyorum. Sayın Mustafa Balbay buraya ‘Zulümhane’ diyor. Çünkü hiç işlemediğimiz suçlardan, tanımadığımız insanlarla birlikte yargılanıyoruz. Balyoz davasıyla kıyasladığımda, sayın komutanlarım ve silah arkadaşlarımla burada yargılanmak bana on kat daha ızdırap veriyor. Tahliye edilip edilmememin artık önemi kalmadı. Çünkü onurlu şerefli komutanlarım silah arkadaşlarım, gazilerim, kahramanlarım parmaklıklar arasındayken benim özgürlüğüm kara zindanım olur. TSK’ya bu pusuyu kuranlara lanetler yağdırıyorum. Bugün Hasdal Cezaevi’nde sembolik olarak üç günlük açlık grevine başlayan silah arkadaşım Albay Mustafa Önsel’i yalnız bırakmamak ve onun gibi bu hukuksuzluğu ve zalimliği kınamak için bende üç günlük açlık grevine başlıyorum” dedi. Vatan

7 Şehit Davasında Tahliye Kararı

7 askerin şehit olduğu mayın patlamasıyla ilgili davanın tutuklu sanıklardan Tuğgeneral Zeki Es hakkında tahliye kararı verildi.
21.02.2011
Çukurca’da mayın patlaması sonucu 7 askerin şehit olması ile ilgili davanın 4’üncü duruşması yapıldı. Duruşmadan tahliye kararı çıktı.
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi’ndeki duruşma sonucu, davanın tek tutuklu sanığı Tuğgeneral Zeki Es tahliye edildi.

Duruşmada ifadesine başvurulan Kurmay Binbaşı İsmail Top; "Terör örgütü tarafından döşenen patlayıcıların bulunduktan sonra imha edilmeyerek tekrar yerleştirildiğini duymuştum" dedi.

Hantepe’deki olay ilk olarak Genelkurmay’dan gelen açıklama ile medyaya yansımıştı. Genelkurmay
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pts Şub 21, 2011 10:35 pm tarihinde değiştirildi, toplam 22 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Ksm 06, 2010 10:03 pm    Mesaj konusu: Askerdeki 'Küfür' Ve 'Dayağa' Yargı Yolu Alıntıyla Cevap Gönder

M.Şevket Eygi
Ordu Bu Hale Nasıl Geldi?
06 Kasm 2010



Ordumuzu, kurum ve tüzel kişilik olarak tenzih ederek soruyorum:

Ordu bugünkü hale nasıl düşmüştür?

Bunun birinci sebebi, 1950'li yıllarda oğullarının bir kısmını askerî liselere ve harp okullarına göndermeyen Müslümanların gafletidir.

Çok iyi hatırlıyorum ve biliyorum, o tarihlerde Müslümanlar en parlak, en zeki, en kabiliyetli, en vasıflı çocuklarını tıp ve mühendislik fakültelerine yolluyorlardı. Çünkü o meslekler gözdeydi, onlarda çok para, itibar ve refah vardı. Dindar, muhafazakâr kesim, Hacı Beyler orduyu, subayları tutmuyorlardı. Çocuklarını askerlik kariyerine sokup da niçin harcasınlardı?

Sonunda olan Türkiye'ye oldu. Devlet, ülke ve halk olarak...

Tabiat boşluğu sevmez...

1950'li yıllarda -çok iyi hatırlıyorum- sokaklarda, nakil vasıtlarında, lokantalarda, her yerde üniformalı subaylar görülürdü. Bugün kışla ve askerî daire dışında bir tek üniformalı subay göremezsiniz. Ordu halktan ve toplumdan kopmuştur.

50'li yılların ikinci yarısında Ankara'da bir grup arkadaş aylık İslâm mecmuasını çıkartmaya başlamıştık. İdarehanesi, Hacı Bayram Camiinin karşısında Millî Mücadele yıllarından kalma eski bir binadaydı. O tarihî camide bazen üniformalı subayların, başlarında beyaz namaz takkeleriyle ibadet ettiklerini görürdüm. İsmini unuttum, uzun boylu bir yarbay vardı, bazen cami içinde Yunus Emre'den ilahiler okurdu. Sesi gür Zekai efendinin imamlık yaptığı günlerdeydi.

Bugün ne Hacı Bayram Camiinde, ne de başka bir İslâm mabedinde üniformalı bir subayı, başında takke olduğu halde namaz kılarken görebilirsiniz.

Yine 1950'li yıllarda Ankara İlahiyat Fakültesi'nde üniformalı askerî öğrenciler "Moral subayı" olarak yetişmek üzere tahsil görüyorlardı. Bazılarıyla görüşürdüm.

Nice askerî birliklerde camiler ve mescidler vardı. Beş vakit ezan okunur, cemaatle namaz kılınırdı. Kıraati düzgün, ilmihal bilgisi namaz kıldırmaya müsait hâfız bir er imamlık yapar, bazen dindar birlik kumandanı onun arkasında safa dururdu.

50'li yılların sonunda DiyanetBaşkanlığı'nda iki yıl kadar kadrolu mütercimlik yapmıştım. Başkanlık Opera binasına yakın bir yerdeki tarihî binadaydı. Karşısında, Samanpazarı'na çıkan yolda Deniz Kuvvetleri Kumandanlığı binası bulunuyordu. Diyanet binasında Cuma namazı kılınmazdı ama Deniz Kuvvetleri binasının mescidinde kılınırdı. Cuma vaktinde kapılar herkese açılır, isteyen içeriye serbestçe girer ve namazını kılardı.

Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde talebelik yıllarımda sık sık askerî doktor yüzbaşı Erzurumlu Dursun Aksoy ağabeyin evine gider gelirdim. Kendisi Nakşibendî tarikatine mensup son derece sofu ve dindar bir kimseydi. Adanalı Sami Efendi hazretlerine mensuptu. Yukarıda bahs ettiğim İslâm dergisi kurucu ve idareci heyetine mensuptu. Yazın en sıcak günlerinde nafile oruç tutardı. Bir vakit namazını aksatmazdı. Hanımı misafirlere çay hazırladığı vakit kapıyı tıklatır, beyi hemen seğirtir, tepsiyi onun elinden alır, çayları dağıtırdı. Yani kaç göçlü bir Müslüman aileydiler. Birkaç yıl önce Dursun bey Medine-i Münevvere'de 90 küsur yaşında rahmet-i Rahman'a kavuştu. Nur içinde yatsın.

Ordunun bozulması o menhus, o uğursuz, o katil 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra başladı. Nihayet bugünkü korkunç günlere geldik.

Orduyu tenzih ederek yazıyorum: Dinsiz bir çete:

Askerî okullara başı örtülü annelerin,

Sakallı babaların,

Dindar ailelerin,

Namaz kılan ana babaların çocuklarını almadı.

İnanır mısınız, ismi Abdüsselam olduğu için Sünnî Müslüman kökenli gençler bile alınmadı.

İnançlı bir Müslüman olmak,

Namaz kılmak,

Oruç tutmak,

İçki içmemek,

Nâmahrem kadın ve kızlarla düşüp kalkmamak,

Dans etmemek suç sayıldı.

YAŞkararlarıyla nice çok başarılı ordu mensubu, bütün hakları ellerinden alınarak meslekten atıldı. Ordudan atılanlara iş veren belediyeler tehdit edildi.

Orduevlerine başörtülü kadın ve sakallı erkek sokulmadı.

İnanmayacaksınız, bir askerî okulda bir öğrencinin dizlerini muayene etmişler, gizlice namaz kılıyor ve dizinde nasır gibi bir alamet oluşmuş mu diye.

En sonunda ordu Müslüman halktan koptu.

İsrail'den temin edildiği söylenen bilgisayarlarla ülkedeki dindarları fişlemeye başladılar.

Dindar Müslümanları devlet ve Cumhuriyet için tehdit ve tehlike olarak gördüler.

28 Şubat'tan sonra kız yurtlarına baskınlar yapıp, bazı kızların saçlarını acaba peruk takıyor mu diye çekiştirdiler.

Gerçek demokrasinin karşısına vesayet demokrasisini çıkarttılar. Türk halkının temel haklarına karşı resmî ideoloji heyûlası engelini diktiler.

Hepimiz gördük: Son Cumhuriyet bayramında Çankaya Köşkü'ndeki resepsiyona gitmediler, kendileri paralel bir resepsiyon yaptılar. Neymiş, Cumhurbaşkanının eşi başörtülüymüş.

Ortada korkunç bir kriz vardır. Bu krizin birinci sorumlusu bundan elli altmış sene önceden başlayarak çocuklarını askerî mekteplere göndermeyen Müslümanlardır.

Bu kriz nasıl çözülür?.. Bu konuda şu yetmiş milyonluk millet içinde, işe yarar çare ve çözüm üretecek beş kişi bile çıkmaz sanırım. O beş kişiyi bulmalı ve doğru dürüst bir rapor hazırlatmalı.

Bu yapılmaz ve hemen harekete geçilmezse ileride çok vahim hadiseler olabilir.

Millî Gazete

Askerdeki 'Küfür' Ve 'Dayağa' Yargı Yolu
06 Kasım 2010



Türk Silahlı Kuvvetleri'nde askerlere yapılan kötü muamelelerin yargıya taşınması konusunda emsal niteliğinde bir karar verildi.
Van'da askerlik yaparken komutanı olan Binbaşı Murat Ayvaz'ın aşağılayıcı davranışları üzerine manevi tazminat davası açan İdari Hâkim Mesut Çeken, Ayvaz'ı 5 bin TL'lik tazminata mahkûm ettirdi. Tazminata mahkum olan Binbaşı Murat Ayvaz'ın geçmiş yıllarda Van Erciş İmam Hatip Lisesi’nde Milli Güvenlik Dersi’ne verdiği ve bu dönemde öğrencileri fişlediğine dair haberlere konu olmuştu. Bu askerlerden bir tanesi Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir'e yazdığı mektupta askerlik döneminde neler yaşadığını anlattı. Mesut Çeken Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir'e yazdığı mektupta "Ben de askerdeyken çok hırpalandım. Bana da kötü muamele yapıldı, diyenlere yol gösterici olması, örnek teşkil etmesi için lütfen bu mektubumu okurlarınızla paylaşın." dedi.

İŞTE EMSAL TEŞKİL EDECEK DAVANIN DİLEKÇELERİ

ERCİŞ SULH HUKUK HAKİMLİĞİNE GÖNDERİLMEK ÜZEREKÜÇÜKÇEKMECE SULH HUKUK MAHKEMESİNE
DAVACI : Mesut ÇEKEN

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. İdare Mahkemesi Şirinevler
Bahçelievler/İSTANBUL

DAVALI : Bnb. Murat AYVAZ
108. Topçu Alayı Disiplin Subayı Erciş/VAN

KONU : Şahsiyet hakkına tecavüz nedeniyle 5.000,00.-TL manevi tazminat talebinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR:
1- Askerlik görevimi ifa etmek üzere 2008 yılı ağustos celbine tabii olarak 108. Topçu Alayı Erciş/VAN’a katıldım.
108. Topçu Alayı Alay Karargah Bölüğünde disiplin subayı yazıcısı olarak vazifelendirildim.

2- Askerde mesleğim olan hakimliğin cübbesini nizamiyeden geçerken kapıda bırakmam gerektiği sürekli vurgulandı. Öyle de yaptım. 155 gün boyunca hiç kimseden pozitif bir ayrımcılık beklemedim.

3- 34 yaşında, evli, iki çocuk babası, İstanbul’da görev yapan bir hakim olmama rağmen herkesle birlikte yattım, kalktım, herkesle birlikte süründüm, yerlerde yuvarlandım, akla hayale gelmeyen bir yığın muameleyi, vazife dedim sorun etmedim, dert etmedim.
Ancak görev yaptığım disiplin subaylığı komutanı davalı Murat AYVAZ’ın bir tavrına tahammül edemedim, aylar geçmesine rağmen içimden atamadım.
Davalı tam dört ay boyunca alayda olduğu hemen her gün belki de emrinde olmamın verdiği özgüvenle “Hakiiiim, üç çay al gel.” “Hakiiim, bana bir sigara bul getir.” “Hakiiim çay getir” diyerek mesleki onurumu, mesleki haysiyetimi ayaklar altına aldı.
Burada sorunun benim çay getirmem olmadığını vurgulamak isterim. Davalıya, neden “Asker, 3 çay al gel.”, “Mesut , 3 çay al gel ” “Çavuş, çay getir.” Ya da oğlum, evladım sigara bul bana.” diye hitap seçenekleri var iken ısrarla hakimliğime vurgu yapıldığını sorabilmeyi isterdim.

4- Bu dört ay boyunca belki de yüzlerce kez “Hakiiiim çay getir.” Şeklinde verilen emri yerine getirmiş olmam yetmiyor gibi 2 ya da 3 kez çalıştığı masada kalemle yazı yazarken elinin yanına bıraktığım bardağı işaret parmağıyla göstererek “karıştır” kelimesini duyduğum an hissettiklerimi, kelimelerle ifade etmem mümkün değil. Kabul edemiyordum, hayal gibi, kabus gibi üzerime çöküyordu. İnanmıyordum, inanamıyordum, bir yerlerde kamera olmalı, bu olsa olsa kamera şakasıdır diyor kendimi öyle rahatlatmaya çalışıyordum.
Neden böyle yapar, benden en fazla 3-5 yaş büyüktür. Bilmiyor mu 34 yaşındayım, evliyim, iki çocuk babasıyım, hadi bunları geçeyim, bu devletin, kararlarını “Türk Milleti Adına” veren bir hakimiyim.
İşte bu psikolojik işkence askerliğimin son gününe kadar sürdü.

5- Davalının bu hitabını tek garipseyen ben değildim. Davalı bu “Hakiiiim çay getir.” şeklindeki emrini haliyle kulağıma fısıldayarak söylemiyordu. Benim odam davalının odasının bir kat altında idi ve kimi zaman üst kattan alt kata bağırmak suretiyle isterdi çayını. Bu nedenle benim için artık hakaretten başka bir anlamı olmayan söz konusu hitaba tahammülüm daha da zorlaşıyordu. Üç kat aşağıdan bazen de başka birliklerden – çünkü komutanım çay kalmamış diye bir mazeretimiz asla kabul edilmiyor ‘lan bir çay bulamadınız bana gidin nereden bulursanız bulun diyor’ – çay getirirken bir çok askerin hayretle, şaşkınlıkla “Devletin hakiminin düştüğü hale bak” şeklindeki ah vahları içerisinde elim ayağım birbirine dolaşarak geçiyordum. Bilmiyorum ki neydi suçum.

6- Eğer tazminat “şahsiyet hakkı hukuka aykırı şekilde tecavüzden doğan acı, elem ve ızdırabın telafisi” amacını güdüyorsa ve şahsiyeti oluşturan unsurları teker teker saymak mümkün değilse, kişinin hayatının, sağlığı-hatta ruh sağlığı-nın ve vücut bütünlüğünün, şeref ve haysiyetinin, resminin, özel hayatının gizliliğinin vs. tecavüze uğraması suretiyle şahsiyet hakkının ihlal edilebileceği gibi kişilerin, yerin, zamanın ihtiyaçlarına göre yeni unsurlar da nazara alınabilecektir.
Benim burada korumaya çalıştığım elbette ki şeref ve haysiyetim, elbette ki ruh sağlığım, elbette ki şahsiyetim ve elbette ki şahsiyetimin bir parçası haline gelmiş mesleki onurumdur.

7- Davalı “Evet o bir hakimdi, benim de hakaret kastım yoktu.” diyebilir. Ben her ne kadar hakim olsam da davalının bana “Hakim çay getir.” demesini haklı göstermez. Zira ben orada hakimlik sıfatımla bulunmuyordum kaldı ki bulunsam bile dememeli. Bununla birlikte BK 49 gereği manevi tazminata hükmedilebilmesi için ağır kusur gerekmediği, kusurlu bir davranışın yeterli olduğu da gerek öğretide gerekse de içtihatlarla sabittir.

8- Davalının “Hakiiiim çay getir.” şeklindeki emrini inkar edeceğini zannetmemekle birlikte bu emrine defalarca şahit olanlardan birkaç tanesini tanık olarak yazabilirim.

1- Burhan SEKİZKARDEŞ (Aynı odada çalıştığımız davalının benimle birlikte olan diğer yazıcısı.)
Adresi: Şehit Er Samet Bilgin Sk. No:7 Osmangazi/BURSA
2- Eray HOBİKGİL (Davalının alt katında, benim yan odamda Maliye Kısım Amiri Yazıcısı)
Adresi: Galipbey Caddesi Özden Apartmanı No:19 D:12 Altıntepe Bostancı/İSTANBUL
3- Cahit GÖKSEL (Alay Karargah Bölüğü yazıcısı. Özellikle, top atışlarına giderken yaklaşık 60-70 asker ve rütbeli ile sırada iken onların önünde “Hakiiiim çay getir.” Şeklindeki emrine şahittir.
Adresi: Merkez Mh. Ayrılık sokak 4/1 Beykoz/İSTANBUL
4- Rasim MERCAN (MYM Kısım Amirliği Yazıcısı 323/KD. Top atışlarına giderken yaklaşık 60-70 asker ve rütbeliler ile sırada iken onların önünde “Hakiiiim çay getir.” şeklindeki emrine şahittir.
Adresi: Çavuşlar Köyü No:62 Gülnar MERSİN
5- Çağrı KÜRTÜNLÜOĞLU (Benden sonraki Disiplin Subayı Yazıcısı 325/KD İki hafta kadar birlikte çalıştık.)
Adresi:Şenol Hukuk Bürosu 1004. Sk. Z:22 Tesisat İş Merkezi Yenişehir/İSTANBUL

HUKUKİ NEDENLER: Borçlar Kanununu 49. maddesi ve diğer yasal deliller.

HUKUKİ DELİLLER: Tanık ifadeleri, mali ve sosyal durum araştırması ve diğer deliller.

SONUÇ VE İSTEM: Mesleki onurumu ayaklar altına almak suretiyle şahsiyet haklarımın tecavüze uğratıldığı düşüncesiyle davalıdan, 5.000,00.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazminine, yargılama masraflarının davalıya yükletilmesine karar verilmesini saygıyla arz ederim. 01/09/2009

ERCİŞ SULH HUKUK MAHKEMESİNE
DOSYA NO : E:2009/470

DAVACI : Mesut ÇEKEN
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. İdare Mahkemesi Şirinevler
Bahçelievler/İSTANBUL
VEKİLİ : Av. Taner BEDİR

DAVALI : Murat AYVAZ
108. Topçu Alayı Disiplin Subayı Erciş/VAN

KONU : Cevaba cevap dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR:
1- Şahsiyet hakkına tecavüz nedeniyle 5.000,00.-TL manevi tazminat talebiyle açtığımız davada davalı dava konusunu anlamadığı izlenimini veriyor. Çünkü davamızın özü davalının emri altındaki müvekkilime “Hakiiiim, üç çay al gel.” “Hakiiim, bana bir sigara bul getir.” “Hakiiim çay getir” diyerek mesleki onur ve haysiyetin ayaklar altına alınması olduğu halde davalı konuyu ‘hakaret’ kapsamında değerlendirmiş.

2- Davalı için özetle vurgulamak gerekirse davamızın konusu ceza davası değil bir hukuk davasıdır. Davalının fiilinin ceza hukuku kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini düşünseydik davalı şu an hukuk mahkemesinde değil de ceza mahkemesinde yargılanıyor olurdu.

3- Davalının savunmasında bizim davayı “kendisinin hakaret ettiği, gururu incitecek askerlik şeref ve gelenekleri ile bağdaşmayacak nitelikte hal ve tavırlar takındığı” gerekçesiyle açtığımızı savunmuş. Böyle bir ifadeyi dava dilekçemizin hiçbir yerinde görmek mümkün değil. Olsa olsa davalı savunmayı hazırlarken kullandığı örnek/şablon savunma dilekçesinde kalmış ifade olabilir.

4- 211 sayılı İç Hizmet Kanunu’nun 2. maddesinde Askerlik “Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir.” şeklinde, aynı Kanun’un 8. maddesinde ise Emir, “Hizmete ait bir talep veya yasağın sözle, yazı ile ve sair surette ifadesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Buradan askerlik vazifesini yapmaya gelen askerin “Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb sanatını öğrenmek ve yapmak” için askere gittiği anlaşılıyor. Ve emirlerin “Hizmete ait bir talep” olması yani “Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb sanatını öğrenme ve yapmaya” matuf olması gerekmektedir. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde Uşak kelimesinin karşılığı olarak “Erkek hizmetçi” tabirini kullanılıyor. Davalının “maiyetimde olan bir asta çay getirmesini veya çayın şekerini karıştırmasına dair verilen emri askerlik terbiyesi, disiplin anlayışı ve sosyal etik ile bağdaşmayan bir yanı bulunmadığı” şeklindeki ifadesi göz önüne alındığında söz konusu emrin askere mi uşağa mı yapılması gerektiği düşündürücü. Yani hakiiim çay getir ve karıştır emirlerinin “Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb sanatını öğrenme ve yapma” ile ne ilgisi var. Kaldı ki bu husus İç Hizmet Kanununda Amirin Vazifelerinin sayıldığı maddelerden 16. maddede “Amir; maiyetine hizmetle münasebeti olmıyan emir veremez.” şeklinde ifadesini bulmuştur. Özetle; ast üstün emirlerine mutlak itaatle mükellef olmakla birlikte üst de nasıl ‘gel sırtımı kaşı’ gibi askeri hizmetle uzaktan yakından alakası olmayan bir emir veremeyeceği gibi ‘gel çayımı karıştır’ da diyemez.
Diyemesin ki uşak ile ASKERin bir farkı olsun.

Hal böyle olmakla birlikte dava konumuzun –Alay binasının görevli çaycısı olmasına rağmen- bizatihi çay getirmek olmadığını tekrar belirtmek isterim. Dava konusu; dava dilekçesinde “Burada sorunun benim çay getirmem olmadığını vurgulamak isterim. Davalıya, neden “Asker, 3 çay al gel.”, “Mesut , 3 çay al gel ” “Çavuş, çay getir.” Ya da oğlum, evladım sigara bul bana.” diye hitap seçenekleri var iken ısrarla hakimliğime vurgu yapıldığını sorabilmeyi isterdim.” diye belirtildiği şekliyle çayın ‘hakiiiim’ ön ekiyle istenilmesidir. Bilindiği gibi BK 49 gereği manevi tazminata hükmedilebilmesi için de kusurlu bir davranışın yeterli olduğu da gerek öğretide gerekse de içtihatlarla sabittir.
Bizim burada korumaya çalıştığımız müvekkilimin şahsiyetinin bir parçası haline gelmiş hakimlik mesleğinin onur ve haysiyetidir.
5- Davalı ısrarla bir kişiye mesleği ile hitabın kişiyi nasıl elem ve üzüntüye sürüklediğinin tarafınca anlaşılamadığını belirtiliyor. Bu ısrarlı ifadesiyle davalı daha dava konusunu bile anlamadığını itiraf ediyor. Sorunun müvekkilime ‘hakim’ diye seslenilmesi olmadığını tekrar vurgulama ihtiyacı hissetmiyoruz. Sadece bu kadar olsa, bu hitapla onur duyar davalıya da teşekkür ederdik. Bu nedenle dava konusunu anlamayan ya da anlamak istemeyen davalının bu savunmasına sadece gülüp geçiyoruz.

6- Değinmeden geçilmeyecek bir husus da şudur ki davalı ısrarla müvekkilimin disiplin subaylığı yazıcılığında görevlendirildiği iddiasında bulunmasıdır. Davalı yaklaşık 4 ay boyunca müvekkilimi yasal bir görevlendirme olmaksızın yanında kendi ifadesiyle ofis elemanı olarak kullandı. Müvekkilim 108. Topçu Alayı Alay Karargah Bölüğünde görevli bir askerdi. Ve tezkeresinde İaşe İkmal Tipi Kısım Komutanı olduğu yazıyor. Hiçbir yerde disiplin subayı yazıcısı olarak görevlendirildiği yazmıyor. Yani müvekkilim askerliğini İaşe İkmal Timi Kısım komutanı olarak yapmış olmalı. Yasal bir görevlendirme olmaksızın ve disiplin subayı yazıcılığı diye bir kadro olmaksızın ben yaptım oldu anlayışı ile kadro ihdas edilerek kendisine çay getirip çayını karıştıracak, sigara bulup getirecek bir hakim bulacak yarın ülkemizin olası bir savaş ihtimalinde sefer emri verildiğinde müvekkilim İaşe İkmal Timi Kısım Komutanı olarak görevlendirileceği vazifeyle ilgili olarak da bir kelime öğrenmeyecek. Ve bunun ne olduğunu da bilmiyor çünkü askerliğinin bittiği gün öğrenmiştir İaşe İkmal Timi Kısım Komutanı olduğunu. Yani davalı fiilen şunu demiş oluyor tamam bu tezkeresinde askerliğini iaşe ikmal timi kısım komutanı yaptı görünsün ama gayrı resmi olarak da benim yanımda çalışsın, ofis elemanlığı yapsın çayımı getirip götürsün.
Ne olurdu yani müvekkilim çay getirmeyip, şekerini karıştırmayıp da ‘Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti’ kapsamında İaşe İkmal Timi Kısım Komutanlığını en ince ayrıntılarına kadar öğrenseydi de olası savaş ihtimalinde bu göreve ilişkin hazır olabilseydim.
7- Davalının bu hitabı hakaret saikiyle yaptığına ihtimal vermek istemiyoruz. Olsa olsa askere karşı umursamaz ve özensiz tavrı nedeniyledir. Örneğin; oruç tutmayan askere ‘lan dana niye tutmuyon lan’ der, Tamer GARGILI isimli ayağında burkulma nedeniyle şişik olup aksayarak yürüyen askere 4 ay boyunca ‘lan topal’ der, soy ismini beğenmediği hemen herkese ‘bu ne biçim soy isim, Ermeni misin sen lan der’ bu liste uzayıp gider. Özensiz tavır yani. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için gereken kusurlu davranış.
8- Davalının yine kendi ifadesiyle ‘hayatını bu mesleğe adadığı, dürüst, şerefli ve onurlu bir subay’ olduğu konusunda hiçbir tereddüdüm yok ve buna güvenerek davalının ‘Hakiiiiim çay getir’ emrini(!) inkar edeceğine ihtimal vermiyorduk. Ve tahminimiz üzere savunmanın 7 numaralı paragrafında Hakim çay getir ve karıştır dediğini açıkça kabul ediyor. Dilekçenin bir çok yerinde de tüm iddiaları reddettiğini söylüyor. Savunmanın red kısmına ilişkin olarak diyebileceğimiz tek şey; şerefli Türk ordusunun şerefli bir subayı yalan söylüyor.

9- Tazminat miktarının fahişliği iddiasına gelince; “Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve aynı özelliği yanında tarafların kusur oranını,sıfatını,işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanunun 4.maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edilmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.” Yukarıda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun belirlediği ilkeler kapsamında talep edilen 5.000,00.-TL TL tazminat hakkaniyete göre fahiş değildir.

SONUÇ VE İSTEM: Müvekkilimin mesleki onurunu ayaklar altına almak suretiyle şahsiyet haklarının tecavüze uğratıldığı düşüncesiyle davalıdan, 5.000,00.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazminine, yargılama masraflarının davalıya yükletilmesine karar verilmesini saygıyla arz ederim.

Kaynak: Star

YAŞ kararı ile atılan askerler, göreve iade istedi
14:45 - Gaziantep'te, YAŞ kararı ile ordudan atılan 7 asker, haklarının iade edilmesi için Bölge İdare Mahkemesi'ne dilekçe verdi. 1980 ihtilalinden sonra 28 Şubat süreciyle artan bir süreçte; en az 5 bin tane subay-astsubayın ihraç edildiğini ifade edenler adına konuşan Emekli Binbaşı Sadık Paksoy , "Bu rakam bir ordu demektir. Bir ordunun, en güçlü bir ordunun yok edilmesi demektir. Milletin ordusuna sahip çıkması gerekiyor." dedi. 10.11.2010 GAZİANTEP netgazete

ASKERİ ARAÇLA MİNİBÜS ÇARPIŞTI: 3 ASKER ÖLDÜ
11 Kasım 2010
Afyonkarahisar'ın Dinar ilçesine bağlı Tatarlı beldesi yakınlarında meydana gelen trafik kazasında, ilk belirlemelere göre uzman çavuş Mehmet Bozgurt, er Muhammet Ayaz ve er Hasan Demirdöven öldü.

Yaralanan erler Tolga Uzan ve Hakan Avcı ile minibüste bulunan Halil Sevinç, Mehmet Öztürk, Ramazan Maviş, Ali Pamukçu, Kadir Tekin (12) Dinar Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. haber1001

12 Eylül mağduru subaylar, göreve iade davası açtı
15:25 - 12 Eylül 1980 döneminde binbaşı iken ordudan tasfiye edilen ASDER Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Hacımustafaoğulları, "1980 darbesinde, silahlı kuvvetlerde 2 bine yakın personel, yargısız infazla tasfiye edilmiştir. 28 Şubat sürecinde de bu kıyım had safhaya ulaşmıştır. gerekirse Ergenekon davasına da müdahil olacağız.'' dedi. Hacımustafaoğulları, Şirinevler'deki Bölge İdare Mahkemesi'nde dâvâ açtı. 11.11.2010 İSTANBUL netgazte

Bir Bu Eksikti !
Birbiri ardına deşifre edilen fuhuş ve şantaj çeteleri ile gündeme gelen TSK'da şimdi de uyuşturucu skandalı patlak verdi.
Birbiri ardına deşifre edilen fuhuş ve şantaj çeteleri ile gündeme gelen TSK'da bu defa da uyuşturucu skandalı patlak verdi. Jandarma Okullar Komutanlığı'nda görev yapan Jandarma teğmenler S.S., A.S., Y.D. ve E.K.'nın uyuşturucu madde kullandığı, kursiyer öğrencileri de bu yönde teşvik ettikleri bildirildi. Teğmenlerin GATA'da yapılan testlerinde narkotik madde bulununca Jandarma Genel Komutanlığı, Askeri Savcılığa talimat vererek soruşturma başlatıldı.

İHBAR MEKTUBUNDA DÖRT TEĞMEN
Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı'na gönderilen ihbar mektupları bir kısım TSK personelinin uyuşturucu kullandığını ortaya koydu. Yeni Akit'in elde ettiği 2009 yılında gönderildiği belirtilen ihbar mektubunda, Jandarma Okullar Komutanlığı ve Kurslar Komutanlığı'nda görev yapan Jandarma Teğmenler S.S., A.S., Y.D. ve E.K.'nın uyuşturucu kullandığı belirtildi. Mektupta ilgili teğmenlerin eğitim için gelen kursiyer öğrencileri de teşvik ettikleri ifade edildi. Bu durumun üstlere rapor edilmesinden sonra teğmenler S.S., A.S., Y.D. ve E.K.'nın kanlarının temizlenmesi için kasıtlı olarak bekletildikleri, kan dolaşımından uyuşturucunun temizlendiği düşünülerek bir hafta kadar sonra GATA'ya sevk edildikleri ileri sürüldü. Gönderilen mektupta iddia edilen örtbas çabasına rağmen teğmenlerin idrarlarında ‘Extasy' isimli uyuşturucu madde çıktığı belirtildi.

İDRARLARINDA UYUŞTURUCU TESPİT EDİLDİ
24 / 25 Haziran 2010 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademileri Tıbbi Farmakoloji Laboratuvarı'na sevk edilen teğmenlerden S.S'den alınan kan ve idrar numuneleri üzerinde yapılan incelemede 4 birim Extasy olarak tabir edilen Ampetamin madde bulundu. Bulunan uyuşturucunun eser miktarda olduğu belirtilirken, A.S., Y.D. ve E.K.'nın idrar sonuçlarında ise S.S'de bulunandan çok daha fazla miktarda uyuşturucu maddeye rastlandı. Teğmenlerden Y.D'nin idrarında 132 birim, A.S.'nin idrarında 93 birim, E.K'nın idrarında ise 23 birim Extasy olarak adlandırılan Ampetamin/MDMA maddesi tespit edildi.

JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI SORUŞTURMA AÇTI
Olayla ilgili Yeni Akit'e bilgi veren Jandarma Genel Komutanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Nurettin Alkan, konunun Jandarma Genel Komutanlığı'na intikal eder etmez harekete geçildiğini ve olayın çok yönlü olarak soruşturulduğunu belirtti. Jandarma personeli arasında uyuşturucu kullanımının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Jandarma Genel Sekreteri Kurmay Albay Alkan, personelin rutin olarak testlerden geçtiğini, bu yönde bir ipucu elde edildiğinde derhal soruşturma açıldığını kaydetti.

SAÇ VE TIRNAK ÖRNEKLERİ DAHİ ALINDI
Jandarma Genel Komutanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Alkan, “İlgili teğmenler GATA'ya gönderilmiştir. Teğmenlerin kan ve idrar testlerindeki narkotik madde şüphesi üzerine üç farklı hastaneye daha yönlendirilmişlerdir. Şüpheli durum üzerine Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Savcılığı'na soruşturma emri verilmiştir. Askeri savcılığımız soruşturmayı halen sürdürmektedir. Çok yönlü yürütülen soruşturmada üniversite hastanelerine başvurulmuştur. Sizin de bildiğiniz gibi narkotik maddeler kan ve idrardan süratle atılsa da, saç teli ve tırnak gibi unsurlarda uzunca bir süre kalabiliyorlar. Bu hususların hepsi dikkate alınmıştır. Jandarma teşkilatı bünyesinde kabul edilemez bir durum olduğu için en ince detayına kadar soruşturuyor. Tüm ihtimalleri göz önünde bulunduruyoruz” dedi. Jandarma Genel Sekreteri, soruşturma sonucunda ilgili personelin suçlu bulunması halinde gerekenin yapılacağını ifade etti.

YENİAKİT

Terhis olan askerden şok belgeler çıktı
15 Kasım 2010
Askerliğini Bingöl'de yapan L.Y. terhis edildikten 6 gün sonra İstanbul'da parkta polisin dikkatini çekti. Gencin durumundan şüphelenen polis, piyade eri aradı ve erin üzerinden çıkan 5 flaş belleği açınca şok oldu

Yeni terhis olan gencin üzerinden Heronlar’a ait gizli bilgiler ile Genelkurmay’a ait kozmik belgeler çıktı.

L.Y. askerliğini Bingöl'de yaptı. Terhis edildikten 6 gün sonra İstanbul'da parkta beklerken polisin dikkatini çekti. Üzerinde 5 flaş bellek vardı.

Piyade erin, gizli yönetmelikler, emirler, birlik mevzileri, Heronların rotası ve uçuş süresi gibi kritik bilgileri çaldığı ortaya çıktı

Türkiye'nin terörle mücadelesinde kritik öneme sahip bilgi ve belgelerin İstanbul'da bir parkta tesadüfen ele geçtiği ortaya çıktı.

Piyade er L.Y. Bingöl'ün Genç ilçesinde yazıcı olarak görev yaptığı birliğinden terhis edildikten 6 gün sonra gizli bilgilerin bulunduğu 5 adet flaş bellekle yakalandı.

L.Y. hakkındaki iddianame güvenlik stratejisini sorgulamaya yol açacak nitelikte. Buna göre erde, gizli yönetmelikler, emirler, birlik mevzileri ve koğuş resimleri bulundu.

İnsansız hava aracının rota ve uçuş süresine ilişkin çizelge, birlik nöbetçilerinin, sinyal kırıcının, keskin nişancıların yerleri, gözetleme ve ateş sahalarını gösteren fotoğraflar, telsiz kodları da kopyalanan bilgiler arasında.

8 YIL HAPSİ İSTENİYOR

L.Y. hakkında 'devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme' suçundan 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, İstanbul'da yakalanan L.Y. ile ilgili soruşturma dosyasının ''yetkisizlik kararı'' ile askeri birliğinin bağlı olduğu Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığına, oradan da 'görevsizlik kararı' ile Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği bildirildi.

ÇOK SAYIDA GİZLİ BELGE

Sanık L.Y'nin, Bingöl'ün Genç ilçesindeki askeri birliğinden terhis edildikten 6 gün sonra İstanbul'un Gültepe Mahallesi'nde saat 02.00 sıralarında parkta beklerken durumundan şüphelenen polis ekibi tarafından üzerinin arandığı, üzerinde 5 adet flaş bellek ele geçirildiği belirtilen iddianamede, flaş belleklerde insansız hava aracının rota ve uçuş sürelerine ilişkin çizelgenin yanı sıra çok sayıda gizli belge ile operasyonda ölü olarak ele geçirilen terör örgütü üyelerine ait fotoğraflar bulunduğunun belirlendiği kaydedildi.

KESKİN NİŞANCILARIN YERİ BİLE FLAŞ BELLEKTE

L.Y'nin yanında bulunan çantada ''1 No'lu Harekat Planı'' başlıklı, Genelkurmay Başkanlığına ait, üzerinde ''çok gizli'' yazılı belge ile 1 adet üsteğmen rütbeli üniforma, askeri bot, 60 adet plastik kelepçe ile bazı askeri malzemeler bulundu.

İddianamede şöyle denildi:

''Flaş bellekte 'gizli' dereceli muhtelif yönerge, yönetmelik, emirler, birlik mevzileri ve koğuş gibi yerlerde çekilmiş resimler bulunmuştur.

Ayrıca askeri üs bölgesine ait çeşitli bilgi, belge ve resimler, insansız hava aracının rota ve uçuş süresine ilişkin çizelgenin yanı sıra birlik nöbetçilerinin, sinyal kırıcının, keskin nişancıların yerleri, gözetleme ve ateş sahalarını gösteren fotoğraflar, telsiz kodları, silah sayım çizelgeleri, operasyon timlerinin durumunu gösteren çok sayıda belge ele geçirilmiştir.''

İddianamede, sanık L.Y'nin TCK'nın 327/1. maddesinde yer alan ''devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme'' suçu kapsamında 8 yıla kadar hapsi istendi. L.Y'nin yargılanmasına Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanacak.
Bugün

'Canına kıydı' denilen er için AİHM'den ceza
20:05 - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Tunceli'nde asker iken canına kıydığı açıklanan Mevlüt Baysan'ın ailesinin müracaatında, Türkiye'yi haksız buldu. Türk yetkililerin intiharla ilgili etkili bir soruşturma açmadığına hükmeden mahkeme, Türkiye'nin 39 bin euro tazminat ödemesini kararlaştırdı. 21.11.2010 İSTANBUL netgazete

Kanada, tecavüzcü komutanın üniformasını yaktı

21 Kasım 2010 - Kanada ordusu, geçen ay tecavüz ve cinayetten suçlu bulunarak iki kez idama mahkum edilen eski üs komutanı Albay Russel Williams'ın üniformalarını yaktı.
Askeri sözcü Tuğamiral Hubert Genest, ikisi askeri polisten 4 silahlı kuvvetler mensubunun çarşamba günü eski komutan Williams'ın Trenton hava üssündeki evinde izinli arama yaptığı ve eski işine ilişkin kitap ve broşürler dahil bütün eşyalara el koyulduğunu anlattı.
Sözcü, "Bütün askeri kıyafetler, kasket, gömlek, ayakkabı dahil olmak üzere yakılarak imha edildi" ifadesini kullandı.
Sözcü, "Bu durumda onun ismini taşıyan bütün eşyaları yakarak imha etmenin daha iyi olacağını düşündük" açıklamasını yaptı .
Albay Russel Williams, birinci derece iki cinayet, iki kez cinsel taciz ve 82 defa başkalarının evlerine girmek suçlarından iki kez ömür boyu hapse mahkum edilmiş, komutanın, 25 yıl boyunca şartlı tahliye olasılığının bulunmadığı bildirilmişti.
netgazete

Burhaniye'de üsteğmen intihar etti
29 Kasım 2010
Balıkesir'in Burhaniye ilçesindeki askeri lojmanlardaki evinde bir üsteğmen intihar etti.

Olay akşam saat 18.00 sularında Burhaniye ilçesindeki askeri lojmanlarda meydana geldi. İddiaya göre, lojmanlarda kalan 19. Topçu Taburu'nda görevli Üsteğmen Özgür Oğuz (34), henüz bilinmeyen bir sebepten dolayı beylik tabancasıyla intihar etti. Olay yerine gelen yakınları ve arkadaşları üsteğmeni ağır yaralı buldu.

Üsteğmen Özgür Oğuz'un evli ve 4 yaşında bir kız çocuk babası olduğu öğrenildi. aktifhaber

Donanma Komutanlığı'nda Arama

Gölcük'teki Donanma Komutanlığı'nda polisin arama yaptığı iddia edildi.
08.12.2010

İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince casusluk soruşturması kapsamında Gölcük’teki Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde Salı akşamı arama yapıldığı öne sürüldü.
Aramaların soruşturmayı yürüten özel yetkili savcı Fikret Seçen’in talimatıyla gerçekleştirildiği iddia edildi. Yapılan aramalar sonucunda polisin bir çuval belgeye el koyduğu ileri sürüldü.

Askeri casusluk ve şantaj soruşturması kapsamında 16 kişi, devletin güvenliğine yönelik belgeleri temin, gizli kalması gereken bilgileri askeri casusluk maksadıyla elde etmek ve yerli silah projelerini tehdit ve şantajla engellemek iddialarıyla tutuklanmıştı.

Soruşturma kapsamında çok sayıda kişi de savcıya ifade vermişti. TRT

10 ÇUVAL BELGEYE EL KONULDU
8 Aralık 2010
Gölcük Donanma Komutanlığı'nda Ergenekon araması: 10 çuval belgeye el konuldu.

Kocaeli'de bulunan Gölcük Donanma Komutanlığı'nda arama yapıldı. Aramada 10 çuval belgeye el konulduğu öğrenildi.

Alınan bilgiye göre; Ergenekon Savcısı Fikret Seçen'e gelen bir ihbar üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Organize Şube Müdürlüğü ekipleri, Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü'nün odasına Pazartesi günü operasyon düzenledi. Askeri savcılık yetkililerinin de hazır bulunduğu aramada, odanın zeminine özel olarak yerleştirilmiş 10 çuval belge ve CD'ye el konulduğu öğrenildi.

Ele geçirilen belgeler, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Ele geçirilen belgeler üzerine İstanbul'da yapılan inceleme sonucu Savcı Seçen'in bir ekiple bugün gelip aynı odada inceleme yaptığı öğrenildi. habertaraf

Donanma Komutanlığı'nı asker aramış
"Şantaj ve askeri casusluk" iddialarına ilişkin soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcılarından Fikret Seç en, Gölcük'teki Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramanın, kendi nezaretinde askeri makamlarca yapıldığını bildirdi. 09.12.2010 İSTANBUL netgazete

Jandarmanın durdurduğu şahıs kendini vurdu!
Araçtan aşağı indirilerek üst araması yapılan 9 kişiden biri, silahını başına dayadı.
11 Aralık 2010
Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde jandarma tarafından durdurulan araçtan aşağı indirilerek üst araması yapılan 9 kişiden biri, silahını başına dayayıp kendisini vurdu. Ağır yaralanan şahıs hastaneye kaldırılırken araçta bulunan biri kadın 8 kişi gözaltına alındı.

İpekyolu Caddesi'nde akşam saatlerinde Aziz Sevmiş'in kullandığı araç, jandarma tarafından durduruldu. Araçta bulunan biri kadın 9 kişi aşağı indirilerek yere yatırıldı. Üst araması yapılmak istenirken yere yatırılan Sedat Karadağ (33) kafasına dayadığı beylik tabancasını ateşleyerek kendisini vurdu. Ağır yaralanan Karadağ ambulansla Yüksekova Devlet Hastanesi'ne kaldırılırken, araçtan indirilen 8 kişi gözaltına alındı. Olayı duyan Karadağ'ın yakınları Yüksekova Devlet Hastanesi'ne akın etti. habertürk

Arnavutluk'tan TSK'ya yardım teşekkürü
16:10 - Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bamir Topı, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Arnavutluk'ta meydana gelen sel baskınlarından etkilenen afetzedelerin sel bölgesinden güvenli bölgelere nakli amacıyla görevlendirilen üç helikopterin komutan ve mürettebatını ziyaret ederek teşekkür etti. 10.12.2010 ANKARA netgazete

Eğitim Alanında Can Veren Neden Şehit Değil?
18 Aralık 2010
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'ndeki 39'uncu Mekanize Piyade Tümen Komutanlığı'nda vatani görevini yaparken yaşamını yitiren asker toprağa verildi.
Yakınları, Öznacar'ın şehit sayılmamasına tepki gösterdi. Hava yolu ile Adana'ya getirilen Öznacar'ın cenazesi dün gece Kahramanmaraş Devlet Hastanesi Morgu'na kaldırıldı. Sabah saatlerinde hastaneden alınan Öznacar'ın Türk Bayrağı'na sarılı cenazesi askerler tarafından Ulu Camii'ne getirildi. Cenazesinin getirilişi sırasında sinir krizleri geçiren Öznacar'ın yakınlarına sağlık ekipleri müdahale etti. Damatlık elbisesi tabutunun üzerine konan askerin yakınları Öznacar'ın şehit sayılmamasına tepki gösterdi. Öznacar'ın eniştesi Zafer Çelik, "Devlet şehit saymıyormuş. Komutanlar bize öyle iletti. Şehit sayılmaması da bizi üzdü. Yani vatana bir evlat veriyorsun, büyütüyorsun, bu hale getiriyorsun, o elbiseyi giyiyor, askerlik yapıyor. Eğitim esnasında havan topu mermisiyle vefat ettiği için devlet şehit saymıyor. Bu da bizi üzdü. Biz şehit olarak görmek isterdik. Şehit olarak da buradan uğurluyoruz. Bizim gönlümüzde, kalbimizde her zaman için şehit. Allah katında da şehit inşallah. Öyle de muamele görecektir. Ama devletin resmi olarak şehit saymaması bizleri üzdü. Keşke saysalardı. Annesi babası 'Şehidim şehidim' diye ağlıyor. Bir de prosedür gelip de 'Şehit değil oğlun.' deiyince annesi babası daha da üzüldü. Biz de üzülüyoruz haliyle." diyerek tepkisini dile getirdi. aktifhaber

"Balyoz'da suçlu varsa benim"


28.12.2010
''Balyoz Planı'' iddialarına ilişkin eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 196 sanıklı davanın ikinci duruşması başladı.

''Balyoz Planı'' iddialarına ilişkin görülen davanın sanıklarından eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, ''Seminerin sevk ve idaresini ben yaptım. Kaynağının, temelinin nereden geldiğini açıklayabilecek durumdayım. Suç isnadı varsa bana yapılmalı. Arkadaşlarım suçlu değillerdir'' dedi.

Duruşma yeni reddi hakim taleplerinin değerlendirilmesi için 6 Ocak tarihine ertelendi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada, geçen celseye katılmayan bazı sanıkların kimlik tespitleri tamamlandı.
Duruşmada söz alan Tümgeneral Gürbüz Kaya ve diğer bazı sanıkların avukatı Ahmet Koç, Anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesine dikkat çekerek, yargıçların yıllardır ''Adalet mülkün temelidir'' yazısı altında adalet dağıtmaya çalıştığını söyledi.
Ancak bu davalarda mahkemenin yürütme tarafından baskı altına alınmaya çalışıldığını savunan avukat Koç, ''İktidarın eylem ve söylemleriyle mahkeme siyasallaşmıştır. Emekli ve muvazzaf Türk Silahlı Kuvvetlerinin sayın mensupları adalet arayışına gelmişlerdir. Ancak bağımsız ve tarafsız olması gereken yargıçların maddi ve manevi baskı altında oldukları izlenimi verilmektedir'' dedi.
Koç, müvekkili Tümgeneral Gürbüz Kaya'nın yanı sıra Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu ve Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu'nun terfilerinin YAŞ tarafından onaylanmasına karşın yürütme tarafından açığa alındıklarını ifade ederek, bunların idarenin baskı yapma çalışmaları olduğunu öne sürdü.
Eski İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt'un görevden alınmasının ''Özel yetkili mahkeme içinde başka özel yetkili bir mahkeme mi kuruluyor?'' sorusunu akla getirdiğini anlatan Koç, mahkemenin diğer üyelerinin de tarafsızlığını yitirdiğini düşündüklerini belirterek, ''Bu yargıçların tarafsız ve bağımsız olacaklarından şüpheye düşmekteyim. Tarafsızlıklarını yitirmiş oldukları endişesi, adalet ve yargıya güveni sarsar. Üye hakimlerin çekilmelerini talep ediyorum'' diye konuştu.
Koç, iddianamenin özetlenerek okunmasını istediklerini ifade ederek, emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın önceki duruşmada talep ettiği askeri bilirkişi bulundurma isteminin yerinde olacağını anlatarak, ''Duruşmada söylenecek askeri terimlerin ne anlama geleceği konusunda Genelkurmay Başkanlığı ya da Kara Kuvvetleri Komutanlığının göndereceği bilirkişinin hazır bulundurulmasını talep ediyoruz'' dedi.
GÖREVSİZLİK TALEBİ
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'in avukatı Dinçer Eskiyerli de müvekkilinin atılı suçu işlediği iddia edilen dönemde kuvvet komutanı olarak görev yaptığını dile getirerek, bu nedenle Örnek'in yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yargılanması gerektiğini bildirdi.
Avukat Eskiyerli, mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerektiğini, bu taleplerinin geri çevrilmesi durumunda iddianamenin tekrar edilen bölümlerini atlanarak okunmasını talep etti.
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına avukatı Hasan Fehmi Demir de müvekkilinin 2003-2005 yılları arasında Hava Kuvvetleri Komutanı olduğunu anımsatarak, Fırtına'nın isnat edilen suç tarihi itibariyle komutan olduğunu belirtti.
Mahkemenin görevli olmadığını ifade eden avukat Demir, yetkisizlik kararı verilerek davanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesini istedi.
Sanık avukatlarından Metin Çetinbaş da suç tarihi itibariyle kuvvet komutanı olan sanıkların bulunduğunu dile getirerek, yargılama yerinin yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi olduğunu kaydetti.
Başka suçtan tutuklu olan Albay Dursun Çiçek de suçlamaların ve iddiaların kişilerin şahsıyla ilgili olmadığını belirterek, ''Suçlamalar rütbeli olarak görev yaptığımız resmi kimliğimizle ilgilidir. Suçların askeri mahalde işlendiği belirtilmiştir. Davanın askeri mahkemeye gönderilmesini talep ediyorum'' dedi.
Albay Dursun Çiçek de Anayasa ve askeri mahkemelerin kuruluşuyla ilgili kanuna ve Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre mahkemenin görevsiz olduğunu söyledi.
SEMİNERDE İŞLENEN BİR SUÇ VARSA BEN İŞLEDİM
Sanıklardan Çetin Doğan da iddianamede davanın temelinin CD'lere dayandırıldığını ifade ederek, ''Eğer seminerde işlenen bir suç varsa, başkanı bendim. O dönemde ordu komutanıydım. Seminerin sevk ve idaresini ben yaptım. Kaynağının, temelinin nereden geldiğini açıklayabilecek durumdayım. Suç isnadı varsa bana yapılmalı. Arkadaşlarım suçlu değillerdir'' diye konuştu.
Doğan'ın bu konuşmasını, salonda bulunan izleyiciler alkışladı. Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken ise alkışlanmaması konusunda izleyicileri uyardı.
BELGELER CD'NİN ÜRETİLDİĞİ TARİHTE ÜRETİLDİ
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada söz alan sanıklardan emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatı Celal Ülgen, iddianame yazılırken 11 numaralı CD'ye dayandırıldığını belirtti.
Zaman açısından da önemli bir çelişki olduğunu ifade eden Ülgen, belgelerin bu CD'nin üretildiği tarihte ya da bir gün önce gerçekleştiğini ileri sürdü.
Ülgen, ''Örneğin fişleme yapma emri veren doküman ile fişleme yapılmış olduğunu gösteren doküman aynı günde ve aynı saatte üretilmiş. Bunu gizlemek için karıştırmak için birileri bu pazılı bulmacayı önümüze koymuşlar. Bu nedenle iddianame okunurken iddiaların hangi klasörlerdeki kanıtlara dayandığının belirtilmesini talep etmekteyiz'' dedi.
Ülgen, 48 kişinin seminere katılanlar ve ''Balyoz Görev Ek A''sında ismi yazıldığı için, 43 kişinin salt ''Görev Ek A''da ismi geçtiği için, 51 kişinin ''Suga–çalışma grupları'' listesinden, 17 kişinin ''kilit görevlere atanacak kişiler'' listesinden, 3 kişinin ''Oraj'', 32 kişinin de ''operasyon timleri'' listesinden sanık olarak iddianameye aktarıldığını öne sürdü.
Sanık avukatlarından Hatice Özgün Duman da özel yetkili mahkemenin görevsizlik kararı vererek, dosyanın normal ağır ceza mahkemenine gönderilmesini istedi.
Sanıklardan Levent Erkek'in avukatı Yılmaz Yazıcıoğlu da duruşma salonunun Silivri Cezaevi'nde olmasını eleştirerek, ''Burada savaş suçluları yargılamıyoruz'' diye konuştu.
İddianamenin çarpık ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunan Yazıcıoğlu, iddianamenin hepsinin okunmasını talep etti.
Duruşmada söz alan bazı avukatlar da reddihakim talebinde bulundukları üye hakimlerin duruşma salonunda yer almalarının doğru olmadığını ifade ederek, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz haklarının olduğunu, bu yönde bir karar verilmediği için duruşmanın geri bırakılmasını istediler.
Duruşmada, müdahillik talebinde bulunan Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve avukatı Necip Kibar ile yine müdahil olmak isteyen yazar Abdurrahman Dilipak'ın avukatı da hazır bulundu.
Sanıklardan Çetin Doğan ise CD'lerle ilgili olarak TÜBİTAK raporunda ''kötü niyetli kişiler tarafından eski tarihli CD'lerin hazırlanabileceği''nin belirtildiğini ifade etti.
Doğan, 102 kişi hakkında yakalama kararının çıkarıldığını anımsatarak, dosyaya ilişkin askeri bilirkişi raporunun 1 ayda hazırlandığını, bu raporun gündeme getirilerek okunmasını istedi.
SAVCILIK GÖRÜŞÜ
Taleplerin ardından görüşünü açıklayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş, yetkisizlik taleplerinin reddedilmesini isteyerek, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) terörle mücadele suçlarını düzenleyen maddeleri gereğince bu suçların özel yetkili mahkemelerin kapsamına girdiğini söyledi.
Kuvvet komutanlarının Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yargılanmasına yönelik talepleri de değerlendiren Savcı Kırbaş, bu kişilerin eski TCK'nın 147. maddesine muhalefet ettikleri gerekçesiyle yargılandıklarını söyledi.
Kırbaş, bu kişilere isnat edilen suçların Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında değerlendirilmeyeceğinden bu yöndeki talebin reddine karar verilmesini istedi.
Bazı avukatların askeri bilirkişi isteminin de kabul edilmemesini talep eden Savcı Kırbaş, dosyadaki ''devlet sırrı'' olan bilgi ve belgelerin ayrılarak, bunların dışındakilerin sanık ve avukatlarına istenmesi halinde verilmesini mütalaa etti.

''MAHKEME EVVELA DAVANIN CD'LER SAHTE Mİ, DEĞİL Mİ BULMASI LAZIM''
Doğan, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın duruşmasına verilen arada Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin önünde basın mensuplarına yaptığı açıklamada, bazı avukatların davanın belli bölümlerinin ayrılması gerektiğini söylediklerini hatırlattı.
Doğan, şöyle devam etti:
''Ben de iddianamenin 50 ve 81. sayfalarında bu davanın temel dayanağının 11, 16 ve 17 numaralı CD'ler olduğunu, öncelikle bu CD'lerin 1. Ordu'dan çıktığına dair TÜBİTAK raporları dahil hiçbir rapor bulunmadığını, bu nedenle 2. TÜBİTAK raporunda özellikle üst verilerle oynanarak sahte CD'ler çıkartılabileceğini ve bizim bu konuda zamansal çelişkiler bulduğumuzu, evvela davanın CD'ler sahte mi, değil mi bölümünün halledilmesi gerektiğini söyledim. Çünkü CD'lerin üzerindeki üst verilerde kullanıcı olan ve burada bulunan 148 kişi öyle sanıktır dedim.''
Mahkeme heyeti başkanına öncelikle belirttiği konunun halledilmesi gerektiğini aktardığını belirten Doğan, ''Mahkeme başkanına, bundan sonraki süreçte geriye sadece seminerler kalacak. O dönemde 1. Ordu komutanıydım. Seminerler benim emrimde sevk ve idare edilmiştir. Eğer bir suç varsa bana aittir. Ben kefilim, kendi savunmamı kendim yaparım. Bu kadar insanı buraya getirmenin bir anlamı yoktur beyanatında bulundum'' şeklinde konuştu.
İTİZARLARIN SONUCU BEKLENECEK
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davada söz alan eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına'nın avukatı Hasan Fehmi Demir, bu kadar muvazzaf subay ve üst düzey komutanın bulunduğu davada sanıkların terör suçundan yargılandığını söyledi.
Demir, ''Burada garip bir durum ortaya çıkıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri terörist, terör örgütü de ordu sayılıyor. Askeriye ile ilgili bir sorun olduğunda Genelkurmay Başkanlığına sorulmuyor, en can alıcı konular İmralı ile görüşülüyor'' iddiasında bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş'ın Anayasa Mahkemesinde yargılanma talebinin reddedilmesine ilişkin görüşüne katılmadığını ifade eden Demir, işlenen suçun görev suçu olup olmadığının daha teminatlı bir mahkeme olan Anayasa Mahkemesinin takdirine bırakılmasını istediklerini söyledi.
Sanıklardan Faruk Oktay Memioğlu'nun avukatı da müvekkilinin kanser olduğunu belirterek, bağırsağından 60 santimetre kesildiğini, bu nedenle duruşmalara katılmasının zor olduğu, duruşmalardan vareste tutulması gerektiğini bildirdi.
Tutuklu sanık Albay Dursun Çiçek de mahkemeye duruşma aralarında yakınlarıyla görüşmek için başvurduklarını, bunun Silivri Cumhuriyet Savcılığına bildirmelerinin istendiğini ifade ederek, ''Burası bağımsız, tarafsız mahkeme ise bu kararları sizin vermeniz gerekir'' dedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken ise duruşma aşamasındaki olayları yönetmekle görevli olduklarını belirterek, kişilerin cezaevinde yakınlarıyla görüşmelerinin cezaevi kolluk güçleri ve cezaevi savcılığının inisiyatifinde olduğunu söyledi.
Bu arada, duruşmayı izleyenler arasında Çetin Doğan'ın kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Rodrik de yer aldı.
DURUŞMA, 6 OCAK 2011 TARİHİNE BIRAKILDI
Başkan Diken, daha sonra taleplere ilişkin aldıkları ara kararı açıkladı.
Diken, 3 üye hakiminreddine ilişkin yapılan talebin İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiğini anımsatarak, bu karara da İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine başvurularak itiraz edildiğini söyledi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin bu yöndeki başvuruyu karara bağlanmasının beklenmesine hükmettiklerini ifade eden Başkan Diken, bu nedenle duruşmanın 6 Ocak 2011 tarihine bırakıldığını bildirdi.
BALYOZ'DA İKİNCİ DURUŞMA
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, Özden Örnek, Genelkurmay Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı Koramiral Kadir Sağdıç, eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü, Mehmet Otuzbiroğlu, Milli Savunma Bakanlığı tarafından açığa alınan Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, İçişleri Bakanlığı tarafından açığa alınan Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı Albay Dursun Çiçek, ''Ergenekon'' davalarında tutuklu olarak yargılanan Mehmet Fikri Karadağ ve Cengiz Köylü'nün de aralarında bulunduğu 180 sanık katıldı.
Ergin Saygun, başka suçtan tutuklu olan Cemal Temizöz ve Lütfü Sancar'ın da aralarında bulunduğu 16 sanık ise duruşmaya gelmedi.
Hakim Ömer Diken'in başkanlık yaptığı mahkeme heyetinde, üye hakimler Davut Bedir, Murat Üründü ve Ali Efendi Peksak yer aldı. Duruşmada, iddia makamını özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş temsil etti.
Başkan Ömer Diken, Lütfi Sancar'ın avukatı tarafından müvekkiline ilişkin İzmir Foça'da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı hastanenin kulak, burun, boğaz polikliniğinden alınan sağlık raporunun mahkemeye sunulduğunu belirtti. Duruşma, bugünkü celseye katılan bazı sanıkların kimlik tespitiyle devam ediyor.

DAVANIN SANIKLARI VE CEZA İSTEMLERİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 196 sanık arasında Genelkurmay Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı Koramiral Kadir Sağdıç, Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar, Korgeneral Yurdaer Olcan, Tümgeneraller Abdullah Dalay, İhsan Balabanlı, Ali Semih Çetin, eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun, eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü, emekli Korgeneral Engin Alan ve Albay Dursun Çiçek ile Milli Savunma Bakanlığı tarafından açığa alınan Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu ile İçişleri Bakanlığı tarafından açığa alınan Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu da yer alıyor.
İddianamede, tüm tutuksuz sanıkların 15 ile 20 yıl arasında hapis cezası öngören ve ''Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs'' suçunu düzenleyen eski TCK'nın 147 ve 61. maddeleri gereğince cezalandırılmaları isteniyor. gazeteport

Teğmen'i öldüren silah Hasdal Kışlası'ndan çıktı

2 Ocak 2011
MUSTAFA GÜRLEK'in haberi

Şırnak'ın Cizre ilçesine bağlı Akçay köyünde bulunan 6. İç Güvenlik Piyade Tugay Komutanlığı'nda görevli Levazım Teğmen Gökhan Yaşartürk'ün ölümü 5 yıl sonra aydınlanıyor.

Teğmenin şehit edilmesinde kullanılan 'kayıp' silah İstanbul Hasdal Kışlası'nda ortaya çıktı. Yaşartürk'ün 'şüpheli' ölümü sonrası bir korucu tarafından 'kaza' ile vurulduğu ileri sürülmüş ancak olay yerinde yapılan incelemede kurşunların korucunun silahından çıkmadığı anlaşılmıştı. 2005'ten beri hukuk mücadelesi veren şehit teğmenin babası Ahmet Yaşartürk, "Polisin kriminal arşiv incelemesi sonucunda, olay yerinden toplanan kovanların yine kazaen bir onbaşının şehit olması olayında kullanılan silaha ait olduğu ortaya çıkmasaydı davanın üstü kapatılmıştı." diyor.

Şüpheli ölüm olayı 2005 yılında meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, terör örgütü mensuplarının Küpeli Dağı bölgesine yerleşmelerini engellemek ve teröristleri etkisiz hale getirmek için iki 'zıpkın timi' oluşturulması emredilir. 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı'ndan gönderilen faks emrinde, söz konusu timlerin gönüllülük esasına göre seçilerek 2-3 rütbeli ile 6-8 köy korucusundan oluşturulması istenir. Emirde timlerde görev alacak personelin yedek subaylar, daha önce Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda çalışmamış yardımcı sınıf subay ve astsubayların görevlendirilmemesi özellikle belirtilir. Fakat kışlada ihale işlerine bakan Levazım Teğmen Gökhan Yaşartürk, görevli olmaması gereken pusu faaliyetinde 8 köy korucusundan oluşan 'zıpkın timi komutanı' olarak görevlendirilir. Pusu faaliyeti sırasında mevzileri gezen Teğmen Yaşartürk, koruculardan Mehmet Ali Erbey tarafından terörist zannedilerek şehit edilir. Askeri savcılık, olayla ilgili soruşturma açar. Olay yerinde yapılan incelemede Erbey'in ateş ettiği mevzide on adet kovan toplanarak kriminal incelemeye alınır. Ancak ilginç bir sonuç ortaya çıkar. Kovanların olay sırasında görevli olan 8 korucunun silahına ait olmadığı tespit edilir. Konuyla ilgili dava açılır ancak hiçbir sonuç alınamaz.

Teğmen Yaşartürk'ün ailesi olayın peşini bırakmaz. Sivil savcılığa yaptıkları suç duyurusu sonucu Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'taksirli adam öldürme' suçundan korucu Mehmet Ali Erbey hakkında 2008'de dava açılır. Mahkeme Yaşartürk'ü şehit eden silahtan çıkan kovanları kriminal inceleme için emniyete gönderir. Polis, kovanları incelerken ilginç bir bilgiye ulaşır. Arşiv taramasında kovanlardan 5'inin 2006'da Şırnak'ta Astsubay Hamza Güler'in Onbaşı Ersin Utlu'yu kazaen öldürmesi olayında kullanılan silahtan çıktığını tespit eder. Söz konusu silahın İstanbul Hasdal'daki 23'üncü Motorlu Piyade Tümen Komutanlığı envanterine kayıtlı olduğu öğrenilir. Olay yerinde toplanan diğer beş kovanın ise hangi silahtan çıktığı hâlâ meçhul.

ŞEHİDİN BABASI: KAZA DEĞİL, PLANLI CİNAYET

Şehit Teğmen'in babası Ahmet Yaşartürk, sivil savcılığın başlattığı soruşturmayla ortaya çıkan bilgilerin kendisini şaşırtmadığını anlatıyor. Yaşartürk, oğlunun kaza ile öldürüldüğüne hiç inanmadığını, olayın planlı bir cinayet olduğunu iddia ediyor. Askerî savcının hazırladığı rapor da Ahmet Yaşartürk'ü destekliyor. Olay yeri inceleme raporlarını okudukça dehşete kapıldığını söyleyen Yaşartürk, oğlu Gökhan'ın vurulduğu yerde kan izine rastlanmadığını öğreniyor. Oğlunun başka bir yerde vurulduğunu iddia ediyor. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi'nde davanın devam ettiğini aktaran Yaşartürk, korucu Erbey'in raporlara rağmen hâlâ "Teğmeni ben vurdum." demesine anlam veremiyor.

ZAMAN

Kapkaççı Asker Tutuklandı
02 Ocak 2011
Edirne’nin Keşan ilçesinde, iki ayrı kapkaç suçuna karışan ve asker olduğu öğrenilen bir kişi polis tarafından yakalandı.
Edirne’nin Keşan ilçesinde, iki ayrı kapkaç suçuna karışan ve asker olduğu öğrenilen bir kişi polis tarafından yakalandı. Yakalanan şahıs, tutuklanarak askeri cezaevine konuldu.aktifhaber

ASKERİ CASUSLUK: 2 ASKER TUTUKLANDI
12 Ocak 2011
Askeri casusluk soruşturmasında 2 asker tutuklandı.

Askeri casusluk ve şantaj soruşturması kapsamında mahkemeye sevk edilen 2 asker tutuklandı. Soruşturmada tutuklananların sayısı 18'e yükseldi. habertaraf

ASKERÎ CASUSLUK: 2 BİNBAŞI DAHA TUTUKLANDI
13 Ocak 2011
Askeri casusluk ve şantaj soruşturmasında Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli 7 istihbaratçı asker Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirildi. Sorgunun ardından 5 asker serbest bırakılırken Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Kemalettin Yakar ile aynı birimden Binbaşı Behçet Altıntaş tutuklandı. Böylece soruşturmada tutuklu sayısı 20'ye yükseldi. Haber1001

Asteğmen Son Yolculuğuna Uğurlandi
13 Ocak 2011
Elazığ Jandarma Komando Taburu?nda Jandarma Tabip Asteğmen olarak askerlik görevinin sürdürürken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Hüseyin Karagül, memleketi Afyonkarahisar'a bağlı Çavdarlı Köyü'nde toprağa verildi aktifhaber

Askeri araç kaza yaptı: 2 şehit!
19 Ocak 2011

Adıyaman'da askeri araç devrildi: 2 Şehit 2'si ağır 17 yaralı.

Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesi yolu Çakal köprüsü civarında askeri aracın şarampole yuvarlanması sonucunda 2 asker şehit olurken, 2'i ağır 17 asker yaralandı.

Adıyaman'daki kazada yaralanan 4 asker Malatya'ya getirildi

Adıyaman'da askeri aracın şarampole devrilmesi sonucu meydana gelen kazada yaralanan 4 asker Malatya'ya getirildi.

Adıyaman-Gölbaşı karayolunun 13. kilometresinde, askeri servis aracının kontrolden çıkarak devrilmesi sonucu yaralanan askerlerden Jandarma Uzman Çavuş Ersin Aydemir, erler Lokman Düşmen, Mehmet Çalışkan ve Hüseyin Yüksel askeri helikopterle Malatya'ya getirildi. Durumları ciddi olan askerler İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde tedavi altına alındı.
habertaraf

Terhisine 1 Ay Kalan Asker Kendini Vurdu
22 Ocak 2011
Erzincan 59. Topçu Piyade Er Eğitim Tugayı'nda vatani görevini yapan 89/4 tertip Harun Özçelik isimli askerin bilinmeyen bir sebepten dolayı intihar girişiminde bulunduğu bildirildi. Askerin ağır yaralandığı öğrenildi. Sıradışı

İstanbul'da Nöbetteki Asker Vuruldu

Dolmabahçe Sarayı'nda nöbet tutan askerlerden biri silahla yaralandı.
28.01.2011

Alınan bilgiye göre, Dolmabahçe Sarayı’nın güvenliğini sağlamakla görevli askerlerden biri nöbet kulübesinde bulunduğu sırada omuzundan silahla yaralandı.
Gümüşsuyu Askeri Hastanesi’ne kaldırılarak ameliyata alınan askerin, hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.

Olayın ardından saraya çok sayıda resmi ve sivil polis ekibi sevk edildi. TRT

Yanlışlıkla Kendini Vurdu İddiası
Gelen ilk bilgiler, askerin kazayla elindeki silahı ateşlediği yönünde... TRT

5 yılda 408 asker intihar etti
01.02.2011 -

Milli Savunma Bakanı Gönül, son beş yılda 408 askerin intihar ederek yaşamını yitirdiğini bildirerek, alınan tedbirlerle son yıllardaki intihar olaylarında azalma olduğunu söyledi. gazeteport

Oğlunun intihar etmediğini böyle anlattı
18 Şubat 2011
Şehit babası, oğlunun askerde intihar etmediğini tüfek maketi üzerinde anlattı.

Konya’da vatani görevini yaparken intihar ettiği ileri sürülen Piyade Çavuş Mesut Yücel’in babası Bekir Yücel, oğlunun ölümünün birinci yıl dönümünde mevlit okuttu.

Şehit Duran Mahallesi’ndeki Hz. Ali Camii’nde anma merasimine çocukları askerde intihar ettiği iddia edilen diğer aileler de katıldı.

Okunan Kur’an–ı Kerim ve mevlitten sonra cami avlusunda tatlı ve börek dağıtan Yücel, düzenlediği basın toplantısında oğlunun intihar etmediğini tekrarladı.

102,5 uzunluğundaki G3 piyade tüfeğin gerçek ebadındaki maketini hazırlayan Yücel, solak olan oğlunun bu silahı kafasına sıkmasının mümkün olmadığını savundu.

Askeriyeden kendilerine verilen savcılık ve otopsi raporlarında bir takım çelişkilerin bulunduğunu anlatan Yücel, “Otopsi raporunda oğlumun ‘kulağının 2 cm. üstünden sol memenin altından çıkış izi var’ diyor. Bende diyorum ki böyle bir şey olamaz. 1,75 cm. uzunluğundaki bir insan gerçek boyutundaki G3 piyade tüfeğini kafasına tutsun. Silahı kulağının 2 cm. üstünde aldığı zaman kolunun yetişmesi imkânı yoktur. 4,5 kg. ağırlığındaki bir silahın bu şekilde tutulması mümkün değildir. Kaldırma olduğu takdirde sıkma şansı bulunmuyor. Kaldırdığını var saysak bile yakın mesafede alevlerin cildi yakması gerekir. Geri tepmeli bir silahta namlu ete girer. Ama bunların hiç biri yoktur.”dedi.

Tanık olarak ifadesi alan nöbetteki bir askerin Çavuş olan Mesut’un devriyeye çıktığını belirttiğini açıklayan Yücel, bir kişilik devriyenin olmayacağını askerlik yapan herkesin bildiğini kaydetti.

Bu askerin ben lavaboya gidiyorum diyerek nöbetini kısa süreliğine Mesut’a devir ettiğinin öne sürüldüğünü dile getiren Yücel, “Bir er çavuşuna böyle bir teklifte bulunamaz. Samimiyetlerinden böyle bir ihtimali var saysak bile bu asker 200 metre uzaklıktan silah sesini duymadığını beyan ediyor. İddia ediyorum; gecenin bir yarısında G3 sıkıldığı zaman en az 5 km. uzaklıkta duyulur. Bunu ispatlamaya hazırım. Ayrıca solak bir insan sağ elini kullanamaz.” açıklamasını yaptı.

Olay yerine giden Acil Müdahale Timi’nin yerdeki oğlu için “sırt üstü, yüz üstü, sağ, sol tarafında” gibi farklı bilgiler verdiğini ifade eden Bekir Yücel, aralarında savcı, doktor, bilirkişi ve tanıkların imzasını taşıyan raporları kabul etmediklerini vurguladı.

BACAK ARASINDA SİLAH SIKTIĞI BELİRTİLEN YÜZBAŞIYA TEPKİ

Evlatlarını “vatanı, milleti ve bayrağı beklesin” diye askere gönderdiklerini bildiren Yücel, “Yoksa katledilsinler diye değil… Basına yansıdı. Bir yüzbaşı askerimizi sıraya dizmiş. Hedef tahtasını 20 erin eline vermiş. Dönüp bacaklarının altından hedefe ateş ediyor. Biz evlatlarımızı böyle insanları mı teslim ediyoruz ? Elbette bu vatan ve bayram bizim… Ancak artık TSK’nın içindeki hainler aradan çıksın.” diye konuştu.

Tüm bu iddialarını askeri mahkemeye taşıdığını hatırlatan Yücel, kendilerinden şahit istendiğini söyledi.

Oğlunu yaklaşık 40 alt ve üst tertibiyle görüştüğüne dikkat çeken Yücel, ama hiç birinin korkudan konuşmadığını iddia etti. Yücel, “Hala mahkeme devam ediyor. Daha nereye kadar gidecek. Biz yandık, başka anne babalar yanmasın.” sözlerini kullandı. haber10

Kendini vuran astsubay toprağa verildi
03 Mart 2011 İstanbul Çatalca’daki 15. Makine İkmal Merkezi Komutanlığı’nda görev yaparken beylik silahıyla evinde canına kıyan Astsubay Kıdemli Üstçavuş Ömer Deniz İncili (27), doğum yeri olan Muğla’nın Bayır beldesinde askerî törenle toprağa verildi.habr7

Kendini Yakan Asker Öldü

05 Mart 2011
Diyarbakır yakınlarındaki Pirinçlik Lojistik Destek Bölüğü'nde vatani görevini yaparken girdiği bunalım sonucu kendini yakmıştı...
Diyarbakır'da vatani görevini yapan er Mehmet Şimşek, 26 Ocak tarihinde para çekmek için birliğinde izin alarak çarşıya çıktı. Yenişehir İlçesi Ofis Semti'ndeki Akkoyunlu Caddesi üzerinde bir ATM'ye para çekmek için giden Şimşek, kısı süre sonra çevredeki vatandaşların şaşkın bakışları arasında üzerine benzin dökerek kendini ateşe verdi. Ağır yaralanan er Şimşek Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne ardından da ambulans helikopterle Ankara GATA'ya sevk edilerek tedavi altına alındı. GATA'da 35 gün tedavi gören er Mehmet Şimşek, dün kurtarılamadı. aktifhaber

Askeri araç kaza yaptı: 14 yaralı
11 Mart 2011
Edirne-Lalapaşa yolunda askeri araçla yolcu midibüsünün çarpışması sonucu 2’si asker olmak üzere toplam 14 kişi yaralandı. haber10

Askeri Araç Devrildi
11 Mart 2011
Sivas'ın Koyulhisar İlçesi yakınlarında zırhlı askeri aracın devrilmesi sonucu 4 asker hafif yaralandı. Yaralılar Sivas'ta tedavi altına alındı.
Koyulhisar ile Ordu'nun Mesudiye ilçeleri arasındaki karayolunda göreve giden zırhlı askeri araç, Akpınar mevkisinde kontrolden çıkarak devrildi. Kazada araç içerisinde bulunan Jandarma Uzman Çavuş Uğur Kurşun ile jandarma erler Hasan Ali Tümer, Şevket Berktaş ve Burat Aktaş hafif yaralandı. Yaralılar Koyulhisar İlçe Devlet Hastanesi'nde yapılan ilk müdaheale sonrası sevk edildikleri Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi altına alındı. aktifhaber

Emekli Denizci Astsubay Öldürüldü
16 Mart 2011
Edremit ilçesinde bir emekli astsubay bürosunda tüfekle vurularak öldürüldü.
Olay Balıkesir’in Edremi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Çrş Mar 16, 2011 11:16 pm tarihinde değiştirildi, toplam 17 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts May 30, 2011 8:47 pm    Mesaj konusu: Org. Balanlı Tutuklandı Alıntıyla Cevap Gönder



Org. Balanlı Tutuklandı
30.05.2011
Harp Akademileri Komutanı Org. Bilgin Balanlı Balyoz soruşturması kapsamında tutuklandı.Böylece Balanlı tutuklanan en üst rütbeli muvazzaf subay oldu.



Emekli Albay Hakan Büyük’ün evinde ele geçirilen Balyoz belgeleriyle ilgili soruşturma devam ediyor.
Bu kapsamda savcılık tarafından ifadeye çağrılan 9 subaydan en üst rütbelisi olan Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı da Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne geldi.

Sabah saatlerinde adliyeye gelen Balanlı, Balyoz soruşturmasıyla ilgili Eskişehir’de ele geçirilen belgelere ilişkin ifade verdi.

Orgeneral Balanlı’nın, Eskişehir’de ele geçirilen belgelerde, bölgede tarikat üyesi olduğu ifade edilen bazı kişileri izlettiği öne sürülüyor.

Orgeneral Balanlı, özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar’a 4 saat ifade verdikten sonra İstanbul Adliyesi’nde hareketlilik yaşandı.

Savcılık sorgusunun ardından Merkez Komutanlığı’na ait araçların kapıya yanaşarak çıkış hazırlığı yapması ve Orgeneral Balanlı’nın da 5. kattan aşağı inmesi, adliyeden ayrılacağı yönünde düşüncelere yol açtı.

Orgeneral Balanlı Tutuklandı
Ancak daha sonra savcılık katına geri çıkan Balanlı’nın nöbetçi mahkemeye sevk edildiği öğrenildi.

Böylece Balanlı, tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edilen ilk muvazzaf orgeneral oldu.

Akşam saatlerinde sorgusu tamamlanan Balanlı hakkında mahkeme tutuklanma kararı verdi. Balanlı tutuklanarak cezaevine gönderildi. TRT

Hava Harp Okulu Komutanı Adliyede
02.06.2011
Adliyeye gelen subaylar arasında Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş da var.

’’Balyoz Planı’’ soruşturması kapsamında ifade vermek üzere bir grup muvazzaf asker, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine geldi.
Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın da tutuklandığı soruşturma kapsamında bir grup asker daha adliyeye getirildi.

Adliyeye gelen subaylar arasında Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş da var. TRT

Hava Harp Okulu Komutanı da Tutuklandı
03.06.2011

Balyoz soruşturması kapsamında 5 muvazzaf asker tutuklandı. Tutuklananlar arasında Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş da var.

Balyoz Darbe Planıyla ilgili soruşturmada tutuklamalar devam ediyor. Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’dan sonra, Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş’ın da aralarında bulunduğu 5 muvazzaf asker tutuklandı.
Eskişehir’de emekli Albay Hakan Büyük’ün evinde ele geçirilen belgeler, Balyoz Darbe Planı soruşturmasında yeni bir süreci başlattı.

Hafta başında Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutuklanmasını yenileri izledi. Belgelerle ilgili olarak Beşiktaş Adliyesi’nde ifadeleri alınan 9 muvazzaf askerden ikisi savcılıkça serbest bırakılırken 7’sinin tutuklanması istendi.

İstanbul 14’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevkedilen muvazzaf askerlerden Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş, Deniz Kurmay Albay Rafet Oktar, Deniz Hakim Albay Onur Uluocak ve Deniz Binbaşı Ayhan Üstbaş "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçlamasıyla tutuklanarak Hasdal askeri cezaevine gönderildi.

Mahkeme 2 muvazzaf subayı ise serbest bıraktı. Tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildikten sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan Deniz Kurmay Albay Halil Nejat Akgüner ise akşam saatlerinde adliyeye getirildi.

İstanbul Nöbetçi 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesince sorgulanan Albay Akgüner’in tutuklanmasına karar verildi.

Balyoz Planı soruşturması kapsamında bugüne kadar, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı ve Tümgeneral İsmail Taş’ın da aralarında bulunduğu, biri emekli 13 subay tutuklanmış oldu. TRT

Artvin'de Komutan Görevden Alındı
06 Haziran 2011
Hopa'daki olaylar sonrası Artvin İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Nasif görevinden alındı.
AKP'nin Hopa mitingi sonrası çıkan olaylar sonrası daha önce Artvin Emniyet Müdürü merkeze alınmıştı.

Hopa'daki olaylar sırasında Jandarma'nın göstericilere müdahal etmemesi çok tartışılmıştı. Hopa'daki bu olaylar sonrası Artvin İl Jandarma Alay Komutanı Mehmet Nasif görevinden alındı. aktifhaber

İstanbul'da Hareketli Gün
08.06.2011
İstanbul Beşiktaş'taki özel yetkili mahkemede askerlerin adının karıştığı soruşturmalarla ilgili hareketlilik sürdü.



İstanbul Beşiktaş’ta bulunan özel yetkili mahkeme, hareketli bir gün geçirdi.
Eskişehir’de ele geçirilen Balyoz Darbe Planı belgeleri kapsamında, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi.

İnternet andıcı soruşturmasında da önemli gelişmeler yaşanıyor. Bir emekli albay ile Demokrasiye Müdahale Planı davasının tutuklu sanığı Albay Dursun Çiçek sorgulandı.

Daha önce sağlık raporu sebebiyle ifadeye gelmeyen Genelkurmay başkanlığı Adli müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu da yeniden çağrılanlar arasında...

Balyoz’da Eskişehir Soruşturması
İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutuklanmasıyla ilgili karara yapılan itirazı, oybirliğiyle reddetti. Balanlı’nın avukatlarının bir üst mahkemeye başvurması bekleniyor.

Eskişehir’de bulunan Balyoz Darbe Planı belgeleriyle ilgili, darbeye teşebbüs iddiasıyla tutuklanan Orgeneral Balanlı, rahatsızlanması üzerine aynı gece Hasdal Cezaevi’nden Haydarpaşa’daki GATA hastanesine nakledilmişti.

Soruşturma kapsamında Balanlı’nın yanı sıra belgelerin bulunduğu evin sahibi emekli Albay Hakan Büyük ile Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş’ın aralarında bulunduğu 15 kişi tutuklanmıştı.

İnternet Andıcı Soruşturması
Aynı adliyede İnternet Andıcı soruşturmasında da önemli gelişmeler yaşandı.

Soruşturmayı başsavcı vekilliğine atanan Zekeriya Öz’den devralan Cihan Kansız, sağlık raporu aldıkları için ifadeye gelmeyenlere yeniden tebligat yolladı. Tebligat yollanan Emekli Albay Fuat Selvi ile Albay Dursun Çiçek ifadelerini verdi.

Serbest bırakılan iki isimden Dursun Çiçek, Demokrasiye Müdahale davasındaki tutukluluğu sebebiyle, yeniden Hasdal Cezaevi’ne gönderildi.

Genelkurmay Başkanlığı Adli müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun yanı sıra, o dönem karargahta görev yapan Korgeneraller İsmail Hakkı Pekin ile Mehmet Eröz, Tümgeneral Mustafa Bakıcı ifadeye çağrılan diğer subaylar.

İnternet Andıcı soruşturması 2009 yılının Kasım ayında savcılığa gönderilen bir ihbar mailiyle başlamıştı. Genelkurmay Başkanlığı’nın 35 farklı internet sitesi kurarak hükümet aleyhine kara propaganda yaptığı iddia ediliyordu.

