EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Böyle kadı varken...

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> OSMANLI TARİHİ
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Ağu 09, 2010 10:20 pm    Mesaj konusu: Böyle kadı varken... Alıntıyla Cevap Gönder

Bugünün ayak izlerini tarihte ararken...

Mehmet BARLAS

Sadece duyduklarımız ve hatırlayabildiklerimiz tarih bilincinin oluşmasına yetseydi, işimiz çok kolaylaşırdı. "Tarih"in çok basit bir şey olmadığını kanıtlayan bir örnek vereyim...
(..)
İstanbul halkı da köpeklerin sürgününe karşı tepkiler seslendirmekteymiş.
Sürüler halinde yüzerek dönen köpekler halk tarafından sevinç gösterileri ile karşılanmış.
Padişah da fermanını yok saymış ve İstanbul'un sokak köpekleri böylece Yeniçerilerle aynı kaderi paylaşmamışlar.

Bu olay tarihimizde hayvanların ve insanların taşıdıkları ağırlığa ışık tutmaz mı?

Gelelim hâlâ varlıklarından kuşku duyduğumuz hukuk ve adalet anlayışının geçmişimizdeki durumuna.

Fetih'ten iki yıl önce "Bizans çökecek" kehanetini seslendiren Rum papazları, İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet huzuruna getirtmiş.

Adalet varsa sorun yoktur

Onlar Fatih'e "Biz kehanette bulunmadık. Bizans öylesine köhnemişti ki hukuk ve adalet yok olmuştu burada. Çöküntü kaçınılmazdı" demişler.
Fatih de onlara 5000 kuruş harçlık vermiş. Osmanlı topraklarını dolaşmalarını ve hukuk ile adaletin bu topraklardaki durumunu incelemelerini istemiş.
Yolculuklarında bir köydeki duruşmaya rastlamışlar.
Dava konusu olayda bir köylünün 100 kuruşu peşin, 200 kuruşu vadeli, toplam 300 kuruşa satın aldığı at hastalıklı çıkmış. Ama atı satan bunu geri almayı ve peşin aldığı 100 kuruşu geri vermeyi reddetmiş. Ayrıca borcun da vadesi gelince ödenmesi gerektiğini söylemiş.
Sorunu çözmesi için kadıya gitmişler. Kadı hamamda olduğu için dava başvurularını ertesi güne bırakmışlar.
Hasta at o gece ölmüş.

Böyle kadı varken...

Ertesi gün kadıya gitmişler.

Kadı tarafları, iddialarını ve taleplerini dinledikten sonra bir kutu çıkartmış kürsüsünün altından. Bu kutudan 100 kuruş alıp satın aldığı at ölen köylüye vermiş. Atı satan köylüye de 200 kuruş vermiş.

Davayı izleyen papazlara da bu davranışının nedenini şöyle anlatmış:

- Dün bunlar beni bulsalardı şeriat doğrultusunda adil karar verebilirdim. Ama ben burada olmak yerine hamamda olduğum sırada at öldüğü için şimdi doğru karar vermem mümkün değil. Benim hatam sonucu doğan durumun bedelini ben ödemek zorundaydım.

Papazlar İstanbul'a dönünce Fatih'e gitmişler ve "Adalet bizim tanık olduğumuz şekilde tecelli ettiği sürece Osmanlı çökmez" demişler.

Not: Bu bilgileri Amerikan diplomatı Cox'un "İstanbul Anıları/ 1885-1887) kitabından aktardım.

9 Ağustos 2010-Sabah

"Sizin idarenizde hiç kimsenin zulme uğramayacağına inanmış bulunuyoruz"

İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed Han Bizans zindanlarındaki bütün mahkûmlar için af çıkarmıştı. Fakat bu mahkumların içinden iki papaz zindandan çıkmak istemediklerini söyleyerek dışarı çıkmadılar.

Papazlar Bizans imparatorunun halka yaptığı zülüm ve işkence karşısında ona adalet tavsiye ettikleri için hapse atılmışlardı. Onlar da bir daha hapisten çıkmamaya yemin etmişlerdi.

Durum Fatih Sultan Mehmed Han'a arzedilince, O, papazları huzuruna davet etti.

Papazlar hapisten niçin çıkmak istemediklerini Fatih Sultan Mehmed Han'a anlattılar.