Soruşturma kapsamında, aralarında Eski Birinci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız ile Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu’nun da bulunduğu 15 kişinin ifadesi alınmıştı. TRT

Tunceli'de 1 Asker Arkadaşının Kurşunuyla öldü
08.06.2011
Tunceli’de, 21 yaşındaki er Cüneyt Yüksel, nöbet değişimi sırasında arkadaşının otomatik tüfeğinden çıkan kurşunla öldü.

Olay akşam 20.30’da Tunceli şehir merkezindeki Bayraktepe’de konuşlanan 4’üncü Jandarma Komando Tugay Komutanlığı’nda meydana geldi.
İddiaya göre, nöbet değişimi sırasında, bir askerin silahı henüz bilinmeyen bir nedenle ateş aldı.

Arkadaşının silahından çıkan kurşunların hedefi olan İstanbul Küçükçekmece nüfusuna kayıtlı 1990 doğumlu er Cüneyt Yüksel öldü.
haber1001



3 Generalden "İnternet Andıcı" İfadesi
15.06.2011
Korgeneral Mehmet Eröz, Tümgeneraller Hıfzı Çubuklu ve Mustafa Bakıcı internet andıcı soruşturması kapsamında ifade verdi.

"Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri kurulduğu" yönündeki iddialarla ilgili soruşturma kapsamında, Korgeneral Mehmet Eröz ile Tümgeneraller Hıfzı Çubuklu ve Mustafa Bakıcı, İstanbul Adliyesi’nde şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Generaller ifadelerinin alınmasının ardından adliyeden ayrıldı.
Genelkurmay’da hazırlandığı ve hükümet aleyhine kara propaganda yaptığı iddia edilen internet siteleri ile ilgili "internet andıcı" soruşturması sürüyor.

Ergenekon savcısı Cihan Kansız tarafından yürütülen soruşturmada, "şüpheli" sıfatıyla, Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Korgeneral Mehmet Eröz, Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu ve Tümgeneral Mustafa Bakıcı ifadeye çağrılmıştı.

Korgeneral Eröz ile Tümgenerallar Bakıcı ve Çubuklu Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne geldi. Generaller, Ergenekon savcısı Cihan Kansız’a ifade verdikten sonra adliyeden ayrıldı.

"Zaten Serbest Kalacaktık"
Tümgeneral Hıfzı Çubuklu adliye çıkışında gazetecilerin; "Serbest mi kaldınız?" sorusuna "Zaten serbest kalacaktık" yanıtını verdi.

Soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılan Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ise adliyeye gelmedi.

"İnternet Andıcı" soruşturması kapsamında, aralarında Eski Birinci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu ve Albay Dursun Çiçek’in de bulunduğu 17 kişinin ifadesi alınmıştı. TRT

'Balyoz Planı' belgeleri 'hayal ürünü'
17 Haziran 2011

Davada Gölcük belgeleriyle ilgili bilirkişi raporu da yer aldı.

"Balyoz Planı" davasında mahkemeye ulaşan bilirkişi raporunda söz konusu belgeler için "hayal ürünü" ifadesi kullanıldı.

Balyoz Planı davasında, tutuklu sanıklar Emin Küçükkılıç ve Kasım Erdem'in savunmaları tamamlandı. Davada Gölcük belgeleriyle ilgili bilirkişi raporu da yer aldı.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Küçükkılıç, ''Atılı suç, hakikaten atılmış üzerime. 8 aydır içerideyim. Bana ne görev verildiyse, daha önce katıldığım seminerlerdeki gibi, görevin icabını yaptım'' dedi.
Küçükkılıç'ın avukatı Mustafa Kavaklıoğlu da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunacaklarını, bunun için mahkemenin, duruşma salonunun fotoğrafları ile salonda kullanılan görüntü, kayıt sistemi ve mikrofonların teknik özelliklerini kendilerine vermesini istedi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken, bu talebin, salondan sorumlu olan Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yapılması gerektiğini söyledi.

Diken ayrıca, duruşma salonundaki izleyicilerin oturduğu sıraların arkasında, elinde Türk Bayrağı ile oturan bir kişi olduğunu belirterek, ''Elinde Türk Bayrağı ile oturarak neyi anlatmak istiyor? Burada bulunan herkes Türk vatandaşı ve bayrağa saygılı'' dedi. Diken'in talimatı üzerine görevli bir askerin uyardığı bu kişinin bayrağı topladığı görüldü.

Üye hakim Ali Efendi Peksak da, Küçükkılıç'ın, NATO komutasındaki karargaha bağlı istihbarat şube müdürü olarak çalıştığını ifade ederek, ''Sunumunuz iç tehdit, doğal afetlerle ilgili çalışmaları kapsıyor. Doğal afetlerle ilgili bir birim varken, istihbarat alanındaki bir kişiye böyle bir görev verilmesi uygun mu?'' diye sordu. Küçükkılıç da verilen görev üzerine sunumu yaptığını söyledi.

Üye hakim Murat Üründü'nün, ''Savunmanızda, 'Piyango bana vurdu, sunumu ben yaptım' dediniz. İstihbarat alanında çalışmanızın bir etkisi oldu mu?'' sorusuna karşılık Küçükkılıç, NATO'ya bağlı çalıştıkları için harekat başkanlarının Albay Patton olduğunu, ancak albayın Amerikalı olduğu için böyle bir seminere katılamayacağını kaydetti.

Küçükkılıç, bu nedenle kendisinin seminere katılarak sunum yaptığını, sunumu için de bilgi topladığını anlattı.

Savcı Savaş Kırbaş da, Küçükkılıç'ın seminerdeki sunumundan, ''Görevden alınacak kamu görevlilerinin yerine mutlaka askeri personel getirileceği'' şeklindeki bölümü okudu. Küçükkılıç, kendi senaryosunun bu şekilde olduğunu, kendisine göre bu şekilde yazdığını kaydetti.

Kırbaş, Küçükkılıç'a, sunumunda ''Potansiyel tehdit olacak şahısların gözaltına alınacaklarını'' ifade ettiğini belirterek, ''Hukukta böyle bir şey yok. Bir şey yapmamış. Potansiyel, kişiden kişiye göre değişir'' dedi.

Küçükkılıç'ın, ''Birden fazla kişi aynı konu hakkında çözümler getiriyor. Bunlar da tartışılıyor'' sözlerine karşılık Kırbaş, ''Potansiyel tehdit bana Guantanamo'yu hatırlattı. Siz de 'Bu sunumu yapmazsam fırça yerdim' dediniz'' diye konuştu.

Küçükkılıç, ''Görev geldi, gittim. 2010'da 'Gel bakayım' (Balyoz Planı davası) denilince, bu görevlendirmenin pek de hayırlı olmadığını gördüm'' ifadesini kullandı.

Tutuklu sanıklardan Kasım Erdem de savunmasında, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi.

Duruşma yarına ertelendi.

-BİLİRKİŞİ RAPORU-

Bu arada,GenelkurmayBaşkanlığıHava KuvvetleriKomutanlığının, Gölcük Donanma Komutanlığında 6 Aralık 2010'da yapılan aramada bulunan ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile ilgili hususları içerdiği iddia edilen dosyaları inceleyen bilirkişi heyetinin raporu da mahkemeye ulaştı.

Raporda, 5 nolu hard disk içerisinde ''Oraj Hava Harekat'' adı altında bulunmuş 42 adet dosyaya ilişkin Hava Kuvvetleri Komutanlığının yürüttüğü idari soruşturma kapsamında bilirkişi incelemesi yapıldığı kaydedildi.

Raporun sonuç ve değerlendirme bölümünde, 6 uzman tarafından gerçekleştirilen incelemede personel, teknik analiz ve içerik itibariyle değerlendirme yapıldığı kaydedildi.

Personel açısından yapılan incelemede, dava konusu planın yapılanmasında yer aldığı iddia edilen personelin büyük bir kısmının dosyalarının 3-6 Şubat 2003 tarihlerindebilgisayarortamında oluşturulduğu görüntüsü verildiği ifade edilerek, şöyle denildi:

''30 Ağustos 2003 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığını üstlenecek bir pozisyonda görev yapan Halil İbrahim Fırtına'nın bu göreve gelmesinden 7 ay önce selefi Orgeneral Cumhur Asparuk'un tesirsiz hale getirilmesini kapsayan illegal bir yapılanmanın öncülüğünü üstleniyor olması akla ters bir muhakemedir.''

-İÇERİK ANALİZİ-

Belgelerin teknik incelemesinde ise ''İhtimalat planı'' , ''Özel flo eğitim.doc'' ve ''Kapak.doc'' gibi dosyaların sayfa düzenlerindeki teknik benzerliklerin 10 ile 14 noktada birebir örtüşmesinin, dosyaların bir veya birkaç bilgisayardan manipülatif üretildikleri şüphesini kuvvetle yarattığı kaydedildi.

İçerik açısından yapılan incelemeye göre de, dokümanlar arasında yer alan yazı, direktif, plan ve eklerinin hiçbir sayfasındaıslak imzabulunmadığı belirtilerek, ıslak imza bulunmayanelektronikortamda hazırlanmış verilerin hukuki delil niteliği taşımadığı anlatıldı.

İncelenen dokümanlarda en basit bir askeri yazıda bile yapılamayacak kural ve yazışma hatalarının yer aldığı dile getirilen raporda, anlam ve kavram bütünlüğünün olmadığına, yazının tanımlanması ve kayıt altına alınması için şart kriterlerden biri olan ''dosya numarasının'' da plana ilişin yazışmaların hiçbirinde bulunmadığına işaret edildi.

Yazılarda tarih kısmının konunun bulunduğu satıra konulduğu, bunun normalde dosya numarasının satırına yazılması gerektiği anlatılarak, böyle basit bir hatanın yapılmasından ''yazıların aynı kişi ya da kişilerce yazıldığı anlamının çıkarılabileceği'' kaydedildi.

Raporun sonuç bölümünde de ''Her yönüyle hatalı ve tutarsız söz konusu yazılarda, seçilmiş bir kısım komutan ve personelin, sözde görevler verilerek veya yazı içerisinde ve ekinde isimleri veya imza blokları yer almak suretiyle vazifesiyle bağdaşmayan ve başarması imkansız görevler verilmek suretiyle, hayal ürünü bir yapılanma içine çekildiği değerlendirilmiştir'' ifadesine yer verildi. TRT

Kastamonu'da Askeri Araç Kaza Yaptı: 2 kişi öldü, 6 asker yaralandı
18 Haziran 2011
Kastamonu'nun Araç ilçesinde askeri araçla otomobilin çarpışması sonucu 2 kişi öldü, 6 asker yaralandı.

İlçeye bağlı Boyalı Tavşanlı köyündeki bir olaya müdahale etmek için İlçe Jandarma Komutanlığından hareket eden güvenlik güçlerini taşıyan 37 HA 449 plakalı askeri araç, Susuz köyü Yayla mevkisinde Mustafa Demir yönetimindeki 37 HD 941 plakalı otomobille çarpıştı.

Kazada otomobilde bulunan Mustafa Demir ve Makbule Demir, olay yerinde hayatını kaybetti. Askeri araçta bulunan Kıdemli Başçavuş Fedai Yayla, er Cenap Bozan, er Samet Erbil, er Ali Osman Çakır, er Şükrü Eser, er Osman Yiğit ise yaralandı. aktifhaber

Bilvanis Paşasına 20 Yıl İstendi
21 Haziran 2011
Hakkında 20 yıl hapis talep edilen Balanlı, iddianame kabul edilirse, Türkiye tarihinde 'darbeye teşebbüs'ten yargılanan ilk orgeneral olacak.
Eskişehir’de ele geçirilen Balyoz belgeleriyle ilgili tutuklanan ve Türkiye tarihinde hapse giren ilk muvazzaf Orgeneral olan Balanlı ile ilgili iddianame tamamlandı. Balanlı için 20 yıla kadar hapis istendi.

Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı ile Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş’ın da aralarında bulunduğu 15’i tutuklu 28 şüpheliye ilişkin hazırlanan 2. Balyoz İddianamisi, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Ağustos’ta yapılacak olan 2011 Yüksek Askeri Şura toplantısında Hava Kuvvetleri Komutanı olmayı beklerken Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında tutuklanarak Hasdal Askeri Cezaevi’ne konulan Balanlı için “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya eksik teşebbüs” suçundan 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası istendi. Balanlı’nın Hava Kuvvetleri Komutanı olmasının önü tamamen kapanmış oldu.

15’i tutuklu 28 şüpheli var

Eskişehir’de Emekli Albay Hakan Büyük’ün evinde ele geçirilen yeni Balyoz Darbe Planı belgeleriyle ilgili soruşturma kapsamında 30 Mayıs 2011 günü tutuklanan ve 31 Mayıs günü GATA’ya kaldırılan Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı ile ilgili iddianame 20 günde tamamlandı. Balyoz soruşturmasını yürüten İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tutuklanan ilk muvazzaf Orgeneral olan Bilgin Balanlı’nın da aralarında bulunduğu 15’i tutuklu 28 şüpheliye ilişkin hazırlanan iddianame Balyoz Davası’na bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Savcı Hüseyin Ayar tarafından hazırlanan ve Özel Yetkili Başsavcı Vekili Fikret Seçen tarafından da onaylanan iddianemede, davanın Balyoz Darbe Planı ana davasıyla birleştirilmesi istendi. İddianamede Orgeneral Balanlı ile birlikte Korgeneral Turgut Atman, Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş, Tümgeneral Nedim Güngör Kurutaş, Tümgeneral Bülent Kocababuç, Tümgeneral Beyazıt Karataş, Tuğgeneral Mehmet Eldem, Tuğgeneral Erhan Pamuk, Tümamiral Sinan Ertuğrul ile Albaylar Ahmet Zeki Üçok, Mehmet Örgen, Ahmet Dikmen, Mehmet Erdem, Halit Nejdet Akgüner, Emin Hakan Özbek, emekli Albay Hakan Büyük ve bazı muvazzaf subaylar sanık olarak yer alıyor.

‘Darbeye Eksik Teşebbüs’ten 20 yıl

İddianamede sanıkların “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya eksik teşebbüs” suçundan 15 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor. Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında açılan ve aralarında Çetin Doğan’ın da bulunduğu 102’si tutuklu 196 sanık da aynı suçlama ile yargılanıyor. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi iddianamenin kabul ya da reddine kararı vermek için 15 günlük süresi bulunuyor. Savcı Ayar’ın yürüttüğü, Eskişehir 1. Taktik Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Korcan Pulatsü ve 3 albayın da aralarında olduğu tutuklu şüphelilere yönelik soruşturmasının ise devam ettiği öğrenildi.

Planın başarısız olursa ne yaparız?

Balanlı’nın Balyoz’la irtibatını ortaya koyan ilk belge Gölcük’te ele geçirilmişti. Sözkonusu belge, dönemin Harp Akademileri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtınanın 10 Şubat 2003 tarihli sözlü direktifi ile hazırlanmıştı. İddiaya göre, Fırtına’nın sözlü emrinin ardından “İhtimalat Planı Hazırlama grubu” oluşturuldu ve bilgi şubat ayında Balanlı tarafından Fırtına’ya iletildi. Balanlı’nın hazırladığı İhtimalat Planı, Oraj Harekat Planı’nın uygulanamaması veya başarısız olması durumunda uygulanacak tedbirlerle ilgili planları içeriyordu. Planın başarısız olması durumunda hukuki prosedürün de araştırıldığı, iddianemede sanık olan askeri hakim ve savcılardan bir çalışma grubu oluşturulmuştu. Bilgin Balanlı tarafından hazırlanan İhtimalat Planı’nda “yeniden yapılanma, yeni plan hazırlama, muhtemel soruşturmaları boşa çıkarmak için soruşturma komisyonlarında yer alma ve kamufule olma, plan deşifre olmazsa hayata geçirme ve plana muhalif olanları tasfiye etme” başlıkları vardı.

Bilvanis ve delil yok etme iddiası

Bilgin Balanlı’nın, Eskişehir’deki Bilvanis Çiftliği’ni havadan savaş jetleriyle gözetlediği ve gerekli durumda buraya hava operasyonu yapmayı planladığı ortaya çıkmıştı. Oraj’da aktif görev aldığı iddia edilen Balanlı, Balyoz delillerini yok etmeye çalışmakla da suçlanmıştı. Balanlı’nın Harp Akademileri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümg. Ahmet Yavuz’a tutuklanmadan 15 gün önce, arşivlerdeki gerçek isimlerle hazırlanan tüm “Harp oyunu ve plan seminerlerini” imha etmesi yönünde emir verdiği ortaya çıkmıştı.

Deşifre edenleri tasfiye edecekti deşifre edilince tasfiye edildi

BİLGİN Balanlı, hazırladığı ‘İhtimalat Planı’nda darbe girişimi deşifre edecek olanların daha sonra takip edilip tasfiye edilmesi isteniyordu. Ancak darbe girişiminde bulunduğu ortaya çıkan Balanlı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı beklerken kendisi tasfiye oldu. Hakkındaki iddianamenin kabul edilmesi durumunda Balanlı’nın Kuvvet Komutanı olmasının yolu tamamen kapanmış olacak. Mevcut durumda Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda orgeneralliğe terfi için kıdemleri yeten 3 korgeneral bulunuyor. Terfi eden isim Hava Kuvvetleri Komutanlığı koltuğuna da oturmuş olacak. Kıdemi yeten isimlerden biri olan Korgeneral Korcan Pulatsü da geçtiğimiz hafta Balyoz soruşturması çerçevesinde tutuklandı. Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Ziya Güler’in adı da Balyoz belgelerinde geçiyor. Terfi için kıdemi yeten diğer isim Korgeneral Mehmet Erten en şanslı isim oldu.

Star

2 Muvazzaf Asker Daha Tutuklandı

21 Haziran 2011
''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında, mahkemeye sevk edilen 3 muvazzaf askerden 2'si tutuklandı.
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinde, soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından ifadeleri alındıktan sonra tutuklanmaları istemiyle Nöbetçi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilen Korgeneral Ziya Güler'in de aralarında bulunduğu 3 muvazzaf askerin sorguları tamamlandı.

Mahkeme, Korgeneral Güler ile Astsubay Bülent Akalın'ın tutuklanmasına karar verirken, bir binbaşı ise serbest bırakıldı. aktifhaber

Öğütçü: "Suga Planı'nın amiralleri ve subayları karalamak üzere hazırlanmış tasfiye planıdır"
21 Haziran 2011

Balyoz sanığı Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü, dava delili olan Suga eylem planıyla ilgili önemli bir iddia ortaya attı.
Öğütcü, Suga eylem planının,TSK mensubu amiraller ve generalleri tasfiye planı olduğunu ileri sürdü.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Balyoz davasının tutuklu sanığı Hasan Hakan Dereli, 3 Temmuz 2001 ile 8 Temmuz 2003 tarihleri arasında Bosna- Hersek vePakistanolmak ü zere 23 ay yurt dışında göreve gittiğini söyledi. Dereli, isminin 1. Ordu Plan Semineri görevlendirme listesinde yer alması ile ilgili olarak da iradesi dışında listeye dahil edildiğini ifade etti.

Plan seminerine emir ve görev gereği 'Ordu İdari Yarbaşkanı' olarak katı ldığını belirten Tutuklu sanık Tümgeneral Abdullah Dalay ise, "Seminereİstanbuldışından katılan personel ile ailelerinin orduevlerinde yer tahsisi ve yemek organizasyonlarıyla ilgilendiğim ve herhangi bir sunumum da olmadığı için seminerin her oturumuna katılamadım." şeklinde konuştu.

Tutuklu sanık Ahmet Feyyaz Öğütcü de, davayı, "Olmayan planlar ve düzmece bilgi notlarına istinaden yapılan suçlamalar." olarak değerlendirdi. Hayali görevlendirmeler sonucu iki kere tutuklandığını söyleyen Öğütcü, "Esir olarak burada günlerimi geçiriyorum. Bu süreci, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde oynanan bir oyun, kötü bir rüya, bir kabus olarak görüyor ve bir an önce bu rüyadan uyanmak istiyorum." ifadelerini kullandı. Dava konusu seminer düzenlendiği tarihteDeniz KuvvetleriKomutanlığı'nda Harekat Başkanlığı yaptığını söyleyen Öğütcü, toplantı ve çalışmalardan dolayı seminere katılmadığını savundu. Öğütcü, Suga Planı'nın amiralleri ve subayları karalamak üzere hazırlanmış tasfiye planı olduğunu iddia etti.

Hakkında ileri sürülen darbe teşebbüsü iddialarını da reddeden Öğütcü, çalışma gurupları görevlendirme listesinin TSK formatına uymadığı gibi isminin listede yer almasının da iradesi dışında olduğunu öne sürdü.
Çapraz sorgusu sırasında tutuklu sanık Öğütcü'ye üye hakim Murat Üründü, "Belgelerin sahte olduğunu söylüyorsunuz. Ancak bilgilerin çok ayrıntı lı olduğu görülüyor." diyerek bu konuda söyleyeceği olup olmadığını sordu. Sanık Öğütcü, bu soruya, "Bizim içimizde de bunlara bilgi sızdıran yardımcı olanlar var. Bunların üzerine çok gittim, isimlerini buldum. Ama delil bulamadığım için bunları sunamadı m." şeklinde cevap verdi.

Öğütcü'nün ardından Lütfü Sancar ve Engin Baykal da savunmalarını tamamladı. Her iki sanık da savunmaları sırasında haklarındaki suçlamaları reddetti.
aktif haber

Albay Hüseyin Hançer Tutuklandı
22.06.2011
Gölcük Donanma Komutanlığı'nda bulunan belgelerle ilgili soruşturma kapsamında İstanbul Adliyesi'ne getirilen Albay Hüseyin Hançer tutuklandı.

İkinci Poyrazköy Davası’nda yeni tutuklama...
Gölcük’te yapılan aramalar sonucu ele geçirilen Poyrazköy belgeleriyle ilgili hazırlanan iddianamede hakkında yakalama kararı verilen Albay Hüseyin Hançer tutuklandı.

Askeri casusluk ve şantaj soruşturması kapsamında Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde yapılan aramalarda ele geçirilen belgelere ilişkin soruşturma devam ediyor.

Mahkeme, Koramiral Kadir Sağdıç’ın da aralarında bulunduğu 10 sanık hakkında açılan davayı Poyrazköy davasıyla birleştirme kararı almıştı.

Geçtiğimiz ay tutuksuz sanık Albay Hüseyin Hançer hakkında ise yakalama emri çıkarmıştı.

Albay Hançer, merkez komutanlığına ait bir araçla Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirildi.

Hakim karşısına çıkan Hançer, tutuklama kararı yüzüne okunarak Hasdal’daki askeri cezaevine gönderildi.

Hançer’in cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlamasıyla 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor. Ayrıca Albay Hançer için iddia olunan Ergenekon Silahlı terör örgütüyle bağlantılı olarak Kafes Operasyonu Eylem Planı’nı hayata geçirmek suçmasıyla da 21,5 ile 45 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor. TRT

'Atacağınız adımda vatana ihanet olduğunu unutmayın. Bugün yarın yakınlarınızın, ailenizin başına bir iş gelirse..'

23 Haziran 2011
Anadolu Haber

Balyoz davasının tutuklu sanığı Çetin Doğan, mahkeme heyetine sert eleştiriler yöneltti. "Bu kadar insanı burada tutmak cinayettir.

Siz de bu cinayete ortak olmayın. Yoksa tarihin sizi ne ile anacağını ben dile getirmek istemiyorum. Atacağınız adımda vatana ihanet olduğunu unutmayın." ifadesini kullandı. Süha Tanyeri'nin, "Ben ah etmem ama çok ah alıyorsunuz. Bugün yarın yakınlarınızın, ailenizin başına bir iş gelirse..." sözleri üzerine Başkan Diken, "Ne anlamda söylüyorsunuz? Ne olacak? Ne gelecek?" diye müdahale etti.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Balyoz davasının 3. duruşmasına eskiDeniz KuvvetleriKomutanıemekliOramiral Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski 1. Ordu Komutanı emekli OrgeneralÇetin Doğanve MHP'den milletvekili seçilen eski Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanı emekli Korgeneral Engin Alan'ın da aralarında bulunduğu 157 tutuklu sanık ile 9 tutuksuz sanık katıldı. Tutuklu sanıklar Mümtaz Can, Behçet Ayper Günay, Turgay Erdağ ve Abdullah Gavremoğlu ile 24 tutuksuz sanık ve hakkında yakalama kararı bulunan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun ise duruşmaya katılmadı.

Daha önce de isim yoklaması sırasında "Burada" veya "Evet" demek yerine "Dikkat" diyerek duruşma salonunda olduğunu belli eden tutuklu sanık Dursun Çiçek, bugünkü duruşmada ise salonda hazır olduğunu "İçinizde" diye bağırarak belli etti.

İsim yoklamasının ardından Mahkeme Başkanı Ömer Diken, 21 Haziran 2011 tarihli duruşmada sanık Kadir Sağdıç'ın savunmasına geçildiğini hatırlattı. Başkan Diken, bugünkü duruşmaya sanıklar ile avukatların taleplerinin alınması ile başlayacaklarını, eğer devam ederse yarınki duruşmada da talep alınmasına devam edileceğini söyledi. Taleplerin tamamlanması durumunda yarın akşama kadarki arada ise sanık savunmalarının alınmasına geçileceğini belirten Diken, taleplerini dile getirmeleri için sanıklara söz verdi.

DOĞAN, YARGI, POLİS VE MEDYADAN YAKINDI

Duruşmada ilk sözü sanık Çetin Doğan aldı. Doğan, "Buradaki insanların mağduriyetinin yanında ülkeye bir ihanet suçu da işlenmiştir. Güvenlik kuvvetlerine büyük bir darbe vurulmuştur. Ülke güvenliği için gizli ve önemli olan belgeler, sahte belgelerle harmanlanarak kamuoyuna sunulmuştur. Sanıkların yarından fazlasının hakkında 2005 yılından bu yana takip altına alınmış ve haklarında dosyalar tutulmuştur. Bu kadar insanı burada tutmak cinayettir. Siz de bu cinayete ortak olmayın. Yoksa tarihin sizi ne ile anacağını ben dile getirmek istemiyorum. Davaya konu olan 11 nolu CD, hem yurt içi hem de yurt dışı bilirkişileri tarafından sahte olduğu teyit edilmiştir. Atacağınız adımda vatan ihaneti olduğunu unutmayın. Lütfen artık bunlardan kuşku duyunuz." diye konuştu.

Tutuklu sanıklardan Ahmet Küçükşahin ise CMK'nın bazı maddelerinin yok sayıldığını ileri sürerek, "Bir yargılamada hukuk ya vardır ya yoktur. Yargılama başladığından bu yana mahkeme heyeti, zaman zaman Türk milleti adına yargılama yaptığını açıklıyor. Ben, Türk milleti adına bir yargılama yapılmadığını, aksine bir tiyatro sergilendiğine inanıyorum. Ben de tiyatroda çok iyi performans sergileyemem. Hakkımda o kadar suçlama varken çapraz sorgum sırasında tek bir soru bile sorulmaması çelişki değil mi?" diye konuştu.

Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri, "Ben ah etmem ama çok ah alıyorsunuz. Bugün yarın yakınlarınızın, ailenizin başına bir iş gelirse..." sözleri üzerine Başkan Diken, "Ne anlamda söylüyorsunuz? Ne olacak? Ne gelecek?" diye müdahale etti. Başkan Diken'in bu sorusu üzerine "İlahi adalet. Olaki hastalık olur. Üzülürsünüz. İnsani düşüncelerimi söylüyorum." cevabını verdi.

''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında sevk edildikleri mahkemece sorgulanan 5 askerden, Tümamiral Mücahit Şişlioğlu'nun da aralarında bulunduğu 4'ü tutuklandı
24 Haziran 2011

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinde, ''Balyoz Planı'' soruşturmasını yürüten özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından ifadeleri alındıktan sonra İstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilen 5 askerin sorgusu tamamlandı.
Nöbetçi hakimlik, Tümamiral Mücahit Şişlioğlu, Albay Hüseyin Çınar ile Yarbaylar Oğuz Türksoy ve Cenk Hatunoğlu'nun tutuklanmasına karar verdi. Binbaşı Ö.E. ise serbest bırakıldı.
Sabah saatlerinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine getirilen 7 kişiden, emekli bir askerin de aralarında bulunduğu 2'si savcılıkça yapılan sorgulamanın ardından serbest bırakılmıştı.
''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında bugüne kadar, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı, Korgeneraller Korcan Pulatsü ve Ziya Güler ile Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş'ın da aralarında yer aldığı toplam 25 kişi tutuklanmış oldu.
Akşam

Asker yanlışlıkla kendini vurdu
Yüksekova'da askerlik yapan er eğitim sırasında yaralandı
24 Haziran 2011

Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde bulunan 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'nda 1 askerin, dün gece eğitimi sırasında yanlışlıkla kendini ayağından vurulduğu bildirildi.

Yüksekova'daki 21. Jandarma Tugay Komutanlığı'nda askerliğini yapan Van nüfusuna kayıtlı Ahmet Erdoğan, gece eğitimi sırasında ayağına isabet eden mermi ile yaralandı. habertürk

Gölcük belgeleri iddianamesi kabul edildi

Mahkeme, Org. Balanlı'nın da aralarında bulunduğu 28 sanık hakkında, 'Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen belgelere' ilişkin hazırlanan iddianameyi kabul etti.

29 Haziran 2011
Anadolu Haber

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Orgeneral Bilgin Balanlı ve Tümgeneral İsmail Taş'ın da aralarında bulunduğu 15'i tutuklu 28 şüpheliye ilişkin hazırlanan iddianameyi kabul etti.

Alınan bilgiye göre, ''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı ve Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş'ın da aralarında bulunduğu 15'i tutuklu 28 şüpheliye ilişkin hazırlanan iddianameyi kabul eden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 8 tutuksuz sanık hakkında da ''delilleri karartma'' ve ''kaçma'' şüphesi nedeniyle yakalama emri çıkardı.

Davanın ilk duruşması, 15 ve 16 Ağustos'ta Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde oluşturulan salonda yapılacak.

İddianamenin, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince görülen ''Balyoz Planı'' davasının dosyasıyla birleştirilmesi talebi ise davanın görüleceği gün iddianamenin okunmasının ardından değerlendirilecek.

İddianamenin avukatlara dağıtımının ise yarın yapılacağı belirtildi.

Bu arada, iddianamenin kabul edildiği ve davanın açıldığı yönünde bildirim yapılan Genelkurmay Başkanlığına, ''İlk davaya konu olan 'Balyoz Planı'nın doğru olup olmadığına'' ilişkin yazının da bugün gönderildiği öğrenildi.





Asker Kulübede Ölü Bulundu
02 Temmuz 2011
Yağcılar Jandarma Karakolu'nda 5 aylık asker nöbet kulübesinde kanlar içinde bulundu.

Balıkesir'de Bigadiç İlçe Jandarma Komutanlığı'na bağlı Yağcılar köyü Jandarma Karakolu'nda vatani görevini yapan bir askerin nöbeti sırasında silahıyla intihar ettiği iddia edildi. Jandarma Er Musa Ertürk'ün (21), karakol önündeki kulübede dün 20.00-22.00 nöbeti tuttuğu sırada silahıyla intihar ettiği iddia edildi. aktifhaber

Askeri Casusluk Davasında 2 Tahliye
02.07.2011
Tutuklu sanıklar Üsteğmen Mehmet Emrah Küçükakça ve Astsubay Yiğit Ali Adlığ tahliye edildi. Duruşma 5 Ekime ertelendi.

"Şantaj ve askeri casusluk" iddialarına ilişkin emekli Albay İbrahim Sezer’in de aralarında bulunduğu 56 kişinin yargılandığı davada, tutuklu sanıklar Üsteğmen Mehmet Emrah Küçükakça ve Astsubay Yiğit Ali Adlığ tahliye edildi.

İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanıklar Kubilay Şükrü Özdemir ile Ahmet Yasin Erdoğan beraatlerini istedi.

Duruşmada ayrıca tutuksuz sanıklardan Engin Turan ve Özcan Erdemir de savunmalarını yaptı.

Mahkeme tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasını bir sonraki duruşmaya erteledi.

Suç vasfının değişme ihtimalini göz önüne alan mahkeme, tutuklu sanıklar Üsteğmen Mehmet Emrah Küçükakça ve Astsubay Yiğit Ali Adlığ’ın tahliyesine karar verdi.

Sanıkların toplanacak delillere etki etme ihtimallerini göz önüne alan mahkeme heyeti, 13 sanığın tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.

Duruşma 5 Ekime ertelendi.
TRT

İkinci Balyoz İddianamesi
02.07.2011
2. Balyoz İddianamesi'nde sanıkların darbe sürecini oluşturmak için hükümet aleyhine kara propaganda ve dezenformasyon planları yaptığı öne sürülüyor.

Birinci Balyoz Davasının ardından İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen ikinci iddianamenin ayrıntıları netleşiyor.
İddianamede sanıkların darbeye ortam hazırlamak için planladığı faaliyetler anlatılıyor.

İlginç Bilgiler
İkinci davanın sanıklarından emekli İstihbarat Albay Hakan Büyük’ün Eskişehir’deki evinde ele geçirildiği belirtilen flash diskte yer alan belgede, darbeye ortam hazırlamak maksadıyla hükümete yönelik fişleme, takip ve dezenformasyon faaliyetlerinin planlandığı öne sürülüyor.

Belgede şu ifadeler bulunuyor:

"AKP’Lİ milletvekilleri ve AKP’Lİ belediye başkanları yakından takip edilerek tüm faaliyetleri görüntü, ses, belge, vs ile kayıt altına alınacak.

Bankalarda çalışan personel eşlerinden yararlanılarak Başbakan, Meclis Başkanı ve Bakanlar başta olmak üzere AKP’li milletvekilleri, belediye başkanları ile il başkanlarının banka hesapları, kredi kartı harcamaları takip edilecek ve her hafta düzenli olarak rapor edilecek."

"Plan Açığa Çıkarsa Delil Karartılacak"
İddinamede, planların sızdırılması ve açığa çıkmaması için yazışmalar yapıdığı öne sürülüyor:

"Planlarda belirtilen askeri müdahaleye muhalif olan personelin tasfiye edilmesi, planları uygulamaya koyan personelin gizlilik ve bilmesi gereken prensibine azami riayet etmesi sağlanacaktır. Gizlilik ihlali yapan personel, doğrudan Hv. Plt. Tümg. Bilginbalanlı’ya bildirilecektir."

Planların açığa çıkması durumunda ise yapılacak gizleme ve delil karartma faaliyetlerini sanıklardan dönemin Hava Kuvvetleri Adli Müşaviri Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok tarafından önceden planlandığı da iddia ediliyor.

Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanması, Ege’de bir Türk uçağının düşürülmesi, gayrimüslim dini lider ve işadamlarına saldırılar, darbe karşıtı sağ ve sol kesime, partilere ve medya mensuplarına yönelik faaliyetler... Bütün bunların 2003 yılında Birinci Ordu Komutanlığı’nda planlandığı öne sürülen Balyoz Darbe Planı’nda yer aldığı iddia ediliyor.
TRT

Hudson Paşaları TUTUKLANDI!
13 Haziran 2007 tarihinde Wastingtonda, Hudson Enstitüsü tarafından dehşet senaryosu adı verilen toplantıya katılan iki paşa da Balyoz soruşturması kapsamında tutuklandı.

03 Temmuz 2011
Anadolu Haber

4 yıl önceki toplantıya katılan Tuğgeneral Süha Tanyeri, ilk Balyoz soruşturması kapsamında gözaltına alınırken, önce gün ise toplantının diğer TSK mensubu Tuğgeneral Bertan Nogaylaroğlu da tutuklanarak cezaevine gönderildi. ‘Hudson Toplatısı’nda dönemin Anaya Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu’ya suikast düzenlendikten sonra TSK’nın Kuzey Irak’a girmesi üzerine bir senaryo tartışılmıştı ve büyük yankı uyandırmıştı. Toplantıdaki bir diğer tartışyma konusu ize PKK lideri Murat Karayılan’ın yakalanarak Türkiye’ye gönderilmesi de tartışılmış ve iddialara göre Nogaylaroğlu ‘Bu durum hükümetin işine yarar’ diyerek böyle bir gelişmeyi desteklememişti.

İstifa etti

Balyoz darbe planının ikinci iddanamesinde gözlatına alınan Nogaylaroğlu’nun birinci Balyoz darbe planlarında da adı geçmişti. Balyoz darbe planı çerçevesinde, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk’un nasıl gözaltına alınacağına ilişkin talimatta Nogaylaroğlu’nun adı geçiyordu. Bu belgeler yüzünden Balyoz savcısına ifade veren Nogaylaroğlu’nun hakkında takipsizlik kararı çıkmıştı. Bu kararın çıkmasından kısa süre sonra Nogaylaroğlu’nun adı, ikinci Balyoz iddinamesinin temelini oluşturan Gölcük’te yapılan aramalarda ele geçerilen belgelerde tespit edildi.Bu iddiaların basında yer almasıyla birlikte de Nogaylaroğlu TSK’dan Ocak 2011’de istifa etti. 2009 yılında tümgeneralliğe terfi eden ve 3 yıl daha görev süresi bulunan Bertan Nogaylaroğlu, Genelkurmay Başkanlığı’nda önemli bir makam olan Dış İlişkiler ve Güvenlik İşleri Daire Başkanlığı’nı yürütüyordu.

6 Subay Tutuklandı
04.07.2011
2. Balyoz Davası kapsamında yakalama kararı çıkarılan 6 subay, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Eskişehir’de ele geçirilen belgelerle ilgili yürütülen ikinci Balyoz Davası ile ilgili gelişmeler devam ediyor.

Haklarında yakalama kararı çıkarılan 8 muvazzaf askerden 6’sı Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Tutuklama kararı yüzlerine okunan askerler Hasdal Askeri Cezaevi’ne gönderildi.

Açılan İkinci Balyoz Davası kapsamında beklenen gelişme gerçekleşti.

Haklarında yakalama kararı çıkarılan askerlerden 6’sı Merkez Komutanlığı’ndan bir minibüsle Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. 5 general ile bir albay, hakim ve savcıların girdiği kapıdan içeri alındı.

İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesine çıkarılan Korgeneral Turgut Atman, Tümgeneraller Güngör Nedim Kurubaş, Bülent Kocababuç, Tuğgeneraller Mehmet Eldem, Mustafa Erhan Pamuk ile Albay Mehmet Örgen’in tutuklama kararları yüzlerine okundu.

6 asker ardından Hasdal Askeri Cezaevi’ne gönderildi. Tümgeneral Beyazıt Karataş’ın da daha sonraki günlerde adliyeye getirilmesi bekleniyor.

Yurtdışı görevde bulunan Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul’un ise Ağustos ayından önce mahkemeye çıkartılmasının mümkün görünmediği öğrenildi.

Sanıkların İtirazı Reddedildi
Öte yandan sanıkların yakalama kararına yaptıkları itiraz da üst mahkeme tarafından karara bağlandı. İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin yakalama kararına itiraz edilemeyeceği gerekçesiyle ret kararı verdiği öğrenildi.

2’nci Balyoz Davasında Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın da aralarında bulunduğu 28 sanık yargılanacak.

Sanıklar hakkında Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin ortadan kaldırmaya eksik teşebbüs suçlamasıyla 20 yıla kadar ağır hapis cezası isteniyor.

Davanın ilk duruşması 15 Ağustos’ta Silivri’de görülecek. TRT

Ormanlık Alanda Bulunan Ceset Astsubaya Ait Çıktı
05 Temmuz 2011
Antalya'nın Konyaaltı ilçesi Topçam mevkiinde iki gün önce ormanlık alanda bulunan ve 15-20 günlük olduğu tahmin edilen cesetle ilgili Antalya Emniyeti Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, araştırma yaptı. Cesedin Diyarbakır’da kayıp ilanı verilen 18 yıllık astsubay Hakan Uçkun'a (35) benzediğini tespit eden ekipler, aileye ulaştı. Antalya’ya gelen aile oğullarını teşhis etti.

Uçkun’un cesedini teslim almak için adli tıp morguna gelen anne Bekiye Uçkun, oğlunun birliğinden 1 ay önce ayrıldığını söyledi. Oğlunun telefonda kendisine, ‘Anne ben Balıkesir'e geliyorum.’ dediğini söyleyen anne Uçkun, konuşmanın ardından bir daha haber alamadıklarını ifade etti.
aktifhaber

Çanakkale Şehitliğinde Başörtü Yasağı!..
05 Temmuz 2011



Kimi zaman savaşanlara cephe arkasında yardıma koşan, kimi zaman omzunda silah, mermi taşıyan, cephede savaşan başörtülü kadının, torunlarına ziyaret engeli !..
Çanakkale şehitliklerini gezmek için Aydın'dan gelen çarşaflı dört kadın, halka açık olan Çimenlik Kalesi'nden, askerler tarafından zorla çıkarıldı. İçinde Deniz Müzesi ve Nusrat Mayın Gemisi bulunan, askeriye kontrolündeki kaleyi gezmek isteyen Selimışıklı ailesinin beş ferdi, maruz kaldıkları davranış üzerine polise şikayetçi oldu.Tek amaçlarının, savaşlarda hayatını kaybeden şehit atalarının mezarlarını gezmek olduğunu belirten Serhat Selimışıklı, yönetmelik ve kanunlarda müze ve kalelere çarşaflı girilemeyeceği ibaresi olmamasına rağmen, sorumlu komutanın keyfi tutumu yüzünden hakarete uğradıklarını söyledi.
aktifhaber

Astsubay, polis bacanağını vurdu!
Samsun'da bir astsubay tartıştığı polis bacanağını tabancayla yaraladı
09 Temmuz 2011

Edinilen bilgiye göre, Cumhuriyet Mahallesi 60. Sokak'ta Trabzon'da görevli Astsubay Çavuş Tuncer Doğan (35) ile Bursa'da polis memuru olarak çalışan bacanağı Mustafa Er (40) arasında henüz bilinmeyen nedenle tartışma çıktı. Kavgaya dönüşen olayda Doğan, bacanağı Er'e ruhsatlı tabancasıyla ateş etti.

Karnından yaralanan Er, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Zanlı güvenlik güçlerine teslim oldu.
habertürk

Köprüden düşen asker hayatını kaybetti
10 Temmuz 2011
Bilecik'te çıktığı köprüden düşen asker, hayatını kaybetti.
Bilecik 2. Jandarma Eğitim Tugay Komutanlığında vatani görevini yapan Ümit Özdemir (20), hafta sonu iznini geçirmek için Cumhuriyet Mahallesi'ndeki Hamsu Deresi'ne gitti. Burada Hamsu Köprüsü'ne çıkan Özdemir, belirlenemeyen nedenle yaklaşık 50 metre yüksekliğindeki köprüden düştü.haber10

1'i Tuğamiral 5 askere tutuklama
09 Temmuz 2011
''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında mahkemece sorgulanan 6 kişiden aralarında bir tuğamiralin de olduğu 5'i tutuklanırken, bir kişi serbest bırakıldı.Haberi KaydetArkadaşına Gönder
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinde ''Balyoz Planı'' soruşturmasını yürüten özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından sorgulanmalarının ardından tutuklanma istemiyle İstanbul Nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edilen biri tuğamiral 6 muvazzaf askerin sorgusu tamamlandı.

Nöbetçi hakimlik, 6 muvazzaf askerden, aralarında bir tuğamiralin de olduğu 5'inin tutuklanmasına karar verdi. Bir muvazzaf asker ise serbest bırakıldı. haber7

Eğitim Uçağı Düştü: 2 Pilot Şehit
14.07.2011
İzmir'de bir askeri eğitim uçağı düştü. Uçakta bulunan 2 pilot şehit oldu.

Çiğli İkinci Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan havalanan T-37 tipi iki kişilik askeri eğitim uçağı, kalkıştan kısa süre sonra Güzelbahçe ilçesi açıklarında denize düştü.
Olayın hemen ardından bölgeye helikopterle arama kurtarma ekipleri sevk edildi.

Sahil Güvenlik dalgıçları ve deniz polisi de arama çalışmalarına katıldı.

Yaklaşık 3 saat süren arama çalışmalarının sonunda enkaza ulaşıldı.

Çalışmaları takip eden İzmir Valisi Cahit Kıraç, Hava Pilot Yüzbaşı Hasan Öztürk ile Hava Pilot Teğmen Erol Er’in kazada şehit olduğunu duyurdu.
TRT

Diyarbakır raporu: Büyük ihmal var
16 Temmuz 2011
Diyarbakır'da dün meydana gelen olayla ilgili ayrıntıları içeren raporda komuta kademesinin büyük ihmalkârlığına dikkat çekiliyor


Diyarbakır'da dün meydana gelen saldırı olayının detayları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Olayla ilgili hazırlanan raporun içeriği de netleşmeye başladı. Raporda yer alan bilgilere göre saldırıda komuta kademesinin büyük ihmalkârlığı söz konusu. Çünkü, rapora göre olayın bu şekilde meydana gelmesi tamamen yanlış uygulamalar. Bölgeden Ankara’ya ulaşan ilk bilgilerde komuta hatalarına dikkat çekildi. PKK’nın “Savaş uçakları bombaladı, yangın çıktı” iddiası yalanlanırken, bazı askerlerin yanarak ölmesinin gerekçesi olarak 40 dereceyi aşan sıcaklık ve kuru otlar gösterildi.

Bölgede inceleme yapan yetkililerin komutanlara ve hükümet üyelerine verdiği brifingde otopsi ve yerinde tespit raporları anlatıldı.

Radikal’in iddasına göre, raporda yer alan ve ihmalin olduğunu ortaya koyan bilgiler şöyle:

18 TİM BÖLGEDEYDİ

PKK’nın kaçırdığı 3 kişi için harekete geçen TSK, bölgeye 12 tim gönderdi. 10 Temmuz’da yola çıkan timler 4 gün aralıksız arazide kaldı. İki gün sonra Hazro’daki Jandarma Birliği’ne saldırı olunca bölgeye dört tim daha gönderildi. Bir gün sonra bölgeye takviye yapıldı iki tim daha gönderildi. Bölgede bir anda 18 tim görev yapınca başta kumanya sıkıntısı olmak üzere bazı karmaşalar baş göstermeye başladı.

40 DERECEDE ÇELİK YELEKLE VE UYKUSUZ

Araziye 10 Temmuz’da çıkan dört tim, 13 Temmuz’da teröristlerin yoğun olduğu Bayrambaşı Alakuşak Bölgesi’ne kaydırıldı. Albay Mehmet Murat Toprak’ın koordinasyonuyla Üsteğmen Mehmet Emin Karagöz komutasındaki 1. Bölük ve Üsteğmen Necmettin Erdoğan komutasındaki 2. Bölük birleştirildi. Ancak, bölgeye giden askerler yorgundu. İki gündür de uykusuzlardı. Sıcaklık 40 dereceydi ve üzerlerinde çelik yelek, kompozit başlık ve sırt çantası vardı. Yorgunluk dikkate alınarak 2.Bölük dinlenmeye çekilirken, diğer bölükler emniyet aldı.

DAR ALANDA 100 ASKER

14 Temmuz gecesi termal kameralarda ısı belirlendi. Malagir Tepede olunması gerekirken 1.5 km geride 500 metre rakımlı bir tepede birlikler beklemeye başladı. Yorgun olan askerlere hava aydınlanmadan çök emri verildi gece iki tim nöbet tuttu. 1. Bölük’teki 58 kişi, 2. Bölükteki 37 kişi ve Tabur Komutanı Binbaşı Milbay Şahin komutasındakilerle beraber toplamda 100 civarında asker alandaydı.

YAKIN ÖZEL HAREKÂT BİRLİKLERİ YARDIMA GÖNDERİLMEDİ

Olaydan önce ve olay esnasında Kocaköy’de Diyarbakır Özel Harekat birlikleri beklemedeydi. Mardin Özel Harekat Birlikleri ise Diyarbakır’daydı. Batman Özel Harekat ise bölgeye yakın bir mevzide arazide bekletiliyordu ve yangın dumanı ve telsiz konuşmalarını takip mesafesindelerdi. Ancak 3 özel harekat birliği de yardım ve kaçış yolunu kapatmak için acil olarak sevkedilmedi. Arazideki birliklerin Skorskylerle özel harekât birlikleriyle değiştirilmesi saat 18:00’da gerçekleştirildi.“

Dünya Bülteni

Uzman Çavuş Saldırı Anını Anlattı
16 Temmuz 2011
13 askerin şehit düştüğü çatışmada bulunan bir uzman çavuşun ağzından o anın detayları....

13 askerin şehit düştüğü çatışmada bulunan bir uzman çavuş olayın detaylarını Radikal’e anlattı. İsminin yazılmasını istemeyen uzman çavuşun anlattıkları insanın tüylerini ürpertiyor.

Uzman çavuşun söylediklerine göre tam teçhizatlı 200 kişilik bir tim, 13 Temmuz 2011 akşamı, daha önce kaçırılan iki asker ve bir sağlık memurunu aramak için bölgede geniş çaplı bir arama-kurtarma operasyonuna başladı. Silvan ilçesinin dağ yamaçları gece boyunca karış karış arandı. Güneşin doğmasıyla birlikte operasyon hız kesmeden devam etti. Güneş çıktıkça hava ısınıyor, ama askerler yılmadan arama faaliyetlerini sürdürüyordu.

Güneş Tepedeyken

Saat 12.00 olduğunda Dolapdere ve Kulp İlçesi’nin Küplü köyleri arasında bulunan mevkiye gelinmişti. Bir süre burada da operasyon devam etti. Ancak artık askerlerin takati kalmamıştı. Karınları iyice acıkmıştı. Hava sıcaktı, askerlerin omzundaki yük ise ağır… Bu bunaltıcı havada bir nefes almak bile onlara yetecekti. Yeter ki bir gölgelik yer bulunsun! Az ileride kısa ağaçların olduğu bir bölge vardı. Orası gölgelikti. Yaklaşık 100 metre ileride daha sık bir orman vardı. Ama orası çok güvenli bulunmadı. İlk bulunan yerde nefes almaya karar verdiler.

Yorgun ve Tedbirsiz

Saatler 14:00’ı gösteriyordu, mola verildi. Üç-dört kişilik gruplar, birkaç metrelik mesafede buldukları bir ağacın altına oturdu. Karavanlar açıldı, bazıları sıcaktan kavrulan ayaklarının derdine düştü. Kimi sigarasını yaktı, kimi azcık da olsa kestirmenin yolunu aradı! Daha yarım saat geçmemişti ki az ilerideki ormandan bombalar yağmaya başladı. Yakın mesafeden teröristlerin attığı el bombalarına askerler hazırlıksız yakalanmışlardı; sağa sola savruldular.

Parça tesiri yüksek bombalardan çıkan alevler, sıcaktan baruta dönen otları alevlendirmekle kalmadı; üç-dört Mehmetçik oracıkta şehit oldu. Ardından ormandan sızan PKK’lılar uzun namlulu silahlarla ateş etmeye başladı. Üzerleri alev alan askerler yanmaktan kurtulmak için çaba gösteriyor, askeri üniformalarını çıkartmaya, yerlere sürünerek vücutlarındaki ateşi söndürmeye çalışıyorlardı. Yanarak can verenler oldu. Ayağa kalkabilenler, hemen sipere yattı. Karşılıklı ateş başladı.

Askerler daha kalabalık olduğu için teröristler, fazla dayanamadı ve kaçmaya başladı. Saldırı şokunu atlatan kalan askerlerin büyük bir kısmı, onları takip ediyordu. Derken Bayrambaşı Köyü’ne kadar bu kovalamaca devam etti. Teröristler köye sığınmıştı. Uzman çavuşun iddiasına göre bazı köylüler askerlerin karşısına çıkıp takibi engellemek istedi. Askerlerle köylüler arasındaki tartışma teröristlere zaman kazandırdı ve bu sırada teröristler de kaçtı.

Çok Geç Geldiler

Uzman çavuş, olay esnasında ne helikopter ne de uçaklar vardı. Uçakların çatışmadan önce bölgeye bomba attığı da yalan! İlk helikopter olaydan yaklaşık 1 saat sonra geldi, onlar da yaralıları almak için…

‘Asker aç ve susuz biçimde yürütülmez’

Emekli Tümgeneral Alaettin Parmaksız (Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Daire Başkanı) : Olay bölgesini bilmediğim için fikir yürütmem olanaksız. Ancak standart prosedür hakkında konuşabilirim. Birincisi hiçbir asker aç ya da susuz biçimde yürütülmez, bu şekilde operasyon sürdürülmez. Böyle bir şey olduysa ortada bireysel yeteneksizlik var demektir. Operasyon sırasında yürüyüş mesafeleri arazi şartlarına göre değişir. Dinlenme anında bir birliğin üçte biri emniyette görevlendirilir. Dinlenme esnasında iki çeşit emniyet vardır.Bir çevre emniyeti, bir de yakın emniyet alınır. Birlik dinlenirken üç dört asker aynı yerde sıkışmamaya özen gösterir. Eğer bir operasyon askerlerin hiçbiri uyumaz, teçhizatını bırakmaz. Spekülasyonlar varsa bunu önlemenin yolu bu birliğin ana komutanlığının ayrıntılı biçimde tüm operasyonu A’dan Z’ye anlatarak açıklama yapmasıdır. Çatışmada eksiklik, aksaklık olabilir, ancak ne olursa olsun kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
aktifhaber



GATA'da Kansere Yol Açan İhmal
17 Temmuz 2011
TAEK, son iki yılda 3 kişinin kanser olduğu ve bir hemşirenin de düşük yaptığı GATA’da radyasyon sızıntısı belirledi.
Gülhane Askeri Tıp Hastanesi’nde (GATA) 3 görevlinin kansere yakalanması ve bir hemşirenin de düşük yapmasından sonra Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) yaptığı denetimde radyasyon sızıntısı belirlendi. Radyoloji Bölümü’nün anjiyografi odasında bulunması gereken kurşun kaplamaların yaptırılmadığı rapor edildi. Sızıntıyı akciğer kanserinden ölen Radyoloji Baş Teknisyeni Fehmi Çolak’ın kendisinde ölçüm yaparak belirlediği öğrenildi. Radyasyon içeren bölümlerde duvarlarının kalınlıkları ve kurşun kaplamaların standarda uygun olmadığı belirtildi.

TAEK, GATA’yı yazıyla uyardı

TAEK’in GATA Radyoloji bölümünde yaptığı denetimde bazı bölümlerde radyasyon güvenliğinin olmadığı belgelendi. TAEK Radyasyon Sağlığı ve Güvenliği Dairesi Başkanı Dr. İsmail Hakkı Arıkan tarafından, Ankara GATA’ya gönderilen denetim yazısında duruma dikkat çekildi. TAEK’in yazısında radyoloji kliniğinin bir çok bölümünde radyasyon güvenliğinin standartlara uygun olmadığı belirtiliyor.

İki yılda 3 kanser vakası

Son 2 yılda radyoloji kliniğinde toplam 3 personelin kansere yakalandığı, bir hemşirenin de düşük yaptığı öğrenildi. Ocak ayında Radyoloji Kliniği Baş Teknisyeni Fehmi Çolak akciğer kanserinden hayatını kaybetti. Başteknisyen Çolak’ın hastalıktan vefat etmeden önce röntgen odalarında ölçüm yaparak radyasyon kaçağı olduğunu, odaların duvar kalınlıklarının ve kurşun kaplamalarının standartlara uygun olmadığını saptadığı ifade edildi.

Duvarlar ince ve kurşun yok

Radyasyon Güvenliği Tüzüğü ve Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği hükümleri gereğince 8 ve 22 Nisan tarihinde TAEK tarafından yapılan denetimlerde vahim nitelikte radyasyon kaçağı belirlendi. Durum rapor haline dönüştürülerek bir yazıyla 4 Mayıs’ta GATA’ya bildirildi. Anjiografi odasındaki Anjiyo cihazı için alınan çevresel ölçüm sonucunda anjiyo cihazına ait hasta giriş kapısı kapalı konumdayken kapı kanatlarının birleşim yerlerinin 2 mm kalınlığında kurşun ile kaplanması gerekirken bunun yapılmadığı belirlendi. Ayrıca anjiyo odasının karşısındaki rapor değerlendirme odasının kapısının ise kullanıma kapatılması talep edildi. Atom Enerjisi Kurumu ayrıca kurum personelinin radyasyon konusundaki bilgisizliğinden hareketle ilgili yerlerde çalışan personele radyasyon ve radyasyondan korunma konularında hizmetiçi eğitim verilmesi ve bunun kayıt altına alınmasını istedi.

22 Temmuz’a kadar düzeltin

Radyasyonla çalışan personelin uyması gereken yerel kuralların tek tek hazırlanarak, her bir cihazın bulundurulduğu veya kullanıldığı laboratuarlarda çalışanların göreceği biçimde asılı bulundurulması uyarısı yapıldı. Radyasyon sızıntısı belirlenen bölgelere işaret eden TAEK, eksikliklerin giderilmesi için GATA’ya 22 Temmuz 2011 tarihine kadar süre verdi.

Star

Solo Türk'e Uluslararası Ödül
18.07.2011
Türk Hava Kuvvetleri'nin dünyaca ünlü gösteri timi F-16 Solo Türk İngiltere'deki hava gösterisinde En İyi Uçuş Gösterisi ödülünü aldı.



İngiltere’de dünyanın en büyük hava gösterilerinden bir düzenlendi.
Royal International Air Tattoo 2011’de F-16 Solo Türk izleyenleri büyüledi ve ödül kazandı. Organizasyonun En İyi Uçuş Gösterisi ödülü Solo Türk’ün oldu.

Solo Türk, kuruluşunun ilk yılında büyük bir organizasyona davet edilip en büyük ödülü alarak dikkatleri üzerinde topladı.

Solo Türk ekibi adına yapılan açıklamada, ödül ile Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Hava Kuvvetleri’ni uluslarası bir ortamda en iyi şekilde temsil etmenin gururunu yaşamaktayız denildi.

Yüksek basınç altında yapılan gösteriyi dünyada 15 kadar pilot yapabiliyor.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 100. Kuruluş yıldönümü kapsamında düzenlenen etkinliklerden biri olan F-16 SOLOTÜRK, Türk Hava Kuvvetleri pilotlarının yeteneklerini ve F-16 uçağının kabiliyetini göstermeyi amaçlıyor.
TRT




Ajans5 yazarı Ahmet Zengin'e ilginç yasak
12.01.2011
TSK'daki yanlış uygulamaları eleştiren emekli astsubay Ahmet Zengin'e ilginç yasak..



TV programında TSK'daki yanlış uygulamaları eleştiren emekli astsubay Ahmet Zengin'in orduevlerine ve sosyal tesislere girişi yasaklandı.

Son günlerde mayınlı araziler, İsrail ile yapılan anlaşmalar, Heronlar, paşa çocuklarının askerliği ve terörle mücadelede yapılan hatalar konusunda televizyon programlarında önemli açıklamalarda bulunan emekli astsubay Ahmet Zengin'in orduevlerine ve sosyal tesislere girişi yasaklandı.

6 Ocak günü çocuklarıyla birlikte orduevine yemek yemeye giden Zengin, içeriye alınmadı. Konu hakkında bilgi almak için Genelkurmay'a başvuran Zengin'e “9 ay sosyal tesis ve orduevlerine girişiniz yasaklanmıştır” denildi.

TSK Genelkurmay Disiplin Moral Şubesince hiçbir gerekçe ve yazılı bir savunma olmadan ve insan haklarına aykırı olarak 9 ay orduevleri ve sosyal tesislere girmeme cezası verilen Ahmet Zengin, konuyu TBMM İnsan Hakları Komisyonu, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığa bildirdi.

Akit'ten Aslan Değirmenci'ye konuşan Zengin, haksızlığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacağını söyledi.

Zengin, “Son günlerde mayınlı araziler, İsrail ile yapılan askeri anlaşmalar, Heronlar, paşa çocuklarının askerliği ve terörle mücadelede yapılan hataları gündeme taşıdım. Anlaşılan bazı doğrular gözbebeğimiz ordumuzu rahatsız etti. Savunmam alınmadan, bilgilendirilmeden haklarımdan mahrum edilmiş olmam en büyük insan hakkı ihlalidir. Tüm kanuni haklarımı arayacağım” dedi.

SON PROGRAMDA KULOĞLU'NU FENA KIZDIRMIŞTI

Geçenlerde bir televizyon kanalında emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu ile tartışan Ahmet Zengin, paşa çocuklarının nerede askerlik yaptıklarını, generallerin Orduevlerindeki debdebe ve lüks hayatlarını, askeri kantinlerdeki milyar dolarlık bütçeleri, İsrail'e verilen ve çalışmasında problemler olan M 60 Tankların modernizasyonundaki ihaleleri ve daha birçok önemli konuları gündeme getirmişti. haber5

İnternet Andıcında Gözler Mahkemede
22 Temmuz 2011
'İnternet Andıcı Soruşturması'nda gözler artık mahkemeye çevrilmiş durumda. Soruşturmayı yürüten özel yetkili savcı, hazırladığı İddianameyi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne teslim etti.

İnternet Andıcında Gözler Mahkemede
Hükümet aleyhinde kara propaganda yapmak amaçlı kurulduğu iddia edilen internet siteleriyle ilgili yaklaşık iki yıldır yürütülen soruşturma tamamlandı.

Soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı Cihan Kansız, iddianameyi 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne sundu.
42 Site "Kara Propaganda" Yapıyordu İddiası
'Genelkurmay bünyesinde hükümet aleyhine kara propaganda yapmak amacıyla internet siteleri kurulduğu' yönünde gelen bir ihbar mesajıyla başlayan soruşturma, yaklaşık iki yıl sürdü. Yürütülen soruşturma kapsamında, başta zamanın eski Birinci Ordu Komutanı ve dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, eski Genelkurmay Adlî Müşaviri Hıfzı Çubuklu ve Albay Dursun Çiçek'in de aralarında olduğu 19 kişinin ifadesi alındı.
Bu Siteleri Kim Yönetiyordu?
Bu arada Özel Yetkili Savcılık Genelkurmay Başkanlığı'na "Bu siteleri kim yönetiyordu?" diye sordu. Konuya ilişkin Genelkurmay'dan gelen raporda, söz konusu sitelerin o tarihte görevde bulunan personelin sorumluluğunda olduğu belirtildi.
Çiçek: Siteler Emir Komuta Zincirinde Hazırlandı
Raporun ortaya çıkmasının ardından daha önce ifadesi alınan Albay Dursun Çiçek, bu kez kendi isteğiyle- mahkemeye geldi ve Savcı Cihan Kansız'a bir defa daha ifade verdi. Çiçek'in son ifadesinde, sitelerin, emir komuta zincirinde hazırlandığını söylediği ve komuta kademesini işaret ettiği öne sürüldü.
Davaların Birleştirilmesini İstedi
İddianameyi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderen Savcı Cihan Kansız, dosyanın "Demokrasiye Müdahale Planı Davası" davasıyla birleştirilmesini istedi. Savcı, iddianamede adı geçen şüphelileri, 'örgüt kurarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüsle' suçladı.
İddianamede 22 Şüpheli Yer Aldı
90 sayfalık iddianamede toplam 22 şüpheli yer aldı. Şüpheliler arasında önemli isimler var.

Hasan Iğsız da Şüpheli Olarak Yer Aldı
İddianamede, 1 numaralı şüpheli olarak, Emekli Orgeneral Hasan Iğsız yer aldı. Soruşturma kapsamında ifade veren Ege Ordu Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler, Korgeneraller Mehmet Eröz ve İsmail Hakkı Pekin, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tümgeneraller Mustafa Bakıcı ve Hıfzı Çubuklu da iddianamede yer şüpheliler arasında. Ergenekon Davalarına da bakan İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin, iddianameyi incelemek için 15 günlük süresi var.

TRT

Ağrı'da bir asker kendini asarak intihar etti
23 Temmuz 2011
Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesi 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nda vatani görevini yapan bir askerin kendini asarak intihar ettiği bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, Doğubayazıt 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nda vatani görevini yapan Sivas Kangal doğumlu Gökten T. (21), birliğinde iple asılı halde bulundu. Arkadaşları tarafından nöbetci subaya haber verilmesi üzerine ilk müdahalesi olay yerinde yapılan asker daha sonra ambulansla Doğubayazıt Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. T., tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. haber10

Komutanını ve Arkadaşını Vurdu
22 Temmuz 2011
Ankara'da, devriye görevi sırasında bir asker, komutanı ve arkadaşını silahla vurdu

Edinilen bilgiye göre, Ankara-Etimesgut'ta bir birliğe ait askeri araçta, Eskişehir yolunda devriye görevi sırasındayken kimliği henüz belirlenemeyen asker, araçtaki komutanını ve asker arkadaşını silahla yaraladı.

Araçtaki bir başka asker ise arkadaşının ateş ettiği sırada kaçmayı başardı.

Yaralı komutan ve asker, çevreden geçen vatandaşlarca Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.

Saldırıdan kaçarak kurtaran asker ise olay yerine gelen jandarma ekiplerine saldırı hakkında bilgi verdi.
Devriye aracı ile olay yerinden kaçan saldırgan askerin yakalanması için çalışma başlatıldı. TRT

Osmaniye’de Askeri Araç Devrildi
24 Temmuz 2011
Osmaniye’de askeri aracın devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 2 asker yaralandı.
Osmaniye’de askeri aracın devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 2 asker yaralandı.

Kaza, akşam saatlerinde Zorkun Yolu Karacalar mevkiinde meydana geldi. Zorkun Yaylası 23. Çocuk Şenlikleri'nden dönen jandarmaya ait sinyal kesici jammer araç sürücüsü, kendisini sollamak isteyen bir araca çarpmamak için direksiyonu kırdı. Jandarma er Osman Akbaş idaresindeki araç, kontrolden çıkarak Karacalar Köyü mevkiinde devrildi. Kazada, jandarma er Osman Akbaş ve jandarma Uzman Çavuş Yusuf Gök yaralandı. aktifhaber



Askeri casusluk operasyonu kapsamında 10'u muvazzaf asker 12 kişi tutuklandı[/size:
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Hzr 17, 2012 12:02 am tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Tem 26, 2011 9:55 pm    Mesaj konusu: "Okunan Kur’an’dan rahatsızlık duyan subay var!" Alıntıyla Cevap Gönder

Der Spiegel: Türk ordusu Erdoğan'a teslim oldu
31/07/2011
Haftalık Alman dergisi Der Spiegel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gelişmelerin ardından 'konumunu daha da güçlendirdi' yorumunu yaptı.



Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesindeki toplu istifayı değerlendiren Alman haftalık haber dergisi, ’Der Spiegel’ "Türk Ordusu Erdoğan’a teslim oldu" başlıklı haberinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu gelişmelerin ardından ’konumunu daha da güçlendirdiğini’ iddia etti.

Deuche Welle’nin geniş yer verdiği Türkiye’deki gelişmeleri sütunlarında değerlendiren Der Spiegel’de Jyer alan ürgen Gottschlich imzalı haber-analizde, Başbakan Erdoğan’ın gelişmeleri soğukkanlı karşıladığını ve "Ne yaptıklarını biliyor olmalılar" dediği aktarılırken Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in, Erdoğan’ın, komutanların ortak olarak aldıkları istifa tehdidi kararından etkilenmesini umut ettikleri belirtildi. Haber-analizde, "Bu yanlış bir beklentiydi! Başbakan, ’Gidene dur demek olmaz’ sözünü slogan edinircesine, Genelkurmay Başkanı’nı amansızca çevirdi. Bunun üzerine üst düzey komutanlar, tehditlerini gerçekleştirmek zorunda kaldı. Sadece Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel, görevinde kaldı ve bunun için de derhal ödüllendirildi. Terfi ettirilerek, Kara Kuvveteri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı Vekilliği görevine atandı. Özel, hemen akabinde Genelkurmay Başkanı olacak" diye devam etti.
Der Spiegel, Türkiye’deki bütün bu gelişmelerin, Türkiye’de bir dönemin sona erdiğini gösterdiğini iddia ederken şu görüşyeri yazdı:

"Erdoğan, ordunun omurgasını kırmayı başardı. Ordu, iktidardaki AKP’ye teslim oldu. Artık cuma akşamından sonra TSK’nin konumu, yaklaşık 100 yıllık bir sürede olduğu gibi kalmayacak. Recep Tayyip Erdoğan, altı hafta önce üçüncü kez seçilmesinden ve kendisine eleştirel yaklaşan ordu yönetiminin gitmesinden sonra, gücünün doruğuna ulaşmış oldu. Ancak demokrasinin kazanıp kazanmadığı, daha sonra anlaşılacak."
Almanya’nın diğer haber dergisi Focus ise, ’Erdoğan’ın büyük şansı’ başlıklı haber-analizde, komutanların emekliliklerini istemesi ile hükümetle ordu arasındaki mücadelenin yeni bir boyut kazandığı belirtildi. Erdoğan’ın ordu yönetimindeki krizi çok hızlı biçimde sona erdirdiği ve Jandarma Genel Komutanı Necdet Özel’i Genelkurmay Başkan Vekili olarak atadığı vurgulandı. Haberde uzmanların değerlendirmelerine yer verilirken,Başbakan Erdoğan’ın artık kendi partisine yakınlık duyan komutanları belirli kademelere yerleştirme şansını yakaladığı iddia edildi.

Alman gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung, "Ordudaki üst düzey komutanlar çekiliyor’ başlıklı haberinde, hükümetle ordu arasında yeni bir ’güç denemesi’ olduğunu savunurken komutanların, hükümet karşıtı 250 ordu personelinin gözaltında olmasını protesto etmek için emekliliklerini istediği kaydedildi. Die Welt de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetimi topyekün çekildiğini iddia ettiği haberinde komutanların ordu mensuplarına yönelik tutuklamaları protesto için böyle bir karar aldığını yazdı. Die Welt, Orgeneral Koşaner’in yarın toplanacak Yüksek Askerî Şûra öncesi Başbakan Erdoğan ile sık sık biraraya gelerek, tutuklu ordu personelinin terfileri sorununa çözüm bulmaya çalıştığı kaydedildi.
Radikal

Şamil Tayyar'dan ÇARPICI İDDİA: “Şehidin arkasından okunan Kur’an’dan rahatsızlık duyan subay var!”
26 Temmuz 2011



Tv8’de Erkan Tan’ın konuğu AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar idi. Tayyar, gündemi değerlendirirken , bir şehit cenaze töreninde iki subay arasında geçen diyalogları açıklaedı: “Şehidin arkasından okunan Kur’an’dan rahatsızlık duyan subay var!”

Şamil Tayyar bir belediye başkanının kendisine anlattığı, Nurdağı’nda merasim töreni esnasında iki subay arasında geçen konuşma üzerine çok üzüldüğünü belirtti ve ekledi:

“Subaylar Belediye Başkanı’nın kendilerini duyduğunu fark etmeden konuşuyorlarmış ve bu konuşmaya ben çok üzüldüm. Kur’an okunurken bir subay diğerine dönüp, ‘Şu hale bak Türkiye Suudi Arabistan’a döndü’ diyor. Yani orada, şehit cenazesinde Kur’an okunmasından rahatsız olan bir subay zihniyeti var. İnsanlar orada canını, kanını, bedenini vermişler, şehit olmuşlar. Kur’an okumayacaksınız da ne okuyacaksınız? Bu kafayla mı terörle mücadele edeceksiniz? ” aktifhaber

Erzurum'da Başörtüsü Skandalı

24 Temmuz 2011
Başörtüsü skandalı Erzurum Kongresi'nin 92. yıldönümü törenlerinde yaşandı.
Milli mücadelenin başlamasında önemli bir basamak olan 'Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz' kararının alındığı Erzurum Kongresi'nin 92. yıldönümü törenlerle kutlandı.

Bu yılki törenlere Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk'ün davetiyle 23 Temmuz 1919 tarihindeki Erzurum Kongresi'ne katılan Kelkit Delegesi Hafız Osman Fevzi Efendi'nin torunu Gültekin Nasuhbeyoğlu, eşi Güler ve çocukları Deniz ile Sürmene Delegesi Ahmet Kulakzade'nin torunu Emine Kulaç'la çocukları Ümit ve Efnan da katıldı.

ASKER UYARDI, VALİ ESKİ YERİNE GERİ DÖNDÜRDÜ

Ancak, Havuzbaşı'ndaki törene türbanıyla katılan Sürmene Delegesi Ahmet Kulakzade'nin torunu Emine Kulaç, görevli rütbeli bir asker tarafından askerlerin bulunduğu yerden ayrılması için uyarıldı. Kulaç, askeri yetkilinin uyarısıyla çocuklarıyla birlikte bulunduğu yerden ayrıldı. Bu durumu Vali Öztürk'ün emriyle Erzurum Valiliğinde görevli bir personel müdahale etti. Emine Kulaç, Vali Öztürk'ün müdahalesinin ardından askerlerin bulunduğu ve daha önce durduğu yere tekrar geri geldi.
aktifhaber

TSK Kosova'da İftar Verecek
26 Temmuz 2011
Kosova'da KFOR barış gücü bünyesi altında gören yapan Türk askeri, 12 yıldır geleneksel hale getirdiği İftar Çadırı'nı bu yılda kuruyor.
Kosova'da KFOR barış gücü bünyesi altında gören yapan Türk askeri, 12 yıldır geleneksel hale getirdiği İftar Çadırı?nı bu yılda kuruyor. 1999 yılından bu yana Kosova?da güvenliği sağlamanın yanında gerçekleştirmiş olduğu sosyal faaliyetleriyle Kosova halkının sevgisini kazanan Mehmetçik, Ramazan ayı boyunca 200 kişiye iftar verecek.

Kosovalı Kardeşlerimizle İftarda Buluşalım sloganıyla bu yıl Prizren'in Şadırvan merkezindeki Kale Altı Tek Çeşme bölgesinde kuracağı İftar Çadırı'nda Ramazan ayı boyunca 200 kişiye iftar yemeği verecek. Ramazan Ayı boyunca iftar çadırında, iftar öncesi ve esnasında musiki, video gösterimi ve çeşitli etkinliklerle renklenecek organizasyona bu yılda yoğun katılım olması bekleniyor. aktifhaber

Kaçırılan Askerlerin Görüntüleri Yayınlandı

29 Temmuz 2011
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yol kesenPKK’lılar tarafından kaçırılan 2’si asker, 1’i sağlık görevlisi 3 kişinin görüntüleri yayınlandı.
TRT

Balyoz Soruşturması'nda 1 Tutuklama Daha...
30 Temmuz 2011
Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında adliyeye sevk edilen 5 askerden 1'i tutuklandı.

Soruşturma kapsamında 5 asker öğle saatlerinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne götürüldü.
Askerler, soruşturmayı yürüten özel yetkili savcı Hüseyin Ayar tarafından sorgulandı. 4 asker savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı.
Nöbetçi 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edilen 1 muvazzaf asker ise tutuklanarak cezaevine gönderildi.
TRT

Müebbet Hapisi Duyan Paşalar Konuştu
31 Temmuz 2011

İnternet Andıcı davası sanığı muvazzaf generaller ve emekli Orgeneral Iğsız, İnternet Andıcı ve yeni internet sitelerinin kurulması konusunun fikir babasının Albay Dursun Çiçek olduğunu anlattı.
İnternet Andıcı iddianamesi Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilirken, iddianameye giren ifade özetleri, Genelkurmay Karargahı’nda görev yapan 22 şüphelinin, haklarında “ağırlaştırılmış müebbet hapis” isteneceğini öğrendikten sonra “kendilerin emri yerine getirdiklerini ve masum olduklarını savunarak ‘komutanlarını’ suçlaması dikkat çekti.

Savcının şüphelilerin ifadelerini değerlendirme kısmında, karşılıklı suçlamalara ilişkin iddianamede şu ifadeleri verdiği görüldü:

Albay Çiçek’in emriyle hazırladık

- Cemal Gökçeoğlu: Andıçta yasal bir sakınca görmediğim için imzaladım. Andıcı Daire Başkan Vekili Dursun Çiçek çıkarttı.

- Hulusi Gülbahar: Siteler geçici olarak kapatıldıktan sonra Dursun Çiçek bu sitelerin açılması gerektiğini söyleyip andıcı hazırlatıp bize gönderdi, biz de parafladık.

- Ziya İlker Göktaş: Andıç çıkmadan önce 12 Şubat’ta imza attım. Kredi kartı kullanılmasına kafam takıldı, ikaz ettim. Adli Müşavirlik tarafından da imzalanınca da Nisan ayında yürürlüğe girdi.

2. Başkan onayı olduğu söylendi

- Murat Uslukılıç: Mart ayının sonuna doğru Dursun Çiçek odamıza geldi. ‘2. Başkan’dan olur aldım, yeni internet siteleri için bir andıç hazırlayalım’ dedi. Bunu şube müdürüne söylemesini istedim. Konuyu Cemal Albaya ilettim, o da Dursun Çiçek’le görüşüp hazırlamam için emir verdi. Ana çatısını Dursun Çiçek’in kurdu. İmzalamadan önce Adli Müşavir Hıfzı Çubuklu, andıç hazırlandıktan sonra değişiklikler yaptı, kanunen uygun olduğuna ilişkin imza attı. Sonra ikinci Başkana sunuldu. Oda komutana arz notu yazdı. Genelkurmay Başkanı’na Dursun Çiçek arz etti.

- Mehmet Bülent Sarıkahya: Dursun Çiçek Albay Nisan 2009’da veya öncesinde Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız’dan onay aldığını ve tekrar bu sitelerin faaliyete geçirilmesini sağladığını, andıcın da bu konu ile ilgili bir emir olduğunu, Nisan 2009’dan sonra bu emrin onaylandığını ve yeniden sitelerden hizmet vermeye başladıklarını söyledi.

Çiçek: Iğsız’dan oluru ben aldım

- Dursun Çiçek: Bu andıçtaki kendi parafım doğru. 3. Bilgi Destek Şube Müdürü olarak bu andıca imza attım. Murat Uslukılıç’ın ifadesi doğru. O dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan Hasan Iğsız’dan andıç hazırlanması konusunda olur aldım. Daha doğrusu Daire Başkanına bu konuda bilgi verdim. O da bana geri dönüşünde Iğsız Paşa’dan onay aldığını söyledi. Geçmiş dönemdeki bütün internet siteleri görev yaptığım şubeye bağlı olmasından dolayı andıcın ana yapısını ben hazırladım. Cemal Gökçeoğlu, Murat Uslukılıç’ın amiri konumundaki dönemin 1. Destek Şube Müdürüydü. Beyanları doğru. O dönemde Daire Başkanı Vekili olarak böyle bir talimat vermiş olabilirim.

‘Emri Başbuğ’dan aldık’

- Hıfzı Çubuklu: 2007 yılında kanun çıkmış ise de Genelkurmay olarak 2009 yılında böyle bir düzenlemeye gidildi. Gazetelerde bu tür haberler yayınlandıktan sonra böyle bir ihtiyacın doğdu. Bu işi disipline edip emniyete almak için böyle bir çalışma içerisine girilmiş olabilir. Bu belge 1 Nisan 2009’da da ikinci Başkan parafıyla Genelkurmay Başkanı’na arz olundu.

- Mustafa Bakıcı: 4 site kurulmasıyla ilgili andıç hazırlandığı ve bu sitelerin kurulduğu, sayfa içeriklerinin nasıl olacağının konuşulduğu doğru.

-Mehmet Eröz: İnternet Andıcı olarak yer alan çalışmanın emrini Genelkurmay Başkanı’ndan aldık. Bu sitelerin hayali isimlere kayıtlı olduğunu fark ettik, yasaya aykırı olduğunu görüp 5651 sayılı yasa gereğince kurmayı planladıkları 4 siteye şube müdürlerinin gerçek isimleri ile kaydolmasını öngördük.

- İsmail Hakkı Pekin: Andıcı yasal zemine oturtmak için ve kontrol altına almak için yaptık. Bana getirildiğinde bütün şube müdürleri, Mustafa Bakıcı ve Harekat Başkanı Mehmet Eröz’ün imzası ve parafı vardı. Bu imzaya gelmeden önce de ikinci başkan Hasan Iğsız ve Mehmet Eröz ile birlikte oturduk. Eski sitelerin kapatılacağı yerine yeni sitelerin açılacağı yönünde bir konuşma yapıldı ancak bu konuda bana görüş sorulmadı. Sadece bilgi verildi, benim sorumluluğumu gerektiren bir konu olmadığı için tereddüt etmeden imzaladım.

- Mehmet Otuzbiroğlu: Andıç önüme gelene kadar bu konuları bilmiyordum. Andıçta internet siteleri ile alakalı çalışma yapıldığını gördüm. İçeriği tam olarak hatırlamıyorum. Bu andıc kapsamında MEBS Başkanlığı görev sorumluluğu kapsamında herhangi bir husus yoktu.

Iğsız: Yeni siteleri Çiçek talep etti

- Hasan Iğsız: Başbakanlık genelgesine dayanılarak yasalar çerçevesinde hazırlanan ve Genelkurmay Başkanlığı’nın bir faaliyeti olarak yapılan internet siteleri ile alakalı çalışmalar, daha sonra yeni çıkan yasaya uygun hale getirildi. İlgili birimlerle koordine edilip belge hazırlandı. Genelkurmay Başkanlığı’nın yasalar çerçevesinde yapmış olduğu faaliyetlerle alakalı soru, Genelkurmay Başkanlığı’na sorulması gerek. Taraf gazetesindeki haberin ardından siteleri geçici olarak kapattık. Akabinde Dursun Çiçek’in girişimleri ile tekrar site açmak için çalışmalar başladı. Böylece tüm komutanlar Albay Dursun Çiçek’i suçlamış oldu.

Star

Gül'den YAŞ Üyelerine İftar
03 Ağustos 2011
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyelerine iftar verdi.
Cumhurbaşkanlığı Konutu'ndaki iftara ilk gelenler YAŞ'a katılan komutanlar oldu. Komutanların ardından Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, saat 20.00'de ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geldi. aktifhaber

Nöbet yerinde ölü bulunan asker defnedildi
03 Ağustos 2011
İzmir'in Narlıdere ilçesinde, vatani görevini yaparken nöbet yerinde ölü bulunan asker, Balıkesir'de toprağa verildi. Askerin babası kendilerine ölümle ilgili bilgi verilmemesinden yakındı.Haberi KaydetArkadaşına Gönder

Alınan bilgiye göre, Narlıdere'deki Yenikale Deniz Üssü'nde vatani görevini yaparken nöbet yerinde vurulmuş halde bulunan Ömer Faruk Gündoğan'ın (22) cenazesi Balıkesir'e getirildi. Ölümü şüpheli görülen Ömer Faruk Gündoğan için Zağaospaşa Camii'nde cenaze töreni düzenlendi. Törene Balıkesir Belediye Başkanı İsmail Ok, askeri yetkililer ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Ömer Faruk Gündoğan'ın babası Şaban, annesi Ayşe ile kız kardeşleri Hümeyra ve Kübra, camideki törende göz yaşlarına hakim olamadı. Özellikle Kübra ve Hümeyra Gündoğan, güçlükle sakinleştirildi.

Şaban Gündoğan, oğlu ile acı haberi almadan birkaç saat önce telefonla görüştüğünü belirterek, ''Bana kalan günlerini söyledi. '24 gün sonra evdeyim. Ramazan'ın son 5 gününde iftarı inşallah birlikte yapacağız' dedi. Ölüm haberi gelince yıkıldık'' dedi.

Oğlunun ölüm haberiyle ilgili kendisine detaylı bilgi verilmediğini öne süren baba Şaban Gündoğdu, ''Bize sadece vurulduğu ve otopsi raporu sonrası olayın netliğe kavuşacağı söylendi'' görüşünü bildirdi. haber7

Kazada 1 Asker Şehit Oldu

04 Ağustos 2011
Gaziantep 5'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı'nda askeri bir aracın devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 1 asker şehit oldu, 1 asker de ağır yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Gaziantep 5'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı'nda askeri bir araç devrildi. Aracın devrilmesi sonucu meydana gelen kazada 21 yaşındaki asker Tamer Dost şehit oldu, aynı yaşta olduğu öğrenilen Burak Varol da ağır yaralandı.
Şehit askerin cenazesi, 25 Aralık Devlet Hastanesi morguna kaldırılırken, ağır yaralanan asker de aynı hastanede tedavi altına alındı. Öte yandan şehit asker Dost'un Sakarya, yaralı asker Varol'un da İstanbul nüfusuna kayıtlı olduğu öğrenildi. TRT

Yaralanan Er Şehit Oldu
04 Ağustos 2011
Siirt Kurtalan'da askeri aracın kaza yapması sonucu yaralanan asker şehit oldu..
Siirt'in Kurtalan ilçesinde geçen hafta yaşanan kazada askeri aracın devrilmesi sonucu yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren jandarma komando er Abdülkadir Yarcan, gözyaşı ve Kürtçe ağıtlarla memleketi Şanlıurfa'da toprağa verildi. aktifhaber

Narkotik Operasyon : 2 Astsubay, 11 Tutuklu
İstanbul'da narkotik polisinin yaptığı uyuşturucu operasyonunda aralarında 2 astsubayın bulunduğu araçta 54 kilo 600 gram esrar ele geçirildi.
Polis, sokak satıcılarına yaptığı operasyonda; Diyarbakır'dan İstanbul'a esrar sevkiyatı olacağı bilgisine ulaştı. 3 aylık çalışmanın sonunda narkotik şube ekipleri harekete geçti. TRT

Kışlada tanker devrildi: İki Asker Şehit Oldu
05 Ağustos 2011
Gaziantep 5'nci Zırhlı Tugay Komutanlığı'nda Sürücüsü açıklanmayan askeri tanker kışla içerisinde seyir halindeyken devrildi.

Kazada yaralanan piyade erler 21 yaşındaki Tamer Dost ile aynı yaştaki Burak Varol askeri ambulansla Gaziantep 25 Aralık Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Tamer Dost, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamazken, Burak Varol ise iç kanama teşhisiyle ameliyata alındı. Burak Varol yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.haber1001

7'si general 14 kişiye yakalama kararı
8 AĞUSTOS 2011

İnternet andıçı olarak anılan dava kapsamında, aralarında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığına atanan Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler ile Tümgeneral Hıfzı Çubuklu'nun da bulunduğu yedisi general 14 sanık hakkında yakalama emri çıkartıldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ''Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri''ne ilişkin davanın iddianamesini hazırlayan Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız'ın 22 sanık hakkında yakalama emri çıkarılması konusundaki talebine ilişkin incelemesini tamamladı.

İddianamede Genelkurmay tarafından kurulan irtica.org, pkkgercegi.com ve askeriz.info gibi internet siteleri ile hükümet aleyhine kara propaganda yapıldığı ve bazı internet sitelerinin sağcı, solcu, radikal islamcı şeklinde fişlendiği belirtiliyor.
Mahkeme heyeti, YAŞ kararıyla Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığına atanan Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, korgeneraller Mehmet Eröz, İsmail Hakkı Pekin, tümgeneraller Hıfzı Çubuklu, Mustafa Bakıcı, Tuğamiral Alaettin Sevim, Albay Sedat Özüer, emekli Albay Fuat Selvi, Hulusi Gülbahar, Cemal Gökçeoğlu, Mehmet Bülent Sarıkahya ile Ziya İlker Göktaş hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar verdi.
Taşdeler YAŞ'ta terfi ettirilmişti
Genelkurmay Başkanı Koşaner ile birlikte, Kara, Hava ve Deniz kuvvet komutanları, Taşdeler'in de aralarında bulunduğu subaylar hakkında önceki hafta soruşturma başlatıldığı 30 Temmuz günü istifalarını açıklamışlardı.
Hakkında soruşturma başlatıldığı bildirilen Orgeneral Taşdeler, geçen hafta yapılan Yüksek Askeri Şura'da terfi ettirilmişti.
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasıyla birleştirilecek olan davanın duruşma günü 12 Eylül 2011 olacak.
Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından hazırlanan iddianamede, Türk Ceza Kanunu'nun 312/1. maddesinde ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir'' hükmünün yer aldığı belirtilerek, sanıklar hakkında soruşturmanın 2 yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve toplanan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi durumunda sanıkların TCK'nın 312. maddesindeki suçu işlediklerinin anlaşıldığı ifade edilmişti.
BBC

'İnternet Andıcı'nda ilk tutuklama
09 Ağustos 2011
İnternet andıcı soruşturması kapsamında adliyeye gelen emekli Albay Fuat Selvi tutuklandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ''kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri'' davası kapsamında emekli Albay Fuat Selvi'nin tutuklanmasına karar verdi.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine gelen Selvi, işlemlerinin yapılması amacıyla Silivri'de bulunan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşmada Selvi, ''Ben bu suçları işlemedim, ancak takdir mahkemenindir'' dedi.

Görüşü sorulan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ise ''kuvvetli suç şüphesi'' gözününe alınarak Selvi'nin tutuklanmasını istedi.

Delil durumu, kuvvetli suç şüphesini gözününe alarak, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten mahkeme heyeti, Selvi'nin ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak'' ve ''silahlı örgüt üyesi olmak'' suçlarından tutuklanmasına karar verdi.

Delil klasörleri avukatlarda

''Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri'' kurdukları iddiasına ilişkin haklarında dava açılan Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler ile Tümgeneral Hıfzı Çubuklu'nun da aralarında bulunduğu 22 sanık hakkında hazırlanan iddianameye ait delil klasörleri, sanık avukatlarına dağıtılmaya başlandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dava dosyasının yer aldığı iddianameye ait toplam 28 delil klasörünün dijital ortama aktarılması tamamlandı. Dijital delil klasörleri isteyen sanık avukatları, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan duruşma salonun bitişiğine yer alan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kaleminden bunları alabilecek.

Delil klasörlerinde, ''pkkgercegi.net'', ''terorguvenlik.net'', ''terorizminfo'', ''gurbetciler.inf'', ''pontuslu.com'', ''irtica.org'', ''irtica.net'' isimli internet siteleriyle ilgili tespit tutanakları yer alıyor.

Sanıklar hakkında düzenlenen iletişim tespit tutanaklarının yer aldığı klasörlerde, arama ve el koyma kararları, sanıklardan elde edilen deliller, sanık ve tanık beyanları, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı ile yapılan yazışmalar ve gönderilen belgeler bulunuyor.

29. klasörde yer alan sanık Bülent Sarıkahya'nın ifadesinde, ''hayhaytr@yahoo.com'' sitesinin Bilgi Destek Dairesine ait bir internet sitesi olduğunu belirterek, ''İnternet sitelerinin alan adı sürelerinin takibi amacıyla kurulan mail adresidir. Hasan Ataman Yıldırım'ı tanımıyorum, bizim dairede herhangi bir görev almadı. 'Hayhaytr'nin adının Hasan Ataman Yıldırım olduğunu bilmiyorum'' dediği kaydedildi.

4. klasörde yer alan emniyet tespit tutanağında ise ''Kamuoyunu yönlendirme maksadıyla illegal bir şekilde işletilen internet sitelerinin, ikinci 'Ergenekon' davasının tutuklu sanığı Hasan Ataman Yıldırım ve ekibi olan arkadaşları Fatih Koca, Altunay Şahin, Cem Şimşek ve Recai Alkan tarafından kurulduğu ve yönetildiği, ayrıca bu sitelerin 'Devrimci teğmenler' olarak nitelenen bir grubun TSK içinde tabana yayılma ve bilgilendirmeler içinde kullanıldıkları, Mehmet Bülent Sarıkahya isimli kişinin, Hasan Ataman Yıldırım'a bağlı çalıştığı ve sitelerin yapım, yazılım, içerik ve link konularında görevli olduğu, Feyyaz Amiral isimli şahsın konuyla ilgili olarak görüş alınan bir konumda olduğu, Hasan Ataman Yıldırım ve ekibinin ise 'Başkan' olarak belirtilen şahıs tarafından görevlendirildikleri'' ifade edildi.

-DURSUN ÇİÇEK'İN ADI-

İddianamenin 9. ek delil klasöründe, Genelkurmay Başkanlığının, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının sorularına verdiği cevaplar da yer alıyor.

30 Aralık 2010 tarihli cevap yazının altında Genelkurmay Başkanlığı adına Hukuk İşleri Müdürü Hakim Albay Şakir Aytaş'ın imzası bulunuyor. Yazıda, savcılığın ''irtica.org ve turkatak.gen.tr'' isimli internet sitelerinin yayın yaptıkları dönemlere ait ulaşılabilen sayfaları üzerinde yapılan incelemeden bahsediliyor.

Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti yürütme organını hedef alan bazı yayınların yer aldığının belirlendiği, bu yayınların TSK'nın Bilgi Destek faaliyetleri kapsamında değerlendirilemeyecek nitelikte görüldüklerine ilişkin sorularına cevap verildi.

Genelkurmay'ın cevabında ''Söz konusu internet siteleri daha önceden eski adıyla Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı, değişen adıyla Bilgi Destek Daire Başkanlığı tarafından işletilmiştir. Site içerikleriyle ilgili Bilgi Destek Dairesi arşivinde herhangi bir kayıt, dokuman ya da içeriğin arşivlendiğine dair bir bilgiye rastlanılmamıştır'' ifadelerine yer verildi.

Genelkurmay yazısında, şunlar kaydedildi:

''Genelkurmay Başkanlığının, bu sitelerde yayınlanan yazıları kurumsal kimliği altında yayınlandıklarına dair hiçbir belge bulunmamaktadır. Bunun yanında çeşitli basın ve yayın organlarında yayınlanan haberlere dayanılmış olsa dahi TSK tarafından hizmete yönelik amaçlar doğrultusunda işletilmesi öngörülen internet sitelerinde yer verilmesinin, kurumsal olarak onaylanmasının da mümkün olmadığı kıymetlendirilmektedir.''

Genelkurmay yazısında, Bilgi Destek Daire Başkanlığı personeline ait kayıtların incelendiğini, şube müdürlüklerinde görev yapan personelin Ek-F listesinin de savcılığa iletildiğini ifade ederek, ''2008-2009 yılları arasında 3. Bilgi Destek Şube Müdürü görevlerinde bulunan Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek'in isminin listeye sehven yazılmadığı belirlenmiştir. Bu işlemde herhangi bir kasıt bulunmamaktadır'' denildi.
Akşam

Emekli Orgeneral Hasan Iğsız tutuklandı
10 Austos 2011

'Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri'' davası kapsamında haklarında yakalama emri çıkartılan 14 sanıktan biri olan 1. Ordu eski Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız tutuklandı.

Iğsız, dün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polislerince aranarak adliyede olması istenmişti. Iğsız bunun üzerine bu sabah avukatı ile birlikte Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne geldi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, emekli Orgeneral Hasan Iğsız'ın tutuklanmasına karar verdi.
haber1001







Koramiral Deniz Cora'ya yakalama kararı!
Amirallere Suikast Davası'nda gelişme...
12 Ağustos 2011
Amirallere suikast davası kapsamında hakkında "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak" suçundan 15 yıla kadar hapis talebiyle dava açılan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Deniz Cora için yakalama kararı çıktı. İddianameyi kabul eden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından düzenlenen tensip zaptı ile birlikte Cora hakkındaki atılı suçu işlediğine ilişkin kuvvetli suç ve delilleri karartma şüphesi bulunduğu belirtilerek yakalama kararı verildi.

KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ
Özel Yetkili İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan tensip tutanağında, sanık Deniz Cora'nın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunduğu ve devam ettiği, iddiaya konu belgelerin yargılama sürecinde ele geçirildiği, ilgili belgelerin ele geçirildiği tarih ve yer dikkate alındığında delillerin karartılma şüphesinin bulunduğu belirtildi.

Tensip tutanağında, sanık Cora'nın üzerine atılı eylemin CMK 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olduğu hususu dikkate alınarak, hakkında yakalama kararı verildiği belirtildi. Koramiral Deniz Cora'nın mahkemenin yargı çevresinde yakalanması durumunda en kısa zamanda hazır edilmesi, yargı çevresi dışında yakalanması halinde ise yol tutuklaması yapılarak en kısa sürede mahkemeye çıkarılması istendi.

DURUŞMA 9 ARALIK'TA
Tensip tutanağından soruşturma kapsamında örgüt üyeliği suçundan daha önce tutuklanan Kurmay Albay Ümit Metin'in tutukluluk halinin de devamına karar verilen tensip tutanağında, Deniz Cora ve Albay Ümit Metin hakkında hazırlanan iddianamenin Poyrazköy'de eme geçirilen mühimmata ilişkin dava ile birleştirilmesi yönündeki talebinde 09 Aralık 2011'de yapılacak duruşmada değerlendirilmesine karar verildi.

SUİKAST PLANI İLE İLGİLİ ÇALIŞMAYA AKTİF KATILDI
Koramiral Deniz Cora'nın yasadışı yapılanma içinde ?Gölcük Bölge Başkanı' sıfatı ile ?Personel bilgi ve değerlendirme cetveli' hazırladığı öne sürülen iddianamede, Cora'nın Gölcük Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ve Harp Filosu Komutanlığı'na ?Özel kanaat raporları' gönderdiği iddia edildi. Takibi yapılan hassas personel hakkında Deniz Hava Üs Komutanlığı'na ?tespit edilen bilgiler' gönderildiği de kaydedildi. Deniz Cora'nın bu yapılanma içinde "Tümamiral Gölcük Bölge Başkanı" olarak gösterildiği bölge gruplar amirliğinde Ümit Metin ve Tayfun Duman'ın kendisine bağlı olarak çalıştığı öne sürülerek Cora'nın Ergenekon terör örgütü içinde Amirallere Suikast Planı ile ilgili olarak yapılan çalışmaya aktif olarak katıldığı iddia edilmişti.
habertürk

Yakalama kararı görevden aldırdı!
İnternet Andıcı Davası'nda hakkında yakalama kararı çıkarılan İstihbarat Daire Başkanı Korg. Pekin'in yerine, Korg. Güler atandı
12 Ağustos 2011
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde İstihbarat Dairesi’nin başındaki komutan değişti. İnternet Andıcı Davası kapsamında hakkında tutuklama kararı çıkan Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan alındı. Pekin’in görevine Korgeneral Yaşar Güler’in atandığı öğrenildi.

ATAMA DUYURULMUYOR
TSK’nın ‘istihbarat’ kadrolarının gizli olması nedeniyle, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’na yapılan atama ile Korgeneral Pekin’in yeni görev tanımı Resmi Gazete’de yayımlanmadı. Aynı şekilde, terörle mücadelede kritik önemi bulunan ve Korgeneral Nazım Altıntaş’tan boşalan Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’na yapılan atama da kamuoyuna açıklanmadı. Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na atanan Korgeneral Güler, Ankara Garnizon ve 4. Kolordu Komutanlığı görevinde bulunuyordu. Kara Harp Okulu’ndanmuhabere teğmen olarak 1974’temezun olan Korgeneral Güler, “general” olması öncesinde Bosna Hersek Türk Tugayı’nda Komutan Yardımcılığı, 1995-1997 yıllarında Başbakanlık Askeri Başdanışmanlığı Proje Subaylığı, Napoli’de NATO Güney Bölge KomutanlığıMuhabere Başkan Yardımcılığı, Ankara’da NATO Barış İçin Ortaklık EğitimMerkez Komutanlığı ve Genelkurmay Tatbikatlar ŞubeMüdürlüğü görevlerinde bulundu. Korgeneral Güler, tuğgeneralliğinde Genelkurmay Muhabere Elektronik Bilgi SistemPlan Koordinasyon Daire Başkanlığı, tümgeneralliğindeMuhabere Elektronik Bilgi Sistemler Okulu ve EğitimMerkezi Komutanlığı ve Genelkurmay EğitimDaire Başkanlığı, korgeneral rütbesinde de Harita Genel Komutanlığı ve 4. Kolordu Komutanlığı görevlerinde bulundu.

'KOR'LARIN YERİNE 'TÜM'LER GELDİ
Çok sayıda generalin tutuklu durumda bulunması, korgeneral rütbeli kadrolarda önemli değişiklikler yapılmasına yol açtı.

Geçen yıl korgenerallerin bulunduğu 4 göreve bu yıl tümgeneraller atandı:

1. EDOK Muhabere ve Muhabere Destek Eğitim Komutanı Korgeneral Ömer Necati Özbahadır’ın yerine Tümgeneral Ömer Bayraklı

2. EDOK Eğitim Kolordu Komutanı Korgeneral Galip Mendi’nin yerine Tümgeneral Metin İyidil

3. EDOK Okullar Komutanı Korgeneral Tevfik Özkılıç’ın yerine Tümgeneral Erdal Öztürk

4. Genelkurmay Strateji Daire Başkanlığı’na Tümgeneral Tahir Bekiroğlu’nun yerine Tümgeneral Yavuz Türkgenci görevlendirildi.

Gazete HABERTURK

“Sn. K.” için kaçınılmaz son!
Yener Dönmez
13 Ağustos 2011



Haftalar önce Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu için “Kaçınılmaz son” diye yazmıştım.
Sonrası malum…

Belki de siz bu satırları okuduğunuz esnada “İnternet Andıcı” Hıfzı Paşa'yı Metris'e sürüklemiş olacak.
Tıpkı Orgeneral Hasan Iğsız ve arkadaşlarını sürüklediği gibi…

Hafta içi İnternet Andıcı savcısı, Iğsız'a, “Bu belgedeki ‘Sn. K.'a arz' ifadesi nedir? Genelkurmay Başkanı olabilir mi? Ona arz edilmiş midir?” diye sormuş Org. Iğsız da: “Bu ifade sadece Genelkurmay Başkanı'na (İlker Başbuğ) sunulunca yazılır. Sunulup sunulmadığını bilmiyorum. Onun onay ve emri olmadan bir şey yapılamaz” demişti.

Aynı soruya Kora. Mehmet Otuzbiroğlu “cevap yok” derken, Korg. İsmail Hakkı Pekin'in cevabı ise “Bu belgenin Komutan'a arz edilip edilmediğini bilmiyorum” şeklinde olmuştu.

Önceki gün biz de tam bu sorulara cevap ararken Karargah'ta işleyişi en ince ayrıntılarına kadar bilen Tümg. Çubuklu aradı.

Yaklaşık bir saat süren görüşmemizde yürüyen davaya ışık tutacak şok ifşaatlarda bulundu Çubuklu.
“Sizi son kez arıyorum” diyen Çubuklu'nun ilk sözü, “Sonunda beni cezaevine attırdınız. Sizi tebrik ediyorum” oldu.

Yargısal işleyişin bütünüyle dışında olduğumuzu dile getirmemize rağmen, konuşurken sesi titreyen ve hissiyatının tesirinden kurtulamayan Çubuklu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Size hep güvendim. Hala da güveniyorum. Samimiyetinize inanıyorum. Beni gerçekten çok iyi tanısanız benimle ilgili bazı iddiaları yazmazdınız. Beni yanlış anladınız. Oturup ağlamak istiyorum. Şu an ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.“

Duygusal ortam biraz dağıldıktan sonra kendisine söz konusu parafı sordum.

Çubuklu, İnternet Andıcı belgesinin resmi bir belge olduğunu, bunu kimsenin inkar edemeyeceğini, belgenin arz edildiği “Sn. K.”nın dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olduğunu ifade etti.

Karargah içerisinde “Komutan” olarak addedilen kişinin Genelkurmay Başkanı'ndan başkası olamayacağını vurguladı ancak bu belgenin 12 Şubat 2010'da 4 yeni internet sitesi kurulmasıyla ilgili olduğunu öne sürdü.
“Peki diğer kara propaganda sitelerini kim nasıl kurdu?” şeklindeki sorumuza ise: “Benden samimi cevap istediniz; yemin ederim, bilmiyorum. Ancak psikolojik harekatın kurduğu söyleniyor” cevabını verdi.
Bunların ayrıntısını dünkü haberlerimizden okudunuz.

Ancak daha önce “son kez arıyorum” demesine rağmen Çubuklu dün bir kez daha aradı ve asıl bombayı o zaman patlattı.

Net bir biçimde İnternet Andıcını Başbuğ'un imzaladığını söyledi.

“Komutan imzalamadan yürürlüğe giremez. Ben Genelkurmay'ın Adli Müşaviriyim prosedür böyle işler. Tıpkı bakanlarda olduğu gibi. Örneğin bakana bir iş arz edilirse bakan onaylamadan yani imzalamadan icraata geçilebilir mi? Yürürlüğe girer mi? Girmez. Burada da Komutan'a arz edildiğine ve bu 4 site kurulduğuna göre Komutan imzalamıştır ve o şekilde yürürlüğe girmiştir” diye konuştu.

Açık açık Başbuğ'u işaret etti.

Tüm bu görüşmelerimden ve gelişmelerden edindiğim izlenim ne biliyor musunuz?
Hasan Iğsız'ı bilmem ama hem Albay Dursun Çiçek'te hem de pek çok defa görüştüğüm Tümgeneral Hıfzı Çubuklu'da tarifi imkansız bir burukluk ve pişmanlık var.

Bu burukluk da Andıç'ta imzası bulunan Başbuğ'un Fenerbahçe'de yaptırdığı 10 adet deniz manzaralı süper lüks rezidansta sefa sürerken, kendilerinin mahpusta çile çekmesinden kaynaklanıyor olsa gerek…
Ancak görünen o ki, 14 kişi için olan o kaçınılmaz son “Sn. K.”yı da bekliyor.
Özetin özeti: Sırada “Sn. K.” var!

Yeni Akit

HAVELSAN Genel Müdürü tutuklandı!
2011-08-15
Savunma sanayi alanında faaliyet gösteren HAVELSAN'ın Genel Müdürü Faruk Yarman'ın 6 albayla birlikte tutuklandığı ortaya çıktı.

ŞOK! 1 AYDA İNGİLİZCE KONUŞUN. NASIL MI? TIKLAYIN!

Yazı Boyutu: 12 14 16

Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'na bağlı olarak savunma sanayi alanında faaliyet gösteren Havelsan'ın Genel Müdürü Ömer Faruk Yarman'ın, Ankara'da gözaltına alınarak tutuklandığı belirtildi.

Balyoz soruşturması kapsamında önceki gün 6 albayla beraber tutuklanan sivil şüphelinin HAVELSAN Genel Müdürü Ömer Faruk Yarman olduğu anlaşıldı.

Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube'de yapılan aramalarda ele geçirildiği belirtilen 'Balyoz planı belgeleri' iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında HAVELSAN Genel Müdürü Dr. Faruk A. Yarman'ın da tutuklandığı ortaya çıktı .Yarman'ın TCK'nın 312. maddesine göre 'hükümeti yıkmaya teşebbüs' ile suçlamasıyla tutuklandığı öğrenildi.

Soruşturma kapsamında Cuma günü 6 albay ve 2 astsubay ile birlikte bir sivil memur Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirildi. Bu sivil memurun HAVELSAN Genel Müdürü Dr. Ö. Furak A. Yarman olduğu ortaya çıktı. Soruşturma savcısı Hüseyin Ayar'a ifade veren Yarman ve askerler tutuklanma istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Nöbetçi mahkemece sorgulanan Yarman ile birlikte 7 asker tutuklanarak cezaevine gönderildi.

BALYOZ İDDİALARINDA İSMİ GEÇTİ

Balyoz planı iddialarında Yarman'ın ismi de geçiyordu. Soruşturma kapsamında elde edilen 11 nolu CD içerisinde yer alan ÇALIŞMALAR_A/"YENİ YAPILANMADA GÖREVLENDİRİLECEKLER" isimli klasörde bulunan "SAVUNMA SANAYİ" isimli Excel belgesinin 'fyarman' isimli kullanıcı tarafından oluşturulduğu iddia edildi. ‘ fyarman' isimli kullanıcının ise HAVELSAN Genel Müdürü Dr. Ö. Faruk A. YARMAN öne sürüldü.

AKİT GAZETESİNİN İDDİASI

İki hafta önce çıkan Akit Gazetesi'nde yer alan haberlerde emekli askerlerin ve asker yakınlarının ASELSAN ve HAVELSAN'da torpille işe yerleştirildiği ileri sürülmüştü. Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşaner'in gelinin HAVELSAN'da geçerliliği 3 yıl olan KPDS'den 5 yıl önce aldığı puanla işe alındığı belgeyle duyurulmuştu. HAVELSAN Genel Müdürü'nün hazırladığı belge:

2010 tarihli belgede HAVELSAN Genel Müdürü Dr. Faruk A. Yarman, Berrin Koşaner'in kurumda işe başlatılması için şöyle talimat veriyor: Şirketimize iş başvurusunda bulunan Sn. Berin Koşaner Personel Seçme Esasları Prosedürü kapsamında önkoşul olarak KPDS sınavına 2005 yılında girmiş ve yeterli puanı almıştır. (KPDS 80) Her ne kadar bu sınavların 3 yıl geçerliliği bulunsa da, ilgili adayın işe yerleştirilebilmesi için işe alım prosedürünün devam etmesi ve Personel Değerlendirme Kurulu'ndan da geçer not alması durumunda istihdam edilmesi hususunda gereğini rica ederim…

Gazeteport

Balyoz Derbe Planı...
17 Ağustos 2011
Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen balyoz belgeleriyle ilgili soruşturma sürüyor.

Soruşturma kapsamında, aralarında Korgeneral Rıdvan Ulugüler ile Tuğgeneral Kubilay Baloğlu'nun da bulunduğu 8 kişi, soruşturmayı yürüten savcı Hüseyin Ayar'a ifade verdi.

Savcı, Ulugüler ve Baloğlu'nun yanısıra, Albaylar İbrahim Koçer, Erhan Şensoy, Cüneyt Küsmez ile emekli albay İsmet Çingı ve sivil memur Güllü Şalkaya'yı tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti.
1 astsubay ise savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı.
Korgeneral Ulugüler ve Tuğgeneral Baloğlu dahil 5 kişi tutuklandı. TRT

İki Askerimiz Kaçırıldı mı?
18 Ağustos
Hakkari Valisi, iki şehit cenazesine ulaşamadıklarını söyledi.

Hakkari Valisi Muammer Türker, dün akşam saatlerinde yaptığı açıklamada, ellerinde köy korucusu ile birlikte 8 şehit canezesinin olduğunu söyledi.
Vali Türker, isim açıklamadan "Elimizde 8 şehit cenazesi var. 2 cenazeye de ulaşamadık. Cenazelerden biri Binbaşı'ya, diğeri de uzman çavuş ait" dedi.
Vali Türker, şehitler için bugün Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı'nda da tören yapılacağını belirtti.
TRT

İkinci "Balyoz Planı" davası dün başladı

16 Ağustos 2011

İkinci "Balyoz Planı" davası kapsamında Orgeneral Bilgin Balanlı'nın da aralarında bulunduğu 28 sanığın 20'şer yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmalarına dün başlandı
Org. Bilgin Balanlı'yla birlikte 28 sanığın yargılandığı davada Ergenekon süreci boyunca ilk kez bir muvazzaf orgeneral hâkim karşısına çıktı. Balanlı'nın en kısa zamanda sonuçlandırılmasını istediği davayı yavaşlatma adımı ise reddihakim talebinde bulunan avukatlarından geldi. Balanlı'nın mahkemeye yönelik tehdit içerikli savunması sırasında salonda ıslık çalınması üzerine tartışma yaşandı. Hâkimin müdahale ettiği Balanlı, "Sözümü kesmeyin." deyince mahkeme başkanı sert çıktı: "Burayı ben yönetiyorum, keserim."

İkinci Balyoz planı davası kapsamında Orgeneral Bilgin Balanlı'nın da aralarında bulunduğu 21'i tutuklu 28 sanığın 20'şer yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmalarına başlandı.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'de yapılan duruşmaya, Bilgin Balanlı, Korgeneral Turgut Atman, Tümgeneral İsmail Taş'ın da aralarında bulunduğu 21 tutuklu sanık ile bazı tutuksuz sanıklar katıldı.

Hakkında yakalama kararı bulunan Tümgeneral Beyazıt Karataş ile tutuksuz sanık Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul ise gelmedi. Duruşmada yoklamanın ardından, sanıkların kimlik tespitine geçildi. Kimlik tespiti sırasında tutuklu sanık Orgeneral Bilgin Balanlı, aylık gelirinin 7 bin lira olduğunu belirterek, Yüksek Askerî Şûra üyesi olduğunu söyledi.

Sanıklardan Ahmet Zeki Üçok Hava Kuvvetleri başsavcısı, Ali Cengiz Şirin Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesi Başkanı, Bülent Günçal Hava Kuvvetleri adli müşaviri, Cumhur Eryüksel Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Başsavcısı, Doğan Uysal Genelkurmay Adlî Müşavirliği'nde idarî görevli olarak görevlerini beyan etti.

Tutuksuz sanık Hakan Özbek de Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda askeri savcı iken emekli dilekçesi verdiğini belirtti. Tutuksuz sanık Tülay Delibaş ise Askeri Yüksek İdare Mahkemesi raportörü olduğunu ve aylık 6 bin TL kazandığını ifade etti.

Kimlik tespitinin ardından Mahkeme Başkanı Ömer Diken, iddianamenin okunmasına geçileceğini açıkladı. Ancak bu sırada bazı sanıkların avukatı Ali Fahir Kayacan, hükme katılacak hakim listesinin kendilerine bildirilmesini isteyerek, daha sonra da reddihakim talebinde bulunacaklarını söyledi. Mahkeme Başkanı Diken ise avukat Kayacan'ın talebinin iddianamenin okunmasından sonra değerlendirileceğini açıkladı. Kısa bir tartışmanın ardından Diken, avukatların taleplerinin iddianamenin okunmasından sonra değerlendirileceğini karara bağladı. Ancak tekrar söz alan avukat Kayacan, gerekçelerini açıklayarak reddihakim talebinde bulundu.

Duruşmada söz alan Orgeneral Bilgin Balanlı, çok sayıda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubunun, somut delillere dayanmayan iddialar nedeniyle tutuklu olarak yargılandığını savundu. Söz konusu soruşturma ve davanın planlı ve komplo olduğunu öne süren Balanlı, "TSK ve onun kahraman personeli üzerinde açıkça oyun oynanmaktadır. Sahte dijital verilerle hazırlanan belgelere dayanarak tutuklandım. TSK'ya karşı yürütülen bu çirkin iftira kampanyası sonucu gerçekleştirilen tasfiye operasyonu, maalesef başarıya ulaşmış gibi gözükmektedir. Gerçekten başarılması halinde ise kaybeden TSK, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti olacaktır." ifadelerini kullandı.

İFTİRALARIN HESABI SORULACAKTIR

Sanık Bilgin Balanlı konuştuğu sırada, salondaki izleyiciler tarafından alkışlama ve ıslık sesleri duyuldu. Mahkeme Başkanı Ömer Diken, ıslıklayanların dışarı çıkmasını, aksi takdirde kameralar tarafından tespit edileceğini söylemesi üzerine izleyicilerden ıslık çalan bir kadın dışarı çıktı. Mahkeme Başkanı Diken, alkışlayanları da uyararak, "Burası arena değildir.'' dedi. Balanlı'nın sözünün kesilmesine itiraz etmesi üzerine de Başkan Diken, "Duruşmayı yöneten benim, keserim. Sesinizi yükseltmeden konuşun.'' dedi. Balanlı da herkesin sesini duyması için yüksek sesle konuştuğunu ifade etti. Bilgin Balanlı, 'darbeye teşebbüs etmek'le suçlandıklarını, ancak bu suçlamayı asla kabul etmediklerini anlattı. Balanlı, "Bu çirkin ve insafsız komployu hazırlayan ve onlarla bu alçakça oynanan oyunda işbirliği yapanlara, Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve onun fedakar personeline zarar verenlere bunun hesabını yüce Türk ulusu, Türk yargısı bir gün mutlaka soracaktır." ifadelerini kullandı.

Gölcük'te yapılan aramalarda, ele geçirilen belgelerde isminin geçtiğini öğrendiğini söyleyen Balanlı, "Şaşkınlık içinde bunun ne olduğunu anlamaya çalışırken, bir dergide aleyhime gerçek dışı bir yazı yayınlandı. Nisan ayının sonlarında ise ele geçirildiği öne sürülen sahte dijital veriler basında yer aldı.'' şeklinde konuştu. Savcı Savaş Kırbaş, reddihakim talepleri konusunda takdirin mahkemede olduğu görüşünü bildirdi. Duruşmaya verilen aranın ardından kararı açıklayan mahkeme heyeti, bazı sanık avukatlarının reddihakim talebinin değerlendirilmesi için dava dosyasının yetkili merci olan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi. Duruşma 3 Ekim'e ertelendi.
aktifhaber

'Özden Örnek amiralimiz kahindir'
19 Ağustos 2011
Tuğamiral Ilğar: Bu bir kehanet ise affına sığınarak ifade etmek istiyorum. Özden(Örnek) amiralimiz kahindir ve kendisinden olası İstanbul depreminin tarihi de öğrenilebilir.

Sanık Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar, "Özden Örnek amiralimin konu ile ilgili somut tespitlerine aynen katılıyorum. Bu liste bariz olarak yakın geçmişte hazırlanmıştır. Çünkü o tarihlerde bu listeyi hazırlamak için kahin olmak gerekirdi. Özden amiralimiz, kahindir ve kendisinden olası İstanbul depreminin tarihi de öğrenilebilir" dedi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda yapılan duruşmaya, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Albay Dursun Çiçek ve MHP İstanbul milletvekili Emekli Korgeneral Engin Alan’ın da aralarında bulunduğu 141 tutuklu sanık hazır bulundu. Yunus Nadi Erkut ve Nurettin Işık’ın da aralarında bulunduğu 21 tutuklu sanık duruşmaya katılmadı. Duruşmada 13 tutuksuz sanık hazır bulunurken, hakkında yakalama kararı olan emekli Orgeneral Ergun Saygun’un GATA’daki tedavisi devam ettiği için duruşmaya katılamadı. Mahkeme başkanı Ömer Diken sanık savunmalarının devam edeceğini belirterek Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar’ı kürsüye çağırdı.

"ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ ELİMİZDEN ALINARAK TOPLU BİR HUKUK KATLİAMI GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR"

Sanık Ilgar, "Kanıt niteliği taşımayan ve hiçbir yan delil ile desteklenmeyen soyut kanaatler sayesinde, sadece ismimizin imzasız bazı digital verilerde geçmesi nedeniyle 6 aydır özgürlüğümüz elimizden alınarak toplu bir hukuk katliamı gerçekleştirilmiştir" dedi.

"ÖZDEN AMİRALİMİZ KAHİNDİR"

Suçlamaları reddeden Ilgar, "Hiç bir emir ve görev almadım ve kimseye görev vermedim. İddianamede şahsımla ilgili amiral terfi listesinde ismimin zikredildiği ifade ediliyor. Öncelikle Özden Örnek amiralimin konu ile ilgili somut tespitlerine aynen katılıyorum. Bu liste bariz olarak yakın geçmişte hazırlanmıştır. Çünkü o tarihlerde bu listeyi hazırlamak için kahin olmak gerekirdi. Zira listede ismi geçen 3 subayın yakın geçmişte erken terfi edeceğini, yüksek lisans yapacağını, 2006 yılında deniz kuvvetlerinde terfilerin 6 yıldan 5 yıla çekileceğini, önceden tahmin etmek imkansızdır. Bu bir kehanet ise affına sığınarak ifade etmek istiyorum Özden amiralimiz kahindir ve kendisinden olası İstanbul depreminin tarihi de öğrenilebilir" ifadelerini kullandı.

"ADALETİ BEN İÇİMDE ÖLDÜRDÜM"

Suçlamalarla ilgili olarak savcıyı ispata çağıran Ilgar, şunları söyledi:

"Bu davada, insanların özgürlükleri gasp edilerek hukuk normları hiçe sayılmış, dava maalesef, siyasi bir boyut kazanmıştır. Ancak bilinen odur ki siyaset hukuk için daima kötü bir kılavuz olmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önemli bir bölümünün darbeci, şantajcı, fuhuşcu, casus, suikastcı olabiliyorlarsa, bir anlamda yüce Türk milletinin maddi manevi şan ve şerefi ayakta durabilir mi? Burada tarih yazılmaktadır. Zira gelecek kuşakların Balyoz, Kafes, Amirallere Suikast, casusluk iddiaları diye tarihe geçen bu sosyal trajedi ya da komedilerin nasıl oynandığını bilmelerinde, hünerli veya acemi aktörlerini tanımalarında büyük fayda vardır. Bu süreç başladığında adaletin ölümsüz olduğuna inananlardandım ama gördüm ki ölümlüymüş, en azından bu davalarda yaşadıklarımla birlikte adaleti ben içimde öldürdüm."

SANIKLARIN SAVUNMALARI ALINIYOR

Albaylar Mehmet Ferhat Çolpan ve Ümit Özcan’da suçsuz olduklarını belirterek tahliyelerini istedi. Duruşma sanık savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.
Hürriyet

"Balyoz"da 5 Tutuklama Daha
20 Ağustos 2011
Balyoz Darbe Plan soruşturmasında iki amirale daha tutuklama çıktı. Tuğamiraller Şafak Yürekli ile Osman Kayalar'ın aralarında bulunduğu 5 asker, darbeye teşebbüs ettikleri gerekçesiyle cezaevine gönderildi.

Gölcük Donanma Komutanlığı'nda bulunan 'Balyoz' belgeleriyle ilgili soruşturma sürüyor.
Bu kapsamda Poyrazköy davasının tutuksuz sanığı Tuğamiral Şafak Yürekli'nin de aralarında bulunduğu bir grup muvazzaf asker daha adliyedeydi.
6 asker, özel yetkili savcı Hüseyin Ayar tarafından sorgulandı. Askerler tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi.
Karar, gece geç saatlerde çıktı. Tuğamiraller Şafak Yürekli, Osman Kayalar ile deniz kurmay albaylar Erhan Şensoy, Cem Okyay, Gürsel Çaypınar, darbeye teşebbüs gerekçesiyle tutuklandı.
Deniz Kurmay Albay Aşkın Öztürk ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. İşlemleri tamamlanan 5 asker, Merkez Komutanlığı'na ait minibüsle askeri cezaevine götürüldü.
TRT

Binbaşı`nın Eşi: Vatan sağolsun demiyorum
21-08-2011
Jandarma Binbaşı Yavuz Başayar`ın eşi Meltem Başayar, “Eşim Hakkari isteyerek, dilekçe vererek gitti. Operasyon için eşimin ölmesi gerekiyormuş” dedi
Çukurca’da şehit düşdükten sonra, TSK’nın K. Irak’a düzenlediği hava harekatını anısına “Yavuzlar Ölmez” parolasıyla yaptığı Jandarma Binbaşı Yavuz Başayar’ın eşi Meltem Başayar, “Eşim Hakkari isteyerek, dilekçe vererek gitti. Operasyon için eşimin ölmesi gerekiyormuş” dedi

ÇUKURCA karayolundaki Vali Erdoğan Gürbüz çeşmesi yakınlarında askeri konvoyun geçişi sırasında meydana gelen patlamada şehit olan Binbaşı Yavuz Başayar’ın acılı eşi Meltem Başayar, VATAN’a konuştu. Taziye ziyaretine gelenlerle dolu evde şehit binbaşının ailesi ve çocuklarıyla bir arada, acısıyla başetmeye çalışan Meltem Başayar, duygularını şöyle dile getirdi:

ECELİ ÇAĞIRMIŞ: Gerçekten çok zor, Allah bu acıyı hiç kimseye yaşatmasın. Ben yaşadım içim yanıyor, ciğerlerim parçalandı, çok zor. Hakkari’ye isteyerek, dilekçe vererek gitti. Meğer eceli çağırmış onu. Mesleğine çok bağlı biriydi, komutanlarına çok bağlıydı.

DİMDİK DURUYORUM: Cenaze töreninde ben dimdik ayaktaydım, o komutanlarının karşısında, mesleğinin karşısında nasıl dimdik ayaktaysa ben de öyleydim. İlaç filan almamıştım. Öyle şeyi de kabul etmedim zaten. Herkes dünden beri onu soruyormuş, niye bu kadar metanetli diye. Hayır ben bir şehit eşiyim. Eşim komutanlarının karşısında görevinin başında nasıl dimdik duruyorduysa şimdi ben de o şekilde dimdik duruyorum.

HELAL ETMEYECEĞİM: Ama vatan sağolsun demiyeceğim, o Hakkari’deki terörist bölgeleri haritadan silinene kadar şehidimin hakkını da helal etmeyeceğim. Anca ne zaman kanını alacaklar o zaman... Eğer alamıyorlarsa bende o yürek var kendim alırım. Operasyona başlamaları için benim eşimin ölmesi gerekiyormuş. Kandil bombalanıyor, orası burası, iş işten geçtikten sonra. Yine de şükür.

ONLAR YANMASIN: Şu an geride kalan, yani Hakkari’de kalan arkadaşlara çok şey yapıyorum, onlara bir şey olmasın. Ben yandım onlar yanmasın. Şehit eşiyim iki tane çocuğum var, bana bıraktığı iki tane yavrum var. Bundan sonra her şey onlar için olacak zaten. Çok zor bir şey gerçekten çok zor.
gazeteboyut.com/

Gölcük Belgeleri İddianamesi
21 Ağustos 2011
Genelkurmay Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı Koramiral Kadir Sağdıç'ın da aralarında bulunduğu 5'i tutuklu 10 kişi hakkında Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen belgelere ilişkin açılan davanın ilk duruşması 23 Ağustos Salı günü yapılacak.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde, 23 Ağustos 2011 tarihinde görülmesine başlanacak olan davanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 98 sayfalık iddianamesinde, soruşturmanın, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne 6 Aralık 2010 tarihinde gelen bir elektronik posta ihbarıyla başladığı belirtiliyor.

Elektronik posta ihbarının içeriğine yer verilen iddianamede, ihbar doğrultusunda, 6 Aralık 2010 tarihinde Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü İstihbarat Kısım Amirliğine ait odada yapılan aramada, yer karolarının vakumlu alet yardımıyla kaldırılması sonucu, zeminin altında, içerisinde çeşitli materyaller bulunan 9 adet siyah, bir adet mavi olmak üzere toplam 10 adet poşet bulunduğu ifade ediliyor.

İddianamede, poşetlerin incelemesi sonucu eski tarihli farklı dergiler, afişler, Gölcük'e ait bir kısım sandık seçmen listesi, not defterleri, video kasetler, mikro kasetler, ses kayıt cihazları, çeşitli elektronik malzemeler, kameralar, gizli kamera düzenekleri, kablo ve bataryalar, VHS video oynatıcı, çeşitli ara kablolar, anten, kulaklık, adaptör ve kamera bataryasının yanı sıra hard diskler ve dijital veriler ele geçirildiği belirtiliyor.

El geçirilen belgelerin ve dijital verilerin içerikleri ile şüphelilerin konuya ilişkin ifadelerine yer verilen iddianamede, Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde çalışan şüphelilerin, döşeme altında bulunan malzemelerden haberdar olduklarını, ancak içeriklerini bilmediklerini söyledikleri anlatılıyor.

İddianamenin, ''Sonuç ve Değerlendirme'' bölümünde, ''Ergenekon Terör Örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızma ve kadrolaşma faaliyetlerini hedeflediği, soruşturma dosyasındaki delillerden, örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yapılanma faaliyetlerini gerçekleştirdikleri, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki irtibatları, örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda kullanmayı amaçladıkları görülmüştür'' ifadesine yer veriliyor.

Levent Bektaş'ın iş yerinde yapılan aramada ele geçen DVD'de yer alan eylem planları ile ortaya çıkarılan, hakkında kamu davası açılan sanıkların da yer aldığı yapılanmanın, bazı emekli subayların da yer aldığı, yasa dışı amaçlara yönelik olarak Deniz Kuvvetleri bünyesinde oluşturulan bir ekibin ''Ergenekon'' adına illegal faaliyet gösterdiği belirtilen iddianamede, şüphelilerden Kadir Sağdıç'ın, ''Kafes Operasyonu Eylem Planı''nı gerçekleştirecek ekipte ''Danışma Kurulu'' başlığı altında başkan yardımcısı olarak görev aldığı kaydediliyor.

DELİLLERİN BULUNDUĞU YERİN ÖNEMİ

İddianamede, şöyle deniliyor:

''6 Aralık 2010 tarihinde Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü İstihbarat Kısım Amirliğine ait odada yapılan aramada, yer karolarının vakumlu alet yardımıyla kaldırılması sonucu zeminin altında poşetler içerisinde yukarıda ayrıntısı anlatılan delillerin bulunması, delillerin bulunduğu yer sebebiyle özel bir önem taşımaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli karargahlarından biri olan Donanma Komutanlığının özel seçilerek görevlendirilmiş personeli dışında, kimsenin girme imkanı bulunmayan bir bölümünde, zeminin altına gizlenmiş halde bulunan belge ve kayıtların delil değerinin, diğer delillere göre çok farklı değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Özellikle, şüpheliler Kemalettin Yakar, Behçet Altıntaş, Mehmet Cem Çağlar ve Erdinç Yıldız'ın, delillerin içerisinde bulunduğu poşetlerle ilgili beyanları, poşetler içerisinde ele geçen materyaller, hard diskler, CD ve DVD'ler içerisinde kayıtlı bulunan dokümanların delil değerini artırmaktadır. Bu deliller ile ilgili tartışmalar, delillerin bulunduğu yer, bulunma şekli, şüpheli beyanları göz ardı edilmeksizin yapılmalıdır.''

Hakkında terör örgütü üyesi olmak suçundan kamu davası açılan sanıklar Kadir Sağdıç, Ali Türkşen, Halil Cura ve İsmail Bak'ın mensubu oldukları yapılanmanın amaçları doğrultusunda Beykoz Poyrazköy'de Keçilik ve İncirtepe mevkilerinde ele geçen silah ve mühimmatın yer tespiti yapılarak gizlenmesi eylemine de katıldıkları belirtilen iddianamede, şüphelilerden Hüseyin Hançer'in de bu şüpheliler ile birlikte hareket ettiği, aynı yasa dışı yapılanma içerisinde yer aldığı kaydediliyor.

İddianamede şu ifadelere yer veriliyor:

''Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurallarına aykırı olarak askeri hiyerarşi dışında Deniz Kuvvetleri bünyesinde oluşan yasa dışı yapılanma tarafından hazırlanan Kafes Operasyonu Eylem Planı ve ekli dokümanların, hakkında kamu davası açılan sanıklar Mustafa Dönmez ve İbrahim Şahin'de ele geçen silah, mühimmat ve suikast planları ile benzerlikler gösterdiği, Ergenekon terör örgütünün birbiri ile doğrudan bağlantısı bulunmayan eylem hücrelerini kullanarak, toplumda kaos yaratacak nitelikte sansasyonel eylemler planladığı.

Bu nedenle ele geçen suikast planları ve bu planları gerçekleştirme konusunda yeterli ve elverişli silah ve mühimmatın bulundurulması, suikastları gerçekleştirecek ekiplerin oluşturulması yönündeki şüpheli değerlendirilmesi sonucunda, eylemlerinin cebir ve şiddet kullanılarak, yasama ve yürütme organlarını ortadan kaldırmaya, görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs suçları olarak nitelendirmek gerektiği.

İhbar üzerine, 21-24 Nisan 2009 tarihinde yapılan aramalarda ele geçen silah ve mühimmat ile 06 Aralık 2010 tarihinde Donanma Komutanlığında yapılan aramada ele geçen örgütsel nitelikli dokümanlardaki kayıtlardan yararlanılarak, 18 Aralık 2010 tarihinde Beykoz Poyrazköy İncirtepe mevkinde yapılan aramada ele geçen patlayıcı madde ve mühimmatların şüphelilerden Kadir Sağdıç'ın emir ve talimatları, şüphelilerden Ali Türkşen ve Hüseyin Hançer'in koordinesinde, şüpheliler Ercan Kireçtepe, Halil Cura ve İsmail Bak tarafından yasa dışı eylemlerde kullanılmak üzere gizlendiği, şüphelilerin mensubu oldukları yasa dışı yapılanmanın amaçları doğrultusunda ruhsatsız olarak nitelikli yasak silah ve patlayıcı madde bulundurmak suçlarını işledikleri kanaatine varılmıştır.''

İddianamede, bu şüphelilerin halen yargılaması devam etmekte olan terör örgütü soruşturmalarına ilişkin belge ve kayıtları, yasa dışı faaliyetlerde kullanılan cihazları, herhangi bir kimsenin, askeri personelin bilemeyeceği, yasal belge ve kayıtların muhafaza edilmeyeceği gizli bölümde muhafaza etmek suretiyle terör örgütüne yardım suçunu işledikleri ifade ediliyor.

CEZA İSTEMLERİ

İddianamede, tutuksuz sanıklar Kadir Sağdıç, Ali Türkşen, Halil Cura ve İsmail Bak'ın, ''cebir ve şiddet kullanarak, TBMM'yi ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek'' ve ''cebir ve şiddet kullanarak, yürütme organını ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek'' suçlarından ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.

Bu sanıkların, ''izinsiz tehlikeli madde bulundurmak'' ve ''6136 sayılı Kanuna muhalefet ekmek'' suçlarından 14 yıldan 30'ar yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları istenen iddianamede, tutuklu sanık Hüseyin Hançer'in de ''cebir ve şiddet kullanarak, TBMM'yi ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek'' ve ''cebir ve şiddet kullanarak, yürütme organını ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek'' suçlarından iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması öngörülüyor.

İddianamede, Hançer'in ayrıca, ''Ergenekon silahlı terör örgütüyle doğrudan bağlantılı olarak Kafes Operasyonu Eylem Planı'nı hayata geçirmek üzere faaliyet yürüten yasa dışı örgütlenmenin üyesi olmak'', ''izinsiz, tehlikeli madde bulundurmak'' ve ''6136 sayılı Kanuna muhalefet etmek'' suçlarından 21,5 yıldan 45 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

Tutuklu sanık Kemalettin Yakar'ın ''Ergenekon silahlı terör örgütüne üye olmak'', ''suç işlemeye tahrik etmek'', ''kişisel verileri kaydetmek'' suçlarından 9 yıldan 27 yıla kadar, diğer tutuklu sanıklar Behçet Altıntaş, Mehmet Cem Çağlar ve Erdinç Yıldız'ın ise ''Ergenekon silahlı terör örgütüne yardım etmek'' suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapisleri istenen iddianamede, Tanju Veli Aydın'ın da ''suç işlemeye tahrik'' ve ''kişisel verileri kaydetmek'' suçlarından 1 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması öngörülüyor.
aktifhaber

Koramiral Cora tutuklandı!
2011-08-22

Koramiral Deniz Cora, ikinci ''Amirallere suikast girişimi'' davası kapsamında tutuklandı. ...
İkinci ''Amirallere suikast girişimi'' davasında hakkında yakalama emri bulunan Koramiral Deniz Cora, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi’ne geldi.
İstanbul Merkez Komutanlığına ait sivil araçla Çırağan Caddesi üzerindeki savcı ve hakimlerin kullandığı kapıdan giriş yapan Cora, daha sonra mahkeme yazı işlerinin bulunduğu kata çıktı.
Hakkındaki yakalama emrinin yüzüne karşı okunan Koramiral Cora, tutuklanarak Hasdal Cezaevi’ne gönderildi.
Deniz Cora’yla birlikle tutuklu general sayısı 47’ye yükseldi. 7 general hakkında daha yakalama kararı var.
http://www.konyaninnabzi.com/

Tuğamiral Çakmak: "Tanrı Cumhuriyeti ve donanmasını korusun"
23 Ağustos 2011
Balyoz davasının tutuklu sanığı Tuğamiral Cem Aziz Çakmak, darbe planı belgelerinin sahte olduğunu ileri sürerken, ilginç bir temenniyle duruşmaya damgasını vurdu. “Dış mihraklara uşaklık eden şerefsizlere sesleniyorum, vatana ihanet ile yargılanacaksınız” diyen Çakmak, “Tanrı Cumhuriyeti ve donanmasını korusun” ifadesini kullandı.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri’de dün görülen Balyoz davasının 40’ıncı duruşmasında eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ile eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu 146 tutuklu sanık ve 17 tutuksuz sanık hazır bulundu. Emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de aralarında olduğu 16 tutuklu sanık ile 16 tutuksuz sanık ve hakkında yakalama kararı bulunan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Ergin Saygun ise duruşmaya gelmedi.

TUĞAMİRALİN TEMENNİSİ

Savunmasına geçilen tutuklu sanık Tuğamiral Cem Aziz Çakmak, Türkiye’nin her yerinden çıkabileceğini ifade ettiği suç unsuru taşıdığı ileri sürülen sahte dijital verileri lanetlediğini ve kabul etmediğini söyledi. 2002 yılında TSK’dan ihraç edilmek üzere Donanma Komutanı sıfatıyla askeri mahkemeye gönderildiğini ifade eden Çakmak, “Bana güvenini yitirdiğini açıkça göstermiş olan Oramiral Özden Örnek’in sözde böyle bir gayri yasal bir oluşuma beni görevlendirmesi mümkün müdür? Ya da benim böyle bir durumda görev kabul etmemi, akıl ve mantık sınırları içinde kabul etmemi izah edebilir misiniz?” şeklinde konuştu. Tutuklanması nedeniyle kızının 16 nisandaki düğününün davetiyelerini yaktığını belirten Çakmak, şöyle konuştu: “Kızıma bunu bize yapanlardan ve destekçilerinden hesap soracağıma dair söz verdim ve sözümü tutacağım. Son olarak hainlik ve ihanetin odağı olan, dış mihraklara uşaklık eden şerefsizlere sesleniyorum. Bu salondaki koltuklara oturacaksınız ve vatana ihanet ile yargılanacaksınız. Bundan kaçışınız asla mümkün değildir. Tanrı Cumhuriyeti ve donanmasını korusun.”

İKİ MUVAZZAF TUTUKLANDI
Balyoz soruşturmasında haklarında tebligat çıkarılan bir grup asker dün adliyeye geldi. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirilen albaylar Bora Oyurdu, Levent Kerim Uça ve Murat Özenalp ile emekli Yarbay Binali Aydoğdu’nun ifadesi Savcı Hüseyin Ayar tarafından alındı. Aydoğdu savcılıkça serbest bırakılırken, mahkemeye sevk edilen Uça ve Özenalp tutuklandı. Oyurdu ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

(Taraf)

Balyoz'da 1'i E.General 3 kişi tutuklandı
24 Ağustos 2011
''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında mahkemeye sevk edilen 4 kişiden, emekli Korgeneral Rasim Arslan'ın da aralarında bulunduğu 3'ü tutuklandı. Mahkeme, emekli Korgeneral Rasim Arslan ile kurmay albaylar Derya Ön ve Baybars Küçükatay'ın ''darbeye teşebbüs'' suçundan tutuklanmasına karar verdi.

Tümgeneral Atilla Özler ise serbest bırakıldı. haber7

Balyoz'da bir albay daha tutuklandı
26 Ağustos 2011
3 askerden bir muvazzaf albay tutuklandı.

Gölcük'te yapılan aramalarda Balyoz soruşturmasıyla ilgili ele geçirildiği belirtilen belgelere ilişkin bugün adliyeye getirilen üç kişi savcılık tarafından sorgulandı. Askeri casusluk davasının tutuklu sanığı emekli Yarbay Seyfettin Alevcan ile iki muvazzaf albay savcılık sorgusunun ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Hakim karşısına çıkan şüphelilerden Alevcan ve bir albay tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken diğer albay ise tutuklandı. haber5



Eski Genelkurmay Başkanı Torumtay vefat etti
Eski Gen
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Ağu 31, 2011 1:37 am    Mesaj konusu: Torumtay Son Yolculuğuna Uğurlandı Alıntıyla Cevap Gönder

Manisa'da yemek şirketi Rota'nın genel müdürü tutuklandı
22.06.2017



Manisa'da askerlerin zehirlenmesi olayına ilişkin yemek şirketi yönetici ve çalışanlarına yönelik soruşturmada 6 kişi tutuklandı, 3 kişi adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı

Manisa 1'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı'ndaki, 731 askerin geçen cumartesi akşamı yedikleri yemek sonrası zehirlenme belirtileriyle tedaviye alınmalarının ardından başlatılan yemek şirketi yönetici ve çalışanlarına yönelik soruşturmada 6 kişi tutuklandı, 3 kişi serbest bırakıldı.

DHA'nın haberine göre, aralarında yemek şirketinin Genel Müdürü A.T., Manisa sorumlusu V.A.G., gıda mühendisleri ve aşçıların da bulunduğu 9 şüpheli ise TCK'nın 85/2 maddesinde yer alan, 'Taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak ve çok sayıda kişinin hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına sebebiyet" vermek suçundan mahkemeye sevk edilmişti. 9 kişiden 6'sı tutuklandı. Yemek şirketinin genel müdürü de tutuklananlar arasında. Yemek şirketi çalışanlarından 3'ü ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.

Manisa eğitim gıda
Birgün

Torumtay Son Yolculuğuna Uğurlandı
31 Ağustos 2011

Pazar günü vefat eden Eski Genelkurmay Başkanlarından Necip Torumtay Ankara'da toprağa verildi.

Torumtay için ilk tören Genelkurmay karargahında düzenlendi.

Buradaki törene Torumtay'ın ailesi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, kuvvet komutanları, Eski Genelkurmay başkanlarından Doğan Güreş ve Hilmi Özkök de katıldı.

Torumtay'ın naaşı, özgeçmişinin okunmasının ardından Kocatepe camiine getirildi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da buradaki törende hazır bulundu.

Cenaze namazının ardından top arabasına konulan Torumtay'ın naaşı, silah arkadaşları tarafından Cebeci Askeri Şehitliği'ne uğurlandı.Torumtay'ın cenazesi, Cebeci Şehitliği'nde toprağa verildi.

85 yaşındaki Torumtay yaklaşık 2 ay önce Muğla'da rahatsızlanmış, GATA'ya sevk edilmişti. Eski Genelkurmay Başkanı, pazar günü hayatını kaybetmişti.

Torumtay, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Irak'a karşı Amerika Birleşik Devletleri tarafından yapılan "Körfez Saldırısı" sırasında Amerikanın tetikçisi olarak Irak'a girilmesine karşı çıkarak Milleti büyük bir yıkımdan kurtarmış ve kendi isteğiyle emekli olmuştu.

Haber1001



Yarbay bayram dönüşü takla attı; eşi ve kızı öldü
Uşak'ta bayram tatilini geçirdikten sonra Erzurum'a dönen 4. Mekanize Zırhlı Birliği'nde görevli Yarbay Raşit Serment Karakaya (39) yönetimindeki otomobil, Erzincan Sivas Karayolu, Yazıköyü yakınlarında sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu takla atarak şarampole yuvarlandı. Kazada 4 yaşındaki Melisa ve annesi Emel Safiye Karakaya (39) hayatını kaybetti. Raşit Karakaya ve oğlu Yaşar Karakaya (13) yaralandı. 03.09.2011 ERZİNCAN netgazete

"İlker Başbuğ'un Dinlenmesini İstiyoruz
06 Eylül 2011
"Mehmet Eröz, avukatı aracılığıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dilekçe vererek, dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tanık olarak dinlenmesini talep etti.

AK Parti hükümetini yıpratmak amacıyla Genelkurmay'da kurulan kara propaganda siteleriyle ilgili açılan 'internet andıcı' davasının sanıkları dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u işaret etmeye devam ediyor.
İnternet andıcı davasının tutuklu sanığı dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız'dan sonra belgede imzası bulunan sanık Korgeneral Mehmet Eröz de “İlker Başbuğ” dedi.
Hakkındaki yakalama kararına rağmen henüz teslim olmayan Eröz, avukatı aracılığıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dilekçe vererek, dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Aynı davanın sanıklarından dönemin Genelkurmay 2. başkanı olan Orgeneral Hasan Iğsız, hakkında yakalama kararı çıkarılan 14 sanık arasında ilk teslim olan isimdi. Iğsız, tutuklandıktan sonra, "Bu aşamada beyanda bulunmayacağım." deyip sözü avukatına bırakmıştı. Avukatı Orhan Önder ise andıcın emir-komuta zinciri içinde hazırlandığına dikkat çekmiş ve belge için, "En üst makama kadar sunulmuştur." ifadesini kullanmıştı. Andıç dosyası ile birleştirilmesi gündeme gelen 'AK Parti ve Gülen'i bitirme davasının sanığı Albay Dursun Çiçek'in avukatı da geçtiğimiz yıl kasım ayında yapılan duruşmada Başbuğ'un tanık sıfatıyla mahkemeye çağrılmasını istemişti.
Kara propaganda yaparak AK Parti hükümetini yıpratmayı amaçlayan internet siteleriyle ilgili 22 sanıklı davanın ilk duruşması 12 Eylül 2011'de Silivri'deki mahkeme salonunda yapılacak.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 8 Ağustos 2011'de hakkında yakalama kararı çıkarılan 14 sanıktan Orgeneral Nusret Taşdeler, Korgeneral Mehmet Eröz, Tümgeneral Mustafa Bakıcı ve Albay Ziya İlker Göktaş hâlâ teslim olmadı.
TRT

Balyoz'da Bir Tutuklama Daha
09 Eylül 2011
Gölcük'te ele geçirilen belgeler ile ilgili olarak mahkemeye çıkarılan Tuğamiral Nadir Hakan Eray tutuklandı.

Balyoz Soruşturması kapsamında İstanbul Adliyesinde ifade veren Tuğamiral Nadir Hakan Eraydın tutuklandı.
Öğle saatlerinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine gelen Eraydın, Savcı Hüseyin Aksoy tarafından yapılan sorgulamasının ardından tutuklanması talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi.
Eraydın, hakim karşına çıkarıldığı nöbetçi İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Öte yandan bugün adliyeye gelen bir başka muvazzaf subayın savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldığı öğrenildi.
TRT

Şehit Askerin Ailesi Türk Bayrağını İade Etti
11 Eylül 2011
Kahramanmaraş’ta nöbet sırasında hayatını kaybeden askerin ailesi, yetkililerden bilgi aldı...
Kahramanmaraş’ta nöbet sırasında hayatını kaybeden askerin ailesi, kendilerine tatmin edici açıklama yapılmadığını öne sürerek, Malatya 2. Ordu Komutanlığı karargahının bulunduğu İnönü Kışlası nizamiyesinde yetkililerden bilgi istedi. Olayın araştırılmasını isteyen aile, cenazeyle birlikte verilen Türk Bayrağı’nı, şüpheye meydan bırakmayacak açıklama yapılana kadar iade ettiklerini bildirdi. Bayrağın iadesi sırasında, karargah önünde polisle aile arasında kısa süreli bir gerginlik yaşandı.

Kahramanmaraş 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı 1. Mekanize Piyade Bölüğü'nde askerlik görevini yerine getirirken, 05.00-07.00 nöbeti sırasında tüfekle vurularak yaşamını yitiren Erhan Özel’in, Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi Çayır Köyü'nde yaşayan ailesi, olaya ilişkin yeterli bilgi verilmemesi nedeniyle tepki gösterdi.

Perşembe günü yaşamını yitiren, Cuma günü ise Çayır Köyü'nde gözyaşları içinde toprağa verilen Özel’in ailesi, 20 yaşındaki oğullarının ölümünde şüphe uyandıran noktaların bulunduğunu, askeri yetkililerden aydınlatıcı bir bilgi verilmediğini öne sürerek, 2. Ordu Karargahı’nın bulunduğu İnönü Kışlası önünde açıklama istedi. Çevik Kuvvet ve askerlerin çevrede yoğun güvenlik önlemleri aldığı Karargâh önünde toplanan kalabalık, Erhan Özel’in ölümünün araştırılmasını istedi. Elinde oğlunun resmiyle feryat eden anne Zeynep Özel, oğlunun intihar etmediğini, öldürüldüğünü ileri sürerek suçluların cezalandırılmasını istedi.

İntihar ettiği ileri sürülen Erhan Özel’in amcası Yüksel Özel, komutanların da olayı intihar olarak görmediklerini kendilerine söylediklerini belirterek, “Bize ilk başta intihar denildi. Sonra köyden bir heyet olarak gittiğimizde olayın intihar olmayabileceği bize söylendi. Yeğenim, gözünden G3 Piyade tüfeği ile vurulmuştu. Nöbet arkadaşı Yozgatlı bir ermiş. İlk defa birlikte nöbet tutmuşlar.” diyerek, olayın aydınlatılması için konuyu yargıya taşıyacaklarını söylediler
aktifhaber

Albay Ziya İlker Göktaş Tutuklandı
12 Eylül 2011
İnternet Andıcı davası kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan Albay Ziya İlker Göktaş tutuklandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasıyla birleştirilen kısaca "İnternet Andıcı" davası olarak bilinen ''Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri'' davası kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan Albay Ziya İlker Göktaş'ın tutuklanmasına karar verdi.
Suç vasfı delil durumu, kuvvetli suç şüphesi, sanığın delilleri karartma ihtimalini dikkate alan mahkeme heyeti, ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek'' ve ''terör örgütü yöneticisi olmak'' iddiasıyla Göktaş'ın tutuklanmasına karar verdi.
Hakkında yakalama kararı bulunan Göktaş, öğle saatlerinde teslim olmuştu.
TRT

İlker Başbuğ'un Kitabı COPY-PASTE mi?
11 Temmuz 2011


Vatan Yazarı Mustafa Mutlu, Eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'u yeni yazdığı kitabıyla yerden yere vurdu. Mutlu, Başbuğ'un kitabına kopyala-yapıştır işi dedi.
Aman Org. İlker Başbuğ bu yazıyı okumasın.

Vatan Yazarı Mustafa Mutlu bugünkü yazısını İlker Başbuğ'un yeni kitabına ayırmış. Kitabı ve yazarını yerden yere vuran Mutlu'ya göre 232 sayfalık kitapta yüzde yüz yazara ait olan bölüm sadece 30 sayfa.

Başbuğ'un kitabını "ütüsüz üniforma"ya benzeten Mutlu'ya göre kitap kopyala-yapıştır tadında ve kitabın tek özgün yeri ise kapağı.

İşte Mustafa Mutlu'nun İlker Başbuğ'un kitabıyla ilgili çarpıcı değerlendirmesi...

Önceki Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, kuşkusuz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tarihinde farklı izler bırakan komutanların başında geliyor... Emekli olduktan sonra kitap yazmasını yerinde bir karar olarak görüyorum. Ama bu kararı kitabın önsözünde belirttiği gibi, terörle mücadele konusunda uzmanlaşan ABD’li asker arkadaşı Orgeneral James N. Mattis’in zorlamasıyla değil de kendi iradesiyle almasını beklerdim...

Zaten o “zorlama” kitabın tümünde kendisini belli ediyor.

Kitap, yazarın özgün görüşlerinden değil de; özellikle üç ayrı eserden fazlasıyla abartarak yaptığı alıntılardan oluşuyor...

Örnek vermek gerekirse “PKK Terör Örgütü’nün Kuruluşu” başlıklı beş sayfalık bölümün tamamı Aliza Marcus isimli yazarın “Blood and Belief” adlı eserinden alınmış...

“Osmanlılar’da Etnisite” bölümü ise Metin Heper’in “Devlet ve Kürtler” kitabının kısa bir özeti sanki...

Kitabın bütününe damgasını vuran eser ise Audrey Cronin’in “How Terrorism Ends” isimli eseri...

232 sayfalık kitabın, yüzde 100’ü yazara ait olan tek bölümü ise 30 sayfalık “Sonuç” bölümü... Burada da yazar, yıllarca terörizmle mücadele etmiş bir komutanın deneyimlerini aktarmaktansa, “Sınırda oluşturulan ve PKK’nın rahatça dolaşmasına neden olan tampon bölge yok edilmedikçe, terörle mücadele edilemez” gibi şablonlara sığınmayı tercih etmiş...

Yazar, alıntı yapmadığı bölümlerde hata sayılabilecek çok ciddi bir eksikliğe de imza atmış:

2003 yılındaki terörist saldırılardan söz ederken Şişli’deki sinagog ve Levent’teki HSBC Bankası’na yönelik saldırıyı yazmış ama aynı günlerde Galatasaray’daki İngiltere Başkonsolosluğu’na yapılan saldırıyı es geçmiş...

Genel olarak değerlendirmek gerekirse; bu kitap, Sayın Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı döneminde sık sık verdiği konferansların toplamının bir özeti havasında...

Alıntıların hacmindeki abartma sonucu, “kopyala-yapıştır” havası kitaba o kadar egemen olmuş ki; neredeyse yazım ve noktalama kurallarına uyum bile, bu alıntılarla doğru orantılı olarak gerçekleşmiş... Yani, kitabın ilk sayfalarındaki noktalama işaretleri tam bir felaket... Çünkü belli ki alıntı yapılan kaynaklarda bolca yanlış bulunuyor... Bu sorun daha sonra düzeliyor; çünkü yapılan alıntılar temiz!

Kitabın en çarpıcı yanı, bana göre kapağı... Tasarımcı Murat Özgül (tanımıyorum) çok sade ama etkili bir çalışmaya imza atmış... Tetiği çekeni vuran bir Kalaşnikof...

Ne yalan söyleyeyim bu kitap bir okur olarak beni tatmin etmedi... Eski bir Genelkurmay Başkanı’nın, üstelik “şehitlerimizin hatırasına” ithaf ettiği bir eserin her şeyden önce “özgün” sonra da “bir üniforma gibi ütülü” olmasını isterdim...

Ama bu kitap hem özgün değil, hem de yazım, noktalama ve içerik hatalarıyla deyim yerindeyse ütüsüz bir üniforma gibi
aktifhaber

Kaza kurşunuyla ölen er toprağa verildi
13.09.2011
Kars'ta askerlik yaparken, operasyondan dönen birliğin verdiği molada emniyeti açık olan silahın ateş alması sonucu şölen Jandarma Komando Er Celal Kızılkan için Konya'nın Ereğli ilçesindeöğle namazına müteakip cenaze namazı kılındı. haber1001

Nöbet değişiminde, arkadaşının silâhı ile öldü
Hatay'ın, Kırıkhan 1. Hudut Tabur Komutanlığında nöbet değişimi sırasında arkadaşının silâhından çıkan kurşunla yaralanan asker hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, Kırıkhan 1. Hudut Tabur Komutanlığında vatani görevini yapan Gaziantep nüfusuna kayıtlı Gökhan Safça (21) nöbet değişimi sırasında arkadaşının silâhından çıkan kurşunla hayatını kaybetti. 13.09.2011 HATAY netgazete

4 Muvazzaf Subay Tutuklandı
14 Eylül 2011
Balyoz Davası kapsamında aralarında Koramiral Abdullah Can Erenoğlu ve Hava Pilot Tuğgeneral Mustafa İlhan'ın da olduğu 5 muvazzaf asker, tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi.

Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Abdullah Can Erenoğlu ve Hava Pilot Tuğgeneral Mustafa İlhan'ın da aralarında bulunduğu 4 muvazzaf asker, ''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında
tutuklanırken, bir kurmay albay da serbest bırakıldı.
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde ''Balyoz Planı'' soruşturmasını
yürüten özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından
sorgulanmalarının ardından İstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilen
Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Abdullah Can Erenoğlu ve Hava Pilot
Tuğgeneral Mustafa İlhan ile Kurmay Albaylar Ender Kahya, Yusuf Afat ve Önder
Çelebi'nin sorgusu tamamlandı.
Yaklaşık 4 saat süren sorgulamanın ardından nöbetçi hakimlik, Erenoğlu,
İlhan, Kahya ve Çelebi'nin ''darbeye teşebbüs'' suçundan tutuklanmasına karar
verdi.
Şüpheli Kurmay Albay Yusuf Afat ise serbest bırakıldı.
TRT

Sarıkamış'ta askeri araç devrildi
16.09.2011
Kars'ın Sarıkamış ilçesinde askeri aracın devrilmesi sonucu 4 asker yaralandı. haber1001

Balyoz'da, iki albay tutuklandı
Balyoz darbe planı hakkında yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan 5 muvazzaf subay ve astsubaydan; Kurmay Albay T. ve Albay K., çıkartıldıkları mahkemece 'Terör örgütüne üye olmak' ve 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren yıkmaya teşebbüs' etmek suçundan tutuklanırken, Deniz Albay Ü. ve Astsubay Y. serbest bırakıldı. 16.09.2011 İSTANBU netgazete

Tutuklu Albay: web sitemize Kur'an tefsiri koydum
16 Eylül 2011
Tutuklu sanık Albay Ziya İlker Göktaş da konuşmasına, hakimlerin vicdani kanaatlerine göre de karar verdiklerini belirterek, "Bu kadar hukukçu arasında hukuki konulardan çok vicdani kanaatinize sesleneceğim" diye başladı.
Genelkurmay Bilgi Destek Dairesinde 18 Ağustos 2008'den Eylül 2009'a kadar görev yaptığını, 13 aylık sürenin 3 ayını kursta geçirdiğini ifade eden Gö ktaş, "10 ayda terör örgütü ara yöneticisi yapıldım" diye konuştu.
Görevine geldiğinde internet sitelerinin olduğunu, bunları kendisinin kurmadığını belirten Göktaş, bu sitelerin içeriklerinde rahatsız olduğu bazı şeylerin bulunduğunu söyledi.
Siyasi içerikli, herhangi bir siyasi partinin lehine ve aleyhine yazı konulmaması için elinden geldiğini yaptığını, bu konuda personeline talimat verdiğini dile getiren Göktaş, tanık ve şüpheli sıfatıyla 2 defa da ifadesinin alındığını kaydetti.
İddianamede, kendi dönemine ait iddia konusu yayınların yapıldığı 3 sayfanın olduğunun belirtildiğini, bunlarda da gazetelerden, açık kaynaklardan alınan bilgiler olduğunu vurgulayan Göktaş, bu 3 sayfanın da daha sonradan eklendiği görüntüsünün olduğunu belirtti.
"Elimden geldikçe yanlış anlaşılacak yazıları kaldırmaya ç alıştım" diyen Göktaş, ancak 2009 yılında görülmeyen bu 3 sayfanın 2011 yılında iddianame sonucu ortaya çıktığını savundu.
"İrtica.org" adından kendisinin de rahatsız olduğunu dile getiren Göktaş, izleyicilerin olduğu bölüme oturan annesini ayağa kaldırdı. Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese de "Gerek yok" diyerek müdahale ederken, izleyici sıralarındaki başörtülü ve pardösülü kıyafetiyle Göktaş'ın annesi el salladı.
"TSK sanki bir şeylerin karşısındaymış gibi gösteriliyor. Biz bunlara çok alınıyoruz. İşte annemi görüyorsunuz. Asıl psikolojik harekat yapılıyorsa TSK'ya karşı yapılıyor" diyen Göktaş, görev yaptığı dönemde internet sitelerine insanların görüp öğrenmeleri için 6 tane de Kur'an-ı Kerim tefsiri koydurduğunu anlattı.

-EVRAK SİLME İŞLEMİ-

Bilimsel içerikli dini yayınlara yer verdiklerini anlatan Göktaş, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesinin Taraf Gazetesinde Haziran 2009'da yayınlanmasının ardından Genelkurmay karargahındaki evrak imha işlemini de şöyle anlattı:
"19 Haziran 2009'da eşimle bir düğüne gitmiştik. Aramışlar ancak gürültüden duymamışım. Sigara içmeye çıkan eşime refakat ederken telefonum çaldı. Asker olduğumuz için bu tür şeylere alışığız. Derhal gittim. Bütün personel gelmişti. Yoğun bir faaliyet vardı. Arşive kaldırmadığınız evrak varsa bunlar ı kaldırmamız emri verilmişti. Meryem Kurşun'un 2 küçük çocuğu olduğu için telefon edip gelmesine gerek olmadığını söyledim. Yoğun bir çalışma olduğu iç in ertesi gün gelmesini söyledim.
Aralık-Ocak aylarında arşive kaldırılmayan evrak temizlenir ama benim memurlarım titiz oldukları için zaten arşive kaldırılmamış evrak yoktu. Biz de internet çıktılarını ve gazete kupürlerini temizledik. İnternet sitelerinin silinmesi diye bir şey zaten olamaz. Silinse dahî zaten serverlerden geri çağrılabilir."

-"KARA PROPAGANDA" SUÇLAMASI-

Göktaş, internet sitelerinde "kara propaganda yaptıkları" suçlamasına ilişkin de "kara propaganda" sözünün yanlış kullanıldığını sö yledi.
Göktaş, "Kara propaganda kaynağı belli olmayan, yalan haberdir. Yalan ve kaynağı belli olmayan haber yapanlara güven sarsılır. Bu nedenle TSK'de kara propaganda yapılmaz. Kara propaganda düşmana karşı yapılır. Ülke içine yönelik kara propaganda olmaz. İnternet sitelerine Hürriyet, Milliyet gibi açık kaynaklardan alınan haberler konulur. Bilgilendirme amaçlı yayın yapılır, yani beyaz propaganda yapılır. PKK bile kara propaganda yapmaz. Onun yaptığı gri propagandadır" şeklinde konuştu.
Teğmenliğinden beri istihbaratçılık yaptığını belirten Göktaş, "Teğmenliğimden beri devletin çeşitli birimlerinde istihbarat kadrolarında çalıştım. Özel görevler yaptım. 'Ergenekon' terör örgütü diye bir şey duymadım. İsmini duymadım, suçlandığım gibi ara yöneticisi olmadım" dedi. netgazete

Boğaziçi Köprüsü'nde İntihar
02 Ekim 2011
Boğaziçi Köprüsü'nde taksiden inen bir kişi, denize atlayarak intihar etti. İntihar eden kişinin üzerinden emekli astsubay kartı çıktı.

Taksim'den bindiği taksinin şoförüne Kadıköy'e gitmek istediğini söyleyen 35-40 yaşlarındaki bir kişi, Boğaziçi Köprüsü'nde trafik sıkışıklığından faydalanarak araçtan indi. Korkulukları aşarak denize atlayan kişi, bu sırada köprünün altından geçmekte olan Deniz Taksi'nin yakınına düştü.
Teknedekiler tarafından fark edilerek, sudan tekneye alınan kişi, yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı.
TRT

Nöbetteki Asker İntihar Etti
03 Ekim 2011
Hakkari Çukurca'da piyade er A.T., nöbet kulübesinde tüfeğiyle başına bir el ateş ederek intihar etti.

Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde piyade er A.T., nöbet kulübesinde tüfeğiyle başına bir el ateş ederek intihar etti.
aberler.com/

Dağlıca Komutanının Rütbeleri Sökülüyor
04 Ekim 2011

PKK'nın döşediği mayını eliyle imha etmesi için emir verdiği Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın ölümüne sebep olan eski Dağlıca Komutanı Onur Dirik'e verilen 2 yıl 11 ay hapis cezası Askerî Yargıtay'ca onandı.
Hapis cezası kesinleşen Albay Dirik, 'er' rütbesiyle TSK'dan ihraç edilecek. Onur Dirik'in adı 13 Mehmetçiğin şehit düştüğü Dağlıca baskınında ihmal iddialarıyla gündeme gelmişti. Söz konusu baskında 8 asker de teröristler tarafından kaçırılmıştı.

Dağlıca 3. Motorlu Piyade Taburu'nun eski Komutanı Yarbay Onur Dirik hakkında verilen 3 yıl hapis cezasının, Askerî Yargıtay tarafından geçtiğimiz cuma onandığı öğrenildi.

Kamuoyu, Dirik'i Dağlıca baskınıyla tanıyor. 2007'de yaşanan olayda 13 asker şehit düşmüş, 8 asker de kaçırılmıştı. Dirik'in baskında ihmali olduğu ileri sürülmüştü.

Baskından iki ay önce teröristlerin döşediği mayını sökme emrini verdiği Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın ölümüne sebebiyet verdiği gerekçesiyle Dirik hakkında Van Askerî Mahkemesi'nde dava açıldı. Mahkeme, 'büyük zararlar veren emre itaatsizlikte ısrar' gerekçesiyle Dirik'i 22 Haziran 2010'da 2 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Dirik'in avukatı emekli Askerî Yargıtay Üyesi Avukat Ali Fahir Kayacan'ın karara itiraz etmesi üzerine dosya Askerî Yargıtay'a gönderildi.

Askerî Yargıtay ise bir yılı aşkın değerlendirmesinden sonra Dirik hakkında verilen cezayı onadı. Hapis cezası kesinleşen Kurmay Albay Onur Dirik, tıpkı İlhami Erdil'de olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 'er' rütbesinde ihraç edilecek. Şehit Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın avukatı Atilla Bingöl, cezanın onandığını doğruladı. Kendisinin de onama kararından geçtiğimiz cuma günü haberinin olduğunu anlattı. Fakat gerekçeli kararın henüz ellerine ulaşmadığını söyledi.
Zaman

Balyoz'da Bir Tutuklama Daha
05 Ekim 2011
''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında mahkemeye sevk edilen iki albaydan biri tutuklandı.
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde ''Balyoz Planı'' soruşturmasını yürüten özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından ifadelerinin alınmasının ardından tutuklanmaları istemiyle İstanbul Nöbetçi 15. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilen iki albayın sorgusu tamamlandı.

Nöbetçi hakimlik, Albay Berker Emre Tok'un ''darbeye teşebbüs etmek'' suçundan tutuklanmasına karar verdi.

Sorgulanan diğer albay ise serbest bırakıldı.
aktifhaber

"Gölcük'te Çıkan Belge Gerçek ve Bana Ait
07 Ekim 2011

"Yarbay Yüksel Gürcan, Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki zemin döşemesinin altında ele geçirilen ve ıslak imzasını taşıyan evrakın gerçek ve kendisine ait olduğunu söyledi.

Balyoz davasının tutuklu sanıklarından Yarbay Yüksel Gürcan, Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki zemin döşemesinin altında ele geçirilen ve ıslak imzasını taşıyan evrakın gerçek ve kendisine ait olduğunu söyledi. Bursa İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptığı dönemde 55 belediye başkanı ve 5 kaymakamla ilgili bilgi notu tuttuğunu savunan Gürcan'ın, "Sadece bilgilendirme notuydu sözü üzerine mahkeme başkanı, "Siz çalışma ve usüle uygun diyorsunuz ama kişilerin siyasi görüşü, neden hoşlanıp hoşlanmadığı konuları özel hayata girmiyor mu?" tepkisini verdi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Balyoz davasında tutuklu sanıklardan Yarbay Yüksel Gürcan, Gölcük Donanma Komutanlığı'nda döşeme altında ele geçirilen belgelerle ilgili savunma yaptı. Gürcan, 11 Nolu CD içinde '2002-2003\jandarma\Bursa Bölgeykamu görevlileri' isimli bir klasör bulunduğu ve içinde 'Bursa ili ve ilçelerinde mülki amir ve belediye başkanları' isimli 5 sayfalık 'gizli' ibareli word dosyasının bulunmasıyla ilgili açıklama yaptı. Gürcan, "Bursa İl Jandarmada İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptım. Dönemin komutanı Arif Çetin, fazla zamanının olmadığını belirterek benden kamu görevlileri hakkında bilgi notu hazırlamamı istemişti. Bu evrak daha sonra Gölcük’te çıktı." şeklinde konuştu.
'Bursa İli Ve İlçelerinde Mülki Amir Ve Belediye Başkanları' başlığı altında Bursa ilinde görev yapan 55 belediye başkanı ve 17 kaymakamın isimlerinin ve görev yerleri ile her bir şahsın isminin karşısına 'Siyasi görüşleri' ve genel tutumlarının yazılı olduğu belge ile ilgili olarak sanık Gürcan, "Komutanımın talimatıyla hazırladım. Bunların darbeye teşebbüsle bir alakası da yoktur." dedi.
Savunmanı tamamlanmasının ardından Gürcan'ın çapraz sorgusuna geçildi. Üye hakim Ali Efendi Peksak, "Dönemin komutanı Arif Çetin’in hazırlattığını söylediniz. Bugüne kadar yapılan sorgularda sanıklar kendilerine böyle bir çalışma emrini vermediğini söyledi. Ancak siz Arif Çetin’in talimatıyla belgeyi hazırladığınızı söylüyorsunuz. Bilgim kadarıyla kişiler hakkında istihbarat çalışması, bir suç istinadı olduğunda yapılması gerekmez mi" diye sordu. Gürcan ise "İl jandarma komutanı göreve başladığı zaman çalışacağı kamu görevlilerini tanımak ister. Bu nedenle benden bilgilendirme notu istedi" cevabını verdi.
Hakim Peksak, "Sizin böyle bir görev tanımınız var mı? Altında imzanız olan belgenin askeri yazışma usül ve esaslarına uygun mudur?" sorusuna Gürcan, "Benden özel bir belge hazırlamamı istedi. Darbeyi çağrıştıran bir evrak değildir. Çalışmam askeri usullere uygundur." cevabını verdi. Bu cevabın üzerine Peksak, "Bu belgenin arşive ya da herhangi bir kartona işlenmesi gerekmiyor mu?" sorusunu yöneltti. Her belgenin kayda geçmesinin gerekmediğini belirten Gürcan, "Üst makama gönderilen resmi bir belge değil." demekle yetindi. Ancak Hakim Peksak, "Altında imzanız var. Bilgi notu olsaydı altında imzanızın olmaması gerekmez miydi? 'Bilgi notu' yazışma usulünün 2008’den sonra TSK’ya girdiği bildirildi. 2002 yılında ve öncesinde böyle bir çalışma usulü var mıydı?" sorusuna Gürcan, "Sadece bilgilendirme notuydu." cevabını verdi. Bunun üzerine Peksak, "Siz çalışma ve usüle uygun diyorsunuz ama kişilerin siyasi görüşü, neden hoşlanıp hoşlanmadığı konuları özel hayata girmiyor mu?" tepkisini verdi.
Savcı Savaş Kırbaş ise, "Madem öyle bu bilgi notu, niçin Gölcük’te yapılan aramalara kadar saklanmıştır?" sorusuna Gürcan, "Belgeyi saklayana sormak lazım bunu." cevabını verdi. Ardından da davanın diğer tutuklu sanıkları, Gürcan'a kendisine ait olduğunu söylediği belge hakkında sorular yöneltti. Emekli Tümgeneral Recep Rıfkı Durusoy, "2008’de bilgi notu formatıyla sizden istenen bilgi notunun formatı aynı mı?" diye sordu. Bu soruya da Gürcan, kendisinin bilgi notu hazırladığı şeklinde cevap verdi. Gürcan, "Bilgi notunu hiçbir kayıt tutmadan mı veriyorsunuz?" şeklindeki soruya da, "Kayıtlı değildir." cevabını verdi. Durusoy, verilen cevabın ardından, "Arkadaşın kafası karıştı galiba." tepkisini verdi.
Dursun Çiçek ise "Şifaen hazırlanan bu belgeye imza atmanıza gerek var mıydı?" diye sordu. "Yoktu" cevabının ardından Çiçek "Yani hata yaptığınızı kabul ediyorsunuz?" tepkisini verdi. Sanık Gürcan, bu tepki karşısında sessiz kaldı.
TRT

İki Astsubay Kamyonun Altında Kaldı
Ekim 2011
Mardin'in Kızıltepe içesinde meydana gelen trafik kazasında, iki astsubay hayatını kaybetti.