Fatih Sultan Mehmed Han o iki papaza şöyle hitap etti:

- Sizlere şöyle bir teklifim var: Sizler İslam adaletinin tatbik edildiği memleketimi geziniz, müslüman hakimlerin ve müslüman halkımın davalarını dinleyiniz. Bizde de sizdeki gibi adaletsizlik ve zulüm görürseniz, hemen gelip bana bildiriniz ve evvelki kararınız gereğince uzlete çekiliniz.

Fatih Sultan Mehmed Han'ın bu teklifi papazlara çok cazip gelmişti.

Hemen Sultandan aldıkları tezkere ile İslam beldelerine seyahate çıktılar.

İlk vardıkları yerlerden biri Bursa idi...

Bursa'da şöyle bir hadiseyle karşılaştılar:

Bir Müslüman bir yahudiden bir at satın almış, fakat hiçbir kusuru yok diye satılan at hasta imiş. Müslümanın ahırına gelen atın hasta olduğu daha ilk akşamdan anlaşılmış. Müslüman sabırsızlıkla sabahın olmasını beklemiş, sabah olunca da erkenden atını alıp kadının yolunu tutmuş. Fakat olacak ya, o saatte de kadı henüz dairesine gelmemiş olduğundan bir müddet bekledikten sonra adam kadının gelmeyeceğine hükmederek atını alıp ahırına geri götürmüş ve at da o gece ölmüş.

Hadiseyi daha sonra öğrenen kadı, atı alan müslümanı çağırtıp meseleyi şu şekilde halletmiş:

- Siz ilk geldiğinizde ben makamımda bulunsa idim, sağlam diye satılan atı sahibine iade eder, paranızı alırdım. Fakat ben zamanında makamımda bulunamadığımdan hadisenin bu şekilde gelişmesine madem ki ben sebep oldum, atın ölümünden doğan zararı benim ödemem lazım, deyip atın parasını o adama vermiş.

Papazlar İslâm adaletinin bu inceliği karşısında hayran kalmışlar...

Mahkemeden çıkan papazlar daha sonra İznik'e uğramışlar ve orada şöyle bir dava ile karşılaşmışlar:

Bir müslüman çiftçi diğer bir müslüman çiftçiden bir tarla satın alarak ekin zamanı tarlayı sürmeye başlamış. o sırada çiftçinin sabanına ağzına kadar dolu bir küp altın takılmış. Bunun üzerine o çiftçi altın dolu küpü tarlayı satın aldığı öbür çiftçiye götürüp teslim etmek istemiş:

- Ben senden tarlanın üstünü satın aldım, altını değil. Eğer sen tarlanın içinde bu kadar altın olduğunu bilseydin herhalde bu fiata bana satmazdın. Al şu altınlarını, demiş.

Tarlanın ilk sahibi ise şu cevabı vermiş:

- Senyanlış düşünüyorsun. Ben sana tarlayı olduğu gibi, taşı ile toprağı ile beraber sattım. İçini de dışını da bu satışla beraber sana verdiğimden, içinden çıkan altınları almaya hakkım yoktur. Bu altınlar senindir dilediğini yap, der.

Tarlayı alanla satan anlaşamayınca mesele kadıya, yani mahkemeye intikal eder.

Her iki taraf iddialarını kadının huzurunda da tekrarlarlar.

Kadı, her iki şahsada çocukları olup olmadığını sorar. Onlardan birinin kızı birinin de oğlunun olduğunu öğrenir ve oğlanla kızı nikahlayarak altını cehiz olarak verir.

Papazlar daha fazla gezmelerinin lüzumsuz olduğunu anlayıp İstanbul'a Fatih Sultan Mehmed Han'ın huzuruna gelirler ve şahit oldukları iki hadiseyi de nakledip şöyle derler:

- Bizler artık inandık ki, bu kadar adalet ve biribirinin hakkına saygı ancak İslam dininde vardır. Böyle bir dinin müminleri bize de bir haksızlık, bir kötülük yapmazlar. Dolayısıyla biz zindana dönme fikrimizden vazgeçtik, sizin idarenizde hiç kimsenin zulme uğramayacağına inanmış bulunuyoruz,
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> OSMANLI TARİHİ Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com