Kızıltepe Selen Kışlası önünde, Piyade Astsubay Oğuzhan Altıntaş ve Jandarma Astsubay Murat Taşkın'a karşıdan karşıya geçtikleri sırada kamyon çarptı.
Kazada, astsubaylardan biri olay yerinde diğeri de kaldırıldığı Kızıltepe Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti.
TRT

Orduevinden ayrıldı, otelde öldü!
10 Kasım 2011
Yıkılma tehlikesi nedeniyle boşaltılan orduevinden ayrılan astsubay, yıkılan otelde yaşamını yitirdi

Van'da önceki akşam meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki depremde yıkılan Bayram Otel'de Aydınlı astsubay Afşin Kürşat Güler'in de hayatını kaybettiği belirlendi. Güler'in kimliği, 2 ay önce yaptığı nişanda parmağına taktığı alyanstaki nişanlısının ismi olan ?Rengin' yazısından tespit edilebildi. habertürk

Askeri araç devrildi:14'ü asker olmak üzere toplam 16 kişi yaralandı
12 Kasım 2011

Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz, Tatvan-Van karayolunun Kuzgunkıran mevkisindeki kazada, 14'ü asker olmak üzere toplam 16 kişinin yaralandığını söyledi.

Yılmaz, gazetecilere yaptığı açıklamada, kar yağışı ve aşırı hız nedeniyle kontrolden çıkarak devrilen 12 AL 915 plakalı minibüste, 14 asker ile araç sürücüsü ve muavinin yaralandığını bildirdi.
habertürk

Tokat'ta Askerler Dönerden Zehirlendi
13 Kasım 2011
Tokat'ta, tavuk dönerden rahatsızlanan askerler hastaneye kaldırıldı...

Tokat Valisi Şerif Yılmaz, kentte 40 askerin tavuk döner yedikten sonra kusma ve bulantı şikayetiyle hastaneye kaldırıldığını, askerlerin sağlık durumlarının iyi olduğunu, endişe edecek bir durumun
bulunmadığını bildirdi.
Yılmaz, Tokat Jandarma Bölge Komutanlığı'nda görevli askerlerden bir bölümünün öğle yemeği yedikten sonra rahatsızlanmaya başladığını söyledi.
TRT

66 muvazzaf Tutuklu general Hadımköy'e sevk edildi
16.Kasım 2011
Ergenekon ve Balyoz davalarından tutuklu generallerden 66'sı Hasdal Askeri Cezaevi'nden, yeni yapılan Hadımköy'deki eski 1'inci Zırhlı Tugay Komutanlığı Karargah Binası'na sevk edildi.

Hasdal'daki askeri cezaevinin kapasitesinin yetmemesi üzerine geçtiğimiz günlerde Hadımköy'deki eski 1'inci Zırhlı Tugay Komutanlığı Karargâh Binası cezaevine dönüştürüldü. Hasdal Askeri Cezaevi'nde yatan askerlere, cezaevi yönetimi tarafından Hadımköy'deki cezaevine gitmek isteyip istemedikleri soruldu. Hasdal'daki koğuşlarda 15-20 kişi kaldıkları öğrenilen askerlerden 66'sı bu öneriyi kabul etti. Aralarında Balyoz davasının sanıkları Orgeneral Bilgin Balanlı ve Korgeneral Korcan Pulatsü'nün de yer aldığı 66 muvazzaf subayın sevk işlemi geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi
samanyoluhaber

Hatay'da bir asker 1 asteğmen ve 1 astsubayı öldürdü
10.12.2011
Hatay'ın Yayladağı İlçesi'nde Piyade Onbaşı Adem Aydemir, tartıştığı komutanları Asteğmen Mehmet Soyuer ile Astsubay Kıdemli Üstçavuş Özkan Kurtoğlu'nu G-3 piyade tüfeğiyle ateş ederek öldürdü.
haber1001

Fransız uçağı Türk hava sahasını ihlal etti!
Genelkurmay'dan açıklama
19 Aralık 2011
Fransa'ya ait askeri nakliye uçağının Türk hava sahasını ihlal ettiği bildirildi.
Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan açıklamada, ''Fransa'ya ait C-160 tipi bir askeri nakliye uçağı, Datça Yarımadası güneybatısında hava sahamızı 3 dakika süre ile ihlal etmiştir'' ifadelerine yer verildi. habertürk

Askerin Facebook'ta intihar notu
İntihar etmeden 18 saat önce bu notu yazdı!
19 Aralık 2011
Bursa'nın Mudanya ilçesinde, İmralı İrtibat iskelesinden denize atladığı iddia edilen askerin, 18 saat önce sosyal paylaşım sitesi Facebook'tan herkese veda ettiği öğrenildi.

Edinilen bilgiye göre, gece saat 03.00 sıralarında iskelede balık tutan vatandaşlar, İmralı ile irtibatın kurulduğu İlçe Jandarma Komutanlığı'na bağlı iskelede görev yapan bir askerin denize düştüğünü gördü. Vatandaşların ihbarı üzerine bir askerin denize düştüğü tespit edildi. Gece yoğun yağmur ve olumsuz hava şartları sebebiyle arama yapılamazken, sabah saatlerinde bölgeye sivil savunma ekipleri sevk edildi. Balık adamlar, su altındaki askeri ararken, sahil güvenliğe ait botlar ise su üstünden arama çalışmalarına destek verdi. Çevredeki vatandaşların sahil kenarından merakla takip ettiği çalışmalar sonucu askerin cesedine ulaşıldı. Askerin, 20 yaşındaki Tuncay Günay olduğu tespit edildi.

Günay'ın, ölümünden 18 saat evvel, Facebook adresine, "Beni seven sevmeyen kim varsa hepiniz hakkınızı helal edin. Neden diye sormayın. Yarın haberlerden öğrenirsiniz. Bana yaşamak haram. Artık Dayanamıyorum. Her şey bitti" yazdığı ortaya çıktı.
habertürk

TSK'dan Bir İlk Daha
02 Ocak 2012
Gülhane Askeri Tıp Akademisi 'nde (GATA) artık özel güvenlikçiler nöbet tutacak.

Türk Silahlı Kuvvetleri, yeni yılın ilk ayında bir ilke imza atacak.
TSK, tarihinde ilk kez kendi bünyesinde özel güvenlik hizmeti alacak.
Uygulama, üst düzey komutanlar, emekli Genelkurmay Başkanları ile Kuvvet Komutanları, bazı devlet büyüklerinin de tedavi gördüğü GATA’da olacak.
Özel güvenlik, nizamiye, poliklinik ve acil serviste askerden nöbeti devralacak.
Milli Savunma Bakanlığı, GATA’ya özel güvenlik hizmeti alımı için geçtiğimiz günlerde ilana çıktı.
İlanda açık ihale usulüyle 130 özel güvenlik görevlisinin temin edileceği duyuruldu.
İhalenin 25 Ocak’ta, Etlik’teki GATA 1 no.lu İhale Komisyon Başkanlığı’nda gerçekleştirileceği öğrenildi.
TRT

Son 4 günde 4 asker kışlada intihar etti
05.01.2012
ahmetkilci ahmet kılcı
Son 4 günde 4 asker kışlada intihar etti. Medyada bunun haber olabilmesi için günde kaç askerin intihar etmesi gerekiyor acaba?
https://twitter.com/

Nöbetteki askerlerin silahlı kavgası: 1 ölü, 1 ağır yaralı
10 Ocak 2012
VAN’ın Özalp İlçesi’ne bağlı Kurucan Köyü’nün İran sınırında, gözetleme kulesinde nöbet tutan iki asker, tartışmanın ardından otomatik tüfekleriyle birbirlerine ateş etti. Olayda 1 askeröldü, 1 asker ağır yaralandı.
haber1001

Büyükanıt Hakkında İnceleme Başlatıldı
14 Ocak 2012



İnternet andıcı davasında tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un selefi Yaşar Büyükanıt hakkında da inceleme başlatıldı.

Hükümet aleyhine kara propaganda için Genelkurmay tarafından kurulan internet siteleriyle ilgili başlatılan İnternet Andıcıyla ilgili soruşturma bir genelkurmay başkanına daha uzanıyor.
Tutuklanan İlker Başbuğ'un "Siteler benden önceki dönemde de faliyetteydi" ifadesi üzerine savcılık, selefi Yaşar Büyükanıt hakkında da inceleme başlatıldı.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ifadesine kırmızı bir dosyayla gitti. O dosyadaki belgeler merak konusu. İddiaya göre; kendisinden önceki dönemleri suçluyordu. Başbuğ, zaten mahkemede bu yönde ifadelerde bulundu.
Soruşturmayı yürüten özel yetkili savcı Cihan Kansız, İlker Başbuğ'un verdiği belgeleri incelemeye aldı.
Savcılığın, belgelerde adı geçen bazı isimlerle ilgili araştırma yaptığı belirtiliyor.
O isimlerden biri de Başbuğ'un selefi Yaşar Büyükanıt.
Mahkemedeki savunmasında İnternet Andıcı'nın Büyükanıt döneminde hazırlandığına işaret eden Başbuğ, "Sitelerin kanuna uygun olmadığı bilgisi verildiğinde kapattırdım. Bu sitelerin son güncelleme tarihlerine bakıldığında benim görev sürem öncesidir" demişti.
İnternet Andıcı Davası'nda 29 sanık, silahlı terör örgütü kurmak ve darbe planlamakla yargılanıyor.
TRT

Askeri Araç, Minibüsle Çarpıştı: 2'si Asker 6 Yaralı
15 Ocak 2012
Niğde'nin Karatlı Beldesi yakınlarında askeri minibüs, karşı yönden gelen minibüsle çarpıştı. Kazada 2'si asker 6 kişi yaralandı.
NİĞDE'nin Karatlı Beldesi yakınlarında askeri minibüs, karşı yönden gelen minibüsle çarpıştı. Kazada 2'si asker 6 kişi yaralandı.

Merkeze bağlı Karatlı Beldesi'nden Hüyük Köyü'ndeki jandarma karakolula giden Er Sedat Çakır'ın (21) kullandığı askeri minibüs, Niğde-Kayseri karayolu üzerinde ilçeye 8 kilometre uzaklıkta karşı yönden gelen Mustafa Mermer (41) idaresindeki 38 NY 523 plakalı minibüsle çarpıştı. Kazada, askeri minibüste bulunan sürücü asker Sedat Çakır ve Uzman Çavuş Harun Çetin (28) ile sivil minibüsün şoförü Mustafa Mermer, Esma Mermer (20), Hanifi Mermer (28) ve Halit Mermer yaralandı
aktifhaber

ASKERİ ARAÇ KAMYONLA ÇARPIŞTI: 4 YARALI
Çorum'un Sungurlu ilçesinde bir askeri aracın kamyonla çarpışması sonucu 1 astsubay ile 3 er yaralandı.
13.11.2007

Çorum'un Sungurlu ilçesinde bir askeri aracın kamyonla çarpışması sonucu 1 astsubay ile 3 er yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Sungurlu-Ankara karayolunun 20. kilometresinde devriye görevi yapan askeri minibüs, Tuncay Coşkun idaresindeki 19 SD 077 plakalı kamyonla çarpıştı.

Kazada, askeri minibüste bulunan astsubay Fatih Demir (21) ile erler Vedat Kaya (22), Ekrem Gürbüz (21) ve Cengiz Çolak (22) yaralandı.

Yaralılar, Sungurlu Devlet Hastanesi'nde yapılan ilk müdahalenin ardından Çorum Devlet Hastanesi'ne sevk edildi.

Yaralılardan, astsubay Fatih Demir'in durumunun ağır olduğu bildirildi.
haber10

'Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat davası'nda tutuklu olarak yargılanan teğmenler tahliye edildi

26 Ocak 2012

"Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat davası"nda tutuklu olarak yargılanan teğmenler Faruk Akın ile Sinan Efe Noyan'ın tahliye edilmesine karar verildi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 71 sanığın yargılandığı "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat" davasının 18. duruşmasında, tutuklu sanıklardan teğmenler Faruk Akın ile Sinan Efe Noyan'ın, atılı suçların mahiyeti, atılı suçlar yönünden yasada öngörülen cezaların sınırları ve tutukları kaldıkları süre gerekçe gösterilerek tahliyesine hükmetti.

Kaynak : http://www.internethaber.com/poyrazkoy-tegmen-faruk-akin-sinan-efe-noyan--397375h.htm#ixzz1kWBP13VT

Ağrı ve İzmir'de vatani görevini yapan iki asker şehit oldu
27 Ocak 2012

Ağrı'nın Diyadin ilçesinde meydana gelen trafik kazası sonrası yol güvenliğini alan iki askerden biri başka bir otomobilin çarpması sonucu şehit oldu.

Ağrı'da İran plakalı otomobil, Diyadin ilçe yol ayrımında şarampole devrildi.

Kazayı gören vatandaşların durumu bildirmesi üzerine olay yerine gelen Diyadin İlçe Jandarma Komutanlığında görevli askerler çevre güvenliğini alıp, yaralıları araç içerisinden çıkardı. Yaralanan 3 kişi, olay yerine çağrılan 112 Acil Servis ekipleri tarafından Diyadin Devlet Hastanesine kaldırıldı. Bu sırada kaza nedeniyle yol emniyetini alan iki askere Kemal Kaya'nın kullandığı 02 KL 747 plakalı otomobil çarptı. Kazada ismi henüz açıklanmayan bir asker, olay yerinde şehit oldu.

NÖBETE GİDEKEN ŞEHİT OLDU

İzmirli Er Necati Kaldıran (21), vatani görevini yaptığı Diyarbakır’da iddialara göre nöbete giderken geçirdiği kalp krizi sonucu şehit oldu. Kaldıran'ın kesin ölüm sebebinin yapılacak olan otopsi sonrası ortaya çıkacağı öğrenildi. Er Necati Kaldıran'ın şehit olduğu haberini alan ve Karşıyaka ilçesi Örnekköy semtinde yaşayan ailesi büyük üzüntü yaşadı. Kaldıran'ın bir süre amatör kümedeki Dedebaşıspor Kulübü’nde futbol oynadığı öğrenildi.

Kaynak : http://www.internethaber.com/agri-asker-sehit-izmir-nobet--397596h.htm#ixzz1kguWakNv

Kürek kemiğinde kurşun yarası, kaburgada kırık...
01 Şubat 2012

İntihar ettiği öne sürülen eski Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu'nun mezarından alınan örnekler üzerinde inceleme yapan Adli Tıp Kurumu raporunu savcılığa gönderdi

Lojmanında ölü bulunan ve “intihar ettiği” öne sürülen eski Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu'nun mezarından alınan örnekler üzerinde inceleme yapan Adli Tıp Kurumu, raporunu özel yetkili savcılığa gönderdi. Raporda, saç köklerinde arseniğe rastlanan Çillioğlu'nun, kürek kemiğinde kurşun yarası olduğu öngörülen delik ile kaburgalarında kırık olduğu tespit edildi.

Tunceli Jandarma Alay Komutanlığı görevini yürüttüğü 1994 yılında lojmanında ölü bulunan Kazım Çillioğlu'nun intihar ettiği ileri sürülmüştü. Albay Kazım Çillioğlu'nun mezarını açtıran Malatya Özel Yetkili Başsavcı Vekili Özden Doğan, soruşturma kapsamında 150'nin üzerinde kişinin ifadesine başvurdu.

Savcılık talimatıyla, Çillioğlu'nun Düzce'deki mezarından alınan örneklere ilişkin incelemelerini tamamlayan Adli Tıp Kurumu da, hazırladığı raporu Malatya Özel Yetkili Savcılığı'na gönderdi. Raporda, “Kazım Çillioğlu'nun kafatasındaki saç köklerinde arseniğe rastlandığı, kürek kemiğinde kurşun yarası olduğu öngörülen delik, kaburgalarında kırılma olduğunun belirlendiği” bildirildi.

Bu arada, soruşturma kapsamında savcılık talimatıyla dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş'in Ankara'da nöbetçi savcı tarafından ifadesinin alındığı öğrenildi.
habertürk

Emekli yüzbaşı kendini astı!
06 Şubat 2012
İzmir'de, şizofreni tedavisi gören ve malulen emekli olduğu öğrenilen Yüzbaşı,kendini asarak intihar etti

Olay, bugün öğle saatlerinde, Güvenlik mahallesi 216 Sokak 3 numarada meydana geldi. Yüzbaşı iken malulen emekli olduğu öğrenilen ve şizofreni tedavisi gördüğü belirtilen Burak Kandemir, oturduğu evin bahçesindeki zeytin ağacına kendini astı. habertürk

Askeri araç takla attı: 3 asker ağır yaralı
07 Şubat 2012
Van'dan Başkale istikametine giden askeri aracın kaza yapması sonucu 3 asker ağır yaralandı.

Van'dan Başkale'ye giden Piyade Er N.Y. yönetimindeki unimog tipi askeri araç, Gedikbaşı köyü yakınlarında buzlanma sebebiyle yoldan çıkarak takla attı.

Sürücü N.Y. ile araçta bulunan Piyade Astsubay M.Ü. ve Piyade Er H.A.S. yaralandı. Yaralı askerler yoldan geçen vatandaşlar ve 112 Acil sağlık ekipleri tarafından araçtan çıkarılarak ambulansla Başkale Devlet Hastanesine kaldırıldı.
Akşam

Malatya'da Askeri Araç 10 m. Aşağı Uçtu
10 Şubat 2012
Malatya’da askeri sivil bir araç alt geçitten yaklaşık 10 metre aşağı uçtu. Kazada araç içerisinde bulunan 2 asker yaralandı.

Kaza 15.00 sıralarında Sanayi Kavşağında meydana geldi. 2. Ordu Komutanlığı’na ait 200024 plakalı askeri sivil araç direksiyon seyir halindeyken direksiyon hâkimiyetini kaybedince kavşaktan bariyerlere çapıp korkulukları kırarak yaklaşık 10 metre aşağı uçtu. Ters şekilde yere çakılan askeri araçta bulunan 2 asker hemen çevredekilerin yardımıyla araç içerisinden çıkarıldı. Olay yerine gelen ambulanslarla yaralanan askerler Tolga Güldaş(21) ve Semih Semizoğlu(22) Beydağı Devlet Hastanesine kaldırıldı.
TRT

Başbuğ İddianamesi Ana Davayla Birleştirildi
17 Şubat 2012
İnternet Andıcı davasında Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'la ilgili hazırlanan iddianame ana dava dosyası ile birleştirildi.

İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında açılan davanın, aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunması sebebiyle İnternet Andıcı davası ile birleştirilmesine karar verdi.
Başbuğ, 22 Mart'ta görülecek olan İnternet Andıcı davası sanıkları ile birlikte hakim karşısına çıkacak.
İnternet andıcı davasında 29 sanık, hükümeti devirmeye teşebbüs ve silahlı terör örgütü kurmaktan yargılanıyor.
İlker Başbuğ'un eklenmesi ile birlikte sanık sayısı 30'a yükseldi.
TRT

Askere gitmek istemeyenlere çürük raporu veren çetenin lideri astsubay çıktı
17 Şubat 2012

Adana'da askere gitmek istemeyen sağlıklı kişilere 15 bin lira karşılığında 'Askerliğe elverişsiz' raporu verdiği iddia edilen 25 kişilik çete çökertildi. Çetenin liderinin emekli astsubay H.G.Ş. olduğu belirtildi. H.G.Ş.'nin, geçen yıl temmuz ayında iki şehidin cenaze töreninde devlet büyüklerine hakaret ettiği ve "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diye bağırarak halkı galeyana getirdiği iddiasıyla hakkında 2 yıl hapis istemiyle dava açıldığı belirlendi.

Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'ne bağlı Mali Büro Amirliği'ne, Asker Hastanesi ile Yüreğir Askerlik Şubesi'nde çalışan sivil memurların da aralarında bulunduğu bir çetenin para karşılığı ?çürük' raporu verdiği ihbarı yapıldı. 4 ay önce başlatılan teknik ve fiziki takip sonucu ?Çürük raporu' çetesine önceki gün operasyon yapıldı. Çok sayıda eve yapılan eş zamanlı baskında çete lideri olduğu iddia edilen emekli Astsubay Başçavuş H.G.Ş. ile birlikte 25 kişi yakalandı.
habertürk

Yolsuzluğu Bildiren Yarbay Aracında Vuruldu
21 Şubat 2012
Topkule Kışlası’ndaki yolsuzluğu askerî savcılığa bildiren yarbay aracında vuruldu. Yanında kurşun deliği bulunan bir yastık bulundu.

İstanbul Fenerbahçe Orduevi Lojmanları’nda eşi ve bir çocuğuyla yaşayan Yarbay Aşkın Öğreten, otoparktaki arabasının içinde kafasından vurulmuş halde bulundu.
Taraf'ın haberine göre, ağır yaralı olarak GATA’ya kaldırılan Öğreten, hayatını kaybetti.
Araçtaki, üzerinde kurşun deliği bulunan kanlı yastık şüphe uyandırırken, Yarbay Öğreten’in, görev yaptığı komutanlıkta yaşanan bir yolsuzlukla ilgili olarak askerî savcılığa suç duyusunda bulunduğu ortaya çıktı. Araçta bulunan silahın da Öğreten’in ruhsatlı silahı olduğu öğrenildi.
TRT

"TÜRKİYE'DE İSLAM'I DEĞİŞTİRMELİYİZ!"
27 Şubat 2012



"Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye o namussuzları sürün. Kadrolaşma çok önemli... Askeri okullarda büyük kadrolaşma yaptık..."

- Alevi olmayan herkesin antilaik olma ihtimali uzun vadede de olsa olabilir... Bizden olmayana hiçbir zaman tam güvenmeyeceksin...

- Acaba, yeğeni Aleviliğini ortaya koyucu yanlışlıklar yaptı da ondan hareketle paşamız yıpratıldı bilmiyorum.

- Her yerde irtica var kampanyası başlatılsın.

- Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye o namussuzları sürün. Kadrolaşma çok önemli.

- Askeri okullarda büyük kadrolaşma yaptık. Özellikle sınıf subaylarının çoğunu bizden atadık.

- Şu anda Atatürk dışında kullanabileceğimiz kim var?

- Biz Türkiye’de İslam ile bağlantılı görülen ama bu dini tamamen değiştirecek bir Türkiye Aleviliği yaratmak zorundayız.


Taraf'tan Mehmet Baransu'nun yazısı:

‘PİRUS’
27.02.2012
Mehmet Baransu/ Taraf

Yarın 28 Şubat sürecinin 15. yıldönümü. Bugün sizlerle o dönem posta kutularına konan mektuplardan birini paylaşacağım. İçerik “gizli bir toplantıda konuşulan notlar”dan alınma. Anlatılanlar gerçek.

Konuşma bir korgeneralle, tuğgeneral arasında geçiyor. Toplantıya katılan diğerleri ise dinlemek ve not almakla meşgul. İşte o mektuptaki bazı satırlar ve 28 Şubat’ın perde arkası.

“Korg.: ...Biz ne diyoruz; Alevi olmayan herkesin antilaik olma ihtimali uzun vadede de olsa olabilir. İşte dincilerin çok kızdığı Çevik Paşa. Bu adamdaki milliyetçilik duygusu sokaktaki adamınki kadar fanatik. Bırak Çevik Paşa’yı, sen de, ben de Aktulga Paşa’ya ne kadar güveniyoruz? Adam elli kere dini kabul etmediğini söylüyor. Sonra da öyle bir şey söylüyor ki karşında bir faşist var sanıyorsun. Bizden olmayana hiçbir zaman tam güvenmeyeceksin...

Tuğg.: Ne olacak? Ne yapmalıyız?

Korg.: Bu soruna bu kadar değişken bulunduğu, bu kadar sistemsiz olan bir ülkede cevap vermek zor. Ancak doğruluğundan emin olduğum bazı şeyler şunlar. Ordunun müdahalesini sağlamak için, orduda ve sivil toplumda irticanın yükselişini seyredin... Bırak tehlike iyice büyüsün.

...Altı ayda bir büyük gürültülerle ordudan adam atarsanız, yarın darbe yapma gerekçeniz kalabilir mi? ... Paşa bu işi çok iyi götürdü. Ama iki yıldır üzerine gidiliyor. Nerede yanlış yaptı bilmiyorum. Acaba, yeğeni Aleviliğini ortaya koyucu yanlışlıklar yaptı da ondan hareketle paşamız yıpratıldı bilmiyorum. ... Paşa, geleceğin komutanı olabilirdi.

Herkes ne pahasına olursa olsun kendisini gizleyecek. Eğer, birlikte bilinen biri varsa onu vitrin yapın. Ama o da bizimkilerle gezmesin. Her yerde irtica var kampanyası başlatılsın. Sadece eşi kapalı olan, namaz kılan değil, yarın irticaya kaçması muhtemel herkesi yazın, şikayet edin. Onların adına dinci dergiler, gazeteler gönderin. Akrabalarının adını öğrenin, onların isimleriyle başlarını belaya sokan mektuplar gönderin. Hatta kart gönderirseniz okunması daha kolay olur.

Tuğg.: Komutanım, bunları bu sene okullarda kısmen yaptık. Ama artık bu sözlerinizden sonra bunları emir kabul ederiz.

Korg.: Bu konularda emir beklenmez. Kafanızı çalıştırın. Din bizim için, bizim için derken aklına ne gelirse gelsin herşeyi kastediyorum, zararlıdır. Bizden olan birlik komutanları, yoksa laik komutanlar sıkıştırılmalı, çokça eğlence düzenlenmeli. Dansöz, Rus revüsü ne bulursanız getirin. İçkiyi zorlayın. Din ve milliyetçilik duygusunun nasıl zayıflatılacağı, nasıl yok edileceği açık. Bunları uygulayın. Okullara da öğrencilerin kız arkadaşlıklarını teşvik edin. Yapabiliyorsanız Osmanlı hayranlığını kırın, Türkler’in üstün bir ulus olduğu safsatasını yıkın. Özellikle cinsel konularda sınırları zorlayın. Hanımlarımız aile gezmelerinde, eğlencelerde dekolte giysin. Hanımlarımız diğerlerinin hanımlarını açık giymeye teşvik etsin.

Güneydoğu’da bizimkiler postu deldirmesin. Buna yönelik önlemleri alın. Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye o namussuzları sürün. Kadrolaşma çok önemli. Çevik Paşa’nın yerine bizden akıllı biri olsaydı, Karadayı Paşa’nın daha verimli olmasını sağlardık. Burası çok önemli. Genelkurmay Başkanı senden olmazsa bile ona sahip olarak kullanabilirsin...

Tuğg.: Komutanım, askeri okullarda büyük kadrolaşma yaptık. Özellikle sınıf subaylarının çoğunu bizden atadık.

Korg.: Arkadaşlar çok çalışsın. Morallerini bozmasın. Bizim olmayan bu devlet mutlaka bizim olacaktır. Atatürk, çok çalıştığı için böyle olmadı mı? Atatürk deyince aklıma geldi. Bazılarımız sağda solda “Atatürk, ... Kürtleri katletti” gibi lüzumsuz sözler söylüyormuş. Bunları durdurmak lazım. Şu anda Atatürk dışında kullanabileceğimiz kim var?

Buna benzer bir hata da Kürt konusunda yapılıyor. Bazı Aleviler, hatta askerler “Ordu, Alevi-Kürt köylerini boşaltıyor. Onlara zulüm yapıyor” diyor. Sana ne Alevi-Kürt köylerinden. O Aleviler bizim istediğimiz çizgide mi?

...Maltepe’de görev yapan öğretmen ...(Balıkesir Teknik Astsubay Hazırlama Okulu) akrabasından kart gelmiş.. Kartın içinde de “Tavil Abi” (... yüzbaşının lakabı olarak kullanılan ve daha önce de Şah İsmail’in kullandığı bir isim) deniyormuş. İnsan kendisini böyle yakar mı? Bana bu kartı yıllar önce İstihbarat Dairesi’nde gösterdiler. Buradaki bir yanlışlık da Şah İsmail’in adının alınması. Ne uğraşıyorsun artık o adamlarla. Bizim için İran hangi yönetimde olursa olsun örnek olmak zorunda değil. Biz Türkiye’de İslam ile bağlantılı görülen ama bu dini tamamen değiştirecek bir Türkiye Aleviliği yaratmak zorundayız Kurban kesen, namaz kılan Alevilik olur mu? Bu İslam değil mi? Zaten böyle yaşayanlar Alevilik’ten çıkarak karşı tarafa geçmiyor mu?”

Mektubun içeriğinden bazı satırlar böyle. Bu ve buna benzer mektupların yer aldığı, 28 Şubat ve 2003-2004 yılında yaşananları anlattığım kitabım çok yakında okurla buluşacak. PİRUS’ta bu generallerin isimlerini, psikolojik harp yapan kimi medya mensuplarını ve daha fazlasını okuyacaksınız.

Etiketler: 28 Şubat, darbe, postmodern darbe, Erbakan, Çiller, Yılmaz, İrtica, medya, basın, gazeteci, laiklik, TSK, kadrolaşma, Askeri okullar, Alevi
Kaynak: aktifhaber

Sandal alabora oldu, emekli başçavuş boğuldu
Isparta'nın Eğirdir ilçesindeki Barla Göleti'ne açıldıkları sandalın ters dönmesi sonucu suya düşen 3 kişiden biri boğuldu, iki kişi ise kıyıya kadar yüzerek kurtuldu. Balık tutmak için gölete açılarak ölen Müfit Özdaş'ın emekli astsubay başçavuş, Yılmaz Tamtürk'ün Isparta Emniyet Müdürlüğü'nde görevli Başkomiser, Maruf Taş'ın ise polis memuru olduğu öğrenildi. 18.03.2012 ISPARTA netgazete

Marmara'da askeri bot kaza yaptı, 8 asker yaralandı
28 Mart 2012
Dünya Bülteni / Haber Merkezi
Marmara Denizi Çınarcık açıklarında tatbikatta olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı 2 hücumbot, yakın manevra sırasında çarpıştı.
Olay sırasında yaralanan 8 askeri personel, Sahil Güvenlik Komutanlığı'na bağlı bot ile Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü Harem Tahlisiye Bot İstasyonu'na getirildi. Buradan ambulanslara alınan yaralılar, GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Kazayla ilgili bir açıklama yapılmadı.

Koğuşta kesici aletlerin kullanıldığı kavga: 6asker yaralandı
09.04.2012
Sakarya'nın Pamukova İlçesi'nde Jandarma Bölük Komutanlığı'nda görev yapan askerler arasında çıkan kavgada yaralanan 6 kişi hastaneye kaldırıldı.Pamukova İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı'ndaki olay dün gece saat 23.00 sıralarında , 112 Acil Servis'e ihbar yapılıp ambulans istenmesiyle ortaya çıktı.
haber1001

Balyoz sanığı başından vuruldu
10.04.2012
Balyoz davasında tutuksuz yargılanan Emekli Hava Albay Tarık Akça Ankara'daki ofisinde başından vurulmuş halde bulundu.

Tarık Akça (50), Maltepe Fevzi Çakmak 2 Sokak'taki ofisinde tabanca ile başından vurulmuş halde bulundu. Akça'nın arkadaşı tarafından bulunan cesedi, savcılık incelemesinin ardından Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı.

Akça'nın kurduğu havacılık şirketinden dolayı 300 bin TL borcu olduğu bildirildi. Emniyet yetkilileri, Tarık Akça'nın intihar ettiğinin değerlendirildiğini belirtti.
http://www.yurtgazetesi.com.tr/

Askeri araç kaza yaptı: 2 yaralı
18 Nisan 2012
Altınoluk’ta askeri araç kaza yaptı. Kazada 2 asker yaralandı.
Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Altınoluk beldesinden Avcılar köyü istikametine doğru giden askerî araç, yağmur yüzünden kayganlaşan yolda kaza yaptı. Kazada aracın sürücüsü Bülent Aşçı ve Uzman Çavuş Mehmet Dalgacı yaralandı.
haber10

Van'ın Başkale ilçesinde devrilen araçta yaralanan uzman çavuş şehit oldu
20 Nisan 2012
Başkale'de 13 Nisan'da görevden dönen Uzman Çavuş Murat Karataş yönetimindeki zırhlı askeri araç, Albayrak ve Uğurlu köyleri arasındaki yolda devrilmişti.
Karataş, Başkale Devlet Hastanesi'ndeki ilk müdahalenin ardından Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılmıştı.
Uzman Çavuş Murat Karataş, tedavi gördüğü hastanede şehit oldu.
TRT

Ordudan atılan öğrenciler eylem yaptı

Türk Silahlı Kuvvetleri'nden Ayrılan ve Atılan Öğrenciler Platformu, ekonomik ve sosyal haklarının geri verilmesi için eylem yaptı. Yüksel Caddesi'nde toplanan kendilerini Türk Silahlı Kuvvetleri'nden Ayrılan ve Atılan Öğrenciler Platformu olarak nitelendiren bir grup, adına yapılan açıklamada, "Ayrıldıktan birkaç ay sonra talep edilen ve miktarı binlerce lirayı bulan tazminatlar, sivil hayata adapte olmaya çalışan eski askeri öğrencilere ve onların orta direk ailelerine ikinci şoku yaşatıyor. ifadesi kullanıldı. 20.04.2012 ANKARA netgazete

Çillioğlu soruşturmasında 8 asker, mahkemede
Tunceli Jandarma Alay Komutanlığı görevini yürütürken intihar ettiği öne sürülen Albay Kazım Çillioğlu'nun oğlu Gökhan Çillioğlu'nun telefonlarının yasa dışı dinlenmesine ilişkin gözaltına alınan Düzce İl Jandarma Komutanı'nın da aralarında bulunduğu 1'i emekli, 7'si muvazzaf asker 8 kişi, tutuklanmaları talebiyle Nöbetçi Mahkeme'ye sevk edildi. 20.04.2012 MALATYA netgazete

3 Şehit Olayında Şok İddialar
22 Mayıs 2012
Subayların bölgeye sivil araç ve kıyafetlerle gönderildiği iddia edildi.

Hatay Dörtyol’da 3 subayın şehit olduğu saldırının ayrıntıları netleşiyor.

Star Gazetesi’nin haberine göre, üç subayın şehit olduğu olayla ilgili hazırlanan ilk raporda bir dizi ihmaller zincirine rastlandı.

Bir grup asker, sağ olarak ele geçirilen bir PKK'lının sığınak tespiti için Bükle Yaylası’na sevk edildi.

Araziye çıkıldığında ise, Hatay İl Jandarma Komutan Yardımcısı Jandarma Yarbay Mesut Cihaner emrindeki zırhlı kobra araçla birlikte kayboldu.
bunun üzerine tüm unsurlar Cihaner’i aramak için seferber edildi.
Haberde yer alan iddialara göre, görevli olmadıkları halde sivil kıyafetlerle korumasız bir şekilde bölgeye sevk edilen üç subay pusuya düşürüldü.

Yine Silvan Komutanı Var

13 askerin şehit olduğu Silvan saldırısı sırasında Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı olarak görev yapan Adana Bölge Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu’nun burada da ihmallerden sorumlu kişi olduğu ileri sürüldü.

İstihbarat Şube Müdürü Jandarma Binbaşı Erhan Dikmen, Jandarma Özel Harekât Bölük Komutanı Üsteğmen Aytaç Kaya ve Tim Komutanı Jandarma Teğmen Ahmet Tarım’ın kaybolan komutanlarını ararken pusuya düştükleri belirlendi.
haber1001

1'i emekli albay, 17 askere 'yargtstz infaz' tutuklaması
23 Mayıs 2012



TRT'nin haberi:

Van'ın Çaldıran İlçesine bağlı Buğullukaynak Köyü yakınlarında 3 yıl önce yapılan operasyonda 2 terörist ile saklandıkları evde rehin aldıkları 1 genç öldürüldü.

Operasyona katılan bir askerin, teröristler ile rehin aldıkları kişinin infaz edildiğini ileri sürerek yaptığı ihbar üzerine soruşturma başlatıldı.

Soruşturma kapsamında Erciş'te Savcılıkça ifadeleri alındıktan sonra Sulh Ceza Mahkemesi'ne sevkedilen dönemin Van İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Vecihi Halil İyigün ile muvazzaf askerler dönemin Jandarma Özel Harekat Tabur Komutan Yardımcısı Binbaşı Hakan Başaklıgil, Üstteğmen Muhlis Çolak, Astsubay Başçavuş Kabil Tanyeli, Jandarma Özel Harekat timinde görevli uzman çavuşlar İsmail Taşdemir, Hasan Kaya, Ünal Demirbaş, Hasan Emir, Mustafa Küpeli, Abdülkadir Karaca, Abdülmütalip Ateş, Mustafa Perpil, Mehmet Kocaboğa, Hamza Çelik, Hüseyin Güzel, Mevlüt Mete ve Özgenç Soylu 'kasten adam öldürmek' suçundan tutuklandı.

Askeri casusluk operasyonu kapsamında 10'u muvazzaf asker 12 kişi tutuklandı
16 Haziran 2012
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturmanın son dalgasında 49 kişi gözaltına alınmıştı.
Zanlıların, fuhuş yaptırılan kadınlar aracılığıyla bazı askeri personelin uygunsuz görüntülerini çektikleri ve bunlarla şantaj yaparak bazı askeri bilgileri elde ettikleri iddia ediliyordu.
Mahkemeye sevk edilen 26 kişiden 4'ü savcılık tarafından serbest bırakıldı.
Mahkeme, diğer zanlılardan 10'u muvazzaf asker 12 kişiyi tutukladı, 10 kişiyi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.
Gözaltında bulunan 23 kişinin de adliyeye sevk edilmesi bekleniyor.
İzmir polisi, 3 yıl önce elektronik postayla gelen ihbarın ardından soruşturma başlatmış, mayıs ayındaki operasyonlarda da 13'ü asker 45 kişi tutuklanmıştı.
TRT

Polisin dövdüğü asker ilk kez konuştu
20.06.2012



Fatih'te polislerin sokak ortasında dövdüğü sürücü yaşadıklarını anlattı.

Fatih'te, polislerle yaşadığı yol verme tartışması yüzünden, eşi ve çocuklarının gözü önünde feci şekilde dövülen sürücü Ahmet Koca yaşadığı dehşet anlarını bir televizyon kanalında anlattı.
Sol gözünün mor olduğu gözlenen ve asker olduğu öğrenilen Koca şunları söyledi: "Panik halindeydim, 'hamile kadın var' dedim, 'hastaneye yetişmem lazım yol verin' dedim. Banane dediler, elime vurdular iteklediler. Nefes aldığım zaman bile ağrılarım oluyor. Hastaneye gittim. Hakkımı sonuna kadar arayacağım.

Çıplak halde karakola geldim, su bile vermediler, Allah rızası için dedim. 'Ben askerim, bana karşı biraz saygılı olun' dedim. Aralarından biri 'benim dayım Genelkurmay yardımcısı' diyerek dalga geçti."

"Keşke 5'i değil de hepsi açığa alınsaydı. Memurlar istifa etmeli" diyen Koca, her sokakta kamera olması gerektiğini söyledi.
(NTV)

Denizde kaybolan astsubayın cesedi bulundu

Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde denizde kaybolan ve dört gündür dalgıçlar tarafından aranan astsubay İsmail Ünal'ın cesedi, bu sabah İskele Yat Limanı'na vurdu.
haber1001

Erdoğan'ın Saygun ziyaretinin sembolik önemi
12 Şubat 2013



Financial Times gazetesinin İstanbul muhabiri Daniel Dombey, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Balyoz davasında tahliye olan emekli Orgeneral Ergin Saygun'u tedavi gördüğü hastanede ziyaret etmesini değerlendiren bir yazı kaleme almış.

"Ziyaretin sembolik anlamını gözden kaçırmak mümkün değil" diyen Dombey, Başbakan Erdoğan'ın Ergin Saygun'u ziyareti sırasında çekilen fotoğrafı özetle şöyle tarif ediyor:

Solda, Türkiye tarihinde darbe üstüne darbe yapan generallerin diğer herhangi bir başbakandan daha fazla önünde eğilmelerini sağlayan Erdoğan; sağda ise hükümete karşı darbe planlamaktan 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli orgeneral Ergin Saygun el ele tutuşuyorlar.
Erdoğan'ın hafta sonunda yaptığı bu ziyaretin fotoğrafının Türkiye'de hala gündemde olduğunu belirten Financial Times muhabiri, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, ziyarete sahip olduğundan daha büyük bir anlam yüklenmemesi yolundaki sözlerini de aktarıyor.

Başbakanın TSK kapasitesi kaygısı

Ziyaretin, özellikle hassas bir döneme denk geldiğini belirten Dombey, Türkiye-Suriye sınırında dün patlayan bombanın, ülkenin tehlikeli bir bölgede olduğunu hatırlatan ölümcül bir gelişme olduğunu ve Erdoğan'ın böyle bir dönemde subayların cezaevine konmasının ordunun kapasitesini zayıflattığı yolundaki kaygılarını dile getirdiğini de ifade ediyor.

Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner'in, 330 subayın mahkum edildiği davalar nedeniyle geçen ay istifa ettiğini de hatırlatan Financial Times, Güner'in "kendisine karşı komplo kurulmadan istifa etmeyi seçtiği" açıklamasını da aktarıyor.

110 savaş uçağı pilotunun istifa ettiği yolundaki haberlerin Türkiye savunma bakanlığı tarafından reddedilmediğini de belirten gazete, Erdoğan'ın binlerce kişinin tutuklu yargılandığı davalar konusunda sabırsız bir hale geldiği yorumunu da yapıyor.

Dombey, geniş şekilde tanımlanan terörizm suçunun tanımının daraltılmasının Türkiye'nin PKK ile çatışmasının düzeyini de düşürebileceğini ifade ediyor.

Bunun başlıca nedeni ise KCK davalarında terörizm suçu ile yargılanan 8 bin kadar kişinin olması.

Financial Times muhabiri son olarak, Erdoğan'ın bu yöndeki hamlelerinin, etkili Müslüman vaiz Fethullah Gülen'in takipçileriyle arasını açabileceğini de belirtiyor.

Gazete, Gülen'in takipçilerinin darbe döneminin sona erdiğini düşünmediklerini ve toplumun korunması için Ergenekon ve Balyoz davalarının sonuçlarına vardırılması gerektiğine inandıklarını da aktarıyor.
BBCT
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Hzr 22, 2017 1:57 am tarihinde değiştirildi, toplam 45 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Eyl 17, 2011 1:11 am    Mesaj konusu: AİHM, askeri okuldan atılan öğrenciyi haklı buldu Alıntıyla Cevap Gönder

İşte Haftanın Fotoğrafı: Meğer Dünya'nın Sonu Değilmiş!
09 Haziran 2012



Adıyaman Üniversitesi'nin 2011-2012 öğretim yılı mezuniyet gecesinde, okudukları bölümünü dereceyle bitiren türbanlı kız öğrenciye diplomasını İl Jandarma ve Garnizon Komutanı Albay Yusuf Yalçın verdi.

Adıyaman Üniversitesi yerleşkesinde bulunan Mansur Yardımcı Stadyumunda gerçekleştirilen mezuniyet töreninde bu yıl mezun olan 4 bin 875 öğrenciye diplomaları verildi. Düzenlenen geceye Adıyaman Valisi Ramazan Sodan, Ak Parti Adıyaman Milletvekili Murtaza Yetiş, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Talha Gönüllü, İl Jandarma ve Garnizon Komutanı Albay Yusuf Yalçın, kamu kurum ve kuruluşlarının müdürleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Adıyaman Üniversitesi akademik ve idari personeli ile öğrenciler ve aileleri katıldı.

Rektör Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü, mezun olan öğrencilere başarılar dileyerek, "Adıyaman Üniversitesinde gösterdiğiniz başarıyı ümit ediyorum ki bundan sonraki hayatınızda da göstereceksiniz. Burada kazandığınız bilgi, beceri ve donanım yolunuzu aydınlatacaktır. Yeter ki doğru bir hedefiniz ve ona ulaşmak için hayalleriniz olsun" diye konuştu.

ALBAY, TÜRBANLI ÖĞRENCİYE DİPLOMASINI VERDİ

Gecede, bölümlerini başarıyla tamamlayan öğrencilere diplomaları protokol üyeleri tarafından verildi. Törende, bölümünü birincilikle tamamlayan ve türbanının üzerine kep takan kız öğrenciye diploması İl Jandarma ve Garnizon Komutanı Albay Yusuf Yalçın tarafından verildi. Albay Yusuf Yalçın, diplomasını verdiği türbanlı öğrenciyle hatıra fotoğrafı çektirdi. Rektör Talha Gönüllü ile Belediye Başkanı Necip Büyükaslan'ın diplomasını verdiği bölüm birincileri de türbanlı kız öğrencilerdi.
Kaynak: http://www.haberler.com/iste-haftanin-fotografi-3695726-haberi/

Balyoz sanığı Albay'ın İsyanı: "12 Eylül ve 28 Şubat'ın arkasında kim varsa bugünkünün arkasında da aynı güç var''
06 Ekim 2011

Balyoz davasının tutuklu sanıklarından Albay Önsel, savunmasında ağır suçlamalarda bulunarak 28 Şubat'ın hıncının kendilerinden alındımak istendiğini ileri sürdü.

''Balyoz planı'' davasının tutuklu sanığı Kurmay Albay Mustafa Önsel savunmasında, ''Henüz doğmadığım 1960 ihtilalinin, öğrenci olduğum 12 Eylül'ün, uygulamalarının çoğunu yanlış bulduğum 28 Şubat'ın hıncı bizden çıkartılıyormuş gibi hissediyorum'' dedi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Önsel, hakkındaki suçlamayı şiddetle reddettiğini belirterek, savunma değil suçlama yapacağını söyledi.

İlki 22 Şubat 2010 olmak üzere geçen yıl 2 kez tutuklanıp tahliye edilerek 4 ay tutuklu kaldığını anlatan Önsel, bu yıl yine şubat ayında tutuklanıp özgürlüğünün gasp edildiğini, bundan dolayı ruhunun bu haksızlığa isyan halinde olduğunu dile getirdi.

28 ŞUBAT'ÇILARA NİÇİN DAVA AÇILMIYOR

''Post modern darbe diye yakın tarihin kayıtlarına giren 28 Şubat ile ilgili dava açılsın bakalım'' diyen Önsel, ''Bu hiç gündeme getirilmez. O dönemin en namlı generalini yandaş ticari kuruluşlarda danışman olarak çalıştıracaksın, onunla ABD'lerde JINSA denilen Yahudi kuruluşunda sarmaş dolaş olacaksın, beni de darbeci olarak yargılatacaksın. Bu durumu şiddetle kınıyorum'' şeklinde konuştu.

Şu anda Bir ihtilal mahkemesinde yargılandığı düşüncesine sahip olduğunu ifade eden Önsel, ''Henüz doğmadığım 1960 ihtilalinin, öğrenci olduğum 12 Eylül'ün, uygulamalarının çoğunu yanlış bulduğum 28 Şubat'ın hıncı bizden çıkartılıyormuş gibi hissediyorum. Şu anda aslında demokrasi görünümlü bir darbe, bir dikta rejimi yaşıyoruz. 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta neler olduysa bugün de benzer, hatta daha da kötü şeyler oluyor. 12 Eylül ve 28 Şubat'ın arkasında kim varsa bugünkünün arkasında da aynı güç var'' dedi.

Önsel, 31 yıl boyunca teniyle bütünleşen ama şimdi ayrı düştüğü üniformasıyla konuştuğunu belirterek, şunları kaydetti:

''İhanet odaklarıyla işbirliği yaparak, tarafımıza bu iftiraların atılmasına ve geleceğimizin haksız yere karartılmasına, hürriyetimizin gasp edilmesine sebep oldular. Onları lanetliyorum. Bu ihanetleri unutulmayacak. Gelecekleri için geçmişlerini satan bu çakalları suçluyorum. En büyük kinimiz onlaradır. Lanetimiz gelecek kuşaklarını da kucaklayacaktır.''

"ESKİ KOMUTANLARINI DA ELEŞTİRDİ"

Suçlayacağı bir başka grubun ise geçmişte ''Komutanım'' dedikleri kişiler olduğunu kaydeden Önsel, şöyle devam etti:

''Asker lafı eğmeden, bükmeden söyler. Sorulduğunda 'Var da diyemem, yok da diyemem' diyen sevgili komutanım şimdi rahat uyuyabiliyor musun? Ya sen, durup dururken saçma Nisan bildirisi yayımlayarak siyasete şekil vermeye çalışan pek sevgili komutanım. Biz cezaevinde mağdur iken zırhlı aracınla gezmekten mutlu oluyor musun? Sahi şu Dolmabahçe'de baş yetkili ile sen ne konuştun? Hangi konuda ikna edildin? Yoksa bizlere yapılacak operasyonlara yeşil ışık orada mı yakıldı? Ne verdin? Sana da mı kaset gönderdiler yoksa? Yıllarca görev nedeniyle ayrı kaldığım eşimden ve çocuklarımdan hukuksuzca ayrı bırakılırken siz torunlarınızı gönül rahatlığıyla sevebiliyor musunuz?''

Halen görevde olan komutanlarına seslenen Önsel, "(Çok üzülüyoruz. Hukuki süreç, sabır) diyenlere, silah arkadaşlığı ölmüş diyorum. Yönetiyorum zannettiğiniz ordunun sahte CD’lerle beli kırılmış siz kime komutanlık yaptığınızı sanıyorsunuz?" dedi. haber1001

AİHM, askeri okuldan atılan öğrenciyi haklı buldu
Kuleli Askeri Lisesi'nde okurken hiçbir sebep gösterilmeden okuldan atılan Tarık Kuruldak, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Ancak sonuç alamayınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Kuruldak'ın adil yargılanmadığına hükmeden AİHM, Türkiye'yi tazminata mahküm etti. Karar, Tarık gibi askeri liselerden atılan onlarca gence umut oldu. 16.09.2011 ESKİŞEHİR netgazete

Genelkurmay'dan Hakime 11 Ayrı Liste
22 Eylül 2011
''Yönlendirmeci internet siteleri'' davasıyla birleştirilen ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasına bakan mahkemenin talebi üzerine Genelkurmay mahkemeye 11 sayfalık liste gönderdi.
''Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri'' davasıyla birleştirilen ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasına bakan mahkemenin talebi üzerine Genelkurmay Başkanlığı, 2009'da 3. Ordu Komutanlığı veya bağlı birimlerinde düzenlenen seminerler ve katılımcıların listesini gönderdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Genelkurmay Başkanlığına yazdığı, ''3. Ordu Komutanlığı veya bağlı birimleri içerisinde 2009 yılında plan semineri, iç güvenlik semineri vesair adlar altında yapılan tüm toplantıların isimleri, katılımcıları ve tarihlerinin bildirilmesine'' ilişkin yazıya cevap verildi.

Genelkurmay Başkanı namına Ceza Hukuk İşleri Şube Müdürü Hakim Albay Şakir Aytaş imzasını taşıyan yazının ekinde, 3. Ordu Komutanlığı ve bağlı birliklerin 2009'da icra edilen seminer ve toplantılarının isim, tarih ve katılımcılarını içeren 27 sayfalık listesi yer aldı.

Buna göre, 13-14 Ocak 2009'da, 3. Ordu İç Güvenlik Seminerine katılan 142 askeri personel arasında, Erzincan'daki ''Ergenekon'' kapsamında açılan terör örgütü davasının sanıkları arasında bulunan emekli Orgeneral Saldıray Berk ile Albay Recep Gençoğlu, ''Balyoz Planı'' davasının tutuklu sanıkları Tuğgeneral Hakan Akkoç, Albay İkrami Özturan ve Yarbay Nedim Ulusan'ın adları da yer aldı.

Yazının ekinde, 3. Ordu Komutanlığının 12 Şubat 2009 tarihli Lojistik Seminerine katılan 27 kişilik personel listesi ile 16 Şubat'ta yapılan İstihkam Seminerine katılan 25 subayın listesine de yer verildi. Yine aynı şekilde 23-24 Aralık 2009 tarihli 3. Ordu İstihbarat, İKK ve Güvenlik Seminerine katılan 52 kişilik liste de gönderildi.

3. Ordu Komutanlığının 2008-2009 eğitim ve öğretim yılı faaliyetlerini değerlendirme toplantısı, başarılı birlik/personelin ödüllendirilmesi törenine katılanların yer aldığı 11 Eylül 2009 tarihli listede ise Berk ile ''Balyoz Planı'' davasının sanıklarından Korgeneral Korkut Özarslan'ın da aralarında bulunduğu 121 kişinin adı sıralanıyor.

-9. KOLORDUNUN SEMİNERİ-

Yazıda, 8. Kolordu Komutanlığının 10-11 Ocak 2009 tarihli İç Güvenlik Seminerine katılan 110 personel arasında Yarbay Nedim Ulusan yer alırken, 8. Kolordu Komutanlığının 26-27 Şubat 2009 tarihli EMASYA seminerine katılanların isimlerinin bulunduğu 36 kişilik liste de gönderildi.

9. Kolordu Komutanlığının 22 Aralık 2009'da düzenlediği Plan Seminerine katılan 62 kişinin isimlerinin bulunduğu listede, Saldıray Berk ve Hakan Akkoç ile ''Balyoz Planı'' davasının diğer sanıklarından Albay Doğan Fatih Küçük ve Yarbay Mustafa Yuvanç'ın adları da yer aldı.

9 Ocak 2009 tarihli 9. Kolordu Komutanlığı İç Güvenlik Çalışmasına katılan 45 kişi arasında da Albay İkrami Özturan, Hakan Akkoç, Doğan Fatih Küçük ile ''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Tevfik Özkılıç yer alıyor.

Özkılıç ayrıca, 9. Kolordu Komutanlığının 24 Kasım 2009 tarihli İstihbarat Seminerindeki 43 ve 22 Aralık 2009 tarihli EMASYA seminerindeki 64 kişi arasında da bulunuyor.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ''gizli tanık Efe''nin, ''2009 yılında Erzincan'da Balyoz'dan daha büyük bir plan semineri yapıldığı'' şeklindeki iddiaları üzerine ara karar almıştı. aktifhaber

Balyoz davasında 1tutuklama daha
29 Eylül 2011

''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında mahkemeye sevk edilen Kurmay Albay Hasan Özyurt tutuklandı. haber1001

Hakkari'de Askerleri Yıldırım Çarptı: 2 Ölü, 1 yaralı
12 Kasım 2007
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde, , ilçeye 15 kilometre uzaklıktaki Şorti tepesinde bulunan ve yol güvenliğini sağlayan İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı askeri karakolun yakınına, gece 02.00 sıralarında yıldırım isabet etti.

Yıldırımın karakolun güvenliğini sağlayan nöbet mevzisine isabet etmesi sonucu, askerler Rıdvan Akgüç ve Ramazan Doğan öldü, bir asker de yaralandı.

Yaralı askerin, Hakkari Asker Hastanesinde tedavi altına alındığı bildirildi. haber7

Balyoz sanığı emekli albaydan ağır sözler
10/10/2011
Balyoz davası sanıklarından emekli Albay Suat Aytın halkın, Balyoz davasına olan tavrını da eleştirerek, 'Sokak köpeklerinin haklarını savunmak için yürüyüş yaparken, Peygamber ocağı ordunun itibarının zedelenmesine göz yumulmuştur. İleride halkımız bunun bedelini ödeyecektir" dedi

Serpil KIRKESER

İSTANBUL - "Balyoz Planı" iddialarına ilişkin 224 emekli ve muvazzaf askerin yargılandığı davanın 46. duruşması başladı.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda yapılan duruşmaya, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, MHP İstanbul milletvekili Emekli Korgeneral Engin Alan’ın da aralarında bulunduğu 140 sanık hazır bulundu. YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı ve emekli albay Dursun Çiçek’in de aralarında bulunduğu 44 tutuklu sanık ise duruşmaya katılmadı. Duruşmada ayrıca 32 tutuksuz sanık da hazır bulundu. Hakkında yakalama kararı bulunan sanıklar Ergin Saygun ve Ahmet Sinan Ertuğrul ise duruşmaya katılmadı.

CENAZE İÇİN İZİN İSTEDİ
İsim yoklaması sırasında tutuklu sanıklardan Levent Güldoğuş, kayınvalidesinin vefat ettiğini belirterek savunmasını erken yapmak, cenaze işlemleri için Salı ve Çarşamba günleri izin verilmesini talep etti. Mahkeme Başkanı Ömer Diken de avukatının hazır olması halinde savunmasını verebileceğini söyledi.

EMEKLİ ALBAY SUAT AYTIN SAVUNMASINI YAPTI
Dava henüz açılmadan önce soruşturma aşamasında iki kez tutuklanıp daha sonra da tahliye edildiğini belirten emekli Albay Suat Aytın, 11 Şubat 2011 tarihinde 133 sanık hakkında yakalama ve tutuklama kararı verilmesi üzerine kendisinin 3’üncü kez tutuklandığını söyledi. Toplam 12 ay tutuklu kaldığını belirten Aytın, seminerde yaptığı sunum ile ilgili suçlandığını belirterek "Suçumu bilmeden, peşin ceza kesilerek mağdur edildim" diye konuştu. 3. Kolordu Komutan yardımcılığı ve 52. Zırhlı Tümen Komutanlığı yaptığını belirten Aytın, "52. Zırhlı Tümen’in görevi, İstanbul ilinde güvenlik ve emniyeti sağlamak. İstanbul’da meydana gelebilecek olası terör ve toplumsal olayları bastırmak gibi konulardır" dedi. Aytın devamında ise halkın, Balyoz davasına olan tavrını da eleştirdi. Aytın "Sokak köpeklerinin haklarını savunmak için yürüyüş yaparken, Peygamber ocağı ordunun itibarının zedelenmesine göz yumulmuştur. İleride halkımız bunun bedelini ödeyecektir" dedi.

‘BAŞKANIM TAMAM SÖZLERİMİ GERİ ALIYORUM’
Suat Aytın, poliste verdiği ifadesini kabul etmediği belirtti. Mahkeme Başkanı Ömer Diken de polisteki ifadesini neden kabul etmediğini sorması üzerine sanık Aytın, "Bana bir sureti verilmedi" diye konuştu. Söz alan sanık Aytın’ın avukatı Muammer Küçük ise müvekkilinin ifadesinin gece alındığını ve müvekkilinin uykusuz olduğu için alınan bu ifadelerinin sağlıksız olduğunu belirtti. Mahkeme başkanı Ömer Diken’in "Eğer müvekkililnizin uykusuz olduğunu söyleseydiniz ifadesi alınmazdı, alınsa bile geçersiz olurdu" demesi üzerine Sanık Aytın, "Başkanım tamam sözlerimi geri alıyorum. Polis de verdiğim ifadelerimi kabul ediyorum" dedi.

Mahkeme Başkanı Diken, "Bizim ifadenizi kabul edin diye bir zorlamamız yok. Nedenini söylemeniz yeterli" şeklinde konuştu. Avukat Muammer Küçük ise "Müvekkilimin poliste ifadesi alındığı sırada ben orada değildim. Orada olsaydım müsaade etmezdim" ifadelerini kullandı.

‘SAVUNMA SINIRLARINI AŞIYORSUNUZ’
Sanık Suat Aytın’ın savunmasının ardından konuşan avukatı Muammer Küçük, davanın sahte belgelere dayandığını belirterek, sanığın suçsuz olduğunu söyledi. Mahkemelerin yapısıyla ilgili konuşacağını söyleyen Avukat Muammer Küçük, "DGM’ler kaldırıldı. DGM’lerin sadece adı değişti ancak kendi aynıdır. Özel Yetkili 3 mahkeme daha kuruldu" dedi. Mahkeme Başkanı Diken de avukatın bu sözlerine müdahale ederek," Savunma sınırlarını aşıyorsunuz. Hiçbir yerde Özel Yetkili Mahkemeler diye bir ifade yoktur. CMK’nın 250. maddesine göre yetkili mahkemeler diye geçer" şeklinde konuştu. Avukat Muammer Küçük ise, "Sözlerime müdahale edecekseniz konuşmayayım. Sözlerime müdahale etmeyin bu konuşmalarımın tutanaklara geçmesini istiyorum" diye konuştu.

‘TAHLİYE KARARI VEREN HAKİMLERİN BAŞINA NELER GELDİĞİNİ GÖRÜYORUZ’
Cezaevi sınırları içinde savunma yapacağını söyleyen Avukat Muammer Küçük, "Tahliye kararı veren hakimlerin başına neler geldiğini görüyoruz. Bunun en son örneği 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay’dır. Baskılardan dolayı Şeref Akçay emekliliğini istedi. İkinci Ergenekon davasında yargılanan Hurşit Tolon hakkında tahliye kararı veren İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iki üye hakimi Bakırköy hakimliğine atandı" dedi. Avukat Muammer Küçük görüntülerin tutanaklara tam olarak geçmediğini söyleyerek, kendilerine davaya ilişkin görüntü kayıtlarının verilmesini istedi.

BALYOZ DAVASINDA TUTUKSUZ SANIKLARA GEÇİLDİ
Duruşmaya verilen 10 dakikalık aranın ardından davada ilk kez tutuksuz sanıkların dinlenmesine geçildi. Mahkeme Başkanı Ömer Diken, sanığı savunmasını yapması için kürsüye aldı. Bu şekilde davada ifadesi alınan ilk tutuksuz sanık da Güldoğuş oldu. İddianamenin 175. numaralı sanığı olan Güldoğuş, "İddianamede adım Testere operasyonu timi komutanı olarak geçiyor. Bu listeyle adımı kimin yazdığını bilmiyorum. Böyle bir görev ne yazalı ne de sözlü olarak almadım. 1. Ordudaki seminere de katılmadım. Beraatimi ve duruşmalardan bağışık tutulmamı talep ediyorum" dedi.

‘BEN NİYE BURADAYIM BİR YILDIR BİLMİYORUM’
Daha sonra ise kürsüye tutuksuz sanık Erol Ersan geldi. Kendisinin İstanbul’a ilk kez dava nedeniyle geldiğini bir yıldır duruşmaya gelebilmek için maddi olarak çok harcama yaptığını belirtti. Ersan, "Davanın ilk günlerinde iki kişinin ismi yanlışlıkla yazıldığı ortaya çıkmıştı. Benimde durumum aynı diye düşündüm ama öyle bir durum ortaya çıkmadı. Ben niye buradayım bir yıldır bilmiyorum. Beraatimi talep ediyorum" şeklinde konuştu.
Radikal

'Peygamber ocağımız suç makinesine dönüştürüldü''
12 Ekim 2011
Poyrazköy mühimmatları ile ilgili davada sanık Tuğamiral Mehmet Fatih Ilğar: 'Peygamber ocağımız suç makinesine dönüştürüldü. Bu iftiralar bir yerde bitmeli''

''Kafes Eylem Planı'' ve ''Amirallere Suikast'' iddialarına ilişkin davalarla birleştirilen Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmatla ilgili 69 sanıklı davanın duruşmasında söz alan Tuğamiral Mehmet Fatih Ilğar, ''Peygamber ocağımız suç makinesine dönüştürüldü. Bu iftiralar bir yerde bitmeli'' dedi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunma yapan sanık avukatlarından Hüseyin Ersöz, müvekkilleri Levent Bektaş, Binan Efe Noyan ve Faruk Akın'ın suçsuz olduklarını ve uzun süredir tutuklu bulunduklarını söyleyerek, ''Ülkemiz zor bir süreçten geçiyor. Mahkemelerin muhalefet şerhleri de buna yansıyor. Biz bunları görünce adil yargılama konusunda şüpheye kapılıyoruz'' ifadesini kullandı.

Dava dosyasında çok sayıda çelişki bulunduğunu öne süren Ersöz, ''Teğmenlerin evlerine yapılan aramada malzemeler ele geçirilince yüzlerindeki şaşkınlığa şahit oldunuz. Üstelik böyle bir durumda parmak izi araştırması yapılmasını isteyen suçlu gördünüz mü hiç?'' diye sordu.

Ersöz, müvekkillerinin tahliyesini istedi.

Duruşmada söz alan ''Balyoz Planı'' davasının tutuklu, bu davanın tutuksuz sanıklarından Tuğamiral Mehmet Fatih Ilğar da duruşma salonunun duvarına yansıtılan görüntülü sunumla savunma yaptı.

''Kafes eylem planı'' ile ilgili ciddi çelişkiler bulunduğunu savunan Ilğar, planda yer alan imzanın emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü'nün eli ürünü olmadığının polis kriminal raporuyla belirlendiğini ve planın eklerindeki imzaların da gerçek olmadığının tespit edildiğini aktardı.

Ilğar, ''Kafes planı, bir sahtekarlık ürünüdür. Bunu devletin kurumları söylüyor. Ancak buna ilişkin raporlar iddianame hazırlandıktan sonra ortaya çıkmıştır. Üstelik başka bir davanın, Balyoz davasının klasörlerine girmiştir. Levent Bektaş'tan ele geçirilen CD ve DVD'lerde suç unsuru bulunamadığına dair rapor varken sonra ne hikmetse gizli dosyalarda Kafes eylem planının çıktığı belirtilmiş'' dedi.

-''Peygamber ocağımız suç makinesine dönüştürüldü''-

Kafes eylem planının emniyet raporlarına göre tespit edildiği tarihleri açıklayan Ilğar, bu tarihlerden önce savcılıkta sorgulanan Binbaşı Eren Günay'a bu planın sorulduğunu kaydetti. Yapılan başvuru sonucu savcılığın, ''Kafes eylem planının kendilerine sözlü olarak söylendiğini ve bu nedenle planı sorduklarını'' bildirdiğini aktaran Ilğar, ancak başka bir savcılık yazışmasında belgelerin bu tarihlerde daha emniyete verilmediğinin görüldüğünü ileri sürdü.

Poyrazköy'de mühimmatların ele geçirilmesiyle ilgili aramada da şüpheleri bulunduğunu ve kendilerinden gizlenen ihbar mektubunu görmek istediklerini belirten Ilğar, ''Cezaevinde suçsuz yere yatıyoruz. Son günlerde ne kadar askerin tutuklandığı malumunuz. Peygamber ocağımız suç makinesine dönüştürüldü. Bu iftiralar bir yerde bitmeli. Artık bu rüzgar dönmeli'' şeklinde konuştu.

Söz alan sanık avukatlarından Celal Ülgen de yargılamayı yapan mahkemeye güveninin kalmadığını söyleyerek, ''Biliyorum, siz de onların tutuksuz yargılanmalarını istiyorsunuz ama yapamıyorsunuz. Bu durumda ben ne yapabilirim? Hiçbir şey yapamıyorum. Neyi talep edeyim? Müvekkillerimden aldığım para helal değil'' dedi.

Sanıklardan Binbaşı Eren Günay'ın avukatlığını yapan babası Nurdoğan Günay da ''Sanıkların tahliye talebi, delilleri karartacakları gerekçesiyle reddediliyor. Bugüne kadar yaptığımız tüm talepler mahkeme tarafından reddedildi. Acaba hangi delilleri kim karartıyor?'' diye sordu.

-Bilişim konusunda uzman üniversiteden inceleme talebi-

Duruşmada talebi sorulan sanık avukatlarından İbrahim Şahinkaya da dosyadaki dijital materyallerin, bilişim konusunda uzman bağımsız bir üniversite tarafından incelenmesini istedi.

Müvekkillerinin ifade vermek için Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine nasıl geleceklerine dair birbirleriyle telefonda yaptıkları görüşmenin iddianamenin tek delili olduğunu savunan Şahinkaya, müvekkillerinden ele geçtiği belirtilen bin 50 materyalde suç unsuruna rastlanmadığını ileri sürdü.

Sanıklardan emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü'nun avukatlarından Çağla Köroğlu da 3 ayda bir duruşma yapıldığını hatırlatarak, duruşma günlerinin ayda bir ya da daha kısa tarihlerle yapılmasını talep etti.

Söz alan sanık Öğütçü de Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen 8 klasör belgenin emniyet tarafından ''Poyrazköy'de bulunan mühimmat'' davasına gönderildiğini belirterek, ''Bu klasörlere ilişkin 10. Ağır Ceza Mahkemesinde savunma yapıyoruz. Polislerin duruşma salonuna gelerek bu klasörleri niçin size gönderdiklerini izah etmelerini istiyorum'' dedi.

Sanık avukatlarından Ümit Müjdeci de 1960'da askerliğe başladığını ve duruşma salonundaki en yaşlı avukat olduğunu kaydederek, ''75 yaşındayım. 1960'ta askerken bu salondakilerin büyük bölümü daha doğmamıştı. Ben 50 yıl önce yaşananları hatırlarken, 20-30 yaşındaki bu çocuklar (tanık olarak dinlenen polisler) geliyorlar buraya, bir şey soruyorsunuz, 'hatırlamıyorum' diyorlar'' diye tepki gösterdi.

Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan emekli Binbaşı Levent Bektaş da ''Hazreti Yusuf Medresesi'' diye nitelendirdiği cezaevinde 30 ayını doldurduğunu belirterek, Poyrazköy davasına savcı olarak ilk kez çıkan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Uysal'a yönelik, ''Hayırlı olsun. Bu delili olmayan davaya hoş geldiniz. Burada savcılar açısından işiniz zor değil. Suçsuzluğumuzu ispat etmek için her şeyi yapıyoruz. Siz de iki gündür bunu görüyorsunuz. Diğer açıdan da yapacak bir şey yok. Çünkü delil yok. Deniz Kuvvetlerine karşı bir kampanya yürütülüyor. En alt rütbelisinden en üst rütbelisine kadar 70'e yakın kişi karşınızda yargılanıyor'' dedi.

-Ergin Geldikaya, tahliye taleplerinin geri çekilmesini istedi-

Mahkemenin hukuki yapısı ve davanın işleyişiyle ilgili eleştirilerde bulunan tutuklu sanıklardan emekli Astsubay Ergin Geldikaya da ''Ben size 'insanım' diyorum. Siz benden eşek olmadığımı ispatlamamı istiyorsunuz. Bunu nasıl yapacağım, bilemiyorum'' dedi.

Yargılamanın yapıldığı bu mahkemede, sanıklar açısından suçsuzluğun ortaya çıkmasına kadar herkesin suçlu sayıldığını ve şüpheden sanıklar yerine mahkemenin yararlandığını savunan Geldikaya, mahkemede hukuk dışı işlemler yapıldığını iddia etti.

''Kanıtlar yerine tipim dolayısıyla yattığımı düşünüyorum. Mahkemedeki kanıtların okunmadığına kalıbımı basarım'' diyen Geldikaya, hukuksuzluğu ilke edinenlere rest çektiğini ve üyesi olduğu iddia edilen ''Ergenekon''un bir numaralı isminin de ''Börteçine'' olduğunu söyledi.

Davanın hukuki değil, siyasi bir dava olduğunu ve iktidarla kimi güç odakları tarafından hakimlerin yönlendirildiğini öne süren Geldikaya, şöyle konuştu:

''Hukuksal savunma yapmanın boş olduğuna inanıyorum. Tahliye talep etmeyi de zül addediyorum. Daha önceki tahliye taleplerimden sarfı nazar etmek istiyorum. Ben cezaevinde yatarım, size bir şey olmasın. Bu davanın Büyük Ortadoğu Projesine hizmet ettiğine dair kuvvetli şüphelerim ve bu şüphelerimi destekleyen kanıtlarım var. Lehe deliller toplanmadığı gibi, soruşturma da polis tarafından yönlendirilmiştir.''

-Cumhuriyet savcısının tahliye talebi-

Taleplerle ilgili görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Uysal da duruşmada dinlenilen tanıkların yanında, aramalarda görev almış ve tutanaklarda imzası olan görevlilerin de tanık olarak dinlenilmesini istedi.

Sanık avukatlarının, tanıkların ses analizinin gerçekleştirilmesine yönelik bilirkişi incelemesi yapılması talebi konusundaki takdirin, savunmaya yönelik olduğu için mahkemede olduğunu belirten Savcı Uysal, Geldikaya'nın CMK'nın 109. maddesi gereğince, hakkında adli kontrol uygulanarak tahliye edilmesini ve Geldikaya'nın bu duruşmada mahkemeye sunulan yazılı savunmasının da inceleme yapılmak üzere Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesini talep etti.

Savcı Uysal, diğer tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini istedi. Duruşmaya ara verildi. Kaynak: haber10

'Disko'da komalık olan asker öldü
KKTC'de, disiplin koğuşunda kötü muamele gördüğü iddia ediliyordu
13 Ekim 2011

KKTC'de, disko olarak adlandırılan disiplin koğuşunda kötü muamele gördüğü iddia edilen ve 2.5 aydır Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisinde (GATA) tedavi gören er Uğur Kantar hayatını kaybetti. Kantar'ın cenazesi, babası Aydın Kantar ve yakınları tarafından alındı. Kantar'ın bugün (cuma) İstanbul'da toprağa verilmesi bekleniyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türkiye'yi "disko" olarak bilinen askeri disiplin koğuşları nedeniyle 9 bin avro tazminat cezasına çarptırmıştı. Bu olaydan bir hafta sonra Kuzey Kıbrıs'ta askerlik yapan Uğur Kantar'ın, işkence sonucu komalık olduğu iddiaları üzerine askeri "disko"lar tekrar gündeme gelmişti.

Disiplin koğuşunda gardiyan olarak görev yapan erler tarafından darp edilip saatlerce güneş altında sandalyeye kelepçelenerek tutulduğu öne sürülen er Uğur Kantar, iç organlarının hasar görmesi ve beyin fonksiyonlarının kaybolması üzerine önce revire, sonra Lefkoşa Nalbantoğlu Hastanesi'ne, oradan da Girne Askeri Hastanesi'ne kaldırılmıştı. Hastane hastane gezdirilen er Uğur Kantar'ın tedavisi yapılamayınca 26 Temmuz'da Ankara GATA'ya gönderildi. Son zamanlarında hiç tepki veremeyen Kantar'ın, son iki gün ateşi de çok yükseldi. 79 gün dayanabilen Kantar, dün yaşamını yitirdi. Kantar'ın cenazesi Keçiören'de Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na otopsisi yapılmak üzere gönderildi. Otopsinin ardından Kantar'ın cenazesi İstanbul'a getirilerek burada toprağa verilecek.

Kantar'ın aile avukatı Teoman Özkan, Kuzey Kıbrıs'taki askeri savcılığın iddianameyi 6 Ekim'de hazırladığını ve Askeri Mahkeme'ye sunduğunu belirterek, sanık durumunda olan kişilerin hala "asker" olarak gözüktüğü için Askeri Mahkeme'de dava açıldığını kaydetti.
Özkan, "İşkence sonucu ölüm olduğu ve Askeri Ceza Kanunu'nda işkence tanımlanmadığı için mahkemenin görevsizlik kararı vereceğini düşünüyorum. Ayrıca iddianame 'kasten adam yaralama' suçlamasıyla hazırlanmıştı. Uğur hayatını kaybettiği için ek iddianame hazırlanacağını ve sanıkların 'kasten adam öldürme' suçlamasıyla yargılanacaklarını düşünüyorum. Dayaktan sonra güneşin altında kelepçeli oturtuldu" dedi.
Söz konusu garnizonda askeri disiplin koğuşunda gardiyanların askerlere çok kötü muamelede bulunduğunu ve aşırı sıcağa rağmen düzenli su verilmediğini söyleyen Avukat Özkan, söz konusu olayların Uğur Kantar'a verilen 7 günlük cezanın bitmesine iki saat kala yaşandığını söyledi.
habertürk

TSK'dan 'Disko' Ölmüne Açıklama
14 Ekim 2011

Genelkurmay Başkanlığı Kıbrıs'ta 'disko'da gördüğü kötü muamele sonucu öldüğü iddia edilen Uğur Kantar adlı erle ilgili soruşturma açıldığını bildirdi.
Genelkurmay Başkanlığı askeri disiplin ceza ve tutukevinde kaldığı sırada gördüğü kötü muamele sonucu yaşamını yitirdiği iddia edilen Piyade Er Uğur Kantar ile ilgili bir açıklama yaptı.

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesine konulan açıklamada Kantar’ın KKTC’deki 28’inci Mekanize Piyade Tümen Komutanlığı’ndaki Disiplin Ceza ve Tutukevinde kaldığı sırada gördüğü kötü muamele sonucu olduğu iddia edilen rahatsızlığı nedeniyle 26 Temmuz 2011 tarihinde ambulans uçak ile GATA’ya sevk edildiği bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması şöyle devam etti:

“GATA’nın bütün imkanları seferber edilerek yoğun ilgi ve tedaviye rağmen maalesef kurtarılamayarak, 12 Ekim 2011 tarihinde, tedavisinin 79’uncu gününde vefat etmiştir. Vefat eden Erimize Allah’tan rahmet kederli ailesine başsağlığı dileriz.
P.Er. Uğur KANTAR’ın GATA’daki tedavisi süresince kendisine refakat eden babası, annesi ve yakınları GATA misafirhanesinde misafir edilmiş, kendilerine her türlü idari destek sağlanmıştır.

Olay hakkında KTBK K.lığı As. Savcılığınca derhal soruşturma başlatılmış ve yapılan soruşturma neticesinde iki gardiyan 27 Temmuz 2011 tarihinde tutuklanmıştır. Adli işlemler devam etmektedir.” aktifhaber

Genelkurmay'dan Er Uğur Kantar'la İlgili Açıklama
17 Ekim 2011
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, Er Uğur Kantar'la ilgili tüm süreçler ayrıntılı bir şekilde anlatıldı. Açıklamaya göre, bu süreçte 6 gardiyan görevlerinden alındı, iki gardiyan da tutuklandı. Er Uğur Kantar'ın tedavi süreci de çok yakından izlendi.

Genelkurmay Başkanlığı'ndan, Er Uğur Kantar'ın ölümüyle ilgili bazı basın yayın organlarında çıkan suçlayıcı haberler karşısında ikinci açıklama..
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, Er Uğur Kantar'la ilgili tüm süreçler ayrıntılı bir şekilde anlatıldı.
Açıklamaya göre, bu süreçte 6 gardiyan görevlerinden alındı, iki gardiyan da tutuklandı. Er Uğur Kantar'ın tedavi süreci de çok yakından izlendi.
Açıklamada, Er Uğur Kantar'ın annesinin başörtüsü yüzünden misafirhaneye ve hastaneye alınmadığı yönündeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığı belirtildi.
Açıklamada, maksatlı kişi ve çevrelerin, münferit olayları TSK'ya maletme çabası içinde olduklarına işaret edilerek, " Vatandaşlarımızı TSK'dan ve yükümlüleri vatan hizmetinden soğutma ve TSK'yı tartışmaların içine çekme çabalarının, ülkesini gerçekten seven değerli ve sağduyulu halkımızın vicdanlarında akamete uğratılacağına ve halkımızın, içinden çıktığı bu milli ordusuna daima destek vereceğine gönülden inanılmaktadır." denildi.
TRT

Dağlıca Komutanından Çarpıcı İddialar
17 Ekim 2011
Dağlıca baskınının üzerinden 4 yıl geçti. 12 Mehmetçiğin şehit düştüğü saldırıyla ilgili dönemin komutanı, çarpıcı iddialarda bulundu.

Dağlıca 3. Motorlu Piyade Taburu, 21 Ekim 2007'de teröristlerin saldırısına uğradı. Baskında 12 asker şehit düştü, 8 asker de kaçırıldı. Saldırının üzerinden 4 yıl geçti.
İhmal ve ihanet iddiaları yargıya taşındı. O günlerde adı en sık gündeme gelen isimlerden biri de o dönemin Dağlıca komutanı olan Yarbay Onur Dirik'ti. PKK'nın döşediği mayını eliyle imha etmesi için emir vererek Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın ölümüne sebep olmaktan yargılanan Dirik, geçtiğimiz günlerde hapse mahkum edildi.
Dirik, kamuoyuna yansıyan bilgiler için "Buz dağının görünen kısmı." diyor ve bütün bildiklerini savcılara anlatmaya hazır olduğunu söylüyor. Baskından 28 gün önce teröristlerin olağanüstü hareketlilik içerisinde olduklarını tespit ettiklerini vurguluyor. Bunun üzerine tabur içinde özel bir bölük oluşturarak saldırıdan 4 saat öncesinde teröristlere baskın planladıklarını dile getiriyor. Ancak üst komutanların bu operasyonu iptal ederek, bölüğü teröristlerin bulunduğu bölgenin tersi bir istikamete yönlendirdiğini iddia ediyor. Dirik, görevine odaklanamaması konusunda da ilginç açıklamalar yapıyor: "Tabur Çukurca'dan Dağlıca'ya taşındığı günden beri inşaat işiyle meşgul edildim."
KİMLİĞİ BELİRSİZ HAVA ARACINI GÖRDÜK
"Dağlıca'ya yönelik yapılan saldırı, PKK'nın o güne kadar yürüttüğü taktiğin çok ötesindeydi. Orada bir cephe savaşı yaşandı. 33 saat süren çatışmada PKK'nın hedefi taburu tamamen ortadan kaldırmak ve beni dahi esir almaktı. Saldırının amacı da hükümeti, kamuoyu ve farklı güç eksenleri nezdinde zor duruma düşürmekti. Teröristler, 18'e yakın ağır uçaksavar silahı kullandı. Zamanında aldığım tedbirler olmasaydı şehit sayısı 100'ü geçerdi. Olay sonrasında en doğru açıklamaları rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile Şamil Tayyar yaptı. Tayyar'ın köşesinde bahsettiği 'kimliği belirsiz hava aracını' 4 saat boyunca çatışma anında tüm tabur gördü. Halbuki o dönemde TSK'nın envanterinde İHA (insansız hava aracı) yoktu. Helikopterlerin gelmesiyle o araç kayboldu. Olay sonrasında bu konu üzerinde bir tahkikat yapılmadı."
Raporlar yakın tarihe ışık tutacak
Dağlıca saldırısında terör örgütü PKK'nın, o güne kadar yürüttüğü taktiğin çok ötesine geçtiğini belirten Onur Dirik, teröristlerin 18'e yakın ağır uçaksavar silahı kullanmasına dikkat çekiyor. Dirik, Dağlıca'da yaşananlarla ilgili idarî tahkikat dosyasına konulmak üzere yetkili makamlara çok kritik raporlar verdiğini belirtiyor ve ekliyor: "Bu raporların emin ellerde muhafaza edildiğini ümit ediyorum. Çünkü bu raporlar Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutacak mahiyettedir." TRT

Firar ettiği iddia edilen asker ölü bulundu
19/10/2011
Bitlis'in Tatvan İlçesi'nde vatani görevini yapan ve geçen hafta kışladan firar ettiği açıklanan bir asker, Yolalan beldesinde karayolu kenarında ölü bulundu.

Tatvan İlçesi’nde bulunan 10’ncu Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı’nda vatani görevini yapan Piyade er Ali Önal, geçen hafta üzerine zimmetli silahı ile birlikte firar ettiği açıklandı. Aradan geçen bir haftaya rağmen firari er Önal, tüm aramalara rağmen bulunamadı. Bitlis’e 30 kilometre uzaklıkta bulunan Hizan İlçesinin Yolalan beldesi yakınlarındaki karayolu kenarında bu akşam saatlerinde ceset gören köylüler, durumu jandarmaya bildirdi.

Cumhuriyet Savcılığı ve jandarma ekipleri olay yerinde yaptığı incelemede Önal, ölü bulundu. Yanında silahı, üzerinde askeri kamuflajı bulunan er Önal’ın vucudunun çeşitli yerlerinde kurşun izleri olduğu belirtildi. 5 aylık asker olduğu öğrenilen 21 yaşındaki Önal’ın cenazesi Bitlis Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Radikal

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'den Hasdal'a Ziyaret
31 Ekim 2011

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, tutuklu generallerin bulunduğu İstanbul'daki Hasdal Askeri Cezaevi'ne akşam saatlerinde ziyarette bulunduğu.
Genelkurmay Başkanı'nın Hasdal ziyaretinin yaklaşık bir saat sürdüğü kaydedildi.
haber1001

Balyoz Davasında Önemli Gelişme
11 Kasım 2011
Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında hazırlanan 3'üncü iddianame tamamlandı.

Gölcük Donanma Komutanlığı'nda yapılan aramalarda ele geçen belgeler birçok davayı etkiledi.

Belgeler Balyoz Darbe Planı'yla ilgiliydi ve bu da yeni bir sürecin başlamasına sebep oldu.

İşte bu soruşturmayla ilgili iddianame de hazırlanarak İstanbul 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
3. iddianamede 66'sı tutuklu 143 sanığın ismi yer aldı.

Sanıklar hakkında darbeye teşebbüs suçlamasıyla 15 ila 20 yıl arasında hapis cezası istendi.

Tutuklu bulunan Koramiral Deniz Cora, Korgeneraller Ziya Güler, Korcan Pulatsü ve Havelsan Genel Müdürü Ömer Faruk Ağa Yarman iddianamenin dikkat çeken isimleri.

Balyoz Ana Davasıyla Birleştirilmesi Talep Edildi

264 sayfalık iddianamede, Balyoz ana davasıyla birleştirme talep edildi.

Balyoz soruşturması kapsamında daha önce iki iddianame hazırlanmıştı.

196 sanıklı ilk iddianamede 162 sanık duruşma sürecinde topluca tutuklanmıştı.

İkinci iddianamede ise 22'si tutuklu 28 sanık yer aldı. Balyoz'da açılan iki dava birleştirilmişti.

Halen 184'ü tutuklu 224 sanığın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına devam ediliyor.

Bu arada Balyoz ve Poyrazköy Davası'ndaki bazı sanıkların Deniz Feneri e.V davası tahliyelerini örnek göstererek yaptıkları tahliye talepleri reddedildi.
TRT

TSK'dan Emekli Tümgenera Mustafa Bakıcı için soruşturma
24 Kasım 2011



TSK'dan yapılan açıklamaya göre Emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı için soruşturma başlatıldı

TSK'dan yapılan açıklama şöyle:

Türk Silahlı Kuvvetlerinin internet sitesinden yapılan duyuru şöyle:

1. Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili konularda, günlük tartışmaların dışında kalmak, sadece ilgili konularda kamuoyunu bilgilendirme amaçlı haber vermek prensip edinilmiştir.

2. Ancak, 20-24 Kasım 2011 tarihlerinde bazı basın yayın organlarında haber olarak verilen konular hakkında açıklama yaparak kamuoyunu aydınlatmanın yararlı olacağı düşünülmüştür.

3. Hasdal’da tutuklu bulunan silah arkadaşlarımızı ziyaret; silah arkadaşlığı dayanışmasının, insani ve vicdani duyguların tezahür ettiği ve oldukça önemsediğimiz, Askeri Savcılıktan müsaade alınarak ve cezaevi kurallarına uyularak, bireysel olarak gönüllülük esasına göre yapılan bir faaliyettir.

4. Emekli Tümgeneral Mustafa BAKICI ile ilgili olarak Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır.

5. Yedinci Cumhurbaşkanı Sayın Kenan EVREN’in isminin kışladan kaldırılacağı yönünde herhangi bir çalışma mevcut değildir.
Star

"Allah Balyoz komplosunu yapanları ve bizlere bu acıları yaşatanları helak etsin"



Balyoz Davası'nın bugünkü duruşmasına sanık Orgeneral Bilgin Balanlı'nın savunması damgasını vurdu

25 Kasım 2011

Balanlı savunmasında ''Türk ulusu adına, Türk hakimleri önünde temelsiz sahte iddialar nedeniyle savunma yapmak zorunda bırakıldığım için son derece üzgünüm. Beni bu duruma düşürenleri de lanetliyorum'' dedi.

BEDDUA'YA AMİN

Orgeneral Balanlı, "Allah Balyoz komplosunu yapanları ve bizlere bu acıları yaşatanları helak etsin" diyerek beddua etti. Balanlı'nın bu sözleri üzerine sanık ve izleyici bölümünden "Amin" sesleri yükseldi.

"Balyoz Planı" iddialarına ilişkin 224 emekli ve muvazzaf askerin yargılandığı davanın 51. duruşması başladı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmaya, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, MHP İstanbul Milletvekili Emekli Korgeneral Engin Alan, emekli albay Dursun Çiçek ve YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı'nın da aralarında bulunduğu 148 tutuklu sanık hazır bulundu.

36 tutuklu sanığın katılmadığı Balyoz davasında 4 tutuksuz sanık da hazır bulundu. Hakkında yakalama kararı bulunan sanıklar emekli orgeneral Ergin Saygun ve Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul ise duruşmaya katılmadı. Mahkeme Başkanı Ömer Diken, tutuklu sanık Bilgin Balanlı'nın savunmasının alınacağını belirterek, Balanlı'yı kürsüye çağırdı.

SON DERECE ÜZGÜNÜM

Son Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında YAŞ üyeliğine atanan sanık Bilgin Balanlı ilk kez yaptığı savunmasında suçlamaları reddetti. Balyoz Davası kapsamında tutuklandıktan 6 ay sonra savunma yapan Balanlı savunmasında şu ifadelere yer verdi:

"Türk ulusu adına Türk hakimleri önünde temelsiz, sahte iddialar nedeniyle savunma yapmak zorunda bırakıldığım için son derece üzgünüm. Beni bu duruma düşürenleri de lanetliyorum. Bizlere iftira atanlar bunun hesabını bir gün mutlaka vereceklerdir. İstiklal Marşında da belirtildiği gibi 'Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın" dedi.

"İDDİA MAKAMINI İSPATA DAVET EDİYORUM"

Görsel sunum eşliğinde savunma yapan Balanlı, davanın sahte dijital verilere dayandığını ileri sürdü. Balanlı, "Davanın iddianamesi hiçbir somut delil bulunmamaktadır. İddialar hayal ürünüdür. Cumhuriyet savcıları ve mahkeme tarafsızlığını yitirmiştir. Balyoz davasında masumiyet karinesi ihlal edilmiştir. İddia sahibi, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bu nedenle iddia makamını ispata davet ediyorum. Kartalın başı kopartılmış ve donanma Hasdal Limanı'na demirletilmiştir. Bu dava ile TSK mensupları suç örgütü gibi gösterilmiştir" dedi. Balanlı davada yaşanan hukuksuzluklar nedeniyle Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını istifa ettiğini de sözlerine ekledi.

Kaynak : http://www.internethaber.com/beddua-pasadan-amin-salondan-386207h.htm#ixzz1elUbcLDZ

BALYOZ DAVASI'NDA SANIK SAVUNMALARI ALINDI
3 Aralık 2011
"Balyoz Planı" iddialarına ilişkin 224 emekli ve muvazzaf askerin yargılandığı davanın 55. duruşmasının öğleden sonraki bölümünde tutuklu sanık, Korgeneral Turgut Atman savunma yaptı. Sanık Atman, "Bana yöneltilen ve iğrenç bir organizasyon ürünü olduğu son derece açık olan suçlamayı asla kabul etmiyorum. Şahsımı, insanlık onurumu ve aile yaşamımı karalayan, çalanlardan şikayetçiyim ve bunun takipçisi olacağım" sözleriyle savunmasına başladı.

40 yıllık meslek yaşamında hak, hukuk ve adalet ilkelerini uygun hareket etmeye gayret ettiğin belirten Korgeneral Atman,

"Kimliği dahi tespit edilemeyen, ne idüğü belirsiz bir muhbir ve sahtekarlık ürünlerinin savcılık tarafından senaryolaştırılarak iddianame diye önümüze konulması manidardır" dedi.

'BENİM DE BABAM VAR' DİYEN BİR OĞLUM VAR

Tutuklu sanık Albay Sinan Topuz savunmasınıda mahkeme heyetine oğlunu anlattı.Topuz, “Minik arkadaşlarına 'Benim de babam var' diyen bir oğlum var. Oğlum gece yatarken 'Baba' diyerek uyanıyormuş. Biz çocuklarımızdan, torunlarımızdan tarih kitaplarını saklamak zorunda kalmayacağız" diye konuştu.

'SAHTE DİJİTAL VERİ MAĞDURUYUM'

Topuz'un ardından dün hastaneden kendi isteğiyle taburcu olarak Silivri'de bulunan duruşma salonuna gelen ve hakkında yakalama kararının yüzüne okunmasının ardından tutuklanan Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul da savunmasını yaptı. Ertuğrul, “Sahte dijital veri mağduruyum ve bunlarla suçlanıyorum" ifadelerini kullandı.

BALYOZDA TUTUKSUZ SANIKLARIN İFADELERİNE GEÇİLDİ

Tutuklu sanıkların ifadesinin alınmasının ardından tutuksuz sanıkların savunmalarına geçildi. Mahkeme Başkanı Ömer Diken, "Bayanlara ayrıcalık yapalım ve Tülay Delibaş'ın savunmasından başlayalım" dedi. Davanın tek kadın

tutuksuz sanığı Hakim Yarbay Tülay Delibaş savunmasını yaptı. Sanık Delibaş, 1. Ordu Komutanlığı'nda 5 - 7 Mart 2003 tarihlerinde düzenlenen plan seminerine katılmadığını söyledi. Sanık Delibaş suç tarihinde ikinci çocuğuna hamile olduğunu ve riskli bir hamilelik dönemi yaşadığı için 15 Eylül 2002 ve 13 Haziran 2003 tarihleri arasında ücretsiz izne ayrıldığını ifade etti. Sanık Delibaş, "Ben suç tarihlerinde çocuğuna anne sütü veren biriydim. Hiçbir hukuk dışı faaliyetin içinde olmadım. Ben 15 Eylül 2002 ve 13 Haziran 2003 tarihleri arasında görevde değildim. O tarihlerde ücretsiz izinde olduğuma dair raporları savcılığa sundum. Ancak buna rağmen sanık olarak karşınızda suçlamalara ilişkin savunma yapıyorum" dedi. Eskişehir'de emekli albay Hakan Büyük'ün evinde çıktığı iddia edilen flash bellekteki dijital veriler nedeniyle suçlandığını söyleyen sanık Delibaş, Sanık Büyük'ü tanımadığını da sözlerine ekledi.

"BERAATİMİ TALEP EDERİM"

Darbe planı kapsamında bazı kanun tasarıları yapmakla suçlandığını belirten Tülay Delibaş sözlerini şöyle tamamladı. şöyle konuştu: “Ben, yeni doğmuş çocuğumu emzirmekten, 6 yaşına basan çocuğuma okuma yazma öğretmekten, ev işleri düzenlemekten ve akşam yemeği hazırlamaktan başka bir tasarı yapmadım. Beraatimi talep ederim"

Delibaş'ın avukatı Levent Özçelik de müvekkilinin suçsuz olduğunu bellirterek, "2 çocuğu olan müvekkilim akşam evimin düzenini nasıl kurayım diye düşenen bir annedir. Müvekkilimin beraatini talep ederim" dedi.
http://www.hurriyet.com.tr/

"Dağlıca Taburu PKK'ya Yem Olarak Gönderildi"
08 Aralık 2011
Dört yıl önce 12 askerin şehit olduğu Dağlıca saldırısıyla ilgili çarpıcı bir iddia gündeme geldi.

Dönemin Tabur Komutanı Onur Dirik, Tümgeneral Yurdaer Olcan'ın kendisine "Sizi oraya yem olarak gönderiyorum. Teröristler sizi zayıf görerek saldırmaya teşebbüs ettiklerinde onları imha edeceğiz." dediğini ileri sürdü.
21 Ekim 2007'deki Dağlıca saldırı sırasında dönemin tabur komutanı olan eski Albay Onur Dirik'in Van Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'na şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde üç komutanla ilgili ciddi suçlamalarda bulunduğu öğrenildi.
Bu isimler, Yüksekova 3. Taktik Tümen Komutanı Tümgeneral Yurdaer Olcan, 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Süleyman Yüksel ve 3. Taktik Jandarma Sınır Alay Komutanı Albay Metin Yerlikaya.
Onur Dirik, sorgu esnasında söylediklerinin yanı sıra savcılığa teslim ettiği 34 sayfalık yazılı ifadesinde de çarpıcı itiraflarda bulunuyor.
Dirik'in özellikle Yurdaer Olcan hakkındaki sözleri dikkat çekici. 3'üncü Motorlu Piyade Taburu'nun Çukurca'dan Dağlıca'ya taşınması esnasında Tümgeneral Olcan'ın kendisine "Ben sizi oraya aslında yem olarak gönderiyorum. Teröristler sizi zayıf görerek saldırmaya teşebbüs ettiklerinde böylece onlarla temas sağlanmış olacak ve onları imha edeceğiz." dediğini anlatıyor.
Dirik, ayrıca saldırının gerçekleştiği esnada Olcan'ın, "Ben o adama (Onur Dirik) Kobra değil toplu iğne dahi göndermem." dediğini ileri sürüyor.
Dağlıca 3. Motorlu Piyade Taburu, 21 Ekim 2007'de teröristlerin saldırısına uğradı. Baskında 12 asker şehit düştü, 8 asker de kaçırıldı. Saldırının üzerinden 4 yıl geçti. İhmal ve ihanet iddiaları şehit ailelerinin suç duyurusu üzerine yargıya taşındı. Dağlıca saldırısı sonrası adı sıkça ön plana çıkan dönemin Tabur Komutanı eski Albay Onur Dirik, 1 ve 2 Aralık'ta Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'nda 14 saat ifade vermişti.
TRT

Emekli Başçavuş dehşet saçtı: 2 ölü,1 yaralı
Aralık 18, 2011
Edirne’nin Enez ilçesine bağlı Işıklar Köyü’nde, emekli bir Başçavuş, tartışma sonucu beylik tabancası ile 2 kişiyi öldürdü, bir kişiyi de yaraladı

Köy kahvesinde, emekli Başçavuş Ahmet Taş (47) ile Halil Ökten (36) arasında başlayan sözlü tartışma kahve içine de sıçradı. Taş, tabancasını çekerek kahvede bulunanların üzerine ateş etti. Açılan ateşte, Yaşar Pehlivanoğlu (51), Halil Ökten (36) olay yerinde hayatını kaybetti. Bu sırada dışarı çıkarak kaçmak isteyen Hulusi Ökten’e (22) de ateş eden Taş, onu da

yaraladıktan sonra, 34 JKL 99 plakalı araç ile olay yerinden kaçtı. Yaralı Hulusi Ökten, Keşan Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı.

Ahmet Taş, Keşan Polisi’nin dur ihtarına uymayarak, Malkara ilçesi istikametine kaçtı. Taş, burada polis ekipleri tarafından yakalandı. Taş’ın, Ökten ailesinin damadı olduğu ve karısı Atiye Taş ile ayrı yaşadıkları bildirildi.
http://www.gazeteboyut.com/

''Andıcı, Başbuğ Onayladı''
26.12.2011
Hükümet aleyhinde kara propaganda yapmak amacıyla kurulduğu belirtilen internet sitelerine ilişkin açılan davaya devam edildi.

Orgeneral Nusret Taşdeler, Eski Birinci Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Korgeneraller İsmail Hakkı Pekin ve Mehmet Eröz, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, Bedrettin Dalan ve emekli Albay Dursun Çiçek'in aralarında olduğu 29 sanığın yargılandığı davada 47'inci duruşma yapıldı.
Duruşmada, Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu sorgulandı.

Otuzbiroğlu Parafı Kabul Etti

Koramiral Otuzbiroğlu'nun, hükümet aleyhinde yayın yapan sitelere ilişkin andıç belgesinin altında imzası olan isimler arasında bulunduğu belirtilmişti.
Otuzbiroğlu, belgenin altında parafının olduğunu kabul etti.
Dava konusu 2 Nisan 2009 tarihli "İnternet Andıcı"nın hazırlanması ve Bilgi Destek Dairesi'ndeki internet bilgisayarlarının silinmesi faaliyetlerinin yapıldığı tarihlerde, Genelkurmay Başkanlığı karargâhında olduğunu belirten Otuzbiroğlu, karargâha kendi iradesi dışında atandığını söyledi.

"Başbuğ Andıcı Onayladı"

Koramiral Otuzbiroğlu, andıç "Genelkurmay Başkanı ile ikinci başkan tarafından görülmüş ve onaylanmıştır" diyerek, dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile 2. Başkan Hasan Iğsız'ı işaret etti.

Taşdeler 4 Aydır GATA'da

Bu arada hakkında tutuklama kararı verildikten sonra GATA'ya yatırılan Nusret Taşdeler ile ilgili önemli bir iddia ortaya atıldı.
Orgeneral Nusret Taşdeler'e "ani ölüm riski var, ifade veremez" raporu vermeyi kabul etmeyen GATA Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkan Vekili Profesör Tabip Albay Sedat Köse'nin istifa ettirildiği öne sürüldü.
Köse'nin üstlerinden gelen yoğun baskıya dayanamayarak görevinden ayrıldığı iddia edildi.
Nusret Taşdeler, Ağustos ayından bu yana GATA'da bulunuyor.
aktifhaber

Andıç Davasında Başbuğ için Karar
30 Aralık 2011
İrtica ile Mücadele Eylem Planı davasına bakan mahkeme davada adı geçen emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ için yazı yazılmasına karar verdi.
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların beyanları ve belgelerde adı geçen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında gereğinin yapılması için Beşiktaş'taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar verdi.
aktifhaber

Bakıcı Hakkında Tutuklama Kararı
30 Aralık 2011
13. Ağır Ceza Mahkemesi, İrtica ile Mücadele Eylem Planı davası kapsamında Emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı'nın yokluğunda tutuklanmasına karar verdi.
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi firari sanık emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı'nın yokluğunda tutuklanmasına karar vererek, hakkında kırmızı bülten ile arama kararı çıkarılmasına hükmetti.''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kırmızı bültenle aranan firari sanık Bedrettin Dalan'ın, vakıf malları hariç kalmak kaydıyla Türkiye'de bulunan tüm mallarına, hak ve alacaklarına el konulmasına karar verdi.

''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların beyanları ve belgelerde adı geçen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında gereğinin yapılması için Beşiktaş'taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar verdi. aktifhaber

Yüksekova'da iki asker "kazaen" birbirini vurdu

30 Aralık 2011
Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde 34. Piyade Tugay Komutanlığı’nda vatani görevini yapan Ahmet Sezgin ve kimliği henüz öğrenilemeyen başka bir asker, dün sabah kaza sonucu birbirlerini vurdu. Can veren askerlerin cenazeleri, otopsi yapılmak üzere Malatya Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Yetkililer, iki askerin kaza sonucu hayatlarını kaybettiğini belirtirken, savcılık konu ile ilgili soruşturma başlattı.

Kardeşinin askerde kaza sonucu öldüğü haberinin ardından çalıştığı Antalya’dan alisenin bulunduğu Nazilli’ye gelen ağabey 29 yaşındaki Yusuf Sezgin, "Askerde kardeşimi vurdular. Çok öfkeliyiz. Bize dün (Perşembe) öğlen bilgi verdiler. Kaza sonucu öldüğünü söyleyerek, rapor sonucu açıklama yapacaklarını bildirdiler. Ölümünden şüpheliyiz. Başka bir askerin öldüğünü de bize söylediler ama kim olduğunu bilmiyoruz. Komutanları ile görüştük, ’İsterseniz gelip arkadaşları ile görüşebilirsiniz’ dediler. Cenazemizi defnettikten sonra birliğine giderek araştırma yapacağız. Olayın detayını kendimiz bulacağız" dedi.
Radikal

İlker Başbuğ Hakkında Soruşturma
02 Ocak 2012
Başlatıldıİnternet Andıcı Davası kapsamında Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında soruşturma başlatıldı.

Soruşturmayı Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız yürütecek.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, İnternet Andıcı Davası'nda adı geçen eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında savcılığa yazı yazılmasına karar vermişti.
Mahkemeden gelen yazının ardından savcılık, Başbuğ hakkında soruşturma başlattı.
Davada ifade veren sanıklar İnternet Andıcı'nın, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ tarafından da onaylandığını söylemiş, belgelerdeki komutana arz cümlesine dikkat çekmişti.
Bazı sanıklar İlker Başbuğ'un internet andıcı belgesini onayladığını belirtmişlerdi.
İnternet andıcının hazırlanmasında sorumluluğu bulunduğu yönünde karar verilirse Başbuğ hakkında iddianame hazırlanabilecek.
TRT

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ tutuklandı
06 Ocak 2012

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince hakkında başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ tutuklandı.
Bugün

Hurşit Tolon cezaevinde
10.01.2012

İkinci Ergenekon davasında hakkında tutuklama kararı verilen emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Silivri Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirildi. Sanık Ahmet Hurşit Tolon, ardından tekrar Silivri Cezaevine getirildi.

TUTUKLAMA KARARI
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuksuz yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un tutuklanmasına karar verdi.

Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, tahliye olduğu tarihten itibaren dava dosyasına dahil edilen belgeler ve delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturması gerekçesiyle tutuklandı.
Sabah

Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un müebbet hapsi isteniyor
2 ŞUBAT 2012



İnternet andıcı davası kapsamında tutuklu yargılanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında hazırlanan iddianame tamamlandı.

İddianamede tek şüpheli olarak yer alan Başbuğ'un, ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılması isteniyor.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 15 gün içinde iddianamenin kabul edilmesi veya reddedilmesi yönünde karar vermesi bekleniyor.

Başbuğ'un ''cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek'' suçunu işlediği iddia edilen iddianamede, Başbuğ'un, ''silahlı terör örgütü yöneticiliği yapmak'' suçundan 15 ile 22,5 arasında değişen hapisle cezalandırılması da talep edildi.

Kara propaganda siteleri iddiası

6 Ocak tarihinde İstanbul'da gözaltına alınan eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklu yargılanmasına karar verilmişti.

Başbuğ, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı propaganda için internet siteleri kurdurmak ve finanse etmekle suçlanıyor.

Davayla ilgili soruşturma kapsamında ifade veren diğer subaylar, emir-komuta zinciri altında hareket ettiklerini söylemişlerdi.

Söz konusu internet sitelerinin yayın yaptıkları tarihte TSK'nın başında İlker Başbuğ bulunuyordu.

"Andıçta imzam yok"

İddiaları "trajikomik" olarak niteleyip reddeden Başbuğ ise cezaevine götürüldüğü sırada yaptığı açıklamada "Bu andıç bana arz edilmedi. Arz edilse mutlaka üzerinde parafım veya imzam olurdu. Ben bu siteleri kapattıran kişiyim" demişti.
Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız hazırladığı 39 sayfalık internet andıcı iddianamesi, 15'i tutuklu 29 sanıklı ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasıyla birleştirilmesi talebiyle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Genelkurmay başkanlığından 2010 yılı Ağustos ayında ayrılan İlker Başbuğ 'Terör Örgütlerinin Sonu' başlıklı bir kitap yazmış ve kitapta Irak'ın işgalinden hemen önce Amerikan ordusuna Türkiye topraklarını kullanma izni vermeyen 1 Mart tezkeresi olayını 'hata' olarak yorumlamıştı.

Başbuğ 27 Mayıs 1960'daki darbenin ardından tutuklanan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erheldun'dan sonra, cumhuriyet tarihinde tutuklanan genelkurmay başkanlığı görevi yapmış ikinci isim olmuştu.
BBC

Başbuğ: Asıl mücadelem şimdi başlıyor
ntvmsnbc
03 Şubat. 2012

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, Star Ana Haber’in sorularını yanıtladı. Avukat Sezer, Başbuğ'un mesajını iletti: Bana teslim edilen her görevi yasal sınırlar içerisinde canla başla yaptım. Vicdanım rahat, alnım açık. Asıl mücadelem bundan sonra başlıyor.

'Asıl mücadelem şimdi başlıyor'

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, Star Ana Haber’in sorularını yanıtladı.

6 Ocak’ta tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkındaki iddianame dün tamamlandı.

İddianamede, İlker Başbuğ'un ''cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istendi.

Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, iddianamenin tamamlanmasının ardından ilk kez canlı yayında Star Ana Haber'de Nazlı Öztarhan'ın sorularını yanıtladı.

Başbuğ'un moralinin yüksek olduğunu aktaran Sezer, yaptıkları görüşmede Başbuğ'un kendisine "Bana teslim edilen her görevi layıkıyla yasal sınırlar içerisinde yerine getirmek üzere özveriyle canla başla yapmaya çalıştım. Bu anlamda vicdanım rahat, alnım açık, başım dik. Asıl mücadelem bundan sonra başlıyor" dediğini aktardı.

BAŞBUĞ'DAN SONRA GÜNCELLENMEDİ

Andıç iddianamesinde yer alan ve hükümet aleyhine yayın yaptığı iddia edilen 42 sitenin Başbuğ'un göreve gelmesinden sonra güncellenmediğinin altını çizen Sezer şunları söyledi:

"Bu sitelerin en son güncellemelerinin çok öncesinde yapıldığına dair İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan tutanaklar dosyada mevcut, bunlar aleniyet kazanmış belgelerdir. İsteyen bakıp sitelerin hangi tarihlerde güncellendiğini görebilir."

"E-MUHTIRADAN HABERİ YOKTU"
İlker Başbuğ'un e-muhtıradan haberi olmadığını söyleyen Sezer, "Sayın Başbuğ'un Yaşar Büyükanıt'ın canlı yayında söylediği "e-muhtırayı kendim kaleme aldım" sözleri dışında konuyla ilgili bir bilgisi yoktu" dedi.

KİTAP HAZIRLIĞINDA
İlker Başbuğ'un Cumhuriyet'in kuruluş dönemi ve öncesinde yaşanan sıkıntılarla ilgili kitaplar okuduğunu dile getiren Sezer, "Bildiğim kadarıyla Atatürk'ün yaşadığı olayları konu alan bir yayın hazırlığında" diye konuştu.

EN BÜYÜK SIKINTISI AİLESİ
Biri kız biri erkek olmak üzere iki çocuğu olan Başbuğ'un en büyük sıkıntısının ailesinden uzak kalmak olduğunu kaydeden Sezer, "Açıkça belirtmese de yaşadığı en büyük sıkıntının ailesinden ayrı kalmak olduğunu değerlendiriyorum." dedi.

Sezer, Başbuğ'un son günlerdeki soğuk hava şartları nedeniyle kaldığı koğuşta bazı sıkıntılar olduğunu kaydetti.

Bu konuda cezaevi idaresi ve Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan bazı taleplerde bulunduklarını ifade eden Sezer, "Kaldığı bölmedeki yere petek ilavesi yapılarak konu bir nebze de olsa çözüldü. İnanıyoruz ki taleplerimiz üzerine diğer sorunlar da çözülecek" şeklinde konuştu.

ÜÇ KİŞİLİK KOĞUŞTA TEK BAŞINA
Başbuğ'un üç kişi kapasiteli bir koğuşta tek başına kalmasının uygun olmadığını ifade eden avukat Sezer şunları söyledi:

"Müvekkilimiz Başbuğ 70 yaşında bir insan. Bu konuda şahsi görüşüm yanında bir kişinin kalması sağlık ve moral motivasyon açısından daha uygun olacağı yönünde. Yalnız başına kalmasından rahatsızız. Bu konuyu da Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na ilettik."
http://www.ntvmsnbc.com/

Özmen'in Kaçışıyla İlgili 9 Asker Tutuklandı
07 Şubat 2012
Bir sanığın taziye ziyaretinde kaçmasıyla ilgili soruşturma kapsamında, Silivri Cezaevi'nde görevli 9 asker tutuklandı.

İstanbul'da yaklaşık bir yıl önce 281 kilo uyuşturucunun ele geçirildiği operasyon kapsamında tutuklanan Mehmet Sait Özmen, kardeşinin vefatı üzerine izin almış, taziye için gittiği Bahçelievler'deki evde jandarmanın uyumasını fırsat bilip kaçmıştı.

Olayla ilgili soruşturmayı yürüten Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında 2 astsubay, 2 uzman çavuş ve 5 erin bulunduğu 9 askerin ifadesini aldı.

9 asker daha sonra sevkedildiği nöbetçi mahkemece tutuklandı.
TRT

Askeri casusluk davasında tahliye
2012-02-15
'Şantaj ve askeri casusluk' iddialarına ilişkin davada, 11 tutuklu sanıktan 5'i tahliye edildi...
Bugun.com.tr



EMEKLİ ORGENERAL ERGİN SAYGUN TUTUKLANDI
14 Mart 2012

İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi, hakkında yakalama kararı bulunan emekli Orgeneral Ergin Saygun'un tutuklanmasına karar verdi.
''Balyoz Planı'' davası kapsamında hakkında yakalama emri bulunan emekli Orgeneral Ergin Saygun tutuklandı.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinde, ''Balyoz Planı'' davasının görüldüğü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan ara duruşmada hakkındaki yakalama emrine karşı beyanda bulunan Saygun'un, ''darbeye teşebbüs'' suçundan tutuklanmasına karar verildi.

Saygun ve avukatının duruşmada, sağlık durumu gerekçesiyle hastanede tedavi görme ve serbest bırakılma talebinde bulundukları, ancak bu talebin reddedildiği öğrenildi.
aktifhaber

Her 84 dakikada bir ABD askeri intihar ediyor
23 Mart 2012

Irak ve Afganistan'da görev yapan her 6 askerden biri psikiyatrik sorun yaşıyor.

Irak ve Afganistan'da görev yaptıktan sonra psikolojik sorun yaşayan Amerikan askerlerinin sayısıyla ilgili çeşitli kurumlardan alınan bilgiye göre, buralarda görev yapan her 6 askerden biri psikiyatrik sorun yaşıyor.

ABD'deki DoD, Department of Veterans ve Veterans for Common Sense kuruluşlarından verilen bilgiye göre, Irak ve Afganistan'da görev yapan her 6 askerden biri psikiyatrik sorun yaşarken, her 20 askerden birinde travma sonrası stres bozukluğuna rastlanıyor.

Amerikan askerleri arasında intihar oranları da artarken, her 84 dakikada bir asker yaşamına son veriyor.

Dünya Bülteni

2’nci Ordu’dan 5 subay firar etti
11 Temmuz 2012
TÜRK Silahlı Kuvvetleri’nde 5 teğmen ve yüzbaşının firari olduğu ortaya çıktı.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 2’nci Ordu Komutanlığı’ndan Ocak ve Nisan aylarında eksilen subay sayısının toplamının 263 olduğunu belirterek “Bunlardan 5’i firar, diğerleri şehit, vefat, emeklilik, istifa ve sözleşme feshi” dedi. Yılmaz, MHP’li Lütfü Türkkan’ın “TSK’da 2.Ordu’ya bağlı komutanlıklardan 100’ün üzerinde subayın firar ettiği ve bunların üsteğmen ve yüzbaşı rütbesinde olduğuna” ilişkin sorusunu yanıtladı. Yılmaz, Ocak ve Nisan aylarında TSK mevcutlarından eksilen subay sayısının 263 olduğunu açıkladı. Yılmaz, şu bilgileri verdi: “Eksilen 263 subaydan sadece 5’i firar nedeniyle mevcutlardan düşülmüştür. Diğer zayiatlar şehit, vefat, emeklilik, istifa, sözleşme feshi ve benzeri nedenlerden kaynaklanmıştır. Soru önergesinde belirtildiği şekilde 100’ün üzerinde subayın firar ettiği bilgisi gerçeği yansıtmamaktadır.” Yılmaz, “Cumhuriyet tarihinde ilk kez kahraman ordumuzun subaylarından 4 ayda 258 rütbelisinin ayrılması sizce normal midir?” sorusuna karşılık da “Soru önergesinde belirtilen dönemde meydana gelen personel mevcutlarındaki değişiklikler geçmiş yıllarla paralellik göstermektedir” yanıtını verdi.
star

Uzman Erbaş, Meclis kapısında canına kıyacaktı

Uzman Erbaş olduğu ve görevinden üç sene önce kendi isteğiyle ayrıldığı öğrenilen Mehmet F., TBMM'nin Dikmen kapısının karşısında, boğazına ve karnına bıçak dayayarak, canına kıyma teşebbüsünde bulundu. Emniyet barikatı içerisine alınan Mehmet F, bir saat boyunca ikna edilmeye çalışıldı. Mehmet F. ikna edilerek, ellerindeki bıçaklar polisler tarafından alındı. 17.02.2010 ANKARA netgazete
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Ağu 13, 2017 8:50 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Tem 22, 2012 10:15 pm    Mesaj konusu: Yüksekova'da Askerî Helikopter "Düştü": 4 Şehit Alıntıyla Cevap Gönder

[img]İran, füze programının geliştirilmesi için 520 milyon dolar ayırdı [/img]
13 Ağustos 2017



İran meclisinin ABD’nin yaptırımlarına yanıt olarak kendi füze programının geliştirilmesi için 520 milyon dolarlık bir kaynağın ayrılması ile ilgili yasa tasarısını onayladığı açıklandı.
İran Meclis Sözcüsü Ali Laricani'nin konuyla ilgili açıklamalarına yer verildi. "Amerikalılar bilmelidir ki bu bizim ilk adımımızdı" diyen Laricani, bugün onaylanan yasa tasarısının ‘ABD'nin bölgedeki terörist ve maceraperest eylemlerine karşı koymaya' yönelik olduğunu aktardı. Daha önce ABD yönetiminin, İranlı 18 kişi ve kuruluşa Tahran'ın balistik füze programına destek verdiği gerekçesiyle yeni yaptırım uygulama kararı aldığı açıklanmıştı. Tahran ise Washington'un yaptırımlarını kınayarak, ABD'li kişilere ve şirketlere karşı yaptırım uygulayacağını duyurmuştu.
Gazete2023

Van'ın Başkale ilçesine bağlı Albayrak 3. Hudut Piyade Birliği'nde 1 asker öldü, 2 asker komada
08 Ocak 2013
Olayın uyuşturucu kullanımından kaynaklandığı ileri sürüldü. Başkale ilçesine bağlı Albayrak 3 Tabur Piyade birliğinde askerlik yapan askerlerden Diyarbakır nüfusuna kayıtlı G.K. (23), İzmir nüfusuna kayıtlı E.Ç. (21) ve Konya nüfusuna kayıtlı Fatih Erten (23) komaya girdi. Durumu fark eden yetkililer kar ve tipi olmasından dolayı acil olarak askeri helikopter istedi.

Askeri helikopterin gelmesiyle komadaki askerler Başkale Devlet Hastanesi'ne getirildi. Hastanede Fatih Erten'in hayatını kaybettiği belirlendi. Komaya giren diğer askerler, Başkale Devlet Hastanesi'nde yapılan ilk müdahalelerin ardından helikopterle Van Dursun Odabaşı Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Savcılık olayla ilgili inceleme başlattı. netgazete

Yüksekova'da Askerî Helikopter "Düştü": 4 Asker Şehit
22 Temmuz 2012
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, Yüksekova'dan kalkan Sikorsky tipi helikopterin, Dağlıca yakınlarındaki Deryan Tepe'ye inişe geçtiği sırada düştüğü belirtildi.
Kazada, 4 personel şehit oldu, 8 personel yaralandı. Haber1001

Yeni nesil Fatih'lerle 300 kilometreden nokta atışı
04.08.2012
İran Savunma Bakanı, bugün bir açıklama yaparak daha gelişmiş kısa menzilli balistik füze denemelerinde başarı sağlandığını, İslam Cumhuriyeti’nin hem kara hem de deniz hedefleri karşısındaki gücünün arttığını bildirdi.

Bakan General Ahmed Vahidi, katı yakıtlı Fatih-110 füzelerinin menzilinin 300 kilometre olduğunu belirterek, nokta atışı yapabilen bu füzelerin İran’ın cephaneliğindeki en keskin silahlar olduğunu söyledi.

Vahidi, İran devlet televizyonunda yayınlanan açıklamasında, “Yeni nesil Fatih-110 füzeleri, silahlı kuvvetlerimizin deniz ve kara hedeflerini vurma kapasitesini güçlendirmiştir. Dünyada çok az ülke böyle füzeler geliştirecek teknolojiye sahip” diye konuştu.

İran ordusunun komutanları daha önce yaptıkları açıklamalarda gelecekteki savaşların havada ve denizde geçeceğini belirtirken, Tahran yönetimi de bu doğrultuda deniz gücünü ve hava savunma kapasitesini artırma yoluna gitmişti.

İlk kez 2002 yılında kullanılan Fatih-110 füzeleri tek fazlı, katı yakıtlı, yüzeyden ateşlenen silahlar. İran Havacılık ve Uzay Endüstrileri Kurumu’nun ürettiği bu füzelerin daha eski versiyonlarının menzili 200 kilometreydi.

İran’ın elinde ayrıca menzili 2000 kilometreyi bulan Şahab-3 füzeleri de bulunuyor. Bu füzelerin büyük bir kısmının nükleer savaş başlıkları taşıyabilir durumda olduğu öne sürülüyor.
Suriye Arap Haber Ajansı

ALNI ÖPÜLESİ ASKER
14.08.1012
Yoğun geçen kış koşullarında vazife başında olan Bolu Dağ Komando Tugayında görevli bir asker soğuktan donmamak için Karacasu Ağalan Yaylasında bir eve sığındı.

İşte evde bıraktığı o not:
...“Ben Bolu Tugay Personeliyim. Hava kar yağışlı, fırtınalı ve soğuk olduğundan ben ve bir askerim evinizde 2.5 saat konakladık. Sobanızda 8-10 tane küçük odun yakarak ısındık. Her şeyi ilk haliyle bıraktım. 10 TL’de para bıraktım. Hakkınızı helal edin.”

Yayla evinde bulduğu notla gazetemize gelen Mehmet Günçiçek konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Notu okuyunca eşimle birlikte oturup ağladık. Lakin parayı görünce üzüldüm. Benim üç oğlum var ve ben bu vatana üç tane asker yetiştirdim. Bugün Allah bana yine bu vatana hizmet etme şansı vermiş ve o askerler soğuktan benim evime sığınmışlar. Ben o parayı nasıl alırım. O paraya hiç dokunmadık ve olduğu yerde duruyor. O ev ve yakılan odunlar askerlerimize nasıl ana sütü gibi helalse o parayı almakta bana o derece haramdır” ifadelerine yer verdi

http://www.facebook.com/photo.php?fbid=436128296439133&set=a.289161681135796.101775.287457384639559&type=1&theater

TSK 15 askerinden vazgeçti
12 Ağustos 2012



Haberlerde oğlu kaçırılan asker babasının isyanını izlerken neler hissettiniz?

Askerlerimiz şehit ediliyor. Yüreğimiz yangın yeri. Hadi gideni geri getiremezsiniz anladık. Anlamadık da “anladık” diyelim. Ya kaçırılanlar?..

PKK 15 ASKERİMİZİ KAÇIRDI, TSK O ASKERLERİ KURTARMAKTAN VAZGEÇTİ!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'e sitem eden babanın çaresizliği yüreğimizi dağladı. Çünkü isyanı bizim de isyanımızdı. Oğlunun bulunmasını isteyen acılı baba “bizim canımız gitti kimsenin umurunda değil” diyerek gösteriyordu tepkisini.
PKK sık sık asker ve kamu görevlilerini kaçırma eylemleriyle gündeme geliyor. Güney Doğu Anadolu illerinde yurttaşımızın güvenliğini sağlayıp sandığa ulaşmasını sağlayamayan, hükümet/devlet PKK tarafından kaçırılan 15 askerimizi artık aramıyor. Çünkü Milli Savunma Bakanlığı kaçırılan askerlerimizden umudu kesti. Bazıları kafadan uydurduğumuzu düşünebilir. Bu bilgi ne yazık ki resmi bir açıklamaya, üstelik Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına dayanıyor. (Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamayı okumak için tıklayınız: http://www.ulusalkanal.com.tr/pdf/belge.jpg )

“GAİP”DEN SESLER GELİYOR, DUYUYOR MUSUNUZ?

CHP Milletvekili Melda Onur, Milli Savunma Bakanlığı'na, kaçırılan askerlerimizle ilgili “bilgi edinme başvurusu” yaptı. Başvuruyu Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Kurmay Albay Erhan Sipahioğlu yanıtladı.

Milli Savunma Bakanlığı’nın ( 11 Temmuz 2012 tarihli) cevabında şu bilgiler yer alıyor:

• Şu ana kadar 54 TSK personeli PKK tarafından kaçırıldı.
• Ayrıca, 8 TSK personeli ise operasyon ve çatışmalarda kayboldu.
• Kaçırılan personelden 27’si serbest kaldı, 3 asker şehit oldu.
• 2 askerse yapılan operasyonlar sonucu kurtarıldı.
• Kaçırılan 15 asker hakkında “gaiplik kararı” kararı bulunuyor Yani 15 askerin aranılmasına uzun süredir haber alınamadığı gerekçesiyle son verildi.

• Kaçırılan diğer 15 askerin ise aranılmasına devam ediliyor.
• Kaçırılan askerlerin kimlik bilgileri Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun 'Özel Hayatın Gizliliği' başlıklı 21 maddesi nedeniyle açıklanmıyor.
Bakanlığın kaçırıldığını söylediği askerler içerisinde 9 Ağustos 2012 tarihinde Bingöl'de kaçırılan astsubay Abdullah Söpçeler ve uzman çavuş Zihni Koç’un bilgileri yer almıyor.
Çok sayıda kamu görevlisinin de PKK’nın elinde olduğu biliniyor. Son olarak, 12 Ağustos’ta Muş-Kulp karayolunda kaymakam adayı Kenan Erenoğlu PKK tarafından kaçırılmıştı.

BEŞİR ATALAY “HUZURLU BİR RAMAZAN” GEÇİRİYORMUŞ!

Bütün olağanüstülüklerin olağan sayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Artık bu türden kaçırılma olayları olağan sayılıyor. Durum böyleyken Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay bakın ne diyor: "Rabbimize şükür olsun ülkemizde huzurlu bir ramazan geçiriyoruz.”
Askerlerimiz kaçırılırken, şehit edilirken bazılarının içini huzurla doluyor. Bizim içimiz ise öfkeyle dolu!

AKP hükümetine soruyoruz:

Kaçırılan kamu görevlileri ve askerlerimiz nerede?
Kaçırılan kamu görevlileri ve askerlerimizi kaderlerine mi terk ediyorsunuz?

GÜL’ÜN POWELL’LA YAPTIĞI GİZLİ ANLAŞMA

Neden operasyon yapıp askerlerimiz ve kamu görevlisi yurttaşlarımız kurtarılmıyor diye içinizden geçiyorsunuz şüphesiz. Bu sorunun cevabını hükümet veremez.
Vural Ergül bu soruyu hepimiz adına yanıtlıyor. “Tayyip Erdoğan ‘Kandil’e girmek için kimseden izin almayız’ diyor. O zaman niye gitmiyorlar? Önemsiz mi? Değmez mi? Yoksa başka gizli nedenleri mi var? Kamu görevlilerimiz 60 km ötemizde ama onların kurtarılmasına engel olan asıl şey, Abdullah Gül ile ABD Dışişleri Bakanı Powell arasında imzalanan ‘2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma’ mı. O gizli anlaşma hükümleri gereğince Amerika’nın müsaadesi alınmadığı sürece kamu görevlilerimizi gidip oradan kurtaramıyoruz, aynı zamanda diplomatik girişimlerde de bulunamıyoruz.”
Evladını toprağa veren, evlatları kaçırılan aileler huzurlu bir Ramazan geçirmiyor. Onlar huzur içerisinde değilken biz de huzur içerisinde olamayız. Bazılarının huzurunu kaçırma pahasına da olsa elimimiz kalem tuttukça, gerçekleri haykırmaya ve milletimizle paylaşmaya devam edeceğiz.

*Biz bu satırları yazarken CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’nün Tunceli'de PKK tarafından kaçırıldığı haberini aldık. Umarız bu olay askerlerimizin de kurtarılmasının vesilesi olur.

** Aşağıda Milli Savunma Bakanlığı’nın konuyla ilgili yaptığı açıklama yer alıyor.

ulusalkanal.com.tr

Şırnak'taki kazada 9 asker ve bir köy korucusu şehit oldu
21 Ağustos 2012

Şırnak'ın Uludere ilçesi Güzelyazı köyü yakınlarında askerleri taşıyan minibüs devrildi.
Şırnak valiliğinden yapılan açıklamada kazada 9 askerin ve aracı kullanan köy korucusunun şehit olduğu belirtildi.
Kazada ayrıca 4 asker ve 1 vatandaş da yaralandı. Yaralılar çevredeki vatandaşların yardımı ile Şırnak asker hastanesine kaldırıldı. Yaralıların durumunun iyi olduğu öğrenildi.
TRT

Şehit Cenazesinde AKP'li Bakanları Linç'ten Polis Kurtardı
21 Ağustos 2012

http://www.hurriyet.com.tr/ 'nin haberi:
Şehit cenazesinde bakanlara pet şişeli protesto














HAKKARİ’de, PKK’lı teröristlerin döşediği mayının patlaması sonucu şehit düşen 23 yaşındaki Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Can’ın bugün Gaziantep’te düzenlenen cenaze töreninde Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e öfkeli bir grup pet şişe yağdırdı.

Şehit Uzman Çavuş Mehmet Can için Ulu Cami’de düzenlenen törene Gaziantep’te dün akşam 9 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırı nedeniyle kentte bulunan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin de katıldı. Şehit Uzman Çavuş’un cenaze törenine gelenlerin sayısı 3 bin kişiyi aştı.

ÖNCE SLOGANLI TEPKİ

Kentte dün akşam 9 kişinin yaşamını yitirdiği 66 kişinin yaralandığı bombalı araçla yapılan saldırı nedeniyle öfkeli olan vatandaşlar teröre tepki gösterdi. Kalabalıktan sık sık /Kahrolsun PKK, sloganları yükselirken, polisin aldığı sıkı güvenlik önlemleri altında camiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin girdi. Kalabalık bakanları yuhalayınca cenaze namazını kıldırmak için hazırlık yapan Gaziantep Müftüsü Ahmet Bulut, müdahale ederek ‘yuh’ çekilmemesi için uyarıda bulundu. Kalabalıktan bu kez müftü Ahmet Bulut’a da ‘yuh’ sesleri yükseldi.

BAKANLAR KORTEJDE YÜRÜDÜ

Gergin ortamda kılınan cenaze namazının ardından şehit Uzman Çavuş Mehmet Can’ın cenazesi askerlerin omuzlarında kortej eşliğinde bir süre taşındı. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin de kortejin arkasından yürüdü. Bir süre sonra kalabalık bir grup protesto ettikleri Atalay ve Şahin’e doğru yürümek istedi. Polis çevrelerinde etten duvar ördükleri Atalay ve Şahin’i trafik ekibinin otomobiline bindirerek bölgeden çıkartmak istedi ancak bakanlar bunu kabul etmeyerek yürümeye devam etti.

PET ŞİŞE YAĞDIRILDI

Yaklaşık 500 metre daha ilerlendikten sonra bakanlara gösterilen tepkinin dozu artı, kalabalıktan pet şişe yağdırıldı. Bu sırada bir grup Atalay ve Şahin’in üzerine yürümek isteyince önlem alan polis, biber gazıyla müdahale etti iki bakan bir minibüse bindirilerek kalabalığın arasından çıkarıldı.

Afyon: Askeri cephanelikteki patlamada 25 asker öldü
6 EYLÜL 2012



Afyonkarahisar’da dün gece askeri kışlada bulunan mühimmat deposunda el bombaları tasnif edilirken çok şiddetli bir patlama meydana geldi.
Genel Kurmay Başkanlığı, Afyonkarahisar'ın Ataköy ilçesindeki 500. İstihkam Ana Depo Komutanlığı Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası'ndaki patlamada 25 askerin öldüğünü, 4 askerin de ağır yaralandığını açıkladı. Açıklamada patlamanın "henüz bilinmeyen bir nedenle meydana geldiği" belirtildi.

Askeri kışladaki patlama dün saat 21.15 dolayında meydana geldi.

Ataköy’deki mühimmat deposunda görevli çeşitli rütbelerdeki askerlerin 4-5 gündür mühimmat tasnifi yaptıkları öğrenildi. Dün gece de el bombaların tasnif ve sayımının yapıldığı belirtildi.
Tasnif sırasında bir el bombasının patlamasının ardından patlamalar meydana geldi. Kent merkezine yakın kışladaki patlama, çevrede deprem korkusu yarattı. Afyonlular sokağa dükülürken, çok sayıda evin camları kırıldı. Kışlaya yakın evlerin tamamı boşaltıldı. Kentte elektrik kesintisi oldu.
Patlamanın ardından etrafa yayılan kıvılcımlar nedeniyle yaklaşık 1 kilometre mesafede bulunan Kocatepe sırtlarında yangın çıktı. Patlamanın ardından olay yerine çok sayıda itfaiye ve sağlık ekibi gönderildi. Patlamanın ardından cephanelikteki müthimmat ve el bombalarının çevreye saçılması nedeniyle itfaiye ve ambulansların kışlaya giremediği haber verildi.
El bombalarının imhası için ise bomba imha ekipleri bölgeye sevkedildi. Yeni bir patlama ihtimaline karşın bölge güvenlik güçlerince kordon altına alındı. Patlamanın ardından çıkan büyük yangın birkaç kilometrelik alana yayıldı. Yangının çıktığı yerin yakınında başka bir cephaneliğin olması üzerine söndürme çalışmaları bu bölümde yoğunlaştırıldı. İtfaiye, patlama riski nedeniyle sadece yangının yayılmasını engelleyebildi.
'Kaza' vurgusu
Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu, askeri mühimmat deposundaki patlamanın meydana geldiği bölgede incelemelerde bulunarak, ''Askeri savcılık incelemesi ile olayın neden kaynaklandığını belirlemek için uzman ekiplerin yaptığı teknik incelemeler sürüyor'' dedi.
Vali Balkanlıoğlu, patlamanın meydana geldiği bölgede incelemelerinin ardından, Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu'nun olay yerine gelerek askeri yetkililerden bilgi aldığını kaydetti.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ataköy'deki cephanelik patlamasıyla ilgili olarak basına yaptığı açıklamada, "İglo tipi bir cephanelik, el bombalarının bulunduğu bir cephanelikte sayım yapılırken içeride bir el bombasının kaza nedeniyle patlaması sonucunda maalesef büyük bir patlama meydana gelmiş, arkasından yangın meydana geldi." dedi.
Eroğlu, "İki astsubay, iki uzman, 21 erbaş, toplam maalesef 25 şehidimiz var. Kazanın nedenini araştırıyorlar." dedi.
BBCT

Şehitler Günü
17 Eylül 2012

Pazar günü Türkiye'de Şehitler Günü'ydü. Bir taraftan Afyon'da patlamada şehit düşen 23 asker ile Hakkari'de şehit olan 4 askerden ikisinin naaşları defnedilirken, öte yandan Bingöl'deki patlamayla 8 polisimizin ocağına ateş düşüyordu

Böyle giderse Türkiye'de her gün yas tutacağız. Biz gazeteciler ve TV programcıları acaba 'yine şehit mi verdik?' endişesiyle her sabah bilgisayarımızı açıyoruz. Keza ajansların bültenini bilgisayarın 'F5' tuşuna basarak yenilediğimizde de aynı korkuyu içimizde hissediyoruz. Bir de asker ya da polis olarak bu vatanı korumak için canlarını feda etmeye hazır olanlarla, onların ailelerini ve akrabalarını düşünün! Kısaca millet olarak özellikle de hafta sonları "her sabah uyanıp haber bülteni ve programı" dinlemeye korkar olduk çünkü terör eylemleri genelde Cuma, Cumartesi ya da Pazar günleri ya da geceleri gerçekleştiriliyor.

Bir günde 25 cenaze

Türkiye, Pazar günü Bingöl'den gelen '8 şehit polis' haberiyle sarsılırken, Afyonkarahisar'da meydana gelen patlamada şehit düşen 25 Mehmetçik'ten 24'ünün naaşı memleketlerine gönderildi. Şehitlerimizden 23'ü Pazar günü dar-ı bekaya uğurlandı. O gün acılar acıların içinde garkoldu! Hüzün 20 ili sardı. Hakkari Çukurca'da Cumartesi akşamı şehit düşen 4 askerden ikisi de o gün son yolculuklarına uğurlandı. Böylece Türk halkı bir günde 25 şehidini uğurlayarak, Cumhuriyet tarihinde ender görülen bir güne tanıklık etti.

Afyonkarahisar'daki patlamada şehit olan Astsubay Kıdemli Çavuş Murat Düger ve Onbaşı Faruk Ergenç, Ankara'da Pazar günü son yolculuklarına uğurlanmıştı. Aynı gün Şehit er Kadir Aydın'ın cenazesi Aksaray'da, şehit er Abdullah Tokgöz'ün cenazesi Konya'da, şehit Ulaştırma Er Bayram Uluer'in cenazesi Çorum'da, şehit Onbaşı Ahmet Sandalcı'nın cenazesi Kırıkkale'de, şehit onbaşı Barış Öztürk'ün cenazesi Eskişehir'de, şehit Er Ayhan Kurtçu'nun cenazesi Kastamonu'da, şehit Onbaşı Mücahit Coşkun'un cenazesi Zonguldak'ta, şehit onbaşı Ahmet Tosun'un cenazesi Adana'da, şehit Onbaşı Onur Fikret Dülger'in cenazesi Trabzon'da, şehit Onbaşı Mehmet Emin Çuğun Iğdır'da, şehit Onbaşı Fatih Şalgam Kastamonu'da, şehit Onbaşı Mehmet Burak Kaplan Çorum'da, şehit Onbaşı Emrah Kartal'ın cenazesi Zonguldak'ta, şehit Piyade Onbaşı Hüseyin Gökhan Eriç'in cenazesi Isparta'da, şehit Onbaşı Tolga Taştan Bursa'da, şehit Onbaşı Hayri Kaya ve Onbaşı Mehmet Emre Özer'in cenazeleri Gaziantep'te, şehit Onbaşı Burak Ümit Gedik'in cenazesi İstanbul'da, şehit Kıdemli Başçavuş Bedri Nayim Samsun'da, şehit Onbaşı Emrah Aral Manisa'da, şehit Onbaşı Tolga Taştan Bursa'da toprağa verilmişti. Şehit Uzman Çavuş Cüneyt Akkuş ise bugün Ordu'da toprağa verilecek.
Kaynak Yeni Mesaj

Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Serbest
25 Eylül 2012



Koramiral Veysel Kösele, avukatının itirazı üzerine serbest bırakıldı.

İzmir'de gizli askeri bilgilerin ele geçirilmesi soruşturması kapsamında geçen hafta tutuklanan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele'nin, avukatının itirazı üzerine geçen cuma günü serbest bırakıldığı ortaya çıktı.
Daha önce kamuoyunda 'Casusluk soruşturması' olarak bilinen operasyonla ilgili geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Genelkurmay Başkanlığı, soruşturmanın casusluk değil, 'askeri bilgilerin ele geçirilmesi' kapsamında sürdüğünü duyurmuştu.
Soruşturmayla ilgili çok sayıda muvazzaf subay tutuklanmıştı.
TRT

Uzman Çavuş Ölü Bulundu
19 Kasım 2012
36 yaşındaki Karadağ, Merzifon5. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda görev yapıyordu.

Amasya'nın Merzifon ilçesinde 5. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda görevli Uzman Çavuş 36 yaşındaki Hüseyin Karadağ, ölü bulundu. Karadağ'ın beylik tabancasıyla başına ateş ederek hayatına son verdiği iddia edildi.
TRT

Deniz Harp Okulu'nda önce eylem sonra bildiri
12 Aralık 2012

Star gazetesinin haberine göre; 18 Kasım’da düzenlenen Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin kuruluş yıldönümü töreninde yapılan Balyoz gösterisinin ardından, genç subaylara, ‘darbe davalarına dur’ demeleri için 21 maddelik bildiri dağıtıldığı ortaya çıktı.

Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin kuruluşunun 239. yıldönümü kutlamaları sırasında yapılan Balyoz eyleminin ardından Deniz Harp Okulu (DHO) öğrencilerine 4 sayfa ve 21 maddeden oluşan bildiri dağıtıldığı ortaya çıktı. DHO’da “genç subaylar”a dağıtılan bildiride, TSK’nın komuta kademesi üzerinde baskı kurulması için çağrısı yapılıyor.

“Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesinin Değerli Mezun ve Mensupları” hitabıyla başlayan bildiride, darbe davalarında yargılanan subayların “kendi vatanlarında esir tutuldukları” savunuldu.

Davalarla Deniz Kuvvetleri’ndeki millileştirmenin engellendiği savunulan bildiride, “İlk zamanlar bu konuya şüpheyle yaklaşanların bu konuda artık şüpheden arınması” isteniyor. Bildiride “29 Ekim ve 10 Kasım törenlerinde bilinçli ve örgütlü derneklerin neler yapabileceği topluma gösterilmiştir” ifadelerine yer verildi.

"Sessiz kalan hain kadar suçlu"

Bildiride, Genelkurmay Başkanlığı’nın “hukuka saygılıyız” açıklamaları “oyalama taktiği” olarak değerlendirilirken, emekli Genelkurmay Başkanları da “görev süreleri boyunca durumu idare edip olaysız bir şekilde emekli olmayı tercih etmekle” suçlandı.

Bildiride “Ancak önümüzde olan dönemde ya bu personele çıkacağız, ya da ‘susanlar, sessiz kalanlar, dilsiz şeytandır’, daha açıkçası ‘hainler ve işbirlikçileri kadar suçludur ve vebal altındadır’ konumunda vicdanlarımız ile baş başa kalacağız” denildi.

“Bahriyeliler birbirlerini tanırlar”

“Bahriye herkesin birbirini tanıyacağı kadar küçük”, “evladını düşmana terk eden komutan” gibi ifadelerin yer aldığı bildiride şu cümleler dikkat çekti:

-Silahlı Kuvvetler komuta heyetine artık sessiz kalma lüksleri olmadığını hatırlatabilir, emekliliklerinde ne bizlerin ne de genç neslin yüzüne nasıl bakacaklarını sorgulayarak hareket etmeleri gerektiğini her fırsat ve ortamda hatırlatabiliriz.

-Dün ve bugün ‘dilsiz şeytan’ olanların akıbetinin yarın emekli olduklarında Silivri olacağını, oraya konulduklarında nasıl yalnız kalındığı da görüldüğüne göre askerlik yeminine sadık kalmaları gerektiğini her ortam, her fırsat ve her durumda hatırlatabiliriz.

-Silah arkadaşlığı kavramının yeminden mezara kadar uzandığını söylemeli, terfi etmek, sürekli yurtdışı göreve gitmek gibi şahsi menfaat beklentileri veya korkular ile bu kavramın ortadan kalkamayacağını genç meslektaşlarımıza her fırsat ve ortamda anlatmalı ve onları ikaz etmeliyiz.

-Türk bahriyesi bölgesinde büyük ve güçlüdür. Ama insan sayısı olarak da herkesin birbirini tanıyacağı kadar küçüktür.

Ölsen de lakabın arkadan gelir

-Bahriyede kazanılan iyi ve kötü nam/lakaplar bizler emekli olsak da, dünyayı tek edinceye kadar hatta terk etsek bile evlatlarımıza söylenerek peşimizden gelir.

-Tanrı kimseyi evlatlarını bile bile kurban veren baba, yaralı askerlerini harp meydanında düşmanın insafına terk eden komutan durumuna düşürmesin.

Bildiride,yapılması istenenler son maddede sıralandı.

Bildirinin 21. maddesinde sıralanan yapılacaklar listesi kısaca şöyle:

-Gidilen her aile ortamı veya toplantıda, orduevi veya yemek salonlarında konu anlatılıp kamuoyunun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi istendi.

-Törenlerde darbe davalarıyla ilgili yargılamalardan duyulan rahatsızlığın emekli veya muvazzaf her silah arkadaşıyla paylaşılması istendi.

-“Susan, sessiz kalan, vicdanlarının değil korkularının esareti olan” şeklinde nitelenen yönetici ve komutanların ikaz edilmesi ve hakkın helal edilmeyeceğinin bildirilmesi istendi.

-Tutuklu ailelerinin organize ettiği Sessiz Çığlık etkinliklerine herkesin katılması ve katılımın teşvik edilmesi istendi.

-Poyrazköy duruşmaları, Ergenekon duruşmalarına organize bir şekilde gidilerek desteğin gösterilmesi istendi.

-Genç subaylar ve askeri öğrencilerden Hasdal, Maltepe ve Mamak askeri cezaevlerinde tutuklu bulunan muvazzaf sanıklarla rutin ve kayıt dışı görüşmeler yapmak için cezaevlerine gidip, sanıklara ‘yanınızdayız’ mesajı vermeleri istendi.

-Emekli askerlerden de darbe davalarında sanık olan tutuklu askerleri, Silivri başta olmak üzere yattıkları cezaevlerinde sık sık ziyaret edip moral vermeleri talep edildi.

"Geçen her komuta heyeti, gündemin 2 sene idare edilerek sorumlu oldukları dönemin bitmesi ile rahata kavuşacaklarını düşündü." denilen bildiride; muvazzaf personelin büyük çoğunluğunun korku içerisinde sanık ve sanık ailelerine destek hatta selam vermekten bile kaçındıkları iddia edildi.

Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin kuruluşunun 239. yıldönümü nedeniyle Tuzla’daki Deniz Harp Okulu yerleşkesinde yapılan kutlamalar sırasında bazı emekli subayların Balyoz eylemi yaptıkları ortaya çıkmıştı. 18 Kasım’da yapılan törende Deniz Harp Okulu’ndan mezun emekli askerler, Balyoz sanıklarının fotoğraflarını taşıyıp, sanıkların isimlerinin yazılı olduğu tişörtler giymişti. Askeri öğrencilerin arasında fotoğraf taşıyıp slogan atan emekli subaylara bazı öğrenciler de alkışlarla destek vermişti.
Kayanak: Star gazetesi

Kışlada kavga: 1 Ölü, 1 Yaralı
16.12.2012
Çorum'un Osmancık ilçesinde bir askerin nöbet dönüşü tartıştığı arkadaşını tüfekle vurduktan sonra intihara teşebbüs ettiği bildirildi.

Askeri yetkililerin verdiği bilgiye göre, Osmancık Askerlik Şubesi'nde vatani görevini sürdüren Kocaeli nüfusuna kayıtlı Piyade Er Fatih Özkan (21), nöbet dönüşü henüz belirlenemeyen nedenle koğuş arkadaşı Afyon nüfusuna kayıtlı Piyade Er Hüseyin Ildız (21) ile tartıştı. Kavgaya dönüşen olayda Özkan, kalaşnikof tüfekle arkadaşı Ildız'a dört el ateş etti. Ildız, olay yerinde yaşamını yitirdi.

Daha sonra tüfeği kendine doğrultup karın bölgesine tek el ateş ederek intihara teşebbüs ettiği öne sürülen Özkan, çevredekilerin müdahalesiyle Osmancık Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralı asker, buradaki ilk müdahalenin ardından ambulansla Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Yetkililer, yaralının sağlık durumunun ciddiyetini koruduğunu belirtti.
Sabah

Bir asker intiharı daha!
22 Aralık 2012
Net Gazete

Memleketi Tokat'a izne gelen bir asker, ailesinin gözü önünde av tüfeği ile intihar etti.

Edinilen bilgiye göre, Şırnak’ta vatani görevini yaparken psikolojik sorunlar yaşadığı ileri sürülen 21 yaşındaki Hacı Ali Turan, tedavi gördükten sonra izinli olarak Tokat'ın Almus ilçesine bağlı Cihet beldesindeki evine gönderildi. İlaç tedavisi gördüğü öğrenilen Turan, akşam saatlerinde annesi Kıymet ve 10 yaşlarındaki erkek kardeşinin gözleri önünde av tüfeğiyle intihar etti.
Amca Nedim Turan, Kuzey Irak’ta operasyona katılan yeğenin psikolojisinin bozulduğunu söyledi. Turan, “İlaç tedavisi görüyordu. Doktora götürdük, 10 günlük rapor aldık. İçine kapanıktı, askerden önce böyle değildi. Evinde annesi ve erkek kardeşinin yanında tüfekle intihar etmiş" dedi

Denizli'de jandarma minibüsü kaza yaptı: 3 asker hafif yaralandı
28 Aralık 2012

Akköy İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı minibüs, yağmur nedeniyle kayganlaşan yolda kontrolden çıktı.
Savrulan minibüs önce yol kenarındaki elektrik direğine, daha sonra da park halindeki bir otomobile çarptı.
Kazada hafif yaralanan askerler Ahmet Geçer, Mehmet Karaaslan ve Ferit Onur Akbaş Servergazi Devlet ve Pamukkale Üniversitesi hastanelerinde tedavi altına alındı
TRT

Kütahya'da TIR, jandarma aracına çarptı: iki asker şehit
27 Aralık 2012

Kütahya merkeze bağlı Kireç köyü yakınlarında, daha önce gerçekleşmiş bir trafik kazasının olduğu bölgeye gelen jandarma aracına fayans yüklü TIR çarptı. 2 asker şehit oldu, 1 sivil vatandaş hayatını kaybetti.
TRT

Erdoğan'ın Saygun ziyaretinin sembolik önemi
12 Şubat 2013



Financial Times gazetesinin İstanbul muhabiri Daniel Dombey, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Balyoz davasında tahliye olan emekli Orgeneral Ergin Saygun'u tedavi gördüğü hastanede ziyaret etmesini değerlendiren bir yazı kaleme almış.

"Ziyaretin sembolik anlamını gözden kaçırmak mümkün değil" diyen Dombey, Başbakan Erdoğan'ın Ergin Saygun'u ziyareti sırasında çekilen fotoğrafı özetle şöyle tarif ediyor:

Solda, Türkiye tarihinde darbe üstüne darbe yapan generallerin diğer herhangi bir başbakandan daha fazla önünde eğilmelerini sağlayan Erdoğan; sağda ise hükümete karşı darbe planlamaktan 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli orgeneral Ergin Saygun el ele tutuşuyorlar.
Erdoğan'ın hafta sonunda yaptığı bu ziyaretin fotoğrafının Türkiye'de hala gündemde olduğunu belirten Financial Times muhabiri, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, ziyarete sahip olduğundan daha büyük bir anlam yüklenmemesi yolundaki sözlerini de aktarıyor.

Başbakanın TSK kapasitesi kaygısı

Ziyaretin, özellikle hassas bir döneme denk geldiğini belirten Dombey, Türkiye-Suriye sınırında dün patlayan bombanın, ülkenin tehlikeli bir bölgede olduğunu hatırlatan ölümcül bir gelişme olduğunu ve Erdoğan'ın böyle bir dönemde subayların cezaevine konmasının ordunun kapasitesini zayıflattığı yolundaki kaygılarını dile getirdiğini de ifade ediyor.

Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner'in, 330 subayın mahkum edildiği davalar nedeniyle geçen ay istifa ettiğini de hatırlatan Financial Times, Güner'in "kendisine karşı komplo kurulmadan istifa etmeyi seçtiği" açıklamasını da aktarıyor.

110 savaş uçağı pilotunun istifa ettiği yolundaki haberlerin Türkiye savunma bakanlığı tarafından reddedilmediğini de belirten gazete, Erdoğan'ın binlerce kişinin tutuklu yargılandığı davalar konusunda sabırsız bir hale geldiği yorumunu da yapıyor.

Dombey, geniş şekilde tanımlanan terörizm suçunun tanımının daraltılmasının Türkiye'nin PKK ile çatışmasının düzeyini de düşürebileceğini ifade ediyor.

Bunun başlıca nedeni ise KCK davalarında terörizm suçu ile yargılanan 8 bin kadar kişinin olması.

Financial Times muhabiri son olarak, Erdoğan'ın bu yöndeki hamlelerinin, etkili Müslüman vaiz Fethullah Gülen'in takipçileriyle arasını açabileceğini de belirtiyor.

Gazete, Gülen'in takipçilerinin darbe döneminin sona erdiğini düşünmediklerini ve toplumun korunması için Ergenekon ve Balyoz davalarının sonuçlarına vardırılması gerektiğine inandıklarını da aktarıyor.
BBCT

Beyin kanaması sonucu ölen albay, toprağa verildi
04 Mart 2013
Net Gazete
Ankara Beytepe Jandarma Komutanlığı'ndaki görev yerine giderken beyin kanaması geçirerek hayatını kaybeden Jandarma Albay İhsan Fırat, memleketi Malatya'da düzenlenen törenle toprağa verildi.

2 ER ARASINDAKİ TARTIŞMA KANLI BİTTİ:2 ÖLÜ
04 Mart 2013
Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı’nda nöbete giden 2 komando er arasında çıkan 'alt devre, üst devre' tartışması acı bitti.

Üst devresi olan er Ahmet Demir’i göğsünden vurarak öldüren Ramazan Altay, daha sonra piyade tüfeğiyle kendini vurup yaşamına son verdi. Silah arkadaşının öldürdüğü Ahmet Demir’in evli ve bir çocuk babası olduğu, terhisine de 2.5 ay kaldığı belirtildi.
aktifhaber

Uzman çavuş, karısını sokak ortasında vurdu
27 Mart 2013
Şanlıurfa'da Bakım Şefliği'nde çalışan Hülya E. (27), akşam saatlerinde iş yeri servisinden inip Şair Nabi Mahallesi'ndeki evine gittiği sırada, Şırnak'ta uzman çavuş olarak görev yapan eşi İbrahim E'nin silahlı saldırısına uğradı.

Olay yerinde hayatını kaybeden Hülya E'nin cesedi, otopsi için Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna götürüldü. Olayın ardından kaçan İbrahim E, polis ekibince gözaltına alındı.
TRT

Şırnak'ta kaza kurşunu: 1 asker şehit
12 Nisan 2013
Şırnak'taki Görmeç Tabur Komutanlığı'nda bir silahın kazayla ateş alması sonucu er Eren İğneci, şehit oldu.
Olay Şırnak'ın Küpeli Dağı eteklerindeki Görmeç Köyü'nde bulunan 4'üncü Motorize Piyade Taburu'nda akşam saatlerinde meydana geldi. İddiaya göre bir silahın kazayla ateş alması üzerine mermi er Eren İğneci'ye isabet etti. İğneci, olay yerinde şehit oldu
haber10

Siyasetsizlikten Geriye Kalan Son Hamle: Toplu İstifa
Açık İstihbarat Özel

Durum ciddi ; durumla ilgili tespitiniz geçtir.

Siyaset yapmaya soyunup, siyaset üretememek; gramer gücü ile Türk Devleti’nin en önemli saç ayağını koruyabileceğinizi zannetmek mevcut durumun ciddiyetini daha da arttırmaktadır.

Bu devletin en önemli saç ayaklarından biri olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne önem ve değer veren insanların bir tane daha “sert” ; “asimetrik psikolojik savaş tehdidi altındayız” demeci dinlemeye tahammülü yoktur.

Genelkurmay sonunda son üç senedir yaşanan süreç hakkında "ciddi durum" tespitinde bulundu.

Aslında ciddi durum generaller değil, operasyondan dönen teğmen helikopterden iner inmez gözaltına alındığında hasıl olmuştu. Kurmay gözü bu ciddi durumu Muavenet'in vurulduğunun ertesi günü, ya da en azından askerinin başına çuval geçirildiğinin sabahı görebilirdi ama anlaşılan yumurta nihayet bugün kapıya dayandı.

İki sene önce kaleme aldığımız;

Facebook Kriminolojisi; 6 Derece Teorisi ve 2020'lerin General Kadrosu"
http://www.acikistihbarat.com/Yazilar.asp?yazi=543

başlıklı yazıda "Ergenekon" sürecinin ana hedeflerinden birinin Türkiye'nin 2020'lerdeki general kadrosunu şekillendirmek olduğunu belirtmiştik.

Bu yazıdaki tespitlerden biri şuydu:

Alttan gelen bu küresel planla asenkron kadroyu mümkün olduğu kadar ekarte edip;

Brüksel'in salonlarında ve hatta localarında; "Terörle Mücadelede Mükemmelliyet Merkez"lerinde,
NATO karargahlarında, elit üniversitelerin doktora programlarında, İstanbul'un oligarkları ile oynanan golf oyunlarında ; Afganistan'da ortak operasyonlarda pişmiş,

küresel planla senkron kadroların yükselmesini sağlamak AB-D'nin Türkiye'deki temel önceliklerinden bir tanesidir.

“Ergenekon” süreci bu noktaya hedefindeki kurumun yöneticilerinin karakterini ve zekasını adım adım, test ede ede geldi. En ufak zaaf belirtisinde korkusuzca ve fütursuzca hedefini büyüttü. Karşısındaki kaplanların, kağıttan demeç vermekten başka siyaset üretemediğinin farkına vardığında ise çığrından çıkıp, bugün “ciddi durum” olarak tespit edilen zemine ulaştı.

Durum ciddi ; durumla ilgili tespitiniz geçtir.

Siyaset yapmaya soyunup, siyaset üretememek; gramer gücü ile Türk Devleti’nin en önemli saç ayağını koruyabileceğinizi zannetmek mevcut durumun ciddiyetini daha da arttırmaktadır.

Bu devletin en önemli saç ayaklarından biri olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne önem ve değer veren insanların bir tane daha “sert” ; “asimetrik psikolojik savaş tehdidi altındayız” demeci dinlemeye tahammülü yoktur.

Hele hele; “kızdırmayın açıklarız” tarzı demeçler üzerinizdeki üniformaya değil; yıllardır altınızı oyduğu halde, kokteyllerinize, seminerlerinize davet etmekten çekinmediğiniz ikiyüzlü zihniyete yakışmaktadır.

Darbe ise bir siyaset değil, vahim bir siyasetsizliğin dayatacağı bir çözümsüzlük ve bu ülkeye yapılacak en büyük ihanetlerden biri olduğu için ; bugüne kadar siyaset üretemeyen Genelkurmay’ın elinde tek bir seçenek kalmaktadır:

Toplu İstifa.

Başbuğ’un istifası veya birkaç üst düzey generalin değil; Türk Ordusu’ndaki bütün generallerin toplu istifası.

Bu; “Ergenekon” sürecini kurgulayan üst aklın “öngörülebilirlik” zeminini altüst edecek bir hamle olacaktır. Batı’nın oyun teorisinde , “öngörülebilir” olduğunuz sürece muhalif, hatta azılı düşmanı olmanızın hiçbir zararı yoktur. Batı; öngörülebilir düşmanı, öngörülemez dosta her zaman tercih eder.

Bu topraklarda Batı’nın sizden âlâ dostu olmadığına göre; dostunuza Türk Milleti adına en büyük kazığı atma vakti gelmiştir.

“Ergenekon” sürecini kurgulayan üst akıl; fabrikasyon belgelerden isimsiz ihbar mektuplarına, telekulak kayıtlarına kadar nice neşter hamlesi ile bu üst kadroyu isim isim şekillendirmeye çalışacak kadar alanı boş bulmuştur.

Alanı bu kadar boşaltan ataletin sebeplerinden birinin de meslekdaşları “Ergenekon” ile elenirken önleri açılan bazılarının sessiz sevincinden kaynaklandığını da bilmeyecek kadar TSK cahili değiliz.

Bugüne kadar kırılan kolların içinde bırakılan yenler, kolu çürütmüştür, kangren noktasına getirmiştir.

Bu noktada TSK; gerektiğinde kolunu (tüm general kadrosu) kesip, “Ergenekon” diyetini parça parça değil, toplu olarak ve son bir kez ödemeyi bilmelidir.

BU diyeti ödemek için; kendilerini bu kıskaca sokan AB-D sürecine bağlılık ifade ede ede Türk Devleti’nin akıl ve hareket alanını daraltan; teğmenleri yutmaya başlayan sürecin kendilerine kadar uzanamayacağını düşünen ; gençliklerini 1950-60’lardaki Soğuk Savaş ayazında yaşamış kadrolardan daha iyi bir kadro olamaz.

Onların boşalttığı alanı ; gençliklerini AB-D’nin döşediği mayınlara basa basa terörle mücadele ederek geçirmiş; Soğuk Savaş’ın tek yönlü değil, AB-D’nin maskesini düşüren çoklu küresel kültür döneminde yetişmiş ; AB-D’nin müttefik masalı ile uyutulması daha zor genç kadrolar alacaktır.

TSK’nın budandığı yerden gürlenerek ve aklını yenileyerek çıkacağına emin olabilirsiniz.

Bu hamle; TSK’nın üst düzey kadrolarını, seçici neşter darbeleri ile Hannibal misali yontarak , kendine sorgusuz sualsiz hizmet edecek yap-boz bir Frankstein yaratmak isteyenlerin oyununu bozar.

Muvazzaf bir Genelkurmay Başkanını gözaltına alma hamlesi için ellerini ovuşturanların TSK’yı yıpratmak için yapacakları son hamlenin altını boşaltır.

Bu hamlenin yaratacağı psikolojik şok dalgasının etkilerini saymıyoruz bile.

Başbuğ tarihe ya ; Hilmi Özkök-Yaşar Büyükanıt çizgisinde geçecek, ya da Mustafa Kemal’den sonra üniformasını en doğru zamanda çıkaran general olarak tarihe adını yazdıracaktır.

Birinci çizginin itibarı malumunuz. İkinci çizginin "sadakası bile yeter".

Başbuğ; önce alttan gelen baskıyı idare etme/yatıştırma görevinden , daha sonra da emrindeki bütün generallerle birlikte Genelkurmay Başkanlığı görevinden istifa etmelidir.

TSK’nın üst düzey kadrosunu seçici neşter hamleleri ile dizayn etmeye çalışanların yüzüne karşı masayı devirmeli; satranç ustası oyuncuların köşeye sıkıştırdıkları rakiplerinden asla beklemediği “öngörülemez” hamleyi yapmalıdır.

Tekrar edelim; bu hamle; Başbuğ’un değil; Genelkurmay’ın toplu istifasıdır.

Bu hamle için şu ya da bu sonuç beklenmemeli; şu ya da bu pazarlık yapılmamalıdır.

Hiçbir sonuç; hiçbir pazarlık; “Ergenekon”’u kurgulayan üst aklı nihai hedefinden vazgeçirmeyecek; sadece bir sonraki hamle için zaman ve zemin kazandıracaktır.

Bu tarihi hamle ise AKP’yi darbesiz ; AKP’yi yönetenleri hedefsiz bırakacaktır.
Açık İstihbarat

''Adi Başbakan'' parolası yazan Astsubay tard edildi
Erdek Deniz Üs Komutanlığı'nda Şubat ayı parola ve işaret talimatnamesine ilişkin yürütülen soruşturma sonunda tutuklan ve bir süre sonra serbest bırakılan Deniz Astsubay Üstçavuş Çağrı Güler, hakkındaki disiplin soruşturması sonunda Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edildi. 26.05.2010 ANKARA netgazete

Bazı subaylar ve aileleri için önümüzdeki dönem çok can yakıcı olacak
Prof. Dr. Suat Çağlayan
14.03.2014



Büyük yıkım yaptılar Türk Silahlı Kuvvetleri’nde…

Ülkemizin yüz akı pırıl pırıl subaylarımızın geleceğini kararttılar.

Körelmiş vicdanların intikam duyguları, sadece o yurtseverleri değil onların ailelerini de perişan etti.

MAAŞLARI KESİLECEK

Yeni bir dönem başlıyor bundan sonra…

İyi şeyler söyleyeceğimi sanmayın sakın…

Bazı subaylarımız ve onların aileleri için önümüzdeki dönem çok daha yürek yakıcı olacak.

Cezaları Yargıtay tarafından onaylanarak hüküm giyen subaylarımızın -eğer emekli olma hakkını kazanamamışlarsa- maaşları kesilecek.

Paraları kesilen eş ve çocuklar haksız bir yaşam savaşımının içine atılmış olacak.

Yani genç subaylarımız içeride dört duvar arasına tutsak olurken Eş ve çocukları dışarıda açlığa tutsak olacak.

BALYOZ VE CASUSLUK!

Şimdiden bu acımasız koşullarda yaşamaya başlayanlar var. Balyoz uydurması ve Casusluk saçmalığı ile yargılanan genç subaylarımızdan cezaları onaylananlar bunlar.

25 dolayında, Balyoz’dan hüküm giymiş…

40 dolayında subay da İstanbul’daki Casusluk davasından 6-10 yıl ceza almış.

Bir de İzmir’de devam etmekte olan Casusluk davası var. Burada da –bir bölümü tutuksuz olsa da- 300 dolayında subay yargılanıyor ve bunlardan kaçının aynı akıbete uğrayacağı bilinmiyor…

Bu iç acıtıcı durum karşısında, bu genç subayların meslektaşları kendi aralarında ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar.

Ama nereye kadar!

İNSAN RUHUNU ÖLDÜRMEK!

İnsanların ruhlarında derin yaralar açarak onları yok etmek, özel bir cinayet yöntemidir.

Böylesi bir cinayette katil kolaylıkla masum olduğunu iddia edebilir.

Yurtseverlere karşı işte böyle bir suç işlenmiş ve işlenmeye de devam edilmektedir.

Uydurma suçlama ve haksız yargılamalar nedeniyle umutların ve yaşam arzularının yok olması…

Mahkumiyet kararı alanların yavrularının açlığa tutsak olması…

Ölüm değilse nedir?

odatv

Amasya’da Askeri araçla kamyonet çarpıştı: 6’sı asker 10 yaralı
20 Kasım 2014

Edinilen bilgiye göre, haklarında çıkan yakalama kararından dolayı gözaltına alınan iki şahsı Göynücek ilçesinden Amasya Adliyesi’ne götürmek üzere yola çıkan er Mustafa Dede’nin kullandığı Göynücek İlçe Jandarma Komutanlığı’na ait askeri araç, Kayabaşı köyü yakınlarında yol ayrımında Halil Ördek’in idaresindeki 05 DE 092 plakalı kamyonetle çarpıştı. Kazada, sürücülerin yanı sıra kamyonette bulunan Döndü Ördek, Astsubay Ferhat Sağlamer, Uzman Çavuş Gürkan Etleç, erler Emra Bakış, İlhami Polat, Metin Işıkgöz ile gözaltına alınan altındaki Turan Kurt ve Eren Karadaş yaralandı.

Kısa sürede kaza yerine gelen ambulanslarla Amasya Üniversitesi Sabuncuoğlu Şerefeddin Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan yaralıların sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi.
Yeni Şafak

Kadın Polis Askere Silah Çekti
Ankara'da dün ilginç bir gözaltı olayı yaşandı. Bir kadın, onlarca kişinin gözü önünde bir erkeğe silah çekerek yere yatırıp etkisiz hale getirdi.
22 Şubat 2010
İddiaya göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü'nde görev yapan evli kadın polis memuru M.A. sivil haldeyken Batıkent'te tacize uğradı. Tacizciden önce kurtulmaya çalışan kadın polis memuru, tacizin şiddeti artınca önce yumrukla vurdu, daha sonra silahını çekip adamı yere yatırdı, ardından da polis kimliğini göstererek zanlıyı karakola götürdü.

'YANLIŞ ANLAŞILDIM'

Polis memuru M. A.'yı taciz ettiği iddia edilen kişinin karakolda uzman çavuş olduğu anlaşıldı. Uzman Çavuş Mehmet Ö. 'Kendisini yanlış anladığını kötü bir amacı olmadığını' söyledi. Tacize uğrayan kadın polis, zanlıdan şikayetçi oldu. Mehmet Ö., yapılan kimlik kontrolünden sonra karakol ekibince Ankara Merkez Komutanlığı'na teslim edildi.
aktifhaber

Büyükanıt'ın E-Muhtıra Korkusu
Balyoz soruşturması kapsamında emekli generellerin gözaltına alındığı sırada Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın "e-muhtıra" açıklaması dikkat çekti.
23 Şubat 2010
Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında dün yapılan operasyonlarda 49 subay gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında 2 kuvvet komutanı, 2 eski Birinci Ordu Komutanı, korgeneraller, tümgeneraller, kurmay albaylar... var.

Dünkü Balyoz Dalgası'ndan sonra gazeteler bugünkü manşetlerini Balyoz Operasyonuna ayırdılar.

Hemen hemen her gazete manşetten ya da sürmanşetten bu olayı gördüler.

Ancak bugünkü gazetelere baktığımızda bir haber oldukça dikkat çekiciydi.

O gazete Milliyet ve o haber de gazetenin Ankara Temsilcisi Fikret Bila'ya konuşan Eski Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın 27 Nisan Muhtırası ile ilgili sözleriydi.

Bu haberi ilgi çekici kılan ise zamanlaması.

Neden Balyoz Soruşturması kapsamında içlerinde muvazzaf general ve amirallerin, eski kuvvet komutanların gözaltına alındığı bir günde Eski Genelkurmay Başkanı 27 Nisan e-muhtırası konusunda bir açıklama yapma gereği hissetti?

İşte Yaşar Büyükanıt'ın 27 Nisan'daki e-muhtıra ile ilgili Fikret Bila'ya yaptığı açıklamadan bazı bölümler;

“Şimdi 27 Nisan'a muhtıra dediler, demeye devam ediyorlar. Muhtıra böyle olmaz. Muhtıranın tarihimizde örnekleri vardır. 27 Nisan'a muhtıra diyenler ya muhtıranın anlamını bilmiyorlar veya 27 Nisan bildirisini okumamışlar. 27 Nisan bir muhtıra değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale değildir. 27 Nisan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin laiklik konusundaki duyarlılığının dile getirilmesidir. Başka bir şey değildir.”

Bugünkü gazete manşetlerine göz attığımızda büyük fotoğrafın ortasında bas bas bağıran bu dikkat çekici haberi ve zamanlamasını Star Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Mehmet Altan'a sorduk.

İşte Mehmet Altan'ın, Eski Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın 27 Nisan e-muhtırası ile ilgili Milliyet'e verdiği mülakat ve onun zamanlaması ile ilgili görüşleri...

Eksi Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt, bugün Miliyet'e konuştu ve 27 Nisan'da muhtıra vermedim dedi. Büyükanıt neden böyle bir açıklama yapma gereği duydu ve zamanlaması sizce dikkat çekici değil mi?

"Ödü patlamış. Demokratikleşme süreci devam ettiği için kendisi ile ilgili olabileceklerden endişe duyuyor.

Kendisinin de ileride e-muhtıra nedeniyle gözaltına alınabileceğini mi düşünüyor?

27 Nisan e-muhtırası parlamentonun işleyişini aksatan, halk iradesine karşı yapılmış düpedüz bir muhtıraydı, bir askeri girişimdi. Şimdi ise tam tersi şeyler söylüyor. Askerler bir taraftan böyle işler yapıyorlar. Sonra şartlar değişince de ödleri patlıyor.

Hukuk olsa 27 Nisan zaten adliyeye sevkedilmesi gereken bir hadiseydi.
aktifhaber

Askere dayak tüm bölük komutanlarına ceza getirdi
20 Şubat 2010
İzmir'de bir askerin üstçavuş tarafından dövülmesi tüm bölüğün ceza almasına neden oldu.

Rütbesiz askere dayak atan Üstçavuş bütün bölüğün ceza almasına neden oldu. Kararın, kışlada dayak ve şiddetin son bulması konusunda örnek olması bekleniyor. Vatani görevini İzmir’de yapan Er Muhammed İbrahim Kum’u darp eden Piyade Üstçavuş Fatih Örs askeri mahkemeye verilirken, bölük komutanı disiplin, tabur komutanı da uyarı cezası aldı. Kum ailesinin başvurduğu TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu da olaya el koydu.

Milliyet'in haberine göre, Muhammed İbrahim Kum, Narlıdere’deki İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı’nda Ekim 2009’da silah altına alındı. Kum, askerliğinin 10’uncu gününde, 280 askerin önünde takım komutanı Üstçavuş Fatih Örs tarafından dipçik ve hortumla bayılıncaya kadar dövüldü. Kum ve arkadaşları, olayı telefonla ailesine aktardı. Nazan Kum, bundan sonra yaşananları Milliyet’e şöyle anlattı:
“ Önce ensesine tüfekle vurup yere düşürmüş, sonra hortumla dövmüş. Kan revan içinde kalınca askerler ‘komutanım ölecek’ diye bağırmışlar. O da ‘ölürse ölsün bayrağa sarar şehit oldu deriz’ diye karşılık vermiş. Oğlumu yemin törenine çıkarttırmadılar. Tören sonrasında oğlumu sıkıştırıp ‘komutanlarım suçsuz’ diye imzalı yazı almışlar”. Milli Savunma Bakanlığı, Meclis komisyonunun sorusu üzerine verdiği yanıtta darp olayı doğrulanırken, “bu kapsamda; Takım Komutanı P. Üçvş, A. Fatih Örs hakkında gerekli yasal işlemin yapılarak askeri mahkemeye sevk edildiği, bölük komutanına nezaret eksikliği nedeniyle disiplin cezası verildiği, tabur komutanının ise bu tür olayların bir daha olmaması maksadıyla yazılı olarak uyarıldığı
tespit edilmiştir” denildi.
haber21

Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde bir emekli yarbay, beylik tabancasıyla eşini ve 2 kızını öldürdükten sonra intihar etti.
23 Şubat 2010
Alınan bilgiye göre, Hocahamza Mahallesi Tuğsavul Caddesi Subay Lojmanları karşısındaki apartmandaki bir evden bu sabah silah sesleri duyan vatandaşlar, durumu polise bildirdi.

Olay yerine gelen polis ekiplerinin yaptığı ilk incelemede, emekli yarbay Süleyman Oral Özçağatay'ın, beylik tabancasıyla eşi Hatice Canan ve kızları Melis ve Cansu Özçağatay'ı öldürdükten sonra intihar ettiği belirlendi.
haber10

Çetin Doğan Emniyete Getirildi
Balyoz darbe planı soruşturmasıyla ilgili gözaltına alınan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi..
22 Şubat 2010
''Balyoz Planı'' iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan eski Güney Deniz Saha Komutanı Emekli Koramiral Lütfi Sancar ile Emekli Orgeneral Çetin Doğan, İstanbul'a getirildi.

Çetin Doğan Adli Tıp'a getirildi

Balyoz darbe planı soruşturmasıyla ilgili gözaltına alınan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğal, sağlık kontrolü için Adli Tıp Kurumu'na getirildi.

Akşam saatlerinde evinden çıkartılan Çetin Doğan, Adli Tıp Kurumu'na getirildi. Doğan, sivil polislerle birlikte binaya alındı.

Balyoz darbe planı soruşturması kapsamında sabah saatlerinden itibaren evinde arama yapılan emekli Orgeneral Çetin Doğan, Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildikten sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi.

3 araçlık bir konvoyla Adli Tıp Kurumu'ndaki işlemlerinin tamamlanmasının ardından yola çıkan Doğan, polislerin refakatinde Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne alındı. Doğan'ın evinde yapılan aramanın uzun sürdüğü ve bu nedenle gözaltına alınarak emniyete götürülme sürecinin aksadığı belirtildi.
aktifhaber

SALDIRAY BERK NEDEN HEDEF ALINDI
Hakan UTKAN
21.02.2010

Onu diğer komutanlardan ayıran bir şey var

Ergenekon Operasyonu’nda evleri basılanların, gözaltına alınanların ve tutuklananların hemen hepsinin ortak bir özelliği vardı. Türkiye’nin Atlantik ekseninden kopmasını, NATO’dan çıkmasını, AB üyelik hedefinden vazgeçmesini ve IMF ile olan ilişkisini bitirmesini istiyorlardı. Bu isimlere göre Türkiye, Avrasya ekseninde, Çin, Rusya, İran ve Orta Asya’daki Türkî cumhuriyetlerle yeni bir ittifak kurmalıydı.
Örneğin eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, bu isteğini yüksek sesle ifade etmişti. Örneğin Şener Eruygur ADD’nin başına geçtikten sonra bu eksen kaymasını savunmaya başlamıştı. Örneğin Erol Manisalı bütün bir entelektüel mesaisini bu hedefe yönelik olarak harcayan bir akademisyendi. Örneğin Doğu Perinçek çok uzunca bir süredir “Avrasya Seçeneği”ni savunuyordu.
Operasyonun bulaştığı Yalçın Küçük ya da Merdan Yanardağ gibi isimler ise, zaten dünya görüşleri olan sosyalizm nedeniyle, NATO, ABD ve emperyalizm karşıtıydılar, dolayısıyla onlar da içerde ve dışarıda bir eksen kaymasından yanaydılar.
Üstelik Cumhuriyet Mitingleri Türkiye’nin Atlantik ekseninden çıkmasını isteyen güçlerin, hızla kitleselleşebileceğini de gösteriyordu. Mitinglerdeki yüz binler, hep bir ağızdan “ne ABD ne AB, Tam Bağımsız Türkiye” sloganını atıyorlardı.
İşte bu noktada dışarıdaki ve içerideki Atlantikçi güçler, hem Türkiye’nin emperyalist planlar doğrultusunda dönüştürülmesine karşı durabileceklerini hem de bir eksen kaymasına neden olabileceklerini düşündükleri hedeflere yönelik bir tasfiye operasyonuna giriştiler. Birinci cumhuriyetin yıkılıp ikincisinin kurulması için bu güçlerin engel olmaktan çıkarılması gerekiyordu.
Bu söylediklerimiz ışığında “neden 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk hedef tahtasında” sorusunu sorabiliriz.
Öncelikle komutanlığı Erzincan'da bulunan 3.Ordu’nun geçmişte Sovyetler Birliği’ne karşı kurulduğunu, şimdi ise Gürcistan ve Ermenistan sınırlarını koruduğunu bilmemiz gerekiyor; ABD’nin her daim yakından ilgilendiğini ve önemsediğini tahmin edebiliriz.
3.Ordu’nun şimdiki komutanı Saldıray Berk ise biyografisinden anlaşıldığı kadarıyla, 2.Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Özel’le birlikte, NATO’da görev yapmamış iki komutandan biridir.
Berk, NATO’da görev yapmadığı gibi, yine biyografisine bakıldığında görülebileceği üzere, Moskova Kara Ataşeliği ve Bakü Silahlı Kuvvetler Ataşeliği görevlerinde de bulunmuştur. Ayrıca Berk, TSK bünyesindeki Rusça bilen az sayıda isimlerden biridir.
Saldıray Berk, cemaate yönelik Erzincan’daki soruşturma bağlamında hedef tahtasına yerleştirilmiş olabilir ama tek neden bu olmamalıdır; Berk NATO’cu değildir ve biyografisinden ve hakkında yazılanlardan Avrasyacı fikriyata yakın Kemalist bir paşa olduğu sonucuna varılmaktadır.
Türkiye’nin Rusya’ya en yakın sınırlarını Rusya düşmanı ve NATO’cu olmayan bir paşa tarafından komuta edilen bir ordunun savunmasına ABD’nin sessiz kalması söz konusu olamaz.
Bunlar göz önüne alındığında, Atlantikçi güçlerin ve onların içerideki işbirlikçilerinin Berk’i hedef seçmiş olmalarında şaşırtıcı bir yan bulunmamaktadır.
Odatv.com

TSK PAROLASI: ADİ BAŞBAKAN!
Taraf yine TSK cephesinden bir bomba haberle çaktı... İşi artık güvenlik parolalarını deşifre ettirmeye vardıran Taraf'ın iddiasına göre parola 'ADİ', işaret 'BAŞBAKAN'
22 Şubat 2010
Taraf'tan inanılmaz iddia:

Taraf yine TSK cephesinden bir bomba haberle çaktı... İddialarına göre bu akşam Erdek Deniz Üs ve Garnizon komutanlığında öyle bir parola söylenecek ki... İşi artık güvenlik parolalarını deşifre ettirmeye vardıran Taraf'ın iddiasına göre parola 'ADİ', işaret: 'BAŞBAKAN'

Askerlik yapanlar bilir. Havanın kararmasıyla birlikte gün doğumuna kadar Garnizon ve kışlalarda, nöbetçilere o gün kullanılacak parola ve işaret verilir. Amaç, yabancı kişilerin birliklere sızmasını önlemek ve gece karanlığında askerlerin birbirlerini tanımalarını sağlamaktır. Gece karanlığında muhtemel bir kazaya sebebiyet vermemek için parola ve işaret hayati önem taşır. Nöbetçi akşam karanlığında kendisine yaklaşan kişiye yüksek sesle parolayı söyleyip, karşı taraftan bunun işaretini bekler. Bu gece Balıkesir'de nöbetçi, yüksek sesle "Adi" dedikten sonra, karşı taraf "Başbakan" kelimesini kullanacak. Ortaya da "Adi Başbakan" cümlesi çıkacak. Bu haberin bugün Tarafta yer alması üzerine muhtemelen parola ve işaret değiştirilip, yenileri belirlenecek.

İşaretler aylık belirleniyor

Parola ve işaretler, Garnizon Komutanlıklarının İstihbarat Daireleri tarafından aylık olarak belirleniyor. Erdek Deniz Üs ve Garnizon Komutanlığı da 25 Ocak 2010 tarihinde şubat ayı içerisinde tüm garnizonun kullanacağı işaret ve parolalarını gün gün belirlemiş. Erdek Deniz Üs Komutanı Deniz Kurmay Kıdemli Albay Bülent Keçeci ve İdari Üs Çavuş Çağrı Güler'in altında imzaları bulunan bu parola ve işaretler de "3700-76-10" resmi numarasıyla "Gizli" damgası vurularak tüm birliklere gönderilmiş.

Bugün kullanılacak parolanın "Adi", işaretinin ise "Başbakan" olarak belirlenmesi, T.C. Başbakanı'na resmi bir yazıyla alenen hakaret edildiğini açıkça ortaya koyuyor. Bugünkü parola ve işareti "Adi-Başbakan" olarak belirleyenler, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için ise yarın "Reis-Cumhur" işaret ve parolasının kullanılmasına karar vermiş.

Tümamiral Kezek'in bilgisi var

Albay Keçeci tarafından belirlenen bu parola ve işaretler, Erdek Mayın Filo Komutanı Tümamiral Atilla Kezek'in bilgisine de sunulmuş. Resmi yazıda Tümamiral Kezek'e bu bilginin sunulduğu açıkça görülüyor. Tümamiral Kezek, içerisinde Başbakan'a ağır hakaretin olduğu bu parolayı iptal edip, sorumlular hakkında soruşturma açmak yerine, uygulamaya yeşil ışık yakmış.

Siyasetten spora parolalar

Şubat ayı içerisinde kullanılan ve kullanılacak olan parola ve işaretler yalnızca bunlarla sınırlı değil. Siyasetten spora birçok alanda anlamlı parola ve işaretler belirlenmiş. "Ata-Türk, Devlet-Laik, Devrim- Cumhuriyet, Misak-Milli, Milliyet-Halk" bunlardan siyasi olanları. Parolayı belirleyenler, siyasi söylemin yanı sıra futbolla ilgili sözcükleri de listeye eklemişler. Listede göze çarpan listeyi hazırlayanların Fenerbahçe'yi pek de sevmedikleri. "Kara-Kartal, Galata-saray" parola ve işaretinin yer aldığı listede Fenerbahçe için parola "Civciv", işaret ise "Fener" olarak belirlenmiş. "Yeni-Rakı", "Villa-Doluca" gibi işaret ve parolaları, "Çanak-Kale, Şanlı-Urfa, Tekir-Dağ" gibi şehir isimleri takip ediyor. Mart ayına girilmesiyle birlikte kullanılan bu işaret ve parolalar, "yakılarak-kıyılarak" imha edilecek. MEHMET BARANSU -

Harp Okulunda İşkence!
Askeri liselerde bazı komutanların, tazminat ödeyerek okuldan ayrılmaları için öğrencilerine işkence yaptığı iddia edildi. Bu olay öğrencilerde intiharlara neden oluyor
21 Şubat 2010
Askeri liselerde bazı komutanların, tazminat ödeyerek okuldan ayrılmaları için öğrencilerine işkence yaptığı iddia edildi. Öğrencilerin aileleri , intiharlara yol açtığı belirtilen iddialarla ilgili olarak soruşturma açılmasını istedi.

izmir, Menteş Kara Harp Okulu'ndan A ayrılan Anıl Çiçek'in annesi Nilgün Çiçek, Tarafa yaptığı açıklamada, oğluna okulda ağır işkenceler yapıldığını iddia ederek, "Bir gece oğlum beni aradı 'anne gel beni kurtar' dedi.Ona dayanmasını söyledim, bunun üzerine oğlum, 'o zaman gelirken kefen getir anne' diye bana cevap verdi" açılmasında bulundu.

Öğrenci aileleri Meclis'e şikâyet dilekçesi verdi.

Aileler, "Okuldan ayrılan öğrencilere 40 ila 80 bin TL arasında bir tazminat bedeli ödettirilmek isteniyor" iddiasında bulundular. Ailelere iletilen 'askeri öğrenci maliyet çizelgesi'nde en yüksek maliyet olarak personel ve amortisman bedelinin olduğu belirtiliyor.

'Devlet okullarında öğretmen maaşları öğrenciler tarafından değil, devlet tarafından ödenir' diyen aileler, bu konuda da haksızlığa uğradıklarını belirtiyorlar. Maliyet Çizelgesi'nde yer alan yiyecek giderlerini ödemeye hazır olduklarını fakat amortisman ve personel bedellerini ödemek istemediklerini dile getirdi. Nilgün Çiçek, "Evimi satar TSK'ya tazminatı öderim. Ama gerekirse AİHM'e kadar gideceğim" diye konuştu.

Türk Silahlı Küvetleri bünyesindeki askeri liselerde bazı öğrencilere, tazminat ödeyerek okuldan ayrılmaları için komutanları tarafından işkence yapıldığı ve onur kırıcı iftiralar atıldığı iddia edildi. İzmir Menteş'de bulunan Kara Harp Okulu'ndan ayrılan Anıl Çiçek'in annesi Nilgün Çiçek'in öncülüğünde, çok sayıda aile, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve İnsan Hakları Derneği'ne konuyla ilgili şikâyet dilekçesi verdi.

'Şok Mangası'nda işkence'

Tarafa konuşan, askeri liselerden ayrılan çok sayıda öğrenci, üst rütbeli askerler tarafından önce 'Şok Mangası'na seçildiklerini daha sonra burada kendilerine "İnsanlık dışı uygulamalar yapıldığını" iddia etti. TSK'dan ayrılan öğrenciler 'Şok Mangası'nda yaşadıklarını yazdıkları dilekçelerde de anlattı. Askerî okullardan ayrılan gençlerden biri olan C.K, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Kara Harp Okulları'nda İntibak Kampı'nda, mangamızdaki arkadaşımın matarasını kaybettiğim gerekçesiyle 'Şok Mangası'na alındım. Bu grupta bazı komutanlarım tarafından gerek fiziki gerek psikolojik eziyete maruz kaldım. Gece 04.00'da bizi tam teçhizatlı olarak denize soktular ve ardından kumlarda süründürüp, arkadaşlarımıza üzerimize yerlerden topladıkları pislikleri, çöpleri atmalarını emrettiler. Bunun gibi birçok işkenceye ve ağır hakaretlere maruz kaldım."

'İdrarımdan kan geldi'

Hava Harp Okulu öğrencisi S.Ü ise, "Beni İntibak Kampı'nda sebebini bilmediğim bir nedenle ayn bir gruba aldılar. Burada bana yaptıkları işkencelerden dolayı ayağa kalkamayacak duruma geldim. Susuz bırakıldığım için idrarımdan kan geldi. Gölcük Askeri Hastanesi'nde 'kas yıkımı' tedavisi gördüm. Fakat işkenceler dur durak bilmedi nihayetinde okuldan ayrılmak zorunda kaldım" diye konuştu.

Öğrenciler bazı arkadaşlannın da onur kırıcı iftiralara maruz kaldıkları için zehir içerek intihar ettiğini, hırsızlıkla suçlanan M.S adlı bir arkadaşlarının ise kendisini 5. kattan atarak intihar ettiğini öne sürdü.
Arzu Bayramhan
Taraf

GELİBOLU'DA SIR DOLU 'ASKERİ' KAZA
Çanakkale'de içinde askerlerin olduğu aracın yaptığı kaza kafaları karıştırdı. Kafaları karıştıran kazanın oluş şekli değil kaza yapan araçtan çıkan ilginç eşyalar...
14 Şubat 2010
Çanakkale'de içinde askerlerin olduğu aracın yaptığı kaza kafaları karıştırdı.Araçtan kayıtsız bir tabanca, bir tümgeneral forsu ile bir amiral eşine tahsisli araç plakası çıktı.

Astsubay Üstçavuş Atıl Şahin yönetimindeki 06 EU 2563 plakalı Renault marka otomobilin önceki gün Gelibolu yakınlarında polis memuru Cumhur Uğur Turkan’ın aracına çarptığı öğrenildi. Kazada Şahin'in bulunduğu otomobilde Astsubay Sezgin Çağlan ile birlikte isimlerinin "Onur ve Tarık" olduğu öğrenilen iki kişinin daha olduğu belirlendi.

Astsubayların aracından üzerinde TR rumuzu bulunmayan 06 AC 006 ve 76 AC 790 numaralı iki plaka çıktı. Araçta ayrıca tümgeneral araç forsu ile birlikte KILINÇ 2000 ve ZİGANA marka iki tabanca ve tepe lambası bulundu. Yapılan ilk araştırmada araçtaki plakalardan birinin Deniz Kuvvetleri'nde görevli bir amiralin eşine tahsisli bir plaka olduğu ve tabancalardan birisinin kayıtlı olmadığı belirlendi.

Sivil savcıdan aldılar

Olaya el koyan Cumhuriyet savcısının hastanedeki ilk sorgusunda Astusubay Şahin'in arka koltukta oturanların soy isimlerini bilmediği belirtildi. Şahin'in bu şahıslarla ilgili detaylı bilgisinin olması savcının dikkatini çekti. Şahin'in disiplinsizlik nedeniyle SAT Birliği'nden gönderildiği öğrenildi.

Deniz Kuvvetleri Adli Müşavirliği devreye girerek 'askeri malzemeyi çalma' suçu çerçevesinde Gelibolu Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturmayı elinden aldı. Delillere de el konuldu. aktifhaber

Albay'ın Cenazesinde İginç Detay
Eşiyle ilgili bazı fotoğraflar internet paylaşım sitelerine düştükten sonra intihar eden Deniz Kurmay Albay Berk Erden’in ailesi, dün bir gazeteye teşekkür ilanı verdi.
14 Şubat 2010
İlanda, “çok değerli açıklamalarıyla bize destek olan” denilerek Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit başta olmak üzere çoğu deniz kuvvetleri komutasındaki amiraller ile 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, Harp Akademileri Komutanı Nusret Taşdeler ile Erden ailesinin acısını paylaşan diğer askeri erkana teşekkür edildi. İlanda, TSK’nın komutanı Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un isminin yer almaması dikkat çekti. Aile, cenaze töreni için hazırlatılan çelenkte de Albay Berk Erden’in eşi Özgül Erden’in ismine yer vermemişti. Çelenkte aldatma iddiasıyla karşı karşıya kalan Özgül Erden’in ismine yer verilmeyerek sadece “Annesi, babası, oğlu ve kardeşi” ifadeleri yer almıştı.
STAR

Askerden izne geldi, yatağında ölü bulundu
1989/4 tertip olarak vatani görevini yapmak üzere Sivas'a giden A.S. (21), usta birliğinin Tekirdağ'a çıkmasının ardından iki gün önce dağıtım iznini geçirmek üzere memleketi Konya'ya geldi. Dün gece arkadaşlarıyla evde eğlenen A.S, sabah ailesi tarafından yatağında ölü bulundu. İncelemede A.S'nin odasında uyuşturucu bulunduğu iddia edildi. 16.02.2010 KONYA netgazete

Uzman Erbaş, Meclis kapısında canına kıyacaktı

Uzman Erbaş olduğu ve görevinden üç sene önce kendi isteğiyle ayrıldığı öğrenilen Mehmet F., TBMM'nin Dikmen kapısının karşısında, boğazına ve karnına bıçak dayayarak, canına kıyma teşebbüsünde bulundu. Emniyet barikatı içerisine alınan Mehmet F, bir saat boyunca ikna edilmeye çalışıldı. Mehmet F. ikna edilerek, ellerindeki bıçaklar polisl
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Ağu 13, 2017 9:08 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Ağu 22, 2016 8:58 pm    Mesaj konusu: 1 Mart Tezkeresi,Brüksel Modeli, Saldıray Paşa Alıntıyla Cevap Gönder

Sivas'ta da 31 asker zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı
14 Ağustos 2017



Sivas'ta 5'inci Piyade Er Eğitim ve Tugay Komutanlığında görevli 31 asker gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı. Olayla ilgili inceleme başlatıldı.

Edinilen bilgiye göre, 5'inci Piyade Er Eğitim ve Tugay Komutanlığında sabah saatlerinde meyve suyu içtiği iddia edilen askerler rahatsızlanmaya başladı. Askerlerin kendilerini kötü hissetmeye başlamasıyla durum 112 sağlık ekiplerine haber verildi. Zehirlenme şüphesiyle 31 asker Numune Hastanesine kaldırıldı. Gıda zehirlenmesi şüphesiyle tedavi gören bazı askerler tedavisinin ardından taburcu edildi.

Olayla ilgili inceleme başlatıldı.

Konuyla ilgili olarak Sivas Valiliği yazılı açıklama yaptı. Açıklamada şöyle denildi:

"İlimiz 5. Piyade Eğitim Komutanlığı'nda vatani görevini yapan 31 askerimiz öğlen saatlerinde gastroenterit ve karın ağrısı şikayeti ile Numune Hastanesi Acil Servisi'ne müracaat etmiştir. Yapılan muayene ve tetkikler sonucundan mikrobiyolojik bir etkene rastlanmamıştır. Askerlerin tamamı yapılan muayene ve tetkik sonucundan olumsuz bir bulguya rastlanmaması sonucu taburcu edilmiştir. İdari tahkikat devam etmektedir."
Habererk

Rota Yemekçilik çalışanı: Çöpe atılması gereken malzemeleri askerlere veriyoruz
20 Haziran 2017



"Biz de oradan yemek yemiyoruz"

Manisa’da General Seyfettin Çalbatur Kışlası 1’inci Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı’nda, yüzlerce askerin zehirlenmesi ve 1 askerin şehit olmasına neden olan Rota Yemekçilik firması ile ilgili çarpıcı bilgiler ortaya çıktı.

Milli Gazete’ye konuşan bir firma çalışanı, askerlerin zehirlenmesiyle ile ilgili bilgi verdi. “Biz de oradan yemek yemiyoruz” iddiasını dile getiren çalışan, "çöpe atılması gereken malzemelerin tekrar kullanıldığını, askerlerin bu nedenle zehirlendiğini" savundu.

"Çöpe atılacak malzemeler kullanılıyor"

Firma çalışanı, binlerce askerin zehirlenmesinin en büyük nedenin çöpe atılması gereken malzemelerin tekrar kullanılmasından kaynaklandığını ileri sürdü. Zehirlenmenin nedeninin tavuğun dışarıda tutulup, soğuk hava deposuna konmamasından kaynaklandığını iddia eden firma çalışanı, pirinç pilavının buzluklara yerleştirilmediğini ve kokan ürünlerin tekrar ısıtılarak askerlere verildiğini ileri sürdü.

"Denetimde sorun var"

Denetimde büyük sıkıntıların olduğunu ve gıda tüzüğü noktasında Tarım İl Müdürlüğü'nün denetim yapamadığını söyleyen çalışan, firmanın askeriye içinde olması nedeniyle kontrol görevlilerinin firma içine gelerek denetim yapamadığını ileri sürdü.

"Malzemeler uzun süre dışarıda tutuluyor"

Askerlere tarihi geçmiş ve buzdolabında tutulması gereken malzemelerin sistemsizlikten dolayı dışarıda tutulduğunu öne süren çalışan, ucuz malların tercih edilip alındığını ve toplu olarak gelen ürünlerin uzun süre dışarıda kaldığını iddia etti.

Manisalılardan kampanya

Ayrıca çalışan, Manisalı vatandaşların zehirlenme olaylarından rahatsızlık duyduklarını aktardı. Olaylara tepki olarak vatandaşlar, kampanya başlatıp, kumanya toplayarak askeriyede bulunan askerlere götüreceklerini söylediler.

ETİKETLER
manisa asker rota yemekçilik zehirlenme
T24

JİTEM'ci 2 Subay Dershaneyi Bastı

Kendilerini JİTEM mensubu olarak tanıttıkları iddia edilen iki asker, bir dershaneyi basarak 4 kişiyi ölümle tehdit edip dershane müdürünü de yaraladı.
2 Şubat 2010
Muğla'nın Fethiye ilçesinde kendilerini JİTEM mensubu olarak tanıttıkları iddia edilen iki asker, bir dershaneyi basarak 4 kişiyi ölümle tehdit edip dershane müdürünü de yaraladı.

Edinilen bilgiye göre, önceki gün akşam saatlerinde Atatürk Caddesi üzerinde bulunan özel bir dershanede (Birebir Ders hanesi) psikoloji öğretmeni olarak çalışan Aslıhan Özaydın ile nişanlısı Üsteğmen Seçkin Çetin ve abisi Astsubay Mehmet Özaydın dershaneye geldi. Aslıhan Özaydın ile yeni dershane yönetimi arasında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle işyerine geldikleri öğrenilen iki asker, yaşanan anlaşmazlığa sinirlenerek dershane yönetiminin odasına girdi. Burada kendilerini JİTEM mensubu olarak tanıttıkları iddia edilen iki asker, dershane sahibi Abdullah Koyuncu ile Veli Volkan Çıkrıkçıoğlu, Şerif Katlı ve Cihan Yıldız'ı darp etti. Odada bulunan 4 kişiyi ölümle de tehdit ettikleri öne sürülen askerler, Koyuncu'yu başından yaraladı.

Olay sonrası dershane yöneticileri polisten yardım istedi. Dershaneye gelen ekipler, şahısların asker olması nedeniyle durumu Fethiye Jandarma Komutanlığı'na iletti. Jandarma iki askeri gözaltına alırken, darp edildiğini iddiasında bulunan yöneticiler ise önce doktor raporu için hastaneye, ardından da şikayetçi olmak için karakola gitti. Yaşanan kavgayı anlatan dershane sahibi Abdullah Koyuncu, şahısların dershaneye gelerek kendilerini tehdit etmeye başladığını ve kendilerini JİTEM personeli olarak tanıttıklarını belirtti. Koyuncu, "Nedenini bilmiyorum, şahısları tanımıyorum. Sivil kıyafetliydiler. Küfür ve tehdit ettiler. Kendilerinin JİTEM yani Jandarma İstihbarat'tan olduklarını söylediler. Dağdan yeni indiklerini, kafamıza sıkacaklarını, hayata son kez bakacağımızı söylediler. İtiş kakış oldu. Olayın ardından jandarma gelip aldı onları." dedi. ZAMAN

O KOMUTANLIK HANGİSİ
10.02.2010

Sabah gazetesinin birinci sayfasından bir haber:

“Amiraller kafes şüphelisi… Kafes Eylem Planı soruşturmasında İzmir’de 2 amiralin ifadesi alınacak.”

Önceki gün intihar eden Kurmay Albay Berk Erden nerede görevliydi? İzmir’de…

****

Habere göre Ergenekon Savcıları Ercan Şafak ile Murat Yönder, Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ile İzmir Foça Çıkarma Gemileri Komutanı Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar’ın “şüpheli” sıfatıyla ifadelerini alacak.

İntihar eden albay hangi komutanın kurmay heyetindeydi? Koramiral Sağdıç’ın …

Foça komutanının önem ne? Özel Kuvvetler bünyesindeki sivil – asker işbirliği alayından özel birimin bu komutanlıkta da yerinin bulunması.

****

İntihar eden Albay’ın eşiyle ilgili videoda ne söyleniyordu?

“Kocam öğrenirse Ergenekon ilişkilerini ortaya çıkarmakla tehdit ederim. Hatta sakladığı silahların yerini İzmit’teki çete arkadaşlarını bile söylerim diye düşündü.“

Albay’ın eşinin aklını okuyanlar nihai hedefi de ortaya koyuyor: “İzmit’teki çete.”

İzmit Gölcük’te Donanma Komutanlığının karargâhı bulunuyor.

****

Poyraz iddianamesiyle Kuzey Deniz Saha Komutanlığı askerleri tutuklandı, sorgulandı.

Sıra şimdi Güney Deniz Saha Komutanlığı'nda.

Güney Komutanlığı'ndan sonraki adres ise Donanma Komutanlığı…

Deniz Kuvvetleri’nin temel bir özelliği var. Dış istihbarattan ve karşı istihbarattan sorumlu kuvvet öncelikle Deniz Kuvvetleri.

****
Yazıdaki öngörüleri nasıl böyle cüretkâr biçimde kaleme aldığımızı düşünenler olabilir. Bunu da yakın dönemin tecrübeleri ile açıklamak doğru olur.
Kaynak: Odatv.com

Başbuğ: Böyle rezillik olur mu, yeter yahu!
Fatih Altaylı
11.02.2010

GENELKURMAY Başkanı İlker Başbuğ ile uzun süredir bir röportaj yapmak istiyorduk. Geçen hafta arayıp hangi gün uygun olduğumuzu sordular. Çarşamba günü üzerinde mutabık kaldık ve dün Murat Bardakçı ile birlikte randevu saati olan 10.30’da Genelkurmay Karargâhı’na gittik.
Kapıda Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve 2. Başkan Orgeneral Aslan Güner karşıladı.
Önce çay içip genel konulardan konuştuk. Ardından bir başka odada röportajımızı yaptık.
Sonra da birlikte öğle yemeği yedik.
Ardından Genelkurmay Karargâhı’nda sergilenen tarihi silahları inceledik.Murat Bardakçı, Genelkurmay Başkanı’nın odasının önündeki bir camekânda muhafaza edilen Kanuni Sultan Süleyman’ın kılıcındaki Farsça yazıları okudu.
Hepsi birbirinden değerli tablolara baktık.
Saat 10.30’da girdiğimiz Genelkurmay Karargâhı’ndan 15.05’te çıktık.

‘BENCE TEKNİK HATA VAR’

İlker Bey, TSK ile ilgili vahim iddialar gündemde. Bunlar orduya olan güveni yıpratmaya yönelik ve başarılı oluyor. Ancak iddialar da vahim. Cami bombalamaktan tutun da emekliye ayrılmış bir denizaltıda bomba patlatıp çoluk çocuğu öldürerek ülkede kaos ortamı yaratma suçlamaları bile var.

- Camide bomba patlamaya yanıt verdim zaten geçen hafta. Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir şey yapmaz. Bu çatı altındaki kimsenin aklından bile böyle bir şey geçmez. Denizaltıdaki bombalar ise apayrı bir konu. O patlayıcıların nasıl bulunduğunu biliyor musunuz?

Evet, müzedeki gemide bulunmuştu. Galiba bir görevli bulmuştu.

- Bulan, müzede görevli bir emekli astsubay. Bulunan patlayıcı yarım libre TNT ve artı iki burgu patlayıcı. Toplamı 400 gram civarında. Buluyor ve hemen müze müdürüne haber veriyor. O da Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’na bildiriyor. Ekipler geliyor. İnceleme yapılıyor, tutanakla belgeleniyor, ardından da yasal prosedür gereği imha ediliyor. Bir teknik hata var mı? Bence var. Keşke Emniyet’e, polise de haber verilseydi diyebilirim. İyi olurdu. Burada söze Aslan Güner girdi ve “Gemilerde bulunan mühimmatın imhasıyla ilgili Deniz Kuvvetleri yetkili olduğu için o çerçevede hareket etmişler” dedi.
İlker Başbuğ devam etti:
- Tutanak tutuluyor ve ardından bunlar imha ediliyor.

‘PATLAYICILAR GÖZDEN KAÇMIŞ’

Peki bu patlayıcılar gemiye nereden gelmiş? Menşei belli mi? Kim koymuş?

- Bunları bilmiyoruz. Kuvvetle muhtemel bunlar zaten denizaltıda bulunan patlayıcılar. Çünkü denizaltılarda patlayıcı bulunur. Çeşitli nedenlerle. Bazen düşmanın eline geçmesin diye denizaltıyı batırmak için. Bazen buradaki kripto cihazları düşmanın eline geçmesin diye. Muhtemelen bunlardan bir bölümü denizaltı hizmetten alınırken bir yerde kalmış olabilir. Bilmiyoruz.

450 gram patlayıcı denizaltıyı batırır mı?

- Batırmaz tabii. Bunlar kalmış olan, gözden kaçmış olan miktar olabilir.

Gemiyi gezen çocukları öldürmek için konmuş olduğu iddia ediliyor.

- Saçmalık.

Patlasa ne olurdu peki?

- Elbette kısmi bir zarar olurdu ama gemiyi batırmazdı. Patladığı bölgeye zarar verirdi. Dışarıya bir etkisi olmazdı.

BİZİ GEÇMİŞE GÖTÜRÜYOR

Deniz Kuvvetleri sürekli gündemde. Ne oluyor orada? Kendi komutanına suikast yapmayı planlayan bir yapı olur mu? Tam burada Orgeneral İlker Başbuğ’un yıllardır bildiğimiz kibar, kontrollü tavrı biraz da olsa bozuluyor. Gözleri parlıyor. Belli ki çok öfkeli. Kontrol ediyor ama zorlukla. Önce bizi biraz geçmişe götürmek istiyor. İnebahtı Savaşı’na giriyor. Bu savaşla Osmanlı’nın Akdeniz‘deki hâkimiyetini kaybetmesini anlatıyor. Sonra Karadeniz’e geliyor. Kazaklar’ın Yeniköy’e kadar gelmesine değiniyor. Büyük devletlerin denizlere hâkim olmasının önemine değiniyor. Denizlere hâkim olamayan devletlerin, hele bizim gibi devletlerin ciddi sıkıntıya gireceğini anlatıyor. Sonra Türk Deniz Kuvvetleri’nin yeterince güçlü olduğunu, bir eksiğinin bulunmadığını, Milgem Projesi ile artık kendi gemilerimizi, kendi tersanelerimizde üretecek hale geldiğimizi ve milli firkateynimizin yapıldığını söylüyor. Deniz Kuvvetleri’nin durum ve gücüyle ilgili endişesi yok. Bunu vurguluyor. Sonra başlıyor anlatmaya:

- Karadeniz’in önemi giderek artıyor. Doğu Akdeniz’inki zaten malum. Son dönemlerde meydana gelen olayları anımsarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Bu yüzden biz Doğu Karadeniz’de de bir üs kurduk biliyorsunuz. Osmanlı’yı konuştuk. Denizler önemli. Karadeniz giderek daha önemli oluyor. Bakın biz bugün bir hata yaparsak bedeli bugün ödenmez. Ama 60 yıl sonra birileri der ki: “Ne vahim hata yapmışlar. Uyumuşlar. Görememişler.” Bugün hata yaparsak faturasını 40 yıl sonra, 60 yıl sonra öderiz. Benim bir kaygım yok. Deniz Kuvvetlerimiz çok güçlü. Modern. Ama son olaylarla Deniz Kuvvetleri’ndeki personelimizin moral durumunda ciddi sıkıntılar, ciddi sorunlar var. Bu konuda büyük endişelerimiz var. Hepsinin komutanı olarak bu beni rahatsız ediyor.

‘KARALAMA KAMPANYASI’

Niye rahatsız oluyorsunuz? Olay yargıda ve suçlamalar kişisel değil mi?

- Kişisel olur mu? Silahlı Kuvvetler’de böyle suçlamalar kişisel olmaz. Kurumsal algılanır. Son dönemde özellikle personelle ilgili adli soruşturmalar açıldı. Bazısı soruşturma, bazısı iddianame hazırlama aşamasında, bazısı mahkemeye intikal etmiş durumda. Bütün bu süreçte Deniz Kuvvetleri üzerinde ciddi bir karalama kampanyası var. Bunlar aşırı maksatlı. Kabul ediyorum, bazıları haber sınırında ama bazıları maksatlı. Karalamaya yönelik.

Maksat ne?

- Bilemem. Bilsem de delili koymadan söyleyemem. Delili olsa da zamanı gelince söylenir.

İntiharlar var.

- Evet var. Bunlar da moralleri bozuyor. İşte pazartesi günü bir intihar olayı daha var. Bugün siz de buna değinmişsiniz. Bir güvenlik zaafına dikkat çekmişsiniz, askeri personelin izlendiğini yazmışsınız. Evet doğru. Bir nevi komplo. Bir internet olayı var. Biz de olayı inceliyoruz. İntihar eden albayımız, bir emekli generalimizin oğlu, (Aslan Güner, intihar eden albayın, emekli Tümgeneral Nedim Erden’in oğlu olduğunu söylüyor), kendisine rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Ama biz de bu olayı inceliyoruz. Ama gazeteler sürekli birtakım iddialar, imalar yapıyorlar. Bir kuvvet komutanımızın emir subayı kazada hayatını kaybediyor, buna bile şüphe yükleniyor. Bu moral mi bırakır?

Yine de iddialar vahim değil mi?

- Ne iddiasıymış bunlar. Hadi bakalım iddialara. Ne yazıldı aylarca, Deniz Kuvvetleri Komutanı’na suikast yapılacaktı. Her gün komutana suikast, komutana suikast, komutana suikast. Ne yapmak istiyorlar? “Bu denizciler kendi komutanlarına dahi suikast yaparlar” demeye, herkesi buna inandırmaya çalışmadılar mı? Bence çalıştılar. Peki ne oldu? İşte 5. iddianame çıktı. Okudunuz mu?

‘BUNLAR SABRI TAŞIRIYOR’

Okuduk.
- Suikast girişimiyle ilgili tek satır var mı?

Gördüğümüz kadarıyla yok.

- Ben hepsini gördüm. Yok. Tek bir satır bile yok suikastla ilgili. Eee, ne oldu? Hani bunlar kendi komutanlarına suikast yapacaklardı? Nerede? Aylarca suikast, suikast, suikast. İddianame çıktı işte. Tek satır yok yahu. Tek satır. Ne oldu suikast. Şimdi bana biri bunun yanıtını versin. Hani suikast yapacaklardı komutanlarına. 5. iddianamede, yani konuyla ilgili iddianamede yok. Bunun hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu? Trabzon’da yaptığım konuşmada açık açık söyledim. İddiayı iyi inceleyin diye. Aylarca suikast diye bağırdılar. Ama şimdi yok. Yokmuş. Eee, ne oldu? Yokmuş. Yeter yahu! Sabrımız taştı diyoruz, siz de soruyorsunuz, “Taşarsa ne olur” diye. Ama işte bunlar sabrı taşırıyor.

Peki şimdi sizi bulmuşken sorayım. Sabır taşarsa arkasındaki anlam ne, ne olur?

- Onu biraz sonra yanıtlayayım.

Peki, bunu daha sonra sorayım ama sonuç olarak TSK ile ilgili iddialar bunlar. Siz bunları soruşturmuyor musunuz kendi içinizde?

- Biz her olayla ilgili soruşturma açıyoruz. Anayasa Mahkemesi kararından sonra elimiz rahatladı. Bir dönem belli konulara giremiyorduk. Şimdi rahatladık. Bütün dosyaları yeniden inceliyoruz. Yetki alanlarımızı, hukuk süreçlerini yeniden ele alıyoruz. Buna göre bazı davalar açılabilir, bazı soruşturmalar yapılabilir. Bazıları zaten yapılıyor, yürüyor, sonuçlanıyor. İşte bir mahkûmiyet ve ihraç kararı çıktı. (Anladığım kadarıyla Erzincan’daki soruşturmayı da bu kapsamda ele almak istiyorlar. Söylenmedi ama böyle bir izlenim edindim diyebilirim. F.A.) Biz gerekeni yapıyoruz ve yapacağız. Ama bakın bütün bunlar benim askerimin moralini bozuyor. Ben askerimin moralini bozan herkesle savaşırım.

‘SORUNUZU KABUL ETMİYORUM’

Peki askerin moralini bozanlarla savaşınız, Başbakan’ın sözünü ettiği paslaşmayı bozar mı? Orgeneral İlker Başbuğ’un bu sorumdan çok hoşlanmadığını ifadesinden hissettim. Ancak yine de yanıtladı.

- Fatih Bey, askerin morali sadece benim sorunum değildir. Bu ülkenin sorunudur. O yüzden bu sorunuzu kabul etmiyorum. Morali bozuk bir ordu, ülkenin sorunudur.

‘TSK, muz cumhuriyeti ordusu değil, disiplin tam’

Planı. Sizin o dönem Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olduğunuzu hatırlatıp sorumluluğunuz olduğunu öne sürenler var.

- Bakın bu konu yargıda. Sivil yargıda. Savcı bütün dokümantasyonu istemiş. 5000 sayfa kadar. Allah kolaylık versin. İnceleyecekler. Görecekler. 5000 sayfayı incelemek zaman alır herhalde. Sabredin. Göreceksiniz. Ne neymiş göreceksiniz. Biraz sabır.

Yani böyle bir plan yok mu?
- Ben bir şey demiyorum. Sabredin. Göreceksiniz. Belgeler savcılıkta.

Ya ıslak imza meselesi. Son olarak bir kez daha belgedeki imzanın ıslak olduğu ve Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu belirlendi Adli Tıp tarafından.

- O belge şimdi bize gelecek. Biz de inceleyeceğiz.

Moraller bozuk diyorsunuz. Olan bitenin personelde rahatsızlık yarattığını söylüyorsunuz. Türkiye’de bana göre komik bir söylem vardır. “Genç subaylar rahatsız” söylemi. Hep konuşulur. Alttan komutanlara yönelik bir baskı olduğu iddia edilir. Var mıdır böyle bir şey? Genç subayların durumu ne? Özellikle son dönemde olup bitenlerden rahatsızlar mı?

- Bakın burası Türk Silahlı Kuvvetleri. Muz cumhuriyeti ordusu değil. Burada disiplin tamdır. Yüzde bin tamdır. Emir komuta zinciri tamdır. Genç subaylar sorunu yoktur. Olmaz da. Geçen ay Silahlı Kuvvetler’deki tüm generalleri topladım. Konuştum. Keşke bütün personeli, teğmenler dahil toplayıp konuşabilecek bir imkânım olsa. Bazı şeyleri benden duymaları, komutanla konuşmaları başka. Ama ne yazık ki, fiziken mümkün değil. Ama yarın Gölcük’e gidiyorum. Neden? Az önce bahsettiğim moral bozukluğuyla mücadele için. Şunu herkes bilsin. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde emir komuta ve disiplin tamdır. İşte benim dönemime bakın. Bir tek ses çıktı mı Silahlı Kuvvetler’den. Bir çıt çıktı mı? Bir demeç var mı benim dışımda? Tek bir çatlak ses oldu mu bu dönemde? Olmadı. Olmaz. Ama şunu da söyleyeyim, bu arkadaşları çok da sıkmasınlar (eliyle sıkma işareti yaparak).
Habertürk

HEDEFTE NEDEN DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI VAR
Sait Çakır
12.02.2010

Türk Silahlı Kuvvetleri içinde, “onur patlaması” olarak kavramlaştırılan intihar vakaları ülkenin gündemini sarsmaya devam ederken, intihar eden subayların çoğunluğunun Deniz Kuvvetleri’ne mensup olmaları dikkat çekiyor. Son olarak, bu Ağustos’ta amiralliğe terfisine kesin gözüyle bakılan Kıdemli Kurmay Albay Berk Erden’in intiharı, gözleri bir kez daha Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na çevirdi.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit’in Albay Erden’in cenazesinde yaptığı açıklamalara geçmeden önce, Denizci subayların intihar eğilimleri üzerinde durmak gerekiyor. Uzatmadan cevabı yazalım; irtica ile mücadele planı’ndan amirallere suikast planı ve kafes planı’na kadar birçok iddia ve buna eşlik eden çirkin karalama kampanyaları, Deniz Kuvvetleri’ni hedef almakta ve burada görev yapan personelin moralini bozmaktadır. Bugün Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’na yaptığı destek ziyaretini, her türlü insani ölçünün dışındaki bu vicdansız sinir harbinin yarattığı tahribatı onarma çabası olarak görebiliriz.

Bu noktada, Orgeneral Yiğit’in “Poyrazköy’de cephane saklamakla suçlananlar, birliğin komutanı; neden silahları dere yatağına gömsünler ki?” sorusunun, Denizcilere karşı yürütülen kampanyanın gerçeklere dayanmadığı konusunda son derece ikna edici olduğunu belirtmek gerekmektedir. O halde şu soru akla takılıyor; haksız suçlamalar niçin Deniz Kuvvetleri üzerinde yoğunlaşıyor?

Karadeniz’de Egemenlik Savaşı

Bu sorunun cevabı, Amerika’nın Rusya’ya karşı izlediği siyasetin ayrıntılarında yatmaktadır. Kısaca bu ayrıntılara göz atalım.

4 Şubat günü Romanya Başkanı Traian Basescu’nun, ABD’nin füze savunma sistemini Romanya’ya yerleştireceği yönündeki açıklaması, kuzeyimizdeki güçler dengesini önemli ölçüde değiştireceğe benziyor. Nitekim Münih Güvenlik Zirvesi sırasında alınan bu “beklenmedik” karar, füze sisteminin İran’dan daha çok kendisine yöneldiğini düşünen Rusya’yı harekete geçirmiş ve ertesi gün devlet başkanı Medvedev, NATO’nun ve Amerika’nın yerleştireceği füze savunma sisteminin ulusal güvenliğe ve bölgesel istikrara tehdit oluşturduğunu kabul eden “yeni askeri doktrini” imzalamıştır. Batıya karşı oldukça sert bir tutum benimseyen bu yeni doktrinin, herhangi bir konvansiyonel saldırı veya ihtimali durumunda nükleer silah kullanımına izin verdiğini not edelim.

Geçtiğimiz yılın Eylül ayında ABD Başkanı Barack Obama, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde kurulması planlanan ve Bush döneminde hazırlanan füze kalkanı projesini kaldırdığını duyurmuştu. Bu proje, kara-temelli füze sistemini öngörüyordu. Karadeniz’e kıyısı olan Romanya üslü yeni füze kalkanı projesi ise, karanın yanında deniz-temelli füze sistemini de içermektedir ve Amerika Dış İşleri Bakanı sözcüsü bu durumun altını çizmektedir.* Kuşkusuz bu plan, Bush dönemindeki plana göre daha kapsamlı ve daha tehditkârdır.

Zaten mesele de bu noktada düğümleniyor; Amerika’nın Karadeniz’e taşınmasını içeren bu karara, Karadeniz’deki donanmasına beş savaş gemisi daha ilave ederek karşılık veren Rusya’nın Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov, “Amerika bu kararı alırken, Montrö Sözleşmesi’ni dikkate aldı mı?” sorusunu soruyor. Gürcistan’la yapılan Ağustos Savaşı sırasında, Amerika’nın “yardım” amaçlı savaş gemilerini boğazlardan geçirmek istemesiyle patlak veren Montrö krizi henüz belleklerimizdeki tazeliğini korurken, Karadeniz’de Montrö üzerinden yeni mücadelelerin başlayacağını öngörmek, zor olmasa gerek.

Karadeniz’e kıyı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin üç haftadan daha fazla kalamayacağına veya üçüncü ülkelere ait savaş gemilerine konan tonaj sınırına ilişkin maddeleri Amerikan tarafının hangi yollarla aşacağı belirsizliğini koruyor. Ne olursa olsun, ortada olan tek gerçek şudur ki, Romanya’ya yerleşen Amerika’nın Montrö’yü ihlal etmeksizin gemilerini Karadeniz’de tutması mümkün değildir.

Karalama Kampanyaları

Tekrardan Orgeneral Başbuğ’un Habertürk’e verdiği mülakata dönmekte yarar var; büyük devletlerin Karadeniz’e hâkim olma çabasına değinen Başbuğ, Karadeniz’in öneminin arttığını ve burada yapılacak ufak bir hatanın bile bedelinin elli-altmış sene sonra ortaya çıkacağını haber veriyor. TSK’ya karşı yürütülen iftira ve yıpratma kampanyasının iç mihraklardan mı yoksa dış mihraklardan mı destek aldığına ilişkin soruya da İlker Paşa, “Günü gelince konuşuruz onu da.” cevabını veriyor.**

O halde bir sonuca varabiliriz.

Montrö Sözleşmesi, Amerika’nın Rusya’yı kuşatma politikasının önündeki uluslararası hukuka ilişkin engellerden bir tanesidir; hem NATO tatbikatları hem de İsrail’le yapılan ortak tatbikatlarda bu sözleşmenin sürekli ihlal edilmesine bakarak, bu engelin önemli olup olmadığı tartışılabilir. Ancak, Gürcistan Savaşı sonrasında lehine dönen güç dengelerinden taviz vermek istemeyeceği anlaşılan Rusya’nın, bundan sonra, Montrö ihlallerine karşı daha duyarlı olacağını ve geçmişte olduğu gibi homurdanmakla yetinmeyeceğini söyleyebiliriz.

Özetleyecek olursak; Montrö üzerinden bir çatışma çıkarsa, hem boğazları elinde tuttuğu hem de Karadeniz’e kıyısı olduğu için, Türkiye bu çatışmanın dışında kalamaz. Amerika türünden tarihsel bir “müttefik”in, Türkiye yerine Romanya’ya yerleşmesi durumunda, terk edilme korkusu yaşayacak bazı unsurların Montrö’yü savunma konusunda bir direnç gösterme ihtimali bulunmaktadır ve Washington’un bu ihtimali göz önüne aldığı kesindir. Gerekçesi ne olursa olsun, bu direnci sergileyebilecek tek güç, Türk donanmasıdır.

Eşref Yiğit Paşa’nın,”gemiler teknoloji ile yüzüyor, ama morali bozulan personel gemiyi yüzdüremez” sözü çok yerindedir. Amerika’nın Montrö’yü ayak bağı saydığı bu aşamada, Türkiye’nin imzasının olduğu bu anlaşmayı savunabilecek güçlerin yıpratılmasını tesadüf sayamayız.
Odatv.com

*http://rt.com/Top_News/2010-02-04/romania.html
**http://www.haberturk.com/haber.asp?id=206589&cat=110&dt=2010/02/12

Cezaevinden çıkan bir “Paşa” ilk nereye gider?
Selcan TAŞÇI
11 Ekim 2013
selcantasci@gmail.com



Hiç uzun uzun yazmaya, çizmeye, dil dökmeye lüzum yok. Bazen bir tek fotoğraf karesi özetlemeye yeter anlatmak istediğiniz her bir şeyi.
Çoğunuzun “Yörük Ali Paşa” namıyla tanıdığı Balyoz Davası sanığı emekli Tuğgeneral Ali Aydın, Yargıtay’ın hakkındaki beraat kararıyla tahliye olduktan, 32 ay tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi’nden çıktıktan sonra nereye gitmiş olabilir sizce?
a-Elbette evine.
b-Adanalı bir Yörük çocuğu olarak ete zaafı malum; kesin kebap yemeye.
c-Türkiye’nin dört bir yanından kendisini karşılamaya gelen eşi dostuyla sohbete.
d-Hiçbiri.
Cevap veriyorum:
Hiçbiri!
Yörük Ali Paşa, Silivri’den çıktı ailesiyle birlikte dosdoğru Eyüp’e gitti.
Peki, “trafik saati, geç oldu, dinlen yarın gidersin” lere kulak asmadan koştur koştur yapılan bu ziyaretin sebebi neydi?
a-Piyer Loti’de çay içmeyi özlemişti.
b-Canı Haliç’e karşı balık-ekmek çekti.
c-Kestane kebap, horoz şekeri, macun tezgahlarıyla bezeli dar sokaklarda dolaşıp nostalji turu yapmak istedi.
d-Hiçbiri.
Cevap veriyorum:
Hiçbiri!
Yörük Ali Paşa Eyüp’e, Eyüp Sultan’da namaz kılmak için gitti!
İşte size “Cuma namazında Cami bombalayacak olan ‘dinsiz’, ‘kitapsız’, ‘imansız’, ‘Allahsız’” askerlerden sadece biri!
İçiniz “cız” etti mi şimdi?
Bu da son sorum:
Atı alan “Peygamber Ocağı”nı talan ettikten sonra neye yarar peki?
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28423

Manisa’da yemeğin ardından rahatsızlanan 64 asker hastaneye kaldırıldı
27/05/2017

Manisa’nın Kırkağaç ilçesindeki 6’ncı Jandarma Komando Eğitim Alayı’nda, akşam yemeğinin ardından rahatsızlanan 64 asker hastaneye kaldırıldı.

Karın ağrısından şikayetçi askerlerden 51’i Kırkağaç Devlet Hastanesi’ne, 13’ü ise Soma Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

Tedaviye alınan askerlerin yemekten zehirlendikleri belirlendi. Serum tedavisi uygulanan askerlerin sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi.

Manisa’da zehirlenen asker sayısı 1046’yı buldu, ölen askere detaylı otopsi yapılacak
26/05/2017

Manisa’da 1’inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı’ndaki gıda zehirlenmesinden etkilenen asker sayısı 1046’yı buldu.

Bir askerin yaşamını yitirmesinin ardından kışlada önceden hazırlanan program değişmedi, yemin töreni düzenlendi.


Fotoğraf: DHA
Albay Arif Seyhun Kışlası’nda (Batı Kışla) geçen salı gecesi gıda zehirlenmesi şüphesiyle bazı askerler hastanelere kaldırılmaya başladı. Tedavisi tamamlananlar taburcu edilirken, başka rahatsızlananlar da oldu. Batı Kışla’da başlayan rahatsızlıklar, Doğu Kışla’da da görüldü.

Bakteriyel enfeksiyon nedeniyle meydana geldiği sanılan vakada, valiliğin açıklamasına göre bulantı, kusma ve ishal şikayetiyle tedavi edilen askerlerin sayısı toplam 1046’ya ulaştı. Sayı daha önce valilik tarafından 350 olarak açıklanmıştı.

Şu an tedavisi devam eden ikisi yoğun bakımda 217 asker var.

Detaylı otopsi yapılacak


Hayatını kaybeden asker Hüsnü Özel
Ölen asker Hüsnü Özel’in cenazesine ise İzmir Adli Tıp Kurumu’nda otopsi yapıldı. İlk incelemede ölüm nedenine ilişkin bir sonuca varılamazken, ayrıntılı otopsi için kan ve doku örnekleri alındı.

Ölüm nedeninin detaylı otopsiyle anlaşılabileceği belirtildi.

Manisa Valisi Hakan Güvençer, bugün Albay Arif Seyhun Kışlası’nda 5 bin 175 erin yemin ettiğini belirterek, “Askerlerimizin büyük kısmı aileleriyle birlikte dağıtıma gitti. Yemin etmeyen askerlerimiz de peyderpey yemin ettikten sonra yeni birliklerine gidecekler. Dağıtımları Manisa’ya çıkanlar da burada kalacaklar” dedi.

Yemin töreni yapıldı

Çok sayıda askerin hastanelik olmasıyla endişelenen, vakit kaybetmeden çocuklarıyla irtibata geçen aileleri, bugünkü yemin töreni için Manisa’ya gitti.

Heyecanlı anlar yaşayan ailelerden bazıları ise çocuklarının tedavi gördüğü hastanelere gitti. Albay Arif Seyhan Kışlası’ndaki yemin töreni sonrası aileler, çocuklarıyla kucaklaştı. Birçok aile nedeni anlaşılamayan rahatsızlıklar nedeniyle tedirgindi.

Bu yıl yemin töreni basına kapalı yapıldı.

Diken

CHP'li Biçer: Askerlerin zehirlenme nedeni araştırılsın
29 Mayıs 2017

CHP'li Tur Yıldız Biçer, 1500 askerin etkilendiği, 1 askerin de yaşamını yitirdiği zehirlenme vakası ile ilgili TBMM'ye bir araştırma önergesi verdi.
CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer, geçtiğimiz Salı günü 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığında yaşanan ve 1500 askerin etkilendiği, 1 askerin de yaşamını yitirdiği zehirlenme vakası ile ilgili TBMM Başkanlığına olayın araştırılması için bir araştırma önergesi verdi.

CHP’li Biçer önce Manisa Merkezde, ardından Kırkağaç’ta yaşanan besin zehirlenmeleri ile ilgili net bilgilere ulaşılması ve askerlerin durumuna yönelik sonuçların araştırılarak kamuoyu ile paylaşılması için böyle bir araştırma önergesi verdiğini dile getirdi. Bu araştırma önergesi ile hem Manisa’da yaşanan vakaların hem de Türkiye genelinde kışlalarda bundan sonra yaşanması muhtemel vakaların da önüne geçmeyi amaçladığını belirten Biçer sözlerini “Umarım yetkililer bu konuda gerekli hassasiyeti gösterir ve yaşanması muhtemel başka olayları da önler” diye sürdürdü.

'1 HAFTA GEÇTİ VE HALA RESMİ AÇIKLAMA YOK'

CHP’li Biçer verdiği araştırma önergesinin içeriğine dair yaptığı açıklamada "Bakteriyel enfeksiyon (Salmonella) nedeniyle meydana gelen vakada, askerlerin durumuna yönelik verilen bilgilerde çelişki aynı zamanda tutarsızlıklar var. Askerlerin sağlık durumlarına yönelik verilen bilgiler de buna bağlı olarak ne yazık ki tatmin edici değil" ifadelerini kullandı.

Manisa Albay Arif Seyhun Kışlasında yaşanan olayın üzerinden 6 gün geçmesine rağmen yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda askerlerin durumuyla ilgili net bir bilgi ya da verinin paylaşıöadığını söyleyen Biçer "Aynı şekilde cumartesi günü Kırkağaç 6. Jandarma Komando Er Alayında da bir zehirlenme vakası yaşandı. Birliğe bağlı 200’den fazla asker besin zehirlenmesi şüphesi ile Kırkağaç, Akhisar ve Soma’daki hastanelerde tedavi altına alındı. Askerlerin yedikleri yemekten zehirlendiği yönünde bilgilere ulaştık fakat yetkililer tarafından ne askerlerin sağlık durumuna yönelik ne de askerlerin sayısına yönelik tatmin edici resmi bir açıklama yapılmadığı gibi gayri ciddi bir şekilde 'psikolojik' denilerek olay sulandırıldı." dedi.

Biçer, Manisa 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlasında yaşanan zehirlenme vakasında hayatını kaybeden askerin ölüm sebebinin ne olduğunun da kamuoyu ile paylaşılmadığını hatırlattı.

Biçer son olarak ""Askerlerimizin durumuna yönelik ortaya çıkan haberlerden kaynaklanan şüphelerin giderilebilmesi, kamuoyu vicdanının rahatlatılması, tüm Türkiye genelindeki kışlalarda yaşanan zehirlenme vakalarının nedeninin belirlenmesi ve söz konusu olayın aydınlatılması maksadıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına yönelik 24 milletvekilimizin imzası ile Meclis Araştırma Önergesi verdik.” dedi.
Evrensel

Yine Manisa, yine askeri birlikte gıda zehirlenmesi; 500 asker tedavi altına alındı
17 Haziran 2017



Manisa'da aynı birlikte dün akşam da 69 asker karın ağrısı ve mide bulantısı şikayetleriyle hastaneye kaldırılmıştı

Manisa'da 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığında yine besin zehirlenmesi olayı yaşandı. Dün 69 asker zehirlenerek hastanede tedavi altına alınırken bugün de 500 asker hastaneye kaldırıldı. Savunma Bakanı Işık inceleme yapmak için Manisa'ya gidiyor.

Manisa Valisi Mustafa Hakan Güvençer, 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlasındaki gıda zehirlenmesi şüphesine ilişkin, "Akşam yemeğinden sonra kusma ve bulantı şikayetiyle yaklaşık 300 Mehmetçik hastanelerde, 200 asker de komutanlık bünyesindeki revirde müşahede altına alındı." dedi.

Güvençer, yaptığı açıklamada, kışladaki zehirlenme şüphesine ilişkin net bilgi vermek için erken olduğunu söyledi.

Hastanelere yeni müracaat ve sevklerin azaldığını belirten Güvençer, "Akşam yemeğinden sonra kusma ve bulantı şikayetiyle yaklaşık 300 Mehmetçik hastanelerde, 200 asker de komutanlık bünyesindeki revirde müşahede altına alındı. Hastalığın sebebi ve teşhisi konusunda şu anda resmi açıklama yapabilecek durumda değiliz, laboratuvar sonuçlarını bekliyoruz." diye konuştu.

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zeki Çolak'ın Manisa'ya geleceğini hatırlatan Güvençer, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurum Başkanı ve beraberindeki enfeksiyon uzman ekibini de bölgeye beklediklerini ifade etti.

Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı EDOK Komutanlığından bir ekibin de Manisa'ya intikal edeceğini hatırlatan Güvençer, hastanelerde teyakkuza geçildiği ve bütün sağlık personelinin göreve çağırıldığı bilgisini paylaştı.

Tugayda 20 hekim ve çok sayıda yardımcı sağlık elemanının ilk müşahede ve triyaj bölümünde göreve başladığını aktaran Güvençer, kışlada ayrıca UMKE'ye ait 2 çadır ve sahra çadırının kurulduğunu dile getirdi.

Manisa 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlasında bu akşam, yemekten sonra çok sayıda asker, kusma ve bulantı şikayetiyle hastanelere kaldırılmıştı.

"Zehirlenen asker sayısı 3 bine ulaştı"

CHP Manisa Milletvekili Yıldız Tur Biçer, "Manisa'daki zehirlenme vakasında zehirlenen sayısının 3 bin gibi bir rakama ulaştığını, zehirlenme vakalarınının sorumlusunun Rota firması olduğunu" iddia etti.

ABC gazetesine bilgi veren Biçer, “Milli Savunma Bakanı'nın askerlerin başına gelen her şeyden sorumlu olduğunu ve istifa etmesi gerektiğini” savundu.

Savunma Bakanı Fikri Işık Manisa'ya gidiyor

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Manisa'da kışladaki askerlerin gıda zehirlenmesi geçirdiği şüphesiyle ilgili, "Hem Sağlık Bakanlığı hem Milli Savunma Bakanlığı olayı inceliyor. Savunma Bakanımız şu anda Manisa'ya gidiyor." dedi.

Özlü, TBMM Genel Kurulunda, Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın görüşmeleri sırasında milletvekillerinin, 1. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığında, akşam yemeğinin ardından çeşitli şikayetlerle hastaneye kaldırılan askerlerle ilgili sorularına yanıt verdi.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay'ın, hükümetten konuyla ilgili bilgi talep etmesi üzerine açıklama yapan Özlü, "Böyle bir olay olmuş. Hem Sağlık Bakanlığı hem Milli Savunma Bakanlığı olayı inceliyor. Savunma Bakanımız şu anda Manisa'ya gidiyor. Netleştiğinde size tekrar bilgi aktaracağım." diye konuştu.
T24

CHP: Milli Savunma Komisyonu acilen toplansın
19 Haziran 2017

"Manisa’nın en büyük askeri birliklerinde askerler sık sık zehirleniyorsa ve hiçbir tedbir alınmıyorsa ortada çok ciddi bir sorun vardır ve bu sorun giderek büyümektedir"

TBMM Milli Savunma Komisyonu üyesi CHP'li milletvekilleri Manisa’da yaşanan asker zehirlenmeleri ile ilgili olarak Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın komisyona bilgi vermesi için komisyon başkanlığına başvurdu.

Milli savunmayı tehdit eden çok ciddi bir sorunla karşı karşıya olduklarını belirten Komisyonun CHP’li üyeleri, Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, Hatay Milletvekili Birol Ertem, İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek, İzmir Milletvekili Murat Bakan, Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, komisyon başkanına çağrıda bulunarak Milli Savunma Komisyonunun toplantıya çağrılması talebinde bulundular.

Komisyonu toplama yetkisinin başkanda olduğunu belirten CHP Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu, asker ailelerini tedirgin eden ve toplumda büyük tepkiye neden olan Manisa’da yaşanan zehirlenme vakalarını görüşmek üzere Milli Savunma Komisyonunun en kısa zamanda toplantıya çağrılmasını ve Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı tarafından konu hakkında komisyona bilgi verilmesi gerektiğini belirtti.

CHP milletvekilleri, Komisyon Başkanlığına verdikleri dilekçede şu ifadelere yer verdi:

Son bir ay içerisinde Manisa’nın en büyük askeri kışlalarında askerilerimiz yedikleri yemeklerden 4'üncü defa zehirlenmişlerdir.

Zehirlenme nedeniyle Er Hüsnü Özel hayatını kaybetmiş, toplamda 2000’den fazla askerimiz hastanelerde tedavi altına alınmıştır. Halen yüzlerce askerin tedavisi devam etmektedir. Ancak bugüne kadar resmi makamlarca askerlerin neden zehirlendiklerine dair tatmin edici bir açıklama yapılmamıştır.

Aynı ilde 4 üncü defa yaşanan olayların sıradan bir zehirlenme vakası olmadığını düşünmekteyiz.

Manisa’nın en büyük askeri birliklerinde askerler sık sık zehirleniyorsa ve hiçbir tedbir alınmıyorsa ortada çok ciddi bir sorun vardır ve bu sorun giderek büyümektedir.

Asker ailelerini tedirgin eden ve toplumda büyük tepkiye neden olan Manisa’da yaşanan zehirlenme vakalarını görüşmek üzere Milli Savunma Komisyonunun en kısa zamanda toplantıya çağrılmasını ve Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı tarafından konu hakkında komisyonumuza bilgi verilmesinin sağlanması hususunda gereğini, bilgilerinize arz ederiz.

ETİKETLER
meclis komisyon savunma
T24

Çiğdem Toker: Manisa’daki yemek şirketi iktidar için önemli
18/06/2017

Bir değil, iki değil.

Son 24 gün içinde Manisa’da, üçüncü toplu asker zehirlenmesi vakası yaşanıyor.

CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in verdiği bilgiye göre, 23 Mayıs ve 16 Haziran’daki zehirlenme olayında askerlere yemek tedariki yapan aynı firma: Rota Yemekçilik Ticaret A.Ş.

Rota Yemek’e biraz baktık.

Bundan dört yıl önce Diyarbakır’da Veysi Avşar tarafından 100 bin TL sermaye ile kurulmuş. Ancak öncesi var.

Rota; sahipliği aynı kişilerden oluşan Tatal, Avşaroğulları, Çamlıca, Ova, Mendika isimli şirketlerin devamı.

Rota Yemekçilik’in AKP iktidarı ve bakanlıklar açısından önemli ve etkili bir ikili olduğu anlaşılıyor. Bunca ana kuzusu asker zehirlenmesine karşın neden korunduklarının cevabı ortaya çıkarsa pek çok şey aydınlanacaktır.

Fakat Rota Yemekçilik belli ki askerlerin zehirlenmesinden değil de, “yandaş şirket” haberlerinden rahatsız olmuş.

Çiğdem Toker’in yazısının tamamı için: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/763408/Rota_Yemekcilik_i_kimler__neden_koruyor_.html

Gıda Mühendisleri Odası'ndan TSK'ye önemli uyarı
18 Haziran 2017



Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alparslan, son dönemde askeri kışlalarda yaşanan zehirlenmelerin gıda güvenliğine önem verilmemesinden kaynaklandığını, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) acil olarak gıda mühendisi istihdam etmesi gerektiğini söyledi.
Paylaş
Kaydet Kaydettiklerim
DHA Yayınlanma tarihi: Pazar, 15:47
[Haber görseli]

Hizmet alım yolu ile yapılan toplu yemek pişirme ve dağıtım işinin doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiği için üzerinde özenle durulması gereken bir konu olduğuna dikkat çeken Alparslan, bu konuda yaşanan zehirlenmelerden ders çıkarılması gerektiğini belirtti.

Alparslan şöyle konuştu:

"Azami teknik şart ve gerekliliklerin yerine getirilmemesi durumunda durumun nasıl bir boyuta ulaşabileceğini ve maalesef can kayıplarının olabileceğini ülke olarak yaşamakta ve görmekteyiz. Bu gibi hayati konularda hizmet alımı ihalelerinde yaşanan rekabet, üst düzey standartlarda verilmesi gereken hizmet şartlarının, olabildiğince düşük şartlarda sunulmasını beraberinde getirmektedir. Rekabetin, nitelikli hizmet ve kaliteli ürün temelinde olmayıp düşük fiyat esasına göre gerçekleşmesi, hizmet alım ihalesine giren firmaların maliyetin altındaki fiyatlara kadar, 'kırım' yapması, başta Mehmetçik olmak üzere bu ülkenin geleceği olan okul çocuklarımızın ve gençlerimizin de 'kırılmasına' sebep olmaktadır. Mehmetçik bu ülkenin fakir halkının evladıdır. İhale oyunlarının ne öznesi ne de nesnesi değildir. Bu sorumsuzluk önlenmelidir."
TSK'nın acil olarak gıda mühendisi istihdam etmesi gerektiğini belirten Alparslan şöyle devam etti:
"Kamu kaynaklarının özel firmalara aktarılması anlamına gelen kamuda hizmet alımı uygulamalarından biran önce vazgeçilmeli ve hepimizin vergileri ile sağlanan kamu kaynakları kamu eliyle hepimizin yararına olacak şekilde kullanılmalıdır. TSK'nin kendi içindeki denetimleri, eksiksiz ve donanımlı bir şekilde yapabilmesi için gelişen teknolojiye uygun olarak kadrolu ya da muvazzaf personel istihdamına önem vermesi ve acil olarak gıda mühendisi istihdamına gitmesi gerekmektedir. Gıda güvenliğinin sağlanabilmesinin gerekli şartlarından birisi, kamuda yeterli sayıda gıda mühendisi istihdamının olmasıdır. Geçen hafta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılan personel atamalarından 328'i gıda mühendisleri oluşturmaktadır. Bu sayı etkin ve güvenilir bir gıda denetiminin olması için yeterli değildir. Yukarıda ifade edilen olumsuz durumlarının tamamının en alt düzeye çekilmesinin yolunun yeterli sayıda gıda mühendisi istihdamından geçtiği unutulmamalıdır."
Cumhuriyet

Kastamonu’da 38 asker, gıda zehirlenmesi iddiasıyla hastanelere kaldırıldı
20.06.2017



Kastamonu’da iftarın ardından 38 askerin gıda zehirlenmesi iddiasıyla hastanelere kaldırıldığı öğrenildi.

Manisa’daki kışladan 300 asker hastaneye kaldırıldı
Hürriyet'in aktardığına göre, Kastamonu'da 5'inci Jandarma Eğitim Alay Komutanlığında iftarın ardından bir süre sonrası bir tabura bağlı askerlerde mide bulantısı ve kusma şikayetleri başladı. Bunun üzerine 38 asker, gıda zehirlenmesi şüphesiyle revire kaldırıldı. Burada durumu ciddi olduğu ileri sürülen 6 asker, Özel Kastamonu Anadolu Hastanesine, 2 askerde Kastamonu Devlet Hastanesine sevk edilerek tedavi altına alındı. 30 askere de halen revirde müdahale edildi. Müşahede altına alınan askerler arasında hayati tehlikesi bulunan askerin olmadığı öğrenildi.
Askerlerin, mide bulantısı ve kusma şikayetiyle hastanelere kaldırıldıkları belirtilirken, gıda zehirlenmesi şüphesiyle midelerinin yıkandığı öğrenildi. Askerlerin, yedikleri yemekten veya kantinden aldıkları kekler nedeniyle zehirlendikleri şüphesi üzerinde duruluyor.
Sputnik

Gül, 1 Mart Tezkeresi,Brüksel Modeli, Saldıray Paşa….
Ahmet TAKAN
17 Şubat 2010
Denizci paşalar adliyede ifade veriyor…3’ncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk, savcılığa üstü kapalı tehditlerle çağrılıyor…

Bu arada Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ çıkıyor, genç subaylara her ne demekse “şövalye ruhu” çağrısı yapıyor. Milletin “Peygamber Ocağı” olarak bildiği yerde haçlı simgesi olan şövalye ruhu ne demek? Ne iş görecek? Kimlere hizmet edecek? Pek anlayamadık.

Olup bitenler karşısında ben filmi geriye sarmaktan bıktım ama yapacak bir şey yok. Çünkü her şeyi çok çabuk unutan bir toplum haline geldik. AKP’nin ilk iktidar günlerinde Rauf Denktaş’ın hasta yatağında başına neler geldiğini yazmıştım. O günlerde Kıbrıs’ta canı pahasına geri adım atmayan kahraman Denktaş’ın sayesinde AKP iktidarı AB’nin taleplerini yerine getirememişti.

Vahşi batının adamı böyledir; hesabını tehir eder ama asla vazgeçmez. Denktaş’ı ve Kıbrıs’ı hasta yatağında halledemeyen AB işin peşini bırakmadı. Başbakan Abdullah Gül ve AKP’ye Kıbrıs için “Brüksel modeli” de “Brüksel modeli” diye dayattı. Tayyip Erdoğan yollara düştü Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi “ Brüksel modeli”ni pek sevdi.Rauf Denktaş hasta yatağından kalktı TSK’ya koştu,Erdoğan’ın sinirleri bozuldu neredeyse Kıbrıs kahramanının Anavatanına girmesini yasaklayacaktı.

İşte o günlerde, güçlü merkez-gevşek federasyon manasına gelen Brüksel modelini hayata geçirebilmek için Başbakan Abdullah Gül ince ve gizli bir manevra yaptı. Gül, Brüksel Üniversitesi AİHS Kürsüsü Başkanı Prof Dr.Ruşen Ergeç’i gizlice Ankara’ya getirtti. AB ile çok sıkı fıkı ilişkileri olan bu zat’a “Brüksel modeli için Devletin tepesini ikna “ misyonu yüklendi.

Abdullah Gül’ün kontrolünde Ergeç, birkaç kez Çankaya Köşküne çıktı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le görüştü.Sonuç nafile.. Ergeç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e gitti.Orada Genelkurmay Başkanı’nın samimi bir ilgisi ile karşılandı ama o kadar.Çünkü “Brüksel Modeli’ne” TSK içinde büyük tepki ve direnç vardı. Saldıray Berk ve onun gibi birçok parlak subay AKP’nin Okyanus ötesi projeleri karşısında taş duvar olmuştu.

Abdullah Gül ve AKP iktidarı duvara çarptığını görünce “ Brüksel Modelini” soğutmaya aldı. Zira daha sıcak bir gündem maddesi ile karşı karşıyaydılar. Acilen 1 mart tezkeresi görüşmelerine ve alt yapısının hazırlıklarına başlandı. ABD’liler Türkiye’ye otel mantığıyla yaklaşıyorlar, “parasını veririz,istediğimiz kadar kalırız” mantığı ile sürekli dayatıyorlardı. Abdullah Gül ve ekibi eğilip büküldükçe TSK direniyor, askerinin atlet ve don parasını bile Türkiye’ye yüklemeye çalışan Conilere kurmay subaylarımız kan kusturuyordu.

ABD, Irak operasyonunda Türkiye’ye yerleşip istediği gibi kullanmaya çalışırken, stratejik müttefikimizi çok yakından tanıyan ve milli duruştan en ufak taviz vermeyen Saldıray Berk gibi subaylar her türlü oyuna taş koyuyorlardı. ABD’liler çıkmasını istedikleri 1 Mart tezkeresinden çok onun altında yapılacak protokol ve anlaşmalarla daha çok ilgiliylidiler. TSK’da yapılan toplantılara öyle bir hazırlıklı geliyorlardı ki ABD’li yetkililer çoğu kez masadan kalkıyorlar ve hükümete şikayete koşuyorlardı .Bu yüzden kaç kez o zamanın ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın telefonla Gül’ü aradığını ve burada ancak sizi sert olarak tarif edebileceğim sözler söylediğine şahidim.Ama dediğim gibi tüm baskılara rağmen TSK Irak harekatı için ABD’ye istediklerini vermedi.

Abdullah Gül ve AKP iktidarı çareyi bazı gizli protokol ve mutabakatlarla çözmeye çalışsa bile,daha önceki bir yazımda perde arkasının ucundan azıcık bahsettiğim 1 Mart tezkeresini yaşadık.Zaten hatırlayın Irak harekatı sırasında AKP’nin ABD ile yaptığı bazı gizli protokoller basına sızdırılmış ve bu kamuoyunda büyük tartışmalara sebep olmuştu.

ABD, Türkiye üzerinde yapmak istediği her operasyonda kendisini çok iyi tanıyan sert bir TSK bloğuna tosluyordu. Kısa sürede üst üste gelen bu toslamalar ABD’ye hem para hem prestij hem de enerji kaybına sebep oluyordu.

Sonrası da malumunuz. Çuval operasyonları…

Şimdi Ergenekon davası ile ilişkilendirilmeye ve bunun için de sık sık ifadeye çağrılan Saldıray Berk Paşa ile ilgili birkaç cümle yazalım. 3’ncü ordu Komutanı Orgeneral Berk, gerçekten TSK içindeki çok parlak subaylardan biri. Hem yurtiçinde hem yurt dışında oldukça parlak bir sicili var. Kendisini çok yakından tanıyan bir silah arkadaşı anlatıyor:

“Saldıray Paşa tam bir askerdir. Emir komuta zinciri ve hiyerarşiyi bozacak hiçbir harekette bulunmaz ve bulunulmasına da izin vermez. Kendisinin yaptığı her işte Genelkurmay Başkanlığını mutlaka haberi olur. Kanun adamıdır.Bugüne kadarki askeri sicili ve duruşunda tek bir kara nokta bulamazsınız.”

Gelişmeleri yakından takip eden uzmanlar bölgenin Alevi-Sunni yapısına dikkat çekerken,” olası İran harekatını da göz ardı etmeyin uyarısında “ bulunuyorlar.

Yakın geçmişte olup bitenleri hatırladıktan sonra Saldıray Paşanın başına gelenlere birde bu açıdan bakın. Bilmem bir şeyler anlatabildim mi?
avazturk

CİP ASKERİ ARACA ARKADAN ÇARPTI: 1 ŞEHİT, 3 YARALI
05 May 2015

ÇANAKKALE'nin Gelibolu İlçesi'nde iddiaya göre cipin arkadan çarptığı askeri araç kontrolden çıkıp yan yattı. Kazada er Yusuf Akçan olay yerinde şehit olurken, 3 asker de yaralandı.

Kaza, saat 17.45 sıralarında Koruköy mevkiinde meydana geldi. Kavakköy'deki 2. Kolordu Komutanlığı'na bağlı 18'nci Mekanize Tugay Komutanlığı'na yemek alımına giden 16'ncı Mühimmat Bölük Komutanlığı'na ait er M.O.'nün kullandığı askeri araca, sırada aynı yönde seyreden Saniye Özbiçer'in (64) yönetimindeki 34 ZJ 4684 plakalı cip arkadan çarptı.

Kazada çarpmanın şiddetiyle yoldan çıkan askeri araç, devrilip yan yattı. Kazada askeri araçta bulunan er Yusuf Akçan olay yerinde şehit oldu. Yaralanan araç komutanı M.Ş. ve şoför er M.O Gelibolu Askeri Hastanesi'ne, sağlık durumu ağır olan M.T. ise Keşan Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
Etik Haber

Er, Kışlada kendini yakmak istedi, ağır yaralandı
12 Aralık 2014
Tekirdağ 8’nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına bağlı birlikte vatani görevini yapan 20 yaşındaki er D.D., dün akşam koğuşun girişinde üzerine başından aşağı benzin dökerek kendisini ateşe verdi. Ağır yaralanan ve 3’ncü derece yanık olduğu belirlenen askerin durumunun kritik olduğu öğrenildi.
Cumhuriyet

2 general, 1 albay MİT TIR'ları soruşturması kapsamında ifade veriyor
28 Kasım 2015



Adana’da durdurulan MİT TIR'larına ilişkin 2’si general 1’i albay, 3 komutan ifade veriyor.

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen MİT TIR'ları soruşturmasında 3 rütbeli asker ifadeye çağrıldı.

Merkez Komutanlığı ekiplerince Çağlayan’daki İstanbul Adliyesine getirilen 3 rütbeli asker savcılıkta sorgulanıyor.

Adana ve Hatay’da MİT Tırlarının durdurulması olayı ile ilgili Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral İbrahim Aydın, halen genelkurmay karargahında görevli dönemin Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ve Jandarma Kriminal Laboratuarları eski Daire Başkanı Emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu gözaltına alındı.
Kaynak: SoL

İran, Rusya ve Kuzey Kore Suriye’de balistik silah mı üretiyor?
Vladimir Fedorenko
14.07.2017



ABD merkezli The Washington Free Beacon internet sitesi, Suriye’nin bağımsız muhalif gazetesinin haber sitesi Zamanalwsl.net’te yayınlanan habere dayanarak, İran’ın Suriye’de uzun menzilli balistik füzeler ürettiği, Rusya ve Kuzey Kore’ninse kendisine destek sağladığı iddiasını ortaya attı.

Konuyla ilgili bazı raporların ve Suriye'deki silah fabrikasının bazı fotoğraflarının yayınlandığı Zamanalwsl.net'in haberinde, söz konusu fabrikanın İran'ın doğrudan kontrolünde olduğu ileri sürüldü. Habere göre fabrika, Tartus'un banliyösünde, ‘Cehennem Vadisi' adı verilen bir yerde bulunuyor. ABD, bu fabrikanın kimyasal dâhil geleneksel olmayan silahların üretildiği kilit önemde bir hükümet tesisi olduğunu belirledi. Yayınlanan raporda ayrıca İran'ın doğrudan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın izniyle ülkede öncü füze teknolojilerinin üretimine geçtiği vurgulandı.

Haberde, yayınlanan bazı fotoğraflara ve Ortadoğu Medya Enstitüsü'nün (Middle East Media Research Institute, MEMRI) araştırmalarına göre ‘bu tesiste uzun menzilli füzelerin ve İran'ın ürettiği Fateh-110 füzesinin Suriye sürümü olan M600 balistik füzelerinin üretildiği' iddia edildi.
MEMRI'nin raporunda, ‘fabrikanın Hama bölgesinde kimyasal maddelerin üretildiği bir şubesi olduğu, aynı bölgede 'bir zamanlar Kuzey Koreli subayların görev yaptığı Rus askeri üssünün de bulunduğu' ve böylelikle Rusya ve Kuzey Kore'nin İran'a silah üretiminde destek olduğu ileri sürüldü.

İddiaları araştıran Sputnik'in bu konuda bilgi aldığı uzmanlar, söz konusu bilgilerin gerçeği yansıtmadığını, Suriye, İran ile Rusya arasındaki işbirliğini baltalamaya ve ABD'nin Suriye'ye saldırması için toplum karşısında bir bahane daha üretmeye yönelik olduğunu belirtti.

Rusya Bilimler Akademisi Öğretim Üyesi Boris Dolgov, Sputnik'e şu bilgileri verdi: "Suriye'deki radikal muhalif sitelerin ortaya attığı düzmece haberler, muhalefet propagandası olarak değerlendirilmeli. Daha önce de aynı muhalifler, kimyasal silahların kullanıldığına dair düzmece haberler yapıldı, ki bu suçlamalar absürt. Daha önce yayınlanan komik videoları hatırlayalım, orada ‘beyaz kasklılar' (Suriye Sivil Savunması olarak da biliniyor) kimyasal maddeden zehirlendiği iddia edilen kişileri taşıyordu, ancak üzerlerinde herhangi bir korunma gereci yoktu. Fakat her şeye rağmen bu olay, ABD hava kuvvetlerinin Suriye'nin hava üssünü vurmasına dayanak oluşturdu. Bu tür suçlamalar hala mevcut, ancak kendilerine saygı duyan tüm askeri ve siyasi uzmanlar, bunların siyasi, askeri ve beşeri açıdan saçma suçlamalar olduğunu doğruluyor."

Dolgov, "Muhalifler ayrıca Suriye hükümetine, her gün 50'şer kişinin asıldığı gizli bir hapishanenin Şam'ın himayesi altında faaliyet gösteriyor olması konusunda suçlamalar yöneltti, ancak bu konuda somut kanıtlar asla ve hiçbir yerde sunulmadı. Dolayısıyla bugünkü düzmece haberi değerlendirirken tüm bunların dikkate alınması gerekiyor. Sonuçta muhaliflerin Zamanalwsl.net adlı sitesinde yayınlanan, muhtemelen uydudan çekilen fotoğraflarda belli bir alanda bazı tesisler görülüyor ve hepsi bu kadar" diye konuştu.
Fotoğrafların altındaki kısımda uydurma isimleri kişilerin suçlamalarına yer verildiğine dikkat çeken Dolgov, burada yazılanların havada kaldığını ve herhangi bir kanıtla desteklenmediğini belirtti. Daha sonra aynı haberin ABD medyasında ‘daha farklı renklere büründürülerek' yayınlandığını söyleyen Rus uzman, bu tür haberlerin aslında Suriye'nin askeri altyapısına yeni saldırı düzenlemek için bahane oluşturmaya yönelik olduğunun altını çizdi.

Dolgov, bu tür haberlerin ikinci bir amacının ise, Rusya'yı Kuzey Kore ile ve Suriye'de balistik füzeleri ürettiği iddia edilen İran ile ilişkilendirilip, Rusya ile ABD'yi karşı karşıya getirmek olduğunu aktardı. Rus uzman, bu tür haberlerin 4 ülkeyi, karşı konulması ve cezalandırılması gereken saldırganlar olarak göstermeyi amaçladığını ve ABD'ye Rusya ve İran'a karşıt politikalarını devam ettirme çağrısı olduğunu kaydetti.

Konuyla ilgili Sputnik'e konuşan Iran Press gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Emad Abshenas ise şunları söyledi: "ABD ve İsrail, Suriye'nin iç işlerine müdahale etmeye bahane yaratmak için bu tür enformasyon tuzakları kuruyor. Bazen Suriye hükümetinin kimyasal silah kullandığını açıklıyorlar, ancak bu bilgilerin kaynağı hakkında bilgi vermiyorlar. Şimdi ise sıra silah yapım aktivitelerine geldi. Öncelikle Suriye, gerekli gördüğü halde savunma sanayi sektörü için silah üretmeye yasal hakkı bulunuyor. Uluslararası yasalara göre bu konuya hiç kimse itiraz edemez.

Füze üretiminin Suriye'de İran'ın kontrolünde, ayrıca Rusya ve Kuzey Kore'nin katılımıyla yapıldığına yönelik iddialar, kesinlikle mantıksız ve saçma. Hepimiz, balistik füzelerin uzun menzilli olduğunu biliyoruz, dolayısıyla bu üç ülkeden biri bu tür silahlara ihtiyaç duyacak olursa, bunları üçüncü bir ülkede değil, kendi evlerinde üretecekler. Ayrıca Suriye'nin bu tür füzeleri kullanacak yeri olmadığına göre Suriye için neden balistik füze üretilsin ki?

ABD ve İsrail, dünyaya bir gerçek olarak göstermek istediği ‘masaldan çıkmış hayal vadisinde' jeopolitik rakipleri olan İran, Rusya ve kuzey Kore'yi, düşmanların kurduğu bir kötülük ittifakı olarak göstermeye çalışıyor.

Mantıklı düşünebilen her insan, Kuzey Kore'nin uzun menzilli balistik füzeleri üretmek istemesi halinde bunu ABD'yi caydırma amacıyla yapacağını, İran'ın ise İsrail'i caydırmak için böyle bir üretim yapacağını anlıyor. Ancak Suriye'nin uzun menzilli balistik füzeleri kullanabileceği hedefi bulunmuyor. Suriye'nin İsrail'den gelebilecek saldırılara cevap vermek isteyeceğini düşünsek bile, bunun için kısa ve orta menzilli füzelerin yeterli olacağını görürüz.
Dolayısıyla tüm bu açıklamaların, ‘masaldan çıkmış hayal vadisinden' bir serap olduklarını düşünüyorum. Bu haberlerin amacı, Suriye'nin bölgedeki terörle mücadelede başlıca ortakları olan İran ve Rusya'ya baskı oluşturmak. Şimdi Suriye ordusu müttefikleriyle birlikte, terörle mücadelede parlak zaferler kazanarak ilerlemeye devam ediyor. Bu nedenle onlar, enformasyon baskısı ve siyasi baskı ile bu askeri başarıları engellemek istiyor."
Sputnik

İzmir'in Buca ilçesinde bir astsubay, kaldığı askeri lojmanda intihar etti
17.03.2015



Gaziemir 3'üncü Kara Havacılık Alay Komutanlığı'nda görevli Sağlık Astsubay Üstçavuş Sadettin Açıkgöz'ün (28) Şirinyer semtindeki askeri lojmandaki dairesinden silah sesi duyulması üzerine komşuları, durumu yetkililere bildirdi.

Çilingir yardımıyla daireye girildiğinde yerde hareketsiz yatan Açıkgöz'ün başından silahla vurulduğu görüldü.

Astsubayın hayatını kaybettiği olayla ilgili askeri savcılığın soruşturma başlattığı belirtildi.

Sadettin Açıkgöz'ün bir süre önce hemşire olan eşinden ayrıldığı öğrenildi.
cnnturk

Maradona: ‘Asker üniformasını giyer, emperyalizme karşı savaşırım’
08 Ağustos 2017



Maradona, Venezuela Devlet Başkanı Maduro'ya destek çıkarak, gerekirse emperyalizme karşı savaşacağını söyledi
Dünya futbolunun efsane isimlerinden Arjantinli Maradona, Venezuela Devlet Başkanı Maduro'ya destek çıkarak, "gerekirse emperyalizme karşı savaşacağını" söyledi.

Arjantinli efsane futbolcu Diego Maradona, Facebook hesabından yaptığı açıklamayla Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya destek oldu. Maradona, Venezuela'daki siyasi krizle ilgili, eski Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'e atıfta bulunarak "Ölene de Chavist'iz," diye yazdı.

‘ÖZGÜR VENEZUELA İÇİN ASKER ÜNİFORMASINI GİYERİM’

"Maduro emrettiğinde, özgür Venezuela için asker üniformasını giyerim. En büyük kutsalımız olan bayrağımızı indirmek isteyenlere ve emperyalizme karşı savaşırım," diyen Maradona, İngilizce, İspanyolca ve İtalyanca yaptığı paylaşımı, "Yaşasın Devrim" diyerek bitirdi.
Evrensel

Hava Kuvvetleri yeni Komutanı Hasan Küçükakyüz Atatürkçü mü?
05 Ağustos 2017



2 Ağustos'ta gerçekleşen YAŞ toplantısı sonrası Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hasan Küçükakyüz'ün kuzeni CHP'li İdris Akyüz, kuzeni hakkında yorumda bulundu.

CHP Parti Meclisi üyesi İdris Akyüz, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla Hava Kuvvetleri Komutanı olarak atanan kuzeni Hasan Küçükakyüz hakkında yorumda bulundu.

Akyüz sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

Sevgili kardeşim, amcaoğlu Orgeneral Hasan Küçükakyüz Hava Kuvvetleri Komutanlığına atanmıştır. Katıksız bir Atatürkçü olan Orgeneral Hasan Küçükakyüz'ü tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Allah utandırmasın..!
İnsan Haber

IŞİD, Irak'ın kuzeyinde ABD üssünü roketle vurdu
18 Ağustos 2017



Irak'ın kuzeyinde bulunan Ninova'nın batısındaki ABD üssüne IŞİD tarafından roketli saldırı düzenlendi.

Vurulan hedefin, Musul'la Telafer'in arasında olduğu söyleniyor.

IŞİD saldırının görüntülerini yayımlarken, henüz ABD'den konuyla ilgili bir açıklama gelmedi.

Anahaber

Nöbetçi er 'Kız arkadaşıyla tartışıp cinnet getirdi': Sınırda üç şehit
09 Aralık 2014



Şanlıurfa'nın sıfır noktasındaki Ceylanpınar ilçesinde nöbet tutan üç asker şehit oldu. Genelkurmay, bir askerin iki arkadaşını şehit ettikten sonra intihar ettiğini açıkladı. Başbakan Ahmet Davutoğlu da Ceylanpınar'da hayatını kaybeden 3 askerle ilgili konuştu. Davutoğlu, "Herhangi bir saldırı söz konusu değil" dedi.

ŞANLIURFA'nın Ceylanpınar İlçesi'nde, Suriye sınırındaki Boztepe Karakolu’nda görev yapan Piyade Çavuş Umut Aslan, nöbet değişimi sırasında cinnet getirip er arkadaşları Kadir Yıldız ve Ramazan Yel’i tüfeğiyle öldürdükten sonra intihar etti.

Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, ilk etapta Suriye tarafından ateş açıldığı sanılan olayın, bir askerin geçirdiği cinnet sonrası gerçekleştiğini söyledi.

Olay, dün gece ilçe merkezine 15 kilometre uzaklıkta bulunan Suriye sınırındaki 1'inci Piyade Hudut Bölüğü’ne bağlı Boztepe Askeri Karakolu’nda meydana geldi. Önce Suriye tarafından açılan ateşle şehit edildikleri belirtilen olayla ilgili yapılan ilk incelemede, mermilerin Piyade Çavuş Umut Aslan'ın tüfeğinden çıktığı belirlendi.

Suriye'den açılan ateşle üç asker şehit oldu - VİDEO

İddiaya göre, kız arkadaşıyla tartıştıktan sonra cinnet getiren Umut Aslan, nöbet değişimi sırasında arkadaşları erler Kadir Yıldız ve Ramazan Yel'e ateş açtı. Umut Aslan, daha sonra namluyu çenesine dayadıktan sonra intihar etti. Olayda 3 asker de olay yerinde hayatını kaybetti. İhbar üzerine olay yerine sevk edilen ambulanslarla Ceylanpınar Devlet Hastanesi morguna konuldu. Hayatını kaybeden askerler Umut Aslan'ın Malatya, Kadir Yıldız'ın Kastamonu ve Ramazan Yel'in ise Kütahya nüfusuna kayıtlı olduğu belirtildi.

VALİ: CİNNET

Askeri yetkililer, olayın terör saldırısı olmadığını belirtirken, "Olay, bir askerin iki arkadaşını şehit edip intihar etmesidir" diye açıklama yaptı.

Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, yaptığı açıklamada, "Yaptığımız soruşturma hadisenin bir terör hadisesi olmadığı, cinnet hadisesi şeklinde. Otopsi ardından askeri törenle memleketlerine uğurlayacağız. Olay yerinden ilimize otopsi için gelecekler. Dün geceden beri yaptığımız tetkik, araştırma askerimizin silahından çıktığı doğrultusundadır" dedi
Cumhuriyet

Genelkurmay: PKK 400 kilo patlayıcı kaçırdı
27.102014



Genelkurmay Başkanlığı, PKK’nın Silopi’de özel bir madene giden amonyum nitrat yüklü kamyonu kaçırdığı, içindeki patlayıcıları başka bir araca yükledikten sonra kamyon ve sürücüsünü serbest bıraktığını duyurdu.
Açıklamada, bölgede helikopter ve keşif uçaklarının katıldığı bir operasyon başlatıldığı belirtildi.

Genelkurmay’ın açıklaması şöyle:

"Bölücü Terör Örgütü mensubu silahlı bir grup terörist tarafından, Şırnak / Silopi ilçesi Aksu köyü bölgesinde özel bir kömür ocağına ait patlayıcı (yaklaşık 400 kg Amonyum Nitrat) yüklü bir kamyon kaçırılmıştır."
"Söz konusu Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristlerin, kaçırdıkları kamyondan patlayıcı maddeleri indirip başka bir kamyona yüklemeyi müteakip, kamyonu ve sürücüsünü serbest bıraktıkları öğrenilmiştir."
"23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığınca, söz konusu olayla ilgili keşif yapmak ve tespit edildiğinde teröristleri etkisiz hale getirmek maksadıyla; Görümlü Jandarma Komando Tabur Komutanlığından dört Jandarma Komando Timi bölgeye sevk edilmiş, ilaveten iki adet AH-1W Taarruz Helikopteri ve İnsanlı Keşif Uçağı görevlendirilmiş olup, gelişmeler takip edilmektedir."
BBCT

Suriye’de ABD destekli Kürt gruplar ile Türkiye destekli gruplar arasında çatışma çıktı
29.08.2017

Sputnik'in haberine göre; ABD öncülüğündeki haçlı koalisyonun sözcüsü Albay Ryan Dillon, Suriye’nin kuzeyindeki Menbiç yakınlarında haçlı koalisyon güçleri ile Türkiye destekli silahlı gruplar arasında silahlı çatışma çıktığını duyurdu.
Albay Ryan Dillon, “Güçlerimiz saldırıya uğradı. Cevap olarak ateş açıldı. Ardından da güvenli bir yere saklandılar” diye açıkladı.
Dillon, koalisyonun Türkiye destekli grupların bu eylemlerinin kabul edilemez olduğu yönünde Ankara’yı uyardığını kaydetti.

'İKİ HAFTADA BİRÇOK KEZ ATEŞ AÇILDI'

Haçı Koalisyonu sözcüsü, "Bölgedeki tansiyonu düşürmek amacıyla görevini icra eden devriye güçlerimize son iki haftada birçok kez ateş açıldı" ifadelerini kullanarak, "Durumu Türkiye'deki mevkidaşlarımıza bildirdik ve devriyelerimizi sürdürdük. Ancak her zaman hazırlıklıyız ve bu bölgede kendimizi korumaya hazırız" dedi.
Ana Haber

Genelkurmay Başkanı Özel'den Balyoz açıklaması
21 Ekim 2013

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Balyoz davasıyla ilgil
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Ağu 29, 2017 8:07 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Ağu 20, 2017 9:53 pm    Mesaj konusu: Genelkurmay Başkanı Özel'den Balyoz açıklaması Alıntıyla Cevap Gönder

TÜRK “DOSTU” NATO!
Mithat AKAR
31 Ekim 2017



Yorumsuz birkaç örnek…

Kıbrıs’ta, Yunanistan destekli EOKA çetesi, Türklere yönelik sistematik katliamlara giriştiğinde, NATO ülkeleri ve ABD kimin çıkarına yönelik tavır aldı? NATO üyesi Yunanistan ve Rum çetelerin çıkarı doğrultusunda…

1964’te, NATO üyesi Türkiye Kıbrıs Türkleri için harekete geçmeye kalktığında, NATO üyesi ABD‘nin tavrı ne oldu? “Bu askeri harekâtı düzenlerseniz, NATO sizi korumayacaktır. Ayrıca, bizim onayımız olmadan ve denetimimiz dışında bu operasyonu başlatamazsınız.” Bilinen Johnson Mektubu hatırlansın.

1974’te, bütün engellere rağmen Kıbrıs Barış Harekâtı düzenlendiğinde, NATO üyesi Türkiye’ye kim ambargo uyguladı? NATO‘nun onayı ile NATO üyesi ABD ve İngiltere…

1991’den itibaren, bölücü terör örgütü PKK’ya en çok destek veren ülkeler hangileri? NATO üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Almanya….

Sözde Ermeni Soykırımını, yerel ölçekte ya da ulusal olarak tanıyan NATO‘ya bağlı devletler hangileri? ABD (Eyaletler düzleminde resmi olarak, merkezi anlamda dolaylı olarak ), Fransa, Yunanistan, Kanada, Belçika, İtalya, Hollanda, Almanya…

Şu anda, Türk adalarını işgal eden ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden toprak talep eden ülke? NATO üyesi Yunanistan… Peki, bizim meşru zeminde Kıbrıs Barış Harekâtı’na karşı çıkan ve bize yaptırım uygulayan ülkeler hangi pakta üyeydi? NATO‘ya.

Şimdilik aklıma gelen bunlar. Ancak bu kısa metni okuyan arkadaşlar, bir de Sevr’in altına imza atan devletleri incelesin derim.

Kaynak: https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1915369278680792&id=100006232153226

Ahmet TAKAN: YUNAN EN BÜYÜK ASKERİ ÜSSÜNE TÜRK TOPRAKLARINDA SAHİP OLDU!..
13 Ekim 2017



Aslında 2 flaşlı bir yazı… En sıcak olandan başlayalım;

Gazeteniz YENİÇAĞ’da dün PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin Türkiye sınırına yakın Ayn İsa’da düzenlediği törenle ilgili skandal görüntüleri içeren haberi okudunuz.

Skandalın en büyüğünü haber verelim bu sefer!.. Türk topraklarının içinde meydana gelen… Aydın Hurşit Adası‘nda mevcut Yunan Kara Üssü’ne ilave olarak 7 Eylül 2017‘de 1 Yunan Deniz Üssü açıldı. Ayrıca Muğla Ardıççık Adası‘nda 27 Eylül 2017‘de 1 Yunan Kara Üssü ve 1 Yunan Deniz Üssü açıldı. Türkiye’de konuşlu Yunan Askeri Üslerinin sayısı 13’eçıktı. Yunan Askeri Üslerindeki işgalci Yunan askerlerinin sayısı 5 bini geçti. Peki bu ne demek?.. Yunanistan’ın en büyük askeri üssü Türkiye’de demek. Ayrıca Yunanistan işgal ettiği adalarımızdaki eski nesil silahları yeni nesil silahlarla değiştiriyor ve bu ağır silahları da açık bir şekilde teşhir ediyor.

Eski Millî Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım büyük skandalı belgeleriyle ortaya çıkardı. Ümit Yalım, “Somali’de 30 Eylül 2017‘de açılan Türk Üssü ile ilgili haberler, ‘En büyük Türk Üssü Somali’de’ manşeti ile görsel ve yazılı basında yer aldı. Somali’de 4 kilometrekarelik alanda açılan Türk Üssü’nde 200 Türk askeri görev yapacak. Somali’de, Türk bayrağının dalgalanması ve Türk Üssü’nün açılması stratejik açıdan önemli bir gelişme. Ancak anılan haber tipik bir Halkla İlişkiler çalışması. Çünkü söz konusu haberle, Türk topraklarında Eylül 2017’de yeni açılan Yunan askeri üslerinin üzeri örtülmeye çalışılıyor“ dedi.

Ümit Yalım, YENİÇAĞ’a yaptığı açıklamalarına şöyle devam etti;

“Somali Türk Üssü’ndeki askerlerimiz, 4 kilometrekarelik bir alanda görev yaparken sadece Aydın Hurşit Adası‘nda konuşlu üslerdeki Yunan askerleri, 100 kilometrekarelik bir alanda görev yapıyor. Somali’deki Türk Üssü’nde 200 Türk askerigörev yaparken Türkiye’deki Yunan Askeri Üslerinde 5 binden fazla işgalci Yunan askeri görev yapıyor.

Yunanistan, işgal ettiği Türk adalarındaki üs sayısını artırırken bu faaliyetleri ile eş zamanlı olarak adalardaki asker ve ağır silahlarının sayısını da artırıyor.

Yunan ASDEN Adalar Yüksek Komutanı Korgeneral Nikolaos Manolakos, 29 Ağustos 2017‘de Aydın Hurşit Adası ve Aydın Eşek Adası‘na, 05 Eylül 2017′de de Aydın Bulamaç Adası ve Muğla Kalolimnoz Adası‘na giderek egemenlik, bayrak ve silah gösterisi yaptı.



Aydın Hurşit Adası’na yerleştirilen uçaksavar silahları, Türkiye’ye yönelik tehdidin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.



Hurşit Adası’ndaki eski nesil toplar değiştirilerek yerine 105 mm.lik Çekili Obüs bataryaları yerleştirilmiş. Silahların namlusu Aydın’a yönlendirilmiş.




Aydın Eşek Adası’na yerleştirilen SAT Komandoları ile Türkiye’ye açık mesaj veriliyor. Yunan SAT Komandolarının, Türkiye’ye yönelik olarak yapılacak çıkarma harekâtı için görevlendirildiği açık bir şekilde görülüyor. Yunanistan’ın, adalardan sonra Anadolu topraklarını da işgal etmek için hazırlık yaptığı anlaşılıyor. Yunan Aydın Eşek Adası’na da 105 mm.lik Çekili Obüs Bataryaları ve 81 mm.lik Havan silahları mevzilendirilmiş durumda.“




Aydın Bulamaç Adası ve Muğla Kalolimnoz Adası’nda da askeri yığınaklanma açık bir şekilde görülüyor.

Bahçeli Ovaköy’ü reddetmiş

Lafla plaka sayımızı durmadan artıran MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıktı. Bahçeli, ANASOL-M Hükümeti sırasında TSK’dan gelen Irak sınırında yeni kapılar açalım teklifini reddetmiş. Ümit Yalım’ın bu konuyla ilgili açıklaması da şöyle;

“Devlet Bahçeli, Kuzey Irak Referandumu sonrasında, 82 Kerkük, 83 Musul söylemleri ile birlikte en az 5 bin ülkücü gönüllünün Türkmenlerin mücadelesine katılmak üzere hazır bekletildiğini vurguladı. Ancak Devlet Bahçeli 35 İzmir, 09 Aydın ve 48 Muğla İl sınırları içinde bulunan 5 bin işgalci Yunan askerini görmezden geliyor. Devlet Bahçeli, Musul ve Kerkük söylemleri konusunda da samimi değil. Çünkü Ovaköy Hudut Kapısı Projesi 57. Hükümet döneminde de reddedilmişti. Bahçeli 57. Hükümette Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Yani Ovaköy Hudut Kapısı’nın açılmasını reddedenler arasında Devlet Bahçeli de var.“

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/mobi/yunan-en-buyuk-askeri-ussune-turk-topraklarinda-sahip-oldu-44581yy.htm

'FETÖ' iddianamesinden: Elemek istedikleri pilotların 'damarlarını genişlettiler'
02 Eylül 2017



"O pilotları pasif göreve çektirdiler"

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası 'FETÖ'nün GATA'daki yapılanmasına ilişkin olarak hazırlanan iddianamede, cemaat üyelerinin elemek istedikleri pilotlara sahte teşhisler koydukları, ilaç ile kalp damarlarında genişleme sağladıkları iddia edildi. Buna göre, pilotların bazılarına 'uçamaz' raporu verildi.

Sputnik'te yer alan habere göre; 'FETÖ'nün Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ndeki (GATA) yapılanmasına ilişkin 104 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.

Cemaatin hedeflerine ulaşmak amacıyla bazı yöntemleri etkin ve sürekli kullandığı ifade edilen iddianamede, yöntemlerin bazıları da sıralandı. İddianamede özellikle sağlık raporlarını kendi amaçları doğrultusunda kullanan cemaat üyelerinin, Astsubay Meslek Yüksek Okulları, Harp Akademisi ve Harp Okulu'na girmeye hak kazanan kendilerinden olmayan adayları içerik bakımından gerçek dışı sağlık raporlarıyla eledikleri öne sürüldü.

"Pasif göreve çektirdiler"

TSK içerisinde görev alan rütbeli personele yönelik de eleme yöntemleri geliştiren örgüt mensuplarının, kendilerinden olmayanların, yönetmelik gereği yapılan rutin sağlık muayenelerinde gerçek dışı raporlar düzenleyerek, pasif görevlere çekilmelerini veya emekliye sevk edilmelerini sağladıkları iddia edildi.

Sahte uyuşturucu raporları

TSK'da görev yapan bazı rütbeli personelin ordudan ilişiğinin kesilmesi amacıyla gerçek dışı laboratuvar sonuçları ve sağlık raporları düzenleyerek, uyuşturucu kullandıkları gerekçesiyle haklarında işlem yapılmasının sağlanması da örgütün yöntemleri arasında sayıldı.

Askeri okullarda okuyan adayların ilişiğinin kesilmesi ve halen TSK'da görevde olan pilotların aktif görevlerinin engellenmesi amacıyla da bir dizi yöntem izlendi. Bu kapsamda, hastalıkları bulunmamasına rağmen bu kişilere 'mitral kapak yetmezliği', 'yüksek tansiyon', 'aort damarı genişlemesi' ve benzeri teşhisler konularak, TSK'dan ilişiklerinin kesilmesi veya pasif görevlere getirilmeleri sağlandı.

Yanlış ilaç içirdiler

Özellikle TSK'daki aktif pilotları elemeye yönelik çeşitli yöntemlere başvuran şüphelilerin, bu pilotların kariyerini ve uçuşlarını engellemek amacıyla gerçeği yansıtmayan sağlık raporları düzenledikleri ileri sürüldü.

İddianameye göre, örgüt üyeleri, pilotluk görevinden uzaklaştırmak istedikleri kişilere, herhangi bir sağlık sorunu bulunmadığı halde yüksek tansiyon teşhisi koyarak, ileriki süreçte kalp damarlarını genişletme özelliğine sahip tansiyon ilaçları yazdı. Bir sonraki kontrole kadar bu ilaçları kullanan pilotların gerçekte hiçbir sağlık sorunu yaşamadıkları halde ilaç nedeniyle kalp damarlarının genişlemesi sağlandı. Böylece bu pilotlara, yapılan muayene sonucu kardiyolojik açıdan 'uçamaz' raporu verilmesinin önü açıldı.

Cemaat mensubu olmayanlar bu yöntemlerle elenirken, gerçekte askeri okullara girmesini engelleyecek rahatsızlığı bulunup da örgüte yakın olan kişilere ise "sağlam" raporu tanzim edilerek bu kişilerin TSK'ya girmeleri sağlandı.

T24
ETİKETLER
15 temmuz darbe girişimi fetÖ pilot yanlış ilaç

Yeni Şafak yazarı Acet: Türkiye Pakistan'dan F16 eğitmeni istedi, ABD izin vermedi
28.08.2017



Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet ‘Olduğunuz yere çökün' başlıklı yazısında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Hava Kuvvetleri'nde yaşanan kadro sıkıntısı sebebiyle Pakistan'dan 3 eğitmen sıfatı olan F-16 pilotu istediğini yazdı. Acet, söz konusu talebin ABD'nin olumsuz yanıtı üzerine yerine getirilemediğini iddia etti.
Acet'in yazısının ilgili kısmı şöyle:

"93 ve 694 sayılı KHK ile 18 yıldan az hizmeti olan pilotların Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev alması zorunlu hale getirildi.

Önceki haliyle durum şöyle idi:

TSK'de görev alan pilotların mecburi görev süresi 10 yılda tamamlanıyordu.

10 yılı tamamlayan pilotların bir bölümü, bir'e üç daha fazla gelir elde ettikleri için sivil havacılık sektörüne yöneliyordu.

15 Temmuz yaşanmamış, ordudaki pilotların yarısı FETÖ'cü çıkmamış olsaydı, bu sürdürülebilirdi elbet.
Ama artık öyle değil.

Tam rakam vermek gerekirse, 15 Temmuz öncesi TSK bünyesinde toplam 1350 olan pilot sayısı, darbe kalkışması sonrası gelişen süreçte 670'e düştü.
Neredeyse yarı yarıya…
Daha önce TSK'dan ayrılan pilotlara çağrı yapılmış, ‘gönüllü' olarak geri dönenlere kapılar açılmıştı.

Ancak rıza ile dönenlerin sayısı 50'de kaldı.

Bu sayı yetmeyince ‘zorunlu dönüş' için son KHK'ya böyle bir madde de eklendi. Böylece, 100 kadarı F-16 pilotu olan, görev süresi 18 yılı bulmadan ayrılan 200 civarında pilotun geri dönmesi bekleniyor.

PAKİSTAN TAMAM DEDİ, ABD OLMAZ DEYİP GERİ ÇEVİRDİ

Bunları niye anlatıyorum?

Orgeneral rütbesindeki bir TSK mensubunun bana anlattığı bir hikâyenin mevzu bahis konuyla olan dramatik ilişkisini sizlerle paylaşmak için.

15 Temmuz sonrası ordu içinde açılan ‘FETÖ yarasını' kapatmak için bir takım arayışlar içine girildi.

Bu bağlamda, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, dost ve kardeş ülke Pakistan'dan eğitmen sıfatı olan üç F-16 pilotu istedi.

Pakistan bu talebe "Hay hay" dedi.

Ancak söz konusu olan F-16 uçağı olduğu için, yapılan sözleşmeler gereği ABD'nin, üçüncü bir ülkeden gelecek destek hizmetine "Tamam"demesi gerekiyordu.

Pakistan askeri makamlarının Ankara'nın talebini sektirmeden kabul etmesi üzerine, ABD askeri yetkilileriyle temasa geçildi.

Ancak Washington'dan gelen cevap tam bir hayal kırıklığı olmuştu.

Kısaca, "Bunu yapamazsınız" deniyordu.

Meselenin yorumunu, bizzat bu trafiğin içinde yer alan, sözünü ettiğim askeri yetkiliye bırakalım:

Bu, şu anlama geliyor: Olduğunuz yerde çökün!"
Sputnik

Rusya, İsrail’in üç İHA’sını avladı
26 Ağustos 2017



Rusya’da devam etmekte olan “Rus Ordusu 2017” fuarında Suriye savaşıyla ilgili yapılan bir çalışmada Rusya’nın İsrail’e ait üç HERON’u düşürdüğü ortaya çıktı.

Suriye savaşında “teröristler”den ele geçirilen silah ve teçhizatlarında sergilendiği fuarda, Rus hava savunma sistemi olan Pantsir’e ait bir tabloda Nisan ve Temmuz ayları içerisinde İsrail’e ait üç insansız hava aracının Suriye’de düşürüldüğü belirtildi.
İlk Kurşun

Aksakallı istifa söylentilerinde son gelişme!
24 Ağustos 2017



YAŞ’ın ardından Gelibolu’daki 2. Kolordu Komutanlığı’na ataması yapılan ve istifa edeceği yönünde söylentiler çıkan Korgeneral Zekai Aksakallı’nın yeni görevine başlamak için Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli ile vedalaştığı öğrenildi.

Türkiye’nin gündemine oturan, 15 Temmuz hain darbe girişiminin engellenmesinde büyük rol oynayan, Ömer Halisdemir’e vur emrini veren Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı görev değişikliği sonucu istifa etti. mi etmedi mi? Kaynaklardan gelen bilgilere göre istifa etmesi için gerekli olan herşey hazırdı yalnız son ana kadar direnen Aksakallı’yı ikna etmeyi başardılar ve istifasından vazgeçirdiler.

Herkes ne olacak diye beklerken son bir gelişme daha yaşandı ve Aksakallı’nın ÖKK personeli ile vedalaştığı gitmek için son hazırlıkların yapıldığı öğrenildi.

YAŞ SONRASI EN ÇOK TARTIŞILAN İSİM

Yüksek Askeri Şûra’nın ardından önce Kıbrıs’a atanması gündeme gelen ardından Gelibolu’daki 2. Kolordu Komutanlığı’na ataması yapılan Korgeneral Zekai Aksakallı’nın yeni görevine başlamak için Ankara’daki Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) Karargâhı’ndaki personelle vedalaştığı öğrenildi.

Aksakallı’nın bir-iki gün içinde yeni görevine başlaması bekleniyor. Geçen yılki darbe girişiminde ÖKK’de Tugay Komutanı olan Semi Terzi’yi öldürmesi için Ömer Halisdemir’e emir veren Aksakallı, bu dönem YAŞ sonrası atamalarda en çok tartışılan isim oldu.

Suriye’nin kuzeyindeki Fırat Kalkanı Harekâtı’na komuta da eden Aksakallı için ağustos başında Kıbrıs Türk Barış Kuvvetler Komutanlığı görevine atanmasının gündeme geldiği öğrenildi.
Haber Fedai

"Zekai Aksakallı'nın o fotoğrafı karargâhta eleştirildi; hakkındaki olumsuz yorumlar Başbakan'a iletildi"
22 Ağustos 2017



"Öyle anlaşılıyor ki, üç isim de bu atama kararı konusunda hemfikir"

Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, hakkındaki karara tepki göstererek istifa eden Korgeneral Zekai Aksakallı'nın, Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan 2. Kolordu Komutanlığı'na kaydırılmasının perde arkasını değerlendirdi. Aksakallı'nın Ağustos 2016'da sosyal medyada yayılan "dürbünlü fotoğrafı"nın karargâh içinde eleştiri konusu olduğunu iddia eden Zeyrek, "Bir kaynağım, o günlerde Aksakallı ile ilgili bazı olumsuz değerlendirmelerin Yıldırım’a da ulaştığını, Yıldırım’ın da o değerlendirmeleri önemsediğini, not aldığını söylemişti" ifadesini kullandı.

Zeyrek, sözlerine şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 'ilgili birimler' dediği, aşağıdan yukarıya hiyerarşik sıraya göre Genelkurmay Başkanı, Savunma Bakanı ve Başbakan. Terfilere YAŞ’ta karar veriliyor ama atamalar Genelkurmay Başkanı’nın önerisiyle hükümet tarafından yapılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, üç isim de bu atama kararı konusunda hemfikirmiş ve Cumhurbaşkanı da bu atamaları onaylamış."

Zekai Aksakallı'nın 'rahatsızlık yarattığı' iddia edilen fotoğrafı...
Zekai Aksakallı'nın 'rahatsızlık yarattığı' iddia edilen fotoğrafı...

Deniz Zeyrek'in "Aksakallı kararı nasıl alındı?" başlığıyla yayımlanan (22 Ağustos 2017) yazısı şöyle:

Siz de şaşırmışsınızdır.

15 Temmuz 2016 günü yaşanan darbe girişiminden sonra en çok onun ismini duymuştuk.

Darbeci hainlere karşı mücadele eden TSK mensupları arasında en çok onun ismi öne çıkmıştı.

Ağustos 2016 Yüksek Askeri Şurası’nda Korgeneralliğe terfi ettiğinde hepimiz “hak etti” duygusu yaşamıştık.

Ancak, tam bir yıl sonra, Ağustos 2017’de Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan alındı ve Çanakkale’deki 2. Ordu Komutanlığı görevine getirildi.

Yıllarca arazide savaşmış bir bordo berelinin Çanakkale’ye gönderilmesi, haliyle “kızak görev” yorumlarına neden oldu.

O koltuktan iki Jandarma Genel Komutanı çıkmıştı

Bugün size Korgeneral Zekai Aksakallı’nın atamasıyla ilgili perde arkası bilgileri paylaşacağım.

Ancak öncelikle, biraz fikri takip yapacağım.

Geçmişte adıyla “Özel Harp Dairesi”nin başında Kemal Yamak, Sabri Yirmibeşoğlu, Hasan Kundakçı gibi ünlü generaller görev yapmıştı.

Ancak 1994’te ÖHD, ÖKK’ya dönüştü. O tarihten sonraki ÖKK komutanları ve sonraki görevleri/durumları şöyle olmuştu:

- Fevzi Türkeri (1994): İlk ÖKK komutanı Tümgeneral Fevzi Türkeri olmuştu. İki yıl o görevde kaldıktan sonra İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Daire Başkanlığı'na getirilmişti. Korgeneral rütbesine geldiğinde kritik karargâh görevlerinden Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na atandı. Ardından Jandarma Asayiş Komutanlığı yaptı ve orgeneralliğe terfi ettiğinde 2. Ordu Komutanı oldu. Türkeri, 2. Ordudan sonra da Jandarma Genel Komutanlığıyapmıştı.

- Engin Alan (1996): Hem Abdullah Öcalan, hem Şemdin Sakık yakalandığında ÖKK’nın başındaydı. Korgeneralliğe terfi edince Elazığ’daki 8. Kolordu’nun başına getirildi. O görev, korgeneraller için en önemli kıta görevlerden biriydi. Ancak, geleceğin genelkurmay başkanı olarak görülürken, sürpriz gelişmeler yaşandı. Önce, Aksakallı’nın önceki gün atandığı 2. Kolordu Komutanlığı'na, ardından da Lojistik Komutanlığı’na getirildi. 2004’te korgenerallikteki 4 yılını doldurduğu hâlde orgeneral olamadı, görev süresi bir yıl uzatıldı. 2005’te de terfi ettirilmeyince emekliye sevk edildi. Alan, 2007’den sonra başlayan kumpas davalarında tutuklanan isimlerden biriydi. Cezaevindeyken MHP milletvekili seçildi.

- Nevzat Bekaroğlu (2000): Tümgeneralliğe terfi ettiği 2000 yılında Özel Kuvvetler Komutanı olan Bekaroğlu, 2002’de sürpriz şekilde emekliye sevk edilmişti. Ünlü ÖKK inşaatı yolsuzluk davasında, dönemin ÖKK Kurmay Başkanı Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan, inşaatın müteahhidinin kendisini “Paşa çok konuşuyorsun. Nevzat Bekaroğlu da çok konuşuyordu, terfi edemedi" diye tehdit ettiğini açıklamıştı.

- Sadık Ercan (2002): Sadece bir yıl kaldığı ÖKK Komutanı görevinden sonra MGK Akademisi Komutanlığı’na getirildi. 2004’te emekli edildi. Çünkü, ABD askerleri 22 Nisan 2003 günü Erbil’de ÖKK mensubu askerlerin başına çuval geçirdiğinde ÖKK Komutanıydı.

- Servet Yörük (2003 ve 2007): Tümgeneral rütbesi ile iki yıl ÖKK Komutanlığı yaptıktan sonra Korgeneral oldu. Önce Personel Başkanlığı yaptı, ardından tekrar ÖKK Komutanlığı'na atandı. Korgeneral rütbesiyle ÖKK olan ilk komutan Servet Yörük’tü. 2010’da orgeneralliğe terfi edince 2. Ordu Komutanlığı'na getirildi, 2012’de Eğitim Doktrin Komutanı oldu, 2013’te Jandarma Genel Komutanlığı'na getirildi. “Genelkurmay Başkanı olabilir” deniyordu ama 2014’te emekli edilince, Hulusi Akar’ın Genelkurmay Başkanlığı yolu açıldı.

- Abdullah Barutçu (2010): ÖKK Komutanlığı'nın ardından korgeneral oldu ve Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’na atandı. Ardından EDOK Okullar Komutanlığı’na getirildi. 15 Temmuz’dan sonra tutuklandı. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada 9 Ağustos günü tahliye edildi.

- Halil Soysal (2015): Siirt’teki 3. Komando Tugayı komutanıyken 2015’teki YAŞ toplantısından sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı’na getirildi. Görevi Zekai Aksakallı’ya devrettikten sonra Kuzey Irak’taki Özel Kuvvetler Tugayı’nın başına atandı. 15 Temmuz gecesi darbeci general Semih Terzi, emrindeki askerlere Tuğgeneral Halil Soysal’ın Habur’dan Türkiye’ye sokulmamasını emretmişti.

Üçlü kararı Erdoğan onayladı

Aksakallı ile ilgili soruyu yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ürdün’e giderken, “YAŞ toplantılarında da değerlendirmeler neticesinde 2. Kolordu’ya atanması ile alakalı ilgili birimler teklifi getirmiş vaziyetteler” demişti.

Bu yanıtı dinledikten sonra aklıma iki detay geldi.

İlki 2017 başında bir kuvvet komutanı ile yaptığım görüşmeydi. O sabah gazetelerde Aksakallı’nın bir fotoğrafı vardı. Dürbünle El Bab’a bakıyordu...

“Komutan bu fotoğrafa tepkili” dedi görüştüğüm komutan (Ağustos 2016’da Cerablus’ta çektirdiği, sosyal medyada yayılan fotoğrafları da karargâhta eleştirilmiş). Sonra da Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Aksakallı’ya bakışı ile kamuoyunda oluşan Aksakallı algısının farklı olduğunu söyledi.

İkinci detay ise, Başbakan Binali Yıldırım’ın ağustos başında yapılan YAŞ’a çok titiz bir şekilde hazırlandığı günlerden. Yıldırım’ın her komutanla ilgili tek tek dosya çalıştığını duymuştum. Yaşar Güler’in Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na, Orgeneral Arif Çetin’in de Jandarma Genel Komutanlığı’na getirilmesinde, Oramiral Veysel Kösele’nin Deniz Kuvvetleri Komutanı yapılmamasında Yıldırım’ın kararlı tavrı etkili olmuştu.

Bir kaynağım, o günlerde Aksakallı ile ilgili bazı olumsuz değerlendirmelerin Yıldırım’a da ulaştığını, Yıldırım’ın da o değerlendirmeleri önemsediğini, not aldığını söylemişti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “ilgili birimler” dediği, aşağıdan yukarıya hiyerarşik sıraya göre Genelkurmay Başkanı, Savunma Bakanı ve Başbakan.

Terfilere YAŞ’ta karar veriliyor ama atamalar Genelkurmay Başkanı’nın önerisiyle hükümet tarafından yapılıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, üç isim de bu atama kararı konusunda hemfikirmiş ve Cumhurbaşkanı da bu atamaları onaylamış.

ETİKETLER
zekai aksakallı istifa binali yıldırım hulusi akar tayyip erdoğan
T24

'Selam Tevhid' soruşturmasında askerlere gözaltı
5 Nis 2015

''Selam Tevhid'' diye de bilinen soruşturmada usûlsüzlük yaptıkları, Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulmasına karıştıkları iddiasıyla 34 muvazzaf asker için gözaltı kararı alındı. 24 şüpheli gözaltına alındı, 10'u aranıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Salihoğlu, "MİT tırlarının durdurulma sebebi, devlet kurumlarını terörle ilişkilendirmekti" dedi.

Haklarında yakalama kararı olan 8 muvazzaf asker gözaltına alınarak Adana Adli Tıp Birimi'ne götürüldü.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, hükümetin ''paralel yapı'' olarak tanımladığı Fethullah Gülen Cemaati'ne yönelik soruşturma kapsamında düzenlenen üçüncü dalga operasyon askere uzandı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan operasyonda, aralarında bir binbaşının da olduğu 34 muvazzaf asker hakkında gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldı.

Yazılı bir açıklama yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Salihoğlu, 24 şüphelinin gözaltına alındığını, kalan 10 şüpheli hakkında da yakalama çalışmalarının devam ettiğini belirtti.

"MİT'e ait yardım tırlarının durdurulmasının sebebinin, aynı soruşturmada uydurma gerekçelerle şüpheli konumuna sokulan MİT ve İHH isimli sivil toplum kuruluşu üzerinden devlet kurumlarını terörle ilişkilendirmek olduğu anlaşılmıştır"

Salihoğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2014/41637 sayılı soruşturması kapsamında yapılan incelemelerde, 1 Ocak 2014 tarihinde Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde, 19 Ocak 2014 tarihinde ise Adana'nın Ceyhan ilçesinde rütbeli jandarma personeli tarafından Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) ait, devlet sırrı kapsamında, Suriye'nin Halep şehri Türkmenlerine insani yardım malzemesi taşıyan yardım tırlarının durdurulması olayının, soruşturmaya konu, kamuoyunda Selam-Tevhid olarak bilinen sözde 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturması kapsamında gerçekleştirildiğinin tespit edilmiştir."
"Tırların durdurulma sebebi, devlet kurumlarını terörle ilişkilendirmek"
Salihoğlu, haklarında Adana Cumhuriyet Başsavcılğı'nca, "Siyasi ve askeri casusluk, devlet sırlarını kasten açıklamak" suçlarından kamu davası açılan Hatay , Ankara ve Adana İl Jandarma Komutanlıklarında görev yapan 34 şüpheli hakkında yakalama ve gözaltı kararı verildiğini bildirdi.

"Bir yarbay, iki binbaşı..."

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Salihoğlu, şunları kaydetti:
"Jandarma Yarbay rütbesinde 1, Jandarma Binbaşı rütbesinde 2, Jandarma Yüzbaşı rütbesinde 2, Jandarma Üsteğmen rütbesinde 7, Jandarma Teğmen rütbesinde 1, Jandama Astsubay rütbesinde 12 ve Jandarma Uzman Çavuş rütbesinde 8 şüpheli olmak üzere, toplam 33 şüpheli hakkında, 'terör örgütü üyesi olmak ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' suçlarından, Jandarma Yarbay rütbesindeki 1 şüpheli hakkında ise 'terör örgütü üyesi olmak, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevini yapmasını engellemeye teşebbüs ve siyasi ve askeri casusluk' suçlarından, toplam 34 şüpheli hakkında yakalama ve gözaltı kararı verilmiştir. Şüphelilerin yakalanmasına yönelik başlatılan çalışmalarda, şu an itibarıyla 24 şüpheli gözaltına alınmış olup, kalan 10 şüpheli hakkında yakalama çalışmaları devam etmektedir."

Haklarında gözaltı kararı çıkarılan şüphelilere yöneltilen suçlamalar; ''yasa dışı dinleme", "casusluk", "özel hayatın gizliliğini ihlâl", "kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi", "resmi belgede sahtecilik", "terör örgütü kurmak, yönetmek, üyesi olmak", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs".

Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te MİT'e ait tırların durdurulması ''Selam Tevhid'' dosyası kapsamında yapılmıştı.

Şüpheliler, MİT'e ait tırların durdurulmasına ilişkin Adana Ağır Ceza Mahkemesi'nde ''casusluk'' suçundan yargılanıyor.

Bu operasyon kapsamında ise aynı şüpheliler hakkında, "terör örgütüne üye olmak'' ve ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs'' suçlarından işlem yapılacak.

Toplam 28 tutuklama

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından daha önce yürütülen ve takipsizlik kararı verilen, ''Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü'' soruşturmasında usûlsüzlükler yapıldığı iddialarıyla ilgili 22 Temmuz'da yapılan operasyonda, aralarında eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ün de olduğu 11 emniyet görevlisi tutuklanmıştı.
Soruşturmayı genişleten savcılık, yeni deliller doğrultusunda Şubat 2015'te düzenlenen 2. operasyonda, ''terör örgütü kurmak ve yönetmek', "kurulan örgüte üye olmak", "terör örgütünün faaliyeti kapsamında siyasal veya askeri casusluk", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs'' suçlarından 29 şüpheli polis hakkında gözaltı kararı vermişti. Operasyonda gözaltına alınan 21 kişiden 17'si çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı. Bu operasyonda Gülen Cemaati lideri Fetullah Gülen ve Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu hakkında da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmıştı.

'Kudüs Ordusu Terör Örgütü'' soruşturmasında usûlsüzlükler yapıldığı iddialarına ilişkin ''paralel yapı"ya yönelik 22 Temmuz'dan bu yana yürütülen soruşturma kapsamında toplam 28 kişi tutuklanmıştı.
Kaynak: El Cezire

Sınır nöbetinde yine 'silahlı şaka': 1 Asker öldü
03 Ocak 2015
Şanlıurfa'nın Akçakale İlçesi’nde, Suriye sınırında nöbet tutan er 21 yaşındaki Emrah Çalkın, şakalaştığı silah arkadaşının tüfeğinden çıkan merminin başına isabet etmesi sonucu öldü.
haber93

Genelkurmay Başkanı Özel'den Balyoz açıklaması
21 Ekim 2013

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Balyoz davasıyla ilgili eleştirilere yazılı bir açıklamayla yanıt verdi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Balyoz davasıyla ilgili eleştirilere yazılı bir açıklamayla yanıt verdi.

Necdet Özel, tutuklu olan TSK personeli ve ailelerinin üzüntüsünü ailesiyle birlikte yüreğinde hissettiğini belirterek, bir taraftan asli görevlerinin ifası için gayret sarf ederken diğer taraftan da yine yasal görev ve sorumluluğu ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin örf ve adetleri gereği mensuplarıyla ilgili yürütülen bütün soruşturma ve davalarla yakından ilgilendiğini, günlük olarak bilgilendiğini, halen de ilgilenmeye ve bilgilenmeye devam ettiğini bildirerek, Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesinin temyiz kararını açıklamasının ardından şahsına yönelik sözlü ve yazılı eleştiri ve saldırıların olduğunu hatırlattı.

"Kurban Bayramı'nı idrak ettiğimiz günlerde bayramın kutsiyetine olan inancım ve yüce Türk milletine olan saygımdan dolayı cevap vermek istemedim" ifadelerini kullanan Özel, şunları kaydetti:

'Onların acısını ailemle birlikte yüreğimizde hissediyoruz'
"Ancak yıkıcı ve mesnetsiz olduğunu düşündüğüm eleştiri, tahrik ve saldırıların dozajının artması üzerine iddialara cevap olarak kamuoyunun bilgilendirmenin yararlı olacağını değerlendiriyorum. Öncelikle tutuklu olan personelimizin ve onların değerli aile bireylerinin acısını ve üzüntüsünü ailemle birlikte hep yüreğimizde hissettiğimizi vurgulamak istiyorum. Görevimi devraldığım zaman 'Balyoz' adı verilen davada, deliller toplanmış, tutuklamalar yapılmış, soruşturma tamamlanmış, savcılık iddianamesi hazırlanmış, iddianame yetkili mahkeme tarafından kabul edilmiş ve yargılama süreci başlamış bulunuyordu.

Görevim boyunca bir taraftan asli görevlerimizin ifası için gayret sarf ederken, diğer taraftan, yine yasal görev ve sorumluluğum ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin örf ve adetleri gereği mensuplarımız ile ilgili yürütülen bütün soruşturma ve davalarla yakından ilgilendiğimi, günlük olarak bilgilendiğimi ve halen de ilgilenmeye ve bilgilenmeye devam ettiğimi, Anayasamızda belirtilen 'Demokratik hukuk devleti' ilkesine, mevcut yasal mevzuata ve yargının ayrı bir 'erk' olarak bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine olan inancım çerçevesinde, arkadaşlarımın durumuna hukuki çözümler aradığımı ve bu yöndeki düşüncelerimi ilgili ve yetkili olduklarını düşündüğüm makam sahipleri ile paylaştığımı, tutuklu olan personelimizin, hiçbir ayrım yapılmadan, tamamen yasal mevzuat içerisinde kalınarak, düzenli olarak ziyaret edilmesini, istek ve ihtiyaçlarının tespit edilerek karşılanmasını, savunmalarına yardımcı olacak bilgi ve belgelerin kendilerine ve/veya avukatlarına zamanında ulaştırılmasını, ayrıca TSK'nın geleneksel aile yapısı nedeniyle aile bireyleri ile ilgilenilmesini sağladığımı bilginize sunmak istiyorum."

Hasdal ziyareti

Görevi devraldıktan birkaç ay sonra gerek insani gerekse yasal görev ve sorumluluğunun gereği olarak Ekim 2011'de Hasdal Askeri Cezaevinde ziyaretlerde bulunduğunu hatırlatan Özel, açıklamasına şöyle devam etti:

"Ziyaretimin amacı, sorumlu ve vefalı bir kişi olarak arkadaşlarımı dinlemek, onlar için hukuken ve idari olarak ne yapabileceğimi belirlemek ve her şeyden önemlisi moral vermekti. Bu ziyaret esnasında bazı arkadaşlarıma, 'Suçun şahsiliği prensibine karşın, yürütülen davanın aynı zamanda TSK'nın kurumsal kimliği ile de yakından ilgili olduğunu, davayı yakından takip ettiğimi, TSK'nın kurumsal yapısını, emir-komuta sisteminin işleyiş tarzını ve iddialarla ilgili mevcut bilgileri yetkili ve ilgili kişilerle diyalo kurarak yüz yüze görüşeceğimi, bu konuda basın-yayın yolu ile bilgilendirme yapmayı düşünmediğimi' belirttim."

Genelkurmay Başkanı Özel, Balyoz davası kararına ilişkin, "Karar sonrası tahliye edilen arkadaşlarımın çoğunluğunun Kara Kuvvetleri Komutanlığı mensubu olduğu ifade edilerek Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ayrımcılık yapma, nifak sokma ve huzur bozmaya yönelik girişimleri kınıyorum" değerlendirmesinde bulundu.

'Genelkurmay Başkanı neden konuşmuyor?'

Orgeneral Özel, yaptığı yazılı açıklamada, son zamanlarda sık sık "Genelkurmay Başkanı neden konuşmuyor?" sorusuyla karşılaştığını belirtti.

Genelkurmay Başkanının, devlet sorumluluğu bulunan, görev ve yetkileri yasalarla belirlenmiş, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı ve bir kamu görevlisi olduğunu ifade eden Orgeneral Özel, kamu görevlisinin, konuşacağı konuyla ilgili, yeri, zamanı ve muhataplarını doğru analiz etmesi gerektiğini bildirdi.

Bu nedenle mümkün oldukça konuşmamaya ve gündemde olmamaya gayret sarfettiğini, TSK ile ilgili haberlerin de internet ortamında kamuoyuyla paylaşılmasını yeterli gördüğünü ifade eden Özel, "Son Balyoz temyiz kararından sonra da bazı sanık ve yakınları tarafından konuşmamam konusunda yoğun eleştiriler olduğunu gördüm. Kurumsal kimliğim nedeniyle, yargıya intikal etmiş konularla yargı kararları üzerine yorum ve değerlendirme yapma hakkına sahip olmadığımı ve düşüncelerimi basın yolu ile kamuoyu ile paylaşmayı doğru bulmadığımı düşünüyorum. Ancak, bireysel olarak düşüncelerimi ilgililerle serbestçe paylaştığımın da bilinmesinde yarar görmekteyim" değerlendirmesinde bulundu.

Tarihi davalarla ilgili verilen yargı kararlarının; ihtisas sahipleri tarafından tartışılmasının, sonuçlarının yürütme ve yasama organları tarafından değerlendirilmesinin ve vicdani muhasebesinin de yüce millet tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu düşündüğünü vurgulayan Orgeneral Necdet Özel, açıklamasında şunlara yer verdi:

"Diğer taraftan, karar sonrası tahliye edilen arkadaşlarımın çoğunluğunun Kara Kuvvetleri Komutanlığı mensubu olduğu ifade edilerek Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ayrımcılık yapma, nifak sokma ve huzur bozmaya yönelik girişimleri kınıyorum.

'Daha duyarlı olunmasını rica ediyorum'

Daha huzurlu, müreffeh ve her yönüyle gelişmiş Türkiye hedefine; geçmişte yaşadığımız olayları sorgulayarak, gerekli dersleri çıkararak ve bu dersleri hayata geçirerek, ancak geçmişte yaşanmış hadiselere takılıp kalmadan, bu olayları sürekli olarak gündemde tutmayarak, geleceğimize ait plan ve projeler yaparak ve bunları uygulama alanına sokarak, birlik ve beraberliğimizi ve iç huzurumuzu koruyarak, birbirimizi dinleyerek ve anlayarak, mevzubahis vatan ve millet olduğunda saplantılarımızı bir kenara bırakarak ve 'Herşey Türkiye için' diyerek ulaşabileceğimize inanıyorum.

İşte bu düşüncelerle, atalarımızdan bizlere emanet edilen özgür vatan topraklarının korunmasının, devletimizin bekasının, vatandaşlarımızın huzur ve güvenliğinin teminatı olduğunu düşündüğüm, yüce milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerine ve onun fedakar mensuplarına karşı daha duyarlı olunmasını rica ediyorum."
Kaynak: http://haber.sol.org.tr/

FETÖ soruşturmasında tutuklanan general hayatını kaybetti
Manisa'da 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tutuklanan eski Manisa 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanı Yavuz Ekrem Arslan, tedavi gördüğü Ankara'da hayatını kaybetti.

FETÖ soruşturmasında tutuklanan general hayatını kaybetti
06 Kasım 2017



15 Temmuz darbe girişimine karıştığı iddiasıyla gözaltına alınan ve sonrasında sevk edildiği mahkemece tutuklanan eski Manisa Tugay Komutanı Tuğgeneral Yavuz Ekrem Arslan, hayatını kaybetti. 259 gün tutuklu kaldıktan sonra rahatsızlanan ve ardından Ankara Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Arslan, Ankara'da öğle namazı sonrasında toprağa verilecek.

Hürriyet
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Ksm 19, 2017 10:59 pm    Mesaj konusu: “Türkiye Aynı Zamanda NATO Toprağıdır” Demedik mi? Alıntıyla Cevap Gönder

Tamer Korkmaz: Haydut ABD sadece ‘güç’ten anlar
24/01/2018

Haydut ABD, sadece “güç”ten anlar!

Ankara, onların anladığı dilden konuşmaya devam etmelidir.

Zeytin Dalı Harekâtı, hiçbir surette yarıda kesilmemelidir…

Kuzey Suriye’deki teröristlerin tamamı temizleninceye kadar harekât devam etmek zorundadır. Bir başka deyişle, Irak sınırına kadar gidilmelidir.

Bağımsız Müslüman Türkiye’nin bütünlüğüne ve güvenliğine yönelik terör tehdidinin tamamen ortadan kaldırılabilmesi için…

-Başka bir çaresi de yoktur.

Haydut ABD’nin bölgede PKK devleti kurma hayalleri ancak bu şekilde toprağa gömülebilir!

(..)

Yeni Şafak

Pakistan: ABD ile işbirliğini askıya aldık
11 Oca, 2018



Aydınlık'ın haberine göre; Pakistan Savunma Bakanı Khurram Dastgir, askeri yardımların kesilmesinin ardından ABD ile istihbarat ve askeri işbirliğinin askıya alındığını açıkladı. Bakan, ülkenin teröre karşı savaşta yükümlülüklerini yerine getirmesinden ötürü ABD’nin Pakistan’a karşı tehdit söyleminden kaçınması gerektiğini söyledi. Dastgir ayrıca, ABD’nin Pakistan’a yaptığı askeri yardımı kestiği için bölgedeki teröre karşı savaşta çabaların boşa çıktığını ifade etti.
ABD aldığı kararla, İslamabad’ın tüm terörist gruplara karşı “kararlı” bir tavır takınıncaya kadar askeri yardımlarını askıya aldığını açıklamıştı.
Ana Haber

"Sıfatı 'Cumhurbaşkanı'nın oğlu' olan birinin askeri kontrol merkezinde ne işi var, gerçekten biz ne yapıyoruz?"
22 Ocak 2018



"İnanılır gibi değil"

Oyuncu Emre Kınay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın, Afrin'i izleyen İHA'ların komuta merkezini ziyaret etmesine ilişkin, "Sıfatı 'Cumhurbaşkanı'nın oğlu' olan birinin askeri kontrol merkezinde ne işi var, gerçekten biz ne yapıyoruz?" yorumunda bulundu.

Konuya ilişkin Twitter hesabından açıklama yapan Kınay, "İnanilir gibi değil!Bundan sonra kim secilirse ailesinde yetkin olan olmayan ayni soyadi tasiyan herkes baskanla ayni haklara sahip mi olacak? Gercekten biz napiyoruz?Askeri kontrol merkezinde,eğitimi bilgisi ne olursa olsun,sifati Cumhurbaşkanı’nin oglu olan birinin ne isi var?" diye yazdı.

İnanilir gibi değil!Bundan sonra kim secilirse ailesinde yetkin olan olmayan ayni soyadi tasiyan herkes baskanla ayni haklara sahip mi olacak?
Gercekten biz napiyoruz?Askeri kontrol merkezinde,eğitimi bilgisi ne olursa olsun,sifati Cumhurbaşkanı’nin oglu olan birinin ne isi var? https://t.co/pDcIllyPqb

— Emre Kınay (@emrekinay) 21 Ocak 2018

T24
ETİKETLER
bilal erdoğan emre kınay

'Suriyeli militanların İHA saldırısı, uluslararası terör tarihinde yeni bir sayfa'
09.01.2018



Natsionalnaya Oborona (Ulusal Savunma) dergisinin baş editörü İgor Korotçenko, Suriye'deki militanların Rus Hmeymim ve Tartus üslerine 13 İnsansız Hava Aracı'yla (İHA) düzenlediği saldırının 'uluslararası terör tarihinde yeni bir sayfa' olduğunu belirtti.

Sputnik'e demeç veren Korotçenko, "Bunun, uluslararası terör tarihinde yeni bir sayfa olduğunu söyleyebiliriz. İHA'ların son derece uzak mesafeden gönderildiğini belirtmeliyiz. Bu, tüm istihbarat servislerinin göz önünde bulundurması gereken bir tehdit. Küresel terör, tüm ülkelere yeni bir meydan okuma yaptı" dedi.

'HER ÜLKE HEDEF ALINABİLİR'

Bu tür saldırıların dünyanın her ülkesinde düzenlenebileceğine de dikkat çeken Rus uzman, askeri ve sivil tesislerin, devlet ve hükümet başkanlarının, sanayi işletmelerinin ve enerji kaynaklarını bu saldırıların hedefi olabileceğinin altını çizdi.

'SALDIRI, DİĞER ÜLKELERİN YARDIMI OLMADAN GERÇEKLEŞTİRİLEMEZ'

Öte yandan militanların İHA'ları kendi başlarına geliştiremeyeceklerini de kaydeden Korotçenko, sözlerini şöyle sürdürdü: "Günümüzde İHA'lar onlarca ülke tarafından üretiliyor. Militanların diğer ülkelerin yardımı olmadan, el yapımı patlayıcılarla donatılmış çoklu İHA saldırısı düzenleyemeyeceği son derece aşikar. Zira bu mini bombaları üretmek de kolay değil."
Suriye'deki militanların 6 Ocak gecesi Hmeymim ve Tartus üslerine 13 silahlı İHA ile saldırı girişiminde bulunduğunu açıklayan Rusya Savunma Bakanlığı, bu girişimlerin Rus hava savunma araçlarıyla başarısızlığa uğratıldığını belirtmişti.

Bakanlık, Rus uzmanların bu teknolojileri teröristlere temin edenler ile el yapımı patlayıcılar için kullanılan karışımların tipi ve menşeini belirlemek için çalışma yürüttüğünü kaydetmişti.
Sputnik

'TSK'da at etinden sonra küspe yağı skandalı' iddiası
01 Ocak 2018



Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bozuk et ve at eti satıldığı iddiaları gündemdeki sıcaklığını korurken, bir skandal iddia da CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin tarafından gündeme getirildi. Laboratuvarda incelenen yağlarda küspe çıktığı iddialarıyla ilgili yazılı soru önergesi veren Tekin, Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 8 ay önce ihale ile alınan ve birliklere dağıtılan zeytinyağında küspe yağı olup olmadığını Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’ye sordu.

Laboratuvarda incelenen yağlarda küspe çıktığı iddialarıyla ilgili yazılı soru önergesi veren CHP'li Tekin; Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 8 ay önce ihale ile alınan ve birliklere dağıtılan zeytinyağında küspe yağı olup olmadığını Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'ye sordu.

Askeri birliklerde kullanılmak üzere 8 ay önce Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bin 100 ton Riviera zeytinyağı alımı için ihales yapıldığını ve şikayetlerin ardından bu yağların Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında incelendiğini belirten Tekin, çıkan sonuçların ise çok vahim olduğunu söyledi.

T24'ün aktardığı habere göre Tekin, "Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında analiz edilen yağlarda küspe yağı çıktığı iddiaları var. Bu konunun aydınlatılması gerekmektedir. Ben de bu skandal iddiayı Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'ye yazılı soru önergesi vererek sordum, bakalım iddia doğru mu yanlış mı? Hep birlikte göreceğiz" dedi.

'YAĞLARA EL KONULARAK KULLANIMI DURDURULDU MU?'

Tekin Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'ye şu soruları yöneltti:

Riviera zeytinyağı ihalesini hangi firmalar almıştır? İhaleyi alan firmalara ne kadar bedel ödenmiştir? Bu firmalardan alınan yağlar dağıtıma sunulmadan önce denetime tabi tutulmuş mudur? Tutulmadıysa neden tutulmamıştır?

Bin 100 tonluk riviera zeytinyağı hangi illerdeki hangi birliklere dağıtılmıştır? Bu birliklerde Riviera zeytinyağı kullanımına bağlı olarak ne tür sağlık şikayetleri ortaya çıkmıştır?

Sağlık şikayetleri üzerine, söz konusu zeytinyağı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın uzman laboratuvarlarına gönderilmiş midir? Gönderildiyse test sonuçlarından nasıl bir netice alınmıştır? Yarısı tüketilen zeytinyağının, riviera zeytinyağı vasfında olmadığı, hayvan küspesinde kullanılan yağ olduğu doğru mudur?

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın uzman laboratuvarında incelenen bu yağlara el konularak kullanımı durdurulmuş mudur? Kullanımı durdurulduysa nedeni nedir?

Yağların dağıtıma sokulduğu illerde Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Bölge Başkanlıkları, bu yağların birinci örnek analizlerine "Riviera zeytinyağı örnekleri olumlu" raporu vermiş midir? Bu raporu veren bakanlık çalışanı ya da çalışanları hakkında soruşturma açılmış mıdır?
Milli Savunma Bakanlığı riviera zeytinyağı ihalesini alan firmalara ve askeriyenin kontrol birimlerindeki sorumlulara soruşturma açmış mıdır? Soruşturma açıldıysa bunun nedeni nedir?
Yurt gazetesi

ABD'den YPG'ye 10 tugay gücünde yardım!
18 Aralık 2017



ABD'nin YPG'yi düzenli orduya dönüştürdüğüne vurgu yapan emekli Albay Erol Başaran Bural, ABD bütçesinde örgüte ayrılan yardımın, '10 tugay gücüne denk' olduğunu söyledi.

ABD'nin 2018'de terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG'ye 500 milyon dolarlık silah, teçhizat, araç, mühimmat ve ekipman vereceğini ortaya çıkmasının ardından Pentagon'un Suriye bütçesinin detayları tartışılmaya devam ediyor.

Uluslararası terörizmle mücadele uzmanı emekli albay ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi Başkanı Erol Başaran Bural, 2017'ye göre 8 kat artan silah yardımının en önemli detaylarından birinin 100 milyon dolarlık üniforma ve kişisel teçhizat yardımı olduğunu belirtiyor.

100 MİLYON DOLAR'LIK ÜNİFORMA

Bural, "ABD askeri mevzuatına göre standart kıyafet paketi içerisinde; üniforma, bot, parka, sırt çantası, yağmurluk ve iç çamaşırı gibi arazide personelin giyeceği birçok kıyafet bulunuyor. Kişisel teçhizatlar içerisinde ise arazide üzerinde yatılacak mat, uyku tulumu, kompozit başlık, balistik koruyucu yelek ve koruyucu gözlük gibi malzemeler yer alıyor" dedi

Bural ana omurgasını YPG terör örgütünün oluşturduğu SDG'ye (Suriye Demokratik Güçleri) verilen teçhizatın örgüte değişik kabiliyetler kazandırdığını vurguluyor:

SDG'ye personelin çatışmada başını koruyacak kompozit başlık ve vücudunu koruyacak balistik koruyucu yelek verilmiş ise; PKK/PYD'ye yeni bir imkân ve kabiliyet kazandırılmış demektir. 100 milyon dolar harcanacak 25 bin tek tip kıyafet sayesinde PKK/PYD sözde bir 'ordu' görünümüne kavuşacak. Silahların yanında tek tip üniforma önemsenmese de ABD tarafından PKK/PYD'ye yardımların 'kapalı mesajı' olarak değerlendirilmelidir. ABD tarafından Suriye kuzeyinde sözde bir Kürt ordusu yaratıldığı açıkça görülüyor.

10 TUGAY, 3 KOLORDU

Bural, SDG'nin silahlı gücünü şöyle değerlendiriyor: Pentagon'un 2018 bütçesinde 30 bin, 2017 bütçesinde ise 40 bin SDG mensubunun eğitildiği ve silahlandırıldığı belirtiliyor. Resmi olarak açıklanan sayıları ve bunların en düşük olanlarını değerlendirdiğimizde; PKK/PYD'nin yaklaşık 35 bin civarında silahlı bir gücü olduğu düşünülse Türkiye için büyük güvenlik tehdidi ortaya çıkıyor. Standart bir ordunun 'tugay' seviyesindeki gücü yaklaşık 3 bin-3 bin 500 kişiden oluşur. Yani yaklaşık 10 tugay kadar bir güç resmi olarak eğitilip donatılmış. Bu da yine yaklaşık 3 kolordu büyüklüğüne eşit gelir ki bu bile oldukça büyük bir rakam.

12 BİN KALAŞNİKOF

Emekli albay Bural, terör örgütüne yapılan silah yardımının ne kadar büyük olduğunu şöyle anlatıyor: ABD terör örgütüne 2018'de 12 bin AK47 kalaşnikof, 1.000 AT-4 ya da SPG-9 anti-tank füzesi, 5 bin 500 el bombası ve çeşitli çapta 235 havan verilecek.

İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre 2017'de (01 Ocak-11 Aralık) ele geçirilen toplam silah miktarı 3 bin 135. Ele geçirilen AT-4 tanksavar füzelerinin miktarı ise 21. Yakalanan el bombası sayısı 3 bin 302. Muhtelif çaplarda 21 adet havan da güvenlik güçlerimiz tarafından ele geçirildi. Bu rakamlara bakarak bile yapılan silah yardımının ne kadar büyük olduğunu anlamak mümkün.

EN CİDDİ TEHLİKE EĞİTİM

Erol Başaran Bural, örgüte verilen askeri eğitime dikkat çekiyor: ABD ile birlikte diğer batılı ülkelerin Özel Kuvvetleri'nce verilen eğitim ile hareket kabiliyeti yüksek, yerleşim birimlerinde savaşabilen, mayın ve el yapımı patlayıcı tehditlerine karşı koyabilen, zırhlı birliklere karşı anti tank silahlarını etkin kullanabilen, düşman gerisine sızarak lojistik ve komuta merkezlerini hedef alabilen birlikler yetiştiriliyor.

İki hafta sürdüğü bilinen bu eğitimlerin öncesinde PKK/PYD tarafından eğitime katılanlara terör örgütünün klasik ideolojik eğitimi ile silah kullanma teknik ve taktikleri, çatışmada uygulanacak hareket tarzları, ilk yardım ve yaralılara tıbbi müdahale, keşif ve gözetleme konularında temel askeri eğitim verildiği biliniyor.

ABD silahları geri alsa bile, verilen özel kuvvetler eğitimi geri alınabilir mi? 'En etkin silah, eğitilmiş insandır' prensibine göre verilen eğitimler sayesinde PKK/PYD'ye kazandırılan imkân ve kabiliyetler Türkiye için daha büyük bir ulusal güvenlik tehdidini içeriyor. Eğitim almamış ve etkin olarak kullanacak adam olmadığı sürece en teknolojik silahlar bile anlamsız kalır.

Haber Fedai
Etiketler : abd, pkk, ypg, sdg, Pentagon

Önemli görevde bulunan bir komutan!
Soner Polat
23 Ara, 2017



Sözcü’de 19 Aralık 2017 günü yayımlanan, “ABD bombalarına dikkat!” başlıklı makaleyi mutlaka okumanızı öneririm. Balyoz, Ergenekon ve diğer tertip davalar sonrasında ülkemizin nerelere savrulduğunu çok iyi gösteriyor. Çok gizli harp planlarının işportaya düşmesinden sonra gazeteciler milli güvenlik meselelerini oyun zannetmeye başladı. Bir gazetecinin başkasının kurguladığı bir oyunda gönüllü figüran olmayı içine sindirmiş olabileceğini düşünmüyorum. Ama yine de çok ilginç ve dikkat çekici bu yazıdan sizlere kısa bir kesit sunacağım:
BİR BİLGİ HAREKÂTI İÇİN MÜKEMMEL ÖRNEK
“Güneydoğu’da Jandarma Bölge Komutanlığında önemli bir görevde bulunan komutan uyarıyor. Maalesef uçaklarımızın attığı bomba sahte! Son bir ayda, Van, Şırnak, Bitlis bölgesinde çok net iki olay var. 7 kişilik terörist gruba üç bomba atılıyor, 25-30 metre yakınlarına düşmesine rağmen bir terörist yaralı kurtuluyor. Bu nasıl iş? Normalde tek bomba 300 metre mesafede ne varsa öldürür…”
“Ordumuz, içleri boş uçak bombalarıyla bilinçli ve kasıtlı olarak bir savaşa doğru sürükleniyor.Bu plan, Mehmetçik için bir katliam planıdır.(Afrin Harekâtı kastediliyor.) En azından bu iddialar mutlaka incelenmeli ve Genelkurmay Başkanlığı bizleri de bilgilendirmeli!”
ÖNEMLİ (!) KOMUTAN İÇİN SIRADAN BİR ANALİZ!
Önce bir konunun altını çizelim. Böyle bir iddia deli saçması bile olamaz! TSK her hal ve şartta lojistik imkânlarına, elindeki olanaklara göre planlama yapar. Görev mevcut kaynaklara dayanarak icra edilir. Eğer bir cephane türü mevcut değilse, aynı etkiyi yaratacak alternatif cephane kullanılır. O da yoksa görev belirli sınırlamalar dâhilinde yerine getirilir. Ama sahte bomba gibi bir rezillik TSK gibi köklü bir kurumda akılların ucundan bile geçmez!
Önemli (!) bir komutan, askeri sır niteliğindeki böyle hassas bilgiyi, doğru bile olsa bir gazeteci ile paylaşmaz! Önemli (!) komutan, her kim ise yetki sınırlarını aşarak açıkça suç işlemiştir. Basına açıklama yapma yetkisi olan makamlar bellidir. Ülkemizin vatan savaşı verdiği bir dönemde böylesine disiplin dışı, sorumsuz bir davranış oldukça düşündürücüdür. Çünkü önemli (!) komutanın amacı fitne ve fesat tohumlarını serpmektir.
Son bölüm ise tam bir faciadır. Önemli (!) komutan, kendi sınırlarının bütünüyle dışına çıkarak Genelkurmay Başkanlığı ve hatta devlet çapında değerlendirilecek bir konuda ahkâm kesmektedir. Taktik seviyedeki bir komutan, kendi ilgi alanında olmayan siyasi bir boyutu da olan stratejik bir konuda gazeteciyi kışkırtmaktadır. Türk devleti, koşullara bağlı olarak Afrin’e askeri bir harekât yapar ya da yapmaz! Ancak burada önemli (!) komutanın kullandığı dildeki nefret ve cüreti PKK söylemlerinde bile görmüyoruz: “İçi boş bombalarla bilinçli ve kasıtlı savaşa sürüklemek, Mehmetçik için katliam planı!” gibi söylemler tipik psikolojik harp jargonudur. TSK ve Türk devletinin böyle bir ihanet içine girebileceğini düşünen bir komutanın (!) varlığı bile büyük bir tehdittir.
Önemli (!) komutanın kullandığı siyaset kokan üslup ve seçtiği sözcükler dikkate alındığında, bu girişiminin sinsi bir amaca yönelik olduğu açıktır. Tecrübeli bir gazeteci, derhal bu kötü niyeti algılar ve böyle ucuz bir psikolojik harekât girişimini başlamadan bitirirdi!
Bilindiği üzere Jandarma Genel Komutanlığı’nın TSK ile hiçbir bağlantısı kalmamıştır. Bu konunun muhatabı İçişleri Bakanlığıdır. Ama idari yönü bir kenara bırakıp konunun özüne dönersek, gazetecinin konu hakkında Genelkurmay Başkanlığı’ndan bilgi talep etmesi, en az bu çirkin iddia ve peşi sıra gelen yorumlar kadar etik dışıdır. Çünkü yazılmasa da soru şudur: “Sahte bombalarla Afrin’e girip, Mehmetçik katliamı yapacak mısınız?”
Politik hedef için savaş ve barış birbirini tamamlayan süreçlerdir. Savaşta sadece vasıtalar değişir. Her iki süreçte de en önemli unsur propagandadır. Çünkü politik hedefinize rakibinizi yendiğinizde değil, iradenizi kabul ettirdiğinizde ulaşırsınız. Beyinde sallanan beyaz bayrak tehlikelidir. Bilmem, meramımı anlatabildim mi?

Aydınlık

Bu Kadar Alçaklığa Rağmen, “Türkiye Aynı Zamanda NATO Toprağıdır” Demedik mi?
Müyesser YILDIZ
19 Kasım 2017



Norveç’teki NATO Müşterek Harp Merkezi’nde icra edilen bir tatbikatta oynanan senaryoda Atatürk ve Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef alındığı ortaya çıkınca, NATO’nun “büyük şeytan” olduğunu anladık!..

Oysa AKP yöneticileri, Amerika’yı daha 1990’lı yıllarda keşfetmiş, mesela partinin kurucu isimlerinden Abdullah Gül, “Bölücü terörü NATO ve ABD’nin teşvik ettiğini, Bosna-Hersek’te yaşanan katliamın mimarlar ve ortaklarından birisinin de NATO olduğunu” söylemişti.

Ama devr-i iktidarlarında neler oldu?.. Birazdan geleceğiz.

Harp oyunu veya senaryolar ABD ve NATO’nun en iyi bildiği iştir. Bu senaryoların Pentagon, Atlantik Konsey ve Brüksel’deki NATO merkezinde “liberallerle” alenen paylaşılması da…

Daha 1980’lı yılların sonunda ABD Harp Akademisi’nde Irak’ın işgâlini, 2000’de de İngiltere’de Suriye’nin işgâli senaryosunu oynadılar.

Irak’ın işgâli senaryosunda dağıtılan haritalarda, Güneydoğu’nun üstünde “Kürdistan” yazılıdır. Oradaki 4 Türk askeri öğrenci haritaya itiraz eder.

2007’de Hudson Enstitüsü’ndeki bir senaryoda Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Tülay Tuğcu’ya suikast, PKK’nın Beyoğlu’nda 50 kişiyi öldürmesi, ardından Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine girmesini içeren bir senaryo konuşulur. Senaryo “Ergenekon”a bağlanır.

Haziran 2012’de Brookings Enstitüsü’nde oynanan bir senaryoda ise Türkiye’nin hangi şartlarda Suriye’ye müdahale edebileceği canlandırılır. Senaryoya göre, Suriye’de ölenlerin sayısı artar, Türkiye müdahaleden uzak durur. Suriye’den kaçan mültecilerin sayısı artar, Türkiye yine müdahaleye yanaşmaz. Ne zaman ki, Türkiye’de bombalama olayları başlar, işte o zaman Türkiye devreye girer!..

ABD eşittir NATO olduğu için bu örnekleri verdik. NATO’ya gelince;
2006’da Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde Ortadoğu’daki gelişmeler hakkında brifing veren ABD’li Albay, Türkiye’yi bölünmüş gösteren harita kullanır. Buradaki Türk subaylar salonu topluca terk eder. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ABD Genelkurmay Başkanını arayıp, tepki gösterir. Genelkurmay 2. Başkanı ile kuvvet komutanları da muhataplarını arayıp, olayı protesto eder. ABD’li yetkililer, “yanlışlık oldu” diyerek, özür diler.

NATO yine o yıllarda, PKK’ya “terörist” dememek için terör örgütleri listesini güncellemez.

Dönemin siyasi yöneticileri ise ne o haritaya, ne de liste meselesine herhangi bir tepki göstermez!..

Peki, Ergenekon-Balyoz kumpaslarında tasfiye edilen subaylar arasında NATO’da görev yapmış ve NATO’nun bu senaryolarına karşı çıkmış isimlerin olması tesadüf müydü? Veya bugün “FETÖ’cü askerlere” kucak açan NATO’nun, o kumpaslar için, “Türk ordusu bağırsaklarını temizliyor” demese bile sessiz kalması?!.

Ya da o dönem “bu yollarda beraber yürüyen” liberal isimlerden birisinin televizyonlarda açık açık, “Ergenekon’un adli bir mesele değil, ulusal-uluslararası düzeyde stratejik tercihlere dayandığını, operasyonda AKP iradesinin değil, NATO ve ABD’nin belirleyici olduğunu, TSK’nın ABD ve NATO emperyalizminden kurtulması gerektiğini savunanlardan temizlendiğini” söylemesi?!.

Son “skandal” üzerine Türkiye’den 3 gündür özür üstüne özür dileyen NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in, IŞİD’e karşı savaşmak üzere Suriye’ye asker göndermeyeceklerini, bunun yerine yerel güçlerin kuvvetlendirilmesi gerektiğini açıklarken, gerçekte ABD tezlerini sahiplenmesini ve “Bu savaşı Müslümanlar için yürütemeyeceğiz” demesini, PKK’ya yönelik operasyonlar konusunda, Türkiye’yi “ölçülü” davranmaya ve yeniden “müzakere masasına dönmeye” çağırmasını da unutmayalım.

Keza, NATO’nun mülteci akınına karşı Ege’de görev üstlenmesinin gerçek sebebinin bu değil, Ege’nin Yunan gölü yapılmasına katkı ve daha birkaç hafta önce Ege’de ABD ve Yunanistan’la birlikte gerçek füzelerle düzenlenen tatbikatın Türkiye’ye karşı olduğunu görmedik mi?

-AKP’nin NATO Bilançosu-

Çuvaldızı ABD ve NATO’ya batırdık, şimdi de iğneyi kendimize batıralım.

Danimarka’da Hz. Muhammed’e hakaret karikatürleri yayınlandığında kıyamet koydu. Başbakan Rasmussen bunları, “fikir özgürlüğü” diyerek sahiplendi. Türkiye’nin “özür” beklediği duyuruldu, ancak Rasmussen, “Türkiye Danimarka’dan özür bekleyen Müslüman ülkelere katılmadı. Bana gelen bilgilere göre, Türk hükümeti benden özür beklemediğini bildirdi” iddiasında bulundu.

2009’da biz, “Obama’nın hatırına” bu Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri yapılmasını destekledik. “Dini unsurların çok fazla gündeme getirilmesine gerek yok” diyen yetkililerimiz, “NATO’nun stratejik bir dönüşüm içinde olduğunu, dünya barışı için büyük fedakarlıklar yaptığını” anlattı. Rasmussen’in Genel Sekreterliğine destek karşılığında, bir yardımcısının Türk olması ayrıca karikatürler için özür dilenmesi sözü verildiği bildirildi, ama hiçbiri olmadı.
Yıl 2011; NATO’nun Libya’ya müdahalesi gündemdeydi. Dönemin Başbakanı Erdoğan şöyle tepki gösterdi:
“Basın mensupları soruyor; ‘NATO Libya’ya müdahale etmeli midir?’ Böyle bir saçmalık olabilir mi? NATO’nun ne işi var Libya’da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirir. Türkiye olarak biz bunun karşısındayız. Böyle bir şey düşünülemez, konuşulamaz.”
Çok değil, 1 ay sonra ise, “Şu anda NATO’nun devreye girmesi söz konusudur. NATO devreye girecekse, bizim bazı şartlarımız vardır. NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir. Yeraltı kaynaklarının, zenginliklerinin birilerine dağıtımı için değil” diyerek, NATO müdahalesini destekledi.
Yıl 2012; Patroit füzelerinin ülkemize konuşlandırılması tartışılıyordu. Başbakan Erdoğan, “Şu anda bizim topraklarımızın dördüncü maddeye göre, aynı zamanda NATO’nun da toprağı” olduğunu savundu.
Ve 2016’da Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e, “Bakın, Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Karadeniz’de görünmeyişiniz, Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor” uyarısında bulunduğunu açıkladı. Bu açıklamayı yaptığı 10. Balkan Ülkeleri Genelkurmay Başkanları Konferansı’nda NATO ile ilgili olarak özetle şunları da söyledi:

“Varşova’da 8-9 Temmuz 2016’da yapılacak NATO Zirvesinin önemi daha da artmıştır. Bu zirveden ittifakın kolektif savunma ve caydırıcılığını güçlendirmeye matuf somut sonuçlar çıkmasını arzu ediyoruz. Saraybosna ve Üsküp’ün, Podgoritsa da oranın izinden giderek NATO üyelik süreçlerini en kısa sürede giderek tamamlamaları, Balkanlar’da güvenliğin kalıcı temellere oturtulması bakımından önemlidir. Balkan ülkelerinin NATO, Avrupa Birliği ve AGİT başta olmak üzere Avrupa Atlantik kurumlarıyla entegrasyon süreçlerine yönelik desteğimizi bir kez daha burada teyit ediyorum. Kapasite geliştirme çabalarınıza katkılarımızı NATO kapsamında da sürdüreceğimizi yine vurgulamak isterim. Karadeniz’i, kıyıdaşlar arasında işbirliğini esas alan güvenlik işbirliği temelinde tekrar bir istikrar havzası kılmalıyız. Burada kıyıdaş ülkeler olarak hepimiz üzerimize düşen görevi yapmak durumundayız. Olayın gerek hava, gerek deniz, gerek kara bütün alanlarda atılması gereken adımları NATO üyeleri olarak hep birlikte atmak zorundayız. Eğer atmazsak tarih bizi affetmez ve mevcut işbirliğimizi bölgesel anlayışına uygun olarak derinleştirmeliyiz.”

-Erdoğan NATO’yu Suçlarken Akar Kimi Suçladı?-

Yeniden Norveç’teki skandala dönersek; Türkiye olayı Erdoğan’ın ağzından şu sözlerle duydu:

“Bu haber gelince Genelkurmay Başkanımız ve AB’den Sorumlu Bakanımız bizi aradılar. ‘Böyle böyle bir durum var. Bu tatbikat da NATO tatbikatı. 40 tane askerimiz var, biz şimdi bu askerimizi çekme kararı verdik, çekiyoruz’ dediler. Dedik ki ‘Tabii, hiç durmayın hemen. Velev ki o hedefler kaldırılsa dahi 40 askerimizi süratle oradan çekin.’ Böyle bir ittifak, böyle bir müttefiklik olamaz.”

80’li yıllardan itibaren bırakın subaylarımızı, askeri öğrencilerimizin dahi bu senaryolara tepki için toplantılardan çıktığını belirtmiştik.

Burada ne oluyor; Genelkurmay Başkanı, Erdoğan’ı arıyor, o da “çekin” diyor. Ne yani Erdoğan, “çekin” demese, çekilmeyecekler miydi?

Bir diğer merak konusu; Senaryoda Erdoğan değil, sadece Atatürk hedef alınmış olsa acaba yine aynı şiddette tepki gösterilecek miydi?

Devam edelim:

Erdoğan dün Rize’de NATO’ya şöyle yüklendi:

“NATO tatbikatındaki terbiyesizliği siz de gördünüz. Bazı yanlışları aptallar değil, ancak alçaklar yapar. Bu da öyle bir hadisedir. Bu terbiyesizliği NATO içinde varlığını bir süredir takip ettiğimiz çarpık bir bakışın dışa vurumu olarak anlıyoruz. NATO’nun güvenilirliği sorgulanır hale gelmiştir. Biz kendimizi savunmak için S-400 almaya kalktığımızda kimileri tarafından ortaya konulan tepki de bu çarpıklıktandır. Başkalarına ses çıkarmayanlar nasıl oluyor da Türkiye’ye ses çıkarıyorlar. İş Türkiye’ye gelince farklı tavır sergiliyor. Kusura bakmasınlar Türkiye birilerine sorarak karar vermeyecek, milleti ile konuşarak karar verecektir. Bunları Kıbrıs Barış Harekatı’nda ve terörle mücadele döneminde kime ne kadar güvenebileceğimizi gördük. Bu kuru bir özürle üzeri örtülebilecek bir şey değildir.”

Peki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar Kanada’daki Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu’nda ne söyledi? Şunları:

“Yakın zamanda NATO’nun düzenlendiği askeri tatbikatların birisinde söylenilenlere göre, bireysel olarak ve belki de FETÖ tarafından desteklenmiş kişiler tarafından gerçekleştirilmiş çirkin ve kabul edilemez bir olay yaşandı. NATO idarecileri, zamanında ve gereğine uygun bir şekilde tepki gösterdi. Kimsenin müttefikliğimizi ve dayanışmamızı baltalamasına izin vermemeliyiz.”

Erdoğan bile NATO’nun “ihanetini” Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar götürüp, “alçaklık” suçlamasında bulunurken, Akar’ın faturayı sadece “FETÖ’cülere” kesip, NATO’ya toz kondurmaması ve hâlâ “müttefiklik ve dayanışmadan” söz etmesi nasıl bir anlayışın sonucudur?

-NATO Darbesinin Sebebi-

Yılların kurumu ve dahi Türkiye sicili ayan beyan ortada olan NATO’da birkaç kişi böyle bir “skandala” yol açacak, öyle mi?.. Geçiniz!..

Bu açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti’ne yönelik bir darbedir. Artık planlarını gizleme gereği duymama pervasızlığıdır.

Sormamız gereken; Şimdi Türkiye’den neler istendiğidir?.. Rusya’dan alınacak S-400 füzeleri, Ege, Kıbrıs, Güneydoğu, Suriye’de “İsrail koridoru”, “soykırım” iftirasını kabul ve İran mı?.. Kuru özürle yetinip, böbürlenme değil, hepsine dikkat kesilme zamanıdır…

Biliyoruz ki, NATO’nun yeni misyonu “Radikal İslâm’la savaş ve İsrail’in güvenliğini sağlama” olarak belirlendi.
Bunun için ise NATO’nun karar mekanizmalarında değişikliğe gidilmesi, Türkiye’nin karar mekanizmasından dışlanıp, ikinci çembere alınması, bir anlamda NATO’da söz hakkının kalmaması, beraberinde İsrail’in de adım adım NATO’ya dahil edilmesi kararlaştırıldı. Yıllar önce, “Tahran’a, İsrail’in NATO’ya alınmasından daha güçlü bir sinyal verilemez… İsrail-AB-NATO işbirliğinin geliştirilmesi, ABD tarafından da net olarak desteklenmektedir” denildi.
Uzmanlar, NATO ile ilişkilerimizi gözden geçirmemiz gerektiğini savunuyor. Doğrudur, geç bile kalınmıştır.
Dileriz ki, Norveç skandalı Türkiye’yi tamamen NATO’nun emir eri haline getirecek o planların hayata geçirilmesinin değil de gerçekten bağımsız planların önünün açılmasının vesilesi olsun!..

Müyesser YILDIZ
19 Kasım 2017

Adımlar dergisi

Yolsuzlukla suçlanan Çinli general intihar etti
28 Kasım 2017



Çinli general için sosyal medyada "Bir zamanlar güçlü ve onurlu olan general hayatını bu utanç verici biçimde sona erdirdi" yorumu yapıldı

Çin Halk Cumhuriyeti lideri Xi Jinping'in kapsamlı yolsuzlukla mücadele kampanyasında yolsuzlukla suçlanan Çinli General Pekin’deki evinde kendini asarak intihar etti.

23 Kasım'da intihar ettiği anlaşılan Çin’in Merkezi Askeri Komisyonu'nun siyasi bölümünün sorumlusu, Zhang Yang, yolsuzlukla kapsamında yargılanan iki eski üst düzey askeri subayla bağlantılı olduğu gerekçesiyle soruşturma kapsamına alındı. Çin’de yolsuzlukla mücadele kapsamındaki soruşturmalar Başkan Xi’nin Komünist Parti kongresindeki yolsuzluğa karşı mücadele yemininden sonra üç milyona yakın üst düzey görevlinin gözaltına alınmasıyla başlamıştı.

Yolsuzluk komisyonunun açıklamalarına göre Zhang disiplin protokollerini ciddi bir şekilde ihlal etti ve yasaları çiğnedi, rüşvet aldı ve malvarlığında aşırı bir şekilde kaynağı belirsiz artışlar oldu.

Ordunun resmi gazetesi olan Halk Kurtuluş Ordusu tarafından yönetilen bir sosyal medya hesabındaki yazı, Zhang'ı intihar ederek suçlamalardan kaçtığını savundu.

Sosyal medya hesabında yazıldı.

T24
ETİKETLER
zhang yang çinli general çin yolsuzluk intihar etti ast

Kuzey Kore: Nükleer savaş çıkacak, asıl mesele bunun ne zaman olacağı
07.12.2017



Sputnik'in haberine göre; ABD'nin müttefiki Güney Kore ile Kore Yarımadası'ndaki askeri tatbikatı devam ederken Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nden sert bir açıklama geldi.

Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili ABD'nin tehditlerinin 'savaşı kaçınılmaz bir hale getirdiğini' savunarak "Şu anda önümüzdeki soru şu: Savaş ne zaman çıkacak? Savaşı istemiyoruz ama korkmuyoruz" dedi.

Kuzey Kore, Kore Yarımadası'nda bir nükleer savaşın 'artık bir ihtimal değil bir zaman meselesi' olduğu yönünde sert bir açıklama yaptı.

KCNA'nın adını açıklamadığı Kuzey Kore Dışişleri'nden bir yetkiliye dayandırdığı açıklama, ABD ve Güney Kore'nin bölgede 230 kadar uçak ve hava aracı ile gerçekleştirdiği 'Açıkgöz' adlı askeri tatbikatının sürdüğü sırada geldi.

Kuzey Koreli yetkili, "Son zamanlarda, ABD Kore Yarımadası'nda şu ana kadarki en büyük hava tatbikatını yaparak Kuzey Kore'yi hedef alırken, ABD'li üst düzey siyasiler birbiri ardına savaşkan açıklamalar yaparak alarm verici işaretler gönderiyorlar. Bu agresif savaş çığırtkanı açıklamalar, Kore Yarımadası'nda bir savaşa hazır olmamız gerektiği yönünde bir uyarıdan başka türlü algılanamaz" dedi.

Açıklamasında ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Direktörü Michael Pompeo'nun hafta sonu Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'u eleştiren sözlerine de cevap veren yetkili, Pompeo'unun 'küstahça halkın kalbi olan yüce liderliği eleştirerek' Pyongyang'ı provoke ettğini söyledi. Yetkili "Şu anda önümüzdeki soru şu: Savaş ne zaman çıkacak? Biz savaş istemiyoruz ama ondan da (savaştan) kaçmıyoruz. ABD bizim sabrımızı ve bir nükleer savaşın fitilini ateşlememizi hafife almasın. Sürekli olarak güçlendirdiğimiz nükleer gücümüzle ABD'nin bunun sonuçlarını pahalı şekilde ödeyeceğinden eminiz" ifadelerini kullandı.
Ana Haber

ABD'li general: Umarım yanılırım ama savaş yaklaşıyor
23 Aralık 2017



"Buradaki varlığımız sayesinde sizler enformasyon ve politik mücadeleye katılıyorsunuz"

Norveç'te konuşlandırılmış ABD deniz piyadelerinin komutanı General Robert Neller, bölgede ‘büyük kavganın’ başlayabileceği konusunda askerlerini uyardı. Neller, "Umarım yanılırım ama savaş yaklaşıyor" dedi.

Sputnik'in Military.com’dan derlediği habere göre Neller, bölgedeki Amerikan varlığının genişleyebileceği tahmininde bulunarak askerlerine yerlerinin değişebileceğini bildirdi.

Askerlerine seslenen general, “Umarım yanılırım ama savaş yaklaşıyor. Buradaki varlığımız sayesinde sizler enformasyon ve politik mücadeleye katılıyorsunuz” dedi.

Yakın zamanda dikkatlerin Pasifik ve Rusya’ya odaklanacağını dile getiren Neller, "Sadece neden burada olduğunuzu unutmayın. Onlar gözlemliyor. Tıpkı sizin nasıl onları gözlemlediğiniz gibi, onlar da sizi gözlemliyor. Burada 300 deniz piyademiz var. Bu sayıyı bir gecede 3 bine çıkarabiliriz” ifadelerini kullandı.

T24
ETİKETLER
savaş haber açıklama abd general

Erdoğan'ın dedesiyle ilgili 'firar' sorusu
11.01.2018



Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik, Milli Savunma Bakanlığı'nın Erdoğan'ın dedesiyle ilgili 'askerde meçhul' ifadesine dikkat çekti.GERÇEK GÜNDEM - Milli Savunma Bakanlığı, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dedesi Mustafa oğlu Kemal’in; askerdeyken şehit olduğunun, arşivlerde "askerde meçhul" ifadeleriyle kesin olarak yer aldığını açıkladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Avukatı Celal Çelik, sosyal paylaşım sitesi Twitter'daki hesabından yaptığı açıklamada Erdoğan'ın dedesi ile ilgili bakanlığın yaptığı açıklamada "askerde meçhul" ifadeyisiyle ilgili firar noktasına dikkat çekti!

FİRAR ETMİŞ OLMA OLASILIĞI YOK MU?
Celal Çelik, açıklamasında “Askerde Meçhul” demek, ne olduğu bilinmeyen demek! Eeee o halde, Firar etmiş olma olasılığı yok mu yani?!..." ifadesini kullandı.
Kaynak: Gerçek Gündem

Mete Yarar Mete Yarar: İlk sürü SİHA saldırısı
11.01.2018

Rusya Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre, Suriye’deki muhalifler 6 Ocak gecesi Rus birliklerinin konuşlandığı Hmeymim üssüne 10, Tartus’taki donanma üssüne de 3 İHA’yla saldırı girişiminde bulundu.

Rus elektronik harp birlikleri, 6 İHA’nın kontrolünü ele geçirirken 7 İHA da 24 saat teyakkuzda bulunan Rus hava savunma birliklerine ait Pantsir-S füze kompleksleriyle imha edildi.

Bu saldırı sırasında iki Rus askeri hayatını kaybederken ona yakın Rus uçağı kullanılamaz hale geldi.

Bu saldırıyla bir kez daha gördük ki gelinen teknoloji devrimi her aygıtı bir silahlı platforma dönüştürebiliyor. Birkaç bin liralık bir sistemle milyonlarca dolarlık gelişmiş silah sistemlerine zarar verebiliyorsunuz.

***

Suriye’de yapılan bu saldırıyı analiz etttiğimizde aslında halka açık sistemleri kullanarak askeri bir operasyonun nasıl icra edilebileceğini de görüyoruz.

Uydu sistemleri üzerinden bölgenin haritası ve askeri konuşlandırma çıkarılıyor. Daha sonra konumlama sistemleri kullanılarak da hedeflere otomatik olarak ekipmanlar yönlendiriliyor.

Bu sistemler ABD merkezli olduğu için de diğer ülkeler sistem üzerinde bir değişiklik yapamıyorlar. ABD ise bu sistemlere kısıt koyarak kendi üslerinin yerinin bilinmesini istemiyorsa engelleyebiliyor.

Gelelim bu saldırılara benzer saldırıların Türkiye’de yapılıp yapılmadığına. Bu saldırılara ilk kez barikatlar döneminde rastlamıştık. Tekil haldeydi ve grup saldırılarına dönüşmemişti. Hatta Silopi’de ele geçirilen bir İHA, ABD ordusunun kullandığı gelişmiş bir modeldi.

PKK, Suriye’de PYD kisvesi altında eğitim aldıkça ve silahlandırıldıkça ülkemizde bu tip saldırıları yapmaya başladılar.

Sınır karakollarına veya hava üslerine saldırı düzenlemek istediler. Bunların bir kısmı saldırı başlamadan bir kısmı da saldırı esnasında etkisiz hale getirildiler.

Ama son Rus üssüne yapılan saldırıda gördük ki örgütler işi bir ileri noktaya taşımışlar. Karışık bir operasyonu belli bir koordinasyon içinde icra edebilmişler.

Yaklaşık beş yıldan bugüne yazılarımda sıklıkla değinmeye çalıştığım şey işte buydu. Artık devlet dışındaki yapıları (terör örgütleri ve muhalif grupları) ayrı bir çalışma konusu yapmaya ihtiyaç var. Geçmiş tanımlamalar ve uygulamalar bugünü bize anlatmıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik birimleri kendilerini bu tür saldırılara karşı koymak için geliştirmeye çalışmaktadır. Sıkıntı, karşı tarafın da yabancı devletlerin iç organizasyonlarından yardım almasıdır. Sizin aldığınız tedbire karşı onların da yeni bir saldırı tekniği geliştirmesidir.

PKK ABD desteği ile EYP, istihbarata karşı koyma, elektronik harp, özel kuvvet teknikleri ve gelişmiş donanım kullanma konularında eğitim almıştır.

Önümüzdeki dönem bu tekniklerin Türkiye’de kullanılmasını istemiyorsak daha başlangıçta tedbirini almak zorundayız. Bu teknikler asla Türkiye’de kullanılmamalıdır.

Önlemi de Suriye’de bir terör devletine izin vermemekten geçiyor.
(..)

Karar

Şükrü KESKİN: TERKEDİLEN ŞEHİD
14 Ocak 2018



Ardahan’ın Çıldır ilçesi Gölbelen köyünden Burak Beşdaş, vatanî görevini yaptığı esnada, Haçlı Amerika işbirlikçisi etnikçi-bölücü teröristlerce gerçekleştirilen saldırı neticesi Diyarbakır’da şehit oldu. Şehit Burak Beşdaş’ın cenazesi, ikindi namazını müteakiben İstanbul Pendik 15 Temmuz Şehitler Camii’nden kaldırıldı.



Adımlar dergisi mensubu olarak, ABD uşağı etnik bölücü Kürtçülere karşı mücadele eden ve bu uğurda canını kaybeden diğer askerlerimiz gibi Burak için de son vazifemiz yapmak üzere 15 Temmuz camiine doğru yola çıktık. Camie yaklaşmaya başladıkça bir gariplik hissi oluştu. Vakit yaklaşmış olmasına rağmen, önceki cenazelerde cami yolunu kontrol altına alan ve park yapılmasına müsaade etmeyen trafik polisleri yoktu. Camiye mesafe olsa da ilk bulduğum boş yere arabayı bıraktım. Yürümeye başladık; diğer şehid cenazelerine göre hiç trafik ve kalabalık gözükmüyordu. Avluya girişler her zaman üst aramasından geçerek olurdu bugün o da yoktu. Görevli askerler şehidin baş ucunda nöbet tutuyordu. Her zamanki polis kalabalığına nazaran neredeyse hiç polis yoktu diyebilirim. Halktan 1000 kişilik bir kalabalık vardı, çoğu da kendi memleketlileri. İlk defa namazdan önce şehidin huzuruna kadar gidebildim, çünkü hiçbir görevli yoktu. Tabiî ki her zaman şehid cenazelerinde hazır olan bakan ve milletvekillerini gözüm aradı. Onlar da yoktu veya ben göremedim. Demek ki bundan önceki güvenlik tedbirleri onlar içindi. Olabilir tabiî ki yetkili birileri varsa güvenlik arttırılır. Her zaman dikkatimi çekmiştir, kimler şehid cenazesine çelenk gönderir bakarım ama bugün bakınca şok oldum. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, AKP ve MHP teşkilatlarının çelenkleri bugün yoktu. Türk Silahlı Kuvvetleri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, sendikalar ve Ardahan derneklerinin çelenkleri… Ama devlet yetkililerinden ve AKP ve MHP teşkilâtlarından hiçbirinin çelengi yoktu. Ben de çelenkleri videoya kaydederken, hemen birileri devreye girdi ve daha cenaze namazı kılınmadan çelenkler üzerindeki isimler kaldırıldı.

Askerler her zaman tören yürüyüşü şehidi top arabasına taşır, öyle götürülürdü. Bugün sadece tören yürüyüşü ve bir cenaze arabası; sadece bu kadar… Basit bir tören, hatta imam bile devamlı tekbirleri tekrarlarken bugün kısa kesilmesi iyice dikkatimi çekti. Bir de bu törenlerde Itrî’nin tekbirinin söyleneceği açıklanmıştı, o da yoktu.

Aklıma tabiî ki birkaç soru takıldı. Benim için şehidin veya ailesinin siyasî görüşü hiç önemli değildir, ben vazifesine bakarım ki siyasî görüşü hakkında da hiçbir bilgi edinmedim, sadece gördüklerim ve hislerim bende oluşan soruların sebebidir…

Devlet yetkilileri yok diye mi hiçbir güvenlik tedbiri alınmamış ve gereken bayraklı süsleme yapılmamıştı. Çelenkleri onlar mı göndermemişti yoksa birileri mi koymamıştı? Cenaze Pendik belediyesinden kalktığı hâlde Pendik belediyesinin bile çelengi yoktu.
Neden devlet yetkileri yoktu; her zaman bakan milletvekilleri olurdu bugün niye yoktu? Pazar tatil günü diye mi yoksa daha önemli işleri mi vardı?
Yoksa aklıma gelen en kötü soru, gelen çelenklerden çıkardığım, şehid ailesi AKP’li değil diye mi bu eksiklikler vardı? Tabiî ki ailenin siyasî görüşünü bilmediğimi tekrar belirteyim ama bu çifte standartlı uygulama şehidlere de mi yapılıyordu?
Artık karar sizin. Benden bu yanlışı dile getirmek, karar sizin.

Şehidimiz Burak BESDAŞ’a Allah’tan rahmet ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dilerim.

Adımlar dergisi

Suriye: Afrin'e yönelik operasyon, saldırı olarak değerlendirilecek; Türk uçaklarını yok etmeye hazırız
18 Ocak 2018



"Suriye hava sahasını ihlal edecek Türk hava güçleri, gezintide olduklarını düşünmemeli"

Türkiye’nin Afrin operasyonu planlarını değerlendiren Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad, herhangi bir askeri operasyonun ‘saldırı eylemi’ olarak değerlendirileceğini söyledi. Mikdad, Türk savaş uçaklarının saldırıya geçmesi halinde Suriye hava savunmasının hedeflerini yok etmeye hazır olduğunu ifade etti.

Sputnik Türkiye’nin Suriye devlet televizyonu SANA’dan aktardığı habere göre, Suriye Dışişleri Bakanlığı’nda gazetecilere konuşan Mikdad, "Türk yönetimini uyarıyoruz. Eğer Afrin bölgesinde herhangi bir askeri operasyona girişirlerse bu Türk ordusu tarafından yapılmış bir saldırı eylemi olarak değerlendirilecek" dedi.

"Suriye hava sahasını ihlal edecek Türk hava güçleri, gezintide olduklarını düşünmemeli"

Türkiye'nin olası bir askeri operasyonunun Suriye'nin egemenliğinin ihlali anlamına geldiğini vurgulayan Mikdad, bunun da uluslararası kanun ve kararlara tamamen açık bir ihlal teşkil edeceğine dikkat çekti.

"Eğer Türk savaş uçakları bir saldırıya girişirse Suriye hava savunması herhangi bir Türk uçağı hedefini yok etmeye hazır" ifadelerini kullanan Mikdad, Suriye hava güçlerinin tam gücünü geri kazandığını belirterek, şöyle devam etti:

"Suriye'ye herhangi bir saldırıda bulunacak ya da Suriye hava sahasını ihlal edecek Türk hava güçlerinin gezintide oldukları düşüncesine kapılmamaları gerekiyor.”

Dışişleri Mevlüt Çavuşoğlu, bugün yaptığı açıklamada ilk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrin’e operasyon duyurusunu yinelemiş ve olası müdahalenin Rusya'yla koordineli yapılması gerektiğini ifade ederek "Hava sahasını kullanmak için Rusya ve İran'la görüşüyoruz" demişti. Çavuşoğlu, ‘aynı zamanda Fırat'ın doğusunda da tehditlere karşı adım atılacağını’ sözlerine eklemişti.

T24
ETİKETLER
suriye faysal mikdad afrin operasyonu

Doğu Perinçek'ten Erdoğan'a; 'ya istifa et ya da...'
19 Ocak 2018



Afrin operasyonu öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "Sayın Cumhurbaşkanı zaman yitirmeden, derhal Suriye ile işbirliğine gitmelidir. Eğer işbirliğine yönelmiyorsa, cumhurbaşkanlığından istifa etmelidir" ifadelerini kullandı.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, partisinin Genel Merkezi'nde düzenlediği basın açıklamasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulundu.

Aydınlık'ın haberine göre, Suriye Dışişleri Bakanı Yardımcısı Faysal Mikdad'ın, "Eğer Türk savaş uçakları bir saldırıya girişirse, Suriye hava savunması herhangi bir Türk uçağını yok etmeye hazırdır" açıklamasını hatırlatan Perniçek, şu ifadeleri kullandı:

"Bilindiği gibi Suriye'nin Lazkiye kentinde Rusya'nın konuşlandırdığı S-400 hava savunma bataryaları bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye hükümetinin 'Türk uçaklarını düşürürüz' açıklamasına şu yanıtı verdi: 'Bu operasyon, terör örgütlerine karşı yapılan, Türkiye için tehdit oluşturan bir oluşumun engellenmesi içindir. Burada bizim Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef alma amacımız yok.'

Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef almıyor. Güzel! Türkiye, güvenliğini tehdit eden PYD/PKK terör örgütüne karşı harekâtta bulunacaktır. Bu da güzel!

'TÜRK UÇAKLARINI SURİYE'NİN HEDEFİ HALİNE GETİRMENİN ANLAMI NEDİR?'

Bu koşullarda Tayyip Erdoğan yönetiminin Suriye ile işbirliği yoluna gitmemekte diretmesinin anlamı nedir? Harekâtın yapılacağı toprak, Suriye toprağıdır.

Harekât, Suriye'yi de hedef alan PYD/PKK terör örgütüne karşıdır. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, PYD terör örgütünün 'vatan haini' olduğunu ilan etmiştir. Suriye Ordusu, PYD'ye karşı bombardımana başlamıştır. Bu koşullarda Suriye ile işbirliği yapmak varken, Türk uçaklarını Suriye'nin hedefi haline getirmenin anlamı nedir?

Türk Ordusu, ABD uçaklarıyla korunan, ABD'nin verdiği 4900 TIR silahla donatılmış PYD terör örgütünü tasfiye etmek için harekâta geçiyor. Karşıda ABD gibi dünya ölçeğinde ciddi bir güç var.

'ERDOĞAN YÖNETİMİNİN SURİYE DOSTLUĞUNU ELİNİN TERSİYLE İTMESİNİN ANLAMI NEDİR?'

Türkiye, harekât hedefini Afrin'in ötesinde Menbiç'teki ve Fırat'ın doğusundaki terör örgütlerini temizleme olarak açıklamıştır. Harekât yapılacak Kuzey Suriye coğrafyasında aynı zamanda ABD üsleri ve birlikleri bulunmaktadır.

Türkiye'nin ABD ile cephe cepheye geldiği bu kritik koşullarda, Tayyip Erdoğan yönetiminin Suriye dostluğunu elinin tersiyle itmesinin anlamı nedir?

ABD cephesi yanında bir de Suriye'ye karşı cephe açmanın mantığı nedir?

'RUSYA, İRAN VE IRAK'IN GÜVENİNİ SARSMANIN ANLAMI NEDİR?'

ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul etmesi üzerine, ABD ve İsrail'e karşı bölge ölçeğinde ve dünya ölçeğinde çok geniş bir işbirliği oluşmuşken, şimdi Tayyip Erdoğan yönetimi, İslam ülkelerini ve bütün dünyayı karşıya itmektedir?

ABD ve İsrail'i sevindirmenin anlamı nedir?

Tayyip Erdoğan yönetimi, Türkiye'nin geleceğiyle oynayan tutumuyla Türk milleti içinde güvensizlik yaratmaktadır.

Türkiye'nin iç cephesini sarsmanın anlamı nedir?

'ERDOĞAN YÖNETİMİ DOSTLARI KAYBETMEKTE, DÜŞMANLARI SEVİNDİRMEKTEDİR'

Askeri harekâtımızın mümkün olduğu kadar az kayıpla ve en büyük başarıyla sonuçlandırması için en etkin siyaset, Suriye ile askerî harekât dahil her alanda işbirliğidir.

Oysa Tayyip Erdoğan yönetimi bırakalım işbirliğini, Suriye'ye haber vermek, Suriye'den davet istemek gibi devlet kurallarının gereği olan yöntemleri bile kenara iterek dostları kaybetmekte, düşmanları sevindirmektedir.

Tayyip Erdoğan yönetiminin Suriye'ye karşı tavrını akılla, hesapla, kurmaylıkla, savaş yönetme yeteneğiyle, devlet adamlığıyla, Türk askerlik ve devlet yönetme geleneğiyle açıklama olanağı bulunmuyor.

Bırakalım devlet yöneticiliğini bugün Türkiye'de ilkokul birinci sınıf öğrencilerini toplasanız ve sorsanız, tek bir çocuk bile Suriye ile işbirliğini reddeden tutumu doğru bulmayacaktır.

'SURİYE'YE KARŞI KİBİRİN BEDELİNİ MEHMETÇİĞE ÖDETMENİN SORUMLULUĞU'

Nitekim bu tavır, hemen etkisini göstermiştir. Tayyip Erdoğan'ın Suriye ile kapışmaya girmesi üzerine, ABD yelkenleri indirmişken birden yeniden cesaret bulmuştur. ABD Sözcüsü, Heather Nauert dün saat 23.00'te, 'Türkiye'nin Afrin'i işgal etmekten ve şiddet kullanmaktan vazgeçmesini' ihtar etmiştir.

Tayyip Erdoğan yönetimi, Suriye'ye karşı kibirli tavrını Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ödetmek gibi ağır bir sorumluluk içindedir.

Türkiye, haklı bir harekât kararı vermiştir. Bu haklı harekâtın en az kayıpla, en hızlı biçimde, en büyük başarıya ulaşması, Türkiye'nin geleceği açısından hayatî önemdedir. Suriye ile işbirliği bu açıdan vazgeçilmez değerdedir ve kibire feda edilemez.

Türkiye'nin vatan savaşını başarıya götürecek birikim ve yetenekte bir yönetime ihtiyacı vardır. Hiç kimse, hele devlet yöneticileri, Türk Ordusunu gereksiz tehditlerle karşı karşıya bırakan uygulamalarda diretemez.

Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, zaman yitirmeden, derhal Suriye ile işbirliğine gitmelidir. Eğer işbirliğine yönelmiyorsa, Cumhurbaşkanlığından istifa etmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Türk milleti önünde derhal karar vermeye çağırıyoruz: Ya Suriye ile işbirliğine gidiniz, ya da istifa ediniz!"

Yurt Gazetesi
Anahtar Kelimeler:AfrinAfrin OperasyonuDoğu PerinçekErdoğanCumhurbaşkanı

Ya sonrası?
Hüsnü Mahalli
18 Ocak 2018



Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere devletin tüm yetkilileri günlerce Afrin’den söz ediyor. Medyanın uzman ve azmanları ise hamasetin en üst basamağını da aşarak savaş çığırtkanlığı yapıyor.
Hiç kimse de bir şey bilmiyor.
Sağduyulu ve sakin düşünen yok.
Düşünen varsa da korkudan konuşamıyor. Yani insanlar Türkiye’nin ne işi var Afrin’de diye soramıyor. Afrin Suriye kasabasıdır ve nüfusun büyük bölümü Kürt kökenli.
Ankara’ya göre orada PYD’liler yani PKK’lılar var.
Yaklaşık olarak 10 bin kadar militan.
Yani Ayn El-Arab ( Kobani) ve çevresinde bulunan PYD’liler kadar.
‘Afrin’e girerim’ diyen Türkiye o zaman Kobani’ye de girmeli.
Öncesinde de Menbiç’e.
Hatta Kobani’den Irak sınırına kadar uzanan 600 kilometrelik Suriye topraklarına dalmalı ve orada bulunan 100 bin kadar YPG ve SDG militanını ortadan kaldırmalı.
Gerekirse de oradan devam edip Musul ve Kerkük’e uzanmalı.
Ama yapamaz çünkü orada ABD ordusu var. Afrin’de YPG’lilerin hiç kimsesi yok.
‘Rusya destek veriyor’ diyenler gerçeği anlatmıyor.
Peki diyelim Türk ordusu Afrin’e girdi ve PYD’liler direndi.
Binlerce ölü, bir o kadar yaralı olacak.
Şehir yıkılacak ve insanlar perişan olacak.
Bu ne işe yarayacak? Hiç.
Çünkü varsa risk Afrin’de değil doğuda.
Kürt ordusu kurmaya çalışan ‘dost ve müttefik’ ABD’de.
Kürt- Türk düşmanlığı için uğraşıyor.
Fazlası da var ve olacak!
Türkiye ise bu riski asla tek başına bertaraf edemez.
İki komşu Suriye ve Irak ile işbirliği yapmadan bu iş asla olmaz.
Kaldı ki bu bölgede ve Afrin’de Türkiye’nin fiili müdahalesi büyük bir sorun yaratır.
Diyelim Türk ordusu yanına ÖSO ve müttefiki grupları alarak Afrin’e yönelik operasyon başlattı ve karşısında Suriye, Rusya ve İran güçlerini buldu.
Ne yapacak?
Benzer şekilde Rusya’nın onayıyla Ağustos 2016’de Cerablus’tan Azez’e kadar uzanan 100 kilometrelik sınır bölgesini kontrol eden Türk ordusu ne zamana kadar orada kalacak?
IŞİD yok edildiğine göre Türk ordusu neden oralarda duruyor?
Arap medyasına göre Türkiye o bölgelerde kalmaya niyetli.
Yoksa ‘Misak-Milli sınırları’ hikâyesi mi?
Rusya destekli Suriye devleti ‘hadi çıkın artık’ derse Ankara ne yapacak?
Üstelik Ankara’nın tüm olumsuz ve tehlikeli politikalarına karşın Suriye devleti Türkiye’ye karşı düşmanca hiç bir davranışta bulunmadı.
Üstelik 2011’de batılı ülkeler, Körfez ülkeleri ve Türkiye Suriye’ye müdahale etmeden önce bu ülkede PYD yoktu.
Ankara 2011-2015 döneminde PYD’yi Suriye yönetimine karşı ayaklandırmak için Salih Müslim’i birçok kez misafir etmiş ve birçok vaatte bulunmuştu.
Peşmerge’nin Kobani’ye girişi dâhil.
Dönelim Afrin’e. Putin ve Ruhani ile birlikte Astana ve Soçi’de önemli anlaşmalara imza atan ve Afrin’i sıcak gündeme taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan her nedense İdlib’ten söz etmiyor.
Ya da İdlib’i Nusra ve müttefiği terör örgütlerden temizlemeye çalışan Suriye ordusuna kızıyor.
Şam kadar Moskova ve Tahran buna tepki gösteriyor.
Rusya izin vermezse Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapması imkânsız değilse çok zor.
Afrin Türkiye için risk ise İdlib ve çevresi Suriye ve Rusya için yüz katı daha fazla risk.
Afrin ve İdlib yan yana iki şehir. Afrin’e yönelik TSK operasyonu İdlib’teki Nusra ve müttefiki grupları rahatlatır.
İdlib ve çevresinde 80-90 bin Nusracı terörist var ve bunlar arasında çok sayıda Çeçen, Uygur, Özbek ve benzeri bölgelerden gelen terörist var.
Üstelik aklınıza gelen her türlü ağır silahları var.
Dron ve kimyasal silahlar dâhil.
Ayrıca Cerablus’tan Azez’e kadar uzanan bölgede Türk ordusu ile işbirliği yapan on binlerce ‘ılımlı’ terörist zaman zaman Nusra’ya destek veriyor. Ortak ideolojik nedenlerle.
Şimdi diyelim ki Suriye devleti idlib’i ne pahasına olursa olsun kurtarmaya çalıştı ve bu iş çok büyüdü.
Bu durumda Türkiye kimden yana tavır alacak?
Nusra ve müttefiklerinden mi yoksa Ankara’nın yeni dostu Rusya’nın desteklediği Esad’tan yana mı?
Türkiye’ye 20 kilometre uzaklıkta İdlib’ten kaçmak zorunda kalabilecek on binlerce yabancı terörist nereye gidecek?
Nusra ve müttefikleri ton farkıyla AKP’nin ideolojik ve psikoloji müttefiki ama Afrin ve Kuzey Suriye’deki PYD Suriye ve Türkiye’nin sorunu.
Her şey çok çelişkili ve karmaşık.
AKP Haziran 2015’e kadar PYD, HDP ve dolayısıyla PKK ile çok iyi geçiniyordu.
Kürt- Türk dostluk ve kardeşliği için.Şimdi aralarına ‘Kara kedi’ çılgın Trump girdi.
Özetle son 7 yılda olduğu gibi Türkiye şimdi de hata yapıyor.
Hamasetle bir yere varılamayacağını şimdiki durum anlatıyor.
Ankara’nın Afrin-PYD ve İdlib- Nusra hesaplarının hiç biri doğru değil ve tutmayacak.
Bu hesapların riski hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük.
El-Bab’ta IŞİD’e karşı operasyonda 70 şehit veren Türk ordusu elbette kısa sürede Afrin’i kontrol altına alır ama iş bununla kalmıyor.
Örneğin Afrin ve İdlib’ten dolayı Suriye, İran ve Rusya Türkiye’ye karşı düşman kesilirse ne olur?
Örneğin PYD’den dolayı ABD Türkiye ile kavgaya tutuşursa ne olur?
Neler neler olmaz!
Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır pusuda bekliyor.
Esad’ı destekleyen ve Irak’ta çok güçlü konumda olan İran sessizce izliyor.
İsrail ise olup bitenlerin belki de tek karlı ülkesi.
Küçük detayları anlatmaya kalkışsam iki makale daha yazmam gerekir.
Çoğunu da zaten yazamam.
Hamasi söylemler savaşa girmek ve zaferle çıkmak için yeterli değil.
Yakın tarihimizde bunun çok örnekleri var.
Sakin düşünüp doğru karar almalı.
Bin yıl da geçse Suriye, Irak ve İran Türkiye’nin komşusu kalacak.
Ne olursa olsun Kürtler hep bu coğrafyada yaşayacak.
Suriye’ye bir şey olursa Türkiye’ye çok daha fazlası olur.
7 yıldır biz neyi konuşuyoruz.
‘Arap Baharı’nın perişan ettiği Suriye ve tüm coğrafyayı.
Ölüm, yıkım, acı ve gözyaşı.
Herkes için: Türkler, Araplar, Kürtler, Persler, Şiiler, Sünniler, Aleviler, Ezidiler ve diğerleri Yetmediyse 70 yıl daha konuşuruz.
Tıpkı 1948’de kurulan İsrail’i 70 yıldır konuştuğumuz gibi.
Hem de İsrail rahatlatmak için.
Belki de coğrafyamızın kaderi ya da genetik sorunu.Kin, nefret, düşmanlık ve kanla besleniyor.Sonrasını düşünen yoksa bahane ve gerekçe bulmak çok kolay.
Öyle olmasaydı bugün biz Afrin’i konuşuyor olmayacaktık

Yurt Gazetesi

Rusya: Kore Yarımadası'nda bir kriz, on binlerce ABD'linin ölmesine neden olur
26.12.2017



Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev, Kore Yarımadası'nda herhangi bir büyük çapta askeri hareketliliğin, Güney Kore'de yaşayan on binlerce ABD'linin hayatını kaybetmesine neden olacağı uyarısında bulundu.

Argumentı i Faktı gazetesine konuşan Patruşev, Washington'ın Kuzey Kore'ye yapacağı olası bir saldırının Güney Kore'de yaşayan 250.000 ABD'li arasında büyük kayıplara neden olacağının farkında olduğu ifade etti.
"Kore Yarımadası'nda büyük çapta bir çatışma çıkarsa on binlerce ABD'li ölür" diyen Patruşev, böyle bir sonucun her ülke için kabul edilemez bir kayıp olduğunu vurguladı.

Patruşev, Kuzey Kore'nin füze test sahalarının 10 milyon nüfuslu Seul'den yalnızca 50 kilometre uzaklıkta olduğunu da kaydetti.

'ABD, KUZEY KORE'Yİ BAHANE OLARAK KULLANIYOR'

Washington'ın yarımadadaki 'gerginlik kısır döngüsüne' katkıda bulunduğunu belirten Patruşev "ABD, Kuzey Kore yönetimi ve halkına karşı provokatif adımlarda bulunuyor ve Güney Kore ile büyük çapta tatbikatlar gerçekleştiriyor" dedi.

Patruşev, ABD'nin Kuzey Kore'nin nükleer programını Asya-Pasifik bölgesine füze savunma sistemi konuşlandırmak için bahane olarak kullandığını da savundu.
Sputnik

Ceyda Karan: Cumhurbaşkanının kararlılığının asıl sınanacağı yer Menbiç
24/01/2018

Ankara kilometrelerce uzanan ABD/SDG/ YPG bölgesi varken Rusya’nın operasyon bölgesindeki Afrin’e girip Washington ile kapışmadan YPG’yi vurmuş oldu.

ABD önce “Afrin operasyon alanımız değil” diyerek topu Rusya’ya attı ama AKP’li Cumburbaşkanı’nın kararlılığının asıl sınanacağı yer Menbiç. Hele TSK ile vekil güçlerin Irak sınırına kadar olan bölgeyi temizlemeye kalkışırsa cepheden ABD ile karşı karşıya gelinir.

Nitekim Pentagon şefi James Mattis’in, Afrin yüzünden Suriye’deki askeri işgal için bahaneleri olan IŞİD’le mücadelenin olumsuz etkilenebileceği sızlanması boşuna değil.

Stratejik tercihlerini çoktan kendilerine devlet kuracağı düşündükleri ABD’den yana yapmış olan Suriyeli Kürtler, kendilerini en baştan tutarlı biçimde desteklemiş, siyasi ve çözüm masasındaki yerlerini “olmazsa olmaz” koşul saymış Rusya’ya ateş püskürdü. Hamileri ABD’ye ise ses çıkartmadılar.

Ceyda Karan’ın yazısının devamı için: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/911804/Afrin_den_Munbic_e_uzanan_yol.html

Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı'ndan Kılıçdaroğlu'na hakaret: Alçak ve gerizekalı!..
29 Ocak 2018



Kılıçdaroğlu, "TSK'nın ÖSO ile birlikte anılmasını içime sindiremiyorum" açıklamasında bulunmuştu

Kılıçdaroğlu: Suriye ile şu veya bu şekilde ilişki kurmalıyız

Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Ordunun başarısı ÖSO'ya devredilemez" ve "TSK'nın ÖSO ile birlikte anılmasını içime sindiremiyorum" diyen CHP Genel Başkan'ı Kemal Kılıçdaroğlu'na hakarette bulundu.

Küçükyılmaz, Twitter'daki kişisel hesabından yaptığı paylaşımda "Popülizmin, demagojinin, ikiyüzlülüğün CHP Liderinden neşet eden en alçak ve gerizekalıca halini aşağıdaki satırlarda bulabilirsiniz!" ifadelerine yer verdi.



"TSK'nın başarısı ÖSO'ya devredilemez"

Ankara'da bazı medya temsilcileriyle bir araya gelen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye'nin Afrin bölgesine başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı'nın ÖSO birlikleriyle yürütülmesini eleştirip "Biz ordumuzun kahramanlığını ÖSO'ya devretmeye çalışıyoruz. Neden? Kimdir OSÖ, elinde Türk bayrağı. Bizim ordumuz orada. Ordu ÖSO'nun arkasına neden gizlenir? Hangi gerekçelerle gizlenir. Ordunun başarısı ÖSO'ya devredilemez. Kahraman Ordumuzun ile ÖSO'nun birlikte anılmasını içime sindiremiyorum. Koskoca TSK ikinci planda sanki ÖSO birinci planda" açıklamasında bulunmuştu.

T24
ETİKETLER
cumhurbaşkanlığı kurumsal İletişim başkanı mücahit küçükyılmaz chp kemal kılıçdaroğlu Öso hakaret

"CHP yöneticiliği yapmış kardeşimizin şehit olduğu saatlerde Cumhurbaşkanı, 'Ulan CHP'liler, siz sıcak yatağınızda yatarken' diye bağırıyordu"
29 Ocak 2018



Ali Gümüş, Afrin operasyonu kapsamında şehit oldu

CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP’li milletvekillerine yönelik olarak sarf ettiği "Ulan ahlaksız sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO'lar benim Mehmet'imle beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar. 394 sabahtı şimdi kim bilir 400'ün üzerinde” ifadelerine tepki gösterdi.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Komando Uzman Çavuş Ali Gümüş’ün CHP Gençlik Kolları’nda ve sonrasında da Mersin’in Mut ilçesindeki CHP teşkilatında görev aldığını belirten Kurt, kişisel Twitter hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Afrin'de şehit olan Ali Gümüş, CHP Gençlik Kolları'ndan sonra Mersin Mut CHP İlçe yöneticiliği yapmış bir kardeşimizdi. Eşi 7 aylık hamileydi. Acı olan ise şehit olduğu saatlerde ülkenin cumhurbaşkanının "Ulan CHP'liler,siz sıcak yatağınızda yatarken..." diye bağırıyor olmasıydı.”

View image on Twitter
View image on Twitter

Kazım KURT

@CHPKAZIMKURT
Afrin'de şehit olan Ali Gümüş, CHP Gençlik Kolları'ndan sonra Mersin Mut CHP İlçe yöneticiliği yapmış bir kardeşimizdi. Eşi 7 aylık hamileydi. Acı olan ise şehit olduğu saatlerde ülkenin cumhurbaşkanının "Ulan CHP'liler,siz sıcak yatağınızda yatarken..." diye bağırıyor olmasıydı.
3:18 PM - Jan 28, 2018
542 542 Replies 7,700 7,700 Retweets 16,787 16,787 likes
Twitter Ads info and privacy
Kocaeli'de Yuvacık Çarşı Meydanı'nda halka hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hani o, bu CHP'nin kendini bilmez bazı terbiyesizleri var ya hani, o terörist diye ifade ettiği ÖSO'lar var ya. Ulan ahlaksız sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO'lar benim Mehmet'imle beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar. 394 sabahtı şimdi kim bilir 400'ün üzerinde” ifadelerini kullanmıştı.

T24
ETİKETLER
kazım kurt ali gümüş afrin operasyon şehit

Fehim Taştekin: Zeytin Dalı'na katılan milisler, uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon
29 Ocak 2018



"El Kaideciler, selefi cihatçılar, 'ılımlı' selefiler, siyasal İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları..."


Gazeteci Fehim Taştekin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin’e yönelik düzenlediği operasyonda birlikte hareket ettiği Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) yazdı. Taştekin, "Zeytin Dalı’nın gölgesinde yürüyen milis güçleri eski El Kaideciler, selefi cihatçılar, ‘ılımlı’ selefiler, siyasal İslamcılar, ılımlı İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları, savaş ağaları, fırsatçılar, macera arayanlar, paralı askerler ve MİT’in yönlendirdiği çevrelerden oluşuyor. Birinin adı şeriatçıya, diğerinin adı gaspçıya çıkmış birbiriyle uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon" dedi. Taştekin "Dün Suriye’de rejimi değiştirme adına desteklenen bu örgütler bugün PYD-YPG’ye karşı savaşta öne sürülen kara unsurları olarak meşrulaştırılıyor, hatta halk nezdinde kahramanlaştırılıyor" yorumunda bulundu.

Taştekin'in Gazete Duvar'da "Erdoğan’ın kefil olduğu ‘Milli Ordu" başlığıyla yayımlanan (29 Ocak 2018) yazısı şöyle:

Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye sahnesinde TSK’ye müttefik yaptığı gruplardan emin. Üstün körü ‘Özgür Suriye Ordusu’ (ÖSO) diye anılan bu gruplara “Suriye’nin gerçek sahipleri” diyecek kadar değer atfediyor. Suriye ordusunu “gerçek işgalci” olarak niteleyip “teröristlerden kurtardıkları bölgeleri bu gruplara bırakmaktan” bahsediyor.

“Bu operasyonu Allah’ın izniyle ÖSO ile birlikte kazanacağız” diyecek kadar onlardan emin. Bütün uyarılara rağmen tahliye edilmediği için Musul Başkonsolosluğu’nda IŞİD’in eline rehine bırakılan eski başkonsolos ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’a, “Ulan ahlaksız, sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO’lar benim Mehmedim’le beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar” diyecek kadar onlara kefil.

Erdoğan’ın Şam yolunda büyük umutlar bağladığı ortaklarına sahip çıkması anlaşılır. Çünkü başa bela birliktelikler, bilgiler ve sırlar içeriyor. Zeytin Dalı Harekâtı ile birlikte de bu gruplara laf etmek neredeyse vatan hainliğine eşdeğer hale geldi!

TSK’nin kimlerle birlikte yürüdüğünü bilmekten, bu
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Oca 30, 2018 12:33 am tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Oca 22, 2018 9:11 pm    Mesaj konusu: Prof. Emre Bağce: Afrin Türkiye ve Suriye'ye sunuldu, ama Alıntıyla Cevap Gönder

Yeni Şafak: Kürecik'ten Zeytin Dalı Harekatı sırasında YPG'ye anlık istihbarat sağlanıyor
28.01.2018



CHP'nin insa edildiği süreçten bu yana denetlenmesi için defalarca girişimde bulunduğu ve her seferinde AKP Hükümeti'nden olumsuz yanıt aldığı Kürecik Radar Üssü'nün Zeytin Dalı Harekatı sırasında YPG'ye anlık istihbarat sağladığı iddia edildi. İddianın sahibi ise yandaş Yeni Şakaf gazetesi. CHP'li Ağababa ise, "Eğer AKP iktidarı gerçekten ABD'ye karşı bir şey yapacaksa Kürecik'i kapatsın" dedi.

Aralık 2011'de Malatya Kürecik'te kurulan NATO Radar Üssü, üssün kurulacağının açıklandığı andan itibaren tartışmaların odağında oldu. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba olmak üzere CHP'li vekiller pek çok kez Kürecik Radar Üssü'ne girmek ve incelemede bulunmnak istediler. Ancak her defasında Milli Savunma Bakanlığı'ndan olumsuz yanıt aldılar.

ABD YÖNETİMİNDEN NATO'YA GEÇTİ

CHP'nin Kürecik için izin istediği Milli Savunma Bakanlığı, üssün yönetiminin NATO'da olduğunu ve Brüksel'den izin alınması gerektiğini bildirdi. CHP'nin NATO'ya yaptığı başvuruya gelen yanıtta ise üssün komutasının ABD'de olduğu bildirildi. CHP'nin bu konudaki itirazları üzerine Mayıs 2012'de dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın talimatı ile üssün yönetimi NATO'ya devredildi.

CHP'LİLER DEFALARCA BAŞVURDU AMA ÜSSE ALINMADI?

2012 yılında Dünya Emekçi Kadınlar günü etkinlikleri kapsamında Malatya’ya gelen dönemin CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan ile milletvekilleri Sabahat Akkiraz, Ayşe Nedret Akova, Ayşe Eser Danışoğlu, Hülya Güven, Sedef Küçük, Sena Kaleli, Melda Onur, Binnaz Toprak, Dilek Akagün Yılmaz ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba Kürecik’te kurulan Radar Savunma Üssü’ne gitti.

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, milletvekilleri olarak kurulan üsse ziyaret etmek istediklerini bunun için de Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazdıklarını ifade ederek, "Genelkurmay bize, ’Yetkimiz yok, Dışişleri Bakanlığı’na yazın’ dediler. Cevap Milli Savunma Bakanlığı’ndan geldi; ’Yetkimiz yok’ dediler izin vermediler. İzni kimden alacağız? Buraya girmek için ABD’den mi, Pentegon’dan mı izin alacağız?" dedi.

Ağbaba, "Küçük bir üsse girmek için koskocaman TBMM’nin iradesini yok saydılar" diyerek hükümeti eleştirdi. Ağbaba, "Radar üssünün kumandasını ABD’ye teslim eden AKP, Meclis’in kumandasını kime teslim etti? Siz ne yaparsanız yapın conileri bu topraklardan kovacağız" diye konuştu.



YENİ ŞAFAK: "ÜSTEN PKK'YA İSTİHBARAT VERİLİYOR"

CHP'nin yıllardır kuruluş amacını ve konumunu tartıştığı ancak AKP'nin vekillerin bu konuda soru önergelerine ve üssü denetleme taleplerine olumsuz yanıt vermesine kayıtsız olan yandaş medya, Zeytin Dalı Harekatı'nın ardından aralarında Kürecik'in de olduğu ABD üslerinin PKK/PYD'ye anlık istihbarat verdiğini gündeme getirdi.

Yeni Şafak gazetesinin bugünkü haberinde, "ABD’nin, TSK ve ÖSO tarafından çepeçevre kuşatılıp Afrin’e sıkıştırılan PKK’ya, bölgeyi kontrol eden Kisecik Radar Üssü’nden anlık istihbarat sağladığı, örgüte koordinatlar verdiği belirtiliyor. Terör örgütü, İHA istihbaratı bilgileriyle, Türkiye’den havalanan her uçaktan, bu uçağın vuracağı noktalardan ve atılan her füzeden haberdar ediliyor. Kel Dağı ve Kürecik radar üslerinin de bu amaçla kullanıldığına dair ciddi şüpheler var." ifadelerine yer verildi.

Haberde şu ifadelere yer verildi:

ABD TÜM VERİLERİ GÖRÜYOR

NATO ağında bulunan radar verileri üzerinden Türk savaş uçakları ve insansız hava araçlarının her hareketini görebilen ABD ordusu, bu araçların vurabileceği muhtemel noktalara ilişkin verileri PKK’ya servis ediyor. ‘Sahibinden’ aldığı istihbaratı değerlendiren teröristler ise gelen bilgiler doğrultusunda tedbir alıp mevzileniyor. Afrin’e yönelik hava taarruzunda uçak, İHA ve hatta füzeleri ilk olarak tespit edebilecek radar, Hatay-İskenderun’daki Arsuz beldesinin Kisecik köyünde bulunuyor. 2004 yılında Amanos dağlarının zirvesinde kurulan Kisecik Radar Üssü bir NATO tesisi. Dolayısıyla ABD, radarın tüm olanaklarından faydalanıyor.

KİSECİK, KEL DAĞI, KÜRECİK

Kisecik’e ek olarak Hatay-Yayladağı’nda sınırın sıfır noktasındaki Kel Dağı’nda da bir radar üssü bulunuyor. Kel Dağı ve Kisecik’teki üslerde konuşlu radar sistemleri en az 400 kilometrelik bir yarıçaptaki her hava hareketini takip edebiliyor. Yani ABD, neredeyse Suriye’nin tamamını NATO şemsiyesi altında kurduğu üslerden gözlüyor. Kisecik ve Kel Dağı’ndan başka Malatya’daki Kürecik radarı ise hepsinden daha gelişmiş özellikte. 1000 kilometrelik yarıçapta gökyüzünü tarayan radarın kapsama alanına Suriye, Irak ve İran, hatta Kıbrıs da giriyor. Türkiye’nin hava ağı ve toplanan istihbarat bilgileri NATO’nun güneydoğu sınırlarını kapsadığı için açık durumda. Türkiye istediğinde ve özellikle milli bir harekât icra edildiğinde bazı bilgileri gizleyebiliyor. Ancak bu gizlemenin ne derece başarılı olduğu meçhul. ABD’nin, bu önlemlere rağmen radar bilgilerini kullanarak elde ettiği kritik verileri PKK’ya aktarmakta olduğu kaydediliyor.

CHP'Lİ AĞBABA: AKP SAMİMİYSE KÜRECİK ÜSSÜNÜ KAPATSIN



CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, konuyla ilgili olarak cumhuriyet.com.tr'ye şunları söyledi:

"Burası Amerika tarafından kurulan ve Amerika'nın kontrolünde olan bir üs. Bunu da cümle alem biliyor. Burası İran ve Suriye'ye karşı İsrail'i korumaya yönelik bir üs olarak inşa edildi. Burası için ne kadar NATO üssü dense de, NATO'ya devri sonradan yapıldı. Buradan kime istihbarat verilip verilmediğini Türkiye kontrol etmiyor. Türkiye'nin burada bir hakimiyeti yok. YPG'ye PKK'ya istihbarat veriyor mu; veriyor olabilir. İsrail'e nasıl veriyorsa buralara da veriyor olabilir. Ama hükümetin buradaki samimiyetini sorgulamak lazım. Hükümet burayı kapatamaz da, kapatma girişiminde bulunamaz da. Biz başından beri söylüyoruz. Eğer Amerika'ya bir tavır alınacaksa ilk yapılacak şey Kürecik'teki üssü kapatmaktır. Tamamen iç kamuoyuna yönelik bir propaganda malzemesi olarak kullanıyor burayı."

Dönemin Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone arasında imzalanan bir mutabakat metni ile Kürecik Üssü'nün yapıldığını hatırlatan Veli Ağbaba "Bu üssün yapılması ile ilgili anlaşma da Meclis'e getirilmedi. Çok gizli kapaklı bir anlaşmaydı ve bir ayıp saklar gibi yapılmış bi anlaşmaydı" dedi.

Cumhuriyet

Prof. Emre Bağce: Afrin Türkiye ve Suriye'ye sunuldu, ama buna karşılık...
22 Ocak 2018



Bağce, 'Zeytin Dalı' harekâtını değerlendirdi

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde görevli öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Bağce, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Afrin'e yönelik düzenlediği "Zeytin Dalı" harekâtıyla ilgili olarak "Afrin Türkiye’ye ve Suriye’ye sunuldu, ama buna karşılık Fırat’ın doğusundaki ABD -PYD/PKK üstelik 50 bin kişilik ağır silahlarla donatılmış ve eğitilmiş ordusuna ve işgaline meşruiyet kazandırabilir, esas tehlike budur" dedi.

TIKLAYIN - Operasyonda 3. gün | TSK, ÖSO'yla birlikte 11 noktayı YPG'den aldı

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı'nın, Bağce'nin değerlendirmelerine de yer verdiği, "PKK koridoru’... ABD’nin öncelikli hedefi Türkiye mi?" başlıklı yazısı şöyle:

Rusya izin verdi ve Afrin’e operasyon başladı. Dikkat edin, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı Moskova’ya gittiler. Haritalar üzerinde tartıştılar, Türkiye’nin hedefleri üzerinde bilgi alışverişi sonucu Moskova izin verdi. Kim bilir belki de Beştepe’den bir sözlü mesaj da götürdüler. Bu görüşme önemli, içeriğini değil sonuçlarını biliyoruz. Ama Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerinde durulduğu kesin. Nitekim, hükümet bu konuyu önemle vurguluyor.
Aslında Afrin Operasyonu, Suriye ve Rusya’nın da işine geliyor. Onlara da yarıyor. İznin temelinde bu var. Çünkü ABD’nin Suriye’yi PKK güçleriyle bölme operasyonunun batı kanadındaki parçası olan Afrin’i ABD ve PKK/PYD’den “kurtarmak” işini TSK üstlendi. Suriye ve Rusya için yeme de yanında yat.
Bu anlamdan bakarsanız, Türkiye’ye bir “vekâlet” üstlenmiş bile diyebilirsiniz. Ama Türkiye’nin, içeride yıllardır kanlı savaş verdiği, iç güvenlik tehdidi olarak ilan ettiği PKK ile 900 km boyunca “sınırdaş” olmasına yol açacak “Afrin Bölgesi”nin Ankara için ayrı bir önem taşıdığı açık. Operasyon, “kuşatılmışlık” endişesi yaratmıştır. PKK’nin, içeride sürdürdüğü “iç savaş”a, Suriye’deki egemen pozisyonundan alacağı güçle sınır boyunca hız kazandırması, şüphesiz ki ciddi bir “güvenlik sorunu” yaratıyor. PKK’ye hoş bakanların, yazar çizerken bu konuyu es geçmeleri şüphesiz ki doğaldır. PKK ile bir “barış”, “anlaşma” yapılmış değil ki?!
Es geçilen başka bir nokta, Suriye’nin “bütünlüğü”dür. ABD ve ABD severlerin de bu bütünlüğü es geçmeleri doğaldır. ABD’nin Suriye’yi parçalamak politikasını görmemek ya körlük veya daha doğrusu ABD politikasının uzantısı olmaktan kaynaklanır. Bunlara göre ABD masum bir şekilde orada duruyor, gel dersen gelir, git dersen gider. Ehh, PKK’ye de yardımcı olması kötü müdür!?
Bu bağlamda operasyonu yürütenler, konuyu “beka meselesi” olarak görmekte ve ABD’nin Türkiye’yi de parçalamayı hedeflediğini söylemektedir.

Ülkeyi ancak biz parçalarız

Çok çok uzun vadeyi bilemem, ama ne yakın ne de orta vadede, “Bizi parçalayacaklar” gerekçesinde bir haklılık payı göremiyorum. Bu ya büyük bir sanal korkunun ya da günlük politikanın bahanesi olabilir. Evet, PKK özellikle Güneydoğu’yu hedeflemiştir, düşüncesine ve eylemine göre burası “onun”dur.
Ama ABD’nin bir “PKK yönetiminde Kürt bölgesi” kuruyor olmasının temel gerekçesi ve hedefi Türkiye değil, esas İran’dır. Bunu planlarında, açıklamalarında görüyoruz. PKK/PYD’yi İran’a karşı kullanmak planları içindedir. Bunun temel taşlarını döşüyor. Fakat, bu dinamizmin, PKK’nin “savaş içinde” olduğu Türkiye’ye güçlü bir yan etkisi olacağı da kesindir. PKK çok güçlü bir “yurt”, üstelik ABD korumasında, kazanmış olacaktır. Bu durum çok ileride istenildiği gibi kullanılabilir!
Buna rağmen, Türkiye “parçalanabilirliği” en az ülkelerden biridir. Bunu ne ABD becerebilir ne PKK. Bunu ancak biz kendimiz becerebiliriz! İktidarın iç politikalarıyla!
ABD, Ortadoğu’yu sürekli karıştırıcılığının da bir aracını yaratmaktadır. Buradan kazancı, İslam dünyasını sürekli bir parçalanmışlık içinde tutmak ve daha sonra yazacağım, savaş sanayiine sürekli bir pazar yaratmaktır. 2016 dünya silah satışı 1.7 trilyon dolardır. Trump 400 milyar dolara yakın silah satmıştır Suudi Arabistan ve Katar’a.

‘Al oyna, kullan’

Afrin’in, ABD’nin bu aşamada kolayca vazgeçebileceği bir bölge olduğunu gördük. Afrin’de PKK konuşlanmasının, ABD için bir “deneme” amacı taşıdığı görülüyor. ABD’nin esas konuşlandığı yer Fırat’ın doğusudur. Afrin üçüncü derecede önemdedir. Kent savaşını girilirse eğer, orada kayıpların çok can sıkıcı olacağı açık olmasına rağmen, Afrin’i ABD’nin kolay gözden çıkarmasına bir neden aramalı mıyız?
Prof. Emre Bağce, özetle, Afrin Türkiye’ye ve Suriye’ye sunuldu, ama buna karşılık Fırat’ın doğusundaki ABD
-PYD/PKK üstelik 50 bin kişilik ağır silahlarla donatılmış ve eğitilmiş ordusuna ve işgaline meşruiyet kazandırabilir, esas tehlike budur, demektedir.
Yani, “Bu zafer sana yeter, al oyna, iç siyasette kullan; bak Akdeniz’e uzanmıyor kuşak”...
Üç konu daha var: “Afrin iç siyaset ve seçimler..” “Suriye topraklarında gözümüz yok..” “Ve savaş sanayii...”
Ama yazıyı şöyle bitireyim: Suriye’nin parçalanmasına yardımcı olanların ve kör ve yararcı işgalci politikalarının şimdi “bütünleme” yapmaları mümkün mü?
Bakalım...

T24
ETİKETLER
emre bağce afrin zeytin dalı harekatı tsk Öso


Akif Beki: Afrin'i Esad'a niye biz teslim edelim Sayın Başbuğ!
23 Ocak 2018



"Suriye'nin başında kalmak karşılığında bu teklifimizi kabul etmez miydi?"

Karar yazarı Akif Beki, "Afrin’i YPG’den aldıktan sonra, elimizle Esad’a biz teslim edeceksek. Esad, Afrin harekatına göz yumarak toprak bütünlüğünü bize korutmuş olmayacak mı?" ifadelerini kullanarak, "Sihirli sözcük Esad'la anlaşmaktır" diyen 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u eleştirdi.

Beki, "Madem sınırımıza Esad yerleşmeden kendimizi terör tehdidinden emin hissetmeyeceğimizi düşünüyor Genelkurmay eski Başkanı. Sınırımızın öte yanını hem kendisi hem de bizim adımıza PKK uzantılarından temizlemesi karşılığında kendisini tanıyacağımızı, Esad’lı bir çözüme razı olacağımızı, ÖSO’yu da buna ikna edeceğimizi bildirsek. Suriye’nin başında kalmak karşılığında bu teklifimizi kabul etmez miydi?" diye yazdı.

Akif Beki'nin Karar'da "Afrin'i Esad'a niye biz teslim edelim Sayın Başbuğ" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

"Sınırımıza Şam rejimi gelmeli, sihirli sözcük Esad’la anlaşmaktır” diyor İlker Başbuğ.

YPG’dense tamam Esad gelsin sınırımıza, gelsin gelmesine de kendi teslim alarak gelsin.

Afrin’i YPG’den aldıktan sonra, elimizle Esad’a biz teslim edeceksek... Esad, Afrin harekatına göz yumarak toprak bütünlüğünü bize korutmuş olmayacak mı?

Madem sınırımıza Esad yerleşmeden kendimizi terör tehdidinden emin hissetmeyeceğimizi düşünüyor Genelkurmay eski Başkanı...

Sınırımızın öte yanını hem kendisi hem de bizim adımıza PKK uzantılarından temizlemesi karşılığında kendisini tanıyacağımızı, Esad’lı bir çözüme razı olacağımızı, ÖSO’yu da buna ikna edeceğimizi bildirsek...

Suriye’nin başında kalmak karşılığında bu teklifimizi kabul etmez miydi?

Üstelik...

Bölge, Rus bölgesi.

Afrin’deki YPG, Rusya destekli YPG.

Reyhanlı’ya attıkları roketler bile Rus silahı.

Esad’dan yana bir taviz verecekse Ankara...

Rusya’nın, ellerindeki silahları toplayıp kontrolündeki YPG unsurlarını dağıtmasını sağlayacak bir teklifle halledemez miydi konuyu?

Üstelik Rusya, operasyonun sorumluluğunu tek başına ABD’ye yıkarak fırsattan iki türlü de yararlanma peşinde.

ABD’nin provokasyonlarının Türkiye’yi kışkırttığını söyleyerek YPG’ye, ‘benden değil onlardan bilin, sizi ben satmadım’ mesajı yollayıp duruyor.

Üstüne bir de Lavrov, dün açıkça ABD’yi, PYD’nin Esad’la anlaşmasını engellemekle suçlayarak niyetlerini belli etmedi mi?

Esad’ın YPG ile anlaşmaya çalıştığı, Rusların arabuluculuğunda çokça pazarlığa oturduğu da biliniyor. Hatta Esad yönetimi, YPG’ye özerklik vermeyi bile konuşmaya açık olduklarını duyurmamış mıydı?

Kısacası; bu operasyon YPG’yi tümüyle ABD’den koparıp Rusya ve Esad’ın kucağına itse, birinden uzaklaştırıp ötekine yaklaştırsa, Rusya’ya ve Esad’a mecbur etse istediğimizi almış olur muyuz?

YPG Şam’la anlaşmaya yanaştığı anda, hava sahasını kullanma iznimizin iptal edilmeyeceğinin, Esad’ın karşımıza dikilmeyeceğinin, şimdiden rahatsızlığını saklamayan İran’ın bizi daha da sıkıştırmayacağının, Rusya’nın bize kolaylık yerine artık zorluk çıkarmayacağının garantisi var mı?

Bir de Afrin’in Esad’a teslimini taahhüt etsek, Esad’ın elini daha çok rahatlatmış, İran’ın elini daha çok güçlendirmiş, Rusya’ya ABD karşısında daha büyük bir avantaj sağlamış olmaz mıyız?

Oysa günün sonunda biz, askeri riski üstlenen taraf olarak Esad’la İran ve Rusya’ya kazandırdığından daha fazlasını kazanmalı değil miyiz?

Bizim desteğimiz olmadan Barzani’yi de çökertemezlerdi. Barzani çöktü ama İran ve Bağdat’taki kukla hükümet kazandı. Neçirvan Barzani daha dün Tahran’daydı, Cumhurbaşkanı Ruhani’den Irak Kürtleriyle ilişkileri geliştirme sözü alıyordu.

Ayrıca...

‘Zeytin dalı’ uzattığımız Türkiye’ye müzahir Kürtlerin sözcüsü Abdulbari Osman, operasyon başlamadan Anadolu Ajansı’na şöyle demişti: “Savaş çıkarsa PYD’nin o toprakları rejime teslim edeceğine inanıyoruz...”

Bunun da ‘kırk katır mı, kırk satır mı’dan farksız olduğunu söylüyordu.

Rejimi Afrin’e çağırmak, onları da hüsrana uğratmaz mı?

T24
ETİKETLER
İlker başbuğ akif beki

Akif Beki: Propaganda savaşları Afrin harekatında sonucu belirlemeyecek
26/01/2018



ABD ile medya üzerinden gireceğimiz söz düelloları ya da propaganda savaşları, Afrin harekatında sonucu belirlemeyecek.

Sonucu tayin edecek olan, Rus bölgesinde Rusya destekli YPG’ye karşı silah, teknoloji, savaşma azmi ve iradesi ile moral motivasyon üstünlüğümüzdür.


Uydurma ve dezenformasyonla mücadele, savaşın ihmale gelmeyecek bir parçası, önemsizleştiriyor değilim.

Ama silahlar konuşmaya başladığında, son söz artık silahlarındır.

Güç dengesinde ağır basan propaganda rüzgarları değil, bozguna uğratan gizli teknolojilerle hazırlıksız yakalayan sürprizlerdir.

Silahlar çekildiğinde söz üstünlüğü, yerini silah üstünlüğüne bırakır.

Propaganda meydanında yenmek, medyada üstün gelmek sahada galebe çalmaya yetmediğine göre, üstünde bu kadar durmaya değmez.

Akif Beki’nin yazısının devamı için: http://www.karar.com/yazarlar/akif-beki/var-mi-medyada-kazanilmis-bir-savas-6049
Fehim Taştekin: Zeytin Dalı'na katılan milisler, uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon
29 Ocak 2018



"El Kaideciler, selefi cihatçılar, 'ılımlı' selefiler, siyasal İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları..."


Gazeteci Fehim Taştekin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin’e yönelik düzenlediği operasyonda birlikte hareket ettiği Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) yazdı. Taştekin, "Zeytin Dalı’nın gölgesinde yürüyen milis güçleri eski El Kaideciler, selefi cihatçılar, ‘ılımlı’ selefiler, siyasal İslamcılar, ılımlı İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları, savaş ağaları, fırsatçılar, macera arayanlar, paralı askerler ve MİT’in yönlendirdiği çevrelerden oluşuyor. Birinin adı şeriatçıya, diğerinin adı gaspçıya çıkmış birbiriyle uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon" dedi. Taştekin "Dün Suriye’de rejimi değiştirme adına desteklenen bu örgütler bugün PYD-YPG’ye karşı savaşta öne sürülen kara unsurları olarak meşrulaştırılıyor, hatta halk nezdinde kahramanlaştırılıyor" yorumunda bulundu.

Taştekin'in Gazete Duvar'da "Erdoğan’ın kefil olduğu ‘Milli Ordu" başlığıyla yayımlanan (29 Ocak 2018) yazısı şöyle:

Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye sahnesinde TSK’ye müttefik yaptığı gruplardan emin. Üstün körü ‘Özgür Suriye Ordusu’ (ÖSO) diye anılan bu gruplara “Suriye’nin gerçek sahipleri” diyecek kadar değer atfediyor. Suriye ordusunu “gerçek işgalci” olarak niteleyip “teröristlerden kurtardıkları bölgeleri bu gruplara bırakmaktan” bahsediyor.

“Bu operasyonu Allah’ın izniyle ÖSO ile birlikte kazanacağız” diyecek kadar onlardan emin. Bütün uyarılara rağmen tahliye edilmediği için Musul Başkonsolosluğu’nda IŞİD’in eline rehine bırakılan eski başkonsolos ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’a, “Ulan ahlaksız, sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO’lar benim Mehmedim’le beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar” diyecek kadar onlara kefil.

Erdoğan’ın Şam yolunda büyük umutlar bağladığı ortaklarına sahip çıkması anlaşılır. Çünkü başa bela birliktelikler, bilgiler ve sırlar içeriyor. Zeytin Dalı Harekâtı ile birlikte de bu gruplara laf etmek neredeyse vatan hainliğine eşdeğer hale geldi!

TSK’nin kimlerle birlikte yürüdüğünü bilmekten, bunları açık açık konuşmaktan ve bunların ülkeye ne getireceğini tartışmaktan bizi alıkoyan nedir? Bu ülkenin başına örülen çorapları konuşmak neden ihanet olsun? TSK ve MİT’in koordinasyonuyla Zeytin Dalı Harekâtı’na katılan ya da destek olan çok sayıda örgüt var. Öne çıkan örgüt veya koalisyonlardan bazıları şöyle:

Cephet el Şamiyye, Feylak el Şam, Ahrar el Şam, Hamza Bölüğü, Ceyş el Nasır, Nureddin Zenki Tugayları, Sukur el Cebel, Semerkand Tugayı, Muntasır Billah Tugayı, Sultan Murat Tümeni, Fatih Sultan Mehmet Tugayı vs.

Kim bunlar? Daha önce bir kısmının köken ve yapısına defalarca dikkat çektim. Mesela Türkiye’nin yakın çalıştığı örgütlerin başında gelen Ahrar el Şam, Usame bin Ladin’in Suriye’deki adamı Ebu Halid el Suri gibi El Kaide kadroları tarafından kuruldu. Bu örgütlerden bazıları da 1970 ve 1980’lerde şiddet eylemleriyle zihinlere kazınmış olan Suriye Müslüman Kardeşler teşkilatı ile bağlantılı.

Afrin’e yönelik harekâtta Cinderes ve Seman Dağı cephelerinde öne çıkan Nureddin Zenki başlangıçta CIA’in yardımına mazhar olmuşken El Kaide’nin Suriye uzantısı Nusra Cephesi ile birlikte Heyet Tahrir el Şam’ın teşekkülünde yer aldı. Nureddin Zenki, geçen temmuzda Heyet Tahrir el Şam’ın Ahrar el Şam’ı İdlib’den söküp atan saldırılarında rahatsız olup tekrar bağımsız kaldı. Bu örgüt 12 yaşındaki Filistinli mülteci Abdullah Taysir el İsa’nın kafasının kesildiği görüntüyle gündeme gelmişti.

Afrin’i güneyden kuşatan hamleye destek olduğu söylenen Türkistan İslam Partisi de (TİP) Taliban ve El Kaide bağlantılı bir örgüt. Uygurların kurduğu bu örgüt cihatçıların cihatçılarla savaşı sırasında tercihini Tahrir el Şam’dan yana yapmıştı.

Lafın kısası Zeytin Dalı’nın gölgesinde yürüyen milis güçleri eski El Kaideciler, selefi cihatçılar, ‘ılımlı’ selefiler, siyasal İslamcılar, ılımlı İslamcılar, kendilerini hâlâ devrimci diyen ÖSO kalıntıları, savaş ağaları, fırsatçılar, macera arayanlar, paralı askerler ve MİT’in yönlendirdiği çevrelerden oluşuyor. Birinin adı şeriatçıya, diğerinin adı gaspçıya çıkmış birbiriyle uyumsuz, dağınık ve başıbozuk bir koalisyon.

Türkiye hükümeti, Suriye yönetiminin ‘terörist’ saydığı bu grupları, başından beri, “zalim bir rejime karşı savaşan devrimciler” olarak selamlıyor.

Fırat Kalkanı Harekâtı’yla birlikte bu gruplardan bir kısmı Türkiye’nin kendi özel gündemine göre yeniden dizayn edildi. Özel gündemde birincil hedef Kürtlerin liderliğindeki ‘demokratik özerklik’.

Anadolu Ajansı’na göre TSK, Fırat Kalkanı’nın ilk safhası tamamlanınca 29 Mart 2017’den itibaren Türkiye sınırlarına yakın bölgelerde kurulan kamplarda bazı grupları eğitti ve donattı. Kamplarda ÖSO mensuplarına birebir muharebe eğitimi verildi; havan, roketatar, orta ve hafif makinalı silahların kullanımı öğretildi. Sonra 30 Aralık 2017’de 30 örgütün katılımıyla üç kolordu şeklinde ‘Suriye Milli Ordusu’ ilan edildi. Sınırdaki ‘Havar Kilis Operasyon Odası’ndan yönlendirilen bu gruplar ‘Milli Ordu’ adını kullansa da bunlara ne ‘ordu’ denebilir ne de ‘milli bir güç’.

Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı. Bu gruplar sıklıkla birbiriyle çatıştı. Çatışma nedeni yolsuzluk, hırsızlık, istismar suçlamalarıydı. Özünde ise rant kavgası ve rekabet var.

Sözün gelişi Nureddin Zenki Tugayları Kasım 2016’da Halep’in doğusunda Festakim ile çatıştı. Yine Kasım 2016’da Öncüpınar Sınır Kapısı’nda Cephet el Şamiyye ile Sultan Murad birbirine girdi. Aynı kavganın devamı olarak bu kez Nureddin Zenki ve Ahrar el Şam Azez civarında Cephet el Şamiyye ile çatıştı. Nisan 2017’de Ahrar el Şam Kabasin’de Ahfad Selahaddin’e saldırdı. Aynı dönemde Cephet el Şamiyye ile Sultan Süleyman Şah Halep’in kuzeyinde birbirine girdi. Cephet el Şamiyye’ye karşı kavga kısa sürede Sultan Murad, Hamza Bölüğü ve Sukur el Cebel’i de içine aldı. Mayıs 2017’de Cerablus’ta kavga Sultan Murad ve Feylak el Şam ikilisi ile Ahrar el Şarkiya arasındaydı. Aynı dönemde Azez’de Cephet el Şamiyye ile Feylak el Şam çatıştı. Mayıs 2017’de Cephet el Şamiyye, Hamza Bölüğü ve Sultan Murad üçlüsü Azez ve El Rai’de Fursan Tugayı’na savaş açtı. Haziran 2017’de Sultan Murad Azez’de Ahrar el Şam’a karşı büyük bir cephe açtı. İki tarafın müttefikleri de savaşa dahil oldu. Temmuzda TSK’nin Afrin’e saldırı planını reddeden Ahfad Selahaddin diğer ortaklara hedef oldu. Örgütün lideri yakalandı, işkenceden geçirildi ve Türkiye’ye teslim edildi.

Bu grupların birçoğunun sicili etnik ve mezhebi temizlik, sivil katliamı, işkence, infaz, adam kaçırma, hırsızlık, yağma, kötü muamele ve istismar suçlarıyla dolu. Alevi düşmanlığı hepsinde ortak. PYD-YPG karşıtlığıyla nükseden Kürt düşmanlığı da yaygın. Hıristiyanlar da bu grupların elinden az çekmedi. En son Eli Kino’nun Ezidileri geçen yaz mezhepçi düşmanlığın kurbanı oldu.

Suriye krizi boyunca hükümetiyle, askeriyle, istihbaratıyla, bürokrasisiyle ve sivil unsurlarıyla Türkiye bu örgütlerin kurulması, eğitilmesi ve donatılmasında rol aldı. Dün Suriye’de rejimi değiştirme adına desteklenen bu örgütler bugün PYD-YPG’ye karşı savaşta öne sürülen kara unsurları olarak meşrulaştırılıyor, hatta halk nezdinde kahramanlaştırılıyor.

Bu, sadece Suriye’ye yapılmış bir kötülük olarak kalmayacak, Türkiye’yi de uzun süre uğraştıracak, yoracak, hatta vuracak bir bumerang olarak tarihe geçecektir. Şimdi bunu görmek ve söylemek neden ihanet olsun!

T24
ETİKETLER
fehim taştekin Öso Örgüt erdoğan Şam esad
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
Sayfaya git Önceki  1, 2, 3  Sonraki
2. sayfa (Toplam 3 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com